You are on page 1of 65

ON YIL SONRA

AYDINLIK dergisinin ilk sayısını bundan !arın havasına kapılmış 'devrimcileri proletarya
tam on yıl önce ı Kasını 1968 günü yayınlamış­ saflarına kazanmak için mücadeleye önem ve­
tık. AYDINLIK, proletaryanın devrimci müca­ receğiz.
dele bayrağını Şefik Hüsriülerin AYDINLIK'ın­ Bugün Türkiye, çelişmelerin büyük bir hız­
dan devralmıştı. Şimdi aynı bayrağı BORA dal­ la keskinleştiği ülkelerden biridir. Siyasi kutup­
galandıracak. laşma bugüne kadar görülmeyen bir hız kazan­
Sekiz ay önce AYDINLIK'ı aylık olarak sQn mıştır. Ara güçler dağılmakta ve kutuplarda
defa yayınladığımız zaman şöyle yazmıştık: toplanmaktadır.
«Günlük gazetemizi pekiştirdikten s�nra aylık TİKP'nin temsil ettiği bilimsel sosyalizmle
teorik organımızı çıkarmaya yeniden başlaya­ sahte TKP'nin başını çektiği revizyonizm arasın­
cağız.,, daki güçler de hızlı bir parçalanma ve dağılma
Günlük gazetemizi yaşatmak için emperya­ sürecine girmişlerdir. 1971 yılının Cephe ve Or­
lizmin, revizyonizmin ve gericiliğin saldırılarına du kalıntıları ve tasfiyecilikten arta kalanlar,
karşı gerçekten göğüs göğüse bir mücadele ver­ tabiatları gereği bugüne kadar defalarca bölün­
dik. Bu mücadele hala da devam etmektedir, fa­ düler, artık ufalanma dönemine girmişlerdir.
kat bu mücadeleden de alnımızın akıyla çıktığı­ Bugüne kadar binlerce devrimci revizyonist
mızı söyleyebiliriz. Revizyonizm ve gericilik, bi­ ve maceracı görüşlerin etkisinden kurtularak
zi artık bu mevziden kolay kolay söküp ata­ devrimci saflara katıldı. Solun parçalanma dö­
maz. Türkiye devrimci hareketi, yeni bir zafer nemi 1970'lerin yeni saflaşma.sının getirdiği bir
kazanmış, elli sekiz yıllık mücadele sonunda süreçti. Bu süreç iki yıldır yerini birleşme olgu­
emekçi halka her gün seslenecek günlük ga.zete­ suna bırakmıştır. Devrimciler revizyonizme kar­
stni yaratmıştır. şı yürüttüğümüz ideolojik mücadelenin bir ürü­
Şefik Hüsnülerin mücadelesi olmasaydı, nü olarak birleşmektedirler.
1968'lerden gaçmeseydik, bugünlere varamaz­ ·Revizyonizmin saflarında tek bir devrimci
dık. Elli sekiz yıldır emperyalizme, gericiliğe bı-rakmamak,. için verdiğimiz sözü yerine getire­
ve revizyonizme karşı esen devıimci rüzgar, ar­ ceğiz. İşte BORA'nın önümüzdeki dönem için
tık bir bora olacaktır. Dergimizin adını önü­ tespit ettiğimiz görevi, bunu gerçekleştirmek
müzdeki fırtınalı dönemin niteliğine uygun ola­ için ideolojik mücadeledir. Bu mücadelede, özel­
rak BORA koyduk. BORA, aynı zamanda 1973 likle ara güçlerin modern revizyonizmden etki­
yılı Şubatında Filistin savaşçılarının Nahr-El lenen tezlerini eleştirecek ve böylece esas darbe­
Bared kampında İsrail siyonistlerinin şehit etti­ yi Kruşçev-Brejnev revizyonizmine indireceğiz.
ği devrimci arkadaşımız Bora Gözen'in de adı­ Arkada kalan on yıl, Türkiye devrimci hare­
dır. Dergimiz, Bora'nın yorulmak bilmeyen mü­ ketinin ideolojik ve siyasi temellerinin atıldığı
cadele ruhunu, sabırlı, ciddi ve sorumlu karak­ yıllardı. Önümüzdeki on yıl ise, Türkiye halkı­
terini de yaşatacaktır. nın bağımsızlık ve demokrasi mücadelesine
BORA, Marksizmin borasıdır ve onun en Marksizmin ışık tuttuğu yıllar olacaktır. BORA,
önemli görevi revizyonizmin kara rüzgarını bas­ işte böyle bir dönemde iaeolojik inşayı devam
tırmaktır. İdeolojik mücadelede, merkezinde ettirecek ve adına layık olarak revizyonizme
Sovyet revizyonist kliği bulunan modern reviz­ karşı güçlü bir şekilde esecektir.
yonizmi hedef alacak ve önümüzdeki dönem
Marksizmle revizyonizm arasındaki çeşitli akım- BORA

1
MARKSİST BİLGİ TEORİSİ VE
İKİ ÇİZGİ ARASI MÜCADELE

DOGU PERİNÇEK

Doğru ile yanlışı, doğru çizgi ile yanlış çiz­ BİLGiNİN KAVNAGI TOPLUMSAL
giyi, yani Marksizmle revizyonizmi birbirinden PRATiKTİR
ayırdetmek her zaman temel meseledir. Bu ko­
nuda, yalnız bugünkü mücadelemizin meselele­ İnsan, başta üretim faaliyeti olmak üzere çe­
rini çözerken değil, geçmişi incelerken de düz­ şitli faaliyetler içinde maddi hayatla, dünya ile
gün bir tavır almak gerekir. Bugün doğru bir temasa gelerek çeşitli bilgiler edinir. Bilgi, mad­
çizgi izlemek istiyorsak, geçmişteki doğrulara denin insan zihnine yansımasıdır. Madde ol­
sarılmak zorundayız. Buna karşılık revizyo­ duğu içindir ki, onun bilgisi vardır. Toplumsal
nistler de tarihte tutunacak dallar arayacaklar­ bilimler alanında bu gerçeği şöyle ifade edebili­
dır. riz: İnsan toplumsal bir pratik içinde olduğu için­
Geçmişe karşı tutum, bugüne kadar iki çizgi dir ki, bu toplumsal pratiğin bilgisini edinebil­
arası mücadeleye konu olmuştur. Devrimci geç­ mektedir. Pratik olmadan, tecrübe olmadan bilgi
mişi inkar edenleri, birçok defa çeşitli açılardan de olamaz.
eleştirdik. Fakat onların savunduğu görüşlerin Marksizm, pratik ile teori arasındaki ilişkide
idealist felsefeden kaynaklandığı üzerinde yete­ pratiğe öncelik tanır. Teorinin anası pratiktir.
rince durmuş değiliz. Pratik maddi hayatın kendisidir, var olan şey­
Konumuz doğru ile yanlışı birbirinden ayır­ dir. Teori ise, maddi hayatın algılanması, tahlil
detmek olduğuna göre, doğru bilgilerin nereden edilmesi ve insan beyni tarafından sistemli bir
geldiği meselesini ele almalıyız. Bilginin kaynağı düşünceye dönüştürülerek ortaya konmasıdır.
nedir, insan düşüncesinin doruğu olan Marksizm Bu nedenle teori ancak sınıf mücadelesinin
mutlak doğruyu keşfetmiş ve ortaya koymuş mu­ pratiği içinde geliştirilebilir. Pratiğe girmeden,
dur, bilimin gelişmesini belirleyen şartlar neler­ yeni tecrübeler kazanmadan, hayatla temasa gel­
dir, devrimci teori karşısında ne gibi hatalı tavır­ meden teoriyi ilerletmeye ve geliştirmeye imkan
lar alınmaktadır? Bütün bu sorunlara cevap ver­ yoktur. Pratik geliştikçe, teori de, tabii mekanik
mek gerekir. Bu meseleleri incelediğimiz zaman, ve otomatik bir şekilde değil, fakat insanların
her şeyden önce «doğru» ve ocyanlış» kavramları çabası ile gelişmektedir.
berraklığa kavuşacak, bu konuda ayaklarımız ye­
re basacaktır. Böylece geçmişteki doğru ve yanlış BİLGİNiN GELiŞMESİ TARİHİ
çizgiyi birbirinden ayırdetmede sağlam bir felse­ ŞARTLARLA SiNiRLiDiR
fi bakış açısına sahip olacağız. Geçmişi idealist
anl�yışla ele J.lan inkarcı görüşleri yıkmak için, Marks, düşünce hayatının ve bilginin, top­
Marksist bilgi teorisi üzerinde durmaya ihtiyaç lumdaki üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin
vardır. gelişme düzeyi il e illşkisini şöyle açıklamıştı:

2
Do{Ju Perinçek, .. Marksist Bilgi Teoris� ve iki Çizgi Arası Mücadele•

«İnsanlar, hayatlarının toplumsal üre­ nıf mücadelesi ve bilimsel deneydir. İnsanın her
timinde, kendi iradelerinden bağımsız ve üç alandaki pratik faaliyeti de tarihi gelişme
zorunlu olan belirli ilişkiler içine, üretim şartlan ile sınırlıdır. !nsanlık, üretim faaliyetin­
ilişkileri içine girerler; bu üretim ilişkileri, de ilerledikçe, sınıf mücadelesinde yeni tecrübe­
maddi üretici güçlerin gelişmesinin belirli ler kazandıkça ve bilimsel deney geliştikçe, ll>ilgi
bir aşamasına uygun düşer. Bu üretim iliş­ de gelişmekte ve gittikçe mükemmelleşmektedir.
kilerinin toplamı, üzerinde hukuki ve siya­ Mao Zedung'un belirttiği gibi:
sal üstyapının yükseldiği gerçek temel olan
toplumun ekonomik yapısını oluşturur; bu "Marksistler, insan toplumunda üretim

yapıya toplumsal bilincin belirli biçimleri faaliyetinin alt düzeyden üst düzeye doğru

denk düşer. Maddi hayatın üretim biçimi adım adım geliştiğini ve bu nedenle insanın

genel olarak, toplumsal, siyasal ve zihinsel doğaya ya da topluma ilişkin bilgisinin de

hayat sürecini belirler. İnsanların varlığı­ alt düzeyden üst düzeye doğru adım adım

nı belirleyen bilinçleri değil, tam tersine bi­ geliştiğini, yani sığdan derine doğru, tek

linçlerini belirleyen toplumsal varlıkları­ yanlılıktan çok yanlılığa doğru geliştiğini

dır." 1 savunurlar. .. 2

Marks, tarih boyunca üretici güçlerin geliş­ Bizzat Marksizmin yaratılması ve ortaya
me düzeyi ile üretim ilişkileri arasında bir uy­ konması da, bilimin gelişmesinin tarihi şartlarla
gunluk olduğunu belirtmektedir. Tarihin belli aşa sınırlı olduğuna göstermektedir. Marksizm, köle­
malarındaki üretici güçlere, belli üretim ilişki-. lik veya feodalizm çağında değil de, kapitalizm
leri denk düşmektedir. Örneğin taş balta, avcılık döneminde keşfedilmiştir. Bunun sebebi hiç şüp­
dönemindeki insanın üretim aracıydı. Bu taş bal­ hesiz Marks'ın 19. yüzyılda dünyaya gelmiş ol­
tayı yapmak ve kullanmak için gerekli hüner ması değildir. Köleci toplumda bir Marks çıkma­
ve bilgi ile o dönemin üretim ilişkileri arasında dı, feodal toplumda bir" Marks çıkmadı. Marks
bir uygunluk söz konusudur. Taş balta dönemin­ ve Engels, ançak kapitalist toplumda dünyaya
de henüz özel mülkiyet doğmamıştır, insanlar il­ geldiler. Mao Zedung'un belirttiği gibi:
kel komünal toplumun geri basamaklannda ya­
«Ancak dev üretici güçlerle (büyük
şamaktadırlar. Üretici güçler geliştikçe üretim
çapta sanayi> birlikte modern proletarya
ilişkileri de değişmektedir.
ortaya çıktığı zaman, insan, toplumun ge­
Üretici güçlerden biri olan üretim araçları
lişmesi konusunda. kapsamlı ve taırihi bir
ile üretim ilişkileri arasındaki uygunluğu anlat­
kavrayış edinebildi ve bu bilgiyi bir bilime,
mak için kullanılan değirmen örneği ünlüdür. El
Marksizm bilimine dönüştürebildi.»3
değirmeni köleci toplumun üretim aracıdır. Yel
değirmeni feodal toplumda ortaya çıkmıştır. Marks ve Engels, yaşadıkları zamanın ka­
Elektrikli değirmenin bulunuşu ise kapitalizm pitalist toplumunun belirlediği tarihi şartlarda
aşamasına rastlamaktadır. insanlığın kendilerinden önceki bilim mirasını
Üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin ge­ eleştirerek özümlediler ve bilimde büyük bir dev­
lişmesi, toplumun düşünce hayatının ve bilginin rim yaparak, Marksizmi ortaya koydular. İnsan
gelişme şartlarını da belirlemektedir. Üretim iliş­ lık, Marksizme tarihi gelişmenin belli bir aşa­
kileri, üretim araçlarının gelişme düzeyi, tekno­ masında ulaşabildi. Bu gerçek de, toplumun
lojt, bilim ve fikir hayatı arasında sıkı bağlar bu­ maddi temeli ile bilgi arasındaki sıkı bağı kanıt­
lunmaktadır. Örneğin insanlık, buharlı makina., lamaktadır.
yı köleci toplum aşamasında veya feodal çağda
bulamamıştır.
İnsan bilgisinin kaynağı, üretim faaliyeti, sı- 2 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt J, AYDINLIK
Yayınlan, s. 350.

ı Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı. 3 Mao Zedung, Seçme Eserler. Cilt 1. AYDINLIK
Önsöz. Sol Yayınları. ikinci baskı. s. 23. Yayınlan, s. 351.

3
*BORA

BİLGİMİZ GÖ R E L i OLARAK DOGRUDUR .. Herhangi bir tek birey tarafından elde


edilemeyecek olan 'mutlak gerçeği' kovala­
Lenin şöyle demektedir:
mak yerine, müspet bilimlerin yolundan
«Modern materyalizmin, yani Marksiz­ giderek, ulaşılabilir, göreli gerçekleri kova­
min bakış açısından, bilgimizin nesnel, mut­ lamak ve bu bilimlerin vargılarını diyalek­
lak gerçeğe yaklaşmasının sının, tarihi tik düşünce aracılığıyla özetlemek gere­
bakımdan koşula bağlıdır ama böyle birı kir.»5
gerçeğin varlığı koşula bağlı değildir ve
Yani insanlık, mutlak doğruya değil, fakat
.bizim ona yaklaşmakta olduğumuz da hiç
gittikçe daha doğru olan bilgiye ulaşabilir.
bir koşula bağlı olmayan bir gerçektir ...
Madde hakkındaki bilgimiz mutlak olarak ve
Marks ve Engels'in materyalist diyalekti­
tamamen doğru değil, fakat göreli (izafi) olarak
ğinde kuşkusuz görelicilik Crelativizml
vardır, yani nesnel gerçeğin inkarı anla­ doğrudur. Bilgimiz düne göre daha doğrudur,
mında değil de, bilgimizin bu gerçeğe yak­ yanlış bilgiye göre doğrudur, yanlış bilgi ile kar­
laşmasımn sınırlarının tarihi olarak ko­ şılaştırıldığı zaman. onunla mukayese edildiği
ş ula bağlı olduğu anlamında, bütün bilgi­ zaman doğrudur.
mizin göreli olduğunu kabul eder.»4 Mao Zedung bilgimizin göreli olarak doğru
olduğunu şöyle açıklamıştır.
Gerçek, biz onu bilsek de bilmesek de yardır.
«Marksistler, evrenin mutlak ve genel
Örneğin Yunaıı filozofu Demokrit atomu keşfet­
gelişme sürecinde her özel sürecin gelişme­
meden önce de, cisimler atom denen zerrelerden
sinin göreceli (izafi) olduğunu ve dolayısıy­
oluşuyordu. Ne var ki bilim, atomu uzun zaman
la da mutlak gerçegın sonsuz akışında,
maddenin cbölünemeyen parçası• olarak tarif et­
herhangi bir belirli gelişme aşamasındaki
ti. Ancak atomun parçalanabildiği görüldükten
özel bir sürece ilişkin insan bilgisinin sa­
sonradır ki, bu tarif de geçerliğini yitirdi.
dece gö_receli olarak doğru olduğunu kav­
Kimya bilimi, dünyada yeni yeni elementle­
rarlar. Sayısız göreceli doğrunun toplamı,
rin bulunduğunu keşfetmektedir. Biz lisede oku­
mutlak doğruyu oluşt urur 6
duğumuz zaman bilinen elementlerin sayısı bu­

günkünden epeyi azdı. Demek ki insanlık son Mao Zedung'un bu sözlerinden de anlaşıla­
yirmi yıl içinde yeni elementlerin bulunduğunu cağı üzere, insanlık yeni yeni göreli doğrular
öğrendi. Bu elementler, hiç şüphesiz bizim onla­ bularak mutlak doğruya yaklaşır. Aslında mut­
rın varlığından haberdar olmadığımız zaman­ lak doğru, sonsuz sayıda göreli doğrunun topla­
larda da varlardı. mıdır. Çünkü maddi hayatın sonu olmadığı gibi
Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere, ger­ bilginin de sonu yoktur.
çek vardır, fakat insanlığın bu gerçeği kavra­ İnsanlık daha doğru bilgilere ulaşarak, yan­
ması, yukarda açıkladığımız gibi tarihi şartlarla lış bilgilerini düzelterek ve yeni keşiflerde bulu­
sınırlıdır. İnsanoğlu, mükemmel ve tamamlan­ narak mutlak gerçeğe daha fazla yaklaşmakta­
mış bir bilgiye ulaşmış değildir. Gerçekler hak­ dır. Bilim, sürekli olarak gelişmektedir. Engels'
kındaki bilgimiz, gittikçe gelişmekte ve mükem­ in belirttiği gibi, insanlık bilim alanında henüz
melleşmektedir. Bu nedenle Marksizm, bilgimi­ başlangıç dönemindedir ve önümüzde bilgileri­
zin mutlak doğruyu ifade ettiğini kabul etmez. mizi düzelteceğimiz ve derinleştireceğimiz bir
İnsan düşüncesinin doruğu olan Marksizm, ger­ dönem bulunmaktadır:
çeği gittikçe daha doğru kavramakta, mutlak "· · · bütün görünüşe göre, biz, henüz in-
gerçeğe adım adım y� _ klaşmaktadır. Engels'in
deyişiyle: 5 Engels, uLudwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinın Sonu", nakleden Jdanov, Edebiyat, Mü­
4 Lenin, Materyalizm ve Ampriokritisizm, nakle­ zifa ve Felsefe Üzer.ine, BORA Yayınları, s. 105.
den Thomson. Kapitalizm ve Sonrası, AYDINLIK Ya­ 6 Mao Zedung, Seçme Eserler, Cilt l, AYDINLIK
yınlan. s. 84. Yayınları, s. 363.

4
Doğu Perinçek, cMarksist Bilgi Teorisi ve iki Çizgi Arası Mücadele•

sanlık tarihinin başında bulunduğumuz, Dühring gibi idealist felsefe erbabını bu şe­
ve bizim bilgimizi düzeltecek kuşakların, kilde eleştiren Engels, «Materyalizmin 'doğa bi­
bizim çoğu kez küçümsemeyle bilgisini limi' alanı da dahil olmak üzere çığır açan her
düzeltme durumunda bulunduğumuz ku­ yeni keşifle birlikte ... biçim değiştirmek zorun�
şaklardan çok daha kalabalık olmaları ge­ da olduğunu» belir tmiştir. 10
rektiği için, en değerli sonuç, bizi bugünkü Örneğin, insanlık diğer �egen ler e ulaştık­
bilgimiz karşısında son derece güvensiz ça, dünya hakkındaki bilgisini de geliştirecek
kılmaktan başka bir şey olamaz.,. 7 ve düzeltecektir. Çünkü o zaman dünyayı yalnız
Marks'la beraber bilimde insanlık tarihin­ üstünden değil, başka gezegenlerden incelemek
de görülmemiş bir devrim yapmış olan Enge ls' de mümkün ·Jlacaktır. Mao Zedung şöyle de­
in bu alçak gö nüllülü ğü ile her üç ayda bir «mut­ mektedir:
lak gerçeği» yakaladığını iddia ederek geçmişe
«İnsa!lın objektif gerçekliği belli fikir-
yukardan bakan o portünistlerimizin kibirlili­
lere, tQorilere, planlara ve programlara uy­
ğini karşılaştırmak gerekir. İ. Kaypakkaya ' dan
. gun olarak değiştiren pratiği geliştikçe,
beri tasfiyecilerin ve Halkın Kurtuluşu'nun ya
objektif gerçekliğe ilişkin bilgisi de derin­
kalandığı illet budur. Bunlar, daima «yalnız kü­
leşir. Objektif gerçeklik dünyasındaki de­
çük dağları değil, büyük dağlan da biz yarattık,,
ğişme hareketinin nasıl sonu yoksa, ay­
havası içinde olmuşlar, idealist felsefeye batmış­
ni şekilde i nsanın pratik aracılığıyla ger­
lar ve mutlak doğruyu ellerinde tuttuklarını id­
çeği öğrenmesinin de sonu yoktur. Mark­
dia edecek kadar kendilerini kaybetmişlerdir.
sizm-Leninizm, gerçeği bilmenin sonuna
Böylece onlar, bir yandan geçmişi inkar eder­
ulaşmış değildir: tam tersine, pratiğin akışı
ken, bir yandan da bilginin düzeleceğini ve de­
içinde durmadan gerçeğin öğrenilmesine
rinleşeceğini reddetmişlerdir. Engels'in Düh ring
giden yeni yollar açar.»11
hakkında söylediklerini okuduğunuz zaman
bizim oportünistlerimizin portresi ile karşılaş- Engels, insanlığın bilmekle bilmemek ara­
. t ığınızı sanırsınız : sındaki çelişmesini çok güzel açıklamakta ve bu

« İns an , son tahlilde, kesin hakikat ile çelişmenin aslında bilimin ilerlemesinin bir

sıkı sıkıya bilimsel olan tek yöntemi elin­ etkeni olduğunu ortaya koymaktadır:

de tutunca, elbette insanlığın yanlışlığa


«Demek ki, insanlar, şu çelişki ile kar­
batmış ve bilime yabancı geri kalan kısmı
şı karşıya bulunuyor: Bir yandan tüm iliş­
için belirli bir küçümseme duyacaktır. Öy­
kileri içinde evren sistemi üzerine eksiksiz
leyse, Bay Dühring'in öncellerinden büyük
bir bilgi edinmek, v e öte yandan, hem ken­
bir küçü m sem e ile söz ettiğini görmek ve
di öz nitelikleri ve hem de evren sisteminin
istisnai olarak bizzat kendi tarafından bü­
niteliği nedeniyle, bu sorunu tamamen çöz­
yük adamlığa yükselttiklerinden çok azı­
meye hiç bir zaman yetenekli olmamak.
nı n onun radikal derinliği önünde bağış­
Ama bu çelişki sadece iki etkenin. evrenin
landığını saptamakla şaşırmamal ıyız .» 8
ve insanın niteliğine dayanamaz: Bütün
«Daha önce onun [Dühring'in] bütün entellektüel gelişmenin esas kaldıracıdır
gök cisimleri üzerinde, her yerde hazır ve da, ve tıpkı , örneğin çözümlerini sonsuz bir
nazır olduğunu görmüştük. Şimdi her şeyi dizi ya da sürekli bir kesir içinde bulan o
bilir olduğunu da görüyoruz. O, bilimin son matematik prob lemleri gibi , her gün ve ara
sonuçlarını çözmüş, onun geleceğini duvar­
la çevirmiştir.»9
ıo Engels, .. Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu•, nakleden Jdanov,Edebiyat, Müzik
7 Engels. Anti Dühring, Sol Yayınları. s. 157. ve Felsefe Üzerine, BORA Yay ı nlan, s. 139.
8 Engels. aynı eser. s. 79. ıı Mao Zedung, Seçme Eserler. Cilt 1, AYDINLIK
9 Engels. aynı eser, s. 89. Yayınlan, s. 363.

5
* BORA

vermeden insanlığın sonsuz ilerleyici evri­ son bulmuş ve ölmüş demektir. Oysa hayat de­
mi içinde çözümler.»12 vam etmektedir. Üretim faaliyeti ilerlemekte,
sınıf mücadelesi yeni deneyler kazanmakta, bi­
Özellikle ou son noktanın kavranması bü­
limsel araştırmalar derinleşmekte ve insanlık
yük önem taşımaktadır. Çünkü Türkiye'de tasfi­
bütün bu faaliyetler içinde yeni bilgiler edin­
yeciler ve Üçıü Blok gibi oportünistler, dogma­
mekte ve Marksizm de bu bilgilerle gelişmekte
t�mde eski Osmanlı medreselerinin mollaları
ve mükemmelleşmektedir. Gerçek Marksistler.
ve çömezleriyle yanşa çıkmışlardır. Bunların
Marksizmin mutlak doğruya ulaştığını iddia
başına sarık :->arsanız yeridir.
eden papazlar ve mollalar değil, Stalin'in aşağı­
Revizyonizmin tahribatı, hakim sınıfların
ya aldığımız sözlerinde dile getirdiği yaratıcı
Marksizmin öğrenilmesini baskı altında tutma­
Marksizmi savunanlar ve Marksizmi geliştirmek
sı ve Türkiye'nin yan-feodal niteliği ülkemizde
için mücadele edenlerdir:
dogmatizmin at oynatması için elverişli bir ze­
min yaratmıştır. İşte tasfiyeciler ve Üçlü Blok «Marksizm bir bilim olduğu içindir ki,

bu zemin üzerinde ortaya çıktılar ve Marksizmi olduğu gibi kalamaz; gelişir ve yetkinleşti­

gökten zembille inmiş ve artık hayatının sonuna rilir. Marksizm, gelişirken, ister istemez ye­

gelmiş bir kalıp yığını olarak gördüler. Marksiz­ ni deneyler ve yeni bilgilerle zenginleşir.

min, somut duruma yaratıcı bir şekilde uygu­ Bu yüzden de, Marksizmin sonuç ve for­

lanmasını, geliştirilmesini ve mükemmelleştiril­ müllerinden bazıları zaman akışı içinde ka­

mesini reddettiler. Halkın Kurtuluşu'nun ve tas­ Çınılmaz olarak değişir ve yerlerini ister is­

fiyecilerin, bugüne kadar Türkiye'nin fikir, kül­ temez yeni tarihi görevlere uygun düşen

tür ve sanat hayatına tek bir katkı getirmeyişi, yeni formül ve sonuçlara bırakırlar. Mark­

bunların düşünceyi geliştirmede çektikleri kı­ sizm, sonuçlan ve formülleri değişmez şey­

sırlık ve sanat alanındaki zavallı halleri bura­ ler olarak görmez, onları bütün çağlar ve

dan ileri gelmektedir. Jdanov, böylelerini şu dönemler için zorunlu şeyler olarak kabul

sözlerle eleştirmektedir: etmez. Marksizm, her türlü dogmacılığın


düşmanıdır,,.14
"Yazar ... sanki Marksizm-Leninizm şim_
diden doruğuna. ulaşmış ve teorimizi geliş­ Özellikle Lenin ve Mao Zedung'un katkılan

tirmek artık önemli bir görev olmaktan sayesindedir ki, Marksizm canlılığını korumuş

çıkmıŞ gibi, bilimin gelişmesine sınırlar ko­ ve dünyadaki gelişmelere uygun olarak geliş­

yuyor. Böyle bir mantık Marksizm-Leniniz­ miş ve zenginleşmiştir. Lenin'in emperyalizm

min ruhuyla bağdaşmaz, çünkü Marksizmi teorisi ve emperyalizm çağında proletarya dev­

metafizik bir biçimde, tamamlanmış ve yet­ rimi hakkındaki teorisi, Mao Zedung'un proletar­

kinleştirilmiş bir teori olarak sunmaktadır; ya diktatörlüğü altında devrimi devam ettirme

bu yalnızca, canlı ve derin felsefi düşünce­ teorisi ve Üç Dünya Teorisi, dogmatizmden gelen

nin kurumasına yol açar. .. 13 revizyonist saldırılan altederek kendilerini ka­


bul ettirmişlerdir.
Marksizmin mutlak doğruyu keşfettiğini Gerek Lenin ve Stalin'in gerekse Mao Ze­
iddia edenler ve onu yaratıcı bir şekilde uygula­ dung'un Marksizme yaptığı katkılara karşı çıkan­
mayanlar, aslında Marksizmin hayatiyetinin lar, bu katkıların daha önce yazılmış kitaplarda
son bulduğunu, Marksizmin öldüğünü iddia et­ bulunmadığını ileri sürmüşlerdir. Aslında böy­
mektedirler. Çünkü eğer Marksizm mutlak doğ­ leleri Marksizmin düşmanlarıdır. Çünkü Mark­
ruyu bulmuşsa, müke_mmelleşmiş ve tamamlan­ sizmin gelişmesine ve derinleşmesine karşı çık­
mışsa, artık gelişmesi sona ermişse, hayatı da makta, Marksizmin yaşayan özünü yok etmeye
çalışmaktadırlar.

12 Engels, Anti Dünhring. Sol Yayınlan, s. 157.


13 Jdanov, Edebiyat, Müzik ve Felsefe Üzerine. 14 Stalin, Mo.rksizm ve Dil Üzerine, Koral Yayın­
BORA Yayınları, s. 123. lan. s. 72-73.

6
Doğu Perinçek, ·Marksist Bilgi Teorisi ve iki Çizgi Arası Mücadele•

DOGRU CiZGI VAN LIŞ CIZGİ iLE diğerinin olmasına da imkan yoktur. Bu neden­
MÜCADELE VE M UKAYESE le yanlışı olmayan saf bir doğru olmayacağı gibi,
ICİN D E BELİRLENİR saf ve mükemmel bir Marksist çizgi de buluna­
maz.
Buraya kadar yazdıklarımızı özetlersek: Örneğin Lenin, İkinci Enternasyonal opor­
1. Bilginin kaynağı toplumsal pratiktir. tünizminin zıddı olarak, onlarla mücadele ettiği
2. Bilgimiz tarihi şartlarla sınırlıdır. için ve onlara göre doğruydu: Stalin de, Troçki'
3. Bilgimiz, mutlak doğruyu ifade etme­ nin zıddı olarak, ona karşı mücadele ettiği için
mektedir, fakat göreli· olarak doğrudur. ve Troçki'ye göre doğruydu. Mao Zedung'un
Bu üç nokta da birbirine sımsıkı bağlıdır. doğruluğunu ise, onun uluslararası alanda
Bilgimizin kaynağı üretim faaliyeti, sınıf müca­ Kruşçev revizyonizmine, Çin'de ise Liu Şao­
delesi ve bilimsel deney olduğu içindir ki, bilgi­ şi, Lin Biao ve Dörtlü Çeteye karşı yürüttüğü
miz üretici güçlerin gelişme duzeyinin belirledi­ mücadeleyi incelediğimiz zaman anlıyoruz. Bu­
ği tarihi şartlarla sınırlıdır. Bilginin tarihi şart­ rada da doğru çizgiyi yanlış çizgi ile karşılaştı­
larla sınırlı olması, onun geriden ileriye, sığdan rarak tespit ediyoruz.
derine, basitten mükemmele doğru ilerlediğini Bugün de Mao Zedung'un Üç Dünya Teorisi
ifade etmektedir. Yani bilgimiz mutlak doğruyu nt savunan Marksistlerle, Brejnev revizyonizmi­
ifade etmez, nispi olarak, göreli olarak doğru­ nin hizmetinde Mao Zedung'un katkılarına sal­
dur. İnsanlık gerçeğe gittikçe daha fazla yaklaş­ dıran yeni yetme revizyonistler arasındaki iki
maktadır. çizgi mücadelesini aynı yöntemle inceleyebiliriz.
Halkın Kurtuluşu ve tasfiyeciler, Marksist Bu mücadele de, Kruşçev-Brejnev revizyonizmi­
bilgi teorisinin bu esaslannı kavrarnadıklan ne karşı mücadelenin bir parçası ve devamıdır.
için geçmişle ilgili her şeyi idealist bir şekilde Doğru ile yanlış burada da zıtlann birliğini
ele almaktadırlar. Onlar bilginin yeterli tecrübe oluşturmakta ve birbirlerinin zıddı olarak var
olmadan gökten zenbille ineceğini düşünmekte olmaktadırlar.
dirler. Örneğin Marks'ın Paris Komünü dene­ İşte Halkın Kurtuluş'u ve tasfiyeciler, bütün
yinden yararlanar�k devrimci teoriyi geliştirme­ bunları anlamamışlar ve idealist felsefelerinin so­
sini akıllan bir türlü almamış ve bu gerçeğin nucu olarak remyonizmin saflarına kazık çak­
belirtilmesini Marks'a hakaret saymışlardır. mışlardır.
Çünkü onlara göre Marks, Allahın gönderdiği Halkın Kurtuluşu'nun ve tasfiyecilerin, en
mutlak ve değişmez doğrulan söyleyen bir pey­ sonunda Arnavutluk yöneticilerinin iki çizgi
gamberdir. mücadelesini reddeden metafizik görüşlerine
Halkın Kurtuluşu gibileri, doğruları, tarihi sarılmalan bir tesadüf değildir. Onlar, Mao Ze­
şartlardan kopuk olarak ele almaktadırlar ve dung'un iki çizgi arası mücadeleye ilişkin _görfü;­
bilginin mutlak doğruyu ifade ettiğini düşün­ lerini başından beri kavramamışlardı. Çünkü
dükleri için, mükemmel olarak görmedikleri her onlar Marksist bilgi teorisini değil, idealist felse­
şeyi karalamaktadırlar. Bu tutumlan, onların feyi savunuyorlardı. Arnavutluk yöneticilerinin
tarihi materyalizmi değil fakat idealizmi sa­ Parti içinde yekpare ve tek bir cizgi bulunduğu
vunduklarını ortaya koymaktadır. ve bunun da doğru çizgi olduğu şeklindeki
Gerek dünya ölçüsünde Marksizmin geliş­ görüşleri. bizim oportünistlerin idealist anlayıs­
mesi, gerekse bir ülkenin devrimci hareketinin ları ile üst üste biniyordu. Doğnı çizl?inin vanl1ş
gelişmesi, doğru fikirlerin yanlış fikirlerle mü­ çizgi ile mücadele ve mukayese içinde ortaya
cadele içinde kavrandığını göstermektedir. Doğ­ çıktığını kabul etmeyenler, aslında mutlak do�­
ru çizgi yanlış çizgi ile mücadele ve mukayese ru olduğunu ileri sürmekte. z1tlann birliJn ya­
içinde tespit edilebilir. Yanlış ve doğru, Mark­ sasını reddetmekte ve Marksizme kars1 mücade­
sizm ve revizyonizm zıtlann birliğini oluşturur­ le etmektedirler. Onların iki çizgi arası mücade­
lar. Doğru olan her yerde yanlış, Marksizm leyi reddetmeleri dahi. iki çizgi arası mücadele­
olan her yerde revizyonizm vardır. Biri olmazsa nin varlığını kanıtlamaktadır.

7
* BORA

Türkiye devrimci hareketinin geçmışını Doğru çizgiyi, iki çizgi arası mücadele için­
idealist bir bakış açısıyla ele alan Halkın Kur­ de yanlış çizgi ile karşılaştırarak tespit etmek
tuluşu ve tasfiyeciler. hep mükemmel bir doğ� gerekir demiştik. Bu tarihi materyalizmin yön­
aradıkları için metafiziğe düştüler. Hayatta temidir. Bu yöntemi birkaç örnekle Türkiye dev­
mükemmel bir doğru bulunmadığı için, bunlar rimci hareketinin tarihine uygulayalım.
sürekli olarak geçmişi inkar ettiler. Oysa Tür­ 1920'lerde Şevket Süreyya ve Vedat Nedim
kiye devrimci hareketinin tarihinde bütün dö­ Tör gibileri, kapitalizmin yeterince gelişmedi­
nemlerde doğruların yoğunlaştığı bir çizgi var­ ğini, bunun gerçekleşmesi için Kemalistlerin
dı, yanlışın Z1ddı olarak doğru bir çizgi vardı. kuyruğuna takılmak ve Partiyi dağıtmak gerek­
Bu çizgiyi, yanlış çizgi ile mukayese ederek, tiğini savunuyorlardı ve hayatlarında da bunu
yanlış çizgi ile mücadele eden zıt yön olarak tes­ uyguladılar. Buna karşılık Şefik Hüsnü, Lenin
pit ediyoruz. ve Stalin'e bağlı kaldı, Türkiye'de devrimci mü­
Doğru çizgi hiç bir zaman yok olmaz, o ba­ cadeleye maddi temel oluşturan bir proletarya­
zen Partinin başında, bazen muhalefette, bazen nın bulunduğunu, proletaryanın bağımsız çizgi­
çok az sayıda insanın omuzunda bir kuşaktan di­ sini devam ettirmek gerektiğini savundu ve uy­
ğerine aktarılır. Doğruların belli bir dönem yok guladı. Şevket Süreyyalar revizyonizmi, Şefik
olduğunu iddia edenler, daha sonra nasıl doğdu­ Hüsnü Marksizmi temsil ediyordu.
ğunu da açıklamak zorundadırlar. Burada O tarihi şartlarda doğru ile yanlış somut
onlara peygamberlerden başka hiç kimse yar­ olarak bu iki çizgi arasındaki mücadelede ifade­
dımcı olamaz. Çünkü Halkın Kurtuluşçuları da sini buluyordu. Bu iki çizgi dışındaki doğru ve
tıpkı din kitaplJ:tn gibi gerçeğin gökten nazil yanlışlar, bugün oportünistlerin hayalinde bu­
olduğunu savunmaktadırlar. lunmaktadır, yoksa o günün somut sınıf müca­
Örneğin TKP'nin geçmişini ele alalım. Hal­ delesi pratiğinde deği l .

kın Kurtuluşu ve tasfiyeciler olsun, Marksizmin Bu nedenle oportünistlerimiz, geçmişteki


1971 yılında gökten indiğini ileri süren diğerleri sınıf mücadelesi karşısında tarafsız kalmakta ve
olsun, Şefik Hüsnü'nün revizyonist çizgiyi tem­ yanlışların güçlenmesine hizmet etmektedirler.
sil ettiğini söylüyorlar. 1920'lerde doğrulan güçlendirmek ve geliştir­
Peki Marksist çizgi hangisidir? Şefik Hüsnü mek, ancak Şefik Hüsnü'nün safında sınıf mü­
revizyonist çizgiyi temsil ettiğine göre, bir de cadelesi pratiğine girmekle mümkündü, yoksa
onun zıddı olan Marksist çizginin lııulunması ge­ bazı kulplar bularak mücadele dışında kalmak­
rekir. Her şey zıddı ile birlikte vardır. Yanlış la değil. Aslında o gün tarafsız kalanlarla, bu­
varsa, doğruya göre yanlıştır. Doğru ise, yanlı­ gün «her ikisi de kötüdür» diyen oportünistlerin
şa göre, onunla mukayese içinde doğrudur. Şe­ dünya görüşleri ve sosyal pratikleri arasında
fik Hüsnü'nün çizgisi yanlış ise, doğruların yo­ bir fark yoktur. Dün veya bugün her iki halde
ğunlaştığı devrimci bir çizginin bulunması da de doğru ile yanlış arasında tarafsız kalmakta�
gerekir. dırlar.
Bu noktada «Işık» dergisi de idealizmin için­ Daha sonra TKP içinde kendine «işçi muha.­
de yüzmektedir. Işıkçılara göre, Şefik Hüsnü, o lefeti» diyen ve içinde t. Bilen'in de yer aldığı
dönemdeki hatalı görüşlere göre doğruyu sa­ oportünist bir grup çıktı. Bunlar Sefik Hüsnü'­
vunmaktadır, fakat gene de esas olarak hatalı­ nün çizgisine kat"$ı mücadele açtılar. İnceledii!i­
dır. Bu görüşü savunanlar, doğrunun göreli ola­ miz zaman, bu iki çizgi mücadelesinde de Şefik
rak bilindiğini, doğrunun yanlışa göre doğru Hüsnü'nün devrimci çizgiyi temsil ettiğini gö­
olduğunu anlamamışl�rdır. Yani Halkın Kurtu­ rüyoruz.
luşu ile aynı felsefi temele sahiplerdir. «Işık" del'­ Doğru cize-i. daha sonraki mücadelelerde de
gisi, bazı doğrulan savunsa bile, TİKP ile muka­ Sefik Hüsnü'nün temsil ettiği cizııi i di Esat Adi.1-
.

yese ettiğimiz zaman yanlış olduğu için, TİKP' ler Zeki Bastırmarlar Sefik Hüsnü'ye karsı reviz­
,

ye katılıp doğruyu güçlendirmediği için hatalı yonizmin temc;ilcileriydi. Bu gerceği, hep belli
çizginin, oportünist çizginin bir parçasıdır. talihi şartlar içinde ve karşılas tı rm a yaparak

8
Doğu Perfnçek, «Marksist Bilgi Teorisı ve İki Çizgi Arası Mücadele»

tespit ediyoruz. ha sonra da İ. Bilen revizyonistlerinden elini


Doğru çizgi, Kruşçev ı:evizyonizminin getir­ kurtaramadı. Revizyonizmle uzlaşma onların te­
diği yıkıntı şartlarında da, partisiz kalsa bile, mellerinde vardı.
çok az sayıda insan tarafından devam ettirilse 1970 yılındaki iki çizgi mücadelesinde Mihri
bile buhar olup uçmadı. Kruşçev'in saldırılarına Belli'nin başını çektiği İlkesiz Birlik Cephesine
rağmen, Türkiye devrimcileri içinde Lenin ve karşı Proleter Devrimci AYDINLIK'ın doğru çiz­
Stalin'in yoluna bağlı kalanlar, Şefik Hüsnü'yü giyi temsil ettiğini kabul etmeyenler, daha son­
savunmaya devam edenl_er vardı. Çok önemli raki bütün iki çizgi mücadelelerinde revizyoniz­
hatalar yapmış olmakla birlikte, 1960'ların dev­ min safında yer aldılar veya revizyonizmle uz­
rimci kuşaklarına Marksizmi taşıyanlar gene laştılar. En son Üç Dünya Teorisini kabul edip
onlardı. TİP oportünizmine karşı mücadelenin etmemek noktasında cereyan eden mücadele,
ilk defa eskiden gelen devrimciler tarafından bu gerçeği bir kere daha doğruladı.
başlatılması da bunu göstermektedir. Şefik Hüsnülerin zamanından günümüze
TÜRK SOLU - AYDINLIK grubu ile Aybar­ kadar iki çizgi arası mücadeleler konusunda
Aren-Boran kliği arasındaki mücadelede çeliş­ doğru ile yanlışı düzgün bir şekilde ayırdetmek,
menin iki yönü eşit değildi. Bir yön doğruyu, di­ bugün için de tayin edici bir değer taşımakta�
ğeri yanlışı temsil ediyordu. Aybar-Aren-Boran dır. Ancak ge._,"Illişe karşı doğru bir tavır alanlar
kliğinin saflarında yoğunlaşan şey, revizyonizm­ Marksizmi uygulayabilirler. Bu konuda tayin
di. TÜRK SOLU - AYDINLIK grubu saflarında edici olan, doğru ile yanlış arasındaki ilişkiyi
yoğunlaşan şey ise, Marksizmdi. Mihri Belli'nin tarihi materyalizmin bakış açısıyla çözmek, ya­
darbeci-milliyetçi görüşlerine rağmen, doğru ni Marksist bilgi teorisini uygulamaktır. Doğru
yön TÜRK SOLU·- AYDINLIK grubu idi. Çünkü ile yanlış, belli bir tarihi dönemin pratiği içinde,
onun dışında doğruların toplandığı ba�ka bir gerçekliği içinde aranmalıdır.
çizgi yoktu. Mihri Belli, bu doğru yön içindeki «İnsanlık kendi önüne, ancak çözüme
yanlışı temsil ediyordu. Marksizmin Türkiye'de
bağlayabileceği sorunları koyar, çünkü ya­
gelişmesi, onun iarbeci-milliyetçi görüşlerini al­ kından bakıldığında her zaman görülecek­
tetmekl e mümkün olabilirdi.
tir ki, sorunun ken�isi, ancak onu çözüme
Hatalardan arınmak, daha doğruyu bulmak bağlayacak olan maddi koşulların mevcut
gerçeğe bir adım daha yaklaşmak, o gün TÜRK olduğu ya da gelişmekte bulunduğu yerde
SOLU - AYDINLIK grubu içinde mücadele et­ ortaya çıkar . .. 1�
mekle, sınıf mücadelesi pratiğine o saflarda ka­
tılmakla mümkündü. Nitekim Mao Zedung'un
DEVRiMCi TEORİYE KARŞI İKİ YANLIŞ
Marksizme yaptığı katkıyı benimseyen v e Tür­
TUTUM: 000.M ATIZM VE DENEYCiLiK
kiye devrimci hareketini bir üst aşamaya yük­
selten Proleter Devrimci AYDINLIK, bu grubun
Devrimci teoriye karşı iki hatalı tutum tes­
içinden çıktı ve Mihri Belli'nin revizyonist çizgi­
pit ediyoruz. Biri sosyal pratiğin teorinin kayna­
sine karşı başarılı bir mücadele yürüttü.
_ğı olduğunu reddeden dogmatizmdir. Dogmatizm
1970-1971 yıllarında doğru çizgiyi revizyonist
teorinin pratikten doğduğunu ve pratiğe ışık
çizgiden ayıran temel mesele, Mao Zedung'un
tutmaya yaradığını kabul etmemektedir. Dog­
Marksizme katkılarını benimsemek ve modern
matizm gerçeği olgularda değil, kitaplarda ara­
revizyonizme karşı tavır almaktı. Bu temel me­
maktadır. Dogmatizm, pratiği reddetmekle as­
selede doğru ta vır almayanların doğru bir çizgi
lında doğrudan doğruya biricik gerçek olan
izlemelerine imkan yoktu. Nitekim 12 Mart dö­ maddeyi reddetmektedir. Bu nedenle idealisttir.
neminde boy atan teslimiyetçiliğe ve TSİP re­
Ona göre, bilgi maddenin insaıi zihnine yansıma­
vizyonizmine karşı mücadele açanlar, 1971 yılın­
sı değil, insan kafasının hayatla bağı olmayan
da gökten zembille indiklerini iddia edenler de­
ğildi. «1971 direniş ruhu» denen şey, 1974 yı­
15 Marks, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı,
lında TSİP revizyonistlerinin safındaydı ve da- Önsöz, Sol 24.
Yayınlan, ikinci baskı, s.

9
* BO RA

bir icadıdır. Dogmatikler, teoriyi kitaplarda ol­ Deneyci, söz yerindeyse kendinden önce

duğu kadar kabul etmekte, onun hayata uygu­ binlerce yılda yarabrlan bilimi yeniden keşfet­

lanmasını, kazanılan tecrübelerle geliştirilmesi­ mek iddiasındadır. Deneyci, içinde yaşadığı or­

ni ve derinleştirilmesini reddetmektedirler. Oy­ tam. toplum hayatı ve sınıf mücadelesi hakkın­

sa teori, pratikten çıkarılmıştır ve defalarca pra­ da sistem.leşmiş bilgiye ihtiyaç duymamaktadır.

tiğe uygulanarak sınanacak ve geliştirilecek­ Dogmatik için hayat artık durmuştur, de­
tir. neyci için ise, hayat kendi pratiği ile yeni başla­

Tasfiyeciler ve Halkın Kurtuluşu gibi med­ maktadır. Bu nedenle deneyci, kendi dar pratiği

rese mollaları, gerçeklere karşı savaşırken hep içinde kaybolmakta, koskoca evrenin kendi pra­

aynı yöntemi izlemektedirler: «Bu sizin söyledi­ tiği ile sınırlı küçücük bir köşesine sıkışıp kal­

ğiniz kitaba uymaz. teoriye ve ilkeye aykırıdır.» maktadır. Deneyci, kendinden önceki insan tec­
rübesini hiçe saymakta ve yalnı z kendi duyula­
Onlara göre, bir hayat vardır, bir de ondan
rına güvenmektedir. Bu nedenle büyük yanılgı­
bağımsız olan teori ve ilkeler. Bu nedenle onlar
lara düşmektedir. Örneğin deneyci, suya sokul­
kitapta yerini göstermediğiniz sürece, gerçekle­
muş bir sopayı kırık görecektir. Çünkü o teori­
re karşı dik kafalı bir tutum almaktadırlar. On­
den yoksundur. Güneş ışınlarının havada ve su­
lar, ilkelerin gerçeklerden çıkarıldığını ve hayat
daki kırılma derecelerinin farklı olduğunu bil­
içinde sınanarak düzeltileceğini ve geliştirilece­
memektedir ve aslında. düz olan sopayı gözlerine
ğini anlamamışlardır. Bu idealist kafayı Engels
aldanarak kınk sanmaktadır.
şöyle eleştirmiştir:
Marks ve Engels, devrimci teoriyi pratiğe
• .. . ilkeler araştırmanın hareket nok­
ışık tutması için yarattılar. Lenin, devrimci teo­
tası değil, sonucudur; doğaya ve insanların
ri olmadan devrimci eylem olamayacağını belirt­
tarihine uygulanmazlar, bunlardan soyut­
ti. Evet teori pratikten doğar ve pratik teoriden
lanırlar; doğa ve insan alemi ilkelere uy­
önce gelir. Fakat teori olmadan da doğru bir
maz, ilkeler ancak doğa ve tarihe uyduk­
yolda ilerlenemez. Mao Zedung şöyle demekte­
ları ölçüde doğrudur. Sorunun tek mater­
dir:
yalist anlayışı budur, ve Bay Dühring'in
bunun karşısına çıkardığı anlayış idealist­ cLenin'in 'devrimci teori olmadan dev­
tir.» 18 rimci hareket olamaz' dediği zamanlarda,
devrimci teorinin yaratılması ve savunul­
Diğer hata ise, deneyciliktir. Deneycilik,
ması esas ve belirleyici rolü oynar. Eğer
pratiği her şey olarak görmekte, Marksist teori
herhangi bir görev yerine getirilecekse ve
nin pratiğe ışık tuttuğunu inkar etmektedir. As­
henüz bir yol gösterici çizgi, yöntem, plan
lında bu tutum, insanlığın binlerce yıllık prati­
ya da siyaset yoksa, esas ve belirleyici olan
ğini reddetmektedir. Çünkü, Marksist teori pra­
şey yol gösterici bir çizgi, yöntem, plan, ya
tikten çıkmıştır. Hem de tüm insanlığın binlerce
da siyaset tespit etmektir. Üstyapı (siyaset,
yıllık pratiğinden. Marks ve Engels, insanlığın
kültür vb.> iktisadi temelin gelişmesini en­
daha önceki tecrübelerinin ürünü olan bilimi
gellediğinde, siyasi ve kültürel değişiklik­
eleştirici bir şekilde özümlemişler ve Marksizmi
ler esas ve belirleyici olur.»17
bu büyük bilgi mirası üzerinde, bilimsel bir dev­
rim yaparak ortaya koymuşlardır. Dikkat çekici olan, Türkiye'de dogmatizmin
Dogmatizm, bilimin gelişmesiiıi reddeder­ şampiyonluğunu yapan ve dar kafalılıkta bir
ken, deneycilik de insanlığın bilgi mirasını ve eşleri bulunmayan Halkın Kurtuluşu'nun ve
bu miras üzerinde kurulan devrimci teoriyi red­ tasfiyecilerin aynı zam.anda dar pratikçiliğin
detmektedir. Deneyciliğe kapılanlar, bu neden­ içine de batmalarıdır. Onlar, bazen dogmatizme
lerle bilimin yol göstericiliğinden yoksundurlar bazen deneyciliğe kapılarak, her şart altında
ve bir kör gibi yürümektedirler.
17 Mao Zedung, Seçme Eserler. Cilt 1, AYDINLIK
18 Engels, Anti Dühring, Sol Yayınları, s. 86. Yayınlan, s. 393.

10
Doğu Perinçek, ·Marksist Bilgi Teorisi ve İki Çizgt Arası Mücadele,.

Marksizme karşı çıkıyor ve revizyonizmi uygu­ mak demek, onu geliştirmek demektir. Çünkü
luyorlar. Bunlar yol gösterici bir teoriye, siyasete dünyada her şey devamlı hareket halindedir ve
ve plana gerek olduğu zamanlarda, kör bir pra­ Heraklit'in deyişiyle ·bir nehirde iki defa yıka­
tik içine giriyorlar ve her zaman saflannda teo­ nılamaz.» Marksizmi, her ülkede ve devamlı de­
rik inceleme yapılmasını engellemeye çalışıyor­ ğişen şartlarda her gün yeni bir duruma uygu­
lar. Öte yandan gene bunlar, Marksizmi bir dog­ lamak ve sürekli olarak geliştirmek söz konu­
ma olarak anladıkları, Marksizmin gelişmesini sudur. Marksizmi canlı bir şekilde kavramadan
reddettikleri için Üç Dünya Teorisine karşı çı­ uygulamaya imkan yoktur. Çünkü, Marksizm
kıyorlar ve Brejnev revizyonizminin fedaileri her gün sosyal pratikte dünden farklı bir duru­
haline geliyorlar. ma uygulanacaktır. Beyni sıkışniış ve dünyayı
Biz, gerek dogmatizmi gerekse deneyciliği hareketsiz görenler, böyle yaratıcı bir felsefeye,
reddediyoruz. Yani devrimci teorinin dünya ve yani Marksizme sahip olmadıkları için Mao Ze­
Türkiye şartlarına yaratıcı ve canlı bir şekilde dung'un Üç Dünya Teorisine karşı çıkmışlar­
uygulanmasından yanayız. Marksizmi uygula- dır.

*
AYDINLIK
Y AYINLARI

• Lenin, Stalln, Mao, Dimitrov TÜRKİYE ÜZE- KOMÜNİST ENTERNASYONAL BELGELERİNDE


RİNE, 15 Lira T'ORKİYE DİZİSİ
• V. İ. Lenin ÖRGÜTLENME [Tükendi], 20 Lira
• V.İ. Lenin DEVLET [Tükendi], 2 Lira 1. BOÖAZLAR MESELESİ, LOZAN VE MONTRÖ,
• V.İ. Lenin GREV [T ü kendi], 1,5 Lira ıo Lira
• J.V. Stalin MİLLİ DEMOKRATİK DEVRİM 2.KÜRT MİLLİ MESELESİ, 7,5 Lira
(Toplatıldı, 15 Lira 3. Şefik Hüsnü KO.MİNTERN ORGANLARINDAKİ
• J.V. Stalln PROLETARYA DEVRİMİ ÇAGINDA YAZI VE KONUŞMALAR (Toplatıldı), 20 Lira
MİLLİ MESELE (Topl atı ldı) , 10 Lira 4. TÜRKİYE KOMÜNİST VE İŞÇİ HAREKETİ
• Mao Zedung SEÇME SÖZLER (Tükendi), 12,5 (Çıkacak)
Lira 5. MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI <Çıkacak)
• Mao Zedung PARTİNİN ÇALIŞMA TARZINI 6. KEMALİST İKTİDAR (1923 - 1938) <Çıkacak)
DÜZELTELİM, 5 Lira
• Georgi Dimitrov SAVAŞA VE FAŞİZME KARŞI
• TİİKP 1. KONGRE BELGELERİ (Toplatıldı ),
BİRLEŞİK CEPHE (İkinci baskı), 25 Lira
15 Lira
• KOMÜNİST ENTERNASYONAL PROGRAMI, 10
• TİİKP DAVASI BELGELER - 1 -Tüzük, Prog­
Lira
ram ve Parti Kararları-. 5 Lira
• SOVYETLER BİRLİÖİ KOMÜNİST PARTİSİ ·
. TÜRKİYE İHTİLALCİ İŞÇİ KÖYLÜ PARTİSİ
(BOLŞEVİK) TARİHİ -Kısa Ders- (Tükendi),
DAVASI SAVUNMA (Tükendi), 20 Lira
35 Lira
• Mustafa Suphl TÜRKİYE'NİN MAZLUM AME­ • PROLETER DEVRİMCİLERİN BİRLİGİ (Top ­
LE VE RENÇBERLERİNE (T opl atıl dı) , 6 Lira latıldı), 20 Lira

11
AYBAR VE İ-Ş Çİ SINIFININ
ÖNCÜ MÜFREZESİ
GÜN ZİLELİ
1
AYBAR, MARKSiZM LEN İN İZME KARŞI

OLA N H ERKESLE EL ELE VERiYOR

·Almanlar'ı ele alınız. Umarım ki, onların örgütünün bir kitle örgütü oldu­
ğu, Almanya'da her şeyin kitlelerden doğup geldiği, işçi sınıfı hareketinin tek
başına yürümesini öğrendiği inkar edilmeyecektir. Ama buna rağmen bakın o
milyonlar, 'on kadar' denenmiş liderlerine nasıl değer veriyorlar ve nasıl on­
lara sarılıyorlar; ve parlamentoda, düşman p artilerin sözcüleri birçok defalar
sosyalistlere bu yüzden hücum etmemişler midir: 'siz yaman demokratlarsınız
doğrusu! Sizin hareketinizin sadece adı işçi hareketi: ortada görülen hep aynı
liderler, aynı Bebel ve aynı Liebknecht, yıllar boyu hep onlar. Sizin sözde seçiZ,.
miş işçi milletvekilleriniz imparatorun tayin ettiği memurlardan daha 'kıdemzı'
dememişler midir? Ama Almanlar, 'kitleleri', 'liderlere' karşı çevirmek, kitlelerde
kötü ve iddialı içgüdüler uyandırmak çabalarına ve 'aklı başında on adama'
karşı kitlelerin güvenini sarsarak harelzetin sağlamlığını ve istikrarlılığını bal­
talamak isteyen bu gibi demagojik çabalara sadece küçümseyerek gülümsemiş
geçmişlerdir.•
LENiN

Birkaç Söz ci görünümünde ortaya çıkan revizyonizm,


oportünizm ve maceracılık da devrimci fikirlere
Mehmet Ali Aybar'ın 26-30 Ağustos taiihle­ karşı baskı ve zor yolunu kullandı. Bu baskıla­
rinde Cumhuriyet gazetesinde çıkan ve baştan rın bir kısmı da M.A. Aybar'ın başında. bulun­
aşağı Marksizm-Leninizme saldıran yazısına ce­ duğu TİP yöneticileri tarafından uygulanmış­
vap vermeden önce bir nokta üzerinde durmak tır. Ama tabii bütün bunlar devrimci fikirlerin
istiyoruz. Gerçekten de Sayın Uğur Mumcu'nun yayılmasını önleyememiştir.
belirttiği gibi ülkemizde devrimcilik adına orta­ Bugün de suçlama ve saldırıdan arınmış
ya. çıkan çeşitli akımlar arasında düzgün bir düzgün bir tartışma ortamı yoktur. Devrimci
tartışma ortamı yoktur. Devrimci görüşler, çe­ gençler görüşlerinden dolayı saldırıya uğramak­
şitli suçlamaların yanı sıra baskı yöntemleriyle ta, dövülmekte, tehdit edilmektedir. Devrimci
bastırılmaya çalışılmaktadır. işçiler görüşlerinden dolayı revizyonistler tara­
Biz kendi adımıza şunu söyleyebiliriz ki, on fından işten attırılmaktadır. Partimizin Başka­
yıldan bu yana, düzgün bir tartışma ortamının nı Doğu Perinçek'in görüşleri alçakça iftiralar
gelişmesi için _mücadele ettik. İnsanların görüşle­ yoluyla. kararlanmaya çalışılmaktadır. Bu tür
rinden dolayı baskı altına alınmasına her za­ saldın ve suçlamaların hepsine kararlı bir şe­
man karşı çıktık. Revizyonizmi, kitlelerin önün­ kilde karşı çıkmak demokrasiden ve halkın
de ve ideolojik mücadeleyle yenme yöntemini menfaatlerinden yana. olan herkesin görevi ol­
uyguladık. Bu on yıl içinde devrimciler, görüşle­ malıdır.
rinden dolayı birçok baskılara uğradılar. Hakim Biz bu yazıda kesinlikle Aybar'a karşı bir
sınıfların baskı ve zorbalığının yanı sıra devrim- suçlama yöneltmek niyetinde değiliz. Sadece

12
Gün Zileli, cAybar ve /şçt Sınıfının ôncü Müfrezesi»

Aybar'ın işçi �ınıfını ve halkı ilelebet köleliğe taya çıkan değişikliklere göre proletaryanın si­
mahkum etmeyi amaçlayan görüşlerini eleştir­ yaset ve taktiklerini yeniden belirledi. Eğer Le­
mek niyetindeyiz. Sanınz bu tutumumuz Sayın nin bunu yapmayıp, Marks'ın eski durumla ilgi­
Mumcu'nun sözünü ettiği düzgün tartışma orta­ li söyledikleriyle yetinseydi bir Marksist ola­
mına katkıda bulunacaktır. mazdı, olsa olsa bir İkinci Enternasyonal opor­
Aybar, milyonlarca emekçinin, dünya halk­ tünisti olurdu.
larının kurtuluş ışığı olan Marksizm-Leninizme, Aybar ise, Lenin'in bütün tahlillerinin itiraz
yüz binlerce insanın uğruna canlannı verdikleri kabul etmez bir şekilde doğrulandığı şartlarda
işçi sınıfının yüce ideolojisine saldırmıştır. Tabii kalkmakta ve «kara kaplı kitapta bunlar yazmı­
Aybar, böyl e bir işe kalkışmakta özgürdür. Sa­ yor,. diye ayak diretmektedir. Bilimden ve diya­
nınz, böyle bir özgürlüğe saygı gösterildiği gibi, lektikten bu kadar çok söz eden Aybar'ın şaşıla­
'Marksizmi savunma özgürlüğüne, Aybar'ın tah­ cak ölçüde bilimden uzak bir tutum takınmasını
rifatlanna değinme özgürl� ğüne de saygı göste­ neye bağlamak gerekir?
rilecek ve yazdıklanmıza «işte yine suçlama» Bunu, revizyonizmin kaynağının dogma­
damgası yapıştırılmayacaktır. tizm olduğu gerçeğine bağlamak gerekir.

Revizyonizmle Dogmatizm El Ele Eski Tip· Revizyonfzmle Modern


Revizyonizm El Efe
Aybar, Marks'la Lenin'i karşı karşıya koy­
maya kalkışmıştır. Bütün yazı böyle bir çabanın Sanırız Aybar bilerek, modern revizyonist
ürünüdür. Ancak bu işe ilk kalkışan Aybar de­ diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkelerle sos­
ğildir. İkinci Enternasyonal oportünistleri de yalist ülkeleri birbirine karıştırmaktadır. . Böy­
yıllar önce aym şeyi yapmak istemişlerdi. Onlar, lece revizyonistlerin sosyalist pozunda ortalıkta
kendi burjuvazilerinin kuyruğuna takılmak gibi dolaşmasına hizmet ederken, gerçek sosyalist
bir ayıbı örtebilmek için Lenin'in fikirlerinin ülkeleri de kötülemiş olmaktadır. İşte buna bir
Marks'ın fikirlerine ters düştüğünü iddia et­ taşla iki kuş vurmak denir.
mişlerdi. Ama tutmadı. Bugün de modem reviz­ Aybar'ın 1 ddiasına göre hiç bir sosyalist ül­
yonistler aynı şeyi yapmaya kalkışmıyorlar mı? kede sosyalist demokrasiye geçilememiş. Kimdir
Onlar da Lenin'e sahip çıkar görünerek Lenin'le bu sosyalist ülkeler? Rusya mı? Öyleyse Brej­
Mao Zedung'un fikirlerinin birbirine karşıt ol­ nev'in yönetimi altında sosyalist demokrasiye
duğunu iddia etmiyorlar mı? Eski revizyonistler geçilmesini daha çok beklersiniz Sayın Aybar.
olsun, modem revizyonistler olsun devrimci Brejnev gibi azgın bir sosyal-faşisti sosyalist
ideolojiye karşı savaşırken daima dogmatizme olarak göstermekle, dünya işçi sınıfının büyük
sarılmışlardır. Marksizmin lafzına bağlı kalır önderi Lenin'le işçi sınıfının en büyük düşma­
gözükürken onun özüne karşı mücadele etmiş­ nı Brejnev'i aynı sepete koymakla sosyalist de­
'
�rd� mokrasinin gelişmesine yaptığınız katkıların
Aybar da, Marks bayrağını Lenin bayrağı­ da ne olduğunu düşünmelisiniz.
na karşı sallarken dogmatizmden başka bir şe­ Kimdir bu sosyalist demokrasiye geçeme­
ye başvurmuyor. Aybar, Marks'ın söyledikleri­ yen, küçük bir azınlığın bütün emekçileri ezdiği
nin lafzını Marksizmin özüne karşı çıkararak sosyalist ülkeler? Çin Halk Cumhuriyeti mi? İştE1
tam bir dogmatizm örneği veriyor. O, Marksiz­ burada da taş sosyalist ülkelere atılmaktadır.
mi 19. yüzyılın sonlarında dondurarak ve dün­ Milyonlarca emekçinin devrimi sürdürmek için
yada bundan sonra meydana gelen değişiklikle­ seferber olduğu, işçilerin köylülerin kendi ka­
ri reddederek aslında Marksizmle savaşıyor. derlerini ellerine aldıkları, halkın büyük bir
Marks, serbest rekabet çağının kapitalizmi­ şevkle sosyalizmi inşa ettiği, burjuvazinin geri
ni tahlil etmişti. Marks'tan sonra ise kapitalizm dönüş teşebbüslerine, bürokrasiye. yozlaşmaya
en son aşaması olan emperyalizm aşamasına karşı kararlı mücadelelerin verildiği, büyük bir
ulaştı. İşte Lenin bu yeni durumu tahlil etti or- kültür devrimi r,çir niş, kitlelerin yaratıcı insi-

13
* BORA

yatiflerinin harekete geçirildiği, sıradan halkın desteklemekte, herkese sarılmaktadır. Aybar,


sizin büyük hayranlık duyduğunuz sahte •Ço­ bir tek Marksizmle birleşmemekte, gerçek Mark-:
ğulcu demokrasiyi» değil, kendi gerçek demok­ sizme karşı sahte Marksizmi çıkarmaktadır.
rasisini uyguladığı bir sosyalist ülkeye böylesi­ Bakınız Aybar ne diyor:
ne bir suçlamada bulunmak gerçeğe uyar mı? «SSCB Komünist Partisi 20. Kongresinden
Bu kimin işine yarar? Olsa olsa sizinle «insanlık sonra, yani Stalin'in sosyalist yasalığı çiğ�
ve demokrasi alanında» sarmaş dolaş olan Her­ nediği ve önemli hatalar işlediği Parti genel
gün gazetesi başyazarı Taha Akyollann ve on­ Sekreteri Khrouchtchev tarafından açıklanma­
dan da fazla Brejnevlerin değil mi? sından sonra, her şeyin sanıldığı gibi toz pembe
Zaten mesele Aybar için sosyalist demok­ olmadığı anlaşılmış, sorunların Marksizm ışı­
rasinin geliştirilmesi amacıyla eleştiri yapmak ğında yeniden ele alınması gereğini duyanların
da değildir. Eğer niyet bu olsaydı devrimci mü­ sayısı, hızla artmaya başlamıştır. ,.
cadele için çok yararlı olurdu ve Aybar'ın gö­ İşte Stalin'e karşı Kruşçev'in desteklenmesi.
rüşlerini ciddiyetle inceler, ondan yararlanırdık. İşte Marksizme karşı her türden revizyonizmin.
Ama Aybar'ın meselesi bu değildir. Aybar'ın ittifakı. Bu ittifak, hemen yanı başında ezeli dev­
meselesi ne pahasına olursa olsun Marksizm-Le­ rim düşmanı, Taha Akyol gibi bazı dostlar bul­
ninizmi yıkmaya çalışmaktır. Bunun için o, Le­ makta gecikmemiştir. Üstelik Taha Akyol da
nin'e ve Stalin'e karşı her şeye ve herkese sarıl­ milleti birtakım yamyam hikayelerine inandıra­
maktadır. Aybar, dünyanın ilk sosyalist ülkesin­ bilmek için, Aybar gibi · Kruşçev'in tanıklığına
de proletarya iktidarını yıkan ve halk üzerinde başvurmaktadır. CBkz. 8 Eylül 1978 tarihli Her­
en kanlı diktatörlüğü uygulayan Kruşçev'den gün gazetesinde «Türkiye'de Leninsiz Komünizm,.
tutun da, İkinci Dünya Savaşında Gestapo'nun adlı yazı>
emrine girmiş olan Troçkistlere kadar herkesi Davulcuların şahidi zurnacıdır.

il
AYBAR DEVRiMi IMKANSIZ
HALE GETiRiYOR

Aybar, Lenin'in Parti öğretisine saldırırken min eşitsiz gelişimi, emperyalist devletler ara­
her şeyden önce kaçınılmaz olarak Marksizm., sındaki savaşlar dünya çapında bir devrim po­
Leninizmin devrim teorisine saldırıyor. Dolayı- tansiyeli yaratmıştır. Artık devrim o toplumun
. sıyla Büyük Ekim Devrimine ve çağımızda ger­ üretici güçlerinin gelişimine ve bu gelişimin
çekleşmiş bütün devrimlere karşı çıkıyor. Ay­ toplumdaki mülkiyet ilişkileri tarafından engel­
bar'a göre «sosyalizmin bunalımı· Ekim Devri­ lenmesine bağlı değildir, Çeşitli nedenler dolayı­
miyle birlikte başlamıştır. Çağımızda devrimle­ sıyla. emperyalizm zincirinin kimi halka.lan za­
rin emperyalizmin cephe zincirinin zayıf halka­ yıflamaktadır. Bu zayıf halkalara yüklenilerek
larında meydana geleceğini söylemek Marksiz­ devrim yapılabilir. Lenin böyle düşünüyordu. Bu
me aykırıdır. Bugün, kapitalist üretim ilişkileri­ Rusya gibi, Çin gibi, Hindistan gibi geri bırakıl­
nin azami ölçüde gelişmediği ülkelerde devrim mış ülkelerde de devrim yapılabilir demekti.,,
yapmaya kalkışmak boşunadır. Aybar bu konu­ Biz devam edelim.
da Lenin'in halklara devrim yolunu gösteren Lenin'in parlak görüşleri hayat tarafın­
fikirlerini özetlemekte ve bu fikirleri toptan red­ dan doğrulanmıştır. Rusya'da ve Çin'de devrim
detmektedir. Aybar şöyle diyor: gerçekleşti. Bu ülkeler başarıyla sosyalizmi inşa
·Ne ki gene de bir aynın olduğu, Lenin'in ettiler. Rusya revizyonist ihanete kadar sosya­
istence (iradeye> çok fazla ağırlık verdiği sezili­ lizm yolunda büyük zaferler kazandı. Aynca
yor. Lenin'e göre, emperyalizm aşamasında ka­ Rusya'dan çok daha geri bir dizi ülkede emper­
pitalizmin çelişkileri derinleşmiştir. Kapitaliz- yalist zincir kırıldı ve sosyalizme geçilebildi.

14
Gün Zileli, ·Aybar ve İşçi, Sınıfının Ô ncü Müfrezesi»

Ama Aybar'a göre bunlar gerçek · değildir. Ay­ 4. Emperyalist devletler arasındaki şiddetli
bar'a göre Lenin ve Mao Zedung devrim yapma­ çatışmalar ve savaşlar emperyalist dünya siste­
ya kalkışmamalıydılar. Emperyalizm tarafından minde onulmaz yaralar açmış, emperyalist zin­
ezilen haiklar devrim yapmaya kaİkışmamalıy­ cirin zayıflaması ve en zayıf halkasından parça­
dılar. Herkes elini kolunu kavuşturup emperya­ lanması için elverişli şartlar yaratmıştır. Bu du­
listlerin ve burjuvazinin kapitalizmi azami ölçü­ rum, artık tek tek ülkeler açısından devrimin
de geliştirmelerini beklemeliydi. olgunlaşıp olgunlaşmadığı, üretici güçlerin yete­
Ve Aybar devam ediyor: rince gelişip gelişmediği meselesini ikinci plana
«Emperyalizm aşamasında devrim, her yer­ düşürmüş, bir bütün açısından meseleyi tahlil
de olabilirdi Lenin'e göre. Sosyalist devrim en_. etmenin zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Bu
düstrileşmiş kapitalist toplumların iç çelişmele­ durum artık devrimin, kapitalizmin en geliştiği
rinin bir sonucu olarak görülmekten adeta çı­ ülkede değil, emperyalist cephe zincirinin en
karılmıştı." zayıf halkasında mümkün olduğunu ortaya koy­
Zaten meselenin püf noktası da budur. Dev­ muştur.
rim yapmak isteyenlerle kendi emperyalist bur­ Evet Sayın Aybar, bu iradecilik değildir.
juvazilerinin kuyruğuna takılıp devrimi imkan­ İradecilik objektif temeli reddetmek ve aslında
sız kılmak isteyenler arasındaki mücadele de gerçekleşemeyecek bir şeyi irade yoluyla ger­
zaten bu noktada odaklaşmaktadır. Sovyet dev­ çekleştirmeye çalışmak demektir. Ya da objektif
rimini sürdürmek ve sosyalizmi inşa etmek ko­ olarak gerçekleşmesi zorunlu olan bir şeyi irade
nusunda kendi halklarına ve dünya halklarına yoluyla önlemeye çalışmak demektir ki, objektif
güvenen Lenin ve Stalin ile Sovyetler Birliği'n­ temele dayanmadığı için iradeciliğin sonu mut­
de sosyalizmin inşasını imkansız gören teslimi­ lak bir baş an sızlıktır. Ekim Devrimi gerçekleş­
yetçi ideologlar ve Troçkiler arasındaki müca­ tiğine göre artık iradecilikten söz edilebilir mi?
dele de yıllar önce bu noktada odaklaşmıştı. Devrim gerçekleştiğine göre objektif duruma
Aybar, Marks ve Engels'ten sonra meydana uygun hareket edildiği hayat tarafından doğru­
gelen önemli değişiklikleri tahlil edip, bu duru­ lanmış olmaktadır. Yoksa siz iradeyle devrim
ma uygun olarak Marksist devrim teorisini ge­ yapılabileceğini mi sanıyorsunuz? Esas iradeci­
liştiren ve proletaryanın siyaset ve taktiklerin­ lik, objektü duruma uygunluğu hayat tarafın­
de bu duruma uygun değişiklikler yapan !.e­ dan ispatlanmış olaylara karşı sizin gibi diren­
nin' e karşı çıkarak aslında emperyalizm ve pro­ meye çalışmaktır. Aybar, Lenin'i bir iradeci gibi
leter devı:imleri çağında halkların devrimine göstermeye çalışarak onu aynı anarşistler gibi
karşı çıkmakta, her türlü devrimi imkansız ha­ yorumladığını ortaya koymuş olmaktadır. Dev­
le getirmektedir. rimciler. Lenin'i böyle yorumlayan M. Çayan'ın
Lenin'in tahlil ettiği değişiklikler nelerdir? fikirlerine karşı her zaman mücadele etmişler­
ı. Eski tekel öncesi kapitalizm, tekelci ka­ dir.
pitalizme, can çekişen kapitalizme, yani emper­ Lenin'in teorisi dünyada meydana gelen ob­
yalizme dönüşmüştür. j ektif değişikliklerden hareket etmektedir. Onun
2. Dünyanın emperyalist ülkeler tarafın­ teorisi bilime dayalı ve devrimci iyimserlikle do­
dan paylaşılması artık tamamlanmı ştır. Emper­ lu bir teoridir. Siz ise, dünyayı halklara zindan
yalizm, dünya çapında tek bir emperyalist dün­ eden kapkara bir kötümserliğin teorisini yapı­
ya pazannın meydana gelmesin e yol acmıstır. yorsunuz.
3. Kapitalizmin esit olmayan ı;ı;elisme kanu­ Aybar, kapitalizmin ilerici olduğu dönemle
nu sonucunda gerideki emperyalist ülkelRr artık can çekişen ve asalak hale gelen emperya­
öbürlerine yetişmiş ve dünyanın yeniden pav­ lizm dönemini birbirine karıştırmaktadır. Tekel
lasılmasını talep etmeye baslam1slard1r. Bu ve­ öncesi dönemde gerçekten kapitalizmin, üretici
niden pavlasma ancak zor kullanarak. vani em­ güçleri geliştiren bir yanı vardı. Bu yüzden ay­
pervaHst ülkeler arasında savaslar yoluyla e:er­ n ayn her ülkede kapitalist üretim ilişkilerinin
çekleşebilirdi. üretici güçlerin gelişmesinin önünde bir engel

15
* BORA

haline gelmesi devrim için şartların olgunlaştı­ nizmdir.


ğını gösteriyordu. Eğer bir ülkede kapitalizm Şimdi Aybar'ın «işçi sınıfı,. için neler dü şün­
hala üretici güçleri geliştiren bir rol oynuyorsa, düğünü görelim.
orada devrim şartlan olgunlaşmamış demekti. Birincisi, Aybar, Marks'tan yaptığı alıntıyı
Ama emperyalizm çağında durum değişmiştir. anlamamış ve proletarya ideolojisinin kaynağı
Artık emperyalizm bir dünya sistemi haline' ile bu ideolojinin sistemleşmiş bir teori olarak
gelmiş, bütün dünyayı kaplamış ve bir bütün ola- ortaya çıkışını birbirine karıştırmıştır. Marks,
rak üretici güçlerin gelişmesinin önüne dikilmiş­ ·komünist bilincin kaynaklandığı bir sınıf do­
tir. Artık herhangi bir ülkede emperyalizmin üre­ ğar» diyor. Yoksa devrimci teoriyi kendiliğin­
tici güçlerin gelişmesine uygun düşmesi beklene­ den ortaya çıkaran ya da kendiliğinden kavra­
mezdi. Emperyalizm bütün dünyayı kaplayan bir yan bir sınıf doğar demiyor. Bu ikisi birbirin­
sistem haline geldiğine ve bir bütün olarak üre­ den tamamen farklı şeylerdir. Hatta bırakalım
tici güçlerin gelişiminin önüne dikildiğine göre farklı olmasını, bu iki şey, yani teorinin kayna­
artık meseleyi tek tek ülkeler açısından değil, ğı ile teorinin kendisi bir bütünün iki zıt yanını
esas olarak bir bütün açısından tahlil etmek ge­ meydana getirirler.
rekmektedir. Bilginin kaynağı nedir? Elbette maddedir,
Artık tayin edici olan tek tek ülkelerin iç çe­ pratiktir. Bilgi maddeden, pratikten kaynaklanır.
lişmeleri değildir. Tek tek ülkelerin iç çelişmele­ Ama maddenin kendisi bilinç değildir. Pratiğin
ri değil, bir bütün olarak emperyalist dünya kendisi teori <ieğildir. Teori pratikten kaynakla­
sisteminin iç çelişmeleridir tayin edici olan. «İç nır, ama teori haline gelebilmesi için algısal bil­
çelişmeler» sözünün üstüne basarak insanların giden sistemleşmiş bilgi haline, yani teori hali­
aklını çelebileceğinizi zannettiniz. Ama ne yazık ne gelmesi gerekir. Sonra teori yeniden pratiğe
ki, Leninizmin bir bütün olarak emperyalizmin uygulanır, doğruluğu burada sınanır. İşte işçi
iç çelişmelerinden hareket ettiğini unuttunuz. sınıfının teorisi de böyle meydana gelmiştir. Bu
teorinin kaynağı, maddi temeli, kapitalist toplu­
Partinin, Teorinin, Siyasetin Reddi mun ortaya çıkardığı işçi sınıfıdır, onun sınıf
mücadelesi pratiğidir. Eğer işçi sınıfı ve onun
Aybar'ın, işçi sınıfının devrimci teoriyi ken­ sınıf mücadelesi pratiği olmasaydı , işçi sınıfının
diliğinden benimseyeceği ve kendiliğinden siya­ bilimsel teorisi de olmazdı. Ama işçi sınıfı sade­
s� bilince kavuşacağı yolundaki iddialarını oku­ ce mücadele ederek bu sınıf mücadelesi pratiği­
yan birisi ilk başta Aybar'ın işçi sınıfından ya­ ni teori düzeyine çıkaramazdı. Bu sınıf mücade­
na olduğunu, işçi sınıfına güvendiğini sanabi­ lesi pratiğinden çıkan algısal bilginin mutlaka
lir. Ama Aybar'ın yazdıklarının üzerini kazıdı­ sistemleştirilmesi ve teori haline getirilmesi ge­
ğınız zaman altından çıkan sınıfa bağlılık değil­ rekiyordu. Bunu da Marks ve Engels yaptılar.
dir. Bu sözlerin altından çıkan işçi sınıfını ilele­ Bu kaçınılmazdı. Çünkü pratik bunu zorluyor­
bet burjuvazinin köleliğine mahkum etme sev­ du. Peki bunu hiç kimse sistemleştirmeseydi ve
dasıdır. Aybar şöyle diyor: bu bilimsel teoriyi ortaya atmasaydı, işçi sınıfı
«Bilinci işçi sınıfının dışında oluşturulan ve bu bilimsel teoriyi kendi kendine oluşturabilir
ona dışardan aktarılan bir nesne olarak gör­ miydi? İşte bunu iddia etmek metafizikle iştigal
mek, Marksizmle bağdaşmaz . . . Oysa işçi sınıfı­ etmek olurdu.
nın kendiliğinden siyasal bilince ulaşamayaca­ İkincisi, Aybar, işçi sınıfının kendiliğinden,
ğı hakkındaki görüş kabul edilecek olursa eylem içinde bilinçleneceğini söyleyerek eski
Marksizmin tarih teorisi -ve bilinç hakkındaki ekonomistlerin iddialarını tekrarlamış olmakta­
diyalektik görüşü, iskambilden şatolar gibi yıkı­ dır. Aybar, işçiler içinde en uyanık olanlarının
lıverir.» olayların bilincine varacaklannı söylemektedir.
Evet, iskambilden şatolar gibi yıkılıverir. Olayların bilincine varmakla Marksizmi kavra­
Ama bu yıkılan Marksizm değil, işçi sınıfını bur­ mak aynı şey midir? Ya da genel olarak bilinç­
juva siyasetina mahkum etmek isteyen revizyo- lenmekle devrimci teoriyi kavramak aynı şey

16
Gün Zileli, •Aybar ve İşçt Sınıfının Ô ncü Müfrezesi•

midir? Evet işçi sınıfı eylem içinde bilinçlenir, Dördüncü olarak, eğer gerçekten işçi sınıfı
hatta haklan için hükümete karşı mücadele et­ kendi devrimci teorisini kendiliğinden yaratıp
mek anlamında siyasi bilince de kendiliğinden kendiliğinden kavrayacak olsaydı, Marks ve
ve eylem içinde ulaşabilir. Ama işçi sınıfı hiç Engels'in bütün hayatları boyunca devrimci
bir zaman kendine zulüm düzenini yok etmenin teorinin, inşası için uğraşmalarına ne gerek
bilimsel yolunu gösteren devrimci teoriyi kendi­ vardı. Eğer Aybar gibi düşünecek olsaydık,
liğinden kavrayamaz. Mutlaka bu teorinin ken­ Marks ve Engels'in anlamsız bir zahmete giriş­
disine aktarılması gerekir ki, bu görev işçi sını­ tiklerini tespit etmemiz gerekmez miydi?
fının partisinindir. Şimdi soruyoruz? Aybar'ın Beşinci olarak, Aybar'ın bu fikirlerinin ne
görüşünü kabul etmek bizi, işçi sınıfını devrime sonuçlar doğuracağı üzerind e durmak istiyoruz.
doğru ilerletmek ve onu gerçekten devrimci teo­ Aybar'ın bu iddialan, işçi sınıfını devrimci
risi ile silahlandırmak için verilecek çetin bir teorinin ışığıyla aydınlatmakla görevlendirilmiş
mücadeleden alıkoymaz mı? devrimci bir partiyi gereksiz kılmaktadır. Öyle
Üçüncüsü, sanınz Aybar'la anlaşamadığımız ya, işçi sınıfı kendiliğinden bilinçleneceğine gö­
önemli noktalardan biri de işçi sınıfı tarafın­ re ona devrimci . bilinç götürecek bir partinin
dan kendiliğinden benimsenecek ideolojinin na­ gereği de kalmamaktadır.
sıl bir ideoloji olduğudur. Biz, işçi sınıfı tarafın­ Aybar'ın iddialan işçi sınıfı içinde propagan­
dan kendiliğinden kavranamayacak ideolojinin da faaliyeti yürütmeyi de gereksiz kılmaktadır.
Marksizm olduğunu söylüyoruz. Yoksa her tür­ Devrimciler kollarını kavuşturup beklemelidir­
den burjuva ideoloj isi işçi sınıfı tarafından ken­ ler. Nasıl olsa işçi sınıfı eylem içinde kendili­
diliğinden benimsenebilir. Örneğin işçileri ilele­ ğinden bilinçlenecektir. Nerde hareket orda be­
bet köleliğe mahkum eden sendikacılık ideoloji­ reket !
si de kendiliğinden kavranabilir. Bize kalırsa Aybar'ın iddialan sonuç olarak teorinin ro­
Aybar'ın kendiliğindenci ideoloj isi de işçiler lünü, bilincin rolünü, partinin rolünü, siyasetin
tarafından, dışardan hiç bir aktarma yapılmak­ rolünü, taktiğin rolünü tamamen inkar eden
sızın kavranabilir. Çünkü burjuva toplumunda kendiliğindenciliğin ürünüdür. Bu fikirler cişçi­
işçiler zaten burjuva ideolojisinin etkisi altın­ cilik» perdesi ardında işçi sınıfını burjuva politi­
dadır. Hükümetten taleplerde bulunmak ve hü­ kasına mahkum etmeyi amaçlamaktadır.
kümetin herhangi bir uygulamasını protesto et­ Aybar'ın bilinçle ve teoriyle ilgili görüşleri
mekle sınırlı siyasi eylem de, burjuva siyasi bi­ daha önce değindiğimiz devrime ilişkin görüş­
lincin çerçevesi dışına çıkmış değildir. İşçilerin leriyle tam bir uyum içindedir. Devrim için ha­
kendiliğinden bilinci burjuva bilincidir, burju­ rekete geçmeyin, üretici güçlerin gelişmesini
va d üşüncesidir. Bu bakımdan bizim itirazımız bekleyin. İşçi sınıfını devrimci teoriyle donat­
Marksizmle, yani devrimci siyasi bilinç ile ilgi­ mak için harekete geçmeyin, onun kendiliğin­
lidir. den bilinçlenmesini bekleyin.

111
LAPA GiBi ARDCI PARTi MI,
DEMiR DİSiPLİNLi ÖNCÜ PARTi MI?

Aybar Öncü Partiyi Reddederken nı sürdürdüğü, komünizm düşmanlığının hakim


Metafiziğe Düşüyor sınıflar tarafından derhal ödüllendirildiği, Mark­
sist-Leninistlerin türlü baskılar altında bulun­
Aybar, «Leninist örgüt modeline karşı sa­ duğu ülkemizde Leninizme karşı savaş açmakta
vaş.. ilan ediyor. Hergün gazetesi başyazan Ta­ bir cesaret örneği bulamamaktayız. Gerçekten
ha Akyol Aybar'ın bu cesaretine övgüler düzü­ cesurca olan tutum herhalde çeşitli saldınlara
yor. Doğrusu biz, 1 4 1 ve 142. maddelerin varlığı- rağmen proletaryanın devrimci ideolojisini sa...,

17
* BO RA

vunmaya devam etmek olurdu. Ancak, Leniniz­ için yapılan bir oyundan başka bir şey değildir.
me karşı çıkmanın cesaret işi olduğuna katılma­ Üstelik her öncü kelimesi geçen yerde bu keli­
makla beraber, Aybar'ın Leninizme karşı sava­ meyi tırnak içine alan Aybar öncuyu reddet­
şın zor olduğu yolundaki fikrine katılmaktan mekle sınıfı da reddetmektedir. Eğer bir yerde
kendimizi alamıyoruz. Aybar bu savaşın zor ol­ taban varsa orada öncü de vardır. Öncü yoksa
duğunu tespit ederk'en sanırız tarihii:ı yaprakla­ tabandan da söz edilemez. Eğer tabandan söz
nnı karıştırmıştır. eder de, öncüyü redederseniz zıtların birliğini,
Leninizme ve onun parti öğretisine karşı yani hayatı reddetmiş olursunuz.
kimler savaşmamışlardı ki! Narodnikler bu sa­ Aybar, bütün tabanı kapsayacak bir örgüt
vaşçıların en eskileri sayılmalıdır; Daha sonra kurulmasını önermektedir. Bizim bu tür örgüt­
Aybar'ın kendilerine karşı büyük bir yakınlık lerin kurulmasına hiç bir itirazımız yoktur. Hat­
duyduğunu tahmin ettiğimiz ekonomistler geli­ ta bu tür örgütlerin son derece yararlı ve zorun­
yor. Onları Menşevikler izliyor. Doğrusu Menşe­ lu olduğunu düşünmekteyiz. Bizim itirazımız
viklerin Leninizme karşı verdikleri «çetin» sa­ Aybar'ın bu «taban partisi»nin işçi sınıfını dev­
vaş inkar edilemez. Taha Akyol bile bu durumu rime götürmeyeceği noktasındadır. Şunu belir­
tespit ederek Menşeviklere karşı büyük bir ya­ telim ki, gerçekten devrim yapmak istiyorsanız.
kınlık duyduğunu saklamıyor. Lenin'in parti demir disiplinli ve sınıfın içinde kök salan ön­
öğretisi esas olarak Menşeviklerle mücadele cü bir parti inşa etmek zorundasınız.
içinde oluşmuştu. Daha sonra Troçkistler geli­ Tabandan ve öncüden oluşan bu süreç de
yor. Lenin'e .liarşı savaşından dolayı bütün ka­ bir gün sonra erecektir. Ne zaman sınıfsız top­
ranlık guçlerin sevgilisi olan Troç.ki de Leninizm luma ulaşılacak, işQi sınıfı da o zaman ortadan
karşısında yıkılıp gidiyor. Anarşistler ise tari­ kalkacaktır. Bunlar bizim irademizin dışında
hin yapraklan arasından şöyle sesleniyorlar: objektif olgulardır. Lenin de bu objektif olgular­
cBu özgürlükleri boğmaktır. Disiplin mi? Kendi­ dan hareket etmiştir. Yoksa sanıldığı gibi oturup
mizi asla cendereye sokamayız.» Bugün ise ta­ kafasından modeller uydurmamıştır.
rihteki bütün Leninizm düşmanlarının temsilci­ Aybar'ın · metafiziği bu kadarla bitmemekte­
si olarak Kruşçev-Brejnev revizyonistleri bu dir. O gerçekten de işçi sınıfını hareketsiz ve
savaşı sürdürüyorlar. Ama Marksizm-Leninizrn yekpare bir bütün olarak düşünmektedir. Hatta
Mao Zedung Düşüncesi revizyonizme karşı her onun düşündüğü işçi sınıfı, nerdeyse hepsi aynı
geçen gün yeni zaferler kazanıyor. İşte Aybar'a boyda, aynı kiloda kişilerden oluşacaktır. Aybar
işin zorluğunu hatırlatan bu tablo olmuştur. neden böyle düşünüyor? Aşırı eşitlikçi olduğu
Aybar, işçi sınıfını devrime götürecek öncü için mi? Hayır! İşçi sınıfını mücadele etmeyen
partinin rolünü inkar etmektedir. Aynı devrim­ bir yığın olarak gördüğü için böyle düşünüyor.
ci teorinin rolünü inkar ettiği gibi. Zaten bu iki­ Çünkü işçi sınıfı ne kadar mücadele etmezse,
si arasında zorunlu bir bağ vardır. İşçi sınıfının ne kadar çok itaat ederse, onun içindeki siyasal
kendiliğinden bilinçleneceğini iddia eden, he­ mücadele farklılıkları, bilinç düzeyindeki fark�
men arkasından işçi sınıfının öncü partisini red­ lılıklar, ileri, orta ve geri kesimler arasındaki
dedecektir. Aybar nasıl, işçi sınıfını kendiliğin­ farklılıklar o kadar az olacaktır. Sınıfın bütünü
denci burjuva ideolojisinin kuyruğuna takmak geri bir seviyede kalmış olacaktır. Oysa mücade­
istiyorsa, örgütsel alanda da işçi sınıfını bir bur­ le geliştikçe mücadelede başı çeken bir öncü ke­
juva partisinin kuyruğuna takmak jstemektedir. sim iyice belirginleşecek, bir araya gelip topar­
Aybar, öncü partiyi reddederken metafiziğin lanacak , mücadeleyi izleyen orta kesimlerle o
içine gömülmektedir. Aybar, bol bol işçilerden, kadar sıkı bir şekilde birleşebilecek ve mücade­
köylülerden, tabandan, tabanın faziletlerinden lede henüz geri kalmış olan kesimleri de o kadar
söz etmektedir. Bilmeyen birisinin Aybar'ı� . bu etkili bir şekilde adım adım ilerletecektir.
taban düşkünlüğü karşısında gözlerinin yaşar­ Kim işçi sınıfının mücadele etmesini istemi­
ması işten değildir. Ancak bu taban düşkünlüğü yorsa, sınıfı yekpare bir yığın halinde tutmak
tabanı, işçi sınıfını mücadeleden döndürmek isteyecektir. Bu elbette tam olarak mümkün de-

18
Gün Zileli, •Aybar· ve İşvı Sınıfının Ôncü Müfrezesi,,.

ğildir. En durgun bir kitlede dahi farklılaşmala­ içine itilen işçi sınıfı ancak sınıfa sıkı sıkıya
rın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ama patron­ bağlı öncü partisinin etrafında birleşebilir ve
lar bunu en geri düzeyde tutmak için çaba gös­ mücadele edebilir. Sınıfın bütünün öncünün se­
terirler. Bunu önleyemedikleri zaman da öncü viyesine geldiği, ya da partinin sınıfın bütününü
kesimin üstüne çullanırlar. Patronlar, üretimi kapsayacağı bir durum ne zaman olur? Bu, an­
sürdüren tabanı ortadan kaldıramayacaklanna cak sınıfsız toplum durumunda olur ki, zaten o
göre zorunlu olarak böyle yapacaklardır. zaman sınıf da parti de kalmayacak, zıtların
Aybar, öyle bir parti önermektedir ki, bu birliğinden meydana gelen bu süreç sona ere­
partiden başka her şeye benzemektedir. Aybar­ cektir.
ın önerdiği parti emekçilerin öncülerinden oluş­ İşçi sınıfı öncü partisi olmadan devrim ya­
mayacak, bütün emekçileri kapsayacak, bu par­ pamaz. İşçi sınıfım çetin ve dolambaçlı yollar­
tide bilinç aranmayacak, disiplin aranmayacak. dan ilerletecek, sadece işçt sı nıfı m değil bütün
Bu parti emekçilere yol göstermeyecek, emekçi­ halkı birleştirecek ve mücadeleye sevkedecek
ler bu partiye yol gösterecek. Kararlan emekçi� bu partidir. Ama parti de sınıfa ve halka dayan­
ler alacak, Aybar'ın partisi de naçizane uygula­ madan, kitleler içinde kök salmadan hiç bir şey
yacak. yapamaz. Öncü parti sınıftan koptuğu an haya­
Ben size bir şey s öyleyeyim mi, böyle bir tı sona erer, öncü niteli ğini kaybeder.
partiyi herkesten önce emekçiler ellerinin tersiy­
l e bir kenara iteceklerdir. Çünkü emekçilerin Devrim Kitlelerin Eseridir
ne yol gösteren, ne devrimci teoriyi öğreten,
ne devrimci siyasetler ve taktik ler tespit eden Aybar, Lenin'i tahrif ederek onun ağzından
böyle ardçı bir partiye ihtiyaçları yoktur. Emek­ şöyle diyor:

çilerin aristokrat anarşizmi ve demokrasicilik. «Politika profes yonel devrimcilerin, işçi sı-;
oyunu gibi lüks şeylere de ihtiyaçları yoktur. nıfı adına hareket eden 'öncü'lerin işidir.»
Emekçiler, kendilerinin kuyruğuna takılmış , �ybar, hiç bir araştırmaya girişmek zahme­
d
hayran hayran nasırlı ellerini seyre en lapa.dan tine katlanmadan bol keseden atıyor. Bilimsel­
bir parti istemiyorlar. Onlar kendilerine çetin sı­ likten bu kadar çok söz eden Aybar'ın bu tutu­
nıf m ücadelesi şartlarında yol gösteren, öncülük mu gerçekten üzüntü vericidir. Şimdi Aybar'ı
eden, kendileriyle sımsıkı bağlan olan çelik gibi( biz bu sözlerini ispata çağırıyoruz. Lenin'den
bir parti istiyorlar. bir tane alıntı yapsın yukarıdaki sözlerini ispat­
Aybar'ın önerdiği parti, sınıfı öncünün sevi­ layan, Lenin'in söyledikleri yanında yaptıkları
yesine yükseltmek için çalışmamaktadır. Tam da Aybar'ı yalanlıyor. Büyük Ekim Devrimi bir
tersine öncüyü sınıfın seviyesine indirmeye ça­ avuç profesyonel devrimci tarafından mı yapıl­
l ı şmaktadır. Aslında Aybar'ın önerdiği bu parti, mıştır. Ekim Devriminde ayağa kalkan ve devrim
partisizlikten başka nedir ki? Dünyanın hiç bir yapan yüz binlerce emekçi de bir avuç profesyo­
yerinde böyle bir parti görülmemiştir. Öncü de­ nel devrimci midir? Açlığa ve soğuğa rağmen
ğil, ardçı parti. O zaman parti sözcüğünü kul­ muzaffer sosyalist devrimi savunan Rusya'nın
lanmak da gereksiz olmaktadır. Çünkü partinin: yiğit proletaryası da mı bir avuç profesyonel dev­
anlamı hizmet ettiği sınıf için siyasi mücadele rimcidir. Lenin, hangi fikirde olduğunu sadece
veren öncü olmasıdır. Her sınıfın başka tür ör­ yazdıkları ile değil, koca bir devrime önderlik
gütleri de vardır. Örneğin işçi sınıfının sendika­ ederek de ispatlamıştır. Olguları ve tarihi örtbas
ları vardı r. Burjuvazinin sanayi ve ticaret oda­ etmek herhalde mümkün değildir.

ları vardır. Bunlar sınıf örgütleri olmakla birlik­ Ama Aybar'a sorarsanız sosyalizmin buna­

te sınıfın siyasi partisi değildirler, olamazlar. Pe­ lımı Ekim Devrimi ile başlamaktadır. Evet Ekim
ki, işçi sınıfı partisinin işçi sınıfını bütünüyle Devrimi ile başlayan bir bunalım vardır Sayın
kapsaması mümkün · müdür? Bu, hele bugünkü Aybar. Ama bu, sosyalizmin bunalımı değil, em­

şartlarda hiç mümkün değildir. Kapitalizm tara­ peryalizmin, burjuvazinin, revizyonizmin, opor­

fından büyük bir yoksulluk, cehalet ve yozlaşma tüni '.7"'1.İn, özet olarak sizin bunalımınızdır.

19
* BORA

Şimdi gelelim Lenin'in politikayı sadece Öncü Partiden Ne Anlıyoruz?


profesyonel devrimcilerin işi olarak gördüğü
yalanına. Bütün hayatı boyunca, politikayı işçi Aybar şöyle diyor:
sınıfına yasaklamaya çalışan ve fikirleri sizinki­ cLenin'in öncülerinden bambaşkadır bun­
lere hayret verecek kadar benzeyen ekonomist­ lar. Dışardan dayatılan 'öncü'ler değil, işçi sını ­
lere, Menşeviklere, anarşistlere karşı mücadele fının içinde olan 'öncü'lerdir."
etmiş büyük bir devrimci ustaya bundan daha ·Bu müfrezeyi oluşturanların I Leninist par­
büyük bir iftira yapılabilir mi? ti kastediliyor - G.Z. J işçi olmalarına hiç gerek
Rusya'da işçi sınıfına politikayı çok gören­ yoktur."
ler kimlerdi? Bunlar, Aybar'ın görüşlerinin tı­ Önce şu nokta üzerind e duralım. Öncü par­
pa.tıp aynısını savunan ekonomistlerden başkası ti, sadece profesyonel devrimcilerden mi oluşur?
değildi. EkonomisUere göre işçi sınıfı devrim Leninist partiyi böyle göstermek Aybar'ın işine
için mücadele etmemeli:ydi, politika ile ilgilen­ gelmektedir. Çünkü o zaman proletarya parti­
memeliydi, sınıfın yüce davası için mücadele et­ sini sınıftan ıwpuk bir örgüt gibi göstermenin
mek boşunaydı. Uzak bir gelecek için değil, ken­ kolaylaşacağını düşünmektedir.
diniz ve çocuklarınız için mücadele etmeliydi­
Bu noktada ş unları söylemek istiyoruz:
niz. Bu da ancak ekonomik mücadeleyle olurdu.
1. Profesyonel devrimciler ister işçi sınıfı­
Politika ile uğraşmak işçi sınıfının nesineydi.
nın içinden gelsinler, ister başka sınıftan gel­
Politika burjuvazinin ve aydınların işiydi. Men­
sinler kaderleri sınıfın kaderiyle herhangi bir
şevikler de buna benzer görüşler ileri sürmüş­
işçiden daha sıkı birleşmiştir. Profesyonel dev­
lerdi. Onlar da işçi sınıfının ezeli muhalefet ol­
rimciler, işçi sınıfının en kararlı ve fedakar ev­
masını savum.ıyorlar, iktidar için mücadele et­
latlarıdır. Bu bakımdan profesyonel devrimcile­
µıemesini istiyorlardı. Onlara göre de Çarlığa
ri sınıfın dışında gösterme çabalan boşunadır.
karşı politik mücadele vermek burjuvazinin
2. Proletarya partisi sadec e profesyonel dev­
işiydi. B·u noktada burjuvazi desteklenmeliydi.
rimcilerden meydana gelmez. Profesyonel dev­
Burjuvazinin •üretici güçleri geliştirmesi,. bek­
rimcilerin örgütleri proletarya partisinin en üst
lenmeliydi. Anarşistler de aynı görüşü tersten
ve en dar kısmını oluştururlar. Aybar, sadece bu
giderek ispatlamaya çalışıyorlardı. Onlara göre
en üst kısmı partinin bütünü olarak göstererek
de işçi kitlelerin politikayla uğraşması gerek­
bir kere daha gerçeklerden uzaklaşmaktadır.
sizdi. Bunu bir avuç öfkeli aydın yapabilirdi.
Bakınız Lenin bu konuda ne diyor:
Öfkeli aydınların heyecanlandırıcı eylemleri
her şeyi hallederdi. .,für defa, sosyal-demokrat işçi sınıfı
İşte Lenin bu görüşlerin topuna birden yo­ partisinin aktif unsurları , sadece devrimci­
rulmak bilmez bir mücadele verdi. İşçi sınıfının lerin örgütlerini { profesyonel devrimcile­
siyasi mücadele alanına çıkması için bütün gü­ rin örgütlerini - G.Z. J değil, aynı zamanda
cüyle çalıştı. Bolşevik partisi geniş işçi ve köylü parti örgütü olarak kabul edilen işçi örgüt­
yığınlarını siyaset sahnesine çıkardı ve Büyük lerinin tamamını da kapsamına alacaktır.
Ekim Devrimini gerçekleştirdi. • 1 . Devrimcilerin örgütleri, 2. Mümkün
Eğer Lenin sizin dediğiniz türden fikirler olduğu kadar geniş ve değişik işçi örgütleri
savunsaydı, bir Menşevik ya da anarşist olurdu Cbelli şartlar altında, öteki sınıfların belli
Sayın Aybar. Eğer Lenin sizin dediğiniz türden unsurlarını da kapsamına alacağım düşü­
fikirler savunsaydı, işçi sınıfının kendiliğinden, nerek kendimi işçi sınıfı ile sınırlıyorum)
ekonomik mücadele yoluyla bilinçleneceğini bu iki kategori, partiyi meydana getirlr.» 1
savunurdu. İşçi sınıfını siyasi bakımdan bilinç­
lendiren ve onu birleştirerek siyasi alana çeken Profesyonel devrimciler konusundaki yan­

bir partiyi değil, sizin gibi kuyrukçu bir partiyi lış görüşlerine ilaveten Aybar, öncü partinin

savunurdu. O zaman siz de böyle bir yazıyı yaz­


mak gereğini duymazdınız. ı Lenin, Bir Adım İ leri İki Adım Geri.

20
Gün Zileli, •Aybar ve İşçt Sınıfının Ô ncü Müfrezesi"

aydınlardan oluştuğunu, işçilerin köylülerin ön­ n vardır. Bir öncünün en önemli niteliği kitlele­
cülerinden oluşmadığını, işçi sınıfına dışardan re önderlik etmesidir. İşte parti bu öncüler ara­
dayatıldığını da iddia etmektedir. cılığıyla kitlelerin içine kök salar. Parti sınıf­
Sanırız Aybar, işçi sınıfına devrimci teori­ tan, kitlelerden koptuğu an öncü niteliğini kay­
nin dışardan aktarılması meselesiyle öncü parti beder. Durum hiç de Aybar'ın göstermek istedi­
meselesini birbirine karıştırmış bulunmaktadır. ği gibi değildir. Başta Bolşevik Partisi olmak
Birincisi, işçi sınıfı ideolojisini benimseyen üzere birçok ulkenin proletarya partileri kitle­
ve işçi sınıfını bu teori ile donatmaya çalışan lerle kopmaz bağlara sahip olmuşlar ve geniş
aydınlar işçi sınıfına dışardan «dayatılmış" ol­ kitleleri en çetin mücadelelerde �önetmişlerdir.
mazlar. Eğer böyle düşünecek olsaydık Marks Bu partiler, ge.:ıiş kitlelerin sonsuz güvenini ka­
ve Engels'in de dışardan dayatıldığını söyleme­ zanmışlardır. Ama Aybar ısrar etmektedir:
miz gerekirdi. «Sosyalist devrimin bir azınlığın, profesyo­
İkincisi, öncü parti Aybar'ın sandığı gibi nel devrimcilerin işi olduğu iddiasını çürtitecek
aydınlardan oluşmaz. Hatta öncü parti içinde pek çok kanıt var elimizde.»
aydınlar azınlıktadır. Partinin esasını işçilerin Bu kanıtlan olsa olsa Lenin'den öğrenebilir­
ve yoksul köyiülerin öncüleri meydana getirir. siniz Sayın Aybar. Çünkü devrimin küçük bir
Bu öncülerin en yetenekli kısmı profesyonel azınlığın değil, geniş kitlelerin eseri olduğunu
devrimci düzeyine çıkarlarken öncülerin önemli ortaya koyan teori Marksizm - Leninizm - Mao
bir kısmı fabrikalarında köylerinde üretim faa­ Zedung Düşüncesidir. Siz kanıtlarınızı saklayı­
liyetine devam ederler. Bu öncü işçi v e köylüle­ nız. Belki ilerde kendinizi yeniden eğitmeniz ba­
rin içinde bulundukları kitlelerle çok sıkı bağla- kımından işinize yarar.

ıv
LENİNİST PARTi, BÜROKRASiYE KARŞI
SAVAŞ ÖRGÜTÜDÜR

Aybar, revizyonizmin bütün suçlarını Mark­ Burjuva dsvlet makinasının yapılacak bir
sizm-Leninizme yüklemeye devam ediyor. Şöy «sosyalist devrimden,. sonra da korunması ge­
le diyor: rektiğini, burjuva devlet makinasının gereksiz
«Bu 'makinayı', sosyalizme henüz geçen bir ve hatta zararlı olduğunu söyleyen oportünistle­
topluma götürür, orada işletirseniz , 'makina' iş­ re karşı çıkan ve burjuva devletini bürokrasisi
levini yapacak, sosyalizme yönelmiş bu körpe ile, savaş makinası ile yerle bir etmeden devri­
toplumda burjuvazinin türemesine, burjuva iliş­ min gerçekleşemeyeceğini ortaya koyan kimdir?
kilerinin filizlenmesine ve sosyalizmin bürokra­ Bu da Lenin'dir değil mi?
tik sapma için e girmesine neden olacaktır. " Aybar ise Leninist partinin bürokratik bir
Aybar, Leninizme karşı savaşabilmek için parti olduğunu söyleyerek şöyle diyor:
tarihi bile görmezlikten gelmektedir. Dünyanın «Leninist örgütlenme biçimi, emekçi yığın­
en korkunç ve kanlı bürokratik' ve militarist ları sistemli olarak iktidardan uzak tutan bir
devletine karşı en çetin mücadeleyi veren kim­ bürokrasinin doğmasına yol açmıştır.
dir? Bu korkunç makinayı yerle bir ederek işçi­ «Sosyalist devrimi, yeni bir bürokrasinin
lerin ve köylülerin ilk sosyalist devletini kuran doğmasına yol açarak yozlaştıran etmenlerin
hangi partidir? Lenin'in Bolşevik Partisidir de­ başında, bu örgütlenme modelinin yer aldığı ka­
ğil mi? Üstelik, İkinci Enternasyonal oportünist­ bul edilmeli ve burjuva örgütlenme biçiminden
lerinin kendi burjuvazilerinin, bürokratik ve başka bir şey olmayan Leninist Parti 'model'i,
militarist devletlerinin kuyruğuna takıldıkları, hata ve sevaplarıyla tarihin rafla.nna kaldırıl­
savaş makinasının kuyruğuna takıldıkları şart­ malıdır. ..
larda. Birincisi, eğer anarşist değilsek, sınıflar var

21
* BORA

olduğu sürece devletin varlığını zorunlu ve ka­ kadrolarının asgariye indirilmesi, çeşitli devlet
çınılmaz olarak görüyorsak bir bürokrasi tehli görevlilerinin halk tarafından seçilmesi, emek­
kesinin varlığını da kabul etmek zorundayız. çilerin devlet işlerinin yürütülmesine katılma­
Bürokrasinin, 3osyalist devrimden sonra da, pro­ sı, devlet görevlilerinin belirli zamanlarda üre­
letarya iktidarı altında da gelişmesi mümkün­ time katılması, halkın devlet işleri ve görevleri
dür. Bu durumda proletarya iktidarının her an üzerindeki denetiminin artırılması, halka baskı
uyanık bulunması, bürokrasi tehlikesine ve be­ yapan görevlilerin halk tarafından azledilebil­
lirtilerine karşı savaşması ve yeni yeni tedbir­ mesi, kitlelere geniş eleştiri ve demokrasi, eleşti­
ler geliştirmesi gerekecektir. Bürokrasiyle savaş ri hakkının asla bastırılamaması ilkesi, bütün
her şeyden önce bir ideoloji meselesidir. Bürok­ meselelerde kitlelerin fikirlerinin ve eleştirileri­
rasiye karşı, sonunda devlet ortadan kaldırma nin alınması ilkesi, kafa emeği ile kol emeği,
hedefinde olan Marksistlerden başkası savaşa­ şehir ile köy arasındaki çelişmelerin kaldınlma­
maz. Bürokrasiye karşı, geniş emekçi kitlelere sı yönündeki doğru çizgi. Bütün bunlar, prole­
güvenen ve onların insiyatifine dayanan prole­ tarya iktidarlarının burjuvaziye, revizyonizme
ter devrimcilerden başkası savaşamaz. Hele he­ ve bürokrasi tehlikesine karşı geliştirdikleri ted­
le burjuva bürokrasisinin memurları durumun­ birlerdir.
da olan burjuva sosyalistleri hiç savaşamaz. Ve son olarak, burjuvazinin geriye dönüşü
İkincisi, Lenin bütün hayatı boyunca bürok­ sağlama ve parti ve devlet içine sızarak prole­
rasi tehlikesine karşı mücadele etmiştir. Sosya­ tarya iktidarını yozlaştırma teşebbüslerine. her
list devrimden sonra bürokrasiye karşı yeni yeni türlü yozlaşma ve bürokratlaşma tehlikesine
tedbirler geliştirmiştir. karşı Mao Zedung'un önderlik ettiği Büyük Kül­
Üçüncüsü, bürokrasiyi doğuran şey, Leninist tür Devrimi. Aybar, bu devrimi görmezlikten
parti değil, Leninist partinin ezeli düşmanı olan gelmeye çalışmaktadır. Milyonlarca emekçinin
revizyonizm ve burjuvazidir. Burjuvazi sosya­ burjuvaziye ve bürokrasi tehlikesine karşı aya­
list devrimden sonra çeşitli yollardan geriye dö­ ğa kalktığı bu devrimden acaba Aybar neden
nüşü sağlamak için çalışmaktadır. Revizyonizm, hiç söz etmemektedir?
Leninist partiyi içinden çürüterek iktidarı pro­ Büyük Proleter Kültür Devrimi, Marksizm­
letaryanın elinden almaya çalışmaktadır. Reviz­ Leninizm - Mao Zedung Düşüncesinin zaferidir.
yonizm, Leninist parti içinde d e bürokrasiyi ve İşte burjuvazinin geri dönüş teşebbüslerini yer­
kitlelerden kopmayı geliştirmeye çalışmaktadır. le bir edecek, bürokrasiyi yok edecek, kitlelerin
Bu bakımdan bürokrasiyi önlemenin yolu Leni.., yaratıcılığını ortaya serecek Leninist yol budur.
nist ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmak, Leninist Ama Aybar bu yola burun kıvırıyor. «Mao Ze­
partinin ilkelerine sımsıkı sarılmaktır. Leninist dung Düşüncesi adı verilen bir teori» diyor. Ay­
proletarya partisinin ilkelerini ne ölçüde uygu­ bar, bürokrasiye karşı en etkili savaşı veren
larsanız, bürokrasinin gelişmesini o derece ön­ Mao Zedung'a burun kıvırırken, dünyanın ilk
lemiş olursunuz. Leninist partinin ilkelerini ne sosyalist devletini yıkarak yerine burjuva dikta­
derece terkederseniz, yeni bir bürokrasinin ge­ törlüğünü yeniden kuran ve dünyanın en kor­
lişmesini o kadar teşvik etmiş olursunuz . İşte kunç bürokrasi makinasını geliştiren Kruşçevlec
Aybar, Leninist partinin ilkelerine karşı sava­ re sarılıyor. Kruşçev'den medet u mRnlar bürok­
şarak tam da bürokrasinin ilelebet yaşayacağı rasiyle mücadele edemezler.
bir ortama hizmet etmektedir.
Dördüncüsü, bürokrasi sizin getirdiğiniz Bir Kere Daha Metafizik üzerine
yüzeysel ve şekli tedbirlerle önlenemez Sayın
Aybar. Bürokrasiyi önlemek için her şeyden ön­ Bakınız Aybar Leninist partiyi nasıl görüyor
ce proletaryanın ideoloj isini savunmak gerekir. ve nasıl tanımlıyor:
Ya.ni Marksizm-Leninizme sarılmak gerekir. ..Merkezci, dikeyine hiyerarşik, tepeden-inme
leninist partinin ilkelerini uygulamak gerekir. disiplin, kalıcı yöneticilik, emekçi yığınlarını
Devlet işlerinin basitleştirilmesi . şiş' :n devlet vesayet altına alan dışardan 'öncü'lük, burjuva

22
Gün Zileli, ·Ay bar ve İşçi Sınıfının Öncü Müfrezesi•

toplumunun gereksinimlerine yanıt olan ilke­ gelir ve anlamını kaybeder.


lerdir. Bunlara sosyalizmd e yer yoktur. Proletarya partisinde demokrasi ile merke­
«Bundan başka disiplin de kışla disiplini ziyetçilik birbirine bağlı olarak titizlikle uygula­
değil, emekçilerin akla ve sorumluluk duygula­ nır. Parti bu iki yönü sıkıca birleştirir. Parti de­
rına dayalı. öz disiplinidir. mokrasinin uygulanmasında son derece duyarlı­
«Küçük bir azınlığın , koskoca çoğunluk üze­ dır. Proletarya partisinde bütün üyeler fikirleri­
rinde egemenlik kurmasını sağlayacak, merkez­ ni ve eleştirilerini gönül rahatlığı ile ortaya ko­
ci, dikeyine hiyerarşik ve tepeden-inme disiplin­ yarlar. Eleştiri hiç bir şart altında bastırılamaz.
li bir örgütlenme biçimini kaçınılmaz hale getir­ Bir üyenin en üst parti organına kadar baŞvur­
miştir." ma hakkı vardır. Parti demokrasi uygulayarak
Bu disiplin katılığından yakınma tarzı, bu bütün üye kitlesinin fikirlerini toplar ve mer­
sahte demokrasi bezirganlığı burju�azinin tutu­ kezde birleştirEr, sistemleştirir, siyasetlerini oluş
mudur. Ne zaman işçiler ve köylüler, hakim sı­ turur. Kitlelerden kitlelere ilkesi hem parti ile
nıfların kanlı istibdadından kurtularak kendi kitleler, hem je parti merkezi ile parti tabanı
devletlerini kurmaya kalkışsalar, burjuvazinin arasında uygulanır. Demokrasiyi uygulayıp mer­
«insanlık ve demokrasi aşkı» depreşiverir. Başlar keziyetçiliği uygulamamak güzel bir yemeği Pİ··
iftira, başlar karalama, başlar burjuvazinin pro­ şirdikten sonra çöp tenekesine dökmeye benzer.
paganda makinası çalışmaya. Yamyam, hikayele­ Emekçiler demokrasi ile merkeziyetçilik arasın­
ri ortalığı kaplar. İnsanların kitleler halinde daki ilişkiyi işte böyle ele alırlar.
kurşuna dizildiği yalanları yayılıverir. Ve en eli İnanın Sayın Aybar, emekçiler sizin göster­
kanlı diktatörler bile insanlık aşkına sahte göz­ melik ve şekilci demokrasi gösterilerinizden sı­
yaşları dökmeye başlarlar. kılacaklardır. · Onlar bireyciliğe ve güvensizliğe
Çünkü işçiler ve köylüler ilk defa kendileri dayanan demokrasi gösterileri ile zaman kay­
için bir şeyler yapmaya başlamışlardır. Çünkü betmek istemiyorlar. Onlar, kendilerini zafere
artık demokrasi parlamentolarda halkın kafa­ götürecek bir mücadelenin örgütlenmesini isti­
sını şişirmek değildir. Çünkü artık demokrasi yorlar. Ve bu mücadelenin disiplin, ciddiyet,
küçük bir mutlu azınlığın oyuncağı ve kitleleri feragat, bağlılık olmadan yürütülemeyeceğini,
aldatma aracı olmaktan çıkmıştır. Çünkü artıJt hele aristokrat demokrasisi ile hiç yürütüleme­
söz milyonlanndır. Kitleler artık yalana ve de­ yeceğini biliyo.clar.
magojiye son vermiş, emekçilerin sade, basit ve İşçilerin böyle «demokratik» tutumlara hiç
gerçek demokrasisini inşa etmeye girişmişlerdir. yüz vermediklerini göstermesi açısından bura­
İ şte Aybar, bu noktada karşı saflara düşmekte­ da bir örnek vermek istiyoruz: Kartal'daki Elka
dir. O maalesef emekçilerin demokrasisine sal­ grevi sırasında, Aybar'ın görüslerini savunan
dırmakta, Avrupa revizyonistlerine övgüler dü­ bir sendikacı, grev meydanındaki bir grtıp işçi­
zerek «çoğulcu demokrasiye,, hayranlığını be­ nin karşısına geçip şöyle soruyor: «Arkadaşlar
lirtmektedir. ben şehre inmek istiyorum . Ne dersiniz ineyim
Aybar bütün bunları yaparken tekrar tek­ mi? Sizler izin verirseniz inece�m." İsçil er bu
rar metafiziğe düşmektedir. Aybar merkeziyet­ hayret verici «demokrasi» karşısında sa skınlı �a
çilikten tamamen annmiş bir demokrasi öner­ kapılıyorlar ve «İn kardeşim» diyorlar «bu da
mektedir. Ne yazık ki, Aybar böyle bir demokra­ sorulur mu?"
si bulamayacaktır. Çünkü hayatta her şey an­ Şimdi geleli m şu k ı şla disiplini meselesine.
cak zıddıyla birlikte var olabilir, zıddı ortadan Sayın Aybar ya hiç kısla görmemi ştir ya da pro­
kalktığı an kendisi de yok olur. Bir gün gelip letarya partisinin disiplininden habersizdir.
demo�rasi öylesine gelişebilir ki, artık zıddı olan KısJa di s ipl i ni dayağa. zora davamr. Proletarva
diktatörlüğü tamamen yok eder ve o andan iti­ partisinin biJincten, davaya baE!'hlJktan. l:!'Önüllü
baren demokrasiye de gerek kalmaz. Aynı şekil­ mücadele istei:!inden baska nesi vardır? Avbar,
de demokrasi, merkeziyetçiliği ortadan kaldıra­ proletarva partilerinde zorlamayla disiplin uy­
cak kadar geliştiği an kendisi de gereksiz hale gulandığını nerde görmüştür?

23
* BORA

Kışla disiplini, Aybar gibilerinin yönettiği yaptığımız bir alıntı ile bitirelim:
partilerde görülmüştür. İnsan on yıl önce TİP' «Siyasal düşünce Almanlar arasında
in halini hatırlıyor da, TİP yönetimindeki ceber­ yeteri kadar gelişmiştir ve profesyonel ola­
rutluğun sembolü olan Aybar'ın bugün «demok­ rak eğitilmiş, uzun deneylerden geçmiş ve
rasi» kahramanı kesilmesine hayret ediyor. Sa­ tam bir uyum içinde çalışan 'bir düzine'
yın Aybar, on yıl geçti ama sizin TİP'te uygu­ denenmiş ve yetenekli lider olmadan (ve
lamak istediğiniz "kışla disiplini» kolay u n u tu ­
yetenekli kişiler yüzlerce doğmaz) modern
lur mu sanıyorsunu z ? toplumda hiç bir sınıfın kararlı bir müca­
Son olarak da şu liderler ve taban meselesi­ deleye girişemeyeceğini anlayacak kadar
ne gelelim. İşçi sınıfı liderlerini uzun ve çetin siyasal deneyim edinmişlerdir. Almanla­
mücadeleler içinde ortaya çıkartır. İşçi sınıfı için nn da kendi saflan arasında 'yüzlerce ah­
en değerli şey, tecrübeli, sınıfa bağlı liderlerin magı pohpohlayan ve onları 'bir düzine
varlığıdır. Eğer sınıfın böyle liderleri yoksa dev­ akıllının' üstünde tutan, yığınların 'nasırlı
rime ilerleyemez. Ama bir de liderlerin k ötü leri ellerini' yücelten ve fMost ve Hasselman
vardır. İkinci Enternasyonalin liderleri gibi. Ay­ gibil bu yığınlan düşüncesizce 'devrimci'
bar, kötü liderlere karşı mü c adele etmiyor. Li­ harekete sürükleyen ve güvenilir liderlere
derlik fikrine karşı mücadele ediyor. Hatta daha karşı güvensizlik tohumlan eken demagog­
da beteri kötü liderlerle birleşip iŞçi sınıfının en ları oldu. Alman sosyalizmi, ancak sosya­
değerli liderlerine saldınyor. Lenin'e saldırması list hareket içinde bütün demagojik öğelere
da bunun örneği değil midir? karşı inatçı ve yorulmak bilmez bir müca­
Kimişçi sınıfının fedakar, kararlı ve sınıfa deleyi yürüterek büyüyebilmiş ve bugünkü
doğru yolu göc;teren, tecrübeli önderlerine saldı­ gücüne ulaşmıştır 2 . ..

rıyorsa, o işçi sınıfını öndersiz, başsız, yönsüz


bırakmak istiyor demektir. Yazımızı Lenin'den 2 Lenin, Ne Yapmalı?

AVDI N Ll l<
YAYINLARI

Dogru Anarşinin
Kaynağı ve
Eylem Devrimci Siyaset
Nedir? DOGU PERiNCEK
DOGU PERİNÇEK 1 5 liro
1 2 . 5 lira Genel Dağıtım : T ÜR-DA
Genci Dagı t ı m TUR DA Hamam Sokilk 4 Cay;ılugtu lst<ınbul Cağaloğlu , Hamam Sok. N o : 4 İstanbul

24
Kam b oçya Komünist Partisi Merkez
Komitesi Sekreteri ve Demokratik Kam b oçya
Cumhuriyeti Baş b akanı Pol Pot'un
AYDINL I K'ın Sorularına Ceva b ı

14 Eylül 1 978

BİRİNCİ SORU : Vietnam 'ın Demokratik narak Kamboçya'da ayn güçler örgütlemişler,
Kamboçya'ya karşı giriştiği silahlı saldırılar ve Kamboçya Komünist Partisine, Kamboçya dev­
yı kıcı faaliyetler halkımızın büyük nefretine yol rimci ordusuna ve devrimci Kamboçya iktidarı­
açtı ve gazetemiz Vietnam'ın bu faal iyetlerine n a olan borçlarını böyl e ödem işlerdi r .

karşı çıktı ve onu m ahkum etti. Öt e yandan, De­ 1960'ta Kamboçya Komünist Partisinin ku­
mokratik Kamboçya halkının zaferleri büyük bir rulmasından bu yana Vietnam, Kam boçya Ko­
sevinç yarattı. Vietnam'ın bu saldırgan ve yıkıcı münist Partisinin bağımsızlık, egemenlik ve ken­
faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu­ di gücüne güvenme çizgisine her zaman karşı
günkü durum n edir? Ne gibi gelişmeler beklene­ çıkmıştır. Vietnam, Kamboçya devrimini ve
bilir ? Kamboçya Komünist Partisini kendi uydusu ha­
CEVAP : Her şeyden önce, Kamboçya halkı­ line g etirebilm ek için sürekli olarak elinden ge­
nın Vietnamlı ilhakçılann ve toprak yutuculann leni ardına komamıştı r.
saldın savaşına karşı verdiği mücadeleye gös­ Kambo çya nın ı 7 Nisan
' 1975'te kurtulma­
terdikleri yakınlık ve destekten dolayı Türkiye sından sonra, Vietnam, Kamboçya devriminin
halkına ve AYDINLIK'a teşekkür etmek isterim . önderliğin i yok etmek ve Demokratik Kamboç­
Vietnamlılar, Demokratik Kamboçya'ya kar­ ya'yı yıkmak amacıyla. baltalama ve yıkıcılık
şı bu saldın savaşını, ·Hind içini Federasyonu., faaliyefü�rini ve darbe çabalarını sürdürmüştür.
stratejilerini gerçekleştirmek, Kamboçya'yı yut­ Ne var ki, Vietnamlıların bütün bu caniyane
mak ve Kamboçya ırkını yok etmek amacıyla faaliyetleri, Kamboçya Komünist Partisi önder­
başlattılar . Eğer Kamboçya'yı ele geçirmeyi ba­ liğindeki Kamboçya halkının yüksek devrimci
şarırlarsa, Vietnam ve uluslararası yayılmacılar uyanıklığı ve çetin mücadelesi sayesinde birbiri
Kamboçya'yı bütün Güneydoğu Asya'daki yayıl­ ardı sıra bozguna uğratıldı.
malarını hızlandırmada bir sıçrama tahtası ola­ Ama Vietnamlıların çok inatçı bir tabiatı
rak kullanacaklardır. Vietnamlıların bu arzusu vardır. 1 977 sonlarında, öze llikle Kasım ve Ara­
bir zamandan beri vardır. 1930'da kurulan Hin­ lık ayları n da , Vietnam ve onun efendis i yayıl­
diçini Komünist Partisi her zaman ·Hindiçini macı büyük devlet, tıpkı uluslararası yayılmacı­
Federasyonu» s tr atejisin i uygulamıştır. Viet­ ların 1968 Ağustosunda Çekoslovakya'ya yaptık­
namlılar, en büyük güçlükle rle yüz yüze olduk­ ları gibi, «yıldırım saldırısı, yıldırım zaferi» stra­
ları zamanlar bile, faaliyetlerini bu stratej iyi tejilerine uygun olarak Kamboçya'yı bir hamle­
gerçekleştirmek üzere yürütmüşlerdir. Özellik­ de ele geçirmek amacıyla on dört tümeni sefer.,
le, ABD emperyalistlerine karşı verdikleri sa­ ber ederek büyük çapta istila ve saldı n hücum­
vaş sırasında, Güney Vietnam'da yaşayacakları l arı başlattılar. Kamboçya'ya karşı giriştiği sal­
toprak bulamadıkları ve gelip Kamboçya top­ dın savaşı sırasında Vietnam, yayılmacı büyük
raklarına sığındıklarında, bu fırsattan yararla - devletten silah, askeri danışman ve komutan

25
* BORA

şeklinde etkin bir destek gördü. 6 Ocak 1978'de­ korktukları uzun süreli savaş stratejisin e çekmiş
ki yenilgisinden sonra bile, Vietnam, Kamboçya' bulunuyoruz.
ya karşı istila ve saldırı hücumlarını sürdürdü.
Şu anda Vietnam ordusu sınır bpylannda ve BU DURUM NASIL BİR G E LiŞM E
özellikle de doğu bölgesinde Kamboçya'ya hü­ GÖSTERECEK?
cumda bulunuyor ve saldırıyor. Dışardan giriş­
tiği saldırıların yanı sıra Vietnam, devrimci Bugünkü savaşın kaynağı, Vietnam'ın,
Kamboçya iktidarını devirmeye ve Vietnam'ın Kamboçya'yı Vietnam'ın pençesi altındaki «Hin­
kuklası olan bir devlet kurmaya yönelik bir dar­ diçiiıi Federasyonu» na katılmaya zorlamak
be kışkırtmak amacıyla uzun bir zamandır amacıyla Kamboçya."ycı saldırmasında yatıyor.
Kamboçya devriminin saflarına sızdırmış bulun­ Vietnam böylelikle Kamboçya'yı yutmak ve
duğu aj anları için planlar hazırladı. 1978 Mayıs Kamboçya ırkını yok etmek istiyor. Demokratik
sonları ve Haziran başlarında Kamboçya halkı Kamboçya ve Kamboçya halkı, Vietnam'ın köle­
ve Kamboçya devrimci ordusu, Vietnam Komü­ si olmayı kararlılıkla redediyor, bağımsızlığını,
nist Partisi Merkez Komitesinin bir üyesinin ve egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve milli şeref
bazı yardımcılarının da katıldığı bir Vietnam ve gururunu kararlılıkla koruyor ve savunuyor.
darbe tertibini boşa çıkardı. Demokratik K'lmboçya küçük, yoksul ve nüfusu
Bağımsız Demokratik Kamboçya, Kamboç­ az bir ülkedir. Mahvedici bir savaşt'an yeni çık�
ya'yı yutmak ve Güneydoğu Asya'daki yayılma ­ mıştır. Herhangi bir ülkeyi kışkırtması ve ona
cı emellerini c;ürdürmek isteyen Vietnam'ın ve saldırması için hiç bir neden yoktur. Dolayısıyla,
yayılmacı büyük devletin önünde büyük bir en­ Vietnam Kamboçya'ya karşı saldırısını durdu­
gel oluşturuyor. İşte, birçok yenilgiye uğrama­ rur durd urm az, bu savaş kendiliğinden sona
sına rağmen Vietnam'ın hala Kamboçya top­ erecektir. Ve eğer Vietnam Kamboçya'nın ba­
raklarına girmesinin ve Kamboçya'ya saldırma­ ğımsızlığına, .egemenliğine ve toprak bütünlüğü­
sının nedeni budur. Aynı zamanda, yayılmacı ne somut anlaşmalarla saygı gösterir ve Kam­
büyük devlet, Vietnam'a büyük miktarlarda si­ boçya'nın iç işlerine karışmazsa, Kamboçya ve
lah ve binlerce askeri danışman gönderiyor; Vietnam ülkeleri ve halkları arasındaki dostluk
bundan amaç, yenilgiye uğrayan Vietnam'ın da kendiliğinden oluşur. Şu anda, eğer Vietnam
yaralarını sarmak ve Vietnam'ı, «Hindiçini Fe­ tarafı kabul edecek olursa, Demokratik Kamboç­
derasyonu» stratejisini gerçekleştirmek, Kamboç­ ya tarafı bir Kamboçya-Vietnam dostluk ve sal­
ya'yı yutmak ve Kamboçya ırkını yok etmek üze­ dırmazlık antlaşması imzalamaktan mutluluk
re Kamboçya'ya karşı daha pervasızca ve daha duyacaktır.
büyük çapta istila ve saldırı hücumlarına giriş­ İKİNCİ SORU : Kamboçya Komünist Parti­
meye hazırlamaktır. Aynca Vietnam, kendi sal­ si ve Demokratik Kamboçya yöneticileri konuş­
dın, ilhak ve Kamboçya topraklarını yutma si­ malarında «bağlantısız ülkeler» ve «Üçüncü
yasetini ve uğradığı ağır yenilgiyi gözlerden sak­ Dünya ülkeleri» terimlerini bir arada kullanı­
layabilmek için dünya kamuoyunu yanıltma yorlar. Bu ülkeleri farklı sınıflamalar içinde mi
amacıyla diplomatik manevralar çevirmeye ve görüyorsunuz? B u ülkelere ilişkin siyasetlerinizi
aldatıcı propagandalar sürdürmeye çalışıyor. öğrenebilir miyiz?
Şu anda duruma tamamen hakimiz. Viet­ CEVAP : B ütün bağlantısız ülkeler, Üçüncü
nam ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı. 1977 Dünyaya dahildir. Ama Üçüncü Dünya ülkeleri­
sonlarından bu yana Kamboçya devrimci ordu­ nin hepsi bağlantısız ülkeler değildir. Bu terim­
su, Vietnam ordusunu 50 binden fazla asker leri kullanıyoruz, çünkü Demokratik Kamboçya
kaybına uğrattı. Üstelik Vietnam ordusu ABD bağlantısız bir Üçüncü Dünya ülkesidir. Bu da,
emperyalizminin ordusundan daha güçlü değil­ Demokratik Kamboçya'nın herhangi bir bloka
dir. Kaldı ki, Vietnamlıların uyıldınm ·saldırısı, katılmadığı anlamına gelir. Bu temel üzerinde,
yıldırım zaferi,. stratejini tamamen boşa çıkar­ birbirinin bağımsızlığına, egemenliğine ve top­
mış ve Vietnam'ı tüm saldın ordularının çok rc'!,k bütünlüğüne karşılıklı saygı, birbirinin iç

26
Poı J>ot'un AYDINLIK'ın sorularına cevabı

işlerine karışmama, eşitlik, karşılıklı yarar ve barışsever ve adaletsever halklarıyla dayanış­


barış içinde bir arada yaşama şeklindeki bağlan­ masını geliştirmek ve emperyalizme, sömürgeci­
tısızlık ilkelerini somut anlaşmalarla yerine ge­ liğe ve yeni-sömürgeciliğe karşı ve dünyada ger­
tirerek, tüm bağlantısız ülkeler ya da Üçüncü çek bağımsızlık, barış, dostluk, demokrasi, ada­
Dünya ülkeleriyl e dostluk ve dayanışmayı geliş­ let ve ilerleme uğrundaki mücadelede etkin kar­
tirmeye ve güçlendirmeye çalışıyoruz. Bu ilkele­ şılıklı yardım ve desteği geliştirmek için vargü­
ri, savunmak, onları her zaman bozulmadan ko­ cüyle çalışır.•
rumak için kararlılıkla elimizden geleni yapıyo­ Biz bu ilkelere kararlılıkla ve sapmadan uyu­
ruz, çünkü bu ilkeler doğru ve haklı ilkelerdir. yoruz.
Bu ilkeler bir yandan bağımsızlığımızı koruma­ DÖRDÜNCÜ SORU : Beş yıl süren kurtuluş
mızı sağlamakta, öte yandan da devletler ara­ savaşı ve Vietnam'ın geçen yılki saldırıları. De­
sındaki uluslararası ilişkilerin eşitlik ve karşı­ mokratik Kamboçya'nın ekonomisinde ağır ka­
lıklı saygıya dayanmasını mümkün kılmaktadır. yıplara yol açtı. Bu yıkımı onarmak ve güçlü- bir
İşte bu yüzdendir ki, Demokratik Kamboçya, bu sosyalist Demokratik Kamboçya yaratmak için
ilkelere saygı göstermeyen emperyalist, büyük, nasıl bir iktisadi siyaset izleniyor? Bu iktisadi
yayılmacı büyük devlet ve onların takipçileri gi­ siyasette nelere öncelik tanınmaktadır?
bi ülkelere şiddetle karşı çıkıyor ve anlan mah­ BEŞİNCİ SORU : Tarım alanında Demokra­
kum ediyor. Vietnam, yayılmacı büyük devletin tik Kamboçya tarımın kooperatifleştirilmesini
Güneydoğu Asya'daki yayılma siyasetine hiz­ tamamlamış bulunuyor. Bu alanda bundan son­
met ediyor, Kamboçya'ya sürekli olarak saldırı­ raki adım ne olacaktır? Bundan sonraki adım,
yor ve Kamboçya halkını katlediyor. Küba, Af­ tarım komünleri aşaması mı olacak? Eğer böyle
rika ve Orta Doğu halklarına saldırma ve onla­ bir aşama olacaksa, bunun ne zaman başlatıl­
rı katletmede yayılmacı büyük devletin paralı ması düşünülüyor?
ordusu olarak hizmet görüyor. Bu iki ülke bağ­ CEVAP: Kurtuluştan hemen sonra, 1976
lantısızlık ilkelerini çiğniyorlar ve artık bağlan­ Ocağında toplanan Kamboçya Komünist Parti­
tısız ülke olmanın gereklerini yerine getirmi­ si 4. Kongresi, ülkenin inşası için, başka bir de­
yorlar. Bunlar, yayılmacı blokun üyeleridirler. yişle ABD emperyalistlerinin beş yıl süren saldı­
ÜÇÜNCÜ SORU : Emperyalistler arasında rı savaşı tarafından harabeye çevrilmiş, yoksul
ayrım yapıyor ve onlara karşı farklı siyasetler ve geri bir tanın ülkesi olan Kamboçya'yı 1977'
izliyor musunuz? Demokratik Kamboçya'nın den başlayarak 10-15 yıl içinde modern bir ta­
Batı Avrupa •:ilkelerine karşı siyaseti nedir? rım ülkesi!}e ve 15-20 yıl içinde de tüm temel
CEVAP: Demokratik Kamboçya Anayasası­ sanayilere sahip olan bir ülkeye dönüştürmek
nın 2 1 . maddesi şunu belirtir: cTam bir iyi niyet için bir stratej ik plan saptadı. Bağımsızlık, ege­
sahibi olan Demokratik Kamboçya , kendisiyle menlik ve kendi gücüne güvenme ilkesine sıkı
ortak sının bulunan tüm ülkelerle ve uzak ya sıkıya bağlı kalarak tarımı inşa edip geliştiri­
da yakın dünyanın her yerindeki tüm ülkelerle, yor ve tarımda biriken sermayeyi sanayinin
egemenlik ve toprak bütünlüğüne karşılıklı say­ inşasında kullanıyoruz.
gı kesin temelinde yakın ve dostça ilişkiler kur­ Ülkemiz halkı. bu çizgiyi uygulayarak,
ma konusunda kesinlikle kararlıdır.,. yiyecek sorununu tamamen çözmüş bulunuyor.
Demokratik Kamboçya, bu ilkeler temelin­ Herkese yılda ortalama 312 kilo pirinç düşüyor.
de, birçok Avrupa ülkesi de dahil bütün ülkeler­ Ayrıca, ihraç edilen ve sonra milli savunma ve
le diplomatik ve dostluk ilişkileri kurmuştur. inşaya sermaye sağlayan bir pirinç fazlası var.
Bu ilişkileri bu ilkeler temelinde geliştirmeye Ülkenin inşasında tanına dayanıyoruz, çünkü
ve güçlendirmeye çalışıyoruz. Kamboçya, tarımı geliştirmek için elverişli doğa
Demokratik Kamboçya Anayasasının 21. koşullarına sahiptir. Öte yandan, ancak herkesin
maddesi şunu da belirtir: «Demokratik Kamboç­ karnı doyduğu ve hayat düzeyi sürekli olarak
ya, Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki Üçüncü yükseltildiği zaman, halk sosyalist devrime ina­
Dünya ülkeleri halklarıyla ve dünyanın bütün nır, devrim güçlenir ve böylece bağımsızlığımı-

27
* BO RA

zı her alanda. savunabilir ve güçlendirebiliriz. her zaman korumak için kararlılıkla elinden
Bu ilk sonuçlara, sağlam bir tanm temeli in­ geleni yapacaktır. Kamboçya halkı, Vietnam'ın
şa etmiş olan halkımız sayesinde ulaştık. Halkı­ anayurdunu yutmasına asla izin vermeyecek,
mız, somut yıllık planlara uygun olarak ülkenin devrimin kazançlarını geliştirecek ve ülkesini
dört bir yöresinde küçük, orta boy ve büyük her türlü şart altında stratejik planına uygun
hidrolik projeler inşa etti ve ediyor. Sanayi ise, olarak inşa edecektir.
tarımda verimliliği artırmak amacıyla tanın ALTINCI SORU : Demokratik Kamboçya, üç
araçları ve makinalan üreterek, tanına ve hal­ buçuk yıldır para kullanmayarak, benzeri olma­
kın ha.yat düzeyinin yükseltilmesine hizmet edi­ yan bir uygulamada bulunmaktadır. Böyle bir
yor. Aynca halkımız, fabrikalann ihtiyaçlarını uygulamaya yol açan nedenler nelerdir? Sonuç­
karşılamak ve ithal etmek zorunda kalmamak lan nasıl değerlendiriyorsunuz? Emeğe göre bö­
için sanayi gereçleri üretimini artırmaya çalışı­ lüşüm ilkesini uyguluyor musunuz? Bunu para
yor. olmadan uyguluyorsanız, nasıl gerçekleştiriyor­
Son üç yılı aşkın bir zamandır köylük bölge­ sunuz?
lerin görünümü bir hayli değişti, ileride gittikçe CEVAP : Bugün para kullanmıyor olmamız,
daha fazla değişecek. Sanayi de gelişti. Diğerle­ ABD emperyalistlerinin saldın savaşına karşı
rinin yanı sıra tekstil, kontrplak, cam ve çimen­ milli kurtuluş savaşı sırasındaki somut duru­
to fabrika.lan gibi ABD emperyalistlerinin sal­ mun bir sonucudur. 1973'ten önce, henüz koope­
dın savaşı tarafından tamamen �k edilmiş olan ratifleri kurmadığımız sıralarda, toprak ağala­
bütün büyük fabrikalar yeniden inşa edilmiştir rı , tüccarlar ve gelip Kamboçya topraklarına.
ve artık çalışmaktadır. Aynı zamanda, birçok sığınan Vietnamlılar, devletimizin verdiğinden
yeni fabrika, özellikle tanın makinalan üreten daha yüksek bir fiyatla halktan gizlice pirinç
fabrikalar inşa edilmiştir. satın alıyorlardı. Dolayısıyla, halkımız ve ordu­
Son üç yılı aşkın zamandır halkımızın ulaş­ muz yiyecek sorununun çözümünde güçlüklerle
tığı sonuçlar açıkça göstermiştir ki, bağımsızlık, karşılaştı; halk, çocuklarını orduya göndermeye
egemenlik ve kendi gücüne güvenme tutumuna ve ABD emperyalistlerine karşı savaşmaya is­
bağlı kalarak milli inşa planını gerçekleştirmek tekli değildi.
için gerekli tüm koşullara ve yeteneklere sahi­ Durumu açık seçik değerlendirdik ve 20 Ma­
biz, çünkü Partimizin çizgisi doğrudur, halkı­ yıs 1973'te kooperatifler kurmayı kararlaştırdık.
mız coşkun, dinamik, çalışkan ve son derece Bu kooperatifler, ekonomiyi bütün alanlarda
yaratıcıdır, Kamboçya. toplumu kollektivist bir kucaklıyorlar, yani tarım üretimini kucaklıyor
toplumdur ve Kamboçya'nın birçok doğal zen­ ve kendileri ile devlet arasındaki mübadele ve
ginliği vardır. İnanıyoruz ki, Kamboçya bağım­ ikmali denetliyorlar. Böylelikle, yiyecek sorununu
sız bir ekonomi inşa etmeyi başaracaktır. çözmeyi başardık, halk devrimden memnun ol­
Ama Vietnam ve onun efendisi yayılmacı du ve çocuklarını düşmana karşı savaşmak için
büyük devlet, sınır boylarında istila ve saldın orduya göndermeye razı oldu. Dolayısıyla, ko­
faaliyetlerini sürdürüyorlar, Kamboçya halkının operatifler arasındaki mübadeleler durmadan
ülkesini hızla inşa etmesini önlemek, daha da arttı ve para kullanımı azaldı. 1974 yılında hal­
önemlisi Demokratik Kamboçya'nın bağımsız kımız· para k ullanmayı yüzde 80 bıraktı. Kurtu­
ve egemen olmasını önlemek ve böylece onu luşta önce devlet parayı özellikl e düşmanın de­
kendi boyundurukları altına girmeye zorlamak netimi altındaki bölgelerdeki bazı satın almalar
amacıyla Kamboçya'nın ekonomisini baltalama için kullanıyordu. Bu nedenle, ülkenin yüzde 90'
konusunda her türlü faaliyeti yürütüyorlar. mı kaplayan ve 6 milyonluk bir nüfusa sahip
Halkımız banşa ihtiyaç duyuyor ve güçlerini olan kurtarılmış bölgede, paranın kullanılma­
milli inşaya seferber etmek istiyor. Ama bu ba­ ması bir sorun değildi. Bütün ülke kurtarıldığı
rış bağımsızlık, · egemenlik, toprak bütünlüğü ve zaman halk para kullanmama alışkanlığını
milli şeref ve gururun bulunduğu bir barış ol­ edinmişti bile. Şehirlerden boşaltılan insanlar
malıdır. Kamboçya halkı ülkesini savunmak ve da para kullanmıyorlardı, çünkü kooperatifler

29
Pol Pot'un AYDINLIK'ın sorularına cevabı

onlara her şeyi sağlıyordu. Halkın bu alışkanlı­ tir. Böylelikle insanlar teknikleri hızla öğrene­
ğı, bizi şimdiye kadar para kullanmamaya teş­ bilir ve kavrayabilir ve ülkelerinin somut duru­
vik etti. mundan kopmazlar.
İleride nasıl olacak? Bu, halka bağlı. Bugü­ Üç yılı aşkın süredir ülkenin inşasında ka­
ne kadar halkımız para kullanmamanın bir so­ zanılan tecrübeler açıkça gösteriyor ki, bu eği­
run olmadığı sonucuna vardı. Ama eğer bir gün, tim yöntemi, ülkenin daha hızlı ve daha etkili
somut duruma göre, halkımız para kullanma­ bir biçimde inşası hedefine hizmet edebilir. Ör­
mayı çok güç bulursa, yeniden para kullanılma­ neğin , bugün halkımız tanın makinalan ürete­
sına karar verebilir. Bu, halka bağlıdır. biliyor, barajlar inşa edebiliyor ve su sorunu­
Bugün her yerde kooperatifler var. Fabri­ nu çözebiliyor.
kalarda işçi sendikaları var. �em kooperatif Bu eğitim yöntemini bu tecrübelere dayana­
üyeleri, hem de işçi sendikaları üyeleri ko11ekti­ rak sürekli olarak geliştireceğiz. O zaman tek­
vist bir tarzda yaşıyorlar. Kooperatifler ve sen­ nik bilgimizin düzeyi aynı anda hem öğrenme,
dikalar her şeyi sağlıyor: Yiyecek, giyecek, ko­ hem de uygulama ilkesi temelinde sürekli bir.
nut, ilaç, tıbbi bakım vb. biçimde yükseltilebilir.
Halkımız kollektivist rejimden çok memnun­ SEKİZİNCİ SORU : Demokratik Kamboçya'
dur. Tek isteği, kollektivist rejimi güçlendir­ da tanık olduğumuz bir başka yeni uygulama
mektir, çünkü bu rejim bütün halk arasındaki da. şehirlerin boşaltılması. Şehirler niçin boşal­
birlik ve dayanışmayı güçlendirmiş, sosyalist tıldı? Demokratik Kamboçya hükümeti ileride
rejimi sağlamlaştırmış ve Vietnam'ın ve yayıl­ bu şehirlerden yararlanmayı düşünüyor mu?
macı büyük devletin saldırgan faaliyetlerini Düşünüyorsa, nasıl yararlanmayı düşünüyor?
yenilgiye uğratmıştır. Vietnam ve yayılmacı bü­ CEVAP: Bizi şehirleri boşaltmaya zorlayan
yük devlet, Demokratik Kamboçya'mn kollekti­ iki neden vardı.
vist sosyalist rejimine saldırıyorlar, çünkü artık 1. Ekonomik neden, kurtuluştan hemen
Kamboçya topraklarına sızamıyor ve ajanlarını sonra şehirlerdeki birkaç milyon insanı besle­
Kamboçya devriminin saflarında örgütleyemi­ rnek zorunda oluşumuzdu. Köylük bölg-elerde
yorlar. tüm halka yetecek kadar yiyecek vardı, ama
YEDİNCİ SORU : Demokratik Kamboçya'da hiç bir ulaştırma aracı yoktu. yollar ve demir­
yeni bir devrimci eğitim yöntemine tanık olduk. yollan yok edilmişti. Ayrıca, bu milyonlarca in­
Lütfen, bu yeni yöntemin ana çizgi ve ilkelerini san sehirlerde oturmaya devam etseydi, tarım
özetler misiniz? üretimi icin gerekli insan gü cünden yoksun ka­
CEVAP : Eğitim yöntemimiz, öğrenim ilf' lacak ve dolavısıyla da yiyecek sorununu bağım·
üretim çalışmasını bir arada yürütme ilkesine sızbk ve eı?emenlik içinde cözernevecektik. En
dayanır. Bu eğitim, hem kooperatiflerde, l'.em önemli sorun, halkın yiyecek sorununu çözmek­
de sendikalarda gerçekleştirilir. Bu ilkeyi uygu­ ti. Bu sorunu cözemeseydik, halkın devrime olan
lamamızın nedenleri şunlardır: foancı sarsılacaktı.
1. Kamboçya, geri bir ekonomiye sahiptir 2. İkinci neden, devrimin kazançlannı sa­
ve mahvedici bir savaş tarafından harabeye vunma ve güvenlik sorunuydu. Düşmanın, yani
çevrilmiştir. Kamboçya halkının kültürel düzeyi ABD emperyalistleri ve ha.inlerin iktidan �ltı
hala geridir. Eğer halka teknik eğitim verme­ ay içinde geri alma gibi bir planlan vardı. Dev­
den, önce onun kültürel düzeyini yükseltmeye rimci iktidarın yiyecek sorununu çözemeyeceği­
kalksaydık, ülkemizi halkın istediği kadar hızlı ni ve halkın mutlaka açlıktan kınlacağını he­
bir şekilde inşa edemezdik. Halkın kültürel dü­ saplıyorlardı . Böylece halk öfkeye kapılacak ve
zeyini yükselttik ve aynı zamanda üretim çalış­ devrimci iktidara karşı ayaklanacaktı. Düşman
masına katılmasıpı sağladık. daha önceden birçok silah gizlemiş ve adamla­
2. Aynı anda hem inceleme yapmak, hem rını iktidarı geri almak için bu fırsattan yarar­
uygulamada bulunmak · dernek, halkın sürekli l anmaya hazırlamıştı.
olarak tecrübe kazanmasını sağlamak demek- İşte, şehirleri boşaltmayı kara.rlaştırrnamı-

29
* BORA

zın nedenleri bunlardı. O sıradaki somut durum resmi varlığını ilan etmenin, en önemli şey
bizi bu önlemleri almak zorunda bıraktı. olmadığını düşünüyoruz. En önemli şey, doğru
Bugün şehirler, fabrikaların ve yönetim dai­ bir siyasi çizgiye sahip olup olmamaktır, halkın
relerinin bulunduğu yerlerdir. Şehirlerde otu­ özlemleriyl e uyum içinde olup olmamaktır, halk
ranlar, çeşitli yönetim dairelerinde çalışan büro tarafından desteklenip desteklenmemektir.
işçileri ve kadrolar ve fabrikalardaki işçilerdir. Ama on yedi yıllık mücadele boyunca, Par­
Şu anda Pnom Pen'd� 200 bin kada� insan var. tinin varlığı resmi olmadığı halde, bütün top­
Bu sayı giderek artacaktır, çünkü yiyecek soru­ lumsal sınıf ve tabakalardan Kamboçya halkı,
nunu çözmüş bulunuyor ve sanayiyi inşa ediyo-' Kamboçya devrimine Kamboçya Komünist Par­
ruz. Dolayısıyla gittikçe daha fazla işçi gelip şe� tisinin önderlik ettiğinin açıkça farkında ol­
hirlerde oturacaktır. Ama ne olursa olsun şe� muştur.
hirleri çok fazla geliştirmeyeceğiz. Şehirler ile
Kesin milli kurtuluştan sonra, Partinin res­
köylük bölgeler arasında çok fazla fark olma­
mi varlığını ilan etmek için el verişli zamanı ha­
sın istiyoruz.
zırladık ve seçtik. Bu amaç için, Partinin ı 7. yıl­
DOKUZUNCU SORU: Bütün bir demokra­
dönümünü seçtik.
tik d evrim, ABD emperyalistleri ve onların
ONUNCU SORU : Hem Demokratik Kam­
uşaklarına karşı kurtuluş savaşı boyunca Kam­
boçya, hem de Türkiye birer Üçüncü Dünya Ül­
boçya halkına önderlik etmiş olan ve bugün
kesi. Ülkelerimiz arasındaki bugünkü ilişkiler
de sosyalizmin inşasına ve anayurdun sa­
nasıl geliştirilebilir?
vunulmasına önderlik etmekte olan Kamboçya
Komünist Partisinin varlığı ve adı, ülk e 1975 yı­ CEVAP: Aslında Demokratik Kamboçya ve

lında kurtulduğu halde ancak geçen yıl açıklan­ Türkiye, Kamboçya ve Türkiye halkları birbiri­

dı. O güne kadar partinin adından söz edilme­ ne uzak yerlerde. Ama her ikisi de yoksuldur

mesinin nedeni neydi? Türkiye halkına şanlı, ve emp�ryalist ve yayılmacı büyük devletlerin

doğru ve açık görüşlü Kamboçya Komünist Par­ sömürü ve tehditlerinin neden olduğu acılan ya­

tisi hakkında biraz bilgi verebilirmisiniz? şamıştır. Emperyalist ve yayılmacı büyük dev­

CEVAP : Her türden düşmanın Kamboçya letlerin her türlü saldın, yayılma, sömürü ve bas ­

devrimini ve Kamboçya Komünist Partisini yok kı faaliyetine karşı kendi ülkelerinin bağımsızlık,

etmesini önleyen önemli etkenlerden biri de, egemenlik ve toprak bütünlüğünü savunma ve

Partimizin yeraltında olmasıydı. Gerek sürekli güçlendirm e uğrunda verdikleri ortak mücadele­

siyasi mücadelemizde, gerekse silahlı müca­ de halklarımız dostluk ilişkilerini karşılıklı rnygı,

delemizde, devrimci uyanıklığımızı her za­ eşitlik ve karşılıklı yarar temelinde mutlaka ge­

man yüksekte tuttuk. Kaldı ki, Partinin liştirecel<> ve güçlendireceklerdir.

30
AYDINLI K'ın Kam b oçya Komünist Partisi
Merkez Komitesi Sekreteri ve Demokratik
Kam b oçya Cumhuriyeti Baş b akanı
Pol Pot İle Yaptığı Mülakat
Pnom Pen, 14 Eylül 1 978

POL POT : Halkımız sizin ziyaretinizi büyük mek amacındalar. Vietnam'ın ve aynı zamanda
bir sevinçle karşılıyor, ziyaretinizden güç alı­ Sovyet yayılmacılarının stratejisi işte budur.
yor. Ülkemizin çeşitli yerlerini gezdiniz. Demok­ Bu nedenle Vietnam ve Sovyetler Birliği
ratik Kamboçya'daki durumla ilgili bilgi edin­ Kamboçya'ya karşı birleşiyor ve ona saldırıyor­
diniz. lar. Ve ikisi birlikte, Güneydoğu Asya'daki ya­
Halkımız scrunlarını çözmeye, ülkemizi ye­ yılmalarını geliştirmek istiyorlar.
niden inşa etmeye ve hayat düzeyini yükseltme­ 1977 sonlarında bize karşı on dört tümenle
ye çalışıyor. 17 Nisan 1975'teki kurtuluşumuzdan büyük çaplı bir saldırıya giriştiler. Bu, Vietnam­
bu yana halkımız tüm güçlerini ülkemizi savun­ lıların hazırladığı ve içinde Sovyetlerin ve onla­
maya ve ekonomimizi inşa etmeye seferber etti. rın takipçilerinin de bulunduğu bir plandı.
Yeterli yiyecek sağlamak ve bağımsızlık ve ege­ Şimdi size, Vietnamlıların Vietnam sınırın­
_menliğimizi korumak için böyle yapmak zorun­ da giriştikleri saldırıdan söz etmek istiyorum.
dayız. Ülkemizi inşa etmek için halkımızın ve Kurtuluşa kavuşmamızdan sonra, Vietnamlılar.
silahlı kuvvetlerimizin tüm güçlerini seferber Koh Vay Adamızı ele geçirmek üzere bir saldı­
ettik. rıda bulundular. Ve halkımıza gözdağı vererek
Ne var ki, dış düşman, halkımızın hayat dü­ kendilerine boyun eğdirmek, bizi Hindiçini Fe­
zeyini yükseltmemize, barış içinde yaşamamıza derasyonuna katılmaya zorlamak amacıyla sınır
ve ülkemizi inşa etmemize izin vermedi. Kurtu­ boyundaki saldırılarını sürdürdüler.
luşa kavuşmamızdan bu yana özellikle Vietnam­ Bu saldırılarını 1 975'ten 1977'ye kadar sür­
lı saldırganlar Kamboçya'yı ele geçirmek ama­ dürdüler, ama hiç bir zaman başarıya ulaşama­
cıyla birçok faaliyet yürüttüler. Onlar, Kam­ dılar. Dolayısıyla, 1977 sonlarında bize saldır­
boçya'nın bağımsız olmasını ve kendi kaderinin mak üzere büyük çaplı kuvvetler kullandılar.
efendisi olmasını istemiyorlar. "Yıldırım saldırısı, yıldırım zaferi» stratejisini
Onlar, Kamboçya'yı ele geçirmek ve Viet­ uygulamak istediler. Bu stratejiyi, halkımızın
nam'ın bir parçası durumuna getirmek istiyor­ kendilerine karşı çıkmasını önlemek ve aynı za·
lar. Daha önce Hindiçini Federasyonu stratejisi manda dünya kamuoyundan gelecek muhalefeti
söz konusuydu. Onlar, bu Hindiçini Federasyonu engellemek amacıyla uyguladılar. Eğer Demok­
aracılığıyla Kamboçya'yı ilhak etmek ve Viet­ ratik Kamboçya'yı ele geçirmeyi başarsalardı,
nam'ın bir parçası haline getirmek istiyorlar. dünya kamuoyunun yapabileceği hiç bir şey
Vietnamlılar gerçi bugün Hindiçini Federasyonu olmayacaktı.
sözünü kullanmıyorlar, ama özünde onların tek Onlar kuvvetlerine güvendiler. Bu nedenle,
isteği Kamboçya'yı ele geçirmektir Kamboçya' bu bölgenin güneyinde CKompong Çam ve Svay
yı ele geçirmek, Kamboçya'nın efendisi olmak Rieng) bize karşı büyük bir saldın başlattılar.
ve sonra yayılmalarını güneye doğru geliştir- Onların ana saldırısı buydu. Mekong'un kuze-

31
* BORA

yindeki cephenin yanı sıra. ülkenin bu yöresin­ namlılar yalnız başlarına olsalardı, Kamboçya'
de ikinci bir cephe vardır. yı ele geçirmek üzere saldırıya kalkışamazlardı.
Bu bölgedeki büyük çaplı saldırıları, doğu Çünkü savaşmasını biz de biliyoruz. Vietnamlı­
bölgemizi ele geçirmek amacıyla başlattılar. Bu­ lar bize karşı kendi başlarına savaşamazlar.
rası gerek Vietnamlılar. gerekse bizim için stra­ Bizi küçümsüyorlar. Kamboçya'yı bir saldırıda
tejik bir bölgedir, çünkü Saygon ora.da kilitli kolayca ele geçirebileceklerini sandılar. Ama
kalmıştır. Dolayısıyla, Vietnamlılar bu bölgeyi saldırıyı geri püskürtmeyi başardık.
ele geçirebilselerdi, başkent Pnom Pen'i tehdit AYDINLIK : Az önce değerli Başbakan· Pol
edebileceklerdi. Ve ardından da ülkenin tümü­ Pot, Vietnam yalnız olsaydı bize saldırmaya ce­
nü ele geçirmek üzere kuzeydoğu bölgesini ve saret edemezdi dedi. Böyle bir açıdan · baktığı­
ülkenin kuzeyini ele geçirebileceklerdi. Ama ye­ mızda Kamboçya halkının daha tehlikeli düşma­
nilgiye uğratıldılar. nı Vietnam mı, Sovyetler Birliği mi? Bu konuda
Onların «Yiidırım saldırısı, yıldırım zaferi» bizi biraz daha aydınlatabilir mi? ·
stratejisi boşa çıkarıldı. Şimdi uzun süreli hü­ POL POT: Vietnam'ın amacı, Kamboçya'yı
cumlar stratejisini deniyorlar. İlki, Vietnamlılar ele geçirmektir. Kamboçya'yı ele geçirmekle
için stratejik bir yenilgiydi.· Onların cyıldınm Vietnam Hindiçini yarımadasında bir büyük
saldırısı, yıldırım zaferi» stratejisi yenilgiye uğ­ devlet durumuna gelecektir. Ve daha sonra da
ratıldıktan sonra, uzun süreli hücumları da Güneydoğu Asya'daki yayılmasını geliştirecek­
mutlaka yenilgiye uğratılır. tir. Sov'yetlere gelince, onlar Kamboçya'yı kendi
Şimdi Vietnamlılar özellikle askeri cephede başlarına ele geçirmek istemiyorlar. Dolayısıyla,
çok güç durumdalar. Silahlanmalarını geliştir­ Vietnam'a bu işi kendisi için yapmasını emredi­
mede başarılı olamadılar. Halkları, askere alma yor. Vietnam Kamboçya'yı ele geçirdikten sonra
siyasetine karşı. Ekonomi ve maliyeleri de çok Sovyetler Birliği bütün Güneydoğu Asya'ya ha­
güç durumda. Ülke Jçinde her yerde bir güven­ kim olabilir. Ve bütün Güneydoğu Asya'ya ha­
sizlik havası sürüyor. Aynı zamanda uluslarara­ kim olduktan sonra Sovyetler kuzey ya da gü.,
sı planda da zor durumdalar. Uluslararası alan­ neye bir saldın başlatabilirler. Stratejik Malak­
da maskeleri düştü. Ve şimdi Çin'le çatışma ha­ ka Boğazı üzerinde denetim kurabilirler. Çok
lindeler, bu· onları daha da güç durumda bırakı­ önemli bir stratejik nokta ve aynı zamanda Sov­
yor. Tüm Güneydoğu Asya halkları ve dünya yetler Birliği için stratejik bir hedef olan Malak­
halkları, onların Kamboçya'ya karşı saldırgan ka Boğazında, pek çok ülkenin siyasi, iktisadi
siyasetlerini her geçen gün daha iyi farkediyor. ve askeri çıkarları vardır.
Dünya kamuoyu, Vietnam'ın yayılmacı Sovyet­ Sovyetler Birliği ve Vietnam 1975'te, 1976'da
lerin 'uşağı olduğunu ve Sovyetlerin Güneydo­ ve 1977 başlarında Asya ülkelerine saldırdılar.
ğu Asya'daki yayılmacı siyasetine hizmet ettiği­ Çünkü o sıralar, Güneydoğu Asya'yı ele geçire­
ni gördü. bileceklerini ve bu bölgede yayılmalarını ger­
Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, Sovyetler çekleştirebileceklerini hesaplıyorlardı. Ne var
Birliği'nin emriyle hareket eden Küba, Afrika'da ki, Kamboçya'ya karşı giriştikleri saldın boşa
yayılmacı ve saldırgan bir rol oynadı. Sovyetler, çıkınca. Güneydoğu Asya'da ilerleyemediler. İş­
aynı şekilde Vietnam'ı da Güneydoğu Asya'da te, bugün tutu mlarını değiştirmelerinin ve Gü­
yayılmak üzere bir öncü güç olarak kullanıyor­ nevdoğu Asya ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmak is­
lar. Sovyetler Birliği ve Vietnam, Kamboçya'yı tediklerini soylemelerinin nedeni budur. Tu­
çok kolay ele geçirebileceklerini sandılar. Ama tumlarını değiştirdiler. Ama Kamboçya'yı ele
hedeflerine ulaşamadılar. Topraklarımızı sonu­ geçirebilselerdi, hiç kuskusuz değiştirmeyecek­
na kadar savunmaya kararlıyız. Biz, kurtuluşa lerdi. Doğrusu, Kamboçya'vı ele geçirebilselerdi.
kavuşuncaya kadar, ABD emperyalizmine kar­ Güneydoğu Asya'nın başına neler gelirdi düşü­
şı verdiğimiz mücadelede her türlü fedakarlığı nemiyorum.
göze almıştık. Onun için Vietnamlılar tarafın­ Şimdi. Kamboçya'yı ele geçiremedikleri için
dan köleleştirilmeye razı olamayız. Eğer Viet- Asya ülkeleriyle daha. iyi ilişkiler kurmak isti-

32
A YDINLIK'ın Pol Pot ile yaptıgı mülakat

yorlar. Peki onların bugünkü hamlelerinin amacı arasında Sovyet komutanları da bulunuyordu.
nedir? Kamboçya'yı arkadan kuşatmaktır. As­ Vietnam topraklarında Sovyet komutanları emir
lında, Kamboçya'yla ilişkilerini düzeltmek iste­ veriyordu. Bunlar aynı zamanda Kamboçya top­
miyorlar. Kamboçya'ya karşı saldırılarını hala taklarına giren tanklardan da emirler verdiler.
sürdürüyorlar. Ama Kamboçya'yı tecrit edebil­ Bunun kanıtları var.
mek, ona arkadan saldırmak ve Demokratik Birincisi, dinlediğimiz radyolarda Rusça,
Kamboçya'ya karşı saldırılarında başarıya ula­ emirler işittik. Rusça konuşan Vietnamlılar var­
şabilmek içi n Asya ülkeleriyle daha iyi ilişkiler dı, ama aynı zamanda Rusça konuşan Sovyet
geliştirmek ister görünüyorlar. Ve Kamboçya'yı subayları da vardı.
ele geçirmeyi başardıklarında, Güneydoğu As­
İkinci bir kanıt olarak, bir tank imha ettik,
ya'daki yayılmalarını devam ettireceklerdir.
bu tankın içinde iki Sovyet askeri öldürdük.
Güneydoğu Asya ülkeleri ve halkları, onla­
Üstlerinde beyaz giysiler vardı, dökümhane işçi4
rın çevirdiği bu dolapların farkındadır. Güney­
!erinin giysilerine benziyordu. Bunlar, sıcaktan
doğu Asya ülkeleri ve halkları, Demokratik
korunmak için giyilmişti.
Kamboçya'nm bağımsızlık isteğini anlıyorlar.
31 Aralık l 977'd e bu k anıtı kamuoyuna açık­
Bağımsız bir Kamboçya, bu yayılmacılığın kar­
ladık. Ama n e millet olduklarını açıklamadık,
şısında bir engeldir ve Güneydoğu Asya'yı bu
çünkü durumun daha da karmaşıklaşmasını is­
yayılmacılığa karşı savunmaktadır.
temiyorduk. Ne var ki, Sovyetler bizim iyi niye­
Kamboçya'nın işleri ters gitseydi ve Vietnam'
timize kulak asmadılar. Bizi aşağılamaya devam
ın kölesi durumuna düşseydi, hiç şüphe yok
ettiler. İşte bu yüzden Vietnam'a yardım verme­
ki Vietnamlılar Güneydoğu Asya'nın sınırlarına
ye ve bize karşı saldırılara girişmeye devam et­
ulaşacaklardı. Güneydoğu Asya ülkeleri ve
tiler.
halkları böyle bir şey olmasını istemiyorlar.
O zamandan bu yana Sovyetler toprakları ­
Çünkü Vietnam onlara yaklaştığı zaman onlara
mıza girmeye cesaret edemiyorlar. Onlara karşı
karşı da saldırılara girişecektir. İşte şimdiki du­
kullanacağımız daha fazla kan�t ele geçiririz di­
rum budur.
ye korkuyorlar. Ama gene de bize saldırması
Kamboçya'nın durumu, Güneydoğu Asya'
için Vietnam'a yardım sağlamaya devam edi­
nın durumuna ve Sovyetler Birliği'nin stratej i­
yorlar.
sine yakından bağlıdır. Sovyetler Birliği'nin
Vietnam'a yardım sağlamaya devam etmesinin Dolayısıyla, Vietnam'ın Kamboçya'ya saldı­

nedeni de budur.' Onlar, Vietnam'ı tıpkı bir be­ rısı çok karmaşık bir durumdadır. Vietnam

bek gibi ekonomik ittifaklarının kollarında sal­ Kamboçya'yı el e geçirmek istiyor, Sovyetler Bir­

lıyorlar. Çünkü COMECON aslında Sovyet eko­ liği de Güneydoğu Asya'daki yayılmasını geliş­

n9mik ittifakıdır. Ve Sovyetler Birliği Vietnam 'a tirmek- amacıyla. Kamboçya'yı ele geçirmek isti­

gittikçe daha fazla iktisadi ve mali yardımda, yor.

gittikçe daha fazla askeri yardımda bulu:rl"� yor. Peki, Kamboçya bu sorunu nasıl çözebilir?
Bu sorunun çözümü Vietnam'a ve Sovyetler�
Vietnam'a verdikleri silahların yanı sıra, askeri
ve sivil danışmanlar gönderiyorlar. bağlıdır. Biz bağımsızlığımız.ı koruyor ve savu­

AYDINLIK: Kamboçya'daki gezimiz sıra­ nuyoruz, ama onlar bunu kabul etmiyorlar.

sında, arkadaşlardan Vietnam saldırılan hak­ Daha önce Vietnam ile görüşmelere oturdu­

kında bilgi alırken, şöyle bir şey duyduk: B u ğumuzda Vietnam'ın bunu dikkat e almaması­
,
sırada bazı Sovyet askeri şahısfan yakalan­ nın nedeni budur. Vietnam ile birçok görüşme­

mış veya öld_ürülmüş. Bunlar ne derec e doğru? de bulunduk. Ama Vietnam anlaşmaya yanaş­

POL POT� Vietnamlılar 1977 Aralığında bi­ madı, çünkü Kamboçya görüşmeler sırasında
bağımsızlıkçı tutumunda sebat etti.
ze on dört tüme�le saldırdıklarında çok sayıda
ağır top ve birçok tank kullandılar. Bunlar ara­ AYDINLIK : Biz Sayın Sekreter Pal Pot'un
sında birçok Sovyet tankı da vardı. Ve hem ağır bizzat kendisinin elliye yakın görüşmeye katıl ­

topçu komutanları, hem de tank komutanları dığını öğrendik. Bu doğru mu acaba?

33
* BORA

POL POT: Katıldım. Benden başka, Parti na dikilen güçlerin gittikçe arttığını ve bunların
Sekreter Yardımcısı Noun Çea yoldaş, İeng Sa­ kendi gerçek özelliklerini gittikçe açık seçik gör­
ri yoldaş ve Parti Merkez Komitesindeki bütün düklerini ortaya koyu yo r .

yoldaşlar da görüşmelere katıldılar. Kurtuluş­


Biz, Kamboçya halkının ve Güneydoğu As­
tan hemen sonra, 1975 Haziranında Hanoy'a git­
ya halklarının kaderlerinin Vietnamlılar ve Sov­
tik. Kurtuluştan sonra ilk kez bir ülkeyi ziyaret
yetler Birliği tarafından belirlenmemesi gerek­
ediyorduk, üstelik o sırada Vietnamlılar Koh
tiğini savunuyoruz. Kamboçya halkının ve Gü­
Vay Adamızı ele geçirmişlerdi. Diploması tari­
neydoğu Asya halklarının kaderleri kendi elle­
hinde, bu kadar çok sayıda yönetici bir arada
rindedir.
hiç bir zaman ülke dışına çıkmamıştır. Hanoy'a
gidenler arasında Merkez Komitesi Sekreteri. ABD emperyalizmi bunu kendi tecrübesiyle
sekreter yardımcısı, Merkez Komitesinin daimi açıklığa kavuşturdu. Onlar, Kamboçya halkının
üyeleri ve Merkez Komitesinin bütün üyeleri kaderini kendi ellerine almak istediler. Ve biz,

vardı. Çünkü bu sorunları Vietnamlılarla birlik­ ABD emperyalizmini Kamboçya'dan atıncaya


te çözmek istiyorduk. Ama Vietnamlılar bizimle kadar onlara karşı savaştık. Dolayısıyla Kam­
aynı kanıda değildiler. Vietnam, 1966 ve 1967'de boçya halkı daha şimdiden, kendi topraklarını
çözülmüş olan sınır sorununda bile bizim hak­ kurtarmak için verdiği milli kurtuluş mücadele­
larımıza saygı göstermeyi reddetti. O sıralar, sinde tecrübe kazanmış bulunuyor. Eğer düş­
yani 1966 ve 1967'de Güney Vietnam Kurtuluş man Kamboçya'ya saldırmaya cesaret ederse,
Kamboçya halkı mutlaka ona karşı mücadeleye
Cephesi Geçici Devrim Hükümeti ve Vietnam
Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti, sınırlarımı­ atılacaktır. Eğer düşman saldırıyı sürdürürse.
za saygı göstermeyi kabul etmişti. Ama kurtu­ Kamboçya halkı da ona karşı mücadeleyi sür­
luştan sonra Vietnam bu sınırlara saygı göster­ dürecek ve' düşman için durum gittikçe karma­
meyi reddetti. Dolayısıyla görüşmeler başarılı şıklaşacaktır.
olmadı. Ve daha sonra yapılan görüşmelerin Size topraklarımızın savunulmasından söz
hiç birinde başarılı bir sonuca varılamadı. Bu­ ettik, çünkü bu en önemli sorundur · ve bütün
nun üzerine, bize karşı bir saldın başlattılar. öteki sorunları kucaklar. Sosyalist devrimi ger­
Ama biz onların kölesi olmayı kabullenseydik, çekleştiriyoruz, sosyalizmi inşa ediyoruz, top­

bu sorun hızla çözülecekti. Bunu redettiğimiz raklarımızı savunuyoruz, iktisadi, kültürel ve


için bize karşı saldırılan sürdürdüler. Gerek eğitsel bütün alanlarda halkımızın hayat düze­
Vietnamlılar, gerekse Sovyetler bir anlaşmaya yini yükseltiyoruz. Ama bütün bu nları a n cak
varmayı reddettiler. Çünkü bu Kamboçya'nın Kamboçya bağımsız ve egemen olursa yapabili­
ve aynı zamanda Güneydoğu Asya'nın bir soru­ İşte bu yüzden her zaman bağımsız ve ege­
riz.

nudur. Güneydoğu Asya'daki yayılmalarını ar­ men kalabilmek fçin Kamboçyamızı savunmaya
tırmak için Kamboçya engelini ortadan kaldır­ ve korumaya çalışıyoruz. Topraklarımızı savu­
maları gerekiyor. Ama biz, son sekiz ayki du­ nurken sayısız güçlüklerle karşılaşıypruz, çünkü
rumun Vietnam'ın saldırgan yüzünü bütün dün­ Kamboçya Vietnam'ın ve Sovyetler Birliği'nin
yada açığa çıkardığı kanısındayız. stratej i alanı içine giriyor. İşte bağımsızlığımızı
Sovyetler Birliği, içinde Güneydoğu Asya bu koşullar altında savunuyoruz. Dolayısıyla
için özel bir stratejinin de bulunduğu bir dün­ çok büyük bir çaba harcamak zorundayız. Eğer
ya stratejisine sahiptir. Bu stratejiden asla vaz­ çok büyük bir çaba harcamazsak ya da doğru
geçmeyecektir. Dolayısıyla hiç kuşkusuz bize bir çizgi izlemezsek Kamboçya bağımlı bir ül­
karşı saldırı faaliyetlerini sürdürüyor. Ama da­ ke haline gelir.
ha önce olduğu gibi bugün de Kamboçya Sov­ AYDINLIK: Kamboçya halkı beş yıllık bir
yetler Birliği'ne karşı çıkmaya kararlıdır ve Gü­ ulusal kurtuluş savaşı verdi. Ondan sonra da
neydoğu Asya halkları da Sovyetler Birliği'ne Vietnam'ın saldırılarına hedef oldu. Ülke ekono­
karşı çıkacaklardır. Bugünkü duru m. Sovyetler misinin bugünkü dun1mu ve geleceğe yönelik
Birliği ve Vietnam'ın saldırı gü çlerinin karc;ısı- planlar nedir?

34
A YDINLIJ{'ın Pol Pot i le yaptığı mülakat

POL POT : Genel olarak ekonomimiz geliş­ sına büyük önem veriyoruz. Bunlar bağımsız
mekte olan ülkelerin ekonomileriyl e kıyaslandı­ bir ekonomiyi yaratan sanayilerdir. Şimdi bun­
ğında yüksek bir düzeyde değildir. Kurtuluştan ları inşa etmeye çalışıyoruz. Bu planı adım adım
önce Kamboçya yan-sömürge ve yan-feodal bir gerçekleştiriyoruz. Bu fabrikaların inşası sıra­
ülkeydi. Geri bir tanına sahipti. Yoksul ve aşağı sında teknisyenler de yetiştiriyoruz. Bunlar aynı
orta köylüler tüm nüfusun yüzde 75'ini oluştu­ anda hem öğrenim yapıyor hem de üretfm çalış­
ruyordu. Çok yoksuldular. Aynı şekild e �mekçl masına katılıyorlar. Size bir örnek vermek iste­
halkın hayat düzeyi de çok düşüktü. Kurtuluş rim. Daha önceleri genel bir kültür edinmek ve
savaşı sı rasında muazzam bir tahribat, yıkım ve ortaokul öğrenimi görmek için 1 1-12 yıl oku­
hasar meydana geldi. mak zorundaydılar. Şimdi ise 1 2-14 yaşları ara­
Kurtuluştan sonra kendi gücümüze dayana­ sındaki çocuklar okuma yazmayı, hesap yapma­
rak ekonomimizi ve ülkemizi yeniden inşa etme­ yı biliyor ve ü retime katılıyor. Genellikle gün­
ye ve halkımızın hayat düzeyini geliştirmeye de iki saat genel kültür okuyorlar. Üç yıllık bir
çalışmak zorunda kaldık. Pirinç üretimi sorunu­ öğrenim görüyorlar. Gördükleri eğitim daha ön­
nu çözmek için geniş çapta güçleri seferber etmek ce 11-12 yılda görülen eğitimin aşağı yukarı ay­
zorunda kaldık. Bu sorunu esas olarak çözdük. nıdır. Gerçi çok yüksek bir düzeye sahip değil­
1976 yılında halkı beslemeye yetecek ve aynı ler, ama düzeyleri kurtuluştan önce 9 yıl oku­
zamanda biraz da ihraç edilecek kadar pirinç yanların düzeyinden daha yüksek. Hızla yeterıl
·- .

ürettik. 1977 yılında da pirinç üretimi halkı bes­ teknisyene sahip olabilmek için teknisyenleri
lemeye yetti ve gene bir miktar ihraç edebildik. böyle yetiştirmek zorundayız. Hepsini aynı il­
Kurtuluştan önce yeterince karnı doymayan keye göre eğitiyoruz. Eğitimi adım adım gelişti­
yoksul ve aşağı orta köylüler ve tüm emekçiler riyoruz. Bilgimizi adım adım ilerletiyoruz. Tan­
şimdi artık yeterince beslenebiliyorlar. Bu yiye­ ının geliştirilmesiyle ilgili olarak tanın teknis­
cek sorunu yüz yıllardır çözülememişti. Feodal­ yenleri de yetiştiriyoruz. Şimdiye kadar bu alan­
ler, toprak ağalan ve kapitalistler bu sorunu da birçok teknisyen yetiştirdik. Bunlar pirinç
çözememişti. Sömürgecilik, yeni-somürgecilik tohumlarından nasıl bir bileşim yapacaklarını,
ve dış yardım da çözemedi. Ama biz çözdük. Bu toprağın niteliğini nasıl tahlil edeceklerini ve
sorun çözüldüğü içindir ki köylük bölgelerdeki gübreleri nasıl kullanacaklannı biliyorlar. Çeltik
ve bütün ülkedeki halk ve bütün halk tabakala­ tarlalanndaki hastalıklarla nasıl savaşılacağını
rı bu rejimden son derece memnundur ve bu biliyorlar. Su depolan inşa etmesini biliyorlar.
halkın güçlerini kuvvetlendirmiştir. Bu güçlerle Su depolama tesislerinden bazılarını gezdiniz.
ülkemizi sağlam temeller üzerine inşa edebili­ Gordüğünüz gibi orada aynı anda hem öğrenim
riz. Bu aynı zamanda ülkemizi savunmak için yapıyor, hem de çalışıyorlar. Eğer onların öğre­
daha güçlü kuvvetlere sahip olmamızı da müm­ nimlerini tamamladıktan sonra üretime katıl­
kün kılmaktadır. Şimdi tanını geliştirmeye de­ malarını bekleseydik, on al'tı yıl bekleyecektik.
vam ediyoruz. Pirinç ve sanayi bitkileri lireti­ Aynı anda hem okuyup hem de üretime katıl­
mini geliştirmeye devam ediyoruz. Bizim sana­ dıklarından teknisyenlerimizi böyle yetiştiriyo­
yimiz tarıma dayanıyor. Tarım ürünleri ihraç ruz. Dünyadaki gericiler bizim kendi teknisyen­
edi'yor, sanayi mallan ithal ediyoruz. Bir yandan lerimizi asla yetiştiremeyeceğimizi söylüyorlar.
da fabrikalar alıyoruz. Ama fabrikalarımızda Oysa gerçekte tüm teknikler ve teknik bilgi
ana mal olarak sanayi bitkileri kullanılıyor. halkın güçlerinden kaynaklanır. Başka ülkeler­
Bu arada çeşitli temel fabrikalar inşa etme­ de aynı anda hem okuyup lfem de üretime ka­
ye çalışıyoruz. İnşaat sanayisi için fabrikalar. tılanlar azınlıktadır. Onlann çok az teknisyen­
kimyevi madde fabrikalan, çeli'k fabrikalan. ma­ leri vardır. Ama bugün bizim ülkemizde çoğun­
kfoa yapan fabrikalar, enerji santralları, bir is­ luk aynı anda hem okuyor hem de üreti'me katı­
pfrto fabrikası ve gıda maddeleri fabrikaları lıyor. İşte bu yüzden birçok teknisyen yetiştire­
kurduk Çimento fabrikaları. çelik fabrikaları , bilfriz. Bu, Partimizin kitle çizgisine uygundur.
petrol rafin erJeri gibi temel fabrikaların İn$a Ve bu çizgiyi uygulayarak hiç kuşkusuz kendi

35
* BORA

teknisyenlerimizi yaratabiliriz ve onlar da hiç kın Merkez Komitesinin sözüne bağlı kalıp kal­
kuşkusuz bilgi, teknik bilgi edinebilirler. Tek­ madığını ve bu planı gerçekleştirip gerçekleşti­
nisyenlerimizi bu çizgiye uygun olarak yetiştiri­ remeyeceğini görmesini sağlamaktır. Dolayısıy­
yoruz. Bu çizgiyi izliyoruz ve herkes buna katı­ 'a bu, bütün halkın malı olan bir plandır. Bütün
lıyor. Hiç kuşkusuz bunların arasında. kimya.da, halka resmen açıklanmış ve yayılmıştır.
elektrikte, dökümcülükte, makina araçları ya da Buna uygun olarak 1977'den 1980' e kadar
motorlarda ustalaşanlar olacaktır. İşte teknis­ ikinci bir dört yıllık planımız daha var. Bu, ta­
yenlerimizi böyle yetiştiriyoruz. Bu çizgiyi uygu­ rım, sanayi, haberleşme, kültür ve eğitim, sosyal
layarak daha şimdiden bir teknisyenler gücü hizmetler ve sağlık işleriyle ilgili bir plandır. Bu
oluşturmayı başardık. Bu çizgiyi g
uy ulamaya 1lanı gerçekleştirmek için 1977'den başlayarak
devam etmek zorundayız. Söyleyeceklerim bu büyük çabalar harcadık. Bu planı gerçekleştir­
kadar. mek amacıyla bütün alanlarda vargücümüzle
AYDINLIK: Başbakan Pol Pot, bize bu eko­ çalışıyoruz.
nomik inşada uygulanan planlar hakkında da AYDINLIK : Parayı niçin kaldırdınız? Üç bu ....
biraz bilgi verebilir mi? Ulaşılmak istenen he­ çuk yıllık tecrübenizi . ve bunun sonuçlarını na­
defler nelerdir? sıl değerlendiriyorsunuz?
'POL POT: Ekonomik bir planımız var. Kur­ POL POT: Bu deneyden iyi sonuçlar aldık.
tuluştan hemen sonra Merkez Komitemiz planı Halkın para kullanmama konusunda· bir sorunu
tartıştı. Ülkeyi 1975 Nisanında kurtarmıştık. yok. Para kullanmayarak ekonomik sorunu çöz­
1976 Ocağında Merkez Komitemiz bir Kongre dük. İşin siyasi yönüne gelince, halk _bu kar­
yaptı ve bu Kongrede ekonomik planı tartıştı. maşık para sorunu konusunda hiç bir güçlükle
Bu planı .1976 Nisanında uygulamaya başladık. karşılaşmıyor. Bundan amaç, insanların zihinle­
Bu plan uyarınca, 1 977'den başlayarak Kamboç­ rinde yer etmiş olan üstyapının bir bölümüne
ya'yı on - on beş yıl içinde geri bir tanın ülkesi son vermektir. Para, ekonomik ilişkileri yürüt­
olmaktan çıkarıp modern bir tarım ülkesine dö­ mede sadece bir araçtır. Para kendi başına bir
nüştürmemiz gerekiyor. Bu planı gerçekleştir­ ekonomik ya da siyasi amaç değildir. Daha çok
mek için çok sıkı çalışmak zorundayız, çünkü bir köprü gibidir. Ama biz halkın yaşama koşul­
bu çok kısa bir süredir. Hakim sınıflar bu yi­ lan sonmunu bu köprü olmadan da çözebiliriz.
yecek sorununu yüz yıllar boyu çözmediler. Bi­ Bunu devlet iktidarının bir parçasını ortadan
zim ise on beş yıl içinde modern bir ülk e inşa kaldırmanın bir yolu görüyorum. Bizim için
etmeyi amaçlayan ekonomik bir planımız var. gereksiz ve önemsiz olan şeyleri ortadan kaldı­
Bu planın bir başka hedefi de Kamboçya'yı on rabiliriz. Biz Marksistiz. Biz devlet ve devletin
beş - yirmi yıl içinde geri bir tarım ülkesi ol­ ortadan kaldırılması konusunda Lenin'den öğ­
maktan çıkarıp temel sanayilere sahip olan bir rendik. Marksist-Leninistler, devlet iktidarını
ülkeye dönüştürmektir. Tanın ve sanayide ilk ele geçirmenin ve devleti ortadan kaldırmanın
adımları 1977 yılında atmaya başladık. Bu planı yollarını aramalıdırlar. Para, devletin bir par­
halkımız ve silahlı kuvvetlerimiz arasında yayı­ çasıdır. Dolayısıyla onu ortadan kaldırdık. Ve
yoruz. Bu planı gerçekleştirmemiz gerekiyor, bundan sonra da, eğer herhangi bir şeyi or­
yoksa Merkez Komitesi bundan sorumlu olacak­ tadan kaldırmamız gerekirse kaldıracağız. Eğer
tır. Bütün halk , bütün ordu ve bütün Parti, Mer­ halk bu uygulamadan memnunsa ve bu yolla
kez Komitesinin bu planı gerçekleştirmeyi bece­ halkın hayat düzeyini yükseltebiliyorsak, bun­
remediğini söyleyecektir. Dolayısıyla bu planı ları ortadan kaldırmamız g erekir Bazıları CNgu­
.

gerçekleştirmek için vargücümüzle çalışıyoruz. yen Thi Binh) bizim devrimimizi aptalca bir bi­
Halk ve ordu içindeki propagandanın hedefi. çimd e yaptığımızı söylüyorlar. Ama aslında biz
onlara bu plan hakkında bilgi vermek ve halkın Lenin'in öğrettiği gibi, Marks, Engels ve Lenin'in
ve ordunun bu planın gerçekleştirilmesine katıl­ öğrettikleri gibi yapıyoruz.
malarını sağlamaktır; bir başka amaç da, hal-

36
AYDINLI K'ın
ÇKP Siyasi Büro
• •

Uyesi v e Başbakan Yardımcısı


Geng Biao ile Yaptığı Mülakat

Pekin, 6 Eylül 1 978

Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Si­ bir resmi vardı. Bu panonun önünde yanyana
yasi Büro üyesi ve Başbakan Yardımcısı Geng durarak fotoğrafçılara poz verdik. Fotoğraflar
Biao , Kürt meselesinde tertipler düzenleyen ve
_ çekildikten sonra oturduk. Geng Biao bizi gör­
ayrılıkçılıktan yarar umanın Sovyetler Birliği mekten sevinç duyduğunu belirtti ve hatırımızı
olduğunu, buna karşı uyanık olmak gerektiğini sordu.
söyledi. Geng Biao, ses tonuyla ve sıcak bakışlarıyla
Çin'e geldiğimizde yetkililerle görüşmek, kısa sürede karşısındaki insanı etkileyen, cana
Çin'in dış politikası konusunda bir röportaj yakın bir kişiliğe sahipti. Geng Biao'nun yanm
yapmak istemiştik. Çin gezimizin sona ermesin­ yüzyıla yakın bir devrimci hayatı vardı. Baş­
den az önce Geng Biao'nun bizi kabul edeceği kan Mao'nun önderliğindeki ıo bin kilometrelik
bildirildi. Uzun Yürüyüşe katılmış, Japon emperyalizmine
Günlerden 6 Eylüldü. O gün Geng Biao'nun karşı savaşmış, Çan Kay-�ek'in devrilmesi i çin
bizimle saat 16'da görüşeceğini söylediler. Pe­ mücadelede ve sosyalizmin inşasında ÇKP'nin
kin'in tam ortasındaki Tien An Men Meydanı­ ön saflarında yer almıştı. Uzun süreden beri
na çok yakın olan otelimizden çıktıktan beş da­ Merkez Komitesi üyesi ve Merkez Komitesi Dış
kika sonra arabamız meydanın doğusunu boy­ İlişkiler Dairesi Başkanıydı. Dörtlü Çetenin boy
dan boya kaplayan Büyük Halk Sarayının önün­ hedefi olan eski kuşak devrimcilerden biriydi
de durdu. Merdivenleri çıktık ve açılan kapı­ ve onların saldırılarına cesaretle göğüs germiş­
dan binaya girdik. ti. Geçen yıl yapılan 1 1 . Kongrede ÇKP Merkez
Sağdaki koridorun tam sonundaki Sinciang Komitesi Siyasi Büro üyeliğine seçilmişti. Ayn­
salonunun kapısına yaklaştığımızda kapıda ca bu yıl başında yapılan 5. Ulusal Halk Kong­
Geng Biao belirdi. Altmış yaşlarında son derece resinde Başbakan Yardımcılığına getirilmişti.
dinç, uzun boylu, esmer tenli, ak saçlı Çin lideri .. şimdi ülkelerimiz ve halklarımız arasında
gülümseyerek ilerledi, hararetle ellerimizi sıktı. hiç bir mesele yoktur. Mevcut olan yalnız dost­
Geng Biao'nun arkasında Renmin Ribao gaze­ luktur» diyerek söze başladı Geng Biao yoldaş.
tesinin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı An Gang Ve bizimle yaptığı bu görüşmede birkaç mesele
ve gazetenin Genel Sekreteri Guo Vey bulunu­ üzerinde duracağını belirtti.
yordu.
Kapıdan girip, girişi boydan boya kaplayan ABD'NİN ESKİ DOSTLARIVLA
dokuma panonun yanından geçtik. Panonun İLİŞKİLERİ BOZU LUYOR
arkasında, salona Sinciang adının verilmesine
neden olan Sinciang Uygur Özerk Bölgesindeki Geng Biao bugün esas görevin iki hegemon­
Tienşan Dağlarında bulunan Cennet Gölünün yacıya, özellikle de Sovyetler Birliği'nin hege-

37
* BORA

monyacılığına karşı mücadele olduğunu söylü­ yerek sonuca bağladı: ABD bu gelişmeler karşı­
yor ve iki süper devletin durmaksızın silahlan­ sında ne yapabilir? Yayılma ve yağma politika­
dığı na dikkat çekiyordu. sı sürdürmekten başka bir şey yapabilir mi?
Geng Biao'nun dış politika konusunda. çok
derin bilgisi olduğunu çeşitli Batı gazetelerinde SOVYETLER ABD'DEN DAHA AGI R
daha önce okumuştuk. EKONOMİK GÜÇLÜKLER iÇİNDE
Başbakan Yardımcısı önce Birleşik Ameri­
ka'yı ele aldı. ABD, emperyalist ülkeler arasın­ Sıra Sovyetler Birliği'ne gelmişti. Sovyetle­
da ekonomik bakımdan hala güçlüydü. Yıllık rin gayıi safi milli hasılası 900 milyar dolardı,
gayri safi milli hasılası ı trilyon 700 milyar do­ yani aşağı yukan ABD'nin yansı kadar. Ama
lara ulaşıyordu. Ama kara, deniz ve hava kuv· askerlerinin sayısı ABD'nin iki katına çıkmıştı.
vetlerin.d e 2 milyon ıoo bin asker besliyordu. Kara, deniz, 'hava kuvvetlerind e 4 milyon 400
Ekonomisi bu kadar yükü çekebilir miydi? El­ bin askeri vardı.
bette çekemezdi ! Geng Biao burada iki süper devlet arasın­
Ülke içinde savaş sanayisinde üretim artı­ da bir karşılaştırma yaptı: «Sovyetler Birliği
yor, fakat günlük ihtiyaçları karşılayan hafif ekonomik alanda ABD'den daha büyük güçlük­
sanayide üretim azalıyordu. Artık uluslararası lerle karşı karşıya.» Geng Biao ağır ağır devam
pazarlarda ABD mallarının daha az görülmesi 3tti. Moskova yöneticilerinin askeri harcamalara
bir yana, ABD'nin kendi iç pa�arlan yabancı ayırdığı miktar, kendi savunma ihtiyaçlanmn
mallarla dolup taşıyordu. ABD, 15 yıldır her se­ çok ötesindeyru. Ekonomileri bu kadar ağırlığı
ne en azından 20 milyar dolar dış ticaret açığı çekemezdi.
veriyordu. Sovyet yönetimi, işte bu yüzden kendi halkını
«Bütün bu nedenlerle• dedi Geng Biao. ·Bir­ insafsızca sömürüyor, halk üzerindeki baskıyı
leşik Ameıika ile diğer emperyalist ve kapitalist ağırlaştırıyordu. Doğu Avrupa ülkelerinde ise
ülkelerin oluşturduğu sozumona eski dostlar denetim, baskı, sömürü, yıkıcılık ve işgal yön­
arasindaki ilişkiler bozuluyor ve birlik parça­ temleri uyguluyordu. Çünkü başka çaresi yok­
lanıyor.» Ve bu noktada Türkiye-ABD ilişkileri­ tu.
ni örnek olarak verdi. ABD, Türkiye'ye yardım
etmek istemiyordu. Çünkü kendisi ekonomik SiLAH TÜCCARI VE VURGUNCU
bakımdan bunalım içindeydi.
Bütün bunların yanında Sovyetler Birliği
çok yüksek fiyatla silah satıyor, dış ticarette de
ABD'DE HALKIN M ÜCADELESİ
vurgunculuk yapıyordu. Yardım adı altında
YÜKSELİYOR
başka ülkelere verdiği malların karşılığını borç
yazıyor ve paraya ihtiyacı olduğu zaman borç­
Geng Biao ABD'deki işçi hareketine değine­
lunun kapısına dayanıp baskı yapıyordu. Para­
rek sözlerini sürdürdü. Eskiden ABD'deki işçi
sı olmayan ülkelerin ürünlerini yok pahasına
grevleri azdı. Şimdi grevler patlak veriyor ve
kapatıyordu .
grevlerin sayısı hızla artıyordu. ABD hüküme­
Geng Biao burada elini bize doğru uzata­
ti sorunu çözmek için piyasaya büyük miktarda
rak, gene ülkemizin karşılaştığı durumu örnek
para akıtıyordu. - Piyasadaki para miktarı çok
gösterdi: «Örneğin, ülkenizde demir-çelik kom­
olduğundan paranın değeri de düşüyordu. Eski­
binası kuruyor, ama tesisler daha tamamlan­
den bir onsu (16 gramı) 35 dolar olan altın. şim­
madan hükümetinize çeşitli baskılar yapmaya
di 200 küsur dolara fırlamıştı. Bu politika, pa­
başladı. •
halılığın artması ve halkın yaşayışının güçleş­
mesinden başka hangi sonucu doğurabilirdi ki. SOVVETLERİN KÜRT M ESELESİNDEKi
Buna bağlı olarak da halkın mücadelesi yük­ TERTiPLERiNE DİKKAT!
seliyordu.
Geng Biao, ABD ile ilgili tahlilini gülümse- ÇKP Siyasi Büro üyesi, "Ü lkenizde bir sorun

38
A YDINLIK'ın Geng Biao ile yaptığı mülakat

Mehmet Ataberk v e Nuri Çolako�Iu, Geng Biao, An Gang, Guo Vey ve diğer yoldaşlar ile birlikte «Cennet
Gölü» Panosu önünde.

daha var" diye rek , S o vye tl e r Birliği'nin milliyet­ KADERİNİ TAYİN HAKKI MI,
ler meselesini yayılma amacıyla nasıl kullandı ­ YAYILMA POLİTİKASI MI?
ğına değindi. Söz konusu olan Kürt sorunuydu
yani bir toprak parçasının Türkiye'den koparı­ Sovyetler aynı oyunu başka ülkelerde d e
lıp koparılmaması sorunu. oynuyordu.
Aynı konu Irak içi n de geçerliydi. Aslında Afganistan'da bir süre önce S ovyet yanlıla­
Kürt milleti özgürlük istiyordu , fakat bu mese­ rı bir darbe yapmışlardı. Darbeden sonra kuru­
lede durumun kötüleşmesinin nedeni Sovyetle­ lan hükümet, daha durumunu sağlamlaştırma·
rin tertipler düzenlemesiydi. dan , hemen birkaç ay sonra başka bir ülkeden
Geng Biao burada bir noktaya «dikkat çek­ toprak talebinde bulunmuş, �akis tan dan Peştu­
'

mek,, istediğini söyledi. Bu konuda uyanık ol­ nistan'ı istemişti. Afganistan bu bölgede bağım­
mak gerekirdi. Ayrılıkçılıktan yarar uman Sov.. sız bir «Paktunistan» devleti kurmaya çalışıyor­
yetler Birliği'ydi. Türkiye halkı, yurdundan bir du.
parça toprağın bile koparılmasına meydan ver­ Bunun yanı sıra Sovyetler Birliği de, Pakis­
memeliydi. tan'ın batısında Karaçi'yi de içine alacak bir

39
* BORA
--- ---- -- --

.. Belucistan" devleti kurma çabasındaydı. nan topraklarda yaşayan Türklerin bağımsız


İşte Sovyetler Birİiği bütün bu faaliyetlerin­ olmalarına izin verilmiyor?•
d e ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını bir Bu konuda daha çok örnek verilebilirdi.
perde olarak kullanıyordu. Sovyetler Birliği'nin bu tutumu karşısında uya­
Birkaç yıl önce Hindistan aracılığıyla Pa­ nık olmak gerekirdi.
kistan' ı parçalayan gene Sovyetler Birliği değil
miydi? Doğu Pakistan bölgesinde Bangladeş SOSYALİZM Mİ, FAŞiZM MI?
böyle kurulmuştu. O zaman Sovyetler Birliği
.. Bengal milleti kendi kaderini tayin etmeli» diye Geng Biao bütün bunları anlattıktan sonra,
bir slogan ortaya atmıştı. Oysa Hindistan sının büyük mücadelelP.rden g�çıniş tecrübeli bir dev­
içinde oturan Bengallilere bu hakkı tanıyan rimcinin kesinliği ile sözlerine devam etti: «Sov­
yoktu. yetler Birliği'ni biliyorsunuz, onlar sosyal-emper­
yalist haline geldiler.»

«SİNCİANG VE TİBETİMİZİ DE ÜLKEMİZDEN Çin Komünist Partisi, Sovyetler Birliği'ni üç

KOPARTMAK İSTEDİLER» temel mesele açısından ele alıyordu:


Birinci temel mesele şuydu: Ülke içinde sos­
Sovyetler aynı sloganı Çin'e karşı da kul­
yalizm mi, yoksa faşizm mi uygulamaktaydılar?
lanmıştı. Geng Biao, şöyle devam etti: «Sinciang
«Biz bunları yakından tanıyoruz. Biliyorsu­
Uygur Özerk Bölgesini gidip gezdiniz. 1960'ta
nuz otuz yılı aşkın bir süredir ilişki içindeyiz.
Sovyetler Birliği ile ilişkilerimiz genel olarak
Onlar kapitalist sistemi ve faşist yöntemi kulla­
bozulduğu zaman, onlar Sinciang'daki halkımı­
nıyorlar. Orada demokrasi yoktur, sadece mer­
za kendi kaderini tayin hakkını kullanarak
keziyetçilik vardır.•
Çin'den ayrılmaları için çağrıda bulundular.
Amaçlan bu bölgeyi Çin'den koparıp, kendileri­
ne bağımlı bir devlet kurmaktı. »
KGB FAŞiST DIKTATÖRLÜGÜN ALETi
Tibet de benzer bir komplonun hedefi ol­
Oysa Çin Komünist Partisi ve diğer Mark­
muştu. «Sovyetler eskiden Tibetimizde de dolap­
sist-Leninist partiler ne yapıyorlardı? Onlar,
lar çevirdi. Hindistan, Sovyetlerin desteğiyle Ti­
demokrasi ile merkeziy etçiliği birleştirerek ön­
bet'e saldırmak için beş yıl hazırlık yaptı, ama
derlik ediyorlardı. Çin Komünist Partisi ve
biz bu saldırıyı beş günde yenilgiye uğrattık. Ti­
Marksist partiler, siyaset tespit etmeden önce
bet'teki · Dalay Lama hala Hindistan'dadır. "
kitlelerin fikirlerini topluyorlardı. Siyaseti tek­
rar kitlelere götürüyorlardı. Bu defalarca tek­
NİCIN SOVYETLERDEKI ESTONLARIN,
rarlanıyordu.
LETONLARIN, TÜRKLERİN KADERLERi N İ
Ama Sovyetler Birliği'nde böyle bir şey yok­
TAYİN HAKKI YOK?
tu. Partiye ve hükümete karşı çıkanlar tutukla­
Sovyetler Birliği, başka ülkeleri parçalamak nıyordu. Gizli polisleri çoktu. KGB'den söz edi­
için «ulusların kaderlerini tayin hakkı» sloganı­ yordu. Bu örgüt, faşist diktatörlüğün aracıydı.
na sarılıyordu , fakat niçin J;m ilkeyi kendi ülke­ ABD'deki sahte demokrasi bile Sovyetlerde
sinde uygulamıyordu? Görünüşte Sovyetler yoktu. Sovyetler Birliği'nin bu zaafını Carter
Birliği'nde birçok «cumhuriyet" vardı, ama bun­ yakalamıştı. Carter, insan haklarını çiğnediği
lar aslında sadece «Vilayetler,, di. Sovyetler Bir­ gerekçesiyle Sovyetler Birliği'ni suçluyordu, ama
liği'nin toplam nüfusu 250 milyondu, ama bunun bu suçlamayı kapitalist Batı Avrupa ülkelerine
içinde Ruslar azınlıkta kalıyordu. ve Çin'e yöneltmiyordu. Çünkü Çin'de böyle bir
Geng Biao burada bir soru sordu: .. Niçin mesele yoktu
Litvanya, Letonya ve Estonya'daki milliyetlerin
kendi kaderlerini tayin haklarını kullanmaları­ A LLAHIN iNAYETiNE KALMIŞ BiR TARIM
na ve bağımsız olmalarına izin verilmiyor? Ve
niçin Hazar Denizinden Karadeniz'e kadat' uza- Geng Biao devamla, Sovyetler Bi_rliği'nde

40
A YDINLIK'ırı G eng Biao ile yaptığı mülakat

halkın durumunu ele aldı. Orada halk çok ağır duk ki, biz Kore'ye yardım ettiğimize görP., Sov­
sömürülüyord u. Gelir vergisi durmadan artınl­ yetler Birliği de bunu yapmalıdır."
maktaydı. Dolaylı vergiler de çoktu. Halkın sır­ Çin yöneticilerinin aklına Sovyetler Birliği
tında çok ağır yük vardı. Aynca köylülerin ha­ yöneticilerinin başka türlü davranacağı gelme­
yatına da hiç önem verilmiyordu. Tarımın geliş­ mişti. Oysa ne olmuştu? Kore'ye yardım olarak
mesi engelleniyordu. Sovyetler Birliği'nde devri­ yollayacaklan silahı Sovyetler Birliği'nden pfl,·
min zafere ulaşmasından bu yana altmış yıl geç­ rayla satın almak zorunda kalmışlardı.
mişti. Fakat b ugün Sovyetler'de tanın Allahın
Geng Biao sözlerine şöyle devam etti: «O sı­
inayetine kalmıştı. Buna dine inanmak değil de,
rada Stalin hayattaydı. Biz Stalin'e teşekkür
ne denebilirdi J<i?
borçluyuz. Çünkü Çin'e az çok yardım etti. »
Sovyetler Birliği'nde hafif sanayiye de önem
Stalin ölünce, Kruşçev işbaşına gelmişti.
verilmemişti. Bütün ağırlık ağır sanayiye, bu
Kruşçev, Çin'den borçlarını ödemesini istedi.
alanda da demir çelik üretimine verilmişti.
Yardımı durdurdu ve ağır bir borç listesi yolla­
Çünkü bu sanayi, onların askeri amaçlarına
dı. Bu borç eski ruble ile 7 milyardı. Çinliler bu
hizmet ediyordu.
miktarı on yıl içinde tamamen ödemişlerdi. Öde ­
Bütün bu örnekler Sovyetler Birliği'nin ka­
nen borcun içine Kore'ye yardım olarak gönder­
pitalizmi ve faşizmi uyguladığını gösteriyordu.
dikleri silahların parası da dahildi.

PROLETER E NTERNASYONALiZ Mİ Mİ,


E MPERYALiZM Mİ? SOVVETLERIN «HiC» VARDIMI

Geng Biao, Sovyetler Birliği'nin karakterini Geng Biao burada bir soru sordu v e cevabı­

ikinci olarak şu temel mesele açısından ele aldı: nı gen e kendisi verdi: «Sovyetler Çin'e hangi

Sovyetler Birliği uluslararası alanda kardeş ül­ enternasyonalist yardımı yaptı? Hiç.»

kelere ve partilere karşı proleter enternasyona­ Çin'in kuzeyinde Dış Moğolistan bulunuyor­
lizmi mi, yoksa emperyalist ve faşist yöntemler du. Bu ülkenin topraklan geniş, fakat nüfusu
mi uyguluyor? azdı.
ABD, 1950 yılında Kore'ye saldırmıştı. Kore
« Sovyetler Birliği Moğolistan'a n e yardımı
Sovyetler Birliği 'nden yardım istedi. Sovyetler,
yaptı? Hiç...
Kore'ye asker ve yardım göndermeyi reddetti .
Moğolistan hala son derece yoksuldu. Oysa
Bunun üzerine Kore, ·Asker göndermiyorsanız
Moğolistan Çin'den çok önce bağımsızlığına ka­
bari silah gönderin" dedi. Sovyetler'in cevabı
vuşmuştu. Bağımsızlıktan bu yana elli yıl geçti­
..para ile satın alın» ol du.
ği halde c " ı rum buydu.
Bu olay 28 yıl önceydi. Sovyetler Birliği o
gün bile proleter enternasyonalizmini uygula­
SOVVETLER BAŞ
madı. Peki bu konuda Çin ne yapmıştı?
DOGU AVRUPA Ü LKELERi AYAK

KRUŞCEV'İN ALACAK LiSTESİNDE Geng Biao burada Sovyetlerin Doğu Avru­


KORE'YE VOLLADIGIMIZ SİLAHLARI N pa ülkeleri ve Moğolistan üzerinde uyguladığı
PARASI DA VAR yöntemlere dikkat çekerek şunları söyledi:

«Kore'ye bir milyon Çin gönüllüsü gitti. Biz «Onlar, iş lafa gelince güzel sözler söylüyor­

daha bir y ı l önce, 1949 yılında kurtuluşa kavuş­ lar. 'Karşılıklı yardımlaşma' ve 'ekonomik bü­

muştuk. 1950'de elimizde hiç bir şey yoktu. Buna tünleşme' diyorla r. ' Bütünle ş m e ' nedir? Arala­

rağmen bir milyon evl adımızl a Kore halkının rındaki ilişkiyi bir insan vücuduna benzetecek

yardımına koştuk. O tarihte Kore'ye yardım için olursak, Sovyetler Birliği baş, Doğu Avrupa ül­

Sovyetler Birliği'nden askeri malzeme ve silah keleri de kol, bacak ve ayak. Daha küçük ülke­

istedik. O zam an biz çocl '1,.ça düşündük. Diyor- ler ise ayak parmakları durumunda.»

41
* BORA

ÜÇÜNCÜ DÜNYAYA YARDIM M I ardından da Robaya A li ' yi k atletti.


DEN ETiM MI? Sovyet y ö n e ti cil eri kısa süre önce Irak'ta da
başarısız bir darbe gi ri ş i m i nde bu lu nmuş lardı.
Geng Biao bundan sonra Sovyetler Birliği Çünkü Irak, · «Red Cephesi,, ne katılmayı kabul
hakkındaki üçüncü temel meseleye geçti: etmiyordu. Sovyetlerin yıkıcı faal iyetleri nin ne­
«Sovyetler Birliği bağımsızlık isteyen ülke ­ deni buydu.
lere gerçekten yardım mı ediyor, yoksa onları
sömürge olarak denetim altına mı almaya çalı­ SOVYETLERİN SAVAŞ ALETLER İ :
şıyo r? » KÜBA VE Vİ ETNAM
Ön c e Mısır'ı ele aldı. Sovyetler Birliği baş- .

�angıçta yardım adı al t ın da Mısır'a silah satı­ Dahası, Sovyetler Bi rli ği sozumona sosya­
yordu. Aslında Mısır'ı bu yolla ço k . ağır bir şe­ list ülkelerde uzun süredir asker bulunduruyor­
kilde sömürüyordu. Mısı.ı:'ı posasını çıkardıktan du. Bu durum İkinci Dünya Savaşından bu yana
sonra bir kenara atmıştı. devam ediyordu. Sosyalist bir ülke böyle davra­
nı r mıydı?
AFGANiSTAN, SUDAN, SOMALİ Geng Biao durdu, "Sovyetler kendilerine
savaş aletleri arıyor. _ Mevki düşkünlüğünü des­
Afganistan'a gelince, eskiden Sovyetler Bir­ tekliyor,, diye devam etti. Sosyalist bir ülke böy­
liği Davud Han'ı desteklemişti. Ama Davud Han, le davranır mıydı?
bağımsız davranmaya kalkıp Sovyetleri dinle­ Sovyetler Birliği, Küba'yı bir savaş aleti
mek is temeyi nce onu öldürtmü şlerdi. olarak kullanmaktaydı. Vietnam da onlann bir
Sudan'da ise, hükümet milli bağımsızlık savaş aleti haline gelmişti.
bayrağını açmaya başlayıp Sovyetlerin lafla­ Hindistan'ın Doğu Pakistan'a ve Çin toprağı
rına kulak asmayınca, Moskova bu ül k ede iki olan Tibet'e saldınlannı destekleyen de Sov­
defa . darbe tezgahlamıştı , fakat bu iki girişim yetler Birliği'ydi. .

de boşa çıkanlmı ştı . Sovyetler Birliği'nin karakterini belirleyen


Somali'de ise durum şö yleydi : Sovyetler So­ en temel meseleler bunlardı.
m ali 'ye sözümona yardım yapıyordu. Ama asıl
amaçlan bu ülkeden askeri üs elde etmekti. So­ BAŞKAN H UA' NIN ROMANYA, YUGOSLAVYA
mali bunu kabul etmeyince ve bağımsız olmak VE IRAN GEZiSi
isteyince, Sovyetler Birliği bu ülkeyi yıkma.ya ça­
lıştı. Gorüşmemizin sonuna doğru Geng Biao, bir
nokta üzerinde daha durmak istediğini söyledi.

ANGOLA, GÜNEY YEMEN, IRAK Hua'nın son gezisini ve Çin dış politikasındaki
son gelişmeleri ele alacaktı. Başkan Hua Roman­
Angola ' da da Sovyetlerin aynı emelleriyle ya, Yugoslavya ve İran'a yaptığı geziden Pekin'e
karşılaşı yorduk. Bu ülkede üç kurtuluş örgütü henüz bir gün önce dönmüştü.
vardı. Bunlardan ikisi Sovyetler Birliği ve Küba' Çeşitli ülkelerin kamuoyları bu geziyi çok
nın Angola'ya girmesine karşı çıkınca, Sovyetler olumlu karşılamıştı. Geziden memnun olmayan
Birliği üçüncü örgütü destekledi ve bu iki örgüte sadece Sovyetler Birliği'ydi.
baskı yaptı. Hatta bu iki örgütü yok etmek için Geng Biao yoldaş, «Sovyetler Birliği bize,
oraya asker gönderdi ve gönd erme ye devam edi­ Romanya ve Yugoslavya'ya ağır küfürler yönel­
yordu. tiyor.. dedi ve «size içtenlikle ve açıkça şunu
Güney Yemen'de durum farklı değildi. Dev­ söylemek istiyorum,, diye konuşmasına devam
let Başkanı Salim Robaya Ali bağımsız davran­ etti: Başkan Hua, Sovyetler Birliği'nin göz dikti­
maya başlayınca, Sovyetler Birliği kendi ajanla­ ği ülkeleri ziyaret etmişti. Çin bu ülkelerle dost­
rı aracılığıyla bir komplo düzenledi, önce Kuz ey luk ve i şbirliğini geliştiriyor, ekonomik ilişkile­
Yemen Devlet Başkanını bir su ikastl e öldürdü, rini genişletiyordu. Çin bu ülkelerin Sovyetler-

42
A YDINLIK'ın Geng Biao ile yaptığı. mülafwt

den uzaklaşmasını ve milli bağımsızlıklarını ponya il e dostluğu geliştirmek için daha çok ça­
daha da sağlamlaştırmalarını destekliyordu. İş­ lışmak kararındaydı.
te bütün bu çalışma hegemonyacılığa karşı dün­ Sovyetler Eirliği Başkan Hua'nın gezilerinin
ya birleşik cephesini kurma çalışmasının bir ve Japonya konusunda alınan tavrın kendisini
parçasıydı. tecrit ettiğini görüyordu. Geng Biao sözlerini
şöyle bağladı: «Aslında biz askeri ittifaklar kur­
JAPO NYA İ LE DOSTLUK muyoruz. Çin gerçek bir sosyalist ülkedir. Ja­
ponya ile , kapitalist ülkelerle askeri ittifaklar
Bir süre önce Çin'le Japonya arasında barış kurmaz.,,
ve dostluk anlaşmasının imzalanması da. aynı Böylece görüşmemiz sona erdi. Geng Biao
mücadelenin bir parçasıydı. Anlaşmada hege­ yoldaş büyük bir alçak gönüllülükle bizi kapıya
monyacılığa karşı mücadeleyi öngören bir mad­ kadar uğurladı. Her ikimizi ayn ayn hararetle
de vardı. Elbette ABD de Çin ile Japonya ara­ kucakladı.
sındaki bu anlaşmadan memnundu. Çünkü Büyük Halk Sarayından ayrıldık.
ABD, Çin'le Japonya arasındaki ilişkilerin geliş­
mesi sayesinde Japonya'nın Sovyetlere yaklaş­
masının önlenebileceğini düşünüyordu. Çin, Ja- Mehmet Ataberk - Nuri Çolakoğlu

. . ":· .�:·· ·=·�:*i%iWl ,,


·��MMW.Atfüii":.::.
. .
· ,

AVDI N LI K
YAYINLARI 1
��fü;fü

Cin •

Komünist
Partisi
·:
1 1 . Milli
::ı;:·· ·
�$� :

Kongre 1
���

Belgeleri
'·;:::- ·
Dörtlü Çeteyi

20 l i ra
1ilt
�:::�
eleştiren belgeler

Genel Oagıtım: TÜR-DA, w.tf:


�=� 43
Doğu Almanyalı Tarihçi
Prof. Dr. Ernst Werner ile
Türkiye Tarihi Ü zerine Görüşme
(leipzig'de Yapılmıştır)

YILDIRIM DAGYELİ
Prof. Dr. Ernst Werner, Orta Çağ tarihi ile yakından ilgilenen bir ailenin
çocuğu olarak 1920 yılında Çekoslovakya'nın Kuzey Bohemya bölgesinde doğdu.
Burada iktisat Lisesini bitirdı. Savaştan sonra Doğu Almanya'ya yerleşti. Öğ­
renimine Doğu Almanya'da üniversitenin tarih bölümüne yazılarak devam etti.
Tarih bölümü öğrencisi ve daha sonra genç bir araştırmacı olarak Fransa,
İtalya ve Balkan Orta Çağ tarihi ile ilgilendi. Orta Çağdaki halk hareketlerini
inceledi. Fransa ve ltalya'daki toplumsal-dinsel halk hareketleriyle ilgilenirken
Bogumil Hareketi dolayısıyla Balkanlar'daki ha!lı hareketlerini incelemeye baş­
ladı.
Bulgarca öğrenere� Bulgaristan ve Yugoslavya'daki urca Çağdakı rıalk hare­
ketlerini araştırdı. .. Bunun yanı sıra Balkanlar'da siyasi ilişkiler ve merkezi ikti­
dar sorununa ilgi duydu. Balkan tarihinin Türk tarihinden ayrılmaz olduğunu
tespit ederek Türk tarihi üzerine çalışmalara başladı.
1956 yılında Orta Çağ Tarihi profesörü oldu. 1960 yılında bugün hala görev
yaptığı Leipzig'deki Karl Marks Üniversitesine Rektör Yardımcısı oldu. Bu dö­
nemde Türkiye'nin Orta Çağ tarihi üzerine çalışmalarını derinleştirdi. 1 966 yı­
lında Bir Büyük Devletin Doğuşu: Osmanlılar ( 1300-1481) adlı kitabını yazdı. Ken­
di deyişiyle daha bazı şeyler yazmak isterken, 1967 yılında iki yıllılı dönem için
Leipzig Karl Marks Üniversitesi Rektörii oldu.
Rektörlük döneminden sonra Orta Çağda Alman tarihini h azırlayacak bir
komisyona seçildi. Böylece Türkiye üzerine çalışmalarına ara vermek zorunda
kaldı. Bu dönemde yine de Türkiye'de Orta Çağdal�i çeşitli halk hareketleri üze­
rine makaleler yazdı, konferanslara katıldı.
Pro;. Dr. Ernst Werner. son olarak. şu sıralarda Doğu A lmanya'da satışa
çıkacak Tür/tiye tarihi üzerine bir el kitabı hazırladı.
Prof. Dr. Ernst Werner'in Bir Büyük Devletin Doğuşu: Osmanlılar 0300-148 1 )
adlı kitabının bir özeti. 1 968 yılında Doğu Perinçek tarafııidaıı Ankara Hukuk
Fakültesi Dergisi'nde Werner' e göre Osmanlı Feodalitesi» başlığı altında yayın­

lanmıştır.

SORU : Sayın Prof. Ernst Werner, siz Türki­ dunuz, uzun yıllarınızı tarihin karanlıklarına
ye tarihi üzerine değerli araştırmalarıyla tanı­ gömülü gerçekleri bulup çıkarmaya verdiniz?
nan bir bilim adamısınız. Bir Büyük Devletin Prof. Dr. Ernst Werner: Ben, Orta Çağ tari­
Doğuşu: Osmanlılar (1300-1481 ) adlı her yerde hini inceleyen bir aileden geliyorum. Ailemiz,
aranan ve şu an ikinci baskısı da tükenmiş olan adına Mediavistik denilen bu bilim dalıyla eski­
bir kitap yazdınız. Aynı zamanda Şeyh B edret­ den beri uğraşagelmiştir. Bizim evde Batı Avru­
tin ve diğer Anadolu isyanları üzerine birçok pa Orta Çağ tarihi ile ilgilenilirdi. Türkiye tari­
makaleleriniz var. Bir Alman olduğunuz halde hiyle ilgilenmem, araştırma.lan karşılaştırmam
nasıl oldu da Türkiye tarihine bu kadar ilgi duy- yoluyla oldu. O zamanlar, uygarlaşmamış halk-

44
ların devlet haline geliş süreçleriyle ilgileniyor­ miyeti değil, bir sınıfın diğer sınıf üzerindeki
dum. Engels'in belirttiği «Yakın Doğuya toprak hakimiyeti idi. Bunu Büyük Bir Devletin Doğu­
mülkiyetini Türkler getirmiştir,. olgusundan yo­ şu: Osmanlılar C l300-1481 J adlı kitabımda özel­
la çıkarak, bunun aynntılannın neler olduğu­ likl e vurguladım. Anadolu'daki Türk Hıristi­
nu merak ettim. Türk tarihi ile ilişkiye geçmem yan reaya arasında sömürülen halk tabakası
de böyle oldu. Ancak güçlüklerle karşılaştım. olarak mutlak bir benzerlik bulunduğunu gös­
Yaşım ilerlemiş olmasına rağmen Türkçe öğren­ termeye çalıştım. Aynı zamanda Hıristiyan ha­ ·

mek zorundaydım. Burada Türkçe öğrenmek kim sınıflarının yenildikten sonra nasıl Türk
olanağına da sahip değiliz. Bu da Türkçe öğren­ hakim sınıflarıyla kaynaştığını ortaya koydum.
memi iyice zorlaştırdı. Öğretmensiz kendi kendi­ SORU: Türkiye'de bazılan da Türkiye'de
me kitaptan öğrenmeye başladım. Esasen Türk feodalizm olmadığını, Asya Tipi Üretim Tarzı
tarihine şöyle bir göz atmak istiyordum. Fakat olduğunu i leri sürüyorlar. Buna ne diyorsunuz?
bu alan ve özellikle sizin halkınızın tarihi öyle Prof. Dr. Ernst Werner: Asya Tipi Üretim
ilgimi çekti ki , uzun süre buradan ayrılamadım Tarzı, büyük yankılar yaptı. Bizde Doğu Alınan­
ve Türkiye'de kaldım. CProf. Ernst Werner cTür­ ya'da bile. Bu kavram, Orta Çağ Yakın Doğusu
kiye'de kaldım ,, derken gülümsedi. Çünkü Tür­ için kullanılamaz. Avrupa için ise zaten söz ko­
kiye'ye hiç gitmemiş ! Kendisini AYDINLIK adı­ nusu olamaz. Çünkü bu kavram bir şey ortaya
na Türkiye'ye davet ettim. Ancak Türkiye'ye gi­ çıkaracağına daha da karmakarışık hale getir­
decek olanların Doğu Almanya'da çiçek, sanlık mektedir. Marksist tarihçiler, yaptıkları araştır
ve kolera aşılan olmaları gerekiyormuş. Kendi­ malarla sosyo ekonomik ilişkilerin tüm Batı Av­
si ise şeker ve bir çeşit kan hastası olduğundan, rupa'da, genel olarak Avrupa'da ve hatta Rusya'
bu aşılan yaptıramıyor. Bu yüzden de çok iste­ da birbirine benzediğini ortaya koymuşlardır.
mesine, özellikle Topkapı Müzesini görmek iste­ Eğer her ülke için özel bir tarzdan söz edilecek
mesine rağmen davetimizi kabul edemeyeceğini olsa ve bu ülkelerin özellikleri Güney Avrupa
üzülerek bildirdi. Prof. Ernst Werner, Türkçe­ tarzı, Almanya tarzı, Rusya tarzı, Asya Tipi Üre­
yi sözlük yardımıyla okuyup anlıyor. Ancak tim Tarzı şeklinde abartılarak vurgulanacak
cümle kurup konuşamıyor! Daha hiç Türkçe ko­ olursa, bu üretim biçimi teorisinden vazgeçmek
nuşulduğunu duymamış ! Ama birçok Türkçe demek olacaktır. İnanıyorum ki, kitabımda Ana­
terimi ve ismi, aynı bizim gibi söylüyor! ) dolu Selçuklu �e Osmanlı devletlerindeki üretim
SORU : Biraz önce Engels'in ·Yakın Doğuya biçiminin feodalizm olduğunu kanıtlarıyla orta­
toprak mülkiyetini Türkler getirmiştir» diye ya koymuş bulunuyorum. Buralarda söz konusu
yazdığını söylediniz. Oysa Türkiye'de bazıları, olanın feodal toplum olduğunu, bu toplumda sı­
Osmanlılarda miri toprağın «bütün halkın ortak nıfların bulunduğunu ve sınıf mücadelesinin
malı» olduğunu ileri sürüyorlar. Dirlik sahip­ zaman zaman şiddetlenerek halk isyanlan hali­
lerinin toprağın özel malikleri olmayışından ve ne dönüştüğünü tarihi belgelere dayanarak ka­
siyasi yetkilerin merkezi devlette toplanmış ol­ nıtladım.
masından «Osmanlı toplumunda sınıfların ol­ SORU: Kitabınızda belirttiğiniz üzere, Sel­
madığı", «feodalite olmadığı» sonucunu çıkarı­ çuklular Anadolu'ya geldiklerinde yerli halkın,
yorlar. Osmanlı feodalizmini konu alan kitabı­ yani Bizans hakimiyetindeki Rumların bir di­
nızın alt başlığı ise, cTürk Feodalizminin Doğu­ renmesiyle karşılaşmadılar. Hatta kitabınızın
şu üzerine» dir. İleri sürülen bu fikirleri nasıl bir yerinde Osmanlı akıncılarına karşı gönderi­
değerlendiriyorsunuz? len Bizans komutanlarının Türk tarafına geçti­
Prof. Dr. Ernst Werner: İl eri sürülen bu fi­ ğini yazıyorsunuz. Nasıl oluyor da Rum köylü­
kirleri Türkiye tarihi açısından tamamen yanlı ş leri topraklarını istilaya gelen Türklerin tarafı­
ve belli ölçüde gerici olarak değerlendiriyorum. na geçebiliyorlar? Bizans ile Selçuklu ve Os­
Anadolu Selçuklularında ve Osmanlılarda ikti­ manlı feodalizmi arasındaki fark ne idi?
dar, bir halkın diğer bir halk üzerindeki, örne­ Prof. Dr. Emst Werner: Burada Doğu ve Ba:
ğin Türklerin Balkan halkları üzerindeki haki- tı Anadolu arasında aynın yapmak gerek. Doğu

45
* BORA

Anadolu Bizanslılar tarafından olağanüstü ağır nıma göre Nizam-ül Mülk'te önemli rol oyna­
bir şekilde sömürülmekteydi. Orada kısmen des­ mış olş.n bir nokta da, onun göçebeliğe, Yörükle­
pot denilebilecek bir rejim vardı. Türkler, yani re karşı tutumudur. O, bu göçebeleri ya belli öl­
o zamanki adıyla Selçuklular, o zamanlar he­ çüde tarafsızlaştırmak ya da savaşlarda kullan­
nüz Bizanslılannki gibi bir devlet yapısı yarat­ mak istiyordu. Fakat hiç bir şekilde siyase�e sok­
mamışlardı. Bu bakımdan onlarda sömürü oranı mak istemiyordu. Nizam-ül Mülk işte bunun
oldukça düşüktü. Vergi çeşitleıi azdı. Bizanslı­ için güçlü bir devlet düzeninden yanaydı.
ların vergi sistemi is e haddinden fazla kanşıktı. Ancak bunun feodalizm ile doğrudan bir
Türklerin vergi sistemi basitti. Vergi olarak bel­ ilişkisi olduğunu söyleyemem. Feodalizm, sosyo­
li başlı bir haraç vardı. Bu bakımdan istilacıla­ ekonomik bir biçimdir. Gelişme süreci içinde or­
rın istilacı olarak değil de, kurtarıcı olarak gö­ taya çıkar. Yukarıdan getirilemez. Onu bir dev­
rülmesi l<olayca anlaşılabilir. Zaten halk, Bi­ let adamı bile getirip yerleştiremez. Bir devlet
zans'ı sömürücü ve işgalci olarak görmekteydi. adamı , böyle bir ortamda ancak hızlandırıcı bir
Bu bölgede oturanlar, yalnız Rumlar değildi. etken olabilir, teşvik edici bir rol oynayabilir.
Rumlaştınlmış uygarlaşmamış halklarla Anado­ Nizam-ül Mülk'e gelince, onun yalnızca büyük
lu'nun esas yerli halkı da bu bölgenin nüfusunu bir imparatorluk kurma hayalinde olduğunu
oluşturuyordu. söyleyebilirim. O, büyük bir imparatorluk, git­
Batı Anadolu'da durum şehirler yüzünden tikçe yayılan bir imparatorluk, büyük bir dev­
değişikti. Şehirlerin nüfusunu oluşturan Rumlar let, hiç de küçük olmayan bir toprak hayal edi­
Türklere karşi idiler. Çünkü bu şehir halkı yö­ yordu. Bu yüzden de devlet işleıinde merkezili­
rüklere karşı idi. Yörüklerle köylük alanlarda ğj haddinden fazla vurguluyordu. Ancak bu mer..:
ve şehirlerde oturanlar arasındaki zıtlığı gör­ keziliğin mutlaka feodal ilişkilere hizmet ettiği
mek lazım. Burada bir şeyi vurgulamak isteıim: söylenemez. Türkiye'de görüldüğünün aksine,
Türklerin Anadolu'yu istila etmesi, sıradan bir gelişmiş bir feodalizmin mutlaka güçlü bir ba­
istila, bir fetih değil , gerçek anlamda yerleşmek şa ihtiyacı yoktur. Bölgelere yayılabilir, dağıla­
üzere topraklan ele geçirmektir. Yani bir çeşit bilir. Marks bir seferinde 19. yüzyıl Türkiyesini
iç göç, yeniden yerleşme. Bunun için Türkiye İspanya ile kıyaslayarak İspanya hakkında böl­
talihinin Selçuklularla başladığını özel olarak ge beylerinin bölgelerinde devlet iktidarını ta­
vurguladım. Anadolu, Selçuklularla birlikte et­ mamen uyguladıklarını, yani sömürülen köylü­
nik olarak, fakat özellikle dil bakımından Türk­ leri ezdiklerini ve bunun için de köylüleıi silah­
leştirilmeye başlanmıştır. sızlandırmalarının yettiğini y�zmıştı. Bu bakım­
SORU: Bildiğiniz gibi Selçuklu devletinin dan Türkiye'de feodalizmin gelişmesini Büyük
tarihinde Nizam-ül Mülk adında bir başvezir Selçuklu devletinin başvezirinin müdahalesinin
vardır. Nizam-ül Mülk, güçlü bir merkezi dev­ sonuçlan olarak değil de, bir süreç olarak ola­
let düzeni kurmak için çalıştı . Hatta o zamana rak görüyorum.
kadarki halk isyanlarından çıkan dersleri top­ SORU : Kitabınızda Moğolların 13. yüzyılın
ladı ve Siyasetname adlı kitabında böyle isyan­ ilk yarısındaki Anadolu'yu istilalarına büyük
ların olmayacağı devlet düzeni önerilerinde bu­ bir yere veriyorsunuz. Size göre bu Moğol isti­
lundu. Size göre Nizam-ül Mülk Türkiye tarihin­ lası ve sonra Anadolu'nun uzun süre Moğol iş­
de feodalizmin gelişmesine hizmet etmiş midir? gali altında kalması Türkleıin siyasi ve iktisadi
Prof. Dr. Ernst Werner: Nizam-ül Mülk bakımdan gelişmesine ne gibi etki yapmıştır?
İran'dan gelmiştir. Türk değildir. O, eski istibdat Prof. Dr. Ernst Werner: Moğol istilası ve iş­
(despotluk> yöntemlerini yakından tanımaktay­ gali, gelişmeyi en azından zaman açısından ileri
dı. Bu istibdat yöntemlerini Selçuklulara getir­ atmıştır, ertelemiştir. Bununla birlikte gelişme­
di. Öte yandan Nizam-ül Mülk, Anadolu Selçuk­ nin engellenmesi Orta Asya'daki ve Çin'deki ka­
lulannın değil, Büyük Selçukluların başveziri dar korkunç boyutlara ulaşmamıştır. Oralarda
idi. Bu yüzden belli başlı görevi, boyunduruk al­ Moğol istil�sı, nüfusun onda sekizini ortadan
tına alınan halkları baskı altında tutmaktı. Ka- kaldırdı. Selçuklu devletinde ise, merkezi or-

46
Prof Dr. Ernst Werner ile görüşme

Prof. Dr. Emst Wernerı Gerçekten de o


dönemde Selçuklular hemen hemen hiç diren­
mediler. Bunun nedeni ise, birinci olarak Selçuk­
lu İmparatorluğu içindeki feodal parçalanma,
ikinci olarak da, bugün kullandığımız bir deyim­
le söyleyecek olursam, feodal parçalanma dola­
yı sıyla bir devlet bilincinin olmayışıdır. Devletin
iki görevi vardır: Biri, dışa karşı sınırlan güven­
CE. altında tutmak; diğeri, içte baskı kurmaktır.
Selçuklu devleti 13. yüzyılda sınırlarını dışa kar­
şı güvence altında tutma görevini yerine getir­
miyordu. Çeşitli nedenler dolayısıyla iktidar iş
yapamaz durumdaydı . Gerçek bir merkezi dev
let iktidarı kalmamıştı. Sömürü devam etmek­
teydi, ama iktidar bunu bile korumaktan aciz­
di. Bu yüzden Moğolların Anadolu'yu istila et­
mesi kolay oldu.
Ancak Moğol beyleri, İlhanlar ülkeyi yönet­
meye başladıklarında ister istemez Moğollara·
karşı tepki yükselmeye başladı. Durum gittikçe
g
gerginleşti. İşte bunun için Mo ollara karşı dö­
ğüşen Cimri'nin geniş bir hareket, gerçek bi:ıt
Doğu Almanyalı Tarihçi halk hareketi yaratması bir rastlantı değildir.
Prof. Dr. Ernst Werner Cimri, hem Moğol istilacılanna, hem de Selçuk­
lulara karşı savaştı. Başkent Konya'yı bile aldı.
tadan kaldırdılar. Denilebilir ki, bundan sonra Bunun üzerine Moğollar ve Selçuklular, tüm as­
Türk tarihi sınır boylarında, uçlarda devam etti. keri güçlerini birleştirip Cimri'ye saldırdılar.
Moğol istilasının Anadolu'da İran ve Orta Asya' Ancak güneydoğuya çekilen Cimri'yi takip et­
daki kadar korkunç ve feci boyutlara ulaşma­ meye cesaret edemediler. Konya'yı tekrar ele
masının nedeni, Anadolu'ya Moğol ordularının geçirmekle Moğol istilacılarına karşı direnmenin
ana kolunun değil de, sadece bir yan kolunun, sena ereceğini düşünüyorlardı. Fakat ne Mo­
öncülerinin gelmiş olmasıdır. Yine de Selçuklu­ ğollar, ne de onlara boyun eğen Selçuklular ra­
ların merkezi i ktidarı yıkıldı. Böylece batı sınırı­ hat yüzü göremediler. Cimri, her yana haberci­
na doğru bir y er değiştirm e başladı. Bunun so­ ler saldı. Taraftarlarını topladı. Uç beylerini ka­
nucunda da Anadolu beylikleri ortaya çıktı. zandı. Nihayet Karahisar yakınlarında Moğol­
Moğol istilasının bir sonucu da, Türk dilinin Selçuklu ordularıyla bir savaşa tutuştu. Bu sa­
VP kültürünün ön e çıkması, Fars dili ve kültü­ vaş, her iki taraf için de çok ağır kayıplara yol
rünün Anadolu'da gerilemesidir. Farsça ve İran açtı. Cimri yenildi. Selçuklu Sultanı da Moğol
kültürü, Selçuklularda hakim dil ve kültür idi. istilacılarına karşı savaşan bu kahramanın de­
Selçuklular Farsça konuşmaktaydı. Mimari ve risini ayağından başına kadar yüzdürdü. İçine
sanat İran tarzındaydı. Gerçi Şaman kültürünün saman doldurup şehir şehir gezdirdi. Böylece
de kalıntıları vardı. Fakat genel olarak hakim Moğollara. ve kendisine karşı ayaklananlara
olan Fars kültürü idi. Artık istilayla birlikte bu gözdağı vermek istiyordu.
da sona eriyordu. Başka bir şekilde ifade edecek Cimri'nin hareketi, Moğol istilacılarına kar­
olursam. Türkleşme ve Türkleştirme başlamıştı. şı gerçek anlamda halk hareketi idi.
SORU : Size göre Selçuklu Sultanlığının Mo­ SORU: · Yukarıda Moğol istilasıyla birlikte
ğol istilasına karşı bir direnm e göstermemiş ol­ Anadolu'da Fars kültürünün de gerilemeye baş­
masının nedeni nedir? ladığını söylediniz. Kitabınızda Anadolu'da Fars

47
* BORA

kültürünün yayıcısı Mevlana'yı olumsuz değer­ sınıf düzenini yıkmaya yönelmemişti. Osmanlı

lendirmektesiniz. Size göre Mevlana Türkiye Hanedanını safdışı ederek devlet düzeninde ıs­

tarihinde nasıl bir rol oynadı? lahat <reform) yapmayı amaçlıyordu. Ona göre

Prof. Dr. Ernst Werner: Onu İranlı olduğu Osmanlı Hanedanı ortadan kalkmalıydı. Bal­

için olumsuz olarak değerlendirmedim. Böyle kanlar'daki Slavlarla da anlayış ve hoşgörü

değerlendirmemin nedeni, onun yaydığı din içinde geçinilmeliydi. Yani bir bakıma o toprak­

kurallarının doğrudan doğruya hakim sınıflara ları fethedenlerle o topraklarda eskiden beri

hizmet etmesidir. Mevleviler, hakim sınıfların, yaşayanlar birleşmeliydi. Fakat bu, · Mevleviler­

önce Selçukluların, sonra da Moğolların mütte­ de olduğu gibi yukarı kademed e birbirlerine

fikleri idiler. Hiç bir zaman aşağı tabakalara hoşgörü göstererek olmamalı, tam tersine aşağı­

inmediler. dan olmalıydı. Yani Balkan Slavları siyasi ey­

Mevlevilerd e belki tek olumlu olabilecek lemlere çekilmeliydi. Böylece aynı zamanda Av­

yan, onların panteist• öğretiden hareket etme­ rupa'nın yeni yeni başlayan sömürge düzeninin

lPri ve ellerini Hıristiyanlığa da uzatmalarıdır. karşısına bir güneydoğu Avrupa bloku çıkmış

Kitapta da yazdığım gibi, Mevlana'nın ölümü olacaktı. Tabii bu, belli ölçüde bir çeşit yeni bir

üzerine Hıristiyan keşişler de gelip ağlamışlar­ din olacaktı. Ve bu dinin temelleri İslam ile Or­

dır. Ancak bu dini hoşgörü ile Şeyh Bedrettin' todoks Hıristiyanlıkta yatacaktı. Katolik dininin

deki hoşgörü aynı değildir. Bunun sınıf niteliği­ hakim olduğu ülkelerin karşısına dikilecekti.

ni vurgulamak gerek. Bu yüzden Mevlana'yı ha­ Bu durumu Şeyh Bedrettin'in sahip olduğu bü­

kim sınıflar safında değerlendirdim. yük bir görev olarak ve o zamanın koşullan

SORU: Öte yandan kitabınızda Şeyh Bed­ içinde gerçek tarihi bir alternatif olarak görü­

rettin, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'i yorum. Bu, Börklüce Mustafa'nın övdüğü sınıf­

olumlu olarak değerlendiriyorsunuz . . . sız toplum gibi bir ütopya, bir hayal değildi. Börk­

Prof. Dr. Ernst Werner: Evet, Şeyh Bedret­ lüce Mustafa'nınki başarısızlığa mahkum bir

tin'i olumlu değerlendiriyorum. Yakında kitabı­ davranıştı. Fakat Şeyh Bedrettin'in istediği dü­

mın üçüncü baskısı çıkacak. Onda elim e geçen zeni olanak dahilinde görüyorum. Bu bakımdan

yeni malzemelere dayanarak Şeyh Bedrettin onun yenilmiş olması gerçekten çok acıdır. Eğer

bölümünü daha da genişlettim. Şeyh Bedrettin Şeyh Bedrettin kazanmış olsaydı. Balkan halkla­

ve Börklüce Mustafa isyanını, tüm Türkiye tari­ rı, aynı zamanda Türk halkı daha sonraki yıllar­

hinin en önemli olayı olarak görüyorum. Ben de da çekmiş olduklarını çekmemiş olacaklardı. Siz­

Münih'te yaşayan ve Şeyh Bedrettin üzerine bir leri Şeyh Bedrettin gibi bir kişiye sahip olmak

inceleme yazmış olan Fransız Babinger'le birlikte, tan dolayı kutlarım !

Şeyh Bedrettin'in dünya tarihinin en önemli Türkiye halkının tarihi yeniden yazılmalı­

kiş!lerinden biri olduğu görüşündeyim. O ya­ dır. Bu, Türkiye Marksistlerinin bir görevi ola­

kın zamana kadar büyük ölçüde karanlıkta kal­ �ak durmaktadır.

mıştır. Bir üniversite öğrencisine, örneğin bizim SORU: Söz Şeyh Bedrettin'in isyanından açıl­

burada Doğu Almanya'da, uŞeyh Bedrettin kim­ mışken Türkiye tarihindeki isyanlar üzerine yü­

dir· diye soracak olsanız, kim olduğunu bile­ rütülen olumsuz bir değerlendirme hakkında

mez. Sanır ki, dünyada bir tek Thomas Münzer görüşünüzü öğrenmek istiyoruz. Bazıları, Celali

yaşadı ! İsyanlarını olumsuz olarak değerlendiriyor­

Şeyh Bedrettin'i Börklüce Mustafa'dan bi­ lar ve Türkiye'de kapitalizmin gelişmesini en­

raz farklı görüyorum. Bunu kitabımın üçüncü gellediğini ileri sürüyorlar. Siz ne diyorsunuz?

baskısında daha geniş olarak açıkladım. Şeyh Prof. Dr. Ernst Werner: O dönemlerde Türk­
Bedrettin'i bir ıslahatçı <reformcu) ve siyaset­ kiye'de kapitalizmin gelişmesi hiç de söz konu­

çi olarak görüyorum. O, Börklüce Mustafa gibi su değildi. Celali İsyanlarına gelince, bunlaı
kendiliğinden köylü isyanları idi. Aynı köylü

* Panteizm, tabiatüstü bir varlığ ı reddede­ isyanları Batı Avrupa'da da İngiltere'de 1381'de,

rek Tanrıyı tabiatla özdeşleştiren felsefe akımıdır. Almanya'da 1525'te vardı. Bütün bu köylü is-

48
Prof Dr. Emst Wemer ile görüşme

yanlan Türkiye'de olduğu gibi yenilgiyle so­ pa feodalizminden ayırıyordu.


nuçlandı. Zafer kazanan hiç bir köylü isyanı ol­ SORU: Bugün Türkiye'de Kürdistan'ın Tür­
madı. Fakat bu isyanlar yüzünden d unun hiç de kiye'nin sömürgesi olduğunu ileri sürenler var.
kötüleşmedi, gelişme durmadı. Ancak isyanla­ Siz Osmanlı devletine tabi beyliklerle, özellikle
rın bastınlmasınden sonra Batı Avrupa'da Tür­ Balkanlar'daki beylerle merkezi devletin ilişkile­
kiye'den farklı olarak görülen şey, hukuki ve rini ayrıntılarına kadar araştırdınız ve kitabı­
iktisadi durumun iyileşmesidir. Bu da, sınıf mü­ nızda bu konuda geniş bilgiler verdiniz. Bu Kür­
cadelesinin boşuna olmadığının, ilerlemeye hiz­ distan'ın Türkiye'nin sömürgesi olduğu görüşü­
met ettiğinin kanıtıdır. ne n e diyorsunuz? Kürt beylikleri ile Osmanlı
Bu mücadelelere sebep olan şey, köylülerin devletinin ilişkileri ne çerçevede idi?
ürettiği artı-üründür. Kim alacak bu artı-ürü­ Prof. Dr. Ernst Werner: Özel olarak Kürt
nü? Hepsini derebeyi mi alacak, yoksa bir kısmı sorunu ile ilgilenmedim. Kitabım ise 1481'e ka­
köylüye mi kalacak? Köylüye düşen kısım bü­ dar geçen zamanı kapsamaktadır. Kürt sorunu
yüdükçe toplumun biçimlenmesi de o kadar ise, çok çok daha sonra ortaya çıkmıştır.
ilerici bir şekil almaktadır. Bunu İngiltere ve Bu zaman içind e bir sömürgeden söz edile­
Fransa için gayet kolay kanıtlamak mümkün­ mez. Osmanlı devletinin Kürdistan'da veya baş­
dür. ka bir yerde sömürgeye sahip olması söz konusu
Türkiye'ye gelince, buradaki isyanlar, ya olamaz. Kürdistan'da uygulanmış olan siyaset,
kendiliğinden köylü isyanları idi ya da göçebe­ Osmanlı devletinin Balkan beylerine karşı uy­
lerin ayaklanması. Özellikle Celali İsyanları sı­ guladığı siyasetin aynısıdır. Hiç bir değişiklik
rasında bu ikisi birbirini peşpeşe izlemektedir. yoktur. Bu, ikili bir siyasettir: İlkönce yenmek,
Bu isyanların hedefi, Batı Avrupa'da olduğu haraca bağlamak, devletin parçası haline getir­
gibi haddinden fazla sömürüdür. Ama sonuç mek, İslamlaştırmak veya yok etmek. Bu, gayet
Batı Avrupa'dald gibi değildir. İsyanların sonu­ tipiktir. Arnavutları ele alacak olursak, İslam­
cunda durum hiç olmazsa nispeten iyileşmemiş, laştırma yoluyla devletin bir parçası haline gel­
daha da kötüleşmiştir. Yoksulluk daha da art­ diler ve Osmanlı iktidarının temel direği oldu­
mıştır. lar. Yahut Boşnaklar. Boşnaklarda durum daha
Gerçi 1610'dan sonra sômurü oranında bir açık görülmektedir. 18. yüzyılda Osmanlı aleyh­
azalma gôrülmiiştur. Bundan sonra gelen 20 yıl tarı akım çıkana kadar Boşnaklar arasında bu
içinde ise koylü ekonomisinde bir canlanma ol­ durum sürdü.
muştur. Bunu kanıtlamak gayet kolaydır. Bu­ Osmanlı devletinde sömürgeden veya s�­
nunla birlikte liakhn sınıflar Türkiye'de genel mürgeleştirmeden söz eden gorüşler, temelsiz­
olarak köylülerin elinden tüm artı-ürünü al­ dir, o zamanın gerçeğiyle uyuşmamaktadır.
mayı başarmışlardır. Bu da tekrar eski ortama SORU: Kitabınızda ve daha sonra yazdığınız
dönmeye götürmüştür. birkaç broşürde Anadolu'daki halk ayaklanma­
O zamanlar kapitalizmin gelişmesinden ve­ larına önem verdiğiniz görünüyor. Fakat aynı
ya doğmasından zaten söz edilemezdi. Bir kere, yazılarda bu halk hareketlerinin hepsinin dini
kapitalizm. hatta ilkel kapitalizm Türkiye'de çok bir kisvesi bulunduğunu belirtiyorsunuz? Bu
geç ortaya çıktı. İkincisi ve üzerinde çok önem­ nereden gelmektedir?
le durduğum bir nokta da, kapitalizmin Türki­ Prof. Dr. Emst Wemer: Türkiye'de hiç duy­
ye'de dış bölgelerdeki, fethedilmiş bölgelerde­ madım. ama Orta Çağda Avrupa'da tanrıtanı­
ki tabakalar arasında. örneğin Balkan Slavları maz Cateistl halk hareketleri de vardı. Ancak
arasında gelişmeye başlamış olmasıdır. Yani hiç bir yankılan olmadı. Halk arasında bir etki­
Türk hakim sınıfları, tüccarları vb. arasında leri olmadı. Bunlar, çok küçük aydın gruplarıy­
gelişmemiştir. Marks'ın cDoğu Sorunu• yazıla­ dı. 1270'de Paris'teki Latin İbnl Rüşdçülerl gibi.
rında 19. yüzyıl Türk feodalizminin askeri feo­ Şunu göz önünde bulundurmak lazım: Orta
dalizm olduğunu yazıyordu. Bu ·nitelik, gerçek­ Çağda dini kisveye bürünmemiş bir kitle hare­
ten Türk feodalizmini esas itibariyle Batı Avru- keti mümkün değildir. Bu, o zamanlar insanla-

49
· * BORA

rın teknik ve bilimsel gerilikleri dolayısıyla do­ bir soru ! Demin bir soruda cevaplandırdığım
ğaya hakim olamamalarıyla bağıntılıdır. O za­ üzere Marks'ın kullandığı askeri feodalizm te­
manlar, yani 14. ve 15. yüzyıllarda A vrupa'da ve rimindeki askeri unsur gerçekten mevcuttu. Al­
Osmanlı devleti topraklarında devrim koşullan manya' da, Fransa'da şövalyelerin, mileslerin
dini şiarları taşımayı kaçınılmaz kılıyordu. Eğer Cün e düşkün askerlerin) hakim sınıfların kişili­
bir hareket kendisinin anlaşılmasını ve halk ği olmuş olmaları, Türkiye'de daha da ileri git­
içinde yankı bulmasını istiyor idiyse, bu şiarları miştir. Hem de o kadar ileri gitmiştir ki, böy­
taşıması kaçınılmazdı. 16. yüzyılda Thomas lesi Avrupa'da görülmemektedir. Ancak Osman­
Münzer, 15. yüzyılda Jan Hus, 15. yüzyılda Şeyh lı feodalizmindeki bu askeri unsurun kökenini
Bedrettin ve Börklüce Mustafa böyle davran­ Türklerin etnik niteliğinde, halkın karakter ya­
mışlardı. Dini görünümleri vardı. Ancak me!'e­ pısında aramd.k istemem. Osmanlı feodaliz­
lenin özü, bu dini kisvenin altında saklı olan­ mindeki askeri unsur, yayılmacılık dolayısıyla
dır. Bunu ortaya çıkarmak da biz Marksist araş­ kaçınılmaz olarak ortaya çıkmıştır. Yayılma, ge­
tırmacılara düşer. Dini görünümlere bakıp kal­ niş bölgeleri içine almaktaydı ve Anadolu ve
ma.malı veya nareketin nedenini dini meseleler­ Rumeli olmak üzere ikili bir niteliğe de sahip­
de aramamalı; meselenin derinine, köküne in­ ti. Hakim sınıflar, bu kadar geniş topraklan el­
melidir. lerind e bulundurabilmek ve yeni topraklan el­
Bu halk hareketlerinin önderleri, halkın ge­ lerine geçirebilmek için iki şey gereksiniyorlar­
lenekleri, görenekleri ve dolayısıyla dini değer­ dı: Devlete hizmetlerinden ötürü aristokrat pa­
leri çerçevesinde hareket etmek zorundaydılar. yesine yükseltilen sipahilere ve her türlü feodal
Yoksa ilgi çekemezler, bir tekke haline gelip, bağı kopartılıp, kışlalara yerleştirilmiş ve sulta­
kaybolup giderlerdi. nın emrine verilmiş olan yeniçeri ocağının ku­
SORU : Son olarak Osmanlı feodalizminin nlmasına.
temel niteliğini ana hatlarıyla çizer misiniz? Sipahiler ve onlarla birlikte devlet görevle­
Prof. Dr. Emst Wemer: Bu zor ve karışık rin e tayin edilen ve artık hepsine birden memu-

AYDINLIK
gazetesi
muhabiri
Yıldırım
Dağyeli
Leipzig'de
Prof. Werner
ile
görüşürken

50
Prof Dr. Ernst Werner ile görüşme

riyet aristokrasisi dediğimiz vezir, beylerbeyi, lardır. Klanlanndan koparılmışlardır. Sultanın


sancakbeyleri, subaşı vb. zümresi, merkezi ikti­ emrine verilmişlerdir ve her an savaşa hazır du­
darın çevresinde toplanmaktaydı ve yeni hakim rumdadırlar. Böylece merkezi iktidarın sipahi­
sınıfı oluşturmaktaydı. A vrupa'da da aynısı var­ lerle birlikte yeniçeriler yoluyla olağanüstü bir
riı. Frank İ mparatorluğunda da aynısı vardı. şekilde güçlendirilmesi mümkün olmuştur. Ye­
Ancak Frank İ mparatorluğundaki bu memuri­ niçeriler, büyük feodal beylerin, yani akıncı ku­
yet aristokrasisi, Türkiye'dekinden, yani sipahi­ mandanların merkeze karşı eğilimlerini etki­
lerden toprağa daha çok bağlı idi, bağlanmış sizleştirme aracı idiler. Bilindiği gibi il. CFatih)
idi. Bunun için de merkezi iktidardan uzaklaşı­ Mehmet zamanında sultanla akıncılar arasında
yordu. Buna karşılık Türk feodalizmi, toprağa büyük bir çatışma başgösterdi. Yeniçeriler, bu
bağlılığı, kök salmayı asgariye indirmeyi başar­ çatışmayı il. Bayazıt döneminde Sultan lehine
dı. Bulgar-Türk tarihi uzmanları Mutafçiyeva sonuçlandırdılar. Sultan il. CFatih> Mehmet, ye­
ile Svetkova, sipahileri «hiç bir zaman doymak niçerilere dayanarak hakim sınıflar lehine, yani
bilmeyen eşkiyalar» diye nitelendirmektedir. büyük toprak sahibi ve iktidarın dayanağı si­
Çünkü sipahilerin topraklan küçük tutulmakta pahiler lehine bir toprak reformu yapmıştır.
idi ve bu yüzden sipahiler kendiliklerinden ga­ Akıncı beylerin topraklarına el koymuştur. İ şte
nimet peşinde koşmak , topraklannı genişletmek bunu, yeniçeri ocağının rolünü Türk feodaliz­
zorundaydılar. Bunun için d e askeri bakımdan minin esas belirtisi alarak görüyorum.
her an harekete geçmeye hazır bulunuyorlardı. Reayaya gelince. Ben bu noktada bir dizi
İ kinci olarak Türk feodalizmini Avrupa feoda­ Marksist araştırmacıyla aynı görüşü paylaşma­
lizminden ayırdetmek için vurgulamak istedi­ dığımı biliyorum. Benim kişisel kanıma göre
ğim nokta, feodalizmin geliştiği 1 481 yılına dek reayanın sömürülmesini olduğundan fazla
angarya çiftliklerinin inşa edilmemiş olmasıdır. abartmamalıdır. Kanımca, Türk feodalizmi hem
Derebeylerinin olmayışıdır. Sipahinin Avrupa' Türk köylüsünü, hem de boyunduruk altına al­
daki angarya ç;iftlikleri düzeninde bir ekonomi dığı halktan daha zalim bir şekilde sömürdü
kurması olanaksızdı. Çünkü yılın büyük bir kıs ­ diyebilmek için , elde bu durumu Avrupa feoda­
mını dışarıda seferde geçiriyordu. Ele geçirdiği lizminin köylüleri nasıl sömürdüğü ile kıyasla­
topraklarla topraklarını genişletemiyor; bunla­ yabilecek belg'3ler olması gerekir. Ondan sonra
rın ortasına kale inşa edemiyordu. Topraklarını ancak böyle genel bir yargıya varılabilir. Her
köylüye yanya veriyor ve ondan rant alıyordu. şeyden önce kronolojik olarak ayırmak gerekir.
Doğal olarak bu, Yakın Doğu feodalizminin bir Örnek olarak feodalizmin yükseldiği, geliştlği

mirası idi. Bu daha önc e Selçuklularda ve Ab­ dönem mi alınmaktadır, yoksa çöküş dönemi mi?
basilerde vardı. İ kta yönteminden bahsediyo­ Arada büyük fark vardır. Türk feodalizminin
rum somut olarak. çöküş döneminde reayanı n sömürülmesi şüphe­
Yeni olan, Avrupa'daki feodal beylere karşı siz gerçekten çok zalimce olmuştur. Bu dönemde
kazanılan büyük zaferlerde önemli rol oynamış sömürü öyle bir düzeye erişmektedir ki, köylü­
bu olan şey ise, yeniçeri ordusunun kurulmuş lerin ekim yapacak tohumluğu bile ellerinden
olmasıdır. Türk feodalizminin önemli bir unsu­ alınmaktadır. Örneğin 16. ve 1 7. yüzyıllarda du­
runu oluşturan yeniçeri ordusu, tüm feodal rum böyledir. İ şte gerçek gerileme başlamıştır!
bağlanndan koparılmış, kışlalara yerleştirilmiş, Buna karşılık yükselme döneminde böyle
sultanın emrine verilmiş idi ve savaş tarihi ba ağır bir sömürüyü kanıtlamak mümkün değil­
kınımdan ilginçtir: Yeryüzünde piyade yeniçeri dir. Aynı şekilde rant biçimini de daha açık bir
ocağı ile başlamıştır. Genel olarak Mediavistik şekilde yerli yerine oturtmak gerekir. Soru,
biliminde, piyadenin Alman ve İsviçre asıllı, pa­ Türk feodalizminin sömürü biçiminin para-rant
ra karşılığı yabancı ülkeler hesabına savaşan mı, yoksa ürün-rant mı şeklinde olduğudur.
askerlerle, Landsknechtlerle başladığı söylenir. Şüphesiz biri veya diğeri değil, her ikisidir. Bu­
Bu yanlıştır. Piyade yeniçerilerle başlamıştır. rada Mediavistik biliminin ileri teknik olan «ta­
Yeniçeriler, tüm aile ilişkilerinden koparılmış- rihi, bir blok olarak alma» yöntemini uygulaya-

51
* BORA

rak araştırma yapılması gerektiği düşüncesinde­ tıranlar, patrisyenlerdi, hür yurttaşlardı. Bu


yim. Romanya'da hakim sömürü biçimi para binalar, onlann iktisadi ve siyasi bakımdan ne
rant, Anadolu'da ürün-rant idi deyip geçmek kadar güçlü olduklannı göstermekteydi. Gotik
mümkün değildir. Demek gerekir ki, şehre ya­ tarzında yapılan bu binalar butj uvazinindir.
kın olan yerlerde para-rant doğal olarak yay­ Türkiye'de ise saray ve camileri Sultan yaptın ­
gındı. Yani değişim (mübadele} sorunu. Şehre yordu.
uzak olan yerlerde ise ürün-rant söz konusuy­
du. Burada ilişkileri geniş olarak ortaya çıkar­
mak gerekir. Bulgar Türkologları ve Osman l
tarihi araştırmacılan, elle �nde bulunan ve ço
ğu açıklanmamış kaynaklara dayanarak bı
- - � - - -- ---�- -------

alanda bir başlangıç yapmışlardır. Bunu artık


sistemli bir şekilde devam ettirmek gerekiyor.
Bir varsayım olarak, Türk reayasının Avrupa

*
köylüsünden daha fazla sömürülmediğini söyle­
mek isterim. Bu, aynntılannı henüz kanıtlaya­
madığım bir varsayımdır. Ancak reayanın duru­
munun kötüleşmesine yol açan başka bir neden
AVDINLIK
vardır. Sömürülen artı-ürün, bir üretime ve üre­
YAVINLARI
tim faaliyetine aktanlamıyordu. Tam tersine sa­
vaş mekanizmasına ve sefahata kanalize edili­
yordu. Artı-ürün tamamen yutulup yok edilmek­
teydi. Kanımca bu nokta, Türk feodalizmini Av­
GEORGE THOMSON
rupa feodalizminden ayıran temel belirtilerden
biridir. Burada hakim sınıflann yatırım sorunu
ve tüccar sermayesinin birikimi büyük bir rol oy­
namaktadır. Türkiye'de tüccar sermayesi de yu­
tulmaktadır! Evet, tüccar sermayesi de askeriye
Ka pita l izm
ve merkezi iktidar tarafından yukanda sözü

ve
edilen alanlar için yutulmaktadır.
lşte bu zor sorunuz için verebileceğim ce­
vap ! Aslıp.da böyle bir soru üzerine günlerce ko­
nuşmak mümkün!
Y. Dağ yeli: Dediklerinize göre
ve Osmanlı İmparatorluğunun diğer başkentle­
İstanbul'da
So n rası
rinde haddinden fazla saray ve cami yapılmış
olması bundan! Oysa Avrupa şehirlerinde tek
büyük bir katedral var. İstanbul'da ise her sul­ Meta Üretiminin Yükselişi ve Çöküşü
tana ait bir saray veya koca bir cam i . . .
Prof. Dr. Ernst Wemer: Avrupa'daki kated­
ralleri burjuvazi yaptırdı . . .
Fia tı : 25 Lira
Y. Dağyeli : Feodal aristokratlar yaptırma-
dı mı?
Prof. Dr. Ernst Werner: Strazburg Münster'i,
Köln Dom'u gibi katedralleri burjuvazi yaptırdı.
Genel Dağıtım: Tür-Da
Bunlar, burjuvazinin gücünün ifadesiydi. Aynı
Hamam Sokak No: 4 Cağaloğlu - İSTANBUL
şekilde burj uvazi Avrupa şehirlerindeki o muh­
teşem belediye binalarını yaptırdı. Bunları yap-

52
Uyanıklığımızı Artıralım ve

Savaşmaya Hazırlanalım

SU SIANG - ÇİEN
Bu makalenin yazarı Sü Siang-çien, Çin Komünist Partisi. Merkez Komitesi
Siyasi Bürosu üyesi, Devlet Konseyi Başbakan. Yardımcısı ve Milli Savunma Ba­
kanıdır. Bu makaleyi, Çin Halk Kurtuluş Ordusun.un. 51 . kuruluş yıldön.ümü do­
layısıyla kaleme almıştır. Makalenin tam metni, Kızıl Bayrak gazetesinin 1978 yılı
8. sayısında yayınlanmıştır. Makaled�n bazı bölümler 1 1 Ağustos 1 978 tarihli
Peking Review · dergisinin 32. sayısında yayınlanmıştır. Peking Review'de yayın­
lanan bölümleri okuyucularımıza sunuyoruz. A ra başlıkları biz koyduk.

Dörtlü Çetenin ezilmesiyle kazanılan tarihi karşı her türlü hazırlığı yapabilmek için hiç va­
zaferden bu yana, başında bilge önderimiz Baş­ kit kaybetmemeli ve sosyal-emperyalizm ve
kan Hua.'nın bulunduğu Parti Merkez Komite­ emperyalizm tarafından başlatılacak bir saldı­
si, yeni dönemin genel görevini tespit etmiş ve n savaşım yerle bir etmek için her zaman hazır
başımıza geçerek yeni bir Uzun Yürüyüş baş­ olmalıyız.
latmış },)ulunuyor.
Belirtmek gerekir ki, yeni Uzun Yürüyüşü­ YENi BiR DÜNYA SAVAŞI
müze hiç de sakin olmayan bir uluslararası or­ KACINILMAZDIR
tamda başlamış bulunuyoruz. Çin'in güçlü ve
modern bir sosyalist ülkeye dönüştürülmesi, Üçüncü bir dünya savaşının patlak verip
halkımızı mutlu eder, düşmanımızı ise korku­ v:ermeyeceği sorunu, bütün dünya halklarını il­
tur. Çin'e boyun eğdirmeyi kafasına koymuş gilendiren bir sorundur. Birinci Dünya Savaşı
olan kudurgan düşman, yıkıcı faaliyetlerini yü­ ile İkinci Dünya Savaşı arasında yalnızca yirmi
rütmekten asla geri durmayacaktır, hatta bu bir yıllık bir ara vardı. İkinci Dünya Savaşının
amacına. ulaşmak için savaşa. bile başvurabilir. sona ermesinden bu yana, ard arda küçük çap­
Başkan Hua, uluslararası durumun derin bir ta savaşlara rastlandığı ve oldukça büyük çapta
tahlilini yaparken açıkça şuna- işaret etmişti: yerel savaşlar verildiği halde, otuz üç yıldır bir
«Devrim etkenleri gelişirken aynı zamanda çok dünya savaşı çıkmadı. Bu durum ne kadar sü­
açık bir biçimd e savaş etkenleri de gelişiyor. rer? Yeni bir dünya savaşını önlemek mümkün
Bir dünya savaşı tehlikesi, dünya halkları için müdür? Bu sorunlar konusunda dünyada farklı
gittikçe büyüyen bir tehlikedir... Başkan Hua, görüşler vardır. Sovyet revizyonistleri, «detant
bizi, cuyanıklık düzeyini yüksek tutmaya ve sü­ kalıcı ve değişmez niteliktedir» ve «bugün ko­
per devletlerin başlatacağı bir saldın savaşına şullar savaşın kaçınılmazlığını ortadan kaldır­
karşı hazırlıklı olmaya.. çağırmıştı. Çin Komü­ maya. elverişlidir,, diye saçmalıyorlar. ABD em­
nist Partisi Merkez Komitesi Askeri Komisyonu­ peryalizmi ise, Sovyetler Birliği ile Birleşik
nun bir toplantısında tespit edildiği gibi, ordu­ Amerika arasında stratejik silahların sınırlan­
yu iyi yönetmek ve savaşmaya hazırlanmak ması konusunda bir anlaşmaya varılması so­
için ana halka olarak sınıf mücadelesine sanı­ nucunda bir dünya savaşının önlenebileceğini
ma ilkesi ve görevini yerine getirmeli, savaşa savunuyor. Bütün bunlar yutturmacadan baş�

53
* BORA

ka bir şey değildir. Yatıştırma siyasetinin Ba­ sosyal-emperyalist bir ülkeye dönüşmesidir. Em­
tıdaki savunucuları, Sovyetler Birliği'yle uzla­ peryalist kamp bölünmüştür, buna karşılık
şarak barış dilenmenin mümkün olduğunu sa­ artık sosyalist kamp yoktur. Dünya hakimiyeti
nıyorlar. için iki süper devlet Sovyetler Birliği ile Birleşik
Marksistlerin görüşüyse bunun taban taba� Amerika arasındaki rekabet ve dünya halkları­
na zıddıdır. Kanımızca, savaş, toplumda sınıfla­ nın bunlara karşı verdiği mücadele, günümüz
rın hala var olduğu bir zamanda iki barış dö­ dünya siyasetinin odak noktası durumuna gel­
nemi arasındaki bir: olgudur. Savaş, siyasetin, miştir.
dolayısıyla da barışın bir devamıdır. Yeni bir Sovyetler Birliği'ndeki toplumsal sistemin
dünya savaşı olsa olsa geciktirilebilir, ama ön­ niteliği değiştiğinden, siyasetleri de değişmiştir;
lenemez. Çin halkı ve dünyanın geri kalan ke­ Sovyetler Birliği, dış ilişkilerinde, vargücüyle
simi barışa karşı yürekten bir sevgi besliyor ve hegemonyacılık ve yayılmacılık uyguluyor.
savaşa karşı çıkıyor. Ama içinde yaşadığımız Sovyet sosyal-emperyalizmi, bir yandan eski
çağ hala Lenin'in tanımladığı gibi emperyalizm çarlann bütün gerici hurdasını devralmış, öte
ve proletarya devrimi çağıdır. Bu dünyada em­ yandan da sırtına sosyalizm pelerini geçirmiş­
peryalizm ve sosyal-emperyalizm vardır. Bu tir. Daha kudurgan, daha maceracı ve daha
toplumsal sistemler değişmedikçe savaş kaçınıl­ aldatıcıdır. ABD'nin dünyadaki durumunun za­
mazdır. İki süper devlet Sovyetler Birliği ve Bir­ yıflamasıyla birlikte, Kremlin kollannı gittikçe
Ş
ıe ik Amerika dünya hegemonyası peşinde ko­ daha uzaklara uzatmaktadır ve Birleşik Ameri­
şuyorlar ve özellikle Sovyet sosyal-emperyaliz­ ka'dan çok daha tehlikeli bir dünya savaşı kay­
mi her türlü yola başvurarak dünyayı hakimi­ nağı haline gelmiştir.
yeti altına almaya çalışıyor. İşte günümüz dün­ Dünya hakimiyeti, vahşice emeller besleyen
yasındaki temel çelişmelerin şiddetlenmesinin ve «Avrupa, Asya ve Afrika'nın tümünü ele ge­
ana nedeni ve dünyadaki huzursuzluğun kay­ çirmek isteyen» Sovyet sosyal-emperyalizminin
nağı budur. İki süper devlet arasındaki gittikçe stratejik hedefidir. Hasmı Birleşik Amerika
keskinleşen rekabetin eninde sonunda üçüncü karşısında, dünya hegemonyası için amansız
bir dünya savaşına yol açması kaçınılmazdır. bir rekabet içersinde siyasi, iktisadi ve askeri
Buna defalarca dikkat çektik. Savaşı pek sev­ yollara başvuruyor. Rekabetin esas hedefi Av­
diğimiz için mi yaptık bunu? Elbette değil. Biz rupa olduğundan, Sovyet sosyal-emperyalizmi,
savaşa kesinlikle karşıyız ve yeni bir dünya sa­ Doğu Avrupa üzerindeki denetimini güvence
vaşına karşı olduğumuz Anayasamızda açıkça altına alabilmek, Batı Avrupa'yı tehdit edebil­
belirtilmiştir. Ne var ki, savaş tehlikesi herke­ mek ve Batı Avrupa ülkelerini bir bir altetme
sin görebileceği nesnel bir gerçekliktir. Biz bu taktiğiyle ilerlemek üzere onların gevşek ve za­
gerçekliği serinkanlılıkla karşılıyor ve döne dö­ yıf durumundan sonuna kadar yararlanabilmek
ne vurguluyoruz, çünkü insanlara yeni bir dün­ amacıyla, silahlı kuvvetlerinin dörtte üçünü
ya savaşına karşı uyanıklık düzeyini yüksek topraklarının Avrupa kesimine ve Doğu Avrupa
tutmaları ve bu savaşın patlak vermesini gecik­ ülkelerine yerleştirmiş bulunuyor. Sovyetler
tirmek için ellerinden geleni yapmaları gerek­ Birliği son zamanlarda saldın ve yayılmasını
tiğini hatırlatmayı amaçlıyoruz. pervasızca ve açıktan açığa hızlandırıyor. Afri­
İkinci Dünya Savaşının sona ermesinden bu ka'da, uyuşmazlık tohumlan saçtı ve anlaşmaz­
yana, son otuz üç yıldır uluslararası durumda lıkları körükledi, savaş alevlerini tutuşturdu ve
çok büyük değişiklikler · meydana geldi. Ülkeler ateşteki kestaneleri toplatmak için Kübalı para­
bağımsızlık, milletler kurtuluş , halklar devrim lı askerleri gönderdi. Güney Asya ve Kızıl Deniz
istiyor; bu, tarihin karşı konulmaz bir akımı bölgesinde, bazı Sovyet yanlısı güçlerin cinayet,
haline gelmiş bulunuyor. ABD emperyalizmi, yıkıcılık ve darbe faaliyetlerini yönetmek ve
kapitalist dünyanın efendisi olma durumunu desteklemek için en vahşice ve kirli yollara baş­
hızla kaybediyor. Daha da belirgin olan ise, dün­ vurdu ve hatta kanlı olaylara katılma.lan ve
yanın ilk sosyalist ülkesi Sovyetler Birliği'nin Sovyetler Birliği'nin güneydeki sıcak sulara

54
Sü Siang-çien, ·Uy arııklıgımızı Artıralım ve Savaşmaya Hazırlanalım»

doğru ilerleyişinin yolunu açmaları için kendi like Kutup Ayısından gelmektedir.
askeri personelini gönderdi. Güneydoğu Asya'
da, yerel hegemonyacılık siyaseti izleyen Viet­ SAVAŞ M Ü CADELEYLE
nam yetkililerini, kışkırtmada bulunmaya, GECİKTİRİLEBİLiR
Kamboçya'ya karşı silahlı istilaya girişmeye ve
.
Do ğu'nun Kübası olmaya teşvik etti ve onları Yeni bir dünya savaşı kaçınılmazdır der­
bu konuda destekledi. İşte özellikle Sovyetler ken, nesnel bir yasadan ve eğilimden söz ediyo­
Birliği'nin bu azgınca saldırılan yüzünden, yeni ruz. Yoksa pek yakında bir savaşın patlak vere­
bir dünya savaşı tehlikesi gözle görülür bir bi­ ceğini kastetmiyoruz. Bugün iki süper devletin
;imde büyümektedir. de zayıflıkları ve güçlükleri vardır. Sovyet sos­
yal-emperyalizmi esas olarak zayıftır ve gücü

SOVYETLER BİRLİGİ SALOIRIDA vahşi emelleri için yeterli değildir. Saldın ve


AMERİKA iSE SAVUNMADADIR yayılma faaliyetlerinde sürekli olarak yenilgile­
re uğramış ve yeni bir dünya savaşı başlatmak
Sovyetler Birliği, dünyaya hakim olma eme­ için dünya çapındaki stratejik mevzilenişini ta­
lini silah zoruyla gerçekleştirmek amacıyla, Bir­ mamlamamıştır. Birleşik Amerika ise bunalım­
leşik Amerika'yla şimdiye kadar görülmemiş lar içindedir ve işleri gittikçe güçleşmektedir.
çapta ve hızda bir silahlanma yarışına girişmiş­ Başkan Mao'nun üç dünyayı ayırdeden büyük
tir. Sovyetler Birliği'nin son birkaç yıldaki aske­ teorisini izler, Üçüncü Dünyayla birleşir, İkinci
ri harcamaları her yıl ıoo milyar ABD dolarını Dünyayı kazanır ve Sovyet sosyal-emperyalizmi
geçiyor; bu, askeri amaçlarla yapılan öteki har­ tarafından izlenen saldın ve savaş siyasetini
camalarla birlikte gayrı safi milli hasılanın yüz­ teşhir etme · ve ona ağır darbeler indirmeye
de 20'sini buluyor. Sovyet Yeni Çarları, dizginini ağırlık vererek iki hegemonyacı devlet Sovyet
koparmış azgın atlar gibi, silahlanmayı ve sa­ ler Birliği ile Birleşik Amerika'ya karşı çıkmak
vaş hazırlıklarını hızlandırmak için ellerinden üzere geniş bir uluslararası birleşik cephe oluş­
geleni ardlanna komuyorlar. Bir gün artık da­ turursak. yeni bir savaşın patlak vermesini ge­
yanamayacak ve savaşı başlatacaklardır. Bu , in­ ciktirmek mümkün olabilir.
san iradesinden bağımsız bir şeydir. Sosyal-emperyalizm ve emperyalizm sorun­
Sovyetler Birliği ile Birleşik Amerika ara­ lara hep kuvvet açısından bakıyorlar. Güçsüzle­
sındaki dünya çapındaki rekabette, her ikisi de re zorbalık ediyor, ama güçlüklerden korkuyor­
bir saldırıya, bir savunmaya geçmektedir, ama lar. Bu karşı-devrimci kuvvet siyasetinin karşı­
esas olarak Sovyetler Birliği saldırıda, Birleşik sına devrimci bir kuvvet siyasetiyle çıkılmalı­
Amerika savunmadadır. Moskova için bir top­ dır. Onlar, dünya çapında bir savaş başlatma­
rak parçasını ele geçirmek demek, Washington' dan önce, dünyanın çeşitli yerlerinde bazı hava
un tabağından bir parça et kapmak demektir. ve deniz üsleri kurmak ve stratejik önem taşı­
Peki, Birleşik Amerika, hala oldukça güçlüyken, yan birtakım yerleri işgal etmek zorundadırlar.
başkalarının kendi elindekini kapmasına nasıl İşte bu yüzden, savaşın patlak vermesini gecik­
bile bile göz yumar? İşte, bu yüzdendir ki, Sov­ tirmek istiyorsak. dünya halklarıyla birlikte
yetler Birliği ile Birleşik Amerika arasındaki çalışarak, iki hegemonyacı devletin, özellikle de
çelişme uzlaşmazdır ve aralarındaki rekabet sü­ Sovyetler Birliği'nin dünya çapındaki yayılma
recektir. stratejisini dünya halklarıyla el ele vererek en­
«Emperyalist siyasetin içeriği, 'dünya haki­ gellemeliyiz. Sovyetler Birliği'nin mesele çıkar­
miyeti'; bu siyasetin devamı ise, emperyalist dığı her yerde, orada ona karşı kararlı bir mü­
savaştır.,. Bu, Lenin'in bir sözüdür. Bugün, bir cadele veren halkı destekliyoruz. Mücadele ne
dünya savaşı isteyen ve böyle bir savaşa tutu­ kadar kararlı ve indirilen darbeler. ne kadar
şabilecek olanlar. Sovyetler Birliği ve Birleşik sert olursa. Sovyetler Birliği'nin savaş başlatma
Amerika'dır. Ya Sovyetler Birliği ya da Birle­ programını da o kadar etkili bir biçimde boza­
şik Amerika fitili tutuşturacaktır, ama esas teh- biliriz.

55
* BORA

Yatıştırma siyaseti, savaş için bir katalizör­ karşı bir saldın savaşı başlatma haz.ırlıklarım
dür. Savaşın patlak vermesini geciktirmek için, hızlandırdığını da göstermektedir.
Sovyetler Birliği karşısındaki askeri, siyasi ve
iktisadi yatıştırma siyasetine karşı çıkmak zo- BİR SALDIRI SAVAŞINA KARŞI
runludur. Sovyet sosyal-emperyalizmi tabiatını HAZIRLIKLI OL-ALIM
asla değiştirmeyecektir. Hegemonya peşinde
koşmak için başvurduğu yöntemler, taktikler Sovyet sosyal-emperyalizmi bizim baş ve en
ve yollar değişebilir, ama dünya çapındaki stra­ tehlikeli düşmanımızdır, dolayısıyla onu işin
tejişinin belirlenmiş hedefi hiç bir zaman değiş­ bütün ciddiyetiyle ele almamız gerekir. Başkan
meyecektir. Eğer Sovyet sosyal-emperyalizmiy­ Mao bize şöyle demişti: ·Beklenmedik saldırıla­
le uzlaşır ve ona taviz verirseniz sonuç şu ola ­ ra karşı hazırlıklı olmalıyız. Dünyada emperya­
caktır: Elini veren kolunu alamaz. Böyle bir si­ lizm var oldukça, ister istemez bazı çılgınlar çı­
yaset izlemek, ancak rüzgar ekip fırtına biç­ kacak ve halkların bir dünya savaşına karşı ol­
mekle sonuçlanabilir. duklarına zerre kadar aldırmaksızın halklara
Büyük Çin Halk Cumhuriyeti, Sovyet sos­ bir dünya zavaşım zorla kabul ettirmeye yöne­
yal-emperyalizminin dünya hakimiyeti için ver­ leceklerdir. Böyle bir olasılığı sonuna kadar
diği mücadelenin önünde ciddi bir engeldir. göz önünde bulundurmalıyız.» İşte bu nedenle,
Duyduğu derin nefretten dolayı Sovyet revizyo­ düşmanın beklenenden daha erken bir savaş
nizmi, Çin'e boyun eğdirmeyi kafasına koymuş­ başlatacağı varsayımına dayanmalı ve savaşı
tur. Kruşçev-Brej nev dönek kliği eski çarların daha erken bir tarihte başlatmasına karşı, bü­
saldın ve yayılma siyasetini olduğu gibi devral ­ yük bir savaş, bir nükleer savaş başlatmasına,
makla kalmamış, anlan fersah fersah geride bı­ bize karşı beklenmedik bir saldırı başlatmasına
rakmıştır. Çin-Sovyet sımnna ve Moğolistan karşı hazırlık yapmalıyız. Hiç vakit kaybetme­
Halk Cumhuriyeti'ne yaklaşık bir milyon asker meli ve bir saldırı savaşına karşı hazırlıklanmı­
yığmış, saldırı amaçlanyla stratejik silahlar zı hızlandırmalıyız.
yerleştirmiş ve böylece Çin'e karşı doğrudan bir Bir saldın savaşına karşı iyi bir şekilde ha­
askeri tehdit oluşturmuştur. Birçok kez Çin top ­ zırlanmanın en temel noktası , Başkan Mao'nun
raklarına, karasularına ve ha va sahasına gir­ yüce bayrağını yüksekte tutmak. Başkan Mao'
miş ve durduk yerde silahlı çatışmalar kışkırt­ nun askeri düşüncesine sımsıkı sanlmak, ordu
mıştır. Propaganda aygıtını, çılgınca bir Çin çalışmasındaki ana halkayı ( ..Ordu sağlamlaş­
düşmanlığı kışkırtmak üzere harekete geçirmiş­ tırılmalıdırıo ve «Savaşmaya hazırlanalım,. } kav­
tir. Aynı zamanda, boş yere Çin'i stratejik ba­ ramak , tarımın, sanayının, milli savunmanın,
kıından kuşatma çabasıyla, Çin'in çevresindeki bilim ve teknolojinin modernleştirilmesini, or­
ülkeler ve bölgelerde Sovyet yanlısı güçleri bes­ dunun devrimcileştirilmesini ve modernleştiril­
lemiş, askeri üsler elde etmeye çalışmış ve «As­ mesini hızlandırmak ve savaşmaya ideolojik ve
ya Güvenlik Sistemi,. dediği şeyin çığırtkanlığını maddi bakımdan hazırlanmaktır.
yapmıştır. Yakın zamanlarda, Vietnam'da yaşa­ Başkan Mao'nun askeri düşünce sisteminin
yan Çinlilere karşı açıktan açığa ayrımcılık özü, halk savaşı vermektir. Bu, düşmanı altet­
yapan ve Çin'e karşı çıkan, böylece Çin-Vietnam memiz ve zaferler kazanmamız için etkili bir si­
ilişkilerinde ciddi bir gerginlik yaratan Vietnam lah ve Başkan Mao'nun saldırganları yerle bir
yetkilileriyl e işbirliği yapan Sovyetler Birliği, per­ etmemiz için bize miras bıraktığı yenilmez bir
de arkasından sahneye çıkmış ve bir yandan açık­ plandır. Geçmişte, hem ülke içindeki. hem de
ça kışkırtmalara başvururken, öte yandan da dışarıdan gelen güçlü düşmanları altederken
Çin aleyhinde dedikodular yaymış ve Çin'e ça­ halk savaşına dayandık; bundan sonra da, çetin
mur atmıştır. Sovyet , sosyal-emperyalizminin ve uzun süreli halk savaşıyla zaferler kazanmak
bütün bu yaptıkları hiç kuşkusuz Birleşik Ame­ için, uçsuz bucaksız topraklanmlZ ve geniş nü­
rika'ya yöneliktir ve Japonya'yı tehdit etmeyi fusumuzdan, toplumsal sistemimizin 'Ustünlü ­
amaçlamaktadır, ama aynı zamanda onun Çin'e ğünden, şanlı halk savaşı geleneğimizden ve

56
Sü Siang-çi en, • Uyanıklığımızı A rtıralım ve Savaşmaya Hazırlanalım»

öteki elverişli koşullardan sonuna kadar yarar­ l and ı nnamı zı gere ktirmekted ir.

lanmalıyız. Sahra orduları, bölgesel kuvvetler ve milis


İleride, saldınya karşı bir savaşta. büyük kuvvetlerinin bir bileşimi olan silahlı kuvvetle­
bir olasılıkla askeri teknoloj i bakımından biz­ rimizin sistemi, bir halk savaşı vermenin en
den üstün ve bizden daha iyi silahlanmış bir iyi örgütsel biçimidir. İleride saldırıya karşı bir
düşmana karşı savaşacağız. Ama bu düşmanın savaşta cephe ile cephe gerisini birbirinden ayır­
askeri teorisi çürümüş ve gerici, saldın sa vaşı detmek pek mümkün olmayacaktır, çünkü bu
da haksız bir savaştır. Dolayısıyla, silahlan ve savaş havadan, denizden, karadan ve hatta yer­
gereçleri nicelik bakımından ne kadar büyük altından gelen istilacılara karşı geniş çapta ve­
olursa olsun, ne kadar geliştirilmiş olursa olsun, rilen bir halk savaşı olacaktır. silahl ı kuv­
Bu,
bunlardan gereğince yararlanamaz. Biz ise. za­ vetlerin üçü-bir-yerde sistemine sıkı sıkıya sa­
manımızın en ileri ve en güçlü ideolojik si lahıy ­
rılmayı daha da zorunlu kılmaktadır.
la, Başkan Mao'nun askeri düşüncesiyle ve geç­
İleride, saldırıya karşı bir savaşı kazanma­
mişte kullandıklarımızdan çok daha üstün silah
daki stratejimizin temel ilkeleri, etkin savunma
ve gereçlerle silahlanmış durumdayız. Eğer
ve düşman birliklerini içlere çekerek avlamadır.
herhangi bir düşman Çin'i istila etmeye k alkı ­

"Düşmanla kapıların dışında çarpışmak" , hiç


şacak olursa, ço_l{ sayıda düşman birliğini yok et ­
bir zaman iyi bir savaş yöntemi olmamıştır. Ül­
mek için ordumuzun ana kuvvetlerine ve yerel
kemiz sosyalist bir ülkedir ve toplumsal sistemi­
birliklerimize güvenebilir ve aynı zamanda düş­
miz strate j ik ilkelerimizin etkin savunma ilkele­
mana büyük çapta ağır bir darbe indirmek üze ­
ri olmasını gerektirmektedir. İstilacıları altet­
re her fırsattan yararlanmak için milis kuvvet­
mek için, düşmana sınırlarımızdan içeri gir­
lerini ve kitleleri seferber edebiliriz. Böyle bir
di kten sonra vurmalıyız. Düşmanı içlere çeke­
durumd a herkes bir asker. her köy bir kale ve
rek avlamak derken. düşman birliklerinin dile­
her yer bir savaş meydanı olacaktır; bu türden
dikleri yerlere girmelerine izin vermeyi değil.
saldırılara ve yıpratmaya, askerlerinin sayısı
onl arı bizim istediğimiz yöne gitmeye zorlama­
ne kadar fazla olursa olsun hiç bir düşm an da­
yı kastediyoruz; kilit yerlerde güçlü bir savun­
yanamaz. Bazı Batılılar. askeri bir uzak görüşl ü ­
ma oluşturacağız. düşman birliklerinin ülkenin
lükle. sosyalist Çin'e saldırmanın askeri açıdan
içerlerine denetimsiz bir biçimde sızmalanm
bir tabu olduğunu ve böyle bir işe kalkışanın
önleyeceğiz ve onları sistemli olarak bizim seç,
bundan bir daha yakasını sıyıramayacağını söy­
tiğimiz savaş meydanlarına yönelterek parça
lemed i ler mi? Bu gerçekten de akıllıca söylen­
parça yok e d eceğiz. Uzun süreli savaşma ilkesine
miş bir sözdür. Halk savaşı son derece güçlüdür
bağlı kalmalıyız, çünkü kuvvetle inanıyoruz ki,
ve çok şeyin üstesinden gelebilir. Bu na olan
uzun ve çetin mücadeleler vererek bizimle düş­
inancımız tamd ı r .
man arasındaki güç dengesini yavaş yavaş de­
Marksizm ister istemez ilerlemek zoru nda­
ğiştirebilir ve stratejik karşı saldın_ya geçerek
dır; pratikle birlikte gelişmek zorundadır. ol­
nihai zaferi kazanabiliriz.
duğu yerde duramaz. Aynı şey halk savaşı teo­
risi için de geçerlidir, halk savaşı teorisi de ta­ Birliklerimizin eğitim ve taliminin ve asker­
rih ilerledikçe gelişmek zorundadır. Modern sa ­ lik biliminin incelenmesinin hızlandırılması , mo­
vaş geçmişteki savaşlardan birçok yönden fark­ dern koşullarda halk savaşı verme yeteneğimizi
lıdır. Düşmanımız kendisini çok büyük ölçüde artırmak bakımından stratejik önem taşıyan bir
değiştirmiştir; biz kendimiz de geçmişte oldu­ görevdir. Modern savaş, örgütlenme ve savaşları
ğumuzdan çok farklıyız. Bu durum , Başkan yönetme yetenekleri, taktik ve becerileri açısın­
Mao'nun halk savaşı anlayışını yeni tarihi koşul· dan ordu ve milis kuvvetlerine daha büyük yük­
larla daha sıkı bir şekilde bütünleştirmemizi, ler getirmiştir. Eğitim ve talime stratejik bir
modern koşullarda verilen halk savaşının yeni önem vermeli, askerlik bilimi konusundaki araş­
özellikleri ve yasasını ciddi bir şekilde inceleme­ tırmaları yoğunlaştırmalı, kadroların ve savaşçı­
mizi ve bütün alanlardaki hazırlıklarımızı hız- ların askeri ve siyasi yeteneğini, bilimsel ve kül-

97
* BORA

türel düzeyini yükseltmeli ve orduyu büyük bir Partimizin ve ordumuzun siyasi ve ideolojik
okul haline getirmeliyiz. çalışma yapma konusundaki güzel geleneğini
Milli savunma bilimi ve teknolojisinin ve geliştirmek ve ilerletmek, bu çalışmayı en geniş
milli savunma sanayilerinin gelişmesini hızlan­ alanda uygulamak, ileride saldırıya karşı bir
dırmaktaki ve ordumuzun silah ve gereçlerini' savaşta zafer kazanmanın ve aynı zamanda ül­
geliştirmekteki amacımız. modern koşullarda' kemizin sosyalist modernleştirilmesini gerçek­
verilecek halk savaşının gucunu artırmanın leştirmenin önemli bir güvencesidir. Yeni tarihi
maddi temelini inşa etmektir. İktisadi inşa.mızı koşullarda, eğer komutan ve savaşçıların her
hızlandırma temelinde. milli savunmamızı bü-: zaman yüksek bir devrimci uyanıklığa sahip ol­
yük bir hızla modernleştirmeye çalışmalı ve malarını. barışla ilgili hayallerden arınmalarını,
öteki ülkelerin ileri tecrübelerinden öğrenmeye sosyal-emperyalizm ve eınperyalizmin her türlü
dikkat göstermeliyiz. Aynı zamanda, kara, hava yıkıcılık ve saldın faaliyetini ezme konusunda.
ve deniz kuvvetlerimizin ve milis kuvvetlerimi­ her zaman hazırlıklı olmalarını ve Tayvan'ı kurJ
zin silah ve gereçlerini geliştirmek için çaba tarmak için her türlü hazırlığı yapmalarını isti­
harcamalıyız; böylece daha iyi atom bombala­ yorsak, siyasi ve ideolojik çalışma yapma konu­
rımız, güdümlü roketlerimiz ve öteki geliştiril­ sundaki çabalarımızı iki katına çıkarmalıyız. Bu
miş silahlarımızın yanı sıra yeni tipte gelenek­ arada, ideolojik alandaki sınıf mücadelesine sıkı
sel gereçlerimiz ve yeterli cephanemiz olacaktır. sıkıya sarılmalı, bütün alanlardaki çalışmaları,
Stratejik ve taktik cephe gerimizi güçlü ve mızı başarıyla geliştirmeli, tabandaki birlikler­
sağlam bir üs alanı olarak inş-a etmemiz, bize, de siyasi ve ideolojik çalışmayı güçlendirmeli
bir halk savaşı vermemiz için güvenilir bir' ve bizzat Başkan Mao'nun geliştirdiği siyasi ve
destek sağlayacaktır. Modern savaşta , cephe ile ideolojik çalışma yapma güzel geleneğini ilerlet­
cephe gerisi arasında büyük bir fark yoktur ve meliyiz. Doğruyu olgularda arama ve teori ile
çeşitli bölgeler birbirinden koparılabilir; dola­ pratiği birleştinne temel ilkesini savunmalı , si­
yısıyla, geniş cephe gerisi bölgelerini, uzun . sü­ yasi ve ideolojik çalışmayı yeni dönemin genel
reli bir savaşı destekleyebilecek ve kendi baş­ görevini gerçekleştirmek için bütün alanlarda
larına savaşabilecek stratej ik üsler şeklinde in­ gösterdiğimiz çabaların bir parçası , orduyu iyi
ŞR etmek gerekmektedir. bir şekilde yönetmek üzere ana halka olarak sı ·

Halkın hava savunmasının güçlendirilmesi nıf mücadelesine sarılma ve savaşmaya hazır­


ve böylece bir savaş durumunda mevcudumuzu lanma görevlerinin bir parçası haline getirmeli­
korumamız, kayıplarımızı asgari düzeyde tut­ yiz; siyasi çalışma yapma güzel geleneğini mo,
mamız. karışıklığı önlememiz ve ülkeyi barış dern bir savaş vermeye uygulamasını öğrenme'
zamanı yaşama ve çalışma düzeninden savaş li, böylece siyasi çalışmanın, zaferi güvence al­
zamanı yaşama ve çalışma düzenine başarıyla tına alan başlıca etken olarak işlevini eksiksiz
dönüştürmemiz mümkün kılınmal· 1ır. Başkan bir biçimde yerine getirmesini sağlamalıyız.
Mao'nun «sığınakları derin kazın,. talimatına Başkan Mao her zaman, «tüm Partinin sa­
ve başında Başkan Hua'nın bulunduğu Parti vaşa büyük önem vermesi, askeri sorunları ince­
Merkez Komitesinin hazı rladığı plana uygun lemesi ve kendini savaşmaya hazırlaması gerek­
hareket etmeli; yalnızca önemli şehirlerde değil. tiğini» vurgulamıştı. Savaşa iyi bir şekilde ha­
&ynı zamanda koşulları n elverişli olduğu bütün zırlanmak yalnızca ordunun bir sorunu değil­
öteki şehirlerde ve özellikle. mutlaka elimizde dir; aynı zamanda tüm Parti, tüm millet ve çe­
tutacağımız yerlerde halkın hava savunmasıyla şitli cepheler için de son derece önemli bir so­
ve savaşa karşı hazırlıklarla ilgili projelerin hız­ nındur. İşçilerimiz, yoksul ve aşağı-orta köylü­
landırılması için kitleleri tam anlamıyla sefer­ lerimiz, devrimci askerlerimiz ve aydınlanınız,
ber etmeli ve böylece bu projelerin hem barış iktisadi gücümüzü artırmak ve savunma yete­
zamanında, hem de savaş zamanında, hem sal­ neğimizi yükseltmek için vargüçleriyle çalış­
dın, hem de savunma amaçlarıyla kullanılabil­ malıdırlar. Bu, savaşa karşı hazırlıkların güç­
mesini mümkün kılmalıyız. lendirilmesine başlı başına bir katkıdır.

58
Sü Siang-çien, « U y a nıklığımızı A rtıralım ve Savaşmaya Hazırlanalım,,

Bize saldırılmadıkça biz saldırmayacağız; nüyle ve eksiksiz bir şekilde yok edeceğiz. Sos­
bize saldırılırsa, hiç kuşkusuz karşı-saldırıya yal-emperyalizm ve emperyalizm dünya halkları­
geçeceğiz. Herhangi bir düşman biz e karşı na yeni bir dünya savaşı dayatırlarsa, hiç kuş­
hele bir saldın savaşı başlatmaya cüret etsin, o kusuz dünya halklarını devıim için ayaklanmak
zaman anlar dünyanın kaç bucak olduğunu ! üzere harekete geçirmiş olacaklardır. Bunun so­
Sekiz yüz milyonluk halkımız ve askerlerimiz, n ucu da, sosyal-emperyalizm ve emperyalizmin
böyle bir meydan okumayı göğüslemeye hazır­ kaçınılmaz yok oluşu ve sosyalizm ve komüniz­
dır. Düşman ülkemizi ne zaman ve nereden isti­ min dünya çapında zaferi olacaktır.
la ederse etsin, onu kararlılıkla, tamamen, bütü-

:,.� �
...- AVDINLI K
VAYINLARI

1� DOGU PERi N CEK' i N KiTAPLAR I


• A N A R Ş İ N İ N KAY NA� I

V E D EV R İ M C İ S İ YAS ET 1 5 1 i ra
• BOZKU RT EFSAN ELE R İ V E G E RÇ E K
Tu ra n c ı l ı ğa v e ı rk ç ı l ı ğ a Karşı
M ü cad ele ( İ ki n c i Baskı) 1 2 . 5 l i ra Kuruluş Bildirisi
• DO� R U EYL E M N ED İ R? Tüzük ve Programı
( i ki nc i Baskı) 1 2 . 5 l i ra
• SAHTE TKP' N i N R EV i ZYO N i ST 5 lira
PROG RAM i N i N ELEŞTİ Rİ S İ
E K : G E R C E K T K P ' N t N 1 926
P RO G RA M l <Too latı l d ı ) 6 l i ra
• K I V I LC I M LI ' N I N B U RJ UVA
D EV LET V E O R DU TEO R İ S İ N İ N
Fırtınall Bir Döneme
ELESTi R i S İ (Top l atı l d ı ) 5 l i ra
• K E M ALİ ST DEVR İ M 1 5 l i ra
Girerken
• FAŞ i Z M HALK I N M Ü CADELES İ N İ
DU R DURAMAZ-Sı kıyö netim DOGU PERİNÇEK
M a h kemeleri ndeki Ko n uşma ve
D i l ekçeler- 5 l i ra 5 lira
• K I B R I S M ES ELES İ (Tü kend i)7 . 5 l i ra
• SO SYAL-E M P E RYALİ Z M E VE Genel Dağıtım ve isteme Adresi :
R EV i ZYO N i Z M E KAR S I TİKP Genel Merkezi
1 97 0 Y I L I N DA AÇ I LA N M ÜCADELE Necatibey Cad. 22/19, Ankara Apt.
(Tü kend i ) 5 l i ra Kat 5 , Yenişehir-Ankara
Genel Dağıtım: TÜR-DA, Hamam sokak 4, Cagaloglu-İstanbul

59
Revizyonizme Karşı
Yeni Zaferler Kazanmak İçin
TİKP Saflarında Birle§elim

MAHMUT NEDİM ÇİGOEMAL


Mahmut Nedim Çiğdemal: 1974'de Ceyhan İş Bankası Soygunu Davasından
dolayı Adana Devlet Güvenlik Mahkemesince müebbet hapse mahkum edildi.
1975'te Halkın Kurtuluşu içinde yer aldı. 1977 yılında Halkın Kurtuluşu'ndan ay­
rılıp, bazı arkadaşlarıyla birlikte ·Emeğin Kurtuluşu Yolunda IŞIK· grubunu
oluşturmaya katıldı. Halen, Niğde Kapalı Cezaevinde yatmakta.

Devrimci saflarda süren parçalanmışlık ar­ cilerin birleşmesine engel olmaya çabaladılar.
tık gerid e kaldı. Saflar iyice belirginleşti. Dün­ Özellikle Halkın Kurtuluşu şefleri AYDIN­

yada ve ülkemizde süren Marksizmle revizyo­ LIK'tan ayrı kalmayı meşru kılabilmek için ne
nizm arasındaki iki çizgi mücadelesi sonucunda yapacaklarını şaşırdılar. Çareyi, bir türlü kav­
çeşitli örgütler içindeki proleter devrimciler rayamadıkları Üç Dünya Teorisine sinsice saldı­
Mao Zedung'un çizgisinde AYDINLIK saflann­ rıya geçmekte buldular. Saldınlan göğüslemek
da birleştiler. Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği isteyenlere karşı ise her türlü hile ve tertibe baş­
gibi oportünist «hareket• lerin şefleri ise Arna­ vurdular. Halkın Kurtuluşu'nun Üç Dünya Teo­
vutluk yöneticilerinin peşinden sürüklenerek risini reddetmesi ve Brej nev'in kervanına katıl�
Sovyet revizyonizminin ve sahte TKP'nin saf­ ması, bir avuç mevki düşkünü şefin darbeci yön­
lannda yer aldılar. A YDINLIK'ın proleter dev­ temleri sonucu oldu. Önceleri hem ÇKP'nin hem
rimcilerin birliği uğruna verdiği mücadele esas de AEP'nin görüşlerini tartışmaya açacaklannı
olarak başarıya ulaştı. Buraya nasıl gelindiğine ve çoğunluğun iradesini yansıtacaklarını iddia
baktığımızda verilen mücadelenin önemi daha ettiler. Ama Halkın Kurtuluşu tabanındaki dev­
iyi anlaşılacaktır. rimciler, «hareket,, içinde Mao Zedung'u ve Onun
Üç Dünya Teorisini savunanların seslerini duya­

REViZYONİZM UYGULAYAN BÖLÜCÜLÜK madılar. Şefler, entrika çevirmekte çok ustaydı­


YAPAR lar. Karşı-devrimci girişimlerini tamamladıktan
sonra, "önderlik» konusunda Halkın Yolu ve
1976 yılında AYDINLIK. modern revizyoniz­
benzerlerine öğüt vermeleri, onların ne kadar
me karşı çıktıklarını söyleyen herkesi geniş kit­
sahtekarca da vrandıklannı bir kez daha açığa
leler önünde yoldaşça tartışmaya ve devrimci
çıkardı.
temeld e birleşmeye çağırdı. İ lkönceleri Halkın

Kurtuluşu, Halkın Yolu, Halkın Birliği gönülsüz


SAHTE SOLCULAR MIZRAGIN SİVRİ UCUNU
de olsa birlik doğrultusunda bazı adımlar atmak'
MAC ZEDUNG'A YÖN ELTTiLER
zorunda kaldılar. Ama baktılar ki AYDINLIK'
ta birleşmek tekkelerinin ve mevkilerinin sonu Onlar, Mao Zedung'a açıkça saldıramama-
olacak, hemen birlik bayrağını terk edip bölücü­ ıın sıkıntısı içindeyken, imdatlarına Arnavut­
lüğe sarıldılar. AYDINLIK'ın halk önünde yaptı­ luk yöneticileri yetişti. Arnavutluk oportünistle­
ğı birlik çağrısı nı, « Ciddiyetsiz, sorumsuz ve fır­ ri, tıpkı Dörtlü Çete gibi Mao Zedung'un ölümü­
satçı,, , «böyle bir çağn bize yapılmamalıydı» gi­ nü fırsat saydı. Dünya komünist hareketini böl­
bisinden saçma gerekçelerle reddederek devrim- mek amacıyla. , Mao Zedung'un Marksizme kat-

60
Mahniut Nedim Çiğdemal'ın Çagrısı

kılarına karşı saldırıya geçti. Sahte «enternas­ nn büyük öğretmeni olduğunu inkar etmek için,
yonal» toplantılar düzenletti. Bu revizyonist sal­ O'nu sadece «Çin halkının önderi» olarak gös­
dırı, Halkın Kurtuluşu ve Üçlü Oportünist Blo­ terirken, aynı yolu izliyorlar.
kun diğer şeflerinin tam aradıkları şeydi. 1960'larda Kruşçev'in iftiralarına. karşı Sta­
Günümüzde Mao Zedung Düşüncesini savun­ lin'i savunmak, nasıl Marksizm-Leninizmi sa-­
madan Marksizm savunulamaz. Marksizmi ·dü­ vunmak idiyse, bugüI'_ de Mao Zedung'u sa­
zeltmek .. isteyen, Mao Zedung'a saldırmak zo­ v unmak, Marksizmi-Leninizmi savunmak de-­
runda kalır. Halkın Kurtuluşu şefleri de en sinsi mektir. Halkın Kurtuluşu'nun dönek şefleri
saldırılarını Mao Zedung'a yönelttiler. Bu saldın «Mao Zedung'u savunmak bir kişiyi savunmak
tabandaki devrimcilerden gizlice adım adım tez­ meselesi yapılıyor» diyerek meseleyi karartmaya
gahlandı. yelteniyorlar. Mao Zedung'un katkılarını inkar
Mao Zedung'un uluslararası proletaryanın ederek onun « kişiliğini" nasıl savunacaksın?
beşinci büyük öğretmeni olduğunu kabul edip Mao Zedung'un savunulması, O'nun katkılarını
etmediklerini soran devrimcilere şefler, uDimit­ savunmadan mümkün olabilir mi? Troçki, Sta­
rov da ustadır,, , «eleştirinin dışında biç kimse lin'e karşı çıkarken Lenin'i mi «savunuyor» du?
olamaz,. gibisinden cevaplar veriyorlardı. Şefler, Troçki'nin günümüzdeki öğrencileri de sözde
revizyonizm kampına doğru biraz daha ilerleye­ Stalin'e •Sahip.. çıkarak Mao Zedung'a saldırı­
rek, aynen şu ı:;özleri sarfetmeye başladılar: " Üç yorlar! Doğrusu •Öğretmenlerinden» iyi ders al­
Dünya Teorisi Mao Zedting'un ise, Mao Zedung mışlar!
da Kautski'dir... Saldırılan gittikçe küstahlaştı.
«Mao Zedung önemli hatalar yapmıştır.. demeye BİR AVDINLIK'IN, BiR DE HALKIN
başladılar. KURTULUŞU'NUN GEÇMİŞİN E BAKALIM
Brej nev'in kervanına katılmak isteyen, sa­
.
dece Üç Dünya Teorisine değil, Ma o Zedung'un Halkın Kurtuluşu şeflerinin, revizyonizmin
Marksizm-Leninizme yaptığı bütün katkılara yedeğine girmeleriyle birçok devrimci Mao Ze­
karşı çıkmak zorunda kalır. Halkın Kurtuluşu dung'u savunarak AYDINLIK saflarına katıldı.
şefleri de öyle yaptılar. Yeni Demokratik Devrim Şefler, devrimcilerin AYDINLIK'ta birleşmesini
tezinin Mao Zedung'a ait olmadığını söylediler. önlemek için bir yığın saçmalık ileFi sürdüler.
Parti içinde iki çizgi mücadelesi anlayışını Bunlardan birkaçını ele alalım. «A YDINLIK'ın
"oportünist.. ilan ettiler. Kruşçev'i en çok kor­ Üç Dünya Teorisini savunması, onun 1969'dan
kutan «devrimin fırtına merkezi Asya, Afrika beri savunduğu sınıf işbirliği çizgisine uygun­
ve Latin Amerika'dır» tezine Avrupa şovenleri dur" . «sınıf mücadelesinin keskinleşmesi sonucu
gibi saldırdılar. Nihayet Büyük Proleter Kültür baskılara göğüs geremeyen korkaklar AYDIN­
Devrimine, proletarya diktatörlüğü altında dev­ LIK'a geçiyor.. vb. .
rimin sürdürülmesi teorisine ve 1960'larda Ame­ Gerçekten AYDINLIK'ın başından beri ka­
rikan emperyalizmine karşı verilen mücadeleye rarlılıkla Üç Dünya Teorisini savunması rast­
saldıran Arnavutluk oportünistlerinin MEKTUP' lantı değildi. AYDINLIK. 1969'dan beri Marksiz­
unu reklam ederek yollarının sonuna vardılar. min safında yer alıp, modern revizyonizme
Onlar, tabandaki devrimcileri aldatmak için karşı mücadele bayrağını dalgalandıran tek ha­
hala Mao Zedung'u « anmak» zorunda. kalıyor­ rekettir. O, 1969'dan beri ülkemizde süren iki
ar. Hem 1 9BO'lardan sonra Mao Zedung'u copor­ çizgi mücadelelerinde Marksizmi savundu. Tİ P'
Hem 1960'lardan sonra Mao Zedung'u • Oportü- in parlamentarizmine , . Mihri Belli'nin burj uva
ünist" ilan edeceksin hem de onu «anacaksın .. ! milliyetçiliğine, 71 maceracılığına. tasfiyeciliğe,
Kruşçev, 1960'larda Mao Zedung'u bir ·köylü TS İ P revizyonizmine, ve sahte TKP'ye karşı
devrimcisi» , bir «milliyetçi önder» olarak göste­ mücadeleyi başarıyla yürüttü. Bu yüzden, Üç
rerek saldırıyordu. Halkın Kurtuluşu şefleri, Dünya Teorisini yalnız AYDINLIK kararlılıkla
Kruşçev'den çok şey öğrendiler. Onlar, Mao Ze­ savunabildi. Çünkü AYDINLIK'ın devrimci çiz­
dung'un dünya proletaryasının ve ezilen halkla- gisi, oportünizme ve revizyonizm e karşı müca-

61
* BORA

dele ateşi içinde oluşmuştu. A YDINLIK'ın mü­ mesini önlemek için öne sürdükleri «sınıf müca­
cadele ve başarı dolu on yıllık geçmişini •Sağ delesi keskinleşiyor, faşist baskılardan korkan­
oportünist,, ilan ederken Halkın Kurtuluşu şef­ lar devrimden kaçıyor ve AYDINLIK'a sığını­
leri, her şeyi tersyüz etmekte ne kadar "mahir" yor,, sözleri de birincisi kadar temelsizdir. Her
olduklarını göstermiyorlar mı? Bu nasıl •sağ şeyden önce bu tezi öne sürdükleri zaman hal­
oportünizm»dir ki, TİP'in parlamentarizmini. kın mücadelesi yükseliyor, faşizm geriliyordu.
reformculuğunu, Mihri Belli'nin darbeci-milli� Şefler, kendilerini "cesur» ilan edebilmek için
yetçi tezlerini, Hikmet Kıvılcımlı'nın burjuva «faşizmi tırmandırma· teorisine tekrar sarıl­
devlet teorilerini açığa çıkartıyor ve ideolojik mak zorunda kalıyorlardı.. Oysa bu dönemde zor
mücadeleyle yıkıyor? 1974'lerde TSİP revizyo­ olan nedir, kolay olan nedir? 1975'ten sonra(
nistlerinin «Uslu durun faşizm gelir" teorisini dünya halklarından ağır darbeler yiyerek geri­
kim yıktı? O dönemde, bu revizyonist teoriden leyen Amerikan emperyalizmine ve ülkemizde
daha sağcı, sınıf işbirlikçisi bir teori mi vardı? gerileyen faşist diktatörlüğe karşı mücadele ko�
Ama Halkın Kurtuluşu şeflerine bakacak olur­ lay, her geçen gün güçlenen ve iyice saldırgan­
sak, A YDINLIK'ın TSİP revizyonizmine karşı laşan Rus sosyal-emperyalizmine ve onun uşak­

savunduğu demokrasinin ancak toprak devri­ ları sosyal-faşistlere karşı mücadele ise zordu.
miyle elde edilebileceği tezi ya da Kıbns'ın iş­ 1 975'lerde birçok eski Amerikancılar bile Ame­
galine destek veren Türk şovenizmine karşı ver­ rikan emperyalizmine ve onun işbirlikçilerine
diği mücadeledir «sağcı" olan ! kafa tutmaya başlamıştı. Ama aynı dönemde,
Peki AYDINLIK'a "sağcı" diyenler ne yaptı­ Halkın Kurtuluşu şefleri de dahil birçok insa­
lar? 71 maceracılığının başında yer aldılar. 1 975'e nın, sosyal-emperyalizme ve revizyonizme karşl
kadar Kruşçev-Brejnev revizyonizmine karşı dilleri tutuluyordu. İşte bu şartlarda AYDINLIK,
çıkmak diye bir sorunları bile olmadı. Onlar, sa­ mücadelenin en zorlusunu veriyordu.
vundukları her «görüşü .. bir süre sonra terk et­
mekle «Ün» yaptılar. Onlar, «faşizm tırmanı­ .MOSKOVA VE SAHTE TKP
yor» revizyonist tezini savunurken de «Mark­ KİMİN ARKASINDA?
sist» tiler, onu terk edince de! Faşistlere kar­
şı sosyal-faşistlerle ittifaklı savunurken de Halkın Kurtuluşu şefleri sosyal-emperyaliz­
«Marksist» tirler, onu terk ederler gene «Mark­ me karşı •en iyi mücadeleyi.. kendilerinin ve
sist» kalırlar! Sendikalarda ekonomizmi savunur­ Arnavutluk oportünistlerinin verdiğini iddia
lar « Marksist» . terk ederler: gene «Marksist,, ! Mao ediyorlar. Lafa değil hayata bakalım ! Henüz bu
Zedung'un yolundan dönersek bize «lanet olsun,, ayın başında cereyan eden bir olay var. ÇKP
derken de «Marksist» tirler, dönekliklerini ilan Başkam Hua Guo-feng'in Romanya, Yugoslavya
ederler gene «Marksist» kalırlar! Onlar neleri ve İran gezisine kimler saldırdı? Sosyal-emper­
terk etmediler ki. Ortaya çıktıklarından beri tu­ yalistler, sahte TKP, Arnavutluk yöneticileri ve
tarlılıkla savundukları tek bir .. görüş" göstere­ Halkın Kurtuluşu şefleri ! Çin'e emperyalist di­
bilirler mi? Onlar, Türkiye'de Marksizmin ken­ yecek kadar saçmalayan ve hatta Çin, •Çin
dileriyle başladığını ilan ederler, ama yollarını -Japon dostluk anlaşmasını Sovyetler Birliği'ne
öyle şaşırmışlardır ki, Marksizmin Türkiye top­ karşı muhtemel bir saldın aracı olarak kullan­
rağında yeşermesini hep biraz daha öne almak mak istiyor. diyecek kadar da Yeni Çarların ye­
zorunda kalırlar! AYDINLIK'ın Mao Zedung değine girenler kimlerdir? Arnavutluk yönetici­
Düşüncesini kararlılıkla savunması bir rastlan­ leri !
tı olmadığı gibi, Halkın Kurtuluşu şeflerinin Arnavutluk'un Çin'e saldınlanm, Pravda'
onu kolayca reddedişi de rastlantı değildir. On­ nın sayfalarında çarşaf çarşaf basanlar kim?
ların, 1970'lerden beri savundukları revizyonizme Sovyet sosyal-emperyalistleri.
teslimiyet ve lafta solcu «herkesi birden yıkma" Dünyanın neresinde görülmüştür, bir em­
çizgileriyle kopmaz bağı vardır. peryalistin kendine karşı «en iyi mücadele» ve­
Proleter devrimcilerin AYDINLIK'ta birleş- renlere sayfalarını cömertçe açtığı?

62
Mahmut Nedim Çiğdemal'ın Çağrısı

Sahte TKP'nin radyosu da TİKP'ye karşı Sahte solcular savaş ve savaşa karşı hazır­
Halkın Kurtuluşu'nu desteklemiyor mu? Sahte lık meselesind e de Brejnev'in arabasına koşul­
TKP'nin sesi, Halkın Kurtuluşu gibi ·hareket• dular. İkinci Dünya Savaşında solcu lafazanla­
lerden A YDINLIK'a katılmalan durdurmak için rın Hitler'in savaş arabasına koşulduğu gibi . . .
TİKP'ye katılmama çağnlan yapmıyor mu? Bu O zamanın sahte solcuları ne diyordu? Komin­
nasıl sosyal-faşisttir ki, devrimcilerin, kendisine tern savaşı kışkırtıyor, savaş tehlikesini abartı­
karşı «en iyi mücadele» veren Halkın Kurtuluşu yor, gericilerle işbirliği yapıyor vs .. Bu saçma­
gibi tekkelerde kalmasını istiyor! lıklarla şimdiki sahte solculann Çin'in savaş
kışkırtıcılığı yaptığı, savaş tehlikesini abarttığı
SOSYAL-EMPERYALİZMi AKLAMA CABASI ya da faşistlerle işbirliği yaptığı yolundaki ifti­
ralan arasında bir fark var mıdır? Dahası, Hit-
Halkın Kurtuluşu şefleri , Yeni Çarların ler, saldırıya geçtiği ülkelerin Troçkistlerine
esas saldırgan emperyalist olduğunu sözde «Çü­ ·Milli savunma şovenizmdir,, , «Yaşasın iç savaş»
rütmek» amacıyla, dünya komünist hareketinin sloganlarını a;;tırıyordu. Şimdiki sahte solcular
tarihi tecrübelerini bile tahrif etmeyi göze aldı­ da, sosyal-emperyalistlerin Avrupa ülkelerine
lar. İkinci Dünya Savaşını değerlendirmelerine karşı girişeceği bir saldın durumunda yapıla­
bakalım. Onlara göre , İkinci Dünya Savaşında cak vatan savunmasını «şovenizm,. olarak dam­
Stalin ve Komintern'in .. faşist kamp» ı esas galayıp «iç savaş,, sloganını atacaklarını söyle­
saldırgan olarak tespit eimelerinin nedeni, İn­ miyorlar mı?
giltere, Fransa ve ABD'nin ·Münih siyaseti,. iz­
lemesidir, Münih siyaseti terk edilip, saldırgana REVİZYONİZM, PROLETER DEVRİMCİLERİN
karşı direnişe geçilseydi iki kamp da saldırgan BİRLİGİNİ DURDURAMAZ
olacaktı ! Onların bu mantığı neye yol açıyor?
Stalin'i ve Komintern'i savaş kışkırtıcısı ilan et­ Halkın Kurtuluşu'nun modern revizyonistle­
mey e ve Münih siyasetini, yani saldırganı cesa­ rin yedek gücü haline gelip, Mao Zedung'a ve
retlendirme siyasetini aklamaya. . . Çünkü İngil­ onun Üç Dünya Teorisine <bu teorinin Mao Ze­
tere, Fransa ve ABD'nin faşist saldırganlara dung'un olmadığı yolundaki «süper devrimcile­
karşı direnmesini teşvik eden Stalin ve Komin rin,, yalanı, AEP'nin ÇKP'ye gönderdiği MEK­
tem idi. Onların, saldırgana boyun eğme yolunu TUP'taki itirafıyla iyice açığa çıktı> karşı açık
terk ederek, faşist kampa karşı direnmeleri sava­ saldırıya geçip Troçki'nin yolunu izlemeye baş­
şın ertelenmesine, dolayısıyla dünya devrimine laması, birçok devrimci gibi benim de bu tekke­
hizmet edecekti. İngiltere, Fransa, ABD direnin­ den ayrılmak gerektiğini görmemi sağladı. Ama
ce, her iki kamp da saldırgan ilan edilecekse, lafta .. solcu .. oportünizmin üzerimde süren etki­
saldırgana taviz verme siyasetinin, Münih siya­ leri, dar bakış açısının kalıntıları ve AYDINLIK'
setinin devamından daha iyi ne olabilir? ın 1969'dan beri oportünizme ve revizyonizme
Amerikan emperyalizmi, Sovyet sosyal-em­ karşı verdiği mücadeleden habersiz olmam, Üç
peryalizmin e karşı Münih siyaseti izlemeyip re­ Dünya Teorisini kararlılıkla savunmama, Halkın
kabet ediyor diye Yeni Çarların esas saldırgan Kurtuluşu'ndan aynlmama rağmen A YDINLIK'ı
olmadığını «kanıtlamak» için saldırganın önün­ «sağ oportünist» olarak niteleyip bazı arkadaş­
de boyun eğme siyasetini aklayan ve Stalin'i, larımla birlikte «Emeğin Kurtuluşu Yolunda
Komintern'i savaş kışkırtıcısı yapan Halkın Kur­ IŞIK .. grubunu oluşturmama ve iki aylık kısa bir
tuluşu şefleri, nasıl olur da sosyal-emperyalizm­ süre için de olsa, esas muhtevasını kabul etme­
le mücadele edebilirler ki? Onların solcu palav­ me rağmen Üç Dünya Teorisine «Oportünist"
racı çizgisi, 5osyal-emperyalizmle mücadele et­ dememe yol açtı.
miyor, yalnız ve yalnız Yeni Çarların ekmeğine Halkın Kurtuluşu tekkesinden ayrılalı bir
yağ sürüyor. Halkın Kurtuluşu, Moskova yöne­ yıl oldu. Bu geçen bir yıl bana, TİKP saflan dı­
ticileriyle birleşerek Çin'e ve Türkiye devrimci şında kalarak modern revizyonizıµle ve «solcu"
hareketine saldırıyor. palavracılarla mücadele edilemeyeceğini, TİKP

63
* BORA
-- -------�---------------- ------ --- --- --- --------- - ---· -- - ---- - - � - - - - - ---

bayrağı altında birleşmenin ise Marksizm düş­ Halkın Kurtuluşu, Halkın Biriiği gibi hare­
manı bu iki akıma karşı savaşın odağına atıl­ ketlerin çatısı altındaki bütün devrimci le r ,

mak olduğunu gösterdi. Mao Zedung'a ve Çin'deki proletarya diktatör­


Revizyonizme ve sahte solculara karşı bir­ lüğüne ve sosyalizme düşman olan ifl ah olmaz­
likte mücadeleye en fazla ihtiyaç duyulan bu ları kendi kaderleriyle başbaşa bırakıp TİKP
şartlarda Kava, Işık, Kurtuluş Yolu gibi küçük saflarına katılalım !
gıupları yaşatmaya çalışmanın bir anlamı yok­ . İşçiler, köylüler , bütün emekçiler, her türlü
tur. Türkiye devrimine bir yaran yoktur, ama karanlığı yok edip aydınlık bir gelecek yarat­
zararı vardır. TİKP saflarına devrimcilerin her mak için TİKP saflarında kenetlenelim !
katılışında, re vizyonistlerin v e sahte solcuların
YAŞASIN MARKSİZM - LENİNİZM - MAO
çılgın öfke ve küfür nöbetlerine kapılması da
ZEDUNG DÜŞÜNCESİ!
bunu göstermiyor mu? Onları korkutan en bü­
yük şey, TİKP'nin proleter devrimci bayrağı al­ YAŞASIN PROLETER DEVRİMCİLERİN
tında birleşmektir. Öyleyse onların yüreklerine TIKP SAFLARINDA BİRLİGİI
daha fazla korku salalım.

BİRLiK R U H U NU CANLANDIRALIM!

Marksizm - Leninizm - Mao Zedung Düşün­ f


cesini her türden revizyonist v e oportüniste kar­

*
şı savunmak: AYDINLIK'ta birleşmemizin te­
meli buradan geçiyor. Tali olan « ayrılık» nok­
talarını abartmak ya da suni «ayrılık» noktaları
yaratarak küçük grupları yaşatmaya çalışmak
yerine, proletarya hareketinin on yıllık devrimci AVDINLIK
gelenek ve tecrübelerini ve onun çeşitli iki çizgi VAVINLARI
mücadeleleri içinde oluşan Marksist-Leninist
çizgisini temel alalım. Doğru çizgi, gökten zem­
bille düşmez. TİKP'nin devrimci çizgisi de bir
LENİN, STALİN
gecede oluşmadı, yanlışlarla
gelişti. olgunlaştı ve berraklaştı.
mücade�e içinde
On yıllık dev­
D1MiTROV
rimci geçmişi, metafizik ve idealist açıdan değil,
diyalektik ve materyalist açıdan inceleyelim.

STRATE J İ
Unutmayalım, geçmişi olmayanın geleceği de
olmaz.
Sosyal-emperyalizmin savaş ve saldın teh­

VE
l�kesinin her geçen gün artışı, faşistlerin, re­
vizyonisılerin ve onun yeni müt tefikleri sahte
solcuların azgınlaşan saldırısı ve milyonlarca

TA K T İ K
emekçi halkın gittikçe büyüyen birlik isteği, bü­
tün devrimcilere, birliğin büyük ve acil önemini
gösteriyor.
Şu üç çağrıyı yapmak istiyorum:
Mao Zedung'un Üç Dünya Teorisini kabul
eden Işık grubundaki ve diğer gruplardaki
arkadaşlar, revizyonizme ve sahte solculara Ç I K I Y O-R
karşı kararlılıkla mücadel e etmek için TİKP
saflarında birleşelim !

64

You might also like