Professional Documents
Culture Documents
Junqueira
Temel Histoloji K O N U V E AT L A S
Çeviri Editörleri
Seyhun Solakoğlu
Aslı Erdoğan
Hasan Serdar Mutlu
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
ISBN: 978-975-277-699-9
Kitabın 5846 ve 2936 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası Hükümleri gereğince (kitabın bir bölümünden alıntı
yapılamaz, fotokopi yöntemiyle çoğaltılamaz, resim, şekil, şema, grafik v.b.’ler kopya edilemez) tüm hakları
Güneş Tıp Kitabevleri Ltd. Şti.’ne aittir.
UYARI
Medikal bilgiler sürekli değişmekte ve yenilenmektedir. Standart güvenlik uygulamaları dikkate alınmalı,
yeni araştırmalar ve klinik tecrübeler ışığında tedavilerde ve ilaç uygulamalarındaki değişikliklerin ge-
rekli olabileceği bilinmelidir. Okuyuculara ilaçlar hakkında üretici firma tarafından sağlanan ilaca ait en
son ürün bilgilerini, dozaj ve uygulama şekillerini ve kontrendikasyonları kontrol etmeleri tavsiye edilir.
Her hasta için en iyi tedavi şeklini ve en doğru ilaçları ve dozlarını belirlemek uygulamayı yapan hekimin
sorumluluğundadır. Yayıncı ve editörler bu yayından dolayı meydana gelebilecek hastaya ve ekipman-
lara ait herhangi bir zarar veya hasardan sorumlu değildir.
w w w. g u n e s k i t a b e v i . c o m
İçindekiler
ÖNEMLİ ÖZELLİKLER VI | ÖNSÖZ IX | TEŞEKKÜR XI | ÇEVİRİ EDİTÖRLERİNİN ÖNSÖZÜ XIII | ÇEVİRİ KURULU XV
ix
Teşekkür
İndiana Üniversitesi’nde 30 yılı aşkın süredir birlikte histo- Histology; ve Robert Klein and George Enders’in Anatomy,
loji çalıştığım ve temel kavramların etkili bir biçimde nasıl Histology, & Cell Biology: PreTest Self- Assessment & Review
sunulacağını öğrendiğim öğrencilerime teşekkür etmek isti- kitapları yer almaktadır. Bunlar gibi çok değerli kaynaklardan
yorum. alınarak burada kullanılan sorular için müteşekkirim. Öğ-
Emekleri, bir klasik haline gelen bu kitabın kapsamını ve rencilerin söz konusu kaynaklara da başvurmasını öneririm.
güncelliğini korumasına büyük katkıda bulundu. Bu son bas- Değerli bilgilerini ya da orijinal fotoğrafları paylaşan tüm
kıda Sue Childress, preparat hazırlamada ve Dr. Mark Braun dünyadan çok sayıda diğer bilimsel uzmanların sağladıkları
bu histolojik preparatların sanal mikroskopta gösterilmesin- katkı için kendilerine ilgili şekillerin altındaki açıklamada
de paha biçilemez yardımlarda bulundu. ayrıca teşekkür edilmiştir. Kitabı geliştirmek için değerli öne-
Bu baskıdaki önemli bir değişiklik, her bölümün sonu- rilerde bulunan Amerika Birleşik Devletleri, Arjantin, Kana-
na eklenen sınama soruları oldu. Bu soruların çoğu benim da, İran, İrlanda, İtalya, Pakistan ve Suriye’den, tüm öğret-
verdiğim kurslarda kullanılmıştır, ancak bir bölümü ABD men ve öğrenci arkadaşlarıma teşekkür ederim. Son olarak,
Tıp Lisans Sınavına hazırlanan öğrenciler için McGraw-Hill/ McGraw- Hill Medical’ın çalışanlarına, özellikle redaktörler
Lange tarafından basılan çok sayıdaki mükemmel derleme Michael Weitz ve Brian Kearns’a, emekleriyle Junqueira Te-
kitaplarından değiştirilerek alınmıştır. Bunlar arasında Do- mel Histoloji kitabının bu yeni baskısının yayınlanabilmesini
uglas Paulsen’in Histology and Cell Biology: Examination sağladıkları için teşekkür ederim.
and Board Review; Harold Sheedlo’nun USMLE Road Map:
xi
Çeviri Editörlerinin Önsözü
Günümüzde bilimin her alanında kaydedilen hızlı gelişme, Histoloji de bir önceki baskısına kıyasla önemli değişiklik-
edinilmiş bilgilerin de çok hızlı bir biçimde güncellenmesini ler içeriyor. Temel Histoloji’nin on dördüncü baskısı, temel
zorunlu kılıyor. Bu güncelleme, bir yanda daha önce bilin- bilimlerin ürettiği bilgileri klinikle harmanlayan içeriği ve
meyen soruları yanıtlamamızı sağlarken, kimi zaman bildi- açıklayıcı şekilleriyle öne çıkıyor. Bu özellik, tıp diline sadık
ğimizi düşündüğümüz yanıtların değişmesini de zorunlu kı- kalmaya özen gösterilerek dilimize kazandırılan Junqueira
lıyor. Bu açıdan bilim kurumlarında yürütülen eğitimin tüm Temel Histoloji’nin önemli bir kaynak olma niteliğini pekiş-
basamaklarında, kullanılan kaynakların bilimsel yöntemler tiriyor. Bölüm sonlarına eklenen sorular ise kitapta sunulan
ışığında elde edilmiş ve en az bunun kadar önemlisi, güncel bilgilerin daha kalıcı olmasına katkı sağlıyor. Tüm bu özel-
olan bilgileri içermesi çok büyük bir önem taşıyor. likleriyle Temel Histoloji’nin, bilgisini ve emeğini tüm ya-
Temel Histoloji’nin Türkçe’ye kazandırılan ilk çevirisin- şamlara hakça dağıtacak fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür he-
den bu yana geçen sürede morfoloji bilgilerimiz moleküler kimlerin yeşermesine katkı sağlayacak bir damla olabilmesi
biyoloji alanında kaydedilen ilerleme ile büyük ölçüde des- dileğiyle.
teklendi. Bu destek sayesinde artık morfolojik yapı özellikle-
Seyhun Solakoğlu
rinin moleküler ve işlevsel karşılığını anlamak ve açıklamak
Aslı Erdoğan
çok daha kolay hale geldi. Bu ilerlemeye koşut olarak, Temel
Teşekkür
Junqueira Temel Histoloji kitabının son basımı da dahil olmak üzere Türkçe kaynak dağarcığında yer almasını sağlayan tüm
meslektaşlarımıza ve Güneş Tıp Kitabevleri yöneticisi Murat Yılmaz basta olmak üzere, İhsan Ağın ve Ümit Saçı’ya şükranla-
rımızı sunarız.
xiii
Çeviri Kurulu
Tuğba EKİZ Meral KOYUTÜRK
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı
xv
6 BÖLÜM 1 ■ Histoloji ve Çalışma Yöntemleri
Ç R
a b
Hücre bileşenleri sık olarak floresan mikroskobu ile görülebilen flouresan-folloidin ile boyandıklarında, çekirdekler mavi flore-
bileşiklerle boyanır. san gösterirken aktin filamanları yeşile boyanır. Mikrofilaman-
(a) Akridin oranj nükleik asitlere bağlanır ve bu resimde görü- ların hücre çeperine yakın bölümde daha yoğun olması gibi
len böbrek tübül hücrelerinin çekirdeklerindeki (Ç) DNA’nın önemli bilgiler bu şekilde ortaya çıkarılır. Her iki fotoğraftaki
sarı ışık yaymasına ve RNA’dan zengin hücre sitoplazmalarının büyütme X500.
(R) da turuncu renkte görünmesine neden olur. (Şekil 1-4b, Indiana University Schoolof Medicine,
Bloomington’dan Drs Claire E. Walczak ve Rania Riskin izniyle)
(b) Kültürde çoğaltılan hücreler DNA’ya bağlanan DAPI (4’,
6-diamino-2-fenilindol) ve aktin filamanlarına bağlanan
a b c
Kültür ortamında çoğaltılan canlı nöral krista hücrelerinin çeşitli biçimde etkilerler ve tüm hücrelerde buna uygun görüntüler
ışık mikroskopi teknikleri ile görünüşü, iki tane farklılaşmış pig- oluştururlar.
ment hücresi içeren boyanmamış hücrelere ait aynı alanlar, üç
(c) Değişimli-girişim mikroskopisi: Nomarski optikleri kulla-
farklı yöntem ile gösterilmektedir (Her biri X 200).
nılarak farklı bir yolla hücresel detaylar ön plana çıkarılmıştır.
(a) Aydınlık-alan mikroskopisi: Tespit edilmeksizin ve boyan- Değişimli girişim ya da değişimli girişimsiz, faz-kontrast mik-
maksızın, sadece iki adet pigment hücresi görülebilir. roskopisi, kültür ortamında canlı hücreleri gözlemlemek için
(b) Faz-kontrast mikroskopisi: Farklı kırıcılık indisine sahip yaygın olarak kullanılır.
hücre sınırları, çekirdek ve sitoplazmik yapılar faz ışığını farklı (Dr Sherry Rogers, Depertmant of Celi Biology and Physio-
logy, Universityof New Mexico, Albuquerqo, NM’nin izni ile).
Özgül Moleküllerin Görüntülenmesi 13
1 B Ö L Ü M
Histoloji ve Çalışma Yöntemleri ■ Özgül Moleküllerin Görüntülenmesi
a c
B Ö L Ü M
Polar baş grubu Apolar yağ asiti zincirleri
(hidrofilik) (hidrofobik)
O
CH3
2
Doymuş
CH2 O C
yağ asiti
Fosfolipidler
Hidrofilik yüzey
Hidrofobik bölge
Hücre dışı sıvı
Hidrofilik yüzey
Kolesterol
Sitoplazma
(a) Ökaryot hücrelerin zarlarının temel lipit bileşenleri fosfo- etkiler, asıl etkisi zar akışkanlığı üzerinedir. Hücre zarının dış
lipitler ve kolesteroldür. Fosfolipit amfipatiktir, fosfat grup katmanında ayrıca uzun karbonhidrat zincirlerine sahip gliko-
yüklü polar bir baş ve polar olmayan iki uzun yağ asidi zinciri lipitler bulunur.
bulunur. Bu zincirler düz (doymuş) ya da kıvrık (doymamış olan Osmiumla tespit edilmiş olan hücre zarının kesiti, geçi-
bağda) olabilir. Zarda bulunan kolesterol ile fosfolipit miktarı rimli elektron mikroskobunda zor seçilebilen 3 tabaka şek-
yaklaşık olarak aynıdır. linde görülür; ortada yer alan açık (elektron geçirgen) bandın
(b) Fosfolipitlerin amfipatik özelliği zarların çift katmanlı yapı- iki tarafında koyu (elektron yoğun) 2 çizgi izlenir. İndirgenmiş
sını oluşturur. Çift tabakalı yapıda zarın yüzeyini kendiliğinden osmium, yağ asidi zincirlerinin osmium birikmeyen iç bölgesi-
oluşturan, su ile doğrudan temas eden yüklü (hidrofilik) polar nin her iki tarafında bulunan hidrofilik fosfat gruplarında biri-
başlar ve zarın ortasında yer alan, sudan uzak hidrofobik polar kir. Zarın dış yüzeyindeki “tüysü” görünümlü madde glikolipit
olmayan yağ asidi zincirleri bulunur. Kolesterol molekülleri de ve glikoproteinlere ait oligosakkaritlerin oluşturduğu glikoka-
amfipatiktir ve lipit çift katmanı boyunca daha az eşit dağılım likstir. (X100,000.)
sergiler; kolesterol yağ asiti zincirlerinin paketlenme derecesini
ilişkiyi koruyan iskele proteinlerinin de katılımı ile birlikte, 2-5’te gösterilen ve aşağıda açıklanan genel mekanizmalar ile
lipit sallarda bir araya gelen proteinlerin birbirlerine yakın geçer.
konumda kalmalarına ve etkili bir biçimde etkileşmelerine ■ Difüzyon ile küçük, polar olmayan moleküller lipit çift
olanak tanır. katmandan doğrudan geçer. Lipofilik (yağda çözünen)
moleküller zarlardan kolayca, su ise oldukça yavaş bir bi-
çimde geçer.
Transmembran Proteinler ve Zarlardan
■ Kanallar çok geçişli proteinlerin oluşturduğu trans-
Geçiş membran deliklerdir, buradan belirli iyonlar ve küçük
Plazma zarı, hücre ve çevresi arasındaki madde değişiminin moleküller seçilerek geçirilir. Hücreler çeşitli fizyolojik
gerçekleştiği bölgedir. Çoğu küçük molekül zar içinden Şekil uyartılara yanıt olarak Na+, K+ ve Ca2+ gibi iyonlar için
20 BÖLÜM 2 ■ Sitoplazma
Glikolipidin Glikoproteinin
şeker zinciri şeker zinciri
2 E yüzü
Periferik protein 1
Transmembran protein
Lipit
P yüzü
(a) Zar yapısının sıvı mozaik modeli, zarın fosfolipit çift kat- Ayrılma, fosfolipitlerin yağ asiti kuyruklarının oluşturduğu zayıf
manı içerisine yerleşmiş olan ya da yüzeyiyle ilişkili (periferik hat boyunca gerçekleşir. Bu dondurma-kırma preperatlarının
proteinler) proteinler içerdiğini vurgular; bu proteinlerin çoğu elektron mikroskopisi zar yapılarını çalışmak için kullanışlı
sıvı lipit fazın içinde hareket eder. Gömülü (integral) protein- bir yöntem oluşturur. Görüntüdeki çıkıntılı zar partiküllerinin
ler lipit tabakasına sıkıca gömülmüştür ve çift zar tabakasını büyük bölümü (1) zarın sitoplazmaya (P ya da protoplazmik
dıştan içe dek katedenlere transmembran proteinler denir. Bu yüz) yakın yarısına tutunmuş olarak kalan proteinler ya da
proteinlerin hidrofobik amino asitleri zar lipitlerinin hidrofobik protein kümeleridir. Zarın dış yarısında (E ya da ekstraselüler
yağ asitleri kısımları ile etkileşmektedir. Proteinler ve lipitler, yüz) daha az sayıda partikül tutunmuş durumdadır. Bir yüzey-
zarın dışa bakan tarafında açıkta yer alan oligosakkarit zincir- deki her protein tümseği karşıt yüzeydeki çukura (2) karşılık
leri bulundurabilirler. gelmektedir.
(b) Hücreler dondurulup kırıldığında (kriyofraksiyon) zarların
lipit katmanları çoğunlukla hidrofobik merkez boyunca yarılır.
özgül kanalları açar ve kapatır. Su molekülleri zardan ge- yönünde geçişini sağlar. Zar pompaları ise aktif taşımay-
nellikle akuaporinler denilen kanal proteinleri aracılı- la ilişkili olan enzimlerdir, adenozin trifosfatın (ATP) yıkıl-
ğıyla geçer. masıyla oluşan enerjiyi kullanarak iyon ve diğer çözünmüş
■ Taşıyıcılar küçük moleküllere bağlanıp onları yapısal de-
maddelerin konsantrasyon gradyanına ters yönde zardan ge-
ğişiklikle uğratarak zardan geçiren transmembran prote-
çirilmesini sağlar. Bu pompalar ATP tükettikleri için genelde
inlerdir.
ATPazlar olarak ta adlandırılırlar.
Difüzyon, kanallar ve taşıyıcı proteinler pasif olarak işlev Bu taşıma işlemleri Tablo 2-2’de daha ayrıntılı olarak
görerek maddelerin kinetik enerjiyle konsantrasyon gradyanı özetlenmiştir.
Plazma Zarı 21
B Ö L Ü M
İnterstisyel sıvı
2
Fosfolipit
Fosfolipid
çift katman
Glikoprotein
Fosfolipid
molekülünün apolar Kolesterol Protein
kuyrukları
İntegral protein
Periferik protein
Hücre iskeleti
filamanları
Sitozol
1. Fiziksel bariyer: Esnek bir sınır oluşturur, hücresel içeriği korur ve 3. Elektrokimyasal gradyan: Plazma zarı boyunca elektriksel yük
hücre yapısını destekler. Fosfolipit çift katmanı hücre içindeki ve farkı oluşturur ve korur.
dışındaki yapıları ayırır. 4. İletişim: Moleküler sinyalleri tanıyan ve yanıt oluşturan
2. Seçici geçirgenlik: İyonların, besinlerin ve atık moleküllerin zardan reseptörleri barındırır.
giriş çıkışını düzenler.
Protein ve lipit bileşenleri çoğunlukla dış zar yüzeyinde, kova- olarak, hücreler arası bağlantıların bir parçası olarak ve hücreye
lent bağlarla tutunmuş oligosakkarit zincirlerine sahiptir. giren moleküller için seçici bir kapı olarak işlev görür.
Bunlar hücre yüzeyine önemli işlevsel ve antijenik özellikler Transmembran proteinler genellikle maddelerin zardan
kazandıran hücre glikokaliksinin yapısına katılır. Zar protein- özgül biçimde taşınması için kanal ya da aktif bölgeler oluştu-
leri, diğer hücrelerden gelen çok çeşitli sinyaller için reseptör ran ve lipit çift katmanına gömülü durumda olan, birden fazla
sayıda hidrofobik bölgeye sahiptir.
Veziküllerle Taşıma: Endositoz ve ile temas ettikten sonra, hücre iskeletindeki değişikliklere
Ekzositoz bağlı bir süreç ile hücreden uzanan sitoplazma ve plazma
zarı uzantıları bakteriyi sarar. Bu uzantıların zarları birle-
Makromoleküllerin hücreye girişi endositoz adı verilen şir ve fagozom denilen hücre içi bir vakuol ile bakteriyi
genel bir süreçle gerçekleşir. Bu işlem sırasında plazma zarı çevreler. Fagozom daha sonra içeriğin sindirilmesi için
katlantıları makromolekülleri (genellikle özgül zar reseptör- lizozomla kaynaşır (bu bölümde daha sonra tartışılacak-
lerine bağlandıktan sonra) sarar ve sitoplazmik vezikülleri tır).
(vakuol) oluşturmak üzere kaynaşıp zardan ayrılır. Başlıca
3 tip endositoz tanımlanmıştır ve bunlar Tablo 2-2 ve Şekil 2. Pinositoz: Sözcük anlamı ‘hücrenin içmesi’dir. Pinosi-
tozda, hücre zarı daha küçük girintiler oluşturur ve hüc-
2-6’da özetlenmiştir.
re dışı sıvıyı ve içinde çözünmüş durumdaki maddeleri
1. Fagositoz: Sözcük anlamı “hücrenin yemesi”dir. Bakte- yakalar. Pinositoz vezikülleri (yaklaşık 80 nm çapında)
ri veya ölü hücre kalıntıları gibi partiküllerin hücre içine hücre yüzeyinden içeri doğru koparak ayrılır. Sonrasında
alınmasıdır. Makrofaj ve nötrofil gibi bazı kan hücreleri bu veziküller lizozomla kaynaşır veya zıt yöndeki hücre
bu etkinlik için özelleşmiştir. Bir bakteri nötrofilin yüzeyi yüzeyine gidip zarla kaynaşarak içeriklerini hücre dışına
24 BÖLÜM 2 ■ Sitoplazma
PASİF İŞLEMLER Maddenin kinetik enerjisine bağlı olarak konsantrasyon gradyanı yönünde hareketi; hücre enerji
harcamaz; denge sağlanana kadar devam eder (karşı yönde etki bulunmaması durumunda)
Basit difüzyon Küçük, apolar maddelerin seçici geçirgen zardan Kan ve dokular arasında oksijen ve
konsantrasyon gradyanına uygun yönde yardımsız net karbondioksit değişimi
hareketi
Basit difüzyon İyonların ve küçük, polar moleküllerin konsantrasyon
gradyanı yönünde hareketi; seçici geçirgen zardan
taşıyıcı bir protein yardımı ile gerçekleşir
Kanal yoluyla İyonun protein yapıdaki kanaldan konsantrasyon Na+, Na+ kanallarından hücre içine girer
gradyanı yönünde hareketi
Taşıyıcı aracılı Küçük, polar molekülün bir taşıyıcı protein ile Glikoz taşıyıcısı ile glikozun hücre içine
konsantrasyon gradyanı yönünde hareketi alınması
Osmoz Seçici geçirgen zardan su difüzyonu; yönü bağıl Sistemik kapilerlerdeki kanda çözünmüş
çözünmüş madde konsantrasyonu ile belirlenir; denge maddeler interstisyel alandan kana sıvı
sağlanıncaya kadar devam eder 'çeker'
AKTİF İŞLEMLER Maddelerin hücresel enerji harcanmasını gerektiren
hareketi
Aktif taşıma Küçük molekül ve iyonların transmembran protein
pompaları ile zardan konsantrasyon gradyanına karşı
taşınması
Primer Konsantrasyon gradyanına karşı taşıma; doğrudan ATP Ca2+ pompaları Ca2+'u hücre dışına taşır;
ile gerçekleşir Na+/K+ pompası Na+'u hücre dışına atar,
K+'u hücre içine alır
Sekonder Konsantrasyon gradyanına karşı taşıma konsantrasyon
gradyanı doğrultusunda hareket eden ikincil bir
madde (ör, Na+) kullanılarak gerçekleşir
Simport Na+ ile aynı yönde konsantrasyon gradyanına karşı Na+ / glikoz taşınması
taşıma
Antiport Na+ ile zıt yönde konsantrasyon gradyanına karşı Na+/H+ taşınması
taşıma
Veziküler taşıma Maddenin vezikül oluşumu ya da kaybı ile hücre içine
alınması ya da hücreden atılması
Ekzositoz Plazma zarı ile salgı veziküllerinin kaynaşması yoluyla Sinir hücrelerinden nörotransmiter salımı
hücre dışına maddelerin kütle halinde atılması
Endositoz Plazma zarından oluşan veziküller ile maddelerin hücre
içine kütle halinde alınması
Fagositoz Hücre dışındaki partikül şeklindeki maddelerin yalancı Bir bakteriyi yutan akyuvar
ayaklarla alınması ile oluşturulan veziküller yoluyla
gerçekleşen endositoz türü
Pinositoz Veziküllerin interstisyel sıvının hücre içine alınması Maddelerin küçük veziküller oluşturularak
yoluyla oluştuğu endositoz türü kapiler duvarından geçişinin sağlanması
Reseptör-aracılı endositoz Plazma zar reseptörlerinin ilk olarak özgül maddelere Kolesterolün hücre içine alınması
bağlandığı; daha sonra reseptör ve bağlı maddenin
hücre içine alındığı bir endositoz türü
Plazma Zarı 25
B Ö L Ü M
Hücre dışı sıvı
Yalancı ayak
Partikül
2
Plazma
Sitoplazma
a Fagositoz
b Pinositoz
Reseptörler
Reseptör
Ligand ligand Klatrin
kompleksleri örtü
Reseptörler
Kaplı çukur
Hücre Dinamin
membranının Adaptör
apikal protein Klatrin
bölgesi
Kaplı
proteinin Kaplı KÇ KÇ
geri vezikül
dönüştürümü KV
Reseptör
geri
dönüşümü Erken
endozom
Geç
endozom
Transsitoz b
Lizozomal
sindirim
Hücre membranının
bazolateral bölgesi
Çizimde, endositoz sırasındaki ve sonrasındaki temel basamak- ■ Reseptörler ve ligandlar geç endozomlara, daha sonra da
lar gösterilmiştir, a. Ligandlar özgül yüzey reseptörlerine yük- sindirim için lizozomlara taşınabilir.
sek afiniteyle bağlanır, sonra adaptör proteinler ve klatrin gibi ■ Ligandlar reseptörlerinden ayrılabilir, boş kalan reseptörler
özgül sitoplazmik proteinler ile ilişki kurar ve zar bölgelerinde geri dönüşüm endozomlarında toplanarak tekrar kulla-
yığılarak kaplı çukurları oluşturur. Klatrin, çukurların sitoplaz- nılmak üzere hücre yüzeyine geri döndürülebilir.
maya doğru girinti yapmasını kolaylaştırır. Başka bir periferik ■ Transsitoz işlemiyle, ligand içeren diğer endozomal vezi-
zar proteini olan, dinamin, çukuru gelişmekte olan boynunun küller hücrenin başka bir yüzeyine hareket edip kaynaşabi-
etrafında büzerek bölgenin kaplı vezikül halinde plazmalem- lir, ligandlar da tekrar hücre dışına bırakılır.
madan ayrılmasını sağlar. Kaplı çukurların (KÇ) ve veziküllerin
(Şekil 2-7b, Dr John Heuser’ın izniyle kullanılmıştır. Hücre
(KV) klatrin kafesinin ince yapısı gösterilmektedir, b.
Biyolojisi ve Fizyolojisi Bölümü, Washington Üniversitesi Tıp
İçeri alınmış veziküller geri dönüştürülecek olması nede-
Fakültesi, St. Louis, MO.)
niyle klatrin örtülerini kaybeder ve endozomlarla kaynaşır.
Ligandlar endozom bölmelerinde farklı yönlere gidebilirler:
nik değişiklikler ya da ikincil ulaklar ilk sinyali arttırırlar ve olarak bağlanır. Bu tür hormonlar lipofiliktir ve taşıyıcı pro-
genellikle kinazları içeren enzimatik aktivite dizisini tetik- teinlerinden ayrıldıklarında hedef hücrenin plazma zarından
leyerek gen ekspresyonlarında ya da hücre davranışlarında difüzyonla geçer ve sitoplazmadaki özgül reseptör protein-
değişikliklere yol açarlar. İkincil ulaklar sitoplazma içine ya- lerine bağlanırlar. Çoğu steroid hormonun reseptörüne bağ-
yılabilir ya da aktiviteyi bulunduğu odakta daha da arttırmak lanması o reseptörü aktive eder, bu kompleks çekirdek içine
üzere iskele proteinlerince lokal olarak korunabilir. girer ve özgül DNA dizisine yüksek afiniteyle bağlanır. Bu
Steroidler ve tiroid hormonları gibi düşük moleküler genellikle özgül genlerin transkripsiyon düzeyini arttırır. Her
ağırlıklı hidrofobik sinyal molekülleri, vücutta uzak bölgelere steroid hormon, homolog reseptör protein ailesinin farklı
taşınmak üzere plazmadaki taşıyıcı proteinlere geri dönüşlü üyelerince tanınır.
Sitoplazma Organelleri 27
B Ö L Ü M
Açık kanal
İyonlar
Ligand g
Ligand
2
Kapalı
1 Ligand reseptörüne
bağlanır ve reseptörü İyonlar
etkinl
etk inl
nleşt
eştire
eşt
etkinleştireniren
iren yapısal
yapı
p sal
Ligand değişi
değ işş
işi
şikli
kliğe
değişikliğe ğ sebep
ğe seb
ebep olur.
olur
olu
l r. Efektör protein (ör, iyon kanalı)
Aktive
Ak
Akt olmuş
ive ollmuş
Gp protein
ro
rot
otein
ote
ei
GTP 3 GTP G proteinine 4 Aktive olan efektör protein Fosfat
bağlanarak G proteinin aktive
hücre içinde protein kinaz
olmasına sebep olur. Aktive Efektör protein
enzim aktivasyonuna yol açan
G protein reseptörden ayrılır. (ör, enzim)
ikincil ulağı uyarır. Açık ya da kapalı
Bir efektör proteine (bir iyon kanalı
ya da bir enzim) bağlanır ve enzim
onu aktive eder
c G-proteine bağlı reseptörler
Proteinler ve çoğu küçük ligandlar transmembran protein bağlanmasıyla aktifleşerek diğer proteinleri (genellikle aktive
reseptörlerine bağlanarak hedef hücrede değişiklikler başlatan edecek biçimde) fosforiller.
hidrofilik moleküllerdir. (c) G proteine bağlı reseptörler ligandın bağlanmasıyla G
protein alt birimini yapısal değişikliğe uğratarak GTP’ye bağ-
(a) Kanal reseptörleri nörotransmiterler gibi ligandlara bağ-
lanmasına izin verir, bu proteinin etkinleşip serbest kalma-
lanır ve özgül iyonların içeri girişine izin verir. (b) Enzima-
sıyla bu kez iyon kanalları ve adenil siklaz gibi diğer proteinler
tik reseptörler genellikle protein kinazlar olup, ligandın
aktive edilir.
ŞEKİL 2–20 Mitokondrinin yapısı ve ATP oluşumu. (Açıklaması karşı sayfada yer almaktadır)
a b
Mitokondri
dış
zarı
Mitokondri
iç zarı
Krista
Matriks
Yağ asitleri
CO2
ATP β Oksidasyon
H+ 2H+
H+
II Elektron taşıma
H+ H+ H+ zinciri kompleksleri
H+ I III
Zarlar arası boşluk H+ IV
H+ H+
H+ H+ H+
H+ H+ H+ H+
H+ H+ H+ H+
H+ H+ H+ H+
H+ H+
H+ H+
H+
H+ ATP sentetaz
H+ H+
H+
H+
ATP ATP
H+ ATP ADP + Pi ADP + Pi
ADP + Pi
ATP sentezi
H+ H+
H+
Sitoplazma Organelleri 41
TEM görüntüsünde ve çizimde iki mitokondriyal zar ve matriks elektron taşıma sisteminin protein kompleksleri boyunca
B Ö L Ü M
gösterilmektedir. hareketine, matriksten zarlar arası alana doğrudan proton
(H+) hareketi eşlik eder. İç zar protonlara geçirgen değildir ve
(a) Dış zar düz iken iç zarda krista denilen ve yüzey alanını
arttıran çok sayıda keskin katlantı bulunur. Krista, çok aktif sonuçta zarda elektrokimyasal gradyan oluşur. Diğer zar pro-
hücrelerin mitokondriyumlarında daha fazladır. En içteki mito- teinleri, her biri iç zarın matrikse bakan tarafındaki sap benzeri
kondriyal matriks çok sayıda enzim içeren bir jel şeklindedir. yapılar üzerinde globüler kompleks oluşturan ATP sentetaz
2
Matriksle temas halinde olan iç zar yüzeyi kısa saplar üzerin- sistemlerini yaparlar. Bu enzim kompleksinin kanalı proto-
asitlerinin (18 karbonlu veya daha uzun) β-oksidasyonu mi- Peroksizomlar iki yolla oluşur: ER’den öncül veziküller
tokondriyumdaki karşılıklarından farklı olan tercihen perok- tomucuklanır ya da mevcut peroksizomlar büyür ve bölü-
sizomal enzimlerce gerçekleştirilir. Safra asitleri ve kolesterol nür. Peroksizomal proteinler serbest sitozolik poliribozomlar
oluşumuna yol açan belli reaksiyonlar da peroksizomlarda üzerinde sentezlenir ve amino asitlerden oluşan sinyal dizisi
gerçekleşir. taşırlar. Bu sinyal peroksizomal zar üzerinde bulunan resep-
törlerce tanınır ve proteinler organelin içine alınır.
P G
a b c
Peroksizomlar küçük, küre şekilli, zarlı organellerdir. Yağ (c) Kültüre edilmiş endotel hücrelerinin immünohistokim-
asitlerinden hidrojen atomlarını uzaklaştırmak için O2’yi kul- yasında DAPI ile boyanmış çekirdek (mavi) etrafındaki canlı
lanan enzimler içerir, bu reaksiyonda hidrojen peroksit (H2O2) boyanmış uzun mitokondriyumlar (kırmızı) arasında sitop-
üretilir. H2O2’nin, peroksizomda bulunan diğer bir enzim olan lazma içerisinde çok sayıda peroksizom (yeşil) görülmektedir.
katalaz enzimi ile suya ve O2’ye yıkılması gerekir. Burada gösterilen peroksizomlar zar proteini PMP70’e karşı
antikor kullanarak özgül olarak boyanmıştır.
(a) TEM’de peroksizomlar (P) genel olarak orta düzeyde elekt-
(Şekil 2-21c, © Thermo Fisher Scientific, Inc.’den izin alınarak
ron yoğun bir matriks sergiler. Elektron yoğun partiküller gli-
yayınlanmıştır.)
kojeni (G) temsil etmektedir. (X30,000)
(b) Birçok türde peroksizomların (P) merkezinde, burada da
gösterildiği gibi daha elektron yoğun ve kristalimsi bir enzim
kümesi bulunur. (X60,000)
42 BÖLÜM 2 ■ Sitoplazma
Mik fil
Mikrofilaman
Hücre İskeletinin Genel İşlevi
1. Yapısal:
Y Hücreye yapısal destek sağlar; hücreler
Ara filaman arasındaki bağlantıları sabitler.r
2. Hareket: Sitozol akışkanlığını ve hücre
hareketliliğini destekler; organellerin ve
maddelerin hücre içerisinde hareket etmesine
Mikrotübül yardım eder; hücre bölünmesi sırasında
Sentrozom
kromozomların hareketine yardım eder
Polimer Protofibril
Protofilaman N C
α β
C N
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
a
13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 XY
8s
Profaz
( ± 1 s)
G2
2.5-3 s +
Sessiz döneme G
0
girme veya İnterfaz Mitoz M Metafaz
farklılaşma (< 1 s)
Anafaz
25 h (< 1/2 s)
G1
Telofaz
Boyutça büyüme (dakikalar)
Hücrelerin mitoz ve DNA repikasyonu boyunca mikroskopik büyüyen insan dokularında hücre döngüsünün süresi 24 ile
olarak tanınabilmesi (radyoaktif işaretli timidin verilmesi son- 36 saat arasında değişir. G1’in uzunluğu pek çok faktöre bağlı
rası otoradyografi ile), burada evreleri gösterilen hücre “dön- olarak değişir ve genellikle en uzun ve en değişken süreçtir;
güsü” kavramına öncülük etti. Hızlı bölünen hücrelerde, G1 S’nin uzunluğu büyük ölçüde genom büyüklüğü ile doğru
DNA replikasyonu için gerekli enzim ve nükleotidlerin birik- orantılıdır. G2 ve mitoz birlikte normal olarak yalnızca 2-3 saat
tirildiği süreç, S birincil olarak DNA replikasyonunun gerçek- sürer. Büyüyen dokularda farklılaşan hücrelerin G1, süreci çok
leştirildiği süreç, G2 mitoza hazırlık için genellikle kısa olan uzun olabilir ve bu tip hücrelerin genellikle hücre döngüsü-
bir süreç ve M ise mitozun tüm evrelerini içeren süreçtir. Hızlı nün G0 evresinde oldukları söylenir.
Hücre döngüsünün her fazında özgün hücre aktivitelerinin ■ Metafaz iğ kontrol noktası tüm kromozomların ayrılaca-
kalitesinin kontrol edildiği bir veya daha fazla kontrol noktası ğından emin olur.
bulunur. Döngünün bir sonraki evresine geçiş, önceki fazın
Döngüdeki tüm ilerlemeler siklinler ve sikline bağımlı
tüm aktiviteleri yeterli düzeyde tamamlanmadan gerçekleş-
kinazlar (CDK’lar) denilen ve faza özgü işlevler için gerekli
mez. Burada üç önemli kontrol noktası gösterilmiştir:
olan enzimleri ve diğer proteinleri fosforilleyen/aktive eden
■ Başlangıç veya kısıtlama kontrol noktası S’nin başlangıcın- proteinler tarafından kontrol edilir. Başlıca siklinler, bun-
dan hemen önce gerçekleşir. lara ait CDK’lar ve önemli hedef proteinleri Tablo 3-1 ‘de
■ G2/M kontrol noktası DNA replikasyonunun tamamlanma- özetlenmiştir.
sını garanti altına alır.
Mitoz 63
B Ö L Ü M
Tablo 3–1 kompleksleri ve önemli hedef proteinleri.
Döngü Fazı veya Kontrol
Noktas CDK Bileşimi Hedef Proteinlere Örnekler
Erken G1 Siklin D-CDK4 veya 6 Rb proteinini fosforiller, çoğu G1 aktivitesi ve siklin A için gereken
3
genleri aktive eden bir transkripsiyon faktörü olan E2F salıverilir.
Çekirdek ■ Mitoz
Geç G1/S'ye giriş Siklin E-CDK2 E2F aracılı gen transkripsiyonunun daha fazla aktivasyonu; p53 proteini;
diğer kinazlar
S boyunca ilerleme Siklin A-CDK2 DNA polimeraz ve DNA replikasyonu için gereken diğer proteinler
G2/M'ye giriş Siklin A-CDK1 Özgün fosfatazlar ve siklin B
M boyunca ilerleme Siklin B-CDK1 Çekirdek laminleri; H1 histonu; kromatin ve sentrozomla ilişkili
proteinler
Çoğu dokuda, yavaş hücre bölünmesi ve hücre ölümüyle yenilenme potansiyelini belirler. Hücre çevirimi hızı, sindi-
özellik kazanan bir hücre çevirimi söz konusudur. Sinir do- rim kanalını ve uterusu döşeyen veya deriyi örten epitelde
kusu ve kalp kası bu çevirimin dışındadır çünkü bu dokula- yüksektir. Yetişkinlerden alınan organ kesitlerinde mitotik
rın farklılaşmış hücreleri mitoza giremez. Sonraki bölümler- hücreleri kesin olarak belirlemek güçtür ancak hızlı büyüyen
de tartışıldığı üzere, bir dokudaki farklılaşmış hücrelerin ya dokularda çoğu kez yoğun kromatinleriyle tespit edilebilirler
da yedek hücrelerin mitoz sığası, büyük oranda bu dokunun (Şekil 3-16).
Kinetokor
Sentrozom mikrotübülleri
(sentriol Çekirdekçik
çifti) Dışa doğru taşıyan
Gelişen sentrozom (iğ kutbu)
iğ
Mitoz sırasında gerçekleşen kromozomal değişimler, burada sonucu olarak ekvatoryal plakta dizilirler. İğ; kinetokor mik-
görülen mitotik hücrelerde olduğu gibi, çok erken evre balık rotübülleri, ekvatoryal plak yakınında birbiri içine giren polar
embriyosuna ait büyük hücrelerin kesitlerinde kolayca ve mikrotübüller ve iği hücre zarına bağlayan astral mikrotübül-
yaygın olarak çalışılmaktadır. (a) Görece uzun olan profazda, lerden meydana gelir. (c) Anafaz sırasında kinetokorlar ayrılır
sentrozomlar zıt kutuplara taşınır, çekirdek kılıfı parçalanma ve kromatidler (artık onlara kromozomlar denir) mikrotübül-
sonucu görünmez olur ve kromozomlar yoğunlaşarak gözle ler üzerinde her bir sentrozoma doğru çekilir. (d) Telofazda,
görünür hale gelir. DNA eşleşmesi olduktan sonra, iki kro- hücrenin korteksindeki F-aktin demetinin kasılması ile hücre
matidden oluşan her kromozom sentromer bölgesinden iki parçaya çentiklenir, bundan sonra kromozomların yoğun-
kinetokor protein kompleksi ile birleşir. (b) Kısa olan meta- laşmış hali sona erer, transkripsiyon yeniden başlar, çekir-
fazda kromozomlar, sentrozomlar tarafından organize edilen dekçik görünür hale gelir, çekirdek laminası ve çekirdek kılıfı
mitotik iğin dinamik mikrotübüllerine tutunmalarının bir yeniden oluşur. (Tümü X500; H ve E).
64 BÖLÜM 3 ■ Çekirdek
a b c d
Mitozun tanınabilir aşamalarında olan bölünen hücreler eriş- çoğalması sergileyen birçok hücre bulunabilir. Burada geç
kin dokularda nadiren gözlenir çünkü bu hücrelerin sayısı az, anafaz ve profaz evresindeki hücrelerin yoğunlaşmış kromo-
boyutları küçük, şekilleri ve yönelimleri değişkendir. Ancak zomları ayırt edilebilir, (b) proliferasyon dönemindeki uterus
kümelenmiş ve koyu boyanmış kromatine sahip çekirdek endometriyumunun bir bezinde metafazdaki bir hücre, (c)
gibi mitoz özellikleri, burada gösterilen hızlı yenilenen çeşitli Özofagusu döşeyen telofaz hücresi, (d) Epidermisin bazal
dokularda bazen tespit edilebilir. tabakasında metafaz. X400. H ve E.
(a) İnce bağırsaktaki kriptanın taban bölgesinin üzerin-
deki alanda ince bağırsağı döşeyen epitele ait mitotik geçiş
66 BÖLÜM 3 ■ Çekirdek
MİTOZ
Mitozda birbiriyle
aynı olan hücreler
topluluğa eklenir
ya da birbirinin
yerini alır.
MAYOZ
Mayoz II
Mayoz I
Mayozda
yeni genetik
kombinasyonlu
haploid hücreler
üretilir.
Mitoz ve mayoz kromatin sıkılaşması ve gevşemesi açısından genetik rekombinasyon sırasında bölgeleri değiş tokuş edilir.
benzerlikler gösterir ancak önemli noktalarda farklılık göste- Bunu, araya S fazının girmediği ve dört haploid hücrenin üre-
rir. Mitoz genetik olarak aynı iki diploid hücre üretir. Mayozda tildiği iki mayoz bölünme izler.
anneden ve babadan gelen iki homolog kromozom sinaps
sırasında fiziksel olarak yanyana gelir ve çaprazlaşma veya
dört kromatid arasında rekombinasyon veya karşı ipliğe normal olarak 3 hafta sürer; oositler fetal ovaryumdaki
geçişler gerçekleşir ve her ebeveynden kalıtılan genler ka- oluşumlarından kadının üreme yaşına kadar geçen süre
rıştırılarak sonraki kuşağa aktarılacak yeni ve farklı bir boyunca mayozun bu evresinde duraklatılırlar ve bu süre
gen takımı elde edilir. İnsan spermatogenezinin profaz 1’i yaklaşık 12 yıl ile 50 yıl arasında değişebilir.
Epitel Dokusu 81
B Ö L Ü M
Titrek tüyün distal ucunda tubulin
Miktotübül B diğer öncül titrek tüy proteinleri ve
protofilamanı motor proteinlerinden oluşan
A dinamik bir havuz bulunur.
Dinein kolları
4
Merkezi
Merkezi
mikrotübüller
Mikrotübül
çifti
İç kılıf
Çiftler arası neksin
çapraz bağları
Proteinlerin periferik b
mikrotübül çiftleri boyunca
titrek tüyün yukarısına
doğru taşınması kinezin II
ile sağlanır.
Hücre zarı
Bazal cisim
Mikrotübül
üçlüsü
Kök
(a) Bir titrek tüyün dokuz periferik mikrotübül ve diğer proteinleri içeren dinamik bir havuz vardır ve proteinler bu
bağlı proteinler tarafından sarılmış iki merkezi mikrotübül- yapının içine ve dışına periferik mikrotübül çiftleri boyunca
den oluşan aksonemini gösteren şeması. Periferik çiftlerde B kinezin ve sitoplazmik dinein tarafından taşınır.
mikrotübülü A mikrotübülünün bazı protofilamanların hete- (b) Titrek tüy hareketi aksonemin şeklinde bir dizi hızlı değişimi
rodimerlerini paylaşırken A mikrotübülü 13 protofilamandan gerektirir. Her bir çiftin uzunluğu boyunca A mikrotübülüne
oluşan tam bir sıradır. Aksonem periferik mikrotübül çiftlerini bağlı ve diğer çiftin B mikrotübülüne uzanır halde aksonemal
bağlayan neksinler ve periferik çiftleri merkezi mikrotübüllere dinein kolları bulunur. ATP tarafından aktifleştirilen dinein
bağlayan ışınsal uzantılar sayesinde esnek ancak sert yapıdadır. kolları komşu mikrotübüle bağlanır ve çiftlerin birbiri üzerine
Aksonem apikal sitoplazmada bulunan bazal cisim ile devam kaymasını sağlar. Kayma hareketi çiftler arasındaki çapraz bağlı
eder. Fırıldağa benzer şekilde düzenlenmiş dokuz adet görece neksinler tarafından sınırlandırılmıştır. Aksonem boyunca arka
kısa mikrotübül üçlüsü içeren bazal cisimler yapısal olarak arkaya hızlı biçimde oluşan bu hareket titrek tüy hareketini
sentriollere benzer. Titrek tüyün distalinde tubulin ve diğer oluşturur.
82 BÖLÜM 4 ■ Epitel Dokusu
Epitel
Bazal zar
Lamina
propria
Kapillerler
a c
Hücre çekirdeklerinin (oklar) en kalın ve en görülebilir yapı- Örneklerde, Henle kangalı (a), ince bağırsağın dış duvarı (b)
lar olduğu, ince ve tek bir hücre tabakasıdır. Tek katlı epitel ve korneanın iç yüzeyi (c) görülmektedir. (a, c X400; b X600;
damarları ve boşlukları döşer, alttaki doku ile madde geçişini H ve E)
düzenler. İnce hücrelerde genellikle transsitoz gerçekleşir.
Epitel Dokusu 83
ŞEKİL 4–13 Tek katlı kübik epitel. ŞEKİL 4–14 Tek katlı prizmatik epitel.
B Ö L Ü M
Epitel
Bazal Terminal
zar Titrek çubuklar
Lamina propria tüyler Epitel
4
Bazal
Kapiler
a
a
b
b
c
c
B Ö L Ü M
G G
5
G
a b
c d
Burada gösterilen bağ dokusu tiplerine ait örnekler bu iki tip dokusundaki görece yoğunluğu izlenmektedir. (X100; Mal-
arasındaki yakın ilişkiyi işaret etmektedir. lory trikrom)
(a) Bir bezin gevşek bağ dokusu (G) ince kolajen lifler ile soluk (c) Bir diğer tıkız düzensiz bağ dokusu örneğinde rastgele
boyanan ara maddeyi içerir ve genellikle epitelin yanında ince düzenlenmiş büyük kolajen demetleri görülmektedir. Kolaje-
bir tabaka oluştururken tıkız düzensiz bağ dokusu (T) daha nin düzeni dokuyu güçlendirmekte ve her yönden gelebile-
kalın bir tabaka oluşturur ve her zaman daha büyük kolajen cek güçlere karşı direnç kazandırmaktadır. (X150; H ve E)
demetler bakımından çok zengindir. Her iki bağ dokusunda
(d) Tıkız düzensiz bağ dokusu (T) burada gösterilen testiste
da düzensiz şekilli büyük lenf damarları (sol) boyunca yayıl-
olduğu gibi birçok organın çevresinde kalın koruyucu bir
mış lökositler görülebilir. (X100; H ve E)
kapsül oluşturur. Burada kapsül, bu organların çevresinde
(b) Deriden alınmış kesitin üçlü boyamasında bu yöntemle hiyaluronattan zengin bir kayganlaştırıcı üreten seröz mezo-
maviye boyanmış kolajenin gevşek (G) ve tıkız (T) bağ tel hücrelerinin (M) oluşturduğu tek katlı yassı bir epitel ile
örtülmüştür. (X150; H ve E)
118 BÖLÜM 5 ■ Bağ Dokusu
a b
(a) Mikrografta, tendondaki tıkız düzenli bağ dokusunun (b) Elektron mikrografta tendonun enine kesitinde bir fibrosit
boyuna kesiti görülmektedir. Uzun, paralel kolajen lif demet- görülmektedir. Fibrositin seyrek sitoplazmasının komşu kola-
leri fibrositlerin uzamış çekirdekleri arasındaki boşlukları dol- jen lifler arasında uzanan çok sayıda ince sitoplazmik uzan-
durmaktadır. (X100; H ve E boyası) tıya bölündüğü izlenmektedir. (X25.000)
a b
(a) Bu çizimde yalnızca lifler ve bunlara tutunan retiküler hüc- (b) Lenf düğümünün gümüş boyalı bu kesitinde retiküler lifler
reler (serbest, geçici hücreler gösterilmemiştir) gösterilmekte- düzensiz siyah çizgiler olarak görülmektedir. Retiküler hücre-
dir. Doku sıvısı veya lenf ve kandan gezgin hücrelerin sürekli ler de yoğun ve koyu boyanmış olarak izlenmektedir. Küçük
geçebilmesi için çok gelişmiş karmaşık bir ağ oluşturan Tip III ve daha soluk boyanmış hücrelerin çoğu lenf düğümünden
kolajenden oluşan retiküler lifler, retiküler hücreler tarafından geçen lenfositlerdir. (X200; Gümüş)
üretilip sarmalanmaktadır.
130 BÖLÜM 7 ■ Kıkırdak
Kaburga 180x
b Hiyalin
y kıkırdak
Omurlar arası
disk kıkırdağı
Ara madde
80x
c Elastik kıkırdak
Menisküs (diz
eklemindeki
Lakünadaki
yastığa benzer
kondrositler
kıkırdak
Ara madde
Kollajen lifler
Eklem kıkırdağı Hiyalin
Kıkırdak
80x
Fibröz
a d Fibröz kıkırdak
(a) İskeletin çeşitli bölgelerinde dağılmış 3 tip yetişkin kıkır- dokuları destekleyen kıkırdak belirgindir. Yukarıdaki ışık mik-
dak yer alır. Özellikle eklemlerde ve kaburgalarda, kulaklarda roskobu fotoğrafı (b) Hiyalin kıkırdak (c) Fibröz kıkırdak ve (d)
ve burunda olduğu gibi esnek destek gerektiren bölgelerde Elastik kıkırdağın temel özelliklerini göstermektedir.
bulunur. Aynı zamanda solunum bölgeleri boyunca da diğer
Hücre dışı matriksin Homojen, tip II kolajen ve agrekan Tip II kolajen, agrekan ve koyu Tip II kolajen ve geniş tıkız bağ
temel özellikleri elastik lifler dokusu alanları ile tip 1 kolajen
B Ö L Ü M
Proteoglikan
Perikondriyum
Hiyaluronik
asit
Perikondriyum
fibroblast
7
Tip II
kolajen lifçik
Kıkırdak
İnterteritoriyal
matriks
Hiyaluronik asid
Bağlantı proteini Kondrosit
Özdek protein
Kondroitin sulfat Territoriyal
matriks
Kolajen tip II
a b
(a) Kıkırdak matriksindeki en çok bulunan moleküllerin düzen- (b) Perikondriyum ve kıkırdak matriks arasındaki geçiş böl-
lenişini gösteren çizim. Bu şemada matriksteki hiyaluronik gesinin şeması. Perikondriyumdaki fibroblasta benzer öncü
asite bağlı proteoglikanlar özdek proteine doğrusal biçimde hücreler, kondrosit olarak bölünen ve farklılaşan daha büyük
hiyaluronik asit moleküllerine kovalent olmayan bağlarla kondroblastları meydana getirir. Bu işlevsel hücreler matriks
bağlanır. Proteoglikanın kondroitin sülfat yan zincirleri çapraz bileşenlerini üretir ve matriks içerisinde gömülü lakünalarda
bağlı matriks yapısını oluşturacak şekilde elektrostatik olarak yer alırlar. Her bir laküna çevresindeki teritoriyal matriks ile
kolajen liflerine bağlanır. Şekildeki küçük kısım daire içerisinde lakünalardan daha uzak bölgeler olan interteritoriyal mat-
büyütülmüş olarak gösterilmektedir. Bu matriks bileşenleri- riks arasındaki boyanma farklılıkları belirgindir. Matriksin inter-
nin fiziksel özellikleri oldukça su tutucu, dayanıklı olabilen bir teritoriyal kısımlarında kolajen boldur ve daha az bazofiliktir.
yapıya sahiptir. Hiyalin kıkırdağın sıvı ağırlığının yaklaşık olarak
%75’ini su oluşturur.
› › KLİNİKLE İLİŞKİLİ BİLGİ bazofilik yapmasından ve kolajen liflerin ince yapısından do-
layı rutin histolojik preparatlarda görünmesi oldukça zordur.
Osteoartirit, zamanla eklemlerdeki kemik uçlarının yüzey-
Hiyalin kıkırdakta diğer kolajen tiplerine de çok az miktarda
lerinde bulunan hiyalin kıkırdağın fiziksel özelliklerinin
değişmesi veya kaybıyla ilişkili kronik bir durumdur. Ağır-
rastlanmasına rağmen esas olarak tip II kolajen bulunur.
lık taşıyan (diz, kalça) veya sık kullanılan (bilek, parmak) Yapısında keratan sülfat ve kondroitin sülfattan oluşan
eklemler çoğunlukla kıkırdak bozulmasına eğilimlidir. yaklaşık 150 GAG yan zinciri bulunan agrekan, hiyalin
Eklem kıkırdağın aşınmasıyla ortaya çıkan parçalar, mat- kıkırdağın yaygın proteoglikanıdır. Bu proteoglikanların
riks metalloproteazların salınmasına ve bunun ardından yüzlercesi, Şekil 7-2a’da şematik olarak gösterildiği ve 5. Bö-
komşu dokuların makrofajlarındaki diğer faktörlerin salı- lümde tartışıldığı gibi hiyaluronik asitin uzun polimerlerin
verilmesini tetikler. Bu durum eklemlerde ağrıya ve iltihap- bağlantı proteinine, kovalent olmayan bağlarla bağlanır. Bu
lanmaya neden olur. proteoglikan karışımı, tip II kolajen liflerinin yüzeyine bağla-
nır. Proteoglikanda GAG’a bağlanan su, taze hiyalin kıkırdak
ağırlığının %60-80’ini oluşturur.
Matriks Kıkırdak matriksin en önemli bileşeni, yapısal çok yönlü
Hiyalin kıkırdağın kuru ağırlığının %40’ı proteoglikan ve ya- yapışkan glikoprotein olan kondronektindir. Diğer bağ do-
pısal glikoprotein içeren kıvamlı pelte içerisinde gömülü ko- kusundaki fibronektin gibi kondronektin de özellikle GAG’a,
lajenden meydana gelmiştir. Proteoglikanın matriksi genelde tip II kolajene ve integrine bağlanır. Bu molekül kondrositle-
rin HDM’ye bağlanmasına aracılık eder.
154 BÖLÜM 8 ■ Kemik
Kompakt
kemik
Kemik, apozisyonel büyüme sürecinde periosteumun altın- sırasında periosteum yüzeyinde yeni kemiğin oluşumu, geniş
dan yeni kemik dokusunun eklenmesiyle çap olarak büyür. medüllanın etrafındaki endosteum yüzeyinde kemik yıkımı
Radiyal kemik büyümesi olarak da adlandırılan bu uzun kemik ile aynı anda gerçekleşir. İlik dolu olan bu boşluğun genişle-
büyümesi, endokondral kemikleşmenin erken dönemlerinde mesi kemiğin ağırlığının çok artmamasını sağlar.
kemik tasmanın oluşumuyla başlar. Radiyal kemik büyümesi
Fibröz kıkırdak
benzeri (yumuşak)
kallus
Kemik iliği Kırık bölgesinde
Birincil kompart kemik
boşluğu kemik
Hematom
Sert
kallus
Periosteum
İyileşen kan
Kompakt kemik damarları
1 Bir kırık hematomu oluşumu. 2 Fibröz kıkırdak benzeri 3 Sert (kemik) kallus oluşumu. 4 Kemiğin yeniden şekillenmesi.
(yumuşak) kallus oluşumu
Kırık kemiğin onarımı çeşitli aşamalardan meydana gelir kemiğin bütünlüğünü korur. (3) Yumuşak kallus öncüsü doku
ancak mekanizma kemiğin büyümesi ve yeniden şekillendi- yeniden büyüyen kan damarları ve osteoblastlar tarafından
rilmesi ileaynıdır, (1) Kan damarları yırtılır, kırık içerisinde kan istila edilir. Sonraki birkaç hafta içerisinde fibröz kıkırdak örgü
toplanır ve büyük bir kırık hematomu oluşturmak üzere pıh- kemiğin trabekülleri ile aşamalı olarak yer değiştirir ve kırık
tılaşır. (2) Bu hematom makrofajlar tarafından aşamalı olarak alanı boyunca sert bir kallus şekillenir. (4) Örgü kemik daha
ortadan kaldırılır ve yerini fibroblast ile kolajenden zengin, sonra komşu sağlam bölgelerin devamı niteliğinde kompakt
fibröz kıkırdak benzeri, yumuşak, kallus öncüsü bir dokuya ve süngerimsi kemik olarak yeniden modellenir ve tam işlev-
bırakır. Kırıkta, periosteum bu dokunun üstünü örterek sel damarlar yeniden düzenlenir.
162 BÖLÜM 9 ■ Sinir Dokusu ve Sinir Sistemi
Notokord
Nöral
krista
hücreleri Gelişen
epidermis
MSS ve PSS’nin hücrelerinin üretildiği nörülasyon aşamasının evreleri, 3 ve 4 haftalık embriyo dışı zarları çıkarılmış insan emb-
riyosu enine kesitlerinde şematik olarak gösterilmektedir. Mediyal konumlu notokordun indükleyici etkisiyle, üzerinde uzanan
ektodermal hücre tabakası kalınlaşarak lateral nöral katlantılar ve mediyal nöral oluktan oluşan nöral plak haline gelir (1).
Diğer tüm ektoderm epidermisi oluşturacaktır. Plak daha sonra nöral katlantılar ve oluğu daha belirgin hale getirecek şekilde
katlanır (2). Bu katlantılar yükselir ve orta çizgide birleşerek (3), nöral oluğu nöral tüpe dönüştürürler (4). Embriyonun kraniyal
ucunda geniş, kaudalinde ise daha dar olan nöral tüp, MSS’yi oluşturacaktır.
Nöral katlantılar birleşip, meydana gelen tüp artık yukarıda uzanan ektodermden ayrılırken nöral hücrelerden bir kısmı
ayrılır ve nöral krista denilen mezenkimal hücre kitlesi olur. İlk olarak nöral tüp ve epidermis arasında bulunan nöral krista hüc-
releri, hemen yanlara doğru olarak göç etmeye başlayan önemli bir embriyonik mezenkimal hücre popülasyonunu oluşturur.
Nöral krista hücreleri, duysal ganglionlar ve PSS’nin tüm diğer hücrelerini oluşturmanın yanısıra, bazı nöral olmayan dokuları
da içeren diğer birçok gelişen yapıya katkı sağlar.
188 BÖLÜM 9 ■ Sinir Dokusu ve Sinir Sistemi
A
S
SH
A SH
A F
SH
S
S
SH
K S
SH
A
SH
SH
S
A F
a P b
S P
P
S
S
S
c d E
Küçük sinirler çoğu organ kesitinde görülebilir. sinirdeki liflerin gevşek olduğunu gösterir ve vücut hareket-
leri sırasında sinirlerin, liflerde muhtemel gerilme hasarı oluş-
(a) İzole edilmiş, plastiğe gömülü bir sinirin enine kesitinde,
madan hafifçe gerilmesine olanak tanır. X200. H ve E.
ince bir perinöryum (P), bir kapiler (K) ve Schwann hücrele-
riyle (SH) ilişkili çok sayıda büyük akson (A) görülmektedir. (c) Mezenter ve diğer doku kesitlerinde, tek bir küçük sinirin
Miyelinli lifler arasındaki endonöryumda birkaç fibroblast (S) oldukça dalgalı veya kıvrımlı yapısı. Kesitte, sinirin girdiği
çekirdeği görülebilir. X400. PT. ya da çıktığı bölgelerde lifler oblik ya da enine kesilmiş görü-
lür. X200. H ve E.
(b) Uzamına kesitlerde endonöryumdaki fibroblastların (F)
yassı çekirdekleri ve Schwann hücrelerinin (SH) daha oval (d) Küçük bir sinirin kesitinde çoğu zaman aynı fasikül içinde
çekirdekleri ayırt edilebilir. Sinir lifleri endonöryumda daha bazı liflerin enine ve bazılarının ise oblik olarak kesildiği görü-
çok gevşek olarak tutulurlar ve düşük büyütmeli uzamına lür, bu da yine endonöryum (E) ve perinöryumdaki (P) liflerin
kesitlerde düz değil, dalgalı oldukları görülmektedir. Bu, görece gevşek yapısını belirtir. X300. H ve E.
B Ö L Ü M
K
9
G
K L
G
U
N
LF
b c
(a) Bir duysal gangliyonun (G) belirgin bir bağ doku kapsülü (c) Sempatik gangliyonlar, çoğu duysal gangliyonlarından
(K) ve epinöryum ve periferik sinirlerin diğer bileşenleri ile daha küçüktür ancak büyük nöronal hücre gövdesinin (N)
devam eden iç iskeleti vardır, ancak perinöryumu yoktur ve olması ve bazılarının lipofuskin (LF) içermesi açısından ben-
bu yüzden kan-sinir bariyeri işlevi yoktur. Sinir liflerinin (L) zerdir. Uydu hücrelerinden (U) oluşan tabakalar her nöronal
fasikülleri bu ganglionlara girer ve çıkar. X56. Kluver-Barrera hücre gövdesini çevreler, morfoloji duysal gangliyonlarda-
boyası. kinden biraz farklıdır. Otonom gangliyonların genelde duy-
sal gangliyonlardan daha az gelişmiş bağ doku kapsülleri (K)
(b) Yüksek büyütme ile, her büyük nöronal perikaryonu
vardır. X400. H ve E.
tamamen saran ince, tabaka benzeri sitoplazmik uzantılar
üreten ve uydu hücreleri (U) olarak adlandırılan küçük, yuvar-
lak çekirdekli glia hücreleri görülmektedir. X400. H ve E.
190 BÖLÜM 9 ■ Sinir Dokusu ve Sinir Sistemi
a b 2 hafta c 3 hafta d 3 ay
Hasar görmüş veya kesilmiş bir periferik sinirde, bir gecikme- (c) Hasardan sonraki haftalarda, kas lifi denervasyon atrofisi
nin ardından proksimal akson parçaları kesilen uçlarından gösterir ancak Schwann hücreleri, yeniden uzayan aksonun
yeniden oluşabilir. Hasarlı bir sinir lifinde meydana gelen ana içine girdiği tıkız kılıfı oluşturmak üzere çoğalırlar. Akson
değişiklikler burada gösterilmektedir. 0,5-3 mm/gün hızıyla büyür.
(a) Perikaryonu, geniş GER (Nissl cisimciği) içeriği ve efektör (d) Birkaç hafta sonra sinir lifi başarıyla yenilenir ve kas lifi ile
hücresi (kas) ile normal bir sinir lifi. olan işlevsel bağlantılar eski haline getirilir.
(b) Akson zedelendiğinde, başlangıçta GER oldukça azalır ve
hasara distal sinir lifi, miyelin kılıfı boyunca bozulur. Artıklar
makrofajlar (mor ile gösterilen) tarafından fagosite edilir.
■ Sinir dokusu, erken embriyoda, MSS’nin öncülü olan nöral ■ Böyle bir nöron iletişimi nörotransmiterin sinaps öncesi zardan
tüpü oluşturmak üzere dorsal ektoderm nöral plağı uzamına salıverilip sinaps sonrası hücredeki reseptörlere bağlanarak yeni
katlandığında ve buradan PSS öncülü olan nöral krista hücre- bir aksiyon potansiyelinin başlatıldığı yer olan bir sinaps aracılı-
leri ayrıldığında gelişir. ğıyla başka bir nörona veya efektör hücreye aktarılır.
Nöronlar Glia Hücreleri
■ Pek çok tipte nöron vardır ancak hepsi çekirdeği taşıyan bir ■ Birçok şekilde nöronları desteklemek için gereken glial hücre-
hücre gövdesi (perikaryon), akson denilen uzun bir sitoplaz- lerin (glia) altı ana tipi bulunmaktadır:
mik uzantı ve dendrit denilen bir veya daha fazla sayıda kısa ■ Oligodendrositler, MSS’deki akson parçalarının çevresini
uzantıdan oluşur. sararak, aksonları yalıtan ve sinir uyartılarının geçişini ko-
■ Nöronlar, akson boyunca bir aksiyon potansiyeli (sinir uyartı- laylaştıran miyelin kılıf oluşturur.
sı) oluşturmak ve ilerletip başka bir nöron ya da efektör hücreyi ■ MSS’nin sayıca en fazla hücreleri olan astrositler nöronal
uyarmak için, ortak hücre özelliği olan uyarılabilirliği kulla- perikaryon, sinaps ve kapilerleri örtmek ve onlara uygun
nırlar. mikroçevre sağlamak için yüzlerce uzantı yapar.
194 BÖLÜM 10 ■ Kas Dokusu
Kas tiplerinin ışık mikroskobu fotoğrafları ile birlikte şema- kasılır. (c) Düz kas gruplaşmış, zayıf, istemsiz kasılan iğ biçimli
tik çizimleri. (a) İskelet kası geniş, uzamış, çok çekirdekli hücrelerden oluşur. Hücreler arasında görülen yoğunlaşma
liflerden oluşur ve güçlü, hızlı, isteğe bağlı olarak kasılır. (b) az miktardaki hücre dışı bağ dokusunu yansıtmaktadır. ([a,
Kalp kası birbirlerine uzunlamasına interkalar disklerle bağlı b]): X200; [c]: X300; Tümü H ve E)
düzensiz dallanmış hücrelerden oluşur, güçlü ve istemsiz
İskelet Kasının Düzenlenişi Kasın bu bağ dokusu tabakaları içerisinde yer alan kola-
jen, kas hücreleri/liflerinin kasılması sonucu ortaya çıkan
Her üç kas tipinde de kasılabilen liflerin etrafını ince bir bağ
mekanik gücün aktarılmasında görev alır; kas lifleri ender
dokusu tabakası sarar ve düzenler. Bu tabakalar özellikle is-
olarak kasın bir ucundan diğer ucuna kadar uzanmaktadır.
kelet kasında iyi görülür (Şekil 10-3 ve 10-4). Bu destekleyici
Bu üç tabakanın tümü ve epimisyumu saran derin fasya-
tabakaların oluşturduğu düzenlenme büyük periferik sinir-
nın tıkız düzensiz bağ dokusu, tendonun kas-tendon bağ-
lerdekine benzer.
lantılarındaki güçlü bağ dokusu ile devamlıdır (Şekil 10-3
■ Epimisyum, bütün kasın etrafını saran tıkız bağ doku- ve 10-4c). İnce yapı düzeyinde gerçekleştirilen araştırmalar
sundan oluşmuş bir dış kılıftır. Kasın büyük sinirlerini, bu geçiş bölgelerinde tendondan gelen kolajen liflerin içeri-
kan damarlarını ve lenfatiklerini barındıran bu dokunun ye doğru kas lifleri arasına sokulduğunu ve sarkolemmanın
bölmeleri içeriye doğru uzanır. yaptığı kompleks katlanmalarla doğrudan ilişkili olduğunu
göstermektedir.
■ Perimisyum, fasikül adını alan kas liflerinden oluşan
her demetin etrafını saran ince bir bağ dokusu tabaka-
sıdır (Şekil 10-3). Kas liflerini içeren her fasikül birlikte Kas Liflerinin Düzenlenişi
çalışan liflerden oluşmuş işlevsel bir birim oluşturur. Si- İskelet kası liflerinin uzamına kesitleri karanlık ve aydınlık
nirler, kan damarları ve lenfatikler kas fasikülünü besle- bantlar halinde enine çizgilenmeler gösterir (Şekil 10-6a).
mek üzere perimisyum içine girer. Sarkoplazma ağırlıklı olarak kas lifçiği (miyofibril) denilen,
■ Endomisyum, fasiküllerden içeriye doğru uzanan, içe- lifin uzun ekseni boyunca paralel seyreden, uzun ve silindirik
risinde az sayıda fibroblast ve ince retiküler liflerin oluş- şekilli filaman topluluklarını içerir (Şekil 10-6b). Kas lifçik-
turduğu ve her bir kas lifinin dış laminasını saran tabaka- leri üzerindeki koyu bantlar A bantları olarak adlandırılır
dır. Sinir liflerine ek olarak endomisyumda yaygın bir ağ (anizotropik veya polarize ışık mikroskobunda çift kırıcıdır),
oluşturan kapilerler, kas liflerine O2 getirir (Şekil 10-5). aydınlık bantlar ise I bantları (izotropik veya polarize ışık al-
İskelet Kası 195
ŞEKİL 10–2 İskelet kasının gelişimi. ŞEKİL 10–3 İskelet kasının düzenlenişi.
B Ö L Ü M
Miyoblast
1 0
Tendon
Uydu hücre Kas tüplerini
oluşturacak şekilde
birleşen miyoblastlar
Farklılaşma
Uydu hücre
Kas lifi
Arter
Ven Perimisyum
Sinir
Fasikül
İskelet kası miyoblast denilen mezenkimal hücrelerin kas
tüpü adı verilen çok çekirdekli, uzun tüpleri oluşturmak
üzere birbirleriyle birleşmesiyle farklılaşmaya başlar. Kas tüp-
leri miyofilamanları oluşturmak üzere protein sentezlerler ve
ışık mikroskobunda giderek daha belirgin seçilebilen enine Endomisyum
çizgilenmeler sergilerler. Kas tüpleri işlevsel miyofilamanları
oluşturacak biçimde farklılaşmaya devam eder ve çekirdekler
sarkolemma altında yer alır. Kas lifi
En
E
P
a b
K T
K
C
(a) Çizgili kasın enine kesitine ait ışık mikroskobu fotoğra- liflerinin dış tabakasında özgül boyanma görülmektedir.
fında bağ dokusunun üç tabakası ve hücre çekirdekleri görül- (X400; İmmünoperoksidaz)
mektedir. Her kas lifinin etrafını endomisyum (En) sarar ve (c) Bir kas-tendon bağlantısının uzamına kesiti. Tendonlar
fasikülü oluşturan bir kas lifi grubunu perimisyum (P) kuşatır. iskelet kasları ile birlikte gelişir ve kaslar kemiğin periostu ile
Tüm kasın etrafını kalın bir epimisyum (E) sarar. Bu dokuların birleşir. Tendondaki (T) kolajen lifler, kas lifleri (K) etrafındaki
her üçü de tip I ve tip III kolajen (retikulin) içerir. (X200; H ve E) üç bağ dokusu tabakasıyla devam ederek, kas kasılmasını
(b) Laminini göstermek üzere immünhistokimya boyası destekleyen güçlü bir birim oluşturur. (X400; H ve E)
yapılmış kesitte, özellikle endomisyumla sarılı kas
Pluripotent hemopoietik
kök hücre
Multi-CSF Multi-CSF
Multi-CSF
Bazofilik Trombopoetin
eritroblast Promegakaryosit G-CSF
Promiyelosit
Polikromatofilik
eritroblast
M-CSF
Trombopoetin Promonosit
Megakaryosit
Eozinofilik Bazofilik Nötrofilik
miyelosit miyelosit miyelosit
Ortokromatofilik
eritroblast
(normoblast)
Az sayıdaki pluripotent kök hücreler yavaş bölünürler, kendi evreleri lenfoid organlarda gerçekleşen B ve T lenfositler ile
kendilerini yeniledikleri gibi iki ana hücre serisinin proge- doğal katil hücreler denilen hücreleri oluşturur. Eritropoetin
nitör hücresini oluştururlar: miyeloid ve lenfoid kök hücre- (EPO), koloni uyarıcı faktörler, sitokinler ve büyüme faktörleri
ler. Miyeloid seri tümü kemik iliğinde bulunan eritropoez, bu gelişim süreçleri boyunca meydana gelen farklılaşma ve
trombopoez, granülopoez ve monositopoez için prekürsör büyümeyi uyarır.
(öncül) hücreleri (blastlar) içerir. Lenfoid seri, ileri farklılaşma
Dalak 287
B Ö L Ü M
V K
1 4
K
Korteksin iç tarafındaki yapı parakortekstir. Koıteksteki çoğu parakorteksin (P) diğer kısımlarında çok az işaretleme ger-
lenfositin, birçoğu nodülde yerleşmiş olan B hücresi olma- çekleşmiştir. (b) T hücre belirtecine karşı bir antikorla boyan-
sına karşın, parakorteksinde bulunan lenfositler çoğunlukla dığında, parakorteks belirgin ölçüde işaretlenmiştir, fakat
T hücreleridir. Bu ayrım lenf düğümlerinin ardışık kesitlerine korteksteki (K) boyanmış olan birkaç hücre muhtemelen Th
uygulanan immunohistokimya sonucu floresan mikrograf- hücreleridir. (X200)
larda gösterilmiştir. (a) B hücre yüzey belirtecine karşı antikor (Palo Alto, CA. Stanford üniversitesi Tıp Fakültesi I. L
korteksteki (K) lenfositlerin neredeyse tümünü ve parakorteks- Weissman’in izni ile alınmıştır).
teki HEV (V) çevresindeki birçok hücreyi işaretlemiştir, ancak
a b c
HEV’ler, lenf düğümünün parakorteksinde bulunur, görüldüğü (b) Plastik kesitler HEV’leri (ok başları) ve bunların arasından
gibi tonsillerde ve Peyer plaklarında da bulunurlar. Endotel geçen lenfositleri (oklar) daha güzel göstermektedir. (X400;
hücreleri farklı şekildedir ve genelde kübiktir, lenften lenfoid PT)
doku içerisine lenfositlerin hızlı yer değiştirmesini sağlarlar. (c) Kesiti alınmış HEV’in SEM görüntüsü endotel hücrelerinin
Lenfositler üzerindeki L-selektin, bu endotelyal hücrelerin arasından göç edip parakorteksteki diğer lenfositlere katılma-
yüzeyindeki şekerden zengin ligandları tanır ve sonuç olarak dan önce endotel hücrelerine tutunmakta olan beş tipik lenfo-
lenfositler orada durur. İntegrinler, lenfositler ve endotel hüc- siti (ok başları) göstermektedir. (X500)
releri arasındaki tutunmayı sağlar. Lenfositler damar duvarın- (Şekil 14-19c, Fujita T. Prog Clin Biol Res 1989;295:493 izin ile
dan lenf düğümü parenkimine geçerler. alınmıştır).
(a) HEV’lerin parafin kesitlerde H ve E boyamasıyla tanınması
zor olabilir. (X400; H ve E)
288 BÖLÜM 14 ■ Bağışıklık Sistemi ve Lenfoid Organlar
MS
MK MK
MS MS
MK
a b
(a) Lenf düğümünün medullası esas olarak aradan geçen sitoplazmalı plazma hücreleri (oklar) gözlenmektedir. Efe-
medulla kordonlarıyla (MK) ayrılmış medulla sinüsleri (MS) rent lenf yeni sentezlenmiş antikorlardan zengindir. Ayrıca
içerir. Lenfositler ve plazma hücreleri, diğer hücre tiplerine çevresindeki retiküler hücrelerin eozinofilik uzantılarının
göre bol ve baskındır. Ayrıca şekilde medulla kordonunun oluşturduğu ağ yapısı ile birlikte medulla sinüsü (MS) de
içerisinde bir kan damarı görülmektedir. (X200; H ve E) görülmektedir. (X400; H ve E)
(Brezilya Sao Paulo Üniversitesi, Biyomedikal Bilimler Ensti-
(b) Büyük büyütmede medulla kordonundaki (MK) küre-
tüsü Dr. Paulo A. Abrahamsohn’dan izinle alınmıştır).
sel, çekirdeği kenarda yer alan ve lenfositlerden daha bol
K
Dalak kapsülü (K), trabeküller (T) halinde organın pulpa
benzeri iç kısmına uzanır. Kırmızı pulpa (KP) parenkimin
çoğunu kapsar. Beyaz pulpa (B) esas olarak santral arte-
T riyollerin çevresindeki küçük alanlarla sınırlıdır. Bu dalak
B alanlarının isimleri taze durumlarındaki renklerine göre
verilmiştir. Kırmızı pulpa, hem kordonlarda hem de sinüs-
lerde yer alan kan hücrelerinin tüm tipleri ile doludur.
Beyaz pulpa ise lenfoid dokudur. Geniş kan damarları ve
lenfatikler hilumdan dalağa girip yine buradan terk eder-
ler. (X20; Picro-Sirius-hematoksilen)
KP
KP
Dalak 289
B Ö L Ü M
S S Penisiller
P lle
le arterioller
er a rte
terio
te rrio
io
olle
llerr
1 4
kılıf (PALS) (çoğu B llenfosit)
f it))
(çoğu T lenosit) Kılıf
Kıl
ılıff
ro
ofaj
fajjlar
fa la
a)
(makrofajlar)
Santral
K
Kappa
allılı
alı
Kapalı
Germinal d
do
dolaşı
aşım
aşım
ş
dolaşım
merkez
Marjinal
zon S
sinüsleri
S Aç
Açı
A çık
ç
Açık
Trabekül do
dol
dol
dolaşım
Kırmızıı pulpa
ul
ulp
pulpa
Trabeküler
arter ulp
ulpa
lp
pa vvenleri
Kırmızı pulpa enl
nleri
eri
Trabeküler ven
Trabeküler arterden trabeküler vene kadar dalaktaki kan dola- çıkan, penisiler arteriyoller olarak bilinen santral arteriyol dal-
şımı ve dalağın yapısının şematik görünümü. Bu arterlerin ları kılıflı kapilerler olarak devam ederler. Kan akışı buradan
küçük dallarına santral arteriyoller denir ve beyaz pulpada dalak sinüslerine (S) doğru direkt geçiyorsa kapalı dolaşım,
periarteriyolar lenfatik kılıf (PALS) denen bir lenfoid hücre damarlardan kırmızı pulpanın dalak kordonlarına boşaltılı-
kılıfıyla sarılırlar. Bu kılıflardaki B hücreleri nodüller oluşturup, yorsa açık dolaşım adını alır. Buradan hayatta kalan kan hüc-
beyaz pulpanın en geniş kitlelerini yapabilirler ve bu nodül- releri sinüs duvarları boyunca dolaşıma yeniden girer.
ler etrafında marjinal bölge sinüsleri vardır. Beyaz pulpadan
B
KP
B
KP
a b
Dalağın beyaz pulpası, santral arteriyollerin çevresindeki (b) PALS’da germinal merkeziyle geniş bir nodül yapısı vardır
PALS adı verilen lenfoid doku ve bu kılıfta çoğalan B lenfo- ve santral arteriol (ok başı) nodül periferine doğru yer değiş-
sitlerin oluşturduğu nodüllerden meydana gelir. (a) Beyaz tirmiştir. Küçük vasküler sinüsler beyaz (B) ve kırmızı pulpanın
pulpanın (B) longitudinal kesitlerinde PALS ile sarılı santral (KP) arasındaki sınırda görülebilir. (Her ikisi de X20; H ve E)
arteriyol (ok başı) görülmektedir. PALS’ın etrafında kırmızı (Brezilya Sao Paulo Üniversitesi, Biyomedikal Bilimler Ensti-
pulpa (KP) görülmektedir. tüsü Dr. Paulo A. Abrahamsohn’dan izinle alınmıştır).
308 BÖLÜM 15 ■ Sindirim Kanalı
Özofagus Fundus
Kardiya
TPE
Uzunlamasına
tabaka
Pilorik Dairesel
ağız Pilorik Küçük tabaka
Muskularis LP
Duodenum sfinkter kurvatür ÇYE
Çapraz
tabaka
Korpus
Büyük kurvatür MM
Pilor
ÖKB
tıları
Mide katlantıları
b
(a) Mide bölgeleri, önden görünüm
rünüm
Gast
Gastrik çukurcuk Mide lümeni
Mukoza Lamina
propria
Muskularis
mukoza
Submukoza Arter
A
Ve
Ven
en
Çapraz Submukozal
Suubmukozal
tabaka sinir
sinir pleksusu
Muskularis Dairesel Miyenterik
Miyenterik
tabaka sinir
sinir pleksusu
Uzunlamasına
tabaka
Seroza
ŞEKİL 15–15 Rugaları ile midenin duvarı. ŞEKİL 15–16 Gastrik çukurcuklar ve bezler.
B Ö L Ü M
M
1 5
Sindirim Kanalı ■ Mide
KD
KD
GÇ
SM ME
GÇ GÇ
GÇ
ME
hücreler daha derine göç ederek yüzey müköz hücrelerinden mide işlevi için önemli ürünler salgılar. Bu hücreler dört ana
daha yavaş yenilenen bezlerin salgılayıcı hücrelerine farklı- tip olup her birinin önemli özellikleri aşağıdaki gibidir:
laşır.
■ Müköz boyun hücreleri kümeler halinde veya gastrik bez-
Gastrik çukurcukları ve bezleri saran ve destekleyen da-
lerin boyun kısımlarında diğer hücreler arasında tek olarak
marlanmış lamina propriada düz kas lifleri, lenfoid hücre-
bulunur ve birçok öncül ve olgunlaşmamış yüzey müköz
ler, kapilerler ve lenf damarları bulunur. Mukoza ile altındaki hücrelerini içerir (Şekil 15-17). Gastrik çukurcukları örten
submukozayı bir düz kas tabakası olan muskularis mukoza yüzey müköz hücrelerinden daha az prizmatik olup komşu
ayırır (Şekil 15-15). hücreler tarafından bozulmuştur fakat yuvarlak çekirdekleri
Fundus ve korpustaki gastrik bezler istmus veya her ve apikalde salgı granülleri mevcuttur. Mukus salgıları yüzey
gastrik çukurcuğun boyun kısmında dallanarak oluşturulan epitel müköz hücrelerinden daha az alkalidir.
bu tip çok sayıda bezle mukozanın çoğunu doldurur. Gastrik ■ Pariyetal (oksintik) hücreler hidroklorik asit (HCl)
bezlerdeki salgılayıcı epitel hücreleri düzensiz dağılmış olup üretir ve müköz boyun hücreleri arasında ve bezlerin
Yüzey müköz
GÇ YM hücreleri (musin
GÇ
içeren alkali
sıvılar salgılar)
MB
Gastrik
MB P çukur
Müköz boyun
hücreleri (musin
içeren asidik
sıvılar salgılar)
P MB
Istmus Pariyetal
E E boyun hücreler
(intrensek faktör)
(b) ve hidroklorik
asit salgılar)
E
Esas hücreler
(pepsinojen
ve gastrik
P lipaz salgılar)
E Gastrik
bez
G hücreleri
E (kana gastrin
salgılayan
enteroendokrin
MM MM hücreler)
P
(a) (c) (d)
Midenin fundus ve gövde bölgeleri boyunca gastrik çukur- olan çok sayıda mitokondri eozinofiliye neden olur. Esas hüc-
cuklar çeşitli tiplerde hücreleri olan gastrik bezlere açılır. reler (E) boyun bölgesinde görülmeye başlar. Bu tübüler bez-
lerin çevresinde bağ dokunun çeşitli hücreleri ve damarları
(a) Uzun kıvrımlı gastrik bezler mukozanın tüm kalınlığı
bulunur.
boyunca, gastrik çukurcuklardan (GÇ) muskularis mukozaya
(MM) nüfuz eder. (c) Muskularis mukozanın (MM) yanında bu bezlerin bazal
kısmı daha az pariyetal hücre (P) fakat daha fazla zimojenik
(b) Gastrik bezlerin boyun bölgesinde gastrik çukurcukları
esas hücre (E) içerir. Bazal konumlu çekirdeği ve bazofilik
döşeyen yüzey müköz hücrelerin (YM) aşağısında küçük
sitoplazması olan esas hücreler kümeler halinde bulunur.
müköz boyun (MB) hücreleri tek tek serpiştirilmiş olarak veya
Esas hücreler apikal uçlarından ana proteaz olan pepsinin
pariyetal hücreler (P) ile bezlerin tüm epitel hücrelerini veren
zimojen öncülü olan pepsinojeni salgılar. Zimojen granüller
kök hücreler arasında kümeler halinde bulunur. Merkezi
rutin preparat hazırlama aşamalarında sıklıkla kaybolur veya
konumlu çekirdeklerini saran olağanüstü ince yapıya sahip
zayıf boyanır. (X200; H ve E)
yoğun eozinofilik sitoplazmalarıyla çoğu pariyetal hücre (P)
tübüllerden çıkıntı yaparak kolayca ayırt edilebilen büyük (d) Şemada temel gastrik bez hücrelerinin genel morfolojisi
hücrelerdir. Bu hücreler HCI üretir ve bu işlem için gerekli ve işlevleri gösterilmektedir.
358 BÖLÜM 17 ■ Solunum Sistemi
K
D
K DK
LP
E
K
AD
DK B
DK
a b
(a) Bronşun iç yüzeyi genel olarak az sayıda goblet hücresi çevresinde doğrudan akciğer dokusu (AD) yer almaktadır.
içeren yalancı çok katlı prizmatik titrek tüylü epitel (E) ile (X140; H ve E)
döşelidir. Lamina propria (LP) tüm bronşu çevreleyen belir- (b) Daha küçük bronşlarda epitel genel olarak az sayıda
gin düz kas (DK) tabakasını içerir. Submukoza destekle- goblet hücresi içeren prizmatik titrek tüylü (oklar) hücreler-
yici kıkırdağın (K) bulunduğu tabakadır ve adventisya kan den oluşur. Lamina propria kıkırdağın (K) yanında hem düz
damarlarını (D) ve sinirleri (S) içerir. Bronşun adventisyasının kas (DK) hem de küçük seröz bezler (B) içerir. (X400; H ve E)
BD
DK
C
E
A
a b
Hava iletim sisteminin gaz değişim bölgelerinden önceki Bu hücreler birçok önemli işleve sahiptir. Yüzey gerili-
son kısımları terminal bronşiyoller olarak adlandırılır. mini düşüren sürfaktan bileşiklerini üretir ve bronşiyolleri
kapanmaktan korurlar. Düz yüzlü ER’nin P450 enzim sis-
(a) Bir terminal bronşiyol bağ dokusu (BD) ile çevrelenmiş
temi havadaki potansiyel zararlı maddeleri detoksifiye eder.
yalnızca bir ya da iki tabaka düz kas (DK) hücresi içerir.
Diğer savunma fonksiyonları olarak, Clara hücreleri IgA’nın
Epitel (E) titrek tüy içermeyen kübik veya alçak prizmatik
broşiyol lümenine taşınması için gereken salgı bileşenini,
hücrelerden oluşmuştur. Etrafını saran akciğer dokusunda
lizozom ve diğer bakteri ve virüslere etki eden enzimleri ve
alveoller (A) görülmektedir. (X300; PT)
birçok yerel inflamatuvar yanıtı düzenleyen sitokinleri üre-
(b) Buradaki plastik kesitte titrek tüy içermeyen, granüllü tirler. Aynı zamanda kübik hücrelerin arasında tüm bronş
Clara hücrelerinin (C) şişkin kubbeli, apikal sitoplazması epitelindeki hücrelere kaynak sağlayan az sayıda kök hücre
daha belirgin görülmektedir. de bulunur. (X500; PT)
Retiküler tabaka
Deri altı tabaka Özgül tabaka yok Derinin bölümü olarak kabul edilmez; dermisin
altındadır; dermisin bağ dokusu ve yağ
dokusundan oluşur.
ŞEKİL 19–13 Üriner sistemde sıvı taşınması. ŞEKİL 19–14 Toplayıcı kanallar.
B Ö L Ü M
Filtrat
1 İdrar boşluğu
1 9
Tübüler sıvı
1 2 Proksimal
kıvrıntılı tübül
6 6 Bağlayıcı
tübüller
7 7 Toplayıcı kanal
CD
TK
a 8
İdrar
8 Papiller kanal
9 9 Minör kaliks
10 10 Major kaliks
b
(a) Nefron ve toplayıcı sistemin şematik gösteriminde süzün-
tünün akışı izlenmektedir. (b) Minör kalikse ulaşan süzüntü,
geri emilim ya da salgılama ile daha fazla değiştirilemez ve
idrar olarak adlandırılır. Pasif hareketle böbrek pelvisine hara-
ket eder ve peristaltik hareket ile üreter boyunca taşınarak
idrar kesesine getirilir. Geçici olarak idrar kesesinde depolan-
dıktan sonra üretra aracılığıyla atılır.
Üreterler, İdrar Kesesi ve Üretra 409
B Ö L Ü M
Mukoza
Lamina Değişken
propria epitel
1 9
M
Mukoza
Muskularis
Mü
Mu
Lümen
Adventisya
(a) Üreterin enine kesitinin şematik gösteriminde; ayırt edici ile örtülmüştür. Bu epitel tabakası hipertonik idrarın hasar
olan uzunlamasına mukozal katlanmalar ve bunları saran ve verici etkilerine karşı direnç sağlar.
düzgün peristalsis dalgaları ile idrarın taşınmasını sağlayan (b) Histolojik olarak muskularis (Mu) mukozadan (M) ve
kalın kas tabakası, izlenmektedir. Lamina propria, değişken adventisyadan (A) çok daha kalındır. X18. H ve E.
epitel ya da ürotel olarak da adlandırılan özel çok katlı epitel
LP
S
LP
S
İT
Ü
Ü
OT
DT
a A b c
(a) İdrar kesesinin üretraya yakın kısmında, kese duvarı dört (b) İdrar kesesi boşken, mukoza tabakasında yüksek oranda
katlı bir yapı gösterir; ürotel (Ü) ve lamina propriadan (LP) katlanmalar vardır, ürotelde (Ü) ise soğan şeklinde olan şem-
oluşan mukoza; iç, orta ve dış düz kas tabakalarını (İT, OT ve siye hücreleri bulunur. X250. PSH.
DT) içeren ince bir submukoza (S) ve adventisya (A). X15. H (c) İdrar kesesinin dolmasıyla, mukoza tabakası düzleşir, üro-
ve E. tel (Ü) incelir ve şemsiye hücreleri yassılaşır. X250. H ve E.
414 BÖLÜM 20 ■ Endokrin Bezler
Hipotalamus
Paratiroid bezleri
Hipopiz
Epifiz
Tiroid bezinin
arkadan görünüşü Tiroid bezi
Adrenal
korteks
Adrenal
medulla Deri
Timus
Adrenal bez
Kalp
Adrenal bezler
Karaciğer
Mide
Pankreas
İnce bağırsak
Böbrek
Gonadlar
Testisler (erkek)
Overler (kadın)
Sol tarafta gösterilen büyük endokrin bezlerin yanı sıra, da bulunmaktadır. Önemli endokrin işlevleri olan adipositler
vücutta geniş dağılım gösteren endokrin hücreler ve organ- ve parakrin sinyallerin önemli olduğu birçok doku burada
larda (sağda) endokrin işlevi bulunan çeşitli diğer dokular gösterilmemiştir.
Hipofiz (Pituiter Bez) 415
B Ö L Ü M
Hipotalamus
Mamiller cisim
2 0
Median eminens Hipofiz bezi doğrudan beynin hipo-
talamus bölgesine infundibular
Sfenoid kemiğin
sella tursikasının içindeki
hipofiz çukuru
Nörohipofiz tomurcuğu
Diensefalon (gelecekteki arka hipofiz)
Nöroektoderm
Nörohipofiz Hipofiz kesesi
tomurcuğu (gelecekteki ön hipofiz)
Hipofiz kesesi Ağız ektodermi
Yutak
Stomodeum
(gelecekteki
ağız)
(b) İkinci ayın sonu: Hipofiz kesesi yutağın tavanı (c) Fetal dönem: Hipofizin ön
ile bağlantısını kaybeder ve arka kısımları oluşmuştur
Hipofiz iki ayrı embriyonik yapıdan köken alır. (a) Gelişimin (b) İkinci ayın sonlarında hipofiz kesesi yutağın tavanından
üçüncü haftasında bir hipofiz kesesi (veya Rathke kesesi, ayrılır ve nörohipofiz tomurcuğu ile birleşir. (c) Fetal dönemde
gelecekteki ön hipofiz) yutağın tavanından büyür, bu sırada hipofizin ön ve arka bölümleri gelişimlerini tamamlarlar.
nörohipofiz tomurcuğu (gelecekteki arka hipofiz) diensefa-
londan gelişir.