Professional Documents
Culture Documents
versiyon
CAMBAZIN CENAZESİ
iki oyuncu için anlatı metni
Firuze Engin
1.PARÇA
“ Cambaz Rasim İsmet Dün Gece Bu Dünyadan Göç Etti”
Sahne boştur. Sabah ezanı duyulur. Sahnede sabahın aydınlığını andıracak, loş bir
ışık belirir. İki Anlatıcı- Oyuncu sahneye gelirler. Yüzlerinde ve bedenlerinde belli
bir ifade taşımadan, bir süre sabah ezanını dinleyerek seyirciye bakarlar.
İkisi aynı anda nefes alır, döner ve birbirlerine bakarlar.
BİR - Saat 5 Buçuk. (Seyirciye döner) Dün gece, Rasim İsmet Kocaman;
lakabıyla Cambaz Rasim, bu dünyadan göç etti.
BİR - Bu odada hem de onun namaz seccadesi, takkesi ve taş tesbihleri var.
Yere yatırdılar. Önce kelime-i şehadetle çenesini bağladılar. Üstünü örttüler.
Göbeğine de bir makas koydular.
İKİ - 82 Yaşındaydı. Geride karısı, bir kız bir erkek iki evladı ve iki erkek
torunu kaldı. Biri, oğlu Günay’ın biri de kızı Şenay’ın çocuğu. Birinin adı Ali
Rasim, diğerinin adı Rasim Emre.
RASİM EMRE
Biz dün gece Aşkları da Vururlar dizisini izlerken dedem kalp krizi geçirip öldü.
Annemle dayım yanındaymış. Sol kolum sızladı deyip birden yere uzanmış. Kalp
1
hastasıydı. Doktoru çağırdık. Başımız sağolsun dedi. Babam geldi. Dayımla ikisi
dedemi namaz odasına götürdüler. Dayımın karısı Marika yengem bana sarılıp
ağladı. Annem ve anneannem fenalık geçirdi. Sonra Marika Yengem toparlandı.
Dayım dedi ki, birinin, pilavı ve zerdeyi yapacak olan kadınlara iş bölüştürmesi
gerekiyormuş. Bütün komşulara haber verdik. Kadınlar geldiler. Bazıları eve
ayakkabılarını çıkarmadan girdi. Babamın amcasının kızı olan Gülbahar yenge
“Ne ayıp şey” dedi. “Neden eve ayakkabılarınızla giriyorsunuz ama?” Ayakkabıyla
giren kadınlar üzüntüden ne yapacaklarını bilmediklerini söylediler. Çok özür
dilediler. Ayakkabıyla girenlerden biri de eskiden arka mahallede oturan Dişlek
Dilek Teyze. Şimdi Vefa Köyünde yaşıyorlar. Kendisi hakkında kötü
konuşulmasını hiç istemez. Hemen kapı eşiğini silmek istedi. Fabulosonun yerini
sordu. Gülbahar Yenge utandı “Ay silesin diye söylemedim Dilek” dedi. Dilek
Teyze de “Biliyorum komşum, ama silelim yani, ölü var, eve mikrop girmesin”
dedi. Dilek Teyze ölü deyince herkes aynı anda ağlamaya başladı. Öyle birden
bire de söylenmez ki. Dişlek Dilek Teyze yer bezi almak için banyoya girince,
babaannem baygın halde yattığı koltuktan kalktı. “Gülbaahaaar, banyodaki beyaz
bezleri yer bezi zannetmesinler yavruuum, onlar Rasim Amcanızın temiz abdest
bezleri” dedi. Sonra da üzüntüden fenalık geçirdi.
ALİ RASİM
Dün gece, Gülbahar Yenge’yle Dişlek Dilek Teyze banyoda yer bezi bulamadılar.
Annem onlara benim Sagopa Kajmer tişörtümü verdi.
İKİ - Rasim İsmet çok iyi bir insandı. Torunlarının bütün futbol maçlarını
izlemeye giderdi.
BİR - Rasim İsmet çok iyi bir insandı, iki torununun da doğumunda bahçeye
birer meyve ağacı dikti. Ağaçlara tırmanılmasına hiç karışmazdı. Çocuklar yemişi
ağaçtan yemeli, derdi.
2
İKİ - Çocuklara yüzmeyi o öğretti. İlk diş fırçalarını, ilk kumbaralarını o aldı.
İKİ - Rasim İsmet çok iyi bir insandı. Fakir fukarayı kollardı. Kasabanın delisi
kimsesiz Püskül’e, hergün üç öğün aş verirdi.
BİR - Dindardı. Ama rakısını da içerdi. Çakırkeyf oldu mu, davudi sesiyle
Rumeli türküleri söylerdi.
2.PARÇA
“Yapıldak, bir cennet beldemizdir”
BİR - Yapıldak. Güzel ülkemizin bir cennet beldesidir. Sırtını, Leylek dağına
dayamış olan Yapıldak, dağ ve deniz arasında şirin bir kasabadır.
BİR - Leylek dağının tepelerinden doğan İbrik Çayı, kısacık bir yol kat ederek
Yapıldak’tan denize dökülür ve beldenin tam ortasından geçer. İbrik çayı,
tertemiz bir su kaynağıdır.
3
Çizim üzerinde gösterirler
İKİ -Şu evde kızı Şenay, kocası Tayfun ve oğlu Rasim Emre’yle yaşıyor.
BİR - Şu evde de, oğlu Günay, karısı Marika ve onların çocuğu Ali Rasim
yaşıyor.
BELEDİYE BAŞKANI- Ben, bir başkan olarak isterim ki güzel kasabamız bir
turist cenneti olsun. Ama, beldemizin bazı sakinlerine bu vaziyetin hoşluğunu
anlatmak zor.
Bakın, Cambaz Rasim İsmet, adam, bütün iyi niyetimize taş koydu! Tutmuş,
benden habersiz, kıyıda arsası olan kasabalıya toplantı tertip etmiş. Babanızın
mirasını ele yedirmeyin diye hepsinin altından girmiş, üstünden çıkmış. Bazısı
kurana el basmış diyorlar. Ne yapayım? Ben bu geri kafalı insanlara modern
yaşamı nasıl anlatayım? Cambaz, iyi insandı rahmetli. Çok geri kafalıydı ama..
Milleti, nice güzellikten böyle böyle mahrum etti.
3.PARÇA
“Rasim İsmet’in Ölümü”
BİR - Kim o?
İKİ - Ölüm.
4
BİR - Dün, Recep ayının 27. Gecesiydi. Yani Miraç kandiliydi.
RASİM İSMET - Ya Rabbi, rıza-i şerifin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi
kat gökleri ve bütün esrarını göstererek muhabbetin ile müşerref kıldığın sevgili
Habibin Resul-i Zişan Efendimiz hürmetine ben aciz kulunu afv-ı ilahine, feyz-i
ilahine, rıza-i ilahine mazhar eyle.
İKİ - Oğlu Günay ve kızı Şenay, bir konu konuşmak için gelmiş, yan odada
babalarını bekliyordu.
GÜNAY - Kızım! Seni benden daha çok sever. Sen yumuşak yumuşak başla, tatlı
tatlı anlat...
ŞENAY - Ne diyeyim?
GÜNAY - Haa..
BİR - Receb-i Şerif'in 27. gecesi olan bu gecede yatsı namazından sonra 12
rekat Hacet Namazı kılınır.
GÜNAY - İşte onu sen söyle Şenay. Zeytinleri kesmeyecekler de. Bizim
evleri de bostan tarafından verecekler de.
BİR - Hacet namazında her rekatte Fatiha-i Şerife'den sonra 10 İhlas-ı Şerif-
Kulhü okunur. 2 rekatta bir selam verilir.
5
GÜNAY - Ya zaten şey diyelim... Yani şey demeyelim de..
GÜNAY - Hayır bunları söyleyelim de. Önce bunları söyleyelim de.. Gittik
görüştük diyelim!
İKİ - Rasim İsmet, bir süre önce, kalp ameliyatı geçirmişti. Narkozun
etkisinde uyurken, rüyasında kendini, evlatlarıyla birlikte Kabe’yi yedi defa tavaf
ederken gördü. Yedinci tavafında evlatlarına birer anahtar verdi. Bu sırada Adem
Aleyhisselam’ın tevbesini kabul eden Rabb’ın sesini duydu.
BİR - “Ey Adem seni bağışladım! Senin neslinden bana dua ile yalvaran olursa,
onun günahlarını da bağışlarım. Bütün sıkıntı ve kederlerini giderip gönlünden
fakirlik korkusunu çıkarırım. Onlar istemese de dünya ve dünyalıklar
kendiliğinden onlara gelir!”
İKİ - Rasim İsmet evinin olduğu bu araziyi vakt-i zamanında bir Rum’un
elinden haraç mezat üç kuruşa satın almıştı.
BİR - Fakat gönlü Allah korkusuyla kaplı olduğu için, bu günahın elbet bir
vebali olacak diye yıllardır tedirgindi.
İKİ - İşte hasta yatağında gördüğü o rüyayı, yorumladı ki : Allah ona seslendi.
“Rasim İsmet! Ben senin hem günahını hem canını bağışlıyorum; sen de mülkünü
evlatlarına bağışla!” dedi.
BİR - Uykusundan uyanıp iyileşince iki çocuğunu alıp doğru tapuya gitti. Hem
evleri hem bahçeyi onlara devretti.
İKİ - Tam iyileşti derken, bir gece Rasim İsmet’in vücudunu ateş bastı. Her
yerinde yaralar çıktı. Aniden uykuya daldı. Haftalarca uyudu.
6
Cambaz Rasim’in aniden uyanışını görürüz.
İKİ - Ölecek zannedilen Rasim İsmet yine ölmedi. Uyandı. Yumurtasını yedi.
Kalktı yürüdü.
RASİM İSMET- Ben sizin gelmişinizi geçmişinizi sikeyim! Ben size çalışıp didinip
aldığım bahçeyi veren kafamı sikeyim! Sizin o müteahhite giden ayağınızı
sikeyim! Sizin boğazınıza koyduğum lokmayı sikeyim!
İKİ - Bir takla daha atamadı. Cambaz Rasim, dün gece öldü.
4. PARÇA
“Vefa : Yeni Bir Yaşam Biçimi”
Bu kez, arkadaki çizimin önüne BİR geçer. İKİ’nin anlattıklarını göre çizim
üzerinde gösterecek ya da bunları çizime ekleyecektir. İKİ bir reklam seslendirmeni
tonunda, yapay bir sevinçle anlatır.
7
İKİ - İbrik çayının batı yakasına kurulmuş olan Vefa Köyü 40 bin metrekarelik
bir alanda size modern yaşamın tüm güzelliklerini sunuyor!
Vefa Beach! Deniz kumuyla kaplanmış olan köye ait Vefa Beach’de, yaz güneşinin
tadını çıkarın! Yarı olimpik yüzme havuzu, açık futbol ve basketbol sahası ya da
oyun alanlarındaki ahşap ve ipli tırmanma merdivenlerinde çocuklarınız spor
yaparken siz de Leylek Dağı’na doğru uzanan jogging yolunda yürüyüş yapın.
Unutmayın, jogging yapanlar dakikada 10 ila 13 kalori harcar!
BİR çizim üzerinde gösterir ve temsili olarak sporları bedeniyle tarif eder.
BİR - Vefa köyü, tuğla ve şarap fabrikasının sahibi Çelebi Haşim’in girişimi ve
belediye başkanının desteğiyle, bir kaç ay önce tamamlandı. Topraklarını veren
aileler de şimdi içinde yaşıyorlar. Mülk sahipleri burada ilk yazını geçirecek.
Artık kasaba ikiye bölündü, Vefa Köyü’nde yaşayanlar ve Yapıldak’ta yaşayanlar!
İKİ - Köye eklenecek yeni bölüm için, Cambaz’ın arazisiyle başlayan kıyı
arazileri çok önemli! Neyse ki bu arazi sahipleri Cambaz Rasim’e yemin verdiler.
Kimse bahçesini, Vefa’nın müteahhitlerine satmayacak.
5.PARÇA
“Rasim İsmet Nereye Gömülecek?”
Hafif bir esinti şeklinde rüzgar sesi duyulur.
(Ya da oyunculardan biri bu sesi çıkarır)
İKİ - Adettir. Hava ne kadar soğuk olursa olsun, ölü evinin kapısı bütün gün
açık durur. Neyse ki mayıs ayındayız. Gelini Marika uyandı, Rasim İsmet’in evinin
kapısını açtı. Sinekler girmesin diye, kapının üzerine bir tül perde taktı.
BİR - Cenaze günü dost ve düşman seçilmez. “Kapımız, taziye getiren herkese
açık” demektir bu.
Küçük bir kız çocuğu; Beyza, cenaze evinin kapısındaki ayakkabıları dizmektedir. O
sıraların meşhur bir pop şarkısını söylüyordur.
8
BEYZA- Napardım bilmeeem, seni bir güüün görmesem, sesini bile duymasaaam,
napardım bilmeeem... Bunun teki nerde...Bunun teki nerde...Hah. (Aradığı
ayakkabının tekini bulur) Ne yapardım bilmeeem seni bir güüün... (Ali Rasim’i
görür) Başınız sağolsun Ali Rasim Abi.
BEYZA - (Ayakkabıları sayar) Sekiz, dokuz, on iki, on dört kişi var Ali
Rasim abi.
Ali Rasim terliklerini çıkarır, eve girer. Terlikler ayrı yönlere savrulur. Beyza
arkasından bakar, hemen gidip savrulan terliğin tekini alır.
İKİ - Ölünün ayakkabısının bir tekini kapıya koydular. Diğer tekini yanına,
cenaze gömüldükten sonra koyacaklar.
BİR - Ali Rasim, Beyza’nın önüne terliklerini fırlattı, gizlice namaz odasına
girdi. Halasının oğlunu gördü.
9
Rasim Emre, dedenin başına çökmüştür. BİR, Ali Rasim olarak yanına çöker.
RASİM EMRE - Ağlama ama. (Örtüyü tutar, durur) Belki de morarmıştır. (Tam
açacakken durur) Gözlüğün nerde?
RASİM EMRE - Dedemin yüzünü şimdi görürsen bir daha hiç unutmazsın, ona
göre. Ama gözlüğünü taksaydın yaa..
RASİM EMRE - Bence sizin evin oraya. Bostanın içinde su kuyusu var. Suya yakın
yere gömülmez.
ALİ RASİM - Beni bahçede bir ağacın altına gömün diyordu ya. Bizim evin
orası olmaz.
ALİ RASİM - Sizin evin arkasındaki incir ağacının altı güzel olur.
10
RASİM EMRE - Ihlamurun altı da olur.
ALİ RASİM - Bence de. Orda rahat eder. Makasla beraber mi gömülecek?
ŞEREFE- (yarı baygın ve ağlar haldedir) Oraları hep ekip biçiyoruz be evladııım..
Rahmetliye bahçede huzur olmaz be evladııım.. Hayvanlar toprağını eşeleeer.
Hep yüzünü eve döneeeer... Hep yüzünü eve döneeer... Kim dedi, dayın mı dedi?
BİR - Aslında Rasim İsmet’in evin bahçesine gömüleceğini çocuklara hiç kimse
söylemedi.
11
6.PARÇA
“Mezarlık Paleleri”
Püskül, 15-16 yaşlarında aklı noksan, kimsesiz biridir. Bir mezarın başında dua
etmektedir.
Abbas yanına gelir. 9-10 yaşlarında cin gibi bir göçmen çocuğu.
PALE ABBAS -Püskül, bana bak hey, Mezarcı Asan amca yeni mezar açmış
gördün mü?
12
PALE ABBAS – Aman be! O aile de ep kendi işini kendi yapıyu. Sen niye Cemil
Amca’nın mezarını okuyun? Hiii Kadriye Teyzeler mi geldi? Kaç para verdiler?
PÜSKÜL - Ih vercem!
PALE ABBAS - İki ihlasını ben okudum kılçık! Ver kuluvalla parasını!
PALE ABBAS - Ulan Püskül, paraya gelince kafan nası çalışıyu! İyi! Ben de Minnet
Yenge’ye yardım ederim. Zaten o daa çok para veriyu. Gideyim bakayım gelmiş
mi!
PALE ABBAS - Sen nereye? Sen dur burda, bir daha oku bu mezarı bak iyi
okumadın. Günah.
İKİ - Paleler bilir! Hangi mezarın ziyaretçisi çok olur... Kim hangi mezarda
yatar...Hangi mezarda yatan kimin nesidir. Kimler mezarı yıkansın ister? Kim
sadece su taşınsın ister?
BİR - Ölüm de bir dünya işi. Rahmete giden artık yalnızdır. Rasim İsmet’in ne
anası babası, ne evladı, ne şapkası elbisesi var. Konuşacak arkadaşı, okuyacak
gazetesi, dişleri...Herşeyi bu tarafta kaldı. Bir çukurun içinde, sonsuz uykusunu
uyuyacak.
HOCA İZZET - Şimdi evvala sağlık ocağına götürüp, doktorundan vefat raporunu
ona müteakip defin ruhsatını edinin. Ocaktan gasilhaneye alacağız, ikindiye
yetişeceğiz inşallah.
GÜNAY - Hocam ben bir de size şeyi soracağım. Sağlığında babam diş
yaptırmıştı da.. Dişlerini çıkarıp mı gömmek gerekir, hani Allah nasıl verdiyse
öyle mi toprağa koymalı yoksa...
13
HOCA İZZET - Yok. Dişlerinin çıkarılması icap etmez. Altın dişi var mıydı?
Rahmetlinin bir altın dişi vardı galiba.
7.PARÇA
“Vasiyetin Vaziyeti”
Pale Abbas bisikletine atlar / ya da koşar... Ali Rasim, arka bahçe duvarına çökmüş
sigara içmektedir. Telaşla giden Abbas onu görüp durur.
BİR - Minnet Yenge dedikleri, nebatatı çiçeği çok sever. Rahmetli eşinin
mezarına peygamber çiçeği getirmesi için Pale Abbas’a iş verdi.
PALE ABBAS - Deden çok mübarek bir insandı, Alla rağmet eylesin.
PALE ABBAS - Ali Rasim Abi? Getireyim mi size de peygamber çiçeği? Annem
satıyu, bir demeti 20 lira.
PALE ABBAS - Üzülme be ali Rasim abi. Vadesi bu kadarmış. Alla izin verirse
kaçta gömceeniz?
14
ALİ RASİM - Yok, buraya bahçeye gömülecek.
PALE ABBAS - Yoook. Mezarlığa gömceeniz. Ordan geliyum beya. Accık kazmış.
Bir saatlik işi var. Ya da bir buçuk saat. Alla rağmet eylesin.
PALE ABBAS - Ben peygamber gülü almaya gidiyum, size de gettireyim mi?
Mezara koyarsınız.
Ali Rasim onu dinlemez, gider. Abbas, yerden sigara izmaritini alır. Nefes çeke çeke
gider.
BİR - Vasiyetin vaziyeti kötü. Pale Abbas, mezarın yerini Ali Rasim’e
yumurtlayınca, Cambaz’ın torunlarını bir sıkıntı sardı.
RASİM EMRE - Olmaz ki ya! Bahçe varken niye mezarlığa gömecekmişiz Ali
Rasim?
ALİ RASİM - Ama annem de bahçede olmaz dedi. Geceleri korkarım ben dedi.
RASİM EMRE - Ne yapalım! Vasiyeti var! Vasiyeti çiğneyecek halimiz yok ya!
8.PARÇA
“Tabut”
15
BİR - Kapıda yirmi beş çift ayakkabı var. (Beyza’ya) Şşşt! Cenazeyi
almaya geliyorlar.
İKİ - Girişteki sineklik örtü çıkarıldı. Erkekler besmele ile eve girdiler.
Yapıldak’ın delikanlıları boş tabutu namaz odasına getirdi. Kasabanın hem dişçisi
hem de fenni sünnetçisi olan Sefer Muammer, ölünün yanına diz çöktü. Başına
sarılan çene bağını açtı. Rasim İsmet’in çenesi artık kaskatı olmuştu. Sefer
Muammer, ağzın içini görebilmek için alt çeneyi iki eliyle sıkıca tutup aşağı çekti
ve çeneyi kırdı. Altın dişi buldu. Azı dişi pensesiyle 3-4 kere vurdu, dişi iyice
gevşeti. İnce penseyle de çekip aldı. Dişi, damadına verdiler.
Tayfun, her daim ağzında sakızla gezen, sakızı ağzında dolaştıra dolaştıra konuşan
bir tiptir.
BİR - Cambaz Rasim, dün geceden bu yana kaya gibi ağırlaşmış. 6 kişi
bir gayretle kaldırıp içine örtü serilmiş tabuta koydular. Örtünün artan
kısımlarını gövdeye sardılar. Şerefe Hanım elinde kenarları dantel işli beyaz bir
bezle namaz odasının kapısına geldi. Bezi damadına verdi. Rasim İsmet’in yüzüne
koydular, tabutu kapattılar.
9.PARÇA
“Kadınlar “
16
DİŞLEK DİLEK- Habibe Teyze. Sen beni dinle. Görümcemin kayınvalidesi
yaptırdı, 1750 lira verdiler, sana çok demiş.
DİŞLEK DİLEK- Hayır! Şehirdeki Fakülteye gideceksin. Bak, ben doktorun adını
da vereceğim sana. Bizim Vefa’dan komşumuz. Yani yazlığı iki yan evimizde, çok
yakın ahbabımız olur. Bir bacağı 20 dakikada yapıyor. İki tık tık bir şık şık. İki
bacak 1750 lira. Ameliyattan sonra bol bol yürümen lazım ama...Yürümezsen
olmaz.
MARİKA - Efendim?
MİNNET YENGE - Aaa hiç tazelemem. Sabah sürerim akşama kadar çıkmaz!
17
Minnet yenge, önünde taş arabası, arabada çiçekler, elinde sigarası kapıda
bekliyordur. Dudakları dışarı çıkıktır. Konuşma boyunca habire sigarasından fırt
çeker.
MİNNET YENGE - Başınız sağ olsun Marika, Allah rahmet eylesin yavrum.
Benim sardunyaların hepsini getirdim.
MARİKA - Hoş geldin Minnet Yenge. Yani, iyi etmişsin de.. Babayı
götürdüler az önce. Çıktı cenaze.
MİNNET YENGE - Olsun size koksun. İçiniz açılır. Bak bunlar sakız
sardunyalarım.
MİNNET YENGE - Aaa..Geçen sene ektim, iki tanesi var, görme bir buçuk
metre oldu. Onları getirmedim.
MARİKA - Hıı..Maşallah.
MİNNET YENGE - Bak gördün mü? Rabbim bir canı alırken bir canı veriyor
yavrum. Ben de bugün rahmetlimin mezarına peygamber çiçeği ektirdim. Siz de
Cambaz’ın mezarına ekin. Mezar için en güzel çiçek o.
MARİKA - İşte, hemen çiçek ekilmiyor ya. Hele bir toprak çökecek...
MARİKA - Hı yengeciğim?
18
MARİKA - Ne için?
RASİM EMRE - Dedemin mezarı için yenge! Ya evin bahçesine gömmemiz lazım!
Kimsenin vasiyete saygısı yok!
İKİ - Marika ve Tayfun, Rasim İsmet’in gelini ve damadı, bahçede bir köşede
bu meseleyi usul usul konuştular.
MARİKA - Ama Tayfun Abi, o işi Günay’la Şenay bilir. Sen damatsın ben
gelin. Bize laf düşmez ki. Sen en iyisi onu Şenay’a sor.
BİR - Marika, Şenay’ı çağırmak için kadınların oturduğu odaya kafasını uzattı.
Kadınlar dua okuyorlardı.
MİNNET YENGE -Ama kabir olmaz Dilek. Kabir, elli iki gecesi okunacak.
19
MİNNET YENGE -Hayır! Kenzil Arş’ı okuyacağız, Yasin okuyacağız.
İKİ - Dişlek Dilek çok bozuldu. Vefa Köyü’ne taşındı diye çekememezlik
ediyorlar, öyle düşünüyor. Başkası devam etsin diye tutturdu.
İHTİYAR HABİBE - (Bacaklarını ovuşturur) Dilek kızım yavaş yavaş oku. Acele
okuma da tane tane oku; şaşırmazsın yavrum. Kitabı olmayan da yavaş yavaş
dinler.
MİNNET YENGE - Olmaz. Kabiri elli iki gecesi hoca okuyacak. Şimdi Kenzil
Arşı okuması lazım. Bence pek bilmiyor bu usulleri..
Marika bozulur
20
MİNNET YENGE - Şenay fenalık geçirdi. Senin oğlan geldi birşeyler dedi ona.
Yaprak gibi düştü kızcağız. Dışarı çıkardılar. Yazık. Baba acısı. Hiç kolay değil.
10. PARÇA
“Yemin”
BİR - Saat 12.00. Ali Rasim “dedemi bahçeye gömmek lazım ama Hala!”
deyince, Şenay düşüp bayıldı.
ŞEREFE - İşte olmaz aslında kızım. Olmaz Şenay’ım. Hep ekip biçiyoruz.
Ama rahmetlinin vasiyeti..Vasiyeti..vasiyeti... (sayıklayarak ağlamaya başlar)
ŞENAY - Anne, o öylesine edilmiş bir laf. Oğlum niye babaannene böyle
şeyler söylüyorsunuz acılı gününde?
İKİ - Etti. Günay iki yıl önce babasına yemin etti. Kasaba meydanında,
Yapıldak’ın düşman işgalinden kurtuluşu kutlanıyordu. Rasim İsmet, memleket
sevdasıyla içtikçe içmiş, bir güzel sarhoş olmuştu.
GÜNAY - Baba! Tamam babacığım... Hadi bir gayret, azıcık daha yürü, eve
gidiyoruz. Şenay siz gidin bahçe kapısını açın!
21
RASİM İSMET- Şenay! Bahçe kapısını açın kızım! Evimize gidiyoruz...
RASİM İSMET- Evimiz! Anamızın kucağı. Çıktık açıııık alınla on yılda her
savaştan! On yıldaaaa on beş milyon geeeenç...
RASİM İSMET- Gördük len! Ben diktim o ağacı buraya! Beni bu ağacın altına
gömeceksiniz. Tamam mı? Tamam mı Günay?
RASİM İSMET- Allah çarpar! Oğlum! Yemin ettin! Bak. Yemin ettin!
ŞEREFE- Yemin ettin Günay, yemin ettin anneciğim.. Ne edicez oğlum.. Bahçeye
gömeceğiz. Allah çarpar yavrum. Hep ekip biçiyoruz ama...Rahat eder inşallah.
İKİ - Rasim İsmet bahçede değil mezarlıkta uyumalı. Çünkü bir kaç hafta
içinde bahçeye dozerler girecek!
11. PARÇA
“Erkekler”
BİR - Saat 1. Öğle sıcağı bastırdı. Rüzgar artık sıcak esiyor. Erkekler, evin arka
bahçesine inen gölgeliğe geçtiler.
SEFER MUAMMER - Bak anam! Bu balık, sardalya. Bayat olmasa böyle dimdik
duramaz. Sallanmıyor bile hayvan.. Öyle deyince bön bön baktı yüzüme anacım.
22
İKİ - Az evvel rahmetlinin altın dişini söken Sefer Muammer hem de balığın
en iyisinden anlar.
SEFER MUAMMER - Her türlü anlarım! Ah, Cambaz Dayı şimdi burada olacaktı
be anam. Biz onunla bir gün akşama kadar sardalya sürüsü kovaladık. Heey.. Ama
o zaman kum çekimi yoktu tabi, sardalyayı kiloyla herkes alırdı. Yav bu hafta
gene mi kum çekmişler? Galiba bu sefer iki kilometreden çekmişler.
BİR - Yapıldak’ın sahili taşlıktır. Deniz akıntısı hep Yapıldak sahiline doğru
geldiği için, irili ufaklı bütün taşlar buraya vurur. Ama müteahhitler Vefa köyüne
bir kumsal yaptılar. Kumsala döktükleri kumu, denizin açığından çekiyorlar.
ÇELEBİ HAŞİM - Gene çekerler! Allah allah, denizde kum mu bitti yahu?
SEFER MUAMMER - Yav salma şunları başıma Haşim Abi! Ben ne satacağım
onlara babadan kalma bağımı?
SEFER MUAMMER - Ya orada kadınlar lokali var anacım, onu beğeniyor işte.
İKİ - Sefer Muammer’in babadan kalma bağına, öyle bir fiyat verdiler ki
karısının dudağı uçukladı. Eğer Muammer bağı satarsa, orayı Vefa köyüne
ekleyecekler.
SEFER MUAMMER - Anam valla, artık fabrika yerli üzüm almıyor; o da ayrı
mesele. Bu bağlar böyle giderse kurur, he Haşim abi?
İKİ - Çelebi Haşim, kasabadaki iki fabrikanın sahibi. Biri, çok eskiden liman
olan kıyıdaki tuğla fabrikası. Orası limanken, bu fabrika da Rumlarınmış. Taa
Marsilya’dan gemiler gelir, kırmızı tuğla alırlarmış.
23
SEFER MUAMMER - Bir şey desene be Haşim Abi. Bizim bağların üzümünü niye
almıyorsunuz?
BİR - Haşim’in bir de küçük şarap fabrikası var. Belediye başkanı gizli para
koydu. Fabrikayı büyütüyor. Haşim, Çal karasını Denizli’den, Ada üzümünü
Avşa’dan getirtiyor.
ÇELEBİ HAŞİM- Ben size senelerdir diyorum Muammer. Bunlar hep sofra
üzümü. İyi şarap yapan adama sizin üzümler ya-ra-maz!
ÇELEBİ HAŞİM - Sök oğlum şu bağları sök! Ya temizle zeytin dik, ya da bana
sorarsan ver müteahhitlere... İstersen de hepsini para olarak alma. İşletmeden
hisse iste oğlum. Ev de veriyorlar. Açıkgöz ol biraz!
İSKELET HASAN - Günay kardeş ben vurdum buraya küreği! İyi mi burası?
24
İSKELET HASAN - Ohooo..Şerefe Teyze bahçeye gömülecek dedi.
Gömülmeyecekse gideyim kabristandaki mezarı bitireyim o zaman!
12.PARÇA
“Cambaz Rasim Bir Rüya Görmüş”
İKİ - Cenazenin bahçeye gömülmemesi için işin aslını bir şekilde söylemek
lazım.
GÜNAY - Kız sus! Biri duyacak. Bak Marika, sakın ağzından kaçırayım deme
duman oluruz.
BİR - Babam sattı diyecekler! İkindiye bir kaç saat kaldı. Cambaz Rasim’in
çocukları, gerçekle karışık bir yalan uyduracaklar; babalarının hasta yatağında
bir rüya gördüğünü söyleyecekler...
MARİKA - Ay kim inanır buna Allah aşkına? Hızır efendi rüyaya girdi mi öyle
fena şeyler söylemez.
25
GÜNAY - Sus Marika! Aaaa... (Seyirciye huşuyla anlatmaya devam eder)
Babam vermek istememiş tabi. Sonra uykusundan bir uyanmış ki, işte
vücudunda o yaralar.
MARİKA - Aaa günaha giriyorsunuz vallahi. Hızır Efendi yara vermişmiş, cık
cık cık!
İKİ - Kasaba ahalisi, Rasim İsmet’in bir rüya görüp de hasta yatağında
bahçesini sattırdığını duyunca şaşırıp kaldı.
HOCA İZZET - Hızır rüyasına görünmüş öyle mi? Hızır efendimiz her şeyin en
güzelini gösterir insana. Müminin hiç şüphesi olmasın ki onun gösterdiği yol
cennet yoludur, refah yoludur. Hayırlısı diyelim.
13.PARÇA
“Rüzgar”
PALE ABBAS - Marika teyze, inşaat gelince sizin baçeye de mi kartsız giremeycez
beya?
26
ŞEREFE - (ağlar) Adamcağız uykusunda sayrılanmış, siz ne diye hasta
haliyle onu dinleyip evimizi bahçemizi satıyorsunuz?
DİŞLEK DİLEK - Ağlama Şerefe Teyzem. Burası yine sizin eviniz olacak.
Dört daire vereceklermiş. Üç eviniz dört oldu. Bak orada hanımlar lokalimiz de
var. Hadi azcık şu çorbadan iç Şerefe Teyzem.
DİŞLEK DİLEK - Ay ama bir şey söyleyin Şerefe Teyze’ye. Bu haliyle bir de
Miraç orucu tutuyor. Kız teyzem, üzüntüden bayılacaksın valla. İç şunu azıcık.
DİŞLEK DİLEK - Günay Abi, siz bence bu işi İzzet Hoca’ya danışın. Bir de
Hoca gelsin Şerefe Teyze’ye şu orucun kazasını söylesin. Ay kadın bayılacak
açlıktan.
İKİ - Günay, Cenazenin teçhizi için yine Hoca’nın yanına gitti. Bu defa caiz
olanı danışacak.
HOCA İZZET - Kat’a! Umumi kabristana gömülmesi icap eder. Siz nerden
çıkarıyorsunuz bağı bahçeyi?
HOCA İZZET - Duydum. Gerçi Hızır Efendimiz buyurmuş ama Cambaz da erken
davranmış, hiç iyi etmemiş. Yarın öbürgün daha çok değerlenecek oralar. Ben
sana diyeyim. Bugün hiçi hiçine satıyorsunuz. Yazık. Satmayın demiyorum
Günay, ama ucuz ucuza da vermeyeydiniz keşke.
GÜNAY - Yani, babam kendisi böyle uygun gördü. Dediğiniz gibi Hızır
Efendimiz de öyle buyurunca.... Hocam, şimdi cenazeyi ne yapalım? Bahçeye
gömsek, diyoruz yarın öbürgün kepçesiydi dozeriydi...
GÜNAY - Ya?
HOCA İZZET - Ne ya, onu diyorum! Umumi Hıfzı Sıhha Kanunu. Madde 211, 218.
Yapılacak işlemler bu maddelerin hükümlerinden müstesnadır. Bahçeye olmaz!
Başımızı yakarsınız Günay!
27
BİR - Saat üç. Güneş bahçeleri kavurmaya başladı. Fakat rüzgar da artıyor.
BİR - Bu ne?
İKİ - Ben satarım arkadaş! Artık üzüme para veren yok! Çocuğumun cebine
harçlık diye bağ kütüğü mü koyacağım?
14. PARÇA
“Delikanlılar”
ALİ RASİM - En çok dedem karşı çıkardı. İlk önce dedem satmış bahçesini.
Şu ıhlamurları kesmesinler, onlar çok güzel lan.
RASİM EMRE - Ali Rasim. Sonuçta vasiyet vasiyettir. Dedemi yine de buraya
gömmemiz lazım.
28
RASİM EMRE - Gizlice gömsek? Hocanın nerden haberi olacak? (Bir an bakışırlar)
Senle ikimiz yaparız bu işi..
RASİM EMRE - Gece.. İskelet Hasan evine gidince, ikimiz mezarı açıp dedemi
çıkarırız. Herkesin yatmasını bekleriz, sonra da bizim bahçeye getiririz. Şu
köşedeki ağaçları kesin kesmeyecekler ben sana söyleyeyim. Orası yol kenarı. En
uçtaki ağacın dibine gömeriz.
RASİM EMRE - Noldu? Korktun mu? Eğer dedemi seviyorsan korkmazsın. Dedem
ne dedi, evimin bahçesine gömülmek istiyorum. O kadar. Ama ne yapıyorlar?
Kimsenin vasiyete saygısı yok.
RASİM EMRE - Satmış ama Vefa köyüne eklenince burası yine bizim evimiz
olacak. Sonuçta gene kendi bahçesi.
BİR - Rasim Emre “Delikanlı mısın?” dediği için Ali Rasim 6 yaşında yüzme
bilmediği halde açığa yüzdü. Şimdi dubalar var, açıktan kum çekildiği için kıyıda
yüzülüyor. 7 yaşındayken tırmandığı ağaçtan düştü, 11 yaşındayken bir kızı
kenara çekip pipisini gösterdi, tokat yedi. “Delikanlı mısın?” Ali Rasim bu soruyu
duyduğunda başına bir işler geleceğini artık biliyor.
29
ALİ RASİM - Abbas, nerden buldun lan bu paketi?
PALE ABBAS - Yakayım abi. Üzülme. Gözün aydın. Bir sevdiğin gitti bir sevdiğin
geldi üle düşün.
PALE ABBAS - Ooo görmedin mi? Merveler geldi beya. Bak, balkona şemsiyeyi
çıkarmışlar.
Ali Rasim, Abbas’ın parmağıyla işaret ettiği tarafa bakar. Gözlükleri olmadığı için
iyi göremiyordur.
İKİ anlatırken, Ali Rasim sigara içerek uzaktaki balkonu görmeye çalışır.
İKİ - Merveler, Yapıldak’a yazdan yaza gelir. Ali Rasim her yaz Merve’ye aşık
olur. Acaba Merve, Ali Rasim’in dedesinin öldüğünü biliyor mu? Herhalde
duymuştur. Belki de bu yüzden erken geldiler...Cenaze için.. Şimdi Merveler,
başsağlığına gelseler. Merve gelip, Ali Rasim’in yanına otursa...
İKİ, Merve olarak Ali Rasim’in yanına oturur. Ali Rasim hayranlıkla ona bakar.
MERVE - Çok üzüldüm. Duyar duymaz anneme dedim ki, anneciğim hemen
gidelim. Benim Ali Rasim’in yanında olmam lazım. O benim her şeyim.
30
MERVE - (utanır) Öyle.. Kışın hep seni düşündüm. Facebook’tan
fotoğraflarına baktım.
MERVE - Utandım.
ALİ RASİM - Utanma. (Öpmek için Merve’ye doğru eğilir. Merve geri çekilir)
ALİ RASİM - Hastaydı. Hastayken bir rüya görmüş Merve, rüyasında Hızır
Efendi onunla konuşmuş, bu bahçeyi satmasını söylemiş.
MERVE - Eyvah!
ALİ RASİM - Merve çalıyor galiba.. Mervelerden geliyor ses. Merveler gelmiş
de Minnet Yenge. (kendi kendine sevinir) O da Sagopa Kajmer dinliyor.
31
MİNNET YENGE - Ay söyle dinlemesin! Git, cenazemiz var de! Ay bunlar yeni
gelmiş, haberleri yok herhalde. Komşuuu...Kapatın müziği cenaze var cenaze...
BİR - Ali Rasim’e bir cesaret geldi. İki delikanlı, o gece, herkes
uyuduktan sonra, dedelerini mezardan çıkarıp, bahçeye gömmeye karar verdi...
15. PARÇA
“KOKU”
RASİM EMRE - Ya gözlüğün yok bir bok görmüyorsun. Kim bilir kaç metre bu
mezar.
RASİM EMRE - Ne bileyim. Ama biz o kadar hızlı kazamayız. Bir de üstüne tahta
koyuyorlarmış, onları filan kaldıracağız. Sonra? Başka ne anlattı Hasan abi?
RASİM EMRE - Oğlum ne şüphelenecek, aklına bile gelmez. Kıble ne taraf acaba
ya?
RASİM EMRE - Ha. O Merve. (aklına bir şey gelmiş) Ban bak! Kazma kürek?
RASİM EMRE - Olur. Çok da güzel olur. Kendi küreğiyle atalım toprağını!
32
BİR - Rasim’in mezarlığa gömülmesine karar verildi. Günay’ın babasına
ettiği yeminini Allah huzurunda bozmak için başında ekmek kırdılar.
GÜNAY - Dur dur.. Kimseye bir şey sorma! Kimse görmeden halledelim şu
işi.
MARİKA - Bir Fatiha okuyuver bari. Ben kırayım, sen dua oku.
Günay içinden fısır fısır fatiha okumaya başlar. Marika başında ekmek kırar.
MARİKA - Ya rabbi sen benim kocamın sana ettiği yemini affet, yarabbi
babasını kabristana gömüyoruz ki huzuru için, ya rabbi sen onun son evlatlık
görevini kabul et!
MARİKA - Ay ne oldu?
MARİKA - Eee ağlama ama. Günay? Ağlama ama. Bir asprin vereyim mi sana
iyi gelir, rahatlarsın?
GÜNAY - (ağlar) Ama biz sattık deseydik, kasabalı kim bilir hakkımızda
neler diyecekti? Babanızın andını çiğnediniz diye etmedik laf bırakmazlardı.
MARİKA - Aaa ağlama tamam! Dur ben sana bir asprin vereceğim. Sinirlerin
bozuldu. Al iç şunu. Al bakayım.
33
İKİ - Allah taksiratını affetsin. Allah sizlere ömür versin.
BİR - Başınız sağolsun. Allah evlatlarınıza uzun ömür versin. Başınız sağolsun.
Allah sabır versin.
PALE ABBAS - (Titrer) Uçuranlara daa var ki? Niye geldi böyle erken erken?
BİR - Bu rüzgara uçuran rüzgarları denir. Her yıl bir defa gelir. Bir hafta ya da
on gün sürer. İlk gününde gittikçe şiddetlenir.
BİR - Öyle bir rüzgar esiyor ki, tabutun başı durmadan camiye doğru dönüyor.
Ali Rasim ve Rasim Emre, tabutun başını tutmuştur. İki delikanlının bir süre
ağlayarak tabutu taşımasını izleriz. Konuşma boyunca ağlıyorlardır.
ALİ RASİM - Biz senin vasiyetini yerine getireceğiz. Toprağını kendi küreğinle
atacağız dedeciğim.
Bir süre daha ağlayarak yürürler ve tabutu indirirler. Kısa bir sessizlik olur.
34
MİNNET YENGE - İzzet Hoca, Türkçe söyleseniz daha iyi değil mi? Rahmetli
arapça bilmezdi.
İKİ - Ölü gömüldü. Hoca İzzet mezarın başında son telkini verirken etrafa
güzel bir koku yayıldı. Hanımeli balı ve akasya! Vefa Köyü’nün duvar diplerinden
püskürtülen o koku, rüzgar arttıkça kasabanın içine doğru girmeye başladı.
MİNNET YENGE - (Bir yandan sigarasını içer) Aaa ne ilginç ayol. Marika
gördün mü, benim sardunyalar mis gibi akasya kokuyor!
MİNNET YENGE - (Bir eliyle sigarasını içer bir eliyle helvayı karıştırır) Hiç de
böyle şey görmedim! Ne güzel koku ayol. (Helvayı koklar) Bu da mı koktu ne?
SEFER MUAMMER - (Elindeki tabaktan helva yer) Anam, hiç de böyle güzel
helva yemedim be Haşim abi! Rahmetlik Cambaz, güzellikler içinde Hak’ka
gidiyor, ne diyeyim!
İKİ - Kokuyu duymayan ev, sokak, bahçe kalmadı. Bir anda bütün kasaba,
hanımeli balının ve akasyanın tatlı kokusuna daldı.
16.PARÇA
“Böcekler”
35
PALE ABBAS - Evde değil beya. Bişey deycem ama üzüntülü günün de daa da
üzülme. Senin Merve Fuat’ın motoruyla geziyu. Az önce iskele tarafından geçtiler
motosikletlen.
PALE ABBAS - Vefa’ya taşınan Fuat’lar yok mu? Kızanın forsu iyicene artmış.
Tabi babası aldı mütaitlerden parayı, cukkaladı, buna bir motor almış, piiiiv! Kızı
da atmış arkasına. Seninkinde de bi avalar bi avalar. Halı sahada maç varmış
akşam. Bugün Vefa’da misafir günü ya! Orayı götürcek tabi kızı.
PALE ABBAS - Ali Rasim abi, sen de iç bişi bilmuyun! Vefa Köyüne er gün
giremiyusun. Perşembeler misafir günü. İçerdekiler alı saaya, avuza kartıyla
misafir alıyu. Olsun be Ali Rasim abi. Cambaz Amca sizin burayı vermiş nasısa,
seneye sizin burası da Vefa köyü. Senin de kartın olur, nolcak!
BİR - Sitede havuz var, hanımlar lokali var... Ama içeri girmek için kartlı birine
misafir olman lazım.
İKİ - Dişlek Dilek, yanlış okuyorsun diye onu küçümseyen Minnet Yenge’ye
havasını işte şimdi bastı!
DİŞLEK DİLEK - Minnet yenge ben seni bugün misafir ederdim ama kısmet
değilmiş Cambaz Amca öldü, böyle oldu. Haftaya Perşembe işallah hanımlar
lokaline alacağım ben seni. Yalnız sigara içirtmiyoruz bak ona göre! Lokaldeki
hanımlar hiç birimiz içmiyoruz çünkü. (koluna vurur) Ay! Bu böcekler nerden
geldi be?
Kanatlı böceklerin vızıltısı duyulur ya da bir oyuncu bu sesi çıkarır. Arkadaki çizim
üzerinde böceklerin geliş yolunu gösterirler.
BİR - Saat yedi. Git gide artan rüzgar, Vefa Köyü’nden yayılan çiçek kokularını
kasabaya getirince bu kokuyu alan şu tuhaf kanatlı böcekler hızla etrafa üşüştü.
MİNNET YENGE - (sigarasından bir fırt çeker gözleri fal taşı gibi açılmıştır)
Ammaaaan! Kız Marika, bu benim sardunyaların her yerini basmış ya böcekler!
36
TAYFUN - Marika! Hanımlar! Azcık erkekler içeri girecek, bahçeye çok fena
böcek geldi!
DİŞLEK DİLEK- Ay arı mı bunlar ne bunlar? Mavi mavi yeşil yeşil ayyy!
ÇELEBİ HAŞİM - Yav telaş etmeyin. Gün batınca giderler, karanlıkta önünü
göremez bunlar. Azıcık içerilerde oturun bir şey yok!
BİR - Çelebi Haşim’in dediği gibi oldu. Gün batana kadar böcekler bütün
kasabayı dolaştılar. Gün batarken birer ikişer kayboldular.
BELEDİYE BAŞKANI- Efendim ben başkan olarak gerekeni yaptım Vefa Köyü
yönetimimizle görüştüm, yarından itibaren koku fıskiyelerinin kokusu
değiştirilecek. Çiçek kokusu yerine okyanus kokusu tabletleri konacak.
Fıskiyelerden okyanus kokusu yayılacak.
17. PARÇA
“KUM”
BİR – Saat on. Ahali cenazeden sonra, böcek istila edince, Cambaz’ın evinin
içine kapandı.
37
SEFER MUAMMER - Anaaaam! Anam anam! Yarabbi biliyor da sahile kum
vermiyormuş demek ki!
BİR - İyi kötü, hayırlı uğursuz demeden bir kaç saat içinde, rüzgar ne bulduysa
aldı uçurdu.
Püskül, ne yediğinin farkında bile değildir. Bir yandan kum dolu tabağı kaşık kaşık
yerken bir yandan yine türküsünü söyler.
18.PARÇA
Yeni Hayat
İKİ - Gece yarısı. Taziyeye gelen bütün kasabalı, yeni gün başlarken Cambaz
Rasim’in evindeler.
SEFER MUAMMER - Yav bağ bahçe şu kumdan talan olmuştur şimdi. Anam
böceğiydi kumuydu derken bahçe işi hepten zor artık.
MİNNET YENGE - (sigarasını içer) Aslında o koku çok güzel; böceklere bir
çare bulsalar olacak. Bence akasya, okyanus kokusundan filan daha güzel yani.
Haftaya hanımlar lokaline misafir gidersem söyleyivereyim ben bunu.
38
HOCA İZZET - Efendim artık rahmetli Cambaz’ın bu bahçesi de Vefa Köyüne
ekleneceğinden kelli, bizlere de söz hakkı düşer. Hiç olmazsa bizlerin
ihtiyaçlarını temsilen Günay kardeşimiz, gerekli lüzumları en güzel şekilde
konuşacaktır diye düşünüyorum.
MARİKA - Yani, bakınca bizim kasabada ne güzellik var allah aşkına? Bir
yenilik olsun bir şey olsun. Evlerimiz güzel olsun. Ben kayınpederime
kızmıyorum. İçine doğmuş rahmetlinin.
BİR - Rasim İsmet Kocaman, lakabıyla Cambaz Rasim bu dünyadan göç etti.
Hem de, güya, bahçesini satıp, son taklasını atarak.
BİR - Gelini Marika, o gece, bahçesi için yemin edenlerin başında ekmek kırdı,
kumu kaldıran rüzgardan sersem olanlara asprin verdi.
İKİ - Rasim’in evine yataklar serip, yeni bir hayata uyanmak için allah
rahatlığıyla uyudular.
19. PARÇA
“Mezar”
ALİ RASİM - Rasim Emre.. Acaba ölmeden önce, yani mesela ölmeden bir
dakika önce öleceğini anlıyor musundur?
39
ALİ RASİM - Bence anlamazsın. İnsan hep yaşayacağını düşünür. Hani bir kere
ben az kalsın boğuluyordum ya; mesela o zaman, öleceğimi de düşündüm tabi
ama, yaşayacağıma acayip emindim.
ALİ RASİM - Yaşlı olsan anlamazsın. Sonuçta yaşlılar daha çok yaşamak ister.
RASİM EMRE - Tamam. Kazmaya başlayınca tak. Çıkarırken yüzünü açıp bakalım
mı?
40
RASİM EMRE - Ya bir de annemler burayı mezar bilecek, yazık lan. Ben de
korktuğumdan değil de...
ALİ RASİM - Bişey diyeyim mi. Bir de yeterince derine gömemezsek inşaat
gelince kepçe kaldırır atar valla.
ALİ RASİM - Oğlum durum böyle olmasa gömeriz tabi de... Yani şimdi
bahçenin neresine inşaat girecek bilmiyoruz ya onun için diyorum.
ALİ RASİM - Tabi lan. Spor sahalarına filan rahat rahat gireceğiz yani.
RASİM EMRE - Seneye yaza sen de alırsın bir motor, atarsın havanı. Mesele halı
sahaysa, motorsa anasını satayım...
41
Rasim Emre uzaklaşır. Ali Rasim kendi kendine..
ALİ RASİM - (İç çeker) Merve Hanım. Mesele halı sahaysa, motorsa anasını
satayım... Bizim de dedemiz bizi düşündü evelallah. Güzel dedem benim! Canım
dedem.
PALE ABBAS - Nası buldum ama seni! Her yerde sizi arıyular. Dedim bunlar
kesin mezarın başına gitmiştir. Gene rüzgar çıkarsa uçarsınız, çok durmayın
dışarda. Rasim Emre abi de mezarlığa işemesin, çarpılcak kalcak.
PALE ABBAS - Ne geziniyum bil bakalım. Ali Rasim abi denize gircem! Em de
dubaları geçip taaa açığa gitçem birazdan. Nası girdap var biliyun mu, piiiv! Büle
içine içine alıyu insanı.
PALE ABBAS- Biliyum! Siteye kum çekiyular ya, olmuş orası ep girdap. Gittim
yüzdüm geçende. Sıkar mı, git sen de yüz!
PALE ABBAS - Boğulmam ben. Sen yüzersen boğulursun ama. Sıkar mı yüzmek?
PALE ABBAS - Şaka yapıyum be Ali Rasim abi. Kafan dağılsın. Ama valla yüzcem.
Ali Rasim abi üzülme beya, bir can gitti bir can geldi üle düşün. Bebek duğdu
bebek. Eve koş, annen duğurdu!
Adi bakam, ben yüzmeye gidiyum! Yemişler girdabı! Boğulmam ki ben! Pivvv.
Abbas gider.
20. PARÇA
“Doğum”
42
İKİ - Sabah oldu. Çocukları bulsun diye gönderdikleri Pale Abbas, girdap
çeken denize açıldı.
BİR - Saat beş buçuk. Cambaz’ın evinde uyuyan ahali, Marika’nın sancısıyla
uyandı. Hep beraber, bebeğin doğuşunu dinlediler.
İKİ - Cümleten karar verildi, Cambaz Rasim bu gece hanesini ziyaret etti ve
torununa kendi ruhunu emanet etti.
BİR - Evde bebeğin getirdiği bir mutluluk, dışarıda dünden daha şiddetli bir
rüzgar var.
43
Işık söner.
BİR
Ali Rasim
Rasim İsmet
Şenay
Belediye Başkanı
Dişlek Dilek
Marika
Püskül
Hoca İzzet
Sefer Muammer
İskelet Hasan
İKİ
Rasim Emre
Günay
Beyza
Şerefe
Pale Abbas
Tayfun
İhtiyar Habibe
Minnet Yenge
Çelebi Haşim
Merve
44