Professional Documents
Culture Documents
ISBN: 978-605-5334-14-7
Laika Yayıncılık Sertifika No: 12654
© Marjinal Kitap
© Zeynep Çolakoğlu
Zeynep Çolakoğlu
İçindekiler
1. Acedia 11
2. Algı Kapıları 14
3. Alice Cooper 16
4. Amon Amarttı 19
5. Anka Kuşu 20
6. Anubis 22
7. Araf 23
8. Armagedort 29
9. Ars Moriendi 31
10. Astaroth 32
11. Astarte 34
12. Azazel 36
13. Avalon 38
14. Baal 39
15. Baphomet 41
16. Beelzebub 44
17. Behemoth 46
18. Beta Lugosi 48
19. Belenos 50
20. Beiial 51
21. Blitzkrieg 53
22. Blues 54
23. Bodom Gölü 56
24. Burzum 58
25. Cerberus (Kerberos) 60
26. Cesur Yeni Dünya (Brave New World) 62
27. Cthulhu 64
28. Çanlar Kimin için Çalıyor (For Whom The Bell Tolls) 67
29. Dagon 70
30. Diabolus İn Musica 72
31. Dimmu Borgir 74
32. Dionysos 76
33. Ehrimen 79
34. Elysian Fields 81
35. Engizisyon 82
36. Eurynomos 85
37. Excalibur 88
38. Faust 90
39. Fenris (Fenrir) 92
40. Gerion 94
41. Golgotha 95
42. Gorgoroth 96
43. Iron Maiden (Demir Bakire) 98
44. Kantaşı 101
45. Katalepsi 103
46. Katatoni 105
47. Katharsis 107
48. Kharon (Charon) 110
49. Kıyametin Dört Atlısı (Four Horsemen Of Apocalypse) 112
50. Kuzgun 114
51. Lethe 116
52. Leviathan 119
53. Lilith 121
54. Lotus Çiçeği 128
55. Mandragora (Mandrake) 129
56. Marduk 130
57. Melankoli 133
58. Memento Mori 139
59. Melek Tavus 140
60. Midian 141
61. Mithraizm 143
62. Mizantropi 145
63. Morgan Le Fay 148
64. Necronomicon 150
65. Nemesis 156
66. Nergal 158
67. Nocturno Culto 160
68. Non Servianı 161
69. Odin 162
70. Operadaki Hayalet 164
71. Ölüm Dansı 165
72. Panzerfaust 166
73. Ptılegethon 167
74. Psikokinezi 168
75. Ragnarok 170
76. Requiem 172
77. Sabbath Ayinleri 173
78. Sandman 176
79. Sagaris 179
80. Satyr 180
81. Sarnath 182
82. $wastika 184
83. Şeol 186
84. Tiamat 188
85. M l ı 190
86. Ihor'un Çekici 192
87. Iransilvanya 194
88. Valhalla 196
89. W.A.S.P. 198
90. Wraith 200
91. Corna (Şeytan Boynuzları) 201
92. Headbanging 203
93. Corpsepaint (Ceset Makyajı) 204
94. Mosh 206
95. Pogo 208
96. Stage Diving (Sahne Dalışı) 209
97. Crowd Surfing (Kalabalık Sörfü) 210
98. Circle Pit 211
99. Wall Of Death (Ölüm Duvarı) 212
Kaynakça 213
11
1. Acedia
Roma Katolik inancına
göre 7 ölümcül günahtan biri
olan Acedia, Tanrı’nm istek
lerine karşı ruhsal kayıtsızlık
gösterme, spiritüel olarak da
hayata karşı kasvet veya do
nukluk anlamına gelir. Orta
çağda, rahiplerin yakalandığı
bir tür kaygı hastalığının da
adı olmuştur. O döneme ilişkin
metinlerde, Acedia hastalarının
huzursuzca, kaygı içinde sağa
sola koşturduklarından söz edi
lir. Hastalar oldukça bitkin ve melankoliktirler çünkü hesabını
vermek zorunda oldukları bir günahın içinde olduklarını düşün
mektedirler. Acedia’yt tembel ruh halinden ayıran nokta, öncelik
verilmesi gereken şeylerin ertelendiği ama sürekli bunun düşü
nüldüğü bir tür ilgi ya da duygu yoksunluğu olmasıdır.
Acedia, Hristiyanlıkta tembellik olarak da algılanan bir çeşit
kötülüktür ve bu kötülüğün kimliklendirilmiş hali öğle-şeytam
ya da öğle-cinidir. Acedia 7 ölümcül günah arasında en incelik
li ve tinsel olanıdır. Bu nedenle keşişlerin en çok korktuğu gü
nahtır. Acedia’ya öğle-şeytam denmesinin nedeni, gün ortasında,
saat dört civarında keşişleri etkisi altına alması ve ciddi sıkıntılara
neden olmasıdır. Öğlen vakti, aynı gece yarısı gibi çoğu kültürde
tinsel güçlerin yoğun faaliyet zamanı olarak kabul edilir. Bu tür
güçlere, doğaya, pagan geleneklerine düşman olan Hristiyanlık,
yarattığı düalizmle günahları şeytanlaştırarak kötülükle özdeşleş
tirmiştir.
Acedia, etkisi altına aldığı keşişleri sürekli pencereden bak
maya, hücresinden dışarı çıkmaya, akşam yemeği saatine ne ka
dar kaldığını anlamak için dikkatle güneşe bakmaya, bu arada
kendinden ve inancından uzaklaşmaya zorlar. Keşişin yüreğine,
12
2. Algı Kapıları
Algı Kapıları (The Doors Of
Perception) Aldous Huxley’in
meskalin adlı maddenin beynin
programını bozması ve insanın
algılama biçimini değiştirme
sini konu edinen bir kitabıdır.
Beat kuşağını derinden etkileyen
bu kitap adını William Blake’in
“Cennet ve Cehennemin Evliliği”
adlı kitabındaki “Unutulmaz Bir
Düş” adlı şiirinde geçen “Algının
kapıları temizlense her şey insana
olduğu gibi -sonsuz- görünür”
dizesinden almıştır. 601ı, 70’li
yılların psychedelic rock grubu The Doors’un ismine esin kayna
ğı olan, yine Aldous Huxley’in Algı Kapıları adlı kitabıdır.
3. Alice Cooper
Alice Cooper, gerçek adı Vincent
Damon Furnier olan bir shock rock
müzisyeni ve öncelikle de bu müzis
yenin grubunun adıdır. Vincent “Wel-
come to my Nightmare” adlı albümle
solo kariyerine başlamış ve adını Alice
Cooper olarak değiştirmiştir. Alice Co
oper grup olarak müzikal kariyerine
1969’da başladı ve 2005 yılma kadar
24 albüm yayınlayarak heavy metal ve
punk rock tarihine adını altın harflerle
yazdırdı. En önemlisi de, sahne şovla
rında teatral öğeleri ilk kez kullanarak
shock rock türünün yaratılmasında ön ayak oldu. Bıçaklar, kırbaç
lar, kan, giyotin, elektrikli sandalye, boğa yılanı ve tabi Vincent’in
meşhur göz makyajıyla tamamlanmış yırtık pırtık kadın kıyafetleri
klasik Alice Cooper şovunun en göz alıcı öğeleridir.
Grubun ve doğrudan Vincent’in Alice Cooper adını alması,
Vincent’m Quija seanslarından birinde kendisinin 17. yy da ya
şamış bir cadının reenkamasyonu olduğunu öğrenmesiyle baş
ladığına dair bir söylenti vardır. Grup ise, yaptığı açıklamalarda
bir erkeğin yırtık pırtık kadın kıyafetleri giyerek, kadın makyajı
yaparak çift cinsiyetli bir cadı rolü yapmasının ortalığı karıştıracak
potansiyelde bir malzeme olduğunu; zaten shock rock’m dehşete
düşüren, korku filminden fırlamış hissi uyandıran rahatsızlık veri
ci görüntülerden oluştuğunu söylemiştir.
Artık Alice Cooper olarak tanıdığımız Vincent Damon Fur
nier, John Carpenter’m yönettiği fantastik korku filmi “Prince
of Darkness”da bir sokak serserisini canlandırırken 1980 tarihli
Alan Rudolph’un yönettiği müzikal komedi “Roadie” filminde de
kendisini oynamıştır. 1973’te Alice Cooper’m bir şovuna tanıklık
etmiş olan sürreal ressam Salvador Dali, şovun sürreal olduğu
na dikkat çekerek “First Cylindric Chromo-Hologram Portrait of
Alice Cooper’s Brain” adlı bir hologram yapmıştır. Dali’nin “Slave
Market with Disappearing Büst of Voltaire” adlı tablosu üzerine
17
4. Amon Amarth
Amon Amarth, J.R.R.
Tolkien’ın eseri Yüzüklerin
Elendisi’nde kara büyücü
Sauron’un kıyamet çatlakların
da tek yüzüğü dövdüğü volka
nın adıdır. Hüküm Dağı ya da
Kıyamet Dağı anlamına gelen
bu kelime Elf dili Sindarin’de
“Orodruin” olarak geçer. Yü
zük bu dağda dövüldüğü için
ancak bu dağın lavları tarafın
dan yok edilebilir. Sauron’un
Mordor’a yerleşmeyi seçmesi
nin nedeni de budur. Dünya
nın merkezinden çıkan Amon
Amarth lavları Sauron’un de
mir ocakları ve büyüleri için
kullanılır. Sauron güçleriyle
dağın alevlerini kontrol et
meye çalışır. Üçüncü çağda
Sauron’un yenilgisi ve tek yü
züğün bu dağda yok edilme TedNasmith.com
siyle birlikte Amon Amarth
patlar. Tolkien, eserinde kullandığı “crack of down” (kıyamet
çatlakları) tabirini Willıam Shakspeare’in Macbeth’mden almıştır.
Vokalde Johan Hegg, gitarda Olavi Mikkonen ve basgi-
tarda Ted Lundström’un olduğu isveçli Senin adlı death metal
grubunun kadrosuna davulcu Fredrik Andersson ve gitarist Ola
vi Mikkonen’in katılmasıyla birlikte grup Viking mitolojine yöne
lerek adını Amon Amarth olarak değiştirmiş ve metal camiasına
hızlı bir giriş yapmıştır. Orodruin adında Amerikalı doom metal,
HollandalI black / doom metal ve Amerikalı black metal grupları
vardır. Kıyamet çatlakları anlamına gelen SammaÜı Naur adında
Polonyalı black / death metal ve Flying Nazgûl olarak da bilinen
Alman black metal grupları da bulunmaktadır. Amerikalı Pagan
19
5. Anka Kuşu
Anka Kuşu, Farsça “otuz
kuş” anlamına gelen, Simurg
ya da Zümrüdü Anka olarak
da bilinen, kartal veya şahine
benzeyen yırtıcı, mitolojik bir
kuştur. Kafdağı’nda yaşadığı
na inanılır. Yüzü insan yüzü
ne benzeyen, uzun boyunlu,
renkli tüylü, süslü bir masal
kuşudur. Mısır mitolojisine
göre alim sarısı ve kırmızı tüy
leri olan bu kuş, alevler içinde
ölüp küllerinden tekrar doğar.
Efsaneye göre hayat döngüsü
nün sonunda tarçın dallarından yaptığı yuvasını tutuşturan Anka
Kuşu’nun küllerinden yeni bir Anka doğar. Ölümsüzlük ve ye
nilmezlik kelimeleriyle anılan Anka’nın gözyaşlarının yaraları
iyileştirdiği düşünülür. Ateşin, dirilişin ve tanrısallığın sembolü
olarak kabul edilen Anka Kuşu güneşle ve özellikle de tam güneş
tutulmasıyla da ilişkilendirilir.
Antik çağlarda, özellikle Mısır ve Mezopotamya’da tutulma
esnasında ortaya çıkan güneş koronasının içindeki güneşi kuşa
benzettiklerinden, kanatlı güneş diski şeklindeki sembolleri be
nimsemişlerdir. Fars sanatında Simurg olarak geçen Anka Kuşu
köpek ya da insan başına, aslan pençelerine sahip kanatlı dev bir
tavus kuşu olarak tasvir edilir. İran efsanelerinde oldukça yaşlı
olan bu kuş, tüm zamanların bilgisine sahip olan, bereket ve bil
gelik taşıyan, kanatlarının her dokunuşunda hastalıkları tedavi
eden tanrısal bir kuştur. İran’da Simurg, Ortadoğu’da Anka Kuşu
olarak bilinen bu kuş batıda Feniks, Türk anlatılarında ise Kerkes
olarak anılır. Hikâyeye göre Simurg’un bilgeliğine ihtiyaç duyan
kuşlar bir araya gelip Kal dağında yaşadığı düşünülen Simurg’u
bulmaya giderler. Zorlu bir yolculuktan sonra Kaf dağına ulaş
tıklarında Simurg’un “otuz kuş” anlamına geldiğini ve aradıkları
21
6. Anubis
Ölümün lordu olarak da anılan Anu
bis (Anpu) eski Mısır mitolojisinde kuyru
ğu gür kıllarla kaplı, çakal başlı kara tanrı
olup Osiris ve Isis’in oğludur. Çakalların
mezarlar etrafında dolaşması nedeniy
le çakal başlı olarak resmedilen Anubis
ölümle beraber anılır. Ölen Osiris’i mum
yaladığı için “mumyalama tanrısı” olmuş
tur. Bu yüzden mumyalamayla görevli ki
şiler Anubis maskesi takarlar. Görevi tüm
ölüleri korumak ve yüceltmektir. Ölen
kişi diğer dünyada yargılanırken Anu
bis terazinin bir kefesine ölünün kalbini,
diğerine de hakikat tanrısı Maat’m başlı
ğından alınmış tüyü koyar. Eğer ölünün
kalbi diğer kefedeki tüyden hafifse onu Osiris alır, ağırsa timsah
dişleriyle ölüleri mideye indiren, gövdesi yarı aslan yarı suaygırı
olan canavar Ammit’e atılarak yok edilir. Yani dünyada dürüst
ve ahlaklı bir yaşam sürmüş olanlar gölgeler altında sonsuza dek
bir öte-dünya hayatı sürmeye hak kazanırken, Maat’ı ihlal etmiş
olanlar ya şeytanların dişleri arasında ezilir ya da Ranın ateşinde
öğütülürler.
Anubis tanrılar arasında en korkutucu olanıdır ve ölüleri tek
rar hayata döndürebileceğine inanılır. Çakal başlı Anubis, öteki
dünyaya giden ölülerin rehberi Hermes’le de özdeşleştirilmiştir.
Anubis adında Alman speed / trash ve Anubis Gate adında
DanimarkalI power / progressive grupları bulunmaktadır. Anu
bis, parçalarında Mısır mitolojisine yer veren Catamenia, White
Skull, Aeternus, Mereyful Fate gibi gruplara da ilham kaynağı
olmuştur.
23
7. Araf
Arapça “kum tepesi” an
lamına gelen “urf” un çoğulu
olup İslamiyet’te Cennet ve
Cehennem arasındaki dağa ve
rilen addır. Hristiyanlıkta ise,
Katoliklere göre öldükten son
ra geçilen armdırıcı ateş anla
mında olup Protestanlara göre
var olmayan bir yerdir.
Birçok insan için ikili dü
zenden (Cehennem-Cennet)
üçlü düzene (Cehennem-Araf-
Cennet) geçiş 1150 ile 1250
yılları arasında gerçekleşti.
İnanışa göre iyi insan elbette cennete gider, kötü insansa cennete
girmeden önce acı çekmeli ve tövbekar olmalıdır. İşte AraPın işle
vi budur. Bu kilise öğretisine göre son nefesinde kaderi belli olan
insanoğlunun tam da o anda Şeytan tarafından ruhunun ele ge
çirilmesi söz konusudur. Bu sahne “Ölülerin Yeri” adıyla Rohan
Master tarafından resmedilmiştir. Araf öğretisi 1274’e kadar tam
olarak resmiyet kazanmamıştır. Fransız tarihçi Le Goff akademik
bir çalışma olan “AraPın Doğuşu” adlı kitabında “Araf (Purgato-
rius)” isminin ilk olarak XII. yy’ın ikinci yarısında kullanıldığını
yazmıştır. Ama önemli Ortaçağ uzmanlarından Aron Gureviç’e
göre kilise AraPı resmen kabule hazır hale gelmeden çok daha
önce Araf düşüncesinin yerleşmiş olduğuna dair kanıtlar mev
cuttur.
XII. yy’da AraPa dair anlatılan hikâyelerden biri de şöval
ye Owen’m yolculuğudur. Owen günahları yüzünden, özellik
le de kilisenin mallarım çaldığından dolayı büyük vicdan azabı
çeker. Bu yüzden County Donegal’de Lough Derg’deki Station
Adası’nda V. yy’da kurulmuş olan Aziz Patrick’in AraPma gitme
ye razı olur, trlanda’nın kuzey batısında bulunan adadaki bir ma
ğaranın AraPa bir giriş olduğuna inanılır. Orwen geceyi orada ge
24
8. Armagedon
Armagedon etimolojik olarak lbranice “Har” ve “Megido”
kelimelerinden türetilmiştir. Megiddo Dağlan anlamına gelir.
Bugün İsrail’in kuzeyinde bulunan antik Megiddo şehri Asur ve
Mısır ticaret yollarının kesişme noktasında, stratejik anlamda
önemli bir şehirdir ve tarihi boyunca pek çok savaşa tanık ol
muştur. Pek çok inanca ve kültüre göre kitle imha silahları ve
büyük felaket anlamına gelir. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce de,
Birinci Dünya Savaşı’na basın tarafından “Büyük Savaş” anlamına
gelen Armagedon adı verilmiştir.
Eski Ahit’e göre Armagedon, dünyanın sonu geldiğinde kö
tüyle iyinin arasında geçecek olduğu düşünülen savaştır. Yine
bazı Hristiyan inanışlarına göre ise şeytan, demonlar tarafından
kışkırtılan ve kendinden yana olan dünya krallarını tsa’ya ve se
çilmiş kişilere karşı Megiddo Dağlarının olduğu bölgede topla
yıp son bir savaş başlatacaktır. Tanrı’mn lanetlenmişler üstüne
salgın, sel, dolu taneleri, kuraklık göndermesiyle seçilmişler ka
zanacak ve milenyum çağı başlayacak, şeytan da ateş ve kükürt
gölüne atılarak ebediyen yok edilecek ve dünya günahlardan te
mizlenecektir. Diğer taraftan, bu kehanetin günümüz dünyasın
da farklı bir yorumu da mevcuttur. Hitler; askeri, ekonomik ve
politik yönden bir dönem dünyada kasırgalar estirmiş, “Antich-
rist” fenomeninin ilk örneği olarak kabul edilmiştir. Daha sonra
gözler İrak savaşı nedeniyle Amerika’ya, sonu gelmez Israil-Fi-
listin savaşları yüzünden de İsrail’e çevrilmiş, böylece, diğer bir
“Antichrist (Deccal)” de bu bölgelerden çıkmıştır.
Armagedon Bruce Wills, Liv Tyler ve Ben Affect’in başrol
lerini paylaştığı, dünyayı tehdit eden bir göktaşını konu alan
Armageddon adlı filme konu olmuştur. Omen (Kehanet) serisi
ise Hristiyan bakış açısıyla ve Incil’den esinlenmelerle Armage
don konusunu işleyen bir korku serisidir. Müzikte de oldukça
sık kullanılan bu tema, Im paled N azarene, Bathory, Venom,
Primal Fear, Napalm Death, Iron Maiden gibi farklı türlerde
müzik yapan pek çok metal grubu tarafından şarkı sözlerinde
kullanılmıştır. Black metal’de söz sahibi olan Norveçli kült grup
30
9. Ars Moriendi
Ars Moriendi, geç Ortaçağ’da
nasıl iyi ölüneceğine dair dini
bakış açıları içeren ve Latince
“Ölüm sanatı” anlamına gelen
metinlerin adıdır. 15.yy.’da mil
yonlarca insanın ölümüne ne
den olan kara vebanın etkisi Ars
Moriendı’nin yazılmasına neden
olmuştur. Ars Moriendi, ölüm
döşeğinde zihindeki erdemlerin
ve kötü alışkanlıkların arasında
bocalayan, iyi ve kötü ruhlarla
mücadele eden bir kurban olarak
resmedilir. Sanatta ve edebiyatta
ölüm dehşetine duyulan bu ilgi aslında Barok döneminin karak
teristik özelliklerindendir. Özellikle XIV. ve XV. yüzyıllarda Ars
Moriendi ya da “Ölüm Sanatı” denilen karikatür kitapçıkların
da ölümün kişileştirilmesi en çok etki uyandıran konudur. Bu
bakış açısından yola çıkılarak bu kitapçıklarda çarmıha geriliş,
Meryem’in İsa’nın cesedini kucağında tutması, azizlerin şehit
oluşları ve ölüm döşeği imgelerinin yüzlerce resim ve kabartma
ları yapılmıştır.
Ars Moriendi AvusturyalI melodik death metal ve Fransız
atmosferik black / dark metal gruplarının adıdır. Alman black
metal grubu Luncır Aurorcı’nın “Ars M oriendi” adında bir albü
mü, PakistanlI death metal grubu Dusk'm “My Infinite Nature
A lone” albümünde “Ars
M oriendi” adında bir parça
sı vardır. Ars Moriendi aynı
zamanda black metal grubu
Marduk’un 2001 yılında ya
yınlanan “La Grande Danse
M acabre” albümünün ens
trümantal introsunun adıdır.
32
10. Astaroth
Ashlaroth, Astarot ve As-
teroth isimleriyle de bilinir ve
farklı kaynaklara göre farklı an
lamlar taşır. Köken olarak Yunan
tanrıça Astarte / Ashtart’dan tü
retilmiştir. Tekil hali Astharthe,
çoğul hali ise Astaroth olan bu
kelimenin çoğul hali olan Asta
roth, Sümer’de Inanna, Babil ve
Mısır’da ise Istar olarak bilinen
savaş, aşk ve verimlilik tanrıça
sıdır. İsrail kralı Yoşiya henüz şeytanla özdeşleştirilmemiş olan
aşk ve bereket tanrıçası Astaroth için Zeytinlikler Dağı’nda bir
tapmak inşa ettirmiştir.
Daha sonra Astaroth, Ortaçağ Hristiyan edebiyatında “Kara
Efendi” olarak şeytan’a verilen adlardan biri olmuştur. Hristiyan
gnostik kaynaklarında verilen demon kıdem listesinde de hü
kümdardır. Çoğu kültürde Astaroth, Ea (Şeytan) ve Enlil (Beel-
zebub) ezelden beri var olan yaratıcılardır ve bunlardan Astaroth
baş tanrıçadır, insanlara ve şeytanlara yol gösterir ve cehennemin
veznedarlığını yapar.
Astaroth’un karanlık tarafa yönelik bu özelliklerine Hristi-
yanlığm ayak izleri de eklenince diğer yaratıcılarla birlikte Asta
roth da cehennemde yerini alarak bambaşka özellikler kazanmış
tır. Şeytan biliminde, yardımcıları Aamon, Pruslas, Barbatos ve
Rashaverak adlı demonlarla birlikte 40 alaylık ruhların efendisi
olup cehennemin acımasız büyük düklerinden biridir. Sanatta
sol elinde bir yılan taşıyan, ejderha kanatlarına benzer kanatları
olan ve kurt ya da köpek sırtında bir şeytan olarak resmedilir.
Bununla birlikte kibirlilik ve tembellik gibi özellikleriyle insa
noğlunu ayartır, insanı görünmez yapabilir, saklı hâzinelerin bu
lunmasına ön ayak olur, geçmişi, geleceği, yaradılış hikayesini ve
düşen melekleri bilir, sorulan her soruyu cevaplar, matematik ve
el sanatlarıyla uğraşır. Büyücüler onu çarşamba günleri çağırır ve
geldiğinde nefesinin saldığı şiddetli pis kokuyu bertaraf edecek
33
11.Astarte
Asıarte, Bugün Suriye,
Filistin ve Lübnan’ı içine
alan Kenan diyarında bu
lunan, deniz tanrıçası As-
herah ve Baal’m bakire kız
kardeşi Anath ile birlikte
anılan bir tanrıçadır. Antik
Phoenicia’da verimliliğin,
anaçlığın ve savaşın büyük
tanrıçası, dünyaya hayat veren evrenin anasıdır. Asurlularda As-
larte olarak bilinir ve kardeşi Allatu dönüşü olmayan ülkede ölü
ruhların yöneticisidir, lbraniler Astarte adını boşet (utanç) sözcü
ğüyle benzer bir tını oluşturmak amacıyla Aştoret şeklinde kulla
nırlar. Fenikeli koloniler tarafından Tarit olarak bilinen Astarte,
hilal şeklinde ay ve boynuzlarla, genellikle nü olarak resmedilir
ve utanç tanrıçası olarak bilinir. Venüs’ü gösteren yıldızın etrafı
na sarılmış halka, aslan, kumru ve at diğer sembolleridir. Tarih
öncesi dönemlerin bereket tanrıçası olan Astarte, Yunan’da aşk
tanrıçası Afrodit ve Demeter olarak geçer ve tapmaklarda yapı
lan kutsal fahişeliğe başkanlık eder. Eski Mısır’da Isis ve Flalhor,
Hindistan’da Kali olarak bilinir. Ortaçağ Hrisliyan geleneğinde
ise Asherah / Astarte / Isis / Işthar olarak bilinen Astarte şeytan-
laştırılmıştır.
12. Azazel
Azazel teriminin
“Tanrının güçlü kulu” an
lamına gelen “azaz” ve “el”
sözcüklerinden türetildıği
düşünülmektedir. Çün
kü başlangıçta Azazel çöl
tanrısıdır ve adını güneşe
kızgınlığını veren Kenan
tanrısı “Asiz” den almıştır.
Bununla birlikte Aza
zel üzerinde Mısır tanrısı
Seth’in de büyük etkisi
olmuştur. Eski Ahit’te ge
çen az sayıdaki şeytanlar
dan biridir. İsa’yı baştan çıkarmıştır ve genellikle Mazdaizmde,
özelde Zerdüştlükte, Ahriman (Ehrimen)’m uğursuz ordula
rında ıssız yerlerin veya çöllerin cinidir ve günah keçisi olarak
cisimleşmiştir. Hristiyan gnostik kaynaklardaki deıııon kıdem
listesinde “büyük prens” konumundadır. Azazel’in günah keçisi
olarak cisimleştirilmesi Eski Ahit’te anlatılan şu hikayeye daya
nır: Musa’nın kardeşi Harun, Tanrıya kurallara uygun olmayan
oğullarını kurban olarak sunduğu için cezalandırılmıştır. Cezası
nı ödetmek üzere Tanrı Musa’ya görünür ve der ki: Harun, Yahu-
diler için iki teke alınacak, tapmağa gidilecek ve Tanrının uygun
gördüğü teke kurban edilirken, diğeri Şeytanın yardımcılarından
Azazel’e sunulmak üzere bir uçurumdan atılacaktır, işte bu, ünlü
günah keçisidir. Eğer Harun bunu gerçekleştirmezse ölüm ceza
sına çarptırılacaktır. İbranilerdeki eski bir inanışa göre insanoğ
lunun günah işlemesi içinde kötülük olmasına değil, kendisini
Azazel ya da Semyaza demonlarma teslim etmiş olmasına bağlı
dır. Azazel, insanoğlunu günaha kışkırtırken Tanrıya karşı çıkan
bir konumdadır ama günahlarından dolayı insanoğlunu ceza
landırırken Tanrının hizmetkârı konumunda tasvir edilir. Yani
tanrısal doğadan ne kadar uzak görünürse görünsün Azazel de
37
.Baal
Baal kuzeybatı Sami
dillerinde tanrılar, ruhlar
ve demonlar için kullanı
lan ve elendi, hükümdar ya
da lord anlamalarına gelen
onur verici bir unvandır.
İlk Helen, Hristiyanlık mis
yonerleri insanlara yeni bir
din sunarken, yeni tanrılar
yaratmak yerine farklı adlar
ve görünümler altında hal
kın tanrılarına tapmalarına
izin verdiler. Çok tanrılı
pagan dinindeki tanrıların çoğunu şeytan ya da demon ilan ede
rek onlara salt kötülük yüklediler ve bunu da halka benimset
tiler. Aslında Baal, ölüm / yaşam karşıtlığına dayalı savaşımda
yaşama ilkesinin karşılığıdır. Merkezinde bereketliliğe tapınma
bulunan Kenan inancının başlıca tanrısal figürleri Baal, Anath ve
onların düşmanı ölüm ve kısırlık tanrısı Mot’tur.
Asurluların tanrısı olan Hadad yerine kullanılan Baal,
Şam’daki fırtına ve yağmur tanrısıdır. Hadad yapısında karşıtlık
taşır; yani ne evrensel kötü ne de evrensel iyidir. Tam tersine
ikisini de içinde barındırır. Baal’a, Incil’in Yahudi yazarları tara
fından şeytansı özellikler ithaf edilse de o aslında Kenan diyarı
nın kurtarıcısı, yaşam ve bereket tanrısıdır. Boğa ve hilal şeklinde
boynuzlarla anılır. Baal adına ilk kez bu kabilelerde rastlanmıştır.
Baal erkek tanrıları, Balat da dişi tanrıları simgelerken, evrensel
yaşamın bu ikilinin birleşmesinden oluştuğuna inanılırdı. Ke
nan mitine göre Baal dünyayı yakıp yıkan Mot’la, yani ölümle
mücadele eder ama yenilir ve dünya çölleşir. Baal’m kız kardeşi
aşk ve savaş tanrıçası Anath, Mot’tan intikam alarak onu öldürür
ve Baal’ı canlandırarak doğayı yeniden diriltir. Mot da yeniden
canlanır ve Baal ile birlikte, yaşam ve ölümden ibaret olan, sonu
gelmeyen bir savaşa girerler. Anath ile Baal arasında ise yalnızca
40
bir kardeşlik ilişkisi yoktur. Anath ile Baal birer ikiz, kökteş ve
zıtların birliğidir. Baal bir boğa olarak inek biçimindeki Anath’la
çiftleşir. Hem Baal hem de Anath Mot’la savaşır ve Yam adlı kötü
ejderhayla mücadele ederler. Ama Anath’m şiddeti her zaman
insanlığın lehine olmaz; öfkesi bazen insanların dünyasını yok
edebilecek güçte öldürücü bir çılgınlığa dönüşür. Yani Anath
tanrının yok edeci gücünü temsil eder.
Hristiyanlıkta Baal, yüksek rütbeli bir şeytan ya da iblisin ta
kendisi olarak geçer. Kimi zaman Baal’m Süryani demonu Baal
Zebûb ile karıştırıldığı da olmuştur. Erken Hristiyan şeytan bi
limcileri Baal’ı Bael olarak telaffuz edip, cehennemin doğu tara
fında 66 demonluk bir lejyonu yöneten başlıca şeytanlardan biri
olarak tanımlamışlardır. Bazı kaynaklarda Baal’ın kasım ayında
en güçlü olduğu, ondan yardım isteyenleri zeki ve görünmez
yaptığı, insanların boğuk sesler çıkarmasını sağladığına inanıldığı
söylenir. Şeytan Baal, kedi, karakurbağası ve insan kombinasyo
nu şeklinde örümcek ayaklarla resmedilir.
Baal adında Meksikalı melodik death metal, Baal Gad-
rial adında AvusturyalI black metal, Baal Zebuth adında Rus
black metal, Baalplıegor adında tspanyol death metal, Tertip
le Of Baal adında Fransız black metal, Intesdne Baalism adın
da Japon death metal grupları vardır. KolombiyalI black metal
grubu Inquisition'm “Invoking The Majestic Throne Of Satan”
albümünde “Rituals of Human Sacrifice for Lord Baal”, İsveç
li senlonik death metal grubu Therıon’un “Symphony Masses /
Ho Drakon Ho Megas” albümünde “Baal Reginon” adlı parça
ları bulunmaktadır. Ayrıca lnqusition’m “Empire Of Luciferian
Race”, Nile'm “Ramses Bringer Of W ar”, AncierıL'm “The Anci-
ent Horadrim”, D esaster in “Nekropolis Karthago” adlı parçala
rı da Baal’ı anlatır.
41
15. Baphomet
Asıl olarak Tapmak
Şövalyeleriyle ortaya atılan bu ido-
lün tam olarak nasıl ortaya çıktığı
hakkında birçok spekülasyon mev
cuttur. Tapmak şövalyeleri bu puta
tapınmakla suçlanmış, engizisyon
da yargılanmış ve papalık tarafın
dan “Baphomet” şeytan ilan edil
miştir. Baphomet’in keçi sakalı ve
keçi ayaklarıyla eski çağların boy
nuzlu hermafrodit tanrısı Mendes
veya Pan ile ilişkili olduğuna ya da
KN' iCHTÜ T f M Î İ A k . S ' COD
masonik bir simge yerine geçtiğine
dair düşüncelere karşı çıkılmakta
dır. Baphomet adının türetildiği kaynaklara göz atmak gerekirse;
Von Hammer, Baphomet’in Yunanca “baphe” (vaftiz) ve “metis”
(bilgelik) sözcüklerinden türetildiğini savunur. Muhammet’in
Fransızcada da “Mahomet” şeklinde okunması da Tapmak
Şövalyeleri’nin Haçlı Savaşları sırasında Kudüs’te, bir şekilde
İslam’dan etkilenmiş olabileceğini düşündürmektedir. Nitekim
Tapmak Şövalyelerinin lideri Jacques de Moley’in Fransa kralı
Philip taralından idam ettirilmesinin nedeni olarak tapınakçıların
“Baphomet” adında bir puta tapmaları gösterilmiştir.
Eliphas Levi, Baphomet’in “İnsanlar arasındaki barışın ba
bası” anlamına gelen “Templi omnium hominum pacis abbas”
sözcüklerinin baş harflerinin tersten yazılarak oluşturulduğunu
ileri sürer. Dr. Hugh J. Schonfield’a göre Baphomet, Yunancada
hikmet anlamına gelen “Sophia” kelimesine İbrani alfabesinde
kullanılan ve harflerin sondan başa doğru yazılmasına dayanan
bir şifreleme tekniğinin uygulanmasıyla türetilmiştir. Tapmak
Şövalyeleri tarafından güç kazandırdığına inanılan baş biçimin
de, iki, üç yüzü, sakalları ve yakut kırmızısı parlayan gözleri olan
bu ikon üyelik seremonilerinde kullanılırdı. Fransız okülisyent,
kabala bilgini ve majisyen Eliphas Levi’nin yaptığı betimlemeye
42
göre Baphomet, vücudunun üst kısmı kadın, alt kısmı erkek olan,
keçi kafalı ve kanatlıdır. Alnındaki düz pentagram aydınlanma
nın sembolüdür. Kollarından biri yukarıda bulunan beyaz hilali
gösterirken diğeri aşağıdaki siyah hilali gösterir ki bunun anla
mı merhamet ve adaletin mükemmel uyumluluğudur. Göğsü ve
kolları insansı özellikleri simgeler. Kollarından biri kadın diğeri
erkek koludur. Boynuzları arasında evrensel dengeyi ve ruhun
maddeye hükmettiğini simgeleyen bilgelik alevi parlamaktadır.
İkonun yüzü günahkarın dehşetini yansıtır. Genital organların
yerine çizilmiş çubuk sonsuz hayatı, vücudundaki pullar suyu,
etrafındaki yarım çember atmosferi, tüyleri ise geçiciliği sembo
lize eder.
Ordo Templi Orientis (O.T.O - Doğu Tapmak Tarikati)’in
İngiltere sorumlusu Aleister Crowley bir dönem Baphomet tak
ma adını kullanmıştır. Crowley’e göre Baphomet zıtlarm birlik
teliğidir; kadın ve erkeğin dengeli zıtlığıyla ilgili olan bu terim
şehveti de simgeler ve cinsel birleşimden doğan bir sihirdir.
Levi’nin çizimlerinde şeytanla eş anlamda kullanılan Baphomet,
şeytan tarot kartının simgesi olmuştur. Alnında düz pentagramla
çizilen Baphomet, insanoğlunun mikrokozmosdaki yerini ifade
ederken, ters pentagramla çizilen versiyonu şeytanı simgeler ve
şeytan kilisesinin resmi sembolü olarak kabul edilmiştir. Bun
lara ek olarak Baphomet figürü Levi’nin Ortaçağ okült çalışma
ları, Ortaçağ sabbath ya da tapmak ayinleri, mısır mitolojisi ve
Mendes’ten esinlenmelerinin sonucu olarak geliştirdiği, Hristi-
yanlığa karşı paganlar tarafından yapılmış, kelt mitolojisinde de
izine rastlanan hiyeroglif bir figürdür.
Baphom et adında Amerikalı death metal, Alman death /
trash metal, adını daha sonra Banished olarak değiştiren Ameri
kalı death metal, B aphom et’s Throne adında Polonyalı senfonik
black / death metal, Temple Of Baphom et adında DanimarkalI’
black metal grupları bulunmaktadır. Polonyalı black metal grubu
Behem oth’un “Zos K ia Cultus” albümünde “Horns ov Baphom et”,
Amerikalı death metal grubu N ecrophagia’mn “Cannibal Holoca-
ust” EP’sinde “Baphom et Rises”, İsviçreli folk / power metal gru
bu Excelsis in “Kurt Of Koppigen” albümünde “Baphom et’s Oath
43
16. Beelzebub
”Lord of Zebûb” yani
“Sineklerin Tanrısı” an
lamına gelen Beelzebub,
Baal’in şeytan ya da de-
mon özelliği kazanmış
hali olarak bilinir ve Ba-
alzebub ya da Baalzebul
olarak karşımıza çıkar.
Beelzebub veya Beelze-
boul adına Eski Ahit’te
Ekron Tanrısı olarak rast
lanır. Yeni Ahit’de bu ad
İbranicede Beelzeboul,
Latince Incil’in 15. yy
versiyonu olan Vulgata’da ise Beelzebub şeklinde çevrilmiştir.
Bu adın kökenleri kesin değildir. Beelzebub, Yeni Ahit’de sık sık
Şeytan’ın adı olarak geçmesine karşın Eski Ahit ya da Apokaliptik
yazında Beelzebub’un sözü edilmez. İsraillilerden önce Kenan ül
kesinde yaşayan halkın inancına göre Beelzebub sinekleri yaratıp
yok eder ve halk sineklerden korunmak için bu tanrıya tapar.
Hristiyan yazıtlarında şeytanın diğer adı ya da daha önemsiz
bir şeytan olarak görünen Beelzebub, 16. yy. yüksek cehennem
hiyerarşisi içinde şeytanın baş teğmenlerinden biri, 17. yy ek-
zorsist Sebastian Michaelis’ye göre düşmüş meleklerin en ünlü
lerinden biri, 18. yy.’da da Lucifer ve Astarotlı ile birlikte kutsal
olmayan üçlü olarak tarif edilir. Hristiyan gnoslik kaynaklarında
demon kıdem listesinde hükümdar konumundadır. Yahudi tek
tanrıcılığında ise Şeytanin Lucifer’dan sonra aldığı kimliktir. As
lında Beelzebub, Hristiyanlık ve Yahudilikte karşı-tanrılar olarak
algılanan Baal’lerden biridir. Bu karşı-tanrılarla girişilen mücade
le sonucunda Beelzebub da şeytanlaştırılmıştır.
Beelzebub, Kral Süleyman’ın Eski Ahit’inde demonların
prensi olup sabah yıldızı Venüs ile ilişkilendirilır. Hristiyan Or
taçağ edebiyatında “haset” ile en çok bütünleştirilen demondur.
45
. Behemoth
Ibranice hayvan anlamına
gelen Behemah sözcüğünün ço
ğulu olan Behemoth’a, bu çoğul
eki “devasa büyük bir hayvan”
anlamı kazandırır. Behemoth,
eski Mısır tanrısı Taueret’den ya
da bufalodan türediği düşünü
len bir çöl cinidir. Rusça’da su
aygırı anlamına gelen Behemoth
kelimesinin kullanışı ise aynı
mitolojik anlamı karşılamaz.
Eski Ahit’te Behemoth şöy
le tanımlanır: “...kuvveti belin-
dedir, kudreti de karın adale
lerinde. Kuyruğunu erz ağacı gibi diker, kemikleri tunçtan bo
rulardır, kaburgaları demir çubukları gibidir. Tanrının baş eseri
odur, yaratanının kılıcıdır...” Kitabı Mukaddes’te ise su aygırı
biçiminde betimlenen dev hayvan ya da ejderhadır. Behemoth
çoğu dini kaynakta ve Milton’m eseri Paradise Lost’ta Leviathan
ile birlikte düşen meleklerden biridir. Ejderha Rahab, Leviathan
ve Behemoth, Âdem ve Havva’nın cennetten kovulmasına neden
olan yılanla ilişkilendirilerek bundan sorumlu tutulur. Behemoth
cennetin doğusunda bulunan Dundayin adlı görünmez bir çöle,
Leviathan da okyanusların boşluğuna gönderilerek iki yaratık
birbirinden ayrılmıştır. Behemoth’un dişisi Leviathan’a, oburluk
la ünlü Behemoth’u okyanusları yutmasından alıkoyma görevi
verilmiştir. Bir İbrani efsanesine göre de dünyanın son savaşında
Behemoth’la Leviathan tüm yaratıkları, ardından birbirlerini öl
dürürler ve insanoğlu onların etinden yararlanır. Diğer bir İbrani
inanışına göre, dünyanın en güçlü hayvanı olan Behemoth ancak
tanrı tarafından öldürülebilir.
Aslında Behemoth’un demonolojideki yeri tartışmalıdır.
Kimi kaynaklara göre bir cehennem hizmetkârı olup açgözlülük
le ilişkilendirilen bir yaratıkken; diğerlerine göre Mısırlılardan
47
19. Belenos
Kek mitolojisinde “parlayan”
anlamına gelen Belenos, aynı za
manda ateş ve iyileştirme anlamla
rına da gelir. Roma imparatorluğu
döneminde Apollon’la ılişkilendi-
rılen Belenos’un, 19. yy’da Baal’la
aynı anlama geldiği düşünülmek
teydi. Baal’la ilişkilendirilmesiyle
Belenos da kavram kargaşasından
nasibini aldı. Çünkü Baal, Doğu
Akdeniz Bölgesi’nde pek çok tan
rının, ruhun ya da şeytanın adı
olarak geçmekteydi. Hadad olarak bilinen Baal, güneşin, yağmu
run, gök gürlemesinin, verimliliğin ve tarımın tanrısı, cennetin
hâkimi olarak bilinmesinin yanında Incil’de geçen en önemli
şeytanlardan biri ya da şeytanın ta kendisi, cehennemdeki tartış
masız kraldır. Hadad olarak bilinen Baal insan, koç ya da boğa
şeklinde resmedilirken, şeytan Baal ise insan, kurbağa ve kedi
kombinasyonu olarak resmedilmiştir. Güneşin tanrısı Belenos en
eski Pagan figürlerinde ise Kelt tipi atlı savaş arabasında, elinde
güneş diskiyle güneşe doğru ilerlerken çizilmiştir.
Senlonik death metal grubu Therion’un, 1996’da çıkardığı
“Theli" albümünde yer alan “To Mega Tlıe-
rion ” adlı parçada grup, iyileştirme özelliği
olan Baal ya da Belenos’tan söz eder. Kelt
kültüründen aldığı yoğun ilhamla müzik
yapan Fransız pagan black metal grubu Be
lenos da, müziğine kattığı zenginliklerden
dolayı kendine bu ismi seçmiştir.
51
20. Belial
Belial sözcüğünün Yu
nanca kökenli olmasının yanı
sıra, Babil tanrısına yapılan
açık bir gönderme olduğu da
düşünülmektedir. Kötülüğü
simgeleyen bu terim kimi za
man kötülüğün kişileştirilmesi
ya da “aldatma ruhu” olarak da
kullanılmaktadır. Eski Ahit’te
Belial’in kişiliğinden çok az
söz edilir ve bu terim genel
likle bağışlanamayacak insan
lar için kullanılır. İbrani ina
nışına göre insanoğluna bilgi
vermek, böylece yeryüzüne
adalet ve dürüstlük getirmek
amacıyla inen bazı gözlemci melekler, insanoğlunun kızlarına
arzu duyup kirlendikten sonra Belial ve Mastelma’nın başkanlı
ğında kötülüğün eline geçmişlerdir. Bu meleklerin çocuklarının
da yeryüzüne yıkım getiren ve insanoğlunu günaha teşvik eden
devler olduğu söylenir. Eğer bir kişinin zihni zina düşüncesi ta
rafından ele geçirilmezse, Belial’in o kişiyi yenemeyeceğine dair
bir inanış vardır. Şeytan, İbranileri yoldan çıkarmak için Belial’i
görevlendirmiştir. Karanlıklar prensi Belial, aynı zamanda “gü
naha teşvik edici”, “kötü varlık”, “dünyanın hâkimi” ve “demo-
nun prensi” olarak da bilinir. Bir Yahudi öyküsüne göre Belial
Kral Manasse’yi büyücülüğe, sihire, falcılığa, zinaya, adil olanlara
zulmetmeye ve hakiki tanrıdan yüz çevirmeye teşvik etmiş, Kral
Manasse de Yehova’yı terk edip lblis’in hizmetine girdikten sonra
Beliar olarak anılmaya başlanmıştır.
Belial, Hristiyan Ortaçağ edebiyatında “kara efendi” olarak
algılanan Şeytan’a verilen adlardan biridir. Hristiyan gnostik kay
naklarındaki demon kıdem listesinde kral vekili olan bir şeytan
dır. Belial, Eski Ahit’te hem cinlerin yardımcısı olarak, hem de
bağışlanamayacak davranışlar içindeki insanları belirtmek üzere
52
21. Blitzkrieg
İlk kez 2. Dünya Savaşı’nda Alınanlar tarafından kullanılan,
hıza ve beklenmedik bir anda yapılan baskına dayanan bir savaş
taktiğidir. Almancada Yıldırım Savaşı anlamına gelir. Siper sava
şının yerine piyade birliklerini destekleyen tankların, zehirli gaz
ların ve uçakların kullanıldığı hareketli bir savunmadır. Bu dokt
rine göre topçu hazırlık ateşiyle başlayan taarruz, piyade birlik
lerinin yıpranan düşman siperlerini ele geçirmesiyle devam eder.
Piyade birliklerini destekleyen tanklar birliklerin ilerlemekte zor
landığı yerlerin direncini kırar, tank birlikleri için tehlikeli olabi
lecek noktalar ise bombardıman uçaklarının hedefidir. Yıldırım
Savaş’mda tanklar birinci derecede önemlidir ve zafere tankların
etkin kullanımıyla ulaşılabileceği düşünülür. Tankların hedefleri
düşman karargâhı gibi ileri noktalardır. Böylece düşmanın askeri
gücünün zayıflatılarak tümüyle işlemez hale getirilmesi hedefle
nir. Nazi Almanya’sının bu taktiği uygulayarak kazandığı ilk za
fer 1939 -1 9 4 0 Polonya Seferidir. Hava koşulları ve arazi yapısıy
la doğrudan ilişkili olan bu taktik Almanlara 1941-1945 yılları
arasında Doğu cephesinde Ruslara karşı mağlubiyet getirmiştir.
MetalUca’nın 1983’te çıkardığı “K ill’Em A li” albümünde
“B litzkrieg” adlı bir parçası vardır. Bu albümde MetalUca, İngiliz
New Wave Of British Heavy Metal grubu Blitzkrieg’in 1980 ta
rihli demosundaki “B litzkrieg” adlı parçayı cover’lamıştır. D ark
Tranquility’nin 2005 yılında tekrar yayımladığı “The G aîlery”
albümünde Blitkrieg’i anlatan “The Sacred R eich” adlı bir parça
sı vardır. Bu parça Amerikalı trash metal grubu Sacred Reich’in
1987 tarihli “Ignorance” adlı albümündeki “Sacred R eich” adlı
parçanın cover’ıdır. Theriorı 1987’de Christofer Johnsson tarafın
dan bir death metal grubu olarak kurulduğunda adı Blitzkrieg'di.
Slayer’m 1983 tarihli “Show No M ercy” albümündeki “The F i
nal Com m and” parçası Blitzkrieg’le ilgilidir. Yngvvie M almsteen’in
1999 tarihli “Alchem y” albümünde “B litzkrieg” adlı enstrüman
tal bir parçası vardır.
54
. Blues
Blues kelimesi etimolojik olarak
“mavi şeytanlar’dan türetilmiş ve ilk
kez George Colman’m “Blue Devils:
A Farce In One Act (Mavi Şeytan
lar; Tek Perdelik Oyun)” metninde
kullanılmıştır. 1619’da doğan blues,
Afrika’dan Amerika’ya köle ticare
tiyle getirilen zencilerin kendi pagan
kültürlerini korumak adına yarattık
ları bir müzik türü gibi görünse de,
aslında bundan çok daha fazlasını
içeren kültürel bir birikimdir. New
Orleans ve Memphis bölgelerindeki
pirinç tarlalarında çalışan kölelerin
alışkanlığı, çalışırken hep bir ağızdan şarkılar söylemekti. Şar
kılar ayinsel bir havada söylenir ve ritim duygusu ön plandadır.
Şarkıların sözlerini de özgürlük, birlik, beraberlik, umut, haksız
lık gibi konular oluşturur.
Bunun yanında, blues’un şeytani bir tarafı da bulunmakta
dır. Şarkılar şeytan, ruh ve cinlere yapılan göndermeler içerir.
Hatta blues tarihinin en etkili müzisyenlerinden olan Robert
Johnson’m Mississipi Deltasında ruhunu şeytana sattığı ve bunun
üzerine şeytanın ona eşsiz bir çalma kabiliyeti ve etkileyici şarkı
lar yapma yeteneği bahşettiğine dair bir efsane de bulunmakta
dır. Robert Johnson’un en ünlü şarkıları “Crossroads Blues”, “Me
and the Devil Blues” ve “Hellhound on my TraiF’dir. Johnson’un
bıraktığı şeytani müzikal miras, 60’larda blues rock türünün ona
sahip çıkmasıyla tekrar gündeme gelmiştir. Blues rock türevinin
ortaya çıkmasındaki mihenk taşlarından biri kuşkusuz Jimmy
Hendrix’tir. Hendrix, blues, funk ve cazı “psychedelic” seslerle
birleştirip müzikte çığır açmış, hem söz, hem de ritim açısından
okült bilimlerin etkisinin hissedildiği inanılmaz parçalara imza
sını atmıştır. Hendrix, yönetmen Neill Franley’in çektiği Tuhaf
Frekanslar II filmine de konu olmuştur. Filmde Hendrix’in yaz
55
. Bodom Gölü
5 Haziran 1960 yılın
da Finlandiya’nın başkenti
Helsinki’nin güney kıyısında
ki Espoo’da bulunan Bodom
Gölünde bir cinayet işlenmiş
tir. Maila İrmeli Björklund,
Anja Tuulikki Maki, Seppo
Anlero Boisman adlarında üç
gencin öldürülüp Niis Wil-
helm Gustafsson’un yaralan
dığı bu olay Fin medyasında
2005 yılına kadar popülerliğini korumuş ama katil hâlâ buluna
mamıştır. Polis raporlarına göre katil onları çadırlarında bıçak
layarak öldürmüştü. 1960’larda delil yetersizliğinden kapanıp
rafa kaldırılan dava 2003’de davaya atanan Markku Tuominen
adlı dedektifin hayatta kalan Nils Gustafsson’un katil olabilece
ği iddiasıyla tekrar açılmıştır. DNA örnekleri ve Nils Wilhelm
Gustafsson’un cinayette almış olduğu yaralar tekrar incelenmiş,
Nils’in diğer kurbanlarla aynı yaraları aldığını, bu yaralarla üç
kişiyi öldüremeyeceğini ve davanın zaman aşımından dolayı
kapanması gerektiği kararma varılmış ve Nils beraat etmiştir.
1972’de Bodom gölü civarında yaşayan bir adam intihar notunda
Bodom Gölü katili olduğunu iddia etmiş ama polis cinayet gecesi
adamın evinde olduğunu ispatlamıştır.
2003 yılında Profesör Jorma Palo cinayet hakkmdaki teori
sini kitaplaştırmışım Kitabında 1960 yılında civardaki yakın bir
hastanede doktor olarak çalıştığını, cinayetten kısa bir sııre son
ra hastaneye yaraları için gelen şüpheli bir adamla karşılaştığını
yazar. Adam Alman asıllı Hans Assman’dır ve profesör adamın
Doğu Almanya için çalışan bir ajan olduğunu iddia eder. Ama
polis adamın cinayet gecesi başka bir yerde olduğuna dair bilgiler
elde ettiğini söyleyerek davayı kapatır. Kitapta olayın diplomatik
yoldan üstünün örtüldüğü iddia edilmektedir.
1993 Finlandiya Espoo’da kurulan Children Of Bodom gru
57
24. Burcum
Burzum, J.R.R.
Tolkien’in Yüzüklerin
Efendisi adlı eserinde Sa-
uron tarafından yaratılmış
olan Mordor’un kara dilin
de ‘karanlık’ anlamına gelir.
Eserde burzum kelimesine
yüzüğün üzerindeki yazıtta
rastlanır; yazıtta geçen “ash
nazg durbabatuluk agh
burzum ishi krimpatul” ifa
desinin anlamı “Bir yüzük
hepsini bir araya getire
cek ve karanlıkta birbirine
bağlayacaktır.
Norveç Bergen’den çıkan black metal grubu Burzum da
adını bu eserden almıştır. Burzum’un tek elemanı olan Varg
Vikemes’m yaptığı açıklamaya göre grubun isminin Yüzüklerin
Efendisi’nden alınmasının nedeni, eserin İskandinav mitolojisiy
le olan benzerlikleri ve paganların yaşadıkları yıkımın Mordor
diyarındaki yıkımla çok fazla benzeşmesidir. Varg’m Yüzüklerin
Efendisi hakkmdaki genel değerlendirmesine bakarsak;
“MİRANDA
Ah, harika bu!
Ne hoş y aratıklar bunlar böyle!
insanoğlu ne de sevimliymiş!
Hey güzelim yeni dünya,
Şu insanlarına b a k !”
Shakespeare
27. Cthulhu
“Sonsuza kad ekar y atabilen ölü değildir,
Ve tuhaf uzak zam anlarda ölüm bile ölebilir.”
Abdul Alhazred, Necronomicom
(H.P. Lovecraft, Cthulhu’nun Çağrısı)
29. Dagon
Dagon, bugün Suriye, Filis
tin ve Lübnan’ı içine alan Kenan
diyarının bereket sorumlusu ol
duğuna inanılan tahıl ve tarım
tanrısıdır. Dagon’a dair şeytani
özellikler İbrani kökenlidir. İb
rani geleneklerinde ve Katolik
Hristiyan inancında balık-tanrı
olarak geçer. Roma imparatoru
nun emriyle yakılan ve yakılma
dan önce paganizmin kült merkezlerinden biri olan Marneion
tapmağı Dagon’a ithaf edilmiştir. Denize kıyısı olan antik Azotus,
Gaza, Ascalon ve Arva şehirlerinin önde giden tanrısı olup bel
den yukarısı insan görünümündedir. Kimi kaynaklara göre Der-
ceto, Atargatis ya da Astarte’yle ilişkilendirilir. Sümer ve Akad
inançlarında güçlü ve savaşçı bir koruyucudur. Kral Hammurabi,
Fırat nehri boyunca kontrol altına aldığı yerleri Dagan olarak da
geçen Dagon’un yardımıyla aldığını söylemiştir.
Dagon, .1917’de H.P.Lovecraft’m yazdığı kısa hikâyelerden
biridir. Bu hikâyede anlattığı deniz tanrısı Dagon ile Lovecraft,
Cthulhu Mitosuna giriş yapmış olur. Stuart Gordon tarafından
çekilen 2001 tarihli “Dagon” adlı korku filmi de aslında Da
gon hikâyesinden çok Lovecraft’m Innsmouth Üzerindeki Göl
ge hikâyesinden alıntılar içerir. Dagon’dan Milton da bahseder.
Milton’m Kayıp Cennetinde Dagon yine eski inançlarda geçen
şekliyle kullanılmıştır:
“Orada y ere düştü ve kendisini çok sevenleri utandırdı
Dagon’du adı, deniz yaratığıydı, üstü erkek
Alt kısmı balıktı-am a alnı açıktı, genişti
Azotus’ta büyümüş, yetişmişti, kıyı boyunca korkarlardı on
dan,
Filistin’de, Gath ve A skelon’da, E kron ve G aza’nın sınırla
rında. ”
John Milton, Kayıp Cennet
71
bağlantısı, lanetli üçlü tritonun üç tam ses, yani altı yarım sesten
oluşması gibi. Tritonun ruhun okült, karanlık ve gizli kalmış ta
rafım harekete geçirmek için kullanıldığına dair düşünceler de
vardır.
Klasik müzikte Liszt’in Dante Sonate, Jean Sibelus’un Fourth
Symphony ve Benjamin Britten’in War Requiem adlı eserlerin
de triton tınılardaki kararsızlığın ironik bir etki yaratmasından
ötürü kullanılmıştır. Bir enstrümanı üflerken konuşmak anlamı
na gelen sözlü flütün mucıdi Amerikalı avangard besteci George
Clumb da triton aralıklarıyla oldukça haşır neşir bir başka mü
zisyendir.
Rock müziğin temellerinde önemli bir yere sahip tri
ton ilk olarak B lack Sabbath'm “Black S abbath” adlı parçasın
da kullanılmıştır. Diamond H ead’in “Am I Evil”, M etallica’nırı
“For Whom The Bell Tolls”, “Enler Sandm an”, Rıısh’m “XYZ”,
Jimmy Hendrix’in “Purple H aze” parçalarında, King Crimson’m
“L arks’ Tongues In Aspic”, “Starless and Bible B lack” ve “R ed”
albümlerinde sık sık kullanılmıştır. Black metal gruplarının da
kullanmaktan keyif aldığı tritona verilebilecek en kara örnekler
Profanatica’nm “Weeping In H eaven”, M ayhem’in “Funeral F og”,
Burzum’un “Ea, Lord o f D epths” parçalarıdır. Müziğinde triton
dan vazgeçemeyen Slayer da 1998 tarihli albümünün adını “Di-
abolus In M usica” koymuştur.
74
32. Dionysos
Yunan mitolojisine göre dünya ilk
kurulduğunda her şeye ışık getiren, hem
erkek hem de dişi özellikte olan Phanes
vardır. Phanes, Uranos’u doğurur, Ura-
nos da Zeus’un babası olan Kronos’un
babasıdır. Zeus titanları yendikten sonra
Phanes’i yutar, dünyayı ele geçirir ve ken
dini yaratıcı tanrı ilan ederek Titanlar da
dâhil olmak üzere her şeyi başlan yaratır.
Bu arada Zeus’un bir erkek çocuğu olur.
Zeus’un düşmanı Titanlar bu çocuğun
yani Dionysos’un aynayla dikkatini çeker,
onu kaçırır ve yutarlar. Athena parçalanan
çocuğun kalbini kurtarır ve Zeus’a getirir.
Zeus kalbi yer, ölümlü Semele’yle birleşir
ve Dionysos tekrar dünyaya gelir. Zeus
oğlu yeniden canlanınca katilleri yıldırımlarıyla cezalandırır, ya
nıp kül olan Titanların küllerinden de insanlar doğar. Böylece
insan doğasının maddesel yarısı Titanlardan, ruhsal yarısı ise Ti
tanların parçalayıp yuttukları Dionysos’tan gelir.
Dionysos’un yaşama attığı ikinci adım da huzur içinde olma
mıştır. Zeus’un kıskanç karısı tanrıça Hera’nm ‘Zeus sana neden
yüzünü göstermiyor’ diye kandırdığı ölümlü Semele, Zeus’tan
kendisine yüzünü göstermesini istemiş, her zaman yıldırım ve
şimşeklerle dolaşan Zeus’un bu görüntüsüne dayanamayarak
orada ölmüştür. Aslında Dionysos, Zeus’un onu Semele’nin
karnından çıkarıp kendi baldırına yerleştirmesiyle yeniden do-
ğabilmiştir. İşte bu nedenle ona anadan olma, babadan doğma
ya da “iki kez doğan” anlamına gelen Dionysos adı verilmiştir.
Dionysos’un Roma mitolojindeki adı da şarap, bitki büyütme,
bereket ve tiyatro tanrısı olan “Bacchus (Baküs)”tür. Üzüm as
ması, sarmaşık, panter, asa ve bolluk boynuzu simgeleriyle be
timlenir. İçgüdüselliği, yaratıcı taşkınlığı, giz içinde saklı gerçeği,
yabanıl ve başına buyruk güzelliği ifade eder.
77
33. Ehrimen
Zerdüştçülük dinine
göre ezeli tanrı Hürmüz
(Ahura Mazda) ilk olarak
ikiz melekler Spenta Main-
yu ile Agra Mainyu’yu ya
ratır. Bu meleklerden akılla
ilişkilendirilen Spenta Ma-
inyu kendi hür iradesiyle
iyiliği seçerken, maddeyle
ilişkilendirilen Agra Mainyu ise kötülüğü seçmiştir. Agra Mainyu
daha sonra Ehrimen veya Ahriman isimleriyle de anılmaya baş
lanmıştır. Bir başka anlatıma göre ise Zerdüştlüğün ikircikli doğa
sında iyiliğin sembolü salt Ahura Mazda, kötülüğün sembolü ise
Ehrimen’dir. Zerdüştçülük dininde Ehrimen ile Spenta Mainyu
arasında hep bir çatışma vardır. Bu çatışmada bir tarafta melekler
ve baş melekler varken diğerinde cinler, şeytanlar ve demonlar
bulunur ve hedefi insan ruhu olan bu çatışmanın dünyanın ta
rihi olduğu düşünülür. İnsanlar bu ikisi arasında seçim yapmak
zorundadır. Bilge tanrıyı ve onun egemenliğini seçenlerin ödü
lü sonsuz dürüstlük ve ölümsüzlükken, yalan ülkesinde hüküm
süren Ehrimen’i seçenler hem Bilge Tanrı tarafından yargılanıp
cezalandırılacak, hem de kendi vicdanlarınca mahkûm edilecek
lerdir. Bu inanç sistemi özünde diyalektik düşünebilmeyi ve ve
insanın özgürleşebilmesini temel almıştır. Manicilikte ışık tanrısı
gökleri, erdemleri, doğanın güzelliklerini içine alan bir ruhtur.
Şeytan ya da Ehrimen olarak kişileştirilen madde ise karanlık,
demonlar, ateş, sis ve kadını bünyesinde toplar. Bu inanışa göre
Ehrimen taralından yaratılan Âdem çalıntı ışıkla aydmlatıhrken,
Havva tamamen bir karanlık yaratığıdır ve görevi Âdem’i baş
tan çıkarmaktır. Maniheist Kozmoloji ve Kozmogoniye göre üç
kozmik zaman dilimi vardır. Bunlar Mazi, Hâl ve İstikbaldir.
Mani’de iyilikle kötülük ayrı ayrı bulunur, Hal’de karanlık ışığı
yok etme savaşına girişir (bu inanışa göre şu an dünyanın hal
evresinde olduğu düşünülmektedir), istikbalde ise bu iki ilke
80
35. Engizisyon
Engizisyon, Latince zor kul
lanılarak yapılan soruşturma an
lamına gelen “inquisitio” kelime
sinden türetilmiştir. Ortaçağ’da
temelleri atılan bu mahkemeler
temelde üç çeşittir. Ortaçağ en
gizisyonunda dini doktrinlere ve
o dönemdeki felsefi ve siyasi dü
şüncelere karşı gelenler cezalan
dırılmış, İspanyol engizisyonunda
Hristiyan olmayan herkes kitle
halinde öldürülmüş, Roma engi
zisyonunda ise cadı ve büyücü avı yapılmıştır. Engizisyon kuş
kusuz en kanlı yaratıcılık örneğini cadı avında ortaya koymuş ve
o zaman icat edilen işkence aletleriyle tarihe geçmiştir. Bu işken
celer arasında en bilineni cadılıkla suçlanan kişinin önce elleri
ve ayaklarının mengenelerle sıkıştırılması, sonra da kollarından
ve bacaklarından gerilerek cadının cinlerden iyice kurtulabilme
si için direğe bağlanıp kutsal su, ateşle kutsama, dualar okuma,
kızgın demir dokundurma gibi uygulamaların akabinde başarısız
olduğu düşünülen arınma ayinin ardından kurbanı diri diri yak
maktır. Bununla birlikte yüz, kol veya kaba ette bulunan belirgin
ben veya ten lekeleri o kişinin şeytanla işbirliği yaptığına dair bir
işaret, hatta kimi zaman kanıt bile sayılmaktaydı.
Engizisyon mahkemeleri kutsal bilgeliğin önderliğinde, yı
kıcı davrananları idam etmek üzere XIII. yüzyılda kuruldu. Bu
mahkemelere göre Şeytan, Tanrı’nm düşmanı, Tanrının yeryü-
zündeki vekilleri de İmparator ve onun kilisesi olup imparator
ve kilisenin herhangi bir düşmanının Şeytan’ın ta kendisi olduğu
kabul edildi. Papa IX. Gregorıus sapkınların aranıp bulunmasını,
düzenlerinin bozulmasını ve bütün kanunların Şeytan ve yandaş
larının aleyhinde değiştirilmesini emrediyordu. Kilise, Yahudi ve
Müslümanların ayırt edici bir rozet takmasını da istiyordu. Hatta
kiliseye yardım eden otoritelere özgürce kılıç kullanma hakkı ve
83
Bruno (1 5 4 8 -1 6 0 0 ), engi
zisyon mahkemelerinin en
şiddetli işkencesine çarptı
rılmış, kazığa bağlanıp diri
diri yakılmıştır. Bruno’ya
yapılan işkenceden sonra
güneşin evrenin merkezin
de olduğunu savunan Ga-
lileo Galilei ise bu tezinden
vazgeçmiştir. Ölmeden
önce günah çıkartmayı ka
bul etmediği için ölüsüne
gömülecek yer verilmeyen efsanevi müzisyen&keman virtüözü
Paganini (1782-1840) ancak 1896’da Parma’da bugünkü meza
rına gömülebilmiştir. İhbarların bir bir değerlendirildiği engizis
yonda sorgulama sırasında suçlu olduğu düşünülen kişinin bir
an önce suçunu itiraf etmesi için çeşitli psikolojik oyunlara baş
vurulur, yine itiraf etmezse bu sefer işkence yapılırdı. Bernardo
Gui engizisyon sorgucularmın en ünlüsü olup daha sonra başpis
koposluğa kadar yükselmiştir.
Umberto Eco’nun sinemaya uyarlanan “Gülün Adı” adlı ro
manı engizisyonu olanca vahşetiyle gözler önüne serer. Metal ca
miasından Morbid Angel, Sepultura, Deicicle, Sodom, Haggard,
Kamelot, King Diamond, Dark Tranquility gibi devlerin şarkı söz
lerinde oldukça sık yer bulur engizisyon. Morbid A ngelın “Igno-
m inious” albümündeki “Inquisition Burn With M e)”, Marduk’un
“Dark Endless” albümündeki “Holy Inquisition", K am elot’un
“The Fourth L egacy” albümündeki “The Inquisitor” parçaları en
gizisyonu anlatır. Senfonik heavy metal grubu Apocalyptica’mn
1998’de çıkardığı “Inquisition Symphony” adlı albüm, adını al
bümde bulunan Sepultura cover’ı “Inquisition Symphony” den
alır. 1988’de kurulan Inquisition (Engizisyon) ise adını şarkı söz
lerine de taşıyan KolombiyalI bir black metal grubudur.
85
3i. Eurynomos
Yunanca “ölümün prensi” anlamına gelen “Eurynomos”,
Yunan mitolojisinde yeraltında ikamet eden ve cenazeleri yiyen
efsanevi bir yaratıktır. Yunan mitolojisindeki Hades ve Roma mi
tolojisindeki Orcus’la ilişkilendirilen Eurynomos bazı yerlerde de
Hecate’in hizmetkârı olarak geçer. Yunan gezgin ve coğrafyacı
Pausanias’m anlattığına göre Eurynomos, Yunan ressam Poly-
gnotos tarafından resmedilen, tarih içinde kaybolmuş toprak
tan gelen bir canavardır. Eurynomos mavi-siyah renkte, akbaba
derisi üzerinde oturan ve Hades’te bulunan cinlerden biridir ve
sadece kemikler kalıncaya kadar cesetlerin etlerini kemirir. Ken
di karanlığında kaybolmuş bir mit olacak ki, Homeros’un eseri
Odyssey’deki Minyas ve Dönüşler adlı şiirde Hades’ten ve orada
ki dehşetten bahsedilirken “Eurynomos” adı geçmez. Eurynomos
bir yandan da Yahudilerin Beelzebub yani Sineklerin Tanrısı’na
ya da Etrüsklerin Karun’una çok benzer. Kuzey İtalya’dan ge
len, sonra da Roma’ya entegre olan ama Roma ve Yunan mito
lojilerinden çok daha geniş bir yeraltı dünyası ve demonolojisi
barındıran Etrüsk Mitolojisinde, Yunan mitolojisindeki kayıkçı
Charon’a eşdeğer olan Kharun ya da Karun, ölülerin ruhlarına
işkence eden bir iblis ve yeraltı dünyasının girişinin bekçisidir.
Akbaba burunlu, sivri uçlu kulaklı, kızıl saçlı, tüylü kanatlı mavi
bir ifrit olarak betimlenmiştir.
Diğer taraftan 0ystein, Norveçli black metal grubu
Mayhem’in kurucusu ve gitaristi, Deathlike Silence adlı bir mü
zik şirketinin ve Oslo’da “Helvete (Cehennem)” adlı aykırı bir
plak dükkânının sahibidir. Sahne adı olarak ilk önce “Destructor
(Yıkan / Yok eden)” adını kullanan Oystein, daha sonra Euryno
mos kelimesini değiştirerek “Euronymous” olarak kullanılmaya
başlamıştır.
8 0 ’lerin sonunda “Inner Circle” adlı bir oluşumda black
metal gruplarını toplayan Euronymous, sanılanın aksine şeyta
na tapan ve Aleister Crowley, Anton LaVey gibi fikir babalarının
izinden giden biri değildir. Sadece Hristiyan dogmalarını tersine
çevirip nefret ve küfrü yasalaştırmıştır. Antik pagan kültürleri
ne ve Viking kökenlerine sahip çıkan bir öncüdür. İlham aldığı
86
37. Excalibur
Excalibur hakkında iki ayrı efsane vardır. Robert de Boron’un
Merlin adlı şiirinde “Sword in the Stone (taştaki kılıç)” olarak
geçen Excalibur, saplandığı taştan sadece Kral Arthur’un çekip
çıkarabildiği ve bu sayede gücünü ve hâkimiyetini ispatladığı bir
kılıçtır. Sir Thomas Malory’nin kaleme aldığı Kral Arthur efsane
sine göre ise Excalibur, Kral Arthur’un Kral Pellinore’la dövüştü
ğü kılıcın kırılması sonucu gölün hanımı tarafından Kral Arthur’a
verilen kılıçtır. Daha sonra büyücü Merlin’in kehanetinde gerçek
leşeceğini söylediği gibi Kral Arhur’un şövalyelerinden Sir Mord-
red ona ihanet eder. Kral Arhur kılıcıyla Mordred’i öldürür ama
kendisi de ölümcül bir yara alır. Ölüm döşeğinde Kral Arthur
Excalibur’u Sir Bedivere’e verir, göle atmasını ve sonra da gör
düklerini ona anlatmasını ister. Sir Bedivere kılıcın değerli taşlar
la bezeli kabzasını görünce göle atamaz, bir ağacın altına saklar,
krala da “yalnızca derin sular, karanlık dalgalar ve rüzgâr” gör
düğünü söyler. Kral tabii ki buna inanmaz ve Sir Bedivere’i geri
gönderir. Sir Bedivere üçüncü gidişinde kılıcı göle atar ve gölden
bir el kılıcı kabzasından kapar ve tekrar sulara gömülür. Artık
Kral Arthur göle gitmesinin vakti geldiğini anlar. Gölün kıyısında
onu görkemli bir gemi, gölün hanımı ve üç peri kızı bekliyordur.
Kral gemiye binerek yaralarının iyileşeceği Avalon’a doğru yol
alır. Bu efsaneyle birlikte çoğu insan Kral Arthur’un Avalon’da
yaşadığına ve Britanya tehlikeye düştüğünde dönüp ülkesini kur
taracağına inanmaktadır. İşte bu nedenle Kral Arthur’un büyülü
güçlere sahip kılıcı Excalibur Büyük Britanya’nın haklı egemen
liğiyle de ilışkilendirilir. Bu iki kılıç kimi yerde aynı kılıç olarak
geçse de, bazı kaynaklarda birbirinden farklı olduğu söylenir. Le
Morte d’Arthur adlı eserin yazarı Sir Thomas Malory her iki kılı
cın da aynı kılıç olduğunu iddia etmiştir.
Excalibur kelimesinin eski Fransızcadaki Caliburn kelime
sinden, “Caledfwlch” adlı efsanevi bir İrlanda kılıcından ya da
Latince “Ex calce liberatus (taştan sağlanan özgürlük)” ifadesin
den türetildiği düşünülmektedir. Sir Thomas Malory’e göre ise
Excalibur, çelik kesen anlamındadır. Söylencelere göre yeryüzü
89
. Faust
Faust adı ilk olarak bir
Yahudi efsanesinde kullanıldı.
Sonra Christopher Marlovve
(1 5 6 4 -1 5 9 3 ) tarafından oyu
na dönüştürüldü ve bu efsane
nihayet Goethe’nin “Faust”
eseri sayesinde okült felsefe
nin derinliğiyle taçlandırıldı.
Zamanını felsefe, tıp, doğa
bilimleri, teoloji ve gizemler
üzerine düşünerek ve araştır
ma yaparak geçiren, dünyevi
hazları anlamsız bulan Faust,
Şeytanın (Mefistofeles) canını
sıkar. Bir bunalım anında Mephistofeles kanın eşsiz bir özelliği
olduğunu açıklar ve Faust’un kanıyla bir anlaşma imzalar. Faust
dünyevi bir haz duyumsarsa ruhunu şeytana satacaktır. Bundan
sonra Faust majik bir içkiyle gençleşir, aşkı tadar, cinayet işler ve
cadılar ayinine katılır ama Mefistofeles daha çok bekleyecektir.
Marlowe’un eserinde şeytana yenilmiş ve cehenneme gönderilmiş
bir ruh olarak gösterilen Faust, Goethe’de ise Mefistofeles’e yenil
meyen bir insanlık trajedisidir. 1 480-1538 yılları arasında Dr.
Johann Faust ya da Faustus adında simyacı, astrolog ve majisyeıı
olan gerçek bir kişinin yaşadığına da inanılmaktadır. Bununla
birlikte 16. yy. da bugün Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da
adını Johannes Doktor Faust’dan alan ve pek çok efsaneye ta
nık “Faust Evi” bulunmaktadır. Efsaneye göre Johannes Doktor
Faust bu evde simya deneyleri, kara büyü, witchcraft ve şeytan
çağırma ayinleri yapmış, yaşadığı sürece eriştiği bilgiye karşılık
öldüğünde Şeytan tarafından tavan arasında açılan bir delikle
cehenneme tutsak edilmiştir. Faust Evi her el değiştirdiğinde sa
hipleri hep bu tavan arasında çeşitli deneyler yapmış, büyüyle
uğraşmış ve eninde sonunda kara sanatlara bulaşmışlardır. Evin
tavan arasında şeytan tarafından açıldığı düşünülen delik birkaç
kez kapatılmaya çalışılmış ama her seferinde de ertesi gün tekrar
91
40. Gerion
Dante’nin İlahi Komedya adlı
eserinde cehennemde gezintiye
çıkan şair ve rehberinin cehenne
min bir çukuruna inmesine yardım
eden yaratıktır Gerion. Görünüşü
yumuşak olup bedeni yılan bede
nidir. Derisinin, şairde hayranlık
uyandıracak zengin bir dokusu
vardır. Aynı bir şahın gibi ineceği
noktaya döne döne iner, hızlı ve
sert hareketlerle bir anda ortadan
kaybolur. Dante, Gerion’un deri
sini anlatırken “Türkler bile kumaşlarında böyle güzel desenler
işlememiştir” şeklinde bir göndermede bulunur.
“G erion”, Flowing Tears&Witherecl Flowers adlı Alman go
tik metal grubunun 1997’de çıkardığı “Joy P arade” albümünde
ki enstrümantal bir parçanın adıdır. Gerion adında Arjantinli ve
Guatelamalı iki heavy metal grubu bulunmaktadır.
95
41. Golgotha
Latincesi Calvaria olan Calvary
ve Gr. Kranıon kelimeleriyle eş an
lamlı Golgotha, İsa’nın çarmıha ge-
rildiği tepeye verilen addır. Başka bir
deyişle, bir yığın kafatasının bulun
duğu tepe veya kafatasına benzeyen
yer anlamına gelir. Golgotha, aynı za
manda Behemoth (İsa’nın cehenneme
gönderildiği şehir) şehrinde insan ke
mikleri ile dolu ve aynı zamanda ken
dini İsa Mesih olarak tanıtan tarikat
liderinin çarmıha çivilenerek, bir sal
gın hastalığın önüne geçmeye çalıştığı tepeciğin ismidir. Romalı
İmparator Büyük Konstantin, İsa’nın kabrinin bulunduğu düşü
nülen Calvary’i yakınlarına 3 2 6 -3 3 5 yılları arasında kutsal kabir
kilisesini inşa etmiştir. Hristiyan efsanelerine göre Isa’nın mezarı
ve gerçek haç Konstantin’in annesi lmparatoriçe Helena tarafın
dan bu bölgede bulunmuştur. Bugün Kudüs’ün dışında bulunan
bu kilise bazı tarihçiler tarafından Isa’nın mezarının olduğu yer
olarak kabul edilmekte ve kilisede bulunan, uzunluğu 7 metre,
genişliği 3 metre ve boyu 4.80 metre olan bir taşın Calvary’nin
yerini belirlediği düşünülmektedir. Golgotha kelimesi Isa’nın
çarmıha gerilme sahnesini resmeden resim veya heykeller için de
kullanılmaktadır. Roma Katolik kilisesine bağlı mezarlıklar için
de “calvary” kelimesi kullanılmaktadır.
Golgotha, Hristiyanlık inancında kurtarılma ve arınma gibi
anlamlar barındırdığından kutsal kabul edilir. Rob Halford 2002
tarihli “Crucible” albümündeki “Golgotha" parçasıyla bunu açıkça
ortaya koymuştur. Jo e Satriani’nin “Surfing With The Alien” albü
münde Golgotha ile ilgili “Hill o f the Skull ” adlı bir parçası bulun
maktadır. Ayrıca black metal gruplan Dark Funeral, Rotting Christ,
Behemoth, İmpaled Nazarene, Cradle Of Filth, Calvarium, Golgot-
has Pyre şarkı sözlerinde Golgotha’ya farklı perspektiften yaklaşır
lar. Bunlardan FinlandiyalI black metal grubu Calvarium’un “The
Skull o f G olgotha” adlı albümü bulunmaktadır.
96
42. Gorgoroth
J.R.R Tolkien’in orta
dünyasındaki bir platonun
adı olan Gorgoroth, volkanik
serpintilerle kaplı olduğun
dan hiçbir bitkinin yetişme
diği çorak bir yerdir. Plato
nun ortasında Kıyamet Dağı
yükselir. Gorgoroth’un en
önemli özelliği Mordor’un
ordusunu topladığı ve silah
yapıp 3 .Çağ savaşma hazır
landığı yer olmasıdır.
Malzemesinin dünya mitolojileri ve dilleri olduğu bilinen
Tolkien’in Gorgoroth’u yaratırken nelerden esinlendiği düşünü-
ledursun, Ortaçağ Hristiyan edebiyatında şeytanın ‘kara efendi’
olarak algılanan alaycı adlarından biri de Gorgorant’tır.
Norveçli black metal grubu Gorgoroth’un bu adı almasının
nedeni ise Mordor’da bulunan ölü Gorgoroth düzlüğünün ka
ranlık ve kötülük barındırması ve bu sözcüğün tınısında bulu
nan şeytaniliktir. Gorgorotlı’dan Ghaal, bir elinde şarap kadehi
ve tartışmasız karanlık kimliğiyle “Bir Metalcinin Yolculuğu” adlı
belgeselde röportaj boyunca söylediği iki sözcükle de özetlemiş
tir sanki bu adın arkasında yatan anlamı. Gorgoroth kabaca “en
büyük dehşetin yeri” olarak çevrilebilir.
2007’de Gorgoroth üyeleri Gaahl, King ve Infernus arasın
da patlak veren isim hakkı tartışması, 2009 yılında Oslo yerel
mahkemesinin isim hakkını grubun kurucusu Infernus’a verme
siyle son bulmuştur. Bunun üzerine Gaahl ve King, God Seed
adlı black metal grubunu kurmuş, ancak vokalist Gaahl’ın metal
müziğe ara vermesi nedeniyle King, grubun adını Ov Hell olarak
değiştirerek Dimmu Borgir’den Shagrath’ı vokalist olarak gruba
dahil etmiştir.
Ayrıca, sözlerinde Tolkien’in eserlerinden etkilenen İspan-
yalı folk etkili black metal grubu Lugburz’un “Behind the Gates o f
97
44. Kantaşı
Kantaşı doğada ender
olarak bulunan ve kimyasal
yapısı demir oksit olan bir
tür hematit taşıdır. Heliot-
rop olarak da bilinir. Suya
battığında kızardığı için,
güneş ve dönmek anlamla
rına gelen Yunanca “helios”
ve “trepein” kelimelerinden
Heliotrop ismi türetilmiştir.
Kantaşı en çok Hindistan,
Amerika, Brezilya ve Avustralya’da bulunur. İrlanda’nın Rum
adalarında da çıkarılmaya başlanmıştır. Yarı transparan görü
nümlü kantaşı en çok zümrüt yeşili ya da çok koyu yeşil üzerinde
kırmızı lekeli şekilde bulunur. Kandamlasma benzeyen bu leke
lerden ötürü kan taşı adını almıştır. Kan taşı kimi yerlerde kan
yeşimi olarak satılsa da aslında kuarzm kriptokristalin çeşidi olan
koyu yeşil bir kalsedondur. Kalsedon doğada pek çok renkte ve
türde bulunmaktadır. Bunlar arasında süt beyazı zemin üzerine
ağaçsı yeşil ve kahverengi lekeli (Moss Agale), turuncudan kah
verengiye çalan bir kırmızıda (Carnelian), açık kahveden koyuya
uzanan (Sard), elma yeşili (Chrysoprase), sarı-kahverengi bantlı
ve gün ışığında farklı renkleri yansıtan (Kaplan Gözü), beyazdan
kurşuni siyaha uzanan (Plini veya Chert), opak kırmızı renkte
(Yeşim) ve koyu yeşil üzerine kırmızı lekeli (Kantaşı) bulunur.
Kantaşmm üzerinde görülen kırmızı lekeler demir oksitten, taşın
yeşil rengi ise içerdiği klorit parçacıklarından gelmektedir. Kan-
taşı kristal bir yapıda olmasına rağmen kristallerin ince yapısı
nedeniyle ancak elektron mikroskobunda görülebilir.
Kan taşının bilinen en önemli özelliği kanamayı, özellikle
burun kanamasını durdurmasıdır. Gladyatörlerin savaşta aldık
ları yaralardan kaynaklanan kanamaları durdurmak üzere yan
larında kantaşı taşıdıkları bilinmektedir. Kan taşma atfedilen
mistik özellikler de vardır. Bu mistik özelliklerin başında İsa’nın
102
45. Katalepsi
Katalepsi geçici olarak duygu
larım kaybetme, kasların sabitliği
ve duruştaki kararlılık gibi terim
lerle açıklanmakla birlikte katato-
nik şizofreniyle de ilişkilendirilen
fiziksel bir durumdur. Katalep
si, hipnotik fenomen olarak hafif
transta verilen telkine bağlı olarak
derin transta da ortaya çıkan hare
ketlerin yavaşlaması ve daha sonra
kaybolması haline denir. İlk kata-
laepsi göz kapakları, kol ve bacak
larda olur, orta ve ileri derecede
katalepside tüm vücut kaskatı ke
silir. Bir teoriye göre hipnotizma uygulanan kişiye kolunun tahta
gibi serleşip konumunu değiştirmeyeceği telkin edildiğinde, uy
gulanan çok büyük kuvvetlere rağmen kolun yerinin sabit kaldı
ğı görülmüştür. Sahne hipnotizmacılarının büründüğü katalepsi
haliyle de kişi alçı kadar sert bir bedenle bir hareketi yorulmak
sızın defalarca yapabilir ve normal bireylerin deneyemediği kas
kuvveti güçlerine başvurabilir. Katalepsi kelimesinin kullanılı
şında sıklıkla karşılaşılan bir diğer kelime de “mumsu katılık”tır.
Bu ifadenin kullanılmasının nedeni kol ve bacakların duruşunun
dışarıdan biri tarafından muma şekil verirmişçesine yönlendiril
mesi ve kişinin uzun süre bu durumda kalabilmesidir. Uzmanlar
bu durumun fizyolojik temellerden bağımsız, kontrol edilebilir
zihinsel temellere dayanan bir düzensizlik olarak tanımlar. Kendi
kendine ortaya çıkmayan bu kararlılık hali, kokain kullanımında
ya da şizofreni, epilepsi, parkinson gibi hastalıkların sonucunda
veya hipnotizmaya bağlı olarak görülebilir. Bazı durumlarda ka
talepsi halinin duygusal şoklarla ortadan kaldırılabileceği de söz
konusudur.
Catalepsy (Katalepsi) adında dağılmış death ve trash me
tal türlerinde pek çok grup olmakla beraber K atedra Patologii
104
46. Katatoni
Katatoni kas tonusu ve
aktivitesinde görülen, kendini
katılaşma şeklinde gösteren bir
durum olup ciddi zihinsel ve
fiziksel hastalıklarla ilişkili bir
düzensizliktir. Tek başına de
ğerlendirilemeyen bu düzensiz
lik genellikle katatonik şizofre
ni, depresyon, ilaçların uyuştu
rucu maksatlı kullanımı ve doz
aşımı gibi durumlarla birlikte
değerlendirilir. Tam olarak ne
den kaynaklandığı bilinmeyen
katatonik semptom genellikle
ruhsal dengedeki bozukluklardan kaynaklanır. Katatonia iki uç
durumu da içinde barındırır. Uyuşukluk halinde bireyler hare
ket etmekten, herhangi birisiyle göz temasına girmekten kaçınır,
suskun, sabit olup hiçbir sosyal davranış örneği göstermez. Uya
rılma halinde ise birey hiçbir amacı olmaksızın herhangi bir ak-
tivite için bile oldukça hiperaktiftir, kendine ve başkalarına şid
det uyguladığı da görülebilir. Aynı biçimde saatlerce kalakalan
katatonik bireyler tedavi edilmezlerse uyarılma hali yüzünden
yorgunluktan ölebilirler. Katatonia hali en çok bireylerin etra-
fındakilerin el hareketlerini taklit etmesi veya konuşulanları pa
pağan gibi tekrarlaması şeklinde kendini gösterir. Bundan başka
konuşmamakta direnme, yüzünü ekşitme, uygunsuz hareketleri
üstüne alınma, etrafındakilere ve kendisine şiddet uygulamaya
çalışma ve hayvani sesler çıkarma gibi belirtilerin katatonia’ya
işaret ettiği düşünülmektedir.
İsveçli death / grind metal grubu General Surgery, “Necro-
logy” albümündeki “Severe Catatonia In Pathology” parçasında,
Amerikalı brutal death metal grubu Suffocation, “Human W aste”
albümündeki “C atatonia” parçasında ve Amerikalı doom metal
grubu Fail Of Em pyrean, “Anhedonia” albümündeki “The Çata-
106
47. Katharsis
Yunancada arınma ve temiz
lenme anlamlarına gelen “kathar-
sis”, ilkçağ felsefesinde ve özellikle
tiyatroda sıklıkla karşılaşılan bir
kavramdır. Bu arınma, işlenmiş
bir günah ya da günahlara karşın
ödenen ağır bir bedel ya da tapınak
dinlerinin emirleri üzerine adale
tin yerine gelmesi adına kan dök
mek anlamındadır. Tıbbi anlamda
bağırsakları temizleyen herhangi
şifalı bitki, ilaç gibi müshil görevi
yapabilecek armdırıcılar da “kat
harsis” olarak adlandırılır. Modern
psikoterapi tarafından da benimsenen sözcük, bireyin geçmişin
de deneyimleyip itiraf edemediği derin duyguları ifade eder.
Katharsis’in arınma anlamındaki tam karşılığına Aristoteles’in
Poetika adlı eserinde rastlanır. Poetika’da “Tragedyanın ödevi,
acıma ve korku duyguları uyandırıp ruhu tutkulardan temizle
mektir” şeklindeki savı ileri süren Aristoteles’e göre sanat, salt
bir estetik anlayışından öte kitlelere ahlaksal çözülme sağlaya
bilecek ve bu sayede onları armdırabilecek bir boyutta olmalı
dır. Bu tragedya sisteminde trajik kahraman hayatındaki köklü
değişim yüzünden acı çeker, yanlışlıklar yaparak seyircide anlık
nefret uyandırmaz. Seyirci de farkında olmadan yaratılan karak
terle kendini özdeşleştirerek her zaman kötü biten sonla dehşete
düşer ve bu sayede arınma sürecine girer. Bu durumda katharsis
drama yazarının şekillendirdiği bir sistemin, seyircinin bilinçaltı
na işlenmesi olarak düşünülebilir.
Katharsis’in dinsel arınmaya karşılık gelen anlamına ise Or
taçağda rastlanır. 11 .yüzyılda Katharsis, Avrupa’da ortaya çıkan
heretik bir Hristiyan mezhebidir. 14. yüzyıla kadar Kuzey İtalya
ve Fransa’da yayılmıştır. Doğudan gelen tacir ve misyonerlerle
getirildiği düşünülen bu mezhep doğu düalizmi ve gnostisizm
108
50. Kuzgun
Kuzey yarım kürenin ılıman
iklimli bölgelerinde genellikle yal
nız görülen büyük siyah bir kuş
türüdür kuzgun. Karga türleriyle
birlikte genus corvus ailesinden
gelir. Bu tür kuşlar siyah olduğu
için birbirlerini gün içinde kolay
tamyabilme özelliğine sahiptir.
Kuzgunun evcilleştirilip insan ko
nuşmasını taklit edebildiğine dair
efsaneler vardır.
Kargalar, özellikle kuzgunlar
ölüm ve günahın sembolü olarak
bilinir. Tektanrıcı dinler, pagan
tanrılarını kötülükle özdeşleştirmek adına şeytanlaştırıp kuzgun
siluetine bürünmüş bir şekilde betimlemişlerdir. Olhello’daki
“Kuzgun hastalık dolu evin üzerinde dolanır” deyişi kuzgunun
karanlık tarafına göndermedir. Kuran’da Maide suresinin 31.
ayetinde Allah’ın, Kabil’e kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini
göstermek üzere, yeri eşeleyen bir karga gönderdiği yazar.
Vikinglerin, üzerinde kuzgun işlemesi olan “Reafen” adlı bir
bayrağı vardı, inanışa göre bayrak dalgalanırsa savaş kazanılır,
hareketsiz kalırsa kaybedilirdi. Eski İngilizcede “hraefn” olarak
geçen kuzgun İskandinav mitolojisinde “hrafn” olarak bilinir ve
savaş / kan dökme anlamlarına gelir. İskandinav mitolojisinde
ise Hugin ve Munin adlı kuzgunlar Odin’in omuzlarında oturur
ve dünyadan haberler verirler. Tolkien de eserlerinde kuzgunu
haber taşıyan kuşlar olarak kullanmıştır. Edgar Allan Poe “The
Raven (Kuzgun)” adlı şiirinde kuzgun üzerinden alegorik bir an
latımla spritüel mesajlar verir.
115
51. Lethe
Yunancada unutkanlık veya gizleme anlamlarına gelen bu
kelime Yunan mitolojisinde Hades’te bulunan nehirlerden biri
olan “Unutkanlık nehri (River of Oblivion)”dir. Lethe, uzun ve
acı suyuyla cehennemde Styx nehrinin komşu nehridir. Ölüler
bu nehrin sularından içmek zorundadır ve bu sayede dünyada
yaşadıkları eski anılarından arınmış olurlar.
Antik Yunan inancına göre, reenkarnasyondan sonra ruhun
eski hayatım hatırlamaması için bu nehrin suyundan içmesi şart
tır. Lethe aynı zamanda Yunan şair Hesiod’un Theogony adlı ese
rinde savaş tanrısı Ares’in kardeşi, uyumsuzluk, çatışma ve kaos
tanrıçası, diğer bazı kaynaklara göre ise de su perisi Eris’in kızı
olarak geçen unutkanlığın kişileştirilmiş halidir. Bazı mistik din
lerde Mnemosyne adında, Lethe’nin tam tersi, her şeyi bilmeye ve
hatırlamaya yarayan bir nehir vardır ve insanlar Lethe ve Mne
mosyne arasında bir seçim yapmak zorundadır. Dante, İlahi Ko
medya adlı eserinde Lethe’yi Araf dağlarının çıkan ve dünyanın
merkezine akan bir nehir olarak betimlemiştir. Eserde diğer üç
cehennem nehiriyle birlikte Lethe’nin suyunun da Girit’teki 1da
Dağı’nın içindeki büyük bir metal heykelin gözyaşlarından aktığı
yazar. Bahsedilen heykel Babil’in kudretli kralı Nabukadnezar’m
Daniel peygamberin kitabında anlattığı rüyasında geçer. Fran
sız şair Baudelaire’in “Le Lethe” adında bir şiiri vardır. Altay
Öktem’in “Lethe ırmağının kıyısında durdum ve ağladım” şiiri ise
Lethe boyunca nefessiz yol almak, bu ırmağın karanlık sularında
boğulmak için birebirdir.
117
Lethe
Benim tek arkadaşım ve rehberim !
Yakın tut beni (içten-samimi sarıl bana).
Senin parm aklarınla boğulurken,
Senin aşkınla boğulurken
Nefret ettiğim yaşam sen olduğun için
(sen) benim lethe'msin.
Gözlerim deki alevlerle ve üstümdeki okyanusla
Tutkulu özlem lerde (iç geçirm e) sürükle beni
Ve bana (...'sız) sensiz yaşayabileceğim bir hayat bağışla!”
D ark Tranquillity
119
52. Leviathan
İbranice balina anlamına ge
len Leviathan kelimesi Eski Ahit’te
dişi bir deniz canavarı olarak kul
lanılır ve anlamında bir kötülük
olgusu barındırır; çünkü balina
cehennemin açık ağzının simge
sidir. Leviathan’m inanılmaz gü
zellikte bir derisi vardır. Onu kimi
zaman timsah ya da balık olarak
görürüz, kimi zaman da okyanu
sun ta kendisidir. Leviathan’a de-
monik özellikler yükleyen ya da
şeytan olarak nitelendiren Muse
vilik ve Hristiyanlıktır. Leviathan
Fenike mitolojisinde ise çoktanrıcılığm gücünü simgeleyen bir
canavardır.
Leviathan, Kudüs İncilinde ağzından alevler çıkaran, bu
run deliklerinden duman fışkıran bir tür ejderha olarak resme
dilir. Yedi başı vardır ve siyah, alev rengi, altın sarısı ve beyaz
olmak üzere dört renkte başı olan büyük bir canavardır. Ejder
Leviathan bir iblistir çünkü ejderha, demonlarm benzemeyi en
çok tercih ettikleri canavarlardan biridir. Hristiyanlık inancı
na göre İsa, Leviathan’m burnuna halka geçirerek onun gücü
nü kırmıştır. Böylece bu iblis sadece İsa’nın izin verdiği ölçüde
insanları ayartabilecektir ve ancak İsa’nın misyonuna katılanlar
Leviathan’m kötülüğünden kurtulabilecektir. Diğer demonlar
gibi Leviathan’m da kendisine aitmiş gibi gösterdiği ışık, aslında
ondan yansıyan cehennem alevleridir. İlkel kaos mitiyle de iliş-
kilendirilen Leviathan aynı zamanda Rahab gibi kaos cini olarak
da geçer. Leviathan, Kenan mitolojisindeki kötü ruh Lotan’dan
türetilmiştir. Babil mitolojisindeki Tiamat ve Yunan mitolojisin
deki Hydra’ya benzer şekilde denizlerde dolaşan yedi başlı bir
ejderhadır. Yaygın olarak kötülük kavramını temsil eder.
Mikon, Paradise Lost adlı eserinde Levaithan’ı betimler.
120
53. Lilith
Lilith
Alevlerden gelen şeytani bir güzellik
Gözlerinden taşan derinliklerde
Aynalardan içinize işler bakışları
O, tüm varoluşa ve eşitsizliğe karşı
İlk baş kaldıran, bir “non serviam”
Lotus
Kendini ölümle bağdaştırabilen bir hayat kad ar gerçek
K aran lıklan da ku caklayabilecek bir gecedir O
Bağımsızlığın ve özgürlüğün ilk timsali
Bereket sembolü, yeniden doğuşun simgesi,
Tarih sayfalarından hınçla silinmiş ilk şamanın adıdır kendisi
Leila
Ve bu gelenler...
Cennetten kovulduğundan beri ondan korkan
Âdem’in zavallı kemiğinden geldiğine inanan
İnandıkça Âdem’e bağlanan
Dişiliğini bir günah gibi boynunda taşıyan
Havva kızlarının aksine
122
Faust: Bu kim?
Mefisto: Ona iyi bak, o Lilith’dir (Hz. Âdem’in ilk karısı).
Faust: Kim dedin?
124
“Casus belli
In lıoc signo vinces
Veritas vos liberabit
Casus belli
In hoc signo vinces
İn aeternum, amen
55. Mandragora
(Mandrake)
Bir diğer adı Adamotu olan bu bı
lümü insan bedenine benzer ve bir efs
korkunç bir çığlık atar ve bunu duyan
re, Romeo vejuliet’te adamotundan şö
56. Marduk
Marduk başlangıçta Sümer tanrısı
Amar-Utuk “Güneş-Tann’nın Kalçası”,
tbranilerin Merodach’ı, Babil şehrinin
hatta tüm Babil imparatorluğunun va
sisi olan yargı ve ilkbahar ışığı tanrısı
dır. Simgeleri Jüpiter de denilen yıldız
ve ejderha-yılan Mussussu’dur. Bütün
tanrıların en yeteneklisi ve akıllısı olan
Marduk korku veren bir görünümde
bir çifte tanrıdır. Yüzündeki ışıklar sa
çan dört adet göz her şeyi görmesini,
dört geniş kulak da her şeyi duymasını
sağlar. Dudaklarını ne zaman oynatsa *■
ağzından ateşler saçılır. Göklerin güne
şi Marduk’un başında on tanrı halesi olup ışınlarının parlaklığı
ona bakanları dehşetle karışık bir huşu içine düşürür. Marduk’un
gücüyle kaosun içinden düzen, ölü maddeden yaşam ortaya çı
kar ve her yıl doğa yenilenir.
Babil mitolojisinde kendi çocuklarını yok etmek isteyen
Apzu, veziri Mummu ile genç tanrıları öldürme planları yapar.
Bunu öğrenen genç tanrılar Apzu’yu öldürüp Mummu’yu hap
setmek üzere su-tanrı Ea’yı görevlendirirler. Ea bir büyü yapar
ve büyükbabasını yok eder. Onun gövdesi üzerinde bir ev inşa
eder, diğer tanrıları bu evde ağırlar. Babil tanrısı Marduk bu evde
doğar. Kocasının yok olduğunu gören Tiamat çok öfkelenir ve
intikam almak adına devler ve canavarlar ordusu kurar. Üstün
yeteneklerle donatılmış Marduk, Ea diğer adıyla Enki’nin yene
mediği Tiamat’la savaşarak onu yener ve baş tanrı olur.
Efsaneye göre Tiamat’m bedenini uzunlamasına parçalara
böler ve benekli sırtını yukarı doğru fırlatarak gökyüzünü oluştu
rur. Sonra karnını aşağıya doğru atar ve yeryüzüyle okyanusları
yaratır.
Sümerler her sene Paskalya’ya denk gelen bahar şenliklerin
de üç önemli tören gerçekleştirirdi. tikinde baş tanrı Marduk ve
131
57. Melankoli
“M elankolik kafa şeytanın banyosudur.”
Martin Luther, 1566
talden Dark ambient’a kadar pek çok türle anılan Ulver’in 2003
tarihli “A Quick Fix o f M elancholy” EP’si, power metal grubu
Pyramaze’nin 2004 tarihli “M elancholy B east”, göre / grind gru
bu Cadaverous Condition’m 1993 tarihli “İn M elancholy”, Rus
speed / trash metal grubu Dr. Faust’un 1992 tarihli “Pathologial
Anatomy Of The B lack M elancholy” albümleri bulunmaktadır.
M elencolia Estetica, melankolik ruh halinin bir türe dönüştü
rüldüğü Italyan bir black metal grubu olarak geçse de aslında
Climaxia’nm tek kişilik karanlık bir yeraltı projesidir.
İsveçli melodik death metal grubu D ark Tranquilily’nm ef
sane albümü The Gallery’den “...O /M elancholy Burning” , Fin
landiyalI black metal grubu Sargeist’in Disciple Of The Heinous
Path albümünden “B lack Treasures o f M elancholy” DanimarkalI
death metal grubu llldisposed’urı Four Depressive Seasons albü
münden “Never Ceasing M elancholıc Spring”, Amerikalı melo
dik death metal grubu Corpus Cristii’nin Tormented Belief al
bümünden “M elancholy Beginning”, FinlandiyalI melodik dark /
black metal grubu Thy Serpeni’in Forests Of Witchery albümün
den “L ikeA Funeral Veil O f M elancholy” , Alman dark/ senfonik
folk metal grubu Empyrium’un “Songs of Moors & Misty Fields”
albümünden “Ode to M elancholy” ve Aydınlı doom metal grubu
Dimness Through Infinity’nin
Nymp albümünden “in The
Föresi o f M elancholy” par
çalan bu iflah olmaz ruh
halinin rock müzikteki di
ğer temsilcileridir. Bu ruh
halinin müziksel anlamda
en iyi anlatımı kuşkusuz
Uîver’in gece şarkıları anla
mına gelen “Kveldssanger”,
Empyrium'un “Songs of Mo
ors <5r Misty Fields” ve en çok
da Lacrim as Produndere’nin
“La N aissance D’u nR eve” al
bümlerinde gizlidir.
139
. Midian
Midian, tek tanrılı dinlerde
tanrı tarafından insanları aydın
latmak üzere seçilmiş kışı ola
rak geçen İbrahim’in çocukları
na verilen addır. Kelime anlamı
olarak çalışma hükmü anlamına
gelir. Aynı zamanda bugünkü
Lübnan-israil dolaylarının da
adıdır. Midian’m asıl ilgi çeken
kullanımı fantaslik-korku öykü
leri yazarı Clive Barker’ın Kabal
kitabmdadır. Midian, çılgınların,
toplum dışında kalanların, par
yaların ya da genel olarak dün
yadaki diğer insanların varlığından bile bihaber olduğu ay kavini
insanlarının sığınak yendir. Buradaki insanlar korkunç görü
nümlü olup kendi içlerinde huzur içinde yaşarlar ve kendilerine
gecedölü derler. Sığmaklarına normal insanları asla sokmazlar,
onlara karşı büyük bir nefret taşırlar, geceleri dışarı çıkarlar, göl
geye, sise ve kurda dönüşebilirler ve Baphomette adlı tanrı-ruh
tarafından yönetilirler.
Nightbreed “Gecedölü” adıyla sinemaya da uyarlanan kitap
larından biri olan “K abal”da ay dölü neslinin kapalı kapılar ve
mezarlıklar altında varoluşuna tanık oluruz. Midian adlı yeraltı
şehrinde yaşayan gecenin çocukları tüm dehşet uyandıran görü
nümleriyle gün ışığından ve insanlıktan uzakta var olmaya çalı
şırlar. Ama kendi gibi olmayanlara lanetler yağdıran insanoğlu
birbirine verdiği rahatsızlığı diğerlerine de verir, her zaman yap
tığı gibi acılarla, öfkeyle, karanlıkla örülmüş bir nesli yok etmeye
çalışır. Roman, özellikle insanoğlunun ötekini yok etmeye yö
nelik yıkıcı eylemleri, kendi zavallı varoluşunu kurtarmak adına
giriştiği günah keçisi arayışları ve inadına karanlığın huzur dolu
gizemiyle süslenmiştir. “K ab al”, İngiliz gothic black Metal grubu
Cradle Of Filth’in Midian adlı konsept albümüne de ilham kay
142
61. Mithraizm
Perslerde “göksel ışı
ğın yaratıcısı” olarak anılan
bir güneş-tanrıdır. “Mihr”
(Mithra’nm Farsça karşılığı)
yalnızca “güneş” anlamına
gelen bir sözcük olmakla
kalmaz, aynı zamanda “dost,
arkadaş” anlamını da taşır.
l.Û. üçüncü yüzyıl başların
da, Pers İmparatorluğunun
Batı sınırlarında bulunan askeri yönetimler Mithra’ya “ilahi sa
vaşçı” olarak tapmaya başladılar. Böylece Mithra, artık sevgi dolu
güneş tanrısı olmaktan çıkıp gücün dostu, askerlerin “yenilmez”
tanrısı haline gelmiştir. Mithra, kendi zaferini güven altına almak
için, doğanın prototipi olarak kabul edilen, büyük bir boğa kur
ban etmiştir. Bu kurban edilen boğa sayesinde, doğanın verimli
liğe kavuştuğuna inanılır. Mithra ve boğa resimleri de bu inanışı
doğrular.
Mithraizm, İlk olarak Roma imparatorluğunda yayılmıştır.
Sadece erkeklere açık olan Mithracılık bir asker için gerekli olan
özdenetim ve benzeri erdemleri içerdiğinden Roma ordularında
büyük kabul görmüştür. Bugün dini Şii Müslümanlık olan İran
bayrağında bile Mithra’mn simgesi olan aslan ve güneş yer almak
tadır. Mithracılığm içerdiği sembolizm ve gizemcilik ritüellerinin
masonluk ve Hristiyanlıkta da etkisi görülmektedir. Mithraizm
inancına ait pagan bir ayinde tanrının bedeni olarak ekmek, kanı
olarak da su sembolize edilmiş, daha sonra su şaraba dönüştü
rülmüştür. İnsanlar bu ayinlerle tanrıya yakınlaştıklarına inan
mışlardır. Bir tür İran gizemciği olan mithraizmin ana düşüncesi
evrensel kurtuluştur ve amacı insanları fizikötesi gizleri egemen
kılarak ölümden önce mutlu etmektir.
Amerikalı doom metal grubu The Obsessed’in “The Obses-
sed ” albümündeki “Red D isaster” parçasında mithra’ya gönder
melerde bulunur. Mithra adında Brezilyalı bir heavy metal grubu
144
W v .;- '
|A
145
. Mizantropi
Mizantropi insanlığa kar
şı duyulan nefret, güvensizlik ve
toplumdan izole olma arzusuyla
bütünleşen mizaca verilen addır.
Yunanca insanoğlundan nefret et
mek ya da kin duymak anlamına
gelen kelimelerden türetilmiştir.
Mizantropiklerde görülen kendini
çevresinden soyutlamış ruh hali
kimi zaman kendini diğer insan
lardan üstün görme kibriyle el ele
yürür. Mizantropi hiciv yazarları tarafından kara komedilerde ve
dramlarda özellikle seçilen konulardan biridir. William S. Gilbert,
Jonathan Swift, Charles Dickens, Moliere ve Shakespeare mizant
ropi düşüncesini benimseyen yazarlardandır. Kafka’nın Dönüşüm
ve Açlık Sanatçısındaki karakterler mizantropik bakış açıları geti
ren, Shakspeare’in Othello’su mizantropik karakterler barındıran
ünlü eserlerdendir. Alman filozof Schopenhauer da mizantropiye
ithafen şöyle der:
64. Necronomicon
“Yeryüzündeki en merhametli şey, insan zihninin çevresin
deki her şeyle bağlantı kurm a konusundaki yetersizliğidir her
halde. ”
Cthulhu’nun Çağrısı, H.P. Lovecraft
65. Nemesis
Nemesis, Yunan mitoloji
sinde gece tanrıçası Nyks’ın kızı,
adaletin habercisi, cezalandırma
ve intikam tanrıçasıdır. Ruhun
bedenden bedene dolaşmasına
karar verir, ölçüsüzlüğe, guru
ra ve kibire tahammül edemez.
Nemesis efsanesinin kökeninin
Symrna yani bugünkü İzmir’e da
yandığı düşünülür. Hatta eskiden
İzmir’de basılan paraların üze
rinde karaborsacıları korkutmak
için Nemesis’in resmi bulunduğu
söylenir. Nemesis aynı zamanda
dönüşüm, dönüştürmek anlamını da taşır. Örneğin vücudundan
ayrılan bir ruh o esnada Nemesis gerçekliğini ortaya koymaktadır.
Mitolojide cezalandırılarak Kentauros ve Minotauros’a dönüştü
rülmüş insanlar gibi. Yine mitolojide peşine takılan Zeus’tan kaç
mak için kaz kılığına giren Nemesis, Zeus’un da kuğu kılığına
girmesiyle Zeus’la birleşmiş ve Troyalı Helen dünyaya gelmiştir.
Bir başka mitolojik anlatıma göre ise Helen, Zeus ile Leda’nın
kızıdır.
Nemesis kelimesi “hak edileni veren” ya da “kader dağıtıcı”
anlamlarından gelir. Dengeyi bozacak herhangi bir kızgınlık ve
rahatsızlığı asla cezasız bırakmayan bir kader tanrıçası, yazgıla
rından kaçmaya çalışanlara karşı uygulanan tanrısal bir öçtür.
Kimi yerlerde “korku” nun annesi olarak da geçer. Ciddi bakışlı,
sol elinde gücü, kontrolü ve dengeyi simgeleyen kamçı, dizgin,
kılıç veya terazi ile resmedilir. Günümüzde bir kişinin ya da fik
rin tam karşıtı anlamında kullanılmaktadır.
Nemesis ile ilgili bir efsaneye göre karşılarına çıkan hiçbir
gücün onları yenemeyeceğini düşünen cesur Pers ordusu Atina’yı
da ele geçirmiş, savaş sonrasında kesin zafere ulaştıkları düşünce
siyle ganimet olarak da “Parian” adlı Yunan mermerinden almış,
157
66. Nergal
Babilln tanrısı olarak
geçen Nergal kültünün ma
kamı antik Sümer’de Kutha,
günümüzde Tell-lb rahim
şehridir. Kutha şehri aynı
zamanda Sümer mitoloji
sindeki yeraltı dünyasıdır.
Nergal, Babil astrolojisinde
Mars gezegeniyle ilişkilen-
dirilir, savaş, ateş, salgın ve
yıkımın öfkeli kötü tanrısı
dır. Asur-Babil mitolojisinde karısı Ereşkigal ile birlikte cehen
nem yöneticisi bir tanrıdır. Negal’a yüklenen şeytani özellikler
Hristiyan temellidir. Nergal, Yunanlıların yarı tanrısı Herkül ve
savaş tanrısı Ares’le de bir tutulur. Babil gravürlerinde tapmakları
ve yapıları koruyan aslan gövdeli bekçilerin Nergal’i sembolize et
tiği düşünülür. Sümer mitolojisindeki Nergal ile yeraltmı yöne
ten ölüm kraliçesi Ereşkigal’in hikâyesi ise yeraltı krallığını terk
edemeyen Ereşkigal’in düzenlenen şölenden ona da pay verilmesi
için vezirini yüce semaya göndermesiyle başlar. Ereşkigal’in vezi
ri küçük tanrı Nergal’in hakaretine uğrar ve Nergal, Ereşkigal’den
özür dilemeye mahkûm edilir. Nergal, tanrıların tavsiyesi üzerine
yeraltında hayatta kalabilmek için ona sunulan ekmek, et, bira ve
sudan hiçbirini kabul etmez. Ama Ereşkigal ona bedenini sunun
ca bunu reddedemez. Bir hafta sonra Ereşkigal’le nişanlandıkları
nı tanrılara söylemek bahanesiyle yeryüzüne çıkmaya çalışır. Bu
tuzağa düşmeyen Ereşkigal, geri dönmediği takdirde yaşayanları
yutmak üzere ölüleri göndereceğini ve ölüleri yaşayanlardan çok
kılacağını söyler. Nergal, Ereşkigal’in vezirleri onu almaya gel
diğinde kendini kel, felçli ve topal gösterse de yeraltına inmek
zorunda kalır ve mitolojik kaynaklara da Ereşkigal’in eşi olarak
geçer. Nergal demonolojide çölün ve ateşin tanrısı olup güneşin
negatif etkilerini temsil eder. Sineklerin tanrısı Beelzebub’un da
casusudur.
159
. Nocturno Culto
İspanyolca “Nocturno” kelimesi İn
gilizcede “Nocturnal” a karşılık gelip ge
ceye özgü, gecesel ya da en basitinden
gece anlamına gelen bir kelimedir. Bunun
yanında içgüdüleriyle “Gece avlanan” an
lamını taşır, içgüdüsel bir avlanma hissi
dir. “Culto” kelimesi de İspanyolca olup
tapınma, dini ayin, kült anlamlarının ya
nında aydınlanmış ve üstün seviyede bir
kişilik olarak da tanımlanabilir. İki kelimeyi yan yana getirdiği
mizde oluşan “Nocturno Culto” sözcüğünden ise “geceye tapan”,
“gecesel ayin”, “geceye özgü kült” anlamalarını çıkarmak müm
kün.
Metal müzik piyasasında ise Nocturno Culto, Dcırkthrone’un
gitaristi, basçısı ve vokali olan Ted Skjellum’un sahne adıdır.
Nocturno Culto 1988’den beri Darkthrone kadrosunda yer al
makta ve 2 0 0 8 ’den beri Sarke adlı black / trash metal grubunda
vokal yapmaktadır. Nocturno Culto, Satyricon'un 1966 tarihli
“Nemesis Divina” albümünde “Kveldulv” adıyla ritim gitarlarda
yer almıştır.
Nocturno Culto solo proje olarak da dört yıllık bir çalışma
nın ardından 2007 yılında Peaceville Records’dan “The Misant-
Tırope” adlı belgesel filmi yayınlamıştır. Belgeselde müzisyen
leriyle, konserleriyle Norveç black metal camiası, mizantropik
yaşam tarzı, Norveç ormanlarından doğal görüntüler ve eski sirk
performansçısı Knut “Ali Baba” olarak bilinen sağa ressamı ile ya
pılan röportajlar vs. gibi yerel kültüre dair farklı bakış açıları ile
birlikte D arklhrone, Auro N oir ve Nocturno Culto’dan müzikler
bulunmaktadır.
161
69. Odin
Eski Norveççeden türetilmiş Odin kelimesi İskandinav
mitolojisi ve paganizminde baş tanrı olarak geçer ki bu Yunan
mitolojisindeki Zeus’a, Kelt efsanelerindeki Lugus’a, Germen
mitlerinde ve Nibelungen destanında Wotan’a, Anglo Saxon
efsanelerinde de Wooden’a karşılık gelir. Tanrıların en yaşlısı,
ölümlülerin babasıdır. Odin hem büyük öfke hem de şiirsellikle
ilişkilendirilir. Bu yüzden bilgelik, savaş, zafer, ölüm, şiir, büyü,
kehanet ve avlanma tanrısıdır. Şamanist kökenden geldiğinden
iyileştirici özelliği de vardır. Aesirler ve Vanirler olarak ikiye ay
rılan Viking tanrılarından Aesirler’in en önemlilerindendir. Hem
tanrıların babası ve diğer iki kardeşiyle insan ırkını yaratıp kaderi
çizendir. Işıldayan şehir Asgard’dan cenneti ve yeryüzünü yöne
tir, kutsal bilgelik çeşmesinden içebilmek için bir gözünü feda
etmiştir. Odin şekil değiştirebilen bir tanrıdır. Dünyada seyahat
ederken beyaz bıyıklı, uzun sakallı, tek gözü kör yaşlı bir ihti
yar olarak görünür, geniş kenarlı bir şapkayla mavi palto giyer.
İskandinavya ve Britanya Hristiyanlaştırılmadan önce oradaki
halkların kullandığı Cermen dillerinin harflerini oluşturan runik
alfabenin yaratıcısıdır. Savaşçıları Valkyry’ler Ragnarok savaşında
Odin m yanında yer almaları için savaşlarda ölenlerin ruhlarını
toplayıp Valhalla’ya getirirler. Diğer mitolojilerden farklı olarak
kuzey tanrıları ölümlülerle aynı değişmez kaderi paylaşırlar.
Ragnarok savaşında ünlü insan savaşçılar devlere karşı tanrıların
yanında savaşacak olsa da devler tanrıları yenecektir. Tanrıların
hükümdarı Odin bu durumu bilir ancak kaderine mahkûmdur
ve değiştirmek için hiçbir şey yapmaz. Odin savaşçılara hem za
fer hem de yenilgi getirir ve kendisine tapanlardan insan kurban
etmelerini ister.
Odin, oğlu Thor’un çekicinden sonra en güçlü silah olan
mızrak Gungnir’in, büyülü yüzük Draupnir’in, ona Loki tara
fından hediye edilen sekiz bacaklı at Slepnir’in ve HuginnH-
YPERLINK “http://en.wikipedia.org/wiki/Huginn_and_Mu-
ninn” HYPERLINK “http://en.wikipedia.org/wiki/Huginn_and_
Muninn”(Düşünce) ve Muninn (Hafıza) adında dünyayı dola
163
72. Panzerfaust
Panzerfaust, piyade birlikleri tarafından kullanılan ama düş
mana yakından etkinliği göz önünde alındığında da ölümcül
olmasıyla dikkat çeken ve İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların
geliştirerek ucuza mal etmiş olduğu bir tank savar silahtır. Zırh
eldiveni ve zırhlı yumruk kelimelerinden türetilmiştir. Panzer
faust bir roket atardan farklı olarak geri tepmeyen ve önceden
doldurulup kullanıldıktan sonra atılan, küçük bir namludan
meydana gelir. İkinci dünya savaşında kullanılan tanklarla topçu
sınıfına ait silahları yok etmek amaçlı olarak kullanılan Panzerfa
ust hafif topla aynı hız ve menzile sahiptir. Ama Panzerfaust’un
tipik kullanım alanı; daha geniş bölgeleri daha düşük hız ve daha
kısa mesafeden vurmaktır. İkinci Dünya Savaşı’nda Rus tankla
rına ciddi zararlar veren bu silahın modern versiyonu “Rocket
Propelled Grenade” in kısaltması olan RPG tanksavar silahlarıdır.
Panzerfaust’un, Panzerfaust 30, Panzerfaust 60, Panzerfaust 100,
Panzerfaust 150, Panzerfasut 250 olmak üzere 5 çeşidi vardır ve
en yaygın kullanılan çeşidi Panzerfaust 60’dtr. 5-10kg ağırlığın
da olup boyu 1metre, etki menzili ise 60 metredir.
“Panzerfaust”, D arkthrone’un 1995 çıkardığı albümünün
adıdır. Bu albümün kayıt aşamasında Zephyrous gruptan ayrıl
dığından sadece Fenriz ve Nocturno Culto İkilisinin çıkardığı ilk
albüm olma özelliğini taşır. Panzerfaust adında Kanadalı, Fransız
ve Alman black metal grupları vardır. Fin punk ve trash metal et
kili black metal grubu
B lackthrone’un 2001
tarihli “Panzerfaust
Division B lackthron e”
adlı albümü bulun
makla birlikte tsveçli
trash / death grubu
D efleshed’in “Royal
Straight F lesh ” albü
mündeki “Fiction”
parçası panzerfaust’u
anlatır.
167
73. Phlegethon
Yunancada ateş saçan ırmak anlamına gelen phleget
hon, yunan mitolojisinde Hades’teki beş nehirden biridir. Ya
kıt tüketmez, daima yakıcı ve yanıcıdır. Dante ünlü eseri İlahi
Komedya’da phlegethon’dan cehennemin 7 halkasının bir parça
sı olan ve tiranların, katillerin, yağmacıların, hırsızların ve diğer
insanlara şiddet uygulayan günahkarların işkence çektiği kay
nayan kan nehri olarak bahseder. Phlegethon ile Styx nehirleri
paraleldir. Mitolojide Styx’in Phlegethon’un alevleriyle tükenip
Hades’e gönderilen bir tanrıça olduğu söylenir. Hades, Styx’in
akmasına izin vermiştir, Styx ve Phlegethon bu yer altı dünyasın
da bir yerde birleşirler.
Phlegethon Fin trash / death metal grubunun adıdır.
M ystıfier’m “Profanus” albümündeki “Beyond The Rivers Of
H ades”, İsveçli melodik black metal grubu N octes’in “Vexilla Re-
gis Prodeunt İnferni” albümündeki “The Tost G arden”, Portekizli
black / death metal grubu İn the Umbra’nın “Midnight İn The
Garden O f H ell” albümündeki “C rescent”, Kanadalı melodik de
ath metal grubu Beyond Within'in “Etem al Pestilence” albümün
deki “River Of H ate” parçaları phelegethon’u anlatır.
168
74. Psikokinezi
Psikokinezi, ruhun maddeye egemenliği anlamında olup
duyu ötesi algıyı kullanabilen kişilerce bazen farkında olmadan
bazen de yeteneğini kullanarak zihin gücüyle nesnelerin harekete
geçirilmesi ya da fiziksel olayları etkileme anlamına gelir. Psiko
kinezi, telekinezi olarak da bilinir. Tele; uzak, uzaktan anlamına
gelen Yunanca bir sözcüktür. Kinezi ise hareket demektir. Te
lekinezi kabaca uzaktan hareket anlamını gelir. Psikokinezi de
yince akla gelenlerden İsrailli medyum Uri Geller’in ünlü kaşık
bükme gösterisi, bazı çevrelerce cismin içindeki moleküllerin bir
çeşit enerji formuyla harekete geçirildiği şeklinde açıklanmakta-
dır. İnanç konusu farklı şekillerde ele alınıyor olmakla birlikte
Amerikalı ünlü parapsikolog Rex Stanford’a göre dualar teleki
nezi yasasına dayanmaktadır; yani bir tür yoğun konsantrasyon
ve düşünce enerjisinin telekinetik etkisi söz konusudur. Psiko-
kinezinin bilimsel açıklaması da şöyle yapılmaktadır: “Çevremiz
elektriksel güç alanlarıyla örülmüş, sarılmış durumdadır, bu ara
da biz de kendi elektriksel enerjimizi yayarız, bununla birlikte
psikokinetik enerji sadece zihin tarafından yaratılmamaktadır,
gözler güçlü elektrik alanı olup doğru konsantrasyonla bir ener
ji gücü meydana getirir ve etkileri arttırılabilir”. Bununa birlikte
insan vücudundan çıkan ve insan, hayvan, bitki ve eşyaya etki
eden güç (Biyoplazmik Enerji), maddeler üzerindeki vibrasyon
lara tesir eden güç (Psikometri), manyetizma, hipnotizma ve bu
yollarla yapılan tedaviler, nazar, sihir ve büyü gibi kavramlar da
psikokineziye dâhil edilmektedir.
Psikokinezi’ye 13. Cuma, Matrix ve Yıldız Savaşları film
lerinde, son zamanların gözdesi “Heroes” dizi filminde; Step-
hen King’in eserlerinde, çizgi romanlarda, korku ve vampir
hikâyelerinde fantazyayı destekleyen alışılageldik bir unsur ola
rak rastlanır.
Jack Black ve Kyle Glass İkilisinden oluşan rock / folk /
komedi / akustik rock türlerinin karışımından oluşan ve kendi
deyimleriyle “mock rock (alaycı / sahte rock)” grubu Tetıacio-
us D’nin şarkı sözlerinde psikokineziye rastlamak mümkündür.
169
75. Ragnarok
Ragnarok kelimesi eski Norveççe tanrıların ya da tanrısal
güçlerin yok edilmesi ya da korkunç sonu anlamındadır. İskan
dinav mitolojisinde kışların kışı yani yaz olmaksızın ard arda ge
len ve insanoğlunu yeryüzünden silen üç kış anlamındaki Fim-
bulvetr (Fimbuhvinter)’dan önce gelen tanrıların kıyametidir.
Tanrılar ve Odin ile Aesir’e karşı Loki ve onun etrafında toplan
mış canavarlar, devler arasında geçen ve tüm evrenin paramparça
olduğu bir savaştır. Ragnarok üç aşamada gerçekleşecektir, tik
olarak Loki ve Angerboda’nm dölleri kurt Fenris, yeraltı tanrıçası
Hel ve deniz yılanı Jörmungandr’nin doğuşu ve tanrıların bunla
rı bağlamak için gerçekleştirdiği eylemler, İkincisi masumiyet ve
huzur tanrısı Baldr’m ölümü ve Loki’nin bağlanması, üçüncüsü
ise Fimbulv/inter’in gelişidir. Savaş ışık tanrısı Fleimdall’m bo
rusunu öttürmesiyle başlar ve bu savaşta Thor Jörmungandr’ı,
Fenris Odin’i yener ve öldürür. Thor, Jörmungandr’m zehriyle
ölürken Fenris de Odin’in oğlu Vidar tarafından öldürülür. Tek
elli Tyr, canavar tazı Garm ile çarpışır ve ikisi de ölürler. Sonun
da ateş devi Surt’ın her yöne alev topu fırlatmasıyla dokuz katlı
dünya yanar, bütün nesiller yok olur ve dünya denizin dibine ba
tar. Güneş sönerek simsiyah olur ve gökyüzüne alevler içinde du
manlar yükselir. Dünya’nm batışı tanrıların dünya düşmanlarına
karşı sürdürdükleri son savaştır. Bu yıkımdan sonra yaşayan bazı
tanrılar ve yeniden doğanlarla birlikte denizden bambaşka bir
dünya yükselir. Zayıflık ve sefaletin olmadığın bu dünyada tan
rılar ve insanoğlu huzur içinde yaşar. Ragnarok, Hristiyan inan
cındaki Armageddon’dan farklıdır. Armageddon’da tanrı şeytana
karşı bizzat zafer kazanırken, Ragnarok’da hem iyi hem de kötü
güçler yok edilir ve yeniden doğuş gerçekleşir.
Ragnarok adında Götterdâmmerung olarak da bilinen Nor
veçli black metal grubu ve İngiliz pagan / folk metal grubu var
dır. Wrath o f Ragnarok ise başlarda black / trash tarzında olan,
son dönem ise doom metal yapan ve “R agnarok” adlı albümleri
bulunan Amerikalı bir gruptur. Progressive Viking metal gru
bu Tyr’in “R agnarok” adında bir albümü vardır. İsveçli death
171
76. Requiem
Roma Katolik kilisesinin gerçekleştirdiği bir tür ölüm ritüeli-
ne “requiem” denir. Bu ritüellerde söylenen ölüm ağıtları da yine
“requiem” olarak adlandırılır. 18. yy.’da cenaze için bestelenen
requiem’lerden farklı olarak konserler için de requiem’ler beste
lenmeye başlanmış ve bu alışkanlık 19.yy.’da da devam etmiştir.
Buna örnek olarak Gossec, Berlioz, Verdi ve D vorak’m dramatik
konser oratoryoları verilebilir. 20.yy.’da bestelenen savaş requ-
iem’leri ise farklı olarak sözlerinde requiem ilahisinden başka
şiirlerden alıntılar bulundurması ve savaşta ölen insanlar için
bestelenmesiydi. Yazılan en ünlü requiem’ler; Mozart’ın “Requi-
em in D Minör”, Verdi’nin “Messa da Requırem”, Brahms’m “Ein
Deutsches Requirem” ve Dvorak’ın “Requiem” idir.
Requiem rock müzikte de pek çok gruba ilham kaynağı ol
muştur. Jeth ro Tull’m «Minstrel in the Gallery», Opetlı’in “Orc-
hid”, Saxori un “Solid Ball Of R ock”, Lcımb o f God’m “Sacram ent”
ve Stratovarius’un “lnterm ission” albümlerinde “Requiem ” adlı
parçalan bulunmaktadır. Pink Floyd’un 1983’te çıkardığı “The
Final Cut” adlı albümünün ikinci başlığı “A Requiem fo r the
Post-W ar Dream" dir. Blind Guardian’m “İmaginations From the
Other Side” albümündeki “Script F or My Requiem ” adlı parça
sı, Bathory'nin 1994 tarihli “R equiem ” ve Heccıte Enthroned’un
“Slaughter Of Innocence, A Requiem F or The Mighty” adlı albüm
leri vardır. Ayrıca Requiem adı pek çok gruba isim olmuştur.
“Requiem fo r a D ream ”
ise Hubert Selby, Jr ’in
romanından sinemaya
uyarlanmış, uyuştu
rucunun paramparça
ettiği dünyalardan ke
sitler sunan kasvetli ve
vurucu bir Darren Aro-
nofsky filmidir.
173
78. Sandman
"... S abahlan uyandığımızda gözlerim izdeki çapakların sa
hibi Sandman’dir. Uykuya dalm adan önce gelir ve rüya görm em iz
için gözlerim ize büyülü bir kum serper. Uyanışa doğru o büyülü
zerrecikler çap aklaşır...”
Sandman, Neil Gaiman
79. Sagaris
Sagaris, bugün Rusya’nın
güneyinde ve Ukrayna’da ya
şayan kabileler, Persler ve
Amazonlar tarafından kulla
nılan bir tür silahtır. Bir tür
savaş baltasına benzeyen sa
garis kimi kaynaklarda tek,
kimi kaynaklarda çift bıçaklı olarak tasvir edilir. Amazon’ların
kullandığı çift başlı balta olan Labrys’m, Sagaris’in geliştirilme
siyle icat edildiği düşünülmektedir.
Sagaris kelimesinin Yunan mitolojisinde Frikyalı nehir
tanrısı Sangarius’dan türetildiği bir başka anlamı daha vardır.
Türkiye’nin üçüncü büyük nehri olan Sakarya Nehrinin adını da
Sangarius’dan aldığına dair araştırmalar bulunmaktadır. Mitolo
jide Sakarya Nehri’nin yerin ve göğün kızı, tanrıların anası, Titan
Rhea’yı küstürüp suya dönüşmekle cezalandırıldığı anlatılır.
Adını iyiliği ve kötülüğü ayıran Sakarya nehrinin eski adı
Sagaris’den alan İzmirli black metal grubu Sagaris, 2 0 0 6 ’da “Ra-
ising the Oldest” adlı albümünü çıkarmışım Belçikalı black /
doom / death / metal grubu Sagaris 2004 yılında çıkardığı demo-
nun ardından dağılmıştır. Sagaris isimli Slovenyalı death metal
grubunun ise 2009’da “R ebom ” adlı demosu çıkmıştır.
180
80. Satyr
Ormanlarda ve dağlarda
yaşayan, yarı insan yarı vahşi
hayvan şeklinde nitelendirilen
yaratıklara “Satry” denir. Yunan
mitolojisinin sanata kazandırdı
ğı bu kavram tüylü, boynuzlu,
atkuyruklu ve koç bacaklı ya
ratıklar olarak resmedilir. Pan
ve Dionysos’la beraber anılan
Satyr’ler şarap içen, kaval, gayda,
zil eşliğinde dans eden ve şehvet
duygusuyla özdeşleştirilen, aynı
zamanda “doğal gücü” simgele
yen kır cinleridir. Yarı insan yarı
at ya da teke olan satyrler muzip bazen de kötücül yaban cin-
leridir. Nymphelerin ve ölümlülerin ardına düşerler. Üreme ve
üretkenliği koruma yetisinden yoksundurlar, orman ve yabanıl
çevrelerin kişilikleri olup korku salarlar. Satry’lerin en ünlüleri
Marsyas ve Silenos’tur. Aslında yaşlanan Satyr’lere ve Satyr’lerin
liderlerine Silenos denir. Satyr Marsyas, dikkatsizlikle Athena’nm
uğursuz flütünü aldığından Apollo tarafından derisi diri diri yü
zülerek cezalandırılmıştır. Silenos ise Dionysos’un gece gündüz
sarhoş dolaşan lalasıdır. Silenos’lar yassı burunlu, kalın dudaklı,
boğa bakışlı ve son derece bilge yaratıklar olarak tasvir edilir.
Roma mitolojisinde de bahsi geçen Satry’ler, Roma’da kırsal
ruhlardan biri olan Pan’la beraber ağaçlık alanların ruhları olarak
şiirin imgelem gücüne katkıda bulunmuşlardır. Zaten kırların ve
çobanların tanrısı Pan, sürülerin ve tarlaların koruyucusu Fau-
nus ve satyrler o kadar özdeşleştirilmiştir ki, çoğu yerde birbirine
dönüşmüştür. İlk başta satyrler, faunuslar ve Pan’da görülen keçi
kulakları, bazen keçi Kuyruğu, çatal toynakları, çift boynuzları ve
kıllı vücutları, daha sonra teologlarca Şeytan’m simgesi olmuş
tur. İşte Hristiyan geleneğinde şeytanın keçi ayaklı ve bu orman
yaratıklarına çok benzer olarak resmedilmesinin kökeni yine bir
başka Pagan mitidir.
181
81. Sarnath
Sarnath, Hindis an’daki Ganj nehri kenarında bulunan kut
sal Varanasi şehrine 13 km. uzaklıktaki bulunan bir yerin adıdır.
Buda, Bodhgaya’da aydınlandıktan sonra ilk dersini burada ver
miştir. Budistler için bir tür hac merkezi olan Sarnath için Kral
Ashoka birçok tapmak yaptırmış ve manastırlarda Budist öğreti
verilmeye başlanmıştır. Sarnath’ n kutsal bir yer olarak görülme
sinden dolayı 3.yy.’da Sarnath’da pek çok sanat eseri yapılmıştır.
Sarnath şehri Lovecraft’ın “The Doom That Came to Sarnath
(Sarnath’a Gelen Kıyamet / Sarnat’m Ölüm Hükmü)” adlı kısa
öyküsünde de geçer Hikayede antik bir metropolis olan Sarnath,
on bin yıl sonra Mnar’m kalbindeki ıssız ve engin gölün kıyısında
keşfedilir. İnsanlar Sarnath’a yerleşir ve on asır sonra Sarnath en
zengin şehirlerden biri haline gelir. Görkemli Sarnath dünyanın
bir harikası ve bütün insanlığın gurur kaynağıdır. Şehrin cad
deleri atların, fillerin ve develerin geçtiği granit döşeli bölümler
dışında akik taşıyla döşenmiştir. Duvarlarla çevrili bahçeleri ve
içlerinde birer billur gölcüğü bulunan tuhaf bir sanatla inşa edil
miş Sarnath evleri sırlı tuğla ve kadıköy taşmdandır. Sarnath’m
hiçbir yerde bilinmeyen parlak, çok renkli bir taştan yapılmış bi
rer kuleyi andıran on yedi tapmağı azametli ve hayran olunacak
yapılardır. Tüm bunların yanında, aniden bir günden fazladır
bekleyen lanet ortaya çıkar, ağır sisler, garip ışık oyunları, kadim
tanrı büyük su-kertenkelesi Bokrug’un dirilmesiyle Samath’m
batan sütunlarında Lovecraft’vari bir gizem kol gezmeye başlar.
Lovecraft, öyküsündeki Sarnath’ı, Hindistan’daki tarihi şehir
Sarnath’dan bağımsız türettiğini söylemiştir.
Şarkı sözlerinde İskandinav mitolojisi, H.P. Lovecraft, Fried-
rich Nietzsche, Edgar Allan Poe ve J.R.R. Tolkien’in eserlerinden
etkiler taşıyan İsviçreli black metal grubunun adı Sarnath’dır.
Sarnath adında ilk başlarda death / doom, şu an ise melodik me
tal türünde eserler veren FinlandiyalI bir grup ve günümüzde
dağılmış olan İstanbullu black metal grupları da bulunmakta
dır. Lovecraft’tan yoğun bir şekilde etkilenen hatta “Lovecrafti-
an D ark” adlı bir albümü de bulunan dark / black metal grubu
183
. Svvastika
Sanskrit kökenli swastika
sözcüğü iyi anlamındaki “su” ve
olmak anlamındaki “asti” sözcük
lerinden oluşmuştur. İngiltere’de
Anglo Saxonlarca “fylfot”, Latin-
cede “crux ansata”, Fransızcada
“croix gamee”, Japoncada “man-
j i ”, Çince’de “wan”, Yunan alfa
besindeki gammaya benzer dört
parçadan oluştuğu için Yunancada “gammadion” ve İskandinav
ya Vikinglerince “Thor’un çekici” anlamına gelen “Mjöllnir” ola
rak bilinir. En çok Mısır’da geliştirilmiş, güneşe tapınmayı esas
alan ilk çağ Heolitik kültüründe dinsel bir sembol olarak kulla
nılmıştır.
Swastika aslında Budizm kökenlidir. Budistler Hindistan’dan
ayrılmadan önce Hindistan’da da kullanılmıştır. Hatta
Hindistan’da ortaya çıkmış olan Caen mezhebinden olanlar sim
ge olarak swastika’yı benimsemişlerdir. Swastika’ya bir Hint tapı
nağındaki Buda’mn yontulmuş devasa ayak izinde rastlanır ve bu
sembol Çin, Tibet, Tayland, Japonya gibi yerlerde dinsel ayinler
de kullanılır. Vişnu’nun 108 sembolünden biri olup swastika’nm
kollarının saat yönüne dönük halinin güneş ışığını simgelediğine,
başarı ve uğur getirdiğine inanılır ve Budistlerce kullanılır; saat
yönüne ters olan halinin ise geceyi simgelediğine ve uğursuzluk
getirdiğine inanılır ve siyah şapkalılar olarak da bilinen Bon di
ninin rahipleri tarafından kullanılır. Majik bir sembol olarak da
kullanılan swastika araştırmacı James Churchward’a göre yaratı
lışı sağlayan ateş, toprak, su ve havadan oluşan dört temel güç ya
da yaratıcı gücün dört hali şeklinde yorumlanmıştır. İkinci dün
ya savaşında kurulan Alman Nazi partisinin swastika’yı amblem
olarak benimsemesinden dolayı günümüzde özellikle Avrupa’da
swastika tabudur ve akla ilk gelen ırkçılık simgesi olduğu için
ne kadar farklı bir kökenden gelirse gelsin ya da başka amaçlar
adına yapılırsa yapılsın reddedilir.
185
83. Şeol
Eski Sümerlerin
ölümden sonraki ha
yata bakış açılarını an-
lamlaştırdıkları Şeol,
insanoğlunun nasıl ya
şamış olursa olsun, öl
dükten sonra varlığını
sürdürmek için çamu
ra ve pisliğe batmak
tan başka çaresinin
kalmadığı bir yerdir.
Tek tanrılı dinlerde ce
hennem, çukur ve me
zar anlamlarına gelen
Şeol, sembolik olarak bedenin ebedi istirahata terk edildiği yer
ve umutsuzluk anlamlarında da kullanılır. Ölü insanların beden
leri orada mutsuz, yalnız, gölgemsi bir durumda ayrılmış olarak
yatar. Hem iyiler hem de kötüler öldükten sonra oraya giderler.
Apokaliptik yazarların ölülerin yeniden dirilişini yalnızca haklı
olanlarla sınırlayarak, haksızların yeraltında kaldıklarını belirt
melerinden sonra Şeol bir cezalandırma yeri olarak algılanmaya
başlamıştır. Şeol, din değiştiren Yahudilerin ateşle cezalandırı
lacağı yer olan Gehenna ile birleştirildikten sonra Hristiyanlıkta
cehennem düşüncesi olarak yerleşmiştir.
tbranice Şeol kelimesi Eski Ahit’te sık sık geçer. Kimi zaman
cehennem, kimi zaman çukur, kimi zaman da mezar olarak çev
rilir. Şeol sadece ölüler ülkesi değil aynı zamanda açılmış ağzıyla
ruhları yutan doyumsuz bir varlıktır. Bu özelliğinden ötürü Hris-
tiyan ikonografisinde cehennemin ağzı olarak betimlenir. Şeol’un
Tolkien’in meşhur üçlemesi Yüzüklerin Efendisi’nde geçen dev
örümcek Shelob’un adının türetilmesinde orijin olarak kullanıl
dığına dair bir görüş de bulunmaktadır.
“S heol”, İsveçli melodik black metal grubu N aglfar’m mito
lojik yansımalar barındıran albümlerinden biridir. Bundan başka
Sİıores o f Sheol adında AvusturyalI black metal, Sheol adında Po
187
84. Tiamat
1. Üstte değirmi gök daha adsızken,
2. altta da yağız ye ad almamışken;
3. onları doğurtan ilk öncel Absû,
4. Mummu. ve Ti’âmat, hepsini doğuran,
5. hâlâ sularını ayırmamışken,
6. otlaklar da yoktu, bir sazlık bile görünmüyordu;
7. (öteki) tanrıların hiçbiri var edilmemişti henüz;
8. daha adlarıyla çağrılmamış, yazgıları yazılmamıştı;
9. (işte o zamanlarda) yaratıldı tanrılar onların bağrından
10. Lahmu’yla Lahâmu geldiler dünyaya, (ve) aldılar adla
rını.
Enuma Eliş
85. Thoth
Thoth, Mısır panteonunda insan
biçiminde, iblis başlı bilgelik tanrısı ola
rak geçer. Ra’nm kalbi ve dilidir. Ra’nın
botunda tanrılardan yalnızca Maat’la
birlikte Thoth bulunur, bilim, büyü,
yazı, arabuluculukla uğraşır ve ölüleri
yargılar, iyi ile kötü arasında üç epik sa
vaşı yönetmiştir. Thoth’un Mısır dilinde
yazılışına dikkat edildiğinde, şeytanın
en eski isimlerinden birinden türemiş
olduğu gerçeğiyle karşılaşılır ve sözcük
“iblis gibi olan kişi” anlamına gelmek
tedir. Thoth’un bilinen diğer isimleri A,
Sheps, Lord of Khemennu, Asten, Khen-
ti, Mehi, Hab, and A’an’dır. Thoth, antik Mısırlılarca her şeyi ya
ratan, yazıyı bulan ve ruhların günahlarını terazisiyle tartan bir
Ay-tanrıdır. Hilal’in eğrisi Thoth’un iblis gagasına benzetildiğin-
den “iblis başlı” denilmiştir. Bu aysı özelliğinden dolayı totem
hayvanı habeş maymunu da denilen babundur. İblis başlı insan
ya da köpek başlı maymun olarak betimlenir. Bu gecesel hayvan
ancak günün başlamasıyla uyumaya gider. Bazı hiyerogliflerde
Ra’nın oğlu olarak geçerken, bazılarında da dilinin gücüyle ken
dini yarattığı ileri sürülmektedir. Yunanlılar tarafından tanrıların
en genç ve akıllısı olan, yazının ve büyünün mucidi Hermes’le
özdeşleştirilir. Yunanlılar Thoth’a özdeş Hermes Trismegisthos
adını da kullanır. “Üç kez büyük Hermes” anlamına gelen bu
ad Mısır mitolojisine göre bütün sanatların ve bilimlerin kuru
cusudur. Ayrıca Hermes Trismegisthos’un Helenistik dönemde
astroloji ve simyayla ilgili pek çok kitap yazdığı kabul edilen eski
bir Mısır kralı olduğu da söylenmektedir.
Thoth’u albümlerinde en çok işleyen Amerikalı death metal
grubu Nile’dır. Nile, “Annihilation O f The W icked” albümündeki
“Cast Down The H eretic”, “Black Seeds O f Vengeance” albümün
deki aynı adlı ve “Itı Their D arkened Shrines” albümündeki aynı
191
87. Transilvanya
Transilvanya Alpleri ile Karpat Dağlarının çevrelediği pla
tonun adıdır. Tarihte ilk başta Romenlerin, 9.yy’da Macarların,
lö.yy’da Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Erdel” olarak
Türklerin hâkimiyetinde olan bölge, 1848 Avusturya-Macaris-
tan savaşı olmak üzere pek çok savaşa tanık olmuştur. En son 2.
dünya savaşıyla Transilvanya’da yaşayan Romenler bölgenin Ro
manya sınırlarına dâhil olduğunu ilan ettiler. Günümüzde hala
Romanya sınırları içerisinde bulunmaktadır.
tik kez 1075’te Ortaçağ Latin kaynaklarında “Ultra Silvam”
olarak kullanılan “Transilvanya” kelimesi “ormanın ötesi” anla
mına gelir. Macarca “Erdely” denilen bölge, Osmanlı İmparator
luğunda Erdel Beyliği olarak geçer. Aynı zamanda Almancada
“Siebenbürgen” yani bu bölgedeki “7 Sakson Şehri” olarak kul
lanılır.
Bu bölge vampir efsaneleri, gotik mimarisi ve karanlık at
mosferiyle pek çok müzisyene ilham kaynağı olmuştur. 17.yy.
da ise büyük ölçekli cadı avlarının yapıldığı bir yer olarak ta
rihe geçmiştir. W. Behringer’e göre Osmanlı nüfusu altındaki
Macaristan’da Türk otoritelerinin cadıları mahkemeye çıkarmak
istememesi nedeniyle burada cadılara karşı linç hukukunun uy
gulanması sıradanlaşmıştır. Transilvanya’mn karanlığını görünür
kılan şüphesiz Bram Stoker’m 1897’de yazdığı Dracula romanı
dır. Romanın başarısı Transilvanya’nm bir vampir yerleşkesi ola
rak ün salmasına ve vampir konulu pek çok sanat eserinde kul
lanılmasına neden olmuştur. Dracula’nm şatosu olarak bilinen
Bran Kalesi de burada bulunur.
Transilvanya, kelime anlamında barındırdığı kana susamış
lıkla ikinci kuşak black metalin yaratıcılarından D arkthrone’a
ilham vermiş, “Transilvanian Hunger” adlı bir albümü ve bu
albümde aynı adı taşıyan en karanlık ve tek İngilizce şarkı söz
lerine sahip parçanın ortaya çıkmasına önayak olmuştur. Iron
Maiden’m “Iron M aiden” adlı 1980 yılında çıkan ilk albümünde
“Transylvania” adlı enstrümantal bir parçası vardır. Tarihi savaş
ları ve tarihi karakterleri black metal’de en iyi işleyen gruplardan
195
88. Valhalla
Valhalla İskandinav mitolojisinde Odin’in şölen salonu anla
mına gelir. 540 kapısı vardır. 800 savaşçıyı alabilecek kapasitedir.
Duvarları bir zırh kadar sağlam, ışıksızdır ve hiçbir yerdedir. Batı
kapısının üzerinde kartallar uçuşur ve kurt bekçileri vardır. Sa
vaşlarda ölen kahramanlar ve Odin’in savaşçı ruhlarının bir kıs
mı Ragnarok savaşı için Valkryr’ler tarafından toplanarak buraya
getirilir. Ruhlar her gün Valhalla’da savaşa hazırlanırlar. Her gece
bakire Valkürler’in sunduğu kızarmış domuz ve “mead (met)”
adındaki armdırıcı bal likörüyle şölen yaparlar. Vikinglerin fark
lı bir cennet anlayışı olan Valhalla’da getirilen cesur savaşçıların
ruhları ebediyen burada birbirleriyle savaşırlar. Valhalla’ya gire
meyen ruhlar ya cehenneme (Hel) gider ya da Hel’in en alt bölge
si olan, karanlık ve soğuk olan Nillheim gibi yeraltmdaki değişik
yerlere gönderilir. Valhalla tipik bir ölüm ötesi varoluşa inanıştır.
Almanya’da bulunan Valhalla tapmağı 1807’de Bavaria pren
si I. Ludvving tarafından etnik Alman tarihini anmak için yaptı
rılmıştır. Bu tapmak İskandinav mitolojisinde geçen Valhalla’dan
farklı olarak sadece savaşlarda ölen kahraman savaşçılar için de
ğil, aynı zamanda yazar, bilim adamı ve dini liderlerin de adma-
dır.
1986 yılında Peter Madsen tarafından “Valhalla” adında,
İskandinav mitolojisine göndermeler yapan bir çizgi film çekil
miştir. B lack Sabbath’m “Tyr”, B athory’nin “H am m erheart”,
M anowar’m “W arriors o f the W orld”, Yngwie M almsteen’in “At-
ta ck ”, Grave Digger’in “Rhingold”, Pantera’mn “I’m The Night”
albümlerinde “V alh alla” adında parçaları vardır. İsveçli death
metal grubu Unleashed “Midvinterblot” albümünde “Valhalla
Awaits”, Belçikalı black metal grubu Ancient Rite s “Dim Carco-
s a ” albümünde “Victory or V alhalla (Last Man Standing)” Ame
rikalı hard rock grubu White Lion “Fight to Survive” albümünde
“The Road to V alh alla”, sözlerinde İskandinav mitolojisinden
vazgeçmeyen M anowar “Into Glory R ide” albümünde “Gates o f
V alh alla” adlı parçalarıyla Valhalla efsanesini devam ettirmek-
teler. Blind Guardian, Manowar, Amon Amarth, İron Maiden,
Led Zeppelin, fe tr o Tull, M otörhead gibi gruplar şarkı sözlerinde
197
89. W.A.S.P.
Wasp, en basit anlamıyla İngilizce yaban arısı demek olup
kısaltma şeklinde anlamlan da bulunmaktadır. İlk olarak kuzey
Amerika’da türetilmiş WASP “White Anglo-Saxon Protestan (Be
yaz Anglosakson Protestan)” anlamına gelir. Daha sonra İngilizce
konuşan ve Avusturya gibi etnik gruplar barındıran ülkelerde de
kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu anlamının dışında bazı elit sosyal
grupları ifade etmek açısından kullanıldığı da görülmüştür.
W.A.S.P.’m müzikseverler için anlamı ise 1982’den bu yana
heavy metal ateşiyle dipdiri ayakta duran, inanılmaz sahne şovla
rı gerçekleştiren, hem imajda, hem de sözlerde ekstremeyi bizzat
yaşayan, yaşatan, vokal & gitarda Blackie Laıvless’m olduğu ef
sane bir gruptur. W.A.S.P’ın 1989’da çıkardığı “Headless Child-
ren” grubun en iyi albümü olmuş, bunun yanı sıra “Wıld C hild”,
“Blind In T exas”, “I W anna Be Som ebody”, “L.O.V.E. M achine”,
“Atıimal” ve “Sleeping In The F ire” gibi parçalan da grubun kla
sikleri arasında yer almıştır. Bir teatral shock rock grubu olan
W.A.S.P. sahne şovları ve şarkı sözleriyle pek çok skandala ne
den olmuş, ilk kez Animal (Fuck Like A Beast) single’ınm çık
masıyla bir tür ebeveyn müzik araştırma ve müdahale merkezi
olan PMRC (The Parents Music Resource Çenter) başta olmak
üzere pek çok sansür kuruntunu peşine takmıştır. Amerika’da
ünlendikten sonra ise sahnede gerçekleştirdikleri vahşi perfor
mansları bir ölçüde törpülemek zorunda kalmışlardır. Bu perfor
manslar, kafatasından içilen kan, baltayla çiğ et kesme ritüelleri,
Blackie’nin yırtıcı kostümleri ve özellikle Tormentor parçasına
has teatral gösterilerdir. Grup korku ve vahşet öğelerini teatral
bir havada sahnede sergilerken konseptleriyle uyum içinde olan
kışkırtıcı müzikleri, fanların da şovlara dâhil olduğu büyük gös
terilere imza atmalarını sağlamıştır.
Grup 8 0 ’lerde yapılan bir röportajda W.A.S.P.’ın anlamı için
yine olay yaratacak şekilde “We Are Sexual Perverts (Biz Cinsi Sa
pıklarız)” demiş olsa da grubun kısaltmayı bu şekilde kullanma
sının nedeni insanları şok etmek ve tepki çekmek üzerine kurulu
shock rock kökenleri olsa gerek. Grubun türünü ise geleneksel
199
90. Wraith
Pek çok inanış ve efsanede yeri olan
Doğa Ruhları veya Elemanteller’den
olan “wraith”ler, bir kimsenin ölü
münden az önce ortaya çıkan ve o ki
şiye çok benzeyen görüntüsüne denir.
Belirsiz orijin olarak da tanımlanan
wraith’ler, ölümün habercisi olup altı
grupta incelenen elemantellerden su
ruhlarına (Undine) dâhil edilir. Man
daca ‘hayalet’, eski Norveççe ‘koru- „ ■* '
yucu melek’ kelimelerinin orijinin- '-AA- ’
den geldiği düşünülmektedir. J.R.R.
Tolkien, Yüzüklerin Efendisi’nde yarattığı başka bir dünyaya ait
gölge hayaletler olan Nazgul efendisini (Ringwraith) İngilizce
acıdan kıvranmak anlamına gelen “writhe” fiil kökü ve “wraith”
kavramından türetmiştir. Cisim halleri kendi dünyalarında daha
güçlü olan Ringwraith’ler iki dünya arasında kalmış gibidirler ve
kurbanlarını kendi dünyalarına çekme özelliğine sahiptirler. Star-
gate Atlantis adlı bilimkurgu televizyon dizisi ve aynı adlı filmde
wraith’lere rastlanır. Burada wraith’ler, böceklerden geliştirilmiş,
beslendiği insanlardan transfer ettiği DNA’yla insan benzeri bir
yapıya bürünmüş soluk mavi- açık yeşil derisi, sarı dişleri, beyaz
/ kızıl / siyah saçları olan agresif yaratıklardır. Kendi aralarında
telepatik bir iletişim sistemi geliştirmişlerdir ve yenilenme özel
liklerinden dolayı öldürülmeleri zordur.
1986’da Mike Marvm tarafından “The Wraith” adlı bilimkur-
gu-korku-aksiyon türünde bir film çekilmiştir. Müzik camiasın
da ise 1987’de kurulup 1996’da son albümü “Schizophrenia’’yı
çıkaran W raith adlı Ingiliz geleneksel melodik metal grubu, ka
ranlık İskandinav mistisizmi içeren şarkı sözleriyle yine Wraith
adlı Amerikan black metal grubu bulunmaktadır. Ringwraith
adında, şarkı sözleri tamamen J.R.R Tolkien’in üçlemesi Yüzük
lerin Efendisine dayanan Italyan black metal grubu vardır. Sie-
benburgen, Bal-Sagoth, ELernal Tears O f Sorrow ve Celtic Frost
şarkı sözlerinde “wraith” kavramına rastladığımız gruplardır.
201
91. Corna
(Şeytan Boynuzları)
Şeytan Boynuzlan Corna,
Mano Cornuta, Horned Hand,
Horned Devi! isimleriyle bili
nir. İtalyanca boynuzlu el ya da
boynuz anlamına gelen “corna”
kelimesi Akdeniz ülkelerinde
elle yapılan müstehcen bir an
lam ifade eder. Yine Akdeniz
ülkelerinde birinin arkasın
dan kafasının üstüne doğru bu
işaret yapıldığında karısı veya
kocası tarafından aldatıldığı ya
da kabaca boynuzlandığı anlamına gelir. Corna, işaret ve serçe
parmaklar açık, orta ve yüzük parmakların kapalı, başparmağın
ise orta ve yüzük parmağı örtmesiyle gösterilir. Sadece serçe par
makla başparmak açık bir şekilde yapılan el hareketi ise Ameri
kan işaret dilinde ve Hawaii’de kullanılan selamlama jestlerinden
olup “seni seviyorum” anlamına gelir. Wicca inancına göre ise
işaret ve serçe parmağın açık tutulmasıyla yapılan bu el hareketi
boynuzlu tanrıya ulaşmak adına bir tür duyarga işlevi görmek
tedir.
16 Mayıs 2010 yılında kaybettiğimiz, heavy metal kültürü
nün en büyük müzisyenlerinden Ronnie James Dio sayesinde
tanınan bu el işareti, zamanla bu kültürün vazgeçilmez parça
sı olmuştur. Dio, corna’yı büyükannesinden öğrendiğini ve bir
Italyan olan büyükannesinin bir tür batıl inanç olan bu hareketi
kem gözlerden, lanetten ve cadı olduğu sanılan kişilerden korun
mak ya da kötü şansı uzaklaştırmak için kullandığını söylemiştir.
Dio, 1979’da Ozzy Osborne’nun yerine B lack Sabbath’a vokalist
olarak girdiğinde Ozzy’nin barış işareti gibi bir işaretle seyirciye
hitap ettiğini ve corna’yı yapmaya başladığım, kendisinin de özel
anlamlar yükleyerek bu geleneği devam ettirdiğini belirtmiştir.
202
92. Headbanpg
Headbatıging, heavy metal ile anlam kazanmış bir terim olup
bu tür müzikler eşliğinde yapılan kafa sallama hareketidir. Sade
ce konser terimi olmakla kalmayıp heavy metalin nüfus ettiği her
ortamda çılgınca yapılan bu hareket, rock-metal kitlesinin vaz
geçilmez alışkanlığıdır. Bu hareketi yapanlara da “headbanger”
denir. Bu terimin 19 68’de Amerika’da gerçekleşen Led Zeppeîin
konserinin ön sıralarında bulunan seyircilerin müziğin etkisiyle
kafa sallamalarıyla Lüretildigi söylenir. Çeşitli headbanging türleri
mevcuttur. En çok bilineni yukarı-aşağı yönde kafa sallamadır.
Diğerleri, döndürerek kafa sallama, yarım daire çizecek şekilde
sallama, yatay sekiz çizecek şekilde sallama, yanlara kafa salla
ma, tüm bedenle birlikte kafa sallama vs. şeklinde özetlenebilir.
Headbanging davul vuruşları esas alınarak yapılır; müziğe göre
çok sert ve hızlı olabileceği gibi daha yavaş ve seri de olabilir.
Grupların sahne performansı değerlendirilirken önemli bir gö
rüntü teşkil eder. Bu görüntüyü grupça en iyi ve seri yaratanlar
dan biri de İsveçli melodik death metal grubu Amon Am arth’dır.
Headbanging sırasında denge oldukça önemlidir. Bacakların açık
durması, bir bacağın önde diğerinin arkada durması, döndürerek
sallamada ellerin dizlerde olması ya da sahneye tutunma dengeyi
korumayı sağlar. Headbanging için söylenebilecek en doğru şey,
hep birlikte yapılan headbanging’in verdiği hazzın bambaşka ol
masıdır.
204
93. Corpsepaint
(Ceset Makyajı)
Artık tek bir kelime haline
gelmiş olan corpsepaint, yani ce
set makyajı black metal grupları
tarafından konserlerde ve fotoğraf
çekimlerinde dehşet dolu bir at
mosfer ve şok etkisi yaratmak için
kullanılan özel bir tür siyah-beyaz
makyajdır. Bu makyajla cesetsi çü
rümüşlük, karanlık, nefret dolu,
kötü, insanlık dışı ve ölümcül bir atmosfer yaratılmış olur. Bu
makyajda genellikle yüzün tamamı beyaz, göz ve dudak çevresi
de siyah boyanır. Bunun yanında kan görüntüsü oluşturmak için
Gorgoroth ve Ragnarok gibi gruplar tarafından corpsepaint’te
kan kırmızısı da kullanılırken; May hem, Törmen tor ve Aborym
gruplarından tanıdığımız Atilla Csihar bu makyaja neon renkle
rini, D odheimsgard da başka renkleri ilave etmiştir.
Corpsepaint’e Alman folklorunda rastlandığına dair bir
düşünce varsa da, Corpsepaint asıl İskandinav mitolojisindeki
Oskorei’nin Viking savaşçıları olan ölü ruhların görüntüleriyle
benzeşir. Corpsepaint’in black metal’e geçişi ise Michael Moy-
nıhan ve Didrik Soderlind’in yazdığı Lord Ol Chaos adlı kitaba
göre Brezilyalı birinci kuşak black metal grubu Sarcofago’nun
“I . N . R . I albümüyle olduğu iddia edilir. Ayrıca 1920’de Robert
Wiene tarafından çekilmiş bir ekspresyonist filmde, ilk korku fil
mi olarak da değerlendirilen The Cabinet of Dr. Caligari’de de
corpsepaint makyajına rastlanır. Alman yapımı olan bu filmin
de Oskorei benzeri bir Alman efsanesinden esinlendiği düşü
nülmektedir. Tam olarak corpsepaint olmasa da ilk aykırı sahne
makyajı, 1960’larda 4 oktavlık sesiyle tanınan İngiliz rock’n roll
müzisyeni Arthur Brown tarafından yapılmıştır. Sonra 70’lerde
Kiss, Alice C ooper ve King D iam ond; takip eden yıllarda da The
Misjits, The Damned’den Dave Vanian, H ellhamm er ve Celtic
205
92. Headbanging
Headbarıging, heavy metal ile anlam kazanmış bir terim olup
bu tür müzikler eşliğinde yapılan kafa sallama hareketidir. Sade
ce konser terimi olmakla kalmayıp heavy metalin nüfus ettiği her
ortamda çılgınca yapılan bu hareket, rock-metal kitlesinin vaz
geçilmez alışkanlığıdır. Bu hareketi yapanlara da “headbanger”
denir. Bu terimin 1968’de Amerika’da gerçekleşen Led Zeppelitı
konserinin ön sıralarında bulunan seyircilerin müziğin etkisiyle
kafa sallamalarıyla türetildiği söylenir. Çeşitli headbanging türleri
mevcuttur. En çok bilineni yukarı-aşağı yönde kafa sallamadır.
Diğerleri, döndürerek kafa sallama, yarım daire çizecek şekilde
sallama, yatay sekiz çizecek şekilde sallama, yanlara kafa salla
ma, tüm bedenle birlikte kafa sallama vs. şeklinde özetlenebilir.
Headbanging davul vuruşları esas alınarak yapılır; müziğe göre
çok sert ve hızlı olabileceği gibi daha yavaş ve seri de olabilir.
Grupların sahne performansı değerlendirilirken önemli bir gö
rüntü teşkil eder. Bu görüntüyü grupça en iyi ve seri yaratanlar
dan biri de İsveçli melodik death metal grubu Amon Am arth’dır.
Headbanging sırasında denge oldukça önemlidir. Bacakların açık
durması, bir bacağın önde diğerinin arkada durması, döndürerek
sallamada ellerin dizlerde olması ya da sahneye tutunma dengeyi
korumayı sağlar. Headbanging için söylenebilecek en doğru şey,
hep birlikte yapılan headbanging’in verdiği hazzm bambaşka ol
masıdır.
207
#
208
95. Pogo
Pogo, konserlerde diğer insanlara doğru zıplayıp çarparak
yapılan bir dans şeklidir. Pogo dansının çıkışı punk rock’dır. Juli-
en Temple’m yönetmenliğini yaptığı The Filth and the Fury adın
da Sex Pistols’la ilgili belgesel filmde Sex Pistols’m basçısı pogo-
yu kendisinin icat ettiğini ileri sürer. Filmde Sid’in konserlerdeki
kalabalık kitlenin görüş alanını engellemesi dolayısıyla, hoplayıp
zıplayan hareketler yaptığını ve pogoyu ilk bu şekilde başlattığı
dile getirilir. Pogo, diğer extreme danslardan mosh, stage diving
ya da crowd surfing’ten daha sonra keşfedilse de konserlerde ya
pılan tüm bu danslar genellikle pogo adıyla bilinir.
Pogo dansı yapan gruba “pogo mob” denir. Pogo dansçıları
ya oldukları yerde ya da değişik yönlere zıplarlar. Vücutları her
hangi bir darbeye karşı gergindir ve pogo mob içinden göz göze
geldikleri kişiye çarpmak için hazırdırlar. Pogo da mosh gibi mü
ziğin hızlanmasıyla yaralanma riski yüksek olan bir danstır ama
mosh’da olduğu gibi yere düşen mutlaka kaldırılır. Pogo’nun “pig
pogo (domuz pogosu)” olarak adlandırılan ve şiddet içeren bir
versiyonu da vardır. Pig pogo tekmeleme ve vurma da içerir. Bu
türde yaralanma riski daha fazla olsa da birine pig pogo’yu kulla
narak kasıtlı zarar vermek hiçbir zaman kabul görmez. Kimi pogo
dansı tutkunları inanılmaz dayanma güçleriyle konser boyunca
yaptıkları pogo’yla övünürken maalesef bir yandan da grubun
konser performansına hiç tanık olamadan konserden ayrılırlar.
209
Kaynakça
Link, Luther. Şeytan Yüzü Olmayan Maske. Çev. Emek Ergün.
İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2003
Zingsem, Vera. Lilith, Çev. Devrim doğan Yüzer. İzmir: tlya Ya
yınevi, 2006
Jung, Cari G.tnsan ve Sembolleri. Çev. Doç. Dr. Ali Nahit Baba-
oğlu. İstanbul: Okuyan Us Yayın, 2007
Poe, Edgar Alan. Bütün Hikayeleri. Çev. Dost Körpe. 2006. İs
tanbul: Ithaki Yayınları, 2011
Poe, Edgar Alan. Şiirler. Çev. Oğuz Cebeci. İstanbul: Ithaki Ya
yınları, 2006