You are on page 1of 2

FERHAD İ LE ŞiRiN

MEHMENE BANU : Yahut? Niye sustun, yahut?


VEZİR : Ferhad'ı tahtına ortak edebilirsin. Bu fakir nakkaş senin
saltanatının güneşinde Şirin'ini çabucak unutur.
MEHMENE BANU : Neler söylüyorsun ?
VEZİR : Sonra kendi vücudunu düşün. O hala genç, o hala 20
yaşında, hala bütün memleketin en güzel kadın vücudu
seninkidir. ..
MEHMENE BANU : Deli misin ? Çıldırdın mı ?
VEZİR : Şirin de biraz ah vah eder. Unutur sonra.
MEHMENE BANU : Unutmaz . . .
VEZİR : Unutur. . .
MEHMENE BANU : Unutmaz, imkanı yok ... Ferhad unutulur
mu?
VEZİR : Sen sevmesini bilmiyorsun, kızım., . Siz sevmesini bil­
miyorsunuz, efendimiz ...
(Uzunca bir sessizlik.)
MEHMENE BANU : Kapat pencereleri, üşüyorum.
(Vezir pencereleri kapatır.)
VEZİR : Mumları yaktırayım mı?
MEHMENE BANU : Hayır. .. Git ... Yalnız kalmak istiyorum ...
(Vezir tam dışarı çıkarken) Bana Dadı'yı gönder... Şerif'i de
serbest bırakın .. .
VEZİR : Ferman, efendimiz . ..
(Vezir çıkar. Mehmene Banu bir müddet kımıldanmadan
kalır, sonra yana doğru sanki sürükleniyormuş gibi bir iki
adım atar. Duvara omuzunu verip yaslanır ve bu esnada:)
MEHMENE BANU : (Düşünür.) Vücudum hala yirmi yaşında.
Bacaklarım, karnım, memelerim, kollarım, boynum ... (Bi­
/ek/erine bakar. ) Bileklerim beyaz güvercin yavruları gibi
halL. Onları tutabilir, esmer, iri ellerinle onları okşayabilir,
kırabilirdin, Ferhad ... Ferhad . . . Yarabbi, nasıl seviyorum . . .
Yalnız bileklerimden tutması, yalnız başını memelerimin
üstüne bastırması için değil... İsteyen, konuşan, deliren
yalnız etim değil. . . Yüreğim, kafam, hasretim ... Sesini
duymak . . . Seyretmek yüzünü . . . Yarabbi, nasıl seviyorum.
Hele şimdi, hele şimdi . . . Hiçbir ümit yokken artık . Belki de
1 03
FERHAD İ LE ŞİRİN

hiç bir ümit olmadığı için ... Nasıl çaresizim ... Yüreğim çılk
yara gibi ... Nasıl dayanabilirim bu kadar acıya ... Nasıl
kıskanıyorum ... Gebereceğim. Beni azgın dişi bir köpek gibi
öldürün ... Öldürün beni, yoksa ben onları öldüreceğim...
Şirin'im, bir tanem, kardeşim, öldüreceğim seni ... Ferhad
sevgilim, Ferhad, her şeyim, kanını dökeceğim senin. İnsan­
lar acıyın bana ... Yarabbi, aklımdari neler geçiyor . . . Ben
neler düşünüyorum? Düşünmemek, düşünmemeyi bile dü­
şünmemek ... Karşı duvardaki ışık ne? Güneş vurmuş olacak?
Hiçbir şey düşünmemek, duvara vuran güneşi bile. Ferhad ...
Şirin ... Şirin'im, kardeşim, bir tanem ölecekti. Ben kurtar-
dım onu. Ben kurtardım, ben kurtardım, ben, ben ... Pişman
mıyım? Hayır. Yine o kadar güzel olsam ... Ferhad ... Yine o
kadar güzel olsam, yine benden aynı şeyi yapmamı isteseler ...
Ferhad ... Ferhad . .. Ferhad .. . Yine benden aynı şeyi yapma­
mı isteseler, Şirin'in kurtulması için ben yine ... Pişman
mı yım ? Karşı duvardaki ışık yayılıyor. Duvarı n üstünde
çilek şurubu gibi.. . Sana şerbet getireyim, sen ahududu
şerbetini seversin.. . Pişman mıyım ? Pişman mıyım ?
(Bu esnada Dadı içeri girmiş, kapının yanında korkak ve
perişandır. Mehmene Banu'ya seslenir.)
DADI : Sultanım.
MEHMENE BANU : (Dalgınlığından silkinir, Dadı'ya bakar.)
Aa. Sen misin, Dadı ? Ne durursun kapıda? Gelsene ... Çok
üzdüler mi seni?
(Dadı kendisine yaklaşan Mehmene Banu 'ya doğru ilerleye­
rek yere kapanır. Ağlar. Mehmene Banu, Dadı 'yı elinden
tutup kaldınr.)
MEHMENE BANU : Kalk . . . Ağlama . . . Ağlama, diyorum . . . Ağ­
lama. . .
(Mehmene Banu sedire oturur, Dadı da yere, ayaklarının
dibine çöker.)
MEHMENE BANU : Başka bir odada, başka bir zamanda, yine
ben böyle otururdum, sen yine böyle ayaklarımın dibindey­
·

din. Bir hastayı bekledikti. Ölüm döşeğinde bir hastayı ...


Hastamız iyileşti. Aşık oldu, kuş oldu, uçtu yuvadan.
1 04

You might also like