Professional Documents
Culture Documents
VE
BİNNAZ
İKİNCİ MEŞRUTİYET TİYATROSU
VE
BİNNAZ
Hüsrev AKIN
İkinci Meşrutiyet Tiyatrosu ve Binnaz
Hüsrev AKIN
SUNUŞ ........................................................................................... 7
BİNNAZ .....................................................................................77
BİNNAZ ...................................................................................109
Hüsrev AKIN
Erzincan, 2022
8
Yusuf Ziya
BİNNAZ
Dersaadet
1918
Tevziât:
Geniş sedirlerle döşeli, vasi bir oda; karşıda kalın perdeleri yerlere
kadar sarkan pencereler. Sağda kaşı, solda hücrenin içinde büyük bir
ayna, önünde rastık fincanı, düzgün şişesi, sürme tulumu; karşısında
Binnaz, elinde ince bir çöp, kirpiklerini gölgelemekle meşgul… Fâika
yerdeki erkân minderlerinden birisine oturmuş, dalgın bakışlarla
Binnaz’ı seyreder.
BİRİNCİ MECLİS
Faika
Nasıl oldu, bilmem nasıl aldandın?
Benizler solardı anılsa adın;
Gülerdin arkandan ağlayan gence!
Binnaz
(Aynanın içinden gülümser)
Faika
(Munfail)
Binnaz…
Binnaz
(Niyazkâr)
Ablacığım!
Faika
Bu hâlin nedir?
Binnaz
Benim ömrüm artık bir efsanedir!
Faika
Sen ki bir yuvasız kuşa benzerdin,
Bir daldan bir dala uçar gezerdin.
Binnaz
Vefâsız bir rüzgâr sanki eşimdi!
Faika
Bir paslı zincirle bağlısın şimdi!
Binnaz
Paslı zicir değil, altından bir bağ,
Ben bir çölüm, onun aşkı bir memba!
Susadıkça içtim, içtikçe yandım,
Rüyasız uykudan artık uyandım!
14
Faika
Kalbini, sevdanın büyüsü sarmış,
Aşkın huzurunda akıl susarmış!
Peşinde koşarken binlerce kişi,
Bilmem ki bu hangi şeytanın işi?
Bugün saraylarda geziyor adın,
İstesen, bir sultan gibİkinci Yeniçeriaşardın.
Binnaz
Saray, sultan… İşte sizce saadet,
Yaldızlarla süslü her söz, her âdet!
Her akşam bir paşa, yahut bir vezir
Sırmalar, samurlar içinde gelir.
İşte nasibin bu: Bir sönük bakış,
Cansız bir ihtiyar, ak saçlı bir kış;
Öpüşü, dondurur sanki ruhunu,
Uzaktan, saadet sanırlar bunu!...
Faika
Bir korkunç uykuya dalmışsın yavrum;
Bu yolun sonu bir siyah uçurum,
Düşün, o saltanat, şöhret fenamı?
İnsanın, dünyayı dolaşır nâmı.
Bütün kâinatı tutar debdeben,
İftihar ederim o hâlinle ben!
15
Binnaz
Ne saray isterim, ne başımda taç,
Kalbim, süse değil, sevdaya muhtaç!
Faika
(Teessür ve hiddetle)
Binnaz
(Mağrur)
Bir yeniçeri!..
Faika
(Hiddetle)
Binnaz
O ne?..
Faika
Bilmem…
16
(Birden kapı açılır. Genç bir hizmetçi kız pürtelâş içeri girer.)
Hizmetçi
Binnaz
(Korkulu gözlerle bakar.)
Ne yapsak?..
Faika
Acaba deli mi olmuş?
Hizmetçi
(Ansızın, Hamza Bey, neşeli, teklifsiz bir tavırla odaya gelir. Hizmetçi
bir kenara çekilir, biraz durur. Sonra çıkar.)
İKİNCİ MECLİS
17
Hamza
Affedin güzelim, bir kusur ettim.
Faika
(Taaccüp ile)
A…
Binnaz
(Geri çekilerek)
A… A…
Faika
Ne cüret?..
Binnaz
(Hiddetle)
Saygısız… Çekil!...
Hamza
(Mahcup ve niyazkâr)
Binnaz
Gidiniz evimden, gidiniz… Gidin…
Hamza
(Faika’ya dönerek)
18
Hâlime bari siz merhamet edin!
Faika
(Gülümseyerek)
Merhamet mi?...
Hamza
(Titrek bir sesle)
Evet, merhamet..
Binnaz
(Lâkayt)
Niçin?..
Hamza
Kaç gündür kırlarda hep sizin için
dolaştım sevdalı bir derviş gibi,
Hicran ellerinin oldum garibi!
Binnaz
Size evimizi gösteren kimdir?
Hamza
Her yerde bana yâr olan sevgimdir!
Binnaz
Bıktım dinlemekten bu masalları!
19
Hamza
(Gittikçe coşar)
Hamza
Rahatsız mı ettim sizi, ne oldu?
Saat çalar çalmaz benziniz soldu,
Beklenen biri mi var yoksa?
Binnaz
(Lâkayt)
Belki!..
Hamza
İşte, bu müjdeniz öyle güzel ki,
Bari geç kalmasa..
20
Binnaz
Meramınız ne?
Hamza
Bu akşam İstanbul yiğitlerine
Bir meydan okumak istiyor gönlüm!
Faika
(Müstehzi)
Hamza
Ölümden çekinmem başa baş olsak,
Nerde o kahraman? Hepsi de korkak!
Her işte gizli bir kadın düzeni,
Yoksa kavga, dövüş yıldırmaz beni!
Faika
İstanbul halkına bu hiddet neden?
Hamza
Demin, geçiyorken bir viraneden
Sekiz kişi birden yolumu kesti.
Beynimde bir vahşi fırtına esti;
Saatlerce, çılgın gibi dövüştüm,
Derken yavaş yavaş dermandan düştüm,
Ansızın parladın uzun bir kama,
21
İnerken yıldırım gibi arkama
Savurdum son ümit ile hançeri!
Yetişti imdada bir yeniçeri!
Binnaz
(Hayretle)
Hamza
Evet bir efe,
Belli, şahit olmuş birçok şerefe!
Karanlık içinden dikkatle baktı,
Gözleri, kıvılcım gibi parlaktı.
Vücudum ürperdi coşkun sesinden,
Haydutlar dağıldı bir hamlesinden!
Binnaz
Peki.. Öğrendin mi ne imiş adı?
Hamza
İsmini söyletmek mümkün olmadı!
Hatta, göremedim yüzünü bile;
İçimde titreyen bir azap ile
Israr ettim, sorma diye yalvardı,
Belimde, elmaslı bir hançer vardı,
Dedim: Yâdigârım olsun arkadaş.
Düştü gözlerimden iki damla yaş,
22
Bu samimi yaşla ıslandı eli,
Uçtu bir küheylan gibi neşeli!..
Binnaz
Sonra?
Hamza
Kapı kapı sizi aradım!
Binnaz
(Memnun)
Hamza
Evet, isminizi işitmeyen yok,
Şöhretiniz sanki bir sihirli ok,
Her duyan, kalbinden yaralanıyor;
Rüyasında bile sizi anıyor;
Tıpkı: Hâbil Kâbil masalı gibi,
Her erkek, bir başka gencin rakibi…
İstanbul yaramaz böyle âfete!..
Faika
Bari davet edin bir ziyafete
Tuna’ya beraber gidelim bu yaz,
Uzak ülkelerde şenlensin biraz!
23
Hamza
Yaza mı? o kadar nasıl durulur?
Kararır bekleyen gözlerdeki nur.
Hemen yarın sabah bineriz ata,
Elveda… Deriz bu kirli hayata!
Dereler aşarız, dağlar geçeriz,
Buzlu pınarlardan sular içeriz.
Fırtına savurur buram buram kar,
Gece, ay sislerin içinden bakar,
Tipiden görünmez ne yol, ne yokuş;
Haykırır derinden bir yırtıcı kuş,
Gönül bu sesten bir vahşi zevk alır;
Yolcular, günlerce dağlarda kalır.
Derken uzaklardan görünür Tuna,
Bir bahar açılır ruhun ufkuna!
Binnaz
Nihayet rüyanız biter…
Hamza
Yok, bitmez!
Faika
Böyle masalları Binnaz işitmez!
24
Hamza
Evet, tıpkı masal, kırk gün kırk gece
Göklere yükselir neşe, eğlence.
Dedem Mahmut Paşa, bir Tuna beyi,
Fermanı titretir şu gök kubbeyi!
Konaklar, çiftlikler hazır emrine,
Ne arzu edersen gelir yerine,
Her sabah beraber gideriz ava;
Geçerken ormanın eteklerinden
Coşkun çağıltılar gelir derinden.
Akseder uzaktan bir kaval sesi,
Okşar alnımızı günün busesi.
Yollarda, çobanlar bizi selamlar,
Gönül bir ilahi rüyaya dalar,
Bilseniz ne mesut oluruz…
Binnaz
Evet,
Fakat sizden evvel ettiler davet
Bir başka devletli diyara beni.
Faika
Sabret oğlum… Aşkı daha pek yeni
Zamansa hisleri çabuk eskitir!
Binnaz
Abla… Bu sitemli sözleri bitir!
25
(Birden Hamza’ya dönerek)
Hamza
Binnaz
Fakat, şimdi çaresiz!
Hamza
Nedir bu?.. Kaç aydır aklımda hep siz.
Karşınızda geldi benliğim vecde,
Her bir emrinize ederim secde,
Aşkınız, gönüller fetheden bir din!
Faika
Yazık… Ziyafetin sonunda geldin;
Eskiden, sizlere kapı açıktı,
Şimdi başımıza bir sevda çıktı!..
(Sokak kapısı hızlı hızlı çalınır. Binnaz titremeye başlar. Faika temkinli
bir edayla yerinden kalkar. Hizmetçi, heyecan içinde gelir.)
Hizmetçi
İşte olan oldu!..
26
Binnaz
Kim o?
Hizmetçi
Efendi!
Hamza
(Lâkayt, müstehzi bir bakışla gülümser)
Binnaz
Şimdi ne olacak?
Faika
Sen düşün onu!
Binnaz
Bu işin mutlaka ölümdür sonu!
Kan dökmeden girmez hançeri kına,
Abla, bir çare bul Allah aşkına!
Faika
Böyle zamanlarda çare istersin,
Hiç sana tesiri olur mu dersin!
Binnaz
(Faika’nın ellerine sarılır.)
27
Her şeyi bıraktım artık reyine!
Faika
Karışmam derim de duramam yine!
Gel oğlum, gidelim haydi beraber..
Hamza
Gitmek mi? Nereden esti bu haber?
Binnaz
(Hamza’nın yanaklarını okşar.)
Faika
Kıyılsın mı senin gibi bir gence?
Binnaz
(Gittikçe yaltaklanarak)
Binnaz
A.. Bu ne? Yaşlarla doldu gözlerin!
28
Hamza
Bari ayrılırken bir buse verin!
Binnaz
(Ruhunun bütün aşüfteliğiyle kırıtır.)
Çocuk!.
Hamza
Yoksa gitmem…
Binnaz
Çocuksun!
Faika
(Yaklaşan tehlikeyi ihtar eden bir bakışla)
Binnaz!..
Hamza
Faika
Visaliniz bile hicran içinde!
Hamza
Asırlar yaşadım bir an içinde!
29
(Hamza ile Faika çıkarlar. Binnaz aynanın karşısında acele ile saçlarını
düzeltmeye çalışır. Dışarıdan Efe Ahmet’in sesi gürler.)
Ahmet’in Sesi
ÜÇÜNCÜ MECLİS
Ahmet
Bu ne?.. Bir solgunluk çökmüş rengine?
Gözlerin kızarmış, neye ağladın?
Bir başkasına mı gönül bağladın?
Yine kimin için süslendin böyle?
Kalbinde gizlenen esrarı söyle!..
Binnaz
Bir saat yolunu bekledim..
Ahmet
Kimin?
Binnaz
Efe Ahmet denen o sevdiğimin!
Gözlerim yoruldu, kalbim üzüldü,
Ağladım..
30
Ahmet
Ne çabuk yalan düzüldü;
Sözünüz, yüzünüz gibi boyalı!
Binnaz
Bu akşam, Efemiz yine belâlı!
Halbuki, uğrunda her şeyden geçtim.
Unutma Ahmet’im, ben de bir gençtim,
Benim de peşimde koşanlar vardı,
Bana da binlerce kişİkinci Yeniçerialvardı,
Hepsinden iğrendim, hepsinden kaçtım,
Yalnız kollarımı, bak sana açtım..
Ahmet
(Nâdim bir sesle)
DÖRDÜNCÜ MECLİS
31
Faika
Bizim Binnaz’ın da buydu emeli!
Yâdıyla çalkandı bu yıl Kâğıthane;
Uğrunda ölenler bilmem kaç tane!
Her akşam mehtabı bekliyor gibi
Yollarda titrerdi gençlerin kalbi!
Gönüller hazana döndü aşkından,
Kaç kere hançerler sıyrıldı kından!
Şair Nedim yazdı her gün bir gazel,
Sana esir oldu böyle bir güzel.
Şimdi eza etmek günah o gence,
Niçin gelmiyorsun kuzum erkence?
Ahmet
Yola erken çıktım, yangın yerinden
Geçerken, bir feryat geldi derinden.
Faika
Şüphesiz yine o her zamanki iş!
Ahmet
Zorbalar bir gencin yolunu kesmiş!
Binnaz
Böyle zamanlarda duramaz Efe!
32
Ahmet
İmdada yetişmek oldu vazife!
Bir hamlede hepsi dağılıp gitti.
Doğrusu çocuk da yaman yiğitti!
Daha, yeni gelmiş Tuna boyundan,
Anlamıyor böyle kahpe oyundan!
Yaşamış sevgiden, gamdan azade,
Halis Türk oğlu Türk, bir paşazade!
İsmimi öğrenmek için yalvardı,
Gözlerinde minnet yaşları vardı,
Nihayet: bir küçük armağan diye
Bana, bu hançeri verdi hediye!
Binnaz
Ne güzel..
Faika
Kabzası, yakutla inci!
Ahmet
Çeliği, dünyada belki birinci!
Binnaz
Yeni mi?
33
Faika
(Eline alarak dikkatle bakar.)
Ahmet
Bir damla kan yüzü görmemiş daha!
Binnaz
Dilerim daima sana yar olsun!
(Kapı açılır. Hizmetçi, elinde mükellef bir içki tepsisi ile içeri girer. Efe,
Binnaz’ı kolundan tutarak tepsiye doğru çeker.)
Ahmet
İçelim.. Gönüller bahtiyar olsun!...
PERDE
34
İKİNCİ PERDE
İKİNCİ PERDE
BİRİNCİ MECLİS
Birinci Yeniçeri
İkinci Yeniçeri
Birinci Yeniçeri
Gündüz yetişmiyor gibi her gece
Sabahlara kadar çalgı, eğlence,
Samur kürk omzunda, yanında Nedim,
Bütün meclisleri gezer efendim!
Nihayet ay batar, yıldızlar söner,
Paşamız, üç çifte kayıkla döner,
Kıyıdan süzülüp geçerken damat
Alkışlardan inler bütün Sadâbat!
Halbuki, meydanda vatanın hâli,
Bizi saymaz oldu artık ahali!
Vükelâ vüzera daldı keyfine,
Rüzgâra kapıldı koca sefine!
Eğlence yüzünden unuttuk dini…
İkinci Yeniçeri
Ne desen nafile, üzme kendini!
Birinci Yeniçeri
Çubuğu doldursun söyle babana…
Üçüncü Yeniçeri
Ağırca bir kahve pişirsin bana..
Birinci Yeniçeri
Bu körpe çocuk kim?..
Üçüncü Yeniçeri
O mu? Bir âşık!
İkinci Yeniçeri
Sanırım işleri hayli dolaşık!
38
Üçüncü Yeniçeri
Galiba, kızı da görmeden sevmiş!
İkinci Yeniçeri
Öyle söylüyorlar..
Birinci Yeniçeri
Amma tuhaf iş!
Üçüncü Yeniçeri
Doğrusu, Binnaz da cihanlar değer!
İkinci Yeniçeri
Efe’ye bir oyun oynarsa eğer
Şaşarım..
Üçüncü Yeniçeri
Onlardan her şeyi bekle!
Birinci Yeniçeri
Muhabbet olur mu bir kelebekle!..
İkinci Yeniçeri
Galiba buraya geliyor.. Durun..
39
İKİNCİ MECLİS
Evvelkiler, Hamza
Hamza
Merhaba ağalar..
Yeniçeriler
(Hep birden)
Merhaba..
Birinci Yeniçeri
(Yanında yer gösterir.)
Buyrun!.
Hamza
Ne kadar sevimli İstanbul’unuz!
Birinci Yeniçeri
Dilerim daima safa bulunuz!
İkinci Yeniçeri
Yurdunuz ne taraf.. Uzak mı?
Hamza
(Eliyle uzakları işaret eder.)
40
Tuna!
Birinci Yeniçeri
Ah.. İçimde coştu eski fırtına!
O mübarek elden geçti atımız;
Dillerde destandı sultanımız!
Hey gidi günler hey.. Hep rüya oldu!
İkinci Yeniçeri
(Gayz ile)
Hamza
(Hayretle yeniçerileri süzer.)
41
Sonra o yürüyüş, o çapkın eda,
Uzaktan güzlerle edilen veda,
Derinden derine bakışları var,
Süzülüp, ta.. ruha akışları var!
Birinci Yeniçeri
Evet.. Aldatırlar önce naz ile,
Ağlarsın önünde bin niyaz ile,
Nihayet aşkına, güya ram olur,
Güya, ona başka yüz haram olur,
Heyhat!.. Üç gün bile oturmaz sende,
En haris aşkınla onu sevsen de!...
İşte o fettana benzer bu diyar,
Seven de sevmeyen kadar bahtiyar!...
Hamza
Ben sevdim doğrusu
İkinci Yeniçeri
Biz de sevmiştik,
Geçen zaman ile pek çok değiştik!
Hamza
Dün akşam, kayıkla gittim Haliç’e,
Görmedim ömrümde böyle hoş gece!
İnliyordu hazin bir tambur sesi,
Her elde bir billur şarap kâsesi!
42
Serpilmiş bir demet kadın sahile,
Gönüller dolu bir gizli ah ile!
Birinci Yeniçeri
Bu hâli gördükçe ağlar bahtımız!
Hamza
Cihanda eşsizdir payitahtımız,
Ağlar mı bir böyle diyara düşen?
Bakın, şu Sadâbat halkı nasıl şen!
Birinci Yeniçeri
Viranede bile açılsa güller,
Bir Cennet bahçesi sanır bülbüller!
Üçüncü Yeniçeri
Pek doğru..
İkinci Yeniçeri
Sözlerin biraz nükteli!..
Hamza
Titredi kalbimin en ince teli!
Üçüncü Yeniçeri
Anladım, bir buhran içindesiniz,
Titriyor kalbiniz gibi sesiniz.
43
İkinci Yeniçeri
İşte, İstanbul’un bu ilk tesiri!
Hamza
Ben, onu görmeden oldum esiri!
Üçüncü Yeniçeri
Ne yaman kızmış be.. Amma nam verdi!
Hamza
Methini duyunca ruhum ürperdi!
Anlatsam, pek uzun sürer masalım…
İkinci Yeniçeri
Aman.. Efe Ahmet geldi susalım…
Hamza
Kimdir bu?
Üçüncü Yeniçeri
Kıztaşlı Binnaz’ın dostu!
Birinci Yeniçeri
Vaktiyle hepimiz sermiştik postu!
Şimdi nöbet ona geldi..
44
Hamza
Ne âlâ…
İkinci Yeniçeri
Galiba Efe’den bıkmadı hâlâ.
Üçüncü Yeniçeri
Bakalım!..
Hamza
Doğrusu hayrette kaldım!..
ÜÇÜNCÜ MECLİS
Ahmet
Nihayet âşıkın sazını aldım!
Birinci Yeniçeri
Sahih mi?..
Ahmet
(Sazı göstererek)
Bak, işte?
İkinci Yeniçeri
Aman, biraz çal!
45
Ahmet
Öyle yaman saz ki, bulursa Deccal
Bununla dolaşır kıyamet günü!
Üçüncü Yeniçeri
Haydi, dinleyelim o son türkünü!
Ahmet
Bu akşam içimde bir sıkıntı var!
Birinci Yeniçeri
Artık işin yoksa efeme yalvar!
İkinci Yeniçeri
Yapma yavrum Ahmet.. Bize de mi naz?..
Üçüncü Yeniçeri
Onun başı için.. Haydi..
Ahmet
Ah kurnaz!..
“Bozulmuş Bağım”ı?..
İkinci Yeniçeri
Aman ne hoştur!
Birinci Yeniçeri
İhtiyar gönlümü bir daha coştur!
46
Ahmet
Havuz kenarına şöyle dizilin!
İkinci Yeniçeri
Ağalar, Efe’nin kadrini bilin!
Ahmet
(Parmaklarını tellerin üstünde bir üstat tavrıyla dolaştırır; hem çalar,
hem söyler.)
Şarkı
Birinci Yeniçeri
Var ol!..
İkinci Yeniçeri
İstanbul’da nam verdi sazın!..
Üçüncü Yeniçeri
Duysun da iftihar etsin Binnaz’ın!
47
Ahmet
(Memnun bir tebessümle devam eder.)
Hamza
Çal!.. Bir de Binnaz’ım için Efe çal!
Birinci Yeniçeri
Galiba sazını işitti Deccal!
Kıyamet kopuyor…
Hamza
(Çılgın gibi haykırır.)
Ahmet
(Boğuk bir sesle)
48
Hamza
Aşkıma mezarım olamaz hâil,
Çekinmem yardımcın olsa Azrail!
Ahmet
Bırak beni..
İkinci Yeniçeri
Sok hançeri kına!
Hamza
(Kendi hançerini Efe’nin elinde görünce tanır. Nadim bir sesle haykırır.)
Birinci Yeniçeri
Yapma Efe..
Hamza
İşte.. Şüphe yok.. Sensin,
Yine tıpkı öyle gürlüyorsun!
(Artık Efe Ahmet zapt olunmaz bir hâle gelmiştir. Birden, yeniçerilerin
elinden kurtulur ve hançeri Hamza’nın koluna saplar.)
Ahmet
Kanını bir tas su gibi içerim!
49
(Hamza sendeleyerek peykeye oturur. Yeniçeriler etrafına üşüşür.)
Hamza
Bana düşman olmuş benim hançerim!
Ahmet
(Heyecan içinde)
Hamza
(Mustarip bir sesle)
Ya…
Şimdi tanıdın mı?..
Ahmet
(Elleriyle yüzünü kapayarak)
Ne korkunç rüya..
Dördüncü Meclis
Evvelkiler, Karakullukçular
Karakullukçu
50
Yine mi kavga var?..
Birinci Yeniçeri
Küçük bir kaza!
Karakullukçu
Vuruşanlar kimdir?
Üçüncü Yeniçeri
Ahmet’le Hamza!
Karakullukçu
(Efe, mustarip fakat yine kahraman bir tavırla kalkar. Kahveden çıkar.
Yeniçeriler sükût ve korku içindedir.)
Birinci Yeniçeri
Nihayet ölümle bitti latife!
PERDE
51
ÜÇÜNCÜ PERDE
Üçüncü Perde
Sahne birinci perdenin aynı. Gece yarsısı derin bir sessizlik. Her şey
uykuda gibi.. Şamdanlardaki renkli mumlar ufalmış..
Birinci meclis
Binnaz, Faika
Binnaz
Ne ondan haber var ne ötekinden!
Faika
Hamza’nın gözleri parlıyor kinden
Hiç hayrı olur mu?
Binnaz
Söz verdi ama..
Faika
A yavrum, öyle her söze aldanma!
Faika
Yıldızlar sönüyor..
Binnaz
Ümidim gibi!
Faika
Kim bilir ne azap içinde kalbi!
Binnaz
Zindanlarda kaldı üç gün üç gece,
Bileklerinde bir demir kelepçe;
Yıldızlardan uzak, güneşten uzak,
Bir küçük teselli, bir eşten uzak,
İçinde daima ölüm korkusu,
Ne bir lokma ekmek, ne bir yudum su!
Ahmet’im… Ahmet’im…
Faika
Kızım... Sus.. Binnaz..
Sevişen çiftleri Tanrı ayırmaz!
Vezire git yalvar eğer kabilse,
Senin bu çılgınca aşkını bilse
Eminim affeder..
Binnaz
Bunlar hep rüya…
Faika
Bazı rüyalar da doğru çıkar ya…
56
Binnaz
Doğru, yanlış… Hiç bu mümkün mü abla?
Faika
Nerden başımıza geldi bu belâ!
Binnaz
Ancak o söylerse kurtuluş kabil.
Faika
Sen ne vereceksin buna mukabil?
Binnaz
Bütün hasretini, bütün yasını?
Ömrünün en çılgın ihtirasını
Koynumda uyuttu… Yetmez mi?
Binnaz
Güldün!..
Faika
Hani birçok yemin ediyordun dün
Asla başka bir genç istemem diye!
Binnaz
Bu hıyanet mi ya?
57
Faika
(Müstehzi)
Hayır, hediye!
Yapılacak işe, peşin bir ihsan!
Binnaz
Seninle konuşmak için bir insan
Susmalı..
Faika
Yok.. Bunda susacak ne var?
Elinde, emsalsiz bir hazine var,
Elbet istifade etmek vazife!
Binnaz
Oof abla, yetişir artık latife!
Faika
Latife mi? Asla.. Sözlerim ciddi,
Mademki Efe’den kestin ümidi
Sanatın en ince sihrine bürün,
Bazı gizlen, bazı naz ile görün,
Daima inandır, asla inanma,
Geçmiş günlerini yanında anma!
Bütün varlığıyla sana bend olsun,
İsmini andıkça, gözleri dolsun!..
58
Binnaz
Öyle şey olur mu hiç abla?..
Faika
Neden?
Binnaz
Sözünün farkı yok bir efsaneden!
İnsan acımaz mı sevdiği gence?..
Faika
Dökülen yaşlara günahtır bence!
Anlamadım gitti, nasıl gönül bu?
Bu kara sevdanın yok mu gurubu?
Ne olur, nefsinle biraz pençeleş!
Hamza, senin için bulunmaz bir eş!
Düşünsen o şanlı genci bir lahza,
Efe’nin adını almazsın ağza!
Yetişir artık bu zalim muhabbet,
Seni, senden fazla severim elbet!..
Binnaz
Sözlerinde mutlak bir tılsım var,
Kalbimde açıldı taze bir bahar,
Ay batarken doğan bir güneş gibi
Kalbimin o hayal oldu sahibi!
59
Faika
Sesinde kalmadı o eski hüzün,
Yine güller gibi gülüyor yüzün!
Unutma Binnaz’ım şunu iyi bil:
Sevmemekle ancak sevilmek kâbil!
Binnaz
(Birdenbire mahzunlaşır.)
Faika
Mademki bir defa tattı buseni
Emin ol Binnaz’ım unutmaz seni!
Binnaz
Korkarım.. Aldatır onu bu diyar,
Bir öyle yiğide herkes olur yâr!
Sözlerinden belli aşkı tatmamış!
Düşmesin eline bir aşüftenin!.
Faika
Yine esir eder onu gül tenin!..
Silinmez gönülden ilk aşkın izi,
Geçse de binlerce sevda denizi!
İhtiyar kalbimi ben de yoklasam
Belki hâlâ eser bir zehirli sâm!
60
Vaktiyle ağlayıp inledik biz de,
Şimdi baykuş öte harabemizde!..
Binnaz
(Sakin bir sesle)
Binnaz
İşte Hamza geldi…
Ahmet’in Sesi
Binnaz!..
Faika
A…
Binnaz
Efe!..
Faika
(Gayz ile)
61
(Binnaz dışarıya koşar, aşağıdan sesi gelir.)
Binnaz’ın Sesi
Ahmet’im..
Ahmet’in Sesi
İkinci Meclis
Ahmet
Çare yok.. Kapıda bekliyor ölüm!
Binnaz
Çıldırdın mı?..
Faika
Efe, bu nasıl şaka?
Ahmet
Şaka mı?...
Faika
Sarhoşsun yine mutlaka…
62
Ahmet
Celladın satırı boynumda gibi!
Binnaz
(Ağlayarak)
Faika
Sözlerin belirsiz bir muammadan!
Ahmet
Çare yok, melekler inse semadan!
Binnaz
Peki, anlatsana..
Ahmet
Ne anlatayım?
İradem de elimde değil, hastayım!
Ölüme atıldım bak, sevda için;
Kaçıp geldim sana: Elveda için!
Binnaz
Sabret ayol.. Elbet çare bulunur.
Ahmet
63
Faika
Dedim ya, silahtır aşkın düşmanı,
Zehirler hep böyle şifa umanı!
Ahmet
Zati öldüğüme yanmıyorum ki,
Aklımı başımdan alan bu sevgi!
Hele o zindanda geçen üç gece,
Bir kahraman için bu ne işkence!
Sabahlara kadar kıvranıp durdum,
Aczimi gördükçe bittim kudurdum!
Gözüme bir lahza girmedi uyku;
İçimde hep ölüm, bu canlı korku!
Yatağım topraktı, yastığım taştı.
Zindancı, ipiri bir kızılbaştı!
Bakardı yüzüme bir vahşi gibi,
Gözleri, cehennem ateşi gibi!
Binnaz
(Titreyerek ağlar.)
Ahmet
Toprakta solacak en güzel çağım!
64
Binnaz
Yetişir, a canım, bunca vesvese,
Saklarım ben seni, bulamaz kimse!
Ahmet
Bir kadın fermana karşı ne yapar?
Faika
Kadın zekâsına şeytanlar tapar!
İsterse, yıkar en şanlı bir tahtı!
İsterse, değişir dünyanın bahtı?
Ahmet
Yok.. Şimdi neredeyse basarlar evi!
Yakıyor bağrımı aşkın alevi!
Binnaz… Seni Efe nasıl terk etsin?
Koynundan çıkıp da mezara gitsin?
Binnaz
Kaçalım..
Ahmet
İmkânsız..
Binnaz
Hiç kimse bilmez!
65
Faika
Talihin emrini gözyaşı silmez!
Binnaz
Peki, öğret bize, nedir çaresi?
Ahmet
Sus!...
Binnaz
Ne var?
Ahmet
Bak.. işte..
Binnaz
Bir ayak sesi!
(Binnaz pencereye koşar, Ahmet tutmak ister. Kapı hızlı hızlı çalınır.)
Ahmet
Gitme..
Binnaz
Hiç olur mu? Saklandı derler.
66
Faika
Sonra bütün bütün şüphe ederler.
Binnaz
Kim o?..
Hamza’nın Sesi
Ahmet
Hamza mı?.. Bu herif neye geldi ya?
Sen mi davet ettin yoksa buraya?..
Binnaz
(Kapıyı açmak ister.)
Dur hele…
Ahmet
Def olsun!
Faika
Ayıptır!
67
Ahmet
Olmaz!..
Binnaz
Yapma Efe..
Hamza’nın Sesi
Binnaz
Seni kurtarmaya geldi..
Ahmet
Sus, kahpe!
Binnaz
Yalansa başıma insin şu kubbe!
Faika
İnan, yalvarmaya beraber gittik!
Ahmet
Böyle masalları biz çok işittik!
68
Binnaz’ın Sesi
Buyrunuz…
Faika
Buyrunuz..
Hamza
Ne haldesiniz?..
Faika
Kalbimize neşe verdi sesiniz!
ÜÇÜNCÜ MECLİS
Evvelkiler, Hamza
Hamza
(Hayretle)
Binnaz
Evet..
Faika
Ne haber?
69
Hamza
(Binnaz’a bakıp güler.)
Faika
Haddimiz mi?..
Hamza
Binnaz
Aman!.
Hamza
Başka söz demem!
Faika
(Lafı çevirmek ister.)
Ne yaptınız?
Binnaz
Sahi.. Ne oldu sonra?
70
Hamza
Dedemle beraber çıktık huzura,
Yollar izbe, ses yok, derin bir uyku;
Kalbi ürpertiyor bir gizli korku;
Geçtik rüzgâr gibi bir loş kemerden,
Nurlar akıyordu avizelerden..
Hünkârın yanında veziri vardı,
Paşa ikisine birden yalvardı,
Nihayet, affını ferman ettiler.
Faika
Aşk için nizamı kurban ettiler!
Binnaz
(Hamza’ya sokularak)
(Odanın içinde çılgın bir sükût ile dolaşan Ahmet, birdenbire gazaplı
gözlerle Binnaz’a bakar. Sesi boğuk bir hırıltı gibidir.)
Ahmet
Üç günün içinde işler düzelmiş!
Hamza
(Ahmet’in kastettiği manayı anlamaz.)
71
Binnaz
Unutmama sizin bu lütfunuzu!
Hizmetçi
Cellatlar!..
Ahmet
(Gözleri yerinden oynamış.)
Ne dedin?..
Hamza
Göster fermanı!..
Ahmet
Aşkınıza tütsü olsun dumanı!...
(Binnaz titreyerek geri geri çekilir. Hamza acı bir çığlıkla Efe’ye doğru
atılır.)
72
Hamza
Efe!...
Ahmet
(Mağrur)
PERDE
73
BİNNAZ HAKKINDA
DÖNEMİN DERGİLERİNDE
YAYINLANMIŞ MAKALELER
BİNNAZ1
Yusuf Ziya Bey’in, üç perdelik manzum facia, 76 sahife, Kanaat
Matbaası
Son nesil şairleri arasında yeni vezin ile ilk piyesi yazmak
şerefi, Yusuf Ziya Bey’e nasip oldu. Başka türlü olsa, şüphesiz,
garip olacaktı: çünkü şairler arasında hece veznini -teknik
itibariyle- onun kadar muvaffakiyetli ve kolay kullanan, onun
kadar her mevzuda ve her şekilde yazan kimse yoktur diyebiliriz.
Ve işte “Akından Akına” şairinin bütün kusurları, bütün
meziyetleri buradadır. Şiiri ruhun derin ve ilahi bir ihtiyacı gibi
değil, muhayyilenin bir eğlencesi yahut bir teknik mümaresesi
telakki ettiği için, her türlü mevzular üzerinde muvaffakiyetle
yürütebilen Yusuf Ziya Bey, temaşa edebiyatına atılmakla çok
doğru bir harekette bulundu: Nazım lisanına kuvvetli tahakkümü
ve şiirlerinde eskiden beri derinlikten ziyade sathi bir güzellik
mevcut olması, onun bu sahadaki muvaffakiyetini büyük bir
mikyasta temin edebilir sanıyorum. Çünkü temaşa şairi olmak ve
manzum piyeslerini halka lezzetle, alakayla dinletebilmek için
evvelâ temiz, pürüzsüz bir lisan, kuvvetli bir nazım kabiliyeti elde
etmek, sonra da karanlık ve derin mevzulardan, hatta
mısralardan sakınmak icap eder. Selâmet ve vuzuh: İşte temaşa
şairleri için en büyük iki muvaffakiyet şartı! Sair kusurlarına
rağmen bu meziyeti bütün şiirlerinde gösteren Yusuf Ziya Bey’in
1
Köprülüzade Mehmet Fuat, “Binnaz”, Büyük Mecmua, S. 5, 5 Nisan 1919, s. 71-
72.
temaşa edebiyatında muvaffak olması imkânı, görülüyor ki çok
büyük bir nispette mevcuttu; Binnaz bu imkânın tahakkukuna
sebep oldu.
78
kurtaranın Efe Ahmet olduğunu anlıyoruz; o da vakayı bir daha
anlattıktan sonra hançeri gösteriyor ve birden bire içki tepsisi
geliyor, içmeye başlıyorlar.
79
hâlâ yatmamışlar, merakla konuşmaktadırlar. Aralarındaki
muhâvereden, Hamza’nın yaralandığı günden beri olup biten
şeyleri öğreniyoruz: Binnaz artık kendisini Hamza’ya teslim
etmiş; şu şartla ki o da Ahmet’i ölümden kurtaracak! Lâkin hâlâ
ikisinden de haber yoktur. Faika mütemadi surette Binnaz’ı
Hamza’yla beraber yaşamaya teşvik ediyor. Hatta Binnaz da
farkına varmaksızın yavaş yavaş o fedakâr, kahraman gence karşı
ruhunda bir temayül duymaktadır. Tamam bu konuşma
esnasında birdenbire Efe Ahmet ortaya çıkıyor: Artık ölümü
muhakkak olduğu için veda maksadıyla geldiğini acı, müessir bir
lisanla anlatıyor. Bu acı sahne devam edip dururken yine kapının
çalındığını ve Hamza’nın şen ve şâtır, serbest bir eda ile geldiğini
görüyoruz. Bu hâl karşısında kıskançlıktan çıldırmak
derecelerine gelen Ahmet’i teskin için Binnaz ve Hamza’nın onu
kurtarmaya geldiğini söylüyor; Ahmet buna pek inanmamakla
beraber bekliyor. Ahmet’i orada görünce biraz şaşıran Hamza,
dedesiyle beraber huzura çıkıp Ahmet’in affı için ferman aldığını
anlatıyor. Lakin Efe bu hayat müjdesi karşısında sevinmekten çok
uzaktır: çünkü üç günden beri, Hamza ile Binnaz arasında nasıl bir
rabıta hâsıl olduğunu, aralarındaki laubali ve samimi
muameleden sezmiştir. Ahmet ruhen korkunç bir mücadelede
iken telaşla koşan hizmetçi, cellatların geldiğini haber veriyor; ve
hamza, mağrur bir tavır ile fermanı ona uzatıyor. Fakat fermanı
alan mağrur Efe, kapıya doğru giderken onu mumun alevine
tutup bakıyor ve Binnaz’la Faika’ya nefret ve istihfaf dolu bir
nazarla baktıktan sonra kendini cellatlara teslim ediyor.
80
Yusuf Ziya Bey’in manzum piyesi, tarihî bir çerçeve içinde,
bize aşk ve ihtirasın birkaç şeklini canlı ve muvaffakiyetli bir
surette göstermektedir. Vakanın çok basit ve her türlü tali
tafsilattan mahrum olmasına rağmen, piyes pek iyi ve hemen hiç
sürüklenmeksizin cereyan ediyor; Binnaz’ın Yusuf Ziya Bey
tarafından yazılmış ilk temaşa eseri olduğunu düşünürsek, bu
kadar bir kusuru mazur görmekte tereddüt etmeyiz. İlk perdeyle
ikinci perdenin öyle birdenbire, adeta damdan düşer gibi bittiğini
gören şair, kitabının tab’ından sonra yaptığı ilavelerle o kusuru
gidermeye muvaffak olmuştur. Mamafih, Binnaz’da bundan başka
daha mühim kusurlar yok değil: mesela Binnaz’ın Efe Ahmet’e
karşı olan rabıtasının sebebi, mahiyeti, kuvveti vazıh olarak
anlaşılmıyor; nitekim onun Hamza’yla münasebetini de pek
müphem olarak öğreniyoruz. Acaba ilk mülâkatı müteakip,
kahvede yaralanıncaya kadar ne kadar zaman geçti, aralarındaki
rabıta ne kadar ilerledi? Meçhul! Sonra üç gün içinde nasıl o kadar
samimi ve laubali oldular? O da meçhul! Binnaz öyle görünüyor ki
Ahmet’i kurtarmak için kendini ona teslim etmiştir; öyleyse nasıl
oluyor da Faika’yla konuşurken kendi ruhunda Hamza’ya karşı
yeni bir şey duyduğunu itiraf ediyor? Böyle bir rabıtanın üç gün
içinde doğup, kuvvetlenip meydana çıkması, hakikaten bir
tılsımla kâbil olabilir. Bütün bunlardan başka, Hamza’nın
Binnaz’a kulaktan âşık olması ve karda kışta kalkıp İstanbul’a
gelmesi de çok musanna bir şeydir. Nitekim kıskanç, ateşîn
Efe’nin en sonraki ulvi feragati gibi, daha ilk perdedeki bedbin
sevda telakkisi de çok itiraz edilebilecek bir mahiyettedir. Bence,
81
bu üç şahsiyet arasında en muvaffakiyetsizi Efe Ahmet’tir.
Hâlbuki bu yeniçeri âşığı çok canlı, muvaffakiyetli bir surette
yaşatılabilirdi. Binnaz hatta Hamza Bey, bütün kusurlarıyla
beraber ondan daha muvaffakiyetle gösterilebilmiştir. Faika’ya
gelince, ikinci planda olan bu kadın, diğer üç simadan daha vazıh
ve daha canlı olarak yaşamaktadır.
82
İşte şu kısa izahat gösteriyor ki Binnaz’da dikkatsizlik ve
ihtimamsızlık eseri olarak bu gibi birtakım kusurlar vardır. Lakin
bunlara rağmen buna muvaffakiyetsiz bir eser diyemeyiz. Hele
bizim temaşa edebiyatımızdaki sair mahsullere bakınca, Yusuf
Ziya Bey’i muvaffakiyetinden dolayı tebrik etmek zaruridir. Lisan
ve nazım itibariyle yalnız taktilerini muhaverenin icabatına
uydurmuş olmamaktan başka hemen hiçbir kusuru bulunamayan
bu eseri millî edebiyat cereyanının temaşa âleminde yeni bir
muvaffakiyeti gibi telakki edebiliriz; çünkü suniliği sahnede
büsbütün sırıtan aruz veznini temaşa hayatından kati surette
kovmak, ancak bu gibi mahsullerle kâbil olacaktır. Yusuf Ziya Bey,
bundan sonra yazacağı manzum piyeslerde bu ilk eserindeki
kusurlardan kurtulmaya ciddi ve ihtimamlı bir surette çalışırsa,
temaşa hayatında açtığı bu mühim mücadeleden şüphesiz büyük
bir muvaffakiyetle çıkabilir.
2
Faruk Nafiz, “Türk Sahnesinde Mevzun Piyesler”, Musavver Tiyatro Temaşa, S.
205, 1 Mart 1336, 5 Nisan 1919, s. 14-15.
83
bulunsun ve bununla da zevkini tatmin edemeyerek yeni bir
vezin icadına çalışsın. Fakat teşekkür olunur ki bu üçüncü
büsbütün ortadan kalktı ve meydanda iki mesele kaldı: Aruz,
hece.
84
dolayı piyesi temsil eden sanatkârların vazifesi yalnız sahne
üzerinde manzume okumaktan ibaret kalır. Halit Fahri, Baykuş’un
temsilinde kuvvetle deveran eden bu iddiayı tekzip etmek için o
zaman henüz başladığı İlk Şair’ini gösteriyordu. Bugün
muvaffakiyetle nihayete eren bu güzel eser, maatteessüf
muarızlarının eline yeni bir silah daha verecektir zannındayım.
En nefis şiir parçalarını ihtiva eden, renkten, rayihadan, ziyadan
ibaret bu güzel eserdeki musiki Halit Fahri’yi iklim iklim
dolaştırmıştır. Hatta o kadar ki bu müstesna şair -Şehrazat’ı belde
zannettiği gibi- havai fişeklerin icat edilmiş olduğu, rübapların
çalındığı, melikelerin, nedimelerin terennüm ettiği bir zamanda
henüz ilk şairi yetişmemiş gösteriyor. Şiir duyulmayan bir ülkede
nasıl rübap çalınır ve melikeler nasıl teganni eder? Hususiyle
böyle kurûn-ı ahîrede? Görülüyor ki bir vezin şairin idrakini bir
çocuk gibi sevk etmek kudretini gösteriyor ve eseri daima
lüzumundan fazla temdit ediyor. Bize kalırsa aruz ile güzel
komediler yapılabilir, zira ne kadar imtidat ederse etsin,
komediye şiirden ziyade nükte getireceği için ne halktan
muayyen bir zümreye hitap etmiş olur, ne de mümessiller yalnız
şiir okutmak vazifesi tahmil eder. Aruzun ahengi, hususiyle
bugünkü vezinlerin almış olduğu şekil iddiamın iki büyük
istinatgâhıdır.
85
fevkalade şayan-ı hayret ve şayan-ı takdirdir. Belki bu eser çok
güzel değil, hususiyle umduğumuz, beklediğimiz
mükemmeliyette değil. Mamafih her şeyin ilki ne kadar fena
olursa olsun yine nazar-ı dikkati celp eder. Binnaz da böyledir. Şiir
tarzında okumak şartıyla yirmi dakikada biten, en büyük ruh
tahlillerini iki beyitte ikmal etmek harikasını gösteren, kanlı bir
mücadeleyi küçük bir muhavere inşadına lüzum görmeden tasvir
eden, bu noksanlarına rağmen ehemmiyetli bir sanat eseri olan
Binnaz, bize sahne için hece vezninin daha munis olduğunu ispat
etti. Mamafih iptidai ve natamam bir surette… Bununla beraber
layık olduğu takdirlere mazhar olmuştur.
Faruk Nafiz
BİNNAZ’IN TEMSİLİ3
Darülbedayi heyet-i temsiliyesi iki haftadan beri Binnaz’ın
temsillerine devam ediyor. Halk Binnaz’dan memnun kaldı.
Matbuata gelince o da genç şairin kusurlarını meskut
3
Mim, “Binnaz’ın Temsili”, Büyük Mecmua, S. 7, 8 Mayıs 1335, s. 111-112.
86
geçmemekle beraber, heyet-i umumiyesi itibariyle hüsn-i kabul
gösterdi. Binnaz için yazılan tenkitlerin hemen hepsi, Yusuf Ziya
Bey’in lisanına hâkim bulunduğunu, sahnede hece veznini iyi
idare ettiğini teslim ediyorlar. Kusurlara gelince, matbuat
Binnaz’da mühime tarih hataları kaydediyor. Vakit’te yazılan bir
tenkitte eşhasın tekellüm ve tahassüs tarzları itibariyle bugünün
adamları olduğu, sözler ve düşüncelerinin piyesin zaman-ı
cereyanı için kâbil-i tasavvur olamayacağı söyleniliyor. Zaman
muharriri de tarih nokta-i nazarından Binnaz’ı muvaffakiyetli bir
eser bulmuyor. Bu gibi eserlerin eski bir devri bütün
hususiyetleri, âdetleri, zevk ve düşünceleriyle ihya edemeseler
bile hiç olmazsa bir mazi kokusu verecek bazı hususiyetleri olması
lazım geleceğini, Binnaz’da bunların mevcut olmadığını
kaydediyor.
87
müşabehet kaydediyor. Binnaz’ın istenildiği derecede millî bir
eser olmadığını, ecnebi tesirinden masun kalamadığını görmek
bizce az çok inkisar-ı hayali mucip oldu ki bunun için şaire
teşekkür etmeyeceğiz. Vakıa Korney [Corneille], Rasin [Racine],
Molyer [Moliére] gibi insanlığın belki bir daha emsalini
göremeyeceği temaşa dâhileri de eserlerinin mevzuunu eski
Yunan ve Latin edebiyatından almışlardır. Fakat herhâlde yeni
roman gibi yeni temaşa da bâkir mevzular istiyor.
88
edildiği zaman münekkitler Bizans İmparatoriçesinin fakir bir
evde çatal ile yemek yemesine itiraz etmişlerdi. O tarihte çatalın
Bizans’ta kullanılıp kullanılmadığı meselesi hakkında uzun
münakaşalar cereyan etmiş ve buna muharrirden en büyük tarih
ulemasına kadar birçok kimseler karışmıştı. Bizim
tiyatrolarımızdan böyle ihtimamlar istemek gülünç olur. Fakat
dekor ve mizansende herhâlde tarih endişesini biraz daha fazla
hâkim görmek isterdik.
89
Artistler Binnaz’ın temsilinde çok gayret ve hüsn-i niyet
gösterdiler. Fakat buna rağmen sahneye tam bir hayat ve hararet
vermeye muvaffak olamadılar. Güzel telaffuz gayreti onları fazla
meşgul ediyor, tavırlarındaki tabiatı, savletlerindeki ateş ve
heyecanı sekteye uğratıyordu. Tiyatrodaki inşat, sahnede
manzume okumaktan çok farklıdır. Nazım ahengini tiyatroda
mümkün olduğu kadar tekellüm ahengine yaklaştırmak lâzımdır.
Hâlbuki artistler fazla gayretleriyle tecvit ve secâvend dersi alan
talebe-i ulûm efendilerini andırıyorlardı.
Mim
90
MANZUM BİR MİLLÎ PİYES4
Akından Akına şairi Yusuf Ziya Bey’in Binnaz isminde bir
manzum piyes yazmakla meşgul olduğu işitiliyordu. Temâşâ
mecmuasının son nüshasında eserin bittiğine dair bir havadis
görüldü. Temâşâ hayatımızın büyük küçük bütün şuûnundan
karilerimizi haberdar etmeyi vazife bildiğimiz için eser hakkında
biraz malumat vermeyi mevsimsiz görmedik. Eserin birkaç nokta-
i nazardan ehemmiyeti vardır. Evvelâ millî bir piyes tecrübesidir.
Adaptasyon ve millî eser meselelerinin tiyatroyu sevenleri çok
meşgul ettiği bu sıralarda ortaya bu yolda tecrübeler koymak
ezbere mütalaalar yürütmekten elbet daha faydalıdır. Binnaz’ın
ikinci ehemmiyeti hece vezniyle yazılmış ilk manzum piyes
olmasıdır. (Nesteren için artık mürur-ı zaman vâki olmuştur.)
Eserin tarihî olması da ona ayrı bie ehemmiyet vermektedir.
Tarihî piyesleri pek az severim, manzum piyeslerden mensur
olanlar kadar zevk almam, bahusus hece vezni gibi ahenk ve
musikisine daha kulağımı iyice yatıramadığım bir nazım olursa…
Binaenaleyh Binnaz’ı yarım bir düşmanlıkla okumaya başladım
fakat buna rağmen sonunda onu sevmekten kendimi men
edemedim. Binnaz’ı terütaze bir eser buldum. Genç bir fidan ki
belki daha istediğimiz kadar inkişafı, yaprağının yeşili, çiçeğinin
4
Reşat Nuri, “Manzum Bir Millî Piyes”, Reşat Nuri Güntekin’in Tiyatro ile İlgili
Makaleleri, haz. Kemal Yavuz, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1976, s. 565-
574.
91
pembesi yok. Fakat istikbal için ümitle dolu sahneye çıktığı zaman
nasıl görünecek? Bunu şimdiden kestirmek kolay olmaz sanırım.
92
“Yâdıyla çalkandı bu yıl Sâdâbâd
Peşinden yükseldi binlerce feryâd
Her akşam mehtabı bekler gibi
Yollarda titredi yüz gencin kalbi
Gönüller hazana döndü aşkından
Kaç kerre hançerler sıyrıldı kından”
93
Dün gece soğuktan nefesim durdu,
Yolda atım öldü, yürüdüm yaya
Tâ… Tuna boyundan geldim buraya.”
94
Tafsilatıyla bildiğimiz hikâyeyi bir de Efe Ahmet’in ağzından
dinletmek sahne usulüne muvafık değildir.
“Birinci Yeniçeri
İkinci Yeniçeri
Birinci Yeniçeri
95
Rüzgâra kapıldı koca sefine.
Eğlence yüzünden unuttuk dini!...
İkinci Yeniçeri
96
Üçüncü perde eserin en canlı kısmıdır. Efe idama mahkûm
edilmiştir. Hamza Bey kendini ölümden kurtaran adamın kendi
yüzünden ölmesine seyirci kalmayı gençliğine yediremiyor.
97
niçin böyle serbest serbest “Binnaz” diye bağırdığını soruyor.
Binnaz yalan söylemek, tevil etmek istiyor. Fakat yeniçeri onun
sözlerine ve hâline bakarak müebbeden elden çıktığını
anlamıştır. Efe çok müşkül bir mevkidedir. Bir kere Binnaz’ı
elinden almışlardır. Sonra aşkını çalan elden af fermanını almak
ve onun minneti altında yaşamak lâzım gelecektir. Yeniçeri en
kanlı tehevvürlerinden daha korkunç bir sükûn ile fermanı alarak
mumun alevine tutuyor, sonra bir koyun mazlumluğuyla
kendisini almaya gelen yeniçerilere teslim oluyor. Vakanın şekli
ve tarz-ı cereyanı, şahısların tabiatı, hisler ve temayüller
arasındaki mücadele (conflit)nin nevi itibariyle piyes “yeni hâile”
dedikleri cinsten bir eserdir. Dört beş ay evvel genç şairin ilk
müsveddesini görmüştüm. O vakit bu üçüncü perde büsbütün
başkaydı. Efe Ahmet’i siyaset meydanına getiriyorlar, Binnaz
onun affını istihsal için beyhude yere İbrahim Paşa’nın ayaklarına
kapanıyor. Nihayet Patrona Halil İsyanı’nın çıkması yeniçeriyi
ölümden kurtarıyordu. Eserin bu birinci şeklinde Efe Ahmet ile
Hamza Bey arasında -o mahut kavgadan başka- hiçbir münasebet
bulunmuyordu. Sonuna kadar yeniçeriye sadık kalan Binnaz’da
da hiçbir fârık-ı sanat görünmüyordu. Eserde hissiyatın
taarruzundan çıkan deruni bir âmilden gelen hiçbir hareket
yoktu. Vaka birtakım tesadüflerin suni bağlarıyla birbirine
bağlanmış parça bohçasıydı. Binnaz ile Ahmet sevişirken araya
tesadüfen Hamza Bey giriyor, Ahmet’le Hamza tesadüfen kavga
ediyorlar, Ahmet ölüme mahkûm oluyor ve tesadüfen çıkan bir
isyan piyesi nikbin fakat adi neticesine vardırıyordu. Yusuf Ziya
98
Bey ikinci mazbut şekli bulmakla sanatında mühim bir terakki
adımı atmış, evvelce vakaları dizmek suretiyle hayat vücuda
getirmeye çalıştığı halde, sonra hayattan çıkan vakalarla
mevzuunu canlandırmıştır. Evvelce tamamıyla haricî olan vaka
âmilleri yerine şair sonradan irade ve hissiyatı ikame etmiştir.
Yalnız muharrir ikinci şeklin icap ettirdiği tadilatı yaparken
birincisine ait bazı tafsilatı çıkarmayı veya değiştirmeyi
unutmuştur. Mesela yeniçerilerin yukarıya bir kısmını
naklettiğimiz şikâyetlerini ancak Patrona vakasına bir hazırlık
olmak üzere kabul edebilirdik. Binaenaleyh isyan kaldırıldığı gibi
onun da değiştirilmesi lazım gelirdi. Karakterlerde de kâfi bir
vuzuh ve yekparelik göremedim. Mesela Efe Ahmet’in birinci
perdedeki mağrur ve sakin feragati birbirini tutmuyor. Mamafih
karakterler hususunda şairin şayan-ı takdir ihtimamları da
vardır. Efe Ahmet Hamza’nın hançerini gösterirken:
“Binnaz
Ne güzel
Fâika
Kabzası yakutla inci
Ahmet
Çeliği belki dünyada birinci”
99
nokta da bazı sahnelerin içinde yer yer boşluklar ve eksiklikler
bulunmasıdır. Bir şiir, bir hikâye yazarken bunları düşünmeye
lüzum görmeyiz. Çünkü hayalimiz o eksiklikleri itmam edebilir.
Mesela bir roman yazarken odaya giren bir adamın niçin geldiğini
doğrudan doğruya yazabiliriz, fakat tiyatroda o adamın bahse
taalluku olmayan ilk sözlerini falan da kaydetmeye mecburuz.
Çünkü bunu sahnede bir aktör temsil edecektir. Dört aylık bir
zaman içinde eserine böyle tanınmaz bir şekil vermeye muvaffak
olan Yusuf Ziya Bey’in bir kere daha mevzuunu elden geçirirse
daha güzel ve mazbut bir şekle sokacağını ümit ederiz.
100
SANAT ÂLEMİNDE BİNNAZ5
Yusuf Ziya Bey’in Binnaz adlı piyesi yakında neşrolundu;
geçen hafta Darülbedayi’de temsil edildi; kaç zamandır da
etrafında birçok mütalaalar yürütülüyor.
5
Güzide Osman, “Sanat Âleminde Binnaz”, Şair Nedim, S. 13, 24 Nisan 1335, s.
205-206.
101
manzum bir dramı vardır. Orada vaka On Üçüncü Louis
zamanında geçer, Marion de Lorme, ismi tarihlere geçmiş bu
meşhur fahişe, Didier namındaki âşığı ile beraber Belva dedikleri
bir yerde münzeviyâne sevda günleri geçirmektedir. Aşk
kahramanı asilzade, Hugo’nun canlandırdığı romantik bir genç
Gaspar dö Saverny de Marion’un meftunlarındandır ve Belva’da
bir gün birbirlerine tesadüf ettikleri zaman, fahişenin füsunu
karşısında bayılan bu gencin nazarlarına Didier tahammül
edemiyor. Ertesi günü delikanlı sokak ortasında kılıçla düello
ederken yoldan geçen karakol bastırıyor, Saverny yalandan yere
ölü gibi düştüğü için Didier’yi yakalayıp götürüyorlar. O asırda ise
Kardinal Richelieu düelloyu idam cezasıyla men etmişti.
102
İşte mesela Fuat Bey’in de şâyan-ı dikkat bulduğu bir
vakanın sebebi meydana çıkıyor: Binnaz devri gibi, en büyük
cinayetlerin bile bazen kim vurduya gittiği bir sırada bir
yeniçerinin Hamza Bey’i kolundan hafifçe yaralaması nasıl oluyor
da idamı istilzam ediyor?
103
birçok kusurları bulunduğunu fakat bunların manzum bir
tiyatroyu bizde birinci defa olarak telif edebilmek şerefine
bağışlanması icap ettiğini söyleyenler oldu. Lakin edebiyatımız
namına bir inkisara uğradığımıza pek müteessirim; ne çare ki bu
üç perdelik facia bir telif olmadıktan başka iyi, muvaffakiyetli
adaptasyon bile değildir. Marion de Lorme’un ismi Binnaz, Didier
Efe Ahmet, Gaspar de Saverny Hamza Bey yapılmaya çalışılmış;
fakat On Üçüncü Louis devri Richelieu’nun kanunları hiçbir
zaman Ahmed-i Sâlis saltanatı ve yeniçeri yasağı olamamıştır.
Binaenaleyh muhterem şairi eserinin nazım nokta-i nazarından
kıymeti itibariyle mütalaaya rücu etmek mecburiyeti hâsıl olur;
bu ise ayrıca tetkik edilebilir.
Güzide Osman
6
Faruk Nafiz, “Sanat Âleminde Binnaz”, Şair Nedim, S. 14, 1 Mayıs 1335, s. 221-
222.
104
noksanlar sahnede temsil edildiği gün bariz bir surette göze
çarpıyordu, vakanın esasını, birçok makale ve tenkitlerde hulasa
edilmesine rağmen, bir kere daha gözden geçirelim: Tuna Beyi
Mahmut Paşa torunu olan Hamza, İstanbul’da Binnaz isminde bir
afetin şöhretini işitiyor, payitahta koşuyor. Gece haydutlar
yolunu kestiğinden Hamza onlarla yalnız başına mücadeleye
mecbur oluyor. Kuvvetten kesildiği bir sırada imdadına bir
yeniçeri yetişiyor ve kendisini kurtarıyor. Karanlıkta yüzünü fark
edemediği kahramana Hamza teşekkürle beraber murassa bir
hançer veriyor. En nihayet Binnaz’ın evini sorarak buluyor.
105
fermanını alarak Binnaz’ın evine dönünce firari Efe Ahmet’le
karşılaşıyor. Efe Ahmet rakibinin elindeki af fermanını, mumun
alevine tutuyor, sevgilisini elinden alan bir gencin minnetini
taşımaktansa ölmeyi daha şerefli görerek kendisini tutmaya
gelen cellatlara teslim oluyor.
106
sıra tevkif eden manialar ihdasına set olamamıştır. Bu da Yusuf
Ziya Bey’in aynı heyecanı kendisinde hissetmesinden husule
gelmiştir diyebiliriz.
107
lüzumsuz bir harekettir. Zeki bir dimağın mahsul-i tertibi olan
son perde ile Marion de Lorme arasında bir münasebet göstermek
her halde bitaraf bir tetkik eseri değildir. Hatta bunu eserdeki
gayr-ı tabiiliklerle keşfetseler bile, biz Güzide Hanım’dan böyle
kati makalelerden ziyade zarif neşideler bekleriz.
Faruk Nafiz
108
BİNNAZ7
Darülbedayi’in Baykuş’tan sonra ikinci manzum piyesi.
7
Kemal Emin, “Binnaz”, Musavver Tiyatro Temaşa, S. 16, 1 Mayıs 1335, s. 2-3.
109
boyundan İstanbul’a gelişi, atı ölmek, yaya yürümek, hücuma
maruz kalmak gibi mehâlike giriftar oluşu o zamanda görülmüş
şeylerden değildir. Hamza Bey’in kıyafeti, elbisesindeki sadegî,
eslihasının adiliği, etvâr-ı umumiyesi bir Tuna beyzadesi
olmaktan ziyade zengince bir kasap oğluna benziyordu.
110
doğru olabilir. Sahneler lüzumundan pek fakir idi. İşret levazımı
hâl-i hazırın koltuk meyhanelerini andırıyordu. Eliz Hanım ile
Onnik Efendi’den başka sahnevi bir inşâda malik kimse yoktu.
Hele eliz Hanım her nevi âsarda yüksek bir kudret-i temsile
göstermekle şâyan-ı tebriktir.
Kemal Emin
8
İbrahim Necmi, “Temaşa Tenkidi: Binnaz”, Vakit, S. 532, 21 Nisan 1335.
111
Faika’nın şan ve servet hırsına müstenit nasihatlerine rağmen
seviyor. Tuna valilerinden birinin genç ve kahraman hafidi
Hamza Bey Binnaz’ın şöhretine kulaktan âşık olarak İstanbul’a
gelmiş; yolda bir taarruza uğrayarak, ismini ketm eden bir
yeniçeri tarafından kurtarılmış. İkisi de aynı kadına meftun olan
bu iki genç arasında bir kavga çıkıyor; Hamza kendisini kurtaran
yeniçeriye hediye ettiği hançerle yaralanıyor; Ahmet de idama
mahkûm oluyor. Hamza, Binnaz’ın visaline nail olduktan sonra,
dedesiyle huzur-ı şahaneye çıkarak Ahmet’in affına ferman
alıyor; fakat mert ve kıskanç Ahmet, fermanı yakarak kendini
cellatların ellerine teslim ediyor.
112
Tuna yalılarında duyulmak pek müsteb’addır. Hele kulaktan âşık
olmak, bu aşk ile İstanbul’a kadar gelip sellemehüsselâm hareme
girmek ne o devirde, ne de diğer bir zamanda kolaylıkla kabul
olunabilir hallerden değildir. Bilmem muharrir Hamza’yı
Binnaz’ın eski mecluplarından biri olarak temsilde ne mani
görmüştür?
113
Benim fikrimce, Binnaz şahsiyeti, mevzu müşabehetinin
hatırlattığı Victor Hugo’nun Marion de Lorme’u gibi, levs-âlûd bir
gönülde hakiki bir aşkın feyzini gösteren bir timsal olmalı, hiçbir
vakit Hamza’ya fazla bir meyil göstermemeliydi. Ahmet’in
mahkûmiyetini izah için de vaka Ahmed-i Sâlis devrinden ise,
mesela Murad-ı Rabi devri gibi kahhar ve yeniçeri tepelemek için
vesile-cû bir devirde geçmeliydi. Hamza Binnaz’ı eskiden tanımış
ve kendisi de İstanbul’ca tanınmış bulunmalıydı ve Ahmet’le
münazaası kendi taraftarları arasında geçerek hariç olanlar
tarafından hükümete verilmeliydi. Şahsiyetleri müphemliğinden
ve tenakuzdan kurtarmak ve vukuatı mantıki kılmak için böyle
bir ıslaha şiddetle ihtiyaç var.
114
Güya devrin halini iyice göstermek arzusuyla ikinci
perdenin başında tasvir edilen yeniçerilerin mükâlemesi, bilakis
eserin vahdetini bozuyor. Reşat Nuri Bey, ilk yazılışında piyeste
1134 ihtilaline ait bir kısım da bulunduğu halde, sonradan
çıkarıldığını yazmıştı; zannederim ki bu mükâleme de bizi o
ihtilale hazırlamak için yazılmış olmalı. İhtilal mevzudan hariç
kalınca bu kısım da lüzumsuz bir yama gibi kalmış. Hususiyle o
devirde terakki ve teceddüt düşmanı olan yeniçerileri hamiyetli,
dindar, vatanperver göstermek gibi -şüphesiz muharririn de
inanmadığı- yanlış bir telakkiye de sebep olan o muhavereyi
başka bir şekle sokmak müreccah olur zannederim.
115
olmaktan biraz uzaktır. Ziya Paşa’nın, Ahmet Refik Paşa’nın
parmak hesabı tercümeleri ise maatteessüf oynanmamıştır.
116
düşüyor, bu suretle veznin ruhuna nüfuz edemediğini
gösteriyordu. Rolüne lazım olduğu kadar ihtiyar da olamamıştı.
Günden güne terakkileriyle ümitler uyandıran bu yeni sahne
yıldızlarına bu hususta biraz daha rehberlik lazımdır.
İbrahim Necmi
117