Professional Documents
Culture Documents
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ESKİÇAĞ DİLLERİ VE KÜLTÜRLERİ
(LATİN DİLİ VE EDEBİYATI)
ANABİLİM DALI
Ceyda Üstünel
Tez Danışmanı
Doç.Dr. Gül Özaktürk
Ankara-2007
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ESKİÇAĞ DİLLERİ VE KÜLTÜRLERİ
(LATİN DİLİ VE EDEBİYATI)
ANABİLİM DALI
Ceyda Üstünel
Tez Danışmanı
Doç.Dr. Gül Özaktürk
Ankara-2007
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ESKİÇAĞ DİLLERİ VE KÜLTÜRLERİ
(LATİN DİLİ VE EDEBİYATI)
ANABİLİM DALI
S.NO
ÖNDEYİŞ i
GİRİŞ 1
Euripides ve dönemi 1
Seneca ve dönemi 25
I. BÖLÜM 37
Medea Öyküsü 37
SONUÇ 196
KISALTMALAR 201
ÖZET 203
II
ABSTRACT 204
KAYNAKÇA 205
i
ÖNSÖZ
tarafından aynı konuları işleyen yapıtların verilmesidir. Bu gelenek, yavaş yavaş gücünü
kaybetmesine karşın, 19. hatta 20. yüzyıla kadar devam etmiş, farklı yazarların kaleme
geleneğin amacı, aynı öykülerin işlenişi için çeşitli açılardan yeni ve farklı olasılıklar
aramaktır; öteki yazarlardan bir adım daha ileri gidebilmektir. Böylece aynı konu,
değişen zamanın koşulları, toplum ve seyircinin zevki, yazarın amacı ve düşünceleri gibi
çeşitli etkenler uyarınca farklı özellikler kazanmaktadır. Nasıl yeni bir buluş değişik
bulunmuştur.
Klasik geleneğin bu özelliğinin en çok görüldüğü yazın türü ise hiç kuşkusuz
tragedya olmuştur. İ.Ö 5. yüzyıldan başlayarak yazarlar aynı adı taşıyan birçok oyun
Danaidler, Alkestis ve Fenikeli Kadınlar adlı oyunları vardır. Antigone ile Elektra
gelinceye değin yine aynı konulu tragedya yapıtları verilmiştir. Buna verebileceğimiz en
güzel örnek ise hiç kuşkusuz Euripides’in Medea adlı oyunudur. İlk dönem Roma
Heroides adlı yapıtındaki Medea-Iason mektubunun yanı sıra, Medea adını taşıyan bir
tragedya oyunu da yazdığını biliyoruz. Ars Amatoria adlı yapıtının üçüncü kitabının
Medea adlı oyun Seneca’nın yapıtıdır. 17. yüzyıla baktığımızda Fransız dramasının en
büyük yazarlarından biri sayılan Pierre Corneille de Medea adlı bir oyun yazmıştır.
Bunun yanı sıra yazar, Herakles ve Andromakhe adlı oyunlar da vererek geleneği
sürdürmüştür. Ayrıca yine bu dönemin önemli yazarlarından biri olan Jean Racine’nin
de Andromakhe ve Phaedra adlı iki oyunu vardır. Örneğin, 19. yüzyılda Johann
Wolfang Goethe Iphigenia Aulis’te adını taşıyan bir oyun ve Prometheus adını taşıyan
bir şiir, 20. yüzyılda İrlandalı roman yazarı James Joyce ise Odysseus adında bir roman
yazmıştır.
yapıtını birebir taklit etmemiştir. Zaten taklit etmiş olsalardı, bugün onlardan ve
yapıtlarından bahsetmenin bir anlamı kalmazdı. Yapıtın, özgün olabilmesi için yazarlar
bazı konularda oyunlarına yenilikler getirmiştir. Dil, içerik, kurgu, karakter gibi öğelerde
Tezimizde, aralarında beş yüzyıl gibi büyük bir zaman farkı olan, farklı bir
toplum ve kültür ortamı içinde yetişmiş ve farklı seyircilere hitap etmiş iki yazar,
Euripides ile Seneca’nın Medea ve Troyalı Kadınlar adlı aynı konulu yapıtlarını, bu
iii
öyküler üzerine genel bir bilgi verdik. Yazarların bu öyküleri nasıl işlediklerinden ve
bölüme ayırarak yaptık. İlk bölümde oyun planlarını karşılaştırdık, teknik ve kurgu
serileri kullanılmış, tezin son kısmında verilen kısaltmalar listesini oluşturmak için
Tezimi hazırlarken her türlü konuda bana yardımcı olup yol gösteren
benden yardımlarını esirgemeyen Sayın Prof. Dr. Mehmet ÖZAKTÜRK’E teşekkürü bir
borç bilirim.
Ceyda ÜSTÜNEL
GİRİŞ
EURIPIDES VE DÖNEMİ
Euripides, İ.Ö 455’te başlayıp 406’da biten, elli yıllık sanat hayatı boyunca, bir tanesi
ölümünden sonra olmak üzere toplam beş birincilik kazanabilmiştir. Doksan oyun yazan
ve yirmi iki kez koro alan1 bir yazar için beş birincilik, iki şekilde yorumlanabilir:
onlar gibi tragedya geleneğine uygun oyunlar sahnelememişti. Bu iki yorum da bizleri
doğru sonuca çıkartmıyor. Nedeni ise şudur: İ.Ö 4. ve sonraki yüzyıllara baktığımızda
Euripides, oyunları yeniden en çok sahnelenen ve adından en çok söz edilen kişi olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bugün ise, ardında en fazla oyun bırakan2 tragedya yazarı
sürekli etkiyi yapan Yunan yazarı3 olduğu düşünülüyorsa, Euripides’in kazandığı beş
anlaşılamadığını gösterebilir. Bunun nedenlerini daha sonra ele alacağız. Şimdi, yazarın
hayat öyküsüne bir göz atmak, onu tanıma açısından yararlı olacaktır.
1
İ.Ö 5. yüzyılda Atina’da tragedya yarışmasına katılacak yazarlar görevlendirilen bir arkhon tarafından
seçiliyor ve yazarların oyunlarını sahneleyebilmelerine maddi anlamda yardımcı olmaları için şehrin
zengin yurttaşları arasından khoregoslar seçiliyordu. Koro almak deyimi, ön seçmeleri geçerek, yarışmaya
katılma şansını elde etme ve maddi destek alma anlamına gelmektedir.
2
Günümüze yazarın biri şüpheli bir ise satir oyunu olmak üzere toplam on dokuz, Aiskhylos ve
Sophokles’in ise yalnızca yedişer oyunu ulaşmıştır.
3
J. Latacz, Antik Yunan Tragedyaları, çev, Y. Onay, Mitos Boyut Yayınları,2006, s. 235.
2
Euripides söylentiye göre, Salamis Savaşı’nın patlak verdiği günde4 ( İ.Ö 5 Eylül
480), Marmor Parium’a göre ise İ.Ö 484 yılında doğmuştur. Modern araştırmacılar, İ.Ö
484 yılını daha güvenilir bulmaktadır. Üç tragedya yazarını da bir şekilde Salamis
belli ki, Euripides’i karalamaktı. Ne var ki, yazar köklü bir aileden gelmeydi7.
dans eden soylu Atinalılara içki sunduğunu aktarır. Bu durum yazarın ailesinin, şehirde
Atina’da özel kütüphaneye sahip çok az kişilerden biri olması8 ve tragedya yazabilecek
bilgi ve donanıma sahip olabilmek için eğitim almış olması, yazarın köklü bir aileden
eriştiği bir dönemde geçer. Atina, Kleisthenes gibi bir demokratı, Themistokles gibi ileri
görüşlü bir devlet adamını ve Perikles gibi İ.Ö 5. yüzyıla damgasını vuran, çok yönlü,
4
Plut., Mor.p 717C. Suid., epsilon 3695. Vita, II. 2.4. Diog. Laert., II, 45.
5
Söylenceye göre, o zaman 45 yaşında olan Aiskhylos Salamis Savaşı’nda savaşmış, 15 yaşında olan
Sophokles, zafer kutlamalarında gençler korosunu yönetmiş, Euripides ise savaşın başladığı gün dünyaya
gelmiştir.
6
Aristoph., Kurbağalar, 840.
7
Suid., epsilon 3695.
8
Aristophanes bu duruma atıfta bulunur, bkz. Aristoph., a.g.e, 1409.
3
usta bir devlet adamı ve askeri görmüştü. Artık Atinalılar, Attika Delos Deniz Birliği
vermeden şehrin bayındırlık işleri için kullanacak kadar Yunanistan’da güç ve söz
sahibiydi. Bu güç sayesinde, sistemli bir şekilde gelişen dış siyaset ve ekonomi,
Atina’nın sosyal hayatına yansımış, Euripides gibi dönemin bilgin, yazar ve sanat
adamlarını etkisi altına alan düşünsel bir uyanışa yol açmıştı. Bir uyanış ya da atılım
öğreniyoruz. Hatta yazarın kurduğu bu yakınlık çoğu yerde, öğretmen öğrenci ilişkisi
olarak tanımlandırılmıştır.
İ.Ö 5. yüzyılda Atina, bir kültür ve sanat merkezi haline gelir. Özellikle, Perslerin
çalışmalarına burada devam etmeyi tercih ederler. Euripides’in hocası olarak anılan
Savaşı’nın başladığı yıl (İ.Ö 431) Atina’yı terk etmiştir. Cicero ve diğerlerinin de dediği
hocası olma olasılığı yüksektir. İyonyalı bir düşünür olan Anaksagoras dinsel bir nitelik
taşıyan güneş, ay, hava ve varlıkların öz maddesini, doğa bilimi ilkelerine göre
açıklamış; bunun yanında evrendeki her şeyi düzene sokan akıl (νους) kavramını ortaya
9
Cicero, Tusc., iii, 30; Vit., Praef. Viii,1. Suid., epsilon 3695.
4
“ Derler ki, Aigospotamoi’a bir gök taşının düşeceğini önceden haber vermiş:
Dediğine göre, taş güneşten önce düşecekmiş. Onun öğrencisi olan Euripides de buna
Benzer bir değinme yazarın, Orestes adlı oyununda da karşımıza çıkar.11 İki kayıp
“ Euripides: Ey Hava, gıdam benim. Ve her zaman dilimi döndüren ilahi güç, ey
deham, ey bana koku aldıran burun deliklerim, ileri süreceğim fikirleri savunmama
yardımcı olunuz.”13
Felsefeci Melanippe’de, gökyüzü ve dünyanın başta bir olduğu, ayrıldıklarında ise her
Anaksagoras, başta bir kaosun var olduğunu kabul ederler. Fakat Euripides, öz madde
olarak her tarafa yayılan hava ve toprağı gösterirken, Anaksagoras maddelerin başta
çokluk ve azlık bakımından sonsuz olduklarını ileri sürer. Bunun yanında, Euripides,
10
Diog. Laert., Ünlü Filozofların Yaşam ve Öğretileri, çev. Candan Şentuna, Kazım Taşkent Klasikler
Yapı Dizisi, 2003, II.10.
11
Eur., Or., 982 v.d.
12
P. Decharme, Euirpides and The Sprit Of His Dramas, The Macmillan Company, 1968, s.28.
13
Aristoph., Kurbağalar, çev. Nevzat Hatko, Milli Eğitim Basımevi, 1946, 892–4.
14
P. Decharme, a.g.e., s. 29.
5
izlerine, Euripides’in iki pasajında rastlarız. İlkinde Euripides aklın, insanların içinde var
olan tanrısal bir madde olduğunu söyler.15 Troyalı Kadınlar adlı oyununda ise, Hekabe,
Zeus’a dua ederken, onu ölümlü insanların aklı olarak niteler.16 Her ne kadar Euripides,
akıldan bahsetse de Anaksagoras’ın öğretisi ile yüzde yüz örtüşen bir akıl tanımı
görmeyiz, çünkü Anaksagoras’ın ileri sürdüğü akıl işlevce tanrılardan da daha üstün
benimsemediğini ve zaman zaman açıkça bu öğreti ile ters düşen fikirler aktardığı aşikâr
Euripides, Anaksagoras’ın yanı sıra, İ.Ö 5. yüzyıl Atina’sında ortaya çıkan sofist
akımın etkisinde kalmış ve anlatılanlara bakılırsa, zamanın önde gelen sofistleri ile
aktarır.18 Ayrıca yine Diogenes’in aktardığına göre, Protagoras Sicilya’ya giderken gemi
kazasında ölünce, Euripides Iksion adlı oyununda bu olaya üstü kapalı işaret etmiştir.19
15
P.Decharme, a.g.e., s. 29, dip. 3.
16
Eur., Tr, 884 v.d.
17
Ayrıntılı bilgi için bkz. P. Decharme, a.g.e., s. 34 v.d.
18
Diog. Laer., ıx. 54.
19
Diog. Laert., ıx. 55.
6
söyleyerek, insanla ilgili her şeyi tartışma konusu haline getirir. Böylece insanın düşünce
geleneklere göre değil, kendi düşüncesine göre ayarlayacaktır. Karar verme kişinin
etkenliği azalır. Düşünce ve yargı gücü (λογος) üstün gelir. Euripides’in kayıp oyunu
Sofistlerin bir başka özelliği, retoriğe verdikleri önemdir. Sofistler para karşılığı
verdikleri derslerde, insanlara kamu ve özel yaşamlarında kendilerini daha iyi ifade
gibi sözler kullanır. Örneğin Hekabe, kendi adını taşıyan oyunda şöyle der:
“ Agamemnon, insanların dili işlerinden daha güçlü olmamalıdır. Eğer kişi iyi
işler yaptıysa, iyi sözler de söylemesi gerekir; kötü işler yaptıysa, sözleri değersiz
Euripides de, Sokrates gibi, boş retoriğin doğurduğu kötü etkiye karşı duyduğu kaygıyı
dile getirerek, güzel lafların sadece ruhumuzu okşadığını, doğru ve gerçek olan şeyleri
yerse de, o zamanki seyircinin ağız tadına uygun ve ilgisini çekecek türde oyunlar
vermek isterken, bu türde bir retoriğe oyunlarında yer vermiştir. Özellikle Peloponnesos
20
P.Decharme, 1968, s. 35.
21
Eur., Hek., 1188 v.d.
22
Eur., Hipp, 486–489.; Med., 580.
7
sanatını anımsatır.23 Daha sonra retoriğin temel alıştırmaları olacak olan contraversiae
ve suasoriae tipi tartışmalar, yazarın oyunlarında sıkça karşımıza çıkar. Örneğin, Troyalı
Atina seyircisi büyük bir merak içinde izlemiştir. Bunun yanında yazar, sofistlerin
retoriği her türlü amaç için bir ikna aracı olarak kullanmalarını kınasa da, haksız bir
durumu haklı çıkartmak zorunda kaldığı sahneler de yazdığı olmuştur. Örneğin, Medea
oyununda, Iason, olan bitenden sonra Medea ile ilk kez yüz yüze geldiği sahnede,
yaptıklarından dolayı ondan utanıp özür dileyeceği yerde, hareketlerini tamamıyla haklı
şekilde reddeder, kendi haklılığını sofistik bir biçimde kıvrak bir zekâ ile ortaya koyar.
Sonuç olarak yazar, sofist akımın ve onun insana odaklı öğretisinin etkisi altında
kalmıştır. Euripides’in o her şeyi araştıran ve sorgulayan doğası ve aynı zamanda insan
tanımıştır.
tiyatroya çok nadir giden Sokrates’in, eğer Euripides’in yeni bir oyunu sahneleniyorsa,
23
P.Decharme,a.g.e., s. 37.
24
Eur., Tr, 914–1059.
25
Eur., Hek., 1129–1151.
26
Eur., Med., 533–575.
8
hiç kaçırmadığını, hatta onu seyretmek için Pire’ye dahi gittiğini aktarır.27 Hatta yazar
ile Sokrates arasındaki ilişki, Diogenes Laertios’un aktardığına göre yakın bir ilişkidir:
Aristophanes’in Bulutlar adlı komedyasında Euripides ile Sokrates arasındaki ilişki yine
gururlanmakta haklı olduğunu, çünkü oyunlarını asıl yazan kişinin Sokrates olduğunu
durumu oldukça abarttıkları da göz önünde tutulmalıdır. Öyle ki, iki adamın felsefe
Sokrates’in bu yönde hiçbir ilgisi yoktur. Dahası, Euripides geleneksel dini eleştirmeyi
ilk yıllarına denk gelmektedir- Euripides ellili yaşlardaydı. Peki, Sokrates’in insan hayatı
soruya kesin bir cevap veremiyoruz ama oyunlarına baktığımızda, belli belirsiz birkaç
27
Var. Hist. ii. 13.
28
Diog. Laert., çev. Candan Şentuna, ii. 18.
29
Diog. Laert., a.g.e. Ayrıca Aristoph., Nub. (birinci), frg. 376.
30
Diog. Laert., a.g.e.
9
değinme karşımıza çıkıyor. Ne var ki, yazarın oyunlarında daha çok karşılaştığımız şey,
Sokrates, Euripides’in bir oyununda erdemle ilgili olarak “En iyisi bunları
rastlantıya bırakmak31” demesi üzerine, ortadan kaybolan köleyi aramaya değer bulup,
erdemin yok olup gitmesine böyle seyirci kalmanın gülünç olduğunu söyleyerek, kalkıp
gitmiştir.32
Örneğin, Hippolytos’ta Phaidra, herkesin doğruyu, içinde onu uygulayacak gücü olmasa
dahi bildiğini söyler.33 Bundan başka yazar, çoğu kez oyunlarında, içgüdü ve tutkunun
çoğu zaman mantığı yıktığını ve kişinin eğitimli olmasının bu durumu düzeltmeye hiçbir
Sokrates’in öğretisinin çok etkisi altında kalmadığını söyleyebiliriz. Belli ki, komedya
yazarları, arkadaşlık boyutunda olan bu ilişkiyi büyütmüş, hiç yaşanmayan bir biçimde
anlatmışlardır.
yaşandığı, eski düşünce ile sofistik kültürün şiddetle çekiştiği bu döneme ayna görevi
Aslında yazar, çağa ayak uydurmaktan daha fazlasını yaparak, değişen bu çağı
31
Eur., El. 379.
32
Diog. Laert., çev. Candan Şentuna, ii.33.
33
Eur., Hipp., 375 v.d.
34
Eur., Med., 1078-1080. El., 367 v.d.
10
Oyunlarını kentin politik kültürüne bir katkı olarak görmekteydiler. Euripides ise, hiçbir
zaman kendini böyle hissetmemiştir. Topluma sorunsal bir nesne olarak bakmış, eleştiri
amacıyla ondan belirli bir uzaklıkta durmayı tercih etmiştir. Sophokles gibi politikaya
etkin olarak katılmamış, günlük politikadan oldukça uzak durmuştur. Özel yaşamı
hakkında çok az şey biliyoruz. Suidas’a göre melankolik, içi sıkılmış ve dünyevi
yaşamdan elini eteğini çekmiş bir kişiydi.35 Oyunlarını Salamis’te denize bakan bir
mağarada yazardı. İki kere evlenmiş, ilk eşi Melito’dan üç tane çocuğu olmuştur:
Euripides36 ise kendisi gibi yazardı. İkinci eşi, Khoirile ya da Khoirine’dir. Anlatılanlara
bakılırsa ilk eşi Melito, Euripides’e sadık kalmamış, yazarın kölesi ve yardımcısı
yakalayamamıştır.
Yazar, İ.Ö 408 yılında Makedonya kralı Arkhelaos’un daveti üzerine Pella’ya
birkaçıdır. Euripides, Atina’ya dönme fırsatı bulamadan İ.Ö 406 yılında Pella’da
ölmüştür. Ölüm haberi Atina’ya ulaştığında, Sophokles sahneye yas giysileri içinde
çıkmıştır.
35
Suid., epsilon 3695.
36
Suidas’ta yeğeni olduğu aktarılır. Suid., a.g.e.
11
arasında sayılan Rhesos37’un, yazarın oyunu olma olasılığı oldukça düşüktür. O halde
elimizde, biri şüpheli, ötekisi satir oyunu-Kyklops- olmak üzere, toplam on dokuz
tragedya vardır. Yazarın oyunları ortaçağa, iki farklı grup el yazmasıyla ulaşır. Hepsi
Fenikeli Kadınlar, Bakkhalar. İkinci grupta ise, skholion içermeyen dokuz oyun
Kyklops. 1300’lü yıllarda Bizanslı bilim adamı, Demetrios Triklinos tarafından bu iki
Aiskhylos’un öldüğü yıl (İ.Ö 455) ilk kez sahne yarışmalarına katılır.
Sahnelediği oyun ise Pelias’ın Kızları’dır. Elimizdeki oyunların çoğunun, ne yazık ki,
sahnelenme tarihlerini verir:39 İ.Ö 438 Alkestis, İ.Ö 431 Medeia, İ.Ö 430 Herakles
Oğulları, İ.Ö 428 Hippolytos, İ.Ö 426 Hekabe, İ.Ö 425 Andromakhe, İ.Ö 424
Yalvarıcılar ( Atina dışında sahnelenmiştir), İ.Ö 417 Elektra, İ.Ö 416 Herakles, İ.Ö 415
37
Oyun, Homeros’un İlyada’sındaki Dolon öyküsünün dramatize edilmiş şeklidir. Bir bütün halinde
bakıldığında, bir tragedyadan çok okul piyesine benzemektedir. Oyunun, İ.Ö 4. yüzyıl ortalarında
yazıldığı ve isim benzerliğinden dolayı yanlışlıkla Euripides’in oyunları arasına karıştığı düşüncesi
yaygındır.
38
El yazmalarının yanına yapıta ilişkin verilen notlara Skholion, onları yazanlara ise yorumcu
denilmektedir.
39
J. Latacz, 2006, s. 244.
12
Troyalı Kadınlar, İ.Ö 414 Ion, İ.Ö 413 Iphigenia Tauris’te, İ.Ö 412 Helene, İ.Ö 410–9
Fenikeli Kadınlar, İ.Ö 408 Orestes, İ.Ö 406–0 (ölümünden sonra) Iphigenia Aulis’te ve
sahnelendiğinde yazar kırk yaşını geçmiş, Medea’yı yazdığında ise neredeyse elli yaşına
gelmişti. Öyleyse bize tam olarak ulaşan oyunların tümü, yazarın orta yaş sonrası
dönemine ait yapıtlardır. Tragedyaları dışında yazarın, Sicilya’da ölen Atinalı erler ve
40
Plut., Nic, 17,4. ve Plut, Alc., 11,1.
13
Gerçekten de yazar, Sophokles’ten birkaç yıl genç olmasına rağmen, aydınlanma çağı
gibi yurttaşlık bilincini yükseltmeye çabalamıştır. Ama çağının sorunlarına her iki
tragedya yazarından da daha çok eğilmiş, yarattığı karakterler aracılığı ile yeni
düşüncelerin sözcülüğünü yapmıştır. Yazarın asıl ilgi konusu insan olmuş, sofistlerin
insanı temel alan mantık yürütme tekniğinden oldukça etkilenmiştir. Sofistlerin değişken
ölçülerle konulara bakış tekniği, bugüne kadar kabul gören yasa ve geleneklerin,
hukukun, günlük yaşamın, kısaca insanı ilgilendiren her şeyin tartışma konusu olmasına
dini gelenekleri işlediği oyunlarda genelde kabul gören bazı durumları ve düşünceleri,
yeni fikirler duymaya pek alışkın olmayan Atina seyircisinin tepkisini çekmemeye
çalışmıştır. Bu işte bazen başarılı olmuş, bazen ise seyircinin tepkisini öyle çekmiştir ki,
ya sahneye çıkıp onlardan özür dilemek ya da sahnelediği oyunu seyircinin isteğine göre
41
Bu oyun Hippolytos’tur. İlk oyunun adı Hippolytos Kalyptomenos, elimizde olan 2. versiyonunun adı
ise Hippolytos Stefanias’dır.
14
“…Bana gelince, Sparta gibi ün salmış bir toprak, vatanım, Tyndereos ise
babamdır. Ama gerçekte doğumum hakkında ortada başka bir söylenti dolaşıyor: Güya
bir gün, Zeus bir kuğu kıyafetine girmiş, kanatlarını çırpa çırpa annem Leda’nın yanına
gelmiş bir kartalın takibinden kaçar gibi görünerek hileyle yatağına girmenin yolunu
Yazar, tanrıların o inanılmaz gücünü işleyen hikâyelerin, aslında onları daha korkunç
oyunda üstü kapalı ima etmektedir. Bazı durumlarda yazar, ortaya eleştirdiği olayla ilgili
sadece bir kuşku atmaz, o olaya neden inanılmaması gerektiğinin açıklamasını yapar.
Örneğin Troyalı Kadınlar’da, Helene, ele geçirilen diğer kadın esirlerle birlikte
Menelaos’u beklerken, kendisini haklı çıkartmaya çalışan bir konuşma yapar. Ona göre,
Aphrodite, Priamos’a kendisini önererek altın elmayı almaya hak kazanmıştır. Asıl suçlu
odur, kendisi ise güzelliğinden dolayı satılmıştır. Hekabe ise, Helene’nin söylediklerinin
doğru olmadığını nedenleri ile açıklar43. Euripides burada güzellik yarışmasının sadece
uydurma olmadığının değil, aynı zamanda böyle bir olayın, tanrıçaların geleneksel
karakterlerine uymadığının da altını çizer. Bunu da öyle ima yoluyla değil açıktan açığa,
42
Euripides, Hel., çev. Vahdi Hatay, Milli Eğitim Basımevi, 1945, 17 v.d
43
Euripides, Tr., 919 v.d.
15
“Hiçbir ölümlü, hatta şairlerin anlattıkları yalan değilse, bir tanrı yoktur ki
kaderin sillesini yememiş olsun. Tanrılar, kendi aralarında, yasalara aykırı birlikler
kurmamışlar mı? Kendileri hüküm sürmek için, babalarını alçakça zincire vurmamışlar
mı?”44
Yazarın asıl anlatmak istediği, tanrıların güçlerini kullanarak yaptıkları kötü davranış ya
fazla eleştirdiği durumlardan biri de, tanrıların aşk uğruna ölümlü kadınların peşinden
şöyle dedirtir:
“Ey gücü yeten Tanrı, bir ölümlü olduğum halde senden üstünüm, çünkü ben
Herakles’in çocuklarına hainlik etmedim. Ancak sen, yatağıma gizlice girip hakkın
Euripides’e göre tanrılara yakışmayan hareketlerden birisi de, onların güçlerini insanlara
44
Eur., Her., Çev. Lütfi Ay, Milli Eğitim Basımevi, 1943, 1313 v.d.
45
Eur., a.g.e., 1335 v.d.
46
Eur., Hipp., çev. Lâmia Kerman, Milli Eğitim Basımevi, 1943, 120.
16
ortaya kuşku atarak dile getiriyordu. Ona göre tanrılar, iyi ya da kötü kişiyi çoğu zaman
ayırt etmekte ve onlara hak ettiklerini vermede adil değildi. Bu, tanrıların dünyayı
Euripides’in o dönemde inanılan dini geleneklere ve tanrı kavramına karşı çıktığının bir
göstergesidir.
şöyle der:
bölümlerine uçabilirdi.”51
Bu düşüncenin tam olarak ne zaman şekillendiğini bilmesek te, belli ki yazar zaman
içinde Zeus’u gökyüzü olarak görmüş ve onu her şeyin özü olarak düşünmüştür.
Khrysippos’tan kalan parçalarda açıkça bütün varlıkların doğumlarını iki ana ilkeye
borçlu oldukları, bunlardan birisinin toprak ötekisinin ise, gökyüzü yani Zeus olduğu
47
Eur., El.,çev. A.Hamdi Tanpınar, Milli Eğitim Basımevi, 1943 583–4. Oenom. Frg. 577.
48
Eur., Or., 418.
49
Bkz. s. 3–4
50
Eur., Tr., 1077–78.
51
Decharme, a.g.e., s. 60 dip. 2.
17
dile getirilir.52 Yazara göre Zeus, doğanın gerekli ve değişmez yasalarını içinde
barındırır:
genel hatlarıyla özetledik. Peki, yazarın tragedyalarında insan nasıl işlenmiş, karakterler
nasıl şekillendirilmiştir?
kişiler olarak değil, normal hayatta görmeye alışık olduğumuz haliyle betimlemeyi tercih
etmiştir. Tragedyalarında insanlar, iyi ve kötü olarak iki zıt gruba ayrılmış bir şekilde
karşımıza çıkmazlar. Kötü insanların da içinde iyi bir taraf olduğu gibi; iyi insanlar da
zaman zaman, yanlış olduğunu bile bile kötülük yapabilirler. Mantığın ve bilginin
gösterdiği yoldan sapan kişilere bunu yaptıran şey de tamamen insana özgü; öfke,
kıskançlık, kibir gibi her insanın içinde bulunabilen ilkel duygular, dürtüler ya da
yazarlar gibi o da, oyunlarının konusunu mit öykülerinden seçmiş olsa da yazar,
karakterini amacı doğrultusunda nasıl işlemek istiyorsa, öyküyü buna uygun olarak
52
Eur., Frg. 839.1
53
Eur., Alk., çev. A.Hamdi Tanpınar, Milli Eğitim Basımevi, 1935, 965.
18
tartışılması için bir araç olmuştur. O halde oyunlarının kişilikleri de günlük yaşamdan
insanlar; bir köle, bir süt nine, dilenci, çocuk, yaşlı, âşık ya da bir barbarla özdeştir.
Yazar belli ki, kendi yaşadığı yaşamın ve gördüğü insanların güncel sorunlarını
anlatmak istemiştir. Gerek doğrudan doğruya toplum ile birey arasında gerekse
toplumsal yaşam içindeki bireyler arasındaki ilişkileri örneğin: kadın ile erkek, baba ile
çocukları, efendi ile köle, Yunanlı ile barbar v.s yeni düşünceler ve gerçekçi bir bakış
açısıyla incelemiştir. İnsan ön planda olunca, yazarın oyunları da daha doğal, gerçekçi
ve anlaşılması kolay bir hale bürünür. Dil sadeleşir, din ve gelenekler sorgulanır,
neden eleştirildiğinin kısa yanıtlarıdır. Yazarı, sadece beş birinciliğe layık gören halk ve
düşünüyordu. Koro, Aiskhylos ile Euripides arasındaki yarışma başlamadan önce, her iki
tragedya yazarını tanıtıcı yorumlarda bulunur Aiskhylos gür sesli, Euripides ise cılız
54
Aristoph., Kurbağalar, 873.
19
“ Öte yandan, ağız içinde işleyip, haset yularlarını her yana uzatan bir dil,
kelimeleri kıyma gibi doğrayarak karşısındakinin ciğerlerinde hayli zahmete mal olan
anlatmaya başlar:
temizlemek, ona hoş gevezelikler çorbası içirerek, onu kısa mısralar ve ak kerevizlerle
zayıflaştırmak oldu.”56
indiriyor, daha farklı olay ve karakter arayışına girmek zorunda kalıyordu. Öyle ki,
Kurbağalar’da Aiskhylos, rakibi ile daha ilk karşılaşmada onu şöyle selamlar:
Aiskhylos: “Düşün bir defa, bu halkı benden nasıl teslim aldığını göz önüne
getir. Onu sana, bugün olduğu gibi, bir soytarı, bir maskara, açıkgöz, ödlek, yurt
ödevinden kaçan bayağı insanlar olarak değil, kahraman, dört arşın boyunda, silah,
55
Aristoph., Kurbağalar, çev. Nevzat Hatko, 815–20.
56
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko, 939–43.
57
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko,.842.
20
mızrak ve kılıç taşıyan, miğferleri beyaz tuğlu, başlıklı, dolaklı ve yedi öküz güçlü olarak
devrettim.”58
Aiskhylos “ … Hâlbuki ben Persler’i temsil ettirdim, gerçek bir şaheser yazarak
yazarı olarak kendilerinin de, bu şairler gibi insanlığa faydalı olmaları gerekliliğini
vurgular:
tapınakların içinde doğurtan, kardeşi kardeşle zina ettiren… Bütün bunlar yüzünden
doldu…”62
58
Aristoph.,. a.g.e., çev. Nevzat Hatko, 1012–7.
59
Aristoph.,a.g.e. ,.çev. Nevzat Hatko, 1026–7.
60
Aristoph., a.g.e. , çev. Nevzat Hatko, 1039–40.
61
Phaidra, üvey oğlu Hippolytos’a, Steneboia ise kocası Proitos’un konuğu Bellerophon’a âşık olur.
62
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko, 1078–81.
21
ki…”63
düzeyine indirmiştir. Aslında yazar, tragedyayı o zamanki yaşam düzeyine indirmiş ama
bulamamıştır.
tartışmaya açıyordu. Sahnede ideal davranışlarda bulunan kişiler yerine, hata yapabilen,
bedensel keyif ve yükselip daha iyi konumlara gelmeyi istememe duygusu yayılmıştı:
“ Dahası var. Sen onlara gevezeliği, kibarca boş laf etmeği öğrettin ve bu hal
güreş meydanlarının boşalmasına sebep oldu. O kibarca boş laflar eden gençlerin kaba
etlerini besledi…”65
63
Aristoph., a.g.e., çev Nevzat Hatko, 969–61.
64
Aristoph., a.g.e., çevç Nevzat Hatko, 1073–4.
22
çıkartarak, Atina halkının mülk sahibi olan kesimini bunları taklide yönelttiği öne
sürülür:
“ Bunun için zenginler artık harp gemileri yaptırmıyor, çullara bürünüp fukara
Önceleri yurttaşların birlik ruhu ve özveri erdemi vardı. Euripides ile artık bu özellikler
kaybolmuş, yerini egoizmin almış olduğu iddia edilir. Peki, böyle bir değer çöküşüne
nasıl gelinmiştir? İddiaya göre dinden uzaklaşma yüzünden. Daha önce de bahsettiğimiz
havaya dua eder.68 Aiskhylos’a göre muhtemelen yazarın bu tutumu kâfirlikten başka bir
şey değildi.69 Peki, kabul edilen dinden sapmanın sonuçları ne olmuştu? Aiskhylos’un
dönemindeki Atina halkı gitmiş, yerine farklı şeyler öğrenen yeni bir kuşak gelmişti.
değiştirmeyi, aşk işlerini, el çabukluklarını, daima tetikte bulunmayı, her şeyi dikkatle
incelemeyi”70
Oysa Aristophnaes için bu, kim ne derse desin halkı mahvetmekti. Aslında bütün bunlar
Euripides’in toplumda çok etken, toplumu değiştirebilecek güçte biri olarak sunan
65
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko, 1070–3.
66
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko, 1064–6.
67
Bkz. s. 3.
68
Aristoph., a.g.e. , 892–4.
69
J. Latacz, a.g.e., s. 256.
70
Aristoph., a.g.e. , çev. Nevzat Hatko, 956–8.
23
şeyleri öğretmekle, deyim yerinde ise artık tiyatroya gelip, dolambaçlı sanat sorunları
üstüne yargıda bulunacak kadar kültürlü ve akıllı bireyler yaratmıştır. Peki, Aristophanes
alçakgönüllülüğün yitimi, bilgi ise her çeşit sıkıntının başıydı.71 Bu düşünce belli ki o
kötü etki göz önünde tutularak şekillenmişti. Koro, Aiskhylos ile Euripides’i
yüreklendirir:
üzerine sorup sual edin, çok ince ve hakimane fikirler yürütün; eğer içinizde, belki
seyirciler bu ince fikirleri anlamazlar diye korku varsa, hiç üzülmeyin. Artık onlar
sandığınız gibi değil, usta asker oldular, ellerindeki kitaplar sayesinde en ağır fikirleri
bile anlayabiliyorlar. Her biri üstün bir ülkü sahibidir ve bu ülküler şu an çok iyi
bilenmiş bir durumdadır. Korkmayınız, seyircilerden yana bir şüpheniz olmasın, onlar
Aiskhylos “…ama iyi şair kötü işleri meydana vurmamalı, insanları kötüye
71
J. Latacz,a.g.e., s. 257.
72
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko, 1100 v.d
24
vardır, hâlbuki büyükleri şairler terbiye eder. Bunun için bizler her zaman iyi şeylerden
bahsetmeliyiz.” 73
göre Euripides açıkça bu yönü hiçe sayacak oyunlar sahneliyor ve halkı yanlış yola
Son olarak Euripides’in dili ve teknik usulü hakkında bir şeyler söylemek
gerekirse; dili sade ve konuşma diline yakındır. Açık, akıcı ve ince bir üslup
Oyunda yazar, önce seyirciye bir karakteri tanıtıyor, o da seyirciye oyunda ne olacağını
Yazar, olay örgüsünü bütün açıklığı ile prologda vermeyi tercih ediyordu. Euripides’in
oyunlarında kullanmayı sevdiği bir başka şey ise, oyun örgüsü içinde karışan olayların,
sonunda tanrıların araya girmesi ile çözülmesiydi. Buna deus ex machina denilir. Bu
Prometheus74 adlı yapıtında Okeanos, Eumenides75 adlı yapıtında ise Athena bu şekilde
oyuna girmişlerdir. Yazar, koro şarkılarına da daha az yer vermiştir. Şarkılar, her zaman
73
Aristoph., a.g.e., çev. Nevzat Hatko, s. 1050–5.
74
Dize 284 v.d.
75
Dize 403 v.d.
25
SENECA VE DÖNEMİ
biri olan İspanya’daki Corduba’da doğan L. Annaeus Seneca, ünlü retorikçi M. Annaeus
Seneca’nın oğludur. İki erkek kardeşi vardır. Ağabeyi Novatus (Gallio), devlet
yönetiminde önemli görevler almış biridir. Küçük kardeşi Melo ise ozan Lucanus’un
Roma’ya gelmelerine ve oraya yerleşmelerine yol açan şey, onların birer ebeveyn olarak
babasının teşviki ile Seneca, siyasi hayata hazırlanmak için Mamercus Scaurus, Gallio
Musa, Iulius Bassus gibi hocalardan hitabet dersi alır. Ama retoriğin yanında felsefe ile
inanan ve et yemeyen Sotion’un etkisiyle et yemekten vazgeçmiş, ama zaten narin olan
Sotion’dan sonra Seneca’yı en çok etkileyen düşünür Attalos’tur. Bunun yanında Kynik
Demetrius ve Akademialı filozof Papirius Fabianus da Seneca’nın büyük bir ilgi ile
dinlediği filozoflardır.
valisinin eşi olan teyzesinin yanına yollar. Bir süre orada kalan Seneca, babasının ölümü
üzerine tekrar Roma’ya döner (İ.S 31). Roma’ya dönmesiyle Seneca’nın aktif siyaset
hayatı da başlamış olur. İ.S 33’te quaestor olur. Hitabet ve siyaset alanındaki başarıları o
zaman başta olan İmparator Caligula’yı kıskandırır. Caligula, Seneca’yı öldürmek istese
26
verir. İ.S. 41 yılında Caligula’nın yerine Claudius geçer. Bu yıl Seneca’nın eşini ve
oğlunu kaybettiği yıldır, aynı zamanda da Claudius’un üçüncü eşi Messalina’ya akraba
ve Caligula’nın kız kardeşlerinden biri olan Iulia Livilla ile cinsel ilişkide bulundu diye
suçlandığı yıldır. Messalina, hem Augustus’un torunlarından biri olan hem de aktif
siyasette yer alan, Livilla’nın kocasını etkileyeceğini düşünerek böyle bir şey
yapmıştır.76 Senatoda Seneca hakkında önce ölüm kararı verilir. Ne var ki, karar
Roma’da güçlenmesinden ve Claudius ile İ.Ö 48’te yaptığı evlilikten sonra Seneca, yine
onun sayesinde Roma’ya döner. Ardından praetor olur ve Nero’nun hocalığını yapmaya
başlar.
geçirir. Agrippina’nın aklında bir tek şey vardır, o da oğlu Nero’yu tahta geçirebilmektir.
Claudius’un öz oğlu Britannicus’un da yaşça büyüğü olduğu için, onun üzerinde bir
76
N.T. Pratt, Seneca’s Drama, The University Of North Carolina Press, 1983, s. 165.
27
vararak, imparatoru zehirler ve İ.Ö 54’te oğlunu tahta geçirir. Nero’nun arkasında üç kişi
imparatorluğu yönetme imkânı bulurlar. Beş yılın sonunda işler karışmaya başlar.
Seneca ve Burrus, Nero’ya söz geçiremez olurlar. İmparator önce İ.S 60 yılında annesini
öldürtür ardından İ.S 62’de Burrus’u zehirletir. Burrus’un yerine Tigellinus’un geçmesi
bahane göstererek kamu işlerinden uzaklaşmak ister. İsteğinin kabul edilmesi üzerine
Seneca, bir köşeye çekilerek kendisini felsefeye verir ve birçok yapıt yazma imkânı
bulur.
Ne var ki üç sene sonra, İ.S 65 yılında Piso tertibine adı karışması sonucu Nero
davranışla bilek damarlarını keserek yaşamına son verir. Çalkantılı bir yaşamdan ve
onca acıdan sonra, bu ölümün kendisi için bir kurtuluş olduğu söylenebilir.
28
Seneca’nın düşüncelerinin çıkış noktası Stoa felsefesi olsa da, yazar pek çok
felsefe akımına açık bir felsefecidir. Seneca, kendisini geniş fikirli ve özgür düşünceli
bir stoacı olarak görerek, tek bir felsefeye sıkı sıkıya bağlı kalması gerektiğini
düşünmemiştir. Örneğin yazar, Stoa felsefesi ile olan derin ayrılığına karşın,
Seneca, felsefenin en çok ahlak kısmıyla ilgilenir. Temel amacı insanları erdeme
çalışır. İnsanı sociale animal77 olarak görür. Seneca için felsefe bir yaşam aracıdır, bir
ruh eğitimi ve bir kişilik edinme sanatıdır. Felsefe, insanların ve tanrıların gerçeğini
araştırarak, ona yapılması ve yapılmaması gereken işleri, doğaya uygun yaşam yolunu
gösterir. İnsanlara kader ve rastlantıya karşı başı dik, güçlü yaşamanın yollarını öğretir.
Seneca’ya göre kader değiştirilemez olsa bile, onun iyi ve kötü yanlarını bilinçli bir
kurtulabileceğine inanır.
İnsan ussal bir varlık olduğu için erdem yolunu bulma ve o yolda ilerleme
gücünü kendi içinde taşır. Yazara göre bu gücün açığa çıkması, insanın bunu gerçekten
yaşayan biri tanrısal yasaya uygun bir yaşam süren insandır. Seneca’nın bulunduğu
konum ve sürdürdüğü yaşam, ona bir insanın tutkularından arınmasının ne kadar zor
77
Toplumsal, toplum içinde yaşayan.
29
insanları yüreklendirmeye çalışır, çünkü ahlaki yaşam konusunda insanların birden bire
erdemli olamayacağını anlamıştır. Burada, konumuz gereği akla gelen ilk soru
Stoacılar şiiri, kendi ahlaki amaçlarına hizmet eden bir araç olarak görüyorlardı.
uygulanmasına sıklıkla yer veriyorlardı.78 Pek çok Stoacı ozan da, şiirin hoşnut etme ve
eğitme aracı olarak sahip olduğu iki yönlü işlevden yararlanarak ruhu arındırma
(katharsis) teorisi ve mitolojinin eğlence amaçlı kullanımı gibi klasik edebiyatın ana
yapıtlarında belli bir amaca hizmet etmek için hayat buluyordu: Mantığı geliştirmek ve
Stoacılara göre şiir, bir tür tutku olan zevk ve korku duygusunu dinleyicinin
ruhunda uyandıran, etkili bir araçtır. Dinleyici bir şiir dinlediğinde, ondan aldığı zevk,
sahip bir şiirdir. Stoacılar olaya ahlaki çıkar tarafından bakarak, sanat ahlaka hizmet eder
anlayışını benimsemişlerdir. Poseidonios’a80 göre iyi bir şiir, tanrı ve insanla ilgili
78
N. Pratt, a.g.e., s. 73.
79
N. Pratt, a.g.e., s. 75.
80
Apamealı Poseidonios (İ.Ö 135–60)
30
mitolojik öykülerdi.
Stoacılara göre logos ve mythos’un karışımı oluyordu.81 Onlara göre logos akla uygun
gerçek, mythos ise uydurma, masal demekti. Ne var ki, masal, uydurma olsa da,
dinleyiciyi doğru yola sevk etmeliydi. Böylece söylence, doğru hareketi destekleme,
yanlış hareketi ise yerme amaçlı bir işlev kazanıyordu. Seneca da, söylencenin şiirdeki
felsefesini ortaya koymaya çalışıyordu. Örneğin, ileride daha ayrıntılı göreceğimiz gibi,
yazar Medea’yı, Pyrrhos’u ve Kreon’u kötü birer exemplum olarak karşımıza çıkartarak
81
N. Pratt, a.g.e., s. 74.
31
Seneca’yı asıl üne kavuşturan felsefi içerikli düz yazıları olsa da, o aynı zamanda
önemli bir tragedya yazarıdır. Roma edebiyatından günümüze tam olarak ulaşan
14. yüzyıldan 20. yüzyıla değin araştırmacılar, hangi oyunların Seneca’ya ait
olup olmadığı konusunda dair fikir birliğine varmaya çalışmışlardır. Ele geçen
yazmalardaki yazar isimlerinin tam verilmeyişi -örneğin birinde ismi “Annaeus Seneca”
iken öteki yalnız “Seneca”’dır- oyunların aynı kişiye ait olup olmadığı sorusunu akla
getirebilir. El yazmalarından biri, Octavia da dâhil olmak üzere on oyun içerir. Octavia
oyunu araştırmacılar tarafından Seneca’nın oyunu olarak kabul edilmez, çünkü oyun
hem konusunu yazarın dönemindeki gerçek olaylardan alır hem de Seneca oyundaki
sözcük farklılıkları, kurguların oyunlarda farklı biçimlerde ele alınması, Herkül Oetaeus
Dağında adlı oyunun oldukça uzun olması gibi diğer bir takım nedenler de
sorunlar kısmen çözülmüş ve dokuz tane oyunun Seneca’nın yapıtı olduğu kabul
edilmiştir. Ama Octavia ve Herkül Oetaeus Dağında adlı oyunların yazarın olup
Nero’nun hocası olduğu İ.S 49 yılı ile İ.S 62’deki ölümü arasında yazdığını düşünür.
32
Örneğin Hermann, yazarın oyunlarını İ.S 49–62 yılında yazdığını düşünerek, şöyle bir
kronolojiyi savunmasının nedeni, oyunlar içinde bulduğu, İ.S 49–62 yılları arasında
yaşanan olayları yansıtan sembolik kanıtlardır. Örneğin, yazar Hercules Fruens oyununu
oyununun geç oyunlar arasına konmasının nedeni, Apollon ve Iuno’ya övgü içeren bu
oyunla yazarın aslında Nero ve Octavia’yı kastettiği, bu nedenle de oyunun, Nero’nun lir
savunurlar.
82
N.T.Pratt, a.g.e., s. 12–3.
83
N.T.Pratt, a.g.e., s. 14.
33
bakarak sıralamanın çok doğru bir yöntem gibi görünmediğini savunur.85. Ayrıca Pratt,
genel olarak oyunlardaki retorik eğilimin, yazarın yazım stilinin gelişim basamaklarını
Oyunların sahnelendiğine dair elimizde herhangi bir kanıt yoktur. Zaten Seneca’nın
zamanında halk, tragedya gibi, eğitimli bir kesimin zevk alabileceği türden etkinlikler
yerine gladyatör ve sirk gösterileri gibi eğlendirici sahne şovlarına daha çok ilgi
gösteriyordu. Örneğin Tacitus’un anlattığına göre88 Seneca’nın yakın çağdaşı, hem iyi
bir politikacı hem de iyi bir tragedya yazarı olan Pomponius Secundus’un, oyunu
coğrafya bilgilerinin sıradan bir seyircinin zevkine hitap etmeyeceği açıktır. Oyunların
oldukça gerçekçi bir havada yazılmış olması, tanrıların sadece çok önemli durumlarda
84
N.T.Pratt, a.g.e., s. 15.
85
N.T.Pratt, a.g.e.
86
N.T.Pratt, a.g.e.
87
Soruya net bir cevap veremediğimiz için, tezimizin ilerleyen bölümlerinde Seneca’nın oyunlarını
yazdığı topluluğu seyirci / dinleyici şeklinde belirtmeyi uygun bulduk.
88
Tac., Ann., II.13,1
34
noktada şunu da söylemekte yarar var ki, tiyatroda istenilen durumların canlandırılması
için her zaman bir yol bulunmuştur.89 Seneca’nın oyunlarının kaynağı nedir? Seneca da
ve devamlı işlenen konuları kendine özgü bir biçimde işlemiştir. Bunun yanında Yunan
derinden etkilemiştir.90
Seneca, Ovidius’un şiirini iyi biliyordu. Hatta Ovidius, Vergilius’tan sonra, düz
89
N.T.Pratt, a.g.e., s.17.
90
P.J.Davis, Shifting song: The Chorus In Seneca’s Tragedies, Georg. Olms AG, 1993,öndeyiş.
35
yazılarında en sık alıntı yaptığı yazardır.91 Ne yazık ki günümüze Ovidius’un Medea adlı
işleyiş biçiminden yola çıkarak Ovidius’un kayıp tragedyası üzerine konuşmak güçtür.
farklıdır. Bu ozanların oyunlarının içinde Roma unsurları olsa da, genelde Yunan
olmazdık.
Son olarak yazarın dili üzerine bir kaç şey söyleyecek olursak; ünlü retor
hocalarından ders alan92 ve edindiği retorik eğitimin gücü ile kamu hayatında önemli
retoriği kullanması kadar doğal bir şey yoktur. Zaten kendisinden önce birçok Latin
91
N.T.Pratt, a.g.e., s. 26.
92
Bkz. s. 25.
36
yazar da böyle yapmıştır. İ.Ö 1. yüzyılda retoriğin edebiyat türlerinde kullanımı artık bir
gelenek olmuştur.
barok stili olarak adlandırılır. Örneğin Canter’in yaptığı bir çalışma bizlere gösteriyor
ki; Seneca her iki ila dört dize de bir söz sanatlarından birisini ( örneğin; Synecdoche:
Bir şeyi başka birşey ile anlatma; Periphrasis: Bir tek sözcükle belirtilebilecek bir şeyi
birden fazla sözcük kullanarak belirtme) kullanmış, her dört ila altı dizede bir açıklama
öğelerin art arda bağlaçla sıralanması) kullanmıştır.93 Yazarın söz sanatlarına verdiği bu
önem, kelimelerden daha güçlü etkiler alabilmek için, onları belli bir düzende
93
N.T.Pratt, a.g.e., 30–1.
I. BÖLÜM
MEDEA ÖYKÜSÜ
kullandıkları efsanenin nasıl olduğuna bir göz atmanın faydalı olacağına inanıyoruz.
yapıtında işlenmiştir. Genel hatlarıyla öykü şöyledir: Iolkos kralı Aison, oğlu Iason reşit
olana kadar krallığını üvey kardeşi Pelias’a emanet eder. Iason, yetişkin bir erkek
olunca, kendisini büyüten Kentauros Kheiron’un yanından ayrılarak Iolkos’a döner. Beş
gün beş gece babasının evinde kaldıktan sonra, kendini üvey amcasına tanıtarak
babasının emaneten verdiği iktidarı ondan geri ister. Pelias ise Iason’a, Kolkhis kralı
Aietes tarafından Ares’e adanmış olan altın postu getirdikten sonra iktidarı geri
çocukları olan Phiriksos ve Helle’yi tanrılara kurban edilecekleri sırada, gökten uçarak
inen ve çocukları ölümden kurtaran koçun altın renkli postudur. Phiriksos, annesi
kıyısındaki Kolkhis’e getirilir. Phiriksos da koçu Zeus’a kurban eder ve altın postunu da
Kolkhis kralı Aietes’e sunar. Pelias, Iason’un bu seferden hiçbir zaman dönemeyeceğini
Argos, Athena’nın yardımıyla inşa eder. Argo adı verilen bu geminin kaptanı ise
Argonautlar denilir. Türlü maceralarla Kolkhis’e varan Iason’un, burada da zorlu işlerin
altından kalkması gerekiyordu. Altın postu isteyince, Kolkhis kralı, Aietes, postu ona
vermeye ses çıkartmaz ama bir şart öne sürer: Burunlarından ateş püskürten tunç
toynaklı iki boğayı hiç kimsenin yardımı olmaksızın boyunduruğa vurmak; eğer bu işte
başarılı olursa, bir tarlayı sürüp oraya buğday yerine Aietes’in vereceği ejder dişlerini
görevi nasıl yerine getireceğini düşünürken, Aietes’in büyü konusunda usta kızı Medea,
Iason’a âşık olur ve ona yardım etmeye karar verir. Iason’un, bu yardıma karşılık olarak
yapması gereken şey ise Medea ile evlenmek ve onu beraberinde Yunanistan’a
götürmektir. Iason, Medea’nın şartını kabul eder. Bu yolla, hem boğaları boyunduruk
altına alıp hem de tarlayı sürerek ektiği dişlerden doğan devleri öldürür ve Aietes’in
sağlar. Aietes Iason’un, postu ve Medea’yı alarak kaçtığını duyunca, gemiyi izlemeye
oyalamak ve böylece hızını kesmek için erkek kardeşi Apsyrtos’u yanına alır. Onu
parçalara ayırır ve babası yaklaştıkça bir parçayı onun yoluna atar ve böylece onu
yakalayamaz.
Sonunda uzun bir ayrılıktan sonra Argonautlar çıktıkları limana geri dönerler.
Ancak Pelias, verdiği sözü yerine getirmeye yanaşmaz. Medea da Pelias’ı, kızlarına
39
öldürterek Iason’un tahta geçmesini sağlar. Iason on sene Iolkos’ta hüküm sürdükten
Korinthos’a gider. Tragedya yazarlarının oyununa konu olan öykü de işte burada, Iason
Öykü bu kentte şöyle gelişir: Iason ve Medea Korinthos’ta birkaç yıl birlikte
yaşar. Bu süre içerisinde iki oğulları94 olur. Bir zaman sonra Korinthos kralı Kreon, Kızı
kovmaya kalkışır. Medea kentte bir gün daha kalmak ardından hemen ayrılmak için
Kreon’dan izin ister. İsteği kabul edilince de intikam hazırlıklarına girişir. Amacı,
Glauke’yi öldürerek hem yeni evliliğin yok olmasını sağlamak hem de Iason’a iyi bir
Glauke’ye gönderir. Giysiyi giyen ve mücevherleri takan Glauke birden yanmaya başlar.
Kızına yardım etmeye çalışan Kreon da alevlerden nasibini alarak can verir. Alevler her
yanı sarar. Sonunda bütün saraya yayılır. Bu sırada çocuklarıyla birlikte Hera
tapınağında olan Medea, onları öldürüp atası Güneş’in arabası ile Atina’ya gider.
Euripides’ten önceki geleneksel bir anlatım biçimine (versiyon), göre Medea çocuklarını
Ama, Atina seyircisi Euripides’in oyununu seyretmeden önce, Medea öyküsü hakkında
94
Hesiodos’a göre Iason ve Medea’nın, Medeios adında bir tane oğulları vardır Hes., Theog., 956 v.d.
Daha sonraki tragedya versiyonlarında onlara iki tane oğul atfedilmiştir; Pheres ve Mermeros. Ayrıntılı
bilgi için bkz. Pierre Grimal, Mitoloji sözlüğü, Sosyal Yayınlar, 1997. , alt baş. Medea.
95
Bazı yerlerde bu isim Kreusa olarak geçer.
96
Ayrıntılı bilgi için bkz. Mitoloji Sözlüğü, a.g.e. , alt baş. Medea.
97
Mitoloji Sözlüğü, a.g.e. , alt baş. Medea.
40
neler biliyordu? Onlar da Medea’yı bizler gibi büyücü ve çocuk katili olarak mı
tanımıştı?
daha eski zamanlarda ise Medea’nın iyi huylu ve iyiliksever bir tanrıça olarak
onun, gücünü hem iyilik hem de kötülük için kullanan bir büyücü sayıldığını öne
evlenen ölümsüz tanrılar arasında saymıştır.100 Pindaros’un eski bir yorumcusu ise101,
bile Medea, çocuklarının katili olarak karşımıza çıksa da, Iason’a ve Argonautlara dönüş
yolunda yardım ettiği ve onların sağ salim vatanlarına ulaşmalarını sağladığı, oyunun
ilaçlar hakkında özel yeteneğe sahip, büyücü bir kadın olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu
inanış, Medea’nın mitolojideki üç önemli figür; Helios (Güneş), Kirke ve Hekate ile
olan özel bağından kaynaklanır. Öncelikle Medea, Helios soyundan gelmedir. Helios,
98
S. Ohlander, Dramatic Suspense In Euripides and Seneca’s Medea,, Peter Lang Publishing, 1989, s. 19.
99
A. Lesky, Greek Tragedy, London-Ernest Benn Limited, 1976, s. 147 v.d., S. Ohlander, a.g.e., s. 20.
100
Hes., Theog., 992–1002.
101
I.13.74. Ayrıntılı bilgi için bkz. S. Ohlander, a.g.e., s. 22.
102
Eumelos, Aiskhylos, Sophokles, Pindaros ve Apollonios Rhodios bunlardan bir kaçıdır. Euripides’ten
sonraki kuşak yazarlar örneğin Seneca ve Corneille’de de Medea bu şekilde betimlenir. Sadece
Hesiodos’da Medea, bu özelliği ile karşımıza çıkmaz. Ayrıntılı bilgi için bkz. S. Ohlander, a.g.e., s. 22,
dip not 5.
41
tanıdığımız büyücü kadın Kirke ise, Helios’un kızı ve Aietes’in kız kardeşidir. Yine
Helios soyundan gelen Hekate ise, Aietes’in kardeşi Perses’in, Asteria ile olan
evliliğinden olma kızıdır. Bilindiği gibi Hekate, tılsım ve büyüye hükmeden ve karanlık
âlemle ilişkilendirilen bir tanrıçaydı. Büyü ve tılsım sanatını icat eden kişi sayılıyordu.
Anlaşılan Medea’nın Kirke ve özellikle de Hekate ile olan bağı, karakterinin ayrılmaz
bir parçası olarak kabul gören büyücü özelliğinin oluşmasına neden olmuştur. Bu
özelliği o kadar baskındır ki, hangi dönemden olursa olsun, aktarılan öykülerin hepsinde
Medea’nın büyü gücü, tılsımlardan çok bitki ve ilaç üzerine sahip olduğu bilgiye
Medea’nın sahip olduğu bu gücün de belli sınırları vardır. Örneğin gücü, bir tanrıya ya
da benzer güçlere sahip birine etki etmez. Bazı zamanlar, gücünün insanlara karşı etkisiz
kaldığı ve Medea’nın büyü yerine kurnazlık ve hile ile amacına ulaşmaya çalıştığı da
görülür.104 Gücünü hiçbir zaman için kocasına, babasına ya da kral soyundan gelen bir
Ohlander, sahip olduğu bu özelliklerle Medea’nın, korkulan bir figür olmasının yanında
103
Hom.,Od.10. kitap.
104
S.Ohlander, 1989, s. 23.
105
Eur., Med., 308.
106
S. Ohlander, a.g.e. , s. 24.
42
dramatik etkinin en üst noktaya çıkabildiği bir şahesere dönüşecek niteliktedir. Peki,
ayrıntılı bir şekilde cevaplayacağımız bu soruya, genel bir yanıt vermemiz gerekirse,
Euripides Medea’nın bu ve benzeri güçlerini arka planda tutmayı tercih eder. Medea’nın
insancıl tarafını ortaya çıkartmaya çalışır. Seneca ise, Euripides’ten farklı olarak
Medea’nın bu gücünü daha da çok ön plana çıkartmaya çalışır, öyle ki, Süt Nine’nin,
Medea’nın intikamını almak üzere yaptığı hazırlıkları anlattığı sahne107 bu çabaya iyi bir
Medea, Euripides ve onu takip eden yazarlar tarafından büyücülüğünün yanı sıra,
çocuk katili bir anne olarak da işlenmiştir. Euripides, Medea’yı bu rolde öyle güçlü bir
şekilde işlemiştir ki, bugün psikoloji literatüründe bile ( Medea Sendromu) yer alan bir
olgu olmuştur. Ne var ki, eski kaynaklara baktığımızda, Medea çocuk katili bir anne
Mermeros, anneleri tarafından değil de, büyülü hediyeleri Glauke’ye götürdükleri için,
Medea oyununun 264. dizesine düştüğü notta bizlere, Parmeniksos’tan gelen daha ilginç
şehirlerine gelerek kraliçelik yapmasından bıkarak Medea’nın yedi erkek ve yedi kız
107
Sen., Med., 671 v.d.
108
Paus., III.6
109
S. Ohlander, a.g.e., s. 26.
43
lekeden kurtulabilmek için Euripides’e rüşvet vererek suçu Medea’nın üzerine atmasını
dahi istemişlerdir. Eumelos’tan alıntı yapan Pausanias’a göre ise Medea çocuklarını
doğdukları andan itibaren Hera’nın tapınağında ölümsüz olabilsinler diye saklamış, bir
öğrenen Iason tarafından hiçbir zaman affedilmemiştir. Pindaros’un eski bir yorumcusu
ise110 bu hikâyeyi daha da genişletir. Anlattığına göre, Hera Medea’ya, eğer Zeus’un
aşkına karşılık vermezse, çocuklarını ölümsüz yapmayı kabul etmiştir. Ne var ki Medea,
Medea, çocuklarını bir şekilde ölümsüz yapmaya çalışmış ama onların ölümüne neden
Getirdiği bu yenilik öyle radikal ve etkili bir yenilik olmuştur ki, onu takip eden
yazarların hepsi Medea’yı bu şekilde işlemeyi tercih etmiştir. Peki, Euripides’in getirdiği
bu yenilik, İ.Ö 431 yılında Medea oyununu seyreden Atinalı seyirciler arasında nasıl bir
unutamayacağı bir ders vermek için çocuklarını öldürmesi herhalde seyirciler arasında
büyük bir şok etkisi yaratmıştır. Atina seyircisi de Euripides gibi, Medea’yı ve
çevresinde oluşan efsaneyi az çok biliyordu, çocukların başına kötü bir şeylerin
110
I.8.74, S. Ohlander, a.g.e., s. 25.
111
S.Ohlander, a.g.e. , s. 27.
44
geleceğini hatta öleceklerini dahi tahmin ediyordu ama herhalde hiçbirisi, Medea’nın
oyunlardan oluşan dörtlemenin ilk oyunu olarak İ.Ö 431 yılında sahneler. Yarışmada
Oyun, Korinthos ile Atina’nın ayrı saflarda yer aldığı Peloponnesos savaşının başladığı
yıl sahnelenmiştir. Aiskhylos ile Sophokles’in Medea ve efsanesini konu alan oyunlar
Roma edebiyatında da, Medea efsanesinin kendine geniş bir yer bulduğunu
görüyoruz. Medea ile Iason’un aşkı, Seneca’ya gelinceye değin birçok yazar tarafından
işlenmiştir. İlk dönem Roma tragedya yazarlarından Ennius ve Accius’un Medea adlı
112
Quint., Inst., 10.1.98.
113
Ov., Her., 12. mektup., Am., 3.3
45
stasimon ve eksodos.
Tragedya prologosla başlar. Genelde iki -bazen üç ender olarak ta bir- sahneden
oyunla ilgili açıklama yapar. Seyirci öykü konusunu bildiği için, prologosu üstlenen
Tragedya oyunları çoğu kez öykünün orta yerinden114 başladığından ya da bir kesimini
içerdiği için, bu yönde bir konuşma bilgilendirici ve açıklayıcı olması kadar, seyircinin
Epeisodion ya da öykü dizesi, iki koro şarkısı (stasimon) arasında yer alan
birbirinden kopuk olabilir. Kendi içinde ise diyalog ya da aria gibi lirik elementler
içerebilir.
bölümdür.
114
In medias res
46
Sahnede oyuncular diyalog, koro ise lirik şiir biçiminde konuşur. Diyaloglar
denilen, tek dizeler halinde konuşma tercih edilir. Karakterler tek başına konuşabilir
Koro, çalgı eşliğinde şarkısını söylerken stroph ile antistroph denen hareketler
yapar. Stroph koronun yarım dairelik dönüşüdür; antistroph ise koronun gene yarım
incelediğimizde, şekil olarak az, içerdiği karakterler ve oyun planı bakımından ise
Euripides’in oyunu bir öndeyiş, altı ana bölüm ve bir sonuç bölümü olmak üzere
toplam sekiz bölümden oluşurken; Seneca’nın oyunu öndeyişle birlikte toplam beş
bölümden oluşur. Seneca’nın oyununda eksodos yoktur, belki bu bölüm kayıp olabilir.
Koro parçaları Euripides’te parodos ile birlikte beş, buna karşın Seneca’da dört tanedir.
İçerdiği karakterlere gelecek olursak; Euripides, Seneca’ya göre daha fazla karakter
ve Koro Başı. Buna karşın Medea ile Jason’un çocukları, Euripides’te konuşmalarına
115
Soliloquy. Bu kelimenin Latincesi solilcutiodur.
116
Personae mutae.
47
Euripides ise bu oyununda sessiz karakter kullanmayı tercih etmemiştir. Her iki oyunun
bölüm bölüm incelenecektir. Ne var ki, her iki oyunun bölüm sayısı eşit olmadığı için,
oyununda ayrı bir bölüm olarak ele alınmayıp üçüncü bölümün sonunda işlendiği için,
ile sonuç bölümü ise, tek bir bölümmüş gibi incelenip, Seneca’nın son bölümü ile
karşılaştırılmıştır.
ÖNDEYİŞ
Süt Nine yaptığı monologda bizlere, daha önce yaşanan ve şu anda yaşanmakta
olan olayların canlı bir resmini çizer. Medea, Iason’un aşkı uğruna Argo seferi sırasında
bir sürü cinayet işlemiş, dahası Korinthos’a yerleşmek zorunda kalmıştır. Ne var ki
117
Sen., Med., 963.
118
Sen., Med., Furiae 958.
48
Iason, Medea’nın bu kadar iyiliğine karşın, Kreon’un kızı ile muhteşem bir düğünle
evlenmiş, Medea’ya ve çocuklarına ihanet etmiştir (1–20). Süt Nine daha sonra lafı şu
pişmandır (20–34). Bunların yanı sıra, çocuklarına karşı eski sevgisini kaybetmiş, artık
dizeler arasında oyunun genel bir serimini yapar. Böylelikle seyirci oyunun, öykünün
hangi kısmından başladığını ve geçmişte yaşanan olayların oyun planına nasıl etki
öncelikle Medea’nın geçirdiği ruhi bunalımı ve içinde beslediği öfke ve kine değinir. Bu
iki duygu, Medea’ya korkunç şeyler yaptırtabilecek yoğunluktadır. Öyle ki, Süt Nine,
daha büyük bir iş açmasından endişe etmektedir (38–42). Aslında oyunun geneline
119
İngilizcesi foreshadowing.
49
Öndeyişün ikinci bölümü olan Lala ve Süt Nine arasındaki diyalog, oyuna alt bir
kurgunun120 eklendiği bölümdür. Lala sahneye girerek, Süt Nine’ye kulak misafiri
olduğu bir söylentiyi anlatır. Duyduğuna göre Kreon, Medea ve çocuklarını Korinthos
kalmasını arzu ederek Lala’yı kesin bir dille konuşturmamış, dolaylı yoldan duyduğu ve
Süt Nine, bu kötü haberin ardından çocuklar için daha da endişelenmeye başlar.
Onlara, hemen eve girmelerini, Lala’larına ise çocukları annelerinin gözünden uzak
değiştiğini fark etmiştir. Artık bu noktadan itibaren, çocukların başına kötü bir şey
Öndeyişün son kısmı, Medea ve Süt Nine arasında geçen bölümdür. Medea’yı
sahnede görmeyiz. Süt Nine’ye evin içinden seslenir. Konuşmanın odak noktası yine
115). Bunu duyan Süt Nine, bir taraftan Medea’ya çocuklarına karşı bu kadar nefret dolu
olduğu için kızar bir taraftan ise Kreon’u ve verdiği kararı eleştirir. Bu dizelerde içten
içe seyirciye önemli bir mesajın verildiği ortadadır: İnsanoğlu, hiçbir işte aşırıya
120
İngilizcesi subplot ya da secondary story line. Oyunda, ikinci dereceden karakterlerin hareketlerini
içerir. Bu hareketler, birinci dereceden karakterlerin hareketlerini ve içinde bulundukları durumları
karmaşıklaştıran ya da zorlaştıran türde olayların yaratılmasına olanak tanır.
121
S. Ohlander, a.g.e., s. 48.
50
tamamlar.
uzunluğundadır. Konuşan ise Medea’dır. Korinthos’ta tek başına, sürgün hükmü giymiş,
dizeler arası ise cesaretlendirme olarak iki kısma ayrılabilir. İlk bölüm de Medea, birçok
gökyüzü ve yeraltı tanrılarına korkunç planına yardım etmeleri için seslenir. Bunların
başında kendi soyunun yaratıcısı Helios vardır. Kreusa’ya, krala ve bütün kral soyuna
lanetler yağdırır (15–18). Iason da Medea’nın lanetlerinden pay alır. Medea, onun
ölmesini değil, ölümden bile daha kötü bir şeyi tatmasını ister (19–25). Medea’nın
Kreusa ölecek hatta saray bile yanıp kül olacak, Iason ise yaşayacaktır. Burada Seneca,
Çocuklardan ise sadece dolaylı yoldan bahsedilir (24–26). Euripides öndeyişde çocuk
temasına oldukça önem vermiş, seyircinin çocuklar için duyduğu kaygıyı hep en üst
seviyede tutmaya çalışmıştır. Seneca’da ise bu temaya 845. dizeye kadar sadece üstü
122
Sen., Med., Çev. Çiğdem Dürüşken, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi LV, Türkiye İş Bankası
Yayınları, Mart 2007, öndeyiş xxiv.
123
S. Ohlander, a.g.e., s. 203.
51
kapalı bir şekilde değinilir. Medea, kendini intikam almak için cesaretlendirip (26–55)
PARODOS
koronun yanı sıra Süt Nine ve arka planda Medea da vardır. Euripides, seyirciyi daha
Koro, Medea’nın evinden gelen çığlık seslerini duyup endişeye kapılarak, Süt
Nine’ye ne olduğunu sorar (131–36). Süt Nine’de yanıt olarak hanımının, kralın kızına
tercih edildiğini bu yüzden üzgün olduğunu anlatır (138–142). Bu sırada Medea, lafa
girerek ölmek istediğini haykırınca, koro onu sakinleştirmeye çalışır. Medea’ya Iason’u
Zeus’a havale etmesini ve kendini artık daha fazla yıpratmamasını öğütler (149–158).
Bu arada Medea, koroyu sanki hiç duymamış da kendi kendine konuşuyormuş gibi
sözlerine devam eder. Bu sefer de Iason’a ve yeni karısına lanetler yağdırmaya başlar.
Medea’yı öğüt ile yola getiremeyeceğini anlayan koro, Süt Nine’ye onu evden
çıkarmasını rica eder. Böylelikle koro, hem Medea’yı ikna edeceğini, hem de onu evden
belirtilerini verir. Süt Nine’nin Medea’nın acılarını anlatması ve koronun yaptığı kısa bir
Euripides, parodosta oyun kurgusuna farklı bir şey eklemeyi tercih etmemiş,
türküsüyle124 karşılar. Öfke, kin ve intikam sözcüklerinin ardından neşeli bir düğün
havası çok iyi de bir zıtlık oluşturur ve seyirci / dinleyici üzerinde şok etkisi yapabilir;
çünkü beklentilerinin tersi bir durum ortaya çıkmıştır125. Koro, Euripides’te olduğu gibi
aynı şekilde Medea’nın, Iason’un evliliğini önce çocuklarından sonra ise kulağına
1. BÖLÜM
oyun kurgusuna yeni bir şey eklemez. Medea ilk bölümde, kendisinin haklı olduğu
124
Epithalamium.
125
S. Ohlander, a.g.e., s. 208.
126
Ov., Her., 12.68.
53
durumlardan bahseder (230–54); eğer Iason, Kreon ve kızı Glauke’den intikam almak
için bir yol bulabilirse, korodan sessiz kalmasını rica eder (260–63) . Koro da, korobaşı
aracılığıyla bu isteğini kabul eder ve Kreon’un yeni kararlarını açıklamak üzere sahneye
geldiğini haber verir (267–70). Kreon’un sahneye girmesi ile bölümün ikinci kısmı
başlar.
doğru çıkar, Kreon Medea’ya çocuklarını da alarak bir an önce topraklarını terk etmesini
buyurur (273–74). Medea, onun verdiği bu kararın nedenini sorunca (280–81), Kreon
ona, kızına kötü bir şeyler yapabileceğinden korktuğunu çünkü gücünün nelere yettiğini
iyi bildiğini; ayrıca kendi ve kızı hakkında savurduğu tehditlerden de haberdar olduğunu
diyalog stikhomythia biçimine döner. Böylece gerilim üst seviyelere tırmanır. Sonuçta
Medea, Kreon’dan bir günlük izin almayı başarır (351). Kreon, izin vermesine vermiştir
ama verdiği iznin bir felaketle sonuçlanacağını da sezmiş gibi konuşur (350). Öte
taraftan, bir günün Medea’ya kötülük yapmak için yeterli gelmeyeceğini düşünüp, kendi
içini rahatlatmaya çalışarak sahneyi terk eder (355–357) . Kreon’un Medea’yı kovması
ve Medea’nın yalvararak bir gün daha kalmak için izin alması, oyun kurgusunu bir
sokulmaya başlandığı kısımdır. Korobaşı, stratejik olarak bu kurguyu oyuna sokmak için
54
bir monologdan çok yüksek sesle düşünüyormuş gibi konuşmasına devam eder. Kıyım
gelinin evinden başlayacaktır ama nasıl bir yöntem izleyeceği konusunda kararsızdır.
Sonunda kararını verir, en usta olduğu yöntemi izleyerek zehir ile bu işi bitirecektir
(375–85).
tasarlamıştır ama intikamını aldıktan sonra nereye gidecek, kime sığınacaktır? (385–
388). Koronun, oyuna soktuğu bu kurgu bu şekilde işlenmeye devam eder. Bu tümceler,
öldürecektir (390–99).
konusunda bir karara vardıktan sonra işlemeyi tercih etmiştir. Euripides’in cümleleri,
127
Bkz. s. 12–3.
55
Medea ile Süt Nine’nin diyalogu, Medea’nın monologundan sonra başlar. Daha önce de
altını çizdiğimiz gibi Medea, Iason ile Kreusa’nın evlendiğini, Ovidius’un Heroides’ini
anımsatır bir biçimde, düğün türküsü ile öğrenince128, yeniden intikam planları hazırlığı
içine girişir (124). Öndeyişdeki genel ifadelerin aksine, burada Medea’nın intikam için
payını alacaktır? Çocuklardan bahsedilmez; yeni gelin, Iason ve Kreon üzerinde durulur.
getirebilecek niteliktedir. Büyük bir olasılıkla yeni bir cinayetle Medea, çocukları ve
Şimdi hazırlanılmalıdır.”130
eder. Ama buradaki değinme, öndeyişün aksine daha ayrıntılı ve belirgindir. Örneğin;
128
Bkz. s. 40.
129
Eur., Med., 380; 394.
130
Sen., Med., 127–29.
56
kılıcı ile parçalanan küçük yoldaş134, babaya atılan ceset, denize saçılmış vücut”135
Süt Nine ile Medea arasındaki diyalog, Süt Nine’nin Medea’yı yatıştırmaya
çalışması, Medea’nın ise intikam alma konusunda ne kadar kararlı olduğunu göstermesi
üzerine kuruludur. Bu sahnede, Medea’nın monologunda olduğu gibi, oyuna yeni bir
kurgu eklenmez. Daha sonra sahneye Kreon girer. Böylece ikinci bölüm başlamış olur.
paralellik gösterir; burada her iki oyunun kurgusu da aynı yer ve zamanı içerir. Bölümün
temel konusu, Euripides’inki ile aynıdır: Kreon’un, Medea’yı kovması; Medea’nın ise
Kreon’u, bir gün daha kalmak için ikna etmesi. Ne var ki, kurgu Euripides’inkinden
oldukça farklı işlenir. Diyalog, değinilen konular, söylenen sözler, istenilen ricalar
gelir. Seneca’da ise Kreon, sarayından dışarı çıkar, çıkarken de kendi kendine
Medea’nın hala neden gitmediğini sorar (180). Kreon, Medea’yı öldürmek istemiş ama
Iason’un yakarıları buna engel olmuştur (185–5) . Euripides’te ise Kreon ne Medea’yı
131
Vagus sıfatı ile Medea tarafından, Absyrtus’un kesilen parçalarının, baba Aietes’i oyalamak için
aralıklı olarak gemiden atılması kastediliyor.
132
Sen., Med., 47–48.
133
Medea burada kendini kastediyor. Virgo, inis,f genç, bakire kız demektir. Burada bu kelimenin
kullanılması bir anlamda Medea’nın cinayeti Iason ile evlenmeden önce işlediğini vurgular niteliktedir.
134
Medea kardeşi Absyrtus kastedilyor.
135
Sen., a.g.e,131–3.
136
Sen., a.g.e,133–4.
57
gelerek ondan gitmesini emretmiştir. Seneca’da ise Kreon, Medea ile yüz yüze gelmeyi
istemez. Kölelerinden kendisine doğru yaklaşan Medea’yı ondan uzak tutmalarını dahi
tembihler (188). Burada Medea, Kreon’un, Euripides’te ise Kreon, Medea’nın ayağına
gider.
Kreon’un bu tavrı karşısında her iki Medea da aynı şeyi sorar: Neden? İkisi de,
neden sürgünü hak ettiklerini bilmek istemektedir. Euripides’te Kreon, bunun nedenini
hemencecik söyler; Medea’dan korktuğu ve onun kızına kötü bir şey yapacağı endişe
ettiği için (281–83). Seneca’da ise Kreon, bu soru karşısında bocalar görünür. Kral
Kreon, bu sözleriyle Antigone’deki Kreon’u anımsatır. O da, burada olduğu gibi, insan
yapımı yasalara koşulsuz itaat edilmelidir görüşünü savunur. Medea ise Kreon’dan
kendisini dinlemesini ister (199–200). Kreon isteğini kabul edince Medea, mahkemede
kendini savunurmuşçasına, uzun bir konuşma yapar. Euripides’te Medea, daha mütevazı
bir konuşma tarzı belirlerken, Seneca’da oldukça gururlu ve yücelik duygusu ile
onlara getirmiştir, tek bir dileği vardır; o da Iason’un kendisine geri verilmesidir (234–
137
Sen., Med.,195.
58
Euripides’te işlenmeyen bir konudur. Euripides’te Medea, Iason’dan söz etmez, onunla
bundan sonra birlikte olmayı istemez ve Kreon’dan bu yönde bir talepte bulunmaz. Ama
Seneca’da durum farklıdır. Medea, Iason’u delicesine geri ister. Hala ona âşık olduğu
bellidir. Belki, Kreon bu isteğini kabul etse, alacağı intikamı bile almaktan
vazgeçecektir138. Medea, Kreon’a yalvarmasına Iason ile başlar. Sonra ondan ülkesinde
eder. Burada da Euripides’te söz edilmeyen bir konuya değinilir. Pelias’ın oğlu Akastos.
Kreon, Iason’u vermemek için Akastos’u öne sürer. Akastos, Iason’a ve Medea’ya
var ki Kreon, Iason’un masumiyetine inanmaktadır (264). Suçlu ise Medea’dır. Seneca,
efsanede yaşanan bir olaydan daha yararlanmış, Kreon’u böyle bir bahanenin ardına
ondan gitmesini buyurur. Medea ise o zaman kendisine bir gemi, bir de yoldaş140
vermesini rica eder (273–74). Kreon, bunu da kabul etmeyince; bu sefer de çocukları
taşımamasıdır (282–3). Buna yanıt olarak Kreon, belki de iki oyun arasındaki önemli
sayılabilecek farklılıklardan birini oyun kurgusuna ekler. Medea’ya şöyle yanıt verir:
138
S. Ohlander, a.g.e., s. 215–6.
139
Akastos, Pelias’ın oğludur. Medea ve Iason, Pelias’ı öldürüp Iolkhos tahtını ele geçirmeye çalışınca,
onları şehirden kovmuştur.
140
Burada Iason kastedilir.
141
Sen., Med., 284.
59
alarak topraklarını terk etmesini ister. Hatta Medea’ya bir gün daha kalması için
müsaade ettikten sonra bile ona, ertesi gün eğer çocukları ile birlikte hala topraklarında
Kreon, Medea’ya izin olarak verdiği bir günün bile, kötülüklerini gerçekleştirmeye
yeterli geleceğini bilir (291–3). Euripides’te ise, bir günün ona yeterli gelmeyeceğini
düşünür (356). Kreon’un, Medea’nın isteğini kabul etmesi ile birinci bölüm sona erer.
1. STASIMON
antistroph (431–445) olarak ikiye ayrılır. Koro, stropha genel bir anlatım ile başlar.
Antistrophda ise, Medea’nın yaşamak zorunda olduğu olaylara değinerek daha özele
geçer.
142
S. Ohlander, a.g.e., s. 72.
60
duygularına en iyi yön veren unsur olduğu göz önüne alındığında, Ohlander’in bu
düşüncesinde haklılık payı olduğu görülüyor. Koro, kadın olmanın ve aynı duyguları
paylaşmanın dışında, Medea ile ortak özelliklere sahip değildir. Örneğin Medea
Kolkhisli bir barbardır, koro ise tam tersine Korinthoslu ve Yunanlı kadınlardan oluşur.
İşte bu nedenle koro, Medea’yı, deyim yerinde ise, kadınların haklarını koruyan, kadın
sonra yaptığı genelleme, seyircinin sonraki sahnelerde yaşanacaklara olan bakış açısını
değiştirir niteliktedir:
Seneca’nın birinci staismonunda koro çok farklı bir konuyu ele alır. Koronun
Burada seferden, batı ile doğu arasında yelken açan ve birbirinden çok uzak iki ayrı
ulusun sınırlarını birleştiren bir yolculuk olarak bahsedilir. Seneca’nın korosu Argo’dan
143
S. Ohlander, a.g.e., s. 73.
144
Eur., Med., 434–8.
61
tanıyan türde bir keşif olduğunu vurgulayacağını düşünmüş olabilir.145 Fakat tam tersine
Seneca, çok çarpıcı bir biçimde seferi, insanoğlunun şu anda başına gelen çoğu
kötülüklerin ilk sorumlusu olarak gösterir. Oysa ona göre sefer yaşanmadan, sınırlar
birbirine karışmadan önce ataları altın çağda yaşıyordu. Sadece kendi kıyılarında
Böylece yazar konuya, Romalı ozanların genel tutum ve işleyişi uyarınca yaklaşır. 146
Sefer her şeyi altüst etmiş ve koronun deyimi ile bir karmaşa doğurmuştur:
ödediği bedele getirir. Sefer sırasında düştükleri korkunç durumlardan bahseder (340–
60) Ne var ki, koronun en can alıcı ifadesi, Argo mürettebatının bu kadar zahmete
“… Altın post
Burada koro açıkça Medea’yı bir kötülük kaynağı olarak betimler. Süt Nine’de
Medea’nın bu yanını dolaylı olarak vurgular. Medea da intikam dolu, her şeyi yok etme
145
S. Ohlander, a.g.e., s. 230–1.
146
Seneca, Altınçağ’ı anlattığı 329–34. dizelerde açıkça, Vergilius, Tibullus ve Ovidius’un anlatım
tarzlarından etkilenmiştir. Altınçağ’da aldatmanın bilinmediği konusu için bkz. Buc, 4.41,Georg, 2. 467;
Tib. , 1. 10. , 19 v.d. ; Met. , 1. 89 v.d. Zenginliğin erdemi hakkında bkz. Georg. , 2.472, Tib, 10.7 v.d;
kendi vatanında doğup ölmenin değeri hakkında bkz. Met. , 1. 96; Tib. 1.10.39 v.d.; gemiciliğin ve
ticaretin bilinmediği konusunda ise bkz. Buc. , 4. 38 v.d; Georg. , 1. 136. v.d.; Met. 1. 94 v.d.
147
Sen., Med., 335–6.
148
Sen., a.g.e.,361–2.
62
Ohlander bu ifadenin, Seneca’nın şimdiye kadar oyuna yüklediği en geniş bakış açısı
olduğuna inanır.149 Pratt ise Seneca’nın, Argo seferi ve sonucunda yaşanan sınır
için seferin sorumlusu, Argo mürettebatı olduğu kadar Medea’dır da aynı zamanda.
Seneca’nın koro ile vermek istediği mesaj ise açıktır: Hiçbir zaman aşırıya
kaçılmamalıdır.
2. BÖLÜM
Bu bölüm, her iki ozanda da Iason ve Medea arasında geçer. Bölüm, Medea’nın
kendi kendine konuşması ile başlar. Karşılıklı suçlama, savunma gibi bir mahkeme
görürüz. İkinci bölümde, oyunun asıl planına etki eden herhangi bir alt kurgu
eklenmemiştir.
konuşmada beş nokta üzerinde durur. Bunlardan birincisi, Medea’nın kendi inatçılığı ve
Kreon’a karşı kullandığı kötü sözler yüzünden sürgüne gitmek zorunda kaldığıdır.
Medea, Kreon’a kötü söz söylemenin cezasını kentten kovularak ödeyecektir. İkinci
olarak, Medea ölüm cezası almadığı için kendini şanslı hissetmelidir. Üçüncü olarak ise
149
S. Ohlander, a.g.e., s. 231.
150
N. T. Pratt, a.g.e., s. 85.
151
S. Ohlander, a.g.e., s 231.
63
çocuklarına bakmayı bir borç bilmiştir. Beşinci olarak ta kendisinden ne kadar nefret
ederse etsin, bu ona karşı olan düşüncelerini ve iyi niyetini yok etmeyecektir. Iason,
ikinci bölüm boyunca bu noktalar üzerinde tekrar duracak, kendisini haklı görmenin
Mademki Iason, buna cüret edip karşısına çıkmıştır, o halde Medea’nın da ona
bütün erkeklerin ve kendi gözünde nefret edilen biri olduğunu, en yakın dostunu
belirtir (465–75). Bu noktada Euripides, Medea’ya Iason için yaptıklarını ayrıntı vererek
anlattırarak (476–88), hem ona olan öfkesini açığa vurmasına hem de seyirciye Iason’un
tanımıştır. Medea Iason’un “Besle kargayı oysun gözünü” sözündeki karga tiplemesi
durumuna sokmak amacıyla onun çıkarı için işlediği cinayetleri ve diğer iyiliklerini
sıralamıştır. İki karakterin birbirlerine karşı tutumlarında çok net olarak gözlemlenebilen
bir zıtlık vardır: Medea, onun için hiçbir kişinin işleyemeyeceği cinayetleri işlemiştir.
Iason ise Medea’yı terk etmektedir, kendisine bir başka eş edinmiştir ve evlilik yeminine
yaratmayacağını ileri sürer.152 Çünkü daha önce kahramanımız, işlediği suçlardan dolayı
ne kadar pişman olduğunu dile getirmiş, bir şekilde üstünden bu suçu atmıştı.
Konuşmanın devamında yine söz çocuklara gelir. Medea, Iason’a iki tane çocuk
vermişken, onun tekrar evlenmesi, züriyetsiz olmadığına göre, affedilebilir bir durum
değildir (489–92). Burada Medea, iyi bir noktaya parmak basarak, Iason’un, çocuklarını
iyi bir bahane bulacaktır.153 Euripides’te çocuk teması, Seneca’nın aksine devamlı canlı
tutulmamaktadır.
Medea’nın üstünde durduğu bir diğer nokta ise, Iason’un söz verdiği ama
tutmadığı yeminlerdir:
Verilen yemine sadık kalmak, Yunanlılar için hassas bir konuydu. Eski çağda
yeminlerin, direkt tanrılara ve en çok sevilen yakınların başı üzerine edildiğine ve yerine
vererek, seyircinin gözünde Iason’u zor durumda bırakmıştır. Hatta Euripides, Iason’un
bu şekilde davranmakla sadece Medea’ya karşı ve dolaylı yoldan topluma karşı değil,
aynı zamanda tanrılara karşı da büyük bir suç işlediğinin altını çizmiştir (492–5). Buna
152
S. Ohlander, a.g.e., s. 84.
153
Bkz.s. 26.
154
Eur., Med., 492.
65
sahip olduğunu Iason’un yüzüne vurur. Şimdi sıra, bundan sonra ne olacağına gelmiştir.
önüne sermeyi isteyerek, Medea’ya retorik bir soru sordurarak, Medea’nın kendisini
cevaplar verir. Verdiği her cevap, gidecek bir yerinin olmadığını daha da ortaya koyar.
çıkmasını, Kypris’ten başkasına borçlu olmadığını dile getirir (527–8). Iason’a göre,
Kypris’in okları, Medea’yı kendisine âşık etmiş; bu aşk da Iason’u korumak amacıyla
Iason’un değindiği ikinci konu, yapılan iyiliklere karşı ödediği borçtur. Iason,
155
Eur., Med., 503.
156
Eur., Tr., 914 v.d.; Sen., Tr, 903 v.d.
66
midir? Öncelikle, bir barbar olarak Yunan toprağında uygarca ve yasalar uyarınca
tanınmış ve şöhret kazanmıştır (538–9). Iason’un buraya kadar öne sürdüğü şeyler,
sofistik bir argüman kullanırken Seneca’nın oyununda ise Medea sofist ve retorik ustası
kısmında (560 v.d) öne sürdüğü fikirlerin akla yatkın olduğunu görüyoruz. Iason, pratik
ve fırsatçıdır. Evlenerek kendince en doğru olan şeyi yapmış; böylece hem kendisinin
soylu aileden gelme kardeşler verip, onlara önü açık bir gelecek sağlamayı istemiştir.
Ama evliliğin asıl nedeni asalet, para ve bunların getireceği rahat hayattır. Iason
ayrılmamak için bu evliliği yaptığını ima eder. Bunun nedenini Ohlander bizlere şöyle
açıklar: Atina yasasına göre bir baba, yasal olmayan çocuğu üzerinde herhangi bir
sorumluluğa sahip olmadığı gibi, çocuğa bakmak da annenin sorumluluğunda idi. Anne
kadınların gözlerini kör eden, mantıklı düşünmelerini engelleyen bir histir. Kadınlar,
evlilik yatağına rakip istemez, bunun dışında her şeyi kabullenebilirler (573–5). Burada
Euripides Iason’u o çağlarda kadınlara karşı ozanlar arasında da yaygın olan geleneksel
67
bakış açısıyla konuşturmuştur.157 Iason’a göre Medea, kendisinin evlilikle ilgili öne
Euripides’in genelde kullanmayı sevdiği bir ifade ile bitirir: Kadınlara gerek kalmadan
Konuşmanın bundan sonraki kısmı, kısa diyaloglar şeklinde devam eder. Medea
Iason’u sofistlikle suçlar (579–81), bunun yanında koro da Iason’u aynı şekilde
suçlayarak Medea’ya haksızlık ettiğini dile getirir (576–8). Iason ile Medea arasında
haklı haksız çekişmesi yaşanır. Iason, sahneye ilk çıktığında söylediklerini yineleyerek,
kendisini ifade etmeye çalışır ama Medea, onu dinleyecek gibi değildir. Öfkelenir,
lanetler yağdırır. Bu noktada Iason, kesinlikle duruşunu bozmaz. Medea’ya kötü bir söz
de söylemez. Eğer maddi olarak yardım isteyecek olursa, yerine getirmeye hazırdır
yapacağını tekrardan kendisine hatırlatır. Medea ise onu kovar (623) ve ardından
evliliğinden bir gün çok pişman olacağını haykırır (625). Böylece ikinci bölüm son
bulur.
Nine, Medea ve Iason vardır. Bu bölüm de kendi içinde, Süt Nine ile Medea’nın
konuşmaları (380–489) ve Medea ile Iason’un diyalogu (490–579) olarak ikiye ayrılır.
Diyalogların bazı kısımları karşılıklı konuşma havasından uzaktır. Özellikle ilk kesimde
157
Bkz, Ov., Ars., II. Kitap.
158
Örneğin bu ifadenin benzeri yazarın Hippolytos adlı yapıtında da mevcuttur. Üvey annesi Phaedra’nın
kendisine olan aşkını öğrenen Hippolytos, Zeus’a isyan ederek, keşke kadınlara gerek kalmadan,
tapınaklara hediyeler koyarak çocuk sahibi olunsaydı diye yakınır. Eur., Hipp., 617–25.
68
Bölümü Süt Nine başlatır. Seneca’nın Süt Nine’yi sahneye çıkartmasının amacı,
Kreon ile konuştuktan sonra Medea’nın nasıl bir ruh haline büründüğünü seyirci /
dinleyiciye yansıtmaktır. Bu genelde Süt Nine’nin Medea için duyduğu endişe yoluyla
ve öfkesinin onu oldukça kötü şeyler yapmaya doğru ittiğini öğreniriz (380- 96). Süt
oklarını Iason’a doğrultur. Medea için daha önce Kreon, her şeyden sorumluydu, şimdi
ise Iason sorumludur. Artık Iason’dan özür dileyip, yaptıklarına bahaneler bulmaya
olmadığını anlamıştır (415–6). Iason’un gelip, bir kez bile kendisiyle konuşmamakla
suçlar (418). Bu ifade, Iason’un sahneye çıkışı için zemin oluşturur. Euripides’te benzer
bunu yapmadığını dile getirdikten sonra aşırı öfkesi kine dönüşmeye başlar. Son
sözlerinden anlarız ki, tasarladığı intikamdan sadece çevresindekiler değil, tanrılar bile
olduğu gibi, mantıklı düşünse de, öfkesi onu çılgına döndürmüş, doğru düşünmesine
engel olmuştur.
159
Sen., Med., 116 v.d
69
konuşmaktadır. Sahneye çıkmasının asıl amacı Medea’nın yanına gitmektir. Ne var ki,
aksine içi rahat etmediğinden ve çocukları için duyduğu sevgi ve endişesinden (440–1)
bulunduğunu görürüz (431–2). Euripides’in aksine Seneca, burada oyuna öyle bir kurgu
sokar ki seyirci / dinleyicinin Iason’a olan bakış açısının tamamen değişmesine neden
olur. Iason, neden böyle bir evlilik yaptığını açıklar. Kreon tarafından çocukları ve
evliliği arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılmıştır. Hatta Iason, prenses ile
evlenmeyi tercih etmezse, sadece kendi canı değil çocuklarınınki de büyük bir tehlike
içine girecektir:
Euripides’e baktığımızda Iason, düşünüp taşınmış, kral soyundan birisiyle böyle bir
evlilik yapmayı hem kendisi hem de çocukları için uygun bulmuştur. Çünkü maddi ve
manevi kazanç elde edecektir. Onun da asıl kaygısı çocuklardır, fakat Kreon onu zorla
arasında bir seçim yapmak zorunda kalmış ve çocuklarının yaşamı uğruna prensesle
evlenmeye razı olmuştur. Oyunda daha önce anlam veremediğimiz bazı noktaları,
kurgunun bu şekilde oyuna girmesiyle daha iyi anlamaya başlarız. Birinci bölümde
160
Sen., Med., 439–40.
70
Medea, Kreon’u olan biten her şeyin sorumlusu tutar. Medea ile Kreon sahnesinde ise,
Medea umutsuzca Kreon’dan Iason’u kendisine vermesini ister (198; 245). Böyle bir
bile bahsedilmez. Euripides’e baktığımızda Medea’nın, hiçbir zaman böyle bir istekte
bulunmadığını görmüştük. Medea, böyle bir şey isteyemezdi çünkü Iason, çocuklarını
Medea, tam olarak neler olduğunu bilmiyordu ama Iason’un, Kreon’un buyruğuna
Iason’un zayıf, sorumsuz, çıkarcı ve kadınlara bel bağlayan özellikte bir kişilik olarak
161
S. Ohlander, a.g.e., s. 238.
162
Sen., Med., 445–6.
71
söylemeyi tercih etmez. Medea’nın iyi olması için çabaladığını göstermek istercesine
Kreon’a yalvararak, onu ölümden kurtardığını vurgular (490–1). Acaba Iason Kreon’un
almaya çalışabileceğini ve böylece çevresindeki herkesi daha büyük bir tehlike altına
görmektedir (515) ama bunu ve diğer planlarını Süt Nine haricinde kimse ile
paylaşmadığı için Iason’un bunu bilme ihtimali yoktur. Iason için belki de en iyisi
açıklamıştır. Medea da, biraz önce söylediğimiz gibi planlarını Iason’dan saklamış ona
açıklamamıştır.
163
S. Ohlander, a.g.e., s. 245
72
inandırıcı bulmaz ve kendisini bir rakip olarak gören Kreusa’yı memnun etmek için
kendisini kaçmaya ikna etmeye çabaladığını söyler (494–5). Bunun üzerine Iason
Seneca, burada yine söz ustalığını kullanarak, Iason’a her iki tarafa da çekilebilecek bir
üzerine yoğunlaştığımızda ise, Iason’un her şeyi aşk uğruna feda eden bir kadının, aynı
Cümlenin asıl manası ne olursa olsun, burada da Seneca, seyirci / dinleyiciyi kuşku
tam olarak hangi cinayetle suçlandığını bilmek ister (497). Çünkü hiçbir suçu üzerine
Iason, suçları üstlenmeyince, Medea bu sefer retorik sanatını kullanarak şöyle der:
Senin uğruna suç işleyen kim varsa o senin için masum olsun!”167
Biraz sonra ise, Iason’u kendisiyle kaçması için ikna etmeye çalışarak şöyle der:
164
Sen., Med.,496.
165
S. Ohlander, a.g.e., s. 246.
166
Sen., a.g.e.., 497
167
Sen., a,g,e., 502–3.
73
Aslında bu bir çelişki değil, Medea’nın Iason’u kendisiyle kaçması için kandırma
var ki, Medea yine burada retorik sanatını kullanarak, suçu Iason’a yüklemeye çalışır
(500 v.d.). Fakat her şeye rağmen Iason’u kandırmayı başaramaz. Çünkü öncelikle
Iason’un aklında çocukları vardır. Eğer Medea ile kaçacak olursa çocuklar hem
yolu, Kreon’un emrine boyun eğerek çocuklarıyla birlikte burada kalmaktır. Iason,
gerçekleşmektedir. Dolayısıyla burası oyunun planı açısından oldukça kritik bir önem
taşımaktadır. Iason, Medea ile gelmek şöyle dursun, onunla konuşurken görünmeye bile
çekinir olmuştur. Bu yüzden, konuşmayı bir an evvel bitirmek ister (530). Ondan
mantıklı düşünmesini ve makul isteklerde bulunmasını tavsiye eder (538- 40). İşte bu
noktada çocuk teması yine oyuna sokulur. Medea, çocuklarını kendi ile birlikte
götürmek ister (542). Nasıl olsa Iason’un yeni çocukları olacaktır (544). Iason, hiç
168
Sen.,Med., 523–4.
74
Medea’yı sürgüne göndermeyi kabul ettirebildiğini fakat aynı şeyi çocuklar için asla
isteyerek, son kez çocuklarını görmesi için kendisine izin vermesini ister. Sonraki
sözler içerir (553–7). Seneca, bu alt kurguya sadece on dize ayırırken, Euripides, ileride
Iason, Medea’nın ricasını kabul ederek, sahneden ayrılır (556–8). Sahnede tek
başına kalan Medea da bizlere, daha önce genel olarak bahsettiği (425) ama Iason’dan
intikamı iyice şekillenmiştir çünkü hem kıskançlık hem de intikam duygusu, Iason’un
Iason’un, çok istemesine rağmen çocuklarını kendisine vermemesi ve onu sürgüne tek
2. STASIMON
Euripides’in ikinci stasimonu, iki stroph ve iki antistroph olarak dört bölüme ayrılır ve
169
Eur., Med., 866–975.
170
Euripides, a.g.e, 764 v.d.
75
başarılı geçmesine yardım edenin Medea değil, Kypris olduğunu savunmuş, Medea’nın
aşkı nedeniyle kendisini kurtarmaya mecbur kaldığını ve bu gerçeği kabul etmesinin ona
göstermesi için yakarır (635–40). Burada koro her ne kadar kendisi için konuşuyorsa da,
ima edilen artık Medea değil Iason’dur. Bir anlamda Euripides seyircinin, Medea kadar
düşündürtmeye çalışmıştır.171
şarkılarıdır. Bu iki koro şarkısının da ana konusu, bir insanın baba vatanından uzak,
yersiz yurtsuz kalmasının ne kadar acı verici olduğudur. İkinci strophda genel olarak bu
ima edilmektedir:
“ En büyük acıları yaşarken, sana acıyacak ne bir şehir ne de bir dostun var.”172
171
S. Ohlander, a.g.e., s. 99.
172
Eur., Med., 666–8.
76
Böylece Euripides, Medea’ya acıyıp ona kol kanat gerecek birisinin- Aigeus’un- oyuna
doğa güçleriyle kıyaslar (579–94). Amaç öfkenin yıkıcı boyutunu gözler önüne
sermektir. Aşkın öfkesi, fırtına, sel, yangın gibi doğal afetlerden bile daha kötüdür.
Böyle bir tasvir, bir anlamda Medea’nın, çılgınlığa doğru giden ruh halini de yansıtır.
duygusallığıyla ilgili sözlerini de anımsatır (570 v.d). Koro şarkısı yine mitoloji
Koro, 595. dizeden itibaren tekrar argo temasına döner. İnsanoğlu, denize yelken
açıp bilmediği yerleri fethedince, hem doğa kanunlarını çiğnemiş hem de tanrıların
nefretini üstüne çekmiştir. Neptunus, kendi egemenlik alanı olan denizlerin ölümlü
kişiler tarafından kontrol altına alınmasına kızmıştır (595–8). İşte bu fikirden yola çıkan
koro, bundan sorumlu olan kişilerin pek çoğunun başına gelenleri anlatır (595–667).
tanrılara yalvararak şarkısını bitirir. Böylece koro Iason’dan yana bir tutum sergiler.
77
yerleştirmek oldukça zordur. Bu koro parçasıyla, iki yazarın oyun kurgusunu, ne kadar
farklı noktalardan ele alıp işledikleri, daha da belirginleşir. Seneca’da önce Medea’nın
öfkesinden, sonra ise Argo seferinden bahsedilmiş; Iason’un tanrılardan, Medea yoluyla
göreceği cezanın verilmemesi istenmiştir. Şarkı oyun kurgusu ile bire bir ilgili değildir.
duruma hazırlamaya yönelik bir bilgi yoktur ama Iason’un iyi gitmeyen talihine
göndermede bulunur.174 Euripides’in koro parçası ise, oyuna organik olarak bağlıdır.
Medea’nın artık dönecek bir vatanının olmadığından bahsedilerek, seyirci bir sonraki
sahneye hazırlanır. Koro burada hem oyunun kurgusunu gösterecek hem de karakterlerin
173
Argo seferi.
174
P.J Davis, a.g.e., s. 84.
78
3. BÖLÜM
Euripides 341. dizeden itibaren, Medea’nın evim deyip sığınabileceği bir yere
Korinthos’tan kovulan Medea’nın artık gidecek hiçbir yerinin olmadığı ve baba yurduna
olan şeyi vereceğini düşündürtmüştür. Ne var ki, Aigeus’un öncesinde hiçbir ipucu
verilmeden ve oyun örgüsü göz önüne aldığında tamamen şans eseri olarak
olmasına neden olmuştur. Ne var ki, bugün bizler hem yazarı ve oyunu hem de oyuna
konu oluşturan öykü hakkında oldukça geniş bir bilgiye sahip olmamıza karşın; oyunu
bir seyirci gözüyle seyretmiyor yalnız okuyoruz. Oyunda birazdan hangi sahnenin
geleceğini, burada nelerin yaşanacağını ve onu hangi sahnenin takip edeceğini oldukça
iyi biliyoruz. Bir de oyunla daha önce hiçbir bilgisi olmayıp ta, ilk kez izlemeye gelmiş
kısmında Aigeus’un problemi (663–89), ikinci kısmında ise Medea’nın şu anki durumu
(689–706) üzerine konuşulmuş; sahnenin son kısmı ise Medea’nın, Aigeus’a yalvarıp
ona yeminler ettirerek, kendisini topraklarına kabul ettirmesiyle sona ermiştir (706–59).
175
Eur., Med., 341, 359-60, 386 v.d, 437-8, 442, 502 v.d, 604, 643 v .d,
79
Aigeus, kendisini ona yakın hissederek, buralara kadar neden geldiğini anlatır: Çocuğu
giderek, çocuk sahibi olmak için ne yapması gerektiğini öğrenmiştir (665–88). İkisi bu
konu üzerinde bir süre konuşurlar. Tam ayrılacakları sırada, Medea’nın o üzgün hali,
Aigeus’un dikkatini çeker. Ona neden böyle üzgün olduğunu sorunca (690), Medea da
olanları anlatmaya başlar. Euripides, Medea’ya her şeyi bir çırpıda anlattırmayı tercih
etmemiş, yaşanan olayların can alıcı noktalarına parmak basmak için konuşmanın soru
konuştuğu kişi, Atina’nın efsanevi kralı Aigeus’dur. Euripides, Aigeus’u rast gele
kralının yerine koyan seyircinin de aynı şekilde Medea’yı haklı bulması kaçınılmaz gibi
görülmektedir.
kovulması konusuna gelir. Aigeus, Iason’un böyle bir şeye izin veriyor olmasına
inanamaz (707). Bu sırada Medea, seyirciyi şaşırtacak bir hamle yaparak, Aigeus’un
dizlerine kapanır ve kendisini topraklarına kabul etmesi için ona yalvarmaya başlar
80
(709–11). Aigeus, eğer Medea’yı şehrine kabul edecek olursa, Medea da ona yıllarca
özlemini çektiği çocuk hasretine son verecektir. (714–5). Bu eski çağda, çocuğu176
olmayan bir kralın geri çeviremeyeceği türden bir tekliftir. Soyunu devam ettirecek
erkek bir çocuğa sahip olmak başta kral olmak üzere bir çok asil kişi için çok önemliydi.
Ne kadar kız çocuğu olursa olsun, erkek çocuğu olmadığı için soyunu devam
ettiremeyen kralın ve ya soylu bir kişinin, tanrılar tarafından son derece kötü bir cezaya
4).
istemez. Aigeus’a tanrılar adına yemin etmesini isteyerek (734–740), bir anlamda
verdiği sözden dönememesini sağlamaya çalışır. Medea, Aigeus’un da Iason gibi aynı
Aigeus’un ise Medea’nın isteğine uyarak tanrılar adına yemin etmesi, hemen akıllara
Iason’un tutmadığı sözleri getirir. Böylece yazar, Iason’un Medea’ya karşı ne kadar
büyük bir suç işlediğini, daha da iyi bir şekilde ortaya koyar. Karşılıklı konuşma,
Aigeus’un Medea’nın teklifini kabul etmesi ve verdiği sözler için tanrılar adına yemin
etmesiyle son bulur. Aigeus, sahneden çıkar ve böylece Medea’nın konuşması başlar.
176
Erkek çocuk kastedilmektedir.
177
S. Ohlander, a.g.e., s. 114.
178
S. Ohlander, a.g.e., s. 114–5.
81
Medea’ya kol kanat germesinden memnun olur ve onu, iyi dileklerde bulunarak uğurlar.
Sonra tekrar sahneye Medea çıkar. Sığınacak bir yer de bulduktan sonra, artık intikam
almak için önünde hiçbir engel kalmamıştır. Aigeus’un teklifini kabul etmesi ona,
ayrıntılarını anlatır. Önce Iason’u yanına çağıracak ve ona hata yaptığını; aldığı evlilik
kararının aslında çok doğru bir karar olduğunu söyleyecek ve ondan çocuklarının
Korinthos’ta kalmasını kabul etmesini rica edecektir (774–780). Seneca’da, daha önce
kurgusu, ikinci sahnenin son kısmında işlenmiş; yazar bu kurguya ayrı bir bölüm
kralın kızını bunlar aracılığıyla öldürebilmek için istemiştir (780–3). Çünkü onlar,
hediyeler ise ince bir tül ve iyi işlenmiş altın bir taçtır (786). Seneca’da ise bu hediyeler;
atası Güneş’in ona armağan ettiği harmani ve altınla örülmüş gerdanlıktır (571–74).
Hediyeler farklı da olsa, her iki oyunda da Medea tarafından zehre bulanacak; genç
öldürülecekleri düşüncesini aşılayan kesin bir ipucu yoktur. Ne var ki, bu dizeden
yazarın, oyunun başından beri sakladığı gerçeği şok içinde öğrenir. Euripides, Medea’ya
179
Bkz. S. 33.
180
Eur., Med., 805–6; Seneca’da ise zehrin bulaşıcı olduğu önceden açıklanmamış ne var ki, kızını
kurtarmaya çalışan Kreon bu yüzden ölmüştür.
82
planladığı her şeyi ve altında yatan gerçekleri bir çırpıda söylettirmemiş; yapacaklarını
aşama aşama öğrenmemizi sağlamıştır. Örneğin, Medea planının içine neden çocuklarını
da katmayı gerekli bulduğunu genel bir ifade ile açıklamış (797); 803–5. dizelerle
birlikte bu planın altında yatan özel nedeni ifade etmiştir. Medea böylece önce
çocuklarını öldüreceğini açıklayarak, seyirciyi şok etmiş; daha sonra neden bunu
yapmaya karar verdiğini aşama aşama açıklayarak, tansiyonu üst seviyede tutmaya
devam etmiştir.181
Her iki yazar da Medea’nın Iason’dan intikamını alması için, evlendiği kadını
kadar oyun kurgusunda bir farklılık yoktur. Farklı olan nokta ise, bu planın altında yatan
öldürmeye karar vermesinin altında yatan neden Iason’a aynı acıyı tattırmaktır.
Seneca’da Iason, çocuklarına düşkün bir karakter olarak çizilmiştir. Onlarsız olmaktansa
ölmeyi yeğler; hatta Medea’nın Korinthos’tan kovulmasına göz yumar ama aynı şey
çocuklar için söz konusu olduğunda, hiçbir gücün kendisini böyle bir şeye ikna
edemeyeceğini kesin bir dille açıklar (544 v.d.). Kendisinin ikinci konuma düştüğünü
gören Medea da, çocuklarını öldürüp Iason’dan bu şekilde intikam almayı uygun bulur.
Medea, en çok sevdiği kişi uğruna bunca suç işlediği halde ondan ayrılmanın acısını
çekmektedir. Bu yüzden Iason’a da aynı acıyı tattırmak isteyerek, onu bu hayatta en çok
181
S. Ohlander, a.g.e., s. 121.
83
sevgisini onu avlamak için zayıf yanı olduğunu çabucak keşfeder. Medea, her ne kadar
acı, aşırı öfke ve intikam duyguları içinde ise de, akli dengesini kaybetmez. Özellikle
sergilemektedir.
Monolog bittiğinde, koro ile Medea arasındaki rhesise şahit oluruz. Oyunun
başından beri her zaman Medea’nın tarafında olan, davasındaki haklılığını her zaman
dile getiren koro, Medea’nın bu kararıyla irkilir. Onu ikna etmeye çabalar ama o çoktan
Sahneye ilk Süt Nine çıkar. Medea’nın intikam almak için giriştiği hazırlıktan
bahseder. Oldukça kötü şeylere şahit olacağımızın ön belirtilerini verir. Çünkü Medea,
bu zamana kadar yaptıklarından çok daha kötü, Süt Nine’nin deyimi ile, canavarca bir
Süt Nine, hanımının nasıl bir işe giriştiğini ayrıntılı bir şekilde anlatır. Bu
rastlamayız. Roma edebiyatında büyü konusu oldukça popüler bir konudur. Seneca,
Medea’yı kimi yerde oldukça insancıl kimi yerde ise oldukça tehlikeli bir karakter içinde
Süt Nine’nin ardından Medea, sahneye çıkar. Toplamda 1026 dize olan oyunun,
740. dizesindeyizdir. Geriye kalan 288 dizenin 33’ünde koro; 16’sında Iason; 10’unda
saydıklarımız dışında kalan 229 dize ise Medea’ya aittir. 157 dize uzunluğundaki bu
monologunda Medea, intikam planını uygulayabilmesi için gerekli olan gücü toplamaya
çalışır. Karanlık güçlere ve Hades’te bulunan eski tutsaklara seslenerek, onları yanına
çağırır (740–50). Medea, içindeki doğaüstü gücü tekrar bulabilmek ve ona egemen
büyünün tanrıçası Hekate’yi çağırır (750). Onun için saçlarını çözmüş; çıplak ayakla
kendisinin de aynı şeyi onun için yapmaya hazır olduğunu vurgulamıştır. Uzun uzun
Hekate için yaptıklarından bahsederek, kendisine yardım etmesi için yalvarır (754–815).
giysileri giyer giymez alevlere boğulmasını diler tanrıçasından (817). Ondan giysileri
zehre bulamak için yaptığı büyüye, kendi zehrini katmasını diler (832–3). Bitip
tükenmeyen yakarıların ardından, Medea’nın duaları kabul olur (839). Eski gücüne
kavuşmuş; intikamını alması için önünde hiçbir engel kalmamıştır. Artık Medea
3. STASIMON
sahip olacağı yaşam ile yapmaya hazırlandığı cinayet arasındaki zıtlığı seyircisine
göstermek ister. İşte elini çocuklarının kanına bulayacak olan anne, buraya sığınacaktır.
konuda açıkça yalvarır (850–65). Koro üstüne düşen görevi yerine getirmiş, Medea’yı
olduğunu tam olarak bilmediği için, genel olarak kral ve krallıkları ile ilgili endişelerini
dile getirir. Çocuklarla ilgili dolaylı ya da dolaysız olarak bir ima ya da endişe izine
4.BÖLÜM
gerçekleşen olaylar, Seneca’nın bir önceki bölümünde işlendiği için, bu bölüm tek
182
Bkz. s. 10.
86
kadar çok ve etkili açıklama ile jest yaparak ve özür diliyerek, Iason’u samimiyetine
eklendiğinde (900–5), Iason’un Medea’ya inanmama gibi bir şansı yoktur. Aslında
boşalması olabileceği gibi; Iason’u kandırmak için yaptığı bir başka hareket de
Iason’un çocuklara karşı gösterdiği sevgi, endişe ve üzüntüye ortak olmuş gibi görünüp,
çocukların onun yanında kalmasını ister. Bu ana kadar, çocukların geleceğini her fırsatta
183
S. Ohlander, a.g.e., s. 126–7.
87
planladığına göre, onların burada kalmaları ya da kendisi ile birlikte gelmeleri neyi
göndermek için bir bahane bulamaya çalışan Medea’ya, bu fırsatı Iason verir. Iason,
teklifi kabul etmesine etmiştir, ama bu kendi başına verebileceği bir karar değildir. Kralı
ikna etmesi gerekecektir. Bu noktada Medea arzu ettiği fırsatı yakalar. Iason’dan eğer
kralı ikna edemeyecek olursa, bunu yapmasını yeni karısından istemesini rica eder. Hatta
Medea’da bu konuda üstüne düşeni yapacak, yeni geline çocuklarla düğün hediyeleri
göndererek Iason’a onu ikna edebilmesi için yardım edecektir. Zira söylediklerine göre
hediyeler tanrıları bile etkileyip yönlendirir (964). İşte bu noktada Euripides, hediyeleri
gönderebilmek için oyuna böyle bir alt kurgu eklemiştir. Buna karşın Seneca’ya
buna gerek olmadığını söyleyerek Medea’ya çıkışır (959–63). Medea, hiçbir şekilde
hediyeleri alması şarttır. Medea, Iason’u ikna eder; o da çocuklar, Lala ve hediyelerle
4. STASIMON
Koro; çocuklar, yeni gelin, Iason ve Medea için yas türküsü söyler. Çocukların başına
kötü bir şeylerin geleceğinden emindir (976–7). Yeni gelin, hediyelerin güzelliğine
kanıp, sevinçli ve masum bir hava içinde kendi hayatını söndürecektir (979–80). Iason
88
ise, hatayı baştan yapmış, kralın evinden birisiyle evlenerek, hem kendi çocuklarının
hem de yeni karısının üzerine ölümü davet etmiştir (990–4). Koro son olarak Medea’dan
söz eder. Medea, çocuklarını kocasının ihaneti yüzünden öldürmek zorunda kalacaktır.
Bu yüzden koro, onun talihsizliğine olan üzüntüsünü dile getirerek sahneyi terk eder
(996–1001).
5. VE 6.BÖLÜM; EXODOS
Euripides’in bir arada inceleyeceğimiz beşinci, altıncı bölüm ile sonuç bölümü
5. bölüm:
6. bölüm:
• 5. stasimon (1251–1291)
Sonuç bölümü:
Beşinci bölümün ilk kısmında Lala, çocuklarla birlikte sahneye girer. Medea’nın
çocuklarla barışmıştır (1002–1005). Fakat Lala, Medea’nın halinden bir terslik olduğunu
anlamakta gecikmez. Aslında sevinçli bir haber getirmiştir ama Medea, bu haberi
planının birer birer gerçekleşiyor olmasının, kendi üzerinde yarattığı yük olmalıdır.
zorunda kaldığı bu yük ona ağır gelecek, kendi içinde büyük bir ikileme düşse dahi,
gene de çocuklarını öldürmekten ve daha kötü bir sonuca katlanmayı göze almaktan
çekinmeyecektir.
öldürme anında yaşadıklarını seyirciye daha ayrıntılı bir şekilde vermek istediği için,
ruhunun derinliklerindeki ikilemi gözler önüne serer. Aslında bu dizeler annelik duygusu
184
S. Ohlander, 1998, s. 133.
90
ile intikam duygusu arasında kalmış bir kadının feryadıdır. Euripides, karakterinin kendi
içinde yaşadığı ikilemi ortaya koyarak, çoğu araştırmacıya göre bir ilke imza atmıştır.185
Ohlander da bu görüşe katılanlar arasındadır. Ona göre ilk kez Euripides, insanın kendi
içinde de ikileme düşüp zıt duyguların çatışmasını yaşayabileceğini, bunun için başka
ayrılacağı için yaşadığı üzüntüyü, onlar adına kurduğu hayalleri anlatır (1021–1039).
1049. dize ile birlikte Medea birden bire yön değiştirir. Eğer biraz önce
hissettiklerini yaparsa, düşmanlarından tam bir intikam alamayacak, böylece gülünç bir
duruma düşecektir. İşte bu düşünce Medea’nın eskiye dönmesine neden olur. Medea,
1056. dize ile birlikte monologun başındaki Medea ile tekrar karşılaşırız. Medea,
185
S. Ohlander, a.g.e., s. 134.
186
S. Ohlander, a.g.e.,
187
S. Ohlander, a.g.e., s. 162.
91
Bu sefer, yaşadığı ikilem uzun süreli olmaz. 1060. dize ile birlikte annelik
duygusu, bir daha canlanmamak üzere ortadan kaybolur. Artık çocuklarını Korinthos’ta
düşman elinde bırakmaktansa, öldürmeyi tercih eder. Nasıl olsa her iki şekilde de
Medea, Atina’ya Aigeus’un yanına kaçacağı için, onu yakalamaları zor olacaktır. Ama
babalarıyla kalacak olan çocuklar, Korinthoslular için hem kolay hem de iyi bir intikam
aracı olabilir. Medea, bu olasılığı düşünerek, her iki şekilde de çocukların öleceği
yine annelik duygusu ile Iason’a duyduğu nefret arasında ikilemde kalmıştır. Verdiği
kararın altında ruhen ezildiği bellidir. İşleyeceği suçun kötülüğünü bilmesine rağmen
intikam duygusu, mantıktan daha ağır basıyordur. Yazar, burada tutkuyu en büyük
kötülüklerin nedeni olarak göstermiştir (1080). Monologun sonu ile birlikte, artık
kalmamıştır.
92
Medea’nın bir anne olarak yaşadığı acıyı genelleştirilerek, bütün talihsiz anne ve
babaların yaşadığı acı ile bir tutarak işlemiştir. 1081–89. dizeler arasında korobaşı,
olmadıklarını dile getirir. Böylece yazar, birazdan iyi bir münazara konusu olabilecek,
Seneca’nın oyununa baktığımızda ise Medea, karşımıza akıllı, kültürlü ve retorik ustası
bir kadın olarak çıkar. Onun bu özelliklere sahip bir kadın olması, oyunda oldukça doğal
ilgili endişe ve sıkıntısı yoktur (1090–110). Çocukları olan anne ve babaları bekleyen bir
sürü endişe ve üzüntü vardır: Birincisi, onları iyi birer birey olarak yetiştirme ve onlara
maddi anlamda iyi bir şeyler bırakma endişesidir. İkincisi, iyi mi yoksa kötü bir birey mi
gerçeğinin verdiği endişedir (1098–1111). Aslında, koro oldukça genel olan ve her anne
babanın yaşadığı ve yaşayabileceği kaygıları dile getirerek, içten içe Medea’nın içinde
koronun saydığı bütün endişeleri yaşayacaktır. Elinde bir seçenek daha vardır. Eğer
yukarıda da bahsettiğimiz gibi, felsefi içerikli retorik bir tartışmayı Medea’nın lehine
Altıncı bölümün birinci kısmı, Haberci ile Medea arasındaki diyalogdur. Sahnede
çok örnek verilebilir: örneğin Hippolytos adlı oyunda, Hippolytos’un başına gelenler,
gelerek ona olanları haber verir. Prenses ve Kral, Medea’nın zehrinden nasibini almış,
feci şekilde can vermişlerdir. Medea, bu haberi duyduğuna sevinir. Haberciden olanları
daha ayrıntılı bir şekilde anlatmasını ister. Bunun üzerine haberci 100 dize boyunca,
olanları baştan sona aktarır. Anlatım oldukça canlıdır. Yaşananlar, insanın kanını
istediğinden daha fazlası olmuş; planlamadığı halde kral da kızını kurtarmak isterken
ölmüştür.
Iason’un Medea’nın planladığı intikamı hak ettiğini düşündüğü için, onu değil Iason’u
suçlu bulur. Koronun gözünde Iason bir düşman, Medea ise bir dosttur.
188
S. Ohlander, a.g.e., s. 165.
94
Korodan sonra Medea konuşmaya başlar. Medea, bizlere son kararını açıklar.
Çocuklarını öldürecektir. Öldürme kararının altında yatan zorunluluğu burada tekrar dile
Böylece Medea sahneden çıkar. Medea, sahneye 214. dizede girmiş, o zamandan bu
zamana hiç sahneden ayrılmamıştır. Ohlander, Medea’nın sahnede kaldığı uzunluk göz
önüne alındığında, bu ayrılışın oldukça dramatik bir etkiye sahip olduğunu düşünür.189
5. STASIMON
tanrılara dayanan soyuna ilk kez bu kadar ayrıntılı bir şekilde değinmiştir. Oyunun
geneline baktığımızda yazar, Medea’nın sahip olduğu insanüstü güçlerden üstün körü
söz etmiş, insana ait özelliklerini ön plana çıkartmaya çalışmıştır. Koro, Medea’yı
yatıştırması için sadece Güneş’ten değil, Zeus’tan da yardım ister. Erinys’leri kontrol
altına alsın ve Medea’yı intikam dolu evden uzaklaştırsın diye ona dua eder (1258–60).
Pathos doruğa çıkar. Sonuç bölümünde çocukların da sahneye girmesiyle, oyun tam bir
Burada ilginç olan bir başka ayrıntı da, oyunun artık tamamen Medea’nın
189
S. Ohlander, a.g.e.,s. 174.
95
cinayetten söz etmeyi tercih etmemiştir. Sonuçta, Korinthoslu kadınlardan oluşan koro,
kralını ve prensesini kaybetmiştir. Koro, ölüm haberlerini biraz önce aldığı gibi,
Koro şarkısını bitirir bitirmez, evin içinden çocukların sesleri duyulmaya başlar.
çocukları kurtarmayı düşünür ama buna fırsat bulamadan çocuklar öldürülür. Medea
Iason’dan intikam almak için; üçüncüsü ise kendisinin elinden alınmış olacakları için
öldürmüştür.
bakış açısını en iyi gösteren durumlardan biridir. Thebai kralı Athamas’ın ikinci karısı
olan Ino, annesi Semele ölünce küçük Dionysos’u yanına alıp, çocukları Learkhos ve
Melikertes ile birlikte büyütme konusunda Athamas’ı ikna eder. Zeus’un yasak dışı
ilişkisinden doğmuş bir çocuğa kucak açıldığını gören Hera ise, Athamas’la Ino’yu
delirterek cezalandırır. Bunun üzerine Ino, Melikertes’i kaynar kazana atarak, Athamas
bilinci yerinde olmadan çocuğunu öldüren Ino ile Medea’yı özdeştirmiş ve yaptıklarına
EXODOS
Sonuç bölümünün birinci kısımda, Iason yaşanan felaketi öğrenmiş bir halde
sahneye girer. Medea’yı sorar ama asıl merak ettiği, çocuklarıdır. Açıkçası Iason,
96
Oyunun bu kısmında, seyirci çok farklı bir Iason’la karşı karşıyadır. Yeni karısı
feci şekilde can vermiştir ama o, bu konu hakkında tek bir kelime bile etmez,
üzüntüsünü dile getirmez. Onun için ölen, yeni karısı değil sanki hiç tanımadığı biridir.
Bildiğimiz gibi, oyunun başlarında Iason’un bütün ilgisi yeni karısı ve evliliği
üzerineydi. Çocuklarını düşündüğü için bu evliliği yaptığını söylüyor ama bir taraftan da
olabiliyordu. Şimdi ise sahnede, babalık duygusunu her şeyin üstünde tutan bir Iason
vardır. Ne var ki artık, her şey için geç kalmış, çocuklarını kaybetmiştir. Korobaşından
“…beni mahvettin.”190
Bu noktada, daha önce çocuklarını umursamadığı için ona kızan seyirci, şimdi Iason’un
sağlar. Iason’un verdiği bu tepkiden anlaşılıyor ki, Medea işlediği cinayetlerle kalıp,
190
Euripides, Med., 1310.
97
Iason, ölen çocuklarını görmek için eve girmeye çalıştığında (1312 v.d), birden
bire Medea, Güneş’in arabasının içinde oturur halde evin üzerinde görünür. Iason, doğal
olarak, ona hakaretler yağdırmaya başlar (1323 v.d). Çocukların ölümüyle derinden
sarsıldığı her halinden bellidir. Iason’u bu halde görünce, Medea’nın ondan intikam
alabilmek için, harcadığı bu kadar çabanın boşa gitmediği anlaşılır. Aslında, bu intikam,
Iason’a verdiği cevapla, söylediğini kabul eder (1362). Ama Medea’nın çektiği acının
Medea, Iason’u bu kadar çok acı çektirdiğini bilse de gene de isteklerini geri
çevirerek, onu daha da yıkmaya çalışır. Iason Çocuklarını gömmek istediğinde (1377),
onları kendi elleriyle gömeceğini söyleyerek bu isteğine karşı çıkar (1378 v.d.). Bunun
Nine’nin söylediklerini anımsatır. Süt Nine, Argo seferinin yaşanmamış olmasını, Iason
aksine, aktarımı oldukça sınırlı tutmuştur. Çünkü yazarın burada öne çıkarmaya çalıştığı
şey, Medea’nın öfkesinin neden olduğu yıkıcı sonuçlardır. O yüzden, kral ve kızının
karşın, öne çıkan durum, alevlerin sarayı yalayıp yutmasıdır. Bu noktada Seneca,
Medea’nın öfkesini ateşle özdeşleştirmiş, suyun ateşi söndüreceği yerde onu beslediğini
adlı yapıtının yedinci kitabında Medea’nın büyü hazırlığını aynı Seneca’da olduğu gibi
detaylı bir biçimde aktarır. Oyunun tamamı göz önüne alındığında, koronun ilk kez
Haberci olanları aktardıktan sonra, sahneye Süt Nine ile Medea çıkar.
Euripides’teki habercinin görevini bir ölçüde burada Süt Nine üstlenir ve Medea’ya bir
çocuklarını öldürmeden önce kendi içinde yaşadığı ikilem gözler önüne serilir.
söylemeden, bugüne kadar işlediklerinden daha büyük bir cinayet işlemek için cesaret
191
Sen., Med., 880. Bu kelimeler, meydana gelen ve getiren anlamındadır.
99
öldürmek için cesaret toplamaya çalıştığını anlarız. Medea, kendisine bile itiraf
edemediği şeyler planlamaktadır (918–20). Çünkü ne kadar çok çocuk öldürürse, Iason’a
o kadar çok acı çektirecektir. Bu noktada Medea, ustaca konuyu çocuklara getirir.
düşünür (919–21). Bu yüzden kendisine kızar. Ne var ki, buna da bir çözüm yolu
bulmakta gecikmez. Onları Kreusa’nın çocukları sayar (919–20). Nasıl olsa Medea,
bırakmak zorunda kalacaktır. Mademki, artık onlar, bir anlamda, Iason ile Kreusa’nın
başka bir açıdan ele alınarak oyuna dâhil edildiğini görüyoruz. Euripides’te Medea, haklı
bu zorunlulukla cinayetini işlemişti. Seneca’nın karakteri de, Iason’dan tam bir intikam
gibi dışarıdan başka bir tehdit gelmediği için, Medea da onları artık Kreusa’nın
Medea, bu korkunç kararı verdiği andan itibaren ruhen, büyük bir ikilemin içine
düşer (923–44). Burada Medea, duygu değişikliklerini çok çabuk geçirir. Bir cümlesinde
intikamı, hemen ardından gelen cümlesinde ise annelik duygusu ağır basar. Örneğin:
Böylece, Seneca’da ikileme düşen ve çok çabuk karar değiştiren Medea, Euripides’te bu
değişimleri daha uzun aralıklarla geçirmiş, karakterin takındığı ruh hali birkaç dizeden
oyunun başında sahneye çıkan ve bunun yanı sıra birkaç kere de oyunda görünen
çocukların aksine, Seneca’da çocuklar, 945. dize ile ikinci kez sahneye çıkar.194
Çocuklarını yanına çağırıp, onlarla kucaklaşan Medea’nın birden bire öfkesi tekrar
(958), ardından ise kardeşinin hayaletini görür (963–4). Böylece Medea, tam bir
Sonuçta bir taraftan, çocuklarını yanına alamamanın üzüntüsü öteki taraftan ise, ruhunu
zorlar. Bu iki gücün etkisi altında oğullarından birini öldürür. İlk çocuğunu, Iason’la
acıyı dindirmek için öldürmüştür. Helene’nin savunması adlı yapıtında nasıl Gorgias,
192
Sen., Med., 932–35.
193
Bkz. Eur., Med., 1020 v.d.
194
Seneca’nın oyununda çocuklar ilk kez 845. dizede sahneye çıkarlar.
195
S. Ohlander, a.g.e., s. 282–3.
101
Medea öteki oğlunu ise hemen öldürmez. Öldürdüğü oğlunun cesedi ile sağ
oğlunu da yanına alarak, evin çatısına çıkar. Bu sırada sahneye, bir grup Korinthoslu ile
Medea’yı yakalamak için girer. Medea, konuşmasına babasına, kardeşine ve altın posta
ise bu durum, sefer sonrasında Medea’nın yaşadığı zafer ve meydan okuma nidaları
Şaşırtıcı bir biçimde 988. dize ile birlikte Medea’nın, yeniden kendi içinde bir
ikileme düştüğünü görüyoruz. Fakat bu da, ötekiler gibi çok uzun süreli olmamaktadır.
(993–4).
Oğlunun tekinin öldüğünü öğrenen Iason, Medea’dan intikam almayı bir yana
bırakıp, ona hala hayatta olan oğlunu bağışlaması için yalvarmaya başlar. Euripides’in
oyununa baktığımızda, Iason hiçbir zaman böyle bir şans yakalayamamış, oğlunun birini
Seneca’da bir tanesini kardeşi için öldürür. Yazar, kurguyu bu şekilde işleyerek,
intikam planını tamamlamaya hazırdır. Iason bu noktadan sonra, artık Medea’yı hiçbir
için yalvarmaya başlar (1014–5). Zaten Medea’nın da amacı budur. Burada Seneca,
Medea’nın sağ oğlunu öldürmesini 50 dize kadar erteleyerek, heyecanı doruk noktasına
çıkartır. Öyle ki, seyirci / dinleyici ikinci çocuğun annesi tarafından ne zaman
öldürüleceğini, heyecan ve üzüntüyle beklemeye başlar. Medea da, Iason’un artık iyice
karşılaştırdığımızda, ince bir alay sezeriz. Bir yapıtı dönüp dolaşıp aynı noktada ya da
aynı sözle bitirme, edebiyatta oldukça popüler bir sanattır ve Batı edebiyatında
konuşmasına tanrılara yakarıyla başlamıştı. Iason’un ise oyunu, şu cümle ile kapatarak,
bir anlamda artık yaptıklarından sonra Medea’yı hiçbir tanrının onaylamayacağını ima
etmiştir:
196
Sen., Med., 1026–7.
103
KARAKTER KARŞILAŞTIRMASI
MEDEA
kimi zaman farklı kimi zaman da benzer şekilde işlemişlerdir. Her iki yazarın da
göstermeye çalıştığı asıl şey ise, intikam arzusunun bir insan ruhunu nasıl saptırarak,
Euripides’in Medea’sını ele alırsak, yazar, güçlü fakat insani değerlere sahip bir
diğer karakterlerin hoşgörü ve sevgisini kazanmış bir Medea çıkartır karşımıza. Oyunun
iki önemli kahramanı, Süt Nine ve Koro, birçok durumda, Aigeus ise bir ölçüde
Medea’ya destek olma eğilimindedir. Destek olamadıkları durumlarda ise ona sempati
yaratmaya çalışırlar: Örneğin koro, beşinci bölümde çocuk sahibi olan anne ve babaların
oyunda, Süt Nine dışında hiçbir karakterden sevgi ve ilgi görmez. Yaptıkları haklı
görülmez, oyunun başından sonuna kadar ne yaptıysa hep ayıplanır ve tenkit edilir.
Evin içinden Süt Nine ve koroyla konuşur; Iason’un ihaneti karşısında oldukça
sarsılmıştır, evden çıkacak hali bile yoktur. Seyirci, Medea’nın bu halini gördüğünde,
kalbinde beliren tek duygu, acımadır. Seneca’nın oyununa baktığımızda ise ilk Medea’yı
197
Bkz. 79–81.
104
sahnede görürüz. Medea, Iason’un ihaneti ile sarsılmıştır ama üzüntüsünü değil öfkesini
dışa yansıtmayı tercih etmiştir. Kendisini intikam almak için cesaretlendirir, daha önce
dimdik durabilen, hiçbir engel tanımayan ve öfkesi ve intikamı oyun boyunca devamlı
artan bir Medea ile karşılaşır. Euripides, yarı tanrı bir karakter yaratmaya, Seneca ise
iki ayrı kişilik, oyun boyunca görülür. Bu durumu, oyunda öne çıkan birkaç olayı örnek
bulanacağı zaman Seneca, hem Süt Nine’nin hem de Medea’nın ağzından büyü
uzadıya anlattırır.198 Euripides, ise oyununda böyle bir sahneye hiç yer vermemiştir. Ya
da, Medea, Seneca’nın oyununda, daha önce işlediği cinayetleri dile getirerek199,
anlardan birisinde karşısına çıkarak, ona sığınacak bir liman olmuş ve Medea’nın
boyunca bir kez bile, Korinthos’tan ayrıldığı zaman nereye gideceği konusuna kafa
düşmanlarından hiç korkmuyor, hepsi bir araya gelse de, kendisine bir şey
198
Bkz, Sen., Med., 670 v.d
199
Bkz, Sen., a.g.e, 44 v.d; 130 v.d; 905 v.d.
105
yapamayacaklarını biliyordur (520 v.d.). Buna karşın Euripides’in karakteri, daha insani
Seneca’nın Medea’sı, çok iyi eğitim almış, konuşma konusunda Romalı hatiplerle
tartışma içindedir ve kendine yapılan haksızlığa isyan eder. Burada Medea’nın mahkeme
Is fecit.”200
verebiliriz. Örneğin birinci bölümde Kreon sürgün haberini verdikten sonra Medea’nın
bu karara karşı direnmesi üzerine sinirlenerek, gitmesini emredince Medea şöyle der:
Medea kendisini bu topraklara getiren kişinin Iason olduğunu ima etmiş, Iason’suz bir
vazgeçiremeyeceğini anlayan Medea, Korinthos’ta kalabilmek için ondan bir gün süre
“Zavallı bir kadının gözyaşları için azıcık bir zamanı red mi ediyorsun?”
ve Iason- tartışma içinde olduğu bölümlerde retorik üslup da daha sık görülmektedir.
200
Seneca, Med., 500–1. “Onlar senin, onlar senindir. Kime kıyım yaradıysa, kıyımı o işler.”
201
Seneca, a.g.e., 197. “Redeo: qui avexit, ferat.”
106
Seneca’nınkine göre daha tutuktur. Seneca’nın oyunundaki gibi sivri dilli konuşmalar
yapamaz, bunun yerine daha mütevazı bir konuşma tonu benimser. Seneca’nın Medea’sı
kendi retorik sanatı ile etkili olurken, Euripides’in Medea’sının etkili olmasını, ondan
yana tutum üstlenen koronun oyun boyunca yarattığı pathos sağlamaktadır. Bu etkiyi bir
ağırlık vermeyi tercih eder. Seneca’nın Medea’sı oyunun sonlarına doğru bile hala
Iason ise, her ne kadar çocuklarını düşündüğünü dile getirip duruyorsa da, onların
geleceği ile yakından ilgili değildir. Medea’nın Iasonla yüzleştiği ikinci bölüme
kızması ve bir anlamda Iason’un gelip kendisinden evlenmek için izin almasını umması
(580 v.d), böyle bir ihanet karşısında bile, kalbiyle değil aklıyla düşündüğünü gösterir.
oyununa baktığımızda, Medea’nın en çok ağırına giden hareket, hala sevdiği Iason’un
202
Sen., Med., 477; 535–7; 458–60; 462–5.
203
Sen., a.g.e., 897.
107
başka biriyle evlenmesi ve kendisini bir kenara atması ve paelex204 durumuna düşmüş
inandırması da, bayağı bir zaman almıştır. Oyun planını incelerken de gördüğümüz gibi,
Kreon ile karşılaştığı birinci bölümde Medea, umutsuzca kocasını ondan geri
istemiştir.205 Iason ile karşılaştığı ikinci bölümde de benzer bir şey yapmış, Iason’un
tekrar kendisine dönmesi için ona, karşılarına çıkabilecek bütün düşmanlarla tek başına
savaşmayı bile teklif etmiştir (527–8). Medea’nın aşkı çok büyüktür. Medea’nın Iason’u
hala sevdiği onu birlikte Akastos ve Kreon’dan kaçmaya ikna etmeye çalışırken de
sezilmektedir (521–4). Seneca, Medea’nın aşkını, kendisini bu derece vahşi bir intikam
almaya iten, önemli bir neden olarak göstererek şu gerçeğin altını çizmiştir: Eğer Iason
almayı düşünmezdi.
de oyununda sıklıkla yer vererek, öfkenin insan iradesini ele geçirdiği durumlarda
nelerin yaşanabileceğini bir stoacı olarak göstermeye çalışmıştır. Burada Seneca, daha
önce bahsettiğimiz gibi206, Medea’nın öfkesini bir exemplum olarak, her açıdan
üstlenmiştir.207
Her iki Medea da oldukça akıllı ve kurnazdır. Euripides’in Medea’sı bilge olarak
204
Metres.
205
Sen., Med., 245–7.
206
Bkz 29 v.d.
207
N. Pratt, a.g.e..
108
Medea’nın kehanetin ne olduğunu sorması üzerine ona şöyle diyerek iltifatta bulunur:
Aigeus böyle bir iltifatta bulunurken yalnız Medea’nın kehanet biliminde bütün
uygar barbar görüşünü de ima eder. Seneca’da ise Medea’nın bilge olduğu, retorik
Korinthos’ta bir gün daha kalabilmek için Kreon’a yalvarır, dizlerine kapanır; Iason’u
hiç uymayan hareketlerdir. Ne var ki, oyunun sonuna doğru her ikisi de mantıklı
sarmıştır. Bu noktada Medea’yı, Euripides Ino’ya, Seneca ise bir maenada benzeterek,
Aşk’ın (Aphrodite) etkisi altında, Iason’u kurtarmak için, pek çok suç ve kıyım işlemesi
gibi, burada da Medea, bahsettiğimiz güçlerin etkisi altında ilk çocuğunu öldürmüştür.
208
Eur., Med., 677.
109
IASON
Medea’yı çılgına döndürüp, kanlı bir intikam planı hazırlamaya iten kişi
kuşkusuz Iason ve evliliğidir. Euripides ile Seneca’ya, Iason karakterini oyunlarda farklı
Euripides’in Iason karakteri, hem oyundaki koro ve diğer kişiler hem de seyirci
tarafından sempati duyulmayan bir kahramandır. Deyim yerinde ise tam pragmatik bir
kararını bir kadın için değil, aksine onu ve çocuklarını kurtarmak ve bu evlilikle elde
edeceği sosyal konum ve varsıllıkla daha iyi bir yaşam sağlayabilmek için verdiğini
söyler (593–5). Ne var ki, Medea’nın sürgüne gidiyor olmasını hiç umursamaz. Medea,
çocuklarıyla birlikte sürgünde, ondan uzaktayken, Iason onlara nasıl bir gelecek vermeyi
Medea kendisine, sığınacak bir yeri olmadığını ve uzaklara gitmek zorunda kaldığını
hatırlattığında da, işi pişkinliğe vurarak, ona bu duruma kendisinin neden olduğunu bile
Kadınların aşk ve evlilikte rakip olmasın diye her şeye katlanabileceklerini, çok
duygusal olduklarını söyler. Medea’nın bunlardan biri olduğunu dolaylı yoldan belirtir
(570 v.d.). Iason burada ozanların benimsediği geleneksel kadın kavramını yansıtmıştır.
110
işlemeyi tercih eder. Iason, Euripides’in fırsatçı karakterinin aksine, Kreon’un dayatması
duygularının önüne geçmiştir. Prensesle evlenmeyip, ölümü kabul etmeye razıdır, ama
Kral ve insan yapımı yasalardan korkan ve bunlara saygı duyan bir tipleme olarak
Medea’nın kaçma tekliflerini reddeder. Zaten hem böyle bir tip olduğu için hem de
baktığımızda Medea Iason’u, çocuklarını yanına alması konusunda ikna etmiştir. Iason,
için gidip krala ve kızına yalvaracak kadar da korkaktır. Seneca’nın karakteri ise, hiç
cesaretlidir.
209
Yaşama nedeni. Bkz. Sen., Med., 547.
111
Euripides’te ise Iason, Medea’nın birçok cinayet işleyip onu sağ salim yurduna
getirmesini Medea’nın kendisine duyduğu aşkın bir ürünü olduğunu itiraf eder. Böylece
başarıya ulaşan mitolojik kahraman, Troya seferine çıkanlarla aynı seviyede değil,
Medea sayesinde kahraman ünü salmış biri gibi görünmektedir. Asıl kahraman ise
Medea’dır.
210
N. Pratt, a.g.e., s. 86.
112
KREON
exemplum olarak çıkartmayı tercih eder.211 Mitoloji ve tragedya da olduğu gibi burada
da Kreon, kötü bir tiranın bütün özelliklerini gösterir: zalimdir, adaletsizdir, ödlektir.
Amaçları uğruna elindeki gücü acımasızca kullanmaktan çekinmez. İlk başta Medea’yı
Askerlerine, onu kendisinden uzak tutmasını tembihler. Verdiği sürgün kararını ona
öldürmeyi bir kez bile aklından geçirmemiş, ayrıca bizzat kendisi Medea’nın yanına
ederek, kızı ile evlenmeye zorlamıştır. Euripides’in karakteri ise, Iason’u böyle bir şeye
zorlamamış, aksine Iason, çıkarları doğrultusunda böyle bir evlilik yapmayı istemiştir.
bir şey yapacağını düşünerek Medea’yı topraklarından kovar. Seneca’nın karakteri ise,
Medea’dan korksa bile bunu dile getirmeyi tercih etmemiştir. Her ikisi de Medea’nın
dizlerine kapanmasıyla yumuşayıp, kalması için Medea’ya bir gün süre vermeye razı
olurlar. Her iki kral da, Medea’nın bu şekilde yalvarmasıyla ona acıyıp, yumuşamıştır.
211
N. Pratt, a.g.e., s. 83.
113
SÜTNİNE
Her iki oyunda da Süt Nine, genelde mitoloji ve tragedya oyunlarında görüldüğü
gibi Medea’nın sırdaşı ve güvenebildiği tek kişidir. Her ikisi de, hanımının düştüğü bu
Medea’nın iyi olması için onun yararına ikisi de var güçleriyle çalışır, ona doğru yolu
aralarındaki önemli bir fark su yüzüne çıkar. Euripides’te Süt Nine, hanımını intikam
almak için hiçbir zaman cesaretlendirmez. Ama Seneca’da Süt Nine, Medea’ya öfke ve
Her iki yazar da Süt Nine’yi, oyunun çoğu yerinde Medea’nın içinde bulunduğu
durumu seyirciye aktarmak amacıyla kullanır. Seneca’da Süt Nine’nin bu farklı amaç
ejderlerin çağırılması, zehirli bitkilerin gece kırlardan toplanılması gibi Medea’nın zehri
elde etmek ve büyü yapmak için gösterdiği faaliyetler uzun uzadıya hep Süt Nine’nin
KORO
durum sezilmez. Çünkü onlar, Korinthoslu olmaktan daha çok, kadın olarak
sahnededirler. Euripides’in korosu, Medea’ya dost, buna karşın Seneca’nın korosu ise
acır, haline üzülür, en kötü anlarında ona destek olmaya çalışır. Iason’u yaptıklarında
haksız bulur. Onlar için Iason’un, prensesleriyle evlenmesi önemli değildir. Seneca’da
ise tam tersine, koro karşımıza, Iason ile Kreusa’nın düğün türküsünü söyleyerek çıkar.
Medea’nın adını bile söylemeye gerek duymadan, ondan kaçak bir gelin olarak bahseder
(116). Onlara göre yapılan bu evlilik yasaldır, Iason ise zorla Medea’yla evlenmek
zorunda kalmıştır.213 Koronun ortaya koyduğu bu farklı bakış açısı, kendisini bütün oyun
boyunca gösterir. Örneğin, kral ve kızının öldüğü haberi geldiğinde, Euripides’in korosu
yoğunlaştırmıştır. Seneca’da ise, koro ölüm haberini birebir almamıştır. Ne var ki,
Medea’nın Hekate’ye yalvardığı sahneden sonra, kötü bir şeylerin yaşanacağını sezerek,
kral ve krallık adına yaşadığı kaygıyı dile getirmiştir. Koro, Euripides’in aksine,
212
P.J.Davis, a.g.e., s. 51.
213
Sen., Med.,67; 102 v.d
115
Her ne kadar koronun işlevi, Euripides’in zamanında oldukça sınırlanmış olsa da,
organik olarak bağlandığını görüyoruz. Seneca ise koroyu, bir çeşit perde arası gibi
kullanılmıştır. Buna karşın, yazar oyunun iki yerinde koroyu kurguya dâhil etmeyi tercih
etmiştir. Bunlardan birisi, parodos bölümüdür. Koro, Iason ile Kreusa’nın düğün
etmesini sağlamıştır.214 İkincisi ise, sonuç bölümünde haberci ile koro arasında yaşanan
diyalogdur. Burada koro oyun kurgusunda aktif olarak rol almış, haberci ile birebir
konuşma içine girerek, getirdiği haberin yıkıcılığını gözler önüne taşımıştır. Euripides
ise koroyu, oyunda aktif olarak kullanmıştır. Koro, oyunun diğer kahramanlarıyla
diyalog içine girmiş, yaşananlar üzerine düşüncelerini açıklamış, seyirciyi bir sonraki
bölümde yaşanacaklara hazırlar tarzda şarkılar söylemiştir. Euripides’te ise koro, her
Seneca, koroyu birebir oyunla bağlamamış olsa da, onu Medea’nın karakterini ve
içinde taşıdığı gücü betimlemek amacıyla sıklıkla kullanır. Örneğin, Argo seferinden
bahseden birinci koro şarkısı, oyuna yeni bir kurgu katmaz. Bize seferin yıkıcı etkilerini
anlatmanın yanı sıra215, Medea’nın öyküsünü daha iyi anlayabilmemiz için, gerekli
214
N. Pratt, a.g.e., s. 82.
215
Bkz. S. 23–5.
216
P.J.Davis, a.g.e., s.78–9.
II. BÖLÜM
diğer oyunları Aleksandros218 ve Palamedes ile Sisyphos adlı satir oyunu ile birlikte İ.Ö
ve çocukların esir alındığı bu çıkarma, o zamanki entelektüel çevrenin içinde yer alan ve
politik yaşamdan her anlamda uzak durmaya özen gösteren Euripides’i derinden
Hektor’un oğlu Astyanaks’ı yeni bir Hektor olmasın diye öldüren Yunanlılar
Oyunlardan kalan parçalardan, Euripides’in her iki oyunu hakkında da genel bir
Hekabe, bir akşam rüyasında kendisinin, içinden birçok yılan çıkan yanan bir meşale
taşıdığını görür. Bu rüya, doğacak çocuğun Troya kentini yerle bir edeceği şeklinde
217
Claudius Aelianus, Varia Historia, 2.8
218
Aleksandros, Paris’in diğer adıdır. Paris’i büyüten çoban tarafından verilen bu ad, “önleyen” anlamına
gelmektedir.
219
Bu çıkarma hakkında bkz Thuk., 5. 86–116.
117
yorumlanır. Bunun üzerine çocuğun doğar doğmaz öldürülmesine karar verilir. Ne var
kıyamayarak, onu kendi oğluymuş gibi büyütür. Ölüme mahkûm edilen çocukların
Bu arada Troya’da her yıl, ölmüş soylu çocuk -Aleksandros- adına atletizm
yarışmaları düzenlenmesi gelenek haline gelmiştir. Artık genç bir delikanlı olan
olarak verilmek üzere kendisinden zorla alınmasına sinirlenerek, boğasını geri almak
için yarışmaya katılır. Yarışmada kardeşlerini yenerek birinci gelir. Aleksandros, bu işe
Herkeios’un tapınağına sığınmak zorunda kalır. Ne var ki, kısa bir zaman sonra
sahneye Hekabe girer. Hekabe ile Kassandra arasındaki kısa bir diyalogdan sonra
Kassandra Apollon tapınağına geri döner. Parodosta Hekabe, ölen çocuğu yüzünden
duyduğu üzüntüden bahseder. Onun adına düzenlenen oyunlar, acısını azaltmıyor aksine
220
Bu kısım, Conacher’in derlemesi göz önünde tutularak hazırlanmıştır. D.J. Conacher, Euripidean
Drama-Myth, Theme And Structure, University Of Toronto Press, 1967, s. 127–132.
118
arttırıyordur. Hekabe’nin dedikleri üzerine sahneye çıkan koro, onu teselli etmeye
katılacağını haber verir. Çoban burada, Hyginus’un masalında ortaya atılan nedeni ileri
haberci, Aleksandros’un oyunda kazandığı zaferi haber verir. Haberci, bunu haber
vermenin yanı sıra soru ve cevaplarla koroyu, Aleksandros’un soylu olmasa da Priamos
tarafından verilen ödülü kazanmaya layık bir şekilde yarıştığına ikna eder. Daha sonra
sahneye Hektor ve kardeşi Deiphobos girer. Deiphobos, bir köle tarafından yenildiğine
çalışır. Bir sonraki sahnede Deiphobos ile Aleksandros Priamos’un önünde bir köle
tipik bir Euripides tartışması yaşanır.221 Deiphobos, ne kadar eğitim alırsa alısın, aşağı
tabakadan olan bir kişinin soylu sınıfa yükselemeyeceğini savunur. Ona göre bir kölenin
kendisini olduğundan daha üst bir konumda görerek böyle davranmaya başlaması,
oldukça tehlikeli bir durumdur. Aleksandros ise Deiphobos’un öne sürdüğü gerekçeleri
çürütmeye çalışır. Burada Euripides büyük bir olasılıkla, zenginlik ve fakirliğin gencin
221
D.J. Conacher, a.g.e., s. 129.
119
yana kullanır. Bu bölümden sonra sahneye çıkan koro, gerçek soyluluğun kaynağı
hakkında bir şarkı söyler. Koroya göre zekâ ve anlama, insana zenginlik ve soyluluk
Sonuç bölümünde Hekabe karşımıza, bir kölenin soylu bir kişi karşısında aldığı
edilmesini sağlar. Böylece oyun sona erer. Bu konu, yeni komedyayı andırır.
Aleksandros bir tragedya yapıtı olsa da konusu bakımından yeni komedyaya bir ilk
genel özeti şöyledir: Sahne Troya’da Yunan kampının önüdür. Palamedes, Yunanlıların
büyük hizmetlerden birisi ise yazıyı bulmuş olmasıdır. Ne var ki, Palamedes’in kıvrak
için yaptığı düzenbazlığı ortaya çıkarır. Buna çok sinirlenen Odysseus, ondan intikam
almak için fırsat kollamaya başlar. Kurnazlığı ile ünlenen Odysseus sonunda tam da
kendine yakışır bir plan yapmayı başarır. Odysseus, önce Palamedes’in çadırının altına
bir sürü altın gömecek, daha sonra ise Palamedes’in bu altınları, Priamos ile Yunanlılar
aleyhine anlaşarak ondan almış gibi gösterecektir. Planı tutar. Palamedes, Yunanlılara
222
D.J. Conacher, 1967, s. 129.
120
ihanet etmekle suçlanarak, ölüm cezasına çarptırılır. Sahip olduğu üstün yetilerden
gemi kürek ve parçalarının üzerine yazarak, onları deniz akıntısına bırakır. Yazılı
parçaları bulan baba Nauplios, Euboia adasına sahte denizcilik işaretleri koyarak
Troya’dan dönen Yunan donanmasını batırmayı karar verir. Böylece oğlu Palamedes’in
öldürüleceğim.”223
olayın gerçekleşeceğini öğrenmiş olur. Bunlardan birisi Troya’nın yerle bir olacağı,
ötekisi ise Troya’dan dönen Yunan donanmasının başına bir felaket geleceğidir.225 Her
Seneca’nın yapıtı dışında Roma edebiyatında elimize Troyalı Kadınlar adlı bir
223
Fr.8.
224
Eur., Tr, 743–5.
225
Bu felaketin gerçekleşeceği öndeyişde dile getirilir. Bkz. Eur.,a.g.e, 75 v.d.
121
Euripides’in oyunu dört ana bölüm ve bir sonuç bölümü olmak üzere toplam beş
bölümden oluşur. Buna karşın Seneca’nın oyunu üç ana bölüm ve bir sonuç bölümü
karakter vardır. Koro, Hekabe, Andromakhe, Helene, Talthybios her iki oyunda da
buna karşın Seneca’da olmayan üç karakterdir. Seneca’da ise Euripides’ten farklı olan
karakterdir. Seneca’nın oyununda ise Euripides’in aksine Astyanaks’ın aktif bir rolü
vardır.
yansımıştır. Öyle ki, Medea oyunlarının aksine Troyalı Kadınlar, aynı konu çevresinde
ÖNDEYİŞ
Poseidon ve Athena vardır. Poseidon açılışı yaparak bizlere oyunun efsanenin hangi
122
bölümünden başlayacağını açıklar. Troya’nın tarafında olan ve onun surlarını inşa eden
bir tanrı olarak kendini tanıtır (5–6). Troya’nın şu andaki durumundan bahseder. Şehir
Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmış, buna da tahta atın içine saklananlar neden
olmuştur (10–4). Priamos ölmüş (17), gemilerini ganimetlerle dolduran Yunanlılar ise
on senenin ardından yurtlarına dönmek üzere uygun bir esinti beklemeye başlamışlardır
artık kendisi de Troya’yı terk etmeye hazırdır (23–5). Poseidon eskisi gibi tanrılara
Böylece buraya kadar seyirci, oyunun nasıl bir ortam içinde oynanacağını öğrenmiş olur.
Yunanlılar tarafından esir alınmış, kura yolu ile yeni efendilerine teslim edilmiştir (29–
31). Daha kurası çekilmeyen soylu kadınlar ise, çadırlarda ordunun başkomutanlarına
Poseidon, onun haklı olarak esirlerin arasında tutulduğunu dile getirir (34–5). Böylece
Euripides, oyunun genelinde işleyeceği kurguyu ilk kez burada oyuna sokar. Helene
oyunun birçok yerinde, Troya’nın başına gelen yıkımın sorumlusu olarak görülmekte ve
Seneca’da da Helene yaptığı evlilik yüzünden suçlanır. Ama Euripides’te bu, oyundaki
karakterlerin çoğu tarafından dile getirilirken, Seneca’da ise sadece Helene’nin oyuna
çabalar.226 Burada Helene, her haliyle efsaneden tanıdığımız karakterdir. Seneca ise bu
karaktere alışık olduğumuzdan farklı bir özellik yüklemiştir. Oyunda o karşımıza bir
edilmiştir (39–40). En kötüsü ise acılar içinde kıvranan Hekabe’nin, kızının kurban
etmiştir. Böylece hem gerilimi üst seviyede tutmayı hem de seyircinin, Hekabe’nin
olanları teker teker öğrenmesiyle içine sürükleneceği o içler acısı ruh halini daha iyi
Poseidon tam gidecekken sahneye deus ex machina ile Athena girer. Böylece
yazar oyuna yeni bir kurgu daha eklemiş olur. Athena, Poseidon’a eski düşmanlıkları bir
kenara bıraktığını (48–50) ve kendisiyle bir konu hakkında konuşmak istediğini söyler
(53–4). Poseidon bunun tanrılardan bir mesaj mı olduğunu sorunca (55–6), Athena, eski
düşmanlarına neşe, Akhalara227 ise beğenmeyecekleri bir yolculuk yaşatma isteğini dile
getirir (65–6). Athena’nın bunu istemesinin nedeni ise Yunanlıların kendi tapınağına
226
Eur., Tr, 860–1059.
227
Yunan edebiyatında Yunanlılar, Argoslular, Akhalılar ve Danaidler olarak da adlandırılırlar.
124
isteğini kabul edince, Athena ondan Ege denizini dalga ve girdapla çalkalamasını ve
böylece Euboia adasının cesetlerle kaplanmasını ister (82–4). Zeus da Athena’ya yardım
“Şehirleri yerle bir eden ölümlüler aptaldır, tapınakları ve ölülerin kutsal yerleri
oyunun geri kalan kısmında işlememiştir. Bu yüzden de kurgu oyunun genel yapısında
herhangi bir değişikliğe neden olmamıştır. Peki, Euripides, oyuna doğrudan bir etkisi
bulunmayan bu olayı gündeme neden getirme gereği duymuştur? Büyük bir olasılıkla
yazarın yapmak istediği şey, seyirciye Yunanlıların Troyalı kadınlara yaptığı eziyetlerin
Euripides’in Atinalılara Melos adasında yapılan haksız kıyımın ileride onlara neye mal
onun ağzından seyirci / dinleyici ile paylaşmayı tercih etmiştir. Hekabe’nin ilk sözleri
228
Eur., Tr., 95–7. Burada yazar bir genelleme yapsa da aslında kastettiği Yunanlılardır.
125
(1–6) Stoacı görüşün izlerini taşır. Stoacılara göre geçici güç yanıltıcı ve önemsizdir.
Yazar, bir yandan kendi Stoacı görüşünü verirken, öte yandan da oyunun ortamını
kişiler olarak tanımlar (26–9). Ama buna karşın kendisi, Troya’nın ele geçirildiğinin
bilincindedir (18 v.d). Troya’nın ve Priamos’un yaşamının bittiği gibi kendi yaşamının
da bittiğinin farkındadır (41–54). Bunun yanında Hekabe, oyunun geri kalan kısmında
Priamos’un ölümünden neşeli bir biçimde söz eder. Korodan Priamos’u mutlu olarak
nitelendirmelerini çünkü onun ölüler ülkesinde yaşanan acıları görmediğini söyler (142–
56). Pratt, mağlubiyete verilen bu gibi olumlu tepkilerin, ileride oyunun önemli bir
yaşanan bu iki acıklı olaya bu açıdan bakmayı tercih eder (394–9). Ya da Hekabe
yaşadıkları yenilgiden olumlu bir sonuç çıkarır. Hekabe’ye göre eğer tanrılar Troya’yı
229
N.T Pratt, a.g.e., s. 107–8.
230
N.T. Pratt, a.g.e., s.108.
126
yıkmasalardı, kendileri belki hiç tanınmayacak, gelecek nesiller onlar adına şarkı
söylemeyeceklerdi (1242–5).
felaketi çok önceden görmüş ama kimse ona inanmamıştır (28–37). Ona göre Troya
bulunur. Ne var ki, her iki oyunda yapılan gönderme birbirinden oldukça farklıdır.
yıkımına neden olduğunu kabul eder. Euripides’te ise Hekabe’nin ağzından böyle bir
itiraf duymayız. Örneğin ikinci bölümde Andromakhe ile Hekabe arasındaki diyalogda,
evlilik uğruna Troya’nın yıkımına neden olmuştur (597–8). Euripides burada, Gorgias’ın
Hekabe’nin üzerinden alarak, tanrıların üzerine atmıştır. İkinci stasimonda koro, ileride
ayrıntılı olarak işleyeceğimiz, Laomedon öyküsü üzerinde durur. Koro, Troya’nın başına
şaşırtıcıdır. Hekabe’nin Helene ile mahkeme davasını anımsatır bir tartışma içine girdiği
oldukça farklıdır. Helene, konuşmasında, Troya’nın yıkımının suçunu iki kişinin üzerine
127
atar. Bunlardan birisi Paris’i doğuran Hekabe, ikincisi ise Paris daha çocukken onu
öldürmeyip büyütmeyi tercih eden çobandır (920–22). Burada bile suç paylaşılmış,
Öndeyişde Hekabe bir yandan suçu kendi üzerine alırken öte yandan da tanrıları
suçlamayı ve onları dolaylı yoldan eleştirmeyi ihmal etmez. Örneğin onlardan hafif
tanrılar olarak söz eder (2); Troya’nın yıkımını tanrıların bir işi olarak görür (7); tanrılar
öldürülmesinden bahsederek devam eder (44 v.d.). Ölümüne retorik dolu sözlerle isyan
eder (51–4). Bir yandan Troya yanarken, öte yandan kralları hem cenaze ateşinden hem
de mezardan yoksun bir biçimde yatıyordur (54–6). Yazarın burada, Troya’da on senedir
süren savaş neredeyse bitti diye düşünülürken, ani düşüşün sonucu yıkım ve yağmaya
andaki durumunu açıklar. Kendi dışında kura yoluyla kadınlara yeni efendiler seçilmiştir
(57–8). Hekabe’nin dediğine göre Kassandra’yla da evlenmeye can atanlar vardır (61).
Burada ilginç olan bir nokta ise, Hekabe’nin Troya’yı korkunç hakemin evi
Euripides’te ise Hekabe oyunun hiçbir yerinde oğlunu böyle bir şey için suçlamamıştır.
Kypris’in teklifi karşısında altın elmayı ona vermeyi kabul ettiğini, bunun sonucunda ise
dediklerini kesin bir dille reddederek, altın elma öyküsünün uydurma olduğunu
vurgulamıştır (969–82).
PARODOS
görüyoruz. Hekabe, olanları kabullenmiş, kaderine boyun eğmiş bir şekilde karşımıza
çıkar (98–105). Kommosun başladığı yere kadar Hekabe, şu anda içinde bulunduğu hem
talihsizliğinden yakınır. Sonra konuşmaya koro dâhil olur ve monolog birden kommosa
dönüşür. Tabi oyunun konusu gereği şarkı neşeli değil hüzünlüdür. Zaten Hekabe
talihsiz olarak adlandırdığı koroyu kendi sıkıntılarını müzik eşliğinde anlatabilmesi için
çağırmıştır (119–20).
katili (134–6) ve şu anda kendisinin yaşadığı ağır yıkıma sürükleyen kişi olarak (136–7)
tasvir eder. Daha sonra, sürgününden ve Troya’nın yanışından bahsederek kommosun ilk
kısmını bitirir.
4). Hekabe verdiği cevapta koroya başlarına köle olmaktan daha fazlasının geleceğini
dolaylı yoldan haber verir. Troyalı kadınlar sadece esir düşmekle kalmayacak aynı
hazırlanıyordur (159–67). Sonra Hekabe, birinci bölümde işlenecek olan kurguyu oyuna
düşürülerek acısına daha fazla acı katılmasından korkar (171–2). İkinci antisrophta ise
getirir (176–83). Şarkının bu bölümünden sonra konu çekilecek olan kuraya gelir. Hem
koro hem de Hekabe, kura sonucu kimin eline düşeceklerini merak etmektedir (185–
196). Burada Euripides, Priamos’un eşi ve Hektor ile Paris’in annesi, Troya’nın
kraliçesi, Hekabe’ye köleliğin ne kadar ağır geldiğini onun ağzından ifade etme olanağı
231
Bkz s. 7–8.
130
yakalar (190–6). Troya kraliçesi olarak onurlandırırken şimdi acaba bir nöbetçi gibi
Hekabe’nin durumunu incelikle ortaya koyarak, karakterin geçmişi ile şimdi yaşadığı acı
arasında zıtlık yoluyla pathos yaratıp, seyirciyi daha da derinden sarsmayı amaçlamış
verdiği hüzün ve acıyı tasvir eder (197–203). Daha da büyük acıların kendisini
Yunanistan’da tercihen gitmek istediği yerlerden bahsederek şarkısına devam eder. İlk
gitmek istediği yer tabi ki de Atina’dır. Atina’yı Theseus’un kutsal vatanı olarak (214)
tanımlayan koro eğer burası olmazsa ikinci olarak Sicilya’ya, üçüncü olarak Thurii’ye233
ve son olarak ta Khratis’e gitme isteğini belirterek şarkısını bitirir. Şarkıda sıralanan
düşünülmektedir.234
Euripides’te olduğu gibi karşımızda yine Hekabe ve koro vardır. Şarkı kommos şeklinde
işlenmiştir. Parodos iki bölüme ayrılabilir. Birinci bölümde Hektor’a (84–116), ikinci
232
D.J. Conacher, a.g.e., s. 133.
233
Thruii, Italya’daki eski Yunan yerleşim yerlerinden biridir.
234
P.Decharme, a.g.e., s. 311.
131
karşılık vererek şarkısına başlar. Koro, Paris Yunanistan’a vardı varalı ağıt etmeye
görerek on senedir yas tutmaktadır. Bir köle olarak vatanından ayrılacak olması, koroya
ağlamak için başka bir gerekçe daha vermiştir (78–82). Hekabe’ye yaşadıklarını anlatan
rahatlayan Hekabe, bu rahatlıkla koroyu Hektor için yas tutmaya çağırır (83–98). Şarkıyı
devralan koro, Hekabe’nin ağıtı için gerekli ortamı hazırlar (99–116). Sonra ise Hekabe,
bir anne olarak oğluna ağıt yakmaya başlar. Ona göre oğlu sayesinde Troya on yıl
düşmana direnmiş (126–7), şehrin yıkıldığı gün de Hektor’un son günü olmuştur (128–
9). Hekabe şimdi de korodan Priamos için ağıt yakmasını ister. Böylece kommosun
ikinci kısmı başlamış olur. Koro Priamos’a seslenerek şarkısına başlar. Koroya göre
Troya, Priamos’un zamanında bir sıkıntı çekmemiş, fakat ondan önce iki kez
Yunanlıların gazabına uğramıştır (132–7). Burada koronun üstü kapalı olarak ima ettiği
kişilerden birisi Herakles bir diğeri de Philoktetes’tir. Daha önce de söylediğimiz gibi237
235
P.J. Davis, a.g.e., s. 46–7.
236
Sen., Tr., 81–2.
237
Bkz. S. 11.
132
Laomedon’a yükleyerek, Paris’i bir nebze olsun temize çıkarmaya çalışmış, buna karşın
Seneca Priamos’un kral olarak baştayken Troya’ya yaşattığı huzur dolu günlere
surlarını Apollon’un ve Poseidon’un yardımlarını alarak yaptırır. Fakat sıra, yapılan işin
Troya’nın üstüne bin bir türlü bela çöker. Poseidon, kralın bu hareketine sinirlenerek
onu cezalandırmak amacıyla şehre insan yiyen bir deniz canavarı gönderir. Tehlikenin
söyler. Eli kolu bağlanan Laomedon çaresiz kızını kurban etmeyi kabul ederek, onu
deniz kayalıklarına bağlar. Bu sırada şehre gelen Herakles, kızının canı karşılığında
sahip olduğu atların kendisine verilmesini teklif eder. Laomedon bu teklifi kabul eder.
Bunun üzerine Herakles, Hesione’yi kurtarır. Ne var ki Laomedon yine sözünde durmaz
ve söz verdiği atları Herakles’e vermez. Bu işe çok sinirlenen Herakles, yıllar sonra
Telamon’la şehre bir sefer düzenleyerek, Troya’yı ele geçirir. Laomedon’un Priamos
ettiği yay ve oklarla Troya’ya gelerek şehrin ele geçirilmesi konusunda Yunanlılara
yardım ettiği öyküdür. Öykü kısaca şöyledir: Troya seferine katılan Philoktetes filo ile
birlikte yolculuk esnasında Teledos’a uğrar. Burada katıldıkları kurban etme töreninde
bir yılan Philoktetes’in ayağını sokar. Kısa zamanda iltihaplanan ayağından oldukça pis
bir koku yayılmaya başlar. Bunun üzerine Odysseus, Philoktetes’in filo ile birlikte
133
gelmemesi için öteki önderleri ikna eder. Lemnos’tan geçerken Philoktetes’i de adaya
bırakıp yollarına devam ederler. On yıl tek başına adada kalan Philoktetes, Herakles’in
emanet ettiği yay ve oklar sayesinde kuş avlayarak hayata kalır. Ne var ki Yunanlılar
aradan on yıl geçmesine karşın Troya’yı alamazlar. Kâhin Kalkhas ise Troya’nın nasıl
söyler. Bunun üzerine Helenos’un yanına giden kurnaz Odysseus, ondan güç bela da
olsa Troya’nın nasıl alınacağını öğrenir. Öne sürdüğü şartların içinde Philoktetes’in
savaşa sokulması ve sahip olduğu yay ile okların Yunanlılara verilmesine razı olması da
vardır. Bunun üzerine Odysseus, Lemnos adasına giderek Philoktetes’i kandırır ve onu
bitirir. Şarkıyı devralan Hekabe, koronun bu acı dolu ağıtı üzerine belki hem kendisini
238
Sen., Tr., 143–4.
134
Elysium’da, dindar ruhların arasında oğlu Hektor’u aradığını söyleyerek şarkısını bitirir
Seneca parodosun ikinci bölümünde işlediği bu tema ile ölümden sonra yaşamın
başka bir şekilde devam ettiğine olan inancını da bizlerle paylaşmış olabilir. Ne var ki
ileride birinci stasimonda da ölüm konusuna değinilmiş ama Epiküros felsefesi uyarınca
ölümden sonra yaşamın mümkün olmadığı dile getirilmiştir (371–408). İki koro şarkısı
Peki koronun bu inancının değişmesine neden olan şey nedir? Davis Seneca’nın,
görüşlerini seyirci / dinleyicisi ile paylaşabilmek adına koroyu daha esnek bir karaktere
işittikten sonra ölümden sonraki hayata duydukları inancı yitirmeleri normal olarak
karşılanmalıdır.
1. BÖLÜM
Euripides’in birinci bölümü yine kendi içinde iki kısma ayrılmıştır. İlk kısım
239
P.J. Davis, a.g.e. , s. 47
240
N.T. Pratt, a.g.e. , s. 109.
135
olarak değil fakat bir cariye olarak götürecektir (252). Polyksena ise Akhilleus’un
mezarına hizmet etmek üzere atanmış (264), Andromakhe ise kurada Akhilleus’un oğlu
Neoptolemos’a çıkmıştır (274). Hekabe son olarak bundan sonra kendisinin kime hizmet
edeceğini sorduğunda, Talthybios acı haberi verir; bundan sonra bir köle olarak Ithake
kralı Odysseus’a hizmet edecektir (277). Hekabe, duyduğu bu acı haberle yıkılır. İçinde
yaşadığı üzüntü ve öfke daha da artar çünkü kendine düşen kuranın, çekilenlerin
haksız değildir çünkü Odysseus, kendi ifadesi ile alçak ve hilekâr bir adam olmasının
yanında, adalet düşmanı, kanun tanımaz, iki gerçek dostu birbirine düşürebilecek, karayı
ak, akı kara yapabilecek konuşma yetisi olan biridir (283–4). Belli ki Hekabe, bu
yaşından sonra böyle bir adama hizmet etmeyi kendi içine sindirememiştir. Bu haberin
mezarına hizmet etmek için seçilmemiş, aksine kurban edilmiştir (39–40). Ne var ki her
şeyi büyük bir açıklıkla Hekabe’ye haber veren Talthybios, bunu ona söyleyememiş,
üstü kapalı bir biçimde aktarmayı tercih etmiştir. Hekabe kızının Akhilleus adına kurban
şaşırarak ona bunun nasıl bir Yunan âdeti olduğunu sorar (265–7) ama Talthybios’tan
istediği cevabı alamaz (268). Hekabe bunun üzerine daha da kuşkuya kapılarak dolaylı
yoldan kızının hayatta olup olmadığını sorduğunda (269) yine haberciden açık bir yanıt
olduğunu söyleyerek (270) konuyu kapatır. Hekabe, Talthybios ile arasında geçen bu
oyunun içinde kurban edilecektir. Bu kurgu, her iki oyun arasındaki önemli
farklılıklardan birini oluşturur. Euripides’in oyunu tek bir yöne yani Astyanaks’ın
Bölümün ikinci kısmında oyuna Kassandra dâhil olur. Burada Yazar, Kassandra
açıklamıştır.
(294), çünkü hemencecik onu Agamemnon’a teslim etmek ve diğer tutsakları da öteki
hizmetkârlar, ellerinde meşalelerle sahneye girerler. Bunu gören Talthybios şaşırır. Kısa
zamanda neden meşale taşındığı belli olur. Kassandra düğün töreniyle sahneye
çıkıyordur. Acıklı bir düğün şarkısı söylenecektir. Strophta (306–24) Kassandra, daha bu
başlar. Ondan bu evliliği kutsamasını ister (310–1). Daha sonra annesine seslenir.
Hekabe’den babası ve yurdu için ağıt yakmaya bırakmasını, ama evliliği için bir meşale
katılmaları için yüreklendirir ve onlardan evliliği ve yeni kocası için şarkı söylemelerini
isteyerek evlilik türküsü söyleyip dans ederek şarkısını bitirir (324–40). Bu Koro ve
bunun bir düğün olamayacağını (343–4), bu yüzden kızının meşale taşımasının doğru
kendinde değildir (350). Troyalı kadınlara meşaleleri evlerin içine sokmalarını ve kızının
düğün şarkısına gözyaşlarıyla eşlik etmelerini isteyerek sözlerini bitirir (351–2). Büyük
bir olasılıkla seyirci de Kassandra’yı bu kadar mutlu bir halde sahnede görmekten dolayı
olmamasına bağlarken aslında ortada onun göremediği ama kesin olarak gerçekleşecek
olaylar vardır. Kassandra bunları yeteneği sayesinde önceden sezer. Ama her zamanki
aldıklarını (357), çünkü başlarına bu evlilik yüzünden çok kötü belaların geleceğini
babasının ve kardeşlerinin intikamını böyle alacağını haber verir. Öncelikle, uzun zaman
241
Apollon Kassandra’ya âşık olur ve eğer aşkına karşılık verecek olursa ona geleceği önceden görme
yeteneğini öğreteceğine dair söz verir. Kassandra, Apollon’un teklifini kabul eder fakat ondan dersler
aldıktan sonra yan çizmeye başlar. Buna sinirlenen Apollon da Kassandra’nın ağzının içine tükürür ve
ondan inandırıcı olma yeteneğini alır.
138
anlatır. Etkili olabilmek için zıtlık usulü kullanır. Aslında işler hiç de Hekabe’nin ve
çıldırmamış yalnız kendinden geçmiş bir haldedir. Yunanlıların büyük bir kısmı dönüş
gömülmek zorunda kalacaklar (374–9); buna karşın savaşta ölen Troyalılar akrabaları
gömüleceklerdir (387–90). Kocalarını kaybeden Yunanlı eşler dul olarak, kimileri ise
evlerinde çocuk sahibi olamadan ölecekler (379–81); savaşta ölmeyen Troyalılar ise
3). Seneca’nın oyununda ise Hekabe, üçüncü bölümde Polyksena’nın kurban edileceğini
devam eder. Daha önce de bahsettiğimiz gibi242, burada yazarın yaptığı şey, yaşanan
kötü olaylardan olumlu sonuçlar çıkartmak olmuştur. Hektor ölmüştür ama Troya savaşı
242
Bkz. s. 10.
139
sayesinde gücünü kanıtlayıp ün kazanmıştır (394). Yunanlıların gelmesi ise işte bu ünün
daha da ileri giderek Paris’in evliliğini bile iyi yanından görmeye çalışır. Kassandra
Paris’in Zeus’un kızı Helene ile evlenip ünlü olduğunu; eğer sıradan biriyle evlenmiş
olsaydı, hiç kimsenin hakkında konuşmayacağı bir eşe sahip olacağını söyler (398–9).
Herhalde bu cümle, bütün oyun boyunca Helene hakkında kurulan tek olumlu cümledir.
Kassandra annesine seslenerek konuşmasını bitirir. Ondan hem vatanı hem de kendi
öncesi söylenen kötü dilekler tehlikeli sayılırdı. Talthybios da, konuşmayı duyunca bu
özellikle ünlü Agamemnon’u Kassandra gibi bir deliye âşık olmakla ve akılsızlıkla
suçlar (413–5). Kendisinin böyle bir şeyi asla yapmayacağını vurgular (415–6).
gitmek için tek başına uğraşacağını söyleyerek dönüş yolculuğu hakkında ayrıntılı bilgi
bahsettirmeyi tercih etmemiştir. İşte burada yazar efsaneyi kendi amaçlarına uygun
olarak kullanmış ve işine geldiği kadarki kısmını aktarmayı uygun bulmuştur. Daha
140
sonra Kassandra, Yunanlı komutanların ve kendi başına gelecek felaketleri aktarır (444–
50). Kassandra annesinden artık vatanı ve kendisi için gözyaşı dökmemesini ister (458–
60), çünkü o zafer kazanacak ve Yunanlıların evini yerle bir edecektir (460–1).
kızının iyi olarak tanımladığı şeyleri kötü olarak görmektedir. Konuşma boyunca yazarın
Hekabe, önceki ve şu anki durumu arasındaki çelişkiyi iyi bir şekilde gözler
önüne serecek bir konuşma yapar. Soylu bir evlilik yapmış, mükemmel çocuklar
(481–4). Kız çocukları ise elinden alınmış, onları bir daha görme umudu hiç
kıyaslandığında ortaya çıkan farklılık çok açıktır. Kassandra, başlarına gelenlerde iyi bir
yan görse de, belli ki, Hekabe için bunu yapabilmek imkânsızdır. Üstelik, bir de bu yaşta
oldukça zordur. Hekabe kölelik konusuna da değindikten sonra (490–9) artık kimsenin
kendisi için bir şey yapamayacağını çünkü hiçbir umudun kalmadığını ima ederek
bu isteği hakkında Yunanlılar arasında sıkı bir tartışma yaşanmış, ancak kör kâhin
Talthybios, başına gelen olayı anlatmaya başlar. Olağanüstü büyüklükte bir deprem
olmuş, bütün kara ve deniz bundan payını almış, yer ölüler ülkesi Erebus’a kadar
onlara sitem eder bir şekilde ruhuna sunmaları gereken onurları da alıp götürmelerini
söylemiştir (191–2). Daha sonra, onur payı olarak Polyksena’nın, oğlu Pyrrhos
getirmektedir. Pratt’a göre Talthybios’un yaşadığı deneyimi, kişisel bir deneyim olarak
243
N.T Pratt, a.g.e., s. 108.
244
Sen., Tr.,190
142
çözülebilir.
Agamemnon ile Pyrrhos arasındaki bu tartışma, felsefi içerikli güzel bir retorik
örneğidir. Konuşmaya başlayan oğul Pyrrhos’dur. Babasının isteğini savunan oğul, onun
yaptığı işlerden, elde ettiği zaferlerden ve Troya’yı alma konusunda Yunanlılara ettiği
yardımlardan bahseder (203–254). Bütün bunları sert bir dille anlatmasının amacı,
yaptıklarına karşılık çok büyük bir istekte bulunmadığını ortaya koymaktır. Pyrrhos’a
göre önderlerin tümü ve Telephos bile babasından daha fazla ganimet almıştır (209–18).
Oysa Akhilleus Troya öncesi birçok yer zaptetmiştir (219–28). Hem Troya savaşına hem
de sonucuna büyük katkısı olmuş bir kahramandır (232–3). Hektor’u öldürmesi bile tek
başına büyük bir iştir (234–5). Ilion’u zaptetmiş, Hektor, Memnon ve Amazon gibi
bir karakter olarak işlemesi, ölçülülük ve aşırılık arasındaki farkı ortaya koymaya
olduğuna inanan (271–3) ve Troya’nın tamamen yıkılmasına engel olmaya çalışan bir
245
Sen., Tr., 248.
246
N.T.Pratt, a.g.e., s. 108.
143
aktarmıştır. Konuşmadan çıkan ana düşünceyi birkaç cümle ile özetleyecek olursak;
tutku dizginlenmelidir (250). Eldeki güç her zaman denetim altında tutulmalı (258–9),
talihin bir gün değişebileceği göz önünde bulundurulmalıdır (259–60). Her şeyde ölçülü
olmasına göz yumamayacağını dile getirerek sözlerini bitirir (290). Aslında Seneca, bu
Agamemnon ise böyle bir düşüncesinin olmadığını ama babasının onuruna insan kanı
değil, hayvan kanı akıtılacağını, bunun daha uygun olacağını söyler (293–300). Pyrrhos,
247
N.T Pratt, a.g.e., s. 108.
144
ganimetini tek başına götürmek için böyle bir şey yaptığını söyleyerek konuşmasına
başlar (301–5). O halde bizzat kendisi Akhilleus’a kurbanı sunacak ve eğer Agamemnon
tehdide, Pyrrhos’un yaptığını yüzüne vurarak tepki vermeyi tercih eder. Pyrrhos
olaylara değinerek verdiği imalı tepki ( 310–3), bir önceki konuşmasında dile getirdiği
Akhilleus’u savaşa dönmeye razı etmeye çalıştığı zamanı dile getirir (314–8). Bu olay
Homeros’ta IX. kitapta işlenen olaydır. Agamemnon bunu kabul eder. Evet, o babasını
savaşa geri dönmeye ikna etmek için Odysseus ve Aias’ı göndermiştir. Ama Akhilleus
Konuşma bu şekilde alevlenmeye başlar. Dönüp dolaşıp sıra yine aynı konuya varır:
olan ustalığını da gözler önüne serer. Pyrrhos, Agamemnon’un insan kurban etme işini
bir suç olarak saymasına şaşırır (331). Burada Pyrrhos, Agamemnon’un kızı
Iphigeneia’yı kurban etmesine bilerek değinerek, o zaman yaptığı ile şimdi yapmak
istediği arasındaki farklılığı ortaya koymaya çalışır. Agamemnon ise Pyrrhos’a verdiği
cevapta, o zaman yapılanla şu anda yapılmak istenen şeyin aynı olmadığını vurgulamaya
çalışır (332). Seneca burada aslında şöyle demek istemiştir: Agamemnon bunu vatanını
kurtarmak için yapmak zorunda kalmıştır, ama Pyrrhos bunu ne için yapmak istiyordur?
248
N.T Pratt, a.g.e., s.109.
145
Ölmüş bir komutanı onurlandırmak için. Bu geçerli bir neden midir? Kesinlikle hayır.
Pyrrhos aslında bunu bir hiç uğruna yapmak istiyordur. Agamemnon da ona bunu
göstermeye çalışmıştır. Pyrrhos buna da iyi bir cevap bulmuş, Polyksena’nın bir tutsak
olduğunu ima ederek, Agamemnon’a onu özgür bırakacak bir yasanın var olmadığını
hatırlatmıştır (331). Ama Pyrrhos şunu unutmuştur, yasaların da üstüne çıkabilen bir şey
vardır o da utançtır. Yasa bir şeyi öngörse de, utanç buna yasak koyabilir (332). Ne var
olduğuna inanmaktadır (333). Agamemnon ise elinde birçok yetkiye sahip olan
insanların bunu zalimce değil, emri altındaki insanların hakkı yemeden kullanmalarının
başvurulmasını, eğer kader isterse Polyksena’yı kurban edilmek üzere vereceğini söyler
paylaşmasını ister (352–9). Sahneye gelen Kalkhas, Yunanlılara tanrının bir değil iki
isteğini aktarır. Öncelikle Pyrrhos’un Polyksena’yı kurban etme isteğini onaylar (364),
ardından gemileri alıkoyan nedenin bir bu olmadığını dile getirir (365–6). Astyanaks da
öldürülmelidir (378–9), ancak böylece bin gemilik donanma denize açılabilecektir (380).
bağlamış hem de Yunan donanmasının dönüş yolculuğuna çıkabilmesi için kilit bir
öldürülmesine bizzat Yunanlılar karar vermiş, yazar tanrıları işin içine karıştırmamıştır.
1. STASIMON
Euripides’in birinci stasimonu ikiye ayrılır. İlk bölümde koronun değindiği konu,
tahta atın Troya surlarından içeriye sokuluş öyküsüdür (511–67). Yazarın öyküden
bahsetme amacı, büyük bir olasılıkla işlenen acı temasını pekiştirmektir. Bu bölümde
oyuna herhangi bir kurgu eklenmemiştir. Şarkı tahta atın şehre sokulmasıyla,
Troyalıların yaşadıkları sevinç ile hemen ardından gelen yıkımı tasvir eder.
Şarkının özeti kısaca şöyledir: Troyalılar tahta atı kutsal olarak nitelendirmişler
(525), şarkılar ve türküler eşliğinde dans ederek gelişini kutlamışlardır (544–7). Ne var
gördüğünü haber verir (568–76). Andromakhe’nin nereye gittiği sorulur (572). Sonra
sahneye Andromakhe çıkar (577) ve Hekabe ile karşılıklı şarkı söylemeye başlar. Şarkı
yaşananları betimler ve acıklıdır. Burada yazar, seyirci üzerinde kalıcı bir etki yaratmak
karakterlerin başına gelen olayların neredeyse hepsine değinilir. En ilgi çekici kısım ise
parodostaki şarkısı ile bu şarkı arasında düşünce farkı vardı.250 Koronun parodosta
yıkılmış koro, burada ölümden sonra hayatın tamamıyla son bulduğunu düşünmeyi
tercih etmiştir.251 Seneca’nın kendi düşüncelerini oyuna yansıtmak amacıyla koroyu çok
yönlü bir biçimde kullandığından söz etmiştik.252 Pratt de bu duruma parmak basarak,
yazarın burada geleneksel din ve inanışlar hakkındaki düşüncelerini koro aracılığı ile
içinde düzenlidir ve işlenen olayla doğrudan ilgilidir. Şarkıda, ölümsüzlük diye bir şeyin
Koro, ölümden sonra insanların ıstırabının devam edip etmediğini sorarak (576–
7) şarkısına başlar. Zaman bir gün her şeyi alıp götürecektir (583–5). Ruh da bir gün
bedenimizden uçup gidecektir (396). Eğer ruh bedenden uçup gidiyorsa, o halde
249
Bkz s. 11.
250
Bkz. S. 18.
251
P.J. Davis, a.g.e., s. 48.
252
Bkz. S. 18.
253
N.T. Pratt, a.g.e. , s. 109.
254
Örneğin; Sen., Cons Marc., 19,5.
255
N.T Pratt, a.g.e., s. 108; P.J. Davis, a.g.e, s. 140-3.
148
ölümden sonra bir hayatın olma olasılığı da yoktur. Bu düşünce vurgulayarak şarkı şöyle
devam eder:
“Ölümden sonra hiçbir şey yoktur ve bizzat ölüm bir hiçliktir. Hızla akıp giden
Bu tümce Lucretius’u hatırlatır. Lucretius, De Rerum Natura adlı yapıtın ikinci kitabında
Epiküros felsefesine dayanarak, ruhun tinsel değil maddesel bir varlık olduğunu
savunur. Ona göre ruh da vücut gibi atomlardan oluşur. Bu yüzden insan ölünce vücudu
nasıl atomlara ayrılıp yok olursa, aynı şekilde ruh da atomlara ayrılıp yok olur. Böylece
Lucretius, ruhu maddesel bir varlık olarak görmüş ve onun yok olduğunu savunarak
2. BÖLÜM
Euripides’in oyununun ikinci bölümü, kendi içinde iki kısma ayrılmıştır. Birinci kısım,
oyuna sokmayı uygun bulmuştur. Yazar oyunu, Hekabe’nin acı haberleri ardı ardına
Şarkının bitimiyle konuşma diyalog şekline döner. Hekabe oyunun başından beri
256
Sen., Tr., 397–8.
149
“κακους…συμμάκους” 257
tanrıların kötü niyetine yorumlar ve Troya’yı köle durumuna düşüren tanrıçanın ise
Athena olduğunu söyleyerek aynı düşünceyi dile getirmiştir (597–600). Burada ise yazar
Hekabe’nin, tanrılar hakkında düşündüklerini daha açık bir şekilde paylaşmasına olanak
tanır. Hekabe, yaşananları tanrıların işi olarak görmektedir çünkü onun için tanrılar şöyle
yapmıştır:
varlığını reddetme gibi bir tutum consolatio türü yazılarda da çok sık karşımıza çıkar.
Bu tür yazıda tanrıları yermek ve onlar hakkında kötü sözler söylemek caizdir. Örneğin
Ovidius Amores adlı yapıtında, Tibullus’un ölümü üzerine yazdığı consolatioda da aynı
hatırlatır niteliktedir.
257
Eur., Tr., 469.
258
Eur., a.g.e, 611–2.
259
Ov., Am., 3.9.43-4.
150
Hekabe de kötü haberi öğrenmiş olur (622–3). Talthybios’un daha önce birinci bölümde
söyledikleri artık Hekabe için anlam kazanmıştır (624–5). Konuşmanın bundan sonraki
Hekabe, kızının ölümünü acı dolu bir ölüm olarak nitelendirince (629),
daha sevinç verici olduğunu söyler (630–1). Hekabe’ye göre ise ölmek ile yaşamak aynı
değildir. Ölümde hiçbir şey yoktur ama yaşamakta umut vardır, hem de pek çok umut
vardır (632–3). Bunun üzerine Andromakhe neden böyle düşündüğünü anlatmaya başlar.
(635).
Andromakhe’ye göre, acı içerisinde yaşamaktansa ölmek daha iyi bir şeydir,
kadar doğru olduğunu bilemiyoruz. Ne var ki, Euripides’in geleneksel dini ve inanışları
Konuşmasına devam eden Andromakhe, yaşayan birisinin, iyi bir talihe de sahip
olmuşsa, sefalet içine düştüğünde iyi gitmiş talihinden dolayı aklını kaybedeceğine
inanmaktadır (639–40). Polyksena ile kendi durumu, tam da böyle bir durumdur.
Polyksena, ölmüş ve sefaletinden hiç haberdar olmamıştır. Kendi ise, evlenerek, bir
sonra, bir köle olarak Akhilleus’un oğluna verilmiştir (642–60). Şimdi Hektor’un aşkını
unutup da baş düşmanının oğlu olan yeni kocasına kalbini açsa, ölen kocasına ihanet
etmiş olacak; eğer Hektor’a olan aşkını içinde tutsa, yeni kocasının nefretini
kazanacaktır (661–4). Hektor onun için tam da biçilmiş bir kaftandır. Zekidir, soyludur,
zengindir (673–4), onu, baba evinden bakire olarak alıp evlenen adamdır (675–6). Ama
şimdi Hektor ölmüş, kendisi de bir köle olarak Yunanistan’a gitmek zorunda kalmıştır
şimdiki kocasını kazanmanın yollarını aramasını ister (697–700). Eğer böyle yapacak
olursa oğlu Astyanaks’ı büyütebilecek ve böylece Troya’nın soyu gelişerek ve kent bir
öldürülmesine karar vermişlerdir. İkinci bölümün birinci kısmı bu şekilde son bulur.
altında ezilmiştir. Andromakhe, habercinin söyledikleri ile irkilir. Gerçekten de kötü bir
çocuk hakkında bir karar verildiğini söyleyebilir (712). Yazar, burada gerilimi üst
seviyede tutmak için haberciye her şeyi bir çırpıda söylettirmemiştir. Birkaç soru
rüyasına girip kendisini uyarmasıyla öğrenir (438 v.d.) Haberci sözlerine devam eder.
Odysseus mecliste konuşmuş, böyle soylu bir babanın çocuğunun büyütülmesinin doğru
(721–5). Andromakhe’yi yıkılmış gören haberci, sözlerine onu teselli etmeye çalışarak
verdiği acıya soyluca katlanmasını ister (726–7). Aksi halde davranmanın ona getireceği
hiçbir yarar yoktur, çünkü ne gücü vardır ne de onu savunabilecek birisi vardır (728–9).
Eğer orduyu kızdıracak bir şey söyleyecek olursa, çocuğu gömülmeyebilir (735–6). Ama
Akhaların iyi niyetini kazanacaktır (737–9). Nasıl Andromakhe Hekabe’yi teselli etmeye
çalıştıysa o şekilde haberci de Andromakhe’yi teselli etmeye çalışır; ona kendince doğru
gördüğü yolu göstererek, ileride bu acıdan daha büyüğü ile karşılaşmamasını sağlamaya
aşağıya atılıp nasıl öleceğini dahi Andromakhe’ye tarif ettirmiş, böylece seyirciyi daha
Yunanlıları hedef alarak devam eder. Sonuçta tek tesellisi elinden alınacaktır.
soyundan geldiklerini söyler (768–9).260 Onları Troya’ya yıkım getirdikleri için lanetler
260
Bunlar kişileştirilmiş daimonlardır. Sırasıyla İntikam, Kıskançlık, Katliam ve Ölüm’dür.
153
(772–3). Daha sonra karara boyun eğerek, çocuğu gelip almalarını ister (774). Burada
çocuğun tesliminde mantık ağır basar; Seneca’nın oyununda ise Andromakhe son ana
kadar direnerek hile ile çocuğunu saklamaya çalışmış, sonunda çaresizlik içinde onu
Söze Hekabe devam eder. Anlaşılan Hekabe bu zamana kadar olanları sahne dışından
dinlemiştir. Aynı kurgu Seneca’da da görülür. Orada da Hekabe, hem Astyanaks’ın hem
Çocuk için yapılacak hiçbir şeyin olmadığını dile getirir (793–4). Ona verebilecekleri
sadece göğüslerine ve başlarına vurup ağıt yakmaktır, çünkü ancak güçleri buna yeter
zorunda kalırlar. Seneca’da ise Andromakhe, oğlunu Odysseus’un eline vermemek için
bir sürü hileye başvurur, öldürülmemesi için elinden ne geliyorsa yapar. Bu farklılığı
ile birlikte yeni kocasına götürülürken öğrenmiş, buna karşın Seneca’da haberi,
154
olanağa sahip olamamış, Seneca ise kahramanının ihtiyaç duyduğu ne varsa, onu
Seneca’nın bu bölümü kendi içinde iki kısma ayrılır. Birinci kısım Andromakhe
ile Yaşlı Adam arasında geçer (409–523). Odysseus’un sahneye girmesiyle bölümün
Andromakhe’nin çocuğu ile ilgili yaşadığı korkuyu dile getirmesiyle başlar. Öncelikle
ağıt eden Troyalı kadınlara seslenerek neden ağladıklarını sorar, çünkü ona göre
Hektor’un ölümüyle, koronun ise Troya’nın düşmesiyle ağıda başladığını vurgular (412–
7). Aslında Andromakhe, kocasının gittiği yoldan gitmeye-yani ölmeye- hazırdır ama
oğlu yüzünden yeniden tanrılara yalvarmak zorunda kalmıştır (420–1). Böyle konuşması
üzerine Yaşlı Adam, hanımının ölü ruhunu ne gibi bir korkunun canlandırdığını sorar
(426), çünkü artık onun her türlü acıyı gördüğünü düşünmektedir (429). Ne var ki
Andromakhe, büyük kötülükten daha büyük bir kötülüğün geldiğini; yerle bir olan
oğlunu gizlemesini istemiş (453), elini çabuk tutmasını ve oğullarını nereye götürecekse
kötü bir şeyler gelecektir. Bu durumu anlayan Andromakhe de, acaba düşündüğü gibi
155
Astyanaks’ın öç alacağı, şehri tekrardan kurarak yurttaşları geri getirip Troyalılara şan
vereceği o zamanın gelip gelmeyeceğini sorar kendi kendine (470–4). Demek ki çocuğu
için böyle planları vardır. Euripides’in oyununa baktığımızda ise Hekabe’nin çocuk
üzerine bu türden planları olduğunu, hatta yeni kocasına iyi davranmakta kararsız kalan
Andromakhe’yi, çocuğu sağ salim büyütebilmesi için yeni kocasına iyi davranması
(484–5). Ama işler düşündüğü gibi gitmeyecek, Odysseus çocuğu bulma uğruna
bilememektedir (491). Yaşlı Adam ona kentin düşmesiyle çocuğun da enkaz altında
korumasını isteyerek onu mezara saklar (500–1). Bunun üzerine Yaşlı Adam,
çekinmiştir (513–5). Tam Andromakhe gitmeye karar vermişken (516–7), birden bire
mezara son kez bakarak, onun ve Hektor’un oğlunu iyice saklamasını diler (519–21).
261
Bkz. s.33.
156
şekilde başlar. Önce kendisi Homeros’tan başlayarak Seneca’nın zamanına kadar klasik
Kendisini bu zor kaderi yerine getirecek kişi olduğunu vurgular (524). Birazdan
aktaracağı sadece kendi kararı değil, Hektor’un oğlu tarafından eve dönmeleri
bir başka nedeni de vardır. Euripides’te de bu neden öne sürülmüştür. Bu, Astyanaks’ın
Yunanlılara hep korku verecek ve Odysseus’un deyimiyle korku onları huzursuz kılıp
(530–1). Çünkü çocuk, yenilmiş Troyalılara yeni bir Hektor olma ve Troya’yı yeniden
kurma umudu verecektir (532). Bunlar kâhin Kalkhas’ın söyledikleridir (533). Ama
Odysseus’a göre bu durum, o söylememiş olsa bile, kolayca anlaşılabilir (535–7). Çünkü
ona göre soylu çocuklar ana babalarına çekerler (536). Bu yüzden bir başka Hektor
başaramaz. Aslında burada Andromakhe, Yaşlı Adam’ın söylediklerine uyarak (493) lafı
üzerine (571), Andromakhe yine kesin bir cevap vermeyerek, soruyu sorularla
geçiştirmeye çalışır. Çocuğun öldüğünü ima eder (572–3). Odysseus sinirlenmiştir. Kaba
157
gücün onu konuşturacağını düşünür (574). Ne var ki, Andromakhe ölümden korkmuyor
aksine ona can atıyordur (577–8). O halde işkence onu konuşturacaktır. Andromakhe’yi
bir de böyle korkutmaya çalışır (579–81). Ama Andromakhe’nin gözü hiçbir şeyi
görmez (582–6), çünkü ona göre ana yüreği hiçbir şeyden korkmaz (588). Sonunda
söylediklerini kuşkulu bulması üzerine ise onu inandırmak için yeminler eder (599–4).
Troyalıların, Yunanlıların aksine yeminlerine sadık olduklarını bildiği için önce ona
inanır. Ama birden bire aklına Andromakhe’nin yalan söyleyebileceği ihtimali gelir. Ne
de olsa o bir anadır. Bunlar bir ananın uydurduğu sözler olabilir (608). Bu yüzden
birkaç şey söyledikten sonra (620), ölmeseydi onu nasıl bir sonun beklemekte olduğunu-
kuleden aşağı atılmak- anlatır (621–2). Andromakhe bunu duyar duymaz, irkilir (623–4).
Annelik içgüdüsü ağır basmıştır. Açığını gören Odysseus onu daha da korkutmaya karar
verir (626). Hizmetkârlarına gidip çocuğu saklandığı yerden bulmalarını emreder (628–
9), sonra sanki çocuk bulunmuş gibi davranmaya başlar (630). Andromakhe korkmuş
başarır (632–3). O zaman Odysseus’un yapacağı tek bir şey kalmıştır; o da Hektor’un
mezarını talan etmektir (638–40). Mademki çocuk can borcunu ödemeden kaçmıştır
ölümden (641), o halde gemilerin limandan ayrılabilmesi için bir tek bu yol kalmıştır.
Yazar, Odysseus’un efsaneden aşina olduğumuz özelliklerini burada iyi bir şekilde
158
kullanarak, hem gerilimin artmasına neden olmuş hem de seyirci / dinleyicinin merakını
yapacağını bilemez (642), bir yanda oğlu, öteki yanda ise kocası vardır (643). Bir karar
vermesi gerekmektedir fakat hangisini yeğleyeceği konusunda zorlanır (644). Bir oğlu,
bir kocası ağır basmaktadır. Bir taraftan oğlu ölecek, öteki taraftan ise kocasının mezarı
korkuyorsa onu kurtarmaya karar verir (662). Odysseus, mezarın yıkılacağını hatırlatır
(663). Bunun üzerine Andromakhe sinirlenir. Yunanlıları bugüne kadar işlemedikleri bir
karşı direnecektir (671). Ama Odysseus’un ciddiyeti karşısında daha fazla direnemez.
Eğer mezar çökerse çocuk onun ağırlığı altında ölecektir (689). O halde çocuğun başka
bir yerde ölmesi daha mantıklıdır (690). Böyle düşündükten sonra, bu sefer de
Odysseus’a yalvarmaya başlar. İyi dileklerde bulunarak ondan merhamet diler (691–
göstermesini isteyince (705), çaresiz onu mezardan çıkartır. Artık yapılacak tek şeyin
Andromakhe’nin yalvarmasından etkilenmiştir. Ama onu daha fazla etkileyen şey, bir
anne olarak hissettiği acıdır (736). Ne var ki bu, ona karşı yumuşamasına neden
anaların ne kadar büyük bir acıya katlanmak zorunda kalacaklarını anlamıştır (737–8).
Andromakhe, yalvarmaya devam eder, illaki öç alınacaksa o halde çocuğu köle olarak
159
almalarını ister (746–8). Odysseus, bunun kendi elinde olmadığını, arada Kalkhas’ın
suçlar. Aslında bütün bunlar onun başının altından çıkmıştır da o, bunun nedenini
Vedalaşmak için süre isteyen Andromakhe’ye gerekli olan süreyi verir. Andromakhe’nin
yakınırken (755 v.d.) Seneca’da, onun için kurduğu planlardan, ettiği dualardan
bahseder. Babası gibi savaş başarıları, dedesi gibi uzun bir ömür dilemiş ama tanrı
zaman dilerken, Astyanaks “acı bana anne” diye sesleniverir Andromakhe’ye (792).
Nasıl Euripides, Astyanaks’ı ağlattıysa (749), benzer bir şekilde Seneca da çocuğu
olduğu gibi (750–1), annesine sarılıp ona sığınmaya çalışır (793). Andromakhe,
oğlundan babasının yanına giderek onun da Akhilleus’un ruhu gibi gelerek kendisini bir
Euripides’te Andromakhe, bundan hiç bahsetmez. İlginç olan bir nokta ise,
uymadığıdır. Çünkü burada koro açıkça ölümden sonra bir hayatın olmadığı düşüncesini
dile getiriken, Andromakhe ise tam tersine ikinci hayata inanarak Astyanaks’tan böyle
160
2. STASIMON
olan inancını dile getirir. Bunun yanında başka öykülere de değinilmiştir. Bunlardan biri
yapmasıdır(820–4)263; bir diğeri ise Şafak tanrıçası Eos’un Laomedon’un öteki oğlu
Tithonos’a âşık olarak onu gökyüzüne götürüp kendisine koca yapmasıdır (840–58).
oluşturmaktır. Koro bu şarkısıyla oyun boyunca ilk kez tanrıların karşısında olduğunu
göstermiş olur.264
(197 v.d.). Ne var ki, Seneca’nın şarkısında daha çok isim ve detaya yer verilmiş,
bahsedilmiştir. Her iki koro şarkısında da oyun kurgusuna yeni bir şey eklenmemiş,
3. BÖLÜM
bulunmadığını ileri sürer.267 Tartışmaya açık bu görüşün yanında bölüm, yazarın retorik
Oyuna yeni bir kurgunun eklenmediği bu bölümde yazar, Helene ile Hekabe
arasında, Helene’nin suçlu mu suçsuz mu olduğuna dair bir tartışma işler. Hakem,
görülmektedir, çünkü Menelaos buraya tartışmaya değil, onu öldürmeye gelmiştir (905).
Helene hem kocası hem de Hekabe ile baş etmek zorundadır. Herşey Menelaos’un
sahneye girerek, Helene’yi öldürmeye karar verdiğini ama bunu Troya’da değil,
ile Yunanistan’a kadar aynı gemide gideceği anlamına gelir. Hekabe’den itirazlar
gemide gidecek olması, Helene’ye Menelaos’u, güzelliği ile yeniden ele geçirme fırsatı
267
J.Latacz, a.g.e., s.323.
162
çadırdan çıkartılan Helene sahneye girer. Kendi hakkında ne karara varıldığını merak
çekmelerine neden olduğu Yunanlıların kendisine onu öldürebilecek güce sahip olduğu
bir eylem olacağını ispatlamak için kendisini savunmak istediğini dile getirir (903–4).
Menelaos, bu isteğini kabul etmez (905), bu sırada şaşırtıcı bir biçimde Hekabe ondan
Helene’ye kendisini savunması için izin vermesini ister (906). Böylece Hekabe onun
Değişik türde görülebilen tartışmaların içinde iki tanesi belirgindir. Bir tanesi, ileride
başlarında karşıt görüşlerini dile getirir. Oyunun sonlarına doğru çıkmaz bir hal alan
türdendir. Buna örnek olarak Bakkhalar (260 v.d), Fenikeli Kadınlar (465 v.d.),
tartışılmıştır. Karakter, olmuş bitmiş bir olay üzerinde durarak kendi suçsuzluğunu
kanıtlamaya çalışır. Tartışma üçüncü bir şahısın önünde de yaşanabilir örneğin Hekabe
(1129 v.d.), Orestes (491 v.d), ya da sadece iki karşıt karakter arasında da olabilir
örneğin Medea (465 v.d), Elektra (1011 v.d.). Troyalı Kadınlardaki bu tartışmada
seyirci kimin haklı, kimin haksız olduğuna dair kesin bir karara varamaz. Seyirci için,
163
Polymestor’un suçlu olduğuna karar vermek ne kadar kolaysa, Helene’nin suçlu mu,
önce davalıya söz verdiği ve böylece davacı daha etkili konuşma yapabilmesi için fırsat
başlamadan önce de oyunun çoğu yerinde suçlu görüldüğü dile getirilmiştir. Bu yüzden
tartışma başladığında Helene birçok konuda çoktan davalı durumuna düşmüştür. Tam bir
mahkeme ortamı yoktur. Çünkü hem Troyalılar hem de Yunanlılar onu suçlamaktadır.
Burada hem davacı hem de yargıç Menelaos’tur. Mesele ise kendi evliliği yani karısı
ölüm kararını duyması üzerine bunu yapmaya karar vermiştir (901–4). Helene, kendi
benzerlik gösterir.
Helene kendisini savaşa neden olan kişilerden sadece biri olarak görmektedir.
268
M.Lloyd, The Agon In Euripides, Oxford Claredon Press, 1992, s. 100–3.
269
M. Lloyd, a.g.e., s. 101.
270
M. Lloyd, a.g.e.,s. 101.
164
kullanmıştır. Örneğin: Helene kendisini annesinin katili olarak saymaktadır, çünkü ona
göre annesi Leda, kızının yaptıklarından utandığı için kendisini öldürmüştür (Helene,
Paris’i dünyaya getirmiştir (Hekabe 387 v.d.). Orestes ise, Tyndareos’u Klytaimestra’yı
Helene’nin kendisini savaşın çıkmasına neden olan tek kişi olarak görmemesi çok ta
yanlış değildir. Hekabe ise, Helene’nin suçu paylaşma girişimini görmezden gelmiş,
savunur (924–37). Savunmasının dayanak noktası, diğer iki tanrıça, Athena ile Hera’nın
Paris’e teklif ettikleridir. Athena Yunanistan’a başarıyla sonuçlanacak askeri bir sefer,
Hera ise Asya ile Avrupa’nın hâkimiyetini teklif etmiştir (925–8). Helene’ye göre Paris,
271
Burada Paris’i büyüten çoban ya da Priamos kastedilmektedir.
272
M. Lloyd, 1992, s. 102.
165
olmayı, Hera ise Troya krallığını teklif etmiştir.273 Eğer yazar öyküde böyle bir
değişiklik yaptıysa o halde amacı, Helene’yi öykü hakkında çelişkili bir biçimde
Athena Troyalılara satacak kadar aptal değildir (971–4). Hekabe güzellik yarışmasının
düşünerek, metinin 975. dizesinde geçen olumsuzluk ekinin (ού) yerine, tanrıçaları tutan
ilgi zamirinin (αί) olduğunu varsayarlar. Ne var ki, bu yorum oyunda Hekabe’nin
etkisi altına girerek Paris ile kaçtığına da inanmaz. Buna inanmaması bir anlamda
anlatmaktaki amacı, bu işin kendi isteği ile olmadığını ispatlamak ve arka planda kalan
273
M. Lloyd, a.g.e., s. 103.
274
M. Lloyd, a.g.e., s. 106, Dipnot 44. Euripides, Trojan Women, Iphigenia Among Taurians, Ion, Çev.
David Kovacs, Harvard University Press, 1999, bkz. dize 975.
166
sefer de Menelaos’u suçlayarak devam eder. Menelaos, Paris geldikten sonra onu
yabancıyla bir arada Sparta’da bırakarak Girit’e gitmiştir (943–5). Helene sonunda kendi
sorumluluğunu sorguladığı kısma gelir. Kendi kendine retorik bir soru sorar. Acaba bir
konuşmasına hiç kimsenin kendisinden Aphrodite gibi bir tanrıçaya karşı koyabilmesini
bir örneği vardır: Zeus, bütün tanrılara hükmetse de sonuçta o da Aphrodite’nin kölesidir
(948–9). Zeus bile ona karşı koyabilmeyi başaramazken, kendisinin böyle bir şeyi
suçunu kabul etmiş ama bağışlanması için haklı gerekçeler ortaya sürmüştür. Helene ve
ölçü olarak kullanmış, buna karşın Hekabe mitolojiyi mantıksallaştırarak, ona yeni bir
yorum getirmiştir.
Sonuç olarak o bir tanrıçadır. Helene tanrıçayı insansal bir biçimde düşünürken
metanymik anlamda almıştır. Hekabe’ye göre, Helene’nin aklını başından alan tanrıça
değil, oğlu Paris’in yakışıklılığıdır (987). Hekabe’nin değimiyle Helene’nin aklı Paris’i
olan her kişinin, kendisinin Aphrodite’nin etkisi altına girdiğini söyleyerek, davranışına
vardır. Helene’nin hiçte zorla kaçırılmış gibi kendi isteği ile kocasını terkettiğini
Helene konuşmasının son kısmına gelir. Menelaos’un haklı olarak Paris öldükten
söyleyerek, kaçma girişimlerini sıklıkla keşfeden nöbetçileri, kendisine şahit tutar (955–
8). Evlenmeye zorlandığı ve kendisine oldukça zor gelen bir tutsaklık yaşadığı için,
ölüm kararını hak etmediğini vurgulayarak konuşmasını bitirir (961–6). Aslında elimize
kullanmıştır.
felsefi düşüncelerden uzaktır. Bu uzaklık konuşmaya daha doğal bir hava katar. Hekabe
Helene’nin her zaman savaşta kazanan kişinin yanında olduğunu ve hiçbir zaman tam
iyiliği değil değişken talihi gözüne kestirmiş, onun peşinden gitmeyi tercih etmiştir
tavsiye etmiş, ama o bu tavsiyesini hoş karşılamamıştır (1016–9). Helene ise Troya’da
tercih etmiştir (1020–1). Hekabe son olarak Helene’nin şu andaki görünümüne değinir.
sonra kocasını aldatan kadınların da ölüme çarptırılmalarını sağlayan bir yasa koymasını
Helene, bunun üzerine diz çökerek af dilemeye başlar (1042–3) ama Menelaos
tekrarlayarak, Helene’yle aynı gemiye binmemesini öğütler, çünkü ona göre Menelaos,
kabul eder (1053–4), Helene’nin hak ettiği gibi öldürüleceğini ve ölümünün aptal
öğrenilmesiyle doruk noktasına çıkar. Burada ilginç olan şey, yazarın haberci seçimidir.
Haberi, Euripides gibi bir haberciyle (Talthybios) değil, öyküde kilit bir role sahip olan
Helene aracılığı ile vermeyi uygun bulmuştur. Böylece karakter, Troya öyküsünde ve
Euripides’in oyununda kazandığı kişisel özelliklerin yanı sıra Seneca’nın oyunu ile
hakkında ölüm kararı verilmiş bir kişidir. O da, Euripides’te olduğu gibi, Paris ile
evliliği ve sonuçları yüzünden suçlanmıştır, fakat bu durum oyunda, aleyhinde bir karar
iletmesi için emir aldığını söyler (864–6). Paris’in kardeşi, onun hüneriyle (arte… mea)
ele geçirilecek ve onun hilesiyle öldürülecektir (866–7). Olsun der, varsın aldatılsın
Helene’ye göre bu, arzu edilecek bir ölümdür (868–9). Helene kendisini bu şekilde
teselli etmeye çalışarak yaşadığı ikileme bir son vermeye çalışır. Suç işlemeye zorlanmış
olsa da, nasıl olsa yine o suçlanacaktır, çünkü suçu işleyen odur (870–1). Burada Helene,
nasıl olsa insanlar, onun bu işi Yunanlılar tarafından yapmaya zorlandığına inanmayıp,
Bildiğimiz gibi Aphrodite, Helene’yi Paris ile evlenmeye zorlamış ama bu yüzden hep o
suçlanmıştır. Hiç kimse onun bu işi, tanrıçanın etkisi altında yaptığını kabul etmemiştir.
haber veriyormuş gibi konuşmasına başlar. Ona göre yapacağı bu evlilik, ne iyi
kısımlarında dolaylı yoldan damadın adını verir; Pyrrhos (881). Helene, yalan söylemiş,
Troya dört bir yandan yanarken, tam da evlilik yapılacak bir zamandır ya (889–90). Bu
yüzden, yıkılmış Frigyalılar için bir sevinmek eksik kalmıştır (888–9). Andromakhe
Helene’nin evliliğini ve savaş yaşanırken bir o tarafa bir bu tarafa kayan kararsız
gönlünü eleştirir (892–8). Helene, konuşmaya hem retorik hem de felsefi tümcelerle
katılır. Konuşma birdenbire ama kısa bir an için Euripides’in üçüncü bölümünde olduğu
gibi, davacı ve davalı arasında geçen bir mahkeme konuşmasına dönmüştür. Helene’nin
büyük acılar çekmiş olmasının sonucu kendisine güveni vardır. Ne olursa olsun Helene,
yargıç önüne çıkarak Andromakhe’den daha çok acılara katlanan biri olarak kendisini
savunacağını dile getirir (903–7). Soru yanıt tekniğini kullanır. Kendisinin Paris için
gizli gizli ağıt ettiğini söyler (907–9). Köleliğe dayanmak hem güç hem iğrenç hem de
171
ağır değil midir diye sorar (909), ardından kendisinin on yıldır tutsak düştüğünü
hatırlatır (910–1). Bu iki tümce birbirine zıttır. Başta Paris için ağıt ettiğini söylerken,
hemen ardından on senedir tutsak olduğunu söylemesi mantıklı değildir. Hem yenen
hem de yenilen kişiler ona karşı olmuştur (914). Yani haksızlığın sadece bir taraftan
değil her iki taraftan da geldiğini vurgulamak istemiştir. Efendisi yani Menelaos onu
parmağını hatırlatır. Kendisini tanrıçanın Paris’e ödül olarak sunduğu, kapana sıkışmış
bir ava benzetir (920–1). Bağışlanmasını diler (922) Ne var ki davasına bakacak yargıcı-
Helene’nin davası ile ilgili olarak bir karar alıp almadığı belirtilmemiştir. Helene, bir
düğün havasına sokmaktır. Bu konuşma aynı zamanda tek taraflı bir savunma unsuru da
vardır. Helene ne ile suçlandığını bilmekte ve soru cevap yoluyla onları çürütmektedir.
172
Andromakhe, Helene’nin savunması ile ilgili herhangi bir yorum yapmayı tercih
etmez. Artık başa ne gelecekse, onu öğrenmeye çabalar. Odysseus Polyksena için ne
Hekabe ile Priamos’a damat olmasını en büyük acı olarak tanımlar (934–5). Ölüme bile
böyle konuşması üzerine Helene, Polyksena için tasarlanan asıl planı euphemistik
(949–54). Bunun üzerine Hekabe sahneye çıkar. Akhilleus’un ölüsünün bile hala
can yoldaşının da öldürüleceği için duyduğu üzüntüyü dile getirir (958–966). Burada
Andromakhe onu teselli etmeye çalışır. Bu kurgu bize Euripides’in oyununu hatırlatır.
anda kendisinin içinde bulunduğu durumdan örnekler vererek teselli etmeye çalışmıştır
275
Bkz. s. 32 v.d.
173
(634 v.d.) Andromakhe, kendilerinin ayrı ayrı ülkelere götürüleceğini, ama kızının
Andromakhe ve Hekabe, kura sonuçlarını ondan tek tek öğrenmiş olur. Hekabe
Odysseus’a çıktığını söyler (980). Bu haberi duymasıyla Hekabe önce tanrılara isyan
eder (981–3). En çok ağrına giden ise, Euripides’in oyununda da belirtildiği gibi (279
söylediklerine (353 v.d) benzer şeyler söyler (994–5). Bu arada sahneye Pryyhus
geliyordur (999), Hekabe duyduğu acıdan dolayı, mantıksızca konuşmaya başlar. Önce
ondan Akhilleus için gelip kendi canını almasını (1000–2), sonra Polyksena’yı alıp
3. STASIMON
başından beri işlenen olayların tekrarı yapılmıştır. İlginç olan nokta ise koronun
Helene’yi suçlarken kullandığı düşüncenin tam tersidir. Bu yüzden artık tanrılar adına ne
suçlar gibi bir hali vardır. Koro, Zeus’un da Troya’da artık tanrılara ibadet edilemediğini
ve şehrin şu andaki harab durumunu fark etmesini diler (1077–80). Koroya göre Zeus ve
götürülecektir (1083–88).
de rerum natura adlı yapıtının ikinci kitabında işlediği ve Romalıların yakından tanıdığı
276
Seneca da bu yöndeki düşüncesini düz yazılarında dile getirir. Bkz Cons. Polyb.12.2.
175
ya da teselli bulurlar (1009–1010). Koro, bu fikrini şu sıra dışı ve sadece bir felsefecinin
bir yüze sahip olmadığını görmek, büyük acıların içinde olan kişiye tatlı gelir.278
Koro, ilk kez Helene’nin ifade ettiği bir düşünceyi geliştirerek işler.279 Helene, içinde
kıyaslamanın acıyı daha katlanabilir kıldığını söylemişti (913). Oyunun başından beri
birkaç yerde Troyalı kadınlar da acıyı paylaşarak bundan dolayı bir rahatlama
stasimonda ölümden sonra bir hayatın olmadığı düşüncesini dile getirirken, hem acı
Artık ne var ki, Troyalı kadınlar için vatanlarından ayrılma zamanı gelmiştir.
Kadınlar, bundan sonra zafer kazanan ve zengin insanların arasında yaşamak zorunda
böylece zavallı olacaklardır. 1024. dizeden itibaren koro içine düşeceği durumu örnekler
vererek açıklamaya çalışır. İlk örnekte iki kişi kıyaslanır. Birisi bir gemi ile denize
açılmış, ama gemisini kazada kaybetmiş, yüzerek limana varmayı başarabilmiştir (1026–
277
Lucr., De Rerum Natura, 2.1 v.d.
278
Sen., Tr., 1023–5.
279
P.J.Davis, a.g.e., s. 144.
176
8). Koro bu adamın kendi kaderine katlanmasının zor olduğunu düşünmektedir. Çünkü
Bunun yanında, ikincisi bin gemiyi batmış olarak gören ve gemi kalıntısına tutunarak
kıyıya güç bela varan birisidir (1029–33) Koro ilk örnekteki adamın aksine, bu kişinin
acısını görmüş, onunla kendi kaderini kıyaslama imkânı bulabilmiş ve böylece kendini
aldığı iki öykü ile kıyaslama yapmayı tercih etmiştir. İlk öykü, Nephele’nin kocası
Athamas’tan korkarak çocukları Phriksos ile Helle’yi, kanatlı koç ile Kolkhis’e
kaçırmasıdır. Yolculuk sırasında Helle denize düşer, Phriksos ise sağ salim Kolkhis’e
varır. Koroya göre Phriksos, kardeşi için yas tutmuş ve kaderine katlanamamıştır (1034–
8). Böylece Phriksos, koronun ilk örnekte verdiği, tek başına limana varan adama
böylece koronun ilk örneğinde bin gemiyi batmış olarak gören ve gemi kalıntısıyla
getirir (1042–6). Troya’nın ileride alacağı hali betimler (1053–4). Bu betimleme oyunun
177
sonuna doğru gerçeklik kazanacaktır. Yazarın burada şarkıya bir anne-oğul konuşması
4. BÖLÜM VE EXODOS
Seneca’nın oyunu üç ana bölüm ve bir sonuç bölümü olmak üzere toplam dört
bölümden oluştuğu için, Euripides’in dördüncü bölümünü ve sonuç bölümünü bir arada
yıkadığını dile getirir (1151–2) ve mezar kazmaya gideceğini söyleyerek sahneden çıkar
(1153–5).
öncelikle Yunanlılara yüklenir. Bu kadar küçük bir çocuktan neden korktuklarını ve onu
178
büyük olan kişiler olarak adlandırması oldukça ilginç bir noktadır (1158). Hektor ve
asker arkadaşları savaşta başarılı iken de Troyalılar öldürülmüş (1162–3), Troya ele
geçirilip, pek çok Troyalı da öldürüldükten sonra, bu kez Yunanlılar bu küçük çocuktan
getirebilmesi için yeni kocasına iyi davranmasını tembihlemişti (697 v.d). Hekabe’nin
bu tembihinin ardında yatan şey, Yunanlıların korktuğu şeydir. Eğer Hekabe, böyle bir
mantıklı bir korkudur. O halde Hekabe’nin burada Yunanlıları suçlaması, bizi kendisiyle
talihsizlik olarak nitelendirir. Çünkü Hekabe’ye göre onurlu bir ölüm, şehrini
ne de kral olup kentini düşmanlara karşı savunurken onurlu bir şekilde ölebilmiştir
(1167–70). Sonra sıra çocuğun nasıl öldüğüne gelir. Yazar burada dramatik etkiyi üst
ağzından anlattırır. Seneca’nın oyununda ise bu rolü haberci üstlenecektir (1056 v.d).
Hekabe, olayı arada kendi anılarından da örneklerle süsleyerek öyle bir anlatır ki, hüzün
179
büyük bir tutam keserek ve arkadaşlarıyla mezarı başında toplanarak onu sevgi dolu
sözcüklerle son yolculuğuna uğurlamak istiyordur, ama bu ona değil, çocuksuz, vatansız
ve ondan oldukça yaşlı olan Hekabe’ye kısmet olmuştur (1185–8). Hekabe, çocuğun
mezar taşının üzerine bir şairin ne yazabileceğini sorarak konuşmasına devam eder.
Hektor’dan, kalkanından ve onu kendini korumak için nasıl kullandığından söz eder
Korobaşı kadınların çocuğun bedenini süslemek için Troya ganimetleri getirdiğini söyler
ve koro arasında kommos başlar. Hekabe, çocuğu son yolculuğuna ağıtlarla yollar.
Çocuğun bir hiç uğruna öldüğünü yineledikten sonra, süsleri yerleştirir (1209–13). Ona
göre, Astyanaks’ın ölümü de, ötekiler gibi, yine Helene’nin suçudur (1213–5). Hekabe,
ile evlenirken takmış olması gerektiğini söyleyip bir anlamda yaşananları olan ve olması
ile birlikte ağıt yakmaya devam ederken, yine tanrıları hedef alan sözler söyler.
Tanrıların Troya’ya duydukları nefreti öteki şehirlerin oldukça ötesinde bulur (1240–1).
Yaşananlara isyan etse de bunlardan olumlu bir sonuç çıkarabilmeyi de başarır. Birçok
280
Eur., Tr., 1190–1.
180
acıya katlanmışlar, ama bunun sonucunda ünlü olmuş, herkes tarafından tanınmışlardır
(1241–5). Hekabe, en azından bu düşünceyle teselli bulmaya çalışır. Hekabe daha sonra,
cesedin gereken her türlü cenaze süsü ile süslendiğini vurguladıktan sonra, onu götürüp
gördüğünü ve ölen için bu törenin herhangi bir farklılık yaratmadığını söyler (1248–50).
olabilecek niteliktedir.
Korobaşı ellerinde meşale taşıyan adamları görür, bu ona göre Troya’nın başına
çöken yeni bir felakettir (1256–9). Talthybios’un sahneye girmesi ile dördüncü bölüm
sona erer.
Sahneye giren Talthybios, ellerinde meşale taşıyan kaptanlara şehri bir an evvel
yakmalarını buyurur. (1260–1). Çünkü şehir tamamen kül olduktan sonra dönüş
yanmıştır. Artık Troyalı Kadınların da yeni efendileri ile birlikte gemiye binme
kadın olarak seslenir ve kendisini izlemesini buyurur. Odysseus’un onu alması için
adamlarını gönderdiğini söyler (1268–70). Hekabe artık kendi kaderine iyice ağlamaya
başlar. Bir ara tanrılara seslenir ama daha önce onları çağırdıklarında kendilerini
281
Bkz. S. 29 v.d.
181
önerir (1282). Hekabe’ye göre hep beraber yanan vatanlarında ölmek en soylu şeydir
Odysseus’a teslim etmeleri gerektiğini söyler (1284–5). Bundan sonra Hekabe ve Koro
arasında hüzünlü bir kommos başlar. Troya’nın yerle bir olduğundan (1291–2),
(1312–4), Troya’ya seslenir (1316–9). Troya’nın gözleri önünde yıkılışı tasvir edilir
yıldır devam eden savaşlarda bile böyle bir kıyımın görülmediğine dikkat çeker (1057–
8) ve ilk önce kimin acısını anlatmasını istediklerini sorar (1058–9). Hekabe için artık
bunun pek önemi yoktur, çünkü talihsiz olan her kim varsa, onu kendisinden
saymaktadır (1062). Haberci ise kızın öldürülmüş, oğlanın da surlardan aşağı atılmış
olduğunu açıklar (1063). Ama her ikisi de ölüme soyluca katlanmışlardır (1064). Seneca
burada her iki çocuğun ölümünden, sıradan üzücü bir ölüm olarak değil ahlaki birer
282
N.T.Pratt, a.g.e., s.110.
182
aşağı atılmasını seyretmek için kalabalığın nasıl orada toplandığından bahseder (1068–
87). Yunanlılardan biri bunu seyredebilmek için Hektor’un mezarına bile oturmaktan
kulenin tepesine doğru ilerlemiştir (1090–1). Haberci, tepeye vardıktan sonra çocuğun
korkusuz bir ruhla bir oraya bir buraya keskin bakışlarla baktığını anlatır (1092–4). Belli
Tam Odysseus onu, dualar edip sözlerini yinelerken, çocuk aşağı atlayıvermiştir (1101–
3) Seneca burada Astyanaks’ı küçük bir çocuk olarak değil de, büyük bir genç gibi
(1108–9). Seneca burada haberciye çocuğun bedeninin ne hale geldiğini tasvir ettirir
(1110–7). Tasvir Euripides’te olmadığı kadar canlı ve etkilidir. İlginç bir şekilde
oğlunun babasına benzediğini söyleyerek (1117) bir anlamda onunla ne kadar gurur
koşuyormuş gibi bütün kıyıya akın etmiştir (1125–6). Sonra birden, düğündeki gibi
meşaleler eşliğinde üzgün ve başı öne bükük bir halde genç kız gelmiştir (1132–4).
183
bazıları yaşından bazıları da kaypak talihinden etkilense de(1144–5), ama herkes asıl
onun ölüme kafa tutan ruhundan etkilenmiştir (1146). Hep beraber mezarın başına
ağırlaştıracakmış gibi hışımla düşmüştür (11158–9). Her iki çocuğu da yazar acımasız
güç karşısında onurluca intihar etmeyi seçen Stoacı bireyler olarak tasvir etmiştir.283
Ölmeyi çok istediğini fakat ölümün bir türlü onu bulmadığından yakınır (1170–6).
283
N.T.Pratt, 111.
184
KARAKTER KARŞILAŞTIRMASI
HEKABE
Genel olarak her iki oyunda da yazarların Hekabe karakterini benzer şekilde
Oyunlarda onun içinde bulunduğu o kötü durum ve yaşadığı üzüntü çoğu kez
etmiş, bu da oyuna daha aktif bir hava katmıştır. Böylece Hekabe’nin hissettikleri çoğu
zaman olayların gölgesinde kalmış, karakterin olaylara verdiği tepkiler çok kısa ve
ile evlendirileceğini duyunca, hem kızı ile hem de kendi kendine konuşarak
olup hissettiklerini söyleyebilme (790–8) hem de torununun cesedini süslerken onun için
bahsetmemiştir (1165–76). Her iki yazarın karakteri de oyunun başından beri sahnede
185
olmasına rağmen, Euripides Hekabe’yi oyunun sonuna kadar sahnede tutmuş buna
karşın Seneca, öndeyişden sonra üçüncü bölümün ortalarına kadar (952) Hekabe’yi
oyuna sokmamıştır. Euripides’in Hekabe’ye oyunun her bölümünde aktif olarak rol
vermiş olması da, karakterin olaylar karşısında verdiği tepkilerin Seneca’nınkinden daha
çocuklarından oyun içinde sıkça bahseder. Euripides’te Hekabe, daha önce Troya’da
nasıl bir yaşam sürdüğünü anlatarak şu anda yaşadıklarını hak etmediğini düşünürken,
Seneca’da ise suçu biraz da kendisinde bulur. Çünkü kendisi de dâhil olmak üzere bütün
Troyalılar o ihtişamlı günlere çok bel bağlamış, bir gün gücün ellerinden kayıp gideceği
öğrendiğinde yıkılır. Yaşı ilerlemiş, soylu bir kraliçe olarak, Odysseus gibi düzenbaz
birinin kölesi olacağından dolayı isyan edip bundan utanç duyarken, Seneca’da yalnız
tanrılara serzenişte bulunmakla yetinir. Her iki oyunun karakteri de tanrılara onları yok
sayacak denli isyan eder. Onları taraf tutmakla, aşırıya kaçmakla, zalimlikle,
karakter de tanrıları kendine yakın hissetmez aksine bir düşman gibi görür. Seneca’da
Hekabe, hem kendi rüyasını göz ardı ettiği hem de Kassandra’yı dinlemeyerek Paris’i
186
üzerine alır. Hekabe, Euripides’in oyununda ise böyle bir sorumluluk almamış,
davrandıkları bir noktada Yunanlıların dönüş yolculuğunda başlarına gelecek felaket ile
rolünü üstlenmiştir.
bölümde, Helene ile girdiği tartışmada bilge bir kişi olarak karşımıza çıkan Hekabe,
böylece Seneca’dan çok daha önce kadına bu sıfatı ekleyerek çığır açmıştır.
Her iki oyunun parodos bölümünde de Hekabe sahnededir ve koro ile birlikte
ve de sonuç bölümünde (1287–32) sahneyi koro ile paylaşır. Buradan Euripides’in lirik
kısımlara oyunda diyaloga göre ağırlık verdiği ve Hekabe’nin acısını daha dramatik bir
hale sokmaya çalıştığı buna karşın Seneca’nın oyununda liriği çok kullanmadığı
sonucuna varabiliriz.
187
ANDROMAKHE
rolü verdiği (annelik) fakat oyunların bazı bölümlerinde farklı karakter özellikleri
olaylar karşısında verdiği tepkilerin bazı durumlarda benzer olmasına, bazı durumlarda
Her iki karakter de ilk kez oyunların ikinci bölümünde karşımıza çıkar. Her iki
girip onu uyarması ile öğrenir. Euripides, Andromakhe’ye haberi oğlu kucağındayken
kurguyu farklı bir şekilde oyuna sokmuş, Andromakhe’ye haberi rüyasında vererek ona
psikolojik baskı kurarak, annelik içgüdüsü, korku, kararsızlık, endişe ve üzüntü gibi belli
yakalayamasa da, Seneca’nın karakterinden aşağı kalmaz. Ne var ki, bunu seyirciye
konuşma yüreklere dokunur türdendir. Ama şu fark da göz ardı edilememelidir ki,
yaşamaya tercih etmiş olacağını söyleyip onu bu hayata bağlayan tek şeyin oğlu
olduğunu ima eder. Euripides’in oyununda ise Andromakhe’nin böyle bir düşüncesi
yoktur. Ölmek istediğinden hiç bahsetmemiştir. Başına gelenler ne kadar kötü olsa da,
ona katlanmak zorunda olduğunu düşünür. Aslında Seneca’nın karakteri de aynı şeyi
düşünmüş olacak ki, oğlu öldürüldükten sonra ölme düşüncesini bir daha ağzına
almamış, hatta oğlunu son yolculuğuna uğurlarken babasının yanına gittiğinde kendisini
ölümün yaşamaktan daha iyi olduğudur. Normalde bu, savunulması oldukça zor bir
düşüncedir. Seneca teselliyi oldukça sınırlı tutmuş ve temel düşünce olarak vatanından
uzak olmaktansa orada ölüp gömülmenin çok daha iyi olduğu aktarmıştır. Euripides’in
oyununda ise tesellinin temel gerekçesi aynı fakat bunu düşünmeye iten neden farklıdır.
Euripides’in karakterine göre acı içinde yaşamaktansa ölüm yeğlenir bir durumdur,
çünkü insan ölüyken herhangi bir acı hissetmediğine göre dertlerinden de kurtulmuş
189
olur. O halde burada Andromakhe ölümü bir kurtuluş olarak görmektedir. Ne var ki
Seneca’nın karakteri ölümü dertlerden kurtuluş yolu olarak değil, şu anda içinde
HELENE
karakter içinde çizilmiştir. Herkesin nefret ettiği, Troya savaşının ve bunun getirdiği
koroya hatta Menelaos’a kadar herkes aynı şekilde düşünmekte, oyunun başından
aynı tepkiyi göremeyiz. Öncelikle Helene’nin oyuna katıldığı bölüme kadar, bu uğursuz
götürüp idam etmek ve böylece ölümünün kocasını aldatan bütün kadınlara ibret
kabul edilince de suçlandığı noktalar üzerinde tek tek durarak suçsuzluğunu ispatlamaya
böyle savundurur. Bu ise eski Yunanistan’da kadınların retorik ve sofistik felsefeyle hiç
uğraşmadığı bir dönemde olağan üstü bir yeniliktir. Bu uygulama sonucu Helene, retorik
sanatını ve sofistik tartışma usullerini iyi bilen bir karakter görünümü kazanmaktadır. Ne
var ki, konuşması hem Hekabe’ninki kadar etkili olamamış hem de Menelaos’u
191
benzer bir şekilde suçlamalarına karşı savunmuştur. Ama burada suçlama Hekabe’den
Her iki oyunda da aynı noktalar üzerinde durulur. Daha önce de söylediğimiz gibi
Euripides’in oyununda Menelaos’un hem davacı hem de önyargılı ve kararlı bir hakem
olması Helene’nin aleyhine bir durum yaratmıştır. Seneca’da ise Helene Andromakhe’yi
öfkeli bularak, kendi isteği ile Menelaos’un son kararı vermesini istemiştir. Anlaşılan
üstlenmiştir. Oyuna ilk kez Troyalı kadınlara Polyksena hakkında verilen kararı
açıklamak üzere girer. Kendisini kâhin olarak tanımlar. Nasıl ki Talthybios Hekabe’ye
TALTHYBIOS
bölümün başında Akhilleus’un isteğini oyun kurgusuna sokmak ve böylece Pyrrhos ile
olmasına rağmen yeri geldiğinde alınan kararı ağır bulmuş, yeri geldiğinde Hekabe ve
geldiğinde ise onlara yardım etmiştir. Katı kalpli bir adam değildir, örneğin
lafı dolandırır. Kadınlar için bir şey yapamasa da tutumuyla onların üzüntülerini
KORO
kullanırken Euripides ise Hekabe’nin ve bütün Troyalı kadınların acısını daha iyi bir
Euripides’in oyununda koro şarkısı daha fazla, daha uzun ve dramatiktir. Tam aksine
Seneca’nın koro şarkıları ise çok daha karmaşık ve öğreticidir. Şarkılar birbirinden
daha önce de bahsettiğimiz gibi, Seneca’nın koroyu çok işlevsel bir şekilde kullanma
tercihinden kaynaklanır. Euripides’te ise koro Troyalı kadınlarla bir yürektir. Tasvir
yararlanmıştır.
Euripides koro ile Hekabe arasında zaman zaman şarkılı diyaloglara yer vererek,
kullanımından yararlanmıştır.
194
KASSANDRA
PYRRHOS VE AGAMEMNON
öfkeli ve küstahtır. Kaba gücüne güvenir. Galipler yeniklere her istediğini yapabilir; kişi
için Yunanlı kralların başı Agamemnon’la uzun bir retorik tartışmaya girmekten
ortaya koyduğu ve her türlü aşırılığı ile Seneca’nın benimsediği Agamemnon gibi bir
kişiye oldukça zıttır. Buna karşın Agamemnon da, iyi bir proficiens olarak karşımıza
çıkar. Daha önce yaptıklarından pişmanlık duyar, gücünü kontrol edemeyip geçmişte
aşırıya kaçtığını kabul eder. Artık olgun ve bilge bir kraldır. İnsana saygılıdır. Pryyhos’a
ODYSSEUS
karakterini kendi açıklar. Kendisini çetin kaderi değiştirecek bir rahip olarak görür ve
genelde edebiyatta kazandığı hilekâr, söz ustası kavramını ima ederek şöyle der:
195
“Bu sözler her ne kadar benim ağzımdan çıkıyorsa da, benim olduğuna
sözleridir.”284
Amacı doğrultusunda her şeyi mübah sayar. Amacı acıma duygusundan bile daha ağır
basar. Kendisi yalancı ve hileci olduğu için başkalarından da aynı nedenle kuşkulanır
Kafasında tek bir düşünce vardır; o da Yunan donanmasının sağ salim limandan
ayrılabilmesidir. Bunun olabilmesi için elinden gelen her şeyi yapar. Hile ve psikolojik
284
Sen., Tr., 524–7.
SONUÇ
Oyunlar konu olarak aynı noktadan başlayıp, aynı noktada sonlanmalarına karşın
teknik ve içerik olarak birbirlerinden oldukça farklı planlanmıştır. Euripides’in her iki
oyunu da Seneca’nınkilerden daha fazla bölüme ve daha fazla koro şarkısına sahiptir.
Kadınlarda ise tam tersine Seneca Euripides’ten daha fazla karakter kullanmıştır.
aynı zamanda ise onları öldürdükten sonra sığınabileceği bir yer bulmasını sağlamıştır.
Böylece Euripides, Aigeus karakterini kullanarak oyuna iki yeni kurgunun daha
eklenmesine olanak tanımıştır.- Burada göze çarpan bir başka durum da iki karakterin
özelliği arasında yaratılan çelişkidir. Aigeus, çocuk sahibi olmak için her türlü yolu
denerken, Medea Iason’a unutamayacağı bir ders vermek adına çocuklarını öldürmeyi
planlamıştır. Seneca ise Aigeus yerine Iason’u çocuklarına düşkün bir tipleme olarak
verilir. Kurgu ikinci bölümün ikinci kısmında oyuna sokulur, kurguya ayrı bir bölüm
ayırma gereği duyulmamıştır. Seneca’ya baktığımızda ise hem kurguya ayrı bir bölüm
ayrıldığını hem de yeni olaylar dizisi yaratabilmek için farklı bir biçimde işlendiğini
görüyoruz.
farklılık gösteren bir başka önemli unsurdur. Yazarlar, oyunlarının konularını bilindik
değiştirmeyi fazla tercih etmemişler ne var ki, oyunların bir iki yerinde bu tutumu
ılımlı bir şekilde çizmiştir. Medea oyunlarında karakterler arasındaki farklılık daha fazla,
Troyalı Kadınlarda ise daha azdır. Korolar ise her iki oyunda da birbirlerinden farklıdır.
Euripides’in Medea adlı oyununda Medea, Seneca’nın karakterine göre daha insancıl,
Iason daha bencil, düzenbaz ve çıkarcıdır. Mitolojide ün saldığı gibi bir kahraman
değildir, başarılarını Medea’ya borçludur. Kreon ise daha ılımlı bir kraldır. Euripides’in
oyununun sonunda Iason’un mağdur duruma düştüğünü görmek belki seyirciye o kadar
karşısında Kreusa ile evlenmeyi kabul etmek zorunda kalmış ama durumu kendisine
onun gibi insan yapımı yasalara ve yöneticilere itaatkar bir tipleme özelliği taşır. Bunu
bilen seyirci / dinleyici oyunun sonunda Iason’u o halde görmekten büyük bir olasılıkla
198
üzüntü duymuştur. Troyalı Kadınlar’da ise karakterler arasında bu kadar büyük bir
farklılık yoktur. Her iki oyunda da Hekabe ve Andromakhe, tüm Troyalı kadınların
yaşadığı üzüntü ve acıyı temsil eden iki karakterdir. Karakter özellikleri değişmese de
süslemiştir.
koro, yazarlar tarafından oldukça farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmıştır. Her iki
Örneğin, Medea oyununda Korinthoslu kadınlardan oluşan koro bu kimliğini bir tarafa
bırakarak, bir kadın olarak Medea’nın yanında yer almıştır. Ama Seneca’nın oyununa
hemen anlaşılır. Euripides, Medea’nın yaptıklarını koro yoluyla ne kadar haklı gösterip
kapatmaya çalıştıysa, Seneca’nın korosu Medea’ya o kadar çok yüklenir. Birbirine zıt
olan bu tutum oyunların sonuna kadar devam eder. Troyalı kadınlarda ise tutum olarak
birbirine benzer yapıda korolar görürüz. Euripides yine koro yoluyla Troya kentinin ve
doruğa çıkarmayı hedeflerken, Seneca’da bu durum çok daha sınırlıdır. Bunun yerine
yazar, iki koro şarkısında da felsefi konulara ağırlık vermeyi tercih etmiştir. Seneca’nın
bu yöndeki tercihi koronun oyundan uzaklaşmasına neden olur. Aslında Seneca sadece
koronun oyun içindeki aktif işlevini sınırlamış ve onu çoğu yerde kendi düşüncelerini
yansıtmak amacıyla kullanmış, buna karşın Euripides çağdaşlarına göre koronun işlevini
sınırlamış olsa da yine de Seneca’ya nazaran koroyu oyunlarına organik olarak bağlı
tutmuştur.
Her iki yazar da içinde bulundukları çevrenin ağız tadına uygun oyunlar
yazmışlardır. Seneca alt yapısı sağlam olarak yetişmiş, Yunan edebiyatından, felsefeden,
şekilde yön verebilmiştir. Euripides ise, Seneca’ya göre, çok daha sıradan bir seyirciye
sahipti. Bunun yanı sıra oyunlarını okunmak için değil sahnelenmek için yazmıştı. O da,
her ne kadar felsefeyi ve retoriği kullanmış olsa da, Seneca gibi süslü betimlemelere,
bilgisinin yanı sıra okuyucunun, felsefeden ve retorikten de anlaması hatta bayağı ilgili
olması gerekir. Euripides ise daha çok tiyatro seyircisinin ağız tadına uygun oyunlar
kullanmıştır.
Genel olarak oyunlarda yazarların vermek istediği ana fikre gelecek olursak;
Medea oyunlarında her iki yazar da, öfke ve kinin yıkıcı sonuçlarını ortaya koymaya
çalışarak, karşımızdaki kişi ne suç işlemiş olursa olsun, ceza vermede adil olunması
isterken, hiçbir suçu olmayan, masum çocuklarını öldürmüş ve böylece ceza vermede
adil olamamıştır.
Troyalı Kadınlar oyunları için de aşağı yukarı aynı şeyler söylenebilir. Her iki
gerektiği sorgulanmıştır. Güce sahip olan kişinin onu dikkatli, ölçülü ve adil bir şekilde
çalışılmıştır.
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, Euripides ve Seneca klasik geleneğe bağlı kalarak
Konuları aynı olmasına ve aynı şekilde başlayıp sonlanmalarına rağmen oyunlar teknik,
içerik ve plan bakımından farklı planlanmışlar; karakterler ise bu farklılığa uygun olarak
KISALTMALAR
Cic. : Cicero
Eur. : Euripides
Med. Medea
Hek. Hekabe
Or. Orestes
El. Elektra
Hipp. Hippolytos
Hes. Hesiodos
Theog. Theogonia
Lucr. : Lucretius
Ov. : Ovidius
Am. Amores
Her. Heroides
Met. Methamorphoses
Plut. : Plutharkos
Mor Moralia
Nik Nikias
Sen. : Seneca
202
Med. Medea
Suid. : Suidas
Tib. : Tibullus
Quint. : Quintilianus
Verg : Vergilius
Ecl Eclogae
Georg. Georgicae
203
ÖZET
Çalışmada, Euripides ile Seneca’nın aynı adı taşıyan tragedyalarından Medea ve Troyalı
Araştırma iki ana bölüme ayrılmış; ilk bölümde oyunların planları ikinci bölümde ise
ABSTRACT
In the study, the way Euripides and Seneca processed, within the frame of classical
tradition, the plays “Medea” and “Trojan Women”from the tragedy of the same name is
examined. The research is divided into two main sectors; in the first the plans of the
plays, and in the second the characters are compared. As a result, the varieties of
differences and innovations brought by the authors to the plays in accordance with the
KAYNAKÇA
E.J.Brill, 1997
Aristophanes, Peace-Birds-Frogs-Lysistrata-Thesmophoriazusae-The
Basımevi, 1946
Baldry, H.C, The Greek Tragic Theatre, 1.basım, New York, W.W.
Norton&Company, 1971
Beacham, C., Richard, The Roman Theatre And It’s Audience, 1. basım,
London, Routledge,1991.
Press, 1990
1943
1943
Basımevi, 1949
Press, 1959
Press, 1982
Ancient History, Volume V The Fifth Century B.C., 1.basım, New York,
Mansel, Müfid, Arif, Ege ve Yunan Tarihi, 7. basım, Ankara, Türk Tarih
Press, 1965