You are on page 1of 515

David Nicholls - Bir Gün

www.CepSitesi.Net
Bütün hayatının , aradığınızın tam
önünüzde olduğunu fa rk etmeden
yaşayabilirsiniz.

"Seni kırkında hayal edebiliyorum ,"


dadı sasında bir imayla.
"Ş u an blla gözüm de canlandırablllyorum .

Genç adam, gözJennı açmadan gülümsedi


MDavam at."

15 TEMMUZ 1988 Emma ve


Dexter mezuniyet gecelerinde
tanışırlar. Sabah olduğunda
gidecekleri yollar ayrıdır.

Peki gelecek yıl aynı günde


nerede olacaklar?
Ve bir sonraki yıl?

Ve sonraki yıllar?

"Yıllardır okuduğum en
eğlenceli, en sevimli kitap.
Korkunç derecede ve
yüzde yüz dürüst; gerçek
hayatı yansıtıyor.
Her sayfayı yaşadım."
JENNY COLGAN

"Her okuyucu bu kitaba


âşık olacak. Ve her yazar
bu kitabı kendisinin
yazmış olmasını
dileyecek."
TONY PARSONS
" G ü n le r n e y e y a ra r?

r
Y aşadığım ız y erdir günler.

G elirler, bizi uyandırırlar

A rt a rd a, d u rm a d a n .

Mutlu olacağımız yerlerdir.


N ered e yaşarız günler olm asa?

Ah, bu sorunu çözm ek.

Papazla doktoru getirir

U zu n p alto lan y la

T a rla lan aşarak ."

Philip Larkin, G ü lik r


K IS IM BİR

1988-1992

Yirmili Yaşların B aşlan

"B e n d e bü yü k değişikliklere n ed en old u ğu için hatırlanm aya


d eğ er b ir g ü nd ü . Am .ı h er hayatta böyle d eğil m idir? H erhangi
bir g ü n ü h ay atın ızd an çıkard ığınızı d ü şü n ü n , h ayatın akışı ne
k a d a r farklı olacaktır. Bunu o ku yan si/Jer, d u ru n ve b ir an için
d em ird en, alfandan, d ikenlerden ya d a çiçeklerd en yapılm a bir
zinciri düşü nün; ilk halkası o hatırlanm aya değer gün d e yaratıl-
m asavd ı sizi h iç b ağ lam ay acak olan b ir zinciri."

—C harles D ickens, BUyiık Umutlar


BÖLÜM BİR

Gelecek

15 Tem m uz 1 9 8 8 . Cuma

Rntıkı'iUor Caddesi. Edhtburgh

"E n önem li şeyin bir tur değişiklik yapm ak olduğunu sanıyo­


ru m ," dedi g en ç kız. "B ilirsin, b ir şeyleri g erçekten değiştir­
m ek."

"N asıl yani, diinı/uyı değiştirm ek gibi m i?"

"B ü tü n dünyayı değil. Sad ece kendi etra fın ı"

Tek kişilik yatakta vücuttan birbirine dolanm ış biçim de bir


sure sessizce yattılar, sonra ikisi d e kısık, sabaha karşı sesleriyle
gülm eye başladılar. "B unu söylediğim e inanam ıyorum ." diye
inledi kız. "B iraz eski miKİa geliyor kulağa, değil m i?"

"B iraz eski m od a."

"Seni canlandırm aya çalışıyonım . Şu kurtlanm ış ruhunu,


önünd e uzanan büyük m acera için havalandırm aya çalışıyo­
rum ." Yüzünü gc*nç adam a döndü. "B u na ihtiyacın olduğundan
değil. G eleceğini bütün ay nntılanyla planladığına em inim , te­
şekkürler. M uhtem elen bir yerlerde bir çizelge ya da ona benzer
b ir şey b ile v a rd ır."
BİR GÜN

"H iç d e d e ğ il"

"Peki, ne yapacaksın öyleyse? Büyük planın ne?”

"Bütün ıvır a v ın ım annem le babam kendi çöplüklerine


eklem ek üzere alacaklar, sonra onlann Londra'daki dairesinde
birkaç gün geçirip, birkaç arkadaşımı görürüm . O ndan sonra
F ransa..."

"Ç o k h o ş..."

"Belki daha sonra Çin; neym iş görelim bakalım. Sonra belki


H in d istan , biraz sağda so ld a sey ah at..."

"Seyah at," diyerek içini çekti genç kız. "N e bü yü k plan."

"Seyahat etm enin nesi yanlış?"

"D alıa çok gerçeklikten kaçm ak gibi."

"G erçekliğe fazla d eğer verildiğini d üşü n üyorum ," dedi


gpnç adam, sözlerinin karanlık olduğu kadar karizmatik bir etki
yaratacağı beklentisiyle.

G enç kız bu num u çekti. "İyi. tabii parası olan için. Neden
doğrudan, iki yıl tatile çıkacağım ,' demiyorsun? Aynı şey ."

"Çünkü seyahat etmek insanın ufkunu genişletir," dedi genç


adam; dirseğinin üzerinde doğrularak kızı öptü.

"A h, sanının senin ufkun fazlasıyla geniş zaten," dedi kız


yüzünü diğer tarafa çevirerek, en azından o an için. Yeniden yas­
tığa yerleştik'r. "H er neyse, gelecek a\ ne yapacağım sormadım
zaten; dem ek istediğim, uzak gelecekte, mesela, ne bileyim ..."
Olağanüstü bir fikri, söz gelimi beşinci boyutu kafasında canlan-
dınyorm uş gibi ara verdi sözlerine. "... Kırk mesela. Kırk yaşma
geld iğin d e ne o lm ak istersin ?"

"Kırk im?" G enç adam dtı konu karşısında zorlanmış gibi gö­
rünüyordu. "Bilm iyorum . Teııght dem em e izin var m ı?"
DAVID KICHOLLS

"B u kadar, bu kadar sığ!"

"Peki, öyleyse, meşhur, diyelim ." G enç kızın ensesine bur­


nuyla sürtünm eye başladı "Biraz mnrazi, öyle değil m i?"

"M arazi değil, şey... heyecan verici.”

"‘Heyecan im a ! " ' Artık kızın sesini, Yoricshire aksarunı gü­


lünçleştirmeye çalış.ırak taklit ediyordu. Sanki aksanlı konuşma­
sı alışılm adık ve çok tuhaf bir şeym iş gibi gülünç sesler çıkaran
havalı erkelderden hatırı sayılır miktarda tanımıştı genç kız ve
ilk kez. olm am akla birlikte, rahatlatın bir ürpertiyle birlikte genç
adam a karşı bir antipatı hissetti. O m uzlarını silkerek kendini
geri çekti, sırtın ı soğu k du vara yasladı.

"Evet, heyecan verici. H eyecanlanm am ız gerek, öyle değil


m i? Bütün bu imkânlar. Rektör yardım cısının dediği gibi, fırsat
k ap ılan so n u n a k ad ar a ç ık ..."'

"İlerid e gazeteler sizin isim lerinizi yazacak..."

"P ek m üm kün değil."

"P eki, heyecanlı m ısın öyleyse?"

"B en mi? Tannm , hayır, saçm alıyorum ."

"B en de öyle. Kahretsin..." Sinirlerini yatıştırmak ister gibi,


anı bir lıareketle yerde, yatağın yanında duran sigaraya uzandı.
"K ırk y aşınd a o lm ak Kırk. K ah retsin !"

G en ç kız, erkeğin endişeli haline gülüm seyerek, durumu


daha da güçleştirm eye karar verdi. "Evet, kırk yaşında ne yapı-
y or o la ca k sın ?"

Düşünceli bir tavırla sigarasını vakti genç adanı. "Yani, me­


sele şu ki. E m ..."

"Em m i? Em de kim ?"

"I lerkes sem Em diye çağınyor. D uydum ."


BÎR GON

"E v e t arkodaşlanm bana F.m derler.'

"Peki, ben d e Em diyebilir m iyim sana?"

"D evam e t Dex."

"Şu yaşlanmak konusunda bira/ düşündüm de, tam olarak


şim di old uğum yaşta kalm aya karar verdim ."

Dexter Mayhevv. G enç kız, sentetik kumaş kaplı ucuz yatak


başlığına yaslanmış adama kâküllerinin arasından baktı; gözlük­
leri olmadan bile «idamın neden şimdiki gibi kalmak isteyebikve-
ğini alıkça görebiliyordu. Kapalı gözleri, «ılt dudağın.) gevşekçe
yapışmış sigarası, perdenin kırmızı süzgecinden süzülerek yü ­
zünün yan tarafını ısıtan sabah güneşiyle fotoğraf çektirmek için
ustalıkla poz vermiş gibi gorunüyordu. Emma Morley "yakışık­
lı" sözcüğünün on dokuzuncu yüzyıldan kalma aptal bir söz­
cük olduğunu düşünüyordu ama gerçeklen bunun yerine kulla­
nılabilecek başka bir sözcük yoktu; belki "güzel" dışında. Genç
ad.ım, derisinin altından kemiklerini fark edebileceğiniz türden
yüzlerden birine sahipti. Kafatası bile çekici olabilirdi. Hatifçe
parlay«ın, incecik, yağlı bir burun; tuttiirmekten ve Bedales'li
kızlara strip pokrrde bilerek yenildiği uzun gecelerden kainıa,
neredeyse çürümüş gibi duran gözaltlan. Kediyi andıran bir şey
vardı onda: Düzgün kaşlar, m ahcup bir edayla bükülm üş bir
ağız, kuru, çatlak ve şu anda Bulgar kırmızı şarabıyla K ıy an ­
mış, dolgun ve koyu renkli dudaklar. Neyse ki saçlarının biçimi
dehşet vericiydi, yanlan ve arkası kısaydı «ima ön tarafta gülünç
kabarık bir kısım vardı. Nasıl bir jöle kullandıysa şimdi etkisi
geçmiş, ön taraftaki saç aptal küçük bir şapka gibi kabarmıştı.

Hâlâ gözleri kapalı bir lu ld e burnundan dum anlar çıkarı­


yordu. Seyredildiğini bildiği açıktı, çünkü bir elini koltuk altına
sokmuş, pazısını ve göğüs kaslannı şişiriyordu. Bu kaslar nere­
den geliyordu? Çıplak yüzmeyi ve bilardo oynam ayı saym az­

16
DAVID NICHOLLS

san, s p ° r etkinlikleriyle kazanılmadığı aşikârdı. Muhtemelen,


menkul kıymetk»r ve iyi m obâyalar gibi, ailed e nesilden nesile
geçen bir tür iyi sağlımın işaretiydi Yakışıklı ya da güzel, her ney­
se, buna rağmen, dört yıllık üniversite hayatının omunda şal de-
senli donıı kalçalarından aşağıya inmiş olarak genç kızın minicik
kiralık odasındaki tek kişilik yatıktaydı. Yakışıklı, ha! Kim oldu­
ğunu sanıyorsun, jatu• Eyre mi? Biiyii artık. Mantıklı ol. Öyle kendini
bırakm a.

Sigarayı adamın ağzından çekti. "Seni kırkında hayal ediyo­


rum ." dedi sesinde bir imayla. "Şu an bile gözüm de caıılandıra-
b iliy o ru m ."

G enç adam, gözlerini açmadan gülüm sedi. "D evam e t "

"Pekâlâ...” Yorgam koltuk altlarına sıkıştırarak toparlandı


kız. “Üstü açık spor bir arabanın içinde, Kensington, Chelsea ya
da ona benzer bir yerdesin ve arabanın en ilginç özelliği sessiz
olması, çunku o zaman bütün arabalar sessiz olacaklar, bilem i­
yorum , hangi yıl, 2 0 0 6 m ı?"

" 2 0 0 4 . .. "

"V e bu araba King's R oad ü n on beş santim üzerinde hava­


lanarak gidiyor, küçük göbeğin deri kaplı direksiyonun altında
küçük bir yastık gibi duruyor, şu arkasız eldivenk-rden giymiş­
sin, saçlann seyrelmiş, çenen görünmüyor. Kızarmış hindi gibi
teninle, küçük bir arabada şişm an bir adam sın..."

"Pekâlâ, konuyu değiştirebilir m iyiz?"

"V e yanında oturan güneş gözlüklü kadın senin üçüncü, ha­


yır, dördüncü kann; çok güzel bir kadın, bir manken, hayır, eski
manken değil, yirmi üç yaşında; Nice ya d a benzeri bir yerde, o
bir arabarun kaputuna uzanmışken bir otomobil fuarında tanış­
m ışsınız; kız m uhteşem ve kalın k afalı..."

’ 17 •
BİR GÜN

"E v e t bu güzel. Çocuk var mı?


"Çocuk yok, sadece ü ç boşanma. Aylardan temmuz, günler­
den cuma ve sen sayfiyedeki evine doğnı yol alıyorsun; arabanın
küçük bagajında tenis raketleri, kriket sopalan, iyi şaraplar. G ü ­
ney Afrika üzümleri, zavallı küçük bıldırcınlar ve kuşkonm az­
larla dolu bir sepet var; rüzgâr saçtannı uçuruyor ve sen kendin­
den ve iki yüz adet bembeyaz, pırıl pınl dişiyle sana gülümseyen
üç numaradan ya da dört numara, her neyse, o kadar hoşnutsun
ki, sen d e ona gülüm süyorsun ve birbirinize söyleyecek hiçbir
şeyiniz, kesinlikle hiçbir şeyiniz olmadığını d üşünme mey e çalı­
şıyorsu n."

Aniden sustu. Çıİttirmiş gibisin, dedi kendi kendine. Çıldırmış


gibi görünm em eye çalış. "Tabii, bir teselli olacaksa eğer, hepimiz
bunlar olmadan çok önce bir nükleer savaşta ölm üş olacağız!"
dedi gülümseyerek, ama genç adam hâlâ somurtarak bakıyordu
ona.

"B elki de gitsem iyi olacak. Bu kadar sığ ve yozlaşm ış bir


ad am sam ..."

"H ayır, gitm e," dedi kız telaşla. "Saat sabahın dördü."

Yüzlerinin arasında birkaç santim kalana dek yatağın için­


de kaydı genç adam. "Bu fikre nereden kapıldığını bilmiyorum,
beni o kad ar az tanıyorsun k i."

'T ü rü biliyorum ."

'T ü r m ü?"

"Sizi M odem Diller'in oralarda takılırken görüyordum , bir­


birinize anırıp smokinli partiler düzenlerken..."

"Benim smokinim bile yok. Ve kesinlikle anırm am ..."

"A kdeniz'de teknelerle dolaşırsınız, lay lay lom ..."

"Bu kadar rezil biriysem..." Eli genç kızın kalçasında dolaştı.


DAVID NICHOLLS

“...Ö ylesin."

"... ö y ley se neden benimle yatıyorsun?" Şim di eli sıcak, yu­


m uşak b u tlan n d ay d ı.

"A slında seninle yattığımı düşünmüyorum , yattım m ı?"

"Pekâlâ, dunım a gön* dı*ğişir." Eğilip öptü. "Kendini ifade


et bakalım ." Eli genç kızın omurgasındaydı, bacağı kızın bacak­
ları arasına sürtünüyordu.
"Aklım a gelm işken," diye mırıldandı kız, ağzını erkeğin ağ­
zına bastırarak.
"N e ?" Bacaklarının kendi bacaklarına dolanıp onu kendine
doğru çektiğini hissetti genç adam .

"D işlerini fırçalam aksın."

"Senin umurunda değilse, benim de değil."

"Cîerçekten berbat." diyerek güldü. "Şarap ve sigara koku­


yorsun."

"Pekâlâ, öyle olsun. Sen de öyle."

Öpüşmeyi yanda keserek kafasını arkaya doğru attı genç kız


aniden. "B en d e m i?"

"Benim için fark etmez. Şarap ve sigarayı severim."

"B ir saniye bile duram am ." Yorgam fırlatıp genç adamın


üzerinden tırm anarak atladı.

"N erey e gidiyorsun şim di?" Elini kızın çıplak sırtına koy­
du;

"K enefe gid iyorum " dedi genç kız. gözlüğünü kitap yığının
üzerinden kaparak: Milli Sağlık Servisi'nin verdiği büyük, siyah
Çerçeveli, standart gözlüklerden.

"Kenef, kenef... üzgünüm, ne olduğunu çıkaram adım ..."

Ilınma, bir kolu çaprazlama bir şekilde göğsünün üzerinde.


BİR GÜN

arkasını genç adamdan saklamaya çalışarak duruyordu. "Sakın


kaybolma," dedi kalça lannın üzerinden sarkan malzemeyi to­
parlamak için iki parmağını donunun lastiğine geçirerek odadan
çıkarken. "V e yokluğumda kendi kendinle oynam a."

Dexter burnundan bir nefes verdi, yatağın içinde kayarak


toparlandı; bu eski püskü kiralık odada öfkeli tiyatn» oyunları­
nın fotokopi afişlerinin ve sanatsal kartpostalların arasında bir
yerlerde, rüyalann ideal erkek arkadaşı gibi bir Nelson Mandela
fotoğrafının olduğundan son derece em indi. Son dört yıl için­
de şehre dağılmış buna benzer sayısı/ oda görmüştü ve nadiren
bir odayı ikinci kez görm esine rağmen her şey fazlasıyla tanı­
dıktı. Bozuk gece lambaları, bakım sız saksı bitkileri, yataklara
bol gek*n çarşaflardaki ucuz deterjan kokusu. Em m a'da da "sa­
natçı" kızların fotomontaj düşkünlüğü vardı; Chagall, Vermeer
ve Kandinsk/Ierin arasına karışmış okul arkadaşlarının ve aile
üyelerinin şıp-şak çekilmiş flaşlı fotoğraftan, Che G uevara'lar,
W oody Allen'lar, Sam uel Beckett'lar... Bu odadaki hiçbir şey
yansız değildi, her şey bir görüşe bağlılığı temsil ediyordu. Oda,
bir bildiriydi adeta ve Dexter içini çekerek Em m a'nın da "b u r­
ju v a" kelim esini aşağılam a ifadesi olarak kullanan kızlardan
biri olduğunu anlamıştı. "F aşist" sözcüğünün olumsuz şeyler
çjğnşürm asını anlayabilirdi, ama "burjuva" sözcüğünü ve be­
raberinde getirdiği her şeyi seviyordu oysa. Güvenlik, seyahat,
güzel yemekler, iyi davranışlar, hırs; bunun için özür dilemeye
ne gerek vardı ki?

Dudaklannın arasından ç ık jn dumanın lovnlmasvu seyret­


ti. Yatağın vanmda, elleriyle kül tablası ararken bir kitap buldu.
Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği, "erotik" bölgelerinde bir ürper­
ti hissetti. Bu ateşli bireyci kızlann en önemli problemi hepsinin
birbirinin aynı olmasıydı. Bir başka kitap: Karısını Şaj>ka Sanan
DAVID NICHOLLS

Adanı. H içbir zam an yapm ayacağı b ir hata old uğundan em in


olarak. Kahrolası ahm ak, d iy e geçirdi aklınd an.

Yiım i ü ç yaşındaki Dexter Mayhevv'urı gelecek hakkındaki


görüşü F.mma M orley'ninkinden daha net değildi. Başanlı ol­
mayı, ailesinin kendisiyle gurur duymasını ve aynı anda birden
fazla kadınla yatmayı umuyordu; ama hepsini nasıl başaracak­
tı? Dergi sayfalarında boy gösterm ek istiyor ve güniin birinde
geçm işteki işleriyle anılmayı umuyordu; ama işin ne olacağı
hakkında kesin bir fikri yoktu. Hayatı, uçlarda ama sorunsuz ve
pisliğe bulaşmadan yaşamak istiyordu. Hayatı öyle bir biçimde
yaşam ak istiyordu ki, hayatının rastgele b ir fotoğrafı çekilecek
olsa, kusursuz bir fotoğraf olm alıydı bu. H er şey yerli yerinde
görünmeliydi. Neşe; hayatında çok neşe olm alı ve hüzün asla
g erektiğind en fazla yer alm am alıydı.

Fazla plan yapmamıştı ve şimdiden birtakım hatalar olmuş­


tu. Örneğin bu gecenin, gözyaşlan, aptalca telefon görüşmeleri
ve suçlamalar gibi birtakım yansımaları olacaktı. Mümkün oldu­
ğunca çabuk gitmeliydi buradan, kaçmaya hazırlık olarak ortalı­
ğa dağılmış giysilerine göz attı. Banyodan in a n a bir homurtu ve
eski bir sifonun gümbürtüsü geldi; elindeki kitabı telaşla yerini*
koyarken yatağın yanında Cotman's marka küçük, san hardal te­
nekesini buldu; kapak her şeyi kanıtlamak istercesine açıktı, ev et
içinde fare pisliğine benzer gri renkli, küçük, esrarlı sigara artık-
lannın yanı sıra kullanılmış prezervatifler vardı. Küçük san kutu­
daki seks ve uyuşturucu olasılığıyla kendini yeniden daha iyimser
hissederek belki burada biraz daha kalabileceğine karar verdi.

Banyodaysa Emma, ağzının kımannda kalan diş macunu artık-


lannı silerken bütün bunların korkunç bir hata olup olmadığını
BİR (»ÜN

düşünüyordu. Buradaydı, verimsiz geçen dört romantik yıldan


sonra, nihayet. nihayet hoşlandığı biriyle, hem de ilk kez 1984 yı­
lında bir partide görüp hoşlandığı biriyle yataktaydı ve o birkaç
saat sonra gitmiş olacaktı. Büyük ihtimalle ebediyen. G enç ada­
mın, kendisiyle birlikte Ç in'e gelmesini teklif etmesi çok zayıf bir
ihtimaldi ve ayrıca genç kadın Çin'i boykot ediyordu. Ve adam
hiç fena değildi, öyle değil mi? Dexter Mayhevv. Aslında onun
o kadat parlak ve kendisinden hoşnut biri olduğundan kuşku­
luydu, am a çok popüler ve eğlenceliydi; üstelik -inkâr etmenin
bir anlamı yok- çok da yakışıklıydı. Peki neden böyle huysuz ve
iğneleyici davranmıştı? Neden adam ın genellikle takıldığı ışıl­
tılı, yerinde duramayan o hareketli kızlar gibi kendinden emin
ve eğlenceli olamamıştı? Minik banyo penceresinden Um yerinin
ağard ığını gördü.

Berbat saçlannı parmak uçlarıyla gelişigüzel karıştırdı, sura­


tını asü, sonra koline sifonun zincirini hızla çekti ve odaya gen
yollandı.

rv ,

Dexter yattığı yerden genç kızın kapıda görünüşünü seyrediyor­


du; mezuniyet töreni için kiralamak zorunda olduktan cüppe ve
kepi giymiş, bacağı yapmacık bir kışkırtıcılıkla kapının çerçeve­
sine asılmış, nık> şeklindeki diploması bir elinde orada duruyor­
du. Kepini bir göziıne doğru yatırmış, gözlüklerinin üzerinden
bakıyordu. "N e d üşü n üyorsun?"

"Yakışıyor. Şimdi çıkar da yatağa gel."

"Asla. Bana otuz sterline patladı bu. Verdiğim paranın karşı­


lığını almalıyım." Cüppeyi vampir pelerini gibi savurdu. Dexter
bir köşesinden yakaladı ama Emma n ılo lıalindeki diplomayla
ona vurduktan sonra y atığ ın kenarına oturdu, gözlüklerini çı­

22
DAVII) NICHOLLS

kardı, cüppesini bir om uz hareketiyle nm ıızlannın üzerinden


attı. Ü zerine lek taraflı nükleer silahsızlanm a talep eden siyah
bir tişört geçirm eden önce Dexter genç kızın çıplak sırtına ve
gögsiinün kıvrım larına son bir bakış attı.

/ş/t* bu. diye düşündü. Uzun, siyah bir siyasi tişörtten başka
her şey cinsel isteği uyandırma konusunda daha fazla yardıma
olabilird i; belki Tracy C hapm an albüm ü hariç.

G enç adam kaderine boyun eğm iş bir halde yerdeki diplo­


mayı aldı, üzerindeki lastik bandı sıyırdı ve okum aya başladı.

"İngilizce ve Tarih, Çift Ana Dal, Üstün Denece."

"O ku ve ağla. 2,2'lik çocuk." G enç kadın diplomayı almak


için h am le yaptı. "D ik kat e t."

{Çerçeveletecek m isin?"

"Annem le babam duvar kâğıdı yapacaklar bundan. Annem,


sırtına dövm e yaptıracak." Diplomayı sıkıca sardı, kenarlanna
v urarak düzeltti.

"Sahi, annenle baban neredeler?"

"A h, yandaki od adalar."

"Tanrım , sahi m i?"

"H ayır, değil," dedi Em m a gülerek. "L eed s'e geri döndüler
Babam, otellerin gösteriş düşkünlerine gön? olduğunu düşünür."
Rulo, yatağın yanına dikkatle yerleştirildi. "Şim di kıpırda baka­
lım." dedi adamı yatağın soğuk tarafına iteleyerek. Dexter, ki du­
nu genç kızın omuzlarının altına beceriksizce dolayarak yatağa
girm esine izin verdi, tereddütlü bir biçim de ensesinden öptü.
Kız dönerek ona baktı.

"D e x ?"

"H m m "
BİR GÜN

"Sadece sarılalım, tamam m ı?"

"Elbetti*, nasıl istersen* dedi gösterimli bir tavırla, am a aslın­


da sanlmanın hiçbir anlım ı olmadıkını düşünüyordu. İn saa an­
cak büyük halalara ve oyuncak a b la ra sanlırdı. Sanlm ak onda
kramplara neden oluyordu. En iyisi, bozguna uğradığını kabul
edip bir an önce eve d ön m ekti ama genç kız kafasını om zuna
yerleştirmişti ve böylece kaskatı ve utangaç bir halde bir süre
yattılar; ta ki sonunda Em m a konu şan a kadar:

*Sanlm ak sözünü kullandığıma inanamıyorum. Kahretsin.


Bunun için ö zü r d ilerim ."

G enç adam gülümsedi. "S o a ın değil. En azından sokulmak


d em ed in ."

“Sokulmak da b erb at"

"Y a da öpüşüp koklaşmak. "

"Öpüşüp koklaşmak rezil. Asla ve asla öpüşüp koklaşmayaca­


ğımıza söz verelim," dedi aynı anda sözlerinden pişmanlık du­
yarak. Ne, biz m i? Pek olası görünmüyordu. Tekrar sessizliğe
gömüldüler. Son sekiz saattir konuşup öpüşmüşlerdi ve ikisi ile
derin bir bedensel yorgunlukla şafağa ulaşmışlardı. Otların or­
man gibi kapladığı arka bahçede karatavuklar ötüyordu.

"B u sesi seviyorum." diye mınldandı Dexter genç kızın saç­


larının içine doğru. "Şafakta k aratavu klar."

"Ben nefret ederim. Pişman olacağım bir şey yaptığımı d ü ­


şü ndü rü r ban a."

"Ben de bu nedenle seviyorum," dedi, yine karanlık, kariz-


matik bir etki yaratmayı amaçlayarak. Bir an durdu, sonra ekle­
di: "Y ap tın m ı?"

"N e ?"

"Pişm an olacağın bir şey?"

24
DAVID NICHOLLS

"No, ha, bunu mu diyorsun?" G enç »idamın olını sıktı. "Ah.


övle sanıyorum. Henüz bilmiyorum, değil m i? Sabah sor bunu.
N eden, sen pişm an m ısın?"

A ğzını kızm başının üzerine bastırdı. "Elbette değilim," dedi


ve bunun bir daha asla olmaması gerektiğini düşündü.

Emma, gen»; adamın cevabından h o şn u t daha çok sokuldu


ona. "B iraz u yu m alıy ız."

"N eden? Yann yapacak hiçbir şev y o k Ne ödev teslimi var,


ne d ers..."

"N eredeyse bütün havalımı/ önüm üzde uzanıyor," dedi


Em m a uykulu bir sesle, genç adamın muhteşem sıcak, ekşi ko­
kusunu soluduğu anda omuzlarından Kışlayarak bir endişe dal­
gasının vücudundan geçişini hissetti: Bağım sız yetişkin hayatı,
kendini bir yetişkin gibi hissetmiyordu. Hiçbir şekilde hazır dev
ğildi buna. Sanki gecenin bir yarısında yangın alarmı çalm ış ve
kolunda bir giysi bohçasıyla sokağın ortasında kalakalmış gibiy­
di. ÖğreiKİlık yapma/sa ne yapacaktı? G ünlerini nasıl doldura­
caktı? H içbir fikri yoktu

İşın sim , det!i kendi kendine, cesur ve atılgan olup bir fa rk ya­
ratmakta Butiin dünyayı değil, sadece etrafını birazcık değiştireceksin.
Ç ifie diploman, tutkun ve Sın itli Corvna m arka yeni elektrikli dakti­
lonla dışarı çık ve herhangi bir şey için çok sıkı çaltş... Mesela sanatla
hayatları değiştir. Çok güzel şeyler yaz. Arkadaşlarım değer ver, ilkele­
rim• sadık kal. tutkuyla i r ılolu dolu yaşa. Yeni şeyler dene. Set>ı r sevil,
eğer mümkünse Dengeli beslen. Bunun gibi şeyler.

Fazla yol gösterici bir felsefe ve başkalarıyla paylaşılabikvek


bir şey değildi en azından bu adamla, am a inandığı şey buydu.
Ve bağımsı/ yetişkin hayatının ilk birkaç saati gıktan yaşanmıştı
bile. Belki sabaha, çay ve aspirinden sonra ondan tekrar yata­
ğa dönmesini isleyecek cesareti bulabilirdi kendinde. O zamana

• 25 •
BİR GÜN

kadar ikisi de ayılm ış olurlardı ki bu, işleri kolaylaştıracak bir


şey değildi, am a belki bunun da keyfini çıkarabilirdi. Erkeklerle
yatağa girdiği ender zamanlarda iş her defasında kıkır kıkır gül­
m e ya da ağlamayla sonuçlanmıştı; ikisinin arasında bir şeyi d e­
nemek hoş olabilirdi. Prezervatiflerin hardal kutusunda d un ıp
durmadıklarını merak etti. Durm am alan için bir neden yoktu,
son kez baktığında oradaydılar. Şubat 1987, burnunu yastık kılı­
fına silen sırtı kıllı kimya mühendisi Vince. Neşeli günler, neşeli
günler...

Dışarısı aydınlanmaya başlamıştı. IX’ \ter, ağır kışlık perde­


lere rağmen odaya sızan yeni günün pembeliğini görebiliyordu.
G en ç kızı uyaııdım ıam aya çalışarak, kolunu çaprazlamasına
uzattı, sigarasının sonunu şarap fincanına attı ve tavana baktı.
Pek uyuma şansı yoktu artık. Bunun yerine kız tamamen uyku­
ya dalana dek, gri tavan süslemelerinin desenlerini incelemeli,
sonra onu uyandırmadan yavaşça yataktan kayıp, buradan sı-
vışm alıydı.

Tabii ki şimdi çıkıp gitmek onu bir daha hiç görm emek an ­
lamına gelebilirdi. Acaba bunu umursar mı, diye m eıak etti ve
umursayacağını far/ etti: H ıy umursarlar. Peki, kendisi umursar
mıydı? O olmadan dört yıl mükemmel biçimde idare etmişti. Bir
gece öncesine kadar adının Anruı olduğunu sanıyordu ama yine
d e partideyken gözlerini ondan alamamıştı Neden onu şimdiye
kadar hiç fark etmemişti? Uyurken kızın yüzünü inceledi.

Çok güzeldi ama caru sıkkın görünüyordu. Kızıla boyalı saç-


lan kasten kötü kesilmişti, ya aynanın önünde kendisi ya da TÜly
bilm em ne adındaki gürültücü, iri yan ev arkadaşı kesmişti.

Teninin, zamanının çoğunu kütüphanede ya da barda içerek


geçirdiğini söyleyen soluk bir hali vardı ve gözlükleri ona ağır­
başlı ve ciddi bir hava veriyordu. Çenesi yumuşak ve dolgundu
DAVID NICHOLLS

ya da beb ek çenesi gibi tom buldu (yoksa tombul ya da dolgun,


bu noktada söylenmeyecek şeyler m iydi? Tıpkı doğru olsa bile,
muhteşem göğüsk’ri olduğunu da onu kırmadan söyleyemeye­
ceğin gibi).

Boş ver, yüzüne gen dönelim, k ü çü cü k burnunun ucunda


hafif yağh bir parlaklık, alnında küçük kırmızı lekeler vardı, ama
bunlar dışında yüzünün harika olduğunu inkâr etm enin imkânı
yoktu. Kapalı gözlerine bakınca, göz'erinin rengini tam olarak
hatırlayamasa da, çok büyük, parlak ve nükteli olduklannı ha­
tırlayabiliyordu; tıpkı geniş ağzının kenarlarındaki, gülümsediği
zaman derinleşen iki kınşık gibi. Pürüzsüz, alacalı pembe yanak­
lar... Bu etten yastıklar dokunması sıcak b ir duygu verecekmiş
gibi görünüyorlardı. Dudak boyası kullanmıyordu am a ahudu-
du renginde dudaklan vardı. Ağzına b iraz büyük gelen ve ön
taraftaki bir tanesi hafifçe kınk olan dişlerini saklamak ister gibi,
gülerken dudaklarını sımsıkı kapalı tutardı; tüm bunlar ona bir
şeyleri, bir kahkahayı, zekice bir düşünceyi ya da uçuk bir şakayı
saklam ak isterm iş gibi b ir hava veriyordu .

Eğer şimdi gidecek olursa, muhtem ele.! on yılda bir olacak


korkunç buluşmaların dışında, büyük ihtimalle bir daha bu yüzü
göremeyecekti O zaman da epey kilo alm ış ve hayal kırıklığına
uğramış olacak, bir "hoşça kal" demeden sıvışıp gittiği için ona
sitem edecekti. En iyisi sessizce sıvışıp gitm e! ve topla ıh la ra da
katılmamaktı. İk*rle, geleceğe bak. Dışanda dünya kadar yüz var

Ama tam kararını verdiği sırada genç kızın ağzı geniş bir
gülümsemeyle yayıldı, gözlerini açmadan konuştu.

"N eye karar verdin, D ex?"

"H angi konuda. Em ?"

"Sen ve ben. Aşk mı sence?" deyip dudaklan sıkıca kapalı,


yüksek sesle güldü.

•27 •
BİR CİÜN

"Sadece yatmak, dese!;?"

"O /aman burnum u seyretmeyi kes." Mavi-yeşil, parlak ve


a n gibi gözlerim açtı. "Yarın günlerden ne?" diye homurdandı.

"Bugün mü dem ek istiyorsun?"

"Bugün. Bi/i bekleyen bu aydınlık, yeni gün."

"B u g ü n cum a. B ütün gün cu m a. H atta A ziz Svvithin


G ü n ü ."

"N e olur o zam an?"

"G elenek işte. B ııg iin yağm urlu olursa önüm üzdeki kırk
gün yağmur yağar ya da bütün yaz ya da onun gibi bir şey."

Emma somurttu. "I iiç mantıklı değil."

"M antıklı olması gerekm iyor. Hurafe hepsi."

"N ereye yağm ur yağacak ki? Sürekli bir yerlere yağıyor za­
ten ."

"A z iz Svvithin'in m ezarının üzerine. K end isi YVincIıester


K a ted ra lin in d ışın d a g öm ü lü ."

"N ereden biliyorsun bunları?"

"O kula orada g ittim ."

"H m m , çok gü te l," diyerek yastığın içine doğru mırıldandı.

"'Y ağm u r yandığında Aziz Svvithin'de/ yağacak dem ektir


y in e.'"

"Ç ok güzel b ır şiir."

"Yonım layar ak söylüyorum ."

Emma tekra r güldü, sonra uykulu bir halde başuıı kaldırdı.


"A m a D e x r

"E m ?"

"Ya bugün •yağmur yağmazsa?"


DAV1D NICHOLLS

"E yv ah."

"D ah a sonra ne yapacaksın?"

İşin olduğunu söyle ona.

"Pek yapacak bir şevim yok," dedi Dexter.

" O zam an bir şeyler yapabilir m iyiz? S en ve ben demek is­


tedim ?"

Uyuyana kadar bekle, sonra toz «V.

'T a b ii. O lu r," dedi. "B ir şeyler yapalım ."

Emma tekrar başını yastığın üzerine bıraktı. "Yeni bir gün,"


diye m ırıldandı.

"Yeni bir gün."


BÖLÜM İKİ

H a y a ta Döniiş

15 Tem m uz 1089. Cumartesi

Wotverhamphm ve Roma

Stoke Park M eslek Okulu

Kız soyunma odaları

Wohxrhanıpton 15 Temmuz 1989

Cıao, Bel la!

Kavisin? Ya Roma nasıl? Ölümsüz Şehir iyi hoş ama iki gündür
Wolvcrhamplon'dayım ve bu sanki sonsuzluk gibi geldi (bununla bir­
likte, burotlaki Pizza H ut’ın muhteşem olduğunu söyleyebilirim).

Sent son görüşümden bu yana sana sözünü ettiğini işi almaya


karar verip Sledgehanımer Tiyatro Grubu yla çalışmaya başladım w
son dört aydır "Cruel Cargo"yla birlikte Hırlayarak, Giizel Sanallar
Konseyi'ııııı finanse ettiği, h ilJy e ıv halk şarkılarıyla k ö k ticaretini an ­
latan muhteşem bir gösteriyi oynuyoruz. Bir el ilanını gönderiyorum
*ana; ne şık bir num ara olduğunu gör.

Cruel Cargo, FİT'nin bir jhirçası (senin için açıklama: Eğitim İçi
Tiyatro) ve 11*13 yaş arası çocukların kölelik düzeninin kötü bir şey
olduğu, gorüşunii kazanm asını am açlıyor. Ben Lydia yı oynuyorum,
hrnnt. yani, evet, aslında B A ŞR O L kötü kalpli S ir Obadiah GrinTin
BİR GÜN

(/** hoş biri olm adığı adından anlaşılm ıyor ınu?) kendini beğenm iş,
şım arık kızı ı«r gösterinin en can a h a anında sahip olduğum biıtun
değerli şeylerin, giysilerim in (giysi bir sem bol) ıv ın uceıherierin (aynı
şekilde) insanların kanıyla salın alındığını anlıyorum ve kendim i kırlı
hissediyorum (elinde KAN görm üş gibi bakışlar), RU UUUU HUM U
kirli hissediyorum . Ç eçen g ece çocukların kafam a gofret atm alarıyla
m ahvolm uş olsa da, çok g ü çliı b ir şey.

Anut, cuidı olm ak gerekirse, aslında o kadar kötü değil içerik olarak;
neden böyle küçüm sediğim i bilmiyorum, bir tür savunm a m ekanizması
m uhtem elen. .Aslında çocuklardan geri dönüşler alıyoruz -ıvır z ın r ftr-
tatm ayanlardan- ve okullarda yaptığım ız bu çalışm alar gerçektin çok
heyecan verici oluyor. Hm kiıçük çocukların kültürel m irasları hakkında
ne kadar az şey bildiklerin i g irm ek çok sarsıcı. Bu arada yazm aktan
da zevk alıyorum ; diğer oyunlar için m alzem e t e yeni fikirler sağlıyor
bana. S a t yunanım ı boşa harcadığım ı düşünsen de. zahm ete d eğ er bir
ış. Bir şeyleri gerçekten, gerçektn ı değiştirebileceğim ize inanıyorum .
D er ter. D iyorum ki, otuzlu yıllarda Alm anya'da bir sürü raılikal ti­
yatro kum panya* ıwrdı ve nasıl hır değişiklik yaptıklarına bir h ık. H ır
çocukla tek tık uğraşm ak gerekse bile We$t M idlands'te renk önyargı­
sın ı kıracağız.

Oyuncu kadrosuıuia dört kişiyiz. Ktoame, Soylu Kale'yi canlandı­


rıyor ve oyunda sahibeyle uşağı oynam am ıza rağm en aram ız oldukça
iyi (yalnız, geçen gün kafeteryada bir paket cips getirm esbıi istediğim de
onu EZİYORM UŞUM g ib i baktı bana). Rolünü oynarken çok fazla ağ­
ladığını düşünsem de. nazik i r işin i ciddiye alan biri. Biraz ağlak biri;
n e dem ek isted iğ im i an larsın .

Sonra, kötü kalpli babam O badiahi oynayan Sid ınır Senin biitiin
çocukluğunun pajıatya dolu çim en liklerde Fransız kriketi oynam akla
geçtiğin i ve televizyon seyretm ık g ibi banal işlerle uğraşm adığını bili­
yorum. am a Sid, "City B eal" denen şu polisiye dizide oldukça tanınmış
DAVI I) NICHOLLS

birt¥di r r BU saçm alıklara kıulaı düşm üş olm aktan nefret ediyor. Rol
yapm aktan n efret eder tv her cüm lesi. * Ben m utluyken" anlam ına g e­
len "Ben k k o ty o n d a y k en " ifadesiyle hışlar. S ki. laıu M ara işer, yıka-
rtıakti!iı*ı toz bezi yajnıcağm polyester pantolonlardan g iyer ve benzin
jsfasyunlannıtı kıym alı börek y ır, ayn ca Kum nc av ben onun gizli ırkçı
o ld u ğ u n u düşünüyoruz am a bunlar bir yana çeke tatlı bir atlamdır, çok

çok tatlı.

Sonra bir de Candy var burada, ah. Candy. Candy'yi seıvrdiıı; adı
gibi şeker bir ktz Oyunda, küstah hizm etçiyi, b ir çiftlik sahibini ve Sir
W illıanı YJdberfrrce'u canlandırıyor. M ıdıteşem tv büyüleyici bin tv
bu sözü onaylamamam da M nnenin tam anlam ıyla bir şırfıntı. Hana de-
vanılı gerçekte kaç yaşında olduğum u sonıyor. yorgun göründüğüm ü
ya da kontak lens takarsam çok güzel görüneceğim i falan söylüyor, ben
ıh' buna TAPIYORUM tabii. Bu işi sadece oyunculuk lisansı alm ak ve
yağm urlu bir salı günü, tesadüfin E T T nin yeicneklı oyunculanndan
birim aram aya çıkm ış hır H ollyıonod yayım cısı tarafından keşfrdilece-
ğ i gü ne kadar oyalanm ak için yajıhğtnı belirtm ekte çok ısrara. O yun­
a d ır k n e saçm a bir şey, d eğ il m i?

STK y e (S ledgeham m er T iyatro K u m pan yası) başladığım ızda,


eg o-şöhret olm ak-telrvızyon a çıkm ak vs. g ibi saçm alıkların hiçbiriyle
ilgisi olm ayan yen ilikçi bir topluluk kurm ak tv gerçekten iyi planlan­
m ış politik işin çıkarm ak niyet indeydik. B unlar ku lağım budalaca g e­
lebilir, am a ya^nuayt istediğim iz şey buydu. A m a, eşitlikçi tv dem okra­
tik toplulukların problem i. Sid tv Caıuly gibi dangalaklan da dinlem ek
zorum la olm an. Rol yapabilse h v iıtı için sakıncası yok, am a o C eordie
aksam in an ılm az konuşurken sanki kalp krizi geçiriyor gibi; bir de ıç
çaım tşırlanyla yoga ısınına ban ketleri yapm ası tor. Bu senin ilgini çek­
ti. değil m i? jartiyerli çorap tv biıstıyerle gü neşi selam layan Inrint ilk
gönışum dü bu. Bu doğru olam az olabilir m i? 7 /n allı \/aşlı Sid, ona ba-
kın/tm derken bifteğim zar zor çiğneyebiliyor, ağzının yertni bulamıyor.

•33
BİR GÜM

Sonunda sahneye çıkma sırası geldiğıt 1e, üzerine bir şeyler giyinir ve
çocuklardan btrı genellikle bir ıslık çalaı•ya da ona benzer bir şey yapıar;
<» da her seferinde sanki hakarete u ğran tş gibi davranıp, feınhristlıkten
dem vurur. Sanki büyük bir PO LİTİK sorunmuş gibi, "Görünüşümle
yargılanmaktan nefret ediyorum, zari f yüzüm ıv ince genç vücudum
yüzünden hepi yargılandım." diyor jartiyerini düzeltirken. Sanki koca
memelerle lanetlenmiş kadınların acınacak durumu üzerine propagan­
da sokak tiyatrosu yapacağa! Çok m u fazla konuşuyorum ? Şimdiden
sa rfın m i onu? Geri döndüğünde sizi tanıştırabilirim. Çeneni tutup
dudaklarınla oynayarak ona kariyeri .hakkında sorular sorduğunu göre­
biliyorum . Belki d r hiç tanıştırm am »izi...

G ary N utkin endişeli ve h alsiz bir şekilde içeri girince


Emma Morley kâğıdı ters çevirdi; şimdi Sledgehammer Tiyatro
Kum panyasının kurucu ortağı w yönetmeninden oyun iincesi
moral konuşması dinleme zam anıydı. Kadın-erkek kanşık kulis
olarak kullanılan bu oda aslında bir kulis d eğ il şehir içindeki bir
meslek ortaokulunun kız soyu u n a odasıydı; İlafta son lan bile
Emma'nın hâlâ tatırladığı o hormon, pembe sıvı sabun ve nemli
havlu kokusu vardı.

Gary Nutkin, girişte gırtlağ nı temizledi; solgun yüzü tıraş­


tan tahriş olmuş, siyah gömleği son düğmesine kadar ilikli, stil
ikonu George Orw ell olan bir adam dı. "M üthiş bir kalabalık var
bu gece, millet! Neredeyse yan yarıya dolu, hiç fena sayılm az!"
Yine d e kendisinin tam olarak ru* beklediğini söylem edi, belki
de benekli kumaştan giysisinin içinde kalça hareketleri yapan
Candy dikkatini dağıtmıştı. "H ayd i gösteri neymiş, gösterin on ­
lara. D evirin o n ları!"

"O nlan öldüresiye dövmek i sterdim," diye kükret!i Sid, pas­


ta kırıntılarını d id iklerken CancVy'yc bakarak.
DAV II» NICHOLLS

“Hem d e çivili kriket sopasıyla, küçük piçler."


“O lum lu ol lütfen, Sid," diye yakardı C and y; derin ve kon­

trollü b ir n efes aldı.

Gary devam etti "Unutm ayın: Onlan uyanık tutun, iletişim­


de kalın canlı tutun sözleri ilk kez söylüyormuş gibi söyleyin ve
hepsinden önemlisi, seyircinin sizi kışkırtmasına ya da galeyana
getirm esine izin vermeyin. M isillem e yok. Sizi sinirk*ndirmele­
rin»* izin vermeyin. O nlara bu zevki tattırmayın. O n beş dakika,
buyurun!" dedikten sonra Gary giyinm e odasının kapısını gardi­
yan gibi ü zerlerine kapattı.

Sid, Bu işten nefret etİiyorum, bu i ş t e n e f r e t ediyorum, büyülü


sözlerini mınldanarak. her akşamki ısınma hareketlerine başladı.
Artasında Kvvaıne, hırpani pantolonuyla /an çıplak v e yapayal­
nız, ellerini koltuk altlarına sıkıştırmış, kafasını geriye atmış ohı-
nıyordu; meditasyon yapıyor, belki ek* ağla inama ya çalışıyordu.
Emına'run solunda Candy, on sekiz yıllık baıe lıayatmdnn arma­
ğan çekiç parmaklarını çekiştirirken, hafif, d ü z soprano sesiyk*
S efille/d en şarkılar söylüyordu. Emma, çatlak aynadaki görün­
tüsüne döndü, imparatorluk tarzı elbisesinin kollannı kabarttı,
gözlüklerini çıkardı ve )ane A us ten tarzında ıç çekti

Geçen yıl. hatalı yönelimler, yanlış seçimler, terk edilmiş


projeler sonsi olmuştu. Müzikal yönelimi bir yana, kendi adına
bile karar verememiş, Gırtlak, Mezbaha Altılısı ve Kötü Bıdcûvi gibi
değişik adlan olan bir kız gurubunda basgitar çalmıştı. Kimsenin
gitmediği alternatif bir gpoe kulübü, yanm bırakılmış ilk roman,
yanm bırakılm ış ikinci roman, turistlere kaşmir ve kareli İskoç
kumaşı sıtm ak gibi pek çok acınası yaz işi yapmıştı. En kötüsü
olarak. Sirk Becvrileri'nden kurs alm aya başladı; kendisinde hiç
beceri olmadığı anlaşılan.» kadar. Trapez çözüm değildi.

• 35 *
BİR CİÜN

Çok reklamı yapılan İkinci Aşk Yazı1 da hüsran olm uş ve


ivme kaybetmişti. Çok sevdiği Edinburgh bile sıkıcı ve sinir bo­
zucu olmaya başlamıştı Üniversite şehrinde yaşam ak herkesin
ayrıldığı bir partide tek babına kılm ak gibiydi; böylece ekim
ayında, Rankeillor Caddesi'ndeki dairesinden çıkıp, şimdi artık
kendisine inanılmaz derecede küçük göninen bir evde, çarpılan
kıpılar, atışmalar, öğled en sonra televizyonlarıyla dolu ıslak ve
ralıatsız u/uıı bir kış geçi» m ek üzere ailesinin yanına taşındı. San­
ki diploması, dik kafalılık edip kullanmadığı bir süper güçm üş
gibi, annesi her gün, "A m a iki ana dal yaptın sen! N e oldu senin
iki ana dalına?" diye vuruyordu. Yeni doğm uş bebeğiyle mutlu
bir hemşire olan evli I âiçıık kardeşi Marianne, sadece anne w ba­
basının altın kızının düştüğü zavallı durumu sinsice seyretmek
için her akşam g eliy o rd u .

Ama arada bir l>*\ter Mayhevv vardı. Mezuniyetten sonraki


son birkaç sıcak yaz gününde ailesinin O xfordshire'daki m uh­
teşem evine gitn üşlerdi; burası F.mma'nın gözünde bir ev değil,
malikâneydi. Sj>lıık renkli kilimler, kocaman yağlı boya soyut
tablolar, içkile» d e buzlarla 1920'lerden kalma büyük bir evdi. Ç i­
men k okın ) jenış bahçede yii/me havuzuyla tenis kortu arasın­
da -mahalli idareler tarafından yapılmamış bir tenis kortunu ilk
kez görüy» »rdu- uzun, hareketsiz bir gün geçirmişlerdi. Sallanan
iskemlele* d e cin-tonik içerek manzarayı seyrederken Muhteşem
G atsby’y ı düşünmüştü. Tabii her şeyi berbat etmişti; sinirleri
bozulr.ıuş, yem ekte çok fazla içki içmiş, Dexter'ın uysal, alçak
gönıiMü ve mükemmel derecede makul babasına Nikaragua'yla
ilgil i bağırmış, bütün bunlar olurken Devter ona halıyı kirleten

’ Second Sumnwr at l-ovr: Ilkı 1 % 7 y ılın d * ildndsiyar •♦kvnJrrin soru nd a (1988-


I9 8 4*) Ingdvrr'd r « s t ıs v adlı uyuşturucunun yüksriişı ve a ad h m w akımının
ortaya yıkması sunucu Oltaya çıkan paıtilrrin yapıldığı (ta p ir ckmrnıo svnlcn ad.
(Yay.N.)
DAVI D NICHOLLS

bir fh d *k m iş gibi hayal kınklığı dolu gözlerle bakmıştı. Gerçek-


len p aealannd a oturup, yemeklerini yiyip bakısına faşist mi de­
mişti? O geceyi misafir yatak odasında sersem lem iş ve pişman
olmuş bir halde, hiç gelmeyeceğini bildiği kapı tıklamasını bek­
leyerek getirmişti; romantik umutlar, değer bilme/ Sandinistler-’
uğruna kurban edilm işti.

Daha sonra, nisanda, ortak arkadaştan Callum 'ın yirmi


üçüncü yaş günü partisinde karşılaşmışLırdı Londra'da; günün
geri kalanım birlikte Kensington Bahçeleri n d e geçirmişler, şişe­
den şarap içerek konuşmuşlardı. Ankışılan affedilmişti, ama aynı
zamanda arkadaşlığın çıldırtın samimiyeti içine girmişlerdi; en
azından Emma için çıldırtıcı Çimenlerin üzerinde uzanmışlardı.
Devter, Pireneler'de k ıyak yaparkı*n tanıştığı inanılmaz İspanyol
kı/ Lola'dan bahsederken neredeyse elleri birbirine değecekti.

Sonra, Dexter zihnini daha da aydınlatmak için tekrar seya-


hate çıktı. Çin'in, IX*xter'ın tarzına fazlasıyla yabana ve ideolo­
jik olduğu anlaşılmış, bunun yerine genç adam "Parti Şehirleri"
adını verdiği bir yıllık tura çıkmak üzere kollan sıvamıştı. Boy­
lere m ektup arkadaşı oldular; Emma, altı çizili satırlarla, espri­
lerle, zoraki takılmalarla dolu, özlemi boş yere gizlemeye çalışan
uzun, yoğun mektuplar yazıyordu. lX*rleme kasetlere benzeyen
mektuplar, gizli duygular için gerçekten araç oluyor ve Emma
bunlara gerçekten çok fazla zaman ve enerji harcıyordu. Buna
karşılık Dexter, ucuz posta servisiyle kartpostal gönderiyordu:
"Am sterdam Ç ILG IN ", "Barselona D ELİ", "D ublin YIKILIYOR
Bu sabah KÖPEK gibi hastayım." G enç adam seyahat yazan ola­
rak bir Bruce Chatw in değildi, ama Emma, uzıın ve ruhsuz Uk-

Admı 1927 yılımLı ABO Dctu/ Piyadekrnnın Nikaragua'ya m üdahale* uzıs


***• yandaşlarıyla ıLıfcj yıkarak. ABO k a lıt ı Mİahb eylemlerle- halkın «rnv
p»hsuu ka/arun A u gırto Cösu S a n d a ld a n alan Mark/ad Sın d ım la
ûy rlrn m * v rrilrtt ad. (Y ay. M.)
BİR CîÜN

ley Bataklımı yürüyüşlerinde kalın paltosunun cebine attığı bu I


kartpostalları okurken, "VENEDİK TAMAMEN SU1.AK A l. I İN- j
DA!!!" cümlesinin arkasında gizli bir anlam anyordu.

"Peki bu Dexter kim ?" diye sordu annesi kartpostalların ar-


Kılarına bakarken. "Erkek arkadaşın m ı?" Sonra ilgili bir bakı
sordu: "H avagazı fabrikasında çalışmayı düşündün mü hiç?'
Emma yerel barda garson olarak bir iş bulmuştu, zaman geçi)
du ve beyninin, buzdolabının arka tarafında unutulmuş bir
gibi yum uşam aya başladığını hissediyordu.

Sonra Gary Nutkin telefon etti; 1986'd a onu Brecht'in


ramsar ve uzlaşma/ oyunu Ü çümü Rnch'in k ı rht ı r Sefaleti o\ı
nunda yönetm iş ve daha sonra, son gece partisinde karaı
ve uzlaşmaz üç saat boyum a öpmüş olan Gary. Çok geçm e
Emma'yı Peter Greenavvay'in iki filmini birden izlemeye gö
müş, elinin Em m a'nın sol göğsüne "dalgınlıkla" yerleşmesi içir
dört saat geçmesi gerekmişti Cezayir Sıv a şı afişinin altmd.il
tek kişilik döküntü y atıkta Brechtvan bir seks yapmışlar, G
başından sonuna kadar onu metalaştrm adığını göstermek içü
elinden geleni yapm ıştı. O ndan sonra, ınayıs ayında, gı\ı*nin
saatinde telefon edem* kadar tı*k bir söz çıkmamıştı Cary'dei
Tereddütlü ve yum uşak bir şekilde konuşmuştu Gary: 'Tiyat
kum panyam a katılm aya ne d ersin ?"

Eınma'nın ne oyunculukta gözü vardı m* d e tiyatroya


fikir beyan etmek için bir araç olarak görmesi dışında biiyük
sevgisi. Ve Slcdgelıammer, ortaklaşa am aç ortaklaşa çaba, y.
bir bildiri ve genç hayatlan sanat am alığıyla değiştirme gibi
sorumlulukla yenilikçi hır tiyatro topluluğu olacaktı. M k ı
romantizm dr ıVur, diye düşündü Emma; y.ı da en azından
seks. Sırt çantasını lıazırladı, şüphe dolu bakışlar atan annesi
babasıyla vedalaştı ve çok yüce bir neden için yola çıkıyor
gibi m inibüse binip evd en ayrıldı.

•38 •
PAVID NİCHOLLS

_ Ama üç ay sonra o sıcaklığa, yoldaşlığa, sosyal değerler


fduygıısıına, neşeyle kenetlenen yüksek ideallere ıx* olmuştu? Bir
[iş birliği içinde olm alan gerekiyordu. M inibüsün üzerinde ya­
zan buydu, hatta şablonunu kendisi lıa/ırlamıştı. Bu-ışten-net-
rvt-ediyorum, bu-iştavnefnet-edivomm, dedi Sid. F.mma ellerini
kulaklanna bastırdı ve kendine bazı hayati sorular yöneltti.

Ueden buradayım?

Cer çıktın birfark yaratıyor muyum ?

flu k ıt u ne?

Şu anda nerede olm ak istiyorum?

P e d e r Mayhevvla birlikte Koma da olmak istiyordu. Yatakta.

"Shaf-tes-burv Bulvarı."

“Hayır, Shafts-bury, iki hece."

“Lychester M ey d an ı"

"Leicester Meydanı, üç hece."

"N eden Ly-chester değil?"

"B ilm iyorum ."

"A m a benim öğretmen imsi ı\, bilmen gerekir."

"Ö zü r dilerim ," diyerek om uz silkti Dexter.

"A ptal bir dil olduğunu düşünüyorum ," dedi Tove Angs-
trom v e om zu na bir y u m n ık salladı.

"Aptal bir dil! Daha fazla aynı fikirde olamazdım. Bana vur-
|mana da gerek y o k ."

"Ö/ıir dilerim," dedi Tove omzunu öperek, sonra boynunu,


darını öptii ve Dexter bir kez daha Öğretmenliğin tatmin
^ ic iliğ i karşısında şaşıp kaldı.
BİR GÜN

Tek kişilik yatak ihtiyaçlarını karşılamadığından, Dexter'ın


küçük odasının pişmiş topraktan zemininde bir yastık yığını
üzerinde yatıyorlardı. Perry Shelley Uluslararası İngilizce Okulu
broşüründe »öğretmenlerin bannaeaklan yer "pek çok sakinleş­
tirici özelliğe sahip konforda" diye tanımlanıyordu ve bu, du­
rumu çok güzel özetliyordu. Centro Storico'daki odası kasvetli
bir yerdi ama, en azından otopark işlevi de goa*n pitoresk bir
meydana bakan, bir adım büyüklüğünde bir balkonu vardı. Her
sabah, ofis çalışanlannın arabalannı fütursuzca geri vitese alma
sesleriyle uyanıyordu.

Ama bu nemli temmuz öğleden sonrasında duyulan yegâne


ses, turistlerin valizlerinin aşağıdaki kaldırım taşlannda çıkar­
dığı tekerlek sesleriydi; pencereler sonuna kadar açık yatıyorlar,
tembel tembel öpüşüyorlardı, kızan Danimarka şampuanı ktv
kan saçları yüzüne değiyordu: Yapay çam ve sigara kokusu. Kız
yerde duran sigara paketine uzandı, iki sigara yakıp binni ona
uzattı, Dexter bir Belmondo ya da Tellini filmindeki gibi sigarayı
dudağında sallandıraıak yastığa ycrk’şti. Hayatında hiç Belmon­
do ya da Tellini filmi izlememişti, ama afişlerden aşinalığı vardı:
Tarz sahibi, siyah-beyaz. posterler. Dexter kendini gösteriş seven
biri olarak düşünm ekten hoşlanmıyordu am a bazen açıkça fo-
fcoğraflannı çekmesi için elinin altında biri bulunsun isterdi.

Yeniden öpüştüler ve bu durumun ahlaki boyutunu düşün­


dü. Tove, sarsak bir Kilde yatağın kenarına ilişmiş, dizlerine ka­
dar uzanan çizmelerinin fermuarını açarken, bir okul partisinden
sonra bir öğrenciyle vatmanın artılan ve eksilerini düşünmenin:
zamanıydı. Kırmızı şarabın ve arzunun sarhoşluğu içinde f
M orkV nin bu konuda neler söyleyeceğini merak ederken buldu
kendini. Tove, dilini kulağında gezdirirken savunm asını yapı­
yordu: Kız on dokuz yaşında bir yetişkin, ben de gerçek bir öğretine/

40
DAV1D NICHOLLS

f i l i n i zaten- Üstelik Emma şu anda çok uzaklarda, bir minibüsle


luisabu kasaba dolaşarak dünyayı değiştirm ekle meşguldü; hem
bu nların Em m a'y la ne ilgisi vardı?

Tove'un dizlerine kadar uzanan çizmeleri, misafirlerin gece­


lemesinin kesinlikle yasak olduğu pansiyon odasının köşesinde
bo yu n lan n ı bü km ü ş duruyorlardı şim di.

Dexter, vücudunu pişmiş toprağın daha serin tarafına doğ­


ru kaydmp canlı mavi gökyüzünün pencereden göriınen küçük
parçasına bakarak zam anı tahmin etm ey e çalıştı. Tove'un so­
luk alışının değişen ritmi uykuya daldığını gösteriyordu, ama
D exteı'ın gitmesi gereken önem li bir randevusu vardı. Sigara­
sından kılanı şarap bardağının içine attı; kol saatini almak için
Primo Levi'nin Bunlar da tut İnsan? adlı henüz okunm am ış kita­
bının y anına uzandı.

'T o v e , gitm ek zorundayım "

Homurdanarak karşı çıktı Tove.

•Ailemle buluşacağım. Şimdi çıkm am gerek."

"B en de gelebilir miyim ?"

Dexter güldü. "Sanmıyorum, Tove. Üstelik pazartesi günü


gram er sınavın var. G it ve çalış."

"Beni sen test edeceksin. Şimdi test et."

T a m a m , fiiller. Şimdiki zam an."

Kız bacağını sararak kendine doğru çekti Dexter'ı. "Ö püyo­


rum, öpüyorsun, öp ü yor..."

Dexter dirseğinin üzerinde doğrulm aya çalıştı. "Ciddiyim.


T ove..."

"O n d akika d ah a," diye fısıldadı kıy kulağına ve D ex-


ter yeniden yere uzandı. Neden olmasın, d iy e düşündü? Üstelik

. 4i .
BİR GÜN

Roma'dayım, muhteşem bir gün. Yirmi dört yaşırıdayım, maddi gü­


tm em i ınr, sağlıklıyım. Yafmunuım genken bir şeyi yafityorum tv çok.
am a çok şanslıyım .

r>uygulara, zevke ve kendine adanmış bir lu yatın cazibe­


sinin bir gün tadı kaçacaktı muhtemelen; ama buna çok zaman
vardı daha.

Y<ı Roma tıasd? Tatlı Hayat nasıl? Şu anda senin bir kafeterya ma­
sasında oturmuş, hakkında çok şey duyduğumuz şu “caf’puano"lordan
içtiğim ıv her şeye ıslık çaldığım hayal ediyorum. Bunu okurken muh­
temelen güneş gözlükleri takıyorsundur. Çıkar onları, komik görü­
nüyorsun. Sana yolladığım kitaptan aldırı mı? Primo I r v i çok iyi hır
İtalyan yazar. İnsana hayatın dondurma ıv aynkkal>ulan ibaret olmadı-
ğm ı hatırlatıyor. Hayat her zaman Bcttv Blue'nun açılışı gibi o lım z
Öğretmm/ik nasıl guliyor? Öğrencilerinle yatmayacağımı söz t\r itana
lütfen. Bu, nasıl desem ... m oral bozucu olur.

Şimdi gitmek zorundayım. Sayfanın sonu göründü, yan odadan


birbirlerine iskemle fırlatan seyircilerin heyecan i m c i homurtularını
duyabiliyorum. Neyse ki iki hafta içinde bu işi bırakıyorum, sonra yö­
netm işim iz Gary Nutkin b a m anaokulları için ırk ayrımcılığı üzerine
bir gösteri ayarlamak istiyor. KUKLAIARLA, diişüıubılıyor musun,
Tanrı aşkına? Kucağnmla Desmotıd Tutu kuklasıyla altı ay, bir araba­
nın içimle, yollarıla... Belki vazgeçerim. Öte yandan. Vırgınuı VV»*»// ir
Emıly Diekinson hakkında. "İki Hayat" (ya da "İki Kederli tezliy i m ”)
atlındaki oyunu yazmayı bitirdim. Belki bir bar tiyatrosunda sahneye
koyabilirim. Candy'ye Virgıma W oolf tın kim olduğunu anlattığımda
onu gerçekten oynamayı istcıiiğmi söyledi; ama eğer üst tarafım açarsa.
Böylece kadro belirlendi, ben Emıly D ickinsoni oynayacağım. Senit!
biletlerini ayırırım .

Bu â n d a Leeds'le Londra arasında bir seçim yapnumı gerek. Se­


DAVI D NİCHOLLS

çimler, seçimler. Londra'ya taşınmamak için ço k Mücadele ettim, ama


eski eı> arkadaşım Tilly Killıek'in Umu hatırlıyor musun? Kırmızı, ko­
caman giizlük çerçeveleri. A rt bakışlar, fdı*m ler?) Claıdonılû, "kutu
oıia" dediği, ki bu söz pek hayra alamet değil, yedek bir odası var. Q a
ton nasıl bir yerdir? Yakın zamanda Londra'ya y eri dönerek misin?
f{ Cy! fa İki d e ev arkadaşı olabiliriz?

Ev arkadaşı mı? Em ma tereddüt etti, kafasını sallayıp, inledi


ve yazmaya devam etti. Şaka, şaka!!! Tekrar in led i "Şaka, şaka"
demek, insanın aslında tam da kastettiği şeyi söylem iş olduğu
anlamına gelirdi. Artık karalamak için ço k geçti, am a mektubu
nasıl bitirecekti? "H er şey gönlünce olsu n," fazla resmî, 'T o u t
mon am our,"3 çok yapay, "Sevgilerim le," fazla klişe olurdu ve
Cary Nlutkin bir kez daha kapıda belirmişti. "Tam am , herkes ye­
rim*!" O nlan idam m angasııu gönderiyormuş gibi kt d erle k ıp ı­
yı açık tuttu ve F.mma fikrini değiştirmeden çabucak yazdı:

Tanrım, seni özledim, Dex.

Sonra mavi mektup kâğıdının altına im za ve küçük bir


■'cükler," karaladı.

D exterın annesi, elinden sarkan bir kitapla, gözleri kapalı,


akşamüzeri güneşinin son ışınlarını yakalam aya çalışan bir kuş
gibi kafası yana yatık vaziyette, Piazza della Rotunda'da bir ka­
feterya masasında oturuyordu. Dpxter, doğrudan yanma gitmek
yerine, Panteon'un basamaklarındaki turistler araşma otu nıp an­
nesinin, kül tablasını almak için gelen garsondan ürkmesini izle­
di. Bunun üzerine ikisi de güldü; annesinin ağzının ve kollarının

3 (Fr.)Bütün ( Y ay W )

43
BİR G t ’N

dramatik hareketlerinden; onun dehşet verici İtalvancasmı ko­


nuşturduğu apaçıV belli oluyordu; elini garsonun koluna koyup,
kur yapar bir tavırla vurdu. N e konuştukları belli değildi ama
bununla birlikte, garson da sıntarak karşılık verdi ve kur yaptı;
garson annesini.i yanından uzaklaşırken, omzunun üzerinden,
koluna dokunur? akıl almaz bir biçimde konuşan bu muhteşem
İngiliz kadına b ak ıy o rd u .

D örter her şeyi gördü ve gülümsedi. Yatılı okulda ilk olarak


kulağına fısıld inan, erkek çocukların annelerine âşık olup, baba­
larından nefrfrt ettikleri yönündeki Freudven görüş ona mantıklı
görünüyordu. Tanıdığı herkes Alison Mayheıv'a vurulurdu, ama
işin dalıa iy , kısmı, o babasını da gerçekten çok severdi; birçok
şeyd e oldu ğu gibi bu konuda da şanslıydı.

Oxfurt ishire'daki evlerinin geniş, yemyeşil bahçesindeki ak-


şam yem eklerinde ya da Fransa'daki tatillerde annesi güneşin
altında t lyurken, sık sık babasının annesine aşk dolu gözlerle
baktığını fark ederdi. Annesinden on beş yaş büyük, uzun boy­
lu, uzu n yüzlü, içe dönük bir adam olan Stephen Mnyhcnv bu iyi
talihi*.ıe inanam ıyorm uş gibi görünürdü .

Annesinin sık sık düzenlediği partilerde Dexter çok sessiz


o liır da yatmaya gönderilmezse, bütün erkeklerin annesinin
Çevresinde nasıl itaatkâr bir çem ber oluşturduklannı görürdü;
’oütün o zeki, kusursuz erkekler; doktorlar, avukatlar, radyoda
konuşan adamlar, hülyalı yeni yetmelere dönerlerdi Elinde kok­
teyl bardağı, Roxy M usic'in ilk albümleriyle çakırkeyif ve ken­
dinden emin bir şekilde dans ederken, diğer kadınlar onun ya­
nında biçimsiz ve kalın kafalı görünürlerdi. Okul arkadaşlan da,
hatta içlerinde en havalı olanlan bile, Alison M ayhew'un etrafın­
da karikatürlere dönüşür, onunla flört eder, korkunç aşçılığına
iltifatlar ederlerdi.
DAVID NICHOLLS

Londra'da m odaahk okumuştu, ama bugünlerde Orford'ım


İhbarlarına pahalı kilimler ve avizeleri büyük bir başanyla sattı-
g, bir antikacı dükkânı işletiyordu. Altmışlarda yaşamış olm a­
nın havasını hâlâ taşıyordu -Dextcr fotoğraflarını, renkli gazete
R e l e r i n d e n kesilmiş soluk resimleri görm üştü- ama bunlan
saygın, güvenli ve konforlu bir aile hayatı için terk ettiğine dair
hiçbir hüzün va da pişmanlık duygusu yoktu görünürde. Sanki
partiyi terk etm ek için doğru zamanı sezm iş gibi bir hali vardı.
Dextrr onun şu doktorlar, avukatlar, radyoda konuşan adamlar­
la kaçamaklar yaptığından kuşkulanıyordu ama ona kızamıyor-
du. tasanlar her zaman avnı şeyi, onun, özelliklerim annesinden
aldığını söylerlerdi. Kimse bunun ne olduğunu açık açık söyle­
yemezdi ama herkes biliyormuş gibi görünürdü; öncelikle bakış­
lar, sonra, enerji ve sağlığın vanı sıra kayıtsız bir özgüven ve her
şeyin odak noktası olma, hep kazanan takımda olma hakkı.

Şimdi bile, n*ngı solm uş mavi renkli yazlık elbisesiyle otur­


muş, kocam an çantasının içinde kibrit ararken, bütün hayat
onun etrafında dönüyormuş gibiydi. Kalp şeklindeki yüzünde,
oldukça pahalıya mal olm uş siyah saçların altında cin gibi kah­
verengi gözleri vardı. Dexter'ı görünce yüzü geniş bir gülümse­
m eyle çarpıldı.

"K ırk beş dakika geciktin, genç adam. N eredeydin?"

f "G arsonlarla flört etmeni seyrediyordum ."

"Babana söyleme sakın." Ayağa kalkarken kalçasıyla masa­


ya çarptı, D erter'ı kucakladı. "Nenedeydin gerçekten?"

"Derslerimi hazırlıyordum." Tove Ang>trom'la paylaştığı


duşLın sonra saçları ıslaktı, annesi alnındaki saçlarını düzeltir-
IjjBn yüzünü şefkatle tuttu. Onun hafiften sarhoş olmaya başladı-
ğım iark etti D exter.
BİR GÜN

"Darmadağınık olmuşsun. Kim dağıttı seni böyle? Nasıl bir


haylazlık peşin d ey d in ?"

"Söyledim ya, derslerimi ayarladım."

Kıışkıılıı bir ifadeyle dudak büktü annesi. "Peki, dün gece


neredeydin? L okantada seni bekledik."
"Üzgünüm , geciktim. Üniversite diskosundaydım ."
"D isko m u? 1977lerd en kalma. Nasıl bir yerdi?"
"İk i yüz sarhoş İskandinavyalI kızın takıldığı bir y er."

‘'Takılmak Bu söz hakkında bir fikrim olmadığına memnu­


num . Eğlenceli m iydi?"
"Berbattı."
Di/ine vurdu. "A h zavallı, zavallı şey."
"Babam nerede?"

"O telde şekerlemelerinden birini yapıyor olmalı. Sıcak ve


sandaletleri yüzünden ayaklan rahatsız oldu. Babam bilirsin
tam bir G alli."

"Peki sen ne yapıyorsun?"

"Forum 'un etrafında dolaştım. Ben çok beğendim, ama


Stephen'ın içi bayıldı. Her yerde bu yıkıntılar, bu sütunlar... Ona
kalırsa her şeyi buldozerle yıkıp yerine güzel bir sera ya da onun
gibi bir şey koym alılar."

"Palatine'yi de görm elisin. Tepenin üzerinde..."

"Palatine'nin nerede olduğunu biliyorum, Dı*xter, sen d o ğ J


m adan R om a'yı gezd im b en ."

"H üküm dar kimdi o zaman?"

"Hah. Şu şaraba vardım et, bütün şişeyi tek başına içm eyH
yün"

Şimdiden kafası iyi olmuştu, am a son damlayı da b a r d a ğ jfl

• 4/* •
D A VI D N IC H O LLS

İtti, sigarasına ıı/andı. "Biliyor musun, bazen şu ö/gürlük-


çıı anne-baba meselesini fazla ilen götürdüğümüzü düşünüyo­
rum "

"Kesinlikle katılıyorum Beni mahvettiniz. Kibriti uzat.”

"H iç akıllıca değil, biliyorsun. Seni bir film yıldızı gibi gös­
terdiğini sandığını biliyorum, ama değil, berbat gösteriyor.”

"N eden yapıyorsun öyleyse?"

"Ç ünkü beni heyecan verici gösteriyor." Dudaklarına bir


sigara yerleştirdi, kibntle yaktı. Bırakacağım bunu. Bu son si­
garam Şimdi çabucak, hazır baban yokken..." Anlamlı anlamlı
b akarak Dexter'a sokuldu. "A şk hayatından bahset bana ”

"H ay ır!"

"H adi ama. IX*x! Biliyorsun K ın lan hep çocuklarım aracılı­


ğıyla yaşamak zorunda kaldım, kız kardeşinse tam K r K ık ire..."

"Sartıoş m u su n yaşlı bayan?"

"N asıl iki çocuk sahibi oldu, bilm iyorum ..."

"Sarhoşsun."

"Ben içmiyorum, unuttun m u?" D exter on iki yaşındayken


bir gece annesi onu mutfağa götürüp kutsal bir tören yapar gibi
ad d ı bir ifadeyle sek martininin nasıl hazırlandığını anlatmıştı.

"H adi bakalım, çıkar ağzındaki baklayı. Bütün aynntılan is­


tiyorum ."

" Anlatacak bir şey yok."

"K im se yok mıı Rom a'da? Hoş bir Katolik kız falan?"

"Y o k ."

"Ö ğrenci değildir um arım ."

'T a b ii ki yok öyle K r şey."


BİR GÜN

"Y a İngiltere'de? Sana gönderdiğimiz o uzun, gözyaşı leke-


Icri olan m ektupları kim yazıy o r?"

"Seni ilgilendirmez."

"Açtırm a bana onları, anlat hadi!"

"Anlatacak bir şey yok."

İskemlesine yaslandı "B eni hayal kırıklığına uğrattın. Bir


keresinde bizde kalan o hoş kız ne oldu peki?"

"H angi kız?"

"G ü z e l ciddi. Kuzeyli. Sarhoş olup, babana Sandinistalar-


dan sö z ed erek bağıran k ız ."

"Em m a Moriey."
"Em m a Moriey. Sevdim onu. Baban da sevmişti; her m* ka­
dar ona faşist burjuva dem iş olsa d a." Dexter bunları hatırlayın­
ca irkildi. "B enim için fark etm ez, en azından biraz ateş, biraz
tutku vardı o kızda. Kahvaltı sofrasında sık sık karşılaştığım ız
şu aptal seks saksıları gibi değildi. E ırt, Bayan M ayhav, hayır. Ba­
yan M ayheıv. Gecenin bir saatinde parmaklarının ucunda misafir
odasına girdiğini d uy abiliy o ru m ..."

"Sen gerçekten sarhoşsun, değil mi?"

"Peki ya Em m a?"

"Em m a. arkadaşım sadece."

"H âlâ mı? Ben o kadar em in değilim. Aslında o kızın senden]


hoşlandığını d ü şü nü y oru m ."

"Benden herkes hoşlanır. Benim lanetim bu."

Sözleri kafasılıdayken güzel gelm işti kendisine: Gösteri*


ve kendisiyle dalga geçer gibi, ama şimdi kendisini bir kez d<
aptal gibi hissediyordu; tıpkı eskiden annesinin, yetişkinle!
birlikte oturmasına izin verdiği partilerde hava atıp annesini

48
W DAV1DNICHOLLS

H jjflk ın k b ğ ın a uğrattığı zamanlardaki gibi. Annesi anlayışla gu-


jttia e d i ve masanın ü/erine koyduğu elini sıktı

'İ y i biri ol, tamam mı?"

"B en iyiyim. hor zam an iyiyim."

"A m a aşırıya kaçma. Yani, iyiliği din halım- getirme."

"Yapm am " Kalıatsız olmuş bir tavırla meydana bakınmaya


başladı
* Annesi dirseğiyle Devter'ın kolunu dürttü. " E v e t bir şişe
daha şarap ister misin, yoksa otele dönüp KıKının iltihaplı ayak-
lonna m ı b ak alım ?"

Via del C orso'ya paralel arka sokaklardan Piazza del


Popo la'ya doğru yürüm eye Kışladılar; D exter mümkün oldu­
ğunca manzaralı bir rota ayarlamış \-e şehri iyi bilmenin hazayla
kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Annesi sarhoş bir halde
koluna asılm ıştı.

"Peki, burada ne kadar kalmayı planlıyorsun?"

"Bilm iyorum . Belki ekim e kadar."

"A m a sonra gen dönüp, yerleşm ek için bir şeyler yapacak­


sın. değil m i?"

" E l b e t t e ."

"Bizim le birlikte yaşamanı kastetmiyorum. Senden bunu is­


teyecek değilim. Ama biliyorsun bir daire tutm an için sana yar­
dım ed ebiliriz."

"A celem iz yok, öyle değil m i?"

"İyi de, bir yıl g eçti Dexter. Daha ne kadar tatil yapacaksın?
ûversitede de kendim paralarcasma çalıştığın söylenemez..."

"T a tild e değilim b e n çalışıyoru m !"

"Y a gazetecilik? Gazetecilikten söz etm iyor m uydun?"

. 49 .
BİR GÜN

Geçmişte bundan söz etmişti, ama sadece bir oyalanm a, bir


avuntuydu bu. Sanki son gençlik yıllarında sallanarak ilerlerken
olasılıklar yavaş yavaş daralmaya başlamış gibi görünüyordu.
Kulağa kesinlikle h tvalı gelen mesleklerin kapısı -kalp cerrah ı !
mimar- onun için kalıcı olarak kapalıydı artık ve gazeteciliğin
akıbeti de aynı olacak gibi görünüyordu. Ya/ı konusunda ivi de­
ğildi, politikadan fazla anlamazdı, kötü bir Fransızca konuşur­
du, hiçbir vasfı yoktu; sadece bir pasaportu ve tropikal ülkelerde
tavan vantilatörünün altında, yanında pilli Nikon fotoğraf maki­
nesi ve bir şişe viskiyle sigara içen göz. alıcı bir imajı vardı.

Elbette, asıl istediği fotoğrafçı olmaktı. O n altı yaşındayken,


"D oku " adını verdiği bir okul projesi hazırlamıştı. Çeşitli detıız
kabuklan ve ağaç kabuklannın yakın çekimleriyle hazırlanmış
bu siyah-beyaz çalışma, sanat öğretmenini, kelimenin tam an­
lamıyla "çarpm ıştı". O günden sonra yapmış olduğu hiçbir şey
ona, "D oku"nun verdiği tatmin duygusunu yaşatmamıştı. Gaze­
tecilik, kelimeler ve fikirlerle boğuşmayı gerektiren güç bir iş ol­
malıydı; ama nesnelerin nasıl görünmeleri gerektiği konusunda
güçlü bir sezgisi olduğuna inandığı için, adam gibi bir fotoğrafçı
olabileceğini düşünüyordu. Hayatının bu aşam asında bir kan-
yer seçm e konusundaki yegâne ölçütü, Kırda oturup bir kızın
kulağına, “Proftsyontl Jbtoğrafcıyım,'’ diye bağırmanın kulağa hoş
gelecek olmasıydı. Bu cümlenin yanı sıra, "Srnuş bölgesinden bil­
diriyorum," ya da "Bir belgese! hazırlıyorum," cümlelerini kurmak
da güzel olurdu gerçekten.

"G azetecilik bir olasılık."

"Y a da ticaret. C allum 'la ticarete başlamayı düşünmüyor


muydunuz.?"

"Enine boyuna düşünüyoruz."

"H er şey belirsiz, sadece 'ticaret'."


DAVID NİCHOLLS

I ‘'D ediğim gibi, henüz düşünuvoru/." Aslında eski ev ar­


kadaşı C allu m ticarete onsuz başlam ıştı bile. IX*\terTn anla-
nvJ zahmetine katlanamadığı bir bilgisayar yenileme işiydi bu
O llu m 'ın iddiasına gonı yirmi beş yaşma geldiklerinde milytv
ner olabilirlerdi, anı«ı bir barda bu işi yaptığını söylemek kulağa
nasıl gelirdi? "Bilgisayar yemleme işi yapıyorum ." Hayır, profes­
yonel fotoğrafçılık onun için en iyisi olurdu. Bunu yüksek sesle
sövlem vye karar verdi.

"Aslında fotoğrafçılığı düşünüyorum ."

"Fotoğrafçılık m ı?" lX?li gibi gülm eye başladı annesi.

"H ev, iyi bir fotoğrafçıyım ben!"

"... Başparmağını mercekten çekmeyi hatırladığın zam an­


larda

"Beni cesaret lendirvrmv misin biraz?"

"N e hır bir fotoğrafçı olacaksın? C.Uvnour'a mı çalışacaksın?"


Gırtlaktan gelen bir sesle güldü. "Yoksa 'IX>ku' projene mi de­
vanı edeceksin!?" dedi, bir sum, annesi iki büklüm olmuş, bir ko­
luyla kamını tutarak gülerken caddenin orta yerinde durdular.
"Şu çakıl taşı resim leri!" Bayan Mavhevv nihayet sakinleşince,
doğruldu, yüzüne çekidüzen verdi. "D exter, çok çok özür dile­
rim ...

"A slında şu anda daha iyiyim."

“B unıı biliyorum, üzgünüm. Ö zür dilerim ." Tekrar yürü­


meye başladılar. "E ğer istediğin buysa yapm alısın, Dexter."
H feteı'm kolunu dirseğiyle sıkıştırdı, am a D exter somurtuyor­
du. "Sana her zaman yeterince çalışırsan istediğin her şey olabi­
lm eğini sö yled ik."

"Sadece bir düşünceydi," dedi luıysuzlanarak. "Seçenekleri-


1,11 tartıyorum , hepsi bu ."
BİR GÜN

"Pekâlâ, öyle olsun, çünkü öğretmenlik iyi bir meslek, «ima


senin işin değil bu, öyle değil mi? Kuzeyli kı/hıra Beatles şarkı*
ları ö ğretm ek."

"Z or bir ış, anne. Aynen bana bir şeylerin peşin** düşm e im­
kânı v eriy or."

"Evet, doğru, bazen bir şeylerin peşine biraz fazlaca düştü­


ğünü düşünüyorum ." Konuşurken başı öne eğikti. Bir süne ko­
nuşm adan yürüdüler.

"N e dem ek oluyor bu?"

"A h. sadece..." İçini çekti, kolunu om zuna yasladı. "Sade­


ce, bir noktadan sonra hayatı ciddiye alm alısın, dem ek istiyo­
rum, hepsi bu. Gençsin, sağlıklısın, yeterince hoşsun. İnsanin
senden hoşlanıyor gibi görünüyorlar; zekisin, yeterince zekisin,
akademik olarak değil belki ama neyin ne olduğunu biliyorsun.
Ve şanslısın, çok şanslısın, Dexter, bugüne kadar hep kollandın.
Ama artık bir yetişkinsin ve bir gün işler bu kadar... düzgün git­
meyebilir. Bunun için hazırlıklı olsan iyi olur. Daha donanımlı
olm ak senin için daha iyi o lu r."

Dexter somurttu. "N asıl, kariyerden m i söz ediyorsun?"

"B ir bakım a."

"Babam gibi konuşuyorsun."

"G üzel Tanrım, ne bakım dan?"

"D üzgün bir iş, peşinden koşacak bir şeyler, falan fildn."

"Sadece bu değil, sadece bir k değil. Bir istikamet. Bir amaç.


Biraz atılım, biraz hırs. Ben senin yaşındayken dünyayı değiştir
m ek istiyord um ."

Dexter burnunu çekti. "Sonunda antika dükkânına düştün.'


Annesi dirseğiyle kaburgalarına cıoğru sıkı bir darbe vurdu.
DAVI D NICHOLLS

"Bana ukalalık taslama." Dexter'm kuluna g ıali ve tekrar yü-


K fte y e başladılar "Sadece beni gururlandırmanı istiyorum, hepsi
bu Soıinle de kız kardeşinle de gum * duyuyorum zaten, ama, ne
demek istediğimi anlıyorsun. Biraz sarhoşum. Hadi değiştirelim
bu konuyu. Seninle başka bir şey konuşmak istiyordum ."

"Başka ne?"

"Ah, çok geç." Artık oteli görebiliyorlardı; iiç yıldızlı hoş ama
gösterişli olm ayan bir oteldi. Buzlu ram ın arkasından babasının
lobideki bir koltukta oturmuş, bir bacağını diğerinin üzerine at­
mış, çorabı elinde, eğilm iş vaziyette ayak tabanını incelediğini
iliyordu.

"G üzel Tannm . nasırlarını otel lobisinde temizliyor. Via del


Corso'nun orta yerinde bir Galli. Bü'/üleyiri." Alison, oğlunun
elini avucunun içine aldı. "B eni yanr. ö ğ le yem eğine çıkar, ta­
m am mı? Baban karartılmış ıvlasırtda otu ru p nasırlarını ayıklar­
ken. Dışarı çıkalım, yalnız sen ve ben, hoş bir meydanda gÜA»l
bir yere gidelim. Beyaz masa örtüleri. I’ahaLı bir yer olsun, benim
ikram ım . İlginç çakıl taşı fotoğraflarından birini getirebilirsin."

'T am am ," dedi suratını asarak. A ıv esi gülümsüyordu ama


onu n da yüzü asılmıştı, elini sertçe sıktı ve D exter o anda bir
tedirginlik san cısı hissetti. "N e d en ?"

"Çünkü yakışıklı oğlumla konu şa a k istiyorum ve bu gece


konu şam ayacak kad ar sarh o şu m ."

"M esele nedir? Şimdi anlat!"

"B ir şey yok. bir şey yok."

"B o şan m ıy o rsu n u z , d eğil m i? "

Annesi kahkahayla güldü "Güliinç olm a, tabii ki hayır." Ba­


bası onları fark edip ayağa kalkmış, iterek açılan kapıyı çekişti-
nvordu,
BİR GÜN

“Gömleklerini iç çamaşırının içine sokuşturan bir adamı na­


sıl bırakabilirim ?"

"O zaman anlat, m esele ne?"

"Kötü bir şey değil, tatlım, kötü bir şey değil." Sokakta du­
rarak ona teselli edici bir ifadeyle gülümsedi annesi ve elini en­
sesinin arkasındaki kısa saçlanrun üzerine koydu, LX*xter'ı kimdi
boyuna gelene kadar aşağı çekti, böylece alırdan birbirine değdi.
"Bu konuda endişelenme. V ann. Yann etraflıca konuşuruz."
BÖLÜM ÜÇ

Tac M ahal

Pazar, 15 Temmuz 1990

BMihty ı\'Cemiden Toıvtı


"LÜTFEN DİKKAT! İlginizi rica edebilir miyim? Sakıncası yoksa
bira/ burayla ilgilenir m isiniz? Dinleyebilir misiniz? Malzeme­
leri atıp durmayın, dinleyin lütfen. Lütfen? DİKKAT LÜ'lFEN ?
Teşekkürler."

Scott M cKenzie bar taburesine oturmuş, hepsi de yirmi beş


yaşın altında, hepsi beyaz kot pantolonlar v e şirkete ait bey/bol
şapkalan giymiş, başka herhangi bir yerde olm ayı arzulayıp b u ­
rada, havanın da yem eğin d e sıcak, sıcak, sıcak olduğu Kentısh
Tovvn yolu üzerindeki Meksika lokantası Loco Caliente'nin pa­
zar vardiyasında olan seki/ personeline bakıyordu.

"Şimdi, bnınch için kapılan açmadan ünce 'spesiyal' denilen


şeyleri gözden geçirmek istiyorum, m üm kün olursa. Çorbamız
her zamanki gibi sut mısırlı balık çorbası ve ana yemek balık bur-
rito!"

Scott havaya doğru üfleyip inlem elerin ve yalandan öğür-


fne*erm dinmesini bekledi I oughborough'tan işletme yönetimi
diploması sahibi, ufak tefek, kısık gözlü bir adam dı. I-ndüstride
BİR GÜN

söz sahibi bir girişimci olm ayı ummuştu. Kpndisim konferı


merkezlerinde golf oynarken ya da özel bir jetin basam a!
nı tırmanırken düşlem işti ve daha bu sabah mutfak giderir
insan kafası büyüklüğünde sun renkli bir domuz yağı topajl
çıkarmıştı. Çıplak elleriyle. Parmaklarının arasındaki yağı
hissedebiliyordu. Otu/, dokuz yaşındaydı ve bu durumda olma-]
ması gerekiyordu.

'T em eld e bu si/in standart biftek-çizgi-tavuk-çizgi-d(


burritonuz, ama. buraya dikkat, 'enfes morina ve som on parça
rıyla' birlikte. Kim bilir, belki bir iki karides de olabilir içinde/

"Bu... berbat bir şey," diye güldü barın arkasında, bira şi<
lerinin boyunlun için limon dilimlemekte olan Paddy.

"Latin Amerika mutfağına bir parça Kuzey Atlantik dol


nıışu," dedi Emma Moricy garson önlüğünü bağlarken ve o ar
Scott'm arkasında duran güçlü kuvvetli, silindirik kocaman
fasının üzerinde hoş kıvırcık suçlun olan genç adam ı fark etti.]
Yeni tip. Personel yeni geleni uzaydan gelen biri gibi dikkat
inceliyordu.

"Ayrıca, güzel bir haberim d e var," dedi Scott, "Ü stün nit
liklı elemanlardan oluşan mutlu ekibim ize yeni katılacak ol
lan YVhitcheud'i size tanıştırmak istiyorum ." lan beyzbol
kasını başının gerisine ittirerek selamlamak için kolunu k iv i
kaldırdı. "Selam , millet!" dedi Amerikan aksarayla.

"Selam, millet mi? Scott bunları nereden buluyor?" diye


ney erek güldü Paddy bann arkasından, sesi yeni gelenin duj
bileceği kadar yüksek çıkm ıştı.

Scott, la n ın omzuna bir şaplak vurdu, lan verinden /.ıpl


"Şim di, seni en eski servis elemanımız Fm m a'ya teslim ediy
rum !"

56
DAVID NICHOLLS

K n m a bu mükâfat karşısında bir an için ırkıldıyse ek* sonra


«eni çocuğa ö/ür diler bakışlarla gülümsedi, o da ona ağzı sıkıca
kapal» gülümseyerek karşılık verdi; bir 5tan L ıurel gülümseme­

si
*Sana işin esasım gösterecek, hepsi bu katlar, millet. Unut
m ayın! Balık bu rriio! A rtık m üzik lü tfen!"

Paddy, bam ı arkasındaki teybin yağlı tuşuna bastı ve müzik


başladı; uygun bir şekilde " la Cucaracha", ham am böceği, diye-
rek başlayan, sekiz saatlik vardiyada on iki kez dinlenen, çıldır­
tıcı bir kırk beş dakikalık döngü halindeki yapay bir mariachi
m üziğiydi Bir vardiyada on iki kere, ayda yirmi dört vardiya­
dan yedi ay. Emimi elindeki bey/bol şapkasına baktı. Lokantanın
logosu, Meksika şapkasının «ıhından p«ıt!ak gözleriyle bakan bir
eşekti; sarhoş gibi görünüyordu, belki d e deli.

Şapkayı başına yerleştirdi ve kendini buzlu suya bırakır gibi


har taburesin»•doğru kaydı. Yeni oğlan, parmaklarının uçlan ter­
temiz beyaz pantolonun ceplerinde, gülümseyerek onu bekliyor­
du ve Emm .1 bir kez d«ıha kendi hayalına tam olarak ne yaptığını
sorgul.ıdı.

Emma. Emma. Emma. Nasılsın Emma? Şu arıda ne yapıyorsun?


Biz burada, Bombay'da altı saat ilerideyiz. ıınurnm sen bir jtazar sa­
rılım da yatağında hâlâ tembellik ediyorsantlıır: UYAN! BEN L)LX-
TER!

Bu m ektup Bombay'ın m erkezindeki, korkun ç yatak şiltelerinin


* * say» sollu belli olmayan AvustralyalIların olduğu bir pansiyondan
gcltyor, Rehber kitabını tona buranın bir karakteri olduğunu soyliiyor,
yoıti kemirgenler. Bir de plastik bir piknik taburesi var odamda, pen-
Cerm n t yanında i r dışın d a deli gibi yağm ur yağıyor, Edinburgh'dan
l|*fc beter. GÖK YARILDI satıh. Enı: o kadar giıriıltii var kı bettim için

* 57 •
J
BIK GÜN

hazırladığın derleme kaseli giiç bela duyabiliyorum. Paskalyada w


ğin kitapları da okumaya çalışıyorum; yine de Hovvards End'in M
ağır derlediğim itiraf etm ek zonm dayun. Sanki iki yüz sayfa boyut
aynı çayı içiyonnuş gibiler rv ben hâlâ birinin bıçağı çekmesini ya da
uzaylıların istilasını, bir şeyler olmasını beklemeye devanı ediyorum:
ama olmayacak, değil mi? Beni eğitmeye çalışmaktan ne zanuvı vaz
çeceksiıı, merak ediyorum. Dilerim hiç vazgeçmezsin.

Bu arada sırası gelmişken, eğer mükemmel cümlelerim ve bütün


bu BAĞIRM A l A R IM D A N anlantadıysan söyleyeyim, bunları sar­
hoşken yazıyorum, öğle inikli bira içtim! Simin de bildiğin gibi, simin
gibi müthiş mektuplar yazabilen biri değilim (son me ktubun çok cğl
celiydi), anuı bütün diyeceğim, Hindistan inanılmaz bir yer. Yabana
Dil olarak İngilizce Öğretmenliği yapımımın yasaklanmış olmasının
benim için en iyi şey olduğu ortaya çıktı. (Yine de aşırı tepki göst
diklerini düşünüyorum. Ahlaki açıdan uygun değil mi? Bt'iı mi? Tove
yirmi bir yaşındaydı.) Seni Hindukuş Dağları nın üzerinde gün ıloğu-
şıı yazılarıyla sıkmayacağım, sadece bütün o klişelerin doğru olduğunu
söylemek istiyorum (yoksulluk, midenin altüst olması, falan filan).

Saılece zengin ve köklü kültüre değil, reçetesiz olarak eczanelerden


neler alabildiğine d e inanam azsın.

Hayret verici şeyler gördüm , her zaman eğlenceli olm asa da bir
tecrübeydi; binlerce fo to ğ r a f çektim, dönünce sana yavaaaaaaş yam -
aaaş göstereceğim . İlgileniyormuş g ibi yaparsın, olu r m u? H an ben
satin kelle lergisi konusundaki isyanlarla ilgili anlattıklarınla ilgil
yormuş gün yapmıştım. Neyse, fotoğraflarımdan bazılarını geçen gün
trende karşılaştığım TV yapımcısı kadına gösterdim (sandığın gibi d a
ğil, otuzlarının ortasında yaşlı bir kaduı) ve bu işi profesyonel olarak
yapabileceğimi söyledi. Televizyona gençlerle ilgili bir seyahat programı
hazırlamak için burada bulunuyor, bana kartını ırrd i zr ağustosta geri
PA V ID NİCHOLLS

döıuliiğv’ul ' aramamı sinmedi kim M ir M k i l\rzı araştırm alar yayar,


hattafilm çekerim .
ğnni' t*' var ne y ık ? Ynıi bir •yun «iynuyor tnustnt? bm dra 'doyken
y rrgıtıia-Woolf-Emily-bılmemkim oyunundan çok hoşlandım. Yine de
n j faş# zam anda oyunculuğu bırakman gerekliğ im düşünüyorum ;
iyi olmadığın için değil, bu işten nefret ettiğin açıkça görüldüğü için.
Candv de hoş biriydi, senin anlattığından daha hoş. Ona sevgilerimi
yolluyorum Yem bir oyun yazıyor m usun? H âlâ o kutu odada mı ka­
lıyorsun? Ev hâlâ kızarmış soğan kokuyor mu? Tilly Killick kocaman
gn sutyenini bulaşık tasına sokuyor mu hâlâ? H âlâ adı M ucho Lxro‘'
muydu, her neyse, orada mısın? Son mektubun beni çok güldürdü. Em;
ama yine de oradan ayrılmaksın, espri bulm ak için iyi bir yer olsa da
senin ruhun için kesinlikle kötü. Eğlenceli anekdotlar bulacaksın diye
hayatının geri kalanını fırlatıp atam azsın.

Bugiın sana yazm am a seM mnc gelince... H azır mısın? Belki de


oturmalısın...

"Evet, lan... Tutkular m ezarlığına hoş geldin!"

Emma personel odasının kapısını iterek açarken dün g etr­


den kalma bil bira bardağını çarparak yere düşürdü. İş yeri turu
onlan şimdiden öğrenciler ve kürklü şapkalar, gülümseyen yüz­
lü tişörtler almak üzere Camden M arket'e gitm ek için buradan
gırçen turistlerle dolmuş olan Kentish To\vn yoluıvı bakan perso­
nel odasına getirm işti.

# "L oco Caliente, delicesine sıcak dem ektir; 'sıcak' çünkü kli-
,n' a Çalışmıyor, 'delicesine' çünkü burada yem ek için deli olmak
ftrekir. Ya da burada çalışmak için; aynı kapıya çıkar. Mucho mu-
cho loco. Sana eşyalarını nereye koyacağını göstereyim ." Geçen
taftanın gazete yığınını birlikte tekmeleyerek hurdası çıkmış ofis

K n k d r l İ (Ç NJ )

•59 •
BİR GÜN

dolabına tıktılar. "Bu servin dolabın. Kilidi yok. Üniformanı g o


burada bırakmaya kalkışma, yoksa biri aşınr. Neden olduj
Tann bilir. Beyzbol şapkam kaybedecek olursan yönelim çok kı­
zar, seni barbekü sosu dolu fıçıda bo ğarlar.,."

lan zorlama bir kıkırdamayla güldü, Fmma içini çekeı


hâlâ dün geceden kalma kirli tabaklarla dolu olan personel
mek masasına döndü. "Yemek saatleri yirmi dakikadır ve jur
karides dışında, menüden istediğini alabilirsin, ki bence bu senin
lehinedir. Hayatına değer veriyorsan, jumbo karideslere dokı
ma. Rus ruleti gibidir, altı tanesinden bin öldürür." Masayı te­
m izlem eye başladı.

"İzin ver..." dedi lan. yem ek bulaşmış tabaklardan birini


dikkatle parmaklarının ucuyla kaldırdı. Y eni oğlun; pek hassak
diye düşündü Emma, onu izlerken. Saman rengi buklelerin al­
tında, hoş, geniş bir yüzü, al al, elm a gibi pürüzsüz yanaklaı
uyurken açık kalmış gibi duran bir ağzı vardı. Tam olarak yakı­
şıklı denemezdi ama. nasıl denir... uslan gibiydi. Nedense, biraz
kaba olacak ama, ona traktörü düşündüren bir suratı vardı.

Birdenbire bakışları karşılaştı ve Emma pat diye soruveı


"Sö y le bana, lan, seni buraya getiren şey ne?"

"A h, bilirsin. Kiramı ödem ek zorundayım ."


"V e yapabileceğin başka hiçbir iş y o k öyle m i? Başka yerde
şansını deneyemez, ailenle birlikte kalamazsın, öyle m i?"

"Londra'da olm am gerek. Esnek çalışma saatlerine* ihtiya­


cım var..."

"N eden, seniıı çizgin ne?"

"Benim neyim ?"

"Çizgin. Buradaki herkesin bir çizgisi vardır. Garson-


sanatçı, garson-çizgi-oyuncu. Barmen Paddy model olduğu
iddia ediyor, am a ben k u şkuluyum ."
DAVID NICHOLLS

"Şeeıvy," dedi lan, "santnm komedyen olduğumu .söyleye­

bilirim ’ -
! "İyi. Gülm eyi hepimiz severi/. N asıl stand-up gibi bir şey

m i?"
"Evet, ağırlıkiı olarak stand-up. Va sen?"

"Ben m i?"

"Senin çizgin ne? Sen başka ne iş yapıyorsun?"

Emma "oyu n yazm ak" dem eyi düşündü, ama Emily


Pickınson'ın bı>ş salona oynaması üç ay sonra bile hâlâ yüreğini
yakan bir aşağılanmaydı. "O yun yazan" dem ek yerine "astro­
not” da diyebilirdi; en az diğeri kadar gerçekti. "A h, ben bunu
yapıyorum..." Kalmış bir düriim ün sertleşm iş peynirden kabu­
ğunu »oydu. "B en im işim b u ."

. "Seviyor musun peki?"

[ "Sevm ek mi? Âşığım bu işe! Ağaçtan yapılmamışım yani."


Bir günlük ketçap kalıntısını kirli bir peçeteyle sildi ve kapıya
yöneldi. "Şim di sana tuvaletleri göstereyim . S<kı dur..."

Bu mektuba başlıidığımdan beri iki h rıı daha içtim, artık hırın sdy-
lemeyA hazırım . Şöyle. Em, birim im izi beş altı y ıld ır tanıyoruz, am a
ancak iki yıldır ıH am akıllı "'arkadanız'; yık uzun hır zam an değil, yine
d esen i birazcık tanıdığım ı i e »ıtm »'tununun n e olduğunu bildiğimi
, tm tıyorun Ve antropolojiden 2 ,2 aldığım a dikkatim çekerim , yanı
söz ettiğimi biliyi mim tğeı Uvrtmi iğrenmek Ktemıyıvsan oku-
"tayı şu arıda bırakabilirsin .

[ ¥ A l bakalım Senin, m utlu olm aktan k o rktu ğ u n u ılü fu n u y o-


& n m a . H av alın d aki hc> » y ın d oğ a l vek lin in çırku ı olu m su z,
m p suratlı olm ak, lyn den nefret etmek, ı/a^uiıyn i/erden nefret etmek.

2 “
BİR GÜ N

M rrtm eç; çekici olm adığın konusunda bütiin bu kendini aşağılam ak


gülerek çok sıkıcı oluyor, sana söyleyeyim ) olduğunu num ıyoısun. As-
Im da daluı da ileri giderek, hayal kırıklıklarından iv bağ n azlıklard an
zevk aldığını söyleyeceğim , çiınku hu daluı kolay. Öyle değil ini? Başı
nsızhk ıv m utsuzluk ilah ı M ay, çiinkiı bun,lan bir eğlence çıkarabilir
5im. Bu seni rahatsız ediyor mu? İddiaya girerim ediyordur. Dur. daha
yen i başladım .

Em, sen i tavanında bir am pul sarkan, garip sesler ve kokularla


dolu o dairede ya da o çam aşırhanede otururken düşünm ekten nefret
ediyorum ; üstelik bu zam anda ve bu yaşta çam aşırhaneyi kullanm an
için de bir neden yok, bu artık öyle havalı ya da politik yönü olan bir şey
değil, satirce sinir bozucu, bilm iyorum . Em. gençsin, oldukça zekisin
ve n/ı vakit geçirm e düşüncen kendine bulaşıkçı muam elesi yapm aktaı
ibaret. Senin daha fazlasın ı hak ettiğini düşünüyorum . Hoş, eğlence!
ıv naziksin (hm a sorarsan fazla nazik) iv açık ara, tanıdığını en zeki
kişisin. Ve (burada biraz daha bira içiyorum ... derin bir soluk) ıv Çufc
Çekici Bir Kadınsın. Ve (biraz daha birai yazmaktan p ek hoşlanmasa^
da. bir o kınlar da "seksisin". Birisine “seksi" dem ek politik olarak t/an
lıştır diye üzerini karalayacak değilim, çım kıı aynı zamanda GERÇEK.
Sen muhteşemsin, seni yaşlı cadı ıv hayatının bundan sonrası için ken­
dine bir arm ağan verecek olursan, o da güven olm alıdır. Bu arnıağs
G üven d ir. G üven ya da koku lu mum.

Yazdığın m ektuplardan anladığım katlarıyla ıv oyunundan som a


sen i gördüğüm de hayatın için ne yapacağın konusunda birazcık ipin
ucunu kaçırm ış olduğunu, am acını yitırtliğini hissettim ; am a bu nor­
mal lir şey, yırım ılöri yaşındaki heıkcs bunları yaşar A slına bakarsOİ
bizim neslim izin tümü aynı durumda. Bu konuda hır m akale okudum,
hiç savaş yaşam adığım ız ve çok fazla televizyon izlediğim iz için WJ
leym işiz. H er neyse, ipin ucunu ktiçınnaımş, am acı olan kişilinse 7sfl|
kahrolası-K ıllick ya da C ali um O 'Setli ıv yenilenm iş bilgisayarları gibi

62
DAVID NICHOLLS

Ljtfa dürtıMiz, kariyerist tipler. Benim d e bir plan ım yok, em inim be­
nim iş le r im i hallettiğim i düşiinüyı'rsun, am a hayır, ben ile endişeliyim ;
ggdMY para, yatacak y er ve İşçi Partisi'itin geleceği, yırını yıl sonra ııe
dacnÇmt w* Bay MaıulcIu'tun özgürlüğü nasıl sağlıtyacağı konularında
en dişe etm iyorum .

Yeni bir paragrafa hışlan nidan im ce bir m ola dnlıa, çinıkü daha
yeni başhuhrı. Bu m ektup hayat değiştirin bir dönüın noktası olm aya
hışlad ı. Bunun için h azır m ısın, m erak ediyoru m .

Personel tuvaletleriyle mutfak arasında bir yerde lan VVhıte-


head stand -up yapm aya girişiverdi.

"H is süpermarketteyken, mesela, elinde altı ya da daha a/,


eşyayla, ekspres kasa kuyruğunda beklerken, dnünde, mesela
yedi ürünle bekleyen yaşlı bir kadın oldu m u ? Ve senin orada
durup bunlan sayarak çooook sinirlendiğin..."

"A m an Tan rım ," diye mırıldandı Fmrna, mutfağın kanat­


lı kapısını tekmeleyerek açar açmaz M eksika biben ve çamaşır
suyu karışımından oluşan bir sıcak hava duvan gözlerini vakti.
Kavetçalarda yüksek sesle acul house çalıyor, bir Somalili, bir Ce­
zayirli ve bir Brezilyalı eleman, beyaz plastik yemek teknesinin
kapağım zo rlayarak açm aya çalışıyorlardı.

K ^Günaydın, Beııoit, Kemal. Merhaba, Jesus," dedi Emma ne-


onlar da neşeyle gülümseyerek karşılık verdiler. Emma ve
*an »lan panosuna doğru ilerlediler; Emma, binsi vediğı vemek-
- boğulursa ne yapılması gerektiğini anlatan tabelayı gösterdi.
H p n yanına, köşeleri yıpranmış büyük bir kâğıt parçası rapti-
• n m i ş t i ; Teksas-M eksika sınırının parşömen haritası. Emma
Parmağım haritanın ü zerine vurdu.

f? B u şev hır define han tasım benziyor, değil mi? IJeklentılen-


BİR GÜN

ni yükseltme, çünkü bu sadece menü. B u n d a altın yok, dostun


beş tercihli -kıyma, fasulye, peynir, tavuk ve gııacamoit- TevM e*
yemek gurubu için yerleri değiştirilerek kullanılacak kırk seki]
mal/eme var sadece." Parmağını haritanın üzerinde gezdirdi.
"Şöyle, doğudan batıya gidersek, fasulyeli tavuk, üzerine pey
nir; pıacattıolı’ üzerine tavuk, en üstte peynir kıyma üzerinde yu-
ncamole, altında tavuk ve p eyn ir..."

"Tam am , anladım ..."

"... Ara sıra heyecan olsun diye içine biraz, pirinç ya da çiğ
soğan katan/. Hepsi buğday ve mısırla yapılır.'

"Buğday ve mısır, lam anı..."

"Tamlar mısırdan, burritolar buğdaydan yapılır. Basitçe, eğer


dağılıp elini yakarsa tacv, böyle yayılıp, kolundan aşağı kırmı­
zı bir yağ akıtırsa burritıxiur. İşte bir tane..." Yemek paketin
içinden yumuşak bir yufkayı alıp nemli bir bez gibi elinde salla­
dı. "Bu bir burrito. Doldurursun, bol yağda kızartırsın, üzerindi
peyniri eritirsia enehiltkh olur. Doldumlmuş tortıllayn tuca d mır,
am a bıırritoyu kendin doldurursun bu /»//todır."

"Peki lortada nedir?"

"Onu da göreceğiz. Yürümeye başlamadan koşmaya çalış­


ma. FajıtıiUr bu sıcak metal tabaklarda sunulur."

Büyük demir tavayı kaldırdı.

"Buna dikkat e t kaç kez. bunlan müşterilerin üzerinden my


mak zorunda kaldığımıza inanamazsın. O zam an bahşiş de cer
me/Jer." lan şimdi aptal aptal sıntarak bakıyordu ima. Pmmâ-
dikkati ayağının altındaki kovaya çevirdi. "B unu n içindeki l*-w
yaz şey-, ekşi krema; ne var k t m* ekşi ne ek* kıvma, sanınm bir tıtf
hidrojenize edilmiş yağ. Petrol yaparlarken arta kalanlar..."

"Sana bir sorum var."

64
DAVID NICHOLLS

"İşten sonra ne yapıyorsun?"

Beıx>it. Jesus ve Kemal, hepşı yaptıkları işi bıraktılar. Emma


yüzüne bir çekidüzen verdikten sonra güldü. "Asılmıyorsun,

değil mi, lan?'


lan kepini başından çıkarıp elinde çevirm eye başladı. "Kaıı-
Jev u fakın değil, muhtemelen bir erkek arkadaşın vardır zaten!"
Bir an bir cevap bokk*di, ama Emma'nm yüzü kıpırdamadı. "S a ­
dece kom ed i tarzımla ilgiknirsin belki..." genizden gd en bir ses-
diye düşündüm , hepsi bu. Bu gece... " parnuıklarla tınuık
işareti yaparak "... Cock/osters'ta, Chortlts at the Frog aıul Parrot'ta
sahne a la c a ğ ım ."

"Oıortlcs mi?"

"Cockfosters'ta. k Bölge'de, biliyorum, bir pazar gecesi in ­


sana M ars kadar uzak görünüyor, ama ben boktan olsam bile
gerçekten çok dişli komedyenler var. Ronny Butcher, Steve Shei-
den, Kamika/e İkizler..." O konuşurken Em m a gerçek akşamın
fark 4tm eve başladı; şehir ta ra fimi an henüz tam olarak silinme­
miş hafif, hoş bir VVest CountTy tınısı vardı; yeniden traktnrk*ri
düşünmeye başladı. "Bu gece ilk kez deneyeceğim, kadınlar ve
erkekler arasın d aki farklar..."

Hiç kuşkusu/, bu bir çıkma teklifiydi. Gerçekten çıkmalıydı.


Her şey bir yana, bu çok sıklıkla olan bir şey değildi ve olabilecek
en kotu şey no olabilird i ki?

i "Yem ekleri de fena değil. Bildiğin hamburger, Çin böreği,


:p atates k ızartm ası..."

j "H epsi çok etkileyici, lan, kızarmış patatesler falan ama bu


* Çıkamam, ü zgü nüm ."

"Gerçekten mi?"

•65 •
BİR GÜN

"Saat yedide akşam duası var."

"Şaka yapıyorsun."

"H oş bir teklif, ama buradaki mesaimden sonra ölü gibi olu­
rum. Sadece eve gidip, rahatlamak, yemek yemek isterim Kor­
karım g elem eyeceğim ."

"Başka /aman öyleyse? Cum a günii Balham 'da Cheshhı


Cat'te Bent B a n m a y ı o yn u yoru m ..."

Emma, lan'ın omuzlarının ü/erinden aşçıların bakışlarını


görebiliyordu, Benoit, ağzını eliyle kapamış gülüyordu. "Belk
başka zam an," dedi nazik am a kesin bir tavırla; sonra konuyu
değiştirm eye çalıştı.

"Şimdi, bu..." Ayağının ucuyla başka bir kovaya dokundu


"B u saltadır. C ild ine sürm eyi denem e. Y ak ar."

M esele şu, Em... Yağmurda koşarak pansiyona geri dondum az


önce -burada yağm urlar sıcak, halta bazen yakıcı, Londra yağmuru
gibi değil-, dediğim gibi çok sarhoştum ve kendimi seni düşünürken
buldum; Em'in burada olmaması, bunu yaşamaması ne kadar utanç ve­
rici. diye düşündüm, bunu anladım ve gerçekten öyle. Burada benimle
birlikte olmaltyılm. Hindistan'da. Bu benim müthiş fikrim , belki delice
olabilir, ama fikrim i değiştirmeden bunu postalamış olacağım. Şu Invat
talim atları uygula.

1 -0 berbat işi derhal bırak. Bırak lortillalann üzerinde peynirleri


eritmek için saati 2 ,2 0 paunda çalışmak bıtşkıi birini bulsunlar. Çanta­
na bir şişe tekila at ve kapıdan çık. Bunun nasıl bir şey olacağını düşiın*
Em. Hem en çık. Şu an da yap bunu.

2- O daireyi de terk etmen gerektiğini düşünüyorum. Bir penceresi


bile olmayan bir otla için o katlar para alarak seni kazıklıyor Tilly. Orası
DAV İD NİCHOLLS

U(T kutu odu değil, gerçek bir kutu; omdun çıkıntılısın, bırak onun d
[E rg L,* sutyeninin sularını bankası >tkstıı. Eğer ben sözüm ona gerçek
lunpıtu dönecek olursam, aşın imtiyazlı kofûtaîıst bir camu.\ır olduğum
içitı bir daire satın alırını, sen de her zaman rahat rahat gelir bir süre
kalırsın, istersen sürekli kalırsın, buıııı beceririz sanırını, değil mı? EV
ARKADAŞI olarak tabii. Hu sana İsına karşı olan cinsel arzunun üs­
tesinden gelm e imkânı da sağlar, luı ha. En kötü ihtimalle seni geceleri
ıHİana kilitlerim. H er neyse, şim di daha önemli hır şey...

3 - Bunu okur okumaz, Tottenhaın Court Road'daki öğrenci se­


yahat acentesine git ve ağustosun birine en yakın tarih için Delhi'ye
DÖNÜŞÜ AÇIK bir bilet al. iki hafta zamanın ısır, doğum günümü
unutm uşundur belki. Bir gece önce tim le Agta'ya git ıv ucuz bir mo­
telde kal. Ertesi sabah erkenden kalk ıv Tnc M ahal'e git. Belki daha imce
duymuşundur, lothian Rısul'daki lokantanın adını taşıyan biiyük, be­
yaz bir bina. Öğlen de. saat tam 12'de eirafuuı bak, elim le kırmızı bir
gül, diğer elinde bir Nicholas Nickleby kitabıyla kubbenin tanı orta
yerinde belde, ben gelip seni bulacağım, Em. Benim elimde beyaz bir gül
ıv Hovvards End olacak, seni gördüğümde kafamı fırlatacağım onu.
I layatmdn duyduğun en muhteşem plan değil mi hu?

Ah. tipik Dexter, diyorsun, bir şeyi unutmadı mı? Para! Uçak bi­
letleri ağaçta yetişmiyor; ya sc+syal sorumluluk, iş ahlakı v.s. Tamam,
dert etine, h m ikluyorum. Evet, ben ödüyorum . Saııa uçak bileti için
havale yapacağım (her zaman havale yapm ak istemişimdir) ıv bura­
daki bütün masraflarını da ben karşılayacağını; kulağa pek gösterişçi
geliyor aına değil, çünkü burada her şey ÇOK U C U Z Kerala'ya ya ila
Tayland'a gidip aylarca yaşayabiliriz. Em: sen zv ben. Dolunay parti-
gidebiliriz... Gelecek için endişelenerek değil, sadece EĞLENMEK
•Çtn salHihladığmı düşünsene. (Mezuniyetten sonraki sabahlamamızı
h a t ı r l ı ^ m usun, Em ? H er neyse. H arekele g eç.)

I B aşkasının iiç ı/uz pounduyla hayatını değiştirebilirsin ıv bunun

•67 •
BİR GÜ N

için endişelenm en gerekm iyor, çünkü dürüst h alım , ben çalışarak


zannıadığını halde, paranı var, oysa sen gerçekten ağır çalışıyorsun
paran yok; öyleyse, sosyalizm ış başında, değil m i? Ve eğ er g erç
arzu edersen, m eşhur bir oyun yazan hduğunda borcunu geri öılt
lirsin. Üsth ık sadece üç ay. Sonbaharda /u t halükarda geri dönmem
rek. Sen de biliyorsun, annem fk k iyi değil. A m eliyatın çok iyi geçti\
söylüyor, belki öyledir, belki d r beni üzm ek istem iyor. N e olursa o k
en in d e sonunda ev e dönm em gerekiyor.

(Sırası gelm işken, annem in sen i r benim le ilgili bir teorisi ıw , t


Tac M ahal'de betunüe buluşursan an latırm , am a sadece buluşursan.)

Karşım daki du ıarda şu kocam an peygam ber böceklerinden biri


n ıyor ve bana "sesim kes" d er gün bakıyor, hm de öyle yapacağım .

Yağmur dunlu, birkaç arkadaşla buluşup içmek içııı bir la ra g i


ceğinı. Arnsterdam lı h p öğrencisi ııç kız; bu san a bilm en gereken I
şeyi anlatır. Ama yohia bir posta kutusu bulup, fikrim i değişin
bunu yollayacağım . Buraya gelm enin kotu btr fik ir olduğunu dü ş*
düğüm içirt değil -kötü bir fik ir değil, m uhteşem bir fik ir v e muti
gelm elisin-satleve ç ık fazla konuştuğum u düşündüğüm ıçirı Bun'
sen i rahatsız ettiysem özür dılırım . Asü mesele, sem çok fazla düşü
y or olm am , h epsi bu. D er rv Em. Em ve D er. Fazla dııygusıü c
ama, bu dünyada, dizanteri kaptığını daha fazla görm ek istettiğim I
kim se yok.

Tac M ahal. 1 A ğustos, saat 12.00, öğlen taktı sen i bulacağım !

Sevgiler

... Ve gerinip kafasını kaşıdı, birasının dibinde kaianlan iç


mektubu aldı, katladı ve yavaşça önüne koydu. Tutulmuş o f
elini salladı; büyük bir hızla on bir sayfa yazm ıştı, final sına
DAVID N IC H O I1S

B p ıd a n b e r i yazdığı »t i uzun yazıydı. Kollarını memnuniyetle


E m i n üzerine doğru uzatarak dulundu: Hu bir m ektup değil, bir

armağan
Ayaklannı yeniden sandaletlerine soktu, biraz sallanarak
jvağa kalktı ve kendini müşterek duşa gitm eye luızırladı. İyice
bronzlaşnusu, son iki yılın projesi tenini katrana bulanm ış çit
g ib i karartmıştı Kafasını sokak beıberine kazıtmış, biraz da kilo
vemuştı ama bu yeni görünüşü garip biçim de hoşuna gidiyordu:
Sanki vahşi bir ormandan yeni kurtulmuş gibi, bir den bir kemik
bir kahraman... Bu imajını tamamlamak için ayak bileğine bir de
yin-yang dövmesi yaptırmıştı ve m uhtem elen Londra'ya dön­
d üğünde pişman olacaktı. Ama güzel bir dövm eydi. Londra'da
çorap giyerdi.

Duş yapm ca ayılmıştı, küçücük odaya geri döndü ve sırt


çantasından çıkardığı bütün giysileri tek tek koklayarak Hollan­
dalI tıp H pcndlerinin karşısına çıkmak için uygun gıvsi aramaya
koyuldu; eski püskü rafya kilimin üzerinde bir nemli giysi yığını
oluştu. En itici olanında karar kıldı: Kısa kollu eski tip bir Ame­
rikan gömlek, bir de paçalan kesilmiş ve kendini cesur ve yiğit
h is s e tm e k için iç çam aşırsız giyilmiş bir blucin Bir maceracı, bir
lider gibi hissetti

Sonra mektubu gördü. Arkalı onlu yazılmış altı mektup kâ­


ğıdı. Davetsiz gelen birinin arkasında bıraktığı bir şeymiş gibi
B p c h m ektuba ve ayık haliyle kuşkunun ilk sancısını hissetti.
Yavaşça eline alarak satırlara gelişigüzel göz gezdirdi. Bütün bu
^ R f i k harfler, ünlem işaretlen ve berbat şakalar... Ona “seksi"
d e m iş ti, tam olarak doğru bile olmayan "belirtm eç" sözcüğünü
kullanmıştı. Kafası kazınm ış, dövm eli ve pantolonun altına iç
-»•maşın giymeyen bir lider, bir maceracının değil, altına sınıfa
RP®01 bir çocuğun yazdığı bir şiire benziyordu. Seni bulanığım ,
BİR GÜN

seni düşünüyorum. D er rv Em. Em 1e Dta; ne düşünüyordu o c


Bir saat önce çok acil ve dokunaklı görünen her şev, şimdi aş
derecede duygusal beceriksizce ve ver yer basbayağı d ü/n
ca görünüyordu; duvarda peygamber böceği yoktu, mektuj
ya/dığı gibi derleme kaseti dinlemiyordu, kaseti C oa'da kay!
mişti. Açıkçası mektup her şeyi değiştirebilirdi ve her şey şir
dikinden daha iyi olmaz mıydı? Dövmesine gülüp açıklamal
girişecek olan Emma'run Hindistan'da o n u n b olmasını isteı
miydi gerçekten? Onu havaalanında öpecek miydi? Avııı yat
paylaşacaklar mıydı? Onu görmeyi gerçekten o kadar çok is
m iş miydi?

Evet, karar verdi istemişti. Çünkü bütün ahmaklığına bu


yazdıklannda içten bir yakınlık, yakınlıktan daha fazlası vardı ve]
mektubu o gece kesinlikle postalamalıvdı. Emma .ışın tepki gc
terecvk olursa, sarhoş olduğunu söyleme şansı vardı. En azı
bu kadan doğruydu. Daha fazla tereddüt etmeden mektubu
zarfa koydu ve Houurds End kitabının içine, Emma'nın el yi
sıyla yazdığı notun arkasına yerleştirdi. Sonra yeni Hollar
arkadaşlarıyla buluşm ak için bara gitti.

Dexter, o akşam saat dokuzdan az sonra, ellerinde solmaya b


lamış kına, cebinde bir şişe antidepresan ve belinde kötü yaj
nuş bir VVoody Woodpovker dövmesi olan, Amsterdamlı stajvl
eczan Renee van Houten'la birlikte bardan ayrıldı. Kapıda
kezlediğiııde kuşun kendisine pis pis sıntarak baktığını gor
liyordu.

Dexter ve yeni arkadaşı aceleyle banlan ayrılmaya çalışır


ken, kazayla yirmi üç yaşmdaki Kölnlü kimya nüilıendisliği
rencisi Heidi Schindler'a çarptılar. Heidi, D exter'a Almanca ö

70
DA V II) NICHOLLS

d u y m a y acak la kadar alçak sesle küfretti. 1 Ieidi, kalabalık bar­


da f c jo ş ilerledi, koca çantasını om/undan indirip çökecek
bir yer bulm ak için etrafına bakındı. H eidi'nin üst üste binm iş
daireler gibi yuvarlak hatlan vardı; bunn içindeki sıcak ve nemli
havadan buğulanan yuvarlak gözlükleri, bu yuvarlaklığını daha
|da abartıyordu. Diocalm 'la şişmiş, huysuz ve arkadaşlan onu
beklemeden gittikJen için öfkeliydi. Külüstür bir kanepeye çök­
tü Buzulu gözlüklerini çıkanp tişörtünün kenarıyla sildi, kane­
pese yerleşti ve sert bir şeyin kalçasına battığını hissetti. Sessizce
bir kere d aha küfretti.

Yırtık yastıkların arasına bir kitap sıkışmıştı, Ib u v rd » Emi,


arasında da bir mektup vardı. Mektup başkasına yazılmış olsa
da, uçak postası mektup zarfının kımuza-bey az çerçevesi otoma-
tikman heyecanlandırmıştı onu. Mektubu çıkardı, sonuna kadar
okudu, sonra yeniden okudu. Heidi'nin İngilizcesi pek kuvvet­
li değildi, bilmediği kelimeler de vardı am a bunun, önemi olan
bir mektup, bir gün kendisinin de almak isteyeceği türden bir
mektup olduğunu anlamasına yetti. Tam olarak bir aşk mektu­
bu değildi ama buna çok yalandı. Mektubu okuyarak şu "E m "i
k afasınd a canlandırdı; tekrar okudu, zam an zaman öfkelendi
ama memnun da oldu ve F.m'in harekete geçip, korkunç evin­
den ve işinden ayrılmasını ve lıayatını değiştirmesini hayal etti.
Heidi, kuşkusuz, kendisine benzemeyen Em m a Morley'nin Tac
W “har<U* yakışıklı, sarışın bir adamın gelmesini beklediğini ha­
yal etti, öpüştıiklennı hayal etti ve kendini biraz dalıa mutlu his-
W ıney»* başladı. Ne olursa olsun, bu mektubun Emma M orkVye
ulaşması gerektiğine karar verdi.

: Ama zarfta adres yoktu, ne de dönüş için "D exter'm " adresi
Bir ip u aı bulabilmek için savlatan taradı, belki Emma'nm
lokantanın adı... am a işe yarar bir şey bulamadı. Yolun
BİR GÜN

karşısındaki pansiyonun resepsiyonuna sormaya karar v e rd i


N e d e olsa yapabileceği en iyi şey buydu.

Heidi Schindk»r, şimdi Heidi Klauss, Otuz bir y a ş r


Frankfurt'un bir banliyösünde kocası ve dört çocuğuyla birli
yaşıyor ve oldukça mutlu sayılır; yirmi üç yaşındayken umd
ğundan çok daha muthı olduğu kesin. Haumrds End'in ka
kapaklı kopyası hâlâ, okunm am ış ve unutulmuş olarak, içi
ki mektupla birlikte küçük yatak odasındaki kitaplıkta du
Kitabın ilk sayfasında küçük, özenli el yazısıyla yazılmış bir not
var:

Sevgili Dexter'a. M üthiş seyahatin için m üthiş bir rom an. İyi
yahatler tv dövtnesız sağ salim dönüşler... İyi ol ya da olabildiğin b
iy i ol. Ijııtct olsu n , sen i özleyeceğim

S abilerim le, iyi arkadaşın Emma M arley, Clapton, Londra, ,


san 1990
BÖLÜM DÖRT

F ırsatlar

İS Tem m uz 1991. Pazartesi

Camdı ;ı Tmını iv Prvnruse T qvsı

: EN DİKKAT! Burayla ilgilenmenizi rica edebilir miyim?


Herkesin ilgilenmesini? Konuşmayı kesin, konuşmayı kesin, ko-
ayı kesin lütfı*n. Lütfen? Teşekkürler. Şim di bugünün me­
nusunu incelemek istiyorum, eğer yapabilirsem, önce şu 'spe­
siyal denenlerden Kışlayalım. Sut mısırlı K ılık çorbası ve hindi
e t li bu rrito v ar."

E "H indi mi? Temmu/da m ı?" dedi Kırda durup bira şişeleri­
nin boynuna takmak için limon dilimleyen lan VMıitehead.

! "Buguıı pazartesi," diyerek devam etti Scott. "N azik ve ses­


siz olalım, buranın pırıl pırıl olmasını istiyorum . İş bölümünü
yaptım, lan, sen tu valetlerd esin."

Diğer elemanlar güldiıkr. "Neden tuvaletler her zaman Kın.»


y o r’ ' d iye inledi lan.

"Ç ünkü çok güzel tem izliyorsun," dedi en iyi arkadaşı


r mîTU' Morlev ve lan kolunu onun çökük om zuna atmak için bir
hr^ l yakaladı.

• 73 •
BİR GÜN

"V e siz ikiniz, işiniz bitince, Emma, sen ofisime gelebilir


sin, lü tfen?" dedi Scott.

Diğer elemanlar kıs kıs güldüler, Emma kendini Ian'd


kurtardı, barmen Rashid barın arkasındaki yağlı teybin düj
sine bastı, b ı C tuam clıa, hamam böceği, artık eğlenceli olmay
şaka, sonsuza kadar tekrarlandı.

"D oğrudan konuya gireceğim. Otur."

Scott bir sigara yaktı, Emma. karmakarışık kocaman m


nın karşısındaki bar taburesine tırmandı. Votka, tekila ve si
ralarla dolu kutulardan bir duvar, kül tablası ve hayal kınkl
kokan bu küçük ve karanlık odaya temmuz güneşinin gi
engelliyordu.

Scott ayağını m asasına vurdu. "M esele şu, ben ayrılı


ru m ."

"Ö yle mir


"M erkezden, Ealing'deki Sczor'ın Salonu'nun başına geç
mi istediler."

" S em 'm Salonu n e d ir r

"İtalyan mutfağı yemekleri yapan yeni, büyük bir zincir."

"A dı Sezar’m S ilon u m u?"

"E v et."

"N eden M ussnlini'nin d e ğ iir

"M eksikalIlara yaptıklannı İtalyanlara da yapacaklar."

"N e, içine edecekler y a n i r

Scott gücenmiş gibi baktı. "Konuşm am a fırsat verecek


sin, Em m a?"
DAV II) NICHOLLS

I " ö n ı r dilerim. Scott, g e re k te n . Tebrikler, çok «yi. gerçek­


l i " Sustu, çünkü arkasından ne geleceğini anlamıştı.

1 BKonu ." Parmaklarını birbirine kenetledi ve masasının


K a i n d e eğildi; iş adamlanrun böyle yaptığını görmüştü televiz-
yonda ve gücün baş döndürücü hücumunu hissetti bir parça.

f R en d e n , benim yerime müdür olarak binni tavsiye etmemi


istediler, seninle konuşmak istediğim konu bu. Hiçbir yere git­
meyecek birini istiyorum. Doğru düzgün bir not bile bırakmadan
Hindistan'a gitmeyecek ya da daha heyecanlı bir iş için ayrılmaya­
cak, güvenilir birini. Birkaç yıl buraya idare edeceğine güvenebile­
ceğimi kendini adayacak... Em ma, s e n .. sen .ığlıyor m usun?"

Emma. iki eliyle gözlerini sakladı. "Ü zgünüm , Scott, beni


kötü bir anım da yakaladın, hepsi bu ."

Scott somurttu, merhametle tiksinme arasında gidip geldi.


"A L ." M avi renkli kâğıt havlulardan bir top çıkardı paketlerin
birinden "Toparla kendini..." kâğıt topunu masanın üzerinden
yuvarladı. "Benim söylediğim bir şey yüzünden mi?"

' " H a y ı r , hayır, hayır, kişisel bir şey, arada bir böyle fokurdar.
Ne k a d a r utanç verici." Mavi kâğıtların iki tomarını gözlerine
basardı. "Ö zür dilerim, özür dilerim, sen devam et."

"B ö y le gözyaşlarına boğulunca, nerede kaldığım ı unut­


tum

\ "Sanının bana hayatımın hiçbir yere gitm ediğini söylüyor­


dun. dedi ve aynı anda hem gülm eye hem ağlamaya başladı.
Üçüncü bir kâğıt tornan alıp ağzına kapattı.

i; Scott, omuzlarının sarsılması durana kadar bekledi "Evet,


bu işle ilgilenir m isin?"

B lin u mu demek istiyorsun ." Elini yirm i litrelik Thonsand


Ulanıl sos fıçısının üzerine koydu, "... bunların hepsi bir gün
Kinde benim o labilir m i?"
B İR G Ü N

"Em m a, işi istem iyorsan, söylem en yeter, am a ben bu


dört yıld ır yap ıyo ru m ..."

"V e gerçekten çok iyi yapıyordun, Scott..."

"Parası uygun, artık tuvalet tem izlem en de gere


c e k ..."

"V e bu teklife çok mem nun oldum ."

"O zaman çeşm eler neden akıyor?"

"Sadece biraz... bunalım dayım , hepsi bu ."

"Bunalımda m ı?" Scott bu sözü ilk kez duym uş gibi sur


buruşturdu.

"Bilirsin işte. Keyfim kaçık biraz."

"Evet, görüyorum ." Scott, babacan bir tavırla kolunu c


omzuna sarmaya niyetlendi »ima bu, on galonluk mayonez. I
na tırmanmak demekti; bu yüzden masanın üzerinde biraz
eğildi sadece. "B u ... erkek m eselesi m i?"

Emma sonunda güldü. "İlgisi yok, bir şey yok; sadece


çok kotu bir halde yakaladın, hepsi bu " Başını kuvvetlice ~
dı. "Bak, hepsi geçti, yağm ur gibi. Unut gitsin."

"Peki, ne düşünüyorsun? M üdür olmak konusunda..." |

"Biraz düşünebilir m iyim? Sana vann cevap veririm ?" j

Scott şefkatle gülüm seyerek Kışını salladı. "G it öy Ivysd


raz dinlen..." Bir kolunu kapıya doğru uzattı. "G it kendine fcJ
nachos al."

O v.

Boş personel odasında mısır cipsi ve üzerinde buharı tüten f


nirle dolu tabağa hakkından gelm esi gereken bir düşman £
baktı Emma. Birden ayağa kalkıp lan ın dolabına gitti, -a
D AVID NICHOLLS

§ehir Saç»
^ H k gpç s a a ( k > r r kadar çalışmaktan mtl^ıın. avnı zamanda
to m b u ld u , S k k a ç aydır eteklerini kalasından geçuvrek giyiyor

llu . K ü t ü n o k ız a n n ış , tekrar tekrar kızartılan fasulyelere lanet


etti * n f k o kız," diye duşundu, "aptal ş i ş k o k ı z " tamlaması,
hayatının ü ç t e biri geçti" v e " h i ç b i r ş e y i n a n l a m ı v o k 'la b ir l ik t e
kafasında d o l a ş a n sloganlardan b i r i y d i .

Emma yirmilerinin ortasında, ilkinden daha Ivncıl ve daha


feci ikinci bir ergenlik d ö n e m i y a ş ı y o r d u . A n n e s i , en t it r p k , ılgı
d o lu sesini kullanarak. " N e d e n e v e g e l i n i y o r s u n , t a t lı m ? " d e­
m işti g e ç e n gece telefonda. " ( K l a n h â lâ d u r u y o r . D e b c n h a m s ’ ta
ı •d e v a r " Ve ilk kez E m m a 'n ı n a k l ı n ı ç e l e r g i b i o lm u ş t u .

B ir z a m a n la r l . o n d r a v : f e t h c d e b ılıY i- ğ im d ü şü n m ü ştü I de-

biyat t o jr f a n t ıla ’ i s iy a s ı s o r u m l u l u k l a r . d e l i d o l u p a r t ile r , T h a m e s


N â h n 'n ın kıyısında a c ı- t .ıt lı a ş k l a r h a y a l e t m iş t i. B i r m ü z i k g u r u ­
bu kurman, kısa f i l m l e r ç e k m e y i. r o m a n l a r y a z m a y ı k u r m u ş t u
kafasında; a m a yazdığı ik i s a t ır , ı k ı y ı l d a b i r d e ğ i ş i k l i k g ö s t e r -
n te n u ş ve Poll Tax ' i s y a n ı n d a c o p v e m e s i r d e n d a h a ı v ı h ı r ş e y
K*lm e inişti başına.

hakkından g e lm iş t i ı v ı u n S a n k i »,o k k a la b a lık h ır p a r t ı-


gitmiş »;ihı g e ld i ğ i n i k i m s e f .ır k e t m e m iş t i, a v n l i ş i n ı d a k im s e

4»e» hükunu-tmm «.ık.m lıgı " k e lle v e r g » T . Bu v e r g iy e v e on sc-


ik l tiım m ıtuM u ı k «y il .ılt ııu d ln ım d sı g irişim in e k a ıy ı In g iltere
— | H g O t l c T i.- :. i m i la v i .ıiık l< - ıie y W m k r h « tl« ıtıİjr (t, N ı
BlRGCN

cılıkta kariyer vapnıa fikri havada süzülüp gidiyordu A rk


Stephanie Sluvv, mezuniyetten sonra bir işe girmiş ve bu iş ç
epey değiştirmişti. Stephanio Shavv, artık fıçı bira ve sade k
ve içmiyordu. Bugünlerde beyaz şarap içiyor, Jigsavv'dan ha'
hanım ak takım elbiseler giyiyor, yemek partık*rinde cips ik
ediyordu. Stephanie'nin tavsiyesiyle Emma yavmevlerine, e
tek*re, kitapçılara mektuplar yazmış, ama bir sonuç çıkma
Ekonomik durgunluk vardı ve insanlar işlerine sımsıkı sanl
lardı. Eğitime sığınmayı düşünmüştü, am a hüküm et tiğ
burslarını kaldırmıştı ve eğitim masraflannı karşılamasının i
kânı yoktu. Uluslararası Al Ö rgıitü'nde gönüllülük işi ola'
di gerçi, ama kira ve yol bütün parasını, lo c o Calieııte'yse t
zamanını ve enerjisini tüketmişti. Körlere kitap okum ak gibi
fantezisi vardı, ama sadece filmlerde gördüğü bu ış, gerçek bir
sayılır mıydı? Enerjisini topladığında bunu araştıracaktı. Şi
m asada otu ru p öğle yem eğine bakacaktı.

Peynir, plastik gibi katılaşmıştı; ani bir tiksintiyle önü


yemeği itti Emma, çantasına uzandı, kapağına tıkıvız bir dol
kalem iliştirilmiş olan, yeni siyah deri kaplı pahalı not defa,
çıkardı. Kirli beyaz yeni bir sayfa açtı, süratle yazm aya başladı.

K a stsa

Bunu yır/ mu naıJıostu.

Kendi hayatının çöplüğü gibi, üzerinden bıılıar tüten alacalı (


lük

H ayalındaki

H er şeyin

Yanlış olduğunu itsetleynı


DAV1P KICHOLLS

jişim umuttu'' d ip bir sesg eld i sokaktan.

U Kentısh T avrı Hamtda

uılat ırar

Aırıa burada. bu dum anlı taıvn arasında

ftd to r

Mar.
Peynir, aynı hayat gibi

Sert ve

Soğuk

Plastik g ih

Vebu yüksekteki adada kahkaha yok.

* Emnı .1 yazmayı kesti, sonra hakışlannı kaçırıp, sanki birine


B fe n m a k için bir şans veriyormuş gibi tavana baktı. Sonra, ya­
zılı olanlann panltası karşısında şaşırma umuduyla kâğıda baktı
yeniden

Ü rjv rJı ve uzun uzun inledi, sonra güldü, sonra kafasını


sallayarak sistemli bir şekilde her satınn üzerim çizdi; her soz-
cük silinene dek üzerlerine çarpılar koydu. A z sonra kâğıt m ü­
rekkebi emmişti. M ürekkep lekelerinin sızdığı sayfanın arkasını
Çevirdi ve y azılanlara baktı.

GrAv,'kten kvnuşuyoruz, tahm inlerde bulunuyoruz

O konuşurken ona bakıyorum


BİR GÜN

“Y akışıklı," aptalca bir M im e

Diye düşünüyorum w
'Hu o olabilir m i? " diyorum ,

"O tarifi zor şey ? "

D ışarıda karatavuklar ötüşüyorlar

Vegüneş perdeleri ışıtıyor...

Sanki bir yara bandının altına bakm ış gibi ürperdi bir


daha ve not defterini kapattı. Güzel Tannnv “tarifi zor şey". D
nüm noktasına ulaşmıştı. Bir dununun, hakkında şiir va/al
iyik*ştirik'bik-cvğine farınmıyordu ırtık Not defterini kaldım
dünkü SuıuLıy M irror gazetesine u/aııdı ve ııncho* yem eye bj
d ı tarifi zor ııadn» ve bir kez daha çok kt*ü bir yiyeceğin nasıl
rah atlatın olabild iğin e şaşırdı.

lan girişte duruyordu. "O herif yine burada."

"H ang i herif?"

"Arkadaşın, yakışıklı olan. Yanında bir kız getirm iş." Ve]


F.mma laıı'ın hangi heriften m >z ettiğini anlamıştı hemen.

Yuvarlak mutfak penceresinin yağlı cam ına burnunu yaj


tırarak onlara baktı; ortadaki masalardan birine çökmüşler, ^
terişli içkilerini yudum layıp menüye kahkahalarla gülüyor
Kız, ince uzun, soluk tenli, siyah göz makyajlı ve simsiyah
dı; saçları pahalı bir kuaföre asimetrik olarak kestirilmişti; ıu
bacaklarında siyah tozluklar ve yüksek boyunlu botlar vat
İkisi d e birazcık sarhoştu, izlendiğini bik*n insan Lirin havalı ^
um ursam az tavırlanyla hareket ediyorlardı: Pop-kİibi davı
şı... F.mma, salonun orta>tna doğru uzun adımlarla y ürü yü p.s

80
DAVI D NICHOI.LS

^ K g a n lu u ş günün h/rrifosi/yl.ı ikisini de sopalamanın n r kadar


m em nuniyet verici olacakını düşündü.

koca el omuzlarını kavradı. kın. ı,vne-Nİnı F-imna'nın kafa­


sına yasladı. “Kız kim ?"

I "H iç Fikrim yok." Emma cam ın üzerinden burnunun izini


sildi. “Tak ip ed em iy o ru m ."

"O zaman yeni birisi."

f E te d e r 'ın dikkat süresi çok kısadır. Bebek gibi Ya da m ay­


mun. Ö nünde parlak bir şeyler oynatm an yeter." Bu kız. da öyle
olmalı, d ive d üşü ndü: Parlak b ir şey.

"Şu söylenenin doğruluğuna inanıyor m usun? Kı/lann piç­


lerden hoşlandığı kon u sund a sö y len en lere."

"D exter piç değil. O bir ahm ak."

"K ızlar ahm aklardan mı hoşlanır öyleyse*?"

Dextcr, şimdi kokteylinin şemsiyesini kulağının arkasına


pmış, kız da bu yaratıcılık karşısında kahkahalara boğul­
m uştu

I "Kesinlikle öyle görünüyor," dedi Emma. Tayland'dan d ö ­


nüşünde onu çıkış kapısında bronz teni ve kazınmış kafasıyla
eğilip b ü k ü l ü r k e n görür görmez aralarında bir ilişki olma şansı­
nın olmayacağını anlamıştı. Dexter\ı çok şey, kendi si neyse çok
az şey olmuştu. Yine ile, son dokuz, ay içinde karşılaştığı üçün­
cü kız arkadaşıydı bu, sevgilisi ya da her neyse. Dexter, ağzıyla
tombul bir kumru yakalamış olan bir köpeği gösterir gibi takdim
«diyordu onlan. Bir şeyden, hastalıklı biçim de bir tür intikam
alma mıydı bu? O ndan daha iyi diploma derecesi olduğu için
ttü? Birbirlerinin içine düşmüş, burada, m asa dokuzda oturarak
pm ırta’ya ne yaptığını bilm iyor m uydu?

İ "O raya gider misin, lan7 Senin bölüm ün."

• 81 •
BİR G Ü N

"A m a, o seni istedi."

İçini çekti, ellerini önlüğüne temizledi, u tan an ı azalt


için başındaki beyzbol şapkasını çıkardı ve kapıyı iterek açtı.

"Evet, spesiyalleri mi öğrenmek istiyorsun ya da ne?"

Dexter, kendini kızan uzun bacaklarından çözerek çal


ayağa kalktı ve kolunu kadim dostuna doladı. "M ey, nasıl*
F.m? Büyük kucaklaşma!" TV endüstrisinde çalışmaya b
ğından ben bir kucaklaşma ya da "Büyük Kucaklaşm a" çıl|
ğı geliştirmişti. Televizyon sunuculuğu işi huyunu değiştiı
şimdi ona eski bir arkadaşı gibi değil de, daha çok "sıradaki ço
özel k on u k " gibi davranıyordu.

"Emma. bu..." Elini kızın çıplak, kemikli om uzlarına yeı


tirdi. "Bu Naomi, Nomcy diye telaffuz ediliyor."

"Selim , N om ev," diyerek gülümsedi Emma. Naomi


dişlerinin arasına sıkıştırdığı pipetle içkisini yudumlarken,
lü m seyerek karşılık verdi.

"H ey, hadi gel margarita içmek için bize katıl!" Sarhoş
duygusal bir tavırla E m m a'n ın elini çekiştirdi.

"O lm az, Dev, çalışıyorum ."

"H adi ama, beş dakika Sana içki ısmarlam ak istiyor


Evet, içki."

lan, not defteriyle yaklaşarak onlara katildi. "Y iyecek bir


şeyler getireyim m i?" dedi keyifle.

Kız burun kıvırdı. "Sanm ıyorum ."

"D exter, lan ’la tanışm ıştınız, değil m i?" dedi Em m a çabu­
cak.

"Yo, hayır, tanışmadım," dedi Devler.

"Evet, defalarca." dedi lan ve bir an. öylece durduklan sıra-


D A V I!) NİCHOLLS

L fcgpşonel ve müşteriler arasında bir sessizlik oklu.

P ^ ö v lev se, lan, iki, hayır, uy tane 'Alamo yu ! latırla' m jrgari-


l g ^ irir misin? İki mi. üç mü? Em. bize katılıyor musun?"

"Dexter. söyledim sana. Çalışıyorum."

"Peki, bıı durumda ne olacak, biliyor musun? Gideceğiz. 5a*


dcce hesap lü tfen..."

lan çekildi. Devler, Emma'ya başıyla işaret etti ve alçak bir


"H ey, baksana sana verm em in bir yolu var mı. anlasa-

> "N e ? "

"İçkilerin parasını sana vermemin...."

Emma boş boş baktı. "A nlam adım ?"

j "D em ek istediğim, sona bahşiş vermemin bir yolu var m ı?"

i "Bana bahşiş mi?'

"K esinlikle. Bahşiş."

E "Neden?"
İ "N edeni yok, Em ," dedi Dev. "Sadece sana bahşiş vermek
M y n ru ra gerçekten." Ve Emma ruhunun b ir parçasının daha
kopup gittiğini hissetti.

Dörter, Primrose Tepesi'nde, gömleğinin düğm eleri açık, elleri


U l , s mın altında, yanında ısınmakta olan yarını şişe beyaz şa-
rdP< Öğleden sonra güneşinde uyuyordu. Tepenin sıcaktan kav-
p d m u ş sap çîrnerüen, çoğu ofisinden çıkıp doğrudan buraya
İŞ. birbirieriyle konuşup şakalaşan genç profesyonellerle
fdu ve Devter bunların hepsinin ortasında uzanmış televiz­
yonu düşlüyordu.

83
BİR GÜN

Profesyonel fotoğrafçı olm a düşüncesi çok fazla mü«-


etmeden terk edilmişti. Saygın bir amatör olduğunu biliyJ
muhtemelen hep de öyle olacaktı, ama bir Cartier-Bı
Capa ya da bir Brandt gibi istisna olmak em ek lurc-aı
çevrilmeyi ve mücadele etmeyi gerektiriyordu; oysa m '; J
etmenin ona uyacağından emin değildi. Diğer yanda tdevfJ
onu hemen şimdi istiyordu. Bunu neden daha önci* düçf3
mişti? Büyürken, evde her /aman bir televizyon olmuştu,
onu seyretm ek bir tiır erdem sizlikti sanki. Şim di son d<j
ayda, birdenbire hayatına egemen hale gelmişti. Artık bir:
nüşüm geçirmişti ve sonunda ait olduğu yeri bulm uş o!d
hissediyordu.

Ve hayır, televizyonda fotoğrafçılığın sanatsal ışıltısı yal


savaş bölgesinde haber yapmanın saygınlığı yoktu; ama
vizyon önemliydi, televizyon gelecekti. İş başındaki deım
en kısa yoldan insanların hayatlarına dokunuyor, fikirleri ^
lendiriyor, kışkırtıyor, eğlendiriyor, kimsenin okumadığı İCK
lardan, kimsenin görmek istemediği oyunlardan daha fazbi
çekiyordu. Emma Muhafazakârlann nesini sevdiğini söy
lirdi (prensiplerden ziyade tarzlarıyla ilgili nedenler yii
de olsa, Dexter da onlann meraklısı değildi) am a gonınen o
medyayı allak bullak etmişlerdi. Yakın zamana kadar, yay
işi sıkıcı, saygın ve ağır bir iş olarak görülürdü; çok fazla|
rumsallaşmış, gri ve bürokratik; sakallı müebbetlikler, iyi *j
ama başansız tipler, çay tepsisi iten yaşlı nazik adamlarla
bir iş; devlet memurluğunun bir nevi gösteri kolu gibi. Ote
da, Redlight Yapımcılık, veni, genç, üretim araçlannı Reıch I
lı.s.1 dinozorların elinden almaya çalıcın özel sektöre ait b a ^
şirketlerin bir parçasıydı. Medyada para vardı; bu, gelişnul
gisayar sistemlen ve tıka basa dolu buzdolaplanyla donatıl
rengârenk açık ofislerinden anlaşılıyordu.
DAV1D NICHOLLS

^■•dünyada yûksı-Iıs.! M I H M İ >;ıl>ı o l m u ş t u I Im d ıs ta r 'd a

p arlak alag arson ..ıs lı ııu ısik go/Jnklu kadın

gnce ayakçı. sonra a r a ş t ı r m a c ı o l a r a k g ö r e v l e n d i r m ı ş ; şin ı-


onu
kan^k canlı nuı/ik ve st.md-up gosterılerıvie birlikte
-günümü/de gençhğ' g ö k t e n etkileyen" konularda (uyuntu
K L ^ müzik poli.sin acımasızlığı) h ald iler veren UIMII
.h L f t a sonu m aga/jn pn>gramında Vapını.ı Asistanlığı ışını
Dexter, bu arada çirkin binaları değişik ağlardan ba-
bkgoAi mercekle çekerek ba/ı hareketli kısa filmler yaptı. Daha
f c * e a kameranın önüne geçip konuştuğu bölümler de oldu. Yük
M'lıvordu. uçuyordu ve anne babasını gururlandıracak her turlu
imkânı varm ış g ib i g örü nü yord u .

'Televizyonda çalışıyorum ," demek bile ona haz veriyor­


du Elinde video kasetleriyle dolu bir /artla stüdyoya giderken
Benvick Caddesi'ııde kendisini seven insanlara selam vermek
hoşuna gidiyordu. Suşi tabaklanın ve tekne partilerini, su so­
ğutucusundan su içmeyi, kurye çağırmayı ve, "Yayına altı sani­
ye. .." gibi şeyler söylem eyi seviyordu.

iÇten içe, en fiyakalı endustnlerdnı biri olmasından ve genç­


liğe değer vermesinden kışlanıyordu, Televizyonun bu venı
dünyasında bir konferans odasına gınp de beyin fırtınası yapan
bir grup bulma şansı yoktu Belli bir yaşa erişen televiz-
ne olmuştu ’ W reve gitmişlerdi1 Umurunda değildi,
^ aomı gibi sert, hırslı, bııvıik şehre ait genç kadınların ağırlıkta
Uyardı Kendinden kuşku duyduğu ender /aman
^ H k * c k a eksi; ııin kendisini hayatta geri bırakabileceğin-
/ M r 0dİy ° rt,u. ‘Hn‘1 b u r . ı d a g ü v e n , e n e rç ı v e hatta b e lirli
önemli o l d u ğ u bir iş \ .ır d ı. h ı ı t u n b u n i t e l ik l e r
İÇİndevdr l-v ef, .ıkıllı g ib i akıllı

P o litik , açıkgözlü v e hırslı.


BİR GÜN

Belsize Park yakınındaki yeni dairesini seviyordu,


şey koyu renkli ahşap ve metal karışımıydı; bu Aziz Swi
Günü'nde, önünde uzanm ış engin ve puslu I ond ra'yı da
viyordu ve bu heyecanını Em m a'yla paylaşm ak ona yeni i
kânlar, yeni deneyimler, yeni sosyal çevreler sunmak istiyc
onun hayati da kendisininkine benzesin istiyordu. Kim bilir,
ki N aom i'yle Em m a arkad aş bile olabilirlerdi.

Uykunun eşiğinde bu düşüncelerle avunurken, yüzüne v


ran bir gölgey le uyandı. Tek gözünü açıp kısarak yukan baktı.

“Merhaba, g ü zellik"

Emma kalçasına sert bir tekme attı.

"A h !"

"Bunu bir daha asla ve asla yapma!'

"Neyi yapm ayayım ?"

"N e olduğunu biliyorsun! Sanki lıayvanat bahçesind


şim de, gülerek elindeki çubukla beni dürtüp gulüy..."

"Ben sana gülmüyordum!"

"G ördüm seni, sevgilinle üst üste oturmuş, kıkır kıkır g*1
y ordu nuz..."

"O benim sevgilim değil ve menüye gülüyorduk..."

"Çalıştığım yere güldünüz."

"öyle mi?"
"Evet, çünkü ben orada çalışıyorum Benim suratıma g

d ün!"

"Em , asla ve asla..."

"Ö yle anlaşılıyor am a."

"Tam am , özür d ile rim ."'

•86 •
DAVI D KICHOLLS

K - Bacaklarını alana toplayıp D evtcr'ın yanına oturdu.


•sırrtdi gömleğini kapat ve şarap şişesini bana ver."
■ " V e gerçekten sevgilim değil o " Ciomleğının alttan uy dıiğ-
^ p-ini flikleyen k. Fmma'nın oltaya gelmesini bekledi. Beklediği
ö lm e m e» yeniden kışkırtmaya çalıştı. "A rada bir yatıyoruz sa­

dece, hepsi bu.


Artık bir ilişki imkânı solmuş olduğundan F.mma kendisini
Dexteı'm umursamazlığına karşı duyarsızlaştırmaya çalışıyordu
ve bugünlerde böyle bir söz ona acı verm iyordu; sanki başının
arkasına bir tenis topu çarpmıştı sadece, o kadar. "İkiniz için de
çok hoştur, em inim " Şarabı plastik bir bardağa boşalttı. "Peki,
sevgilin değilse, ona ne dem eliyim ?"

"Bilm em 'Â şığım ' olabilir m i?"

"B u duygusal ilgi anlamına gelmiyor m u?"

^ ^ W F e tih 'e ne d ersin7” dıve arıttı Fetih' diyebilir m iyim ?"

I
"Ya da 'kurban'. 'K urban'ı sevdim ." Em m a birden sırtüstü
yatıp, parmaklarını beceriksizce pantolonunun cepliTİne soktu.
"Ş u n u g e ri alabilirsin." IXizgünce kıtlanm ış on paundluk bank­
notu D exter'ın g öğ sü n e doğru fırlattı.

"Asla olm az "

. " P e k â lâ olur."
"B u sen in !”

^ K b c te r, beni dinle. Arkadaşlarına bahşiş vermezsin "

K ® ahşiş değil ki bu. hediye "

E N a k it para İnd iye değildir. İtenim için bir şey alm ak ister­
i n buna mem nun olurum , ama nakit paraya değil Bu utanç
Verici."

M j W er *9™ Çvkti, parayı tekrar cebine tıkıştırdı "Ö A ir dıle-


r,rn-T ek rar."
BİR GÜN

"G üzel," dedi ve yanın*» ıı/andı. "H adi bakalım. Bana


şeyi anlat."

Dexter sırıtarak dirseğinin üzerinde doğruldu. "Hafta


nunda gala g ecesin d eyd ik ..."

G ala gecesi, diye düşündü Emma. Gala gecelerine giden


olm uştu.

"... Onu, ortalıkta dolaşırken gördüm ve, 'M erhaba, tai


hoş geldin/ demek için yanına gittim, gayet resmi bir tavırla
mi uzattım, gülümsedi, göz kırptı, elini başımın arkasına kc
beni kendine doğru çekti ve..." Sesini alçaltarak devam etti,
beni öptü, tam am m ı?"

"Seni öptü, tam am m ı?" dedi Emma, başka biı tenis te


yem işti kafasına.

"... V e diliyle ağzım ın içine bir şey bıraktı. 'Bu neydi?' t


dim , sad ece göz kırptı ve, 'A nlarsın/ d ed i."

Bir sessizlik oldu. "Fıstık m ıydı?"

"H ay ır..."

"K üçü k kavrulm uş fıstık..."

"H ayır, bir hapti..."

"N asıl, tic-tac gibi bir şey mi? N efesin kötü kokuyor d

m i?"

"Benim nefesim kötü..."

"Bu hikâyeyi daha önce anlatmamış miydin?"

"H ayır, o başka bir kızdı."

Tenis toplan artık hızla ve çok kuvvetli geliyorlardı; ıır


na kocaman bir knket topu da kanşmıştı. Emma uzandı ve
katinı gökyüzüne verdi. "K adınlann ağzından hap almaya

•8 8 •
D A V ID N IC H O LLS

n yermelisin, D ex, hiç sağlıklı değil. Ü stelik tehlikeli. Bir gün


bır s iy a n ü r kapsülü olabilir."

0 * x te r güldü. "Sonra ne olduğunu duym ak istiyor mu-

plin?"
Bm m a parmağını penesini* koydu. "İstiyor muyum? Hayır,
sanm ıyorum . H ayır, istem iyoru m ."

Am a her h alü karda anlattı D evler; kulüplerin karanlık


arka odalan, geç saatte yapılan telefon görüşm eleri, şafak vak­
ti taksiyle gezilen şehir, sonsuz "yiyebildiğin kadar y e" büfele­
ri hakkında bildik hikâyeler... D exter'm seks hayatı buydu ve
Emma dinlememek, sadece ağzını seyretmek için büyük bir çaba
harcadı. Hatırladığı kadarıyla lıoş bir ağızdı bu ve eğer Naomi
gibi korkusuz, cesur ve asimetrik saçlara sah ip olabilseydi he­
men uzanıp öpebilirdi onu ve o anda bu gü ne kadar hiç kimseyi
öpmediğini fark etti; asla bir öpüşmeyi o başlatmamıştı, Elbette
öpülnv,-- ü; partilerde sarhoş gençler tarafından, aniden ve ol­
dukça sert bir şekilde. Üç hafta önce et dolabını paspaslarken lan
teşebbüs etmişti; o kadar şiddetle gelmişti ki, limma kendisi­
ne kafa atacağını sanmıştı. Hatta Devter da uzun yıllar önce bir
defasında öpmüştü. Şimdi öpücüğüne karşılık verm ek çok ınıı
g^rip olurdu? Şu anda bunu yaparsa ıx* olabilirdi? İnisiyatifi al,
go/luU ‘rini çıkar, hâlâ konuşurken kafasını tut ve öp onu, öp
onu...

"... Naomi sabahın üçünde telefon edip. Bir taksiye atla.


Hemen Şim di,' d ed i."

1 Emma tepedeki diğer insanlara bakm ak için başını yana


^ d L Akşum guneşı solmaya başlıyor, ıkı yüz kadar mutlu, çekici
B P Ç insan frizbi oynuyor, tek kullanımlık barbekülerini hazırlı­
yor* akş.wn için planlar yapıyorlardı. Kendini bu insanlardan, on-
İlginç kariyerlerinden, ( D çalarlarından, dağ bisikletlerin­
BİR GÜN

d en çok uzak hissediyordu. "N eden eve geliniyorsun, tatlım ?"


demişti annesi geçen gece telefonda. "O dan lıâlâ duruyor..."

I lâlâ hayatını anlatmakta olan Dexter'a dönüp baktı, so


onun omuzJanmn üzerinden, saldırgan bir şekilde öpüşen gı
bir çifte baktı.

"... Ü ç gün falan otel odasından çıkmadık."

"Ö zür dilerim, bir süne önce dinlemeyi bıraktım."

"D iyordum ki..."

"Sende ne bulduğunu düşünüyorsun?"

Dexter soruyu anlamamış gibi omuz silkti. "Benim kaı


olduğum u sö y lü y o r."

"Karm aşık. Büyük bir kutudaki..." Genç kadın oturup


taklanndaki otlan temizledi. "... İki parçalı yapboz gibisin sen.*j
Sonra pantolonunun paçasını bira/ yukan çekti. "Şu baca!
bak." Parmaklarının ırasında bir parça kıl tuttu. "Elli sekiz vi
şında bir dağ yürüyüşçüsünün bacaklın var bende. Gezj
B irliği'n in başkam g ibiyim ."

"Ağda yap öyleyse. Kıllı M ary."

"D exterî"

"H er neyse, muhteşem bacakların var." Uzanıp, bacaj


çim dikledi. "H arik asın ."

Emma dirseğine vurunca, tekrar yere devrildi. "Bana


M ary dediğine inanm ıyorum ." Arkasındaki çift hâlâ öpüşü}
du. "Şu ikisine bak, gözünü dikm e." Dexter om zunun üzerir
baktı "O nlan duyabiliyorum. Bu mesafeden, şapırtıları duya
liyorum . G özünü d ikm e d ed im !"

"N eden olmasın Burası halka açık bir yer."

"Böyle bir şey yapm ak için neden halka açık bir yere gi<
sin? Sanki b ir doğa belgeseli."
D A V Il) N IC H O LLS

-Belki aşk yaşıyorlar "

"A şk böyle bir sev mi \anı; ıslak dudaklar ve sıyrılmış göm ­

lekler’

"B a/ eıı bo\ lediı

"Adam kafasının tamamını kadının ağzına sokmaya «yılışı­


yor sanki. D ikkat etm ezse çenesi çık acak ."

"Yine de lıalindcn memnun."

"D exter!"

- "A m a öyle, ben sadece söylüyorum."

"Biliyor musun, l w ı insanlar şendeki bu sürekli rinsol bir­


leşme halinde olm a takıntısının bira/ çılgınca olduğunu düşün­
seler de, ba/ı insanlar da bunun biraz hüzünlü ve um utsuz bir
durum olduğunu d ü şü n ebilirler..."

"Tuhaf, kendimi hüzünlü ya da um utsuz hissetmiyorum."

{
I Kendim öyle hisseden Emma bir şey söylemedi. Dexter dir­
seğiyle dürttü. "N e yapm am ız gerektiğini biliyor m usun? Ben
ve sen?"

Sınttı. "Birlikte E alacağız."

g !E ? E nedir?" diyerek boş K ış baktı. "Ah, evet, sanırım bu­


dunla ilgili bir m akale okumuştum. Hayal gördüren kimvasal-
I.ırla başa çıkabileceğimi sanm ıyonım . Bir defasında Tipp-Ex'in
kapağım açık unutmuştum da, ayakkabılarım beni yemeye çalı-
Vyor sanmıştım Her halükarda, tertemiz, doğal bir demlenmeyi
»ercih ed erim ."

" t 1tang.ıs iıki an sıynlmana yardım ediyor."

yüzden ini durmadan herkesle kucaklaşıyorsun?"

«kiki eğlenirsin diye düşündüm sadece, hepsi hu."

• 91 •
»İR GÜN

"Benim keyfim yerinde. Ne kad.ır eğlendiğimi tahmin ed e­


m ezsin." Sırtüstü uzanıp gökyüzüne bakarken, D e c ts 'ın kendi­
sine baktığın ı h issed ebiliyord u .

"Peki, sen neler yapıyorsun?" dedi Dexter. "B ir haber? Bir


h arek et?"

"A h, beni bilirsin. Benim d uygu lan m yoktur. Robotum ben.


Ya da rahibe. R obot rah ibe."

"H ayır değilsin. Öyleym işsin gibi davranıyorsun, ama de­


ğ ilsin ."

"A h, um urum da değil. Neredeyse seviyorum bunu, yalnız


y a şla n arak ..."

"Y irm i b eş indesin Em ..."

"... M avi çoraplı6 kadına d önü şm eyi." Dc\ter, mavi çorap­


lı kadının ne olduğundan em in değildi, kafası çorap sözcüğü­
ne takılmıştı. Em m a konuşurken, onun mavi çorap giydiğini
getirdi gözünün önün e ve bunun ona yakışm adığını düşündü;
aslında çorap dediğin sıvalı olmalıydı ya da N aom i'nin bir kez
giydiği gibi kırm ızı... S ın u n d a "m av i ço rap " sözünün anlam ı­
nı kaçırm ış olabileceğine karar verdi. Bu türden erotik bir hayal
Dexter'ın zihinsel enerjisini sarm alam ışken, belki d e Em m a'nın
haklı olabileceğini, belki de olayların cinsel yönüne fazlaca kafa
yorduğunu düşündü. Devamlı şu dangalak bıllboardlar, dergi
kapaklan, kırmızı sutyen askılan gözünün önündeydi; yazın
daha da beter oluyordu dunım . Tabii ki kendini sürekli hapisha­
neden yeni çıkm ış gibi hissetmesi doğal değildi. D ikkatini topla.
Kime samimiyetle yaklaşsa, yaklaştığı kişi bir sinir buhranına gi­

6 Rluc*h»cking: K ökeni, 1 7 5 0 lı yıllard a. E li/ abrth M oni.tgu tarafın d an Lon d ra'd a


açıkın v r kâğıt oyunları verin*' edebi tartılm aların yer aldığı, sûslıı kıyafetle­
ri yerine, U lmI giysilerle gidilen bir m ekâna dayanan, d aha çok kadınlara yönelik
kullanılan, "b ilg ili”, "k ü ltü rlü ” gib i an lam lara gelen ifad e (Y ay N .)
DA V I I) N JC H O L L S

riyordu; arkada su savaşı yapmaya başlayan üç kı/a bakacağına


d ikkatim bu konu ya verm eliydi...

D dâuıtiııı tOfHa! D ikkatini topla. Düşüncelerini seks konusun­

d an o labild iğin ce hızla u/aklaştırm ava çalıştı.

"Ş u heriften ne h a b er?" dedi.

"H an g i h erif?"

"İş yerindeki, garson Bilgisayar Kulübü'ııun başkanına


b en zey en ."

"la n m ı? N e olm uş ona?"

"N ed en lan 'la çıkm ıyorsun?"

"K es sesini, Dexter. lan arkadaşım sadece. Şu şişeyi ver."

Em m a otunnuş, ısınıp şuruba dönm üş olan şarabı içerken


genç adam onu seyretti. Duygusal olmadığı halde D evteı'ın ses­
sizce oturup, Em m a M oricy'yi gülerken ya da bir hikâye anla­
tırken seyredebildiği zam anlar olurdu; onun, tanıdığı en harika
insan olduğunu iliklerin»' kadar hissederdi. Bazen bunu yüksek
sesle söylem eyi isterdi, sözünü kesip sadece söylem eyi.. Ama
bu o zam anlardan biri değildi, aksine Em m a'nın ne kadar yor­
gun. üzgıın ve soluk göründüğünü, yere baktığında çenesinin
altında bir gıdı o lu şm a y a başladığını düşündü. Bu çirkin göz­
lüklerin yerine neden lens takmıyordu? Artık üğrend değildi. Ve
kadife saç tokalan; bunlarla kendine iyilik etmiyordu. Emma'nın
gerçekten ihtiyacı olan şeyin, birinin şefkatle elinden tutup, için­
deki potansiyeli ortaya çıkarması olduğunu düşünüyordu Dex-
ter. Bir an Em m a'nın geçireceği inanılm az seri değişim leri hayal
etti. Evet, Em m a'ya gerçekten daha fa/la ilgi gösterm eliydi ve
etkisini hem en gösterm eyecek t»Ua da bunu yapacaktı.

Ama kısa vadede Emma'nın kendini daha iyi hissetmesi, mo­


ralini düzeltm esi özgüvenim kazanması için yapabileceği bir şey
B lR G Ü N

yok muydu? Aklına bir fikir geldi ve Emma'nın eline uzandı.

"Biliyorum , Em, kırk yaşm a geldiğinde hâlâ bekâr olu


sen in le ev len irim ."
G erçek bir tiksintiyle baktı ona Emma. "B u b ir teklif n
D exr

"Şim d i değil; ikimiz d e üm itsiz kaldığım ızda."

A n acı güldü. "V e seninle evlenm ek isteyeceğimi sana d


şiin d ü rten şey n ed ir7"

"N e de olsa bu çantada keklik sayılır."

Emma başını ağır ağır salladı. "K orkanın sıraya girm en |


rekecek. Et dolabını tem izlerken arkadaşım lan da tam ola
aynı şeyi söyk*di. Am a o bana otuz beşim e kadar süre tanıdı.

"Peki, lan'a itirazım yok, ama bence fazladan beş yıl bc


m elisin."
"H içb ir şey beklem eyeceğim ! N asılsa asla evlenm e,
ğ im ."

"N ereden biliyorsun?"

Emma, om zunu silkti. "Yaşlı, bilge bir çingene söyle


ban a."

"Sanırım politik nedenlerle evliliğe karşısın."

"Sadece... bana g öre değil, hepsi bu."

"Seni şimdiden görebiliyorum. Uzun beyaz bir elbise, ne


meler, küçük hizm etkâr çocuklar, mavi jartiyer..." jartiyer. /
bu sözcüğe, balığın oltaya takılması gibi takılmışta.
"D oğrusunu söylemek gerekirse, hayatta ilişkilerden' d
ön em li şey ler old u ğu nu d ü şü n ü y o ru m ."

"N e gibi, kariyerini mi kastediyorsun?"

Emma, sert bir bakış fırlattı.


DAVI D NICHOLLS

"ö z ü r dilerim."

Kararm aya haklayan gökyüzüne döndüler birlikle, bir süre


gpnra Emnvı konuktu "Aslında, eğer bilmen gerekiyorsa, kariye­
rim bugün bir parça y ü k selm ey e b aşlad ı."

| "K ovuldun m u ?"

rTerfi e l t i n i . " C i e n ç k a d ı n g ü l m e y e başladı 'M üdürlük teklif


edildi."

^ Dexteı çabucak doğrularak oturdu. "O rada mı? Orayı batır-


maliMn

Efeden batırmalıymışım orayı? Restoran işinde bir sorun


yok"

"Em , dişlerinle ka/arak uranyum arayabilirsin ve sen mutlu


olduğun sü rece hoş olabilir bu. Ama sen bu işten nefret ediyor­
sun, her arım d an nefret ed iy o rsu n ."

" ö y le m i? Ç oğu insan işinden nefret eder. Bunun nedeni


adının 'ış ' o lm ası "

"Ben işimi seviyorum ."

■ E h , hepimi/ medyada çalışamayız, değil m i?" Kendi sesi­


nin alaya ve buz gibi tonundan nefret etti. Daha kötüsü, gözle-
P r tn arka tarafında şekillenmeye başlayan sıcak, anlamsız göz­
yaşlarını fark ed ebiliyord u .

■ H e y , belki sana b ir lş ayarlayabilirim !"

Emma güldü. "N e i ş i r

p e n i m l e b i r l i k t e , R e d lig h t Y a p ım c ı lı k t a ! " B u f ik r e ıs .n m a -
■| başlamıştı. "Araştırmacı atarak. Ayakçı olarak başlayabilirsin,
^-i/dır, a m a..."

r >ı ' derim, ama medyada çalışmak istemiyo-


^ ^ V * g ü n le r d c herkesin medyada çalışmak için can attığının
BİR GÜN

sanıklığını biliyorum; sanki medyada çalışm ak dünyanın en


işiymiş gibi..." S tsiıı isterik çıktyor, diye düşündü, kıskanç t *
rik. "A slına bakarsan ben m edyanın ne olduğunu bile b iliJ
nım ..." K onuşm ayı kes. sakinleş. "Yani, sizler bütün gün
dikilip, şişe sularınızı içip, haplannızı alıp, fotokopi çekti
ten başka ne iş y ap ıy o rsu n u z?"

"H ey, bu çok ağır bir iş, Em."

"Dem ek istiyorum ki, insanlar şu kahrolası medyaya ğ*1


dikleri saygıyı, m* bileyim , hemşireliğe, sosyal hizmetler _
ö ğ retm en liğ e..."

"Ö ğretm en ol öyleyse! Şahane bir öğretm en olursun..."

"Tahtaya. 'Arkadaşım a kariyer tavsiyesinde buhr


ğım !' yazm anı istiyorum ." Artık çok yiiksek sesle koni
neredeyse bağm yordu ve bunu uzun bir sessizlik izledi,
böyle oluyordu? Dexter sadece vardım etm ek istiyordu. Bu
luktan ne çıkan olabilirdi ki? Şim di kalkıp gitmeliydi; ya
gereken buydu. Aynı anda birbirlerine dönerek baktılar.

"Ö zü r dilerini," dedi Dexter.

"H ayır, ben özür dilerim ."

"Sen ne için özür diliyorsun?"

"Böyle... yaşlı çılgın bir inek gibi v ır vır ettiğini için.1-,


dilerim, yorgunum, kötü günüm deyim , bu kadar... sıkıcı ı
ğum için ö zü r d ilerim ."

"Sıkıcı değilsin."

"Ö yleyim , Dex. Tannnı, yemin ederim , kendimi bilej


ru m ."

"N eyse, beni sıkm ıyorsun." Elini tuttu. "B en i ısla »


sın. Sen m ilyond a birsin, E m ."
DA VII) N1CHOI.LS

H Jçtc bir bile d e lilim ."

I\ xtcr, ayağına bir tekm e attı. “Em ?"

-N e ? "
-Sadece dinle. Ç eneni kapa ve dinle, tam am m ı?"

f B ir a n birbiıl'THH' baktılar l)e\ter bir ke/ daha vere u/andı


^ ^ K p n r a Emma da onu takip etti ve yattığı anda Devter'ın, ko-
E g o m n ı n ı ı n altına uzatmış olduğunu fark etti Rahatsı/ p v 'n
-j-fc. hir andan sonra E n ıııu ona doğm dönerek kıvnkiı De\ter,
onvuna sanlığı kolunu bira/ daha sıkarak konuşmaya başladı

-A n la y a m a d ığ ım ne, biliyor musun? Yanında her /aman m*


Lıdar akıllı, ne katlar /eki, ne kadar eğlenceli ve yetenekli oklu ­
ğunu sıyleyen insanlar oldu; ben yıllardır durm adan söylüyo­
rum Neden buna inanmıyorsun? Bunca insanın bu zırvalan ne­
den söylediğini düşünüyorsun? Herkes aralarında anlaşıp sana
komplo mu k uru yor sen ce?"

Emma. onu susturm ak, belki de ağlam am ak için başını


!X'\ter ın omzuna Kıstırdı. "Ç ok tatlısın. Ama şimdi gitmem ge­
rek."

"Hayır, biraz daha kal. Bir şişe d.ılıa alırı/ "

“Naomı bir yerlerde beklemiyor mu seni? D küçük ağzı ılaç-


^ H p b ü ş n u ış tü ı Yan.ıkl«ınnı şişirdi, Dexter güldü ve kendini
daha iyi hissetm eye başlad ı Em m a.

B r s ü ı u daha orada oturdular, sonra içki sıtılan bir duhk.ı-


'■ P Ö P r ; şarap içip k«x.ı bir paket pahalı cips vıverrk güneşin
^ ^ H jş e n n d e batışını seyretmek için toj\»ve geri döndüler. Ri'-
bayvan.it Kılıçes. iden tuhaf h.ı\ van sesleri duyulu
v 'nunda teped e b ir tek o n lar kaldılar.

Ve eteneliyim , dedi Emma; biraz sarhoş, ayağa kalktı

"d e r s e n bende kalabilirsin."


BİR GÜN

Eve gidiş yolunu düşündü Emma, Kuzey I tattı m etro


N 3 8 numaralı otobüsün üst katını; sonra akıl alm az biçim de tA
ğan kokan o daireye giden uzun ve tehlikeli yolu düşündü,
hayet eve ulaştığında, muhakkak kaloriferler açık ve Tilly Kil
üzerinde bornozuyla kertenkele gibi radyatöre yapışmış, k*j\
nazdan pesto yiyor olacaktı Çedar peynirinin üzerinde dış izi
televizyonda saçma sapan bir şeyler olacaktı v e eve gitm ek LsU*.
iniyord u.

"Ö d ü n ç diş fırçası ister m isin?" dedi D exter düşüncelerini


o ku m u ş gibi. "K a n e p e d e u y u m ak ?"

Sarhoş ve kafası karışm ış halde başı dönerken, Dexter'ın g*


artılı, açılır deri kanepesinde bir gece geçirmeyi hayal etti, socın
hayatın yeterinoe kannaşık olduğuna karar verdi. Kesin bir k*
rar verdi; bugünlerde hem en her gün verdiği kararlardan birir
A rtık kim sede yat/ya kıilıruık yok, artık p ır yazm ak y ık, artık boşa
lum am ak yok... H ayatına çekidüzen verm enin zurnam. Yeniden h
m anın zam anı.
BÖLÜM BEŞ

S ö z leşm e K u ralları

15 Tem m uz 1992. Çarşam ba

Ou İki A iütor. YmutnisUnt

Bir gün uyanırsın ve her şey mükemmeldir

Bu güzel Aziz S ıvithın Günü, en ufak bir yağmur ihtimali ol­


mayan masmavi bir göğün altında, Ege Denizi nde yavaş yavaş
süzülerek giden feribotun güvertesinde karşılamıştı onlan. Yeni
gün. klcri ve tatil giysileriyle dün geceki taverna eğlence-
s:nin yorgunluğu iyinde, sabah güneşi altında yan vana yatıyor­
lardı. On günlük, adalan dolaşm a turunun ikinci günüydü ve
Sv.leşm o K u ralları g eçerliliğini koruyord u .

Sözleşme Kuralları, yola yıkmadan önce tatili "güçleştirm e­


mek" adına oluşturulm uş, platonik bir C enevre Sözleşm esi'ne
Jbenzer bir seri yasaklar yığınıydı. Em m a yeniden yalnızdı; par­
la k la rı sürekli pas çözücü kokan bisiklet tamircisi Spike'la olan
tosa ve sıradan ilişkisi, her iki tarafın da pek umurunda olmadan
P^ruş, ama eli azından Emma'mn güveninin .ırtmasma yaramış-
O bis.kl,.: asla daha iyi durum da olmamıştı.

I Dextı*r'sa, dediğine göre, ilişki yok "yoğunlaşm aya" başla­


d ı Kin, bu da ne dem ekse, N aom i'ylr görüşm eyi bırakmıştı.

99
BİR GÜN

O ndan sonra Avril, M a n ’, bir Sara, bir Sarah, bir Sandra ye J


Volanda'nın arasından geçerek, m<xlelliğı bırakmaya /orlaı^H
için (göğüslerinin podyumda yürümek için çok büyük o ld u ^ H
ciddi bir ifadeyle söylem işti kız) modellikten moda stılistlifcJ
geçen azgın Tngrid'de inişi tam am lam ışta. |

Ingrid, sutyenini göm leğinin üzerine takacak kadar e i n J


lığıne güvenen binydı ve kı/. Emma tarafından, «ıslında d:ınyj
yüzünde hiç kimse tarafından hiçbir şekilde tehdit ed ilm ed i!
halde, bütün taraflar, m ayolar açılmadan, içkiler içilmeden üryJ
bazı şevlerin düzenlenmesi gerektiğinde karar birliğine v a r n J
lardL I lerhaııgı bir şey olacağından değil; tnı konu birkaç yıl o « J
tıp a n m ış, böylece artık Emma ve Dexter kesin bir aı k.ıdaşhM
güvenli sınırlan içinde birbirlerine bağlanmışlardı, Bununla J n l
likte, haziranda bir cum a gecesi. Hampstead Heath'te bir birana
ned e o tu ru p kuralları belirled iler.

Kural B ir Ayrı odalar. N e olursa olsun, hiçbir şekilde, isten


tek kişilik ister çift kişilik, aynı yatakta yatılmayacak, sarhoşkafl
kucaklaşma, sanlm a olmayacaktı; artık öğrenci değillerdi. “Ü s l !
lik sanlm akta hiç anlam g ön n ü yo n ım ," dedi Dexter. "San!nvl
sende sancıya neden olur," dedi Frnma ve ekledi:

"Flört etm ek de yok. Kural İki."

"Peki, flört etm em , zaten..." diyerek ayağını Emma'run pal


tolonu n d an içeri soktu.

"C iddi ol, içkiyi fa/la kaçm p cilveleşmek yok."

"C ilv eleşm ek m i?"

"N e dernek istediğimi biliyorsun. Oynaşmak yok."

"N e , sen in le m i?"

"B en im le ya da başkasıyla. Aslında bu,


Stuttgart'lı l.otte'nin içine zeytinyağı gibi akarken, ben b j f l
narda lim on gibi o tu rm ak istem iy oru m ."
D AVJD NICHOLLS

S n , btiyle b ir şey olm ayacak."

•I |.Aar. olmayacak. Çünkü bu Kural."

Dört. Em m a'nın iM .ır :\ l.. ç ı p l a k l ı ğ a ı/ıı. v e r i l m e m e s i


^ ■ L ç,p|tlk vu/mek yok. Her /.mum tı/ık^ l ağırbaşlılık m-
^ ^ R [ d İ ) e x t e r 1 iç ça n u şirla m la. duşta ya da l ann esirgesin,
■ L * görm<-k istemiyordu Misilleme olarak Kural Beş'ı IX \-
I » f i i v r d i S c r a b b l e oynamak voktu C.ıdrR-k daha ta/la arkadaşı
t*vmıyordn 1x1 oyunu, ama bu oyun sanki onu aptal göster­
mek için icat edilm iş sıkıcı hır oyundu. Scrabble yok, Boggle da
yok; henüz ölm em işti.
Şimdi ikinci günde, kurallar halen uygulam adayken,
K.dos't.m avnlıp, daha kiıçiık olan On İki A dalara gitmekti- olan
pas lekeli eski feribotun güvertesinde uzanmışlardı İlk gecelen­
in Eski K en fte, oyulm uş ananaslardan şekerli kokteyller içerek
geçirmişler, bu tuhaflık karşısında birbirlerine sırıtmaktan ken­
dilerini alamamışlardı. Feribot daha luıva karanlıkken Rodos'tan
jvnlmıştı, şu anda, saat sabah dokuzda sessizce yorgunluklannı
atmak için uzanm ışlardı, motorların gürültüsünü midelerinde
luv^-dCTek. portakal yiyor, sessizce kitap okuyor, sessizce güneş­
leniyorlardı. Birbirlerinin sessizliğinden mutluydular.

Sessizliği ilk olarak Dovter bo/du; içini çekerek Fm m a'nın


ol**1 Ve tatil boyunca okum akla yükümlü olduğu kita­
bım, N abokov'un L olita'sını, g ö ğ sü n e basard ı.

kadar geçti l)e\ter yeniden iç çekti; olsun


diye

n e y o k ’ ' d ı ş l ı h m ı n a , I k . s t n y e v s k ı 'n ı n lUnluhı s i ı u l a n


"•Vnı daldırmadan.

Kendimi verem edim ."

^ ir b a jy a p ıto ."
B İR G Ü N

"Benim başımı ağrıtıyor."

"Resim li bir şeyler alm alıydım sana.”

"Ah, çok sevinirim...”

“A ç T ırtıl ya da ona ben zer bir şey..."

"Biraz ağır buldum. D urm adan adamın ne kadar azgın


d u ğ ıınu an latıy o r."

"İlgini çeker diye düşünm üştüm ." G üneş gözlüklerini çı


dı Em m a. "Ç o k ero tik b ir k itap tır o, D ex ."

"Küçük kızlarla ilgileniyorsan, evet."


"R om a'daki dil okulundan neden sepetlendiğini bir d
anlatsana b an a?"

"Söyleviim sana, kız yirm i üç yaşındaydı!"

"U y u o zam an." Kitabını aldı. "M idesiz."

D exter başını tekrar sırt çantasına yerleştirdi, am a yü


gölge eden iki kişi gelm işti yan tarafına. Kız güzel ve g e r '
oğlansa iri yan ve soluk tenli, sabah güneşinde m agnezyum
yazı gibiydi.

"Ö/ür dilerim ," dedi kız. İngiltere'nin iç kesimlerinin a


nıyla.

D exter elini gözüne siper yapıp geniş bir gülüm se


baktı onlara. "S e la m ."

"Siz şu televizyondaki arkadaş değil m isin iz?'

"O labilir," dedi Dexter ve göstenşlı bir tavırla gözlü1


başının üzerine koyup oturdu. F.mma sessizce sızlandı.

"A dı neydi? raluıt ol!' Televizyon şovunun adı küçük I


lerle yazılıyordu; küçük harflerle yazmak daha revaçtaydı
aralar.

102
D AVID NICHOLLS

elini havaya kaldırdı. "K abul ediyorum , suçlusu be­

nim'
P K w n a . burnundan güldü; Devter bir k ık ı* fırlattı una. "K o-
jn ik bir şey okudum d a," diyerek kitabı gösterdi Emma.

l "Sizi televizyonda yorduğumu biliyordum ’" kız, erkek ar-


kad aşın a b ir d irsek attı. "D em ed im mi sa n a ?"

Solıık renkli genç adam sallandı, bir şeyler mınldandı; sonra


sessizlik D exter m otorlann patırtısını ve açık olarak göğsünde
vatan Lolita'yı fark etti Kitabı yavaşça çantasına atıverdi. ‘T a ­
bidesiniz^ öyle m i?" dedi. Açıkça gereksiz bir soruydu, ama orta
televizyon kim liğ ine g eçm e im kânı veriyordu .

"Evet, tatildeyiz," diye m ınldandı erkek.

Biraz daha sessizlik. "B u da arkadaşım Em m a."

Emma giineş gözlüklerinin üzerinden baktı. "S e la m "

Kız gözlenin kısarak Em m a'ya baktı. "Siz d e televizyonda


m ısınız?"

"Ben mi? Tannm , hayır." Gözlerini kocam an açta Emma


' Ama h ayalim b u ."

"E m m a Uluslararası At (Wgütu için çalışıyor," dedi Dexter


Kururla, b ir elin i E m m a'n ın om zu na koydu.

»anzam anlı olarak. Aslında bir restoranda çalışıyorum ."

"M üdür olarak Am a yalanda t» işi bırakıcak Eylülde öğret­


men olm ak için çaiışıy o , ö y le d iğil m i?"

i Emma d ikkatle ona baktı. "N eden öyle konuşuyorsun?"

K N a sı'?" diyerek küstah bir tavırla güldü Dexter. ama genç


H | ttk ın tılı bir biçim de kımıldanıyor, adam atlamayı düşünü-
fphi denize doğnı bakıyordu Dexter sohbeti bitirmeye
Verdi "N eyse, sahilde goruşııniz, değil mi? Belki bira falan
B E 2? * G en ç çift gülüm seyip, yerine geri döndü.
BİR GÜN

Dexter, başanlı olm ayı her /aman istem iş olm asına k a ı f l


isteyerek meşhur olm am ıştı am a kimseler bilm eden Kışarıfaj <1
m anın ne anlamı vardı? Herkes bilmeliydi. Şimdi şöhret c j
okulda popüler olm aya benzer bir duygu gibi geliyordu. T®
sunucusu olm ayı da planlamamıştı, am a sanki doğuştan t J |
sunucuym uş gibi hoşlanıyordu bundan. Ekranlarda g o r iın o jfl
piyanonun Kışına ilk kez geçip, bir virt110/ olduğunu keşfetrnM
gibi bir şeydi. Program, daha önce çalıştığı programlara kıyasi*
daha az konuya dayalı, daha çok canlı m üzik gurupları, vidjj
seçkileri, ünKik*rle röportajlar serisiydi ve tamam, sok fazla bi
şey gerektirmiyordu; bütün yaptığı kam eraya bakıp, "Biraz 4
çıkarın!" diye bağırm aktı. A m a bunu çok güzel, çok havalı, çol
çekici bir biçim d e yap ıyord u .

Emma, D exter'ın perform ansını eğlenerek izledi; \ n


gibi görünm ek için kendini zorlamasını, burun deliklerinin
fifçe açılmasını, ağzının kenarında beliren bir anlık gülümsen
sey retti. G ü n eş gözlü k lerini yukarı kaldırdı.

“Seni değiştirm iyor, değil m i?"

“ Ne?'

“Çok, çok. çok, çok azıcık m eşhur olm ak."

"M eşhur sözünden nefret ediyorum ."

"A K neyi tercih edersin? 'Tanınm ış' m ı?"

“Ü nlü dem eye ne dersin?" diyerek sınttı genç adam.

"Y a da uyuz'? U yuz nasıl?" diye önerdi Emma.

"K apa artık bu konuyu, taam ını?"

“Sen de şunu keser misin, lütfen?"

Neyir
P A V ID NICHOLLS

^ E L cO cb h V ' a k sa m n ı U ııu lı e s t e ı k n le ji'ııd n o k u d u n , lan rı

Jb n a
"Cockney a k m u y la konuşm uyorum ."

"Bay TV o ld u ru n / jn u n yapıyorsun."

İfSen d e Yorkshıre aksanıyla konuluyorsun!"

"Ç ü n k ü ben Y o rk sh ire'lıy ım !"

I De\tcr omu/larını silkti "( W r konuşmak /orundayım. aksi

halde i/ley id ler y ab an cılaşır."

"Peki bu da beni yabancılaştınyorsa?"

fflfapıvordur m u h a k k a k a m a Iv ı ı ı r ı ı p r o g r a m ı m ; ı / k v m

iki milyon kişiden b iri d eğ ilsin ."

"Ah, şim di senin programın mı oldu?"

"Benim sunduğum program ."

İ
Emma kahkahalarla güldü, sonra kitabına geri döndü. Bir
süre sonra yin e k onu ştu D evler.

fonda, bir ya da iki ke/ D«*lki "

l "N e düşuıuıyorsun peki?"

İ Emma i(, <,vk;p, go/lerını Kitabına ılıktı Benim konum de-


M Dex

j " Y i n e d e Böyle."

•* L o rıdr.ı (o/ı-llıkk- ıl(t^ıiMi) ifç ı sın ılı «ks.ını. (Ç N )

11)s •
BİRG CN

"Peki, program elektronik flaşlı bir sarhoşun bir saat K


ca bağırıp çağırması gibi bir şey, ama dediğim gibi.

'T am am , anlaşıldı." Kitabına baktı, sonra Emma'ya


"P ek i ya benim h ak k ım d a?"

"Senin hakkında m ı?"

"Y ani... iyi m iyim ? Sunucu olarak...?"

Emma güneş güzlüklerini çıkardı. "Dexter, bu ülkedeki


miş geçm iş en iyi gençlik prı>gramı sunucususun ve ben
bir şeyi kolay kolay sö y lem em ."

Dexter, gururla bir dirseğinin üzerinde doğruldu "Aslı


kendimi bir gazeteci olarak düşünm eyi tercih ederim ."

Emma gülümsedi ve sayfayı çevirdi. "Em inim edersin."

"Ç ünkü bu da gaz* teıilik. A raştırm a yapm ak zorundayım,


röportaj hazırlamak, doğru soruları sorm ak..."

Eınma çenesini başparm ağıyla işaret parmağının an


aldı. "Evet, evet, galiba M C Ham mer'la ilgili bolümiinu ayı
hırıyla g ördü m . Ç ok zeki, ço k k ışk ırtıcıy d ı..."

"K es sesini. E m ..."

"H ayır, gerçekten, M C'yi kı/dırma şeklin, mü/ikal et|


şim lerini, pantolonlannı araştırm an... nasıl desem ... ula$
bir şey d i."

Kitabıyla vurdu Em m a'ya. "K ap a çeneni ve oku, tat


m ı?" Sırtüstü yatıp, gözlerini kapadı. Emma, göz ucuyla $
adam ın gülüm seyip gülümsemediğini kontrol etm ek için
ve gülüm sed i.

Öğlen olmuştu, Dexter uyurken, Emma gidecekleri tik I


görmüştü; Hayatında gördüğü en berrak denizden yük»
renkli bir granit kütle. Broşürlerdeki deniz resimlerinin bir >,U .
DA V ID NICHOLLS

■ET K tur mertek . Iı :t» hıle-a olduğua a aı.tnmiı am a


i I• ’ •'
p ır ıl t ıl ı \t \akut İlk bakışta ada. limanın
^ ^ B j j g b i r a ra v * to p la n m ış ıe\ ız lı d o n d u r m a

K g binalar dışında H’.bı W' r a n u v o r d u k e n d in i hu g o

g ü Je rk fn bu ld u V".mdıv< k a d a r s e \ a h . ı t e t m e k *-n d işe

olmuştu her /..man <>11 altı vaşmu kadar her v ıl ıkı


^ ^ K p y iin c a F ik V d e bir karavanda anne v e babası ^ureklı içki
E d a n d a k i yağm ura bakarlarken o. kı/ kardeşi) le didişip
Ü n iv ersited ey k en I ill\ k l l u k l e birlikte C aırgom ıst.ı
* h m r Çtırba kokan bir çadırd 1 a ltı p ın g»\ımıişlerdi sonunda s.,
dea* bertMtl'A1 kalan, delidolu, berb.it olduğu kadar inlem eli bir

Utildı

Şimdi, küpeştece duru uş adanın yakınlaşmasını ı/leıken


seyahatin anlam ın: anlanıa\a başlamıştı, kendini çamaşırhanm
derv eve giden otobüsün i.ıs‘ katından l ılly nin kutu odasından
hu; bu kadar uzak hissetmemişti Nasıl oluyorsa, sanki buradaki
hava daha değişikti; sadece kokusu ve tadı değil, havanın ken­
disi değişikti. Londra'da hava, bakımsız bir a k v a m ım gibiydi
Buradaki her şey aydınlık ve keskin, temiz ve berraktı.

Bir fotoğral ııukın«-sinın •'bektıtınıı: kapandığını ışıttı don


I rai» Devter m yine fotoğrafını çektiğini gordu koı kum, goru-
«Üyurum, dedi refleks olarak, o\ le görünm ese de. I Vvter yu­
nma geldi, bedinin iki yanından ellerini uzatarak korkuluklara
tutundu

"Muhteşem, değil m i?"

dedi Emma bvru .1:1 daha mutlu olduğu bir anı ha-
S ^ Ş s a da başarılı olam ad ı.

6 ayak Kıstılar ilk k / b r kar.ıv.ı çıktığını fark etti


:^ B **^ B erm i nlıtımda kaiaı ık Mr bulma telaşı içindeki \ol

B l i - İt// '
BİR GÜN

aıların ve sırt çantalı gezginlerin yarattığı kargaşanın ortasın


buldular.

"Evet, şimdi ne olacak?"

"G idip kalacak bir yer bulayım. Sen şu kafeteryada otur


bekle. G elir seni alırım ."

"Balkonlu bir yer olsun... "

"Evet, bayan."

"V e deniz manzarası, lütfen. Bir d e masa/

"N e yapabileceğime bakacağurı," dedi Dexter, sandaletler


şıpırdatarak iskeledeki kalabalığın a 'asından yürüdü.

Emma arkasından seslendi; "S a ’cm unutm a!"

Dexter donup ona baktı; liman dııvunnın önünde, açık ııv


elbisesini üzerine yapıştıran sıcak .»sıntide, başında geniş kem
lı şapkasıyla duruyordu Uzun zam and ır güzlük takmıyorc
daha ön ce hiç görmediği çillerle kaplıydı göğsü, teni boynun
altından başlayarak pembeden kahverengiye doğru dönüyordu

"K urallar," dedi Emma.

"N e olm uş kurallara?"

"İki oda tutacağız. Tam am m ı ?"

"K esinlikle. İki o d a."

Gülüm seyerek kalabalığın .ırasına kanştı De\ter. F.mn


arkasından baktı, sonra iki valizi esintili bir kafeteryaya d o j
rıhtım boyunca sürükledi. Çantas na uzandı, bir kalemle not d
terini çıkandı; yolaılu k için aldığı, I- n m a ş kaplı, pahalı bir şeydi. 1

İlk boş sayfayı açıp yazabileceği bir şeyler düşünm eye çal
tı; her şeyin çok güzel olduğu dışında bir gözlem ya da bir s e î
Her şey çok güzeldi. Tam olarak olm ak istediği yerde olduğu
dair, yeni ve az yaşadığı bir d u y guva kapıldı
D AVID NICHOLLS

fv >

Vt, pansiyoncu kadın sade döşenm iş odanın ortasında


j uıt j ll|ıir Beyaz badanalı duvarlar, taş zemııı, çitt kişilik buvuk
jto n ir bir karyola, küçük hır va/ı mavisi ve iskemle, bir canı ka-
vanu/ıkı kuru çiçekler. Genç adam aşandaki koya bak aa gökyü­
züne uygu*1 renkte boyanmış balkonun panjurlu kapısına doğnı
ile r le d i. M uhteşem bir sahnede yürüm ek gibi bir şeydi.

"K aç kişisini/?" ılıd ı otu/!.irinin ortasındaki, çekici sayılabi­


lecek pansiyoncu kadın.

"İki kişiyiz."

"K aç gün kalacaksınız?"

"Kesin değil, beş gece, belki daha ta/la?"

"Um arım m em nun kalırsınız."

Dexter çift kişilik yatağa oturup kuşkulu bir ifadeyle yaylan


Jı. "A m a arkadaşım ve ben. yani, sadece iyi arkadaşız. İki ı*Ja
istesek?"

"A h . Tabii. İkinci bir odanı var."

Ummanın boynunun altında, göğ*inıun üzerinde dağılm ış, daluı

öner hiç g örm ed iğ im çilleri var.

•ki odanız v ar mı y an i?"

Evet, tabii ki, iki o d am v ar."

*Birivi bir de kötü haberim var."

|>Söyle." dedi Em m a not defterini kapatırken.

| Deniz manzaralı, balkonlu, köye bira/, yukarıdan bakan so-


y er bu ld um ; sessı/, istersen yazabilirsin, hatta küçük
BİR GÜN

bir m asa bile var ve beş gün için boş, istersek uzatabiliriz de."
"Y a kötü haber?"
"Yalnızca bir yatak var."
"A h "
"A h ."
"A nlıyorum ."
"Ü zgünüm ."

"G erçekten nü?" d ed i Em m a kuşkuyla. "B ü tü n adada


bir y atak mı var?"

"Şim di yüksek sezon. Em! Her vere baktım !" Sakin ol, tiz
çıkarına. Bt’lkı d e su çlu lu k kartın ı oynam alısın. "A m a aramaya
vam etm em i istersen..." Yorgunlukla sandalyesinden kalktı.

Emma kolundan tuttu. "Yatak tek kişilik m l çift kişilik mi?" 1

Yalanı tutmuş gibi görünüyordu. Tekrar oturdu. "Çift ki}


lik. K ocam an b ir y atak ."

"O ldukça büyük bir yatak olmalı değil mi. kurallan uy]
yabilm ek için ."

"A slında," diyerek om uzlarını silkti Dexter, " b in çınlan brr


tür yol gösterici, rehber olarak düşünm eyi tercih ederim ."

Emma somurttu.

"D em ek istiyorum kı. Em, s«*nin için sorun değilse be


için d e d eğ il."

"H ayır, senin için sorun olm adığını biliyorum ..."

"A m a ellerini benden uzak tutam ayacağını düşünü]


san ..."

"A h, ben idare ederim , ben senin için endişeleniyorum .

"Çünkü şimdiden söyluyoruın, eğer bana parmağını dej


recek o lu rsan ..."

110
D A V ID N IC H O L L S

» nn 1ıl oday1 « ’vdi Ikılkonda durup sadece filmlerde d u y -


e g / o tıı. bil k u r g u o ld u ğ u n d a n M ip h e e ttiğ i seslen, a ğ u s -
M jjoekkTim d m l e t b B a h ç e l e r d e y e t iş e n lim o n la r ı g ö r m e k d e

^ ^ K jn u g it m iş t i, a ğ a ç l a r d a k i g e r ç e k lim o n la r ı, y a p ış t ır ılm ış

^ B o ğ u y o r la r d ı C io r g u s ıız g ib i g ö r ü n m e m e k iç in I n ın l a n ıı hiç*

hirini yüksek sesle söylem edi, sadece, " Ç o k g u / e l Kalıyoruz,”


yetindi Sonra, D e \ t e r pansiyoncu k a d ın la düzenleme-
B f y a p a r k f 'i. lensleriyle boğuşmaya devam etm ek üzere ban­

yoya g ir d i.

Ünfversi U d e \ ken Fm m a'nın lenslerin gereksizliğine ilişkin


katı g ö r ü ş le r i vardı; sanki lensler ideal ize edilm iş kadın güzel­
liği konusunda geleneksel görüşü besliyor gibiydiler Ulusal
Sağlık Hizmet lerı'nin sağlam, dürüst, pratik gözlükleri, insanın
gu/el görünmek gibi bir zırvayı um ursam adığını, çünkü aklın
en önemli şey olduğunu gösteriyordu. Ama okulu bitirdikten
sonra geçen yıllar içerisinde bu tarz ifadeler ona soyut v e yanlış
görünmeye başlamıştı; en sonunda tX ,xter’ın azarlamalarına bo*
yun eğip bu kahrolası şeyleri alm ış ve kendisinden yıllarca neyi
esirgediğini çok geç anlam ıştı; tıpkı filmlerdeki gibi: Kütüpha­
neci kız gözlüklerini çıkarır ve saçlarını savurur. "A m a Bayan
Moriey, m u h teşem siniz."

Aynada yüzü kendisine yabana geldi, sanki dokuz aydır


f ® W r r in i ilk defa çıkarmış gibi çıplak ve apaçık Lensler, kimi
yüz kasılmalarına. istem dışı göz kırpmalara neden oluyordu.
Parmağına yapışıyorlar, göz kapağının altına kayıyorlar, kafata-
H M altına gömülüyorlardı Ameliyata benzer ç o k sıkı bir müca-
sonra küçücük parçayı bulup, kırmızı gözlerle ve göz-
içinde b an y od an çıktı.

göm leğinin düğm eleri açık, vatakta oturuyordu.


Ern1 A ğlıyo r m u su n ?"
BİR GÜN

"H ayır. Henüz erken "

Ö ğle sıcağının en ağır olduğu zam anda dışarı çıktı


yün bir mil kadar ilerisinde, hilal şeklinde uzanan uzun
yolunda buklular kendilerim ve şimdi m ayolarını aymanın 1
mamvdı. Hmma'mn, mayosuyla ilgili fazlaca, Lx*lki d e çok f
düşüncesi vardı; sonunda düz. siyah, tek parça bir mayoda
kılmıştı Elbisesini kafalından çık an rk ea Dextur bikini giy
korktuğunu düşünür mü, diye merak ediyordu; sanki tek j
mayo, gözlük, asker postalları, bisiklet kaskı gibi, bir şekilde f J
laca bağnaz, kadınsı olm ayan bir şeydi. Umursamıyordu, anJ
yine de giysisini başından geçirirken, De\ter'ın kaçam ak baki
larla kendisine bakıp bakm adığını m*Tak ediyordu. Her hali
karda, şa şk ıa kısa bakışlarım yakalam ak hoşuna gidiyordu. Bj
hafta boyunca Speedo mayosu içindeki D exter'm yanında y i
nvık kaldırabilet eğinden daha rahatsızlık verici bir şey o l . u a k l J

"Ö zü r dilerim ,'' dedi Dexter, "siz. İpanem a'lı kız değil mil

"Hayır, ben onun tey zesiyim." Oturup bacaklarına b ru n Jl


J
tıncı losyon sürm eye girişti; bunu yaparken baldırlan sal
du

"B u zımbırtı nedir?" dedi Dörter.

"F aktör otu z."

"Battaniyenin altına da yatabilirsin."

"İkinci günden dozunu kaçırmak istem iyorum."

"Badana yapm ış gibisin."

"G üneşe alışkın değilim. Senin gibi değilim, seyyah,


ister m isin?"

"G ün eş losyonuna karşıyım ."

"D örter, çok katısın."


D A V I D N IC H O L L S

f D e v le r gülüm sedi v e k o v u rı-nklı g ö z l ü k l e r i n i n «u k .isiiul.in.


K | ç kadının yukandaki kolunun siyah mayosunun alfandan
B ^ a ûııiı kaldırışım, boynunun etrafında beliren yumuşak gıdı-
■ f c f c m e v e devam etti. Kafasını yana vatınşında ve boynuna
jpgyanu sürerken saçlarını geriye atışında bir şey vardı; Devter
biı* bulanhya eşlik eden bir ar/u hissetti. Alı Tanrını, diye dü­
şündü, bunun g ibi sekiz gün daha. M ayosunun sırtı oldukça açıktı
ve eli sırtının en alt kısm ına faydası/ bir şekilde dokunm aktan
başka bir şey- yapam ıyordu "Sırtına sürmemi ister m isin?" dedi
Devter.

Güneş kremi sürmeyi teklif etmek «ıslında on«ı göre modası


geçmiş bir işti, tıbbi bir yaklaşımla devam etm enin daha iyi ola­
cağını d ü şü nd ü . "Y an m ak istem ezsin ."

"Yap o zaman " üınm.ı «paklarını sürüyerek gitti, IVvter'ın


bacakl.mnın arasına, Kışını dizlerine eğerek oturdu. Devter loş­
um u Sürm eye başladı; yüzü o kadar yakmdı ki, Emma nefesini
ensesinde hissedebiliyordu. Dexter vücudunun ısısını hisseder­
ken her ikisi d e bunun sıradan bir iş olduğu, iki v e dört num a­
ralı kurallan ihlal eden bir yanı olmadığı izlenimini vermek için
epey zorlanıyordu.

"Sırtı çok açıkm ış, değil m ı?" dedi parm akları Em m a'nın
om urgasında d olaşırken.

^ R l k a tarafa kilo alm.ıdığım iyi olm uş!" dedi Fm m a ve ar-


B k fla n her ikisinin de idinden. Aman Tanrını. ıtınan Tanrını, aman
tan rım , d ed iği b ir sessizlik oldu.

^ B h m a , bir şeyle meşgul oluyor olmak için Dexteı'ın bileğini


totap kendim- d o ğ ru çekti.

Bu ned ir?" .

an. H indistan'dan." Em m a silm eye çalışır gibi baş­

. 111 .
BİR G Ü N

parmağıyla ovaladı. "Biraz soldu. Yin-yang," diye anıkladı, j

"Trafik işaretine benziyor."

"Karşıtlıkların m ükem m el birliği anlamına geliyor."

"'U lu sal hız sının' anlamına geliyor. Ü zerine çorap


an lam ına g eliy o r."

Dexter güldü, başparmaklarıyla Em m a'nın omuz, ke


boşluğuna bastırdı. Bir an böyle geçti "İşte!" diye bağıı
danan bitti. H adi. Şim d i y ü zelim !"

Böylece sıcak gün ilerlem eye başladı. Yüzdüler, uyud


dular; aşırı sıcak geçm eye başlayıp plaj iyice kalabahl
bir mesele ortaya çıktı Bunu ilk fark eden D extor oldu.

"B an a m ı öyle geliyor, yoksa..."

"N e ? "

"B u plajdaki herkes tam am en çıplak m ı?"

Emma başını kaldırdı. "A h, evet." T ekrar kitabına d


"Y iy e ce k gibi bakm a, D ex ter."

"Yiyecek gibi bakmıyorum. Gözlem liyorum. Ben an!


ğum , hatırlad ın m ı?"

"Ü ç eksi değil m iydi?"

"İki-iki. Bak, arkadaşlarım ız oradalar."

"H angi arkadaşlar?"

"Feribottakiler. Karşıda. Barbekü yapıyorlar." YirmiJ


ileride solgun ve çıplak bir adam, üzerinden dum an tü|
alüminyum tepsinin üzerine ısınmaya çalışır gibi eğil
din parmak uçlarında yükselip el salladı. Dexter neşeyle
verdi: "G iy silerin iz y o o o o k !"
DAVID NİCHOLLS

çevirdi. "G ö rd ü n m ü, ben bunu yapa-

-N ev ir

-Ç ^ U ık baıteK u

"Bn% çok klasiksin


^ K l a s i k l i k değil bu « ı l \ ı > ı t :n d c n s a ğ l ı k w em n ıv et 'u m . k

hijyeni
"Ben çıplak barbekii yaptım.

- V e a r a m ı / d . ı k j f a r k b u ; ç o k k .ır.u ılık . ç o k k a r m a ş ı k s ı n . "

"Belki gidip m erhaba dem eliyiz."

•Hayır!"

"Bira/ lak lak ederiz."

"Bir e l i m l e t a v u k şi ş o b u r e l i n d e a l e ti v a r k e n m ı ’ I kıv ır , t e ­
şekkür ederim H e m , ç ı p l a k l ı k k u r a l l a r ı n ı ılıla l e t m e k olma/ mı

ı\e
•Ne’

■c.(ip!ak biriyle giyinik konuşm ak."


"Bilmem, öyle m idir?"

İpKİtabınıa ilgilen, tamam mı?" Iıınma vu/ıııuı ağaçlara don-


jdü. ama om a yıldan sonra, çamura atılmış bir taş gibi, De\ter'ın
| düşen bir düşünceyi dur abilecek kadar tanımıştı onu.

Ne düşünüyorsun?" dedi Dexter.


, "Ne?"

j ^ apm alı m ıyı/?”

*Ne?

I i ^ İys,İLJnm^ i ç ı k a r m a l ı m ı y ı z ? "

(.giysiler'rinıizi çıkarmak /.orunda değiliz!"

115
BİR GÜN

“Ama herkes çıkarm ış!”

"Bu bir gerekçe değil! Hem Kural D ört'e ne oldu?"

"K ural değil, rehber."

"H ayır, kural."

"F e ? Biraz esnetebiliriz.”

“Esnetirsen, kural olm az."

Suratını asarak kendini kuma attı tekrar. "Biraz avkın gü


nüyor. O yüzden d ed im ."

"İyi, ne istersen yap. G özlerim i yerlerinden sökm eye ç<


n m .”

"Sadece benim soyunm am ın bir anlam ı vok," diye he


dand ı h u y su z huysuz.

Emma da kuma uzandı yeniden. "Dexter, neden soy


kon u sund a bu kad ar istek lisin ?"

“Giysilerim iz olm adan daha rahat oluruz diye düşül


tüm sad ece."

"İ-na-nılm az, inanılm az..."

"Sen daha rahat edeceğini düşünm üyor m usun?"

"H A YIR!"

"N ed en ?"
• >.ı kı/.^
"N eden rahat etm eyeceğim in önem i yok! Ayrıca MZ. m

daşının bundan pek hoşlanacağını sanmıyorum.

“lngrid umursamaz. Çok açık fikirlidir. Havaaii lan ın d a k i j


Sm ith s m ağazasın da g ö ğ ü slen n ı açm ıştı...”

"Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim, I

"B en i hayal k ırık lığ ın a u ğratm ad ın ...”

"A m a arad a bir fark var...”


D AVID NICHOLLS

“Ne farkır
"Ingrid ne d e olsa bir m ankendi..."

-N ı■var? Sen de m anken olabilirdin.”

Enınu tiz bir kahkaha attı "Ah, Dexter. gerçekten böyle mı


düşünüyorsun’

t «Kataloglar için falan I k ış bir tipin var."

“'H oş bir tip'. Tanrım , bana yardım et..."

“Söylediğim tam am en tarafsız bir şey, sen çok çekici bir ka-

|dıns*n..."
-... Kıyafetlerim çıkarmayan çekici hır kadın! Birtakım ver­
ilerinin A d a ^ n a s ı için bu kadar hevesliysen, durma. Artık ko­
num değiştirebilir m iyiz?"

Dexter döndü, kollarını başının altına kovup yanımı uzandı.


|dirsekleri birbinne değiyordu ve Emma bir ki.*/ daha kafasırulan
geçen Misleri duyabiliyordu. D exteronu dirseğiyle dürttü.

“Nasılsa daha ö n ce görm ediğim iz bir şey yok."

Emma kitabını yavaşça indirdi, güneş gözlüklerini alnına


yerleştirdi, yüzünü k ollarının arasın a aldı.

-An, ayam adım ?"

"Diyorum ki. ikimizde de daha onte görmediğimiz hır şey


H gözlerini dikip bakakaldı. "O gece, unuttun nuı?
M öunıvet partisinden so n ra? I ek geeelik aşkım ız?"
& D » te rv

ani, bir sürprizle karşılaşmayacağız, genit.ıl açıdan."

m idem bulanıyor

istediğimi ,'orsun...
^ E Ç ö k uzun zaman öncevdı
BİR GÜN

" O kadar da u zun değil. Gözlerimi kapayınca, h.ıval ed


liyoru m ."

"Yapm a bunu."

"İşte, hatırladım bile..."

"Karanlıkta."

"O kadar karanlık değildi."

"Sarhoştum ," dedi genç kadın.

"H ep öyle söylerler."

<oy!crlo mi? k i m uır/ıir?"

"Ü stelik o kadar da sarhoş değildin."

"Standartlarımı alçaltacak kadar sarhoştum 1 Mrlık, hab


dığım kadarıyla h içbir şey o lm am ıştı."

"Ben ona, hiçbir şey deme/d mı. L/andığım v. rdı-n y a n ijj

"Ç ok gençtim. Daha iyisini bilmiyordum Adında, unun


gitti, araba kazası g ib i."

"B en unutm adım . G özlerim i kapayınca, seni go/ün

m in üzerine savurm uşsun..." Emma, kitabıyla burnuna vu


sertçe.

"A aah !"

"Bak, üstümdekileri çıkarmayacağım , tamam mı? Ve,


tulumu da giym iyordum , hayatımda hiçbir zam an işçi t * 1
giym edim ." Kitabını düzeltti, sonra kimdi kendine gülmeye *
ladı.

"K om ik olan n e?" dedi Dexter.

"'Ç evreci k ilim '." G ülerek sevgiyle baktı Dexter'a. "B®


beni gü ld ü rü yo rsu n ."

• 118
D AVID NICHOLLS

I «G üldürüyorm uyum ?"

"A tada bir Televizyona çıkmalısın."

^ E j d e r , kendinden hoşnut, gözlerim kapadı As


p gecevl« i ^ ' kalasında I m m anm canlı bir resmi kulmış-
topkenıı - eteği dışında çıplak, kollan Kışının ıı zerinde.
touşüyoH*»^1 Bunları düşünerek uykuya d.ıldı

R y « a n u iA r y o ra n ı, yapış vapiş ve guiH’şt™ viıeutlan sız­


layarak odaya gen döndüler, işte yine oradaydı Yalak. Yatağın
ftratında dolaştılar, denize bakan balkona çıktılar.

"Evet. Kim ilk önce duş yapm ak istiyor?"

"Sen git. Biraz oturup okuyacağım "

Emma akan suyun sesim dinleyerek ve Rus romanının -vinkı


b it sayfada giderek küçüliiyormuş gibi duran minnacık yazıla-
nna dikkatini verm eye çalışarak, soluklaşmaya başlayan akşam
güneşi altında uzandı. Birdenbire kalkıp, bira ve suyla doldur­
dukları buzdolabına gitti, bir kutu aldı ve banyo kapısının açık
olduğunu fark etti.

Duş perdesi yoktu De\ter'ı soğuk suyun yanında, gözleri


kapalı, başı geriye doğru, kollan havada durm uş halde görebi­
liyordu. Kürek kem iklennı, u/ıın, kahverengi sırtını küçük bo-
b e r in d e . M ird e k i ;kı kiiçuk çukunı tark etti Aman
arkasını dönüyordu, hıra kutusu Fm m a'nın elinden
patladı, tıslayıp köpükler yıkatarak yerdi- gııriıltüvle
başladı. Sanki yabanı hır .sürüngeni yakalarmış gibi,
bir
platonik arkadaş, om ire tuttuğu hu Ivz paı\asi
Ç inili 1.,^ duruyonlıı kurasında İlim d en Kıydı!" dedi,
havluyu en k
d üşü nerek, Ç ıhiıı,ıcıi^ m ı, dedi
BİR GÜN

Sonra duş sırası ona geldi. Kapıyı kapadı, elindeki bi;


m izk’d t sonra hâl.'ı D exler'ın tıraş kolonyasının knkusın
bildiği bu minicik, nıtııbotli banyoda soyunm ak için m ı
veriyorm uş gibi eğ ilip bü kü ld ü .

Kural Dört, Emma kurulanıp giyinirken, D orteı'ın b>


durmasını gerektiriyordu; ama birkaç denem eden sonra l
eğer güneş gözlüklerini takar ve kafasını da belli bir bıçı
tarsa, Em nvı'nın bronzlaşm akta olan tenine losyon su
mücadele eden görüntüsünü kapının cam ından göm
İç çamaşırını giyerken kalçasının sallanmasını, sırtının çul
kıvrımım, sutyenini giyerken köprücük kemiklerinde olı
visi seyretti; sonra Em m a kollannı kaldırdı, mavi yazlık ıl
bir perde gibi indi.

Balkona, D exter'ın yanına gitti.

"Belki de burada kalm alıyız," dedi Dexter, ad.ıl.»nj


saçağımıza. bir hafta burada takılırı/. s«>nra Rodos'a g erij*
orad an da ev e d ö n eriz."

F.mma, gülüm sedi. "Tam am . Olabilir."

"Sıkılm az m ısın?"

"Sanm ıyorum ."

"M utlu m usun peki?"

"Yüzüm ızgara domatese dönm üş gibi hissedi


say m azsak..."

"B akayım ."

F.mma, gözlerini kapayıp yüzünü ona döndü, çer


dineli; saçları hâlâ ıslaktı, geriye doğru taranmıştı, yüzü Ğ J
rak temi/lenmekten parlıyordu. Emm a'ydı ama, tan
biriydi. Parlıyordu. Dexter, G iincş öpm üş, diye düşü
onu öpmeyi geçirdi kafasından. Ö furnıı, yüzünü tutup
D A V II) NICHOLLS

_ m , gfeienni astı aniden. "Şim di ne yapıyoruz?"

Ne «stersen

-Benim de « u r la r ım var."

f c T a m * » 11 a k ş a m u ı i k - g ı n . n e d e r a n ? A n l a ş ı l a n V u r u n Sala -

lJS1 J , dikleri şey d en var."

| p Küçük köydeki lokantaların hepsinin tıpatıp birbirine İmi


gemesi dikkat: çekiciydi. Hava kuzu fırın kokuyordu, yeni avın
yükselmeye başladığı limanın sonunda sakin bir yene oturdular,
çam tadında şarap içtiler.

"Noel ağaçla rı." dedi Dexter.

"Dezenfektan," dedi Emma.

Plastik asma yapraklarının arasında gi/lrıımiş hoparlörler


|deıı mü/ik yayılıyordu; M adonna'ııın C et tnto the O ra n ı* parça­
sı kanunla çalmıyordu. Hepsi de gayet gü/el olan bayat ekmek
|somurdan, yanm ış kuzu eti, asetik asit soslu salata yediler, liır
müddet sonra, şarap bile ilginç bir ağız gargarası gibi lezzetli
gelmeye başladığ ında Emma, Kural İki'yi, flört etm e yasağını
|ihlal etm eye hazırdı.

| Kur yapma konusunda U venklı olııum ıştı hiçbir /aman


^ g ır d e k konuşm alar., avağınd.ı tekerlekli patenlerle normal
j^ k o n u ş n u yapıyormuş gibi, /ataletten vnk>un ve beceriksizce
K A m a giınt*ş ve Vunan şarabının işbirliği h n m .n i sarlıoş
^pduygus.dlaşt, rmıştı. Tekerlekli patenlerine uzandı.

|"Bir fikrim var."


"S ö y le -

F burada seki/ gün kalacaksak, konuşacak konu sıkıntı-


iz- değil m i?"
^ "(Y a v N)

• 121
BİR GÜN 1

"H ey, çok önemli bir şey değil bu, öyle değil m i1 Bixin\ yM
m ı/ d a in s.m l.in n se k s te d e n e y im le r i’ açık o lm a la rı g e r e k i r * f *

"ö y le mi? Bana kimse bir şey söylem edi."

"B ence başlam alısın."

"B ir defasında işikl.ırı .ıs ık bırakmıştım, ama bir daha yap*


m am ."

"İlerlem en gerek. Em. Bu utangaçlıktan sıyrıl artık."

"A h, Dex, seks uzm anı gibisin. Ne giymişti, şu Knı/tş'lg^M


k ad aşın ?"

"Deri pantolon ve bir koşum takımı Ingiliz Telekom 'di^H


şan Stevvart ad ında b ir m ü h en d is."

"Stevvart'la bir daha görüşm eyi düşünüyor musun?"

"S a d e ce telefonu m kesilirse. T ipim d eğ il."

"Bana herkes senin tipin olabilirmiş gibi geliyor."

"S a d e ce renkli b ir olay, k o m ik olan n e?"

"Kendinden çok hoşnut görünüyorsun da."

"Yo, değilim. Seni hom ofobik." Omuzlarının üzı •rınden M


fı kollam aya başladı.
"H ey, garsona mı asılıyorsun?"
"B ir içki alm aya çalışıyorum. Şim di sıra sende. Senin sırrı
d a ."

"A h, pes ettim. Böyle bir şeyle rekabet edem em ."

"K ız kıza bir şey yok m u?"

Boyun eğerek kafasını salladı. "Biliyor musun, bir gün W


bir şeyi gerçek b<r le/biyeıu* söyleyeceksin, çeneni kıracaklar»*

"Peki hiç ilgini çekm edi m i...?”

"Saçm alam a, Devter. Şimdi sırrımı duym ak istiyor


istem iyor m u su n ?" I
DAV1D NICHOLLS

F - Ş a r t değil-"
fendim »/, sağlama alalım Ö ne doğru eğildi, elini

B^pirr'ın bOt’A10'11 u/l*n:M‘ koydu. 'Birbirim ize. diğerinin bil­


d i ğ i bir şeyi anlatalım

-Nasıl. sır g ib im i’

Hj(Çesinlıkl» s,r ş a * " * uı "la n l' ır ***>'. t.ıtılin geri kalanında

|v,r gece bir tane.'


"Şişe çevirmece gibi bir -şev m i?" t *>/lerı irileşti De\ter, ken­
disini dünya çapında bir şişe çevirme oyu n aısu olarak giiniyor­
du. "Tam am . Ö n ce sen.'

I layır, ona* sen."

| "Neden önce ben?

"Sende daha çok m alzem e var."

B u H n u y d u , onda ııeredevse sınırsız bir sır kavnağı vardı.


Bu gece onu giyinirken seyrettiğini sövk'yebilirdi ya da duş alır-
kın banyonun kapısını bileıek açık bıraktığını. Naomi'yle birlik­
ti- eroin kullandığını ya da Noel'den hemen ö m e F.nırruı'nın ev
arkadaşı Tilly Killirk’le süratli. jx k bir şeye benzemeyen bir seks
ysptığım Emma Nnel ağan için VVoolvvorths'tan süsler alırken
ayak masajı korkunç biçimde koııtıoldm çıkıp von değiştirmişti.
»ğlığım, keıulm. k-ğenmışliğini ikiyüzlülüğünü ortaya
Pkamıayaeak bir şey unlatmak dalıa iyi olurdu belki.

Bir müddet düşümlü.

^ B p fcm arn . İşte gelıvor ” Gırtlağını teıııi/ledı ' Birkaç hatta


kulüpte b ir ad am la ilişkim o ld u ."

nın ağ/ı açık kaldı "B ir adam im ?" diyerek gülm eye

fil*
ferle ,
^ ^ ^ ^ V l U m k - şapkam :
O lu su n "
I \ ‘ v g e r ç e k t e n s ü r p r iz -

123 •
B İR G Ü N

"Ö nem li bir şey değil, sadece öpüştük ve ben sarhoştum/

"I lep aynı şeyi söylerler Peki anlat bana, ne oldu?"

"VauxhalTdakı K ayış denen kulüpte düzenlenen Seflfl


adlı b ir g ay g ece siy d i..."

‘Kayış tü Seks Yiizul Ro\y ya da M anhattan adındaki d


lara ne o ld u ?"

"O rası disko değil, gay kulüp."

"Peki sen ne yapıyordun gay kulüpte?"

"H e p gideriz. Daha iyi m üzik var. Daha ser/ müzik..."

"Sen i gidi entelek tü el..."

"H er neyse, Ingrid ve arkadaşlarıyla birlikte oraya git


dans ediyordum , bu adam gelip beni öpm eye başladı, ben
işte bilirsin, karşılık verm ek gibi bir şey; ben de onu öptüm *

"P e k i...?"

"N e ? "

"H oşlandın m ı?"

"Fena değildi. Bir öpücük yalnızca. Bir ağız, ağızdır


değil m i?"

Em m a yüksek sesle güldü. "D exter, sende bir şair ruhuj


Bir ağız, ağızdır sadece. AK çok hoş, çok tatlı. A< T/W t
şark ısın d an d eğil m i b u ?"

"N e dem ek istediğimi anladın."

"B ir ağız, ağızdır sadece. Bunu mezar taşma yaz


rid ne dedi p ek i?"

"Sadece güldü. O umursamaz, hatta hoşuna g itti" j


silkti. "In g rid bisek sü el z aten ..."

Emma gözlerini yuvarladı "Evet, biseksüel," dedi De


Ingrid'in biseksüeUiği kimdi Fikriymiş gibi gülümsedi.
I D AVID NICHOLLS

U ,« o n m üessesinin ikramı olan ve ancak hediye olarak ve-


K jW v k rintten Yunan kanyaklanvl.ı geldi F.nıma bir yudum
Vt, yü/ünıı buruşturdu; sonra çakırkeyif bir samimiyeti»* va-
n V pl gjjno dayayıp düşündü "B ir sır Mir düşüneyim ."

Pjpanvıakl.ınnı çenesine vurdu Onu duşta gördüğünü sovle-


vefnlirdi ya üa N oel'de l ıllv K ıllıekle olan biteni, korkunç bir
« e k lid e kontrolden çıkan ayak masajını bildiğim. Hatta l‘>8.Vde
Pollv Datvson'ı yatak odasında öptüğünü ama sonuna kadar git-
j i iğini hem en anladığını bile söyleyebilirdi. Üstelik
a s lın d a Sö y lem ek istediği şeyin ne olduğunu biliyordu. Dudak-
lannı valadı, fotoğraflarda kullandığı en iyi, en çekici olduğunu
düşündüğü y ü zü n ü takındı.

• 'Ü n i v e r s i t e d e ilk tanıştığımı/ zam anlarda, yanı bilirsin,


«ona biraz vurgundum. Aslında biraz değil, bayağı vurgundum
Yıllar Önce. Bud alaca şiirler falan y azard ım ."

"Şiir mi? Geıçekt»*n m i?"

"Kendimle gurur duym uyorum ."

K A nliyo n ırr Anlıvonım " Dı*\ter kollanın kavuşturdu, ma


ttn m H n a rm a «jekti, yen* baktı. "O zur dilerim, Em, ama bu sa­
yılmaz Z*

"Neden?"

H p in k ü bilmekliğimi/ bir şev olacak d»*mıştm." IX*xter mh -

Emma bir kıv daha onun sın ırız bir havai kırıklığına
kapasitesi old u ğu nu hatırladı.

; ': İV:t W nnni' 9°^ s,n ,rsiıv" I V\ter'ın y.nıık yerlerinin en kırmızı
elin in tersiyle vurdu.
“Ah?"

1* d e n inliyorsun?"

^ ^ ■ • ö y le d ."
BİR GÜN

“Ç ok hoş, T illy ..."

“Peki sonra ne oldu?"

Boş bardağın dibine baktı. “Sanınm zamanla adatıl


şeydi. Z ona hastalığı g ib i."

“G erçekten, ne o ld ıı."
"S e n i tanıdım . Beni sen d en k u rtard ın ."
“O şiirleri oku m ak istiyorum . 'D ex ter' için ne k afiy e bu l­
m u ştu n ?"

"Hıyar Yanm kafiye."

"G erçekten, ne oldu onlara?"

“İm ha edildiler. Yıllar onoe bir şenlik ateşi yaktım ." Kn


aptal ve nv.il olm uş gibi hissederek boş bardağı tekrar kat
dikti. "Ç ok kanvak içtik. G itsek iyi olacak." Telaşlı bir şef
garsonu aram aya başladı, bu kez Dexter da kendini aptal r
hissetmeye başladı. Çok konuşm uş olmalıydı, bu kadar sert
veze, kendini beğenm iş olm aya ne gerek vardı? Bir ş e y k J
/eltine hevesiyle F.mma'nın elini dürttü. “Biraz yürüyelim mil

Emma tereddüt ediyordu. "Tam am . Yürüyelim hadi." ı

Bütün kıyıya dağılm ış olan yan inşa edilm iş evlerin y


dan geçerek koya d oğnı yürüdüler, yem bir turistik g e liş il»
düşünerek geleneksel olarak üzüldüler; konuşurlarken l]
gelecekte daha aklı başında olm aya azm etti sessizce. K
anlık davranışlar ima uymuyordu; bunu taşıyamıyordu, j
lan hiçbir zaman um duğu gibi olmuyordu. Dexter'a yap
havada sallanıp durmuştu, bir an için yukarı yükselt
retmiş sonra kınlan cam ın sesini duym uştu. Birlikte
leri günlerin geri kalanında mantıklı, ayık olm aya ve
hatırlamaya karar verdi, bıgriâ'ı. muhteşem , kintseılen ç£m
onu Londra'da bekleyen biseksü el Ingrid't h atırla U y g u m u z*
DAVI D NICHOLLS

^ a. Bu aptalca konuşmayı ( ı ı >' t ı n. ı \apışm ış tuvalet


C j , gihı S n d i » y ,e birlikte her yere surukk-vecektı.

kenti arkalannd.ı bırakmışlardı gundu/un gun»*şin-


RL| hâlâ Sicak o l a n kvıın te|Xı A lenilin iı/ennde yalpalayarak
yürürlerken, D e v t e r d e s t e k olm ak i ç i n e l i m t u t t u Kumun ıslak
d ü* olduğu kıyıcına doğru vunıduk'r I rııma. İVvter'ın
Hini tutmaya devam ettiğin i fark etti.

"N ereye g id iy o ru z?" diye sordu.

"Ben yüzeceğim. G eliyor m usun?"

"Delisin s e n

"H ad i!"

"B o ğu lu ru m '

"Boğulmaz.sııı Bak, mi şah a n e" I Vııı/ muhteşem hır akvar-


vum gibi sakin ve berraktı, bir avuç alsan elinde parlayacak gi­
biydi Devter göm leğini çıkanıııştı bile. "H ad i Ayılın/.."

Ama mayom Birdenbire gerçek kafasına dank etti "Alı,

a n l a d ım ' C üldii. "N e le r döndüğünü anlıyorum ..."


"Ne?"

"Ben de yuttum bunu, değil m i?"


"N e1"

J B r i a çıplak yüznx* numarası Kı/ı sarhoş et sonra da \.ıkın


brda buyü^ b ir su birik intisi a ra ..."

^ ^ B t a ç o k d a r k a fa lısın \ V d e n bu k a d .ır d a r k a n l ı s ı n ’ "

d ev am e t B en bu rad a bekliy oru m "

W * p i ş m . ı n ı»I. h a k s i n Im m a'\. .likasını d o n d u p.ııı-

^ ^ f l p a r d ı , so n ra da iç çam aşırım ,

kalsın!"
■ F 'aıbl'nkırla \ ur,ırki r. u/un kain n • ı«>;ı .ırtını m-
BİRCÎÜN

beyaz kalçalarını seyretti. "St'ks Yüzü "n d e değilsin, biliye


Dexter dalgalara atladı ve Em m a kendini yalnız ve anla
hissederek sersem lem iş bir halde kaldı orada Çok arzu*
deneyimlerden biri değil miydi bu? Neden daha anlık ve r«
davranam ıyordu? Mayosu/, yüzm ekten bu kadar korka
onu öpmek istediğini misil söyleyebilirdi ona? Daha düşür
tamamlamadan, elbisesinin eteğini kavrayıp, tek hamlede fc
nın üzerinden çıkardı. İç çamaşırını çıkarıp, bir tekmeyle hav,
fırlattı ve bir yandan gülerek bir yandan kendine küfrederek
yun ken arın a d oğru koştu.

Suya girmeye evsarvt edemeden pam ıaklannın ııaın d a d


muşken, Doxter gözlerindeki sulan temizledi, kıyıya baktı
bundan sonra olacakları m erak etti Bulantı; bir bulantı da
sının gelm ekte olduğunu hissetti Bir D urum beliriyordu, d
az rahat davranıp daha az. anlık yaşayarak D urum ları en;
meye çalışmaya kurar vermemiş miydi? Eninde sonunda E
M orle/ydi bu ve Em değerliydi; muhtemelen en iyi arkada
I’ekı va Ingrid ya da dostlan arasındaki .ıdıyla Korkunç In
Kıyıdan gelen tuhaf bir sevinç çığlığı işitti ve Em m a'nın ^ı
binsi arkasından itmiş gibi tökezleyerek suya atladığım gÜ
Dürüstlük ve samimiyet; bu sözler onun düsturu olmalı;
Emma köpükler saçarak ona doğru geliyordu. Dexter bir c
şildik yapmak için dürüst ve samimi olmaya kurur verdi; t
kend isine n eler getireceğ in i g örecekti.

E m n u nefes nefese yanma geldi. Denizin şeffaflığının


den farkına vararak kolunu göğsünün üzerinde katladı. *
bir şeym iş d em ek k i!"

"N e ?"

"Ç ıp lak yüzm ek!"

"Böyle. N e düşünüyorsun?"
P A V ID N IC H O L L S

! P^p^ruı d eğ il sanının budalaca Şimdi benden beklenen, ap-


B ^ n ı p . sana su sıçratmak mı mesela?" Avucuna su doldu
E p ppxU-r in yüzüne attı. "D oğru mu yapıyorum ?"

I Ktfcter karşılık veremeden. .ıkıntı F.mma'yı yakalayıp ayak­


larıyla yerden destek alan Dexter'a doğru itti. De\ter yakaladı
arı, kenetlenen parm aklar gibi birbirlerine dolandı,
k e n t lin birbirine değdi, sonra ayrıldılar; dansçılar gibi.

"Bu çok anlam lı bir ifade," dedi l.m m a sessizliği bozmak


|için. Hey, d en ize işem iyorsu n, değil m i?"

"H ay ır..."

"Y a ne o zam an?"

"Söylediklerim için üzgünüm ..."

"N e z a m a n ?"

"l-nkantada, düşünm eden konuştum ."

I* “Sonın değil, alışkınım ."

"V e ben de ayııı şevleri düşünm üştüm O zamanlar. Yani,


bben de
en d e senden haşlanmıştım, romantik anlam da dem ek istiyo-
rum Yani,
[ruın. Va ben şiir falan yazm adım am a seni düşündüm , seni
iyorum, sem ve beni. Seni düşlüyorum ."

_______ E C e ıç e k te n mi? Ah. Gerçek...? Tamam. Ah. Tam am ." Bunca


• V ydtn sonra, şim di r, t,m: şu anda. f \r IV n izi'n dc çıplakken alacak
J S h t y c f , d iy e d ü şü n d ü Em m a.

B p e n im so ru ıu ım ." d e d i IV v teı ;y ım ç e k i p d ı u l a ğ ı n ı n ke-

g ü lü m sey erek san ırım herkesi d ü şlü y o r o lm a m !"

^ E ^ y o ru m , d iyebild i sad ece Emma.

m ^ H ^ r ç e k t e n s o k a k t a \ u r ı ı v e n b i r i n i b i l e, d e d i ğ i n

I ^eı* e s b en im tipim . K âbus g ib i!"

I ^B^V allıcik." d e d i 1 m m a ifademiz b i r s e s l e


BİR GÜN

"Ben, sanırım, bilirsin, bir kız arkadaş-erkek ar k * H


sine hazır delild im ; değilim. Bir ilişkiden farklı şeyler
d uk, diye d ü şü n ü y o ru m ."

"Ç ünkü... gay m iydin?"

"B en ciddiyim, Em ."

"Ö >ie m i r

"Bana kızgın m ıs ın r

Hayır! Umursamıyorum! Dedim va, çok, çok uzun /.


ö n cey d i..."

"Y ine de..." Elleri suyıın altında Em m a'nın belini bulup


dı. "Y in e d e biraz eğ len ce istersen ..."

"Eğlence m i r

"K uralları bo zabiliriz..."

"Scrabble mı oynayacağız?"

"N e dediğim i anlıyorsun; Bir kaçam ak Böyle u/ald


ken, bağlar, sorum luluklar olmadan. Ingrid'e tek laf ct~
B izim küçük sırn m ız. Ben hazırım . H epsi b u ."

Emma gülmeyle inleme arası bir ses çıkardı H aın u i; F


k n m im d a önem li bir sev sumııı bir satıcı gibi bekleı
yordu. Bizim kıptık sırrım ;.:, büyük ihtimalle b aşlıların a ilan|
Zihnine bir cümle geldi: Bir ağı/, ağızdır sadece. Yapabil
tek şey vardı, çıplak oluşuna bakmadan suyun dışına zıp
bütün kuvvetiyle başını suyun içine bastırdı, orada tuttu. Yi
y avaş saym aya başladı. Bir. iki, üç...

Seni fuuLlinı bilmez, setti kentlini beğenmiş kiiçük...

Dört, beş, altı...

Ve sen afital, aptal kadın, um ursadığın için ve onun uma


san dığın için ap talsın ...
m DAVII) N1CHOI.LS

Yedi seki/, dokuz...


A rlık m b d n ıiy *” ' ew ıv ı-ı bırakm ak, cim rim ıv ışı şakaya vur-

K e |k .rim D e v l e r i n k a f a s ı n d a n s^'kti w s u y u n ılışın.» yık

|2jjn v e r d i . I \ \ t e r , s a ç l a n ı ı d a n v e g ö z k * r i n d e n s u l a r sa çı-

^uluyordu, o da güldü, kaskatı b i r "h a ha ha"yla.

"B u n d a n 'h a y ır' a n la m ın ı y ık a rıy u ru m ," d ed i b u rn u n a d o

;jn sulan boşaltırken.

“Sanın m öyle- S ın ın m , b i/ım devrim iz ep ey zam an önce

kapandı."
"Ah E n ı i ı ı i n isin '* ( j ı ı ı k u b u ışı a r a d a n ç ı k a r ı r s a k k e n d i m i / i
j.ıh a iyi hissederiz d iy e d ü şü n m ü ştü m ."

“Aradan çıkarm ak m ı?"

“Arkadaş o l a r a k k e ııd ım i/ .i d a l ı a y a l a n h i s s e d e r d i k . ”

“Y atm ayışı:n ı/ ın a rk a d a şlığ ım ız ı o lu m s u z ı tk ile v ıv rğ ın ı m i

düşünüyorsun?"

I'K e n d im i iyi ifade edem iyorum ..."

"Devter, seni çok iyi anlıyorum , sorun d a bu zaten ..."

eğer Ingrid'den çekin iyorsan ..."

I^ O n d an çek in m iyo ru m S . ı d ı \ v b u ışı y a p t ı ğ ı m ı z ı söylevı*t>i-

diye yapmak i s t e m ı v o n ı m V e lıe m e ıı a r k a s ın d a n sö y led i-

Tdm.so\e s ö y l e m e y a d a ' y a ş a n a n l a r ı e h e d ı v e n ı ı n u t
^ < fb | | e y le r o l d u ğ a u,m \ a p m a \ a c a ğ ı m Sır o la ra k sa k la m a k

H ŞH ftİnbir şey yap m am an gem ken bir şeydir!"

H p * Itextcr. güzlerini kısmış, oıuın arkasına, kıyıva doğru


da kıyıya d.im in ve utak telek, zavıt ninnin tepe-
gibi b i r ş e y l e r s a l i . n a r a k e n h ı z l a k o ş t u ğ u n u g o r -
gömlek* b ir p an to lo n .

13i
BİR GÜN

"H eeeey!" diye bağırdı Dexter, kıyıya doğru ilerle


ra bütün giysilerini çalan hırsızın arkasından yum ruk sal
hızla koşm aya başladı.

r v

Nefes nefese Em m a'nın yanma döndüğünde; Emma giyi


tam am en ay ılm ış o larak sahild e o tu ruyord u.

"H iç iz yok m ıı?"

"Y ok! K açtı!" dedi acınacak bir halde. "S ik tir olup g j
Çıplak olduğunu hatırlatan hafif bir esinti çıkmıştı, öfl
b acak lan n ın arasın a koydu.

"C üzdanını da aldı m ı?" dıve sordu Em m a; yüzü e t


bu ruşm u ştu .

"H ayır, sadece biraz nakit, bilm iyorum , on, on beş


belki, küçük p iç."

"San ınm çıplak yüzm enin tehlikelerinden biri bu," dıyH


rıldandı; d u d ak ların ın kenarı seğiriyordu |

"E n çok sinirlendiğim şey pantolonun gitı


Ltng'di! İç çam aşırlar Pradti. Kahrolası otuz paund savı
maşıriara... Sana ne oluyor?" Emma kahkahadan kora
"H iç k om ik değil, Em ! S o y u ld u m !"

"Biliyorum , özür d ilerim ..."

"H etm ul btng'ıU o, Em !"

"Biliyorum ! Sen, sadece... çok sinirlisin... giysilerin


Yan tarafa devrilmeden önce iki büklüm çoktu, yumr
aln ını kum a dayad ı.

"K endine gel. Em. Eğlenceli değil. Em m a? Emma! Bu


y eter!"
DAVI D KICHOLLS

K j^ n e t olası ad.ul.iKi büliin iyi giyimli pislen- bakacağını!" Ve


E L t f b ı r k & dah.1, katası dizlerinin arasında, kuma yapıştı

A ra m a m ı ■ anlamsız olduğu anlaşılınca, acil kıyafet iyin sa-


M * a ş b r d ılu : Emma, ma\t naylondan bir tortu buldıı Dexter,
toffeavı bir mını «tekm iş gibi zarifçe beline sardı. Emma, torba-
ıvrl kenarlannı kesip önlük yapmayı önerdi ve bir kez daha yere
kapaklandı.

Eve dönüş yolu onlan nhtıma götürmüştü ‘Tahm in ettiğim­


den daha işlek.' dedi Emma. IV \ter bir kaldınm m eyhanesin­
den geçerken yüzüne kendisiyle dalga geçer bir ifade yerleştirip
ıslıklan duyma/dan gelerek yürüdü. Kente doğru yöneldiler ve
Ja f bir sokakta içkiden ve güneşten yüzleri kı/amıış olan plajda­
ki çiftli» Burun buruna geldiler Şaşkın bir halde Peylerim mavi
mini eteğine bakıyorlardı.

"Birisi g i y s i le r im i çaldı," diye açıkladı kısaca.

K U t sempatik b i r ş e k i l d e b a s l a n n ı s a l l a d ı v e g e ç i p g i tt i le r ,
kız dönüp ark alan n d an seslendi:

"H oş torba."

n a ; onun bu hainliği karşısında

^ ^ K n K i k pansıvon.ı donene kadar, uzun vol boyunca ve


^ ^ M p ü n d ü k ter sonra .la devam etti Yatağı {uylaşm a konusu
°*H'mını
yibnrıiştı Emma banyoya gidip iizennı değiştirdi; eski
BİR CîÜN

yerde, yatağın ayağının yanında yatıyordu. "Şunu katılırsan h


olacak," dedi torbayı ayağıyla dürterek. "Buruşacak.'

"I lalı,” dedi Dextor, yeni ıç çam aşırlarıyla yatağa ıı/ .ın A İ
"Bunlar onlar m ı?"
N e?"

"M eşhur otuz paundluk çamaşırlardan. Nedir bunl


m ü kap lan m ış?"
J
"H adi uyuyalım artık, olur mu? E v et hangi tarat?"

"B u taraf."

Sırtlan birbirine paralel, uzandılar; Em m a soğuk bey,


şatların h assas ten ine d eğ m esin d en hoşlandı.

"G üzel gü nd ü ," dedi.

"Son olanlara kadar," diye hom urdandı IX*xter.

Yüzüne bakm ak için döndü Emm a; gözlerini di k m * |


mi a a tavana bakıyordu. As aklarını dürtııklodı "Hepsi biri
tolon ve iç çam aşın yalnızca. Ben sana yenisini alırım. Üç
pam uklusundan " D exter bıım ıınu çekti, Emma çarşafın
da D exter'ın elini tuttu ve o kafasını çevirip bakana kadar
"C iddiyim , D ex," gülüm sedi. "Burada olduğum a çok
num . Ç ok ivi vak it g eçiriy o ru m ."
"Evet. Ben d e," diye m ırıldandı Dexter.
"Sekiz gün daha."
"Sekiz gün daha."
"Başa çıkabilecek m isin?"

"K iın bilir?" Sevgiyle gülümsedi Devler, i\ı va da k î


şey önceden olduğu gibiydi. "Bu gece kaç kuralı ihlal ettik?" 1

Emma bir an düşündü. "Bir. iki ve dört numaralı kura

" İ y i en azından Scrabbk- oynam adık."

134
D A V ID N'ICHOLLS

H r İ p n a n yarın vardır " Başının üzerine uzanıp lambayı


dönüp kendi taralına yattı. Her şey önceden oldu-
\ v E m m . ı k e n d i m n a s ıl h ı s s « - d t v e ğ i n d e ıı e m i r d e ğ i l d i

ge<ı',r^ ' & Kl , , n ı d u ş i i n e r e k ııv ııy a m a y .u .ığ ın d a n en d işe

a m a h r a / s o n r a d a ı n a r l a n ı u l a e m e k l e y e n u y k u n u n ahırl ı-

^ u v e n .k liü m . hissetti

' DcxU*r b i r süre m a v i ış ık lı t a v a n a b a k a r a k v a ttı, e n iy i gıve-


jinde olmadığın: hissediyordu. Fm m a'yla olm ak belli bir dav­
ranış d ii» 7 ‘nı gerektiriyordu ve o her /aman gereken düzeyi
tuftııramıyordıı Em m a'va baktı; saylan ensesinden dökülüyor,
vı-ni bronzlaşmaya başlam ış teni, beyaz çarşaflarda daha çok
tvlli oluyordu; omzuna dokunup özür dilemeyi düşündü.

" İy i geceler. D e \ ," d i y e m ır ıl d a n d ı I n ı m a h â lâ k ı> nvışabıli-


yorken

"İy i geceler. E m , " d ıv e k a r ş ılı k v e r d i a m a F .m m a y o k t a n

uyu muştu.

Sekiz gün daha, diye duşundu. sokız koca gün Neredeyse


lu r ş*»y olabilirdi bu sekiz g ünde
K I S I M İKİ

1 9 9 3 -1 9 9 5

Y irm ili Y a şla rın S on lan

‘Id iğ im iz kadar çok par.» harcıyor ve insanlardan


■ r»i/ kadar az şey alıyorduk. Her zam an az. ya da çok
mutsuzduk v e akranlarımızın çoğu ıl.ı avnı durumdaydı Ara­
mızda, her zaman çok eğlendiğimize dair bir kurmaca vardı ve
bir de hiçbir zam an e ğ le n m e d iğ im i/ g e r ç e ğ i n in is k e le ti b ild i

ğım kadanyla bu, yaşıtlarımı/, arasında yaygın bir durumdu.

—( haries Pic kens, Hın/iık Umutlar


BÖLÜM ALTI

K im y a sa l

15 Tem m uz 1993. Perşembe

Bolıim Bir: Dexter/ın Hikâyesi

Brbcton. Eıirts Court vcC hftrdfhire


Bugünlerde geceler ve gündürler birbirinin içine kanşına egi!»-
nıindeler. M odası geçm iş öğleden önce ve öğleden sonra kav­
ramı hükmünü yitirmiş durum da ve lX*xter, alışık olduğundan
Jaha fa/la şafak görm ek te.

1993 yılında Temimi/ur. ; i'ıııd r c.iines 0 1 ‘de vükselivor


Dexter, bir M bancım n Brixton’daki d .ıiıvsirden evine dönerken
küçük külüstür taksinin içinde seyrediyor güneşin dogıışııııu
İzbesinden döndüğü kişi tam olarak hır vahana değil, bugün-
pek aklıkla edindiği yepvnıi arkadaşlardan biri; grafıker
B N * ya da C ibsy, belki de Biggsy ve onun kuş kavlar minik,
gpzlii. fazla koıuışma\ ıp, in.is.ij \oluyl.ı iletişim kunııavı
*Wh®den kım ıl/ 1 a ğ ı/ lı I a : a adındaki çılgın a r k a d a ş ı

demiryolu köprüsünün altınvlaki gece kulübünde sabaha

birdenbire yabancıların arkasında belirip omuz-


sırtlarına m as.ıj yapm ava başlıyor Sonund a sıra

• 139 •
BİR GÜN

Dexteria geliyor, IX*xter başını sallayarak gülüm süyor ve


mayı bekliyor. Kızın somurtup, parmaklarını burnuna ya
ması yetiyor, herkesin söylediği sözJeri söylüyor kız:

"Sen m eşhursun!"

"Peki, sen kim sin?" diye bağırıyor müzikten sesini dı


bilmek ıçm. Kızın küçük, zayıf ellerini tutuyor.

"B en T ara!"

'T ara! Tara! M erhaba, Tara!"

"Sen m eşhur m usun? N eden m eşhursun? Anlat bana!"

"Televizyondayım. Televizyonda raiıat ol! adlı bir


yapıyorum Pop yıldızlanyia röportaj yapıyorum ."

"Biliyorum onu! Sen m eşhursun!" diye bağırıyor


{utm aklarının ucunda yükselip yanaklarından öpüyor ve
öyle tatlı yapıyor ki, D exter yeniden müziği bastırarak b.ıj
"Ç o k sevim lisin. T a ra !"

"Sevim liyim !" diye bağırarak cevap veriyor kız.


yim am a m eşhur d eğ ilim ."

"A m a meşhur olm alısın!" diye bağırıyor Dexter, elleri


belinde. "H erkes m eşhur olmalı diye d üşünüyorum !"

Hepsi anlam sız sözler ve düşünm eden söyleniyorlar I


bu fikir Tara'yı harekete g eçiriy o r "A aa.ıaaaah!" diye b
parmak uçlarında yükseliyor ve küçük yaramaz kafasını
adamın om zuna yaslıyor. "Sanırım , sevim lisin," diye kı
bağınyor; am a genç adanı aynı kam da değil. "Sen de
sın," diyor genç adam ve kendilerini, sonsuza kadar .süı
bir "sevim lisin" döngüsünün içinde buluyorlar. Artık bil
ne sırıtarak birlikte dans ediyorlar ve IX*xter insanlann i
başlannda olmadığında nasıl da kolaylıkla iletişim kuı
bir kez daha anlıyor. İnsanlann yalnızca alkole başvural
DAVID NICHOLLS

kırda bir kızla konu lm ak göz teması kurm ayı, içki-


K y , ( kitaplan, filmleri ailevi ve k.ırd.-slen sorgulayarak
s a a tle r i gerektirirdi Bugünlerde artık, "A dın ne?" s v
"Bana denm en: göster." va da "N asıl hır i*; çamaşırı
i l i y o r s u n ? " sorusuna geçiş yapm ak m ümkün.

^ B ç o k se v im lisin ," diye bağın yor bir yandan kı/m kalyalarını


ocaklarına Ijjıte rk e n . "M iniciksin. Bir kuş gibi!"

-Am a bir oku/ kaklar guçluyum ,” diye batırarak mandalına


İHivuldÜğündek: pazısını sıkıyor kız. Çok güzel, küçük bir pazı
bıı. De x te r on u ö p m ek iyin h am le yapıyor.

r "Çok hoşsun Çooooıxx>k hoşsun."

"Sen de çok hoşsun." diye b atırıy o r Dexter ve düşünüyor.


Taıtrun, bu gelişigı& cl konu lm alar inanılm ayacak kadar $iizA . kı/ o
kadar küçük, o kadar minnacık kı, ona çalıkuşunu hatırlatıyor;
ama "çalıkuşu kelimesini hatırlayamadığı için kızın ellerini tu­
tup kendine doğru çekiyor, kulacına b a tırıy o r "B ir kibrit kutu­
suna sığacak kadar küçük olan kuşun adı nedir?"

"N e?"

| * K İB k ii KUM S I N A KOVABIt I t K .IN BIK KUŞ. KİBRİT


KUTUSUNA SIĞABİLECEK KÜÇÜK BİR KUŞ... ADİNİ H A ­

TIRLAYAMADIĞIM O KÜÇÜK KUŞ KADAR M İNİKSİN." Ikı


Pay,,,dft,nı iki-üç santim aralayarak işaret ediyor. "K Ü ÇÜ K KUŞ
P A D A R M İN İK SİN ; BU K A D A R SIN ."

P 8 y a • ö z le ri o n a v l .ım .ık iç in y a d a müziğe u y m a k iç in b a -


A ğ ır la ş a n g ö / k a p a k la r ı titriy o r . g ü / h e b e k le n h u y u

' ■ p ru v a rla n [ ) e \ t e r ‘ın kı/ k a r d e ş i n i n k ü ç ü k k e n o y n a d ığ ı


~T3* î g m gözleri g i b i g e r i y e d o ğ r u y u v a r la n ıy o r D e v te r n e k o -

U n u tu y o r , h ır .ın ıç iıı b e t şe\ a n la m ın ı y itir iy o r . s o n r a

tutup s ık ıy o r , g e r ç e k t e n s ok se\ .m İ o l d u ğ u n u tek


BİR GÜ N

rarlıyor ve onunla birlikte gelip arkadaşlarıyla tanışm ası]


tiğini, çünkü onlann da çok sevimli olduklannı söylüyor, t
itiraz etm iyor.

Üniversiteden eski ev arkadaşı Callum O 'N eilI'i .ırav,


etrafına bakıyor ve onun ceketini giym ekte olduğunu görü
Bir zamanlar Edinburgh'un en uyuşuk adamı olan Callum a
bilgisayar yenileyerek büyük bir servet yapmış, pahalı takd
biseler giyen başanlı bir iş adamı. Ama haşarı beraberinde j
başlılığı da getirdi; uyuşturucu yok. hafta sonlan içki alemi 1
Burada huzursuz görünüyor. Dexter arkadaşının iki elini y j
lay ıp azarlıyor.

"N ereye gidiyorsun, dostum ?"

"E ve! Saat sabahın ikisi. Yapacak işlerim var."

"G el benimle. Som Tara'yla tanıştırm ak istiyorum !"

"LX% Tara'yla tanışmak istemiyorum. G itm em gerek." j

"Sen nesin biliyor m usun? Korkaksın!"

"Sen de sarhoşsun. Git ve no yapm an gerekiyorsa onu yi


Seni yarın a ra n ın ."

Dexter, Callum ’ı kucaklıyor ve ona çok iyi o Id .g ıın u 9Öİ


yor; am a Tara bir kez daha elini çekiştiriyor ve IX*xter, kaUl
ligin arasından rahatlam a odalarından* birine doğnı sümkkndj
götü rü lm esin e izin veriyor.

Her ne kadar D exter bu aralar herhangi bir şey için n *


ren para ödüyor olsa da, burası pahalı bir kulüp ve s o / ü m i^ J

9 ChilI (>ul Kıvuns Eestaoy kulLınınl.ırıuın güvenliğini »ağlam ak aiıu *»ıy l^


lerd r b u lu n a n ralvatlama odaları. Ez*U cy kullanım ı. yüksek mi kay^1 J
yarpm av ned eniyle ba/ı jm »blem ieıv ve hatta ölüm lere yok a y a b i l m * * *
g ilu Hüküm eti, 1 9 9 2 yılında yıkardıftı bir yasayla. Fosta») yüzünde^
şen jv k yok olum v.ıkosmın ününe yeyebilmek iyin d.ın» k u lu p lfn n d tj^ B
iK İalan o lm a s ın ı ve utrets»/ sU tedarikim zorunlu h a le g etirm iştir. ( Ç - W

• 142 *
DAVI O NICHOLLS

B i t e y e sahip. İVrşembe gecesi için bira/ tenha; ama


0 korku nç teknu m üzik ve tişörtlerini çıkarıp insa-
^ E û 7Ünc. ağt/ları açık, çeneleri kü tlenm iş \a/ıvette bakan
H E kafalı korkunç gençler yok Onun yerine I ara nın arka­
i ğ i n gibi büyük minderlere u/anıp kahkakılarta gülen, mgara
£ohu,t edip sakı/ çığneven. kendi akranı, yirmili yaşlarda,
Lp« çı-kifi, orta sınıfa mensup gençler var !X»\ter. Cıbbsy ya da
Biggsy^ Sempatik Tash ve erkek arkadaşı Stu Stevvpot, gözlüklü
Lpex ve erkek arkadaşı M ark'la tanışıyor; hepsi ona sakızların­
dan, Mariboro Light'lanndan ve su ikram ediyor İnsanlar dost­
luk kurmayı büyük mesek* zannederler; ama burada bu iş inanıl-
|maz derecede kolay görünüyor ve bira/dan hep birlikte takıldık-
jlannı. bir kampçı m inibüsüyle tatile gittiklerini, güneş batarken
sahilde Kırbekü yaptıkkınnı hayal ediyor; ondan hoşlanmış gibi
goninüyoriar TV 'de olmanın nasıl bir şey olduğunu, başka han­
gi ünlülerle tanıştığını soruyorlar; o da birkaç müstehcen dedi­
kodu anlatıyor. Bütün bunlar olurken Tara arkasında çoreklen-
nıiş. küçük ha/ ürpertilen vererek kemikli küçiik (varmaklarıyla
boynunda ve ensesinde çalışıyor, her nedense kıs«ı hır suskunluk
oluyor, belki beş saniyelik, ama Devler'ı şaşkınlıkla birlikte ani
bir Ciddiyeti• sü n ik lev eak kadar u/un bir sessizlik; \ann, hayır.
buğun yapması gerekenleıı hatırlıyor am.ın l.uırım,
p to n ın ilkd d ışct ve panik ürpertisini hissediyor.

H j J 18 her şey yolunda,her sev hoş çünkü Tara etki kaybol-


M pn dans etm ek istı\«»r. |-- »vlıve hepsi gidip demiryolu kop-
a,tlnd.> dağınık bir hakle P| e ve ışıklara bakarak du
hir siırv sırıtarak kışlarını s ll.nar.ü -somurtup kaş-
|| ||^H pak dans edıu.rlar ama has sallamalar \e sırıtmalar
f ^ y imvyc başlıyor daha sok bala keyifli olduklarına
■. ihtiyacınd an sallanıp d'iru\oıl.:ı Devler g.ımlegü'.l
BİR G Ü N

çıkarmayı düşünüyor, bazen işi* yarar bu, ama zaman fa


Yakınındaki birisi, "S e s," diye bağırıyor yarım ağızla; ki
ikna edemiyor, ses çıkmıyor. Düşman, bilim ini kazanma İr
geçiriyor lıepsini ve ilk çözülen Gibbsy ya da Biggsy oluyofi
/iv;:: U mu ! . .|,l,r.;ıı: ; <>\I.iv«t vı herkı*s birdenbire d a n »
yi kesiyor; sanki bir bü yü bozuluyor.

(,'ıkışa dognı ytinelirken LX*xter eve dönüş yolcul'


şünüyor, kulübün dışında yığılmış olan korsan taksilerinj3
tücü kalabalığını, öldürülmekk* ilgili mantıksızca bir kt
Belsize Park'taki boş evini ve uykusuz saatleri d ü ş ü n ü ^ ^ H
kez d aha bir panik d alg ası hissediyor.

Arkadaşlığa gereksinimi var. Ankesörlü telefon .ırıyor,


uyanıksa C allu m i görebilir; ama bir erkeğin arkadaşlığı M
iyi gelmez ona. Naomi'yi arayabilir ama erkek arkadaşı
da Yolanda, o da Barcvlona'da film çekiyor; ya da Korl
rid, am a o da, bir daha LX*\ter'ı günırse kalbim sökece^
mişti; va da Emma, evet Emma, Ivıyır, Emma olmaz, bu dı
olmaz; bunu anlamaz, onaylamaz. Evet, şu anda en çok
istediği kişi Emma. N eden bu gece onunla birlikte dır
çok şey sormak isti\or, mesela neden asla birlikte olrtı
sormak istiyor; birlikte mükemmel olabilirlerdi; bir ekip, bffl
Dex ve Em, Em ve D ex; herkes bunu söylüyor. Emma'ya
şı hissettiği bu ani aşk karşısında afallıyor ve bir taksiye d
Earls C ourt'a gidip. I m m a'va ne kadar muhteşem oldl*
onu nasıl gerçekten gerçekten sevdiğini ve sadece kendisi
ği müddetçe seksi olm anın ne anlamı olduğunu, sadece,*
ne olacağını görmek için neden bu işi yapmadıklanru SC
bunlann hiçbiri işi* yaram azsa sadece oturup koni
veriyor; bü tü n g ece y aln ız olm ak tan iyidir...

T a n n 'y a şükür, telefon elim leyken, Biggsy ya da Gi

t AA
D AVID N İC H O L L S

r ^ m . davet ediyor; uzakta değilmiş, böylece kulüpten


l^ r C o ld lv ıb o tır l.an e'e doğru E n ir le r k e n kalabalığın
olm ak güven verici,

p, . , rahanenin çatı kıtandaki büyük bir alan.


c turma odası, yatak odası ve banyo; hepsi arada duvar
bir arada düzenlenmiş, maluvmıyot adına tek avrıcalık
■ L ortada duran tuvaleti çevreleyen yan transpaıan banyo
yar. Biggsy hır şeyleri düzenlemekle meşgul olurken di­
k l e r i vuni kaplan derisi ve sıvalı sentetik çarşaflarla kaplı ko­
caman siyvanlı karyolanın üzerindeki karmaşa yığınının içeri-
jjnck kahkahalarla gülüyorlar. Yatağın üzerinde gülünç bir ayma
\.ır, jynam n altında yayılarak ağırlaşm ış go/kapaklanyla ona
İrkiyorlar, kendilerini hayranlıkla seyrediyorlar, birbirlerinin
ellerini tutmaya çalışıyorlar, müzik dinliyorlar; genç ve zeki, çe­
kili ve başanlı olduklarını, 11e kadar harika göründükJerini, şu
andan B b a ıe n ne kadar iyi arkadaş olacaklarını düşünüyorlar.
Heath'te piknikler, birahanelerde geçirilecek u/un ve uyuşuk
pazar günleri olacak; IX*xter bir kez daha seviniyor. "İlginç b i­
nsin. sanının," diyor bin bir diğerine, ama kime dediği önemli
fllğiL çünkü hepsi ilginçler gerçekten. İnsanlar ilginçler.

Saatler, k im s i* f a r k e t m e d e n g e ç i y o r . Ş i m d i b ir is i s e k s lıa k -
*® d a konuşuyor v e sa b « ıh a p i ş m a n o la c a k la r ı k iş is e l ifş a a tla r d a
l^ lu r o n a k ta y a n ş ıy o r l a r . İ n s a n la r ö p ü ş ü y o r . F a ra h â lâ D e x t e r ’ın

® °y n u y la Uğraşıyor, si*rt k ü ç ü k p a m ıa ğ ıv l a o m u r il i ğ i n i n te p e s i-
^ ^ M lty o r, f a k a t u y ı ı ş t ı m u u n u n b o t u n e t k is i g e ç ıv o r ş im d i v e
1H R C rahatlatıcı o la n m a s a ı. b i n l e n it e k l e m e v e d u r t ü k l e m e le r
jP ^ B id Ö n ü ş iıy o r I V \ t r r k a ta s ım k a ld ır ıp k a k tığ ın d a T a r a 'n ın

slsJ^» v e te lu li t k âr b ir h a l a lıv o r ço k b u v u k a ğ z ı v e

^ k u ç u k , t u y s iız b i r m e m e li h a y v a n g ib i

” ^ W W ü ş ü n d u ğ u !H İe n Y ll>İ1 o l d u ğ u n u l a i k e d i y o r -Tj /i -

145 •
BİR GÜN

nm , otuz sekiz yaşıruia fa la n oln ıalı- üstelik küçük dışleriı


stnda bir parça diş m acunu var, sıva parçası gibi duruyor,
ter omurgasında ilerlem eye başlayan dehşet dalgasını
edem ez k ile geliyor; korku, endişe ve kendini terleme şej
gösteren utanç. Aniden oturuyor, yüzünden bir şeyi temizi
gibi iki elini y ü zü n d e g ezd iriyor.

Hava aydınlanmaya başlıyor. Coldharbour l ane'de


vuklar ütüyor; D exter son derece canlı bir duyguya L ıp tlış tJ
kadar canlı ki neredeyse bir halüsinasyon... kendini tar
buş hissediyor; bir paskalya yumurtası gibi içi boşalmış. 1
Tara omuzlarının arasında bir gerilim düğümü yaratmış dui
da, m üzik sustu, yataktakilerden bin çay istiyor, sonra lıa
çay istiyor, çay, çay... Bunun üzerine Dexter kendini kur
kendisininkiyle aynı model olan, ancak bir genetik laboeı
varında bulunacak cinsten kocaman, m eym enetsiz sanayi
buzdolabına yöneliyor. Kapısını açıp boş lx>ş içine bakıvorj
torbanın içinde salata var; çürüm ek üzere, naylon Ş.ş.lll*]
deyse patlayacak. Gözleri yuvalannda dönüp görüşünü a sij
kez bulandınyor, sonra tekrar odaklanıyor ve bir votka şğ
ruvor. Dolabın kapısının arkasına saklanarak ıkı esaslı y%
çekiyor, dilinde iğrenç bir şekilde köpüren elm a suyuı
bir yudum alıyor. Sıvıyı irkilerek yutuyor, sakızıyla bırlıl
nsi tekrar çay istiyor. Süt kartonunu buluyor, eliyle tartıyor]
aklına b ir fikir geliyor.

"Sü t yok burada!" diye sesleniyor.

"O lm ası g e re k " diye bağın yor G ibbsy ya da Biggsy.

"Yok. Boş G idip alayım ." Dolu, açılm am ış kort»>n W|


yeniden buzdolabına koyuyor. "Boş dakikaya dönerim,
bir şey isteyen var mı? Sigara? Sakız?" Yeni a r k a d a ş la r ı!

cevap gelm iyor; böylelikle sessizce dışan çıkıyor, m e rd iv ı


D A V 1D N IC H O L L S

^ ■ p a r la n a r a k mivor, K Mp . l.-n h ız la vnyerek s o k a ğ ın o r ta s ın a


*^fl I C m r a b i r d i n k o s in a v a b a ş lıy o r ; |n ı ; |ginç in s a n la r ı b :r

Ş u lv a n n d û b ir taksi d u r a c ı b ıık ıy o r . 15 le m m u /

^ K * | p güneş 0 5 :0 1 d e doğuyor m* Dexter Mayhevv çoktan ce-

jj^nneındf

rv

Emma Morlev ivi yem ek yiyor, olculu içiyor. Bugünlerde sekiz


Saatlik İVİ bir uvkıı uyuyor ve sabahları altı buçukta kemlılıgın-
den uvanıyor, sonra buyuk bir bardak su, günlük 1.5 litrenin ilk
25Ğ milititıesini içiyor. Suyu sıc.ık, temi/ çift kişilik yatağının
vanma vuran sabah güneşinde duran sürahiden, ona uyumlu
bardağına dolduruyor. Sürahi Bir sürahisi var. Bunun gerçek ol­
duğuna inanm akta g ü çlü k çekiyor.

' Artık mobilyaları var Yirmi v«\li vas. öğrenci gibi yaşamak
içm çok büyük olduğundan artık bir karyolası v a r Tottenham
Court Road’dakı kolonyal tar/da bir mağazanın yaz satışların­
dın aldığı ferforje demirli, hasır orgu isi bir karyola. "Tahiti"
marka karyola Paris Court Koad'daki dairenin yatak odasının
kmlamını işgal ediyor. Yorgan kaz tııyıı, çarşaflar, satıcının açık­
lamasına göre insanoğlunun bildiği en iyi pamuk turu olan Mısır
^ n b k lu su iK l,, ve tum bunlar yeni bir d ıız e a bağımsızlık ve
°*JÇUnh,k donem inin işareti. Pazar sabahlarını Tahiti'nin uzerin-
■ H a k lı k ederek tek başına geçınvor; Porgv ve Bess, Mazzy
' yaşü ~Tom WaiLs ve Barh'ın ( « Ih* Süitlerinin a< avıp bir şe-
plağını dın'.ivor Narım litre kahve tçıvor ve en iyi
kalem isle pahalı not d e r l e n i l i n ç iz g ili hevaz şayialarına
; g ö z le m le r in i vı fik irle rin i v a z ıv o r b a z e n , işler k o tu

i ^ ^ H b y a z ı h s ö z ı i i k l e ı v k a 'ş i I m w İ u - i \. a.şk o ld u ğ u n u s.m


HIR GCN

dığı şeyin aslında kırtasiye malzemeleri fetişi olup olı


merak ediyor. Gerçek yazar, doğuştan yazar olan kişi, sozt
kâğıt parçalarına, otobüs biletlerinin arkalarına, hücrel
varlarına yazar. Emma yüz yirmi gram dan luıfıf bir şeyin j
de kayboluyor.

Ama diğer zam anlarda sanki sözcükler hep orada vej


duruyorlarm ış gibi, tek yatak odalı dairesinde saatlerce j
ya/arken buluyor kendini. Yalnız değil, en azından çok sık|
kalmıyor. Haftada dört gece dışarı çıkıyor ve üstese daha i
çıkabilir. Eski ark ad aşlıkijn sürüyor, Ö ğretm enlik Okııluf
yenileri de var. Hafta sonlarını dergi okumakla geçiriyor.;
haberleri hariç. Tişörtlerini çıkartıp dans eden kalabali
li yazılar, anlayamadığı sim gelerle yazılmış yazılar gibi
ona. Köpük dolu bir odada sutyeniyle asla dans etmeye!
bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Bunun yerine al
larryla bağımsız filmlere ve galerilere gidiyor ya da bazen bitj
evi kiralayıp, sayfiyede sağlık yürüyüşlerine çıkıyorlar ve j
yaşıyorm uş gibi davranıyorlar. İnsanlar, daha iyi, daha kg
den em in göründüğünü söylüyorlar. Kadife saç tokalı
rayı, paket servis yem ekleri terk etti. Bir kahve m a k in a a & S
hayatında ilk defa karma hır yatırım \apmavı düşünüyor, i

Saatli radyo çalıyor, am a o kendisine yatakta yatma imil


riyor ve haber başlıklarını dinliyor. John Sm ith'le v n d i k S
an d a anlaşmazlık var; kendini kötii hissediyor, çünkü dut
akıllı biri gibi görünen John Sm ith'i seviyor. Hatta adı, gi
bir halk adamının prensiplerini akla getirdiği için İşçi
üye olma olasılığını bir kez daha düşünmeyi hatırlatıyorJ
sine; hem bu belki sona eren Nükleer Silahsızlanma Kat
üyeliğiyle ilgili olarak vicdanım rahatlatır bira/. H e d e fld fl I
sunda avnı duyguları paylaşmadığı için değil am a çok ta r a ^ H
D AVID NICHOLLS

talep ötmek bira/ evrensel nezaket talep etmek gibi


B a y i l i k o larak g ö rü n m ey e banladı artık.

Yirmi yed* vaşmduk: I u m u . yaş/,m/yer m uyum diye m ı-


^ H ^ jy o r . Bir konunun her iki vnnıınu ılr görmekle kendisiyle
^ ^ H ^ u y a r d ı hep, ama şimdi gidemk artan birimde, olavlann
b ı d ığ ın d a n çok daha fa/la yonlu ve karmaşık olduklarını ka
K | ediyor Daha sonraki iki Im U t konusu Maastrieht Anlaşması
've YugtİBV ya'dakı savaşı kesinlikle anlam ıyor Bir fikri olması
«tekm e/ mi? Bir tarafı tutması, bir şevleri boykot etmesi ge-
rekmez mı? G üney Afrika'daki ırkçılık konusunda en azından
nerede durduğunu bilirdin. Şimdi Avrupa'da bir savaş var ve o
bu savaşı durdurmak için kişisel olarak hiçbir şey yapmış değil.
Mobilya almakla uğraşıyordu. Yeni yorganını huzursuzca atıyor
ve yatağıyla duvar arasındaki dar aralığa, ayaklarını sürüyerek,
yalruz yaşadığı için biç sıra beklem ek /orunda olmadığı küçük
banyoya gidiyor. Tişörtünü hasır çam aşır sepetine atıyor -çok
güzel bir hüsır çalışma, Tottenham Court Koad'daki yaz indiri­
minden aldı-, eski gözlüklerini takıyor, omuzlarını arkaya atıp
aynanın önünde çıplak duruyor. D aha kolit olabilirdi, d ive düşü­
nüyor ve duşa d oğru y ü rü yo r.

^ B en ceıv d fn d ış a r ı y a b a k a r a k k a h v a lt ıs ın ı y a p ıy o r D a ir e s i,

tuğladan y a p ı l m a b i r b i n a n ı n a l t ı n a k a t ım l a v e man-
binanın t ıp a t ıp i v n / e r i, k ır m ız ı t u ğ la d a n b ir b a ş k a
Earls C o u r t t.ın p« k l ıo ş la n m ıv o r ; e s k i p ü s k ü v e g e ç i
Londra'nın f a z la o d a s ın d a y a s a m a k g ib i b u ş e y . T e k
k ir a s ı do «,ılgın» bu ö ğ r e t m e n l i k iş in e b a s -

^ B ® ' , , n b e lk i d e d a h a ueu/ b ir y e r a r a m a s ı g e r e k ir , a m a
^ ^ ^ ^ p u rad a y a ş a r n a v .ı d e \ a m e d ıv o t . I c a lu n t e d e n v e

k u tu o d a d a n Itllv K ı l lı c k 'le
jT ^ ^ M ^ d b e r l ı k t e ı 1 ^*nra artık "/gur. m utfak lavah»sunun
BİR (»ÜN

içinde grileşmiş sutyenler, çedar peynirinde diş izleri olı


bilm ekten hoşlanıyor.

Artık uzun zamandır yaşama şeklinde ı utanmadığı


leşinin kendisini ziyaret etm esine de izin veriyor, Emi
pede yatarken. Sue m- hm. lâhıtı'yı ışg.ıl evlıvorlar. L o n t f l
kanşık etnik yapısı, bir fincan çayın bedeli hakkında var
yorumlarla geçen üç dehşet verici günden sonra ve h âlâ]
yaşam şeklini tam olarak onaylamadıklan halde, en azı
nesi uzun zam andır L eed s'e geri dönüp lıavagazı fa’
çalışmasını nasihat etmiyor. “Çok iyi yaptın, Fm ınv," divej
damıştı babası, «rılan King's Cross'taki trende günlüğünde;
neyi iyi yapm ıştı? Sonunda bir yetişkin gibi yaşamayı belki. 1

Tabii ki hâlâ hır erkek arkadaşı yok. am a aldınş etm iy o r,


d ire n çok n ad im i, yağmurlu bir pa/ar günü öğleden sonra
dörtte mesela, dehşete kapılıp, yalnızlıktan boğulacak
hissediyor kendini. Bir iki kez telefonu açıp, çalışıp çal
kontrol ediyor. Bazen, gecenin bir saatinde telefon sesiyle
manın ne kadar güzel olacağını düşünüyor. “Taksideyim," yİ
"Seni görmeliyim, konuşm am ız gerek.” Ama en iyi zat
da kendini M unel Spark'ın rom an kahramanlan gibi lıi£
Bağımsız, kitap kurdu, ki’skin zekâlı, gizliden gizlise nsS"
Fanına Morley yirmi yedi yaşında, İngilizce ve Tarih alanl®
iki ana dal, bir yeni karyola, Farls Court'tn iki odalı bir d
sürü arkadaş ve eğitim konusunda yüksek lisın s diple
bi. Eğer bugünkü göriişm e iyi giderse bildiği v e sevdiği
olan İngilizce ve Dram a eğitim iyle ilgili bir işi olacak. H
ci bir öğretmenlik kariyerinin eşiğinde ve sonunda hava
d ü zen geldi.

Bir de randevusu var.

Em m a'ntn düzgün, resm î bir randevusu var. Birloj


DAVID NICHOLLS

ve bir adam la oturup onu seyredecek; konuşup birlikte


^ K j^ y iy e c e k lc r . "T ah itT y e tırmanm ak isteyen birisi... Bıı gece
^ K j z i n v e n p vrmıe\ou-gır.«- k.ıı.n \nvu-k I km.-k kızartma
^ #j£İnesinin yanında durup b.r :ıuı/ doğruyor, güııltık vedı por
meyve-.'*‘iv *‘oın ılkı bu m- takvime hakıvor. 15 lemmu/
|0 * r î bir so n -1 iş a ıv t i w b ir ü n le m ı ş ı n lı R a n d e v u s u b e lli b e lir
& görünüyor.

IX\ter’m yatağı, bir sahne ya da güreş ringine lx*n/cven -zaman


zaman her iki işlevi de gören-büyuk çıplak odanın ortasında du­
ran. alçak, sade bir platformdan ibaret bir İtalyan karyola Saat
O'bJO'da uyanık durumda, einsel engellenmişlıklo birleşmiş ken­
dinden nefret etm e hali ve dehşetle yatağında yatıyor. Sinir uçlan
h av ay a kalkmış, ağzında dili sanki saç spreyiyle kaplanm ış gibi
sevimsiz bir tat var. Aniden ayağa kalkıp cilalı siyah yer döşe­
mesinin m erin d e yürüyerek İsveç ınuttağına gidiyor Kocaman,
sanayi tipi buzdolabının dondurucu bölm esinde bir şişe votka
buluyor, bardağına iki parmak doldunıp aynı miktarda portakal
■ fe .k o y u v e r Henüz uyumamış olduğu için, bunun günün ilk
dün g ^ e n tıı son ı, kı-ı olduğu duştıiHVsıyle kendini
fypUatmava çalışıyor /atı n, gundiı/ içki içmekle ilgili 1 bu fa/
• ^ M p lty o r; A v r u p a d.ı yapıyorlar bunu Hu mantıktan, u-s.uet
^ H p k i parmak dalıa uıtk.ı doldurmor. k V n ■!/,/■ kep-ü'« lılııı
koyup, kasılarak d uşa gidiyor.

•s‘*oıa b.ıla banyoda terlemesini durdurmak


^^^■j*Pabıleergırıı du.şumn ( **mleğıııı ıkı ke/ değiştirdi.
duş aldı ama b.'ıla sırtında \e alnında v.ığlı ve vapış
* * * * * d am lalar, var
BİR GÜN

Saatine bakıyor. Çoktan g eç kaldı. Arabayı cam lar aç


lanm aya karar veriyor.

Kapının yanında renkli ambalaj kâğıtlarıyla dii


ketlenmiş tuğla büyüklüğünde bir kutu var; onu unuı
lazım. Kutııvıı alıyor, daire kapısını kilitliyor, arabasını
diği -üstü açı tabilen bir M azda M R2- yapraklarla kaplı
çıkıyor. Arabada yolcu koltuğu yok, portbagaj imkânı vok,
arabası bir vana yedek lastik için bile ucu ucuna bir yer vaıj
ba, gençliğin, b aşa n n ıa bekârlığın arabası olduğunu hayi
Bagajda bir C D değiştirici saklanmış, beş tane CD seçiyor ^
şirketlerinin hediyeleri, işinin bir b.-şka avantajı) ve parlak!
leri tabancaya mermi yükler gibi kutuya yerleştiriyor.

St John s YVood'ıın meskûn caddelerini aşarken Ihe <|


berries dinliyor. Gerçekten hiç ta r a değil, am a insanların |
zevkini yönlendiren biriysen altına hâkim olm an gem’ '
Yolu, trafiğin yoğun saatlerini atlatmış durumda ve albüm]
ermeden M4 0 yoluna çıkıyor, hafif sanası binalarının ve r_
yeni yapılanm akta olan m eskûn bölgelerinin arasından]
rek bata yönünde ilerliyor. M üzik setinde Jamiroquai ça
kendini küçük spor arabasının içinde çok daha iyi ve g®
hissediyor; sadece hafif bir bulantısı var. Müziğin sesini jj
tivor. G urubun vokalistiyle tanışmış, defalarca röportaj f
ve arkadaşım diyecek kadar ileri gitm ese de. tıımba çalan|
gerçekten ivi olduğunu biliyor ve aralarında birazcık kışis§
bağ hissediyor. Bu genişletilmiş bir miks, oldukça gc
bir m iks ve dün geceki hapların kalıntıları damarlar
şarak görüşünü bulandırırken Dexter koltuğunda vafl
zam an ve m ekân esnek bir niteliğe bürünüyor; bir M
duyuyor ve iki şeridin tam ortasında saatte 112 mil luztt
fark ed iyor.
D AVID NİCHOLLS

H L | a n m *> ' 1 kesiyor " rt,‘ * ,rK,r ^ V " 1^ K»n dimksıvomı


^K | çalıcıv«m, Jirw d m k siso ıu ın nasıl çevri Uveğini unu!
■ edlSOi lîlM-'r sisonu dondarm es .• ^.ılışırken kı »Il.ı:'.
M jjjjlerintl» M kilitk*niyor birden hızı saatte elli seki/ mile du-
ayakları aynı anda hem trene hem g.ı/a basıyor, arkasında
eV Büyüklü ğünd eki k.um nnuıı komasını d u sm o r Diki/
C y g n d a n kamyon sunıu ısıııu ın çarpılmış yu/üniı yorabiliyor,
aynada kendisini* bağıran kıva sakallı bir adam; vu/ünde
(iç koca kara d elik var, kafatası gibi. IVvter. yavaş gidilen şeri­
din durumuna bile bakm adan direksiyonu bir kez daha dondu­
ruyor ve b ird enbire ölüm e gitmekti* olduğundan em in oluyor;
lam burada ve bu anda, bir ateş topu halinde, |amiroquai'ın re-
mtksini dinlerken. Tann'ya şükiir, yavaş gidilen şeril boş; bir, iki,
üç kere dudaklarının arasından sert sert nefes alıyor; bir boksör
g*« Müziği kapatıyor ve çıkışa ulaşana kadar dengeli bir şekil­
de altmış seki/ mil hızla yoluna devam ediyor.

Tükenmiş d u r u m d a y k e n C K îo r d K oad u / e r im le d u ra b i­

leceği b ir cep b u l u y o r , k o l t u ğ u n u a r k a y a y a s l a y ıp u y u y a b i l m e
u m u d u y la g ö z l e r i n i k a p a t ıy o r , a m a k e n d i s i n e b a ğ ır a n kam yon

|plÖtÜnüıı üç k a r a d e liğ im g o r ü v o r y a ln ız c a D ış a r ıd a ç o k p a rla k


b ir g ü n e ş var, t r a t ık ç o k g ü r ü l t ü l ü , ü s t e l i k g e n ç b i r a d a m ı n b i r
H fe Sabahında s a a t o n b i r k ır k b e ş t e , d u r a n b i r a r a b a n ın iç in d e
v n lıp yatmasında h o ş o l m a y a n bir y a n v a r . b o v l e c e d o ğ r u l u -
M1*/ * Ü f r e d ı s o ı v e g e n ç li k y ılla r ın d a n b ild iğ i, y o l ü / e r in d e k i b ir
P * h * n e v e k a v i . 11 devam ediyor.

K u ğ u , g ıi n u n s ı r ı n ı d d t s a a ti k a h s .ıl t ı, in a n ılm a / d e -

^ ^ ^ E x t Z b ifte k v e c ip s s e r v is i / iıu in A ra b a sı

h e d i y e p a k e ti s a p ı l m ı ş k u t u y u so k u k o lt u ğ u n

V e m o b ily a u la s is kı d u n g i ş e d e n k a lm a s ig a r a k o k a n

-^ ^ K m e k â n a g ir iy o r .
BİR GÜN

D exter bara yaslanıyor ve bir küçük bira ile dııble v<


ııik sipariş ediyor. Arkadaşlarıyla birlikte burada içtiği
yıllardan hatırlıyor barmeni. "Y ıllar önce gelirdim b ıırj
yor Dexter muhabbet hevesiyle, " ö y le m i?" eliyor sıska,
adam. Barmen onu tanıdıysa da söylemiyor, IX*\ter bal
ellerine alıyor, bir m a lıy a geçiyor, hediye paketi mas
rinde dururken sessizce içkisini içiyor. Etrafına bakıyor
on yılda ne kadar ilerlem iş olduğunu ve elde ettiklerini!
ııüyon tanınmış bir televizyon sunucusu ve lıenuz yirmi
yaşında bile değil.

Bazen alkol sınınnın m ucizevi iyileştirici etkisini dr

yor, çünkü on dakika içinde yeniden çevik bir şekilde «ir?


atlıyor ve tekrar m üzik dinliyor; 77w Bt'looed çalıyor; iyi
geçirerek on dakika içinde ailesinin evinin çakıl döşeli jL
giriyor, gö/lerden uzak, 1920'lerd en kalma bir vapı; Ön
sindeki ağaç taklidi çapraz çerçeve desenleri binayı old
daha az modem, kutu gibi ve güçlii gösteriyor. O iilU nt- tc
verici. nıutlu bir a ile evi, diye düşünüyor Dexter korkuyla.

Babası sanki yıllardır oradaym ış gibi kapının gınşii


ruyor. Tem m uz için çok fazla giysi var üzerinde; süve
andan gömleğinin ucu sarkıyor, elinde bir fincan çay var.
ter için bir zam anlar bir dev olan babası, şim di kambur
ve yorgun görünüyor; uzun yüzü solgun karısının saf
giderek bozulduğu son altı aydan bu yana çökmüş ve

deki çizgiler artm ış durum da. Dcxtor'ı selamlam ak için


fincanını kaldırıyor; bir an için kendisini babasının gt
rüyor Dexter ve parlak gömleğinin, küçük spor arabasını j
biçim de kullanmasının, çakıllı yolda dururken yaptığı g
patinajın, müzik setinde sonuna katlar açık müziğin ul
irkiliyor.
|||p DAVIDN ICHOLLS

I f Ot'M-'"'1

u * * iw

| S"-'-"1
Anktşüdı, sen i ktiçıtk ucuz palyaço.

ÇP çalan k a p a t ıy o r , y e r i n d e n ç ık a r t ıy o r , s o n r a e l i n d e tu ta -
L j. bakıyor. Sakin ol, binası SU hkuvlI değil, C ıilh m s'tasın ilah ın
stnm müzik setin i çalacak değil. Sadece sakinieş K a p ın ın g ir iş in d e

U ıra n b a b a s ı f in c a n ın ı t e k r a r k a ld ır ıy o r , D e x te r iy in i ç e k iy o r , k o l­

tuktan hediyeyi a l ıy o r , bütün g ü cü y U * k o n s a n t r e o l m a y a ç a lış ı-


vor ve a r a b a d a n in iy o r ,

"N e kom ik b i r a l e t , " d i y o r b a b a s ı.

"Kullan nıak istem ez m isin?" Dexter alışılagelm iş konuş-


jmalorla ralıatlıvor; sert v e düm düz baba, so n unsuz ve ukala

r * 'İç in i- B ık a b ile c e ğ i m ı b ile s ı n ı ı ı i ) o m m b r k ı k ç o c u k l a r için

|ovuıxc.ıklar. S e n i d a l ı a e r k e n b ek liy o rd u k ."

"Nasılsın i h t i y a r ? " d iy o r D e \ te r y a ş lı b a b a s ın ı k a rş ı b ir şe f-
k ıt d alg .is, h i s s e d e r e k v e k o lu n u f a r k ın d a o l m a d a n b a b a s ın ın

ptftma k o y u p s ıv a z lıy o r , y a n a k l a r ın d a n ö p ü y o r .

Öylece kalıyorlar

| H p r nasıl s,ı D e v te ı b ir ö p m e r e f le k s i g e liş t ir m iş , b a b a s ın ın


[B F n a Öpücük s e s i ç ık a r m ış tı b ilin ç a lt ın d a b ir y a n ı, d e m ir y o -
I » '» ö ı u m a ltın d a t ii b b s v , f a ra v e S ( v \ ’le b ir lik t e o ld u ğ u n u

A lt d u d a ğ ı n d a k i s a h a n ın ıs la k lığ ın ı ve b a b a s ın ın

d e h ş e t i h is s e d iy o r ; b a b a o ğ lu n a b a k ıy o r , b i r tu r h sk i

b u . O ğ u l l a r b a b a la r ın ı ö p ü y o r la r ; b ir d o ğ a k a n u n u

D a lu ı L i p i d i n g ir m e d e n c ıd d ıv e tm b u t u n v a n ıls a -

^ ^ H p n i y o r . h a b is i ı . ı - k i v o r v,ı h o s n u t s u / h ık t a n

> '
BİR CîCN

ya da oğlunun nefesini kokluyor; D exter hangisinin daha


old u ğu nd an em in olam ıy or.

"A nnen bahçede. Sabahtan beri seni bekliyor."

"O nasıl?" diye soruyor, Babası belki, "Ç ok daha ivi,"


bilir.

"G it ve gör. Ben su ısıtayım ."

Güneşin panlhstndan sonra hol karanlık ve soğuk


Ablası Cassie arka bahçeden içeri giriyor, elinde bir tepsil
yüzü sonımluluk, sağduyu ve dindarfakla parlıyor Otuz döj
şında, sert bir başhem şireye dönüşüyor ve bu ona uyuı
gülüm sem e y an k<ış çatm ayla yaruığını yanağına dı
"H o v ard an ın d ö n ü şü !"

Dexter'ın zihni o kadar bulanık kı, kinayeyi anlayı


ama tepsinin ürerindeki işaretleri görm ezden geliyor. Bir
sütün içinde erim iş tahıl gevreği, yanında kullanılmamış bir
şık. "A nnem n 3sıl?" diyor. Belki Cassie, "O ldukça gelişme İ
terd i," d iyebilir.

"G it ve gi ır." diyor Cassie. Dexter, Neden kim se lw ıa vnım <


sı/ eldu ğu n u sîiylettu ifor. d iy e m erak ed iyo r

Kapıdan annesini seyrediyor. Eski moda, yüksek a r i d ^


bir iskemlede oturuyor, yüzü (adalara ve orm ana donuk, i
gri ve puslar içinde Oxford seçiliyor. Bu açıdan yüzü InıyflB
şapka ve g ıin eş gözlükleriyle gizlenm iş durum da bul
ışık gözlem li yakıyor- am a incecik kollarına ve isker
maş kapb kolunu tutan eline bakarak, onu son kez gör
hafta ö n ce i n e göre büyük değişiklikler olduğunu di
Birden ağlam a ih tiy aa hissediyor. Küçük bir çocuk git»
mak ve annesinin kendisini kollarıyla sardığını hisset
zamanda buradan m üm kün olduğunca çabucak kaçıp
DA V II) NICHOLLS

^ H L ^ j m a hor ikisi do m üm kün olm adığı içir. annesine

-Sola.. a iti. b en geldim !"

gülümsemek onun ı.ın gavrvt gerektiren l>ır şevmiş


^ ^ K ju m s i ı v o r Ö p n-Vt‘k lVin ip k a n ın altına ediliyor IX*xtor;
f e s i n i n yanakları şakırtın biçim de soğuk, gergin vo parlak.
[X * 0k n saçlarım gürlemek için şapkasının altında hır eşarp bağ-
H pextor, annesinin yıi/iınü daha yalandan incek-mek isteme
B k için m etallen paslı bahçe iskemlesine uzanıyor İskemleyi
ffÛrültüyle çdciyor; dışa bakarak, ıkısı do man/aravı seyredecek
akilde yerleştiriyor, am a annesinin gözlerinin, üzerinde oldu­
ğunu hissedebiliyor.

"Terlem işsin," diyor annesi.

"E v et sıcak hır gün.'' Annesi ikna olm am ış gibi bakıvor. Ye-
icrittar iyi (kğü . D ikkatim topla. Kinim le konuştuğunu hatırla.

"Sırılsıklam o lm u şsu n ."

"Bu göm lek yü zü n d en . Su ni d o k u m a."

Uzanıp elinin tersiyle göm leğine dokunuyor annesi H oş­


nutsuzlukla burnunu kıvırıyor. "N ereden aldın?"

| "Prada

"P ah alıd ır."

H h iyisi." sonra Invesle konuyu değiştirmek iyin tas dtıv.ır-


d,1n PJ ket. alıyor. "S a n a h ed iy e ."

"N e hoş."

^ ■ B id e n değil. E m m a'd an."

bakarak .m lav ah lrım b u n u " kurdeleyi dikkatle


^ ^ B & V ^ icn ın k ılt r bantlanm ış yop torbasında gelir

değil..." diye gulümsuyor. bu so/lere alınmıyor.


BİR GÜN

"...G elirse tabii."

Artık bu gülüm sem eyi sürdürm ekte zorlanıyor ama


kı annelinin dikkatle am balajından çıkardığı pakete b*
Bir yığın karton kapaklı kitap çıkıyor paketten; Edith VVT
birkaç Raymond Chandler, I Scott Fitzgerald. "N e büyük 1
lik. Benim için tefekkür ed er misin ona? Tatlı Emma Mı
Fit/gerakl'ın kitabının kapağına bakıyor. "The Beautiful m i
no/10. Sen ve ben g ib i."

"P eki hangisi hangim iz?" diyor düşünm eden; neyse ki|
nesi duymamış gibi görünüyor. 1982'd en kalma ajit-pn>pM|
da siyalı beyaz bir kartpostalın arkasını o k u y o r "Thatcherj
fol!" Gülüyor. "N e kadar kibar kız. ne kadar eğlenceli R(
alıyor, parm aklan arasında kaimliğini ölçüyor. "Birazcık iyf
galiba. IV*lkı onu kısa hikâyelere yönlendirmelisin."

Dexter gülümsüyor ve uysaka burnunu çekiyor, ama il


ilgili bu tür şakalardan nefret ediyor. Cesaretli olmak, moral
/eltmek gibi bir şey b e lk i ama o bunu sıkıcı ve aptalca li
O, söylenemeyeni söykm em eyi tercih ediyor. "E m m a r

"Çok iyi, sanınm . Artık diplomalı bir öğretm en oldu,


iş görüşm esi var."

"İşte bir m eslek." Başını çevirerek ona bakıyor an n .* | ı


de bir zamanlar öğretm en olm ayacak miydin? Ne oldu?" 1

Kinayeyi anlıyor. "U ym adı bana."

Annesinin bütün dediği, "E vet," oluyor. Bir sess ızlik v


kez daha kontrolün elinden gittiğini hissediyor. Dexter, |
yonda, filmlerde gördükleriyle, kötü hastalıkların insanlanj

10 "G ü/e1 v r Lanetli” (Y ay. N.)


11 Bolşevik R usya Kıratından o lu şh m ılm u ş A ııtatyon w l*n.»pdgan«Ja
kısaltm ası So tu lı devrim in bir aracı olarak kullanm ak için grfÇ»!
yetleri k a p a y a n bir terini halini alm ıştır (Yay. N-.)
D AVID NICHOLLS

■ |l ^ #j c, n Itlş f m i , v;;|i.ı. İ n i m i n ıî.ı b ir b ir le r in e a y ılm a la r ın a . y aba

b i r l 'i t le n n ı a n la m a la r ın ı s a ğ la d ığ ın a in a n d ır ıl m a n

K j j p o n l‘>' h e r A ,n u ,n v ,Nİn ,H'r A iın .u ı ay ık o lm u ş la r d ı w /a ton

E o la n d o ğ a l a n la y ış la r ı. h o ş n ııtM i/ lu k k ır g ın lık , h e r iki ta rat

t t l a o la n U ııl* ilg ili h ır o t k e v l e y e r d e ğ i ş t i r m i ş t i S e v g i d o lu v e

H ^ t l a t ı c ı o l m a s ı b e k l e n e n g ö r ü ş m e l e r , a ğ ı/ d a la ş ı w k a r ş ılık lı

g|H *m a la r a d ö n ü ş ü y o r d u . S e k i/ s a a t ö n c e t a m a m e n y a b a n a in -

s jn la r a e n g iz li s ı r l a n ın a n la t ır k e n , şu a n d a a n n e l i y l e k o n u ş a ın ı-

v »r. B ir yanlışlık v a r bu iş t e .

«Geçen hafta rahat o lf’tı seyrettim/' diyor.

"ö y le m i r

I A n n e s i SU S U y or, o / .im a n I V v t e r e k l e m e k / o m n d a k a l ı v o r

\e d üşü nüyorsun?"

“Sen çok iy is in , d ı v e d i ı ş i i n u v o n ı n v C,’o k d o ğ a l F k r a n d a yok


hoş görünüyorsun. Daha önce de söylediğim gibi programı pek
önem sem iyorum ."

“S e n in gibi in s a n l a r a g ö r e d e ğ il p e k , ö y l e d e ğ i l m ı ? "

K Bundan h o ş l a n m a d ığ ın ı b e lir t e n h ır t a v ır la b a k ı y o r a n n e s i
Benim gibi insanlar, derken neyi kastediyorsun?"

K Ş o c a l a m i ş b ir h a l d e d e v a m e ı! i y o r I > \ t e r " Y a n i , a p ta lc a b ir

^ H y p l t i g r a m ı y a l n ız c a , h e p s i b u B a n l a n g e l d i k t e n s o n r a i/ le-

^ ^ W « y i f a lm a k iç in y e t e n no -N / d ı»* d e ğ il m iy d im , h u n tı

"*u demek istiy o rsu n?"

t a s la y a n b ir k a d ın da d e ğ ilim a v r ıc a , m ü s t e h c e n lik

değil. K i , ı;w .ın l.,T . a ş a ğ ı l a m a n ı n h n len b ın *


neVfn bövl. ...
» ^ ^ ■ l e 8 e r f k l ı o l d u ğ u n u a r ıl a n ııv ıo rıım .

Aşağılanmıyor ki, gerçek değil onlar, sadece eğlence."


BİR GÜN

"Ingiltere'nin en ».ırkin kı/ını seçm ek için yarışma y


sun. Sen a? bu aşağ ılam a d eğil m i?"

"A slında değil, hayır."

"Frkeklenlen çirkin kı/ arkadaşlarının rejim lerini g -*


m elerini istiy o rsu n."

"Sad ece eğlence için, asıl m esele o heriflerin, sey


klasik anlamda çekici olm asalar da onları seviyor olır
sele bu; eğ len ce!"

"Eğlence için, deyip duruvorsu a beni mi ikna etmeye


yorsun, kendini m i?"

"A rtık bu konuyu konuşm ayalım , olur mu?"

"Peki o kı/.lar bunu eğlenceli buluyorlar m ıdır sena*?"

"A nne, ben sadece programı sunuyorum , hepsi bu. I?


dı/larına heyecanlı yeni video lan hakkında sorular sol
benim işim bu. S ad ece aracıy ım ."

"A m a tüye aransın, lX*xtor? Seni, ne istersen onu vaj


a*ğine inanarak biiyüttük. Sadece, senin yapm ak istetir
old u ğu nu d ü şü n m em iştim . "

"N’e yapmamı isterdin?"

"Biim iyonım , iyi bir şey yapmanı isterdim ." Binlen


sol elini göğsüne koyuyor ve arkasına yaslanıyor yeniden 1
Bir şiire sonra Dexter konuşuyor. "B u iyi bir iş. KÇ
şullan içinde." Annesi bunum u çekiyor. "A ptalca bir p
sadece eğlence için, tabii ki bütünüyle sevm iyorum , af
ka yeden* gptürecek bir deneyim. Ve aslına bakarsan,
olursa olsun, programda iyi okluğum u düşünüye
üstlü k eğ len iy o ru m d a."

Annesi bir an duraklıyor, sonra konuşuyor. "Yani bu M


DAVID NİCHOLLS

L m n ffî y'K!«m• m-v *<» m r .ı \ a p m a l ı > m /am an

i ş l e r y a p a c a ğ ın ı b i l y o n u n b u s a d e ı e . . . " s o z .u n ıı ta

,J ° $ u m m r ,:n ı c i ı n r allVlM 'x ’I‘‘ ı a IH'Û»S n e fis * * g „ .


K „«A ITU1 h â l a ih\İ< n .'■ • " .il k o n u ş m a n gerektiğim

u lay ab ilm iş d eğilim

“O benim 'halkın iyinden bin sesim ," diyor w annesi gü ­


lümsüyor, belli belirsiz gülümsüyor, o n u Dexter anlıyor.

fT^digm am ahydık," diyor annesi.

-Tartam ıyoruz. konuşuyum/ diyor aslında tartıştıklarını


bilmesine rağm en.

\< Annesi elini başına gnturuvor "M orfin alıyorum \a Bazen


ne söylediğim i b ilm iy o ru m "

“Bir şey söylem edin sen. Ben \orgunum b ira z cık " (buru-ş
asfalt kaplı yolun üzerinden yansıyor ve Devter bir vampir gibi,
yüzünün, kollannın derisinin yandığını, sızladığını hissediyor.
Yeru bir terieme ve bulantı dalgasının geldiğini hissediyor. S ıkıt:
«V, diyor kendi kendine. Kimyasal bir şey yalnızca.

"G ece uzundu galiba?"

"O klukça."

, “Rahat o/.'dun mu?"

H j f a z o k " Ağrı çektiğim göstenııek iyin şakaklannı ovuyor,


5on** hİÇ düşünnîedeıı, "Şu morfinlerden fazladan yok mudur
b‘r kenarda?" diyor.

H İ M s ı b a k m a c a bık- tenezzül etınıvor Vakit geçiyor. L z ı-


^ ^ ■ ^ < d o laşm .)\ b aşlay an sersemliği hissediyor. Başını dik.
yerde t u t m . ı . ı .rtı un U*>ı gittiğini goriiyor. gülerek
^ 5^ ^ P k * * S İ z , b e n cilce \e a p t a k a harek etler \ a p ıv o r B urum

yapması y:«*r«*k a m a t a m a m e n k o n t r o l ü k a y b e t t iğ i m
Neden d ır c - o ım vı k » m ; ' b ı : »lım a k o l m a s ı n ' ’ I )ik k .ıtı

İM
BİR GÜN

ni toplamaya çalışmaya son veriyor. Zam an geçiyor,


tenis kortuna doğru ilerlediklerini fark ediyor. Q
den u zaklaşıy or.

Annesi sonunda konuşuyor.

"Sana söyleyeyim, baban yemek hazırlıyor. Koru


Haberin olsun. En azından Cassie'nin akşam yemeğine x
si için gen dönmesi gerekiyor. Sen geceyi burada geçiri
n ın m ."

Geceyi burada geçirebilir. Düşünüyor. İşleri düzeli


bir fırsat bu. "A slın d a h a y ır," diyor.

Annesi hofifiçe başını çeviriyor.

"Hu akşam için Jurassic P ark a biletim var. Prömiyer,


da gidiyor! Benimle değil tabii. Atlatmam mümkün değil; iğj^
gıli sonuçta, günler öncesinden ayarlandı." Annesi gö
belirsiz kısıyor ve D exter durum u hafifletmek için bir yalâ|
duruyor. "E m m a'yı da alıyorum, biliyor musun, ben ati
am a o gitm eyi g erçek ten çok istiy o r."

"A h . A nladım ." Bir sessizlik oluyor.

"Sürdüğün hayat," diyor annesi mesafeli bir tavırla.

Bir sessizlik daha oluyor.

"Dexter, beni affetmen gerekecek ama, korkanm btT^


çok yoruldum. Bir süre yukanda uyum am gerekiyor."

"Tam am ."

"Yardım a ihtiyacım olacak."

Endişeyle etrafına bakarak babasını ya da ablasını j


sanki onlarda kendisinde olm ayan bir nitelik varm ış g*|
hiçbirini ortalarda göremiyor. Annesinin elleri iskem leni!»
nnda, boş yere kalkmaya çabalıyor ve bunu kendisinin yaf
DAVI D NICHOLLS

Hafifçe, hiç in an d ın a olmadan, kulunu an-


- rttfkUjfe»rU * * •
& B t / J u nun altından ’.;eçı:ıvor kalkmamın vardım edıvor
s ,» ig h tü rm en u ...

"Hayır# krn £>rmekte orunum vok sadece merdivenler


j c vardm u ihtiyacım v ar."
» A v lu d a n y ü r ü y o r la r . l \ -\ t e ı'ın ı-iı. .ın iH M iıın u / c n n d e lıa stn -

^ K r f g i b ı duran m a v i y a / lık e l b i s e s in e d o k u n u y o r ıv ıv d v y -
İk ^ A n n e s ın ın yavaşlığı ç ıld ır t ıc ı b ir ş e y , D e v le r ’ ı k ü ç ü k d ü ş ü r u -
B b ir ş e y - "C assie nasıl?" dive soruyor vakit doldurm ak için.

"A h Çnk iyi. Bana patronluk taslamaktan bira/ hoşlanıyor


snnıyonım, ama çok özenli davranıyor. Bunu ye, şunları al, şhndi
uyu. Katı ama adil, ablan bovledir. Ona o midilliyi almamamı/ın
intikamı."

E^'r Cassie bu katlar iyiyse, diye düşünüyor lYvter. ym di n a ı


ihtivan olduğunda nenede peki? Artık ıçerııleler. merdivenlerin
altında Hiç bu kadar çok basam ak olduğunu fark etmemişti.

"Nasıl yapıyorum ?"

"En iyisi beni kucağına alman Bugünlerde ta/la ağır değı-


lim .

Bu batıa pire değil. Bunu yapamam. Yapabilirim, diye düşünmiış-


yapım um Bir yanım eksik tv yapam ıyorum .

l-' Acıyan bir yerin var mı? Yani dikkat etm em gereken?"

için ondişeirnme Şıpkasın çıkarıp eşarbını bağlı


inin altından sıkıca tutuyor Dexter, parm aklan
rgalanrui değiyor, sonra dı/lerını büküyor, annesinin dii/
. p w k b.K«ıkî.ııu,ı.ı rloıomil altından kokarına deydiğinı
ki/ur oldııgmuı i:iss, vlııue Lıldtuvor annesinin U*-
kollarında •, - a , İr, a I V n n bu -- h ı k veri

^HtatllvesK.tk nefesini vıı/mule hissediyor. Ya annesi


BİR GÜN

tahmin ettiğinden ağır ya da kendisi sandığından güçsüaJ


sinin omzunu merdivenin korkuluğuna çarpıyor, sonra J
yor, merdivenleri yan yan çıkıyor. Annesinin başı omzuna J
eşarbı yüzüne doğru kaymış. Damadın gelini eşikten a j
nin parodisi gibi, kafasından bir siırü kaygısız duşuna* « j
ama lıiçbın durumunu kolaylaştırmıyor. Nihayet mta
bitirdiklerinde, "K ahram anım ," diyor annesi başını k a ld n J
bakarak; ikisi d e gü lü m sü yor.

Karanlık odanın kapısını tekmeleyerek açıyor ve onu W


yatırıyor.

"Sana bir şey getireyim m i?"

"İyiyim ben."

"B ir şey alm an gerekiyor m u? İlaç falan..."

"E layır, iyiyim ."

"B iraz m artini?"

"A h, evet, lütfen."

"Ü zerine bir şey ister m isin?"

"Sad ece şu b attaniye)!, lütfen."

"Perdeler kapalı mı kalsın?"

"Lütfen. Am a pencereyi açık bırak."

"G örüşürüz öyleyse."

"G ü le güle, canım ."

"G ö rü şü rü z."

Dudaklan sıkıca kapalı gülüm süyor Dexter, ama a n n e ®


tan ona sırtını dönüp yatmış durum da; odadan çıkıyor, [
hafifçe çekerek kapatıyor. Çok yalanda bir gün, muhteı
yıl içinde, bu odadan çıkıp gidecek ve bir daha onu hiç £5
yecek; kabullenmesi o kadar güç bir düşünce kı bu. hemen
D A V ID NICHOLLS

Upe vcrcrek ötele^ veriyor düşımceyi. A k lım d an kaJ-


^ J^ d u n hissediyor kendim, merdivenleri inerken

J in n .H İ
B jgocanıa: . düzensiz mutlak boş; buzdolabına gidiyor, o da
bom boş Solm uş hır kereviz parçası. hır tavuk iskeleti,
teneke kutular ekonom ik jambon; hepsi bahasının evd-
Em01 bir g ön ’v duygusuyla alınış olduğu belli olan peyler. IX>la-
lxn l-iL # n r lı açılm ış bir beyaz şarap şişesi var. Şişeyi çıkartıp
kafasına dikiyor, sakında babasının ayak seslerim duyana kadar
dert beş B u d u m çekiyor. Şişeyi verine koyuyor, ağ/anı elinin ter-
sivle siliyor. Babası elinde iki plastik torbayla köyün süperm ar­
ketinden geliyor.

•Annen nerede?"
S o ru ld u Yatırmak için vııkanva taşıdım." lV\tcr, ne kadar
olgunlaştığını babasının anlamasını istiyor, ama babası etkilen­
miş görünm üyor.

"Anlıyorum. Konuştunuz m u?"

D i n z . Havadan sudan " Sesi kendisine tuhaf geliyor; yuk


« k sesli ve kelim eleri karıştırıyor Sarhoş. Acaba babası anlar
mı? "Uyanınca daha çok konuşacağız " !\>kıbın kapısını yeni-
■ B l açıyor ve şarabı ilk deta grinmiş gibi davranıyor "Almam ın
var m ı?" Şışı vi alıvor, içinde kalanları hır bardağa dol-
^ E ty o r , sonra bahasının yanından geçerek gidiyor. "B irazn k
oduma gidiyorum "

% B ^ M e n ? " d «ywek kaşlannı çatıyor babası

l* B ir şeye bakacağım . Eski kitaplar..."

yem ek istenin or ınu-ın ’ Şarabınla birlikte hıra/

babasının ayaklannın dibinde duran, konserve tırıe-


BİR GÜN

kelerinin alırlığından sarkmış alışveriş torbasına bakıyor. B cM


d ah a so n ra," d iyor, d ışa n çıkıyor.

Yukanya çıktığında anne babasının odalarının kapış


sallanmakta olduğunu fark ediyor ve sessizce içeriye giriyor]
niden. Perdeler öğleden sonra esintisiyle kıpırdıyorlar, a
eski battaniyenin altında uyurken güneş üzerine gidip
kirli ayak topuklan görünüyor, ayak parmaklan sıkıca k
Çocukluğundan hatırladığı o k okunu n pahalı parfümlerin \
gizemli pudraların kokusunun yerini hiç düşünmeyi
sebze kokusu alm ış Ç ocukluğunun e\ini hastane kakı
m ış. K apıyı k ap atıy or ve banyoya gidiyor.

Çişini yaparken ilaç dolabını kontrol ediyor. Bab


miktardaki uyku haplan endişeli geceleri anlatıyor, bir de
zam andır yerini daha güçlü ilaçlara bırakan 1 9 8 9 Mart
annesinin eski bir valinin şişesi var. Şişeden iki hap alıp
ııc atıyor, bir üçüncüsünü, biraz kendine gelm ek için lava
m u slu ğu n dan akan suyla içiyor.

Eski odası artık d ep o olarak kullanılıyor; eski bir kol^


çay sındığı ve karton kutular arasında sıkışıyor. Duvark
lan kıvnk aile resimleri, kendisinin gençliğinde çektiği siva
yaz. deniz kabuğu ve yaprak resimleri asılı; duvara iyi tut
m amış ve sararm aya başlamışlar. Odasm a yollanmış bir
gibi, kollan Kışının altında, eski çift kişilik yatağa uzanıyoG
/amaıı, kırk beş, belki elli yaşma geldiğinde anne vn da bal
nın kaybıyla K ış edebileceği duygusal ve ruhsal bir
erişeceğini hayal e d e rd i Eğer bu donanım a sahip oKıydfl
,ı ı 1
Belki kendisinin çocuktan bile olm uş olurdu ve m u h trm rh J
Kılığın getirmiş olacağı bir olgunluğa da sahip olurdu; l*1) ^
sü reç o larak algılam a olgunluğu.

I/.4L
DAVID NICHOLLS

B | i kırk beş yaşında değil. yirmi sekiz yaşında. Annesi kırk


y,ı ş ı n d a . Korkunç bir zamanlama hatası olmalı, yoksa bu-
^ ^ ^ K ja g .ıru s tv ı annesinin görüntüsünün hu şekilde vok ı»I
B E ^ baş.ı Çıkması nasıl beklenebilir 7 Dıkk.ıt dağıtın bir m i r i

K g t yanı sıra, ona yapılan hır haksızlık bu Başanlı hır Lınvenn


genç bir adam «> İ n cim im i şekilde söylemek gerekir-
^ ^ ^ L g a k daha iyi işleri vaı Bınienbin* ağlama isteği dııvııyor
veıitden; an u on beş yıldır hiç ağlamadı; bunu kimyasallara bağ-
ly^c w bira/ uyumaya karar veriyor. Şarap bardağım yatağın ıkı
y a n ın d a k i iplilerin üzerine yerleştiriyor ve yan dönüp yatıyor.
Sa\gmı bin olmak çaba ve enerji gerektirir. Biraz dinlenip özür
diler ve onu ne kadar sevdiğim gösterir annesine.

llir sıçramayla uyanıyor, saatine bakıyor, tekrar k ık ıy o r I8:2(>


Altı saat uyumuş, olacak şey değil, ama perdelen açtığında gü ­
neşin gökyüzünde iyice alçalm ış olduğunu görüyor. Başı hâlâ
ağrıyor, gözlen her nasılsa yapışmış gibi kapalı, ağzım la metalik
bir tat var, susuzluktan kavruluyor ve kendim lıiç hissetmediği
»•dar aç hisseıin or. Şarap bardağına uzandığında ısındığım gı>-
■ p o r. Yansını içiyor, irkiliyor. Şişman bir kurt sineği bardağın
K*ne diişuyor, dudağına doğru vızıldıyor. De\ter bardağı düşü-
.rÜyor,gömlee.ır u v.- ı • üzerine şarap saçılıyor. Sendeliyor.

^ ^ B p d a yü/iinu vıkıv.»r ( '.örnleğımkkı ter İt ki leri ekşıye-


bir alkolik kokusuna dönüşmüş Midesi Kılanm ış hır
^ ‘» b a h a sın ın ,k,|v1 öılyelı d«t»dorantım vücuduna sım ıyor Alt
^ B *P kacak seslen, radyonun para/.ıtlen, aile sesleri gelı-
can lı ol, n eşeli w n azik ol, son ra git.

^ ^ ^ ^ j!® n ıv s tm n odasının oııuınlen geçerken onu \atağında


J ^ ^ B ^ t i V o r ; sanki u/un zam andır «ıııu beklıvornuiş gibi
BİR GÜN

tarlalara doğru bakıyor. Yavaşça başını çeviriyor, am a oç*


gibi eşik te d uraksıyor.

"Bütün gün ortada yoktun/' diyor alçak sesle.

"Uyuyakalm ışım ."

"A nlıyorum . Daha iyi m isin?"

"H ayır."

"A h, anladım. Baban sana bira/ öfkeli, korkanm ."

"Değişiklik yok dem ek ki." Annesi anlayışla ve cesaret


cesine gülümsüyor, Dexter ekliyor "Bu ara herkesin kalası
b o zu k ."

"Z avallı küçük D exter," diyor annesi ve acaba dal


geçiyor, diye merak ediyor Dexter. "G el, buraya otur,
gülümseyerek eliyk* yanını gösteriyor "Benim yanıma." t
uysallıkla odaya giriyor ve oturuyor; vücutlan birbirine
Annesi Kışını oğlunun om zuna yaslıyor. "Biz kendimiz
kendim iz miyiz? Ben, kesinlikle kendim değilim, artık
Sen de değilsin. Kendin gibi görünm üyorsun. Seni hatıı
gibi d eğ ilsin ."

"N e anlam da?"

"D em ek istiyorum ki... .açık konuşabilir m iyim ?"

"Zorunda nusın?"

"Sararım yapm ak zorundayım . Bu benim hakkım .* i

"Sö y le öyleyse."

"Sanırım ...” Başını om zundan kaldırıyor. "İçinde İy i™


adam olm a isteği olduğunu düşünüvonım Hatta ol
biri. Her zam an bunu düşünürdüm. Anneler böyledir,
Ama henüz bu noktada olduğunu sanmıyorum. Henüz «|
raz daha yol alm an gerektiğini sanıyorum. Hepsi bu."

İl. o
D A V I!) NICHOLLS

arum.’
kötü anlam da almamalısın, am a Dexter'm
tu(Uyor, başparmagıv la avucunu uuıvor. "Ba/en artık d ka
E y . jyj biri o lm ad ığ ın d an en d işe ed iy o ru m ."

i'S o m n v ia D e*ter konulm a kadar b i r sure övl»\v oturuyorlar


-Buna karşılık söyley ebileceğim bir şey y o k ."

-Söylemen gereken hır şey d e yok "

-Bana kı/gın m ısın?"

İ ''B i r a / A m a b u g ü n le r d e h e r k e s e k ı/ g ın ım H a s ta o l m a y a n

herkes. ’
"Üzgünüm, .ınne. Çok, çok ü/günüın."

■ Başparm ağını oğlunun avucuna bastırıyor. "Biliyorum ."

"Burada kalacağım Bu gece."

"Hayır, bu gece olma/. İşin var Geri dön ve işin»- başla."

Ayağa kalkıyor, a n n e s in in o m u / la r ım h a tılç v tu tu y o r , v a n a


ğını yanağına bastırıyor -sıcak tatlı nefesini kulağında hissede­
biliyor-, sonra kapıya yürüyor.

^ n o m a 'y a benim v e r i m e teşekkür e t." diyor. "K itap lar

"Ederim ."

■ K k ıa sevgileri mı ilet Bu gcveotuı gördüğünde."

"Bu gece?"

» r o t - Bu gece onu göreceksin ya."

y a la n ın ı h a !ı r l ı\ o r "l-v e t, » vet g ö r e c e ğ im . B u g ü n

■ M p k i y i o k ı: : , için ö zü r d ilerim ."

f| i H e r z a m a n . b ir d .ılu ık ı s o te n v a r d ır , d ıv e d ü ş ü n ü ­
rü m '• j :
' üıyor ve gülüm sü yor.

169 •
BİR G Ü N

Dexter, kendisini bir arada tutan hıza güvenerek mrrdr


leri kokarak iniyor, fakat babası holde oturm uş yerel g»
okuyor ya da okur gibi yapıyor. Bir kez daha görevi bar
bekçi, tutuklama m em uru gibi onu bekliyor sanki.

"U yuyakalm ışım ," diyor babasının arkasından Dexter. 1

Babası gazetenin sayfasını çeviriyor. "Evet, biliyorum ." I

"Beni neden uyandırmadın, baba?"

"B ir anlamı yok gibi görünüyordu. A ynca bunu v«


zorunda olduğumu sanm ıyorum ." Yeni bir sayfa çeviriyor, j
d ört y aşın d a d eğilsin, D ex ter."

"A m a bu şimdi gitm em gerekiyor dem ek!"

"İyi, gitm en gerekiyorsa..." C üm le yanm kalıyor O


kitap okur gibi yapıp oturm a odasında oturduğunu gc!
yüzü suçlam a ve kendini üstün görm eyle parlıyor. Şrmrfîl
y/f, hem eıı ç ti yı/, çuııkü her $ty kırılm ak üzere. Analıtarlannt af
için elini salondaki m asaya u/atıyor, ama anahtarları yok. ,

"A raba anahtarlanm ."

"Sakladım ," diyor babası başını gazeteden kaldırmadan.


D exter bir şey d iyem ed en gülüyor. "Benim anahtarla»
saklayanuusıril"

"Sakladığıma göre, yapabilirmişim d e m e k kı ( »nlan ar.


için oynam ak istiyor m u su n ?"

"N eden diye sorabilir m iyim ?" diyor içerlem iş bir tavırla.

Babası tavay ı leoklar gibi başını gazeteden kaldmyor. j


kü sarh o şsu n ."

Oturma odasında Cassie kanepeden kalkıyor, kıpıya


g id ip iterek kapatıyor.

D exter g ü lüyor, am a inand ırıcılıktan uzak. "Hayır» d


P A V IP NICHOLLS

!.m!-
I B in b a ş ı om zım un u/ennden bakıvor. "IV vter, bin s»ırhoş ol
anlanın Özellikle seni Sin i on iki vıldır sarhoş görii-
ıe)r.ını|unum ın m u ?

■ m a sarhoş d e ğ i l i m , s a d e v e a k ş a m d a n k a l m a y ım , h e p s i

bu
-H er iki durum da da eve arabayla gidem ezsin."

[X‘Xter tekrar alaylı bir şekildi- gülüyor, gözlerini yuvarlaya­


rak itiraz ediyor, am a çelimsiz bir, "Baba, ben yirmi sekiz yaşın-
d.'.vını!" cüm lesinden başka şey çıkm ıyor ağzından.

Bj H isının repliği, "Beni kandırabilirdin," oluyor, sonra cebi-


jnv uzanıp kemli anahtarlarını çıkarıyor, sahte bir neşeyle havaya
atıp yakalıyor. "H adi. Seni istasyona bırakayım ."

Dexter kız kardeşine hoşça k al demiyor.

I
|Ba&n artık o katlar »yı biri dm adıgm tlan endişe ediyorum . Babası sus-
|kun bir şekilde arabayı kullanıyor, Dexter utanç içinde büyük,
'"'ki jaguar'ın içine gömülüyor. Sessizlik daha fazla katlanılmaz
hak g e ld iğ im i e, babası gözlen yolda, usulca ve aklı başında ko-
P ^ y o r . "C um artesi günü ayıldığında gelip arabanı al."

i "Ben şim di de ayığım ," diyor, sesi kulağına on altı yaşın-


kM**# mızmız ve hırçın sesi olarak geliyor. "T au n aşkına!" diye
ekliyor gereksiz yere.

ı Seninle tartışmayacağım, Dexter."

I ^ k y a r a k koltuğunda aşağı doğru kayıyor, cadde lambala-


zarif evk*rin ışıklannı geçerlerken yü/ünü cama dayıyor
yüzleşmeden, mevdaıı okumadan îu-r zaman nefret et
babası açıkça ıstırap ç e k iy o r , sessizliği örtmek için rad
BİR GÜN

yoya hızla bastırıyor; klasik müzik dinliyorlar Ağılalı ve


bir marş. Tren istasyonuna geliyorlar. Şu anda boşalmış ölanj
parka giriyor araba. Dexter arabanın kapısını açıyor, bir
çakıllı yola koyuyor, ama babası vedalaşmak üzen.* hiçbjg
yapmıyor, normal bir şoför gibi, gözleri arabanın gösterge]
suna dikili, parm aklarıyla çıldırtın bir tem po tutarak arj
m otoru çalışır v aziy ette bekliyor.

Dexter, cezasını kabullenip gitmesi gerektiğini h ıliyo^ H


gunıru buna izin vermiyor. 'T am am , şimdi gidiyonun, a m n
konuda fazlasıyla aşırı tepki gösterdiğini söyleyebilir miytmH

Ve babasının yüzüne aniden gerçek bir öfke yer leşi y o l®


lerini sıkıyor, sesi çatlak çıkıyor. "Sakın zekâmı hor görm ey fl
ret etme, ya da anneninkini... Artık yetişkin bir .idamsın, ç o J
değilsin.'' Ö fke hızla yok olurken, babasının belki de ağM fl
üzere olduğunu düşünüyor. Alt dudağı titriyor, bir eliyle^^H
siy on u sıkıca tutuyor, d iğer elinin uzun parm aklan g ö d e n
etrafında dunıvor. Dexter telaşla arabadan iniyor, lam kapıyı»
patmak üzereyken babası radyoyu kapatıyor ve tekrar k o ı f l
yor. "D e x te r..."

Dexter eğilip babasına bakıyor. Babasının gözleri ncmlü


konuşurken sesi kararlı çıkıyor:

"Dexter, annen seni çok ama çok seviyor. Ben de öyle.


man sevdik ve hep seveceğiz. Sanırım bunu biliyorsun../* 1___
sözcükleri anyormuş gibi yere bakıyor. "Dexter, bir daha
durumda görmeye gelirsen, yemin ediyorum, seni eve alflj
kapıdan içen sokmam. Kapıyı yüzüne kaparım, bunu bil."

Dexter'ın ağzı bir şey söyleyecek gibi açılıyor, ama M


çık m ıyo r. I

"Şim di. Lütfen evine git."


DAVID M C H O LLS

B )e x te r arabanın k a p ıs ın ı k a p a t ıy o r , a m .ı k a p ı k ilit le n m iy o r .
K jo a r kapabyor; b a b a s ı b o c a lıy o r , o n a * ile ri d o ğ r u g id iy o r , s o n -
g o p r a d a p .ır k y e r im h ı/ Ja te r k e d iy o r . D e \ t e r d u r u p g i ­

d e n i seyrediyor.

Tien İs ta s y o n u l»ml>>ş P e r o n bovunca bakınarak ankesorlu


wr tek *°n a n .v or' gençliğinde kıyış planlarını yaparken kullan­
dığı bildik telefonlardan. Saat 18 : 5 0 . 1 ondra bağlantılı tıvn altı
dakika i»^ndeburada olacak, ama bir arama yapması gerek

(V

v a t |S;00'da Emma, fazla yaba harcadığının anlaşılmadığından


ıtnin olmak iyin son bir kez daha aynaya bakıyor. Ayna, her an
düşecek gibi duvara davalı duruyor, bu nedenle görüntünün
yansımasında görsel bir kayma olduğunu biliyor; yine d e kalça­
l ı n a , kot eteğinin altındaki kısa bacaklarına bakarak dudak bü­
küyor Dar şeyler gjym ck için lu v a yok sıcak, ama çizik içindeki
dizlennm kınnı/ı görüntüsüne tahammül edemiyor, bu yüzden
giymek zoruıul.ı kalıyor Saylan yeni yıkanm ış ve orm an m ey­
vesi denen ıtırlı bir .şev kokuyor; saylarım kabartm ak iyin par­
maklarıyla karıştırıyor, sonra seryep.ırmağıyla dudaklarının ke­
narından taşmış ruju temizliyor. Dudakları yok kırmızı; abartıp
P®®rtmadıgını düşünüyor Her neyse, nasıLsa bir şey olacağı yok,
^ K * 0 :3 0 'd a evde olur Votka tonikten son kalanı ıyiyor, dış ma
birleşmesinden hissettiği metalik la lla ırkilıvor, a n a lı ta r-
p n n ial.vo,. en iyi çantasının içine atıyor ve kapıyı kapatıyor,

lekfon çalıyor.

^ P n,n koridorunu yarılamışken telefonu işitiyor, bir an


^^^HppCl'Vap vermeyi dıisıınmor .ura /alır, ç»>k g*\ kaldı.
^ B * 8°rüşmenin nasıl geçtiğini sorarak olan annesi ya da kı/.
| ^ ^ ® t t » u h t r m , •!,•!) Koridorun M>nı:ıul,! aMiisorıııı kapısı-
nın açıldığını duyuyor. Yakalam ak için koşuyor ve telesekretej
devreye girdiğinde asansörün kapısı kapanıyor.

"... Bip sesinden sonra lütfen m esajınızı bırakın, sizi arav


ğ .m "

"M erhaba, Emma. b a t D exter. Sana n e diyecektim ... Yani,


çektim ki, tvin yakınındaki tren istasyonundaym ı. annemden d ö JM
dum ... im g ece ne yapıyorsun d iy e m erak ettim , lu rassic Park'm M
m ıyerm e biletim var! O nıı kaçırdık santran am a belki film den
partiye gideriz? Sen ve ben? Lady Dı da orada olacak. Özür
g e m d ik ediyorum, eğer om daysan, telefonu a ç Emma. Tckfimu açM
lefivtıı aç. H ayır m ı? Tamam, ah, şundi hatırladım , bu akşam n rr*ffl
iKirdı. değil m i? H eyecanlı randevu. Peki, iyi eğlenceler. yW iiKcfl
ara, eğer gelirsen. O lanları bana anlat. Ciddiyim , m üm kiin oldu jM
çabu k ara. ”

Duraksıyor, nefesini toparlıyor, sonra:

"İnanılm az derecede boktan bir giin, F.m," diyor ve §


duraksıyor. "Çok, çok kötü bir şey yaptım. " Telefonu ka
artık ama kapatmak istemiyor. Emma Morley'yi görmek j
belki böylece ona günahlanru itiraf edebilir, ama onun da r]
vusu var. "Seni yarın arayacağun. Her şeyi Öğrenmek istij
Seni gönül avcısı!" Telefonu kapatıyor. Seni gön ü l av cet.

Raylar tıkırdıyor ve yaklaşmakta olan trenin uğu


yuyor, ama bu durumda trene bim*mez. Sonraki treni
gerek Londra treni geliyor, nazikçe tıkırdayarak onu be
gibi görünüyor, ama Dexter ankesöıiü telefonun plastik sj
kasma saklanıyor; yüzünün içe doğru çöktüğünü, nefesi
düzci ısizleştiğini fark ediyor ve ağlamaya b a ş la d ığ ın ^
kendine, sadece kim yasal bir şey bu, diyor, kim yasal, kim
BÖLÜM YEDİ

M izah Duygusu
15 Tem m uz lc><>3, Perşembe

İkinci bölüm ; Em m a'nın Hikâyesi

G m ıt Ganini ve Khtg'$ Cross


lan VVhıtehefld, Forellı'nin C'ovent C.unlen şubesinde ıkı kimilik
bir masada tek başına oturuyordu, su.itini kontrol etti; G>n beş
4tkika gı\ 9cti, am a bunun kedi-fan* oyununun inceliği olduğunu
duşundu Tmtıattt, oyun başlasın. Ekmeğim küçük tabaktaki zey-
tinyağına batırdı, m enüyü açtı ve neyi karşılayabileceğini hesap-
l.ı maya başladı.

Bir si.ıı ,! -up kom edyeni olarak hayat ona zenginlik ve süz
gibi t e le v ı/ v o o d a g o r u n m e v ı g e t ir m e l i y d i P .ı/ .ır g a / e -

P B fİ her halta k o m e d i n i n v e tu rın k rı ro l I " o l d u ğ u n u ila n evli

i p t o d » . ö y le v s * n e d e n h .ilâ ;v r ş e m b e g e c e le r i S ir I a f f a l o f 't a k ı

* * rB * * Ç i k m ik r o f o n l a r a s ı k ış ıp k a lm ış tı k i? P o litik k o n u l a r v e

bir t a r a f a b ı r a k ıp , r e p r t ı n a r ın ı v e tıi m o d a k o n u -
j^ ^ PO İdu rm iK g e r ç e k ü s t ü m , k o m ik ş a r k ıla r \e s k e ç le r le k a
v a r a tır a v a ç a l ış ı y o r d u llıç b ır şey k a h k a h a la r ı

gibi g o n m m ı ı v o ı d u l l a l .i K u z e y H u tu 'n d a b ir a ş a ğ ı

J ^ ^ ^ B * ® ° k ş a r a k b ü y ü k k a h k a h a la r ı a r a m a k t a y d ı.

L ^ r d e adında bir sorun vardı; "lan IVhıtehead" neon lam-


BİR GÜN

balarda yer alam ayacak kadar dirençli bir addı. Adını te


celi etkili bir adla değiştirm eyi bile düşünm üştü -Ben, J
da Matt- am a kom ik kişiliğini bulana kadar, Tottenham d
Ktvıd'd.ı, tişört g iy m sağlıksız genç ad am larla tişört giyen
İlksiz genç adamlara bilgisayar malzemesi sattığı Sonit
adında bir elektronik m ağazasında bir iş bulmuştu. Parası]
değildi am a geceleri sahneye çıkm ak için serbestti ve yeni ■
k ad aşlan n ı sık sık k ahkahalara boğuyord u.

Ama. Sonicotronics'te olan en iyi şey, öğle tatili sır,


Emma M orkV yle karşılaşmış olmasıydı. Scientokıgy K
ofislerinin dışında durmuş, kişilik testi yaptırıp yaptı
cebelleşirken onu görmüştü; Emma kocaman lıasır bir ç
sepetinin arkasında neredeyse kaybolmuştu ve lan ona a|
ğınd.ı EotU ıılı t ii ( tuırt Ko »d \\ ıra bıirüı ıj »ir r ü y a n
d esin e dönüşm ü ştü .

İki numar.ılı randevuydu \r şıııulı t «*\•m ( ..ırden'ın J


nındaki düzgün, m odem bir İtalyan lokantasında otu
lan'ın kişisel dam ak zevki sıcak ve baharatlı, tuzlu ve,
şeylere yatkındı ve aslında dalı hint yemeklerini ten ih t
di. Ama, kadın kısmının taze sebze sapkınlığının bili
Tekrar saatini kontrol etti -yirmi dakika olmuştu- ve mi
yansı açlık, yansı aşktan kaynaklanan bir sana his
önce kalbı ve midesi Emma M orley'nin aşkıyla ağır!
bu sadece platonik bir aşk değil aynı zam anda cinsel bir ^
dıı. BuiKa yıl sonra hâlâ Emma Morley'nin, Loco CaE
katedral gibi akşamüzeri güneşinin ışınlarıyla tiydır
sonel odasında, uyum suz iç çam aşırlan içinde, kendi
çıkmasını ve lanet olası kapıyı kapamasını bağırııkenki
sünü unutmamıştı; hayatı boyunca da unutmayacaktı.

F.mma Morlev, iç çamaşırlarım düşündüğünü bili

^ _______
D A V » ) NICHOLLS

Ünden lan'a bakıyor ve bugünlerde kesinlikle daha


günü düşünüyordu. Başındaki kıvnk bukleler git-
iyi
J T |imdi saçları kısa kesilmiş, hır parça lolcyle parlatılmış,
gölm ^ ° £ I,,n gonıntusıııuleıı sıyrılm ışı Aslında b-a
giysik’n ve açık ağzı olmasa bayağı çekici olabilirdi,

r için pek alışıldık bir duranı olmasa da buranın klasik


randovııbşma yeri olduğunu anlamıştı; yeteri kadar pahalı,
^ K jy d ı n l ı k olmayan, ne »a/la gösterişli ne de ucu/ gürünüm-
E p iz z a la n n t e r i n e roka konan cinsten bir yerdi. Modası geç-
tni< bir yerdi am a gülünç değildi ve en a/ından Hint yemeği ya
da Tanrı esirgesin, balık hum !,) yoktu. Palmiye ağaçları ve mum-
l.ır vardı, yandaki salonda yaşlı bir adam piyanoda Gershıvin'in
sevilen parçalanrıdan birini çalıyordu: Umarım / bana gü/kulak
/olabilecek biridir.

“Birisiyle beraber misim/?" diye sordu şef garson.

"Şuradaki adam la birlikteyim ."

İlk buluşmalarında I m ııu ’vı I lolknvay Koad'daki Odeon


sinemasında Şeytanın ö lü sü : K aranlığın O rdusu filmini izlemeye
götürmüştü. Ne çok hassas ne de züppe biri olmadığı için Emma
korku BpÜ erm den pek çok kızın aldığından daha fazla zevk
•bdı, ama böyle bile olsa bunun tuhaf, garip biçimde kendinden
bir seçim olduğunu düşünmüştü İv e r, man Sineması nda
p p fo n k M avi oynuyordu ama o elinde bir testereyle dolaşan
^ ^ B ö e y re d ıv o r ve bunu garip biçimde rahatlatın buluyordu.
H F Olarak filmden sonra bir lokantaya gideceklerini duşün-
ama lan için, önce üç k.ıp vcmek yemeden sinema ma-
^m arnlanm ış sayılmazdı. lan, indirim standm a sanki bir
m enüym üş gibi bakıyordu. Başlangıç için n ach os ana
P ^ m k hot-dog, tatlı olarak Revels1-' ve içecek olarak insan

»«draje (Y ay N )

I * 177 •
B İR G C N

gövdesi büyüklüğünde Lilt1* aklı Böylece Knrmtlıtyıı O h iııJ


birkaç sessiz sahnesine Tan'ın geğirm elerinin tropik seaı
etti.

Ve şimdi bütün bunlara rağmen -şiddet düşkün!’


lu yemekler, çeneye bulaşmış hardal- Umma umduğ-
daha fazla eğlenmişü. Birahaneye giderlerken, lan kald
yer değiştirmiş, Em m a'ya yoldan çıkmış bir otobüsün ça
sim önlemek için yolun kenarına geçmişti -Em m a'nın daha
öznesi olmadığı eski m oda saçm a bir jest- ve özel efek
birinin başını kesmek ve iç orgarüann çıkanlnıasındarı kc
muşlardı. Bir miktar analizden sonra lan ö lü m üçlemesinin
iyisinin bu olduğunu beyan etmişti Üçlemeler ve n>odemkT,
medi ve dehşet lan'm kültürel hayatında geniş yer kaplıvc
birahanede de, bir çizgi romanın, mesela M uidlcnuınir4 kadar
rınliğı ve anlamı olup olam ayacağı konusunda ilginç bir W
maya girmişlerdi. Koruyucu, özenli, gerçekten pek çok k
bilgisi olan bir ağabey gibiydi; açıkça Fm m a'yla yatmayı l
si dışında. Öylesine hevesli, öylesine tutkulu bakışlan vardı
Emma yüzünde bir şey mi var dıve yoklam aya başlamıştı.

işte şimdi, bu restoranda, lan öyle gülümsüyordu; öyle


coşkuyla ayağa kalkmıştı kı, kalçasıyla masaya çarpıp m
suyunu zeytinlerin ü z en n e d evirm işti.

"B ir bez ister m isin?" dedi Emma

"H ayır, gerek yok, ceketim i kullanırım ."

"Ceketini kullanma. İşte, benim peçetemi al."

"Zeytinlerin içine ettim. Kelimenin gerçek anlamında


tabii, hem en sö y ley ey im !"

13 Bir çrşâ meyveli gazoz. (Yay. N.)


14 Tam adı M d d lm a n h - T a y a Yaşamı tU tu w Pır yatışm a olan, lîc o rg e 1 1*°*
lı Ingiliz ya/ar M aıy Anne (Ntaruıı) I \an» taralından yn/ılmış rom.m «Ya}
r -A K Ö yle mi? Tamam.

-Şaka!" d iye b o cim in . "A teş!" dive b.ı^ırır gibi Son felaket
■ L « e r s in d e n beri his bu kadar gergin olmamıştı, mas.» «>r-
tm -na çalışırken kındı kendine sakınleşiıVMiıı **»\
R j ; Emma ya doğru baktı, y.ı/lık ceketiyle ovnuyor, kadınların
H L sebep olduklarını bilme/ tavırları iyimle, omu/lannı arka-
R ç c k i p göğsünü ilen doğnı çıkartıyordu. İşte oradaydı, Emma
NtorteV K*n gea 'n,n ikim i aşk ve tutku kopııgü geliyordu, "Çok
tatlı ^ Jlü n ü vo iM ia" diye yumurtlayıverdi kendi tutamadan.

[ ''teşekkü rler! Sen d e övle," dedi Emma gayriihtiyari. lan,


dıı/- siyah bir tişörtün ü/erine buruşuk, çi/.gıli stand-up ceketini
pıvmıştı Em m a nın şerefine üzerinde grup isimleri ya da alaya
ibretler yoktu: Şıktı. "Sevd im bunu," dedi F.mma ceketi göste-
a*n*k. "Ç ok kibar!" lan. "N e, bu eski şeyi m i?" d er gibi yakasını
p.ırmaklarının arasın d a ovuşturdu.

•Ceketini/ı alabilir m iyim ? ' dedi garson /arif ve becerikli


bir hareketli*

l K v e t, teşekkür ederim. Fmma leketaıı u/attı ve lan daha


sonra bunun için bahşiş vermesi gerektiğini duşundu. Sonın de­
ğildi. O buna d eğerdi

L “İçki alır m ısın:/?’ diye sordu garson

■ “Sanının bir votka-tonik alırım "

H D u b le m i?" dedi garson, genç kadım daha fazla masrafa


h*şvik ederek.

■«■n'a baktı Emma: vu/ümlnı bir panik kıvılnmının gittiğini


^ • ■ ■ K b e t s i z l i k mi o lu r?"
| H a y ır, devanı et."

|*Peki, duble olsun!"

ı "Si/ efendim ?"

174)
BİR GÜN

"B en şarabı bekleyeceğim, teşekkürler."

"M aden suyu?"

"M U SLU K SU Y U !" diye bağırdı, sonra sakinleşerek


etti, "M u slu k su yu ço k g ü zeld ir..."

"M usluk suyu iyidir," diye gülümsedi Em m a rahat


şekilde. Garson gitti. "Yeri gelmişken, söylem em e bık* gerek
bu gece Alman usulü yapıyoruz. Tartışma istemez. Artık I'
yız, bağınp çağırmaya gerek yok." Ve lan onu daha çok sevi
başladı. Am a âdet yerini bulsun diye bir gosten yapmalıydı.

"A m a sen öğrencisin. Em !"

"Artık değilim. Artık diplomalı bir öğmtmonim! Bugün itki


görüşm em i y ap tım ."

"N asıl geçti?"

"G erçekten çok iyi!"

'T ebrikler, Em, bu olağanüstü bir şey." Ve kendiru m


üzerinden fırlatıp onu yanağından. hayır iki yanağından,
bir dakika, sadece bir yanağından, hayır, tam am iki yanai
öp m ek için ham le yaptı.

M enü dalga geçilmeye hazırdı, Emma dikkatini to p l


çalışırken, kın rolünün içine girerek m enüdeki seçm eklerle I
cuk oyunlanna ginştı. M esela bir dakikalık biftek, bir
yenecek kadar küçük bir biftek m ıydı? Ya bugünlerde adı
çok söz edilen "ragu so su " ne oluyordu? Bizim eski spaf
lonez, ne zam an d an beri ragu so slu yd u ?

Cüm leler birbirini takip etlerken, F.mma gece için ümit


nin solm aya başladığını hissetti.

Hetıi güldürerek yatağa alm ay ı çalışıyor, diye düşıındü,


yafitığı, iteni ancak ev e giden trene gitm em e netim olacak kac
dürüyor olm ası. Sinem ada en azından dikkatini dağıtacak ki
DAVI D NICHOLLS

vardı. o m a bumda vıı/ y ü/evdiler. yapacak başka bır şov


Emma’nın (.mı sıkılıyordu I ısansüstü eğitim kursundaki
hepsi yan profesyonel komedyendiler, özellikle bır.ı-
K f c birka, biradan sonra; bir yandan onlara kızarken aynı
cesa ret verdisini de biliyordu. erkekler kıbnt çoploriy-
H y g da yetm işlerin unutulmuş pastaneleriyle ilgili numaralar
^ ^ B p f k e n , kızlar oturup sırıtarak seyrediyorlardı Erkeklerin
b ir a h a n e le r d e k i durm ak bilm eyen çıldırtıcı kabaresi...

Votkasını kafasına dikti lan şimdi şarap listesini almış, ş j-


raplar üzerine espriler yapm akla m eşguldü; Şehvet uyandıran,
ğğc dolusu onnan yatıyım , arkasında patlayan bir elm a şeh rin in no­
talarıyla.,. Ü çüncü sm ıf am atör bir stand-up kom edyeni olarak
bu n tm sonsuza kadar gidebilirdi ve Hmma kendini, işi fa zla bü­
yütmeden sadece listeye bakıp, gösterişsiz ama kararlı bir tavırla
şarap siparişi veren, gerçek olm ayan bir adam ı hayal ederken
buldu.

"... Dumanlı \Votsits jambonlarının kokusu, arkasında dol­


gun zürafa no talarıyla... "

Beni güldürerek yrr/ıoş edecek, diye düşündü Sanırım bir ekmek


somunu fırlatırsam onu susturabilirim, ama hepsini yiytjt bitirdi. Di-
f r t müşteri l<iv baktı; herkes kendi rolünü oynuyordu. Bettim pa-
jü ş a ı de bu mu diye düşündü. Rom antik aşk, hepsi bu muydu;
■PO ki gösiertsı mi? Yemeyim ye. yataya yit, lutuı âşık ol ve süiui yıllar
hty' touıun gibi üstün kalite malzemeler sözü nereyim?

| - Piçi birayı bu şekilde sattıklarını düşünsene?" Clasgovv


■P*yla konuşuyordu. "Ö zel mayalandırılmış biramız dama-
frnızda konsey binası, eski alışveriş arabası ve yozlaşan şehir
B a lığ ıy la otunır. Ö zellikle aile i ç şiddetle çok iyi gider!.."

■.Eğlena-lı erkeklerde karşı konulmaz bir şey olduğuna dair


E P ^gm ın nereden çk m ış olabilıveginı merak evi iyordu Fmma.
BİR GÜN

Büyük umutlarla gelm işti buraya, aslında lan dan h<


sayılırdı ve unu tekrar g ö receli için heyecanlanmıştı h j
neler diyord u böyle...

"... Portakal suyum uz, portakal ve portakal notala

Tamam, bu bu bin yeter artık.

"... Sıkılmış, kıvır, inekk*rin memelerinden itinavla ^


198 9 mahsulü süt, karateristik bir beyazlığa sahip olup...

"la n ? "

"N e var?"

"K es sesini, olur m u?"


Bir sessizlik oldu; lan gücenm iş görünüyordu, Eı
dini m ahcup hissediyordu. Duble votka yüzünden ol
Durumu örtbas etm ek için yüksek sesle, "Sadece bir şişe Vı
cella alm aya ne d ersin ?" d ed i Em m a.

lan m enüye baş vurdu. "Böğürtlen ve vanilya >


rad a."
"Belki şarap biraz böğürtlen ve vanilya tadında olduj
yazm ış olabilirler m i?"

"Böğürtlen ve vanilya sever misin?"

"B ay ılın m ."

lan'ın gözleri fiyata kaydı. "A lalım o zam an!"

Ve bundan sonra, neyse ki. olaylar daha iyiye gi

ladı.

rv

Selam . Em. Y ine ben. G iilen A d am la birlikte dışarıda cUuj


Uyurum, am a sadece şunu söylem ek istedim : E re döndü}
yalnız dönersen, pröm iyere g itm em e^ karar verdim . Eyrr uy»
DAVI D NICHOLLS

)•!ııı ıtcntck ı->tı^runı kı . ./m s ı n ı r ı n ı

7 ıJL--' ',:rjn
K 7 H a n ım t.ık<ı\ff a/.'.;. lln a n v . ■ N vy;/.v

m j U E ’"

üç yıl tHieeki eski zamanlardan konuştular I n


içtıku-o sonra Kılık alırken, l.ııı hır kartxHihklr.it kanşı-
■ L d ev a., bir kân* etli ınakartıavı neredeyse parınesan [x-vnt-
limn İÇine g öm en k vıvlı IHı ve kımıı/ı şarap omı sakınl«*ştımıış-
0, Emmi da rahatlamıştı, hatta hatif sarhoşluğuyla g.ıvet ıvıydı
H,.m neden olm asın? Bunu hak etm em iş m ıydı? S ı ı ı on avdır
inandığı bir şey uğruna çok sıkı çalışmıştı ve ba/ı öğretmen ver­
iştirmeleri açıkça dehşet vend olsa da. bu işte iyi olduğunu fark
edecek kadar sağ duyuluydu Bu öğleden .sonraki ış gönışm esi
de aynı duyguyu uyandırmıştı onda, okul muduru ınıaylarcası-
na gjül&msuyor ve Kışını sallıyordu. Emma, yüksek sesle söyle­
meye cesaret edem ese d e işi aldığından emindi.

^ H U bunu neden ia ıı la k u t l a m a v .u a k t ı ’ la n k o n u şu rk en

n lod i v e k e s i n l i k l e e s k i d e n o l d u ğ u n d a n d a h a ç e k ic i

o ld u ğ u n a k a r .ır v e r d i, o n a K ı k a ı k e i ı a r t ık t r a k tö r le r i d u ş ü n m u

İncelikli v e / a rıt o l a n h i ç b ir ş e v y o k t u o n d a h ır s n . ı j tıl-


■ * ° y u » H tı k a d r o s u n u h e lıılr v e v e k o ls .n u / , la n lx-lk ı .ın ıu -.ıiK

y a / a ıı g u s lıı ku\ v e tlı lo ııım v o l a b il i r d i; I » e v le r sa

fHp V b lg u n b ir N a / ı 0 \ i e ImK- a k ı , o n u n k e n d is in e b a k ış ş e k lim

M ü p t e la g rh ı K ık ıy o r d u . I a ı ı ı k a r ş ılığ ı b u y d u M ı ı jv

. Vt . i ,. . dı \ e m ü p t e la

P ff^ '.v o rd u .

k a la n ım I m ı n . u ı ı n b a r d a ğ ın a I ş k ı çe -

Sü rü y o r m u su n ?"
BİR GÜN

"P ek sayılma/. Bir defa Scotf'la karşılaştım.


Salonunda. Gayet iyiydi, lû lâ öfkeli. Ayrıca, biriyle* gif
ten de kaynıyorum . Sanki hapishane gibiydi orası; en i
mahkûmlarla fa/la samimi olmamak. Sen hariç tabii."

"O kadar kötü değildi, öyle değil mı? Orada çalışmak ı


ru m ..."

"Yani, hayatımın bir daha gen alamayacağım iki m

ti." Yüksek sesle söyleyince bu saptama onu şoke etmişti


yine de om uz silkti. "Bilmiyorum, sanırım pek mutlu bir
değildi, hepsi bu ."

lan kederle gülümsedi ve parmağını dürttü. "O yfi


telefonlarım a cevap verm ed in?"

"Verm edim mi? Bilmiyorum, olabilir." Bardağı dud


götürdü. "Şimdi buradayız. Konuyu değiştirelim. Stand-ı
yerin nasıl gid iyor?"

"Ah. iyi. Gerçek anlamıyla empıuvize bir gösteri yapıji


Bazen komik bile değilim! Ama sanırım emprovizenin keyfl
öyle değil m i?" Emma bunun doğruluğundan emin de
yine de öyleymiş gibi başını salladı. "Bir de Kennington'
Cluıckles'ta salı getesi şovunu vapıvonım. O bıt.ız d ah aL
konuya bağlı bir şey. Bili Hicks'in reklamla ilgili vaptığınafef
bir şey yapıyorum. Televizyondaki şu aptal reklamlar

Yine kendi rolünün içine kayarken. Emma da d<


lümsemestne geri döndü. Bunu söylemek onu öldürıırdü ji

Emm a'yı şimdiye kadar belki iki kez güldürmüştü ve


lanian bin kiler merdivenlennden düştüğü zamandı. B i f l
mizah duygusuna sahip ama ayru zamanda hiçbir ş e k i k »
celi olamayan bir adamdı. Dextı*ı/m tam tersiydi D e x B ®
kayla işi olmazdı, muhtemelen mizah duygusundan d f l
du; tıpkı politik bilinci olm adığı gibi, am a Dexter'la o k !
D AVID NICHOLLS

^ ^ ™ nrın deli gibi gülerdi; bazen, dürüst olm ak gerekirse,


ila n*
altına kaçırdığı b i l e o l m u ş t u . Y u n a n i s t a n ' d a k i t a t i l d e o n
k u m u ld a n gülm üşlerd i I V v I r t şu a n d a n e n d e d i r d ıv e

Int-raK e ,?i-
|"(.h ı u televizyonda izledin m i?" dedi lan.

Emma yakalanm ış gibi sıçradı. "K im i?"

j - A rkadaşın D octer'ı, şu aptal program da."

"Bazen. Bilirsin işte, televizyon açıksa."

; "O na-sıl?'

"Ah. iyi. her zamanki g i b i Y a n i b i ra / k a ç ık , d o ğ r u y u s ö y l e -


nıek gerekirse biraz raydan çıkmış durumda Annesi hasta ve o
buna pek katlanam ıyor."

"Bunu duyduğum a ü / ı i l d ı ı m ' l a n ü z ü n t ü y l e s u r a t ı m .ıstı


ve konuyu değiştirmenin bir y o l u n u bulmaya çalıştı. Duyarsızca
değil eftvth ?; bir yabancının hastalığının gecesini berbat etmesini
istemiyordu. "S ık sık k on u şuyor m usunuz?"

"Ben ve Dex mı? (,'ogu zam.m. i a/la goruşmuvoru/ am a...


televizyon işleri, sevgilileri, bilirsin ."

"Bu aralar kiminle çıkıyor?"

- "Bir fikrim yok I unapark balıklan gibidir onlar, ısım koy­


maya gelme/, o kadar u/un ömürlü olmazlar." Bu cümleyi daha
®nop de kullanmıştı ve laıı'ın hoşlanacağını düşündü, ama o hâlâ
tomurtuyordu. "N e bu su rat?"

dan h iç hoşlanm adım , sanırım ."

| rlayır, hoşlanmadın, hahrhyorum."

edim ."

kişisel olarak almamalısın. Diğer erkeklerle pek anla-


^ F * 7- bunu anlam lı b u lm az."

185
Btl: uCN

“Aslına bakarsan, her zam an şöyle düşünmüştüm ..

“N asıl?"

"Seni kendine hak görüyordu sanki. Hepsi bu."

Yine ben! Sadece hvttnrl ediyorum . Anut şu muin adanuhU ı *» fa N u J


B irazcık duygusallaştım . Sen m u itten m bir şeysin, Em m a Al
Seni görm ek iyi olur. V e zaman g ıiirsen ara. Başka ne söylem ek -ti]
dum ? H ifiir şey, sadece harikasın, harika bir şeysin. Böyle. Ne -.»»«3
g elirsen . B eni ara. B ana b ir telefo n et.

Bu arada ikind kanyaklar geld iğinde ikisinin de sarhoş oldı


na hiç kuşku yoktu. Bütün lo k ın ta sarhoş olmuş gibiydi, gri
lı piyanist bile I Get a K ick O u i a f Yoı/!S parçasını aşın duyj
biçim de söylerken, sanki birisi fren kablolarını kesmiş gibi
yananım pedalına basıp duruyordu. Şarkı kafasının içinde yan-]
kılanırken, F.mma sesini yükseltmek zorunda kalarak büyük bir]
tutkuyla yem mesleki kariyerindim süz etmeye başlamıştı.

"Londra'nın kuzeyinde bü yü k bir meslek okulu, Ingilia


dersi vereceğim, bira/, da drama I loş bir okul, karma o k u l h
kesin, "üvet. bayan, hayır, bayan." diye konuştuğu ralıat
okullarından biri değil. Çocuklar biraz mesele am a o kadar dal
olacak, değil mi? Çocuk dediğin ı yle d u r. Şimdi böyle diyorum
Muhtemelen beni diri din yiyecek ler, küçük hergeleler " Kam
filmlerde günlüğü gibi bardağın itende yuvarladı. "Kendimi
sanm kenarına oturmuş, Shakespea re'in nasıl ilk rapçi olduğunu 1

I S Frank Sınatra tarafından da icra esi İlmi-, b ir C ole IV rtrr şarkısı.


Bayılıyorum ” (Ç . N.)
PAV1D NICHOLLS

jj Una ben/er bir şey anlatırken hayal bir görüntüm


| R j, gii/ıınuııı önünde ve bütıin çocuklar ağızlan bir karış açık
B fjy v a k la ı bana; hipnotize olm uş gibi Etkilenmiş genç omuz-
^ K | ü/erinde havaya kaldırıldığımı hayal ediyorum. Nereye
R jıV rsem gideyim, otoparka, kantine, bana hayran çocukların
Egm/hırmda oluvonım . Şu carjte d ian öğretmenlerden biri gibi "

"Anlam adım , ne öğretmenler?"

| I "C arpe diem ."

C arp e ...r

"Bilirsin işte, 'G ü nü yakala’ dem ek!"

Bu o d em ek mi? Ben de 'H alıyı yakala' dem ek olduğunu


Isanıyordum!"

Emma ııa/ik bir şekilde hıçkırarak gülümsedi, ki bu lan için


haşla ma vuruşu gibi bir şeydi. "Bu yüzden benim işlerim ters
gitti! Vay canına, eğer bunu bilseydim, okııl yıllarını bambaşka
olurdu! Yerlerde sürünmekle geçen o kadar yıl..."

Bu kadarı y e t e r , " l a n , y a p m a ş u n u ," d e d i s e r t b ir ta v ır la .

f c * N e y i7"

I "Rolüne giriyorsun. Bıııuı v.ıpmak /orunda değilsin, biliyor­


sun" Kınlmış görünüyordu; Km ma masanın üzerinden eğilerek
sesini pişmanlıkla alçalttı, elini tuttu "Sürekli gözlem, espri ya
da kelime oyunlan çapman gerekmediğini düşünüyorum sade-
a ‘ Hu bir gösteri değil. lan, bir sohbet, hepsi bu."

1 " ö z ü r dilerim , ben ."

"Ah, sadet e s e n değil genel o l a r a k e r k e k le r ; h e p in iz in su -


U y a p t ığ ı n u m a r a b u Tanrım, n e o lu r d u s a d e c e k o n u ş a n ve
b i r i n e r a s t la s a v d ım !" ğok t a z la k o n u ş t u ğ u n u n fa rk ın -
H p i» ama a r t ık h ız ın ı k e s e m iy o r d u . " S a d e c e b u n u n n e d e n g e -
tB ^ B b ğ u n u a n l a y a m ıy o r u m S ın a v değil k ı bu."
BİR GÜN

"A m a bir nevi öyle aslında, değil mi?"

"Benim leyken değil, ö y le olması gerekmiyor.'

"Ö zü r dilerim ."

"Sürekli özür dileyip durm a."

"A h. Tam am ."

lan, bir an için sessiz kaldı. Şimdi Emma özür dileve


bıvdi. Düşüncelerini söylememcliydi; düşüncelerini
hiçbir zaman iyi olmaz. Tam ozur dilemek üzereydi ki, lan
çekerek yanağını yum ru ğu na dayadı.

"Sanırım bu şöyle hır şev: Eğer okulda öyle parlak, iyi]


riıniımlü ya da popüler biri değilsen ve günün birinde bir|
söylediğinde bink'ri buna gülerse, buna dort elle sanlı
değil mi? Şöyle düşünürsün: Ben komik biriyim, aptal ko
bir suratım, kocaman kalçalanm var ve kimse beni be;
ama en azından nişanlan gü(dürebiliyorum. V e bu, birir
dürmek öyle hoş bir duygudur ki, bağımlısı olursun onun,
eğlenceli değilsen... hiçbir şey değilsin." Şimdi bakışianm I
örtüsüne çevirmiş, parmaklanvla ekm ek kmntılarından bir
mit yapıyordu. "Aslında bu durumu kendinden dolayı ar
cağını d üşü nm üştüm ."

Em m a’nın eli göğsüne gitti "K endim den m i?"

"Rol yapma konusu."

"B en rol yapm ıyorum ."

"Lunapark balıkları konusunda söylediklerin, m e


önce de söylem iştin ."

"H ayır, ben... öyle m i?"

"Sadece birbirim ize benzediğimizi düşünüyü


ben. B azen."
DAVID NICHOLLS

_ J jjj. oiaX. k a r ş ı ç ık m a y ı d ü ş ü n d ü E m m a . Hayır, Ivn öyle de-


I d e m e k is t iy o r d u , ne ^ n u ı bn ,/uşnm v, a m a la n k e n d is in e

K f c b i r ş e k ild e g ü lü n m ü y o r d u kı -n a s ıl d e r le r - ş a tç a ... v e g a lib a

de biraz m e r h a m e t s iz d a v r a n m ış tı B u v u z d e n , o m u z l a ­
n d ı s ilk ti "B u na a s l a i n a n m a m . "

\ -N ey e?"

«Kimsenin senden hoşlanm adığına."

^ G e n i / d e n g e le n b ir se s le , ş a k a n b ir ta v ır la k o n u ş tu la n "K a ­

y ıtlı deliller ö y l e d e m i y o r am a."

‘ " B e n b u r a d a y ı m , o v le d e ğ il m ı ’ " B ir s e s s iz lik o ld u , g e r ç e k ­

ten çok sarhoştu v e ş im d i m a s a n ın ü z e r in d e k i k ır m a la r la o y n a ­


ma sırası ona g e l m i ş t i " İ ş ı n d o ğ r u s u , b u g ü n l e r d e n e k a d a r iy i
gönındüğünü d ü şü n ü y o rd u m ."

lan İk i e l i y l e g ö b e ğ im k a v r a d ı. " E g z e r s i z y a p ıy o r u m ."

E m m a , o n a b a k a r a k , n e r e d e y s e d o ğ a llık la g ü ld ü v e o k a d a r

d.ı çirkin bir s u r a t ı o l m a d ığ ı n a k a r a r verdi; kimi y a k ış ık lı a p ta l


oğlanların yüzü g ib i değildi; doğru düzgün, normal bir adam
yüzüydü. H e s a p ödendikten s o n r a lan ın kendisini ö p m e y e ç a l ı­
ş a c a ğ ın biliyordu v e bu kez ona izin v erecekti

"G itm eliyiz," dedi.

P H e s a b ı a l a y ı m ." G a r ım a l-.es.ip iş a r e ti y a p tı "Ş u kü çü k

H ^ ı h e r k e s i n y a p ıy o r o lm a s ı n e t u h a f d e ğ il m i? K im in fik ri
P r t » , m e ra k e d iy o r u m ? "

I ban?"
I f ^ T ^ ü r d i l e r i m , özür dilerim ."

S ö z le ş t ik t e n g ib i. ık iv e b ö le r e k ö d e d ile r , ç ık a r la r k e n

- W * 1 1,1 r a ^*11,1 t’ ır t e k m e a l ıp ç e k e r e k a ç tı, b ö v le e e k a p ı


» O *
»ış g i b i b i r yanılsama vermiş oldu. "B ira z a k fizik-
1,-1 k"m ed i. -
BİR GÜ N

D ışarıda siyah ve m or bulutlardan oluşan kalın b iıj


d e gökyüzünü kaplamıştı. Sıcak rüzgârda fırtınanın
bir dem ir tadı vardı ve meydanın kuzeyine doğru yür*
Emma kendini keyifli bir sariıoşluk iyinde ve kanyak
la kaplı hissetti. Hokkabazları, zorlam a eğlenceleriyle |
Garden'dan her zaman nefret etmişti, ama bu gece gözüne!
görünüyordu; kendisine karşı her zaman nazik ve ilgili
adamın koluna girmek kadar doğal ve güzeldi Yüzüne t 1
la n 'm suratını asm ış old u ğu nu gördü.

"N e oldu?" diye sordu, koluyla kolunu sıkıştırarak.

"Sadece, bilirsin, kendimi çuvallam ış gibi hisse


hepsi bu Sinirlerim yıpranıyor, çok uğraşıyorum, saçma]
şakalar yapıyorum. Stand-up komedyeni olmanın en kötü
ne, biliyor m usun?"

"G iysiler m i?"

"İnsanların her zaman 'uyanık' olmanı beklemesi. Heg


m an kahkahayı k ovalıyorsu n..."

Biraz da konuyu değiştirmek için ederini lan'm on •una


du Emma, kendini yukarı çekmek için vücudundan d&
ve pamuklarının ucunda yükselerek onu öptü. Ağzı neı
sıcaktı. "Böğürtlen ve vanilya," diye mırıldandı Emma»
lan birbirine bustmlmışken, aslında parmesan ve içki ti
Dert etmedi. lan, öpüşürken güldü, Emma topuklanın^
indi ve lan'ırı yüzünü tutarak baktı, lan mutluluktan
mış gibi görünüyordu; Emma yaptığından mutluluk duydu. ı

"E m m a Morley, şunu söyleyebilir miyim...?" Büyül


ağırbaşlılıkla Emma'ya baktı. "Senin kesinlikle harika Ol
d üşü n üyorum ."
D AVID NICHOLLS

tatlı so/lı-nn," dedi Kmma "Şimdi sana gidelim


■ ? Y.ığnun başlam adan.

K g f a h r i : » ’ k i m ? $ u ı t «’»/ h ı r b u ç u k . Vcmde-.///, ;>ı- y .ır / r t ı 7 A h .

' " ll - l ’ u n u ltiı/ım . h ır yere y i l m i y o r u m H o ^ ıı

jan'ul Callv Road'daki giriş kut dairesi sadece sokak lambaları


ve yoldan geçen ık ı katlı otobüslerin reflektörleriyle aydınlanı-
| yordu. Oda. Piccadillv, Victoria ve Kuzey h a ttı m etni trenleri ve
30, 10, 4 6 , 2 1 4 ve 3 0 0 numaralı otobüsler yü/ıinden bir dakika
^ A p ld e defalarca sallanıyordu loplu taşıma araçları bakımından
muhtemelen L o n d r a 'n ı n e n mükemmel d.ıin-siydi, ama şulece
bu bakır: ular Lm m a kullanınca kanepe olan vatana yattığında
artındaki sallantıyı hissedebiliyordu.

"Bu neydi?"

lan sarsıntıyı d i n l e d i " P i c c a d i l l v D o ğ u B a ğ l a n t ı s ı . "

I "Buna nasıl dayanıyorsun, lan?"


" AI: ,
rsun. Bir de şunlardan var..." Pencere pervazında
duran İk i tane şişm a n ••.-.um t o p a ğ ı n , p o s t e r d i Ş e k ille n d irile b ilir

kumdan kulak tık acı."

harika."

B P 12 g eçtn gün çıkartmayı unutmuşum. Beynim de tu-


[:Var s,ındım Başka T m m ’nm Çocukları16 gibi hissettim biraz;
liğim i an lıy o r m u sun?"

H aıncs'in IS 8 6 tarihli, Akademi \v Atlın Küre Ö dülleri ka/an-


f V r V «d llv/ bir kad ın h akkınd akı film i. (Y j v N .)
BİR GÜN

Emma güldü, sonrn yeni bir mide bulantısı gelmiş gibi


di. lan 'ın elini tuttu.

“Biraz daha iyi m isin?"

“Gözlerim açık olduğu sürece iyiyim." Emma lan'a


yüzünü görmek için yorgam çekti, yorganın kılıfı o l m a d ı g l
ve rengi mantar çorbasına benzediği için midesi b u la n u ^ |
oldu. (Xi.\ hayır kurumu mağazası gibi kokııvordı; \«ılng J
yan bir adamın kokusu. “Sınırını ikimi kanyak yaptı bunu " *
gülümsedi, ama yoldan geçen bir otobüsün ışığı odayı vala^H
Emma onun ü/gün göründüğünü gördü. Han.? kı/gın rnısm?*||

'T a b ii ki değilim, bilirsin, bir kızı öpersin, o da m : - » b J


landığı için istem ez..."

"Söyledim sana, içki yüzünden sadece. Çok iyi vakit M


dim, gerçekten çok iyi. Biraz nefes alm anı gerek. Gel b u n ^ H
Onu öpm ek için oturdu, am a en iyi sutyeni öyle sıkmıştı ki,[~
lenleri koltukaltına batıyordu. "O f, of, of!" diye bağırarak td jfl
düzeltti, sonra birden başını dizlerinin arasına eğiverdi Ian 'ltfl
bir hemşire gibi sırtını ovuyordu ve Emma her şevi berbat eti I
için utandığını hissetti. "E n iyisi gitmem, sın ırım ."

"A h. Tam am . Eğer istediğin buvsa."

Beyaz. ışık odayı tararken, ıslak caddedeki tekerlek


dinlediler.

"Bu hangisi?"

" 3 0 num ara."


Üzerini çekiştirdi, sonra sallanarak ayağa kalktı, eteği* |
zeltti. "Ç o k güzel vak it geçird im 1"

"Ben d e..."

"Sadece çok içkiliyim ..."


D AVID NICHOLLS

pBen d e..."

•Eve gidip ayılacağım ..."

"Anlıyorum. Yine de... üzgünüm”

£jnm a saatine baktı. 23:53. M etro tm ıi belirli bir ulaşım mer-


kı ,, k(»r noktasiıui.ı bulunduğunu k ıtırla tarak ayaklannın
|altında yu v arlan arak ilerledi Kıng's Cross'a yürümek beş daki-
L Piccadilly bağlantısı , n erken ()():30'd a evde olurdu. Camda
yağmur d am laları vardı am a fazla değildi.

; Ama sonra şehrin diğer tınına yürümeyi, el yordamıyla


anahtarlarını ararken boş dairenin sessizliğini, sırtındaki ıslak
kokusunu hayal etti. Tek başına yatakta yattığım, ta­
vanın döndüğünü, altında sallanan Tahiti'yi, m ide bulantısını,
p iş m a n lığ ın ı düşündü. Burada kalmak, bir değişiklik için biraz
sıcaklık, ilgi, yakınlık gerçekten kötü mü olurdu? Yoksa bazen
metroda gördüğü o huysuz, yorgun, solgun, üzerlerinde bir gece
önceki parti giysileri olan kızlardan mı olmak istiyordu gerçek­
ten? Yağmur, biraz daha sert vurmaya Kışladı pencereye.

■ ^ S e n i n l e i s t a s y o n a g e l m e m i is t e r m i s i n ? " d e d i l a n "Y a da
belki r

"N e?”

ra da kalıp uyuyabilirsin? Sadece, anla işte, sanlın/."

tm *."

_______ uıak. kucaklaşmak. Ya da onu bile yapmayız. Utanç


B M 8 öyle kaskatı vatan/ bütün gece, eğer istersen."

» E m m a gülümsetil, l a n d a limitle g ü l ü m s e y e r e k karşılık ver-

solüsyonum ," dedi Emma. "Yanım a almadım.”

le var."

19 3
BİR GÜN

"L ens kullandığını bilmiyordum."

"B ak gördün m ü; ortak bir yanımız daha çıktı." Kii


gülümsediler. "Seru memnun edecekse yedek bir çift kulak
da bu labilirin ."

"lan \Vhitehead. Seni pis ikiyüzlü, seni."

rv .

Haili aç. <ı< ili, K eredeyse g ece yan sı oldu Saat ge, e ı/ « ın s j
runca bir, ee, bir neye, ahmağa dönüşeceğim bityiik bir ihtimalle,
sc, bu mesajı alırsan... ”
"Akı? A lo?”

‘'Oradasın!”

"Alo, D erler"

"Seni uyandırm adım ya, uyandırdım m ı?”

"Şim digirdim içeri. Sen iyi m isin. D erler? ”

"Ah, iyiyim .*

"Sesin berbat geliyor ıh ı"


"Bir parti veriyordum saıiece. Yalnızca ben Kiiçiik, özel
t i.”

”,M iiziğı kısır mısın ? ”


"Düşündüm de... bekle, m uzibi kısacağım .... belki s n de |
istersin. Şampanya var, müzik ıw , belki hajı da olabilir. A lo7 .*^V i
m ısın?”

"Bunun iyi bir Jikir olm adığına karar verm iştik sınıyorum .” i

"Vermiş mıydık? Bence harika bir fikir çünkü."

"Sadece canın sıkıldığında beni arayıp gelm em i h ‘kh y n u ’z>oı.~*

"Ah, haili ama, \'aomı, lütfen? Sana ihtiyacım ıntr."


D A V I!) N İC H O LLS

,1"

i saat içim le burada alabilirsin."

. Yağmur y a ğ ıy v .”

dem etlin: la. Taksiyi' bin, beti öderim ."

, dedim !”
ten birine üttıyacun tur, Naotni

'yi çağır öyleyse!”

dışarıda. Hem a türden bir arkadaş değil. N e dem ek iste-


atüıyorsun. M esele şu, eğ ir bu g ece bir insana dokunm azsam ,
tten öleb ilirim .”

la olduğunu biliyorum . N ete alışını duyuyorum . ‘

farım s,ıate kadar orada olurum. İçm eyi hrak. Beni bekle.'

Mi? Naoıni,[ farkım la mısın?"

ıtırın kurtardığının farkında n ıısın?’

195
i BÖI ÜM SFkİZ

G österi Dünyası

|L 15 Temmuz 1994. Cuma

Lsy:w>tımr v e h h ' o f D ogs

Emma Moriey iyi yem ek yiyor, ölçülü içiyor Bugünlerde sekiz


saatlik iyi bir uyku uyuyor ve sjb ah lan altı buçukta kendiliğin*
den uvanıyor, sonra büyük bir bardak su, günlük 1.5 litrenin ilk
250 mililitresini içiyor. Suyu sıcak, çift k ırlık yatağının yanına
vuran sabah güneyinde duran sürahiden, ona uyumlu bardağına
dolduruyor.

Saatli iad yo çalıvor, ama o kendisine vatakta vatına ve ha-


berbd^lıkl arını dinleme izni veriyor. İşçi Partisi lideri John Smith
oldu. YVestminster Abbey'deki cenaze töreninden bir haber
partiden saygılı ta/ive 'H içbir /aman sahip olmadığımı/
başbakan Venne kimin geçeceğine dair spekülasyonlar
NiikUvr Sıl.ıhsi/hınm.ı I lareketi'ndekı uveliğı u/un
önce sona erdıgı ıçm. Is^ı Partisi'ne üye olma olasılığını
^ H lb d a h a düşünmeyi hatırlatıyor kendisine.

' 800X1 8Pİme>vn I Hıı v , h op ası haberleri yataktan kalkma-


( o n ı ı . y a / lık v o r g a n ı tırl.ıtıv o r . .-»kı k a l ı n g o / l u k l e n n ı

" * " * y a ı.ık i ı i *ı arasındaki dar boşluğa kayıyor. Küçücük


açıyor.
BİR GÜN

"B ir dakika!" Tekrar çekerek kapatıyor kapıyı, ama k*


lan'ı iki büklüm vaziyetle tuvaletin üzerinde görmekten
cak kadar hızlı değil.

"N eden kilitlemiyorsun, lan?" diye bağırıyor kapıda. 1

"Ö zü r dilerim !"

Geri dönüp yatağa oturuyor, fonda sifon sesleri, bir


sesi daha, sonra lan ın sümkümrek burnunu temi/Jemesi
ka bir siftin sesi eşliğinde somurtarak çiftçiler için hava di
nu dinliyor. Sonunda kımıı/ı bir suratla ve perişan halde
görünüyor lan. İç çamaşırı yok, üzerinde bacaklarının biraz
rini örten bir tişört var Dünyada bu şekilde iyi görünecek
adam yoktur, yine de Tınma dikkatini onun yü/ünde tır J
için ciddi bir gayret h a ra y o r.

"C iddi bir deneyim di."

"D aha iyi değil misin şim di?" Kendini emniyete al


gözlüklerini çıkarıyor.

'T a m olarak değil," diyerek suratını asıyor, elleriyle


ovalıyor. "M idociğim altüst olm uş durum da." lan acı İÇİL
nuşuyor. Emma her ne kadar lan ın müthiş olduğunu dj
de, "m idecik" kelimesinde, içinde kapıyı onun sura tmaj
kapatm a isteği u yandıran bir şey ler var

"O jambonun bozuk olduğunu söylemiştim suru, aoflft


d inlem ed in..."

"H ayır ondan d eğil..."

"A K hayır, jambon bozulmaz, diyorsun. Jambon i


dır."

"San ın m bir tür virüs..."

"Belki de ortalıkta dolaşan şu böceklerdendir. <’k


köşede var. belki ben getirip sana bulaştırrruşımdır."

• 198
DAVID NICHOLLS

K k a r ş ılık vermiyor “B ölün gece ayaktaydım. Kendimi

orum, hayatım ."

enin üzerine bir de ishal..."

/jp bir kombinasyon. Ay ışığı ve müzik gibi"

a/ s o ğ u k algınlıklanndnn nefret ediyorum ."

lin hatan d eğ il" diyor Emma doğrulup oturarak.

f '*M ide üşütmesi, sanırım," diyor; kelimelerin uyumu ru fu ­


na gidiyor.

"Mide üşütmesine benziyor."

"K en d im i Yumruklarını sıkarak, bütün durumunu özet­


leyecek bir söz anyor. "'likanm ış hissediyorum! Bu durumda işe
gidemem "

"C.itme o zurnan."

i "Ama gitmek zorundayım ."

"O z a n u n g it."

" Y a n a r , wm. yapabilir miyim7 Şuramda bir kilo balgam var­


mış gih h K .,1 iyorum ." Elini alnında dolaştırıyor. “Bir kilo kalın
tolgam r

R b u g ı ı n u alt e t m e k ıç-.n i h t i y a c ı m o l a n g o r u n t u g e l d i g o / u -
îp to fin ü m "

a m a k e n d i m i k n tıı h i s s e d i y o r u m . " Y a t a ğ ı n k e n -

tarafına s ı k ı ş ı m ı - ve hu b a ş k a a ç ı n d ı r ı n ıs ç e k i ş l e v o r -

^ ( m a g ir iy o r .

ayağa k a l k m a d a n o r . c e k e n d i m t o p a r l ı y o r . B u ğ u n
»rlev i ç i n h u v u k b i r g ü n , a n l a m l ı b i r g ü n Bu akşam

®ü»ld M e s l e k ı. »kulu u d a ' . .vurum un p ıo m ıv c n

o lm a sı p o tan siveli çok yüksek.


BİR GÜN

rv .

Bııgün. Dneler Mayhevv için de büyük bir gün. N em i


lar yığını içinde, gözlen kocaman açık yatıyor ve yanlış ı
lecek şeyleri düşünüyor. Bu gece kendi yepyeni şov unda.,
tek*vi/vond.ı canlı görünecek. Bir araç. Yeteneği için bir a
birdenbire bir yeteneği olduğundan kuşku duyuyor.

Ö m eki gece dışunsı hâlâ aydınlıkken. bu sabah taze biri


le uyanmak umuduyla, tek başına ve ayık olarak, küçıık bfc*
ılık gibi erkenden \atağına \attı Ama doku/ -.'.atın \edir
uyanık geçirdi ve şu anda endişeden tükenmiş durumda,
bulanmakta. Telefon çalıyor, hemen doğruluyor ve tek
deki kendi sevini dinliyor "öyk-vse. konuş bakalım!" diyoj
kınedeki ses kendinden em in bir tavırla. A hm ak. M inim

tn flism . d iye düşünüyor.

M akine ötüyor. "A h. Tam am öyleyse. Selam.


Em m a'nın sesindeki o tam dık rahatlığı hissediyor ve tam]
tonu açmak üzereyken, tartışmış olduklannı ve küs ka
ıvktiğini hatırlıyor. "Bu kadar erken vaatte aradığım için
her şey için özür dilerim, ama ikimizden bınnın doğru <tf
bir işi olması lazım Sadece şunu söylemek istemiştim, M
önemli bir gece, gerçekten iyi şanslar dilerim. Cidden, iy|
Lir İyi o b ıa k s ıa iyiden de iyi. harika olacaksın Yalnızca
şeyler giy ve o saçma sapan sesk* konuşma. Gefalm cd # j
kızacaksın biliyonım am a bir aptal gibi, televizy*onda
eğ leneceğim ..."

Dexter çıplak vaziyette yataktan çıkıyor, ma’


A hizeyi k ald ırm ayı düşünüyor.

"Saat kaçta dönerim bilmiyorum, okul oyul


olduklannı bilirsin Bu çılgın işe şov diyoruz. Sonra ara»;

200
DAVID NICHOLLS

q ,.x Kucak dolusu NfVj^ıliT Hu arada yen gelmişken, şu

E * * " ! 11' 1 d eğ iştirm elisin ."

VC kapatıyor IV\ter .ummayı düşünüyor. ama taktiksel açı


L | bır.ı/ daha kuş kalması gerektiğini lussedıyor Yine tartış
^ K g d t . Emma. lJe\ter’ın. erkek arkadaşından hoşlanmadığını
H tfjn ü v o r ve Dexter ısrarla inkâr etmesine rağmen, Emma'nın
erkek arkadaşından hoşlanmadığım gizlemesinin bir yolu yok.

I Dexteı denemişti, gerçekten denemişti Üçü birlikte, sine­


m a la rd a , ucuz lokantalarda, salaş meyhanelerde oturmuşlardı; lan
Emma'nın ensesinde burnunu çekerek dururken, Dexter,
Enuna'yla göz göze gelip onaylayın bir ifadeyle gülümsemiş-
ti; çiçeği burnunda âşıklar I m m a'nın Haris C ouıt'taki küçücük
evinin, küçücük m utfak masasında oturup, çıplak elle boks ya­
par gibi valışı bir rekabet duygusuyLı TmHal Pursuıt17 oynamıştı.
Lın'ını gözleme dayalı stand-up gösterisini izlemek üzene, onun
Sonicotronicrteki arkadaşlanna da katılmıştı; Em m a yanında
oturmuş gergin bir şekilde sın tarak, sanki nerede gülmesi gerek­
tiğim öğretir gibi onu d ürtüp durm uştu.

' Ama onun tüm gavıvtlerine rağmen düşmanlık elli- tutulur


Mçjmde ortada ve karşılıklıydı, lan, Dexter'ın halkın gözüne
girmeye çalışan bir sahtekâr olduğunu; gece otobüsleri yerine
^ööyi/ barlar yerine üyelik gerektiren kulüplere gitmeyi, paket
prvıs yerine lüks restoranlara gitmeyi tercih ettiği için züppenin
* i "Ulu,..,. ıu ima etmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. İşin kt>
B ^ m ı u ı da sürekli küçümseyin tavırlarıyla, başarısızlıklarını
Bpriûtarak ona katılıyordu. Başına bu kadar çok şey gelirken ve
^•yatnj‘-olaylarla doluyken Kışını dik tutmanın, saygın kalma-
kadar zor olduğuna anhvam ıvor muydu bunlar7 Dexter,
^ M ^ n U 'ğ ın m hesabını odevıı eh o k ) va da otobüse bineıvk-

jjf ^ R Ş t n e l kiıltiir oyunu (Ç N .)

* 201
BİR GC'N

lerine taksi parasını ödem eyi teklif etse, bu ikisi ağı/Ja


geveleyip, kendilerine hakaret edilmiş gibi alınıyordu. |
bu kadar başanlı olmasına neden memnun triamıyorlag
cömertliği karşısında şükran duymuyorlar? Külüstür k
Star T rtk izleyerek geçirdikleri san işkence gecesinde hint
nun yağı Dries van Noten'dan aldığı pantolonuna dökt
bu, bardağı taşıran damla olmuştu. O günden sonra (
yalnız başınayken görüşüyord u sadece.

Mantıksızca, anlamsızca, ne olmuştu?.. KLskançhk mı?


yır, kıskançlık değil, gücenmiştı belki. Emma'nın, her an
orada bulacağı bir acil durum servisi olacağını in m işti.
Noel'deki, annesinin ölüm felaketinden beri, her geçen gün
dini ona daha bağımlı hissetmeye başladığı halde, Emma
için daha az müsait olmaya başlamışta. Eskiden telefon ç
na hemen geri dönerdi, şimdiyse tek kelime etmeden günler
çiyor. "Ian'la birlikte dtşanda" olduğunu söylüyor, ama
gidiyorlar? Ne yapıyorlar? Birlikte mobilya mı alıyorlar? VI
mu seyrediyorlar? lan. Emma'nın anne babası Jim v e Sue'yia
tanışmış Onu HVnjoriar. diyor Emma. D exter neden ta
hiç Jim ve Sue'yla? Onu daha fazla sevemezler miydi?

En rahatsızlık verici olansa, Emma'nın, Dexter'dnn


sızlaşmasından tat alıyor görünmesiydi. Dexter kendi
ders verilmiş gibi hissediyordu; Em m a'nın bu yeni bulurt
rahatlığı, yüzüne bir tokat gibi çarpmıştı sanki, "İnşa uların, I
yatlannı senin etrafında kurmalarını bekleyemezsin,
demişti Emma kötü niyetli bir ifadeyle ve yeniden tartı
butun bu nür Eınma, Dexter'ın canlı televizyon şovunda
da olm ayacağı içindi.

"N e yapmamı istiyorsun, sen televizyona çıkac.a k s ın <


oyunu iptal etm em i m i?"
DAV1I) NICHOLLS

Jan sonra gelem ez misin?"

“O in W Ç ok uzak!

| - A r a b .* gönderinin!

H r v u n d a 'i sonra çın. tıklarla, velileriyle konuşm am ge-

mantıklı oL benim ışım bu!"

^ H m u z la ş tıg ııu biliyor Dexter, am a tın m a y ı seyircilerin


a rasınd a görmek ona çok yardıma olabilir. Em m a etrafında ol­
duğu zaman daha iyi biri oluyor ve zaten arkadaşlar da bunun
için değil midir? Emma onun uğuru, nazar boncuğu ve şimdi
Emma orada olm ayacak annesi orada olmayacak, öyleyse bütün
bunları neden yaptığını m erak ediyor.

Uzun bir duştun sonra kendini daha iyi hissediyor, içine


gomleU giymeden hafif, V yakalı bir kaşmir kazak, iç çam aşın
giyimden bolden bü zm d i bir keton pantolon giyiyor ve ayağı­
na bir çift Birkeıtstkk geçiıvmk. televizyon yorumlamu okumak
içm gazete bayiine gidiyor Gazete bayii koşullar gereği, ünlü
nıuşterisine gülüm süyor ve Dexter kollan gazetelerle dolu ola­
rak eve dönüyor. Şimdi kentlini daha iyi hissediyor, kaygılı ama
•Vi™ zamanda coşku dolu; espresso makinesi ısırırken bir kez
daha telefon çalıyor.

makine d rv n y e girmeden hır ş*-v ona arayanın babası


^^duğlinu sovhıvm Annesinin ölümünden beri telefonlar sıklaştı
' » ‘«Uın-k vvy e dönüştü: Tutuk, dolambaçlı ve d a ğ ın ık k o -
r^ B h r - Kendi kendim vı-tişiırımş hır .K İa ;n «»lan n a b a s ı, şimdi
bir iş k a r ş ıs ın d a p e s e tm iş g ib i g o n ın ı ıv o r I h ıv d u ğ u ıstı-
^ ^ B * b n ı k ır m ış d u n u n d a vt I V x t e r e n d e r e\ z iy a r e tle r in d e
BİR GÜN

babasını, sanki yabancı bir teknolojiye bakar gibi su t


bakarken buluyor.

"ö y ley se, konuş bakalım !" diyor ahmak makine.

"Selam , Dexter, baban." Sıkıcı telefon sesiyle kon


"Bu geceki şovun için iyi şanslar dilem ek için aradım y;
Seyrediyor olacağım. Çok heyecan verici. Alison olsa gu
yardı." Bunun doğru olmadığını ikisinin de hissettiği bir ■
bir duraksama oluyor. "Bütün söylemek istediğim bu. Bir
Gazeteleri fazla önem sem e. Eğlenmene Kik Hoşça kal..." j

N tyt önemseme? Dexter ahizeyi kavnyor.

"...H o şça kal!"

Babası kapattı. Patlayıcıların üzerindeki saati aya riayd


pattı; Dexter korku dolu gözlerle gazete yığınına bakıyor,
pantolonun ipini sıkıyor ve gazetenin TV sayfasını açıyor. I

Emma banyodan çıktığında lan telefondaydı ve cilveli sesi,


kara tavırlanndan annesiyle konuştuğunu anlıyor Emma.
arkadaşı ve Stıe, N oel'd e Leed s'te tanıştıklarından beri
bir ilişki içind eler "N e hoş çiçekler, Kıvan M ," ve "Bu hi

kadar lezzetli!" A ralannda bir elektrik, ortak bir sevgi var


Fm m a'yla babasının tüm yapabildikleri kafalannı sallayıp
lerini devirm ek.

F.mma sabırla lan'ın bitirmesini bekliyor. "Hoşça kaha


yan M. Evet, ben de öyle umuyorum. Sadece bir yaz. soğuk
lığı, atlatınm. Hoşça kalın. Bayan M ." lan tekrar ölümcül I
gibi yatağa d önerken. Em m e telefonu alıyor.

Annesi mahcup ve sersemlemiş bir halde. "N e h«»ş dt


Ö yle değil m i?"
W D A V I D N U 'H O F L S

f e y l e , anne
•ıin u n m onunla ilgilenirsin."

"İşe gitm ek zorundayım , anne."

-«Şimdi ben n i y e . ı r a d ı m ? B a k . n i y e . ı r a d ı ğ ı m ı l. ın n ım e n

p liilt ıın '


I la n ’ l.» k o n u ş m a k iy in a r a m ı z ı B a n a ı v i ş a n s la r d ile m e k iy in

olabilir mi ’

"N e iyin iyi şanslar?"

- O k . . Idaki oyun için."

: "Ah. e w t i v ı ş a n s la r k u s u r a b a k m a , g ö r m e y e g e le m iy o r u z ,
londra o kadar pahalı k i..."

I Emma. ekm ek kızartındaki ekmekler vanıyoım uş gibi ya­


palak telefonu kapatıyor, sonra "terleyerek iyileşm ek" için yor­
ganın altında terleyen hastaya bakm aya gidiyor. Payına düşen
jeyse, bir kız; arkadaş olarak başarılı olm adığının farkına var­
mak Oluyor. Onıın için yeni bir rol ve bazen kendini "kız arkadaş
hareketleri" rolü yaparken buluyor Flinı tutmak, televizyonun
kaışeıml.s sarılarak oturmak; bu tür şeyler, lan onu seviyor, pek
i f Ş Olmasa da Övk* söylüyor. F.mma ila onu sevebileceğini düşıi-
nuyar» anuı biraz zaman gerekecek Kesinlikle denemeye niyetli
anda bilinçli bir sempati gösterisiyle yalakta yatan lan'.ı
»kuhıyor.

& R ocvki g ı» s t e n v e g r le ın e v e ıe ğ ın ı d u ş u n ııv o r -

H p telaşla o t u n ı v o r " H a v ı r ' H a v ı r . h a v ır . h a v ır , k e s i n li k le


^ ' ^ ‘girn..."

'î/sen a n l a n ı n . . . "

lansla gelm em gerekse* bile, gelirim "


BİR GÜN ]

"Aptalca bir okul piyesi yalnızca, can sıkıcı bir şey " j
"E m m a !" Em m a bakm ak için babını kaldırıyor. "B u te n in i
büvük gecen! Bunu dünyada k açırm am ." |

Emma gülümsüyor. "İyi. Sevindim ." Eğilip i v bir <4


dudaklan kıpalı olarak onu öpüyor, sonra çantasını a lıp F
d ışarı çıkıyor, büyük gün için hazır.

Ya/ııun başlığı şovle:

TELEVİZYONUN EN NEFRET UYANDIRAN

ADAMI BU MU?

Dexter bir süre bir yanlışlık olması gerektiğini d u ş ü n M


çünkü başlığın altına yanlışlıkla kendi resmini bas nuşlar ve|
min altında, adını ya/ar gibi sadece iki sözcük yazıyor. K d j
B eğenm iş."

Küçük espresso fincanını parmaklarının arasında . , k « l


tarak okum aya devam ediyor.

Bu gecenin tdevizyortu

Buğun televizyondu Dexter Mayhevv'dan daha ben alj


dini beğenmiş, ukala dümbeleği binsi var m ı? Onun o
"güzel çocuk" yüzü bizde televizyonu tekmeleme isteği
dınyor Okulda bir lafımız vardı: İşte kendini bir halt ZM
biri. Gariptir, Şov Dünyası'nda onu, onun kendini
daha çok seven biri olmalı ki, üç yıl boyunca rahat d t u (Nj
çük harf olayından ncfıvt etmiyor musunuz? Fazlasıyla 1^
sunduktan sonra, şimdi de kendi gece şovunu sunuyor:
n sı- K ilitlen .

20(»
D A V JD N IC H O LLS

lavı kesmeliydi, tanı gazeteyi kapatmak üzereydi ki


> » 'M ' "Yeteneksiz.'' O kum ayı sürdürdük.

delikanlı olmay.ı ç a l ı ş a n o/ol okul öğrencisi bir yeni


seyrelmeyi gerçekten istiuırsanı/. bu program tanı sı/e
(^telik canlı; onun nuş.hur veteııeksız roportaı tekniklerini
ll^m .4 keyif verici olabilir; alternatif olarak yıi/umizü "keten"
E sn n a ra e d rilm iş buharlı ııtuvle dağlayabilirsiniz Yardıma su-
B fefu -şen şakrak" Suki Meadoıvs, mii/ikler Shed Seven, E d *v
bdlv ve The Lemonheads'ten. Uyarmadı demeyin.

p O e d ı k i K İ u l a r v e b u k a r ış ık ı l ı m ı m l a m ı ı c a d e l e .•In ıevc ç a lış a -

r.ık yeniden esp resso yapıyor.

/ki,-s- nlı i t ısın ları d eştirm e eğilim i, tipik İngiliz H ıtslalığı, diye
Plünüyor Biraz başarılı olduğunu gördüler mı. sen i devirm eye çalı-
umurumda değil, işınıı d iy o r u m ı r işınuie çok iyiyim ; üstelik
hr kU\'t m sunucusu olm ak için gerekenler insanların sandıkların-
ton çok dahil fazla: Tıkır tıkır çuhanı bir zeka, hızlı düşünmek, bunun
^g^Stra eleştirileri kı^ı^l al.ırak algılamamak Aal eU^tırilnnsı çete
B * * tor sabah uyanıp elentinin n ,'İmaya karar inenler; onlara
İN şaiM ;,;; 1 m ı göstereceğim .

monoklün çeşitlemeleıı buvuk yun novuııea sapım şır-


I F i r giderken yokla Kk- >>t Doy*, takı studyo\a giderken şofo-
j MP^dığı arabada, öyleden sonraki elbise provasında, va-
toplantıda. makva| vapıîırkeıı en sonunda soyun-
yalnız kalana kadar IVvter'ın kafasında dolanıp
mSSW*t sonunda çantasını açabiliyor; sabah yerleştirdiği şişeyi
BİR GÜN

çıkarıyor, kendine büyük bir bardak votka dolduruyor, ü/r


ısınm ış portakal suyu ek liy o r ve içiyor.

"V ur, vur, vur, vur, vur..."

Perdenin açılmasına kırk beş dakika var ve bu mc


bütün blok boyunca duyuluyor.

“Vur, vur, vur...."

ı orana koridorda telaşla koşarken Ba\


gından kaçar gibi soyunma odasından fırladığını görüyor. 1
lan durdurm aya çalıştım , beni dinlem iyorlar."

'Teşekkürler, Bayan Grainger, başa çıkabileceği:


nim ."

"Bay Codalm ing'i çağırayım m ı?"

"H er şey yoluna girecek, eminim. Si/ gidip koronun


sını yap tırın ."

"Bunun bir hata olduğunu söylemiştim " Fileri gel


laşla uzaklaşıyor. "A sla işe yaramayacağını söylemiştim." j

Emma derin bir nefes alıyor, içeri giriyor ve Artful tj


Oliver Tvvisf in üzerine çökmüş, yüzünü tozlu döşemeyi
nrken, yüksek şapkalar ve kabarık etekler içindeki otuz çj
onların etraflanna dizilmiş, tempo tutmakta olduklarını
yor.

"Burada neler oluyor, millet?"

Viktorya Döm*mi günıhıı dönüyor. "Onu üzeri


Bayan," d iye h om urd anıyor O liver.

"Kavga ediyorlar, Bayan," diyor koyun pirzolasına


favorileri olan on iki yaşındaki Saıııir Chaudhari. ;

208
DAVID NICHOLLS

w . görebiliyorum, teşekkürler, Sam ır," diyor vc kavga


a y ı r m a k i çin k a l a b a l ı ğ ı n a r a M i u d a l ı y o r . U » d g e r ' : c\ ı u

I H f r S l s k a s i y a t ı kı/ N m v a R u h a n i s i n p a r m a k l a r ı h â l a O l h e r ' ı n

' ^ ^ E p ç e m le rın Je . I m m a . kı/ ı o n u ı / l a n ı ı d a n (u tu p g ö z lerin in

| jp rtlb a k ıy o r " B ı r a k . S o n y a . B ır a k , t a m a m m ı ? T a m a m ı n ı ? " S> -

a k a l k ı p hır a . l ı m g e n g ı d i v o r . g o / l e n d o l u y o r . öfke­
n i* y e r i m y aralan m ış g u r u r a l ı y o r .

I Martın Da\vson. yetim Olıver. sersemlemiş görünüyor. Iü5


santim boyunda tıknaz bir çocuk, Bay Bum blc'dan bile daha iri;
|yine de bu iri kıyım çocuk ağlam ak u/ere. "O başlattı!" diyor
|basla ti/ arasında titrek bir sesle; kirk-nen yüzünü elinin kenanv-
|la tem izlem eye çalışıyor.

!■ "Bu kadarı yeter, M artin."

"Evet, kapa çeneni, Davvson..."

"Cıdd iyini, Sonya! Yeter!" Emma çemberin ortasında duru­


yor ve bir boks hakemi gibi kavga eden çocuklan kollanndan
tutuyor, gösteriyi kurtam ıak için canlandırıcı bir konuşma yap-
|nı.ısı gerektiğini kavnyor.

j "K ıııd ini/e bir bakın! Kostümlerinizin içinde ne kadar muh­


terem göründıığıınu/e bir bakın! Samir'in kocaman favorilerine
M a n !" Kalabalık gülüyor, Saınir yapıştırma saçlarını kaşıyarak
fcfcliyor. "Dışanda muhteşem bir şov, gerçek .bir gösteri izlemeyi
|^kltîyen arkadaşlarım/ ve ailelerini/ var. Ya da en azından ben
^ ‘ düşündüm " Kollanru kavuştunıyor ve içini çekiyor. "Çün-
* B a te r iy i iptal ed eceğiz..."

■ p ö f yapıyor e l b e t t e a m a e t k il i o l u y o r ; b ü y ü k b i r itir.ız ho *
nu« u s u yükseliyor.

§ Ama biz bir sev yapmadık, Bavan!" dıve itiraz ediyor Fa-
BİR GÜN

"Peki kını vur, vur, vur, diye bağırıyordu, Rodney?"

"A m a o tamamen çıldırmıştı, Bayan!" diye şakıyor


Davvson, Sonya'yı kastederek; S o n y j yeniden onu yakal
çalışıyor.

"Evet, bira/ daha Lstivor m usun?

Gülüşmeler oluyor. Em m a tekrar konuşmaya b.ışl;


ter! Sizin bir ekip olm anız gerekir, bir çete değil! Bıliyo
dışanda bu işi kıvram ayacağınızı düşünen insanlar t
rahatlıkla söyleyebilirim! Bunu beceremeyeceğinizi düş»
lar, sizin için çok k arm aşk olduğunu düşünüyorlar. Charles
ketts bu, Em m a! diyorlar, onlar o katlar p ırla k değil, birlikte ç
disiplinleri yok, O liver’ı becerem ezler; anlam daha kolay bir şey ırr. •

"K im söyledi bunu. Bayan?" diyor Samir, söyleyenin


sim anahtarla çizm eye h azır bir tavırla.

"K im in söylediği önem li değil, düşündükleri bu. Ve


de lıaklılar! Belki bütün işi iptal etm eliyiz!" Bir an için fazla
gidip gitmediğini düşünüyor; am a gençliği yüksek bir oy
iştahlandırmak zor bir iş ve boneli, silindir şapkalı gürü’
testo nidaları yükseliyor. Em m a'nın numara yaptığını V
de, söz konusu rizikodan etkileniyorlar Etkiyi artırmak için
ruklıyor Emma. "Şim di. Sonya, Martin ve ben ufak bir k<
yapacağız, sizin de hazırlıklarınızı tamamlamanızı isliye
sonra sessizce oturup yaptıklarınızı düşünün; ondan sor
olacağına karar verin/. Tam am m ı?Tam am mı, dedim?"

"Evet, Bayan!"
Kavgacılann peşinden dtşan çıkarken soyunma od as»
sizliğe bürünüyor, kapı kapandığı anda yeniden bir gürültü j
lıyor. O liver ve D odger'la birlikte koridorda ilerliyorlar
Grainger'uı müthiş bir akortsuzlukla koroyu yönettiği sp o rS ^ B
DAV1D NICHOI.LS

r u yiyorlar. Koru CohsuUt Y ours*lfl*i söylüyor ve Emma bir


I T y a .h ı kendini neyin içine soktuğunu düşünüyor.

I Öno* Sonya'yla konuşuyor. "Evet. Ne oldu?"

K ^ k şam ışığı. 41) nin tak\ iveli bııyük fvncvrvlerınden içeriye


ye Sonva fen binasının peiKeresinden dışarıya gözünü
dikmiş, sıkıntılı bir tavırla duruyor. "B iraz atıştık sadece, hep­
si bu " Bir 3iranın kenarında oturuyor, yırtık pırtık okul panto­
lo n u n d a n uzun bacakları sallanıyor. Bir kolunda çiçek aşısının
lekesi var, küçük, güzel suratı adeta Em m a'yı "günü yakala"
I saçmalığı konusunda uyarmak istercesine sert bir yumruk gibi
akılmış. Diğer çocuklar Sonva Richanis'tan çekiniyorlar v e hatta
baaen Emma da kendi yem ek parası için endişeleniyor. "Ö zür
dikmiyorum," diye kestirip atıyor öfkeyle Sony a.

"Peki neden? Ve lütfen bana, 'O Kışlattı,' dem e."

Yüz.u öfkeyle parlıyor. "Ama o başlattı!"

"Sonya!"

"Ö d ed i ki..." Kendini susturuyor.

"N e dedi? Sonya?"

Simya, birtakım masallar uydurmanın onursuzluk olacağını


"Rolumu ıvi oynadığımı, çünkü aslında rol yapıııadı-
c^nnı. gerçek hayabm da da bir köylü okluğumu söyledi."

"Bir köylü."

"Evet."

M artin'in söylediği bu mu?"

nEvet, öyk* dedi, ben de ona vurdum."

fPekâla." Em m a içini çekip yere bakıyor. 'Söylenecek ilk

bnr> uıijın .ıl (W w r.' nıu/ıkali vc avnı .h!1i film den hır fark ı. "K en d in i Dü-
(V.u \ t
BİR GÜN

şey, birinin söylediği hiçbir şeyin senin insanlan dövmene t


ne olam ay acağ ıd ır."

Sonya Ridıards onun projesi. Projelen olm.ıması ge


biliyor, ama Sonya gerçekten çok zeki, sınıfın en zekisi; ,
saldırganlaştı d.ı, kırgınlığın ve yaralanm ış om m m ine
figürü.

"A m a o küçük bir kalleş, Bayan!"

"Sonya, lütfen yapm a!" derken bir yanıyla Sonya'nın N/


Davvson hakkında doğnt bir tespit yaptığını düşünüyor \
bütün çocuklara, öğretmenlere sanki onlarla birlikte olmaya
feden bir misyonr r edasıyla yaklaşıyor. G eçen akşamki
provada VVfar is şarkısı sırasında ti/ noLılan lxibı
döker gibi ıkınarak söylerken gerçek gözyaşlanyla ağlamıştı.

"E ğ er söylediği buysa..."

"B u , B ayan ..."

"Onunla konuşup anlayacağım, ama gerçekten bunu .


diyse, onun no Kadar cahil, senin de meseleyi böyle büyü
için ne kadar kaçık olduğun ortaya çıkacak." "K açık" mİ/ü
rinde bocalıyor, bir llklcy M oor kelimesi Biraz dıifuı sokM
konuş, diyor kendi kendine. "A m a bu meseleyi çöze
gösteriyi g erçekleştirem eyiz, g erçekten."

Sonya'nın yüzü tekrar geriliyor ve Emma ağlaya'


den endişe ed erek irkiliyor. "Bunu yapmazsınız."

"Y ap m ak zorunda kalabilirim."

"B a y a n r

"G öste riyi yapamayız, Sonya."

"Yapa biliriz!"

19 1 9 6 0 'la r n o n jtsa l Olİneri mü/ikali \«- avnı adlı film den N r *ark:. * \>k .
(Y *y . N .'ı
D A V ID N IC H O LLS

K V
Martın, Kim salın alacak?' derken onu kahpece
- m ı?" Sonya kendine engel olam ayıp gülümsüyor.
akll!l kızsın, S>nva. çok çok zekisin, annı in a n la r bu tu
senin için hazırlarlar onlardan geçm elisin." Sonya ıç çc-
yü/uHU toparlıvor ve fen binasının kuçıık dıkdortgemn-
^ K p görünen yeşilliğe bakıyor "Ç ok başanlı olabilirsin, sadece
oNitnda değil. sınıfta da. Bu dönemki çalışman gerçekten akıl,

f
^ ^ H p a l l ık ve düşünce yüklü " Bu sözlerle nasıl başa çıkacağını
i Jjflemi’N>11 Sonva bumuıuı çekerek somurtuyor. "Gelecek dönem
H L da iyi olabilirsin, ama öfkeni kontrol etmelisin, Sonya; in-
Lnlara bundan daha ıvi olabileceğini göstermelisin." Bir başka
Itunuşnu dalıa ve F.mma bazen buna benzer konuşmalarla çok
fazla enerji harcadığını düşünüyor Konuşmasının etkileyici ol­
duğunu umuyordu ama Sonya'nın bakışları şimdi Emma'nın
omuzları üzerinden sınıl kapısına çevriliyor. "Sonya, beni d in ­
liyor m usun?"

■ "Saka! burada."

i B u n a arkasına dönünce kapının |x-nceresınde kıllı bir su­


rat gonı yor; m eraklı bir ayı gibi bakan bir çift göz. "O na Sakal
dem. O okulun m üdürü," diyor Sonya'ya, sonra eliyle işaret
•detvk m ııdiııiı içen çağırıyor Ama bu doğru. Bay Godalming'i
mtzaman görecek oLsa aklına gelen ilk soz "sakal" oluyor. Bütün
H zu kaplavan ürkütücü türden bir şey: Dağınık değil, çok kısa
am a simsiyah, İspanyol istilacı Lan gibi; mavi gözleri
^ H p n m erindeki delikler gibi bakıyorlar Yanı o bir Sakal İçen
Sonya çenesini kaşımaya başlıyor Emma gözlerini iri iri
aVJrak onu uyarıyor.

H y i akşamlar " dıvor okul sonrası neşeli sesiyle "Nasıl gidi-


I ^ B H e r şey yolund a mı, So n y a?"

[ ^ P ira/ cık kıllaııdır.ıı elendin ." d:\or Su ıya. "am a sanının


B İR GÜ N

hallediyoruz."

Emma gürültülü bir şekilde burnunu çekiyor. Bay


ming ona dönüyor. "H er şev yolunda mı, Em m a?"

"Sonya ve beıı oyun öncesi kısa bir konuşma yaı


Gidip hazırlanmak ister misin, Sonya?" Sonya bir rat
gülümsemesiyle masadan kalkıp saltana saltana kapıya!
"M a rtin 'e söyle, iki d akika sonra geliyoru m ."
Emma ve Bay Godalming yalnız kalıyorlar.
"İşte!" F.mma gülümsüyor.
"P eki."

G ayrinsm iliğin rahatlığında Bay Godalming, ıske


biner gibi oturuyor. "E le avuca sığmaz bir çocuk şu Sonya/]

"A lı, sadece gösteriş."

"K avganın haberk*rini aldım ."

"Önemli bir şey değildi. O yun öncesi gerginlik " IskeJ


apışıp kalmış vaziyette, gerçekten olağanüstü rahatsız göl
yor. |

"Kayırdığınız kişinin, geleceğin öğrenci başkanı nbn!


ğu y ere d evirdiğini d u y d u m ."

"Gençlik ateşi. Aynca Martin'in de tamamen masumj


ğunu d üşü nm üyorum ."

"Kahfk'cc tokatlam ak, diye bir ifade işittim."

"Anlaşılan çok iyi istihbarat almışsınız."

'T abii, ben m üdürüm ." Bay Godalm ing "yün b


arasından gülümserken, Emma, yeterince uzun zaman
kıllann uzadığını görebilir mi, dive merak ediyor. Bu
Unda neler oluyor? Acaba Bay Godalming adında gi
nümlü olabilir mi? Bay Godalming kapıy a doğru başını s
DAVI D KICHOLLS

L ja Martin i gördüm . O, fazlasıyla... duygusal."

L-a nı, altı haftadır öyle b i r karakterin içinde. Gözlem dersle-


I B o r . Y-pabıU -yıiı. bu ..«■<«• u u - s i m i m i \ m r d ı ki m l i s i n i - diye

I -M d e b im i'

i • * T a n n m . ha y ır, u rba! ' l e t ı m h a n e o n a n ı u v g u n ver. I\7;«tv

yjçtf f e f k ı m s ı r a s ı n d a k u l. M . m ı ,!/.! [ ' n a r a m ı n p a r ç a l a r ı n ı lik a

jnonı/ı öneririm " B a y G ı n l a l m ı n g p u l u v o r . " A m a S o n y a m u h t e -


■ j ^ " Müdiir i n a n m a m ı ş gibi b a k ı y o r . "G öreceksiniz."

R fek cn d en m û / e r ı n d e s ı k ı n t ıl ı b i r ş e k i l d e k ı p ı r d a n ı y o r "Bu

gece için n e u m a b i l i r i m , E m m a ? "

"Bir fikrim yok. I i er şey olabilir."

-Şafven ben daha ziyade Tatlı O m ıty adamıyım. Neden Tatlı


Chırity'yişalineIeyemediğimizi bana hatırlatır mısın?

t "Yanı, o f a h i ş e l i k l e ilg ili b i r m ü z i k a l , b u y ı ı / d e n .."

| Bav G o d a l m i n g bir kere d a h a g ü lü y o r B u n u f.m m a ya çok

yapıyor v e b a ş k a l a r ı d a b u n u n ( a r k ı n d a . ( ö ğ r e t m e n l e r o d a s ı n d a
j U r d edi kod ıı dolaşıyor, adam k a y ı r m a k l a ilg ili k a r a n l ı k m ın l-

B fh n n ıa la r v a r v e a ç ık ç a s ı b u a k ş a m I m m a 'y a b ü y ü k b ir d ik k a tle

ppoyor. B i r d a k i k a k a d a r g » \ ıv or, E m m a k a p ı n ı n [ v n e e r v s ı n d e n
I H b g O / k : e b a k a n M a r t ı n D a w s o n ' a b a k ı y o r . " F n iy is i k e n d i n i

M b raatn ,d a n önce g i d i p ş u F d i t b P i a P l a l a f l a y a y ı m . "

K T a b ii, t a b u " B a v G ı n l a l m . n g i s k e m l e d e n k a l k t ı ğ ı n a rnern-

görünüyor B u g e u - ıç iıı iyi ş a n s l a r K arım ve b e n

haft.ı dört g özle bunu bek led ik ."

H U r an bile inanm am buna."

sö y lü y o ru m ! O n u n la ta n ışm a lisin B ı-lki F i o n a v e

n i ş a n l ın l a b ir l i k t e b ir içki içeriz?"
BİR GÜN

"A h, hayır, sadece erkek arkadaşım , l a n . "

"O yun sonrası kokteylinde.

'K o c a bir bardak seyreltilm iş içecek..."

"Ü rünler, parayı ver, al götür..."

"M ini köfteler varm ış diye duydum ..."

"Öğretm enlik, ha?"

"V e bir d e öğretmenliğin cazibesi yok diyorlar."

"Y eri gelm işken söyleyeyim, çok güzel gi


E m m a."

Emma kollarını yana doğru açıyor I lafif makyajlı;!


koyu pembe, belki yanlardan bira/ dar olan çiçekli bir ej
k* gidecek biraz, ruj. Başını eğip elbisesine bakıyor şaşır
"Ç ok teşekkürleri" diyor ama m üdür tereddüdünü fark edij

Bir an SUfÛyorinV Bay (.odalm ing kapıva bakıyor. 3 9


içeri gönderiyorum , olu r m u ?"

"Lütfen gönderin."

Kapıya yöneliyor, sonra durup dönüyor. "Özür dilil


fesyonellikle ilgili bir kuralı m ı yıktım? Bunu person
rine söyleyemez miyim? O nlann ne kadar hoş görül
yani?"

"Elbette söyleyebilirsiniz," diyor Emma, ama her ikisi dftj


landığı kelimenin "hoş" olmadığın: biliyor Kelime "gu/rf dfcl

"Ö zür dilerim, televizyonun en nefret uyandıran adal


yordum?" diyor Toby Moray kapıdan mızmız sesiyle,
takım elbise giymiş, yüzünde ekran makyajı, saçla*1 Jl
kesilip briyantinle yapıştırılmış; Dexter bir şişe fırlatmak Ö

21b
D AVID NİCHOLLS

p e n ın m aradığın kikinin ben değil sen olduğunu anlaya-

«Hoş geldin, supor star," diyor y ard ım a sunucu. 'Tanıtım


[yj/ılannı gördün m ü ?"

ıin için yazının fotokopisini çektim ."

ece kötü bir eleştiri yazısı, Tobv."

-O zaman M irrvr ı okumadın demek ki. Ya da Exprrs$'t, The

I D efter çalışmalarını dıı/enlıyormuş gibi yapıyor. "H içbir


eleştirmenin heykeli d ik ilm em iştir."

■ "Doğru. am a hiçbir televizyon sunucusunun da he> keli di-


kilmemiştir."

"Siktir git, Toby

"Ah, le mot /nsff20!"

"H em sen neden buradasın?"

"Sana iyi şanslar dilemek iyııı " Kilerini Dexter'ın omu/la-


nn4 koyup sıkıyor Toby'nin gösterideki n»lii, Dexter'ın aşağıla*
d»ğı. Şovu kızıştıran Dexter'a bir şevler E y ley en ve aynı /amaıı
A onu laskanaıı hııvsu/ bir kişilik Denemelerde ve provalarda
etrafında dolaşıp onunla dalga geçmiş, kendisini kıv
p p n a v ı beceremeyen, mankafa, yakışıklı ama ayakta durmayı
■ P * * n e \ v ı; biri gibi hissettirmişti. l\*xter. Toby'nin elini itiyor
düşmanlıkların hır trlevi/yon oyunu olduğunu söylüyor*
Dexter kendim paranoyaklaşmış hissediyor. Moralini
B J ^ a s ı için bira/ daha votka ıymesi gerek, ama Tobv bayku-
yü/uvle .ivicinin iyinden sırıt.ırak bakarken içemiyor
M n sakıncası yoksa kafamı toplamak istiyorum."

w (C; n »

•217-
B tR U Ü K

"Anlıyorum. Topla o aklını."

"Dışarıda görüşürüz, tamam m ı?"

"Görüşürüz, yakışıklı. İyi şanslar." Kapıyı çekip knı


sonra yine açıyor. "H ayır, gerçekten, iyi şanslar."

De\ter yalnız olduğundan em in olunca kendisine iddi


duruyor ve aynada kendini kontrol ediyor. Parlak kırmızı r
üzerine siyah ceket, taşlanmış blucin, sivri uçlu ayakkabılar,
lan kısacık kesimli; genç metropol erkeğinin fotoğrafı gibi
ruyor, ama birden kendini yaşlı, yorgun ve son derece mt
hissediyor. Parmaklarıyla gözlerine bastırıyor ve bu felç
melankoliyi çözm eye çalışıyor, am a ak ıla diışünemiyor.
birisi katasım alıp sallamış ve karmakarışık etm iş Kelimeler]
te gibi oluyor ve bunun altından kalkabilecek mantıklı birj
bulamıyor. Dağılma, diyor kendi kendine, burada değil, şimdi
K endim topla.

Ama canlı yayında bir saat çekilmeyecek kadar uzun


zaman ve belki biraz yardıma ihtiyacı olduğuna karar
Tuvalet masasının üzerinde küçük bir şişe su var, onu lav
boşaltıyor, kapıya bakıyor, çekm eceden votka şişesini d
su şişesine yedi, hayır on parmak votka dolduruyor ve ka
kapatıyor. Şişeyi ışığa tutuyor. Kim se aradaki farkı anlaınatd
telik hepsini içecek değil, am a şişe elinde olursa bu işin ali
kalkabilir. Bıı hileyle heyecanlanıyor ve yeniden güven
yor; izleyenlere, Emma'ya, evdeki babasına m lcr yapabilefi
göstermeye hazır artık. O sadece bir sunucu değil. O bir
y on program cısı.

Kapı açılıyor. "H E Y !" diyor yardımcısı Suki Meado'vs- Ş


halkın ideal kız arkadaşı, şen şakrak bir kadın. Suki muK
len bir başsağlığı mektubuna bile, "H EY !" diyerek Kışlar vej
ter, Suki bu kadar çekici, popüler ve peşinde pervane olm asaIH
DAVID NICHOLLS

hnrr-,,‘l ' rnı. ıı bııl.ıbilırdi.


■ tOASOSIN. HAVA I İM 1 BLKBA ! I >L KL MDAS1N, SA M
İşte bu da Suki'nin TV sunuculuğundaki diğer bir müthiş
^ H p ğ İ ; her konuşmayı VVeston-super-Mare'de ileni/ kıyısın
4£ i resmi tatil kalabalığına hitap eder gibi yapmak.

"Bira/ gerg in im , e v e t "

**AAAA' HADİ A M A!" Kolunu kafasına dolayarak bir fut­


bol tppu tutııvor. S ık ı M eadoıvs giizel bir kadın, ııfak tefek
denÜOt türden ve küvete atılan fanlı ısıtıcı gibi fokurdayıp duru­
yo r. Yakın zaman önce aralarında bir flört gelişmişti. Esas oğlan
lu tesas kız olarak, iki yıldızın birlikte olm ası için etraftan b as­
kı vardı ve bu duygusal açıdan o lm a s a bile profesyonel açıdan
m a n t ık l ı y d ı . Koluyla kafasını sıkıştırıyor Suki -"M U H TEŞEM
OLACAKSIN"- sonra birdenbire kulaklarından tutup yüzünü
kendisine çeviriyor. "D İN LE BENİ SEN HARİKASIN, BUNU
BİLİYORSUN VE İKİMİZ MÜTHİŞ BİR EKİP O L A C A Ğ A SEN
VI BhN. ANNEM BU GECE BURADA VF. ÇIKIŞTA SENİNLE
TANIŞMAK İSTİYOR. SANIRIM SENİNLE BENİM ARAMDA
BIK FA N IEZ İ KURUYOR. SENDEN HOŞLANIYORUM, BU
y ü z d e n o d a s e n d e n h o ş l a n m a k / o r u n d a , s e n in

İMZANI İSTİYOR, AMA ONUNLA ÇIKM AYACAĞINA SÖZ


VER BA N A !"

I ''Elim den geleni yapacağım, Sııkı."

"AİLEN BURADA M I?"

| "H a y ır ..."

■ 'A RKADA ŞLARIN ?

I "H a y ır ..."

‘ "BU K IY A F F I İÇİN V F D Ü ŞÜ N Ü YO RSU N ?" Clubber


üst ve kısa bir etek \ar ü/erinde, elinde zorunlu ola­
BİR GÜN

rak b ir şişe su taşıyor. "M E M E U Ç LA RIM I G Ö R E B tL İV o J

M U SU N ?"

Kur mu yapıyor? "Sadece görmek için bakarsan." div»3


tune karşılık veriyor mekanik bir şekilde Dexter, hafifçe
sûyor ve Sukı bir şeyler olduğunu hissediyor. IX*xter'ın J
ni tutuyor ve içtenlikle b ağ ın y o r "NEYİN VAR S E N l r a 'j f l
L IM ?"

D exter omuzlanru silkiyor. "Toby buradaydı, canımı mİ

Sözünü biüremeden Suki onu çekip ayağa kaldırıyor, kı


beline doluyor, ellen pantolonunun kemer kısmıyla ayı
VER O N U , K lSK A N Ç l iC lN D A N YAPIYOR, ÇUNI
BU İŞTE O N D A N DAMA İYİSİNİ" DeMer'a bakıyor, ça
Dexter'ın göğsüne değiyor. "SE N DOĞALSIN, ÖYLE
Ğ U N U B İL İY O R SU N ."

Kat müdürü kapıda görünüyor. "Sıra sizde çocuklar/

"BİRLİKTİV. MUHT1.ŞEMİ/, DEĞİI MI. B İN VI Sİ N S §


VE D E X DEX VE SUKİ? ONLARI DEVİRECEĞİZ." Ani
kâğıda lastik kaşe basar gibi, kuvvetle öpüyor onu. "F>
DAHA SONRA. ALTIN ÇOCUK," diye» kulağına, sonra su
sini alıy o r ve stüdyoya gidiyor.

rX*xter aynadaki yansımasına bakıyor. A ltın Ç ocuk İç


yor, on parmağını da kafasına Kıstırarak annesini düşü
çalışıyor. K endini lopla, aptalca bir hata yapına. İyi al. İyi bir
yap. Televizyon ıçitı sakladığı gülümsemesini takınıyor, içki
tılrruş şişesini alıyor ve stüdyo katına yöneliyor.

Suki devasa setin kenarında onu bekliyor, dini tutup


Ekip ortalıkta dolaşıyor, yarımdan gelip geçerlerken do
/una vuruyorlar. En yukanda bikinileri ve kovboy çizi
le dansçı kızlar, komik kafeslerinden kollarını u/atıyt
M oray ortalığı cuşturuyor ve büyük kahkahalar geliyor; bin
D A V ID N I C H O llS

j ^ j i n ı edinceye kadar, bu i r o n i n sunuculanna ^ılj;xnc.ı


Su ki Meadovvs ve D exter Mayhevv!

istemiyor. rııu/ık hoparlörlerden gümbür gümbür


L j j y o r Prodigv'nm SUırt tlu• l\ ııu r M paryası yalıyor ve I X*\ter
B f c frplnı.ık isliyor, ama su kı kolunu yıkıktınvor ve birdenbire,
Lgv\»\ V N ^ V bE E EE rE TlTl'I''' diye haykırarak parlak stiidyo
akların a bağlanıyor.
m r>.xler ikilinin güler vü/liı ve na/ık yarısı olarak onu ı/li-
Sette her zaman olduğu gibi birtakım iskeleler var, aşağıdaki
^ . , rı iye görünene kadar bir rampa tırmanıyorlar; .Suki yol bo-
L * a gevezelik ed iyo r “KENDİNE BİR BAK. MUHTEŞEMSİN,
BOYtK AN İÇİN HA/JK MISIN? BİRA/ SES ÇIKAR!" Dexter,
Sukı'nin yanındaki yükseltide sessizce duruyor, elindeki miknv
fonda ses yok ve sarhoş olduğunu kavrıyor. Ulusal televizyon­
daki ilk büyük canlı yayını ve o votkadan adamakıllı sarhoş.
Rampa inanılma/ d erecid e yüksek görünüyor, provalardakin-
Jen çok daha yüksek, vatmak istiyor ama bunu yapacak olursa
ıkı milyon kişinin görm e olasılığı var, böylece tavnnı takmıyor
vı* konuşuyor:

"Selammilletiyımısınizbakalım>"

( Tek bir erkek sesi rampaya kadar ulaşıyor Vıippr/''

K ftr ıte ı sözünü kesen adamı araştırıyor; tuhat saçlı sıska, st-
B n bir velet, ama bııyuk bir kahkaha kopuyor. Kameramanlar
jr®* Kulüyprlar. "Kendisi N*mm menajerim olur, baylar bayan­
la ^iye Cevap veriyor. eğlenceli bir dalgalanma oluyor, ama
bu. Gazeteleri okumuş olmalılar Televizyonun en nefret
^ idam ı mı bu? Gıru-l Tınının, hu ılu^nı, diye düşünüyor.
ed iy orlar
BİR GÜN

"Bir dakika," diye bağınyor kat amiri ve I>*xter b i r d j


sehpasındaymış gibi hissediyor kendini. Kalabalığın jT
dost bir yüz arıyor, am a hiç kimse yok, bir kez daha E
burada olmasını diliyor. Emma'ya şov yapabilirdi, an— ’
Emma burada olsaydı elinden gelenin en iyisini y »
yoklar, sadece kötü kötü bakıp eğlenen, kendinden çok
bu insan kalabalığı var. Bir yerlerden bir parça moral buı
rek; sarhoşluğun hızlı çalışan mantığıyla belki alkolün
olabileceğine karar veriyor neden olmasın? Olan oldu bik\]

Dansçılar kafeslerinde dikkatle bekliyorlar, kam


lunduklan yere kayıyor ve De\ter içki katılmış şişesinin
nı açıyor, ağzına götürüyor, bir yudum alıp vuuıyor. Su.L
sinin içinde su var. Birisi votkısım suyla değiştirmiş... |

Şişe Su ki'de.

Yayma girmeye otu/ saniye. Yanlış şişeyi alınış Şimdi j


küçük bir aksesuar gibi tutuyor.

Yayma girmeye yirmi saniye. Kapağı açıyor.

"Bunu elinde mi tutacaksın?"

"BÖ Y LE İYİ. Ö YLE D EĞ İI. M İ?' Suki ödül kaz


gibi parm aklarının u cun da sıçrıyor.

"Yanlışlıkla senin şişeni alm ışım ."

"İYİ? ŞİŞENİN AĞZINI SİL!"

Yayma girmeye on saniye, seyirciler alkışlayıp b


başlıyorlar, dansçılar kafesk*rinin demirlerine tutunuyöH
şişeyi ağzına götürürken dönm eye başlıyorlar.
Yedi, altı, beş... I

Dexter şişeye uzanıyor, am a Suki guleıvk eline vu n W *-j

"Ç E K İL DEXTER, SENİN DE SUYUN VAR’"

222 •
D A V ID N IC H O I.L S

DÜrt. ÜÇ» *W...


t, su değil," diyor Dexter.

*ık f yudumu yutuyor.

Yanlar jşeçiyor

Vel Suki öksürm en- başlıvor suratı kıpkırmı/ı, tükürükler


p ta ria ı lıopaı lorierı vırtarcasina yılıyor, davullar pat-
danM,ıl-" kıvranmaya başlıyorlar kamera seyircileri tara-
^ K [| e p e !e r d o ı sunum ların u/erine doğru yırtın bir kuş gibi
ıpiyı>r. evdeki seyircilere bu görüntü, yüzlerce genç utsan, set
iskelesinde duran ve öğüren çekici bir kadını i/Ieyerek eğleni-
yı<mu| gibi y a n lıy o r.

»M ü z ik susuyor. sadet v Suki'nin oksünıklcri duyuluyor rx*\-


ter donup kalmış durum da, havada ölmüş ve aracını çarpmak
üzere Uçak hızla düşüyor, hızla yere yaklaşıyor. Kulaklısındaki
sos. "Bir şey söyle, IX*\ter," diyor. "H ey? Dexter? bir şey söyle."
Ama beyni de ağzı da çalışmıyor; öylece duruyor; tamamen sa­
laklaşmış halde. San iy eler uzuyor.

»Neyse, Tanrı'ya şukur, Suki gerçek bir profesyonel, elinin


teniyle ağ/mı siliyor " C A M I YAYINDA OLDUĞUM UZUN
BpCEM M n KANI 11!" Seyircilerden rahatlamış, n>şkulu bir
B a b a B k a e liy o r. MLR ŞEY ÇOK İYİ GİDECEK, ÖYLE DE-
^ ^ R > E X r Parmakl.ınvla Devter'ın kaburgalarını sıkıyor ve
R f c * J hayat geliyor.

*Ç*n üzgüniım " divor ‘ Şişede votka vardı!" Gizli


K1™ birim ima etlen komik bit el hareketi yapıyor, yine
| | ^ ^ P r yükseliyor \e kendini daha in hissediyor Suki de
l^ ^ fr» y u m r u ğ ıın ıı kaldırıyor H i ç de değil " diyor. Hu gıi-
| [*™ ^ P ® n d a k ı .ışagıl.ııııa kıvılcımını sadıve I Vvter goruyor.
I sistem inin güvenilirliğine sığınıyor.
"G ece Yansı Kilitlen' e hoş geldiniz; Ben Dexter May!

"... VE BEN SUKİ MEADOVVS!"

Yeniden normal akışa dönüyorlar; okulun en havai


cuğu gibi sempatik ve çekici tavırlarla müthiş komedi ve
lerle dolu cuma gecesi eğlencesini tanıtıyorlar. "Tanl
u/atmadan bira/ gurultu yapalım şimdi... Kolunu sirk ıj
gibi arkaya atıyor " ...Ve Shed'e kocaman bir G ece Yansı
selam ı verelim . Seven*12!"

Kamera onlardan uzaklaşıyor. müzik gurubunun ser


rak gelen konuşm alar d uyuyor koridordan.

"H er sev yolunda mı, Suki?" diyor yapıma IV xterî


ran gözlerle Suki've bakıyor. Suki gözlerini kısarak bi
Onlara, "D exter içmiş, sarlıoş, bu adam bir çöplük, bir
güvenilm e/ b iri," diyebilir.

"H er şey yolunda/' diyor Suki.

"M akyajını düzeltmesi için birini yolluyoıuz. İki


D exter, sen idare edersin, tam am m ı?"

E v d , idare et, diyor kendi kendine .n ıu m onitör!***


dakika ve yirmi iki saniye daha kaldığını söylüyorlar;
şarabileceğinden gerçekten em in değil.

Alkışlar! Spor salonunun duvarlarından çarpıp geri gu


duymadığı kadar alkış. Evet, koro sönük, solistler tizdi;
eksikliği, birkaç dekorun düşm esi gibi kimi teknik ak~.
da olmuştu ve tabii ki daha hoşgörülü bir seyirciyi h ay *
zordu; ama yine de bir zafer bu. Nancy'nin ölümü kil
meni Bay Routledge'i bile ağlatnuştı ve çocukların göl

2 2 Shed S c v m : Ingiliz indi»1 n*»k g n ıb u (Yay. N )

•224 •
D A V I!) NICHOLLS

yatılarında gerçekleştirilen kovalamaca, geneflflde sadı


|khavai f i ? * gösterilerinde karşılaştıkları nefes kesici hırdım
Kgltcnılı ö*r gösteriydi. Önceden tahmin »-dildiği gibi oyunda
yjjjjglaşan Sonya Rıdvm ls, Martin I3a\vson'ın dişlerini gıardat-
Hitsıru neden ol.ırak alkışların en bu uik kısmını alıyor. Coşkulu
K p^nıratl >rla hisler yapılmıştı ve şimdi seyirciler sıralann üzeri-
{*... tırmanma aletine asılıyorlardı. F.mma sahneye sürükleniyor
Sonya a c ıy o r Tanrım, gerçekten ağlıyor, Emma'nın ellerine an-
fcyor; mutlu? iş çıkard ık Bayan, hayret verici, hayret tvrui. Bir okul
pmdüksüyonn hayal edilebilecek en küçük zafer ama Emma'ın
kalbi g ö lü n d e deli gibi çarpıyor ve kon» kakafonik bir CorısûUr
Y m ırxif çakırken sıntm aktan kendini alamıyor; on dörtlük çıv
cılk ların ellerini tutuyor ve defalarca selam veriyor. İyi bir şey

yapmanın hazzını duyuyor ve on haftadır ilk kez Lionel Bart'ı ' (


tekmelemek istem iyor.

L Oyun sonrası koktevlde o/el yapım kola ve şarap su gibi akı­


yor; Amca yetişkinlere paylaştırılmak üzen? beş şişe de köpük­
lü şarap var lan, spor salonunun bir köşesinde, elinde bir köfte
taba*. ve yanında özellikle getirdiği soğuk algınlığına karşı bir
kutu ilaçla oturuyor. sinüsk’rine masaj yapıyor, gülüm süyor ve
ifebırla Emma'nın övgüleri kabul etmesini bekliyor. "W»?st End
•Sitvyetenmr iyi!” diyor birisi; gerçekçi olm ayan bir şey. Emma,
V i Fagin rolünü oynayan Rodney Chance'in içki kanştı-
meşrubatla sarhoş olup, "B ir öğretmen için çok formda-
demes ine bile ald ınş etmiyor. Bay (jodalm ing ("Lütfen,
f ^ '1 ' d e,") tebnk etlerken, al yanaklarıyla çiftçi karısına
®y*?n Fıona sıkılm ış ve huysuz görünüyor. "Eylülde senin
hakkımla konuşmalıyı/.," diyor l’hil, vedalaşmak üze-
f » öpüyor ve bu Kızı öğrencilerle Kızı personelin, "O ooo"
‘rm alarına nemden oluyor.

katinın b«*sircis olan Ingiliz \azar \x b ested (Ç . N.)

225 •
BİR GÜN

Çoğu gösteri dünyası partilerinden farklı olarak lx*r u y


ku/ kırk beşte bitiyor ve geniş bir limuzin yerine Emma ve lan]
gitmek için önce 55 ve 19 numaralı otobüslere, sonra
dilly metrosuna biniyorlar. “Seninle gurur duyuyorum ," <(fl
lan; kafasını Kmma'nınkme yaslıyor. "... Ama sanırım ha
ciğerlerim e yerleşti."

Emma eve girer girm ez çiçek kokusunu alıyor. Mut


sasırım ii/erindeki kulplu çömleğin içinde kırmı/ı güllerden
cam an bir bu ket duruyor.

“Ah, Tanrım, lan, harika bunlar "

"Benden değil," diye homurdanıyor.

“Ah. Kimden peki?"

“Altın Ç ocuk'tan sanınm . Sabah getirdiler. Bana sora


tamamıyla aşınlık. Sıcak bir banyo yapacağım. Çıkabilirsem |
rü şü rü z."

Emma ceketini çıkanyor ve küçük kartı açıyor. “Surat


ğım için özür dilerim. Unruınm her şey iyi gider bu gece. Sevj
I)x." Hepsi bu. Kartı iki kere okuyor, saatim* bakıyor ve IX,x te f'^
büyük olayını seyretmek için televizyonu açıyor çabucak.

Kırk beş dakika sonra jenerik yazılan geçerken ho


bir halde oturuyor ve seyretmiş olduklarına bir anlam v e n n f l
çalışıyor. Televizyon hakkında fazla şey bilmez, ama Dextfl|
hiç de parlamadığından kesinlikle emin. Oldukça sırsak, t*
zaman basbayağı korkmuş görünüyordu. Sö/lerini kanştâ^
yanlış kameraya baktı, acemi gibi görünüyordu ve sanki
taj yaptığı kişiler onun bıı tedirginliğini hissetmiş gibi aşa$
ve alaya bir tavırla konuşmuşlardı. Stüdyo seyircisi de, aks*
cuklar gibi kollarını göğsünde bağlamış dik dik bakıyordu, v
tanıdığından beri ilk kez bir şey için gayret sarf ediyor gibiydi-
D A V Il) N IC H O LLS

muvdu yoksa? Medya hakkında fazla bir şey bilmiyor


H p n a , am a bir araba kazasını tanıyabilir.

f v e v iz y o n u k a k ı t ı y o r . B a n y o d a n la n ın s u m k u r d ü ğ u n u d u -
^ K r . Kapıvı kapatıyor, yüzüne bir kutlama gülümsemesi yer
E ştireıvk telefonu alıvoı ve Belsize Park taki boş dairede telefo-
| n mesaj makinesi devreye giriyor. "Öyleyse, konuş bakalım !"
Eliyor b ö cter ve Em m a rolünü olmamaya başlıyor. "H ey sen!
Y a şasın ' Şimdi partide olduğunu biliyorum, sadece şunu söyle-
n u -k fie d im Öncelikle çiçekler için teşekkürler. Çok güzel Dex,
yapmam g e r e k n ı e / d ı . Ama asıl konu: Evet! Oldu! Sen! Olağanüs­
tü y d ü n , İ d e c e biraz fazla sakin ve eğlenceli, harika olduğunu
düşünüyorum, gerçekten, gerçekten harika biı gösteriydi, ger­
çekten." Tereddüt ediyor. "G erçekten" (ian e. Bu kadar sık “gerçek-
tm * deyince, gerçek değilm iş gibi duruyor. Devam ediyor "Ben hâlâ
takım elbise ceketinin altına tişört giym e ve kafeste dans eden
kadınl.ın görmenin her zaman canlandıncı olduğu konusunda o
kadar emin değilim, am a Dexter, bunlar bir yaruı, her şey muh­
teşemdi. Gerçekten Gerçekten seninle gurur duyuyorum, lX'x.
tğer ilgileniyorsan, O liver! da iyiydi."

I Artık performansının inandırıcılığını yitirmeye boşladığını


hissediyor ve sözü toparlam aya karar veriyor.

"İşte böyle. İkimizin ile kutlayacak bir şeyi var' Güller için
Spfcrar teşekkürler İyi geceler. Yann konuşuruz. Seninle salı günü
^PUŞuyoruz, değil mi? I farikaydın. Cidden. İyi ış çıkardın. Hoş-
kal."

O*..

B u ğran ı sonrası partisinde Dexter, kollarını kavuşturmuş,


V t a l a r ı çökük, tek başına barda dıınıyor. İnam lar tebrik et-
rr^ f c r f i y o r l a r a n ı a l u ç b ır : f a z la oy .ıl ı n n u v o r . o m z u n a v u r u l a n

227 •
BÎR GÜN

eller sanki teselli dokunuşu gibi geliyor ya da aferin, i\ i <


kaçırdın, gibi bir şey. Aralıksız içmeye devam ediyor, a m j
panya ağzında kötü bir tat bırakıyor ve hiçbir şey hayal |q|
fiyasko ve utanç duygusunu geçirecek gibi göninmüyor,

"H ey," diyor Suki Mcadovvs düşünceli bir halde Y *


oyuncuyken şimdi açıkça yıldı/ oyuncu oldu; DeMer'ın y
oturuyor. "Kendim* bir bak, ne kadar huysuz ve karamsarsın."]

"H ey, Suki."

"Evet! Bence gayet iyiydi!"

Dexter ikna olm uş değil am a yine de barda klannı tc


türüyorlar. "Şu... içki meselesi için özür dilerim. Sana bir
borçluyu m ."
"Evet, borçlusun "
"Sadece biraz rahatlamak için almıştım, bilirsin."
"Neyse, bunu konuşmalıyız. Başka bir zam an."
'T am am ."

"Ç ünkü bir daha seninle böyle bir şey v a şa m a y »


D ex."

"Biliyorum . Her şeyi düzelteceğim "

Omuzlanyla Dexteı/a yaslanıyor, çenesini onun


yuyor. "G elecek h afta?"

"G elecek hafta m ı?"

"Beni akşam yemeğine götür. Pahalı bir yere. Gelecek sal»-

Şim di alın D exter'a değiyor, eli kalçasında Salı gj


Emma'yia akşam yemeğine çıkacaktı, ama bunu iptal et
ğıni biliyor; Emma sorun etme/. 'T am am , haftaya salı."

"Sabırsızlanıyorum " Kalçasını çimdikliyor. "Evet.


şelenecek m isin?"
DAVID NICHOLLS

îg»n

ı uzanıp yanalından öpüyor, sonra arzını ku-


itırıvo r

^T>t GEL VE ANNEME MERİ I AHA DE!"


BÖ l ÜM D O K U Z

Sigara ve A lk o l

15 Temmuz. 1995. Cumartesi

YMthanekRV vcSdto
K ıııl P o rtre

Roman

Emna K. W i l d e

Bolüm 1

Baş M ü fe ttiş Penny B ilm e m ne, z a m a n ın d a k im i

icin a y e t a lle r i g ö rm ü ştü , am a bunun g ib isin i

hiç g ö r m e m iş ti.

"C eset hareket e ttir ild i m ı?” d iy e re k te rs ­

in d i

Kelimeler b i l g i s a v a r u k r a n ı n d a u - ş i l y ıt u ! parlıyorlardı: B ü -
f sabah <.ılışın.ısının u n u m K ııy ıık \vnı evııun küçük arka
küçük b i r o k u l s ı r a c ı n d a o t u r u p s a u n a n o k u d u , so n r .ı
P * ^ okudu.

hafta s o n l a n n d a v a d a e n e r jis i o l u r s a a k i m l a n yazı-


^ ^ K ç a l ı . ş m i k a m p ı n d a , d i ı V r ı k u r p u s a ! b i r p e l ı- c e k tu ıkı
BİR GÜN

rom ana; kendi çizim lerini d e içeren, kısa boyunlu b i r z


ilgili bir çocuk kitabına, s o s y a l hizınet görevlileriyle ı|>y|j \M
vizyon filmi senaryosuna; yirm ili yaşlardaki karm aşık d
hayatlara ilişkin bir oyu n a; şeytani robot üğıvtmenİCTk' ıl
tastık b ir gençlik rom anına ve bir d e son ey e b a ş l a m ış tı j
ta m a m la n m a m ış tı; s o n e n in o n d ort s a tın b ile

Hkrandaki kelim eler son projesi olan, ihtiyatlı biçi


nist p olisiy e ro m an lar serisi girişim inin satırlarıydı. On bir
şındayken Agatha O ıristie'n in bütü n rom anlarım , daha
n bol m iktarda Chandk*r ve Jam es M. C ain o k u m u şta
arasında bir şey yazm am ası için bir sebep yok gibi
am a bir kez daha yazm ak la ok u m an ın kırklı şeyler <
keşfetm işti; oku d ukların ı e m ip sonra sıkıp yeniden çı
din. Tu tarlı b ir konuvu bir y an a bırak, dedektifine İsim inle
lam adığını fark etm işti; üstelik takm a adı bile zayıftı: E
YVilde? H ayatlannı bir şeyler yapm ak için \atolayaim ~
sanların yazgısına sah ip o lu p olm ad ıkını m erak etti. Bir
gu n ıbu n a girm eye, oyu nlar v e çocu k kıtaplan yazmaya,
o lm ay a ve y ay ın cılık işine g irm e y e çalışm ıştı Polisiye j|
ğı d a trapez, B ud izm ve İspan yolcanın y an ı sıra b i
m ah kû m yeni bir iş olacaktı. B ilg isay an n sözcük ^ıy
kini kullandı. Başlık v e sefil takm a ad ı dahil yirmi sekiz
F.mma inledi, hidrolikti ofis k oltu ku nıı indirerek halıya
d a h a y a k la ştırd ı.

K ontrplak kapı vu ru ld u. "Anne* Frank c e p h e s i n d e H

su r

Y in e bu cü m le, lan içir- bir >ık-ı bir kere \ ı p ı l a c a k J


dekildi; ucuz, bir şem siy e gibi elin d e parçalanana kadar
ca, d efalarca tc*krarlanmalıydı. Ç ıkm aya başladı
Ia n 'ın k o n u şm a la rın ın y ü z d e d o k sa n ı, "m iz a h " başlık1*!

*232 *
D AVID NICHOLLS

^ K a s e l i bir sesli*, koııuk «»Im.ıva çalışarak sari ettiği so/lerdı


Jll
^ H | jBiman geçtikçe bunun yıizdı* kırk seviyesine düşeceğini
E g n u şü ı; kırk tahammül edilebilir bir ölçüydü, ama nendeyse
^ H y ıld ır ibre* yetm iş beş seviyesinde kalmıştı ve ev hayatı bu
gnlatan neşeye rağmen devam ediyordu. Birinin iki yıl
KpyuiH.ı sün*kli "u y an ık ' olması ınumkun m üydü? lan ın siyah
y atak örtülenm. bira bardağı altlıklarını atmış, donlannı gizlice
K ^ j ş t i yine de "bir adam nasıl değiştirilir" konusunda yapa-
bıtovklerinin sonuna ulaşm ıştı.

H okeydim iyin güzel bir fincan çay?" dedi Doğu I.ondra ak­
şınıyla.

"Hayır. sevgilim, teşekkürler."

"Yumurtalı ekm ek?" Şimdi de İskoç aksam "Yumurtalı ek ­


mek yapmamı istc*r misin? Yumurtalı ekm ek dilimleri. Vlıdeni
bu akşama kadar idare ed er?"

flfcşa/ır U m anı bakalım lan, gı-nrllıklr aklından gt\vnl»rı


normal konuşmuş ıvlu ^>\ 1«*n••ım diğı zamanlarda aksan çeşitk*-
nulerine başvururdu.

"Bıı gece Büyük Gece. Mike TV 'yle şehirdeyiz"

Emma imayı anlam am ış gibi yapm aya karar verdi am a lan işi
irmiyordu Çenesini Em m a'nın başına yaslayarak,
^krandakı kelim eleri oku m aya başladı.

"Kızıl Portn\..~

jE m m a eliyle ekranı kapadı "Om zum un üzerinden okuma


lütfen,"

K E m ı na K. Wilck*. F.nııaı K. VVilde kim?"

^*Benım takm a adım . lan..."

K neyin kısaltm ası?"

L 233
BİR GÜN

"K orkunç."

"K usursuz."

"K ifayetsiz; hiçbir şey için hali kalm am ış anlamında. "

"O kum am a izin verseydin..."

"N eden okumak isteyesin ki? Paçavra."

"Senin yaptırın hiçbir şey paçavra değildir."

"Bu paçavra işte." Kafasını yana çekerek monitörün d"


sini kapattı ve dönüp bakmadığı halde lan'ın dargın ifa
kınmış olduğunu biliyordu. Elini parmaklanyla tutarak :
" ö z ü r d ilerim ."

lan başının tepesini öptü. Saçlarının arasından. "Ne i


geldiğini düşünüyorum, biliyor musun?" dedi. "Emma K
Değil YVide. Em m a K. D. W ild e."

Bunu söyleyerek odadan çıktı, klasik bir yöntem; k


man yap ve kaç. Ama Emma buna teslim olmadı; kapıyı
monitörü tekrar açtı, sözcükleri okudu yeniden, tüyleri ü
Dosyayı kapattı ve çöp kutusuna sürükledi. Elektronik bu­
ruşturm a sesi çıktı; yazıların sesi.

Duman alarmının çınlaması lan'ın yem ek vaptığfflfl]


rıyordu. Emma kalktı, yanm ış tereyağ kokucunu takıp eds
mutfağa gitti; mutfak ayn bir oda şeklinde değil, birlikte a
rı dairenin salonunun büyük bir bölümünü kaplayan bir
Fmma alıp almama konusunda kararsızdı, pek tekin bir yer
görünmemişti gözüne, am a lan onu ikna etmişti. Kira c
delilikti, akşam lan daha çok birlikte olabilecelderdi, B
okuluna yakındı, vs. Böylecv kaparoyu denkleştirmişler, İÇ
rasyonla ilgili, kontrplağın İtalyan m erm en görüntüsü t»
için nasıl boyanacağını anlatan bir kitap da dahil birkaç,,
satın almışlardı Şömineyi tekrar dahil etme, kitap rafları, dotafl
DAVİD NICHOLLS

am.! çözümlen konusunda lıararetli konuşmalar va-


Ivt ' ı
R g e m e k ’ri parlatma’ lan bir zımpara makinesi kirala
tfşemeleri gerektiği gibi parlatmalıydı. Yağmurlu bir şubat
fa lıy ı kaldırdılaı altındaki yürümekte olan ‘•ııntava
baktılar, sonra bir evsedi saklar gibi her şeyi yerine
sıkıca çivilediler İ v düzenleme işinde süreklilik ar/ et-
Bgyen VV pek inandırın olmayan bir şey vardı: Yeni badanalara,
E j J İ m o b ily a la ra rağmen ev küliLstür w geçici havasını muhafa-
/a ediyordu
L Şimdi lan, Emma'ya dönük geniş sırtına vuran puslu güneş
ışığında m utfakta duruyordu. Emma kapı girişinde onu seyretti;
tı/ennde d elikler olan bildik gri tişörtünü giymişti, eşofm anı­
nın iki santim üzerinden iç yamasın gdrunuyordu. Sırtının dar
kısmındaki kahverengi tüylerin üzerinde Calvin Klein yazısını
okuyabiliyordu ve Emma o anda kafasındaki Calvin Klein'ın ke­
sin lik le bu olm ad ığınd an em indi.

n e ss i/ lığ ı kırmak için konuştu "biraz yanık değil mi bu sen-


«?"

" Y a n ık d e ğ il, gcırek."

■ "Ben yanık divonıın, sen gevrek diyorsun."

i "lam am , keselini artık!"

P Sessizlik

F D o n u n tın nst kısmını gön'biliyonım ," dedi Emma.

» E v e t, kasten ovle vaptım Efemiııe bir sesle peltek peltek


^ ^ ^ E * B u n a m oda diyorlar, h ayatım ."

B ^ lh a k k a k çok kışkırtıcıdır"

* p es8i/lik... Sadece yanan yemeğin sesi.

P 3 P » etme sırası bu kez Ian'daydı. "Yaram az Çocuk ne-


B Û r ü y o r s«t.iv «I.•11 ,ı • 'in i dönmeden

235
BİR (»ÜN

"Soho'da bir yere, bilmiyorum." Aslında biliyordu, a n J


moda sözcüklerden bir adı ola a büyük şehre uygun bir
taydı ve Em m a işleri daha da zora sokmak istemi
eğ er bu gece gitm em i istem iyorsan..."

"H ayır, git, keyfine bak."

"Y a da sen de gelmek ister misin?"

"N e, Harry ile Sally, bir d e ben mı? Sanmıyorum; s e H b


öyle değil m i?"

"İyi olurdu."

"İkiniz bütün gece benim hakkımda konuşup, dalga


siniz."

"Yapm ayız."

"G eçen sefer yaptınız!"

"H ayır, yapm adık!"

"Yum urtalı ekm ek istemediğine emin misin?"

" H a y ır !"

"H er neyse, zaten bu gece gösterim var, değil mi? Pfl A

H ouse o f Ha H a'd a.” __

“P aralı gösteri m i?"

"Evet, \Mirah gösteri!" diye kestirip attı. "Böyle iyiyim


teşekkür ed erim ."
Dolapta gürültülü bir şekilde sos aramaya başladı,
için en d işelen m e." M _____
Emma sinirli bir şekilde iç çekti "G itm em i ıstem iy o ra^ J
d ece söyle."
"Em , kalçalarımızdan birbirimize bağlı değiliz. Gitmeki
yorsan gidersin. Keyfine bak. Sadece onunla birlikte olma*J
m u?"
D A V ID N IC H O LLS

ün olması bira/ zor, öyle değil mı?'

'kr deyip duruyorsun."

,ki M eadmvs'la çıkıyor o ."

Ama ya çıkm asaydı?"


fejo n .v v n d ı da en ııf.ık bir değişiklik nim.ı/dı, çıınkıı ben

^•ni tv iy o r u m ."
H p bu da yeterli değildi lan bir şev söylemedi. F n ın u iç
^ ■ m u t f a ğ ı geçti, kollanın lan ın belim* doladı, kendine çek-
E yüzünü sırtına bastırınca lamdık vücut kı»kuşunu hissetti, lı-
k u m aş,.. öptü. "Deli olnıa," diye mırıldandı; lan yemek
Mmek için sabırsızlanmaya bağlayana dek hır süre öylece kaldı-
E m m a. "Bu makaleleri halletsem ıvı olur," diyerek m utfak­
tan çıktı. Bülbülü Ö ldürm ek hakkında yirmi sekiz bakış açısı.

E n ? " detlı lan, F n ıııu kapıya uzandığında "Akşam üzeri


ne yapıyorsun? Saat 1 7 :0 0 su ların d a?"

"İşim bitmiş olacak. N eden?"

H G u ca ğ ın d t a b a k l a m ı ı t t a k d o l a b ı n ı n i i / e n n e ılıştı "B e lk i ya-

gideriz diye düşünmüştüm, anlarsan, öğleden sonra keyfi."

| Onu seviyorum, d n e duşundu, sadece on.ı âşık değilim ve


*ynca pV m ivorum da. IX*nedim, onu sevmek için çabaladım,
<wa E p am ıv o n ım . Sevmediğim bir adamla bir hayat kunıyıv
l* Bvt bununla ne yapacağım ı bilm iyorum
feo iah ılır ' dedi kapıdan Ola-bılır " Ve dudaklarını büzerek
| töpücük yolladı, gülüm sedi, kapıyı kapattı

Sabah yoktu, sadece tığiene doğrular vardı

tt>r- dışarıda bağıran bıı adamın sost\ le kalbı çarparak.


BİR GÜ N

ter içinde uyandığında günün yansı geçmişti; bağıranın


Peoplc olduğu anlaşılmıştı. Yine televizyonun karşısında J
kalmıştı ve şimdi içindeki kahramanı bulma isteğjyle doluydu!

Ctre Yansı Kilitlen 'den sonraki cumartesi günleri lıep bu|


kilde Kısık hır havada. giineşe karşı kapatılmış kepe
çiyordu. Annesi hâlâ burada olsaydı uyanması ve bir şvykr]
ması için aşağıdan seslenirdi; ama şimdi siyah deri kand
dün geceki iç çamaşırlarıyla oturmuş, sigara içerek P
oynuyor ve kafasını lıarcket ettinnem eye çalışıyordu.

Akşamü/eri bir melankolinin sardığını hissetti ve


uğraşmaya karar verdi. A nu tör bir l)J olarak bir duvar
CD'si ve ısmarlama yapılmış, çam ağacından bir etajerin
nadir bulurum plakları, iki pikabı ve mikrofonu vardı; ka
ikiye bölünmüş Hindistan cevizine benzeyen kocaman kı
larla sık sık Soho'daki plak dükkânlarında görülüy ordu,
ıç çamaşırlanyla dolaşarak, arkadaşlarıyla bir araya geleceği
sonraki büvük ev partisi gecesi için birkaç miks yapmak i ç q
zırlıklara girişti. Ama bir şeyler eksikti ve bıra/dan vsı/j
işten. "C’IYler plak gibi değil," dedi, sonra bunu taııuımcaj
odaya söylem iş olduğunu kavradı.

Yine melankoli, »çını çekti, ameliyattan yeni çıkmış bir


gibi yavaş yavaş hareket «*derek mutfağa gitti k .n a dolapl
bir marka pahalı elm a şarabı şişeleriyle tıka basa doluyu®
yandan şovunu sunarken ("araba kazası televizyonu" diyö
buna) kısa zam an önce seslendirme işine de başlamıştı. |
sız" olduğunu söylüyorlardı, anlaşılan iyi bir şeydi bu
sil İngiliz erkeğinin simgt'si: Büyük kentli, paralı, erkel
ve cinsel dürtülerinden, arabalara olan sevgisinden»
titanyum saatlerinden ve parlak çelikten yapılma ak'
utanmayan. Bir süredir Ted Baker giyimli genç k itleye'

238
D A V ID N IC H O LLS

J ^ f l e y o n bu elm a şarabının ve yeni nesil bir tıraş bıçağının


l ^ d ı m u s i n i yapıyord u.

r Hatla m odellik dünv.ısma bile burnunu sokmuş ama ça-


^ K # ra k m a k zorunda kalmıştı Yalnız bu ay moda içerikli bir
■ j j j t Jçrgisıınle, “gangster şıklığı" temasıyla boy gösteriyordu,
pffginın kopyaları “kazayla" yere dağılmıştı; boyleoe misafirler
merim' basıp tökezleyebil irierdi Tuvalette bile bir kopya vardı
|ve bazen kendisini tuvalette oturmuş kendi resm ine bakarken

buluyordu.

Araba kazası televizyonunda sunuculuk yapmak bir süre


için güzel olabilirdi, ama arabayı sadece birkaç kez çarpabilirdin.
Gelecekte bir noktada “ne kadar kötüyse o kadar iyi" mantığına
ters döşen iyi bir şeyler yapması gea*kiyordu ve biraz, saygınlık
kazanma niyetiyle kendi yapım şirketi M ayhem TV Ltd'yi kur­
muştu Mayhem, şimdilik oldukça yüklü miktardaki kırtasiye
malzemesinin üzerinde bir logo olarak vardı sadece, ama bu de-
pişecekti mutlaka Değişmek zorundaydı; menajeri Aaron'ın de­
diği gibi: "Sı*n harika bir gençlik lemsi İrisisin, r\*\y. Sorun, senin
genç «m am anda " Daha başka ne gelirdi elinden? Oyunculuk?
■feleği dolayısıyla ve arkadaş çevresinden pek çok oyuncu tanı­
yordu, birkaçıyla poker de oynamıştı, eğer clU'ntuicn gelseydi...

I Evet, son birkaç yıl mesleki ve sosyal anlamda önemli fır-


f B j r Sağlamıştı, harika venı arkadaşlar, prömiyerler, helikopter
^ ^ ^ p l a r ve futbolla ilgili hol miktarda yaygara Kötü yanla-
M ı dı elbette: F.ndişe duygusu ve felç eden bir korku, her-
M j® İÇinde bir ya da iki kere kusma hadisesi. Bir kulüp ya da
j ^BH ariığınm diğer erkekler uzennde ona bağırma, hakaret
dövme isteği uyandıran bir i tkisi vardı ve kısa zaman
j Kula Shaker konserim sunarken sahnede üzerine şişe
bu pek eğlenceli bir şey değildi 'ı ine geçenlerde
BİR GÜN

"N eler S e k si Neler Değil" sütununda "seksi değil" ok


lenmişti. Bu seksi olmamak ona çok ağır gelmişti, ama
tur çekemezlik olarak değerlendirmeye çalışıyordu. Q
ekle ettiğin haşan karşılığında ödemek zorunda olduğun \|
di sadece.

Kendi namına başka fedakarlıklar yapması da gç


Ü/uleıvk bazı üniversite arkadaşlanndan d.ı kurtulmak j
kalmıştı; ne de olsa artık 1 9 8 8 'de değildiler. Birlikte bir ışel
mayı düşiindükk’ri eski ev arkadaşı Callum sürekli kinayeli
sajlar bırakıyordu ama Dexter onun yalanda anlava
yordu. Ne olmasını bekliyordun, hayatın geri kalaı
bir evde birlikti* yaşamayı mı? I iayır, arkadaşlar giysi
Üzerine olduklan sürece iyidirler, ama en sonunda ya y
ya da sen büyürsün. Bu mantıkla üç içeri, bir dışan pc
uygulamaya başladı. Gitmesi gereken eski arkadaş*
otuz, kırk, elli tane daha başanlı, daha ı\ı görünümlü 1
aklı. Arkadaşlıklarının saf yoğunluğu konusunda taı
konusu değildi; hatta bazılanndan gen,vkU*n hoşlar
em in değikli. Ünlü biriydi, hayır, kokteylleriyle, cif
evinde verdiği program sonrası partileriyle nam salmış]
ve bu partık’r somasında çoğu sabah dumanlı bir enkaz
uyandığında cüzdanının çalınmış olduğunu görüyordu.

Dert değil. Genç, erkek, başarılı ve İngiliz olmanın j


olduğu bir zaman olamazdı. lo n d ra fısıltılarla uğukluyj
bunun her nasılsa kendisi için bir iniş olduğunu hıssecj
Bir modem ve mini disk çalar, ünlü bir sevgili, bir sürü W
mesi sahibi, VERGİ MÜKFI I.F.Fİ bir adamdı; elma ş a r t j
bir buzdolabına ve çok bıçaklı tıraş bıçaklarıyla dolu b ilj
ya sahipti ve elma şarabıyla tıraş bıçağından hoş[
karşın hayat gerçekten çok güzeldi burada; cm yılın, se

24ü
D A V I!) NICHOLLS

I^ ^ B o rtA H n d .ı d am anın en hevtsan verin şehrinin gobeğin-


E p a n j u r!>' 1 kapalı oturduğu hıı evde Öğleden anırası önünde
^ E y y o r ıiu Bin/d an torbacısını arayacaktı. Bu gece I adbroke
0 >ve'dakı büvıik bir evde hır parti vardı. Ö nce akşam yemedi
jçjn («nma'yla buluşması gerekiyordu ama muhtemelen saat on
bırj c. onu babından sav m ış olurdu.

Emma avokado banyosunun içinde yatarken giriş kapısının ka­


pandığını duydu; lan Putney'de gerçekleştireceği stand-up gös­
terisi »Çin u/un yolculuğunu yıkıyordu: Kedi kopek arasındaki
farklar üzerine on beş keyifsiz dakika Yerde duran şarap barda­
ğına uzandı, bardağı iki eliyle kavradı ve suratını bunışturarak
muduk batarvalanna Kikti Bazı şeylere sahip olmanın sevinci­
nin bu kadar çabuk geçmesi dikkat çekiciydi. İnce duvartan ve
başka birisinin halılarıyla ortak sahip olduklan bu daire nasıl da
« k i püskü ve pejm ürde gülünüyordu. Ortalık pis olduğundan
değildi bu -en ufak kıişe bile telli fırçayla ovulm uştu- am a si­
nir bozucu bir yapış yapıştık ve yerinden oynatılması mümkün
afÛnmcNvı: eski mukavvanın kokusu kalmıştı İlk gecek'rinde,
giriş kapısı kapandıktan ve şampanya açıldıktan sonra, gözyaş­
larına boğulacakmış gibi hissetmişti. Burayı bizim evimiz, olarak
flfrmenu/ zamana bağlı, demişti lan o gece yatakta elini tutarken
en azından merdivenin ilk basamağına adım atmışlardı. Ama
K l merdiveni yıllarca birlikte çıkacaktan düşüncesi Emma'nın
Kini korkunç bir sıkıntıyla dolduruyordu. Hem merdivenin te-
Pesinde ne vardı ki?

H Ş u kadarı yeter. Bu akşam özel bir programı vardı, bir kut-


hemen kiıvetten çıktı diştarini fırçalayıp, iliş etleri aayana
iple temizledi, üzerine canlılık verici bir çiçek kokusu sıktı
BİR GÜN

ve kesitli gardmbuııda, ünlü arkadaşıyla dışarıda v;ı\ırva»J


için kendisini İngilizce Öğretmeni Bayan Morley gibi güğd
yecek bir giysi aradı. Rahatsı/ bir ayakkabıda ve sarhoş
bir zamanda Karen M illen'dan aldığı siyah renkli kısa kok1
elb isesind e karar kıldı.

Saatine baktı, vakit öldürmek için televizyon kar


gezdi. İngiltere'nin En Yetenekli Ev Hayvanı nı bulma t e
ulusal çaplı bir yarışmada, Suki Meudovvs, Scarboruugh'da
niz kıyısında durmuş, seyircilere davul çalabilen bir köpeği t J
ılıtıyordu. Bagetler köpeğin patilerine bantla yapıştırılmıştı. M
durumu oldukça rahatsız edici bulacağı yerde Suki V le a d o J
gülüyordu, şakalaşıyordu ve bir an için Emma, Dextta'n telem
edip bir h alu n e uydurmayı ve yatağ.ı geri dönmeyi d ü ş ü n *
Ç ünkü, gerçekten, ne anlam ı vardı bunun?

M esele sadece bu coşkulu, yaygaracı sevgilisi değildi, Mm


sele Em ve D ex'in bugünlerde pek iyi anlaşamamadaydı. I Vxtnl
sık sık, buluşmalannı son dakikada iptal ediyor, görüştüklerindl
dikkati hep başka yerlerde ve huzursuz görünüyordu. Birbirln
riyle tuhaf, yapmacık bir ses tonuyla konuşuyorlardı ve birlikli
gülme becerilerini yitirmişlerdi; bunun yerine birbirlerine alay»
bir ses tonuyla sürekli imalarda bulunuyorlardı. ArkaduşlıkUİ
n, sulayarak diriltmeye çalıştığı solm uş bir çiçek d e m e ti* döl
nüşmüştü. Neden ölmesine izin vermiyordu? Bir arkadaşh|9*j
sonsuza dek sürmesini beklemek gerçekçilikle bağdaşmıyorsa
ve ondan başka bir sürü arkadaşı vardı: Üniversiteden eski
d aştan, okuldan arkadaşları ve tabii kı lan. Ama lan'Ia ılg u ^ H
lannı kime anlatacakta? Dexter olmaz, artık olmaz. Köpek
çalıyor, Suki Meadovvs gülüyor, gülüyordu; Emma hırsla kap**!
televizyonu.

Koridordaki aynada kendini inceledi. Son zamanlarda çok


DAVID NICHOLLS

K g İtalya*1 sosisi yemişti ve bunun sonucu ortadaydı: Çaydan


kÜÇÜ^ bu gı»tvk lan orada olsaydı m u h te rin gorün-
söylerdi, ama Fm m a'nm siyah saten kumasın altından
p 5rebildiği sallanan göbeğiydi. Elini üzerine yerleştirdi,
^ E . kapısını kapattı ve I 17 deki ev inden VVC2'ye doğnı uzun
l^ir yolculuğa başladı.

Pv.

l-H E Y "'
. prith Caddesi'nde sıcak bir yaz akşamı ve lV \ter telefonda
Suki'yle konuşuyor.

"GOKİ >ÜN M ür
1 -N cni ^

"KÖPEĞİ! DAVUL ÇAl .AN KÖPEĞİ! ÇOK KOMİKTİ!"

f Dexter. Bar Italia'nın on imde durmuş, gömlek ve takım elbi­


sesiyle gösterişli bir tavırla, kafasında bir fötr şapka, cep telefo­
nunu kulağından on santim uzakta tutuyordu. Telefonu kapatsa
bile hâlâ onu duyabikveği duygusuna kapılmıştı.

"... KÜÇÜK PAHI I KINl>h MİNİK BA CKILEK!"

"Çılgınca bir şeydi." dedi aslında seyri‘tinçmiş olmasına rağ-


***n. Kıskançlık Dexter'a uygun bir duygu değildi, ama dediko­
dulardan haberi varili -gerçek yeteneğin Suki olduğu, Suki'nin
° nu taşıdığı söyleniyordu- ve Suki'nin mevcut profilini, yüksek
"taaşmı ve popülaritesini bir tür artistik ödün vermeye bağlava-
B kendini avutuyordu Ingiltere'nin Fıı Yetenekli Ev Hayvanı

! j p UnUn ^ *’ ,r ı asla vapma/dı kendisi. Birisi ondan iste-


taiş olsa bile.

“ HU H A F T A K 1\ I k >kl / M i l H > \ l/.l F A K I 1 İ F S A P I A-

BELKİ DE O N ."

243
BtR GÜN

"Suki, telefonlar lıakkııul.ı bir şey açıklamamı ister


Telefona bu şekilde bağırmak zorunda değilsin? Telefon I
senin için yap ıyo r..."

Suki burnundan soluyarak telefonu yüzüne kapattı, H


anda Umma yolun karşısında bir an durup Dexter'ın elir
tuğu telefona küfretmesini seyrediyordu. De\ter, takım e
içinde hâlâ muhteşemdi. Şapkası utanç vericiydi ama ı-n az:
ştı gülünç kulaklıklan tukmamıştı. Kendisini görünce vü
aydınlandığını gördü ve bu geceyle ilgili bir sevgi ve ümit
gası hissetti.

"Kendini şundan kurtarmalısın gerçekten," dedi


mxii td
te
işaret ederek.

.ınıuJdn <
D ecter telefonu cebine attı ve Emma'yı yanaklar
"İki seçeneğin v a r Ya bana telefon edeceksin, doğrudan haııa; ya,
da belki o anda içinde olm adığım bir binayı arayacaksın..." j

"B in ay ı ararım ."

"Y a telefonu kaçınrsam ?"

"T an n esirgesin, ya kaçım san?"

"A rtık 1 9 8 8 'd e değiliz. E m ..."

"Evet, biliyorum bunu."

"Altı ay, sana altı ay daha direnme süresi veriyorum." 1

"A sla ."

"iddiaya girelim ?"

T am am girelim. Eğer bir cep telefonu alacak olursam,


yem ek ısm arlayacağım ."

"İyi, bu bir değişiklik olur."

"Üstelik beynine hasar veriyorlar."

"Beyne zarar vermiyorlar..."


P A V Il) N ICH O LLS

nıı nasıl bilebilirsin?"

pı( slI[ e oturdular; ikisinde de bu g n e n m iyi başla­


r ı n a dair belirsiz bir duygu vardı.

"Şimdiden üzerime geldiğine inanamıyorum," dedi Dexter


ıı rt «ırak

f
benim işim bu " ( mma gülümseyerek sanldı yanağı-
^ K ^ n ağ m a bastırdı. Üzerine gelmiyorum. Ö zür dilerim, özür
dilerim

eter in eli Em m a'nın ensesindeydi. "Yıllar oldu."

:::
'Çok uzun yıllar."

Bir adım gerilekli De\ter. "Bu .ırada, muhteşem görünüyor­


sun "
"Teşekkür ederim Sen d e öyle."
"Yok, pek m uhteşem d eğilim ..."
"Yakışıklı öyleyse."

"deş, U n er." Em m a'nın ellerini tuttu ve yana doğru kal­


dırdı

- n . ı i ıa sıklıkla elbise giymelisin, neredeyse kadın gibi görü­


lü y orsu n "

H "Ben de şapkana bayıldım, artık çıkarabilirsin."

» ''V e ayakkabılar"'

■ W ra& nı ona dogrıı uzattı Emma "Dünyanın ilk ortopedik


|*opuklu ayakkabıları."

^K*labalı,-,i: arasaıd.ı IV.ırdoıır ( addesi ııe doğm yürümeye


Emma. D evlerin kuluna girdi, sonra takım elbisesini
^ ^ H p n r u n arasına alarak sordu. Bu nedir. bu arada? Kadife
H N b ş m u?"

N o lesk ın
BİR GÜN

"Bundan bir eşofmanım vardı eskiden "

"B ir çift sanlın/ neredeyse, değil mi? Dex ve Hm..." 1

"Em ve LX*x. Rogers ve Astaire gibi. "

"B urton ve Taylor..."

"M ary ve Joseph..."

Dexter gülerek elini tuttu ve birazdan lokantadaydılar.

"Evet. Ne düşünüyorsun?"

"K ulüp Tmpk\ına gibi." dedi Emma.

Restoranın içi 1920'lerin lüks çizgilerinin roma t'


tıriatacak şekilde düzenlenmişti: Kadife kabinler, kokteyl
eden donuk garsonlar, hiçbir manzaraya bakmayan cf
lombozlar ve doğal »şığın eksikliği mekâna henüz bir b
çarpmış ve batmakta olan bir denizaltı havası vrnnişt; \i
istenen, iki savaş arası dönemin şıklık havası, salonun g
ve şataf ati. her yanı kaplamış olan gençlik ve seks para w
ma atmosferiyle bozuluyordu Dünyanın bütün şarap rengi]
difek»ri, açık mutfaktın gelen gurultuyu bastıramazdL Çök
diye düşündü Em m a. S e k s tile r burada.

"İyi bir seçim olduğundan em in misin? Oldukça f


rü nüyor."

"Söyledim sana. Benim ikramım." Fınma'nın elbise


ketini şöyle bir göz atarak içeri soktu, sonra elini tutar»
Astaire yürüyüşüyle meıdivenk*rden indirdi; ;.\ır >* ks \t\
liğin tam kalbine.

Saçma sapan apok*tlori olan g»»trrışli ve yakışıklı bin


masalannın on dakika içinde hazır olacağım, bu yüzden
bir denizcinin şişelen havayı atıp hıthığıı koktevl sal
d inlenm elerini söyledi.

•240
D A V ÎD N'ICHOLLS

ı ne içersin, Em ?"

«Cin tonik"
povter başını salladı. "M andela Bar'da değilsin, Emma.
[pögn1 düzgün b*r K'ki söylemelisin. İki Martini. Bombay Sapp-
K , yanında limon kabuğuyla." Emma konuşacak oldu,
j l m Qexter otoriter bir tavırla parmağını salladı. "G iiven bana.
Londra'nın en iyi m artin isid ir."

|İtaatkâr bir şekilde sustu ve Dexter yorumunu yaparken ağzı


[bir halde, barm enin performansını izled i "İşin püf noktası,
»dan önce her şeyi soğutmakta. Bardağın içine buzlu su,
iolabında."

ütün bu nlan nereden biliyorsun?"

mm dokuz yaşındaydım, annem öğretmişti?" Bardak­


larım sessizce Alison'ın şerefine kaldırdılar ve her ikisi de hem
gece hem de arkadaşlıkları için yeniden ümitlendiler. Emma
martiniyi dudağına götürdü. "D aha önce hiç içmedim bundan."
İlk tatmefisti, buzlu ve çabuk sarhoş edici, sarsılırken içkisini yere
ı çalıştı. Dexter'u teşekkür etmek üzereydi ki, Dexter,
yariN içilmiş içki bardağını Emma'nın eline tutuşturuvcrdi.

| H ’l ıvaiete g id iy o ru m ,’' dedi Devler, "İn anılm azd ır


i^®hdra'nın en iy isi."

«Sab ırsızlanıy oru m 1'' Ama Dev ter gitmişti bile ve Emma
B M * iki içkiyle tek başına ayakta duruyor, garson gibi görün-
^ H p k ıçin kendine güvenen bir. Iıavası yaratmaya çalışıyordu.

H a ld e n leopar derisinden korse ve çorap gıvm iş iri yarı


ününde durdu; ortaya çıkışı o kadar ani olmuştu ki,
p n ağzından küçük bir çığlık fırlayıvermiş, martinisi bi-
aşağı dökülm üştü.

p g a r a ? " Kadirim sıra dışı bir güzelliği vardı, açık saçık gı-
BİR GÜN

yinmişti, göğüsleri sigara tablasına yaslanarak destek a


gibi görunuyordu. "B ir şey ister m iydiniz?" diye tekr
parmağıyla boynundaki siyah kadife tasmayı d iırrltr ifM

"A K hayır. Ben sigara içmiyorum ," dedi hmma, g


rinde dıınılması gemken kişi*»l bir kusurdan bahsedir f
kadın boi rimelli kirpikk*rini kırpıştırarak gühım
Em m a'nın om uzlarının ark asın a yöneltm işti.

"Sigara, bayım ?"

Dexter gülümsedi, ceketinin cebinden dizdanıru d


işlerin ehli olduğunu gösteren bir hareketle bir Ma;
alırken Sigaran Kız, beyefendi çok mükemmel bir s e ç & tf
gibi başıyla onayladı.

Dexter boyuna katkınmış beş paundluk banknotu


"Üstü kalsın." diyerek giıHimsedi. Acaba, bu cümleden 4
la güç kazandıran bir cümle var mıydı? Bunu söylerken
olan güvenini hissederdi eskiden, ama artık hissetmi;
dm ar/u uyandıran bir biçim de gülümsedi ve bir an için j
birlikte yem ek yiyeceği kişinin Emma değil, Sigaracı KızJ
olm asını diledi.

Şutu bak. diye düşündü Emma kendinden memnun c


yıkımını fark ederek. Bir zamanlar, çok zaman »ince değil
genç erkekler Che Guevara olmak isterlerdi. Şimdi hepöi
Hefner olmak istiyorlar. Bir oyun konsoluyla. Sigaracı Kıs
balığın arasına doğru ilerlerken EV'xter gerçekten kızın f
nu ellem iş gibi görünüyord u.

"M oleskinine salya akm ış."

"Efendim?"

"N'e demekti bu şim di?"

"Sigaran Kız," diyerek omu/, silkti Dcxter, açılmamış

•248
m DAVID NICHOLLS

L b in e kovdu. "Burası bu özelliğiyle tanınır bir tur sahte biıyü,


„ VJlrt))yb.İM r s o y "

r «Peki ned«*n fahişe gibi giyinmiş öyle?"

f "Bilmiyorum, hm, belki yünlü siyah pantolonu vıkanıyor-


Ijy r." Martinisini alıp kafasına ilikti “Post-feminizm, değil mı?"

Emma kuşkuyla baktı. "A h, artık böyle mi diyoruz?"

1 pexter, Sigaran kı/ ın kıyım bak.1r.1k onayladı. “İstesen sun


de b ö y le g örü n ebilirsin."
i "Hiç kimse bir konuyu anlamakta sunin kadar haşansiz ola­
maz, Dex.
km ek istediğim, bu bir tercih meselesi. İnsana güç verir."

E
a/er hızıyla çalışan bir zihin..."

ğer kostüm giymeyi tercih ediyorsa, kostüm giyebilir!"

"Am a eğer reddedecek oLsa kapının omine konabilirdi."

"Garsonlar da öyle! I le r neyse, belki böyle giyinmekten hoş-


r, belki eğlence olsun diye giyiyor, belki kendini bövle sek­
si hissediyor. Bu fem inizm dir, değil m i?"

g "Sözlük tanımı bu değil en azından..."

"Bana bir şovenimmişim gibi davranma, ben de hır feıniniv


H p * Emma başım salladı, gözlerini yuvarladı ve Dexter bir kez
B p a onun ne kadar rahatsız edici ve nasihat vermeye meraklı
hatırladı. "B en öyleyim! Ben feministim!"

f ... Ve bahşiş için memelerim gösteren kadınların haklan


ölene kadar savaşacağım ."
» G ö z le n m yuvarlama sırası IV\ter davdı; küçümseyerek bir
»■hkaha patlattı. " 1 9 8 8 'd e değiliz, Em ."

j B u ne demek oluyor’ Durmadan bunu soyluyorsun ve ben


ne anlam a geldiğini bilm iyoru m ."
B İR GÜ N

"D em ek oluyor ki, çoktan kaybedilmiş mııharvbelı


savaşma. Feminist hareket eşit ücret, eşit fırsatlar ve eşit
İraklarla ilgili olmalı; bir aım artesi gecesinde bir kad'"—
iradesiyle no giyip, ne giyemeyeceğiyle ilgili değil!"

Em m a'nın ağzı öfkeyle açılmıştı. "Benim demek ıst


bu d eğ il..."

"H er neyse, seni yemeğe çıkarıyorum. Bana zorluk ç


m a!"

Ve buna ben/er anlarda Emma bu adama âşık olduğun^


da bir zamanlar, uzun zaman önce âşık olduğunu kendi
(ırlatırdı. Em m a'nın kazanacağından emin olduğu, ama
altüst edebik*cvk uzun ve manasız bir tartışmanın eşiğinde
ruyorlaıviı. Bunun yerine yüzünü u kısmın ardına sakladı, <F
nyk* bardağı ısırdı ve yeniden konuşmadan önoe içinden saj*j|
"H ad i konuyu d eğiştirelim ."

Ama De\tor dinlemiyordu, t*mıızlannın uzennden şef


s*»n onlan çağınyornuış gibi bakıyordu. "H adi gel, o tııracak bir
y er ay arlad ım ."

Mor kadife kabine yerleştiler ve sessizlik içinde menüyü


ödemeye koyuldular. Emma, Fransız mutfağından ycnuddtfj
hı>ş bir şevler bulacağını ummuştu, ama bunlar oldukça p
btıfe yiyecekleriydi: Balık köft«-si, çoban turtası, köfte ve Efli
buranın ketçabın gümüş tepside sunulduğu bir u r o ld t_
anladı. "M od em İngiliz m utfağı," diye açıkladı Dexter sa|
patates püresi ve sosis için bu kadar para ödemek çok nu
ço k İngiliz bir şeym iş gibi.

"B en istin d ye yiyeceğim ," dedi Dextcr. "Yerli sanının.*

"D ost mu peki?” dedi Em m a zayıf bir sesle.

"Ne?"
DAV1D NICHOLLS

«»Yerliler, dostlar mı?" diye üsteledi ve Anımı Tanrını, lan a


^Kfoui/Orurn, diye düşündü.
^ H g f e r espnvi anlamadan somurttu. mcnu\v dondu. "Hayır.
^HLtiridv<'l< ’rine kıvasla dalıa tatlı ve hoşturlar sadece, daha
E g e tli. On iki tane alacağım."
! ^Aniden her şeyden anlar oldun "

^^Mfemeğı ^ ' * f.m 'İ nindi ve şarabı her zaman sevdim."


( •‘bir keresinde bana vok tavada ton balığı yaptığını hatır-
Umuum Tadı hâlâ gırtlağımın arkasında duruyor. Amonyak
tadı.
I fPişimu H.nı bahrim ıv. «rum. lokantalarılan bahse-diyorum.
Artık hem en her gün dışanda yiyorum. Aslında pazar gazetele-
n n d e y oru m yazmamı bile istediler."

n talar iyin m i?"

leyi barlar. 'Bar kuşu' adında haftalık bir sütun, şehir-


ilecek yerler türünden bir şey."

d in mı yazacaksın?"

âbiı ki kendim yazacağım!" dedi, başkasının yazacağı ga­


ranti d ı i n ı ıiş olmasına rağmen.
«n tı eedilm

tevllcr hakkında
“ K ök te- ne söylenebilir?"
; v , , , . çaksın. Kokteyller bu aralar moda. Yeniden parlatılıp
ortay«ı çıkanları bir şey gibi Aslında..." ağzım boş martini bar-
^ğinaŞtoydu, "... ben karışım uzmanı gibi bir şeyim."
n kız düşmanı mı?"
Tişım uzm anı."

—J dilerim, 'kan kı/ dediğini sandım ."


H İfr koktevlın yapımını sor bamı Ncvdığ.n herhangi hır kok
H lın -
BİR G t’N

Fm m a parmağını çenesine bastırdı. "Peki. hmmm...


kabuklu fıçı birası!"

"B en ciddiyim. Em. Bu gerçek bir beceri."

"H angisi?"

"K anşım . Lisanlar özel kurslara gidiyorlar."

"Lisansın için gitmelisin belki."

"Kesinlikle çok daha yararlı olurdu."

İfadesi o kadar kavgaya lıa/ır ve hırçındı ki, Fmma


irkildi; Dexter da biraz şaşırmış görünüyordu, yüzünü
menüsünün ardıııa gı/!»*dı "N e istersin? Kırmızı mı, bey,
Ben bir martini daha alacağım, sonra istiridyelerin yan n d a j
M uscadet'ylc başlar, sonra bir M argaux'yla falan devanı t
N e d ersin ?"

Sipanşi verdi ve Emma ondaki bu durumu alışık


rahatsız e d ıa hissetse de, ık ın a bardak martinisini de alıp yj
den tuvalete gitti. Dakikalar uzadı. Fmma şarap şişesinin üa
deki etiketi okudu, sonra tekrar okudu, sonra hoşluğa b
hu derece bir... kanşım u/manı olmasının ne anlamı oldı
düşündü? Ve kendisi neden bu kadar huysuz, sert ve n
davranıyordu? Sigaracı Kı/'ın ne giydiği umurunda değil
çekten değildi, o kadar çok değildi yani; peki neden o kadar]
nazca ve yargılayıcı davranmıştı? Sakinleşip, keyif almaya
verdi. Sonuçta Dexter'di bu; sevdiği en iyi arkadaşı Sevi
m uydu?

Londra'nın en lıayret verid tuvaletinde sifonun üzeı


miş, aynı şeyi düşünüyordu Dexter. Emma V1 ıl< \ \ı s.’V’M
öyle sanıyordu, "ben btlirim ci" hallerine, tiyatro ortaklığı» \
evleri gibi 1988'd en kalma havasına onu sevdiğinden dahaj
la sinirleniyordu. Sanki, sanki... dibe çökm üştü. İnsanın ka
DA V ID NICHOLLS

• ajan gibi hissetmedi için özellikle dekore edilm iş böyle


«je oturmak için uygun değildi Seksenlerin ortalarındaki
EL a c ım a s ı/ ideokıjik çalışma kamplarından, sorumluluk-
« ve Bolşevik yanlısı siyasetinden sonra sonunda kendini
Jc için özgür hissediyordu ve gerçekten kokteyli, siga-
gû/el bir kızla flört etm eyi sevm ek bu kadar kotu bir şey

!d»?
Ve şakaları; neden her zaman başarısızlıklarını hatırlatarak
geliyordu? Bunlan unutmamıştı Dexter. "G österişli" ol-
» l ilgili bütün o gevezelikler ve benim -şişko-kıçım ve orto*
pdık ayakkabılarım; sonu gelmeyen bir kendisiyle dalga geçme
leli. Tanrı brııi hmu.'dyn ilm im korutun, diye d üşü mi u. Neden bir
Ldın his' durmadan böyle can sıkıcı bir stand-up gösterisi vapa-
oığı verde, biraz incelik. zarafet ve kendine güven »dinme/?

Ve sınıt! Sınıftan his so/ etmeyelim. Onu böyle harika bir


lokantaya getirivor, o ise şapkasıyla uğraşıyor* Bu işçi sınıfında,
L\*xtcr'ı çıldırtan bir gurur ve öz saygı var. Neden hâlâ uyum
sagi.ımamakla, asla yurt dışına tatile gitmemekte, istiridye ye-
nvnıekte »rar ediyor? Neredeyse otuz yaşma geldi, bunlar çok.
çok uzun zaman önceydi; artık kendi hayatının sorumlulu­
ğunu almasının zamanı geldi. FIıı*- bir havlu tutuşturan Nijer­
y a lI adama bir paund bahşiş verdikten sonra restorana yürüdü,
Etnma’yı Cena/e kıyafetinin içinde, elindeki çatal bıçakla tempo
■ İtk e n görünce yeni hır öfke dalgası hissetti. Sağında barda
P ^ a c ı Kı/'ı tok başına dururken gördü Kız da onu gördü, gii-
■ * * * d i ve lX*\ter dolambaçlı bir tın yapmaya karar verdi.

|*Yimıi tane M arlboro I jg h t, lütfen."

p yine m i?" dive guldiı kı/; eli I V\tcr'm bileğine dokun*

^ ■ d iy e b ilir im ? Şıı ıasııs>ar gibiyim "


B İR GÜ N

k ız tekrar güldü, Dextt*r masada yanında oturanın J


kalçalarıyla o olduğunu duşundu venıdeıı < u / d a ru n flv
"Aslında, buradan sonra üniversiteden ı*skı arkadaşımla biri
tiye gideceğim..." Eski arkadaş, diye düşündü, güzel ay rJM
sigarası/ kalmak istemiyorum ' Uzımlamasına ikiye kar
buruşuk bir beş paıındluğu uzattı. "Ü stü kalsın."

kı/ gülümsedi, Dexter kı/ın ön dişinde küçük, kı


leke gördü. Kızın çenesini tutup, başparmağıyla silmek istedi, j

"R u j izi var..."

"N em d e?"

Elini kı/ın ağzına doğru uzattı. " I a m şurada."

kı/ pembe dilini dişlerinde dolaştırdı "Oldu mu?" dr


sırıttı.

"Ç ok iyi." Gülüm seyerek uzaklaştı, sonra geri döndü.

"Sadece meraktan soruvonım ." dedi, "bu gece ışın k a ç f t


tivor?"

Eriyen buzdan yataklan içinde parlak ve tuhaf istirdvekT


Emma, yalnız bırakılmış birinin sabit gülümsemesiyle o
çokça içki içerek zaman geçiriyor ve olanlara gerçekten ı
veremiyordu. Sonunda Devter'm el sallayarak ve biraz sC
yerek geldiğim gürdü. Kendini kabine attı.

"Tuvalete düştüğünü sandım !" Büyükannesinin s ö f


bir laftı bu. Büyükannesinin malzemelerini kullanıyordu.

"Ö zür dilerim ," dedi De x ter am a başka bir şev soyl®-,
İstiridyelere başladılar.

"Dinle, gece geç vakitte bir parti var Poker oynadığın*ar* 1

254 *
M & n iiv ı r m p-irh-M S ıııa ntui.ın bahsetmiştim Istındvevi
L L , - O b ir b a r o n e ltir ."

deniz şovunun bıl«ğındı*n damladığını hissetti. "Mu-

^ n e y t o ilgisi var? -

demek istiyorsun?"

E
[»net olm asının."

sın
İKe söyledim , tatlı bir heriftir. Üzerine limon ister mi-

= T"
"Hayır, teşekkür ederim ." Emma hâlâ kendisinin de bu par-
ü\v davetli mi olduğunu, yoksa sadece bilgilendirilmekte mi ı>l-
Juğunu d ü ş ü n e r e k istiridyesini yaladı. "Peki nerede bu parti?"
dedi

"Holland Park ta. Çok büyük bir ev."

"Ah. Tam am ."

Hâlâ emin değildi Onu davet mı »diyordu yoksa erkin kalk­


ması gerektiği için özür nüı diliyordu? Bir istiridye daha yedi.

K G elm ek istersen sen ıi*- davetlisin," ı l ı d ı sonu nd a la basa»


K Ö y le m i?"
sosuna uzanırken.
^ ^ M n lik le ," d t d ı IV vtrr l- m ııı. ı, lo b a s c o ş iş e s in i n likanmış
tfctUU çatalın ucuyla açışını seyretti "Oradaki kimseyi tanımı­
yorsun, o kadar."

Asık, a anlaşılıyordu kı davet edilmemişti. "Seni tanıyo-


H l r dedi h afif b ir sesle.

b v n d e U n İr d ı ı ş i ı n d ı ı m Hır d e S u k i ' v ı ' S u k i d e o r a d a


Olacak *

B ^ f c r b o m u g h d a çekim de değil mi o?"

^ K l p c e dönüyorlar."
B İR GÜ N

"İşini çok iyi yapıyor, değil mi?"

"Evet, ikimi/ d e," dedi çabucak ve bira/, da yüksek s e l

Emma geçiştirmeye karar verdi. "Evet. Ben de onu


dum . İkiniz d e." Bir istiridye aldı, sonra geri bıraktı.
gerçektim hoşlanıyorum," dedi onu sadece bir kez, i lo
özel bir kulüpte düzenlenen Studio 5 4 temalı korkunç bil
d e görmüş olmasına rağmen. Suki ona saden- leleton
sını kazandığı için partiye gelmiş, Dexter'ın eski moda,
arkadaşla nndan biriymiş gibi davranmasına karşın E
sevm işti.

D exter b ir başka istirid ye aldı "H arika biri, d e g n


S u k i"

"Evet, öyle. İlişkiniz nasıl gidiyor?"

“Ah, yolunda. Biraz ince iş, bilirsin, her /aman ir


gözü önünde olm ak ..."

" Anlatsana!" dedi Emma, am a Dexter duymamış gıbiydj

"Bazen bir hoparlör sistem iyle çıktığım ı saıuyr _


yine de harika. Gerçekten. Bu ilişkideki en iyi şeyin ne <1
biliyor m usun?"

"Söy le."

"O nasıl olduğunu biliyor. Televizyonda olmanın na^L


ğunu biliyor. A nlıyor."

"Dexter... bu hayatımda duyduğum en romantik şey.1

Ve işte yine hışlıyor, diye düşündü Dexter, kibirli, K


rumlar, laf sokuşturmalar. "A m a d o ğru ,' diye omu/ ML
kısa zamanda hesabı ödeyip, bu geceyi bitirmeye kaC
Sonradan aklına gelmiş gibi ekledi: "Ah, şu parti Sadece]
niişün konusunda end işeliyim , hepsi bu ."

•256
DAVID NICHOLLS

I"VVaKham^tou, Mars d eğil Dex, sadece Kuzeydoğu I -ondra.

Orada hayat v a r '

‘ "Biliyorum .'

I I "Victoria m etro hattı u/erinde!''

I "A m a toplıı taşımayla gitm ek için çok uzun bir yol, parti-
L . jt- gece yansına kadar kalmak için gidilmez. Tam gideceksin
[hemen kalkmak zorunda kalacaksın. Sana taksi için para verir­

senv .'
I "Benim param var, para ö d iy o rlar bana."

| "YValthamstovv'dan Holland Park'a?"

"E ğer gelm em biçim siz olacaksa..."

•Değil! Biçimsiz değil. Gelmeni istiyorum. Bırak sonra dü*


jitn . oldu m u?" Ve izin istemeden, sanki içeride başka bir
jm âsasi daha vanııış gibi bardağını da alarak yine tuvalete gitti
Emma oturdu, içten içe kaçmayarak şarap bardaklarını birbiri ar­
dına yuvarlam aya d ev am etti.

I p exter ana yemek mastıya geldiğinde geri dündii. Emma,


laneti bezelye püresi eşliğinde bira içinde terbiye edilmiş mezgi-
inceledi. Kalın patates dilimleri makinede bir boyda kesilmiş,
içine tepelem e yığılmış, üzerinde de terbiyeli balık, tah­
sili misali yerleştirilmişti; tabağın yirmi santim üzerinde
bir oyundu bu? İstif edilmiş ağaç blok oyunu mu? Yığının
în dikkatk* bir patates dilimi çekti. Sertti ve içi soğuktu.

|"K om ed i kralı nasıl?" T u valetten döndüğünden beri


‘ter in sesi daha da kavgacı ve kışkırtıcı olmuştu.

[Emma kendine ihanet edilmiş gibi hissetti. Bu buluşma belki,


leki karmaşa ve bundan sonra ne yapacağı konusundaki
* A ş ıl d ığ ı hakkında birine açılması için bir fırsat olabilirdi.
1Dexteı/a anlatamazdı, şimdi değil. Çiğ patatesini yuttu.

257
J
BİR GÜN

“lan h a rik a d ır," d ed i ü zerine basa basa.

“Aynı evi paylaşıyorsunuz, ha? Güzel nü ev?"

"Harika. Daha görmedin, değil mi? Bir ara gelmeli—


vet yanm ağızlı, cevapsa çekimserdi; "H m m ." Sanki r w
Metn» hattının 2. bölgesinin ötesinde bir yerde mutkıl
olabileceğinden kuşkusu varm ış gibiydi.

“Bifteğin nasıl?" diye sordu Emma sonunda. IX*\ter'm


hı kaçmış gibiydi, anormal derecede kanlı et parçasını
parçalara ayırıyordu.

"H eyecan verici. Balık nasıl?"

"Soğuk ve donuk."

"Ö yle m i?" Emma'nın tabağına göz attı, stmra bilmiş bir
d ey le başını salladı.

"D onuk duruyor. Em. Bu pişirme şeklinden kay


bö ylece m atlaşıyor."

"D exter..." Sesi sert ve tiz çıkm ıştı. "... Balık donuk, çünkü

derin dondurucuya konmuş. Ve çözülmeden pişirilmiş."

“Ö yle m i? G eri gönd erelim ö yley se!"

"S o ru n değil. Patatesleri y iy oru m ."

“Hayır, siktir et! Geri yolla! Lanet olası donmuş bir fe


para ödemiyorum ben! Nedir bu. Bejam mı? Başka bir şey
leyelim sana." Garsonu çağırdı, Emma l\*xter'ın kendini i
masını seyretti, yemeğin yeterince iyi olmadığını iddia
menüde taze Kılık yazdığını, balığın hesaptan düşülüp
ücretsiz olarak başka yemek verilmesini söylüyordu. Em01|
tık aç olmadığında ısrar ederken, Devter dii/gün bir ana >
almak zorunda olduğunu, çünkü bedava geleceğini
ısrar ediyordu. Başka şansı yoktu, yeniden menüye br"
göz gezdirdi, bu arada garson ve Devter ona bakıyorlar,
DAVID NICHOLLS

jfae isi/, b ir t a b a k M 'sıl s a la t a d a k a r a r k ıld ı v e y e n id e n

^ ln ,* k ir id ıb r .

| » Ç e te n in e n k a z ı n ın s e s s iz liğ i id in d e , ö n l e r i n d e is t e n m e y e n

y e m e k ta b a n ıy la (» tu rd u la r w fim m a lıe r a n a ğ l.ıy a b ik 'c e ğ ım

düşündü.

"Evet, iyi gidiyor." dedi Devter peçetesini uzatırken.

Emma eve gitmek istiyordu Tatlıyı es geçmeli, partiyi unut-


Inıak -onu istemediği açıkça belliydi- ve eve gitmeliydi. Belki lan

Tfcımiiş olurdu, onu seven nazik anlayışlı lan... O turup konu­


lu rla r d ı ya da şadca* sarılıp televizyon seyrederlerdi.

I xter'm gözleri salonu tanyordu.

[ "İyi gidiyor, 1V\ter ’ diyerek kaklarını çattı I ınnıa


"Ne? Ne yaptım b o n v ' d iv e k a r ş ılık v e r d i ö f k e y le , g ö z le r in i
f mma'y«ı dikerek.

I Emma sakince konuştu. “İlgilenmiyorsan, soru sorm a."

yordum! Ben sadece..." Kendim* biraz dalıa şarap


doldurdu. "Senin kitap talan yazacağını düşünüyordum?"

"Bazı kitaplar fulcin vazıvonmı, ama yaşamak için de para ka


**ntnak zorundayım Ve aynı zamanda bu işten zevk de alıyo-
IUm DexU.*r v c son derece iyi bir öğretmenim!"

inim öylesindiri Sadece, bir deyim vardır hani, bilirsin,


ilen ler...'"

F-nıma nın ağ/ı açık kalmıştı. Sakin ol...

‘yır. tanıdık gelmedi, Dexter. Söyle. Neymiş o deyim ?"

diyorsun '
b ir g ü n

"ö n em li bir şey d e ğ il" Artık su kİ um püklüm duru

"Bilm ek istiyorum. Cüm leyi tamamla. "Yapabilenler...^

Devter içini çekti, elinde bir bardak şarapla; sonra d"


konuştu. "Yapabilenler yapar; yapam ayanlar öğretir..."

Emma sözcükleri tükürürcesine konuştu. "V e öğre


'sik tir git// d erler."

Emma masayı itip çantasuu k a y ra k . şişelere vump f


ra çarparak ayağa fırladığında, Drvter'ın şarap bardağı k
na düştü; Emma kabinden fırlayarak, bu nefret dolu, nefret
yerde nızgâr gibi koşuyordu. Etraftaki herkim ona bau
ama umursamadı; sadece dışan çıkmak istiyordu. Ağ
nuıyacaksıtı, diye buyurdu kendine, arkasına bakınca De
çılgın gibi kucağını silmeye çalıştığını, garsonun g»>nlünıi
ğıııı ve sonra peşine düştüğünü gördü. Döndü, koşmaya
şimdi Sigaracı Kız uzun bacaklın , yüksek topuklu ayi
kırmızı ağzını ikiye ayıran bir gülüm sem eyle merdi
aşağı iniyordu. Onun gülüm sem esine karşılık Emma gc
de aşağılama dolu ım alann sıcak gözyaşlarını hissetti ve işte
aptal aptal yüksek topuklularla sendeleyerek merdiv
müştü, dizlerinin üzerine düştüğünde arkasındaki izle "
nefeslerinin kesildiği duvulabıliyordu. Sigaracı Kız, kc
tutmuş, çıldırtın derecede içten bir ilgiyle yanındaydı.

"İy i m isiniz?"

"Evet, teşekkür ederim , iyiyim ..."

Ama şimdi Devter yetişmiş, kalkmasına yardım ed


K endini hızla çekerek onun elind en kurtardı.

"Bırak beni, Devter1"

"Bağırm a, sakinleş..."

"Sakinleşm eyeceğim ..."


DAVID NICHOLLS

B a n a n ı. özür dilerim, özür dilerim. Neye kızdıysan, özür

m'
N ^ jiv en lerd e D ccter'a dondiı, gözleri alev saçıyordu. "Ne,

^ K y ı^ M a s a y a g e r i d o n v e b a n a a n la t!" A m a F m m a d e v r i -

^ K r jc a n a t lı kapıdan ç ık tı, a r k a s ın d a n ite r e k k a p a ttı, b u yu/den

m adem k en a rı D e v le r in d ı/ ın e ç a rp tı A r k a s ın d a n t» »-

pullayarak gitti

"Bu saçmalık, ikimiz de biraz, sarhoşuz, hepsi bu..."

■ fH a y ır, ten sa rh o şsu n ! Sen i n e z am an g ö rsem , sarh o ş ya da


u lk Jfcü n Seni ne z a m a n d ır gerçek anlamda a y ık görmediği-
mın farkında mısın? Üç vıl mı? Ayıkken neye benzediğini unut­
tum; kendine sıkılmakla, yeni arkadaşlarınla, on dakikada bir
tuvalete koşmakla o kadar m eşgulsün ki... Bilmiyorum , basu­
run mu var, yoksa çok mu kokain aldın ama her iki durumda da
büyük bir kabalık ve her şeyin ötesinde son derece sıkıcı. Benim­
le konuşurken bile belki daha iyi seçenekler vardır diye sürekli
om ıunnm ın ü zerind en etrafa bak ıy o rsu n ..."

"Bu doğru değil!"

» D o ğ r u . LX*\ter! Sen bir IV suniavsusun, IV\. Penisilini icat


televizyon bu. boktan bir televizyon. Lanet olsun, daha
f a h L .l l .,: ,m aya c a ğ ın ı"

^ H ttd o u r C ad d esi n d e s o lm a k ta o la n v a z a y d ın lığ ın d a k a la -

■ f a « ı n •»r.ı■ daydılar.

B H a d i bir yere gidi}' bunları konuşalım ."

^ ■ f r l a n k o n u ş m a k is t e m ıv o r u m . s a d e c e e v e g itm e k ıs tıv o -
•tim

■ P t i m a . lü tfe n ? "

^ p t t e r , b e n i v a l m z b ır a k , o l u r m u '"
BİR GÜN

‘İsterik davranıyorsun. Buraya gel." Tekrar kolunu yi


d ı sarılmaya çalıştı. Emma itti, ama Dexter hâlâ tutuyor
kes şimdi onlara bakıyordu. Cumartesi a k lım ı Soho'da
eden bir başka ç ift sonunda yumuşadı Emma; kendisi
tarafına çekm esine izin verdi.

Artık sessizdiler; Dexter bira/ uzaklaştı böylece onu


liyordu. Emma arkası dönük duruyordu, elinin kenanyla
rini sildi ve birdenbire korkunç bir utanç hissetti.

N ihayet alçak bir seskv yüzü duvara dönük olarak k a q fl


tu l||

' Neden böyle davranıyorsun, lX-xter?'*

"N asıl?"

"N asıl olduğunu biliyorsun."

"Sadece kendim gibi davranıyorum !"

Emma yüzünü ona çevirdi. "H ayır, bu sen değilsin. S


nasıl biri olduğunu biliyorum ve bu sen değilsin. Dehşet -
sin. İğrençsin. Oexter. Demek istiyorum ki, lıer zaman bir p iH
iğrençtin, anıda bir, bira/ kendinle meşguldün hep; ama «’ğkn®
liydin de, zaman zaman naziktin ve kendin dışındaki insanlH
da ilgilenirdin. Ama şimdi içkiyle, ilaçlarla tamamen
k a y b e ttin .." |

"Sadece eğleniyorum !" I

Emma burnunu çekti önce, sonra rimelleri akmış k .r p O *


nin arasından ona baktı. J
"V e bazen de beni taşımak zorunda kalıyorlar, hepsi bu.
sen böyle... yargılayıcı olm asan her zam an..."

"Ö çle miyim? Öyle olduğumu sanmıyorum. Olmamay»


lışınm. Sadece .." Konuşmayı kesti. kafasını salladı. "Sofl(ywH
[I DAVID M CH O LLS

■ L * ş^y yaşadığını biliyorum ve lx*n de bunu anlamaya çalış-


»kten çalıştım, annenle ve her şeyle, am a..."

am et," dedi Dexter.

*ce artık benim tanıdığım kişi olmadığını düşünüyo-


Artık benim arkadaşım değiLsin sen. Hepsi bu."

I Buna karşılık olarak söyleyebileceği bir şey düşünemedi


Ppvteı sessı/ıv durdular, ta kı, Emma elini u/atıp D evlerin ıkı
H L m a p m avucunun iğ n e alıp, olancaya kadar.

B * B e lk ı belki de bu kadardır," dedi Emma. "Belki sadece


bitmiştir

\ "Bitmek m i? Biten ne?"

W "Biz Sen ve ben Arkadaşlık Seninle konuşmam gereken


şeyler vardı, Dex. lan'la benim hakkımda. Sen arkadaşım olsay­
dın eğrr, bunları seninle konıışahiliıdim , ama vapamadım ve
ığerkonuşamıyorsam, ne anlamı var senin, benim? Bizim?"

“W anlam ı m ı?"

1
ketulın söyledin, insanlar değişiyor, duygusallaşmanın
gereği yok. K ıpırda, başkasını bu l."

"Evet, am a ben bizi kastetmem işti m..."

( "N eden olm asın?"

İTÇünk biz biz.iz Bı/ I Y\ ve Fm 'iz. Ö yle değil m iyiz?"

R Em nı.ı om uzlanın -ilkti "Belki ikimiz de büyüdük ve bırbı-


r,BW e n vazgeçtik."

İ P İ r siıre bir şey söylemedi I X*\ter, sonra konuştu.

[ sence ben mı büyuvıip senden vazgeçtim, sen mi bıi-


■ ° P f t l d e n vazgeçtin?"

[fainin tersiyle burnunu sildi Emma. "San ın ın benim ... iç


»«olduğu mu düşünüyorsun. Senin hareketlerim kısıtladı-
HIR GÜN

ğımı d üşü nd ürü rü farayonım . Bana karşı ilgini yi ti


şü nü yoru m ."

"Em , senin iç karartıcı olduğunu düşünmüyorum."

"B en de düşünmüyorum ! Ben de düşünmü


olduğumu düşünüyorum, bunu bir anlasaydıa' Ama ı ü
anlamay.ıcaksan ya da sana bahşedil eliğimi sar
edeceksen, sen bilirsin. Ama ben bana bu şekilde dav
istem iyorum artık ."

"N asıl davranılmasın!?

Emma içini çekti, konuşmadan bir an durdu.

"H er /aman başka yerde, başka biriyle olmayı isler g t i H


ruşundan söz ed iyo ru m ."

Bunu inkâr edebilirdi am a Sigaracı Kız şu anda, ' « i


cep telefonu numarası jartiyerine sıkıştırılmış olarak Ic
onu bekliyordu. Daha sonralan, durumu kurtaracak bir
mıydı acaba, diye düşünecekti, bir şaka belki. Ama a k lın a ^ f
şey gelm edi ve Em m a elini bıraktı.

"İyi, artık gidebilirsin," dedi Emma. "Partine git


kurtuldun. Serbestsin ."

Dexter gülm eye çalıştı "Beni çöpe atıyor gibisin!" ı

Hüzünlü b ir şekilde gülüm sedi Emma. "B ir yola


mi düşünüyorum . S o ı artık eski sen değilsin, Dex Be*l|
ni gerçekten, gerçekten çok seviyordum. Onu yine Sil
ama aynı /amanda, üzgünüm ama artık bana teleftin ı
ceğini sanm ıyorum ." Arkasıruı döndü, bira/ sa r s a k , 1
Meydaru'na doğru caddeden aşağı yürümeye başladı.

Bir an için Dexter'ın kafasında annesinin een


bir anlık ama çok ıx*t bir anı canlandı; banyoda yerde
yatarken F.mma onun başınd a durm uş, saçlarını ci

264
D A V ID N IG H O L LS

K h r r nasılsa bu hiçbiı şe* değilmiş gibi da\ r a m ı n * , değers;/

* ş e f 8*^' ^ ^ ,n P atTn,?h - Bir,17Clk peşinden gitti,


f «Hadi. l' m- ,u1,1 *,r^,K,,^ !/- mı> Biraz güvenilmez
H ^ g u ım ı biliyorum, bu sadece..." F m m a bir an durdu, ama ar-
^ H jd ö n n u -d ı. Dexter onun ağladığını biliyordu. "Em m a?"

I Sonra hı/la dondu Fmına, ü/»*rinc doğru yürüdü, yüzünü


L g jjp kendi yüzüîV yaklaştırdı, kulağına yavaşça bir şeyler söy-
Uı^ra.yarvıklan sıcak ve ıslaktı; kısa bir an için Dexter affedil­
diğini sandı.
■f*Dexter seni 0>k seviyorum. (,ok. s'»k fazla ve mubtenıelen
lu p seveceğim D udaklan yanağına değdi. "Sadece artık sen­
den hoşlanm ıyorum . Ü zgünü m ."

j Sonra gitti, Dexter, kendini bu arka sokakta bundan sonra ne


yapacağını düşünerek yalnız, başına dururken buldu.

lan gece yansından az önce döndüğünde Fm m a'yı kanepede


k n n l m ış eski bir film seyrederken buluyor. "Erken dünmüşsün.
Altın Ç o a ık nasıld ı?"

l*Berbatt) ' diye mırıldanıyor Emma.

y lan buna sevinm iş olsa da sesine yansıtmıyor. "N eden, ne


oklu?”

"Bu konuda konuşmak istemiyorum. Bu gece olm az."

HNfeden olma/1 Fmma, anlat bana! Ne söyledi. Tartıştınız


m ı^ r

k*n, lütfen? Bu gece olmaz. Sadece buraya g e l olur m u?"

W m da kanepeye uzanması için biraz kayıyor ve lan


*> nın üzerindeki elbisenin kendisi için hiç giymediği tiir-
H ^ r elbise olduğunu fark ediyor. "Bunu mu giymiştin?"

265
B İR GÜN

Emma, elbisenin eteğini parmaklarının arasında t j


"B ir h atayd ı."

"Bence muhteşem görünüyorsun."

Emma tekrar kıvrılıyor, Ivışını omzuna dayıyor. "Gil


sild i?"

"H arika değildi."

"Kedi-köpek hikâyesini yaptın m ı?"

" H ı-h ı."

" L i f atan oldu m u?"

"Ç ok az."

"Belki en iyi malzemen bu değildir."

"Biraz ıslık çaldılar."

"Bu da işin bir parçası, öyle değil mi? Herkesin başına


bazen ."

"Ö yle sanırım. Sanınm bazen..."

"N e ?"

"Kendim in... pek eğlenceli olmadığını düşünüyorum."

Emma lan'ın göğsüne doğm konuşuyor, "lan ?"

"N e?

"Sen çok, am a çok eğlenceli bir adam sın."

"Teşekkürler, Em "

lan kafasını Em m a'ya yaslıyor ve içinde nişan yüi


olan, içi buruşuk ipek kunuşla kaplı, kırmızı kutuyu dtişi
Son iki haftadır yürüyüş çoraplanna sarılmış olarak çek
içinde uygun /amanı bekliyorlar. Şimdi /amanı değil ama.
haftaya kadar Kortu sahillerinde olacaklar. Denize bakan bir
kanta hayal ediyor; dolunay var, Emma yazlık elbisesinin i
^ ^ ^ » b ı t » n / b T ‘iıış vı‘ gülümsüyor. belki aralannda bir kâse
j^ı
i K L j dunıvoı Vıı/ııklen oıuı eğlenceli bir biçim de verdiğim
■ jj^ i v o r Birkaç Kıttadır kalasında çeşitli romantik komedi
^ K p l^ düzenliyor, Ivlkı F ııın u tuvaletteyken yüzüğü şarap
U f a ğ ı n a attığım ya da ızgara balığın ağzında bulup garsona
Kftâvet ettiğim düşünüyor. Kalamar halkalan arasına kovmak,
.yarayabilir Belki de sadece u/atıp vermeli. Sözcükleri ka-
^ K ] a d e n i v o r E vim IrnınıU-, Emttıa M orlcy. Evlen batim le.

"Sem çok seviyorum , Em ," diyor.

f "B en de çok seviyorum ," diyor Emma. "B en de çok seviyo­

rum

Sfe«.k. Kı/. kostümünün üzerine ceket giyip Kırda oturmuş viv


Vı içerek yirmi dakikalık molasım alırken, durmadan arkadaşın­
dın. merdivenlerden d iişm şıı zavallı giizel kızdan kıliseden,
v.ınındaki adamı dinliyordu. Görünüşe gün* tartışmışlardı. Siga­
ran Kız arada bir başını sallayarak adamın tek kişilik konuşma­
sına eşlik ediyor, belli etmeden saatine bakıyordu. G ece yansına
K ş dakika vardı ve gerçekten ışın»* dönmek zorundaydı. Saat on
rkiyk* bir arası Kıhşişin en iyi olduğu, erkek müşterilerin keyfi­
nin Ve ahmaklıklannın en çok yükseldiği zamandı. Beş dakika
‘«ha. Sonra gidecekti. Zavallı adam kalkacak durumda değildi.

I Adamı şu aptal televi/von programından KıUrlıyordu -Suki


p te k W ,,
çıkmıyor muydu bu?- am a adını hatırlayamadı.
P®grarııı izleven K ış kası v a r ııuvd. a»,aba? Adamın takım elbise-
miş, cepleri içilmemiş sigara paketleriyle doluydu; bur-
H * * yağlı biı parıltı vardı ve nefesi kötü kokuyordu. Üstelik
ona gerçek adını sormaya bile tenezzül etmemişti.

pgaracı Kız ın adı C heryl Thom son'dı Koğu gunlc*r yoru-


BİR GÜN

cu olan hemşirelik işinde çalışıyor, arada bir de burada


yordu; çünkü okula gidiyordu ve bira/ak flört etmeyi* h j
bahşişler inanılmaz, oluyordu Kilbum'dekı evinde n ışa n h J
bekliyordu. Milo, 2 metre on iki santim Kıyım da. ItalyarçB
den futbolcuydu, şimdi o da hemşire. Çok v ık ış ık lı b i ı j , ^ ™
evlı*neceklerdı. Eğer bu adam sorm uş olsaydı, hepsini a
ama sormamıştı, böylccc A/i/ Sıvithin G ünü'nde gece f
iki dakika kala müsaade isteyerek -işimin başına d ö n m cfafl
hayır partiye gidemem, evet numaranı/ var bende, u m a a n f l
kadaşını/la meseleni/i Kılledersıni/.- adamı K r başka içki | ^ H
larken barda tek başına bıraktı.
K IS IM (JÇ

1 9 9 6 -2 0 0 1

O tuzlu Y aşların B a ş la rı
ızen olağanüstü anların yaşandığının farkında o l u r s u n ’
;ba/« u m v iü ş t f M ;• u k s e lı r l e r B e lk i i n s .ı n l a r d a bbyledir..

Jam es Saller, fiurning \he Vays


B ö l Ü M ON

Carpe D i em

Pazartesi. 15 Temmuz 1996

H ü n tKf.»» v e Wtütlunn$t<nc

Emma Murley müdürün odasında, yerde sırtüstü v.ıtıyor, elbi.se-


a belinin e t r a f ın d a sıyrılmış, yavaş yavaş nefes alıyor.

î “Ah. bu arada dokıı/unaı sınıflar için Cnin W ilh Kesıe'nin


B jn ib ır kopyası g erek."

"Ne y a p a b i l e c e ğ i m e b a k a r ım / ' d iy o r m u d u r g ö m l e ğ im ılık


|lcrkı n,

| * P c k i, h a z ır b u ra d a , h a lın ın ü z e r in d e y k e n , k o n u ş m a k ta n

|hoşlandığın b a ş k a b ir şey var m ı? B ü t ç e m e s e le le r i, t e ft iş le r ? Y e -


B t e n üzerinden g e ç m e k i s t e d i ğ i n b i r ş e y ? "

f * 5 e n i n ü z e r in d e n g e ç m e k is te rim y e n id e n ." T e k r a r y e r e u z a -

P P B u n u n u e n s e s in » 1 M irtu v o r H av C o d a l m in g 'in - I T ıi l'i n - u z -


H P 1 Olduğu anlam sız b i r iır .a bu.

| [ ''N e d e m e k b u ? I l ıç b ır a n l a m ı y o k ." I ır a n a , iç in i ç e k i p o n -

^ ^ P £ a k l a ş i v .> r ; s e k s in k es ifli o ld u ğ u z a m a n la r d a b ile k e n d is in i

^ K h ir ç u .la ş tııd .ğ ım m e r a k e d iy o r . Hır s ü r e d a h a y a tıy o r la r .

L^^Bjvell ko.id M eslek O ku lu 'nu n dönem sonu, saat akşam


o k u la iş saatleri sonrasının tekinsiz sessizliği h â k im .
r.İRCİÜN

Temizlikçiler toparlanmışlar, odanın kapısı içeriden kiliJ


kendini hâlâ hu/ursuz ve tedirgin hivsediyor. S imi d oku zj
kuruma ait halının üzerine.e, plastik sandalyelerde w la ^ H
m asalarda aşk yapıyor.

Her /aman personeline karşı düşünceli olan PhiL <>f,s


ğunun üzerindeki sim ler: a!ıp Emma'nın kalçasının a ltm a ^ |
mıışhı. Ama Kmnu yine de bir gün üst üste yığılmamış
lar ü/erinde sev işmoyi isterdi

"B iliyor m usun?" eliyor müdür.

"N e y i?" _________

" Bence heyecan vericisin," diyor ve sözlerini o r g u i ^ H


için Emma'nın göğsünü sıkıyor. "Altı hafta sensiz ne \apaa|^H
bilm iyoru m ." M

"E n azından hah yanıklann iyileşir." İg

"Sensiz altı hafta." Sakalları ensesine sürtünüyor. "A ız u jfl


tu tu şacağım ..." m

"Başvurabileceğin bir Bayan G odalıning var," d ıy o ç ^ H


bıı/ gibi ve acıması/. Oturup elbisesini di/k nne çe k iy o r^ "V lM
halükarda u/un ta tille r öğn-tmenliğın ık r a m iy e le r in d Jfa l^ B
Hıınu bana mt. s. »elemiştin III b iş\ uuıınu \aptığımda..." 1

I*hil, kırgın bir ifadeyle halıdan bakıyor. "Bunu sapdj


E m ." M

"N e y ir

"Aşağılanm ış kadın rolünü."

" ö z ü r d ilenm ."

"B en de senden daha fazla 1Kışlanmıyorum bvı dunu

"B en hoşlandığını sanıyordum "

"H ayır, hoşlanm ıyorum . Şim di keyfimizi bo/rıı.n

272
DAVID N1CHOLLS

R u nr Yatıştırm ak islerm iş >çibi elini Em m a'nın sırtına kovu-


W -Eylüle kadar bir daha görüşem eyeaeğiz"

■ h a rru m ı. ö/ iir dilenm , devlim, oldu m u ?" k onu y u değiştir-


g ö s t e r m e k i(,ın edilerek ad.ıııu opuyor, g en çekilm ek ıı/o

ad am elim eıw -siııe k. »\ tıp hır kez daha o p u y o r onu.

T "Tanrım, sem özleyeceğim."

t " Ne yapm -ın grreku ğın ı düsunüvorum . b ılh o r m ih iın 1' dı


« k a n ı adam ın ağzına dayadığında. "Radikal bir şey."

Endiş**> le bakıyor Phil "D evam et..."

Bu va/, dönem biter bitm ez..."

öyle."

ağını çenesine koyuyor. "Bunu kesmen gerektiğini dü-


p r u m ."

yor. "A sla!"

■BM katlar zam an geçti, hâlâ gerçekte nasıl göründüğünü


bilmiyorum!"

B B ö y l e görünüyorum işte!"

Am a yüzün, gerçek yüzün. Yakışıklı bık1 olabilirsin." Elini


n alnına koyup geriye doğru itiyor. "M askenin arkasında
B ot var7 İçeri girmeme izin ver, P h il Gerçek seni taramama izin
ver"

■ jf t r süre birlikte gülüyorlar. "H ayal km klığm a uğrarsın,"


d|>*or Phil. sakalını sevdiği hayvanı okşayan biri gibi sıvazlı-
[Zaten ya böyk* olacağını ya da günde üç kene tıraş olmam
| «l*T,*ktxx‘k. Eskiden sabahları tıraş olur, öğlen de soyguncu gibi
*^ H a id ü m . O zaman bırakayım uzasın diye duşundum, ala-
^ ^ H ^ r ik a m

"A
Ah. alanu'tıfnn'ui

•2 73
BİR GÜN

"H em böyle gayriresmî oluyorum. Çocukların no


yor. Otorite karşıtıymışım gibi gösteriyor beni."

F.mma yine gülüyor. "1 9 7 3 yılında değiliz, Phil. Sal


g ünlerd e farklı bir an lam ı var."

Kendini savunmak için omuzlarını silkiyor. "Fiona;


l>iğer türlü çenemin zayıf göründüğünü söylüyor." Ne J
karısından söz etse hor zam an olduğu gibi bir sessizlik
ediyor sözlerini. Söylediklerini hafifletmeye çalışarak ket
dalga geçiyor "Çocukların bana Sakıt! dediklerini biliyi
m u tlaka."

Phil gülüyor, Emma sadece gülümsüyor. "Farkında


hayır, bilm iyorum , M aym un A d am ."

Somurtarak oturuyor Phil. ‘ M aymun A dam m ı?”

"Sana böyle diyorlar."

"K im ?"

"Ç ocuklar."

"Maymun M am ?”

"Bilm iyor m uydun?"

"H ayır!"

" Ahhh. Ö zür dilerim "

Küskün ve kırgın bir halde yere yatıyor Phil. "B an ar^ ^ |


m un Adam d ed iklerine in anam ıyoru m !"

"Sadece şaka olsun diye," diyor Emma teselli etmeye w


rak. "B ir tür sev gi gösterisi."

"Sevgi gösterisi gibi gelm iyor kulağa." Çenesini


"Ç ok fazla erkeklik hormonu salgılıyorum, hepsi bu."
hormonu sözü yeniden canlanmasına yetiyor ve Fmma'yıJ
yatınp bir daha öpüyor. Ağzı personel kahvesi ve dosya Joj
da sakladığı beyaz şaraptan kokuyor.
DAVID NICHOLLS

tedbirsizim/' diyor Emma.

Y an i
|-Yani insanlar anlayacaklar."

"Herkes evine gitti." Eli. Em m a'nın kalçalannda gezindiği


|ı masanın üzerindeki telefon çalıyor, telefon sesini duyunca
sıtılmış irkiliyor. Sendeleyerek kalkıyor.

f "Boş v e r !" diye inliyor Emma. *

l "Boş verem em !" Sanki I ioııa'yla beklen aşağısı çıplak ko­


nuşmak çok fazla ihanet sayılacakmış, çıplak' bacaklarıyla ko­
nuşmaktan dehşete kapılmış gibi pantolonunu çekiştiriyor.

■ ^ Selam 1 Merhaba, sevgilim! Evet, biliyorum! Şimdi çıkıyor­


dum.-" Evle ilgili meseleler konuşuluyor -makama mı kı/artma
mı, TV' mi DVD mi- ve Emma masanın alfanda kâğıt tutucular ve
katan başlıklarıyla yatan dürülü iç çamaşırını alarak sevgilisinin
ev yaşantısından uzaklaşmaya çalışıyor. Giyinip pencereye d ö­
nüyor; jaluzinin şeritleri tozlanmış; Emma birdenbire bir parkta,
sahilde ya da Avrupa'da bir meydanda, herlvırıgi bir yerde olmak
istiyor; ama burada, bıı havasız, odada, evli bir adamla birlikte.
Bir sabah uyanıp da kendini otu/ vaşlannda ve birinin metresi
olarak bulmak nasıl bir duygu? Aşağılık ve itici bir kelime; bunu
Nç düşünmemiş olmayı istiyor ama aklına başka bir şey gelm i­
yor. Patronun metresi ve bu durumla ilgili söylenebilecek en iyi
* * ortada çocuk olm am ası.

( V

■fejkJ -bir başka berbat kelime- kalamarın içindeki nişan yüzüğü


J ^ H t a ı i ı ı yaşandığı kortu Adası ndaki korkunç tatilden son-
pen eylü lde başlam ıştı.

ildiği en iyi şey, "Sanınm farklı şeyler istiyoruz, lan,"

275
BİR GÜN

diye* söze başlamak olm uştu ve bunu güneş yanığı ve


lükle geçen uzun, çok uz jn bir on beş gün, kendine ac
ve kuyum cunun yüzükleri gen alıp almayacağı cndişq|f
etmişti. Dünyada hiçbir şey bu istenmeyen yüzükten daha I
olamazdı. Radyasyon gibi hü/iın yayarak otel odasu
ntn içinde durm uştu.

Tatildı-n bronzlaşmış ve mutsuz olarak donımışUı Evi?


planından haberi olan annesi düğün için kendine elbise
ve teklifi addetm esini sorgulamaya başlayana kadar ha
ona öfkeyle köpürmüştü Ama teklife evet demek, sığınındı]
bir şey olacaktı ve Em m a asla bir evliliğe sığınılmar
m uş
ğinı rom anlardan biliy o rd u .

İlişki böyle başlamıştı. Phil'in odasındaki olağan bir Ur;


tı sırasında gözyaşla rına boğulmuş, Phil yarana gelerek
onu sarmış, "Nihay*rt," der gibi ağzını Emma'nın Kışına
mıştı.

Phil işten sonra bira içilebilecek, ama yem ekleri de


olan bir yere götürm üştü onu. Pom u/ kaburgası ve keçi
li salata yem işlerdi ve dizleri, büyük tahta masanın alt"
birine değdiğim Je Emma olay lan akışma bırakmıştı,
şaraptan sonra hor şey artık bir formaliteydi; sanlma, eve d
kon takside ö f ilişm eye dönüşmüştü, yazı masasının çel
de kahverengi bir zarf bulmuştu (San gecryle ilgili, <*'ni duşüı
ten vazgeçrm i'jorum , yıllardır bu durum dayım , konuşmamız
zam an konu ş abıliriz? ).

Emma, zina lukkında bildiği hor şovı yotmışlorin


tefinden oğ ren mıştı. Zinayı cinzano, Triumph ITC7 oto
peynir ve şarap partıkriyle bağdaştırmıştı; bunun gene1,
yaşlıların, d ah a çok orta sınıfın yaptığı bir şey o ld u ğ u n u

şürtürdü; gol/, yatlar ve zina. Şim di bizzat kendisi bir ilişki»'”


DAV1D NICHOLLS

gizli bakışmalar masaların altından el tutuş-


^^Klurtasıve dolabının içinde koklaşmalar olan bir ilişki- hor
■ L jcadar t a n ıd ık o l d u ğ u n a . s u ç l u l u k d u y g u s u ve k e n d in
■ 'n e l 'n - t l * b ir l e ş t i ğ i n d e ;*■ k a d a r j;ü ç l u b ir h e y ı v a n y a r a ttığ ın a

I !,şıjronb>
F gir getv, \«'-l o y u n u l l m N ’m setird e sevişmelerinden s o n -
^ & jw d ıvc paketi şeklindi* paketlenmiş bir kutu uzattı Phil

"Bir cep telefonu!"

K *Sesın ı duymak istediğimde a m m ık için ”

» E m m .ı güzlerim kutııva dikip içini çekti I n st>nunda oldu


sanırım

| "Ne oldu? Bezenm edin m i?"


■ *H a y ır. çok gu/el." Gülümsedi. "B ın v le girdiğim bir bahsi
kavbettim. hepsi b u ."

»Z am an zaman, açık sonbahar akşamlarında Hacknev


Bataklıklan'nın gı/lı köşelerinde konuş ırak yürürlerken, okulun
ilahı çkorolanr d ı sıcak şarapla sarhoş, hılurdarlarken hızen ITıiI-
lifvGodulming'e âşık olduğunu düşünüyordu. Plııl, iyi, ilkeli,
tutkuhı bir öğıvtmendi; ara sıra kendini beğenmiş olsa da Güzel
İ p i v a rd ı. «g!. ıu ılı . -I.ıbılıv. .rdu M. vatında ilk kez nervdey-
•Bpplantû. cinsel bir karasevdanın nesnesi olmuştu. Tabii kırk
dört yaşında birisi olarak oldukça yaşlıydı, p<ötekisinin altında*
B ld e n s i hamur kıvaıııındavdı, ama gerçekten samimi ve ilgili b ir
M u , h a tta bazen ta/lasıvla ilgiliydi; insanın sıkıntısını geçiren,

fe n t* ,, l biriy d i Aynı üslupla bir kongrede yardım cemiyeti fon-


ilgili konuşan adamın m üstehcen konuşmalar yapmasına
'ordu F.mma. Bazen sevişm enin ortasında kesip, "M r
dng, sen kü fü r ettiril'' demek geliy »rdu içinden.

[Ama artık doku/ jv geçmiş, heyecan ı azalmıştı ve bu muhle-


BİR C,ÜN

şem yaz akşamında neden pkul koridorlannda sürttü;


rada ne işi olduğunu anlam ıkta güçlük çekiyordu. At
nyla birlikte olmalıydı ya da gunutınacağı \e insanların i
birlikti* olabileceği bir sevgiliyle. Suçluluk ve utanç du
somurtarak, Phıl kuruma ait sabunla kendim yıkarken ç
tuvaletinin önünde bekliyor onu. İngilizce ve Drama <j
başyardım ası ve metresi olarak. Aman Tanrım

"İşte oldu!" diyerek dışarı çıkıyor Phil. Hâlâ nemli olan]


le Emma'nın elini tutuyor, açık havaya çıkar çıkmaz ihtiy
rakıyor. /

Ana kapıyı kilitliyor, alarmı kuruyor, aralannda us*


mesafeyle akşam aydınlığırda arabaya doğru yürüyorlar.

"Seni metroya götürürdüm , am a..."

"... Riski göze alm am ak en iyisi."

Biraz dalvı yürüyorlar.

"Q tm e y e dört gün İsıldı!" diyor neşeyle, sessizliği b a z flf


için.
"Yine nereye gidiyersunuz?" diye soruyor ümma
halde.
"Korsik.ı’v.ı Yüıiimc\e. I'ımıa vurum. *\ ı -v\vr. Yiirii,Jl H
yürü. Aynı Gandhi'ye benziyor. Sonra akşam olunca y
ayakkabıları..."

"P hil, lütfen... y apm a."

"Ö zür dilerim, özür dilerim ." Konuyu değiştirmek iç ^


ruyor: "Y a sen ne yap acak sın ?"

"Belki Yorkshire'a ademi ziyarete giderim. Daha çok


kalıp çalışacağım ."

"Ç alışm ak mı?"

278 •
B ff DAVID M C I IOl.LS

I ^ iliyorsu n Yazıyorum ."

I "A l’ I { e r k e s in \ a p liğ i g ıh ı:ı.ı n m ı v " n m ı j\ ,i s m .ı

B w ü v ': bunu. "Seninle benim lıakkımda değil. d e ğ il mı? Şu


n ^ u r k ita p ? "

■ * H jv h d e ğ il. A r lık jr .i h .i n m y a n ı n J .ı L t r v e f 'm m j g itm e k

^ ^ H p f r r s ı/ I .n a v o r ‘ A y r ıc a . ık ım ı/ iıı e n te r e s a n n lı1 ıı£ ıın d .ın d a

ernui defti Iim."


I PhiL mavi l o r d S ıo r r a 's ın .ı y a s la n ıp b i i y i ik e lv e d a iyin h a -
/.Minnıişki M Emma'nın sözleri durumu berbat ediyor. Suratım
l^yur. sakallarının arasından alt dudağının pembesi görünüyor.
*Nc d e m e k o lu yo r b u ?"

"Bilm iyorum , sadece..."

■ •'Devam et."

"Phil, bu... biz. Beni mutlu etm iyor."

"Mutsuz m u sun’ "

■Y anı, id e a l o la n K ı ıl ı n ı l ö v le d e ğ il m ı? f Inttudu hır, o k u lu n


halısının ü zerin d e..."

■ G a y e t mutlu görünüyordun o v s a "

■ T fl/ m m ı>inı,tkl,ırt M)/ e t m iy o r u m ta n r ım , s o r u n s e k s le ilg ili

^ 1 - . kofullarla ilgili."

w “Beni mutlu ediyor..."

■ E d iy o r m u 1 Gerçekten ediyor m u?"

^ ■ H ı r l a d ı ğ ı m L ı d . ı n v l a s e n i d e n u ıth ı i s l i y o r d u ."

H p s ü r e ı g n h e v ı ı u n la n d ır ıy o r d u d iy e b il i r i m ."

aşk ın a İ m m a' (.itm e k A ln ın d a y ım fim d i! N ed en

F ^ P * dvrkvn açtın bu k onu yu ?"


Bf d ilerim , b en ..."
I ^ t t Olsun, E m m a!"
BİR GÜN

“Hey! Benimle böyle konuşm a!"

“Konuşmuyorum, yalnızcu, ben yalnızca... Bırak yo/.


mizi geçirelim, tamam m ı? Sonra ne yapabileceği *
rü z."

"Yapabileceğimiz bir şey olduğunu sanmıyc


sence? Ya bitireceği/ ya da sürdüreceğiz ve ben surd '
gerektiğim san m ıyo ru m ..."

Phil, >os.ini alçaltıyor. "Yapabileceğim iz başka bir şey


benim yapabileceğim bir şey." Etrafına bakmıyor, etrafın I
olduğuna kanaat getirince Em m a'nın d in i tutuyor. "Bu yaz
an latabilirim ."

"O na anlatm anı istem iyorum , Phil..."

“Dönerken ya da haftaya..."

“O na söylemeni istemiyorum. Bir anlamı yok bunun-." 1

“Yok m u?"

“H ayır!"

“Olduğunu sanıyordum ben. Olabilir sanıverdi

“Tamam! Gelecek dönem konuşalım, bilemiy


konuşuruz."

Bu sözlerden cesaret alıyor Phil. "Seni sevi]


M orley."

“Hayır, sevm iyorsun," diyerek içini çekiyor


çekten sevm iyorsun ."

Phil çenesini aşağı indirerek sanki olmayan gözl


rindeıı bakıyorm uş gibi bakıyor o ra .

“Sarunm bunu bir karar vermem için yapıyorsun, <1


Bu müdür bakışlanndan ve ses tonundan nefret t‘diyof |
Bacaklarına bir tekm e atm ak istiyor.

280
DAVID NICHOLLS

K-n iyi o la c a k " iliyor.

tiİ ö/ levea ğim, Em ..."

k on u şam azsak iyi tatiller..."

ji ne kadar çok özleyeceğimi tahmin bile edem ezsin..."

üika, çok hoş..."

"H er gün...'

"Görüşürüz, hoşça kal..."

|"G eL." Ç antasını kaldırıp bir kalkan gibi kullanarak


firm ayı öpüyor. Nir kadar ihtiyatlı, diye düşünüyor Emma orada
Sikince dururken Arabanın kapısını açıp biniyor Phil. Deniz ma­
visi bir Sierra, torpido gö/ii İngiltere H aritaalık Kuruluşu nun
^ K a la n y l.ı dolu, m üdüre yakışır bir araba. "Bana Maymun
Bam dediklerine inanamıyorum hâlâ..." diye homurdanarak
sallıyor.

ma, boş otoparkta bir süre durup arabanın uzaklaşması-


nı iyor. O tuz yaşında, evli bir adam la ilişki yaşıyor, ama
^ ^ R Ü d a n çocu k sorunu yok.

^rmi dakikı sonr.ı kemli dairesinin bulunduğu kırmızı tuğlalı,


ve alçak binanın aşağısında dum vor ve oturm a odasmın
|Ştğırun yandığını fark ediyor, lan geri dönmüş.

■ Geri döniip bir birahanede saklanmayı ya da arkadaşla-


^ ■ • Sitnun ı düşünüyor ama lan ın ışığı kapatıp, bir suikastçı
l^ jk o ltu k ta oturarak heklı-ven ğmi biliyor. Derin hır nefes alıp
^ B 'k ır ia n n ı aram aya başlıyor

taşındığından heri ov genişlemiş görünüyor. Video seti


Şarj cıha/laıı. adaptörler, kablolar, disket kaplarının

• 281 •
BİR GÜN

isindeki naylon zarflar gidince ev sanki az ona* s o y u h M


bir Kıl almıştı ve Emim- bir kez daha «m sekiz yılda ne
şeyi olduğunu hatırlıyordu. Yatak odasından gelen sesler?
yor. Çantasını yere bırakıp sessizce kapıya doğru yürüyor.

Ç ekm ecelerin içinde ne varsa yerlere saçılmış: Vb


lar, banka hesap ekstrelen, fotoğraflar ve negatiflerin y
zarflan. Fark edilmeden bir süre sessizce kapı aralığında!
çekmecenin arka tarafına yetişmek için burnundan soluyan
seyrediyor. B ağaksız spor ayakkabılar, eşofman altı ve
bir gömlek giymiş. Üst düzeyde duygusal dağınıklığı gc
için özenle düzenlenmiş bir kıyafet. Altüst görünmek için
miş.

"N e yapıyorsun, lan?"

lan irkiliyor, ama sadece bir an için; hemen arkas


vuz hırsız misali üste çıkıyor. "G eciktin," diyor suçlar gibi.

"Sana ne bundan?"

"N erede olduğunu merak ettim sadece, hepsi bu."

"Provalarım vardı, lan. sürekli bu şekilde damla


nusunda anlaşm ıştık sanıyord u m "

"N eden? Biriyle mi birliktesin? Hayatında biri mi var?"]

"Lan. bunlan konuşma havasında değilim. " ( rketini Ç


lıyor. "Günlük ya da buna ben/er bir şe\iıı |x*şi:uleysei\l
zaman harayorsun demektir. Yıllardır günlük tutmuyorum-

"Doğruyu soyk-mek gerekirse sadece kendi eşyal


mm. Kendi eşyalarımı, anlıyorsun ya, batuıuit eşyalarımı." j

"Bütün eşyalannı aldın."

"Pasaportum . Pasaportum yok!"

"Pekâlâ, pasaportunun benim iç çamaşırlarımın olduğu


D A V I D NICHOLLS

olmadığını jx*şinen sovk-vı bikrim ' l vduruvor tabu kı


^Kprtuıum unda okluğunu bılı\.n Kınına. sadecv es) ol.ırmı
E jş t ın p iyi durumda olmadığını Imma'va göstermek istiyor
Slenv |Msaportu m* yapacaksın? Bir yen* mi pd ivorsıın? Yoksa
ikici ja u ld e o c k s in r

E "Ah, Ç ** hoşuna gider, değil mi?" diyor alav ederek.

i *T K umurumda değil." diyor Fmm.ı, dağılmış eşyaların


u/erinden geçerek yatağa oturuyor.

B " Ö y le olsun, tatlım, çünkü hiçbir yem gitme niyetinde de-


M|im-' lan, terk edilm iş bir «ışık olarak, stın d -u p komedyeni
o k lu ğ u n d a hiçbir zaman sahip olmadığı bir sadakat ve saldır­
ganlık edinmiş durum da ve anlaşılan bu gece ortaya bir gösteri
koyma niyetinde. "Z aten böyle bir şevi karşılayacak durumda
değilim."

■ Emma sözünü kesiyor. "Bundan şu aralar fazla sfand-up


y a p m a d ığ ın ı mı çıkarm alıyım , lan?"

| "Ya n e s a n ı y o r s u n , t a t l ım ? ' d ı v o r l a a k o l l a n ıkı y a n d a s a r k ­

mış, iki g ü n l ü k s a k a l ı , yağlı s a ç l a r ı v e s o l u k t e n i n i g ö s t e r e r e k ;


hı/uı rtc yaylın, duruşuyla, lan, «»İti avdır üzerinde çalıştığı,
•onacak durumda oluşunun, yalnızlık ve terk edilmişliğin tek
kimlik büyük gösterisini yapıyor, ama F.mma'nm bunu izlemek
K m / a n .m ı yok bu gece.

B u tatlını d a n e r e d e n ç ık tı, la n ? B u n d a n h o ş la n d ığ ım d a n

imin d e ğ i l i m . '

im asına devam etm ek üzere çekmeceye dönüyor ve


Söyler homurdanıyor, "Siktir, hm," diyor belki. Sarhoş mu a a b
| Ş merak ediyor Emma. Tuvalet masasının üzerinde ucu*
sert bir bira kutusu açık olarak duruyor. Sarhoş olmak;
F* O anda Emma da mümkün olduğunca çabuk sarhoş ol-

• 263
BİR GÜN

maya karar veriyor. Neden olmasın? Herkeste işe y j


görünüyor. Projedtn heyecanlanmış olarak bir an Önci» işğl
m ak için m u tfa ^ gidiyor. |

lan peşinden geliyor. "N eredeydin peki?"

"Söyledim ya. Okulda, provadaydım."


"N eyin pro vasini vaptm?"

"Bugsy Mi Jotıc Çok komik. Neden sordun, bilet mi


su n ?"

"H ayır, t«•şekkürier."

"H avalı silahlar var."


"B ir iy l» birlikte olduğunu sanıyorum ."

"A h, /utfen, yine aynı yere geldik." Buzdolabını açıyöâ


nm şişe ‘/arap var, ama bu sadece sert içkilerin işe yarayacağı^
inanlardan biri. "lan, benim biriyle olduğum saplantısı da|
Neden sadece birbirimiz için uygun olmadığımızı dü^
sun?" Sert bir çekişle buzluk bölmesinin contası sökülüyor. EKH
la r ye «re saçılıyor.

"A m a biz tam da birbirim ize göreviz!"

"İyi o zaman, böyle diyorsan, yeniden bırleşelımT Fi


1 tinden kalma kıymalı gözlemelerin arkasında bir votkfi
duruyor. "E vet!" Kıtır kıtır gözlem eleri lan’a veriyor. "Iştta
lar senin. Sorumluluğu sana devrediyorum ." Dolabın !
çarpıp bardağa uzanıyor. "H er neyse, biriyle birlikteyini/1
lim, ne olmuş, lan? Ne olmuş? Biz aynldık. Hatırlıyor m u s u n J l

"H iç yabana gelm ed i... hiç yabancı gelm edi.


p ek i?" 1

Emma bardağına votka dolduruyor. "K im kim ?"

"Yeni ırkt'k arkadaşın? Devam et, anlat bana, dert ^


d iyor alay ederek. "N e de olsa hâlâ ırkad aşız."
DAVID NICHOLLS

bardağından bir yudum alıyor, sonra eğiliyor, dir-


nuıtlak tezgâhının üzerine koyuyor; sanki buzlu sıvı­
m dan akışını hissetmek ister gibi bileklerini gözlerine
. B ir d akika geçiyor.

G odalm ing Okul müdürü. Son dokuz aydır iyi kötü


,ruz bu ilişkiyi, ama bence asıl olarak seks temelinde
Dürüst olmak gerekirse, d unım ikimiz için de biraz
l Biraz utanıyorum. Bir parça hüzünlü bir şey. Neyse,
lan ortada çınnık yok!" Bardağının içine konuşuyor. "Ar-
o rsu n ."

Oda tamamen sessiz­

limle dalga geçiyorsun."

dan dışanya l\ık, bir Kik, kendi gö/JiTİnle gör. Araba-


tlivor. D eniz m avisi Sierra..."

oıcu bir tavırla burnunu çekiyor lan. "Bu hiç de komik


değil. Fm m a "

| Emme, boş bardağını köşeye yerleştiriyor ve yavaşça soluk


*; or "Hayır, biliyorum, komik değil. Bu dıırum hiçbir koşul­
da komik olarak nitelendirilem ez." D önüyor ve lan'ın yüzüne
bakıyor. "Sana söyledim, lan, kimseyle görüşmüyorum Kimsey­
le tlışk m yok ve olmasını da istemiyorum Sadece yalnız kalmak
»Tum.."

"Bir teorim var!" diyor lan gururla.

"N e teorisi?"

PKim olduğunu biliyorum ."

Emma içini çekiyor "K im m iş bakalım, Sherlock?"

HDer/« r 1" diyor zafer kazanmış gibi.

I Ah. Tann aşkına..." Bardağı süzüyor.


B İR GÜN

"H aklıyım , değil m i r


Emma acı a n gülüyor. "Tanrım , dilerim ..."
"N e demek oluyor bu?"

"H içb ir şey. lan, sen de gayet iyi biliyorsun k L H


L)exter'la konu şm ad ım ..."

"Y a da sen öyle diyorsun!"

"Gülünç oluyorsun, lan. N e yani, herkesten gizli bir a s i


kisi yaşadığım ızı mı d üşü nüyorsun ?"
"K anıtlar onu gösteriyor."
"K anıt mı? Ne kanıtı?
lan. ilk kez. mahcup olm uş gibi eziliyor. "N o t defterlerin."

Kısa bir an. sonra fırlatıp atmamak için bardağını


ceğı bir yere koyuyor Emma. "N ot defterlerimi mi okuyc

"G öz gezdirdim. Bir ya da iki kez. Yıllar önce."

"Seni gidi alçak lu rıf..."

"Biraz şiir, Yunanistan'daki büvü gibi on gün, bütün o<


lem, bütün o tu tku..."

"Nasıl cüret edersin! Arkamdan bovk‘ bir iş çevirmeye


cü ret ed ersin !"

"O nlan ortada bırakıyordun! Ne bekliyordun ki!?"

"Biraz yutvu beklerdim ve biraz haysiyetli olmanı..." i

"V e üstelik onlan okumama da gerek yoktu, her şey o


açıktı ki; siz, ikiniz..."

"... Ama sabrımın sonuna geldim lan' Avlardır


sızlanarak, tekme yemiş kopek gibi ortalıkta dolaşıy
bir kez daha böyle bunalıp da gelir ve çekmecelerimi ka

san, sana yemin ediyorum lanet olası p ilisi çağınnm ..." ı

286
DAVID NICHOl.LS

j j o zaman! Hadi, sağır1" diyerek Emma'ya doğnı yiiru-


t y a benim de evim, hatırlıyor m usun?"

vlc mi? Nasıl oluyor? Asla kredi ıSdemedin! Ben ödedim!


-«sİ.ı lıiçbir şey yapmadın, sadece kendini üzgün hissederek

i y |3k h k ettin ..."

F "B t& o ğ ru değil!"

I *V e ne kadar para ka/andıysan h e ^ i o aptal videolara ve


ba/,r yem eklere gid iy ord u ..."

| PBen de masrakı kanlıyordum! Yapabildiğim / anun..."

P "Evet. ama yeterli değildi' Of. Tanrım, bu daireden ve bura-


J.tki havalımdan nefret isliyorum . Buradan çıkmalıyım, yoksa
çıldıracağım..."

t "Burası bizim cvınıizdi!" diye ıtıra/ ediyor umutsuzca.

■ "Burada asla mutlu olmadım, lan Neden bunu göremiyor­


sun? Sadece... sıkılıp kaldım burada, ikimi/ de... Bunu kesinlik­
le bilmen g erekir "

I lan. onu hiç lx»vle görmemişti, ne de böyle şeyler söylediği­


ni <Wnuiştu Güzleri korkuya kapılmış bir çocuk gibi kocaman
açılmış, ş a ş k ın bir halde Emma'ya doğru sendeliyor. "Sakin ol!"
Kolunu yakalıyor. "B ö y le konu şm a..."

■ U z a k dur K ild e n , lan! Ciddiyim, lan! Sadece uzak dur!"


A»tık|birbırlerıne bağırıyorlar ve Emma düşünm eye b aşlıyor
^ B T o n r ı ı n gecelen dm vrdan -n'denın duyduğum uz o çtlgm çift-
^ ■ r a b / u t biz d r Ktr yerlerde binlerinin "Poltş (ağırsattı m ı?" diye
“tündüğü çiftlerden \'u<ıl bu turtaya -{ellik’ lan, umutsuzca sanl-
Çalışırken "D efol!" diye bağınyor Fmma. "Anahtarlannı
^ ^ p d e t ı .: artık seni görm ek istemiyorum.. "

Sonra ikisi de buvıık umutlarla birlikte aldıklan dairenin


lan, elleriyle yiizünii kapamış, hıçkırıklar v c iç çek
da konuşmaya çalışıyor. "Buna dayanamıyorum, i
başım a geldi bu ? Bir ceh en nem d eyim , Em !"

"Biliyorum. Çok üzgünüm ." Kolunu lan ın omzuna atıyjfl


"N eden beni sadece sevemiyorsun? Neden sadece âşdP
mıyorsun bana? Bir zamanlar sevmiştin değil mi? Ba

'T a b ii ki sevm iştim ."

"Peki neden yeniden âşık olamıyorsun hana?"

"A lı, lan, yapamam. Denedim, ama yapa mı


nüm . Çok ü zgü n ü m ."
İkisi d e yıkanıp temizlenmişler gibi bir süre aynı n o k ffl
yattılar. Emma'nın başı lan'ın omzunda, kolu gıiğsüııün ü z tifl

nına bakarak oturuyor. d\

"E n çok neve ü/üluyonım, biliyor m usun?" Jj

"Söyle" Jj
"Ç ok az fotoğrafımız olmasına. Birlikte diyorum. i W l e *
likte bink'rcv fotoğrafınız var, ıkımiziase çok az var. H etejlİH
zamanda hiç yok zaten. Sanki fotoğraf çekmekten vaz
g ib i."
"Adamakıllı makine yok," diyor F.mma zayıf bir
la n d a durum u kabul etm eyi seçiyor.

" ö z ü r dilerim... anla işte, her şeyi böyk* dağıttı


nnı kanştırdığım için. Kesinlikle kabul edilemez bir da
P A V JP N IC H O U S

"Tam am o zaman. Bir daha tekrarlama yeter."


"Bu arada, hikâyelerinin bir kısmı gerçekten çok güzel."
"Teşekkür ederim. Her ne kadar özel olsalar da."

Wjsle anlam ı var bunun? G ünün birinde birisine gösterm ek


•asm onları. Kendini ortaya çık ar."

"Tam am , belki yaparım. Bir gün."

ie ri değil. Şiirleri gösterme, ama hikâyeler... onlar güzel.


S n ıv» bir yazarsın. Z ekisin ."

I *Teşekkwr!er, lan."

■ Yüzüm ı buruşturuyor. "(> k a d a r kotu d e ğ ild i, d e ğ il m i 7 B u ­


rada benim le y aşam ak ?"

• Ç o k g ü / e k ii S ı d ı v e h ı r a m ı s e n d e n ç ık a r m a k is te d im . h e p
J ib u
"Bana anlatmak ister m isin?"
"Anlatacak bir şey yok."
"Peki.*

" ö y le ." B irbirlerine gülüm sü yorlar, lan kapıda duruyor


i, bir eli kapının kolunda, henüz, çıkmaya hazır değil.

"Son bir şey daha."

le."

F^Oıuı gornıüyorsua değil mi? Dexter'ı kastediyorum. Para­


lık la ş ıy o r u m ."

■ Emrıı.ı içini çekip katasım sallıyor, "lan, hayatım üzerine ye-


^ B * d e r im sana. D exter'la g örüşm ü yoru m ."

« Ç ü n k ü gazetede m a gilişinden ayrıldığım okudum ve dtı-


ki, biz ayrıldık, o da yalnız..."

P W ın m , tX*xter'ı avlardır görmüyorum.'


BİR G Ü N

"Anı.» bir şey oldu mu? Biz birlikteyken? Seninle I w J


sında, benden gı/lt? Çünkü buna katlanamam. I

"lan, Dexter'la aramızda bir şey olm adı," diyor Urunun


ka soru sorm adan gitm esini dileyerek.

"A m a olmasını istedin mi?"

İstemiş miydi? Evet, bazen Sık sık.

"H ayır. Hayır, istemedim. Biz arkadaşız sadece, hepsi b u j

"Peki. Güzel." Em m a'ya bakıyor ve gülümsemeye çj IkJ

"Sen i o kadar çok özlüyorum ki. Em ."

"Tahm in ediyorum ."

Elini kam ına koyuyor lan. "K endim i kötü hissediyorum*!

"G eçecektir."

"G eçer mi? Çünkü bazen çıldırmaya başladığımı saoj


rıım ."

"Biliyorum. Ama sana yardım ödemem, lan."

"İleride... fikrin: değiştirebilirsin."

"Yapamam. Yapmayacağım Üzgünüm"


"Pekâlâ." Omuzlanın silkip, Stun Laurel gülüşünü tali
"N ey se, sorm aktan zarar gelm ez."

"Sanm am ."

"Pekâlâ, burada durup tartışmayacağım!" İçini çekip


uzanıyor. T am am öyleyse. Bayan M orley'yc sevgiler. G
ruz.

"G örüşürüz."

"Hoşça kal."

"Hoşça kal."

Dönüp sert bir hareketle, kapının altını tekmelev


D AVID NICHOLLS

Epyor, böylece birisi yüzüne vurmuş gibi bir yam lsam a va-
gplıyofj B dutui zoraki gülüyor, lan derin bir nefes alıp gidiyor,
bir dakika daha yerde oturuyor, sonra birden kalkıyor,
bir .im.ii; duygusuyla anahtarlannı kapıyor ve hı/.la

jış a rl ipkıyor.

| I E l7’de ya/ a k ş a m . s e s i n i b a ğ r ış m a ! ir w ç ığ lık la r binalarda


» y a n k ı la n ı y o r . h â lâ b i r k a ç A/i/ Georgp bayrağı gevşek b iç im d e
asılı duruyor. Ö n avluyu uzun adımlarla geçiyor. Etrafında bü­
tün bunlara dayanmasına y a n l ı m a olacak ilg in ç arkadaşlardan
oluşan bir çem ber olacağını ummamış mıydı? Altı yedi çekici,
şehirli insanla yayvan bir kanepede oturamaz, mıydı? Ama ya
ikıİeaatlik mesafede oturuyorlar y a da ailelen veya erkek arka*
| (laşlanyla yaşıyorlardı; neyse kı ilg in ç arkadaşları olmasa da
| IkHvıt'R'Us adında içki satan bir dükkân vardı yakında.

Giriş kapısının varımdaki korku verici çocuklar uyuşuk da­


ireler çizerek dolaşıyorlar; ama o artık korkmuyor, gözleri ileri­
ye doğru sabitlenmiş, tam ortalarına ilerliyor. Dükkânda, en az
u verici şarap şişesini alıp, kuyruğa giriyor Önündeki ada­
li yüzünde örümcek ağı dövmesi var; adamın elm a şarabının
pnı bozukluklarla ödemesini beklerken, şampanya şişesinin
bir dolapta kilitli olduğunu fark ediyor. Tasavvur edilcme-
|k kadar görkemli bir geçmişten kılm ış antika bir parça gibi

"Bu şampanyayı ila alıyorum, lütfen," diyor. Dükkân sahibi


vlu bakıyor, ama elinde sıkıca duran para) : görmesi yeterli
or.

ilama var, öyle m i?"

finlikle biiyük, çok büyük bir kutlama." Sonra bir heves­


t i r paket d e M arlboro/' diyor.

S«*nki bir ilaç gibi sigar iyi dudakiannm arasına sıkıştınp,

29»
b ir g ü n

kalçasına değen uyduruk plastik çantanın içindeki şişelerle


kândan çıkıyor. Tam o aııda h ır ses duyuyor.

"B ayan M orley?"

Suçlu gibi etrafına bakmıyor.

"Bayan Morley? Burdayımî"

V e uzun bacaJdannm üzerinde ayaklanın sürüy


yen Sonya Kichards'ı, projesini görüyor. Artful Dodger'ı t
yan sıska kı/ epey dönüşiinı geçirmiş, serpilmiş: Uzun r
saçlan geriye doğru tamlı, kendinden emin. Emma'nın kaf
Sonya'nın kendisini nasıl görm üş olduğuna dair mükemmd|
görüntü oluşuyor; süklüm püklüm ve kırmızı güzlerle, ^
bir sigarayla Booze'R'Us'ın kapısının eşiğinde. Bir rol mc
ilham kaynağı. G ülünç bir halde sigarayı arkasına saklıyor

"Nasılsınız.?" Sonya şimdi bir parça huzursuz gö


sanki karşılaştığına pişman olm uş gibi gözlerini kagnyor.

"Ç ok iyiyim ben! Ç ok iyi. Sen nasılsın, Sonya?"

"İyi, efendim ."

"O ku l nasıl? Her şey yolunda m ı?"

"Evet, oldukça iyi."

"G elecek yıl lise bitirm e sınavına giriyorsun, değil mi?" i

"D oğru ." Sonya, Em m a'nın yan tarafında şıngırdi


torbasına, arkasından kıvrılan dumanlara kaçamak bal
yor.

"G elecek yıl üniversiteye gideceksin, değil mi?"

"Nottingham , um anm . Notu tutturabilirsem."

"Yaparsın. Yaparsın."

'Teşekkürler," diyor Sonya pek inanmadan

Bir sessizlik oluyor. Emma çaresizlik içinde şişeler bir elinde. I


DAVID NICHOLLS

d iğ e r in d e , .-1111111 k a l d ı r ı p y ı l l ı y o r . " H A İ T ' A I IK \I İŞ

p F İŞ ' d i? " r
^ ^ H ts e r s T O ile m iş görünüyor "f Yet Gitsem iyi olacak."

^ P fa m *ı > Sonca, mui g ö r d ü ğ ü m e s e v im lim g e rç e k te n S o ıı-

j? İyi şanslar. tamam mı? Gerçekten iyi şanslar." Ama Sonya


H agn<) bile bakmadan u/aklamıyor ve Fmma, şu carpr dû'itı oğ-
jetmenkarden biri, ark asınd an bakıyor.

Daha sonra, o gece tuhaf bir şey oluyor, kanepenin üzerinde,


U’levilvon açık, ayağının altında boş içki şişesiyle uyuklarken,
IVvteı Mayhevv'un sesiyle uyanıyor Ne söylediğini tam olarak
.mLıyamıvon ilk vurucu, çok oyunculu seçenekler ve durmadan
vurmakla ilgili bir şeyler söylüyor. Şaşkınlık ve ilgiyle zorlaya­
rak gözlerini açıyor, evet, Dex tam karşısında duruyor.

| Em m a gülümseyerek doğruluyor Bu programı grimi üştü


daha Ence Ta/e halvrier ve bilgisayar oyunlanndan görüntüler­
le dolu, Gaiih' İ h ı adında bir gece programı. Set, sanki bilgisayar
Mfumı oynamak hır tur anılm aym ış gibi, kaya .sekli verilmiş stra-
farlurla kırmızı ışıklarla aydınlatılmış bir zindan görünümiınde
'»'Süt Beyaz yü/Jü oyuncular bu /nidanda devasa bir ekranın
®lünd.- iki büklüm oturmuşlar, Devler Mayhevv'un yönlendir-
K t y l r dugm* re daha hızlı, daha hızlı basmaya, vurmaya ça­
kıyorlar.
O nu, turnuvalar, Dexter ve turuncu saçlı gösterm elik bir
haftanın sıcak haberlennı tartıştıktan samimi yorunılar-
% o r Belki Emma'nın ufak televizyonu yüzündendir, ama
bugünl erde biraz tombullaşmış gibi görünüyor: biraz da
Küçük ekran yüzünden K ik i ama sanki bir şeyler kay-
lVgibi Hatırladığı o kasıntılı hava yok mesela. Ü ç boyutlu
BİR GÜN

Duke N uktm ’d e n söz ediyor ve pek emin goninmü


raz utanıvormuş gibi duruyor. Ne olursa olsun D e x l| jfl

büyük bir sevgi dalgası lûssediyor. Seki/ yıldır onu du


gı\irdiği tek bir günü olm adı. Onu ö/luvor ve geri i s t ^ B
iyi arkadaşım ı y ırı istiyorum , diye dü?ünuyı>r, *,unku n n » T
şev iyi ve dı>ğnı d eğ il Chıu arayacağım . diye düşünüyor. ^
dalarken.

Yann Yarm ilk tş, onu arayacaktın.

L •994 •
BÖLÜM ON BİR

İk i G örüşm e

15 Tem m uz 1997. Salı

SüboıvOUruyKıyrn
'Ki't iı haber ?u ki. Gam? On'u iptal ediyorlar/

deten m i?"

:v et."
»ki Tamam. l’ı*ki. Neden kaldırdıklanna dair bir açıklama
yaptılar m ı?"

.yır, Dexy, yalnızca bilgisayar oyununun etkileyici rev


Zmini gece tele\'izyon izleyicisine sunmanın bir yolunu
ıklarım düşünüyorlar. Kanal, programın içeriğinin doğ-
'ığını düşünüyor, bu vuzden şovu iptal ediyorlar

■Anlıyorum ."

jL. farklı bir sunucuyla yeniden başlıyorlar."

1farklı bir isim le?"

yır. hâlâ G am e On adını kullanıyorlar."

»Tamam ö y ley se... öyleyse şov hâlâ aynı."

"O ld u k * ı önem li değişiklikler yapıyorlar."

Ama adı hâlâ Garnc On?


BİR CÎÜN

"E v e t"

" Aynı s e t «ıvnı form.ıt, her şey ayru."


"K ab aca ay nı."
"A m a farklı bir sunucuyla."
"E v et. Farklı bir su n u cu ." M
"K im ?" m

"Bilmiyorum. Am a sen d elilsin ." «


"Kim olduğunu söylemediler mi?" 1

"D ah a gene b ı r ı olduğunu söylediler. Daha genç b i r i y l f f l İ l


daha gençleşeceklerm iş. Bütün bildiğim bu ' 1
"Y an i., başka bir deyişle, işten atıld ım ." ||

"San ının durum a başka bir açıdan bakarsak övle de d j j


biliri/, evet, bu durumda farklı bir yöne gitmeye karar \ ı n f l
Senden uzak olan bir y ö n e ." 1

"Tam am . Tam am . IVki, iyi haber ne?"

"Efendim ?"

"Sen dedin ya: 'K ötü haber şu kı, şovu iptal ed ıv o, H, tj^ H
haber ne?"

"Buvdu işte. Bu kadar Bendek: huberlenn hepsi bu." 1

r v

T.ım aynı anda, Thames'iıı karşı vakasında, yaklaşık iki


ta Emma M orley eski arkadaşı Stephanie Shavv'la bir a
içinde yukarıya çıkıyor.

“Asıl önemli olan, nasıl vivliM-m, karşısında e z ilm e .'*

"N eden ezilecekmişim kı?"


"Yayıncılık dünyasında bir efsane o, İ m. isim v a p n u ş b i M

"İsim mi yapmış? N e Kin?" J

•2 9 6 •
D A V II) N IC H O L L S

"Büyük kişiliğiyk*." Ve asansör it» onlardan başka biri olına-


rağmen sesini alçaltarak devam ediyor. "M ükem m el bir
M itörd ıir, b ir parça... antikadır, hepsi b u ."

» G e r i kalan yirmi katı sessizlik içinde çıkıyorlar Stephanie


M yıv, bembeyaz gömleği -hayır, gömlek değil, bluz- dar eteği,
K ç iik topuzuyla yıllar önce yanında oturan o suratsız kızdan
çok uwk, ufak tefek, hoş bir kadın, hmma, kendini onun profes­
yonel tavırlan, pratik yöntemleri karşısında sinmiş bulmaktan
sa^kın M uhtemelen Stephanie Shavv'un em ir verdiği insanlar
vardır. M uhtem elen, "B an a şunun fotokopisini al!" gibi şey­
ler söylüyordur Em m a okulda aynısını yapacak olsa, suratına
gülerler. Asansörde ellen önünde kenetli bir şekilde dururken
hruna aniden kıkır kıkır gülme ihtivan hissediyor.

Sanki "O fisler" adında bir oyunun içindeler.

E Asansörün kapısı otuzuncu katta yüksek füme cam lan Tha-


mes ve L n n b cth 'e bakan geniş, uçsuz bucaksız bir açık ofis alanı­
na açılıyor. Emma Londra'ya ilk geldiğinde çeşitli yavınevlerine
umut dolu mektuplar göndermiş ve bunların Georgia tarzı eski,
dağınık binalarda, yarım ay şeklinde gözlükleri olan yaşlı sekre-
UtUt tar.ıfından fildişi mektup açacaklanyla açıldıklannı lıayal
etmişti Ama bu yeni modem medya çalışma düzeni daha parlak,
aydınlık ve genç duruyor. F.mma'yı rahatlatan tek şey, koridor-
* d a ve masaların üzerindeki, rastgele konduğu .mlaşılan kitap
Jmtnlan oluyor Stephanie uzun adımlarla yürüyor, Emma da
Plinden gidiyor, Emma bir yandan yürüyüp bir yandan ceketi­
ni Çlkaitl, laya uğraşırken, israftaki ofislerden, kitap duvarlannııı
P * as,nd.ın meraklı bakışlar yeni geleni süzüyorlar.

F Ş tm d i, İH*jrsinı o k u d u ğ u n u n garantisini veremem sana ya


B ^ Serçekten okuyup okumadığının, am a seni görmek istedi,
bu g erçekten büvuk bir şey ."
B İR G Ü N

"Buna çok mem nun oldum. Stephanie."

"Bana güven, L:m, yazdıldann gerçekten iyiydi. Öyle?


saydı, ona vermezdim. Okuması için ona çerçöp
y aran m a o lm az."

Romanı, bir okul hikayesiydi, Lceds'te geçen, büyük çJ


için bir aşk romanı «ıslında. M allory Tonvrs, bir okul pro
nu olan O lhrr! etrafında dönen ve Artful Dodger'ı oyruıvâl
veze ve sorumsuz kız Julie Criscoll'ın ağzından anlatılan bin
gerçek hayat hikayesiydi. Eğri büğrü karalamalar, illüstraj
lar, karikatürler, komik konuşma balonlan, bir genç kızın’
ğünde olabilecek türden her turlu şey metnin içinde vardı.

îlk yirmi bin kelimeyi gönderm iş ve her bir yayır


cevabı alana kadar sabırla beklemişti. B ize gön' değH, dahal
yardım a olam adığım ız içhı üzgünüz, başka yerde şansınızın ddm
olm asını dileriz... Bu ret cevaplarındaki tek cesaret verici şq|
lirsızlikleriydi; açıkça görülüyordu ki müsveddesi tam
okunmamış, standart bir mektupla reddedilmişti. Y«ızd>U
bıraktığı bütün yazılan, bir kez daha okuduktan sonra
atmaya gönlü e) vermiyordu. İyi olduğunu biliyordu. /
adam kayırm acılığa kurban gidiyordu.

Üniversiteden kendisine yardımcı olacak çeşitli


masına rağmen, kimseden iyilik istememeye yeminliydi; M
olmuş akranlannın eteklerinden çekiştirmek, arkad«ışından j
istemek gibi ağır bir şeydi. Ama şimdi bütün bir klasörü ı g
tuplanyla doldurmuştu ve annesi «ırtık genç olmadığınıj
maya pek meraklıydı. Bir öğle tatilinde b tş bir sınıl bt
bir nefes aldı ve Stephanie Shavv'a telefon etti. Üç yıldan
kez konuşuyorlardı, ama en azından birbirlerinden hoşlanı/d
D A V ID N IC H O LLS

r . t«ra/. hoş sohbetten sonra, Emma konuya girdi: Bir şey


okuyabilir miydi? Kendi yazdığı bir şeyi. G ençler için
■ B c a hn kitabın bazı bölümleri ve an.ı hatlan. Bir okul mÜ2d-

j j î y k .IgıUydl.
j f Ve şimdi, gerçek bir yayımcıyla görüşmek ü/ere burada.
K . j^hve içmekten titrediğini, endişeden midesinin bulan-
Jtfcğ,nı- kırmak zorunda kalmasın.n ateşini yükselttiğini
l^ ed iy o r Buğun çek önemli bir (-»ersorvH toplantısı vardı; sa-
İbah uyandığında okulu asan bir öğrenci gibi burnunu kısarak
Llefona sarılmış, okul sekreterine mide b ıJan tısı gibi bir şeyler
prvelemişti, Sekreterin buna inanmadığı telefondan gelen sesten
anlaşılıyordu. Bay Godalm ing'k1 di* sorun yaşayacaktı. Phil çok
^ H n e c e k tı

I Bunun için dertlenmeye /aınau yok şimdi, çunkiı parlamen­


to binasının altında şaşırtıcı Aziz Paul m anzarasının önünde,
ark.isi dönük in c ilik bir kadın figürü görülen, camdan bir küp
koşe ofise gelm işlerdi.

hanic kapının yanındaki alçak bir iskem leyi gösteri-


yör. "Burada bekle. Sonra gelip beni gor. Nasıl g iü ğ in i anlat. Ve
unutma: Salon korkm a..."

r®eıtfep etlem e nedcnk’rini söylediler m i?"

| | T | in olarak söylem ed iler."

K *H a d i Aaron, söyle ban a."

Peki, tam cümle şöyleydi, evet, tam olarak senin 1989'd an


J a °ld u ğu nu söyled iler."

»V ay vay. Peki, tamam. Tamam, siktir et onlan, tamam mı?"

| Ben d e tam o larak bunu söyled im ."

299
BİR GCN

"Söyledin m i?"
"Bu durumdan hoşlanm adığım ı söyledim ."
'T am am , şimdi ne v ar gündemde?"
"H içbir şey."
"H içbir şey m i?"

"Ş u robotların d ö vüştükleri şeyde robotlan suı


var..."

"Robotlar neden dövüşüyorlar?"

"K im bilir? D oğalannd a var sanınm . Saldırgan rıj


bu n lar."

"Sanm ıyorum ."


"Peki, Lrkcklcr vt M otorlar'da araba g a le r is in e ne dersin?
"N e, uydu mu?

"U ydıı ve kabl o yayınlarının geleceği var, D ev "


"Peki ya diim fayla ilgili ne var?"
"O rası biraz •Jurgun."

Sııki Meadovvs için durgun değil. I*»by Morav için d(


değil. Kahrolası Toby Moray'i görmeden hır televizyonun i
d en geçem iy o ı-u m ."

"Televizyrjn bu, Dex, lx*r şey gelip geçici. Şimdi o mod


zam anlar s e r . m odaydın, şim di o m oda."

"Ben nu d a mıydım?

"Sen ır/jda değildin. Yani, bazı iniş çıkışlar Y.ışadüV


bu. C iid ışatjıda değişiklik yapma konusunda d ü şü n m en

tiğini düşünüyorum . İnsanların senin hakkındaki, sen ifl


şöhretin hak kındaki yargılarını değiştirmemi/ gerek."

"D u r b ir dakika... benim kotu şöhretim mi var?


r D AVID NICHOLLS

alçak hır deri koltuğa oturuyor, idlerinin başındaki çjlı-


E g i^ p ey re d v a -k bekliyor, bekliyor, bu kurumsal dünyaya ve
R d ü n y a '111’ içindeki /eki, genç insanlara gıpta etmenin utan-
^ K fes ed ıv u r Bu çalışm a ofisinde özellikle belirleyici bir yan
^ ^ K p a Cronnvell Koad'daki okulla karşılaştırıldığında, pozitif
lobrak daha geleceğe donuk; tanen lekeli bardakları, yıpranmış
Lpbilyalan, asık suratlı görev listesiyle genel bir sızlanma, su-
(atsızlık ve tatminsizlik havası taşıyan kendi personel odasından
tamamıyla farklı burası. Ve tabii ki çocuklar muhteşemler; bazı­
ları w bazen ama bugünlerde kavgalar sıklaştı ve alarm verici
hır hal aldı. İlk kez, "külahım a anlat" tarzı bir tavır karşısında
konuşmak zorunda kalmıştı ve başa çıkması zor yeni bir tavır­
dı bu. Ya da bu konudaki hünerini, motivasyonunu, enerjisini
yitiriyordu sadece. M üdürüyle olan durumu da açıkçası işleri
kolaylaştı rm ıy ordu .

Ya hayat başka bir yol çizmiş olsaydı ne olurdu? Bu mektup­


lu» yayımcılara yollama azmi yirmi ıkı yaşındayken olsaydı, ne
olurdu? Belki ile dar eteği içinde Prri A M angıt sandviçleri yiyen,
H tphanic Shavv değil de Emma olabilir miydi? Bazen, hayatin,
d#ym t îsi gerektiği için değiştiğine dair bir inanç doğuyor içine
yceğer öyleyse belki de bu görüşme, yeni bir başlangıç demek-
B Asistanlar.!, biri telefonunu kapatıp kendisine baktığında
F ife ın d r bir çalkalanma hissediyor yeniden Marsha onu şimdi
Emma avağa kalkıyor, eteğini dıizeltıvor; televı/yoııda
böyle yaptığını görmüştü çünkü ve cam kutudan içeri-
Sinyor

l ^ ^ f c h a -ya da Bavan Prancomb mu dem eli?- uzun boylu


bir kadın, su gibi hatları ona tehditkâr bir ifade ka-
B İR G Ü N

/«indınyor. Kırklı yaşların başlarında, kırpık gri saflan S o v y fl


tarzında öne doğru fırçalanmış, sesi boğuk ve buyurgan, avı
kalkıyor ve elini uzatıyor.

"Ah, on iki otuz randevum olmalısınız."

Emma tiz bir sesle cevaplıyor; e v e t teknik olarak on ü j


beş d em ek olsa da. bu on iki otuz randevusu.

"Setzm Sw, bitte fan 24. " diyor Marsha anlaşılmaz bir n
k*. Almanca? Neden Almanı a konuşuyor? Neyse, en iyisi o
katılm ak.

"D aııkc~s," diye arlıyor yeniden Fmma; etrafına hal


kanepeye oturuyor ve odayı incelemeye başlıyor. Raflarda .
ler, çerçeveli ki tıp kapaklan; ünü yayılmış bir kariyerin h
lan. Emma, burada olmaması gerektiği, buraya ait ob
saygıdeğer kadirim zamaruru lıarcadığı yemimde duyj
de kahroluyor; bu ka«lın insanlann satın alıp okıuluklan
kitaplar yayınlıyor. M arsha'nın da işini kolaylaştırmadığı kdj
M arsha panjura eğilip, dışarıdaki ofis görünmeyecek ^
ayarlarken havada bir sessizlik asılı kalıyor. Loş ışıkta ot»
lar ve Emma birden sorguya çekilecekmiş gibi bir duy]
pılıyor.

"Sizi beklettiğim için üzgünüm , işler inanılmaz de


yoğun maalesef. Sizi ancak skıştırabildim . bu konuyu
getirmek istemiyorum. Bu gibi önemli konularda doğru I
vermek gerek, siz de öyk* düşünm üyor musunuz?"

"H ayati bir konu. Kesinlikle."

"Söyleyin bana, ne zam andan beri çocuklarla çalı


nuz?"

2-1 (A lm I O turun k ilim . <Ç N.)


2S (A lm ) Teşekkür ııV -nm (Ç. N.)

Jü 2
DAVID NICHOLLS

m nr bir düşüneyim, 1993; beş yıl kadar oluyor."

ırsha heyecanla öne doğru eğiliyor. "Peki seviyor musu-

nı*'
; »Seviyonınv Çoğunlukla diyebilirim." Emma kendini bira/
bira/ resmî hissediyor. "Ikına zorluk çıkarmadıktan za-

11kİar zorluk çıkarırlar m ı size?"


ıvu söylemek gerekirse bazen çok fırlama olabiliyor^

ı m ır

ini/. Küstah ve k a rg a şa n "

farsha başını h-ıfifço kaldırıyor, sırtını iskemleye yaslıyor


eki d isiplin verm ek için ne yap arsınız?"

t "Ah. bildik şeyler; ii/erlerine iskemle at.ınm! Şaka tabii' bili­


nen şeyler yalnızca, odadan dtşan çıkarmak gibi yöntemler."

■ A n lıy oru m Anlıyorum " Marsha başk.ı bir şev söylemiyor,


■ a kesinlikle onaylamadığı gonılebilivor Gözlerini masadaki
t la ra çeviriyor yeniden ve Emma ne zaman işten söz etmeye
lava» aklarını m erak ed ivor

"Evet." diyor, "İngilizcenizin düşündüğümden çok daha iyi


ğunu söylem eliyim ."

["Anlam adım ?"

JTVani. akıcı konuşuyorsunuz demek istiyorum. Sanki haya*


taııdboyunca In g iltere'd e yaşam ış g ibisiniz."

■ "Evet... yaşadım ."

İM arsh a şaşırm ış görünüyor. "C V 'niz öyle dem iyor am a."

p Anlam adım ?"

■C V 'niztU - Alman olduğunuz yazıyor?"


BİR GÜN

Durumu düzeltmek için ne yapabilir Emma? Belki


mış gibi davranm ak? Yo, iyi fikir d eğ il Almanca koru
"Hayır, kesinkes Ingiliz'im ben." Hem ne CV'si? ( V gö
ki. _______

Marsha kafasını sallıyor. "Ö zü r d ilen m, bir yanlışlık d


sanırım. On iki otuz randevusuydu, değil mi?"

"Evet! Sanınm öyle. ö y le mi?"

"D adı? Dadılık işi için geldiniz, değil m i?"

r>w>

"K ötü bir şöhretim mi var?


"Birazcık. Sektörde."
"N e diye?"
"Biraz... güvenilm ezsin, hepsi bu."
"G üvenilm ez m i?"
"M eslek ahlakı olm ayan."
"H angi sebeple?"
"Sarhoşluk sebebiyle. İçkili olarak kamera karşısına f ll
seb ebiy le."

"H ey, ben asla..."

"... Ve kibirli olm an nedeniyle. İn^ınlaı senin k ı b i r ü _ ^ B


ğunu d üşü nüyorlar."

"Kibirli mi? Ben kendinden em in biriyim, kibirli d e ğ il j

"H ey, ben sadece insanlann söylediklerini söyN


D ex."

"htsanlar*. Kim bu insanlar?"

"B irlikte çalıştığın insanlar..."

304
DAVID NICHOLLS

>kten m i? Güzel Tanrım ..."

"Ben aadeoe söylüyorum, bir sorunun olduğunu hissediyor-


o
...
f "...K i y o k ."
f "... Şimdi bunu belirtm enin zamanı olm ayabilir."
İ m a sorunum yok.”

•Tamam, sorun yok öyleyse. Bu arada, harcamalarına dikkat


gemkir dive düşünüyonıın. En .ı/ıiH İ.ın birkaç ay."

'Emma, çok üzgünüm ..."

1 Emm.ı yanan gö/lerle ve mahcup bir k ild e asansöre doğru


yürüyor! M arskı da hemen arkasında, onun peşinden de Stepha-
nio geliyor. Sıra k ılııu le viırüricrken küçük bölmelerden katalar
iyor Büyük idealleri olmanın ne dem ek olduğunu öğren­
miştir, diye d üşü nüyor olm alılar.

^ K a m a n ın ı/ ı aldığım için o kadar ii/günüm ki," diyor M ars­


l ı samimiyetle. “Birisi arayıp iptal etm iş olm alıydı..."

v * S o n ın değil, si/in suçu nu z y ok ..." diye m ırıldanıyor


Em m .ı

‘ * M .s „ almadığınızdan emin misiniz? Randevu iptal etmek-


'‘•»inefn-l edenin, ama gerçekten okumak için /amamın olmadı,
h e n u -n çabucak goz atabilirdim, am a zavallı, yaşlı Helga
od asında bek liy or anlaşılan..."

Anlıyorum
B Ştephanie
hanie sizin
m gerçekten çok yetenekli olduğunuzu garan-
yor bana. Çalışm anızı okumayı iple çekiyorum..."

B t o s ö r e geliyorlar, Emma çağır düğmesine basıyor. "Evet,


BİR GÜN

“Hiçbir şey olmazsa, en azından eğlenceli bir hikâ1


m uş o lu r."

Eğlenceli bir hikâye m i? Sanki bir gözü oyar gibi ça


meşine basıyor yeniden. Eğlenceli hikâye istemiyor ki o, d e ğ f l
istiyor; fıkralar değil. Hayati fıkralarla dolu, şimdi bir
doğru düzgün bir şey istiyor. Başarı istiyor ya d.ı en azı
şa n um udu.

"K orkarım haftaya da uygun değilim, ondan sonra


olacağım, biraz zaman alabilir. Ama, söz veriyorum, kesâj
yaz bitm eden önce o lu r." I

Yaz bitm eden m i? Hiçbir şey değişmeden aylar aylan H H


edecek. Bir kez daha düğmeye basıyor ve bir y*y si
rıın yaratan huysuz bir yeni yetme gibi Bekliyorlar

Marshu, sakin görünerek keskin mavi gözleriyle inej


onu. "Söyle bana, Emma, şu sıra ne iş yapıyorsun?"

“İngilizce öğretmenliği yapıyonım . I eytoııstone'da bir ad i


o ku ld a."

“İlgi isteyen bir iş olmalı Yazmak için naşı! zaman buluyor!


sun?" I

"Geceleri. I lafta sonlan. Bazen sabah erkenden."

M arsha gözlerini kısıyor. "Bu konuda çok tutkulu <

"Yapm ayı geıyektcn istediğim tek :c\ bu


İH
I mma ken d i j
şaşıyor; sadece nasıl böyle istekli1 konuştuğuna değil, söyl
lerinin doğnı olduğunu fark edince de şaşınyor. Arkai
asansör açılıyor, hâlâ orada kalabilmeyi arzu ederek on—
üzerinden arkasına bakıyor.

Marsha elini uzatıyor, "H oşça kalın, Bayan Morley. SI


daha u zun konuşm ayı u m uyorum ."
DAV1D NİCHOLLS

fiiuru» kadının uzun pam u klannı tutuyor. "U m anm aradı-


2 dadıyı bu lu rsu n u z."

© e n de öyle umarım. Sonuncusu tam bir psikopattı. İşi al-


{stt'iiK / miydiniz? Sanırım siz çok daha iyi yapardım/ bu
B * Marsha gülümsüyor, Emma g ü lü m sey en i karşılık veriyor,
L jp j^ a'nın arkasında Stephanie alt dudağını ısınyor, dudak ha-
■ d e r iy le , üzgünüm-üzgünıim-iı/.gunüm. diyor ve telefon işa­
reti yapıyor. "A ra beni!

■-Asansörün kapısı kapanıyor, asansör otuz katı hızla inerken


Emma duvara yaslanıyor, midesinde hissettiği heyecanın ekşi
|bır hoşnutsuzluğa dönüştüğünü hissediyor. Bütün gece uyuya-
im a d a n , saba hm üçünde yeni editörüyle yiyeceği Öğle yemeğinin
provasını yapmıştı. O xo Tovver'da beyaz şarap içip cips yerken
düşünmüştü kendisini; okul hayatıyla ilgili hikâyelerle yanın-
dakilcn büyütüyordu ve şimdi buradaydı, yirmi beş dakikadan
kısa zam anda, G üney Kıyısı'na tükürülüp atılmıştı.

[ Mayıs ayında burada seçim snnuçlannı kutlamıştı, ama şim­


di 0 coşkudan eser yok. Mide bulantısından yalandığım söyledi­
ği Km personel toplantısına da gidemezdi. Bir başka tartışmanın,
insi imalann mayalanmakta olduğunu hissediyor.

rahatlatmak için biraz yürümeye karar veriyor ve


|Tovver Bridge istikam etine yöneliyor.

K Ama Thanx*s bile moralini düzeltmiyor. G ü ney Kıyısı'ndaki


• p d a yenilem e çalışmalan yapılıyor; bir yapı iskelesi ve bran-
* * Çöplüğü. Bankside l’ovver İstasyonu, yaz ortasındaki bu günde
p*vvtlı V’C harabe halinde beliriyor. Kann aç am a y em ek yiyecek
>Vr yok, birlikte yiyecek biri yok Telefonu çalıyor, telaşla çan-
1 kanşhnyor, gerginlikten kurtulmak için hevesle telefonu
J k istiyor, am a arayanın kim olduğunu fark etm esi çok geç
yor

307
BİR GÜN

"M ide bulantısı, öyle m i?" diyor müdür.

Emma ıç çekiyor. "D oğru."

"Yatıyor musun? Çünkü pek yatıyormuşsun gibi


bana. Sanki dışan çıkmış güneşin tadını çıkartyormuşsun g f l J

"Phil, lütfen .. güçlük çıkarm a "

"A h, hayır. Bayan M orlty. her ikisine aynı anda sahip]


mazsınız. Hem ilişkimizi bitirip hem de aynealık gtisŞç
bekleyemezsiniz..." Aylardır bu sesi kullanıyor Çokbilmiş
düze ve kindar, Emma kendisi için hazırlanmış yeni bir
patlaması tuzağıyla karşı karşıya olduğunu hissediyor.
tamamen profesyonelce davranmak isterseniz, biz de taı
profesyonelce davranmak zorunda kalın/' Evet' Eğer sızm
sakıncası yoksa, bu çok önemli toplantıya neden kabl
bana söyleyebilir misiniz.?"

"Bunu yapma lütfen, Phil. Havamda değilim ."

"Bu durumu bir disiplin meselesi haline getirmekte


ettiğim için. F m m a..."

Müdür tekdüze sesiyle konuşmaya devam ederken


kulağından uzaklaştırıyor. Bu, "sesini her ihtiyaç hisj
duyabilmek için" bir sevgili hediyesi olarak aldığı te
Tannm , telefonda seks bile yapmışlardı. Ya da llıil yaj m , * t
neyse...

"Toplantıya katılımın zorunlu olduğu özellikk* b i k j


size. D önem henüz bitm edi, biliy o rsu n u z."

... Ve bir an için bu kahrolası aleti Thames Nehri'ne ftj


nın, telefonun bir tuğla gibi suya çarpışını seyretm en » ^
hoş olacağını düşünüyor. Ama önce filmlere özgü seffl
ve buna benzer dramatik davranışların etkisini azaltm aljj
SİM kartı çıkartmalı. Ö te yandan, yeni bir telefon a la ca k
yok.
DAVID NICHOLLS

İ| etm eye L ırar verdiği için .ırtık fazla parası yok

İl?"
ık Bav G odalm ing'e donelim mi?"
ım, Bay Godalming?"

■ “"Evet Bayan M oriey?"


L -jstifa ediyorum ."

» Ç ıld ırtın yapmacık gülüşüyle gülüyor. Emma, yavaş yavaş


salladığını görebiliyor onun. "Em m a, istifa edem ezsin."

İ^debilirim ve ettim. Ve başka bir şey daha var. Bay Godal-


$ r

|*Emma?"

Münasebetsiz sözcükler dudaklarında şekilleniyor, ama g -


söyleyemiyor, Keville kelimeleri söylemek yerine telefonu
iyor, çantasına atıyor, mutluluktan başı dönerek ve gele-
?n kork.ırak Tham es'in kıyısında yürümeye devam ediyor.

o*».

jıi öğle yem eğine çıkaram adığım için üzgünüm , başka bir
pnle toplantım var..."

Ju. Teşekkürler. Aaron."

i'lki bir dahaki sefere, Dexv. Ne var ne yok? Moralin bo


. lü y o r, d o stu m ."
jyır, bir şey yok. Bira/ endişeliyim sadece, hepsi bu."
“Ne için?"
irsin. Gelecek. Kariyerim. Beklediğim bu değildi."

ir zam an beklediğin şey olmaz, öyle değil mi? Gele-


JO nu bu kadar HEYECANI I yapan şey de budur! He)', gel
BİR GÜN

buraya. Buraya gel dedim! Seninle ilgili bir teorim var, d t

D uym ak ister m isin?"

"A n la t."

"İnsanlar seni severler, IX*x, gerçekten severler. Sorun]


alaya biçimde, samimiyetsizce, bir tur sevgi-nefret ka
sevm elerinde İhtiyaam ız olan şey seni içten likle sev*
bu lm ak ..."

310
BÖLÜM ON İKİ

9Seni S eviyorum " D em ek

IS Tem m uz 1908. Çarşamba

ClirfcîfcT, Sı/ssn
s^nra, nasıl olduğunu anlamadan, Dexter kendini âşık otmuş bir
lükle buluyor ve hayat birdenbire uzun bir kaçamak halini alı-

İvie Cope. Adı Sylvie Cope; harika bir is i m ve Dexter'a


onun neye benzediğini soracak olsanız, kafasını sallayıp hava
lılkjyecek ve onun sadece müthiş derecede... şaşırtıcı olduğunu
söyleyecektir' Kadın çok güzel tabu, diğerlerinden farklı bir gii-
/dliğı var; Suki gibi cıvıl cıvıl değil, ne de Naomi, Ingrid ya da
B a n d a gibi son nnxia bir güzelliği var, «ima berrak, klasik bir
güzriliğe sahip; televizyon sunuculuğunun ilk yıllannda onun
H aklaş diyebilirdi D üzgünce ortadan ayrılm ış u/un, düz,
B «açlar; solgun, kalp şeklinde bir yüze mükemmel biçim de
kuçuk, dıı/gun İratlar, I\*xter'a adını luıiırlamayj-
• b‘r tablodaki, saçlanııda çiçekler olan ortaçağa ait bir kadını
B*fatıy<>r Sylvie Cope Ü n le biri işte; evinizde kollnnyla sanl-
boynuzlu atla mükemmel görünecek türden bir kadın.
^Buzun boylu, biraz huysuz zaman zamanoldukça inatçı;
BİR G Ü N

somurtmak. Dexter aptalca bir şey yaptığında ya da söy|


de gözlerini yuvarlamak dışında fazla hareket etmeyen bir]
var; Sylvie mükemmel biri ve mükemmeliyet istiyor.

Kulaklan, ışık saçan mercanlar gibi minicik çık m tılaJ


ışığı çenesinde ve alnındaki incecik tüylerde de gön*
Hayatının daha yüzeysel düşündüğü diğer zamanl
ter parlayan kulaklar, tüylü alın gibi nitelikleri belki sıkıcı
bilirdi, am a şimdi bu yaz ortasında bir İngiliz çim enliğindi
nılm uş masada k arşım d a oturan bu kadına bakıyor, kusul
küçük çenesi uzun ellerine yaslanmış, mum ışığı y ü z ü J v e ru-
yorken Dexter onu tam anlamıyla büyüleyici buluyor. D m tfH
masanın karşısından gülüm süyor ve Dcxter bu gecenin, ı f l
sevdiğini söyleyeceği gece olduğunu düşünüyor. Şimdiye
ne ayıkken ne de tasarlayarak ona. "Seni -*-\ı\omm." ılem en M
hiç. "Kahretsin, seni seviyorum," demişti, ama o ta r k lıy d ^ ş iflfl
bu sözcükk*ri en yalın hallerinde söylemenin zamanı o d u g ta fl
hissediyor. Bu planına kendini o kadar kaptırmış ki, neler
şulduğunun farkında değil.

"Tam olarak ıx* ış yapıyorsun. Dexter?" diyor Sylvie'nin M


nesi masanın diğer tarafından, Helen Cope, bc*j kaşmir g t y f l
içinde soğuk ve ilgisiz.

Dexter onu duymadan Sylvie'yi gözlemeye devam


Sylvie kaşlarını kaldırarak uyanyor. "De\ter?"

"H ı? "

"A nnem sana bir soru sordu?"

"Ö zür dilerim, dalmışım."


Sylvie'nin iki/ erkek kardeşlerinden Sanı, "O televızyö^
nucusu," diyor. O n dokuz yaşındaki Sam, bir üniversite 1
çisinin sırtına sahip, iri yan, kendinden hoşnut küçük
tıpkı ikiz kardeşi M urray gibi

• 312
D A V ID N İC H O LLS

ucu mu yoksa su n u aıyd u m u 7 Hâlâ sunuculuk yapı­


c ı bugünlerde?" diye sınhyor Murray ve ikisi aynı anda
Ktlm i Ut î i i i geriye atıyorlar Duru i . m ! i mavi gözlüler labo
K u r d a yetişm iş gibi görünüyorlar.

H a n c ı n sın a sormadı, Murray " diye yapıştırıyor Sylvie

■ "E v et hâlâ bir çeşit sunucuyum/' diyor Dexter ve düşiıniı-


H p Ç m ptıza okuyacaktın, sizi küçük pıçlt r. Dexter ve ikizler daha
ödev ftn d ra 'd jy k e n alışmışlardı. Küçük sırıtışlar, göz kırpma
Urla ablalarının yeni erkek arkadaşını pek ciddiye almadıklarını,
jbUUnnm d a h i iyisini yapabileceğini düşündüklerini belli edi­
yorlar. C op e ailesi "K azananlar1"dan ve sadece "K azan aıılar'a
tahammül edebilirler. L\*xter'sa sadece eski bir "sevim li çocuk";
artık iniş» geçm iş bir pozcu. Masada sessizlik oluyor. Konuşma­
ya de\ am etmesi mi bekleniyordu? "Ö zür dilerim, som neydi?"
dıvor Bexter; şu an için kaybetmiş dunım da ama oyunun sonun­
da tekrar kazanm aya a/im li.

un, Sylivie'nin erkek arkadaşı olarak kabul edilmesi için


bir slek sorgulaması olduğunu açıkça belirterek, "Bugünlerde
mda ne yaptığını merak etm iştim ?" diye sabırla tekrar­
lıyor annesi.

■ B irk a ç yeni U lovi/voıı şovu u/erinde çalışıyorum aslında.


Hangisinin kuruldan geçeceğine karar verilmesini bekliyoruz."

"N e hakkında bu şovlar?"

■ p İ r tanesi I ondra'm ıı gece hayatı üzerine, başkentte-ne-


tiirüıxlen bir şev. diğeri de spor programı. Ekstrem
B arla rla ilgili."

■ E k stre m sporlar mı? Ekstrvm sjvrinr nedir?"

dağ bisikleti, snovvboard, kay-kav..."

313
BİR G Ü N

"Sen kendin herhangi birini yapıyor musun bu e fe / rj


lam ı?” d iyerek s ın tjy o r M urray.

"Biraz kay-kay yapıyorum/' diyor Dexter savunmaya


rek ve masanın u runda Sam 'in peçetesini ağzına tıktı
ediyor.

"Seni BBC program larının birinde görecek miyiz?"


Sylvie'nin babası L.ionel; yakışıklı, açık sözlü, kendini b e ğ ^ H
ve ellilerinin sonlarında olmasına rağmen hâlâ tuhaf bîçhnd JH
n şm bir adam . i; 'î

"Pek m üm kün değil. Daha çok gece geç saatte y av m k ^ l


program lar ma» ılesef." "Daha çok gece g eç saatte yayın
ram lar m aalesef,", Hiraz kay kay yapıyorum ." Tanrını, diye c ^ H
nüyor, neler soy liıyursım ikiyle? Cope ailesiyle birlikte olm ak* f t
dönem filminin içindeymiş gibi hareket etmesine neden
şey ler var san k i.

Şimdi diğer ikiz Murray, -ya da aslında .Sim mi?- a ğ a i^ H


doluyken konuşm aya başlıyor. "Sen rahat ol u sunduğundan®
larda o gece programını seyrederdik. O küfürlü kon ,-n ,, lar, İş­
teşlerdeki bebek gibi dansçı kızlar talan... Seymtmemizch# i f l
lanm azdın, h atırlıyo r m usun, anne?"

"Tan rım , o m u?" Bayan Cope, Helen, surat a.siycNV^^J


m eyal h atırlıy o ru m "

"O p .-uğramdan gerçekten, ama gerçekten nefret edcfl^B


d iyor M u rray ya da Sam . ^

"'K a p a lın şunu!' diye bağırırdın," diyor diğeri.


şunu! Bı y n in iz e zarar v eriy orsu n u z!"'

"Ç o < konuk, benim annem de aynısını söylerdi," d i j ^ f l ^


ter, ama kimse bu açıklamayı dikkate almıyor; o da şarap
ne u zan ıy o r.
DAVI D NICHOLLS

■ y nıck o şendin, öyle m i?" diyor Lionel; m alısınd aki bir


u-nin aşağılık bir herif oldıığıı ortaya çıkmış gibi kaşlarını

I W ° r-
ı*Yanir avet, ama durum öyle değildi. B en sadece müzik gu-
L ve film yıldızlarıyla röportaj yapm akla uğraşıyordum."
K gurupları ve film yıldızlarından b. hsetm ekle kendini
Llik edip etmediğini düşünüyor, am a başka şansı yok,
-ü ikizler onu devirmek için hazır bekliyork r.

‘'Hâla birçok film yılanıyla çıkmaya devam ediyor musun?"


ır ikizlerden biri.

t
H a y ır. Artık yıkmıyorum." Bir pişmanlık ya da kendine a a -
luyguMi v,ıratmadan dürüstçe eevap ven/ıeye karar
vur. "Bunların hepsi... g erid e kaldı.'

■ T )e x t« r artık tutarlı bir insan," diyor Sylvie. "D evam lı tek­


lifler alıyor. Yalnız ekran işleri konusunda çok seçki davranıyor.
Aslında, Eevçukten yapmayı istediği iş yapımcılık. l\*xter kendi
medya yap ım aiık şirketini kurdu!" diyor gururla w? annesiyle
pbosı da onaylayarak başlarını sallıyorlar. Bir iş adar.ii, bir gir-
; bu çok d ah a iyi.

■lX»xter da gülümsüyor, am a gerçek olan, hayatm yakın za­


il bir hayli zorlaşm ış olduğu. M ayhem TV Ltd.'nin bir iş
ya da bir araavla görüşmesi gerekiyor; ama bu şimdilik
jMıficça pahalıya mal olmuş olan antetli kâğıtlarda yazılı sadece.
^ B f ic is ı A.ımn, onu atlattı. Ortada ne seslendirme var, ne rek-
1X1 do prömiyerler. Uzun zamandır hediye elm a şarabı gel-
poker okulundan da neredeyse atıldı, hatta |amiroquai'da
a Çalan herif bile onu aramaz oldu. Meslek hayatındaki bu
dönem e rağmen kendim iyi hissediyor, çünkü şimdi
ye, güzel Sylvie'ye âşık ve birlikte kısa tatiller yapıyorlar.

r ^ fta sonları sıklıkla, planlarını Sylvie'nin istilacı bir ordu

ü ' 315 -
BİRCİÜN

kumandam hassasiyetiyle hazırladığı G n o v a , Bükref!


da Reykjavik yolcuiııklan için Stansted I lavaalaru'nda
bitiyor. Çekici, şehirli Avnıpalı bir çift olarak, seçkin butik i
de kalıyorlar, gezip alışveriş yapıyorlar, alışveriş yapıp
lar, sokak kahvelerinde siyalı kahve içiyor, sonra da ke
boz badanalı, sade döşeli, uzun ince vazosunda tek bir
çubuğu olan o d aların a kapatıyorlar.

Büyiık Avrup.ı kentlerinde küçük dükkânları keşti


len zamanlarda Londra'nın batısında Sylvie nin arka
vakit gı'çiriyorlar. M inyon, sert yüzlü kızlar ve onlar
ve kız arkadaşları gibi pazarlam a, reklamcılık ya d a ş e h ır d g fl
işlerinde çalışan p e m b e yanaklı, koca kıçlı erkek
Aslında onlar, l u aşın kendine güvenli, üstiin-erkek arkâUojl»
D exterin tarzı değil gerçekten. O na okuldaki öğrenci b d şk s fl
nnı, sınıf başkanlannı hatırlatıyorlar; ne çok sevimsiz ne d e ş i l
havalı. Her neyse. Hayatını havalı şeyler etrafında k u r a m a j f l
v e h u b ir a z d ia h a t e r tip li hayat ta r z ın ın la\ d a la r ı d a ç o k .

D inginlik ve sarlx>şluk bir arada yürümüyor, a k şa m sen®


ğiyle içileı i bir bardak şampanyayı saymazsan Sylvie alkol alım»
yor. Ne fig ara içiyor, ne hap alıyor, kırmızı et, ekmek, rafine M
ker ve f utates yemiyor. Daha da önemlisi sarhoş olduğu z t f f l
IX*xter' ı ciddiye almıyor. Dex te rin efsanevi karışım uzflpfllfl
onun için bir şey ifade etmiyor. Sarhoş olmayı, utanç .cn d H
e rk e tjiğ e yakışmayan hır durum olarak gorüyor, Jalu ıa
fasırıda Dexter üçüncü martiniden sonra akşamın s o n u n d a ^ J
diı i tek başına buluyor. Hiçbir zam an açıkça ifade edil*
o’jsa da, böylelikle D exteri bir seçim e zorluyor. Kendini
nayatm ı dü zen le ya da ben i kaybedersin. Dolayısıyla, buj
d ıha seyrek akşamdan kılm alar, daha a/ tnm ın k an am 4H
kendinden iğrenerek ve utanç içinde uyanılan sabahlar oluytB
D A V ID N IC H O LLS

p yamandır gece susarsa diye yanına bir şişe kırmızı şarap


yalağa giriyor ve bunun için ona şükran borçlu. Kendi-
L yeni bir adam gibi hissed iyor.

! i/Vma Sylvie'ylf ilgili en rahatsı/ edici durum, Devler in onu.


M - p D e v t e r ’ı sevdiğinden daha fazla seviyor olması. Devler
İ L p açıldığım, özgüvenini ve dengeli halini seviyor. Şiddetli ve
dilemeven ihtirasım, pahalı ve kusursuz zevkini seviyor
Elbette görünüşünü ve birlikte görünüşlerini de seviyor, ama

«ıun duygusallık eksikliğindin de hoşlanıyor; Sylvie bir elm as


| gibi sert, parlak ve arzu edilir bir şey ve Devter hayatında ilk kez
bir şeyin peşinde koşmak zorunda kalıyor. Chelsea'de, yıkım de-
| ev sin d e pahalı bir Fransız lokantasındaki ilk buluşmalannda
f>exter, memnun olup olmadığını sormuştu yüksek sesle. Sylvie,
iyi vakit geçirdiğini, ama herkesin içinde gülmekten hoşlanma­
dığım, çünkü gülm enin yüzüne verdiği şekli sevmediğini söy-
|İçmişti. Bu sözler karşısında Devter'ın bir yanı irkilmiş olsa da,
|diğer yanı karanndan dolayı ona hayran olmuştu.

1 Aile evine yapılan bu ilk ziyaret, uzun bir hafta sonunun bir
parçası; Svlvie'nin ona sörf yapmayı öğreteceği, Com w all'dakl
tatil evine gitmeden önce Chichester'da kısa bir molaydı. Elbette
Zamanını hep bu şekilde geçiremezdi; çalışmak ya da iş aramak
zorundaydı. Ama Sylvie'nın dalış giysileri içindeki pem be y a-
P»klı ve saçları arkadan bağlı, inatçı görüntüsü onun baş edebi­
leceğinden çok daha fazlaydı. Devler şimdi karşısında kendisine
He bakan ve mum ışığında rahatlatıcı bir şekilde gülüm-
Syiv ie'ye bakıyor. Demek ki iyi gidiyor, kendine son bir
daha şarap dolduruyor. Çok ileri gitmemesi gerek, fin
H M f lr m karşıtım la aklın ı u yan ık tul.

IT a tlıd a n sonra -Devlerin haraıvtle övdüğü, kendi çileklerin-


|^ y a p ı lm a ev yapımı şerbet-1 X*xter tabaklan içeri götürmekte
B İR G Ü N

Sylvie'ye y ard ım a oluyor Son model bir bebek evine bej


kırmızı tuğlalı bir malikane. Viktorya tarzı mutfakta bul
kinesini dolduruyorlar.

"Kardeşk»rini birbirine kanştınp duruyorum ."

"H atırlam anın en kolay y olu: İğrenç olan Sam , hain olan

M urray."

"Beni pek fa/la sevdikk*rini sanm ıyorum ."

"O nlar kendilerinden başka hiç kimseyi sevmezler."

"Sanırım benim sadece bir an parlayan bir alev oldt


d üşü nüyorlar."

Çatal bıçak sepetinin üzerinden elini tutuyor Sylvie.


min senin hakkında ne düşündüğü bu kadar önem li mi?"

"Değişir. Ailenin benim hakkımda no düşündüğü sı


önem li m i?"

"B irazak , sanırım ."

"Evet, o zaman benim için de önemlidir/' diyor biiyük


sam im iyetle.

Sylvie bulaşık makinesini doldurm ayı bırakıyor, dil


ona bakıyor. Ortalık yerde kahkahalarla gülünmesinden
madiği gibi, sarılmak, kucaklaşmak gibi gösterişli sevgi
k-rinin de pek meraklısı değil. Sylvie'yle seks yapmak, D e d J
ağnlar içinde ve sonunda kaybettiğine dair bir hisle baş'
bırakan squash oyununa benziyor. Fiziksel temas çok .1/ ^
birdenbire ve şiddetli oluyor. Şimdi aniden elini Dexter'm
sine koyuyor ve onu sert bir şekilde öpüyor, aynı anda IX*:
diğer elini alıp bacaklarının arasına sıkıştırıyor. Dexter
lık ve dikkatle gözlerine bakıyor ve kalçasına sürtünen bu
makinesinin yarattığı rahatsızlık verme çabucak arzulu bir
yerleştiriyor yüzüne. Ailenin koridorda dolaştığım, ikizlerin bf*

• 318
D A V I!) NICHOLLS

^ ^ L ğ ı r u konuşmalarını duyabiliyor k e n d im çekm ey e çalışı-


^ E p u ı alt dudağı Sylvie’nin dişleri arasında YVumer Brothers
^ B fjilrrılerir-d ı kı gibi u/ııyor. Ilalılye inliyor. Sylvie gülüyor ve

d«da^W bırakıyor.
I “Yatağa kadar beklcyem edım ," diyor nefes nefese, elinin
| ^ iy le kain akıp akmadığını koııtml ediyor Dexter.

I "Ya ailen duysaydı?"


I -Um unundu değil. Ben büyük bir kı/ım artık Onu sevdi­
ğini fim di söylem eli, diye d üşü n üyor Dexter.

I “Tannnv Dexter, tavalan olduğu gibi makineye koyama/sın,


ünce sıyırman la/ım " rVxter'ı tavalarla K ış başa bırakıp oturma
fe d a sın a geçiyor.

■ DexU r kolay kolay kimse karsısında sinme/, ama bu ailede


ona kendim savunm ak zorundaymış gibi hissettiren, fazlasıyla
kendim beğenmiş. kendinden emin bir taraf var. Bunun sınıf
meselesi olmadığı kesin; kendi geçmişi bu yüksek muhafazakâr
Cope'lardun çok daha im tiyazlı, daha liberal ve bohem . Onu
bir "K azanan” olduğunu kanıtlama endişesi içine sokan şey ne
pski?Cope ailesine pabuç bırakmamaya karar veriyor.

■ Oturma (xiasına girdiğindi' Müttefik Kuvvetler ona dönü-


varlur ve sanki az önce ondan söz ediyorlarmış gibi derin bir
issizlik oluyor. Kendinden emin bir şekilde gülümsüyor, alçak
İMMd' n n ep elerd en birine yayılıyor Ev, Country Life, Prrvatc Eyt
■ t T hf La*ıuvnisi in yığıldığı kahve sehpasına kadar bir sayfiye
havası ven vek şekilde düzenlenmiş. Hır anlık bir sessizlik
g®ü>'‘ ,r Bir saatin iık taklan duyuluyor ve 77/«• l/k l 1/ kitabına u/a-
sırada M urray söze giriyor,

i " B u l d u m ! Hadi ‘Orada mısın, Morıarty?' oynayalım ," diyor


'bütün aile, halta Syl\ te bile teklifi onaylıyor.
BİR GÜN

"N edir bıı 'Orada mısın, M oriarty?"' diye so ru y u


Cope'lar, hepsi anlaşm ış gibi, aralarına giren bu yaba
haleti karşısında kafalarını sallıyorlar.

"M uhteşem bir salon oyunudur?" diyor Helen, bütün


olduğundan daha fa/la bir coşku içinde. "Yıllard ır oy
bunu!" Bu sırada Sam D aily Tdcgraph gazetesini yuvarlayıp
rulo haline getirdi bile. "Basitçe anlatırsak, birinin gözü
yor, sonra bu bükülmüş gazeteyi elin»* alıp diğt*rinin kary^ J
d iz çökü p otu ru yor..."

"... O nun da gözk*ri bağlı," diyerek M urray devam cdhfl


anlatmaya; bir yandan da antika yazı masasının çeknu-cel^H
sloteyp anyor. "Elinde gazete olan. 'Orada mısın. M onarty?'® ^
y o r." Seloteybi Sam 'e veriyor.

"D iğeri eğilip pozisyonunu aldıktan sonra, cevap v e t ^ f


'Evet!' ya da 'B u rad a!'" Sam gazeteyi bantlavarak Lılın bir som
haline getiriyor "V e diğ»*ri sesin nemden g»*ldiğini anlamaya M
1işar ak g azeteyle vurm aya çalışıy o r." I

"Ü ç hamle hakkın var, »*ğer üçıınü de kaçmrvın duruyu


sun ve diğer oyuncu sana vurm aya çalışıyor," diyor Sy tv iefl
Viktorya tarzı salon oyunundan çok etkilenmiş bir coşkuyla İl
••ger diğer oyuncuyu vurabilirsen ondan sonraki rakibini seçfl
hakkına sahip oluyorsun Biz hep böyle ovnanz " j

"Ev»*t..." diyor M urray gazeteden copla avucuna vurar^


"K im biraz ekstrem spur yapm ak ister?"

Sam 'in Dexter'la, işgalci yabanavla karşılaşmasına


veriliyor ve surpnz! Copu Sam alıyor. Çarpışma saltası, <
ortasındaki soluk renkli kilimin üzeri; Sylvie, LVıter'ı ytiiıtfj
türüp arkasında duruyor, soylu şövalyesini kıvıran bir
edasıyla büyük beyaz, bir peçeteyle gözlennı bağlıyor. —_
avucuna vurarak göz bandının arkacından smtan Sam 'e son M

320
DAVID NICHOLLS

L atıyor D exter ve aniden hıı oyunu kazanm a ve kim oldıı-


M bu aileye g»>stcr n e arzusuyla tutuşuyor. "Nasıl okluğunu
onlara." diye sıcak nefesiyle fısıldıyor kulağına Sylvie ve
l,» r elinin S y lv ie 'a n bacaklannın arasında olduğu o anı ha-
JL şim ılı Sylvie \*xter'ı dirseğinden tutup vere di/ çoktu

ffivoı1 artık hasonlann yüzleri. Iran halısından yapılına arenada


Jyatörler gibi sosv, lik içinde birbirlerine dönük duruvorlar.

"O vun b aşlaan t" diyor Lionel bir imparator edasıyla.

f "Orada mısıı\ M onarty?" diyor Sam kıs kıs gülerek.

[ " B u r a d a " diyor Devler ve bir limbo dansçısı gibi kendini


geriye doğru atıyor.

İlk vuruş, odada yankılanan tatmin edici bir çarpma sesi çı­
kararak gözünün hemen altında patlıyor. "O ooh !" ve "O fffl" di­
yor Cop»- ailesi an sın a gülerek "A attı." diyor M urray deli gibi
VH Devter uysal bir şekilde gükeken derin bir aşağılarıma duy­
gusu hissediv’or "Beni avladın!" diyerek itiraf ediyor yanağım
jrarak, am a kan kokusu alan Sam hemen soruyor

Î
Orada m ısıa Moriarty?'

E v e...”

D ah i kıpırdav.ım.sd.ın, ıkiııeı vur.ış kalçasında patlıyor, sen


B W e y ıp yana düşmesine neden oluyor, aileden yine kahkahalar,
Sami'den, "Evvvveetttttttttt!" diye alçak bir tıslama yükseliyor.

» G ü z e l hareket. S a m ım ." diyor annesi oğluyla gurur duya­


rak ve Devter, ailenin çılgın hır aşağılama ritiieli haline gelen bu
K h ıo la s ı oyuna karşı derin bir öfke hissediyor.^

» İ k i d e iki," diyerek kahkahayı basıyor. "G üzel hareket, bi-


f d e r ."
OHT *. .
■ ••• Seti dc b irad ır d ıy ip durm a. kü\ük piç. diye düşünüyor,
B f e r ; tepesinden d um anlar s»kty<>r, çünkü nefret ettiği bir
BİR GÜ N

şey varsa o da kendisine güliinm esidir; özellikle böyl


lı Sylvie'lerinin sevgilisi olm asını yakış üramadıklan, ta ıJ
•• • leı ( Idıığıınıı düşüı . bir ;iım l Lir fır dan gi Ji;
"Sanırım şimdi ipe gidiyorum ,’’ diyor «esine mizah i
katmaya çalışarak, aynı anda Sem m y'niı ı suratını yum
dağıtm ak istiyor...

"Şim di idama hazır ol..." diyor M urray aynı ses tonı ylaj

-ya da bir kızartma tavasıyla, demir air kızartma tava' .ı\la-]

"E vet işte geliyor; üçte üç diye düşünüyorum .."

-topuzlu çekiçle ya da gürzle-

"O rada mısın, M oriarty?" diyor Sa*ıv

"B u rjd a !" diyor CX*xter ve bir nirıja gibi belinden


sağ tarafa siniyor.

Üçüncü darbe IV xter'ı kahve sel pasına doğru savuran


relkâr bir vuruş. Sopanın vuruşu o k ıd a r isabetli ki. Sam ın
yaptığından emin oluyor, yüzleşmek çin göz Kığını çık onvo*
Sam yerine Sylivie'nin, üzerine eğil niş, güldüğünü 51
yüzüne ne yapacağını umursaınadaı 1 gerçekten güldü. £1
ruyor.

"Vuruş! G özle görülür bir v u ru ş!" diyerek çığlık ıtıyı*


çiik pidik Murray, Dexter ayağa kalkıyor, yüzünü bur ış
K üçüm seyen alkışkar oluyor.

"Evvvvveeeettttt," diyerek horo z gibi ölüyor Sam.

"B ir dahaki sefere iyi şa n sla r!' diyor sözcükleri uz-


Rom a im paratoriçesi H elen.

"İşin püf noktasını öğıvneoeksırı" Lionel öfkeden k ı


hır halde homurdanıyor, IX’Xtcr iki derin parmaklanın
line getirip alınlanna koyduklannı fark ediyor; "K a \ i
"K "si
D AV1D NICHOLLS

inle hâlâ gu n ır duyuy'orum." diyor Sylvie dudaklarını


İ ; De>ter kanepede yanında otururken saçlannı okşayıp,
-j.^ rjn e hafifçe vuruyor Sylvie'nin onun yanında o lm a » ge-
L y n ı v nıiyd»? Sad.ik.it s iz konusu olunca, hâlâ onlardan biri

oluyor-
■ IU m u v .1 devam ediyo * Murray. Sam i yeniyor, sonra IJo-
jh»! Ifısrray'i yeniyor, H elen'a yeniliyor; her şey çok eğlenceli,
[ Qexu r ın ortada olduğu /arıan k in d en dalıa eğlenceli Kanepe-
I nin derinliklerinde I .u»ivd in mükemmel bordo şarabını boşalta­
rak İntik*^»- hissiyle olunıp »omıırtarak seyrediyor, i s ktdnı Ivvlc
yyl. f yayardık. Lğer yeniden yirmi u ç yaşında olsaydı, kendim*
daha güvenli, dalıa çekici ve kendinden emin olurdu, am a nasıl
olduysa bir şekildi* becerisini yitirmişti ve şimdi, şişe boşaldığın­
da ruh hali d aha da k ararıy o r. \

K Sonra Helen, Murrav'vı m î S ıın , Helen'i y e n iy o r; şimdi sıra


Sam'in ablasıyla mücadelesin* le, en azından bunu izlemek ve
SyKk rün bu oyunda m* kud. r iyi olduğunu görmek bir paıça
mor.ıl ve gurur veriyor; Sylviı hiç ça ta harcamadan, kıvrak ve
( : iportıt hareketlerle eğilip bükülerek küçük kardeşinin umutsuz
nnı savuşturuyor, Dexte r'ın altın kızı. Kanepenin derin*
HMerindrn gııhınw ven*k sevre» lerkeıı \ı* tam onu unuttuklarını
düşündüğü sırada:

f rBurava g e l S ıı o v n a '" d i y o r S y l v i e sopayı I \ * x ie r 'a uza-


I tarak

Anıa, sen kazandın!"

İ "Biliy«m im , ama senin v u rm ı şansın olmadı hiç, /avallı kiı-


diyor dudaklarını sarkıtarak. "Gel. Başla. Beni yen!”

H jn i fikir bütün C o jV la n n hoşuna gidiyor; ortada belli bc-


^ B jc i n s e l , p ag an ı .1 bir heyecan var ve açıkça görülüyor ki
seçm e şansı yok. Onuru, > 1ayhew 'lann onuru söz ko-

•323 •
B İR G Ü N

nusu. Ağırbaşlı bir edayla bardağını yere koyuyor, ayağa k a j


sopayı alıyor.

"Bundan emin misin?" diyor bir k ol mesafe» arayla ypj


çökerken. "Ç ü n k ü çok iyi hır tenisçi) im ."

"A h, em inim ," diyor Sylvie-, kışkırtıcı bir şekilde s«


güzleri bağlanırken bir jimnastikçi gib ı kollarını sallıyor.

"V e sanının bu işte bayağı iyiyin l "

Arkasında duran Sam gözlerini sıkı sıkı bağlıyor " G ö jf l


giz. Ö yle değil m i?" I

Arena suskunlaşıyor. |

'T am am , hazır m ısın?" diyor I ) ?xter. [

"E v et."

Sopayı iki d iyle kavnyor, kollanın uzatıyor. "Em in m is in ? "

'Sen hazırsan ben d e..." |

Sopayla çaprazlamasına vuru rken, zihninde anlık b ir g f r f l


tıi parlıyor -tümseğinde bekleyen bir bevzbol <>\ u n c u s u -; goAvI
görülür bir şekilde havada vınlayan muhteşem bir v u ru ş V u n * * J
şu. bir anlık korku dolu bir sessi rlik ve De\ter'ııı çok. çok b a fl
rılı olduğunu düşündüğü bir an takıp ediyor. Sonra b ir ç a ı p J
sesi, bütün ailenin hep bir ağızdaı ı çığlık attığını işitiyor.

"SYLVİE!" I

"A m an Tanrım !"

'T atlım , sevgilim, iyi m isin? " j

Dexter göz bağını çözüyo’ • ve nasıl olduysa ^»danın


ucuna savrulmuş» ipleri kopmı eş bir kukla gibi şöminenin «
ne yığılmış olan Sylvic'yi gc>rü yor. Gözleri iri iri açılmış, avlj
yüzünde tutuyor, ama b u m u r dan akan siyah kan deıvdğl B
lebiliyor. Kendi kendine sessize x inliyor Sylvie.
DAVID NICHOLLS

f*,\ m a n Tannm , çok üzgünü m !" diyor IX\ter dehşet içinde.


ona yönelm eye çalışıyor ama aile çoktan Svlvie'nin ya-
nj a toplanm ış d u n ım d a.
Tannm, ne halt duşünüvordıın sen1" dıve bağırarak
B e r in e y ürü yor kırm ızı suratlı Lİonel.

■ORA PA MISIN MORIARTY. PIVF. SORM ADIN BİL F.


0MA?" d iy v bağ ırıy o r annesi.
B ğ o r m a ıh ın mı? Ö zür dilerim"

f "'Hayır. deli gibi saldırdın sadece!"

I " Ç ıld ır m ış gibi..."

■* "Özgünüm, Üzgünüm, unutmuşum. Ben..."

P "... Sarhoşsun!'' diyor Sam. Suçlam a havada asılı kalıyor.


St-ıt sarhoşsun. be adam. Basbayağı sarhoşsun!"

I Hepsi donup düşmanca bakışlarla bakıyorlar.


B fC e rçe k te n bir ka/avdı Ieı> bir taraftan vurmuşum yü/ii-
nc.

■ Sylvie Helen'in kollarını çekiştiriyor "N asıl göninüyor?"


dtvıt soruyor ağlamaklı bir sesle, bir yandan da av u cu n u b u r­

amdan ç e k i y o r Sanki bir avuç dolusu çilek ş e r b e t i tu tu y o r.

■ “Gerçekten çok kotu değil," diyor H e le n , n e fe s in i tu tu y o r,

P w in i d e h ş e tle ağzına kapatıyor; S v l v i e 'n i n yüzü g ö z y a ş la n

B ftâ ? y e n id e n buruşuvor. "G ö rm ek is tiy o ru m , g ö r m e k istiyo-


Banyo!" dıverek inliyor, ailecek çek erek o n u ayağa k a ld ı-

b jro rl.,,

■ T a l i h s i z h ır k a / a v d ı b i d e c e . . . " S v i v i e , a n n e s i n i n k o l u n d a n

ona bakm adan h ız la y a n ın d a n g e ç iy o r. " B e n im de g e l-

P 1* « İs te r m i s i n ? S y l v i e ? S v lv ? " C evap y o k , a n n e s iy le b ir lik te

g itm e k u / ere m e r d iv e n le r i ç ık a r la r k e n D e v te r, ıs tır a p

onlara b a k ıy o r
Uzaklaşan ayak seslerini dinliyor.

Dcxter ve Cope erkekleri yalııı/lar şimdi İlkel bir | J


düşmanca bakıyorlar ona. içgüdüsel olarak elindeki silah
sanlm ış bugünkü Daily Tdeyraph gazetesini, daha sıkı tu'
hissediyor ve söyleyebileceği bir tek sözcük geliyor aklına. 1
"O ffi­

c e

"Peki, iyi bir izk nim yarattığımı düşünüyor musun?"

l>exter ve Sylvie misafir odasındaki iki kişilik vatakt.ı


yurlar. Sylvie donup ona bakıyor, uı/u kıpııtiM/. kuçükT
burnu ka/aya uğramış. Burnunu çekiyor, ama bir şey sc
yor.

"Y en id en ö zü r dilem em i ister m isin?"

"D ex ter, iyiyim . "

"B en i affediyor m u sun?"

"S e n i affed iy oru m ," diye k estirip atıyor.

"P eki, benim iyi olduğum u, vahşi bir psikopat o lır


mı dü şü n ü yorlar sen ce?"
"Senin iyi olduğunu düşündükk'rini sanıyorum. Artık
talim bunlan, olur m u?" Dexter'dan uzaklaşıp, kendi tfj
dönüyor, ışığı söndürüyor.

Bir dakiluı geçiyor. M ahcup bir okul çocuğu gibi, biraz


emin olmadan uyuyamayacağını hissediyor. " I lor şevi be
tiğim için üzgünüm ," diyerek dudak bııkııvor. )ııit‘ ini!
daha dönüyor ve bir elini şefkatle Devter'm yanağına koyuyu** j

"Kom ik olma. Bana vurana kadar gayet iyiydin. Ser


çekten, am a gerçekten h o şlan d ılar."
DA V ID N IC H O LLS

K , r diyerek kurcalamaya devam ediyor.

[ ^ f t e K * ni gülümsüyor. "Ben de senin iyi olduğunu

■ s ö n ü y o ru m ."

| | "ö y ley se bir öpiioük şansı olabilir mi?"

| » "Y a p a m a m . Karcıma m başlar. Yarın için düzelmeliyim."


Tekrar uzaklaşıyor l \ \ t e r a rtık t a t m i n olmuş h ı r ş e k i l d e y a tıy o r.
K je d n i b a ş ı n ı n a l tı n a k o ş u y o r 'l a t a k k. K a m a n v e y u m u ş a k , ven ı
■ k a n m ı ş çarşafların kokusunu d u y a b i l i y o r v e p ı - m e r e l e r s a k ın

bir vaz gecesine açık


I Y o r g a n v e b a t t a n iy e le r i a tıp tek bir p a m u k l u b e y a z ça rşa -

bn a l t ı n d a y a t ı y o r l a r , D e v t e r , S y l v i e ' n i n b a c a k l a r ı n ı n m u h t e ş e m
had annı. dar k a l y a l a r ı n ı , u z u n v e p ü r ü z s ü z s ı r a n ı n k ı v r ı m l a r ı m
güdebiliyor B u geceki muhtemel sevişme, çarpma anı ve beyin
E pruntisi ihtimaliyle suya d u ş m u ş d u r u m d a , ama D e v t e r yine de
ona dön iip elini çarşafın altına sokup, kalyasının üzerine yerleş­
tiriyor. Cildi sc n n ve pürüzsüz.

"Yann u / u n b u a r a b .ı v o k u l u g u v a r . " d n e m ı r ı l d a n ı v o r S v -
Ivie. "Bırak da u yu yalım ."

Sylvie'nin Kışının arkasına bakmaya devam ediyor,


>1 saçlannın ensesinde kıvnlarak daha kovu renkli saçtan
W Çıkarışını seyrediyor. Huııun bir resm ini çekm ciisın, diye
îüyor, çok çiiZi'l A dını "Ltoku koy. Hâlâ ona onu sevdiğini
pyip söyleyemeyeceğini düşünüyor. Ama açıkça görülüyor
baş ucundaki komodinin ü/erinde lıâlâ kanlı bir pamuk du-
bunun zam anı değil.

[Y in e de bir şey söylemek zorunda hissediyor kendini. Om-


^ öperek fısıldıyor "N e derler bilirsin..." diyor. Etkili olması
JpUraklıyor. "I ler zaman sevdiklerini incitirsin!"

akıllıca, hayranlık duyulacak h ırsça , diye düşünüyor, karşı-


BİR GÜN

lık beklerken bir sessizlik oluyor, kaklan beklentiyle K.ıikıyoJ

"A rtık bira/ uyuyalım m ı?" diyor Sylvie.

Yenilmiş bir şekilde tekrar yatıyor ve A 259'u n 26 %


m urtulannı dinliyor. Evin içinde bir yerlerde Sylvie'nin]
siyle babası onu parçalara ayınyorlar ve IX.\ter «miden
bir şekilde gülme isteği hissettiğini fark ediyor. Önce k
ya başlıyor, sonra düpedüz gülüyor, sarsılarak yatalı
başlayan bed enine hâkim olm aya çalışıyor.

‘'Gülüyor musun? diye lx»murdanıvor Sylvie


ru.

Yüzünü yastığa bastırarak. H a y ır !" diyor Dexter, ama


kabalar dalgalar halinde geliyor artık ve kam unla yeni bir]
dalgası hissediyor. En kötü felaket bile ileride bir fıkra
olabilir ve LX>xter burada bir hikâye potansiyeli görüyor
M orley've anlatmak isteyeceği hırdım bir hikâye. Ama j
Morley'nin nerede olduğunu bilmiyor ya da ne y a p tığ ım .*
dan fazlad ıro n u görm üyor.

Hikâyevı «ıkhnda tutm«ısı gerek. Başka bir gün a n latırım *

Yeniden gülmeye başlıyor. I

2 6 Inm ltrır'n ln jıunry kıyıcın J^ ıı ftrvm ı>î*’k bir yol (Yây N.)

328
B Ö LÜ M O N ÜÇ

Üçüncii D alga

15 Tem m uz 1999, Perşembe

b n -N "
■pdım -vı’başlamışlardı. Kapı paspasının üzerine bırakılan, son­
suz bir geçit halinde lüks zarflar. Duğun davetiyeleri.

■ D ü ğü n lerin ilk dalgası d ikild i bu Akranlarından ba/ıları


daha R iv ersited ey k e n evk-nmışlerdi. Öğrenci düğün kokteyl-
Icri yerel parkta piknik şeklinde olur. O xfam takıın elbiseler ve
fluno el K ik' tuvaletleri içinde konuklar gelir. sonra da bir.ıKıne-
vuBpilirdı. lXiğiın resimlerinde gelinle damat bira bardaklannı
kameralara doğru kaldırırlardı b**lki, gelinin rujlu dııdaklann-
da Sallanan bir sigara olurdu; düğün lıediyelen de goslerişsizdi:
B ttÇ e k t. n havalı bir derleme kaset, çerçeveli bir fotomontaj, bir
bıhı m um Üniversitede evlenmek eğlemvli bir beceriydi, kim­
l i n i n görmeyeceği bir dövme yaptırmak ya da Kıvır için saçını
^ B & tm a k gibi iyi huylu bir isyandı.

I Ik in o dalga. virmilı vaşlanıı ortalan düğünleri, hâlâ bir inik


^ Pv-yap«mı niteliğini korumuştu. Kokteyller dem ek merkezk*-
ya da ailelerin balu'-leıınde du/eıılenir, idlerin kendileri-
^Bjflüzenîedığı ve kesinlikle laik yemin törenlerinde, yağmurun
Ök elk*ri üzerim- şiirler okuyan bırik*ri mutlaka olurdu* Ama

329
BİR GÜN

soğuk, keskin hatlı bir y rofesyondlik ortaya çıkmaya i v-şlanuşi»


"Duğun Hediyesi List'.*si" tıkr. bur,un babını irkiyordu.

İleride bir nokUv lan sonra dördüncü dalga da bekleniyJ


İkina Evlilikler. Ç ocuklar yüzünden 21:30'd a b’tun, biraz hiİ
lü, biraz özür dile) en bir havada geçen etkinlikler. "Ör
şey değil," diyecekler, "parti yapm ak için bir bahane sad^3
Ama bu yıl şimdil k üçüncü dalganın vıh ve üçitncü dalga şm^u
ye kadar olanianı ı un sarsıcı, en heybetli ve in çüçlü olanı oldu-j
ğunu kanıtlıyor. Bunlar otuzlu yaşlannm başında olan in«anlarij|
düğünleri ve ar hk hiç kim se gülm üyor.

Üçüncü d ılga önlenemezdi. Her hafta, t i r mektup bonvl


bardımanı kal nlığında, karmaşık hır davet içeren yeni bir krcflfl
rengi lüks zv ji -kâğıt mühendisliğinin zaferi- co telefon numfl
ralan, elekti onik posta adresleri, w eb sayfaları, oraya nasıl gkj
dileceğine, no giyileceğine, lıediyelerin nereden alınabileceği®
dair ayrıntılı bilgiler. Şehirdeki pansiyonlar kapatılıyor, şomûffl
sürüleri pişiriliyor, bedevi çadırları gibi büyük çadırlar boy gjjfl
teriyor İpekli gri takım elbiseler ve melon şapkalar kirulamyfll
ve s o n derece ciddi bir ifadeyle giyiniliyor; çiçekçilere, yemde;
şirketlerine, müzisyenlere, buz yontucularına vo tek kullanımlıM
fotoğraf makinesi üreticilerine1 gün doğuyor. Kiliseler yenkka
mo da oluyor ve mutlu çiftler ibadethaneden re tepsiyi •nun v t *
le*.vği yere üstü açık l.ıHidra otobüslerinin üzerinde balonla b f l
t i r yolculuk yapıyorlar. Ilır düğün büyük bir sevgi ve sadaMİ
stogu ve mesai saatleri harici çalışma talep eder; ı '/ellikle konuH
lardan. Konfetinin kutusu seki/ paunddur. Köşedeki bak
bir torba pirinç alm ak işi çözm ez.

Bay w Bayatı A nthony Killick. Etrıma M arley w partn


n Ttüy KıVick ıv M alatlnt Tûleııvll'in düğünlerine d avel eder.
DAV1D N ICH Ol.LS

fjtu n a otoyoldaki servis istasyonunda yeni arabasının, ilk

1 "Emma M oriıy iv jurincn. "

| Yol haritası birçok k ınar yerleşim merkezinin göstorilnn'diği


çok eski bir baskıydı. Yüz seksen derecelik bir di»nüş yaptı, sonra
j inve doksan derecelik bir dönüş daha; an ıa bu. Kıyamet Günü
kıtabı'yla yön bulm aya çalışmak gibi bir şeydi; haritayı hayali
,-sinin oturuvor olması gereken boş yolcu kolluğuna fırlattı.

I Emma korku verin bir sürücüydü, avn zamanda dikkatsiz


ve kaskatı; ilk kırk mil dalgın bir şekilde, lenslerinin üzerinde
gt*zliikk*ri takılı vaziyette gidilmiş, bu yüzden her taraftan giden
trafik yabana u/ay gemileri gibi gözünde büyüm üştü. Kan ba­
smanı düzenlemek ve dudağının üzerindeki teri kurulamak için
sık sık mola vermesi gerekmiş, çantasına uzanarak aynada mak-
y.i|inı kontrol etmişti. Dudak boyası, sürebileceğini sandığından
dalvi kırmız: ve daha şehvetli bir görüntüye sahipti ve yanakla­
rın.! sürdüğü az miktardaki pudra şimdi çok ç ğ ve abes duru­
yordu. N ııkıı İter Zitnum annesinin makyaj nıahtnrtekrmi deneyen bir
ÇOCItk gibi duruyorum , diye merak etti. Asıl hatayı zaten saçlannı
tefece bir giin önce kısacık kestirmekle yapmıştı.

I Düş kırıklığı içinde elbisesinin eteğini sertçe çekiştirdi; onu


G°Men Dragon paket serviste çalışan tombul ve mutsuz bir gar-
te\ kız gibi g östen n Çıtı işi, koyu mavi ipek ya da ipek benzeri
»ÇPVdi elbisesi. Oturmaktan elbise esnemiş ve bel vermiş, "İpe-
IÇ1IHİeki bir madde ve otoyol stresi onu terletmişti. Arabanın
^masının iki kademesi vardı: Rüzgâr tüneli ve sauna. Ve bütün
BlU

renkli yanm ay bırakarak buharlaşıp uçmuştu. D irsekled i


na doğru kaldırarak ter izlerine baktı ve eve geri dönüp ü J
değişip değişmemeyi düşündü Ya da sadece eve donmeyfl
gidip oturmayı, kitabı üzerinde çalışmayı. Ne de olsa T|n|
artık kanka değillerdi. TiUy'nin ev sahibesi olduğu, C la p tcJ
minik dairede geçen kara günler arkadaşlıklarının ../erine I
düşürmüştü ve geri alınabilir kaparonun geri ık le n m e n j

nusunu bile konuşmanuşlardı. Gelinin sana luilâ beş yüz p*


b o ra ı varken yeni e\ lilere mutluluk dilemek zor işti.

Diğer taraftan eski arkadaşlar orada olacaklardı. Sarih <3


Carol, Sita, ikiz VV.ıtson kardeşler. Bob, Büyük Saç M art v a y j
alarm d an Stephanie Shaw , sandviç milyoneri Callum CYNH
f )exter da orada ol araktı. I X*\U-r \e kı/ arkadaşı.

Ve tam bu and o, kolluk altlarını klim anın jv rv an esin ^ ^ H


tutup ne yapac.ığtnı düşündüğü sırada IV vtrr, yenind i Syhfcî
( \>jv o ld u ğ u h a ,d e s j* o r M a / d a a r a b a c ın ı k u lla n ıy o r d u i

“Peki ora* la kimler olacak?" diye sordu Sylvie teybin^M


ni kısarken. Tı ypte Travis çalıyordu. Sylvie müzikle |xJc
m ezdi. a m a T av ıs ın b i r ayrıcalığı vardı.

“Üniversiteder»bir suru insan. Paul, Sam ve SteveCYD, l’eter

vc Sarah, Wa tso n 'lar. V c C allu m ."


“C allu m . İyi, C allu m 'ı sev erim ."

"... B ü y iık Saç M an. Bob. Tannm , yıllardır görmedi]


sanlar. Eski arkad aşım F.mma."

“Bir ba ;l<a eski sevgili m i?“

“H ayır, c-ski sevgili değil..."

“E ğ len ce."
D AVID NICHOLLS

yır, sadece eski arkadaş."

'Uza* öğretm eni mı?"

id en İngilizce öğretm eniydi şimdi ya/ar. BobTa Mari'nin


»rinde konuşm uştan, hatırladın mı? Cheshire'da."

"H avai meyal. Oldukça çekici biri."


"Sanırını." Dexter sertçe om uzlarını silkti. "B ir sun* kavga-
ık Sana an latm ıştım . H atırladın m ı?'

^ ■ J e p s i birbirine karıştı." Pencereye dundu. "O nunla bir şey


yaptın mı p ek i?"

f "Havır, onunla bir şey yapnuuhm ."

I "Y a gelin7"

" Iilly m ı? N e olm uş ona?"

tunla seviştin mi hiç?"

Il)t)2 Aralık. G apton'd aki her zaman kızarm ış soğan kokan


tunç ev. Emma, YVoohvorths'te alışverişteyken aniden kon­
id e n çıkan a ) ak m asajı.

"Tabii ki hayır. Benim ne olduğum u düşünüyorsun sen?"

"H er halta, yattığın bir araba insanın düğününe gidiyormu-


*uz gibi g ö rü n ü y o r..."

'B u doğru değil."

i"... Bir çad ır dolusu konferans gibi.''

■ "D oğru değil, doğru değil..."

H fA ilık benim ıçiıı hır tek sen varsın * Bir eli direksiyonda
P ” uğu halde diğer eliyle Sylvie'nm şeftali rengi kısa saten el-
B fc n m altında hâlâ dumdu/ «»lan kamına dokundu, sonra elini
■ p la k bacaklarına yerleştirdi.
BİR GÜN

"Beni yabancılarla yalnız bırakma, tamam m ı?" dedi v|


bi kapattı.

Emma kendisini gecikm iş ve tükenmiş bir halde, görkemli


güvenlik kapışımla, İçeri alınlıklar mı, diye düşünürken
gunda vakit öğleden sonraydı. Açıkgöz yatırımcıların VJ
M anor Parkı'ıu, kendi şapeli, yem ek salonu, özel labıreı
lirası, içinde duşakabini olan seçkin misafir yatak od
etrafını üst tarafı dikenli tellerle kaplı yüksek duvarlarla j
lediklcri "h er şey dahil" bir evlilik tesisine, bir düğün
çevirdikleri Somerset'te geniş bir araziydi burası. Arklar,
yeler, çardaklar, kasırlar, bir kale ve bir zıplama kalesiyle ev
ilişkin bir Disneyland, bütün bir hafta sonu boyunca, nefes t
bir fiyata kullanıma açıktı Eski bir Sosyalist İşçi Partisi f i
nin düğunu için alışılmadık hır oıtaın gibi goruımyordu. ET

çakıllı yolda şaşkın ve sersemlemiş bir halde ilerfemeve dev^j


etti.

Şapelin yakınında pudralı peruktu, uşak ceketi gi


adam, Em m a'nın önüne d oğnı ham le yaparak fırfırlı kc
el sallad ı, so n ra araban ın cam ın a eğildi.

"Bir sorun mu var?" diye sonlu Emma. Neredeyse " S


B ey " diyecekti.

"Anahtarlarınızı alabilir miyim, hanım efendi?"

"Anahtarları m ı?"

"A rabayı park etm ek için."

"Ah, Tanrım, gerçekten mi?" dedi pencerenin yosun I


contalarından ve yerlere saçılmış boş plastik şişe yığın
narak.

334
DAVI D NICHOLLS

i " "T *n wm peki, kapılar kilitlenmiyor, kapatmak iyin şu toma-


kullanabilirsiniz. el fa n ı yok, bu )u/don ya bir kaldırımın
ya bir ağaca doğru park edin ya da sadece vitesti' bira­
ları. tamam m ı?"
•Via m anahtarian ölü bir fare tutar gibi parmaklarının ucuy­

la tuttu
» Ç ıp la k ayakla ar.ıba süm ıüştu w şimdi şişmiş olan ayakla-
p y laB fkin üvey abla gibi ayakkabılarının üzerine basmak zo­
runda olduğunı: anladı Tören henüz başlamıştı Şapelden, dört
İ y i dâ beş eldivenli el tarafından yalman Vw Arm\ü o f //;<• Qıu\nı o f
SMtf'til27 duyabiliyordu Çakıllı volda kıisteklenerek şapele doğ­
ru y ü r ü d ü terinin buharlaşması iyin, uyak taklidi yapan küçük
birjÇOCuk gibi kollanın lıavaya kaldırdı, son olarak elbisesinin
İtrini düzeltti, biiyuk m eşe kapıdan yavaşça içeri süzüldü
topluluğun arkasında durdu. Şimdi, mutlu çift yaşlı gö/Jerle,
etini göstererek birbirlerine sınbrlarken, bir vokal gurubu,
lannı çılgıncasına şıkla tarak l'nı ırıto Soıncthing Gctt^8 şar-
seslendiriyordu Emma'run damadı ilk görüşüydü: Rııgby
o\ııiicumı tipi vardı, g n rengi dam atlık giysisi içinde yakışıklı
bir o d a n ı kocaman yü/ünıi Tilly'ye çevirdi; "en mutlu amm"ın
değişik Versiyonları ü/ennde yatışıyordu. Gelinin, alışılmadık
■■Çinide M arie Antoınette temasını -pembe i|x*k danteller, kas­
a l ı etek, saylar kabartılarak taranmış- tercih ettiğini fark etti
Tilly çok mutlu goriııuıyordu, damat da yok mutlu görü-
Pyurdu Ve butun konuklar yok, çok mutlu görünüyorlardı.

^ V tâ y e t Göstı risı başlayana kadar skeçler, şarkılar birbirini


ve lX*xter /ilminin sürüklenmeye başladığını hissetti,
kırmızı yanaklı yeğeni şimdi engel tanımayan iki ak-

nın Van». ” (Yay. N )


ly» Bir Şey ( « fe v k (Yay N )
B İR G Ü N

lın evliliğiyle ilgili, bu da ne d önek se, bir sone oku)


di/elerıne güçlükle konsantre olmaya, bunların verdiği rc
tik duyguyu Sylvie ve kendisi için düşünmeye çalışıyordu,
ra dikkati bu topluluktan kaç kişiyle yatmış olduğuna
Şeytani bir ha/ duyarak d e ğ il tam olarak öyle değil, ama
tur özlem le andı. G elinin yeğeni, "Sevgi, kısa saatler ve
larla sınırlı değildir..." derken D exter beşi- ulaşmıştı. Kü
şapelde beş eski sevgili. Bir Kir rekor olabilir miydi bu?
ekstra puan vermek gerekir miydi? Emma Morley'yi say
henüz. E m m a'yla birlikte beş buçuk.

Emma, kilisenin ark*! taraflarından Dexter'ın parr


bir şeyler hesapladığını seyrediyor, ne yaptığını merak t **
du. İnce siyah bir kravatla siyah takım elbise giymişti; bt
de gangster gibi görünm eye çalışan genç çocuklar gibi Y«
bakınca çenesinin altında çok hafif bir sarkm a ortaya ç T
başlamıştı, am a hâlâ yakışıklı görünüyordu. Aptalc
şıklıydı ve Sylvie'yle tanışmadan önce olduğundan daha
di. Birbirlerine dargın olduklanndan beri Emma onu s r 1
kı / görmüştü. «> da sadece dıiğunlerde I l ı ; goı iştıiklftL
değişen hiçbir şey yokm uş gibi kolunu Em ma'nın om/'
onu öpm üş ve. "Konuşmalıyız, konuşmalıyız," demişti,
«ısla gerçekleşmemişti. Sürekli Svlvıe'vle birlikteydi; mi
görünümlü bir çift olmakla meşguldüler. Sylvie, şimdi de
daydı.

Şim di yem in töreni başlamıştı. Sylvie'nin, IX*\teı'in


uzanıp mutlu çiftlerin dayanışması içinde parmaklarını s
gördü Emma. Dextor'm kulağına fısıldadı, Dexter b
np geniş bir gülümseme ve bira/ aptal bir ifadeyle ha
olarak bir şeyler söyledi, Emma dudak okuma konusu
besi olmamasına rağmen onun blivuk ihtimalle, "Ben de seni'ı
D AVID NICHOLLS

ın1/" dinlisini düşündü. Biraz sıkılgan bir tavırla etrafına


ve I m ma'v la goz göze geldi; sanki yapmaması gereken
yaparken y akalan m ış gibi sırıttı.

p iC a b a ıv sona erdi Cariye, Ali Yon K ır </ »s /ınvm -9 kararsız


ıjc yonımu kalmıştı; to p lu lu k aksak ritimle şarkıya eşlik etmeye
ardından mutlu çifte dışarıya kadar eşlik edildi ve eski
^k*ulaşlar buluştu. Emma ve l X,\ter, sanları, kucaklaşan, tokala-
E | iı-ıstn kalabalığının arasından bırbirk-nni gönlüler ve aniden
yart y a n a geldiler,

r "Evet," dedi De\tor.


-Evet.'
|"Sizi tanıyor m uyum ?"
|"Yüzünüz kesinlikle bir şeyler hatırlatıyor."
rınki de. Her ne kadar farklı görünseniz de."

-vet, buradaki kadınlar içinde sırılsıklam olan tek kadın


benim." dedi Emma, kollarının altındaki kumaşı çekiştirerek.

- Terirdinı demek istiyorsun."

» H a y ır , sırılsıklamını. Sudan çıkmış gibiyim. Doğal ipek el­


bisem, güzlerim e in anam ıyoru m !"

| i "Bir tür oryantal motif, değil m i7"

4"Ben ona 'Saygon'un Düşüşü gonıntüm ’ diyorum. Çin tek-


|n°k>|.si. Hir sorunu var bu elbiselerin, kırk dakika sonra, başka
i b i n n i giymek istiyorsun!" dedi ve cümlenin ortasındayken bu
I cümleye hiç başlamamış olmasının daha ivi olacağı hissine ka-
Ona mı övle gelmişti, yoksa Dexter gözlerini yuvarlamış

["S o n m değil. Bu elbiseyi seviyorum Aslında onu uzun za-


Idır beğeniyoru m ."
BİR GÜN

Bıı sefer Emma gözlerini yuvarladı, "Buyur bal


ö d eştik ."

"İyi görünüyorsun demek istemiştim." Şimdi E m m a 'n J


fasının tepesine bakıyordu. "B u ...? " |

"N e ?"

"Bu Rtidtt'l dedikleri şey m i?

"Şansını fazla zorlama. D ex," dedi Emma. saçlarını


uçlanyla kanştirdı hemen. Tılly ve çiçeği burnunda kocasmîA|j
toğraf çektirmek için poz verdikleri yere baktı; Tilly cilveli İ m
edayla yüzünü yel|?azeliyordu. "Fransız Devrimi teması oldu!
ğunu bilem edim net y azık k i." 1
"M arie Antoinette kıyafetleri m i?" dedi Dexter. "En azında!
pasta old uğundan ?min o labiliriz."

"G örünüşe gön* resepsiyona kağnı arabasıyla gidiyor."

"K ağnı arabası nedir?"

Birbirlerine ta ktılar. "Sen değişm edin, değil mi?"


Emma.
D exter çalullan tekmeledi. "Yani, değiştim. Biraz."
"K ulağa ilginç geliyor."
"Sonra anlatırım . Bak..."

Tilly, kendilerini yüz meta* ilerideki davete götüı


Rolls-Royce Gümüşi H ay aletin basam ağında, elinde fı
atılm aya ha/.ır çiçek bu ketiyle duruyordu.

"G idip şansını d enemek ister misin. Em?"

"Yakalayanının,' diyerek ellerini arkasına yerleştirdi.


balığın ortasına atılan buketi yakalayan çelimsiz ve yaşlı ^
sanki birilerinin mut<u bir gelecek için son şansına engel dE
gibi nedense kalabalığın öfkesini çekmişti anlaşılan. Emma, çiçek
D A V ll) NİCHOLLS

1 f limU ümitsizce sallanan mahc u p teyzeye K ılını salladı,


yıl sonraki h a lim / dedi Em m a.

"Gerçekten mi? Kırk mı?" deyince Emma, topuğuyla


H p a bastı. IXvxtı*r, Emma'nın omu/Lın üzerinden kendisini
L ayan Sylvie'yi gördü. "E n iyisi gideyim. Sylvie kimseyi doğru
j.L Liin tanımıyor. Onu yalnız bırakmama konusunda kesin tali­
p li aldım Gelip merhaba desene, gelir m isin?"

\ "Dalvı sonra Mutlu gelinin yanına gidip konuşsam daha iyi


alacak
I "Sana borcu olan kaparoyu sor ona."

I "ö y le mi diyorsun? Bugün m ü?" :

i "Sonra görülürüz. Belki davette yan yana otururuz."

I Basık sabah muhteşem bir öğleden sonraya donmuştu, k«v


X Güm üş I tay a le f i şampanya ve kanepelerin olduğu Bii-
im enlik'e doğru dı/ı halinde takıp ederlerken yüksekte­
ki bulutljr uçsuz bucaksız mavi gökyüzünde yuvarlanıyordu.
Sonunda Tilly büyük bir sevinç çığlığı atarak Em m a'yı gönlü
vvf gelinin geniş kasnaklı eteğinin el verdiği ölçüde birbirlerine
ldllaı

J
"Gelebildiğine çok sevindim. Em!”

"Ben de Tilly Olağanüstü görünüyorsun."

Tilly yelpazesini salladı. "Fazla abartılı olduğunu düşünmü­


yor m usun?"

l"H a y ır. Çok çarpıcı goriı nü yorsun." Ve gözü bir kez daha
sinek konmuş izlenimi veren et benine kaydı. "Tören
P * Ç°k h oştu ."

L I Ayyyy. öyle miydi?" Sanki Fmma küçük perisini incitmiş


yavrusuymuş gibi, her cümlesine "ay y " diye başlamak
BİR GÜN M
"B ir öksüz g ibi..."

"A y yy y ! G eleb ild iğ in e o kadar m em nun oldum


Emma'nın o m zu m yelpazesiyle bir kraliçe edasıyla
"Erkek arkadaşınla tanışmak için sabırsızlanıyorum."

"Ya, ben de öyle; ne yazık ki henüz yok." I

"Ayyy, yok m u ?" 3

"Hayır, bir süredir yok."

"Gerçekten ir i? Emin misin?"

"O lsaydı fark ederdim, sınırım , Tillv "

"Ayyy! Üzü'.düm. Hadi, hemen bul! ÇABUK!!!! Ciddi o l f l


sına gerek yok, erkek arkadaşlar mükemmeldir' Kocalar d f l
iyidir! Sana b in n i bulm alıyız!" dive buyurdu. "Bu gece! B f l
bağlayacağız! Ayyyy. P ek i!! V\ter'ı gordıın 11111?" a

"K ısa bir süre " |

"K ız arkadaşıyla tanıştın mı? Kâkıillü kızla? Şahane d j B


mi? Tıpkı A*jdrey Hepinim. Yoksa Katlıarine miydi? ikisini Ü |
k a n ş tırırım ." c'i

"A udi ey. Kesinlikle tam bir AuJrvy."

o*».

Eski ad .adaşlar Büyük Çimenlik te buluşup, kim ne kadar


mış, kim ne kadar kilo almış gibi konularda bir sohbete M
eski g ünlen özlemli* anarlarken ş a m p a m ala ı - u gibi a k ı y o f d l ^ B T

'Sandviçler. İşte gelecek bu," dedi bugünlerde lıeın küO^H


de kazanç yönünden büyük atılım yapmış olan Callum
"Y ü k sek kalite, güvenilir bir yiyecek; işte gelecek
t jm . Yiyecek, d ünyanın yeni 'ro ck 'n ro ll'u !"

"Yeni rock'n roll'un komedi olduğunu sanıyordum/


D A V ID N IC H O LLS

«Ö yleydi, şim di yiyecek. Zam ana ayak uydur, Ü ex!"


eski ev arkadaşı son birkaç \tI içinde neredeyse tanın*
H L j^ le gelmişti. Zengin. şişman ve dinamikti, şirketini büviık
K kârla satarak bilgisayar yenileme işini bırakmış, "Doğal Mal-
t ^ l ı " sandviç zincirleri işine başlamıştı Şimdi küçük keçi sa-
B j l ve çnk kısa kesilmiş saçlarıyla şık giyimli, kendinden emin,
j viK girişimcilere çok iyi bir örnekti. Sîçkin bir terziye diktiril-
B L ç takım elbiselinin kullarını çekiştirdi ve Dexter, Bu adam , üç
m/ kryuttaı oyu t fkirtolonu y/y.’Niş otan <ıska İrtaıutalıyla aynı kıy ola-
frlir mı. diye düşündü.

1 "H er şey organik, her şey taze taze üretiliyor; güler yüzlü
|ve dürüst ticaret yapıyoruz. Sürekli tam kapasite çalışan dört şu-
|b e m i z var. Ancak el ayak çekildikten sonra, saat üçte kapatabili­
yoruz. S a m ı şunu söyleyeyim, IX*x, bu ülkedeki yemek kültürü
|değişiyor; insanlar kendilerini daha iyi hale getirecek şeyler ısti-
j yortar. Kim se artık bir kutu Tango " ' ya d » bir paket cips istemi-
! yor. Humus istiyorlar, papaya suyu, kerevit..."

"Kerevit m i?"

!Üm içinde, rokayla birlikte. Ciddiyim , kerevit, bizim


imr/ın yumurtalı sandviçi gibi gibi b ir şey; rokaysa göbek
itası. Kerevitin üretimi çok ucıız, inanamayacağın kadar ça­
buk ürüyorlar, çok da lezzetli, fakirin Istakozu! Hey, bir ara bana
gel de k onu şalım ."

I "Kerevit hakkında mı?"

R İ ş hakkında. Senin için büyük fırsatlar olduğunu düşünü-


y»runı.‘

İ Dexteı topuğuyla çimenliği kazıyordu. "CâJJum , bana iş mi


Jif ed iyo rsu n ?"

r fnrşnıbjt m.ırk.iM (Ç \ )

J
BİR GÜN

“Sadece d ij »ordum ki, gel ve..."

"Bir arkadaşınım bana iş teklif ettiğine inanam ıyorum ." j


"... Gel, öğle y en n îğ j yiyelim! Kerevit falan da değil,
düzgün bir restoranda. Benim ikram ım .' kolunu IX * x te r 'ın o j*
zuna attı ve sesini alçaltarak sordu:

“Bugünlerde m. ni televizyonda görem iyorum ."

"K ablo ve u v d ıı yayınlarını i/Jemiyorsun da »ndaa I


ve uyduda epey iş y a p ıy oru m ."

"M esela?"

"Fkstrrın Sportur adlı yem şov programını \apıvoru q^^ |


görüntüleri, snow bc{trd'cularia röportajlar. Bilirsin, vana
her yerind en."

"O zaman epey seyahat edıyorsundur?"

"B en sadece görüntü l»*ri sıınuyonım . Stüdyo ' ‘ « 4


E \ et. e p e y M -yalıat e . iı\«» m m . a m a y a l n ı z ı a Nl< »rd en a ." 1

"N eyse, dediğim gibi, eğer kariyerinde bir değişiklik y iM


mayı istemen... Yiyvcek-içecekten biraz anlarsın, bu işi M H
koyacak olursan insanlarla iyi anlaşırsın, iş. insan vk ın ek tö Sra
nin için uygun olabileceğini düşündüm sadece, hepsi bu .'1

Dexter burnundan soluyarak eski arkadaşına baktı ve


nefret etm eye çalıştı "Cni. üç yıl boyunca lıer gün ayni p
nu g iym iştin ."

"Bu, uzun zam an önceydi."

"Bütün bir dönem konserve kıyma dışında bir şey y<


tin."

"N e diyebilirim?.. İnsanlar değişirler! Ne düşünüyorsun?^

"Peki öyleyse. Bana yem ek ısmarlayabilirsin. Ama seni]


rıyorum , işten hiç anlam am ."

342
DAVID NICHOLLS

değil Her halükarda iyi bir buluşma ola ak ." Yan


bu ta u rla D exter'ın dirseğine dokundu "bir müddet
K ^ . k n e s a f e li d av ran d ın ."

\ - İ M - m i? M eşguldüm ."

I * 0 kadar meşgul değildin."

I ' i Un', sen d e beni arayabilirdin!"

I "Sık sık aradım H iç gen dönm edin "

■ *ö y le m i 1 Ö/vir dilerim. Kafamda hır suni mesele vardı."

i "A n n e n i ışıttım ." Bakişlannı bardağına çevirdi. "Ü züld üm .


Annen, hoş k ad ın d ı."

"Evet. Uzun /aman oldu."


B jferlevı n öğleden sonra güneşinde, çimenliğin etrafında ne­
şeyle ■uhhet eden eski arkadaşlara bakarlarken, huzur verici, sev­
ip dolu bir sessı/hk oldu bir an. Hemen yakınlarında. Callum'tn
hip-hop Videolarında dansçı olan, ufak tefek, çarpıcı İspanyol
d/ arkadaşı nrta doğru eğilm iş olan Svlvie'vle konuşuyordu.

"Lui/a'yla tekrar görüşmek Koş olur," dedi Dexter.

| "Asili id. t fazla bağlanm am alıyd ım ." Callum om uzlarım


‘ilkti "Luiza'nın modasının geçtiğini düşünüyorum "

l"B a/ ı şeyleı değişmiyor demek ki." Başlıklı, mahcup bir ka-


R k garson bardaklannı doldurmak ıçııı uzandı. Her ikisi de kıza
BM*1' h e r ikisi de iliğen nir sırıtışını yakaladı ve bardaklannı to­
m u rd u la r.

FO kuIıı bitirdiğim izden bu yana on bir yıl geçti." Inanmı-


^ g»bı kafasını salladı I Vvter. "O n bir vıl. Nasıl oldu bu?"

»na Moriey'yi gördüm şurada," dedi Callum durup du-

Byorum." O tarafa doğnı baktılar, Fmma eski baş düşma-


B İR G Ü N

m Miffy Buchanan'Ia konuşuyordu. Bu mesafeden bile E


dişlerini g ıcırd attığını görebiliyorlardı.

"E m m a'yla dargın olduğunuzu işittim

-Ö yleyd ik."

"A m a şimdi hallettiniz m i?" 1

"E m in değilim. G öreceğiz."

"M uhteşem kız."

"Ö y le."

"Bugünlerde başağı güzelleşm iş." I

"Ö yle, öyle."

"H iç onunla?.."

"H ayır. Bir ya da iki kere, neredeyse."

"N eredeyse m i?" diyerek burnunu çekti Callum. "Bu da ne


d em ek?"

D exter konuyu deriştirdi. "A m a, sen iyisin, değil ra fl


Callum şam panyasından bir yudum aldı I V\, otuz < S fl

yaşmdayım. Güzel bir sevgilim, kimdi erim , kendi işim var, ı


aldığım bir işte çv>k sıkı çalışıyorum, iv ı p a ra L :/ ı n ı \ o r a r n * _ B
nı Dexter'ın omzunu koydu. "V e sen, senin d e televizyonun
programında bir şovun var! Hayat hepimiz için işi."

Biraz ineınen gururunun etkisiyle, biraz d.ı rekabet duygu*!


sunun iteklemesiyle Dexter ona anlatmaya karar verdi.

"Peki, eğlenceli bir şeyler duym ak ister misin?"

Emma, Büyük Çim enlik'in diğer tarafından Callum (X?


coşkuyla bağırışını duydu; dönüp baktığında Dexter 'ı kafa kd

• 344
DAVID NICHOLLS

tuğunu göndü. Gülümsedi ve tekrar döniip bütün dik-


E j n i Miff>r Buchanan'dan nefret etm eye verdi.

'N '" 1 işsiz olduğunu duym uştum ," d y o rd u Miffy.


limi kendi işinin sahibi olarak düşünmeyi tercih edi-

yortun
Hfazar olarak m ı’

Jir -ik i yıl için, bir tür uzatmalı izin gibi/

şim diye kadar bir şeyin yayınlanmadı değil m i?"

-H .n i ı / yayınlanm adı. Yine d e küçük bir avan s aldım


«ma
m ," dedi Miffy, kuşkuyla. "H am et Rotven'ın üç romanı
andı."

"F.vet, farkında olmak zorunda bırakıldım Defalarca."

| "Vir üç çocuğu var."

"Ya. Buyur bakalım ."

"Benim iki çocuğumu gördün m ü?" Yakmlannda üç parçalı


giysileri içinde yolpaLıyarak yürüyen iki iri küçük çocuk kanepe-
leri b irbirleriniıı
iri suratlarına sürüyorlar. "IVAN , KAVCA YOK."

"Seviİmli oğlanlar."

-Övl.leler değil mi? Senin d e mi çocuğurr var?" dedi Miffy


P*nkı "ya o, ya bu" durumu söz konusuymuş gibi; roman ya da

"Ha\ ıı

-Çıktı.- ın biri var mı?"

■ ‘'H ayır..."

J^HiÇ kimse m i?"

**'H ayır..."

345
B İK G Ü N

"Ufukta biri var n ıı?"

"H ay ır..."

"Yine de eskisrnd n ı da'.ıa iyi görünüyorsun." Mıffy j ] ^ M


züyle tepeden tım ığ . ı süzdü lünm a'vı. "Buradaki, kilo v a S
olan az sayıdaki ınsa: u lan biri* m gerçekten! Yani, hiçim / ^ j J
çok şişman bin değil» lin. biraz tombuldun, ama artık o k a l o r i
m iş!" |

Emma, şam pan ya bardağını daha sıkı tutmaya başladıftJ


hissetti "İyi, son on bir yılın boşa gitmediğini bilmek g ü z e l*®

"B ir de şu se rt kuzeyli a «sanıyla konuşurdun, ama şitm


herkes gibi konu şu yorsu n ."

"Ö yle m ı?" dedi şaşırarak. "Bu utanç verici. Bilerek terk m
m edim aksara* m ."

"G erçeği »Eylemek gerekirse, her zaman numaradan öyle


konuştuğuı • |düşünürdüm Bilirsin; bir tur gösteriş

"Ne?0

" A ı» anm . Biliyorsun Ay, hooop! Madenciler şöyle, madem»;


ler b ö y l ^ Guat-e-mala, Ra-ra-ra! Sanki insanlann gözünün içme'
soki,r j f i y d i n Ama artık normal konuşuyorsun!"

I jn m a , kafasından geçenleri nezaket kurallannı hiçe sayarak


s c y l eyiveren insanlara her zaman gıpta etmişti. Hiçbir zam aım
11 w anlardan bin atmamıştı, ama yine de şu anda sıkıntıdan 00*d
,n aya başlam ıştı.

"... Ve bir de her zaman her şeye öfkeliydin."

"A h, hâlâ Öfkeleniyorum, M iffy ..."


"Ah, Tannm , Dexter Mayhew orada." Miffy şimdi b ir C M
omznunu sıkarak Emma'nın kulağına fısıldıyordu. "Oru
kere yaptığım ızı biliyor m usun?"
D A V ID N IC H O L L S

I "E v e t söylemiştin. Bir çok defa."

-H âlâ muhteşem görünüyor, değil mi? Öyle görünmüyor

| "Bilmem, aksam m. tombulluğum yüzünder olabilir mi7"

f > 0 kadar da kvtit d elild in . Mey, sevgilisini gördün m ü? $a-


hani değil mi? Çok güze 1 olduğunu düşünm üyor m usun?" Mif-
fv cevap alm a umuduyla dondu, ama E m m a 'n ı r çoktan gitmiş
olduğunu görünce şaşırdı.

j^ o n u k l a r , sınav sonlalarım bekler gibi oturm a planlarım


mek için çadırın etrıfm da itiş kakış, merakla toplandılar.
D ex ter ve Em m a da kendilerini kalabalığın içinde buldular.

I İM asa bı*ş," dedi Dexter.

■ "Benimki masa yinııi d ö r t" dedi 1 mma. "M asa beş gelinin
v a n ı sayılır. Yirm i dört tu valetlerin y a n ın d a "

-k i* ; sel alm am alısın"

"Ana yem ek ne?"

, som on. Bu düğünlerde o


kadar çok som on yerim ki, yılda iki kere akıntıya- karşı yüzme
•utkum depreşir."

■ " M a s a beşe gel. İsim kartlarını değiştiririz."

B O tu m vı pLuıını kurcalamak ını? Bundan d ahi a/ı için adam


[örüyorlar. A rkada bir giyotin var."

ÖKcter güldü. "Sonra da konuşuruz, olm az mı?"


B i l ve beni bul.' |
PV» .4 1 ı___ : u . . ı »

•347 •
BİR G Ü N

"Y a da sen beni bul."

Geçmişteki l>ir şeylerin cezasıymışçasına. Emma


Yeni Zelanda'dan gelen büyük halası ve amcasının araş
tulmuştu ve "şah an e bir m an/ara,", "b an k a bir y aşan ]
cümleleri arasında çok güzel bir üç saat geçirdi. Beş nı
masadan, O exter ve Sylvie, Callum ve sevgilisi l u iz a 'n g l
kam aştına m asasından yükselen kahkalta fırtınasıyla
dağılıyordu. Emma kendine bir bardak daha şarap d old u ıd ]
bir kez dah«ı manzarayı, yaşam tarzını sordu. Balinalar. Hiç
Çek balına görüp görmediklerini sordu, kıskançlıkla ması!
bakarken. j

Masa beşte, Dexter gıptayla masa yirmi dörde baktı. s * i


D exter n e zam an şarap şişesine uzansa elini IX*xter/ın
ğına kz.patarak yeni bir oyun icat etm iş, uzun y em en bir n e]
re fle k s testine çevirm işti. D exter puan kazandığında, kulan
na eğ ilip , "Y avaş yavaş, tamam m ı?" diye fısıldıyor, I V v « i
dık nat edeceğine dair onu ikna ediyordu, a m j sonuç Çallım®
çı’ıdırtıcı özgüvenine kıskançlığını artıran bir sıkıntı o lm u n
M asa yirmi dörtte Emma bronz tenli yaşlı çiftle hevesli bir
ketle konuşuyor, bir elini yaşlı adamın koluna koymuş d
dinliyor, şakalarına gülüyordu; şimdi de tek kullanımlık nttffl
neyle çiftin fotoğrafını çekm ek için geriye doğru y a s la n flfl
I >exter, Em m a'nın mavi elb.sesini lark etti. on vıl ö n o S M H
yecvği türden bir şeydi; sonra elbisenin formuannın b ef aj^|
tim kadar açılmış olduğunu fark etti; elbisesinin eteği
doğru sıyrılmıştı ve bunu Emma'nın Edinbtırgh'da I
C a d d e n d e k i evden çok kısa, ama capcanlı bir giırüni
etti. Perdelerden süzülen şafak vakti aydınlığı, tek ki
bir yatak, Emma'nın eteği belinde toplanmış, kollan Kı
rinde. O zamandan ben ne değişmişti? Çok az şev. Güldii
D AVID K1CHOI-LS

L etrafında yine aynı çizgiler şekilleniyordu; sadece biraz.


^ derindiler şim di. G özleri hâlâ aynıydı; parlak ve cin gibi
L y j bir sırn saklar gibi dudakları sıkıca kapalı, gülm eye de-
ve
r , ediyordu. Pek çok bakımdan yirmi iki yaşında olduğundan
daha çekicıvdi Artık saçlarını kendisi kesmiyordu ve kütüplıane
jplgunluğnnıı, huysuzluğunu ve hırçınlığını yitirmişti. Bu yiizü
j]l|j|cez görüyor olsa ne hissedebileceğini düşündü Dexter. Masa
yirmi dörde oturhılnuış olsa ve kendim (anıtsı... Bugün burada
olan herkes bir yana, sadece onunla konuşmak isteyeceğini dü­
şündü. içkisini aldı ve sandalyesini iterek ayağa kalktı.

1 Ama bıçaklarla bardaklara vurulmaya başlanmıştı. Konuş


malar. G eleneklere uygun olarak, gelinin babası sarhoş ve bece­
riksiz. sağdıç, sarhoş ve keyifsizdi; gelinden hiç bahsetmeyelim.
Her k a d e h kırmızı şarapla Em m a enerjisinin azaldığını hissedi-
yord u; ana binadaki otel odasını, beyaz, temiz, bornozu, repro­
düksiyon posterleri düşünm eye Kışladı. Herkesin bavıldığı du-
îrden bir tane olmalıydı ve bir kişiye çok fazla gelecek
ijfa d a r havlu. Sanki kararını vermesini ister gibi orkestra sesini
|yükseltti; basçı. Anot)ter O ne Dite* the D ust* parçasının nakarat
i » . ını çalıyordu ve Emma günü bitirmeye, özel kadife bir çan­
tanın içindeki bir dilim düğün pastasını alıp odasına çekilmeye
ve uyumaya karar verdi.

■"A fcd ersinı/, sizi bir yerden tanıyor olabilir m iyim ?"

| G Kolund.ı bir el, arkasında bir ses Dexter, sarhoş sarhoş sırı-
elinde bir ş iş e şampanyayla yanına sokulmuştu.

^ T p m m .t bardağını uzattı

^ ■ fiim k ü ııd ü r, belki d e."

Bir cızırtıyla birlikle m üzik yeniden başladı, bütün dikkat-

ı N allan D ikiyor." (Yay N .)


B İR GÜN

ler Mdlcolm ve Tilly'nin cr/d şarkılan Prvrım E yat G iril- J İ


kalçalannda romatizma varmış gibi ve başparmaklarını
kald ırarak dans ettikleri piste çevrildi.

"C ü/el I anı ım Yaşlı insanlar gibi daıı> et nü ve


başladık b iz?" J

"K endi adına konuş," dedi Dexter bir iskemleye ilişerdfl

"Sim dans edebilir m isin?" ]

"H atırlam ıyor m usıın?" 1

Emma kafasını salladı. "Pistte ıslık çalarak gömleğini p k a rJ


tıp ovm a m a vı k a s t e t m iy o r u m , g e r ç e k d a n s t a n no/ c d r . u n m g f l

"E lbette ed ebilirim ." Em m a'nın elini tuttu. Kamtlamaifl


ister m isin?" |

"Belki dal vı sonra." Dexter ayağa kalkıp l.mına'nmelıniç*.j


k iş tir d i "1 la d i b i r v e n * g id e lim S a d ı s e s e n v e b e n ."

"N ereye?" \

"Bilm em . Galiba bir labirent vatm ış burada."

Bir lalnrvnt mi? Emma bir an durdu, sonra kalkt. "İy i n e d H


söylem ed in?" M

İki bardak alarak, çadırdan u/aklaşıp, gecenin iyine y u f ^ H


Hava hâlâ su aktı, birlikte gül bahçesinin içinden p ’Çİp
labirente doğnı giderlerken te flerin d i* gıve kuşlan uçuV O ^H

"Peki, nasıl bir duygu?" diye sonlu F.mrna. "Eski bir


yi başka bir adam ın kollarına terk etm ek .” 1

"Tilly Killick eski sevgilim değil."


"A h . D exter..." Em ına başını yavaşça salladı. Ne/J*
ö ğren ecek sin ?"

32 ’ Kahvrnmgi Go/lü Ku ~ (Y«y. N.)

- ________________ 350
PAV'ID NICHOLLS

lor» bahsettiğini anlamıyorum "

gnıış olm an gerekirdi, dur bakayım... Aralık 1992,


„,'daki şu daire. Kızarm ış stığan kokan ev."

,\tcr irkildi. "Bundan nasıl haberin oldu?"

■ "VVoohvortlvsV gitmek tı/ere evden ayrıldığım sırada sı/


L-fanni/ir» ayağına benim en iyi zeytinyağlınla masaj yapıyor-
H j ] > ve geri döndüğüm de Tillv ağlıyordu; en iyi kilimim vc
em. m utfak masası ve duvarın yansı yağlı parmak i/Je-
doluydu, hatırlıyorum. Delıllen dikkatle inceleyip sonuca
L i w m Ah, bir de, doğum kontrol aletini mutfaktaki çöp kutu­
sunun üzerine bırak m ıştın; bu da ço k h o ştu ."

^ “ *Pyle mı \apııııştım? Bunun için özıir dilerim "

f
Artı, Tilly bana olavı anlattı."

W .M M ' m ı?" D exter ihanete uğramış gibi kalasını salladı.


" B ıı bizim sırrım ız o lm alıy d ı!"

■ K ad ın lar bu konulan konuşurlar, bilirsin Onlara gı/lılık


yr*nını ettirmek bir işe yaramaz, eninde sonunda ortaya çıkar."

ın u ileride h a t ı r l a y a c a ğ ı m ."

ık lal rentiıı girişine gelmişlerdi. Girişinde ağır ağaç bir


kif'i u l a n en azından uç metre yüksekliğinde düzgün bir şekilde
bir çalılık Fmma, eli kapının demir kulpunda, durdu.
*,v>b ir fikir m i b u ?"

^^H tadar zor olabilir kıv<


I
^ İfa k a v l kırsak?"

jr*tid ız la rı falan takıp e d e r iz " Kapı gıcırdayarak açıldı.


ftn t^ 'S o la m ı?"

m dedi Emma ve labirentin içine doğru yürüdüler. Yük-


Ediplerinden renkli lambalarla aydınlatılmıştı; havada

J
B İR GÜN

şu yoğun ve sensemletiri yaz kokusu vardı. "Sylvie nere4 1

"Sylvie ivi, şu anda Calhım'lanıvor. C azibeli sahte fal


milyoner ilgi odağı oldu O ıl.ııı baş başa bırakmaya k a jJ
dim. Onunla rekabet edem em artık. Çok yorucu."
"Ç ok iyi götürüyor işk’ri, biliyorsun."
"H erkes öyle diyor."
"K erevit işi galiba."
"Biliyorum . Bana da iş teklif etti."
"Kerevit çobanlığım ı?"

"H enüz bilmiyorum. Benim le 'fırsatlar' hakkında


m ak istiyor. 'İş, insandır/ dedi, ne d em ek se."

"A m a ya E kstran Sporlar?

"A h ," D exter gülerek elini başına götürdü. "Seyrettin:

"H içbir bölümünü kaçırmadım. Beni bilirsin, sa M .


runde, bisikletlerle ilgili /m alardan daha fazla, dinlemeyi]
ğim bir şey yoktur. F.n sevdiğim kısmı, hani şu 'havalı' di
ya..."
"Böyle saçmalıklar söyletiyorlar bana."

"Havalı ve tattı."
"Yanım a kâr kalıyor, sanınm ."
"H er zaman değil, kanka. Sola mı sağa m ı?"

"Sanınm sola." Bir süre müziğin uzaktan gelen sesini


yerek sessizce yürüdüler. "Yazm a işi nasıl gidiyor?" ,

"A h, yaptığım zamanlarda iyi. Zamanımın çoğunu


yiyerek oturm akla g eçiriyo ru m ."

"Stephank* Shavv sana avans verdiklerini söyledi."

"K üçük bir miktar; Noel'e kadar idare eder. Sonrasına


I » V ID NİCHOLLS

^ ^ — .....tem elen tam »im an lı öğretmenliğe geri dönüş."

^ p p e k » konusu ne kitabın?"
F ~\U nu/- em in değilim ."
K ^genıııt hakkımda, değil mi^*

i 4 y d , Do\tor, tam am en senin hakkında kapkalın bir kitap,


f c ı d a . p exter Dcxt?r DeHer Dactfr [ktter. Sağa mı 90la m ı?"
I "Solu deneyelim ."

■ "A slim i. 1 sudea çocuklar için bir kitap Genç kızlar, delikan­
lılar. ilişkiler, bu tvır şeyler. Yıll.ır önce yönettiğim okul tiyatn»
oyunuptoverl'm etrafındı, dönüyor. Bir komedi."

i "Yıllar demişken, ço k iyi görünüyorsun."

■ " ö y l e mi?"

"K es.n'.l • Bazı insanlar daha iyi görünür, bazılan daha


kotu Sen kesinlikle d aha iyi g örü n ü y o rsu n."

iiffy Buchanan, sonunda tombulluğumdan kurtulduğu-


dedi bana."

j kıskanıyor. M uhteşem görünüyorsun."

"Toşrkki irler. Senin de daha iyi göründüğünü söylememi mi


u n?"
le düşünüyorsan, söyleyebilirsin."
P P e k i, öylesin. Sola m ı?"
"S o la ."

ffiEn azından, rock'n roll yıllarında olduğundan daha iyisin.


I mu, neydi, o programı sunduğun donem den." Emma
p konuşana kadar bir şiire sessizce yürüdüler. "Senin için
deniyordum."

deten m i?"

353 *
b ir g ü n

" i lepimtz endişeleniyorduk."

"Bir dönemdi yalnızca. Herkes bun ı benzer dör


rebilir, değil m i? Biraz çıld ırabilir."

" ö y le mi olur? Bana olmadı. Hey, im arım o rat


kasketi takm aktan v a z g e ç m işin d ir."

"Yıllardır şapka takm adım ."

"Bunu duyduğuma sevindim. Yok-ta müdahale ctmevi


şü nüyordu k."

"N asıl olduğunu bilirsin, önce nasıı olduğunu I


hevesle sıradan şapkalarla başlarsın, s< wıra hiç ani
ketlere, fötr şapkalara, melon şapkalara j jeçersın..."

"Yine bir kavşak. S »la mı sağa m ı?" Jedı Emma.

"F ik rim y o k ."

Her iki yöne de baktılar. "Eğlenceli yanı, un bu kadarı


bitm esi ne k ad ar hayret verici, değil i ni?"
"B iraz oturalım m ı? Şu rad a."

Çalı duvarların içinde alttan n ıavi floresan lani


dmlatılan, mermerden yapılma küç j k bir bank yerle-
soğuk taşın üzerine oturdular, ban laklarını doldunlular,
tokuşturup om uzlarını b irb in n e v ordular.

"Tanrım, neıdeyse unutuyor Jıım ..." Dexter punt


cebine u/antlı, büyük bir dikkatk •katlanmış bir peçeteyi ç
bir büyücü gibi avucunda tuttu. Peçetenin içinde iki tane
şuk sigara kuş yum u rtaları g ib , duruyordu.

"C a rd a n ," diye fısıldadı " Birini ister m isin?"

"Havır, teşekkür ed erim .' kıllardır d im i sürmedim." ,

"İyi yapmışsın. Biz d e t »ıraktık aslında. Ama burada


mi güvende hissettim ." Elle* i titreyerek kaçak malı yaktı,
DAV ID N IC H O LLS

bulama/ ." kmma güldü Şampanya ve yalnj/ olmak


^ E j]erih> yükseltmişti ve ıkısı de şimdi daha duygusal ve nos-
bir düğümle ne lıbsetm elen gerekiyorsa, tam olarak o
^ ^ A ja y d ıla r . dumanların .ırasından birbirlerine güliimsedı-
K l h ı m . bizim M arlboro-Lght kuşağı olduğumuzu söyler.”

I * ® t n r n , yok sinir bozucu." F.mma burnunu yekti, "hır du


^ B 'jfia r k a s iv 'a tanım lanan k *xa bir jenerasyon. Daha fazlası-
p Keklerdim " Gülümseyerek D exter'a döndü. "Sen nasılsın bu

B jy iy im Biraz daha duvarlıyım ."

_| "Tuvalet kabinlerinde seks cazibesini vitirdi mi?"

ster güldü, sigaranın ucunu inceledi. "Sistem im den bir


irm am gerekiyord u sad ece, hepsi b u ."

fimdi çıktı mı yani?"

m m öyle; çoğu..."

I "G erçek aşk sayesinde m i?"

"Kısmı n . 1iem de artık otuz dört yaşındayım. Otuz dört ya-


gnd.ıolunc .1 bahan. lerm tükenm eyebaşlıyor."

"Bahane m i?"

^ ^ K Y a n i, yirmi iki yaşındayken saçma sapan bir şey yapınca,


[jdah.1 yinnı iki \.ışındayım, diyebiliyorsun. Sadece yirmi beş
■ p n d a y ım sadece yirmi sekiz yaşındayım. Ama. 'Sadece otuz
P Vaşınd.iyim/ olm u yor" Bardağından bir yudum aldı. Tekrar
İPty1* doğru çalılaıa v.ıslandı Herkesin hayatında nasıl nurke-
ikilem varsa, benim de vardı: Sadık, olgun, sevgi dolu bir
yaşarken yine de üçlüye davet edilebilir misin?'

R N k i cevap ne, De\?" dıve sordu F.mma ciddiyetle.

| Cevap, havır, bunu yapamazsın. Bunu bir kez anladığında


y la ş ıv o r."

355
B İR G Ü > i

"D oğru, seks partileri insanı geceleri sıcak tutmaz."

"V e seks partileri yaşlandığın zam an da seninle o l^ H


yudum daha aldı. "Neyse, zaten ı lavet edilmişliğim old|
da değil; sadece kendimi rezil etli yor, her şeyi berKıt edİ
Kariyerimi berbat ettim, annemle Jışkim ı berbat ettim .." ]

"...B u doğru d eğ il..."

"... Bütün dostluklarımı b erb a t ettim " Süz


mak için Emma'nın koluna y.ıslundı, Em m a da unun
"D üşündüm kı. her şeyi yeniden düzene koymanın vj
Ve şimdi Sylvie'ye rastladım; d muhteşem biri, gerçekte
o beni yoldan sapm aktan alık o y u y o r."

"Sevim li bir kız."

"Ö yle. Ö yle."

"Ç ok güzel. Huzurlu." j

"Bazen biraz korku tu cu ."

"Sempatik, sıcak bir l et ıi Riefcnstahl33 havası var onda."

"Lenny kim ?”

"B oş ver."

"Tabii ki kesinlikle m izah duygusu yok."

"Evet, iyi ki de yok. Mi/,ılı duygusuna fa/la değer vi


ni düşünüyorum," dedi Emma "Sürekli aptalca bir şeyler‘
yüzüne gözüne bulaştırm ak çok sıkıcı. lan gibi. Üstelik, M
lenceli de değildi. H ayır, gerçekten düşlediğin birine !
m ak çok daha iyi; a y a k la rın ı o vacak biri."

Devler, Sy lvie'n ijı ayağına dokunduğunu hayal eti


lıştı, başaram adı. "P.ana b ir keresinde hiç gülm ediğini, Ç

3 3 A lm an aktris. y a p ıır m v c s in e m a vftm-tmrni İmlenin '/itferı adlı filmi


propaganda film i <»Invrçtur. (Yay. N )
DAVI D KICHOLLS

jıin yüzüne verdiği şekilden Unlanmadığını söylemişti."

trYUı alçak sesle kıkırdayarak güldü. "V ay can m a," diye-


b a lıa z c a . "V ay canına. Ama onu seviyorsun, değil mi?"

|#Or j tapıyorum

"Tapmak Evet, 'tapm ak' daha da iy i"

"O heyecan verici biri."

-Övl.'
f "Ve etrafımdaki her şeyi benim lehime değiştirdi de I lap­
ları içkivi bıraktım, sigara içm iyorum ." Fm m a, Dexter'ın elin-
dcki fl^eve, ağzındaki sigaraya baktı. Dexter gülümsedi. "Özel
durumlar hariç."

"Sonunda gerçek aşk seni buldu dem ek."

: "Onun g i b i b i r ş e y " E m m a ' n ı n b a r d a ğ ı n ı d o l d u r d u . " Y a


«n?

"Ah. ben i y i y i m . İ y i y i m . " I af i d e ğ i ş t i r m e k i çin a y a ğ a k a lk tı.


Yürümeye d e v a m edelim m i ? Sola mı, s a ğ a m ı?"

"Sağa ' İç i n i ç e k e r e k a y a ğ a k a l k t ı ' H â l â l a n la g ö r ü ş ü y o r

Hteun?"

"Yıllardır görm üyorum ."

B lkta başka biri yok m u?"

«na, D exter."
"N e?"

|vde kalmış k ı z a ş e f k a t ! H a l i m d e n ç o k hoşnudum, teşek-


kur
Ayrıca e r k e k a r k a d a ş ı m l a tanımlanmayı mddediyo-
K ; Ya d a ek sik liğ i\ Ie " A r t ı k h a r a r e t l e konuşmaya başlamıştı
V 2 bu s a ç m a l ı k l a r ıçııı e ı ı d ı ş e etmemeye k ırar verdiğinde;
ttş k ıv d i. aşktı t a la n filan; k e n d i n i özgür hissetmeye baş-
j F ^ g v r ç ı - k Iv ıv a t l a d a l ı a ı\ ı ili ş k iler kuruyorsun- Ayrıca bir
BİR GÜN

işim var ve onu seviyorum. Sanınm bu konuda duşu


bir yılım daha var. Parası az, ama özgürüm. Öğleden
sinemaya gidiy oru m '' Bir an sustu. "Yüzme* Epev yu
Kilometrelerce yüzüyorum, yüzüyorum, vü/üyorum. ı j
yüzmeyi çt’k seviyorum. Sanınm sola döneceğiz."

"Biliyor musun, ben de aynı şeyi hissediyorum. Yü/nn


nusunda değil, artık flört etm em e konusunda. Sylvie'yk*
Kışladığımdan beri /aman, enerji ve zihinsel anlamda bir
boş alan kazanm ış g ibiyim ."

"Peki ne yapıyorsun bu zihinsel alanla?"

"Çoğunlukla Tom b R aider oynuyorum/'

Emma güldü ve olmaya çalıştığından daha .1/ kendine


ve guçlu biri olduğundan endişe ederek bir sure sessizflH
di. "H er ney se, bilirsin, tamamıyla sıkıcı ı v sevgisiz biri
Benim de parlak dönemlerim oluyor. O ıris adında bir
çıkıyordum , kendine dışçı diyordu ama aslında bir hijyi
sadece."

"N e oldu C h ris'e?"

"H avai oldu. İle r zamanki gibi. H ep dişlerime b:


düşünüyordum. Devamlı dış ipini «merirdi bana. ı/rş ift.
dış iyi. Bir buluşmaya gitmek, diş muayenesine gitmek
Çok fazla baskı. Ondan önce de Bay Codalming vardı." tj
"B ay C odalm ing. N e felaketti."

"B ay C odalm ing kim di?"

"Başka zaman anlatırım. Sola, sağa?"

"S o la."
"H er halükarda, çok ümitsiz kalacak olursam, son ç
rak senin teklifine başvururum .''

Dexter durdu. "H angi teklif?"


D A V II) NICHOLLS

rlıyor musun, eğer kırk yaşında hâlâ bekâr olursam,


tle evleneceğini söylem iştin?"

~».v ledim mi bu nu?" Suratını astı. "N e kibirlilik..."

I "O zaman lx*n de ı*vle düşünmüştüm. Aın.ı merak etme, ya-


B | ola ra k bağlayın bir sev değil, seni buna zorlamayacağım Üs­
telik İUha yedi yıl var. Zam an çok..." Tekrar yürüm eye başladı
Qexter arkada durmuş, en iyi vazoyu kinliği ortaya yıkan
k jr çocuk gibi başını kaşıyordu.

_ İ M teklifimi geri çekmek zorundayım, korkanm ”

ma durdu ve D exler'a döndü.

[*Ah, sahi mi? O n iy e?" dedi, am a bir tarafı niye olduğunu


ııştı bile.
I Kfcn «özlüyüm ."
; Em m a yavaşça gözlerini kırptı bir kez.
"Ne için sözlüsün?"
"Evlenmek için. Sylvıe'yle."

^ Bir an geçti, vtı/lenmlen ne hıssettıklennııı (»kumluğu bir ya­


nıtı siniye, sonra Emma gülümseyip gulen*k kollarım [X*\ler'ın
Boynuna doladı "A h. Devler Çok şaşırdım! Tebrikleri" Ve tam
"Btk‘r kafasını çev irdiği anda yanağını öpmek için hamle yaptı,
dudakları bir an için birbirine ıleğdi, ikisi de birbirinin ağzındaki
|f**npanya tadını aldı.

nun oldun m u?"

I memnun mu ’ Yıkıldım! Ama gerçekten, çok ciddiyim, ina-


^ B b i r haber

r°> le mi düşünüyorsun?"

■nazdan da fazla, bu, bu... havalı] H avalı ve tatlı

■er bir adım gen çekilerek ceketinin ceplerini karıştırdı.


B İR G Ü N

"Aslında, seni bunun için buralara sürükledim. Bunu sanal


sen verm ek istiyord um ..."

Ağır, eflatun rengi kâğıttan yapılma kalın bir /arf.


büyük bir dikkatle eline aldı ve içine baktı, /ait ipek kâ"
pilmiş, davetiyenin kenarlan elle kopanlarak papirüs süsül
miştı "İşte bu..." Emma, yukarıya doğru tuttuğu panr^y
ucunda dengeledi zarfı. "... İşte buna düğün davetiyesi f
b en ."

"D eğil m i r

"G österişli bir kırtasiye m alzemesi."

"H er biri sekiz paund."

"Benim arabamdan daha pahalı."

"K ok la bak ..."

"Koklam ak m ı?" Çekinerek burnuna günirdü /arh.


yor! D üğün davetiyelerin koku lu mu?

"Lavanta kokusu." |

"H ayır, Dex; para bu. Para kokuyor bu ." Dikkatle kartı
okurken De\ter dikkatle yüzüne bakıyor, eskiden parrn^
nyla kâküllerini nasıl düzelttiğini hatırlıyordu. "Bay ve
l.ionel Cope, kızlan Sylvie'yle Bav !\*\ter \î.n lıoıv'un a
nüne si/lerı davet ederler..." Bunu gerçekten basılı g O ^
inanamıyorum. 14 Eyliil, Cumartesi. Dur bir dakika, sa

"Yedi hatta var..." Ve söylediğinde nasıl değişeceğini g ö r - J

mek için bu olağanüstü yüze bakmaya devam etti Dexter. J

"Yedi hafta mı? Bu işler yıllar alır sanırdım ?"

"Yani, genellikle öyle olur, ama işte bu nasıl derler#


b ir d ü ğ ü n ..."

Emma somurttu, artık orada d eğild i

---------------------------- •IbÜ •
D A V ID N İC H O LLS

jç yüz elli d a v etli"

|"Sen demek istiyorsun ki?.."

j - S y i v ie hamile gibi bir şey Jam am . gibi falan değil. Hamile.


U erçUcten h am ile. Hır beb ek taşıyor."

t "Ah. Dexter!" Bir kez daha yüzünü I\*xter'a döndü. "Babası


Unv biliyor musun? Şaka yapıyorum! Tebrikler. Tanrım, demek
jj m e r m ile r in i boşa atm amışsın." Yüzünü iki elinin arasına aldı.
• S en ev leniyorsu n?"

"Evet!"
Ve l'nln oluyorsun?

forum! Kahrolası ben... baba!"

"B u n a izin var m ı? Yani izin verecekler nıi?"

iniişe göre."

"Şıı sigara hâlâ duruyor mu?" Devter cebine uzandı. "Sylvie


|bu konuda ne d ü şü n ü yor?"

I "Ç ok mutlu! I lamileliğin onu şişmanlatacağından endişe


j ediyor."

| "Böyle bir ihtimal var sanınm ..."

I Dexter, Em m a’nın sigarasını yaktı. "... Ama bunu istiyor;


pylenınov i, çocıık yapmayı, bir başlangıç yapmayı. Otuzlu yaş­
ım ortasında yalnız biri olm ak istem iyor..."

1İM gibi!!!"

sinlikle, sonunun senin gibi olm asını istem iyor!"


fta ’ n ı n elini tuttu. "Ben öyle düşünmüyorum tabii ki."

«"B iliy o ru m Şaka yapıyorum Dexter, tebrikler."

^Teşekkürler. Teşekkürler." Bir anlık duraksama. "D evam


izin verir misin7" dedi son sigarayı Emma'nın dudakla-
in alıp kendi ağzına verieştirirken. "Şuna bir bak..." Cüzda-

•361 '
BtR GÜN

nından lekelenmiş gibi duran, kare şeklinde bir kâğıt çıkardı \J


ışığa tuttu. "O n iki haftalık resmi. İnanılmaz, değil m ıT

Emma, kâğıt parçasını aldı ve görev icabı göz g ı/ d ird ^ H


ultrason resminin güzelliği yalnı/ca ana babaların vakıf o l^ J H
ceği bir şeydir, ama Emma daha önce de böyle şey ler
ve kendinden beklenenin ne olduğunu biliyordu. "Çok
diyerek içini çekti; bu gerçekle Devler’m cebinin içinin P o la ro J
b ir fotoğrafı da olabilirdi.

"Bak... bu om urgası."

"H arika bir om urga."

"İncecik küçük parmaklarını bile çıkarabilirsin buradan.*®

"O ooo. Kız mı erkek m i?"

"Kız, um anm . Ya da erkek. Eark etmez. Ama güzel bir şey,


değil m i?"

"Kesinlikli- harika okluğunu düşünüyorum. Kahretsin, D e*]


ter, sana bir dakika için sırtım ı d ö n d ü m !.."

Bir kez daha kollarım dolayarak boynuna üinldı. Kendim


sarhoş, sevgi ve mutlak bir hüzünle dolu hissetti sanki bir şevin
sonuna gelinmiş gibiydi. Buna benzer bir şeyler söylemek »stedB
ama bunu şakayla geçiştirmenin en iyisi olacağına karar verdufl
"Tabii ki benim gelecekteki mutluluk şansımı y eıle bir ettıı\ an»*
senin için çok sevindim , g erçek ten ."

L)exter oııa bakmak için başını çevirdi ve b iden anılannda


bir şev han-ket etti IV\teıyın göğsünde, canlı ve tıtn?yeıı bir şey. I

Em m a elini oraya koydu "Bu kalbin m i?"

"C ep telefonum."

Geriye çekilip iç cebinden telefonu çıkarm asına izin vertİ


telefonu n ekranına göz atıp, ayılm ak için kafasın salladı
DAVID NICHOLLS

L gjbi, Sigarayı Em m a’nm eline tutuşturdu. Kendi kentline


İ^buk çabuk soyk*ndi, "Sarhoş görünme, sarhoş görünme, sar-
^ görünm e." Tuzu ne bir tele-sahş gülümsemesi yerleştirerek

lekffunu açtı.
j^Merhubo, aşkım !"

Î
E m m a Sylvıe'yi d uyabiliyord u. "N e re d esin sen ?"

*B ir bakım a kayboldum sayılır."

I "Kaybolm ak m ı? Nasıl kaybolabilirsin?"

| "Yani, bir labirentin içindeyim, işte..."

P'Dıhmvr/
ece...mi? Ne yapıyorsun
bilirsin... labirentte?
dolaşıyorum . Eğlenceli olur diye dü­
şünmüştük

^ ■ E fe n d in iz s e çok iyi Burada yaşlı bir teyzenin Yeni Zelan-


'da hakkıı id a ötmesini dinlem ekten sıkıldım..."

"B iliy o ru m ve uzun zamandır çıkmaya çalışıyorum, bu sa­


dece, b ilir s in ... labirent gibi burası!" Dexter kıkırdayarak güldü,
a m a te le fo n d a n ses gelmedi. "A lo? Orada mısın hâlâ? Beni du­
yabiliyor m u su n ?"

■ *Y a n ın d a biri mi var, Dexter?" det!i Sylvie sesini alçaltarak.

■ Hâl» ultrason resmine büyülenmiş gibi yapan E m m a 'y a göz.


attı Bir an düşündü, sonra Emma'ya arkasını dondu ve y a la n

söyletil "Tabii, bizimkilerden bir çete var burada. O n b e ş d a k ik a

daha d e n e\ ip sonra bir tünel kazacağız, o da iş e y a r a m a z s a iç i-

fd zd en birini yeriz artık."

rT a n n ya şukur, C allum burada. Ben C a l l u m 'l a k on u şm ay a

■d iyoru m , çabuk ol. tam am m ı?"

B T am aın . Yoldayım Hoşça k ıl. s e v g ilim !" K a p a ttı. "S e s im

R ib i m i çık ıyo rd u ?"

•363 •
BİR GÜN

"H iç de değil *

"Buradan hemen çıkmalıyı/." 1

" B a n a u y a r ." E m m a , u m u t s u z c a h e r ik i y ö n e d e b a k tı.

m e k k ın n tıla n n d a n iz b ır a k m a lıy d ık “ S a n k i t e v a p g ib i bir ıd f l

t u o l d u , a r k a s ı n d a n b i r ç t - e s i v e l a b i r e n t i a y d ı n l a t a n b ü tü n LmJ

b a la r te k e r te k e r s ö n e r e k o n la r ı k a r a n lık ta b ır a k tı

"Bu çok gü/el oldu," dedi Dexter. Gözleri karardığa u l i ş j J


kadar bir süre daha durdular. Orkestra It's Ranıınx M en** şartofl
sıru çalıyordu ve onlar da sanki nerede olduklanna dair bir i p ^ f l
olacakm ış gibi boğuk sesi d inliyorlard ı. i

"Geri dönmeliyiz," dedi Emma. "Adam lar yağmaya hışl*. I


m ad an." 1

"İy i fikir."

"B ir hilesi olmalı, değil m i?" dedi Emma "H at


darıyla, sol elim duvara koyacaksın ve hiç bırakmadan yü mdfr
ğun sürece, sonunda dışarı çıkarsın "

"Yapalım o zam an!" D exter kalan şampanyayı iki b a n ü f l


boşaltıp, boş şişeyi otların üzerine kovdu. Emma to p u k lu «ı/ahC
kabıLirim çıkarttı, parmak uçlarını çalılara yerleştirdi; ba<

ta biraz tedbirli, yapraklardan oluşan loş koridorda yüı


başladılar.

"G elecek misin peki? D üğünüm e."

"Elbette geleceğim. Töreni bozm ayacağım a söz '


yine d c."
"Bunu ben söyleme lydim !" İkisi de karanlıkta gülü
ler ve yürü m eye devam ettiler.

"A slında senden bir iyilik isteyecektim."

34 ~üoktrn erkek yağıyor *


DAVID NICHOLLS

l ııtfen. lütfen benden şahit olm am ı isteme, D e v "

1 "H av ” o d e ğ il s a d e c e . u / u n z a m a n d ır h ır k o n u ş m a y a/ m a-

^ ^ K p y o ru m a ı-ıK ı s e n k ın a v a rd ım e d e b ilir mısın d iy e merak

ettin»

I "H ayır!" d iy e n i güldü Emma.

I -N e d e n h a y ır?"

I " B e n y a / a r s a n ı d a h a a / d u y g u s a l o lu r , s a n ır ım . \ e h is s e d i­

yorsan açık açık yaz ben ce."

» ‘i y i b i r f i k i r m ı b u , b ı l e m ı v o r u m İk ra m s e r v is in e te ş e k k ü r

,derim. bu arada korkudan altıma ettim ."' Gözlerini kısarak


karanlığa bakb. "B u n u n iş e yarayacağından em in m is in ? Sanki
daha da içeri g iriyo ru z."

k -C uüven bana.

Her neyse, her şeyi senin yazmanı istemiyorum, sadece bir


dia yjpsun

Tı z/e.
g ü n ü m , kendi başının çaresine bakacaksın." Bir üç yol
ağzınaı geldiler.
g,

I z
ıradan kesinlikle g eçm iştik ."

lece güven bana. Yürümeye devam ediyoruz."


I.SesM/, !• yumdu!» I Vıkınl.ııd.ıkı orkestra l’rıme'in l4>94) par-
Ç^ına geçiş yaptı, konuklardan çığlıklar yuk***ldı "Bu şarkıyı ilk
p y duğunıd.ı bilim-kurgıı olduğunu sandım 1999. Havada gi-
arabalar, hap şeklimle vivecekler, ayda tatiller Artk 1999'a
bvn hâlâ lanet olası Pıat I’anda'yı kullanıyorum. Hiçbir
p « H fc m e d i"

bir aile adamı olmam hariç "


n adamı. Gu/el Tanrım, korkmuyor musun?"

5,3191•Am a sonra çocuk büyütmeyi beceren bazı ahmakla*


BİR GÜN

r.ı bakıyorsun. Diyorum ki, eğer Miffy Buchanan bunu yg


yorsa, ne kadar zor o labilir ki?"

"Bebekleri bara götüremezsin, bıınu biliyorsun. Öyk* \


d e tu haf kaçarlar."

"E v e t Evtk* oturmayı öğreneceğim."

"A m a mutlusun, değil mi?"

"E vet? Sanırım öyleyim Sen?"

"D aha mutlu. Mutlumsu "

"M utlumsu. Evet, mutlumsu, fena değil."

"Ü m it edebileceğimizin en fazlası." S il elinin parmak


tamdık gelen bir heykele dokundu ve Emma o anda tam c
nerede olduklarım anladı. O ıuv sağa. sonra sola «lonmckJ
dışarıya, gül bahçesini* çıkaracaktı yemden; partiye. De
nişanlısına ve arkadaşlarının yanına; konuşm ak içiıı /ar
n olmayacaktı Aniden rahatsız edici bir hüzün hissetti, fc
durdu, geriye döndü ve D exter’ın ıkı elini de ellerinin ai^
aldı.

"Partiye geri dönmedim önce sana bir şey söyleyebil!

yim ?"

"S ö y le."

"Birazcık sarhoşum "

"B eıı de, sorun değil"

"Sadece... seni ö/.k-dinı, biliyorsun."

"B en de seni özledim ."


"A m a çok, çok fazla. Dexter. Seninle konuşmak isledi»
kadar çok şey vardı ki, am a sen y ok tu n ..."

"Benim için de aynı."

36ü •
I DAVID NICHOLLS

*Vl* o şekilde kaçıp fiiNiğ”11 'Vn kendimi bir parça suçlu hiv
^ iv o n m v
E fS c n ı s u ç l a m a d ı m f k ı / ı z a m a n l a r b ir p a r ç a iğ r e n ç o l u y o r ­

dum
E "fiir parçadan daha fazla, korkunç derecede re/ildin..."
•İliliyorum "
^Bencil, kibirli ve gerçekten sıkıcı..."
"Evet, bunu belirtm iştin."
"Ama yine de, bira/ dayanmak /A lnındaydım , annene olan­
lar, h e r şev..."

ılar bahane olama/ yine de."

Vot. olama/, am a yine de sana bir darbe vurmuştu."

n yay.dığın m ektup duruyor hâlâ. Şahane bir mektup,


m m ."

“Ama yine de, seninle temas kurmak için dalıa çok çaba g ib ­
iydim. Arkadaşlarına destek olman gerekir, öyle değil mi?
H i b e alan arkad aşlarına '

I "Seni suçlam ıyorum ..."

■ A m a öyle olsa bile ." G özlerindeki yaşları f.ırk ederek


utandı.

ı *Hey, hey, neler oluyor. Em ?"

I 'Ü z u r dilerim, çok sarhoşum hepsi bu .."

b u ra y a g e !" kollarıyla sardı Lnıma'yı. yü/ü şampuan ve


B ^ i p e k kok*m ensesine değdi; Fmma da onun ensesine doğru
alıy<»r. I ı, jsy, *nıı kokusu, ter, alkol ve takım elbisenin
jP~- Emma. soluğunu toplayıp konuşana kadar bir süre bu
de kaldılar.

bunun ne olduğunu söyleyeceğim, bu... seni görme-


BİR GÜN

diğim zamanlarda, her gün seni düşündüm, her g ön bir

ned enle..."

"Ben de ayna_"

"... Bazen sadece 'D exter'ın bunu görm esini ister


da ‘Devter şimdi nerededir?' ya da 'Tanrıın, şu Devler, f.,:n
ahm ak,' şeklinde olsa bile; ne d em ek istediğimi anlı
Bugün seni görünce, simi ç-ımidcn kazandığımı düşün-
en n i arkadaşımı. Ve şimdi bütün bunlar, düğün, bebek t
Senin için çok sevindim, Dex Ama, simi yeniden kav1
hissed iyorum ."

"Kaybetm ek mi? Nasıl?"


"N e olduğunu biliyorsun; bir ailen var, sorumh.il
ğişiyor, insanlarla tem asını yitiriyorsu n ..."

"Ö yle olması gerekm ez."


"Hayır, gerçektim, hep öyle olur, biliyorum. Farklı <
rin olacak» bütün o yımi arkadaşlann, doğum öncesi ok
şacağını/, bebeklim olan ve simi anlayabilecek genç, hoş v
Ya da bütün gece uyanık kaldığın için çok yorgun olac

"A slına bakarsan, pek fazla sorun çıkarmayan o be


den edineceğiz." Devter, Emma'nın Lıhkahalannı goğ'~
sedebiliyordu ıv o anda Emma'yı güldürebilmekten dalıa ı
bir duygu olmadığını düşündü "Ö yle bin olmavacağun.j
söz veriyorum ."

"Sahi m ir

"K esin likle."


O na bakmak için kendini çekti Emma. "Yem in edef I
Bir daha ortad an kaybolm ak yok?"

"Sen kaybolmazsan, ben de kaybolmam."

•368
D A V ID N İC H O LLS

Zİan birbirine değdi. dudaklan büzüldü, gözleri açık,

»Imak ü/ere."

"Evet! G itm eliyiz."

A/ önce ne olduğundan ve olm ak üzere olanlardan emin


lan İM 2 C P yürüdüler. İki dönüş daha onlan yeniden ki­
tin ginşine. partiye getirdi. Emma, ağır m eşe kapıyı açmak
jrvdi ki, D exter elini tuttu

nın elini tutup, yeniden labirente dönm ek istedi. Te-


unu kapatmalıydı, parti bitene kadar içeride kılm alı, kay-
k ve bütün olanlar hakkında konuşmalıydılar.

"Yeniden arkadaş m ıyız?" dedi sonunda.

"Yeniden arkadaşız." Dexter'ın elini bıraktı. "Şimdi git ve ni-


tnı bul O nu tebrik etm ek istiy o ru m ."

J6 9 •
BÖLÜM ON DÖRT

B a b a lık

15 Tem m uz 2 0 0 0 . Cumartesi

yttd, Sıırrvy

ine Alison Viola Mayhew.

Yeni bin yılın üçüncü gününde, akşamın geç saatlerinde


ıı$tu İki kilo doku/ yüz gram ağırlığında, zayıf ama sağ­
d ı ve De\ter'a bakılırsa, anlatılamayacak kadar güzeldi; ha­
yatını ona adayacağını biliyordu, ama aynı zamanda yeni bir iş
sının zor olduğunu da açıkça hissediyordu.

O gece-, kırmı/ı suratlı bohça kucağında, plastik hastane is­


in d e otururken, LX*xter Mayl\evv ciddi bir karar aldı: Bu
jan itibaren doğru şeyi yapacaktı. Birkaç biyolojik ve cinsel

ıluluk bir yana, yapacağı her şey kızı için olacaktı. Hayat,
inc in sürekli denetim i altında sürecekti. O nun utanması-
J p acı çekm esine, endişe duymasına yol açabilecek hiçbir şey

p r Şey kesinlikle yer alm am alıydı artık.

_ * « ağırbaşlı karar yaklaşık doksan beş dakika sürdü. Tuva-


ine oturup, sigarasının dumanını boş bir su şişesine üf-
.alışırken, bir kısmı aradan kaçmış olmalıydı ki duman

•37! •
BtR GÜN

dedektörünü «,'alıştırdı, yorgun karısını ve kızıru çok il


olan uykularından uyandırdı; elinde hâlâ san-gri dum an!
kapağı kapalı şişeyle tuvaletten çıktığında, karısının k|
yorgun gözlerindeki bakışlar her şeyi anlatıyordu; Bu iş [j
M ayhevv'a göre değil.

Aralarındaki giderek büyüyen anlaşmazlık, yeni yi


ladığından beri iyice alevlenmişti ki. D exter kendini işsiz]
verdi, hatta bir iş olasılığı bile yoktu. Ekstrem Sporlar'm izi
grafiği acımasızca düşmüştü, açıkça anlaşılıyordu ki hiç
bisiklet sürücüleri bile, hafta içi bir günde, o kadar geç
re kadar programı beklemiyorlardı; havalı ve tatlı o lm a s u fl
önemi yoktu. Program, sona doğru aksayarak ilerliyordu ve[
balık İzni, ondan d..lıa «ı/. rağbet gören işsizlik durumuna d
m üştü.

Evi taşıyarak geçici bıı avuntu sağlandı. Epey d im


sonra. Belsize Park'taki bekâr dairesi yüklü bir meblağ
ğında aylık olarak kiraya verildi; Richmond'da, eli yüzü d
taraçah bir eve taianıldı. Dexter, Surrey'ye taşınmak için çok j
olduğunu söyleyerek -henüz otuz beş yaşındaydı- durumu
testo etti, ama yaşam kalitesi anlam ında tartışılabilecek bifj
yoktu; iyi okulk r, ulaşım bağlantıları, parkın içinde dö
yilder. Sylvie'nin anne-babasına yakındı, ikizler de ya
yaşıyorlardı; sonuçta Su mey kazandı ve mayıs avında bit
kenmek bilm e;: ve son derece pahalı bir iş olan, her ahşap y]
a b la m a , destekleyici olmayan her duvan yıkma işine git
Mazda spor araba da gitti; bir önceki ailenin, yok edil
imkânsız m üşterek kusmuk kokularını taşıyan ikinci el I
arabasına k u rban edildi.

Mayhevv ailesi için çok önem li bir seneydi, Devter:


ni hiç umn ıadığı kad.ır keyifle ev düzer halde bulmuştu. A İ
DAVID NICHOLLS

in^diit sektörünün genişletilmiş bir kolu olarak hayal


H ğ y o r ılt': Mavi tulumlar içinde, ellerinde badana ruloları olan
E g t i d , gpHÇ l' ir ^ 'r ÇJ >' a n d ığ ın d an çaruık çömlek çıka-
B ^ r a k eski luivük kanepeye çöküyorlardı kabarık tüylü kopek-
parkta gezdirmeyi, yoru aı ama eğlenceli gece mamalarım
H L y jl elti. Vakııı g elcırktr, dıiıi/ kayalıklarına gidilecek, sahilde
^ K j| e r yakılacak, sulanıı sürüklediği ağaçlarda uskumru kızar
tılacaktı. Zekice oyunlar icat edip raflara koyacaktı Sylvie çıplak
bacaklarının ü/erine onun eski gömleklerini giyecekti Trikolar
Bir dolu triko giyecvk ve ailesi ıçiıı bir dolu triko sağlayacaktı.

| Ama bunun yerine alçı tozlarının arasından görünen, aşığı


Uyıcı, huysuz bakışlar vardı Sylvie, görünürde ustalar yüzün­
den olsa da, anne babasının evinde giderek daha fazla zaman
K jeçjrm ev e. kocasının başarısızlığını sık sık yüzüne vurmaya
başlamıştı Arada bir telefon edip, arkadaşı Callum ı, kerevit ba­
ronunu görmesini, ış teklifini kabul etmesini tavsiye ediyordu,
ama Dexteı- direniyordu. Belki sunuculuk kariyeri yeniden to­
parlanabilir ya da yapıma olarak ış bulabilir, belki kameraman-
lık ya da editörlük işini öğrenebilirdi Bu arada ustalara yardım
»edebilir. masrafları azaltabilirdi ve bu maksada kendine bir çay
yaptı, bisküvi aldı, biraz I ehçr öğrendi ve sistre makinesinin giı-
riıltü.su eşliğinde P laystation oynadı.

Bir zamanlar televizyon sektöründeki yaşlı insanlara ne ol-


»O lığunıı merak islerdi, şimdi cevabı bulmuştu. Stajyer editör ve
*f»eran\ ın ;ar vimıı dört- yirmi beş yaşlanndalardı ve yapım a
hiç Uvru(x*si voktu Kendisine ait olan Mayhem TV Ltd. iş
^ H t f a a n ziyade, mııın hareketsizliğinin gerekçesi olmaya buşla-
I § *» V ere,, \- , inin sonunda, m uhasebe giderlerini önlemek için
y Bn*‘n kapanmış, vırmı top antetli kâğıt utanç veriri şekilde ta-
H P a ra sım boylaııuştı I lavatındakı tek ışık Em m a'yla birlikte
BİR GÜN

geçirdiği zamanlar, Jorzy ve Izvh’le birlikte sıva yapı


mesi gerekirken sinemaya Mvıştığı zamanlardı. Ama y-
bu melankoli, bir salı ö k ed en sonrasında sinemadan gün
yıktığında dayanılmaz bir hal aldı, babalık yeminine ne c
Artık sorumlulukları vardı. Nihayet haziran avının W
ederek, Callum O'NeiD'ı g öm ü ye gitti ve Doğal Mal
ne katılm aya d avet edildi.

Ve bıı yılki Azı/ Sıvithin G ünü Dexter Mayheıv'u yulaf e


renginde kısa kollu bir gömlek, mantar renginde kravatla,
lük roka stoklannın Victoria İstasyonu şubesine naklini
ederken buluyor. A ray sürücüsü yanında bir not levhasıyla
lip gözlerini ayık ayık üzerine dikerken, IX'\ter yeşillik kı
m sayıyor ve arkasından ne geleceğini iyten iye tahmin ediyor. 1

“Siz eskiden televizyonda değil mivdiııi/?“

Bııyrun tokalın ı...

“Eskiden, zam anın sisli geymişi iyinde," diye cevaplıyor


um ursam az b ir tavırla.

“Adı neydi? rahatla gibi bir şeydi galiba."

Başını kaldırıp bakına.

“Onlardan biriydi. İrsaliyes i mi imzalayacağım, nedir?

"V e Suki Meadovvs'la yıkmıştınız."

Gülümse. gülüm se, gülüm se.

"D ediğim gibi yok uzun zaman önceydi. Bir, iki, uy..."

"Bugünk*rde her yenle görünüyor değil mi, .Suki?"

“Altı, yedi, sekiz..."

“Muhteşem bir kadın."

•374
D AVID NICHOLLS

ok hoştur. Dokuz, on."

f -Onunla sıkm ak nasıl bir şeydi?"

■ - G ü r ü l t ü lü .''

[ Pptki; siaae ne old u ?"

" H a y a t. B a ş ım a g e le n şe y h a y a t ." N o t le v h a s ın ı ş o to r ü n e lın -

a | ıy o r "B u ray ı im zalıyorum , d eğil m i?"

ru. O rayı im zalıyorsunuz."

i 'D o t e r faturayı imzalayıp en üstteki kutuya elini sokuyor,


bir avuç roka alıp tazeliğini kontrol ediyor. "Roka, bizim zama­
n ım ız ın göbek salatası, dem eye bayılıyor Callum ; am a Dexter
biraz acı buluyor.

D. m;.'. I Malzemelerdin asıl merkezi. Clerkenvvell'deki temiz,


modem, faieyve sıkacaklnn, armut koltuklan, üniseks tuvaletleri,
langırt masaları, yüksek luzlı internet bağlantısı olan depo; du­
varlarda And\' VVarhol tarzı devasa inek, tavuk, kerevit tablolan
asılı. K ısm en çalışm a yeri, kısmen genç yatak odası, mimarlar
buraya ofis tabelası yerine, Helvetica yazı karakteriyle "düşler
alanı" tabelası koydular Ama Dexter'ın düşler alanına girebil­
me» için önce vol yordam öğrenmesi gerekiyor Cal, bütün vöne-
m . , nin ellerinin kirlenmesine pek meraklı; bu yüzden Dexter,
B r a-v kovunca, imparatorluğun son ileri karakolunda, gölge
•tıüdür olarak, acemi kadrosunda çalışıyor. Son üç hafta içinde
B * y v e Sıkacaklarını temizledi, sandviç lu/ırlam ak için kafasına
®°ne taktı, kahve çekti, müşterilere servis yaptı ve her şeyin yo-
M M a gitm esine kendisi dı- şaştı I lepsi buydu işte; Callum 'ın
^ K e m e y e bayıldığı gibi: İş, insan dem ekti.

I İşin en kotu vjiu, eski hır televı/von sunucusunu çurkı servi-


fy -ıv ırk , gören müşterilerin yüzünden bir an için geçen acıma
H p ^ tn i kabul etmekti Otu/hı yaşlarının ortağındakiler, kendi
BİR GÜN

akranları en beterleri. Bir zamanlar m eşhur olup -bu ufa


bir şöhret olsa da- şöhretini yitirmek, yaşlanm ak ve belki
kilo almak, yaşarken ölm ek gibi bir şey ve yazar kasanın j
sında duran Dexter'a gö/.lenni dikerek, bir prangalı haj
mahkûmuna bakar gibi bakıyorlar. Bazen. "Gerçekte ck
tefekm işsiniz," diyorlar ve bu doğru, artık kendini kü
sedivor. "Yeter ama/' demek istiyor kepçeyle mercimek
koyarken. "H er şey iyi. Burada huzurluyum Burada
hoşnudum ve bu geçici bir iş sadece. Yeni bir iş öğren i\
ailemi geçindiriyorum. Yanına bira/ ekm ek ister miy dini/? ]
buğday mı, karışık tahıllı m ı?"

Doğal M alzem eler'in sabah vardiyası O ö^O 'dan 16:


dar sürüyor, kasayı teslim ettikten sonra Richmond trenindfl
cumartesi alışverişçilerine katılıyor. Sonra, kendi evine - ■ H
kadar, içleri dışarıdan göründüğünden çok daha büyük J
Viktorya tar/ı sıra evlerin olduğu sokağa doğru yirmi ...kıkald
sıkıcı bir yürüyüş yolu var. Bahçe patikasında yürürken (ta h fl
patikası var, nasıl oldu bıı?), Jerzy ve Leclı'i ön kapıyı kapurİM
ken görüyor, arkadaşça bir ses tonuyla ve adamlar l’olonvalı du
olsalar, hafif bir Doğu lamdra aksanıyla konuşmaya /o mlu h»
sed iyor kendini.

"Czes' la k si e m a sı? " **

"İyi akşamlar, Dexter," diyor I.ech. anlayışla.

"Bayan Mayhevv, evde mi o ?" Sözcüklerin yerlerini bÖjjjf 4 ^


t irm elisin ; ku rald ır bu.

"Evet, evde."

Sesini alçaltıyor. "N asıllar bugün?"

"Biraz... yorgun, sanırım ."

3 5 (L th ç r ) M rrhaK *! N a n ta ıin T (Ç N .)

376
DA V II) NICHOLLS

pevt'-r somurtuyor ve şakayla nefesini tutuyor. "Yani cndi-

L ienm eli m iyim ?

! " B i r a z b e lk i.

■ "A lın " LX*xter iç cebine uzanıyor. I\>£al Mal/emeler'ın Kıllı

"Tamam, Dcxter.'
"£>ı u'kizoıin. Evin bir yerinde, büyük ihtimalle birilennın
a^layatuk olduğunu bik*n*k kapıya yiiruyüp anahtarlannı çıka-
nvor. Bazen K r nöbet cetvelleri varmış gibi hissediyor.
^ ^ M fja s m ın c Alison Violn Mayhew, yeni cilalanmış döşemeleri
I korum.>I- için yayılmış p la s tik ortuııün üzerinde kararsız bir şe-
kiide o tu rm u ş , girişte K*klıvor Ovul vu/iınun ortasına yerleşti­
rilm iş küçük, düzgün, kusursuz vuz hatlanyla annesinin minya­
tür bir kopvası ve LVvter bir kez dalvı sefil bir dehşet duygusuy­
la e t k i s i azalan güçlü bir sevgi hissediyor.

F " M e r h a b a . |as t V u r d i l e r i m , g e c i k t i m , " d i y o r k ız ın ı k u c a ğ ı ­

na alırken F ile r i k ız ın M i n i k . ı v n v o r , K ı ş ı n ı n ü z e r i n e k a l d ı n y o r

“G ü nün n a sıl geçti, Jos?"

‘ ondan bir ses geliyor. 'O nu böyle çağırmama-


Jasmine, Jazz değil." Sylvie. örtüyle kaplanmış
ış dergi okuyor. "Ja/z Mayhe\v, berbat bir şey.
— , wvn vluş<ın bir tıınk gnıbunda saksafoncu adı gibi.

f Dexter. kızını omzuna alıp kapı girişinde duruyor. "Eğer sen


Padını vordiysen, o da Jas diye çağnlacaktır."

‘'Adını ben koymadım, biz koyduk. Ve dediğin gibi olacağını


Yurum, sadece bundan hoşlanmadığımı söylüyorum '

H oh.,1 Lalın. (Ç ..V )

• 377 •
BİR GÜN

"Güzel, kızımla konuşma turam ı Lima men değiştiririm.”

"İyi, sevinirim ."

Kanepenin ucunda duruyor, gösterişli bir tavırla saat


kıyor ve Y ati bir dünya rekoru, diye düşünüyor. D aha c ır giı
be? saniye oldıı ve yan lış bir ş<y yaym ayı başardım ! IXışüı
kendine anm a ve düşmanlığın tam bir kanşımı ve bunu yı
sesle söykm eye hazırlanırken, Sylvie suratını asarak ottu
gözleri nem li, d izlerin e sarılıyor.

"Üzgünüm , hayatım, berbat bir gün geçirdim ."

"N e oldu?"

"K ız uyumak istemoci bir tıirlü. BüKin gün uyanıktı;


hin beşinden bu saate kad ir ."

Dexter bir yumruğunu beline koyuyor. "Hayatım, dedi


gibi kufeinsiz. kahve verseydin..." Ama bu tür şakalar doğal
mıyor Dexter'a; zaten Sylvie de gülümsemiyor.

"Bütün gün ağlayıp sızlandı, dışarısı çok sıcak, içerisi ı


a ; Jerzy ile Lech her y en i» çalışıyorlar; bilmiyorum, sınıder
bozuldu, hepsi bu." IX*xter oturuyor, Sylvıe'ye sanlıp, aln
öpüyor. "Yem in ediyorum, yine bu lanet olası parkın etm
dolaşmak zonında kalacak olursam, çığık atarım "

"Fazla dolaşm ayacaksın artık "

"G ölün etrafında defalarca, defalarca yürüyorum; "alı


lara gidip, yine gole donuyorum Günümün en güzel oluvı nt
biliyor musun? Bebek bezinin bittiğini sandım. VVaıtmseJ $
bebek bezi alm ak zorunda olduğumu düşündüm ve s o ıırt
kaç bebek bezi buldum ve çıv heyecanlandım."

"G elecek ay işe geri dönüyorsun."

"T an n'ya şükür!" Dextür'm omzuna devriliyor ve içir»1


yor. "B elk i bu akşam g itm em eliy im ."
DAV1D NİCHOLLS

I "H ayır gib™**1 gcn*k! \taftalardır bıınu bekliyorsun!"

I J js ç e k t e n bir bekârlığa ı\ıfo partisi haşasında değilim. Bu-

Du ııK in < o ^ y a»l,y |m "


•'Saçmalık..."

"V e endişeleniyorum ...'’

"N e için endişe ediyorsun, benim için m i?"

"Seni bir başına bıraktığım için."

"Otu/ beş yaşındayım. Sylvie, bir evde daha ünce de yalnız


!nr» Hem zatrn yalnız olmayacağım ki. Jas bana bakar, (,'ok
,vj vakit geçireceğiz, öyle değil mi fas? M in. Jasm ine."

I t e n i n m isin?"

► K e s i n l i k l e Bana yunuyor, diye düşünüyor. İçeceğim i ıltı-


fünByor. Ama içm eyeceğim . Hayır, içm eyeceğim .

P Bekârlığı seda partisi, Svlvie'nin arkadaştan arasında en za­


yıf ve en kötü kalplisi olan Rachel'ındı ve gece kalacaklan için,
yakışıklı bir kokteyl garsonunun yum sıra otelde bir süit oda ki-
Mİanmıştı Bir limuzin, bir restoran, gece kulübünde bir masa,
ctVm gün öğlen kahvaltısı; lıer şey kabank e-postalar aracılığıyla
A d a n m ıştı Sylvie, ertesi gün akşamüzeriııe kadar dönmeye­
cekti ve Dexter ilk kez gece boyunca iş başında olacaktı. Sylvie
tomyoda makyaj yaparken, Dexteı/ın diz çöküp Jasmine'e banyo
yaptırmasını seyrediyor.

| “Suat sekize doğru yatırırsın, tamam mı? Kırk dakika son­


ra."

“ O lu r "

■ “ir suru mama v a r. sebzeeiklerden püre de yaptım." Sebze-


iScbzı'aklcr deme şekli ne kadar sinir bozucu. "Buzdolabın-
tUlar."

379
BİR GÜN

"Sebzecıkler dolapta, bunu anladım ."

"Eğer onu sevmezse, dolapta hazır kavanozlar var; drn*


dece acil d u rum lar için ."

'T ek i ya cips? C ips veririm ona, olmaz mı? Tuzunu si


sem ..."

Sylvie kafasını sallıyor, rujunu sürüyor. "Kafasını destekle *

"... Ya tuzlu fıstık? Yeterince büyüdü, öyle değil mi? Kr


bir kase yer fıstığ ı?"

Bir elini banyodan çıkarıp, karısının kahverengi baldırını


tuyor. "B u arada, m üthiş g örü n ü y o rsu n."

"Ellerin ıslak." Bacağını çekiyor. Altı haftadan beri


yorlardı. Dexter, doğumdan sonra bir soğukluk vc asabiyet
cağını tahmin etmişti, ama epey zaman geçmişti ve Sylvu* t
öyle bir şekilde bakıyordu ki ona... "H ayır, aklından bile ge
m e" bakışı.

"Bu gece gen dönmeni Lsterdim," diyor.

... Hayal kınklığı. İşte bu. Hayal kırıklığı.

" Jasm ine'e dikkat et... Kafasını destekle!"

"N e yapacağımı biliyorum !" diye kestirip atıyor. ‘Tann


kına!"

işte yine orada, o bakış. Bir şeyler yanlış gidiyor. Istt


bu değildi.

Kapı zili çalıyor.

'T a k si geldi. Acil bir durum da beni cep telefonumdan 4|


otelden değil, tamam m ı?" V e dudaklannı Dexteı/ın tef
konduruyor, sonra küvete doğru eğilip kızına daha ına"
bır öpücük veriyor. "İyi geceler, kıymetlim. Benim için
ilgilen..." Annesi banyodan çıkarken Jasm inc surat asıp, dudak-
cüyor, gözlerinde bir dehşet ifadesi var. Dexter bunu
jr ve gülüyor. "Nereye gidiyorsun, anne?" diye fısıldıyor.
ı>u ıhmakla bırakm a!" Aşağıda kapı nihayet kapanıyor.
5ylvıe gitti şim di tek başına ve bir dizi ahmakça iş gerçekleştir­
ip için özgü r artık.

Her şey mutfaktaki televizyonla, başlıyor. l>?xter, tskemlesi-


m aya çalışırken jasm ine bağırmaya başlıyor bile. Bunu
«n Sylvie için yapar ama şu anda kıvranarak çığlık a tı­
ra şla rd a n ve sesten oluşm uş küçük bir paket sanki; ortada
iilıir bir neden olmamasına karşın, şaşırtıcı bir kuvvede
irarak kıvranıyor ve De\ter kendini, Konuşmayı ö$ırtt, tamam
p diye düşünürken buluyor. Kahn>Lısı bir dil öğren ve nerede
yaptırım ı söyle bana Ne kadar zaman sonra konuşabilir
B ir v ıI' O n sekiz ay? En çok ihtiyaç duyulduğu /amanda
konuşmayı böyle reddetmek bir çılgın'ık, absürd bir tasarım ha­
ta sı. M u h a b b e t e , hazırcevaplılığa gerek yok, tem d bilgilen vere-
^ ^ R td a r konuşma yeter. Bolu, yazım ı ar. Hu etkinlik m erkezi beni
bitiriyor. S an attı lu r.

■Sonunda iskemleye oturtabiliyor, ağlama ve sızlanmalar


biraz yumuşuyor; Dexter mama kaşığır ı yapabildiği kadar ağ­
ana SOk,l UN çalışıyor, sürekli olarak d urup kaşığın kcnanyla,
î'in yüzüne tıraş köpüğü gibi yapışan püreyi temizliyor.
37 sakinleşir umuduyla tezgâhın ü zeıın d e dm an, Sylvie'nin
»dığı küçük televizyonu açıyor. Çünkü bugün cumar-
hîkfvizyonun en çok izlendiği zam ın; Suki M eadows'un
ü kaçınılmaz şekilde karşısında buluyor. Televizyon mer-
ie n canlı yayın; merakla bekleyen h alka çekiliş sonııçlan-
Uıvor M idesinin kıskançlıkla kasıktı ğını hissediyor, sonra
İ N ı kafasını sjllıyor, tam kanalı değiştirm ek üzereyken
‘ in. eski sevgilisinin coşkulu haylunşlanndan büyülen­
i r şekilde, sessizce oturduğunu fark edi yor.
"Bak Jasm ine, babanın eski sevgilisi! Gürültücü doğjj
G ürültücü b ir kız değil m i?"

Suki artık zengin biri; ••skisinden d aha d a şen şakrak, ( H


ve halk taralından çok sevi.iyor. Hiı, anlaşam am alarına ve q h B
hır yönleri olm am asına karcın, eski sevgilisin»* ve .’o t o ğ r a jj^ ^ j
gazetelerde yayınlandığı yirm ili yaşların sonlarındaki d o n e q ^ f l
bir (izlem hissediyor D exte \ Suki hu gece ur yaınyordur? d i y ^ ^ f
rak ediyor. "B a b a n Iv lk ı d •onu bırakm am alıydı/’ d iy o r yu)fl^|
sesle; siyah taksilerde, kokteyllerd e, otel barlarında, rie m in ^ |
köprülerinde geçirilen geceleri düşünüyor; n ım a rtesi g ıin irrjflfl
başta İnmeyle d olm a d old u ru rk en geçirilm ediği eski g ü n le r i. 1 f

Jasm ine yenid en ağl. im aya b aşlıy or çü nkü nasıl okhıflg


g özü n e tatlı patates k a çın s; o n u tem izlerken ( anı sigara i s t i *
N eden içmesin, geçirdiği l*u günden sonra neden kendine bir ■
ram da b ulunm asın? Sırtı ağrıyor, başp arm ağının kabuğu « M
luyor, parm aklan kerevit ve kahve kokuyor ve bir ikrama ih tM
»ı old uğu na karar veriyor Bir nikotin hedıv-esine ıh tiv a a var. ■
İki dakika sonra b eb ek taşım a çan tasın ı üzerine
çalışıyor. A ğlayan Ja s m r ıe 'i önüne oturtuyor ve üç ş-*ritK c a d H
de, d ükkânların o ld u ğ ı sıkıcı, k ü çü k çarşıya gitm ek üzere Ü M
koyuluyor. N asıl oh ıp (la buraya geldiğine şaşıyor; cun » M m
eesi, Su r re / d e bir alışveriş çarşısına? R ichm ond bile d eğil b M
liyöniin banliyösü; bir kez d ah a çekici kız arkad. .skim la h i r f l j
şehirde bir yerlerde takılan Su kı'yi düşünüyor. Jasm ine UVU^B
tan sonra belki telefon eder; yalnızca m erh ab a d em ek t i n - M
içip , e sk i sev g iliy i a ra m a k ; n e d en o lm a sın ?

İçki dükkânının kapısuu açarken içinde hoş bir ü r p - r t i f l

sed iyor v e kapıyı açar a çm a z y ü k se k b ir içki arıyla b


buruna geliyor Ham ilelikten bu yuna, kaçam aklan, h er
içm eyi ön lem ek için evd e içki b u lu nd u rm am a uygulam ası v<|

• 382 •
DAVI D NICHOLLS

J ^ o r n d a tc’k başına sarh oş olu rken b ir salı gecesind e kanepe-


m ^/erinde otu rm ak tan p atlıy oru m ," d em işti S y lvie ve bunu
^ K ^ - d o n oku m a olarak alan De\ter a/ ya da çok içmeyi bırak-
Am a şim di kendini bir içki d ükkânın d a buluyor; bir sürü
L n e v ar b urad a ve hepsi birbinn detı lıos geliyor g özü n e; bu

K
l a
h k u llan m am ak aptallık o lu r Biralar, kırm ızı, beyaz şarap ­
hı psinden alıyor; ayrıca em in bir y ere koy m ak ü zere iki şişe
Ç ile li Bordeau\ şaral>ı ve yirm i adet sigara alıyor. Sonra, neden
Tavland lokantasından bir paket servis alıyor.

Şira/dun, güzel caddelerden küçük, gii/el evin e doğru hızlı


llarla yürürken, g ü n eş batıyor ve Jasm ıne g öğ sü n d e uvuya-
|kalıyor U yu yan bebeği yerin den çıkarm ad an m utfağa gidiyor,
şişevı açıyor, bardağını d old ıın ıy o r; kollan bebeğin etrafında bu-
|bile dansçısı gibi, tu h a f b ir şek ild e kıvrılıyor. B ir tö ren havası
içinde bard ağa b akıyor, sonra b ir y u d u m d a b o şaltıy o r v e şö y ­
le düşünüyor- Bu km hır leziz bir şey olm asaydı, içm em ek çok daluı
« o y olurdu O m u zlarınd aki gerilim geçerken, m u tfak tezgâhına
doğnı yasla nıyor. Alkolü b ir tür canlandırıcı, enerji veren b ir şey
'Olarak aldığı b ir d ön em olm u ştu , am a şim di b ü tü n ana b a b a la ­
rın içkisi gibi alıyor, bir tur nü ısek k in gibi. K endini daha rahat
gpssederek. u yu yan bebeği k an ep en in üzerind eki yastıklardan
yapılmış yuvaya yerleştiriyor ve küçük banlıvo evi bahçesine gi-
|®yor: Ç im en to torbalarının ü z e n n e bir örtıi serilm iş durum da.
çantasını hâlâ çıkarm ıyor, sad ece biraz gevşetip, om uzu-
^^^■teerinden tabanca kılıfı gibi sarkıtıyor. M esaisi bitmiş bir
M is e Benziyor belki; cinayet m asasından, yorgun bir romantik;
|H|:ama tehlikeli işinden arta kalan zam anlarda Surrey'de ço-
^ ^ ■ îd a lığ ı vap an bir polis. Bu etkiyi tam am lam ak için gere-
Şev bir sigara. İki h aftadır ilk sigarası, saygılı bir tavırla
o m uhteşem lezzetim tadıyor, tütünün çatır-
BİR GÜN

tısını duyacak kadar kuvvetle içine çekiyor Vanan y « ^ H


ben/in, 1995 kokuyor. J

Beyni, işle ilgili konulardan annıyor; fal ı M sar


vulallı kurabiyekrden ve akşamla ilgili ümit b e s le n e n
belki, yorgun ana babaların nirvanası sayılan huzınM
dun ununa sahip oluyor. Sigarasmuı ı/ıııantini bu- kum
nın dibine sokuşturuyor, merdivenleri parmak u çla rın a ç^ u H
jasm inc'i odasına yerleştiriyor ve panjurları indiriyor.
kasa hırsıza gibi, bebemi uyandırmadan be/ini lioğiştırm n^H
yetleniyor. 11

Tam be/ değiştirme minderinin u/erine yatı


uyanıyor ve yeniden o berbat, kulak tırmalayıcı ağlamama
lıvor Dişlerinin arasından soluyarak elinden geldiği kadar ç d f l
ve düzgünce altını değiştiriyor. Bebek sahibi o lm a n ın
yanlarından birisi olarak, bebek kakışı nasıl zararsız, çiş ve klM
nasıl da kotu niteliklerini kaybetmiştir; eğlenceli olmaca b â r jfl
azından zararsızdır. Hatta ablasının iddiasına g ö r e , ‘'kızana^
ekm eğin üzerine koyup yiyebilirsin". Bu kadar zararsız v c j H
kokuludur bu "k a k a ".

Ö yle bile olsa, onun tırnaklarınızın altına bulaşıp fc flH


şarak yetişkinlere has niteliğe ulaşmasını iste m e r s in iz .

Jasmine'in imalatı iki yüz elli gram kadar tıstık ezmesi


munde ve h e r nasılsa bunu sırtına bulaştırmayı Iv cerm aM S j
kım m a içtiği şaraptan biraz başı dönerek yanm
mendiliyk*, mendiller bitiruv gıınlük seyahat kırtinın iken^Mg
elinden gpldiği kadar temizliyor. Hâlâ sıcak olan bohÇ i^ B r
yasal kokan bez torbasına atıyor. Bu arada Jasmine duı
zan ağlıyor. Sonunda teiniz pak olduğunda bebeği alıp/ <
doğru kakhnyor, baldırlan ağrımaya başlayana kadar ay
da zıplatıyor ve ımıci/evi bir biçimde, Jasmine yine se s sil

•384
DAVID NİCHOLLS

»öi karyolasına yatınyor ve hemen çığlık atm aya başlı-

jmken ve küçiik oda yoğıın şekilde sıcak bebek kakası kokarken


'den bu kadar fa/la şey talep etm ek o kadar çözümsüz,
■temelden yanlış bir d im im ki... "Koşulsuz sevgi" ifadesi
o r t a lık t a fazlaca dolaşıyor am«ı şu anda Dexter birtakım knşulla-
||J1 dayattığını hissediyor 'I kul i. |as, adil ol, iyi bir kız o l baban
vat beşten beri ayakta, unuttun m u?" Jasmine bir kez daha su­
suyor, Dexter'ın boynuna değen nefesi sıcak ve düzenli; büyük
bıf Hikkatle bir kez daha .yatırmayı deniyor. Bebek çantası hâlâ
to y u n d a asılı, bu kez kendini bomba imha uzmanı gibi hissedi­
yor; yavaş, yavaş, yavaş.

kapıyı kapatıyor ve merdivenlerden


iniyor. Sert olmalı Acıması/ olmalı, kitaplar böyk* söylüyor.
Eğer dilden anlıyor olsaydı, Dexter ona açıklıyabilirdi: Jasmine.
ıkm ktn d e özel zam anlara ihtiyacı tur. Televizyonun karşısında
yemeğini yiyor, am a bebeğin ağlamasını duymazlıktan gelmek
çok zor Kontrollü ağlama diyorlar buna, ama Dexter kontrolünü
kaybediyor; ağlam ak istiyor ve karısına karşı korkunç bir öfke
Ifctetmeve başlıyor nasıl sorumsuz bir kahpedir ki bir bebeği
E b a sıy la yalnız bırakır? Buna nasıl cesaret eder? Televizyonu
kapatıyor ve bir bardak daha şarap doldurmaya gidiyor, ama
ıkla şarap şişesinin boşaldığını görüyor.

tu n değil Yeryüzünde, içine süt konarak çözülmeyecek


aruı baba sorunu olama/ Biraz mama lıazırlıyor, sonra
'enlen tırmanıyor, biraz k ışı dımiiyor, kulaklan uğuldu-
Öfkelı küçük surat,, Dexter süt şişesini eline tutuşturduğun-
uşuyor, ama yine bağınyor; şişenin kapağını sıkıştırma-

• S öS •
BİR GCN

dığı için sıcak m amanın akıp yatak örtüsüne, ya


gözlerine, burnuna döküldüğünü gördüğü anda
çığlık kopuyor; şimdi gerçekten ağlıyor, nasıl ağk
sının gizlice odasına sokulup iki yüz elli gram sıcak sü?
na döktüğü düşünülürse... Telaşla bir tülbent bulmaya
onun yerine temiz çam aşır yığınından Jasm m e'in en iyjj
hırkasını buluyor, bununla Jasm m e'in suçlarına, g -
laşan mama topaklannı temizliyor; h er defasında be
kendine küfrediyor -ahm ak, ahm ak. ahm ak, özü r dilerim, ]
rim- ve diğer koluyla mamadan ıslanan yatağı, b e b e ğ i
rini, bezini, hepsini yere fırlatarak değiştirme çalışı
yor. Şu anda kızının konuşamamasına seviniyor Şu ha?
budala," derdi kızı konuşsaydı, "bir bebeğe bile baî
Bir kolunda bebek olduğu halde aşağıya inip tek eliyle y
mama yapıyor, tekrar yu kan çıkıyor, bebek omzu nda uy
dalana kadar kamını doyuruyor karartılmış odada.

Kapıyı yavaşça kapatıyor, parmak uçlarında çıplak ı.


verileri iniyor; kendi evinde bir hırsız adeta. İkinci şişe şarabı
yor m utfakta. Bardağa d olduruyor.

Saat ona geliyor. Televizyon seyretmeyi deniyor; şu Bijf


ther adlı şeyi, ama seyretmeyi anlamsız buluyor ve televiil
endüstrisinin durumundan hoşnutsuzluk hissediyor. *|
yorum," diyor yüksek sesle. Müziği açıyor; evinizi bir A«
butik otelinin lobisi gibi hissedeceğiniz türden bir dcriemel
Svlvie'nin dağılmış dergisini okumaya çalışıyor, ama hu bfll|
aşıyor şu anda. Oyam konsolunu açıyor, ama oyunların ^
aradığı huzuru vermiyor. Bir yetişkinin arkadaşlığına ihl
yuyor; ağlayıp bağırmayan, sızlanmayan ve uyumayan |
sohbet etmeye. Telefonu alıyor. Adamakıllı sarhoş artık. v e s «
D A V in NICHOLLS

L p lt zorlamasıyla eski dayanılmaz istedi hissediyor Çekici


m a a p t a lı bir p e y le r söy I- ine isteği

^ B jıo n ie Slvuv’ un yeni bir meme pompası var. Son model, Fin-
malı, tişörtünün altında dıştan takma bir motor gibi pır
B g e k çalışırken, onlar kanepede oturmuş, Big Hmthcr 'ı sey-

tvUney* ç a l ı y o r l a r .
t Emnvı. bu akşam bir akşam yem eğine davet edildiğim
inm işti, am a VVhitechapel'a geldiğinde Steplıanie ve Adam ı
yemek yapam ayacak kaıiar yorgun b jlm uştu; umuyorlardı ki
Fjnma bunu sorun etmezdi. Yem ek yerine otunıp, süt pom pa­
sının u ğ u l t u s u silona bir süt sağım kulübesi havası verirken, te-
kvizv. m izleyip sohbet ed iyorlar vaftiz annenin hayatındaki bir
huşka muhteşem gece.

i Emma'nın artık katılmak istemediği, hepsi bebeğe (Kİaklı


konuşmalar dönüyor ortada. Yeteri kadar romandan söz etmiş*
rindi önce ve evet, arkadaşının özelliklerini böyle m inyatür bir
b ü n y ed e görmenin eğlenceli ve etkileyici bir yanı da vardı. Ve
Ubiı ki başkalarının mutluluğuna tanık! k etm ek de mutluluk
vericiydi h er zam an için.

I Ama bu kınlar çek mutluluk fazlaydı; bu yıl evden lıer çıkışın-


§■ yeni bir bebek suratına bastırılıyordu adeta. Birinin bir tuğla
Mmlığıi),! akı tatil resimlerini görünce de aynı berbat korkuyu
K ^ d iy o r: H arika, çak iyi zam an geçirm işsiniz, am a bundan bana
iE nedenle arkadaşları, işlenilin berbatlığından, hangi ilaç-
^ ^ H b n d ık la n n d a n talan bahsettikleri /«anan Emma büyülen-
ifadesini takınıyor sürekli

I Anıa çocuk doğurma ınuu/esi ve genel olarak ana baba ol-


( hlnbaşkalarına aktarılabıl.vek bir vanı vok. F.mma. yanm

• 387
BİR GÜN

kairruş uykuların gerginliğ nd en konuşmak Lstemij


utacağını daha önce işitm emişler miydi hiç? Bebeğin gü|
meşinde bir işaret aramayı »la istemiyor; ya da eskiden n
annesine ben/ediği, ama şim di babasına benzemeye
ama ağzının tıpkı annesi gibi olduğu da ilgilendirmiyor o m jl
ellerin boyutuyla ilgili şu takıntı nedir? İnce, küçük pa
çük eller; asıl kocaman eller olsaydı, üzerine konuşmak
lamlı olurdu. "Bebeğin şu kürek gibi kocam an ellerine bir!
Bu, konuşm aya d eğ er b ir şe y işte.

"U yum ak üzereyim/' diyor Stephanie'nin kocası


oturduğu koltukta başıru yumruğuyla desteklerken.

"G itsem iyi olacak sa n ırın ı," d iyor Emma.

"Havıri Kal!" diyor Stepha nie, ama geçerli bir neden göster*
m iyor.

Emma bir paket cips d jh a yiyor. Arkadaşlanna ne oldu |


le? Eskiden eğlenceli, eğlenceyi seven, muhteşem ve ilginç t^
dilen ama uzun zam andır çoğu geceler, kokulu odalarda,
gibi yorgun, rahatsız edici ölçüde lx*ş gözlerle bakan çiftlerle, 1
beğin giderek küçüleceği yerde büyümesine şaşarak geçiyur.J
bebek emeklediğinde, bu sanki hiç beklenmeyen bir
atılan coşkulu çığlıklardan yoruldu artık. Ne bekliyorlardı i
uçmasını mı? Bebeğin kafasının kokusuna karşı da duyarsın
nedi bir kere, saat k ay ışı gibi kokuyor.

Çantasındaki telefon çalıyor. Ekranda Dexteriın a d ın ıj

yor, ama cevaplama zahm etine girmiyor Hayır, VVhite


çıkıp Richmond'a kadar gidip Dexteriın ağzıyla kızının göl
gıdıklamasını görmek istemiyor. Erkek arkadaşlarının Yem
sil G enç Baba rollerinden adamakıllı sıkılm ış durumda:
ama iyi huylu, bezgin ama blucin ve ceketten oluşan kılık |
fetleri içinde modern gc rünümlü, dünyaya bir ufaklık aı
D A V ID N IC H O LLS

■ jçın kendilerine vaygı duyan, gururlu ve göbekli tipler,


« f i l i kadif»' ceketlennde bir parça çiş ve saçlarında bira/, kus-
I K i r olaıı. tarihin ilk cesu r öncüleri.

tabii bunların hiçbirini yüksek sesle söyleyemiyor. Bir kadı-


|eri daha özelde bebekler hakkında konuşmayı sıkıcı
da doğal olmayan bir şey var. Onun mutsuz, kıskanç ve
l olduğunu düşünürler. Ama herkesin ona, uyuyabildiği,
r ~ KÜf olduğu, kendine ayıracak zamanı olduğu için, flört etm e
İL istediği /aman Paris'e gidebilme imkânı olduğu için ne
|kadar şanslı olduğunu söylemesinden de sıkılıyor. Sanki onu
trtdli ediyorlarmış gibi geliyor; buna içerliyor ve küçümsen-
diğini hissediyor. Üstelik Paris'e gittiği talan da yok! Ö/ellikle
a rk a d a ş la nndan, ailesinden ve televizyonda duyduğu biyolojik
«at: konusundaki şakalardan sıkılıyor İngilizcedeki en aptalca.
» U n , sız ifade "bekâr"; onu hemen arkasından "çikolata müp­
telası" takip ediyor ve Fmma, pazar gazete eklerinin hayat tarzı
fenomeni olmayı reddediyor. Evet, kimi nasihatleri, bazı pratik
öğütlen anlayabilir ama işler tamamen kontrolden çıkmış du­
rumda.

Evet, ara sıra kendini mavi hastane gömleği içinde, ytı/u


k*ru ve ıstırap içinde hayal ediyor; ama elini tutan adamın yüzü
belirsizliğini koruyor ve bu da üzerinde kala yormamayı
HfChği b ir fantezi olarak kalıyor.

| I Olduğu zaman, eğer olursa, o çocuğa tapir, küçücük ellerini


«nlamlandınr, konaklı küçük kafasının kokusunu bile alır. Bın-
M faktan. uykusuzluktan, gaz sancılarından, lıer ne halt varsa
^ H fo d e n söz eder. Günün birinde ufacık patikler karşısında
gibi ötebilir hatta Ama o /aman gelene kadar mesafe-
sakinliğim ve dinginliğini bozmaz.
BİR GÜN

Stephanie sağına işini tamamhyor ve güzel bir şarap gjbjj


ğa tutarak Adam a gösteriyor. ! larika bir meme pompası a
konusunda hepsi hem fikir oluyorlar.

"Sıra bende!” diyor Emma, am a kim se gülm üyor ve i


bunu bekliyormuş gibi üst kattaki bebek uyanıyor.

"Birinin icat etmesi gereken şey/' diyor Adam, "klora


bebek m end ili."

Stephanie içini çekiyor ve ağır ağır yürüyerek g|


Emma artık kesinlikle eve gitmesi gerektiğine karar vı
Geç yatıp müsveddeler ii/erimle çalışabilir. Telefon yine tit
DexteıV.an mesaj var. Ona eşlik etm ek için Surrey'ye süı
mi, diye soruyor.

Telefonu kapatıyor.

"... Yolun uzun olduğunu biliyorum, sanınm doğum sa


depresyon geçiriyorum. Bir taksiye atla, ben öderim. Sylvie
yok. Olsa da fark etm ez, ama... fazla bir oda var, is te r s e n I
da kılabilirsin. Her neyse, mesajı aldığında beni ara. 1loşça j
Tekrar hoşça kal deyip dememekte tereddüt ediyor ve teli
kapatıyor. Anlamsız bir mesaj. Güzünü kırpıp başını s a l
raz daha şarap dolduruyor. Telefonun adres defterinde
»ue iik
k ji »

ken S h arfine geliyor; Su k i'n in cep telefonu.

. i.,,™» N
Ö na* bir cevap gelm iyor ve Dexter kendini ralıatl
sediyor. Çünkü m» olursa olsun, eski sevgiliye telefon eti
kadar iyi olabilir? Telefonu kapatmak üzereyken o k a ra k t
bağırışı duyuyor.

"A L O !"

"H ey, selam!" Sunucu gülümsemesini takmıyor.

3 l>0
D A V ID N IC H O LLS

SİN İZ ?" A rkad an bir partinin gürültüsü geliyor, belki

j e b ir re sto ra n .

ima ta kopuyor orada!"

E? K İM SİN ?"

fahmin et bakalım!"

E? SEN İ D U YAM IYO RUM ..."

lim ki, tahmin et bakalım?..."

■Nİ DUYAM IYORUM , KİMSİN?"

t a h m in et’"

A T’

>İM Kİ..." O yun yorucu olmaya banlıyor, boylece doğ­


an, "B en D ex ter!" diyor,

j Bir anlık duraklama.

"De\ter? D evler M ay hru)?

| "Kaç tane D exter tanıyorsun, Suki?"

"Hayır. hangi D exter olduğunu biliyorum, ben sedece...


."'EY, DEXTER! Selam. Dexteri Bekle..." Bir sandalyenin çe­
k in i işitiyor ve Suki'nin restorandan çıkıp merakla koridora
‘üğünü hayal ediyor. "Nasılsın. Dexter?"

'iyim, iyi, b en sad ece... b ilir s ia bu a k şa m seni televiz-


g«»rdiiğümu m»vle m e k için arad ım ; bana eski günlen du-
iürttii v e b ir arayıp m erhaba, d em eliyim , d ed im Bu arada,
görü n ü y ord u n lelevı/ynnda. Program ı da beğen-
B h . Harika bir form al ' H arika fornuıi m ı? Som soytarı. "N asıl­
ın. Suki?"
S "A h . iyiyim , iy iy im ."

yerdesin’ Işını çok iyi yapıyorsun! tkrrçekten!"

■Teşekkürler Teşekkü rler."


BİR GÜN

Bir sessizlik oluyor. Dexter'ın p.ırnıagı kapatma dü


gidiyor. Kapat. Mat gidiyormuş gibi \ap. Kapat, Lıpj
kapat...

"N e kadar oldu, beş yıl mı, lX*x!"

"Biliyorum, şimdi seni düşünüyordum, çünkü tele


gördüm. Ç ok iyi görünüyordun. Nasılsın?' Ömn M»ı/knîj|
o n a * söyledin. D ikkatini topla! "N eredesin demek ist
g ürü ltülü..."

"Restoranda. Birkaç arkadaşla akşam yem eğindeyim."

'T anıd ığım biri yar m ı?"

"Sanmam. Yeni arkadaşlar."

Y ati arkadaşlar. Düşmanlık olabilir mi bu? "Anf


m am ."

T e k i. Sen neredesin. Dexter?"

"A h, evdeyim ."

"Evde mi? Cum artesi gecesi? Bu sen değilsin g a lib a !"

"Evet, biliyorsun..." Ona evlendiğini, bir çocuğu of


banliyöde yaşadığmı söylemek üzere ki bunlan sövf
bu telefon görüşmesinin abesliğini büsbütün ortaya çı
düşünerek sessiz, kalmayı tercih ediyor. Sessizlik biraz,
vam ediyor. Pacha'ya giderken bir kez giydiği p a m u k l u l
rin üzerinde sümükten bir apolet olduğunu fark ediyor,
uçlarındaki yeni kokuyu duyuyor; bebek bezinin ve
krakerlerin berbat bir karışım ı.

Suki konuşuyor. "A na yem ek şimdi geldi..."

'T am am , her neyse, sadece eski günleri diişünr"


seni görmenin hoş olabileceğini düşündüm! Bilir-in, oğk|
ği ya da bir şeyler içm ek için..."
DA V ID NICHOLLS

|d Suki tenha bir kaşeye gitm iş gibi, içenden gelen mü-


^ U / .ık ^ y o r Katılaşmış bir sesk- konuşuyor. "Biliyor musun,
E ^ te r? Bumın o kadar iyi bir fikir oklusu nu sanm ıyorum ."

t "A h, tamam

nıek istediğim şu, seni b tş yıldır görmedim ve düşünü­


yorum k i bu olduğunda, genellikle bir nedeni vardır, öyk» değil

m i?»
leoe düşünm üştüm ...*’ •

Hyonım ki. aslrnda bana hiçbir zaman hoş bile davranma­


l ı a benimle hiç ilgik*nmedin, çoğu zaman sarhoş gezerdin "

"A K bu doğru değil!"

"Bana sadık bile olmadın. Tanrı aşkına, devamlı ayakçılan,


n kızlan düzm ekle meşguldün; şimdi birden ortaya çıkıp,
eski kankaym işız gibi telefon edip, 'eski günlere' özlem
anı anlayamıyorum; altı alun ayımız, dürüst konuşmak
gerekirse, benim için çok boktand ı."

, "Tamam. Suki, taşı gediğine koydun."

I "Hem üstelik başka biriyle beraberini, gerdek, gerçekten hoş


biri ve çok mutluyum. V'e işin doğrusu şu anda beni bekliyor."

■■"Güzel' Git öyk*yse! G İT!" List katta Jasmine ağlamaya baş-


Ahyor; belki de utanandan

y ö y k çekip gidip, sonra sarhoş olduğunda telefon edip sana


HŞPÇnıaıı ı bek leyem ezsin..."

" B ı k k ı n iyorum... ben sadece... Tannm , tamarçv iyi, unut

Jasm ıne’in uluması a lılıp m erdivenlerde yankılanarak


ulaşıyor. ,

[Bu ses d e ne?"

»k."

• 393 •
BİR GÜN

"K im in bebeği?"

"Benim bebeğim, bir Kızım var. Yedi a y lık "

l ^ t e r 'ı n utanmasına yetecek kadar uzun bir s*


yor, sonra Suki kon u şu y o r "O zaman ne demeye ImiJ
teklif ediyorsun?"

"Sadece Bilirsin. Arkadaşça bir görüşm e."

"Benim arkadaşlarım v ar," diyor Suki çok alçak «*.


ce sen en iyisi git ve k izir a Kik, tam am mı, !\*x?" Ve
kapatıyor.

Bir süre oturup b.^ş hattı dinliyor. Sonunda tele


yor, gözünü dikip balayor, sonra tokat yem iş gibi kaf
yor. T okat yedi.

"Evet, bu gayet iy iyd i," diye mırıldanıyor.

Adres Deften, N um arayı Düzenle, Numarayı Sil.


telefonunu silmek istediğinden em in misin?" diye soruyor
fon. I .anot olsun, e\ et. evet, sil onu. evet! Tuşlara deli giblj
yor. Numara Silindi, diyor telefon, ama bu yeterli değil;
İmha Edildi. N unvıra Buharlaşbnldı; ih tıyaa olan bu. J
çığlıktan tepe noktasına ulaşıyor, Dexter biıtien ayağa fr
telefonu duvara fudatıyor, Farrow and Bal! marka duvar
nın üzerinde kara b ir leke kalıyor. Tekrar fırlatıyor.

Suki'ye küfrederek, aptallığı için kendine küfre


bir şişe süt hazırlıyor, kapağını sıkıca kapatıp cebine
şarabı kavrayıp merdivenlerden yukarı, Jasmine'in a*
koşuyor; kulak tırmalayıcı berbat ses şimdi boğazını tı
rak çıkıyorm u ş g ib i, O daya dalıyor.

"Lanet olsun, Jasmine, çeneni kapa, tamam mı?!" dijNJ


nyon Jasmine'in, gözlen korkuyla «içilmiş, yatağın w?
duğunu görünce hemen elleriyle ağzına vuruyor. Kızım
DAVID NİCHOLLS

H sıram duvara dayayarak otunıyı r, kı/ını göğsüne yas-


K g la n ıa '-ıi'i bastırmaya çalışıyor, sonra kucağına yatırıyor,
alnın ı okşm or; ini işe yaramayınca, hafif hafif başının
ovmava Kişin nr Başparmağınla bastırabileoeğin gi/li
n o k ta olması gerekmez mi? Avucuyla bebeğin elinde dain*k‘r
^ bebek otkevle parmaklarına kenrtk*nip bırakıyor Hiçbir
yaramıvor, bııyük kalıtı parmaklan, onu deniyor, bunu
L a a t hiçbir şev fayda etmiyor. BHki kendini iyi hissetm iyor, diye
jjiû n ü v '" M ki ile amirce an neti yarım da atm adığı için yaptyor. İşe
v a ra m a z baha, işe yarama/ koca, işe yaramaz evlat.

■ Ama ya iyi değilse? Sarın# dabilir, dişe düşünüyor. Ya ila ilişi


day'r dabıhr. ı1t>i m i çıkıyor? Korku sarmaya başlıyor. Hastaneye
mi «tm elP Belki ile, ama şimdi araba kullanamayacak kadar sar-
haş. İş»î yaranuı/, işe yaramaz, işe yaramaz adam. "Hadi, dikkati­
ni fcyfal diyor yüksek sesle. Rafta bir bap kutusu var, üzerinde
Uyuklan lay a neden olabilir," yazıyor: İngiliz dilindeki en güzel
»vcukler bunlar. Eskiden. "Ödüm, alabileceğim bir tişörtün var
niı?ÎJtecüklerı\ di. Şimdiyse, "Uyuklam aya neden olabilir".

Bira/ sessızleşene kadar dizinde zıplatıyor Jasmine'i, sonra


M u kaşığı bebeğin dudaklanna götürüyor. Ondan sonraki yirmi
dakika çılgınca bir kabare ortaya koş makla geçiyor; kızm a sal-
konuş-aıı hayvan taklitleri yapıyor. Sınırlı repertuarından
«esler, değişik Uılgesel aksanlar çıkanyor. Resimli kitapla*
B * e ğ m yüzüne tutuyor, sayfalanın kaldınyor, şeritlerini çeki-
^ « b l a r a parmağını baktırarak, "Ördek: İnek! Ç ul Ç uf tn*n!
B * kaplan.» bak, bak!" iliyor, karmakarışık bir kulda gösterisi
koş uyor Hastık bir şempanze U7ı<v/s on th f Bus şarkısı-
P ilk dizesim defalarca *övlüyor. Tinky VVİnky, OM M acD onald
F r 8811 «islendiriyor, doldurulmuş bir domuz, hiç nedensiz
^ ^ ■ G ru tn eşark ısın ı -o\ U;\,»r C ep telefonunu bebeğin küçük
BÎR GÜN

eline tutuşturuyor; d ü ğ jn d erine bastırmasına, salyal


yenin üzenne akıtm asına izin veriyor; konuşan saati di
en sonunda merhamet ; polip sessizleşiyor bebek; hatif h a d
kınyor, ama «ırtık sessü:; hâlâ uyanık ama halinden m c m n u n l

Odada Inıhariı tn s ı şeklinde Fisher Price marka bir CD


var. Dexter ortalığa t a ç la n oyuncaktan ve kıtaplan tekir*
çalma tuşuna basıyor. Bızdıklar için Rahatlatıcı Klasikler, Syhrfcj
bebek zihin kontrolü.projesinin bir parçası. Şekerlem e Perisi'
D ansı duyuluyor k ü çü k hoparlörden. "Seeeees!" diye
D cxten sesi yükse ltiyor ve sarhoş bir halde Jasm ine'i g -
yaslayıp dans etrn eye başlıyor. Jasm ine geriniyor, pa
imce yumruk oluyor, sonra gevşiyor ve babasının viızüne Uk
somurtmadan fat.ddı bir ifadeyle bakıyor. fV xter da ona gii
suyor. Jasm ine güderini iri iri açarak dudaklarını şapırda',
Gülüyor. "İşte 'benim kızım !" diyor D exteı, "İşte benim
ğim !" Morali y ükseliyor ve aklına bir fikir gidiyor.

Jasm ine'i omzundan sarkıtıyor, yok nun üzerin


pervazına t ıslayarak, aşağıya raflar takılana kadar geçiri
C iyierin d urduğu karton kutulann bulunduğu mutlağa
yor. Binle» t e C D var, çoğu eşantiyon; Sol tokla o komik kıt
larla dol ıştığı nüfuzlu günlerinden kaim s bir miras Diz Ç*
tı»k eliy'a» kutulann içini kanştınvor. Asıl olay Jasmine'i uyu
değil, onu uyanık tutmak; böylece bir parti d ü z e n le y e c e k le r,
dece ikisi, herhangi bir gece kulübünü a sunabileceğinden
dah a iy isi Suki Meadmvs'u salla gitsin; kızma DJ'lik yapacak

Artık canlanmış olarak, C D kutularının daha derinme i


k atıştırıyor; son on yılın modası C D le n ı bakıyor, aradan
ı ı r ı ayuıp yerdeki yığının arasına atıyo»; parti planını F
A a d Jaz ve break-beat, 70'lerin fımk m üziği ve arid h ou K
tronik müzik. Eski müziklere bakmak zevkli olabilirdi; an'3
DAV1D NICHOLLS

|a, tam madığı yabancılarla dairesinde geçirilen uykusuz


L in , uzun zamandır hatırlamadığı arkadaşlarla edilen ah-
L sohbetlerinin anılarına bağlanınca bunlar, kendini sinirli
[endişeli hissetmeye başlıyor. Dans miiziği de onu tedirginloş-
■ L o r. \.ı^'um/ruh bu olsa gerek, dive düşünüyor

|f S o n ra bir C D 'nin sırtını görüyor; Em m a'nın yazısı. Geçen


yıl I kğustos'taki «»tu/ beşinci doğum günü için, düğünden be-
fjnen ünce, yepyeni bilgisavannda kendi hazırladığı bir derleme.
p ^ B rten in adı "O n Ilır Yıl" ve ev yapımı iç çerçevenin içinde
Emma'nın yazıcısında lekelenmiş bir fotoğraf var; ama yine de
Arthur'un Koltuğu nun zirvesinde, Edinburgh'un üzerinde yiik-
gelen sönmüş bir volkanın, bir dağın kenarında (»turmuş olan
ikisini çıkarmak mümkün. Mezuniyetten sonraki o sabah olmalı;
n e d ir, on iki vıl mı oldu? Resimde rX’xter, dudaklarının arasında
bir sigarayla bir kayaya yaslanmış. Emma, çenesini dizlerine da-
yamış, biraz uzakta oturuyor. Beline sımsıkı oturmuş bir 501 giy­
miş, gözlemi: gölgeleyen kınalı saçlarıyla şimdiki halinden biraz
daha tombul ve hantal. Fotoğraf çektirirken kullandığı, dudak-
kapatıp ağzının bir tarafıyla gülümsediği ifadesi var yü-
le . Dexter Emnıa'nnı yüzüne bakıyor ve gülüyor. Jasm ine'e
yor.

a bak! Senin vaftiz annen, Emma! Babana bak, ne ka-

&
miş. Bak. elmacık kemikleri. Babanın elmacık kemikleri
v**dı eskiden.” Jasmine ses çıkarmadan gülüyor.

1 Jasıııinr'in yatak odasına dönerek, bebeği bir köşeye oturtu-


f l p Ve C D ’yı kutusundan çıkartıyor İçine bir kartpıstal sıkışünl-
P*Ş» geçen yılkı doğum güm i kartı.

| P Ağu>hjs 1 9 0 9 . İşle sa n a e r unpınn bit hctiiyı‘. K endi kendine


H jU SÖyle. Ö nrtn/ı olan ıliışinınıek, ön em li olan düşünm ek. Bu, sa m ı
önce hazırladığım hır kıısei derlem esinin sevgi dûht CD zer-
BİR GÜN

sn/onu. Settin o uyuşuk, saçına saftan şarkılarından hiçbiri yaİç


şarkılar var. Umarını seversin. M ut/u Yıllar, D exter ıv harika u
herlerin için tebrikler. Koca! Baba! H er ikisinde ıU'harika olacaksın.

Seni yeniden bulm ak güzel. Unutma, sen i çok seviyorum .

Eski arkadaşın Emma

Gülüm süyor ve diski tren şekilli C D çalara v erleştiriy otj

Disk Massive Attack'la başlıyor, U n/bıished Sym pathyB |


ç a s ; ayağıyla tempo tutarak şarkının 9Ö/lerini kı/ının kul
nunldaruyor. Eski pop müziği, iki şişe şarap ve uykusu/hık d
verip kendisini duygusal hissetmesine neden oluyorlar. Fi
Price marka trenin sesini olabildiğinize yükseltiyor.

Sonra T he Sm iths başlıyor; There is a Light That N eıer


Ou t?8 parçası ve aslında The Smiths'i hiçbiı zaırun dnems
olmasına rağmen, etrafta k ıta sallayıp zıplamaya devam e<
bir öğrenci diskosunda sarhoş olm uş yirmilik bir delikanlı
Yüksek sesle şarkı söylüyor, utanç verici am a umursamıyor. Sı­
ralı evlerden birinin kııçiık odasında, oyuncak bir trenden gl
sesler eşliğinde kızıyla dans etmek; aniden bir rahatlama dı
gusıı hissediyor. Rahatlamadan daha fazlası, haz. Donuyor, f l
kerlekli bir tahta köpeğin üzerine basıyor, sokak sarhoşlan gfl|
sendeliyor, bir eliyle duvara tutunarak dengesini sağlıyor.
dn tgeli çocuk,, diyor bağırarak, sonra aşağıya, Jasm ıne'e bakiyi
harika, harika kızının iyi okluğunu ve güldüğünü görüyor. |
sönm eyen b ir ışık nur.

Ve şimdi o dalıa çocukken annesinin çaldığı bir parça, M


On By geliyor. Alison'ın bir elinde sigara, diğer elinde içkiyle J
parçayla salonda dans ettiğini hatırlıyor. Jasm ine'i omzuna V
leştiriyor, nefesini ensesinde duyuyor ve diğer elini avcunun iv> ]

37 “B itm ry m Srm poti " (Yav N ')


3« “H k Srtnmr\«*n Hır Ijık V ar." (Vay N )

398 •
D A V I D N IC H O LLS

■ alıp ortalıktaki enkazı tekmek’yemk eski m<xla bir dansa başlı-


B p . Bitkinliğin ve kınruzı şarabın lanı ortasındayken, Emma'yla
ıak isin ani bir istek duyuyor, şu anda ne dinlediğini ona
rıek istiyor ve sanki bunu bekliyorm uş gibi, şarkı biterken
jjm çalıyor. Dağınık oyuncaklarla kıtaplan didikliyor henıen,
lîiflki Emnaa anyordur. Ekranda “Sylvie" yazıyor, küfrediyor; ce-
[yap v e r m e k zorunda Ayıl, aytl, ayıl, diyor kemli kendine. Bebek
'asına yaslanıyor, Jasm inc'i kucağına yerleştiriyor ve tele-
t. nu açıyor

| "Selam , Sylvie!"

Aynı anda Public Enemy'nin Fight tlur Pouxr parçası çalmaya


•on kapatmak için düğmeyi bulmaya çalışıyor.

"B u neydi?"

[ t "M üzik sadece. Jasm ine'Ie birlikte küçük bir parti veriyor-
|d u k . değil mi, Jas? Jasm ın e dem ek isted im ."

"H âla uyanık mı?

m m öyle."

Sylvie içini çekiyor. "N eler yapan şim diye kadar?"

Sigara içtim , sarhoş oldum , M >eğimizi afyonladım , eski sevgilim e


U tfon ettim , ev i çüfdüfie çevirdim , ortalıkta kendi kendim e dans ettim.
[Bir sokak sarhoşu g ib i sen deledim .

'Ah, öyle takılıyorum, televizyon seyrediyorum. Ya sen? Eğ­


iy o r m u sun?"

"İyi. H erkes kafayı bııldu tabu ki .."

"Sen hariç."

I "Sarhoş olamayacak kadar bitkinim ."

t. "Ç ok sessiz orası. Neredesin?"

"O tel odasındavım Biraz uzanmak istiyorum, sonra b ir son-


BİR GÜN

rakı dalga için geri gideceğim." O konuşurken, I X‘xtcr


odasındaki enkazı kaldırıyor; sütten sırılsıklam olmuş
ortalığa sıçılm ış oyuncaklar ve kitaplar, boş şarap şişesi v J
bardak.

"Jasm in e nasıl?"

"Gülüm süyor, öyle değil mi, tatlım? Anne telefonda * J


fonu Jasmine'in kuKığına dayıyor, am a jasm ine sessiz dıı
[)e x ter telefonu alıyor yeniden. “Y in e b en ."

"İdare ediyorsun yani."

"Tabii ki. Kuşkun mu vardı?' Bir anlık duraklama ol


"P artin e d ön m elisin ."

"Belki de dönmeliyim. Yann görüşürüz. Öğlene doğru.


olarak bilem iyorum , on b ir gibi dön erim ."

"C.üzel. İyi geceler."

"İyi geceler, D exter."

"Sevgiler."

"Sana d a."

Sylvie telefonu kapatmak üzere, ama Dexter bir $ey


söylemesi gerektiğini hissediyor. "Sylvie? Sylvie? Orada!
sın?

Sylvie telefonu yeniden kulağına götürüyor. " H ı r

Dexter yutkunuyor, dudaklarını yalıyor. "Sadece şt


lemek istedim... Dem ek istedim ki, şıı sıra, bütün bu bab^
işlerinde çok iyi olmadığımı biliyorum. Ama deniyorum,
yorum. Daha ivi olacağım, Sylv. Süz veriyorum."

Anlaşılan anlamaya çalışıyor, konuşmadan ona* bir öl


oluyor çünkü, sonra kısık sesle konuşuyor. "Dex, gayet iyi
yorsun. Biz, sadece... yolumuzu el yordamıyla bulmaya
yoruz, hepsi b u ."

400
DAVID NICHOLLS

ter »sini çekiyor. Nedense daha fazlısını ummuştu. "Par-


ünı- dönsen iyi o lacak ."

I PYann görüşürüz."

"Seni seviyorum.

"B en d e."

Ve kapatıyor.

Ev çok sessiz görünüyor. Kızı kucağında uyurken bir dakika


kadar oturuyor ve kafasının içindeki kan ve şarabın uğultusu­
nu tünüyor. Bir an için yalnızlık ve korkunun titreşimini hisse­
diyor, ama bu duyguyu uzaklaştınyor; ayağa kalkıp şimdi bir
kedi yavnısu gibi uyuyan kızını vıizimo vaklaştınyor. Kokusunu
i için*- çekiyor: Kendi etinden ve kanından, sütlıı. neredeyse tatlı
bir koku Et ve kan. Klişe bir ifade ama kı/.ının yüzünde kendi
^ H fin tü s ü n ü yakaladığı kimi anlar oluyor, gerçeğin farkına va-
nyor ve neredeyse in a n a m ıy o r . İyi ya da kotu, o benim bir yardam.
Kızım ö zen le yatağına bırakıyor.

I Çakm aktaşı gibi keskin plastik bir domuzun üzerine bası­


yor, kendine küfrediyor ve odanm ışığını söndürüyor.

jmes'in on kilometre doğusunda, VVestminister'da bir otel


ıda, karısı, elinde gevşekçe tuttuğu bir telefon olduğu hal-
bir yatağın kenarında çıplak oturuyor ve sessizce ağlamaya
»yor. Banyodan su sesi geliyor. Sylvie ağlamanın yüzünü
tuğu dunundan hoşlanmıyor, bu yüzden su sesi kesilince ça-
ak gözlerini siliyor ve cep telefonunu yerdeki dağınık giysı-
k rin içine atıyor.

I "H or şey yolunda mı?"

401
BİR Gt'N

"A h. biliyorsun. Tam olarak değil. Sesi çok sarhoş geliJ


d u ." |

"İyi olduğundan em inim ."

"Hayır, ama gerçekten sarhoş. Sesi tuhaf geliyordu. Beliğ;


ev e d ön m eliy im ."

Callum bornozunu bağlıyor, tekrar yatak odasına dönüyü


eğilip çıplak om uzlarını öpüyor.

"D ediğim gibi, iyi olduğundan em inim ." Sylvie bir şey
lemiyor, Callum oturuyor ve yeniden opuyor. "D ene ve uf
Biraz, eğlen. Bir içki d aha ister m isin?"

"H ayır."

"U zanm ak ister m isin?"

"H ayır, C allum !" Üzerindeki elini itiyor. "T a tm aşkına!"

Callum, bir şey söyleme isteğine karşı direniyor, geri ek1


yor, banyoya dişlerini fırçalamaya gidiyor; bu gece için um
buharlaşıyor. Olanlar hakkında konuşmak isleyeceğine dair
kunç bir his var içinde; "Bu .idil değil, bu şekilde devam ede
yi/* belki de ona anlatm alıyım ..." Bu tür saçm alıklar. Heri]
ıv rd im , d iye d üşü nüyor öfkeyle. Hu y elm ez m il

Tükürüp ağzını çalkalıyor, odaya geri dönüp kendini )"


ğa atıyor. Bayan Sylvie Mayhcvv oturmuş, pencereden i k u r t ]
boyunca uzanan ışıklan seyrederek kocası için ne yapabil
düşünürken, Callum kumandaya uzanıp, öfkeyle aydu kar
arasınd a dolaşıyor.
Jeatt Seberg

15 Temmuz 2 0 0 1 . Pazar

cılk . Paris
Dexter, YVaterioo'dan yola çıkarak 15 Temmuz, saat 15:55'tr var­
mış olacaktı

I Emma M orley, Kuzey C an 'n ın çıkış kapısına zamanında


gelip çiçeklerini sıkıca tutan telaşlı âşıklar, ellerinde kendi yaz­
d ık ! a r ı pank.irtl.irla, takım elbiseleriyle bekleşen ter içinde kal-
■ f sıkıntılı şoförlerden oluşan kalabalığa karışmıştı D a t a ın
«dinin yazılı olduğu bir pankart taşım ak eğlen celi olu r m uydu! diye
düşündü Etnnıa. Belki adını yanlış yazsa? Bu onu güldürebilir,
H f e düşündü, am a uğraşm aya deger m i? Üstelik tren istasyona
k ırm ıştı ve b»,kl**şen k.ıl.ıKılık sabırsızlıkla kapıya doğru yaklaş-
Tıslayarak açılan kapıların önünde uzun bir boşluk \.udi.
Jyokular [vrona döküldüler; l.mm.ı, gelenlerin yüzlerini görmek
ktn Uzanan arkadaşlar, sevgililer, aileler ve şoforierk’ birlikti’ öne
ru itildi.

Yüzüne uygun bir gülümseme verk’Ştirdi. Onu s<xı kez gör­


g ü n d e bir sürü şey söylenmişti. Onu son görüşünde b ir şey
olmuştu.
BİR GÜN

Dexter, garda duran trenin en arka vagonundaki koltuğunda (


rup, diğer yolcu la nn çıkmasını bekledi. Bavulu yuktu. vaa
koltukta duran küçük bir valizi vardı sadece, önündeki m
sıradan karton kapağında bir kız yüzü olan Büyük Julie Cni
Bütün D ünyaya Karşı adında bir kitap duruyordu.

Tren Paris'in banliyölerine girdiğinde bitirmişti kitabı,


kaç aydır bitirdiği ilk kitaptı; zihinsel anlamda hissettiği |
duygusu, kitabın on bir-on dört yaş arası çocuktan hedeffcj|
ve bol miktarda resim içerdiği gerçeğiyle hafiflemişti. Tı
boşalm asını beklerken arka kapağın iç sayfasını açtı y
ve yazann resmine, sanki hafızasına kazımak ister gibi dik
baktı. Pahalı görünümlü buruşuk, beyaz biı gömlek içinde tahl
t ı bir iskemlenin kenarına beceriksizce oturmuştu; sanki o and|
kahkahaya boğulacak gibi eliyle ağzını kapatmıştı Bu ifadeyi
hareketi de tanımıştı Dexter; gülümsedi ve kitabı çantasına yer»
leştırdi, perona inmek için bekleyen son birkaç yolcuya katıldı.

Emma'yı son kez gördüğünde bir sürü şey si »ylvıunişti.


son görüşünde bir şey olmuştu Ona ne söylemeliydi? O ne
vap verebilirdi? Evet m i, h ay ır mı?

Emma beklerken çekip uzatmak ister gibi saçlanyla oyn


Paris'e geldikten kısa bir süre sonra cesaretini toplayıp el
sözJüklc saçlarını kestirmek için kuaföre -un oaıffeur- git
Yüksek sesle söylerken utanmıştı ama. S erseri A şıklar filmi
ki Jean Seberg'e benzemek istiyordu; çünkü eğer Paris'te it
yazan olmak istiyorsan bu işi adamakıllı yapman gerekirdi
di üç hafta sonra, görüntüsünü gördüğünde artık ağlamaaa da#
D A V II) NICHOLLS

pt-nık e k le r gibi kafasına gidip d u ru y ord u . Bilinçli b ir


d ikkatim . İm sabah R u c de G ren cilo'd ek i bir d ükkân-

w j* havır. ^ 'r butikten satın aldığı yepyeni, güvercin grisi gom -


jL jjn i n d üğm elerine verdi İki düğm esi açık ta/la ciddi d ım ıyor,
^ ^ H Û ğn ıe açık olıınca da goğus dekoltesi fazla oluyord u Üçıin-
^ ^ p O g n u 'M de açtı, dilini gaklattı ve yeniden yolculara bakm aya
K fin d u Kalabalık artık a/alınıştı ve E m m a treni kaçırıp kaçınna-
B ğ ı n l f l ü ş ü n ı r ı e y e b a şla m ıştı ki o n u g ö rd ü .

■ : Çökmüş gi*rüıüiyordu. /avıf ve yorgundu; yüzii ona yakış-


Ip u v an bir kirli sakalla gölgelenm işti v e bu ziyaretin beraberinde
g e rd iğ i felaket potansiyelini hatırladı A m a F .m m a ')i görünce
V tiH b e m e y e başlam ış adım lanın hızlandırm ıştı; E m m a da g ü ­
lüm sedi, sonra kapıda beklerken kendini utanm ış hissetti; elleri,

güzleriyle ne yapacağım bilem edi A ra b a n d a k i m esafe uzundu;


elli m etre boyunca gülü m seyip bakacak m ıyd ı? Kırk b eş metre.

Yere baktı, kirişlerin içine kadar Kırk m etre, tekrar D evter'a bak ­
tı, tekrar y e re . O tu z b e ş m e tre ...

I Uzun m esafeyi kat ıd erk en . onu son kez gördüğü sekiz lıaf-
üH ncesindı r beri ne kad ar d eğişm iş old u ğu na şaşırdı De\tcr,
her |ey o lu p b ittik ten iki ay sonra. Saçları kısacık kesilm işti, al-
nma düşen b ir k âkiilü vardı ve yii/ür.e renk gelm işti; Yaz yiizıi.
dive hatırlar!. D evler G iyim i d e d aha iyiydi: Y üksek pabuçlar,
*oyu renk şık b ir etek, bronz tenini ve boynunun altındaki koyu
Ilimkli çile rin oluşturduğu üçgeni gösteren, düğm eleri oldukça
^ K p o l u k g n renkte hır göm lek. Hâlâ ellerini ne yapacağım , ne-
*>vbak,,,, bulam am ış görünü yord u ve D exter da kendini
P *h cu p I : !: •ye başladı. O n metre. Ne söylemeliydi ve nasıl
p y i^ m eliyd i? Evet, m i, hayır, m ı olacaktı?

Ja n n ı sıklaştırdı ve nihayet kucaklaşıyorlardı.

ftü a m a y a g elm en g erek m ezd i."


BİR GÜN

'T ab ii ki karşılayacağını. T u rist"

"Sevdim bunu." Parmağını kısa favorilerine götü


nun için b ir s ö z vardı, neydi o ?"

"Lezbiven gibi mi?"

"Afacan. Afacan çocuklar gibi görünüyorsun."

"Lezbiven değil m i?”

"H iç d e değil "

"İki hafta ünce görmeliydin. İşbirlikçi gibi görünü;


Dex terim yiizü kıpırdamadı. "İlk kez bir Paris kuaförüne
Korkunç! A rniez-ıvu s. A m H ez-ıvııs!*" diye düşünerek 1
oturdum. Komik şey; Paris'te bile insana tatillerini m>-
M odem danstan ya da 'İnsan-ozgür-olabilir mi?' gibi kr
dan konuşacaklarını sanırsın, am a konuştuktan şey: “
tes-ıvuş de beau pour les vacanoes? Vous sortez cr
yüzü hâlâ sabitti. Emma, çok çaba harcayarak çok kore
Sakin ol. A rretez-ıv u s.

Dexteriın eli ensesindeki kısa saçlara dokundu. "B en »


yakışm ış."

"Yüzüm ün buna uygun olduğundan em in değilim." I


"Gerçekten yüz hatlann çok uygun." Emm a'yı kollarının
kısmından tuttu, sanldı. "Sanki neşeli bir kıyafet balosu va
da, sen d e Sofistike Parisli gibi gelm işsin."

"Y a da tele-kız gibi."

"A m a yüksek kaliteli bir tele-kız.”

"Bu daha iy i" Fannağıyla çenesine, çenesindeki ka


şık sakallara dokundu. "Peki, sen nasıl geldin?"

39 (Fr.J D urun1 ( Ç K.)


40 (Fr ( Tatilini/m lu rıL » gr^ım-M *,ın nefer ynpıyor*unıu? Hu p w J i H ”
m ıunı/T (Ç. N .)

•40b *
DA V1D NICHOLLS

-Her», İntihar Etmek Ü/ere O lan Kahrolası Boşanmış Bir


ta m ğ**” Düşünmeden konuşmuştu ve anında piş-
E p lık duydu sö/lerinden Daha |x?nmdan çıkmadan her şeyi
ıt ediyordu.

["En azından çaresiz değilsin," dedi kullanıma hazır yorum ­


lan en yakın d akin e uzanarak.

"M ene binip geri dönmemi mi istiyorsun?"

-H en üz değil." D exter'ın elini tuttu. "H ad i gidelim , olur

ı?"

Kuze\' G an ndan nemli, b o ğ u c u k ıy a y a çıktılar, tipik hır Pa-


I m va/ günıi. yağmurla tı+ıdit eden bulutlarla kaplı, sıkıntılı bir
luva. Bönce kanalın yakınında bir kahve içen/ diye düşündüm.
Vüriiyen*k on beş dakika mesafede, olıır mu? Oradan da benim
evim on beş dakika. Yine de uyarayım seni, özel bir şey vok. Par-
büyük pencereler ya da buna benzer şeyler hayal
•■diyorsan diye sovliıvorum Bir avluya bakan iki oda sadece."

"B ir tavan a ra sı."

"Kesin likle. Tavan arası."

"Bir yazarın tavan arası."

■ p yolculuğun gerçek leş» veğı d n şu n asiv le Lmma m.ınza-


^ H p y ü r iiv u -ya da kuzeydoğunun trafiğinin ve tozunun izin
ölçüde manzaralı- tasarlamıştı ) ,umuk js;/i ı/azın Paris'e
R p * ”*. Daha nisan ayında bu fıkır utanç veriri d ere m le pahalı
^ ■ p o c a v d ı ama evli çiftlerin kendisine istediği zaman Paris’e
söylemelerinden o kadar sıkılmıştı ki, sonunda
karar verdi. I ondra, devası bir krı*şe benzemişti; öy-
^gteden başkalarının çocuklanndan bir müddet uzaklaşıp,
* ra yaşam asındı? Sartre ve fX* Beauvoir'ın, Beckett ve
P Un şehri ve işte şim di, her ne kadar harın sayılır bir ti-
B İR GÜN

cari başarıyla «Isa da, bir gençlik romanları yazan ola


buradaydı. Daha az. duygusal görünmenin tek yolunun
Paris'in mümkün olduğunca uzağında, işçi sınıfının \*
Belleville ile M enilmontant sınırındaki l4). bölgeye vc
olduğuna karar verdi. Turistik cazibesi olm ayan çok ,1/
g üzelliği olan bir sem t...

"... Ama gerçekten canlı, ucu/ ve çok-kültiirlü ve.. T


nered eyse çok 'g erçek ' d iyecektim ."

"N eyi kastederek, çetinliğini m ı?"

"Hayır, sadece, bilmiyorum, gerçrk Paris. Bir oğn*nci


nuşııyonım , değil mi? Hayatımın molasını alm ış gibi
yaşında, iki odalı küçük bir dairede yaşıyorum ."

"P aris sana iyi gelm iş."

"E v et."

"Olağanüstü görünüyorsun."

"Ö yle m iyim ?"

"D eğişm işsin."

"Değişmedim. Gerçek anlamda değişmedim "

"Yo, gerçekten. Muhteşem görünüyorsun."

hırıma suratını astı ve önüne bakmaya devam etti, S t K


Kanalı nın merdivenlerinden inerek biraz daha ilerle
k enann d a küçük b ir bar vardı.

"A m sterdam 'a benziyor," dedi Dexter tatlı bir '«•sk»


kem leyi çekerken.

"A slında bu Seine N ebri'ne bağlanan eski sanayi (


Giızt'l Tannm , turist rehberleri g ibi konuşuyorum . "Cus
Sarayı'nın ve Bashlle'in altından akarak nehre ulaşır.
O, <*sA; hır arkıutaşm, hatırladın m ı7 Ş a d a <eski b ir atiad aş Bir:

408
^ 1 DAVI I ) NICHOLLS

I p u p kanala baktılar ve Lmma yaptığı manzaralı yer seçimin-


B . pişmanlık duydu. Korkunç bir şeydi bu, tanışma buluşması
Hgibi bir Ş*‘v

I
Ikteriksi/ee söyleyerek bir şevk*r arandı.

[ {"Şarap içer miyiz, yoksa...?"

| f " ım e s e m daha iyi. Bıraktım gibi bir şey."

"A h. G erçekten m i? N e kadar oldu?"

"Bir ay kadar. C iddi b ir şey değil. Sadece uzak durmaya çalı-


jm ." O m uzlarını silkti. "Büyük bir iş değil yani."

"A h. Tamam. O zaman kahve?"

"K ah v e"

Garson geldi, esmer, güzel, u/un bacaklıydı; ama Dexter ka­


nı kaldınp bakmadı bile. G erçekten kiitü bir şeyk r olm alı, diye
ndü Emma, garsona bile bakm adığına göre. Gösterişli bir giin-
lıık dil Fraasızcasıyla sipariş verdi, sonra Dexteriın kalkık kaşla-
nna bakıp beceriksizce gülüm sedi. "D eı> alıyorum."

"D uydum ."

‘T ab ii ki tek kelime anlamamıştır. Muhtemelen kızarmış ta­


vuk getirir!"

Çıt yok. Bir şey söylemek yerine m etal masaya dökülmüş


olan şeker kırıntılannı topladı başparmağıyla. Emma, zararsız
konulardan söz açm ayı denedi.
İ '
• "E n son ne zam an Paris'e geldin?"
r "Ü ç yıl kadar once. Meşhur küçük kaçamaklarımızdan birin­
de karım la beraber gelmiştik. George Cinq'te dört gece geçirdik."
pir şeker küpünü kanala attı la n e t olası para ziyanlığı."

I Emma ağzını açtı, som a kapadı tekrar. Söyleyecek bir şey


jy o k t u . "E ıı azından çaresiz durum da değilsin," tespitini zaten
yapmıştı. Am a Dexter başını salladı, eliyle Emma'nın elini dürt-
BİR GÜN

tü. "Önümüzdeki birkaç gün birlikte yapacağımız şeyin, I


bana görülm eye değer yerleri göstermen, benim d e sıkıı
lıalde saçma sapan şeyler söylemem olduğunu sanıyorum.'1

Emma gülümsedi, o da eliyle dürterek karşılık verdi


şadığın ve yaşamakta olduğun şeyler çok şaşırtıcı değil." |
elinin içine aldı. Biraz sonra D extcr onun elini kendi ej
aldı, bunu Emma takip etti; giderek daha hızlı birbirlennin ej
rini tutmaya başladılar; bir çocuk oyunu. Sıkılganlık ve geı
biraz oyunculuk da gerektiriyordu; Emma u tananın eti
tuvalate gitm esi gerekiyorm u ş gibi yaptı.

Küçük, kokuşmuş odada aynaya baktı, kâküllerini uzat


ister gibi çekiştirdi. İçini çekip, kendisine sakin olmasını soy
Olan şev, bir defaya mahsus bir olaydı, büyük bir mesele d
o, eski bir arkadaşıydı yalnızca. Sifonu çekti ve sıcak, gri
akşamüzerine adım attı. Masanın üzerinde, l\*xter'ın örıt_
kendi romanının bir kopyası duruyordu. Dikkatle yerine otuı
parm ağının ucuyla kitabı itti.

"Bu nereden çıktı?"

'T ren istasyonundan aldım Bir yığın vardı. Her yerde varTl
Em ."

"O kudun mu?"

"Üçüncü sayfayı geçem edim ."

"H iç komik değil, D ex."

"Emirim bence müthiş bir şey."

"Sadece aptalca bir çocuk kitabı."

"H ayır, gerçekten, seninle o kadar gurur duyuyonım I


Demek istiyorum ki, ben yeni yelm e bir kız değilim, ama f
çekten beni güldürdü. Bir solukta okudum. Ve bunu, son
yılda Hcruunt’s YJay'i okum uş biri olarak söylüyorum."
DAVIJ> NİCHOLLS

J "H oufflds End i kastediyorsun herhalde. Hatvard's VVoy daha

farklı b ir şey "


( "H er neyse. Daha önce hiçbir şeyi böyle bir solukta okuma-
liş tın v

' *B v e t harfler epey bü yü k."

I "Evet, en s ok sevdiğim vanı Inıviık harfler oldu, gerçekten.


Ve resimler. Resimler gerçekten çok eğlenceli, Em. Bilmiyor-

■ duın

f "Sağ o l..."
| "Artı, çok heyecanlı ve eğlenceli; seninle öyle gurur duyu­
yorum ki. Em.. Aslında...” Cebinden bir kalem çıkardı. "Bunu
| imzalamanı istiyorum ."

| "Kom ik olm a."

t "H ayır, i m/ala mal ısın. Sen...” Kitabın arkasını okudu ”...
'Rould D ahl'dan bu vana en heyecan verici çocuk yazan'."

"... Der yaymanın doku/ yaşındaki yeğeni." Dexter kakv


| iniyle dürttü onu. "İm zalam ayacağım , D ex."

I "H adi ama Israr ediyorum " Tuvalete yüksekm iş gibi aya-
frl kalktı "B en gidivonım , s/n de bir şevler yazıyorsun. Kişisel
I bir şeyler, bugünün tarihiyle; çok meşhur olduğun zaman para
e d er"

| Kiiçıik. kokuşmuş kıılıibtde IVxter bunu daha ne kadar sür-

1
A e b i k v e ğ ini düşümlü. Bir yerden sonra konuşmak zorunday-
pdılar. Etki yaratmak için sifonu çekti, ellerini yıkadı, ellerini saç-
kumladı sonra E m m in in kitabı henüz kapadığı kaldın-
doğru yürüdü. E m m a 'n ı n y azdıklarını okumak için uzandı,
Emma elini kitabın üzerine-kovdu.

| î “Benim yanımda okuma, lütfen "


B tR C JtK

Dexter, yerine oturup kitabı ç* ntasına yerleştirdi, artık


geri dönmek istermiş gibi masanın u .v n n e eğildi.

"Evet. Artık sormam gerek. İşler nasıl gidiyor?"

"Ah, olağanüstü. Eylülde boşar m a v a r yıl doniimi


hem en ö n ce M utlu lu ğa adanm ış ila koca yıl '

"O nunla konuştun m u?"

"Yapabilsem de konuşmam. Yani, artık bağırıp çağn


bir şeyler fırlatmayı bıraktık; sadece evet, hayır, merhaba,
kal diyoruz. Aslına bakarsan evlendiğim izden beri koni
nmı/ da aşağı yukan bunlardan ıKın*t. Duydun mu, G i IIuhJ
birlik tele rmış? Callıım 'ın, akşam yı nıeği davetlerine gıttı^
Musvvell T cp esi'n d ek i g ü lü n ç e v in d e ..."

" E v e t duydum ."

Dikkatle baktı Em m a'ya. "K inul en? Callum 'dan mı?"

'T a b ii ki hayır! Bilinsin... ın s a n k j."

"H erk e s b an a a cıy o r."

"A cım ak değil, sadece... endi inleniyorlar " D exter ho


suz bir tavırla burun kıvırdı. '11u k< 4ıı bir şey dı*ğil, Dex; in
sana önem veriyor. C allu m 'la k o n u ştu n m u ?"

"Hayır. O konuşmaya çalıştı. H âlâ, hiçbir şey olmamış


mesa)lar bırakıyor Tamam, dostu n! lli/ı aıa ' 1»işarı çıkıp O *
likte bira içerek 'meseleleri konu; pcağım ızı' sanıyor, Belki, d*,
gitmeliydim. Teknik olarak lıâlâ b an a uç haftalık 'm aaş' boH j
v ar."

"Şim di çalışıyor m usun?"

"Pek savılmaz. Kichmond daki lanet olası evi ve daia*y* l


raya verdik, bununla geçiniyorum " Kahvenin telvelerini 1
gözlerini kanala dikti. "B ilm iy o n m ı. Em O n s e k iz , a y önce bir
DAVI D NICHOLLS

-I teni şu nefret ettiğin."


->Jefret etm iyordum ."
«Mirlivandan nefret ederdin."

peki, evet, ederdim, am a benimdi. V e şimdi birdenbire,


um de bir bekâr evinde, düğün hediyelerimin yansıyla va-

'Belki, işini geri vermesi için Callum 'a yal varm alısın." Dexter
vfteyle bakarak elim çekti. "Şaka1 Şaka yapıyorum!" dedi F.mma

rattığı yıkımın seni eğlendirmesine memnun


eldum. Em ."

liyorum, sadece kendine anm anın çözüm olmadığı-


K d ûşüı-.ü y orum ."

11110acım ak değil bunlar, bunlar gerçekler."

^
hm al11a l oldu, m u?"

ce Öyle dedim . Bilm iyorum . Sad ece..." Kanala baktı


" r içim çekti. "Cıençken her şey m ü m kün m üş gibi gonınüyordu.
Çin'di im kânsız."

[E m n u ı aslında tersi doğnı olsa da, "I ler şey o kadar da kötü
<H *1" dedi.

B G iiz e l bir yanı ila var, öyle mi? Karın en iyi arkadaşınla ka-
UVor..."
BİR GÜN

"O senin 'en iyi arkadaşın' değildi; yıllarca hiç k


ruz; o sadece, nasıl desem... Tamam, başlangıç olarak,
bir bekâr evim le kalmıyorsun; orası W est Hampstead'de, qJ
tak odalı gayet güzel bir daire. Bunun gibi bir evim ols
N un ı
geberirdim. Ve orada sadece eski eviru geri alana kadar
sın ."

"A m a iki haftaya kadar otuz yedi yaşında olacağım! |


olarak orta y aşlıyım !"

"Otu/ yedi yaş, otuzların ortasıdır! Ve, şu anda bir işin ı


sa da, sadakayla geçinmiyorsun. Kira gelirin var; bana
olursan inanılmayacak kadar büyük bir şans bu. Pek ço|
hayatının ileri dönemlerinde makas değiştirir. Bir siin* iç in

baht olm an normal, ama sen evlendiğinden beri mutlu dej


l\*x. Biliyorum, çünkü devamlı bunu dinlemek /orunda kj
'H iç konuşmuyoruz, hiç eğlenmiyoruz, hiç dışarı çıkmıyonud
Ben öyle olduğuna inanıyorum, ama sen de bir noktada
yeni bir başlangıç olabileceğini düşünmelisin! Yeni bir ha
Yapabileceğin bir sürü iş var, sadece karar vermelisin...'

"N e gibi bir iş?"

"Bilmiyorum, medya mesela? Yine sunuculuk işleri dt


bilirsin?" Dexter inledi. "Peki, kamera arkasında bir ş e v l e r ,]

pımcılık, yönetmenlik falan, olabilir m i?" Devler irkildi.

"Y a da fotoğrafçılık! Her zaman fotoğraf çekm


ederdin. Ya da yemek, bilmiyorum, yem ekle ilgili bir şey
F.ğer hiçbiri işe yaramazsa, her /aman için peşinden gk
ğin 2,2'lik antropolojin var. insanların her zam an ontrof
ihtiyacı vardır." Dexter gülümsedi, sonra g ü lü m s e y e n le y im

hatırladı. "Otuzlarının ortasında, sağlıklı, becerikli, firuır


dan sağlam, oldukça çekici bir babasın. Sen... iyisin, rX*x.
ne güvenini yeniden kazanman lazım. hepsi bu."

414 •
D A V ID N IC H O L L S

[p ^ te r içini çekerek kanala baktı. "M otivasyon konuşması

t u y A bu?
I -Evet Ne düşünüyorsun?"

|i "H âlâ kanala atlamak istiyorum "

| » Ö y le v -'^ ’ belki de devam etmeliyi/." Parayı malaya bıraktı.


;,gvinı yirmi dakikalık mesafede. Yürüyebiliriz ya da taksi tuta-
K » A y ağ a kalktı, am a D exter kıpırdam adı.

f "Eıı kötüsü de, Jasmine'i gerçektim özlüyorum ." Fmma tek-


pr Oturdu. "Bu durum beni çıldırtıyor, sanki biç iyi bir baba ola-
Btfirıçpın g ib i."

f "Ah, hadi am a..."

I 'Olmadım, Em, tamamen işi- varamazdım Zoruma gidiyor­


du, orada olmak istemiyordum. Kusursuz bir aile gibi davrandı*
jğıtnı/ tüm o zamanlarda, Km her zaman bir yanlışlık olduğunu.
bana göre olmadığını düşünürdüm. Hep, yine m i uyu*
[yjcağız. diye düşünürdüm ; hafta sonu bir yere gitmeyi ya da
dışan çıkmayı, eğlenmeyi düşünürdüm. Ö zgür olmayı,
iuklannı olmamasını isterdim Şimdi artık bunlara sahi*
p ve butun yaptığım koliler dolusu ıvır zıvırla oturup, kızımı
İd em ek ."

Am a onu hâlâ görüyorsun."

| "On beş günde bir, sadece bir gececik."

| » A m a onu daha fa/la görebilirsin, bunu isteyebilirsin..."

: » V e isteyebilirim' Ama şimdi bile, annesi giderken güzlerin*


korkuyu görebilirsin: Beni bu zarcallı kaçık ucubeyle bırakm a!
I^ B d u rm a d a n hediyeler alıyorum; sağlıklı bir şey değil; her
U j l n d e Noel sabahı gibi bir yığın lıediye oluyor, çünkü eğer
^ paketlerini açmazsak, onunla ne yapan/, bilmiyorum,
açm azsak, hem en ağlam aya ve annesini istem eye
BİR GÜN

başlayacak, ona ne hediye alacağımı bile b ilm iy o ru n J


onu her görüşüm de değişm iş oluyor Bir hafta, on gün
dönüyorsun ve hor şov değişiyor! Ik m e k ıstıvorum k i , »
kına. y ıM n ry r başladı ve ben bunu gprmedim! Nasıl nh£dfl
Bunu nasıl kaçırabilirim? Yani, bu benim işmı değil mi?
şey d e yapmadım, her şey birdenbire oldu..." Bir an sesi
hemen ses tonunu değiştirdi, öfkeyle kı»nuştu: "... Tabii bu
düzücü Callum, kahrolası Musvvell I iilTdeki büyük m
de onlarla birlikte..."

Am a öfkesinin şiddeti, sesinin titremesinin onune


yordu. A niden konuşm ayı kesti, hapşırm ayı önlemeye
gibi ellerini burnunun ıkı yanına bastırıp, gözlerini iri iri açttl

"İyi m isin?" dedi Emma, elini IV vter'm di/ine koyarak.!

Başını salladı. "Bütün hafta sonu bövle ol mayaca


veriy oru m ."

"Benim i^in fark etm ez."

"Benim kiıı fark eder Bu... küçük düşünü u bir şey/^H


hareketle ayağa kalktı, çantasını aldı. "Lütfen, Em. Artık
şeylerden söz edelim. Bana bir şevler anlat, kendinden balwetj

Cumhuriyet Sarayı'rım yanından geçerek kanal boy


rudük*r; sonra Emma'nın işinden konuşarak, Fauboıug %
C adile boyunca doğu ılonıluleı lk:;ıcısi bir !• \ani
Hayal gücüm ne kadar ku vvetli anla Yılın dörtte üçün*
dim. Julie t nscoll «>kul ge/isıvle l’ans e gider, şu F r a n flS
abayı vakar ve maceranın her türlüsü, sürpnz, sii rpnz-l
olm am ın bahanesi. 'konuyla ilgili araştırm alar'."

"İlkinin satışları iyi gidiyor m u?"

"Ö yle soylcdik*r. İki tam* daha için para ödeyec


iy i."

416
DAVID NICHOl.LS

"Sahi mı? İki devam kitabı dalıa mı?"

| llC o rk ın m öyle lultc CrİHolI'nı. nasıl diyorlar, m arkalaştı-


K jırıası. Anlaşılan para burada. M arkalaşbrmada! 1elevizyoncu-
brl.» da konuşuyoruz Bir şov iyin Benim çi/imlcrimi tem el alan
anim e çocuk program ı y ap acak lar."

"Şaka yapıyorsun!"

"Biliyorum. Aptalca. değil mi? Medya' için çalışıyorum! Ya­


pımcı O rtak ben im !"

"N e dem ek oluyor bu ?"

"A slın d a hiçbir şey. Dem ek istediğim, um urum da değil.


Bu işi seviyorum, Ama günün birinde yetişkinler için bir kitap
yazmak isterdim. İnsan ruhunu ortaya çıkaran, zamana bağlı ol­
an vahşi bir hikâye; Fransız, çocuklarla diskolarda öpüşmek
[gibi zırv alar d eğ il."

"Yine de hepsi bu kadar değil, öyle değil mi?"

"Değildir belki. Belki de olan biten bu kadardır; dili kullana-


jrak dünyayı değiştirmek için yola çıkarsın ve sonunda kendini
aç iyi şa k ı yapmanın yeterli okluğunu düşünürken bulur­
sun. Tannm, şu sözlerimi duy. İşte sanat hayatım!"

D e x te r dirseğiyle dürttü.

"N e ?"

t "Senin adına mutlu oldum, hepsi bu." kolunu omzuna do­


layıp sıktı. "B ir yazar. Adamakıllı bir yazar. Her zaman yapmak
!istediğin şeyi yapıyorsun nihayet." Sarılm ış şekilde yürüdüler,
[biraz mahcup ve beceriksizce, diğer elindeki çanta bacaklarına
:rak; en sonunda rahatsızlık iyice artınca Dexter kolunu
Çekti.

I l.m îkütli Belleville Bulvan'm geçip 19. ve 2 0 . Bölge sının


BPyıım ,ı doğu yönünde devam ettiler. Tepeyi tırm anırlarken
BİR GÜN

Emma sevdiği bari an gösterdi; bölgenin tarihinden, Pıapj


1871'deki Paris Komünü'nden, bölgedeki Çin v e Kuzey
cemaatlerinden bahsederken, Dexter'ın aklının yansı E
anlattıklarında, diğer yansıysa eve vardıklarında ne o
düşünmekle meşguldü /im le, Fmma. olanlar hakkında... |

"... Paris'in H ackney'si gibi biı yer," diyordu Emma. ~I

Dexter, o çıldırtıcı gülümseyişiyle gülümsedi. 1

Em m a dürttü onu. "N e var?!" 1

"Paris'e gelip de daha çok H ackne/ye benzeyen bir yeri a f l


cak sen bu labilird in."

"İlginç bir yer. Ya da ben böyle düşünüyorum ."

Sonunda sessiz bir sokağa geldiler ve garaj kapısına benze-1


yen bir kapının önünde durdular; Emma tuş panosuna şifre gir-1
di, sonra omuzlayarak ağır kapıyı açtı. 11er tarafı ap artm aSaılfl
çevrili, karmakarışık bir avluya girdiler. Paslı balkonlarda asık ]
çamaşırlar, eski püskü saksılar içinde akşam güneşinde ‘noynuno I
bükm üş çiçekler. Avlu, birbirleriyle yanşan televizyonlar ve te*3
nis topuyla futbol o\mayan çucuklann sesleriyk* yankılanıyordu..!
Dexter bir parça hayal kırıklığına uğramıştı. Buraya gelmeledS
ni kafasında canlandırırken ağaç gölgeleriyle bir alın , ı\ınjurhll
pencereler, belki bir Notıv-Dame görüntüsü haya! etm işti Bu d â l
yeterince iyiydi, hatta sanayi yolu üzerindeki bir yer için ş d (b H
sayılırdı; ama biraz daha romatizm belki işleri koiaylaştırablH
di. ]

"D ediğim gibi, gösterişli bir yer değil. Ve maalesef


k at."

Emma zaman ayarlı ışığı yaktı, kıvnlarak çıkan demir


divenlcri tırmanmaya başladılar. Emma birden arka tarat
üexter'm göz hizasında olduğu gerçeğini fark ederek sinirli bira
DA'VI n NICHOLLS

İşrk ild c eteninin arkasındaki olmayan buruşukluktan düzeltme-


|ye girişti Üçüncü kata geldiklerinde ışık söndü, bir an kendile-
ppi karanlıkta buldular; Emma arkasına dönüp el yordamıyla
] Dexte*'ın elini buldu. kı*ndi dairesinin kapısına gelene kadar
i ı^erdivenlen çıkmasına yardım etti, kapı üzerindeki küçük pen­
çelinin solgun aydınlığında birbirk*nne gülümsediler.

| I "İşte geldik. O kz M oif 41*

| Çantasından kına bir anahtar dem eti çıkardı ve karmaşık


kilit sistemini açm aya başladı. Bir süre sonra kapı, aşınm ış gri
ıkli zemini, torba gibi sarkan büyük bir kanepesi ve avluya
bakın dü/enli, kuçıık bir masası olan küçük ama hoş bir daire­
ye açıldı. Duvarlar ciddi görünümlü, donuk san ciltli Fransızca
kitaplarla kaplıydı. Bitişikteki m utfak masasının üzerinde taze
güller ve meyve duruyordu ve Dexter diğer kapıdan yatak oda­
sını görüyordu. Şimdi yatış düzenlemelerini konuşmaları gere-
du; «una dairede sadece bir yatak, ferforje demirli büyük bir
rola olduğunu görmüştü. Bir yatak odası, bir yatak. Akşam
tşİ pencereden geçerek parlıyor, dikkati bu gerekliğin üze-
[rine çekiyordu. Açılır kapanır bir şey mi diye kanepeye göz «itti.
Ha>rır. Bir yatak. Göğsünde pompalanan kanı hissedebiliyordu;
Jpelki d e çok merdiven tırmandığı içindi bu ama, olsun.

Emma kapıyı kapattı, bir sessizlik oldu.

' "Evet, işte geldik!"

I "H arika bir yer."

| M a r e eder. Burası mutfak " Tırmanış ve gerginlik Emma'yı


p**Ştı; buzdolabına gitti, dolabı «içip bir şişe maden suyu aldı.
P ^ k yudum lar alarak ıçıııeye başladı, birden D exteı'ın elini
H r u n d a hissetti, sonra nasıl olduysa (»mirideydi ve onu öpü-

419
J
BİR GÜN

yordu. Em m a'nın ağzı hâlâ köpüren suyla doluydu; D e:

yüzüne soda dolu bir sifon gibi püskü rmemek için duda!

içine çekti. Arkaya doğru eğilerek balon balığı gibi şiş yA


nnı ibaret etti, ellerini açü ve aşağı yukarı, "Bir saniye be!

anlam ına gelecek bir hareket yaptı.

"Şim di tamam m ı?"

'T am am , ama, Dexter, sana söylemem gereken..." |

Ve şimdi beceriksizce bastırılarak yeniden öpülüyordu; o ka­


dar çok bastırıyordu ki Eınma arkaiıstü mutfak masasına dc
eğildi, masa aniden gürültüyle kaydı, vazoyu tutmak iç in geriye;
doğru bükülm ek zorunda kaldı.

"H ooop."

"M esele şu, D ex..."


"Bunun için üzgünüm, ben..."

"A m a m esele..."

"M ahcubum ..."


"Biriyle tanıştım ."

Dexter sonunda geriledi.

"Biriyle tanıştın."

"B ir erkek. Onunla görüşüyorum ."

"B ir erkek. Tam am . Peki. Kim?"

"A dı Jean-Pierre. Jean-Pierre Dusollier."

"Fransız mı?

"H ayır, Dex, C U ıIir


DAVID KICHOLLS

avır. şaşırdım sadece, hepsi bu."

"Fransız olmasına mı şaşırdın, yoksa sonunda bir erkek ar-


Bjj.m olm asına nu?"

layır, yalnızca... çok çabuk, değil mi? Yani, henüz birkaç


d ır buradasın. Ö nce eşyalannı mı açtın, yoksa..."

"tkı ay! İki aydır buradayım ve Jean-Pienv'k* bir ay önce ta-

m."
"■ e fe d e tanıştın onunla?"

"Yakınlardaki küçük bir bistroda.”

"küçük bir bi<tro. Tam am . Nasıl?"

"Nasıl m ı?"

"... O nunla nasıl tanışan?"

"İşte, ben yalnız başıma, kitap okuyarak yem ek yiyordum,


o birkaç arkadaşıyla birlikteydi Kına ne okuduğumu sordu..."
Devler, başka birinin yaptığı işle dalga geçen bir zanaatkar gibi
/erek katasım salladı. Emma ona kulak asmadan oturma
[odasına yürüdü "H er neyse, bir.ız k o n u ştu k .."

Dexter dinliyordu. "N asıl, Fransızca m ı?"

["Evet, Fraasızca, anlaştık ve şimdi... görüşüyoruz!" Kendini


inin ü zerin e attı. "A rtık biliy orsu n!"

Jru. Anlıyorum ." Kaşlarını kaldırdı, sonra tekrar indir-


®* yüz. halkın somurtmakla gülümsemek arasında bocalıyordu.
Senin için sevindim. Em, bu harika bir şev."

I "Beni küçük görme, Dexter. Tek başına, vaşlı bir kadınmışım


gibi

fc^ a y ır, bir şey yapm ıyorum !" Aldırmıyormuş numarası


j^rak döndü, pencereden aşağıdaki avluya baktı. "Peki neye
»yor bu Jetm ..."
BİR GÜN

"Jean-Pıerre. H oş biri. Çok yakışıldı, çok cazibeli. Şaj


aşçı, yemek, şarap, sanat ve mimarlık hakkında her şeyi
İşte sad ece çok, çok... Fransız.''

"Nasıl, kaba m ı?"

"H a y ır..."

"P is m i?"

"D exter!"

"Soğanları b o y n u n a takıp bisiklete mi b in iy or?"

‘T a n n m , bazen çekilmez oluyorsun..."

"Çok Fransız ne demek, söyle o zam an?"

"Bilm iyorum , sadece çok havalı, rahat ve..."

“Seksid em ed im ."
"H ayır, ama sen çok seksi olmuşsun; saçlarınla oynam a!
göm leğinin düğm eleri açık ..."

"N e aptal bir kelime, seksi..."

"A m a çok seks yapıyorsunuz, değil m i?"

"D exter, neden bu kadar?.."

"K end ine bir bak, parlıyorsun..."

"B ö y le olm an için b ir neden yok; hem ... neden b H


ki?"

"N e?"

"Y ani huysuzluk ediyorsun... Y.ınlış bir şey yapı


d avranıyorsu n !"

"H uysuzluk etm edim , sadece düşündüm ki..." Du^


nını cama dayayıp dışanya baka- "Bunu bana buraya
önce söylemiş olmam isterdim. Bir otel ayarlardım."
D AVID NICHOLLS

-H â l â burada kalabilirsin! Bu gece Jean-PJonv'de kalacağım


Aı kası dotıuk olsa bile limma onun yerinden sıçradığı-
nişti. "B u gece Jean-Pierre'de kalacağım." Kanepede öne
4 eğildi "Sen ne olacağını düşünmüştün, lX*\ter?"

İnliyorum/' diye m ırıldandı pencereye doğru "A m a


düşünm em iştim .

“nüm ."

ni görm eye neden geldim sence. Fm ?"

raz dinlenmek iyin. Olaylardan u/aklaşmak, manzara


[girmek için ’

B O ta n la n konuşm ak iyin geldim. Sen ve ben, sonunda bir


»a g e ld ik " Tırnağıyla pencerenin m am nl.m m kazıyordu,
n senin iyin daha büyük bir olay olduğunu düşünmüştüm
zca, hepsi b u ."

Jece bir kez yatuk. LX*xter."

" Ü y k c n * !"

o r sayısından söz etmiyorum , TX'x, olaydan söz ediyo-


1*01*11söz ediyorum, sadece bir geceyi birlikte geyirdik."
■Ve ben bunda düşünm eye değer bir şey olduğunu san-
Hemen arkasından bildiğim şey, senin Paris'e kayman
hnı en yakınındaki Fransız erkeğinin kollanna atmış ol-

|_ * ^ n 'kaçmadım', bilet alınmıştı zaten! Neden olan biten her


1senin yü zü nd en olduğunu sanıyorsu n ?"

‘•ki bana b ir telefon e d e m e z m iy d in ?.."


-Ne. iznini alm ak iyin mi?"

P * ' , benim ne hissedeceğimi görmek iyin!"

L*T)ur bir dakika... ıluy^ulartm ızı ıncelemediğimiz iyin mi ra-


BİR GÜN

tatsız oldun? Rahatsı/ oldun, çünkü benim seni Ivkleııumt &


tigini mi d üşü nüyord un?"

"Bilmiyorum /' diye m ınldandı. "O labilir!"

"Tannm . Dexter, sen... sen gerçekten kıskanıyor mııs

‘T a b ii ki hayır!"

"N eden surat asıyorsun öyleyse?"

"Surat asm ıyorum ."

"Bana ta k o zam an!"

Kırgın, kolları göğsünde çaprazlanm ış bir şekilde d î i î f l


Kmma gülmekten başka yapacak bir şey bulamadı.

"N e? N e?" diye sordu öfkeyk*.

"Bunun biraz ironik olduğunun farkında mısın, Dev.'1

"B u nasıl ironik olabilir?"

"Ansızın >011 derece tutucu ve... m onogam biri ola^

Dexter, o an biı şey söylemedi, tekrar pencereye di ,ndal


Emma daha yum uşak bir sesle konuştu: "Bak... herjlf
de bir parça sarh oştu k ."

"B en o kadar da sarhoş değildim ..."


"Ayakkabılarını çıkarm adan, pantolonunu indit
Dex!" LX*xter, ta lâ arkasını dönmemişti. "Pencerede dil
ma. CJel buraya otur." Çıplak ayağını kanepeye doğru uz^
caklannı kıvınp oturdu. Dexter alnını pencerenin c a m ın a İ
hafifçe, bir, iki; sonra Emma'yla göz göze gelmeden o d a y a jJ
yanma çöktü, okuldan eve yollanan bir çocuk gibi. İ m
lannı kalçalanna uzattı. "Tamam, o gece hakkında kon
istiyorsun? K onuşalım o zam an."

Dexter bir şey söylemedi. F.mma ayak parma klanvk <

424
D A V ID N IC H O LLS

nda kendisine baktığında konuştu. "Tam am . Ö nce ben


>rum Derin bir nefes aldı. "Sanıyorum sen biraz üzgün,
,,7 da sarhoştun, o gece beni görmeye geldin ve... olan oldu,
tfi Sylvie'den ayrılmanın, evden taşınmanın ve Jasmine'i gö-
—;»enin üzüntüsüyle kendini yalnız hissediyorsun ve sadece
acak bir omuza ihtıyaan var» diye düşünüyorum. Ya da va-
ak birin»-. İşle ben de buyum. birlikte yatılacak bir om uz."

J "Böyle mi düşünüyorsun?"
■ - B ö y l e düşünüyorum ."

I "... Ve sadı-cv kendimi iyi hissetmem için mi benimle yat-

"İyi hissettin m i?"

"Evet, çok daha iyi."

"E v e t ben de. İşe yaradı."

"... Am a bu doğru d e ğ il"

"Biriyle yatmak için bundan daha kötü nedenler d e vardır,


îy o r olm alısın ."

"A m a andığın için sevişm ek?"

"A cım ak değil, serçp."

"D alga geçim- benimle, F.m."

j "Dalga geçm iyorum, sadece... anm ayla bir şey yapılmaz,


^ de bunu biliyorsun. Ama mesele biraz... karmaşık. Biz. Bu­
raya gelir m isin?"

Ayağıyla bir kez daha dürttü, bir an sonra Dexter bir ağaç
Wbi dpvrilerek başını Emma'nın omzuna yasladı.

ma içini çekti. "Birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz.


Dex

yorum. İvi bir fikir sanmıştım yalnızca. Dex ve Em, F.m

•425 •
J
b ir g ü n

ve Dex, ikimiz. Bir süre dene, nasıl gittiğini gör. Senin de İst
ğin in bu olduğunu san m ıştım ."

"ö y ley d i. Eskiden, seksenli yıllann sonlannda."

"Peki neden şimdi değil?"

"Çünkü öyle. Artık çok geç. Çok geç kaldık. Ben çok yd
n u m ."

"O tu z beş yaşındasın!"

"Bizim zam anım ızın geçtiğini hissiniiyonım , hepsi buj


dedi. j

"D enem eden nasıl bilebiErsin?" |

"Dexter, ben başkasıyla görüşüyorum !"

Bir su re avludaki çocukla m ı bağnşm alarını, uza Maki tele-


vizyon seslerini d inleyerek sessizce otu rd ular.

"Peki ondan kışlanıyor m usun? O adam dan."

"Evet Gerçekten, gerçekten hoşlanıyorum."

Dexter, aşağı uzandı, Em m a'nın hâlâ dışarının tozuyla kül


olan sol ayağını eline aldı. "Zam anlam am harika değil, öyle d a
ğil m i?"

"H avır, doğrusu d e ğ il"

Elinde tuttuğu ayağı inceledi Ayak bm aklan k ırm ız ıy a t a


yanmıştı, ama oje aşınmıştı. "A yakların iğrenç."
"Biliyorum ."
"K üçük parmağın mısır tanesi gibi."
"O ynam ayı kes öyleyse."
"Peki o gece..." Başparmağım sıkıca topuğuna ba£
"G erçek ten o kadar korku nç m u y d u ?"

Diğer ayağıyla kalçasına sertçe vurdu Emma. "Beni av


ya çalışm a. D exter."
D A V II ) N IC H O L L S

^n-|a>'ir. gerçekten, söyle bana "

"Ihıyır. Dexter, öyle korkunç bir gece eksildi; hatta havatı-


K j p çn hatırlanmaya değer gişelerinden biriydi. Ama hâlâ bıınıı
I y r iarala bırakmamı/ gerektiğini d ü şü n ü y o n ın ı" Bacaklarını
l^jKpeden sallandırdı ve kalçalan birbirine değene dek Dexteı/a
ijo k u ld u , elini tııttıı, başını omzuna yasladı. F.mma en sonunda
H ç çekene kadar ikisi de karşıdaki kitap raflarına baktılar. "Bütün
hodan, no bileyim, mesela, sekiz yıl önce neden söylemedin?"

^ "Bilm iyorum , eğlenm eye çalışmakla meşguldüm , sara­

n ın ."
| Emma başını kaldınp baktı. "Ve şimdi eğlenmeyi bıraktın ve
E>ur bizim eski iyi F.mma'ya bir gideyim/ diye düşündün..."

| "Bunu dem ek istem edim ..."

| [ rBen teselli ödülü ıleğilim. Dev. Senin sığınacak limanın da


değilim. Bundan çok daha değerli bir şey olduğumu düşünüyo­
rum."
| f "Ve bundan çok daha değerlisin de. Buraya gelmemin nede
| ni bu. Sen b ir m ucizesin. Em ."

f Emma birden ayağa kalktı, Devlerim kafasına bir minder fır­


lattı ve yatak od asına doğru yürüdü.

"K apa çeneni, D ex."

K Dexter onu elinden yakalamaya çalıştı ama Fmma, CX*xteriın


dinden sıyrıldı.

m "N ereye gidiyorsun?"

| jf D u ş alıp üzerimi değişmeye. Bütün gece burada otura-


P an' ,‘' diye bağırdı diğer odadan; dolaptan sinirle giysileri çıka-
H> y a ta ğ ın üzerine fırlattı. "Üstelik yirmi dakika sonra burada
°iacak!"

427
J
BİR G Ü N

"K im burada olacak?"

"Kim olduğunu sanıyorsun? YENİ EKKEK ARKADAŞIM^

"Jean-Pierne buraya mı geliyor?"

"Evet. Saat sekizde." Göm leğinin ufacık düğme!


ya başladı, sonra vazgeçip sabırsızlıkla başından çıkarıp
fırlattı. "A kşam yemeği için hep birlikte dışarı çıkacağız! ( A
m ü z!"

D exter kafasını arkaya attı ve uzun uzıın inledi.

"Ah, T annm Bunu yapm ak zorunda m ıyız?" 1

"K orkanm öyle. Ayarlandı b ile " Ar ık çıplak ve o f k d j^ J


hem kendine hem de bu durum a "Seni ilk tanıştığımız lokııtv
taya götüreceğiz! M eşhur biitroy a! Aynı masada oturup «I de
tutuşacağı/ ve o günü anlatacağız sana! İle r şey çok. ama ç jjfl
rom antik o lacak ."

Banyonun kapısını çarptı, kapının arkasından b a ğ ırm ifl


devam etti. "\ e kesinlikle hır münaseN-tM/lik olm ayacak!" ;

D exter akan suyun sesini duydu, tavana bakarak kanepH


ye uzandı, artık hu gülünç seyahatten dolayı utanıyordu. G eljfl
bı bildiğim, her ikisini d e kurtarabileceğini sanmıştı; g c r ç d fl
Emma yıllardır iyi durumdaydı ya, neyse. Kurtanlması geıvkM
biri varsa, o da kendisiydi

Ve belki de Emma haklıydı; belki sadece biraz, yalnız hı&ffl


diyordu kendini D uş !**sı kesildiğinde antika sifonun gürülA
sünü işitti ve işte yine oradaydı; o korkunç sözcük. Y ilt
kotiı yanı, bunun doğru olduğunu biliyordu. Bir gün yalnız A
lacjğını hiç düşünmemişti. Otuzuncu doğum gününde
Caddesi ndeki gece kulübü dolup taşmıştı, insanlar içeri
bilmek için kaldıranda kuyruk olmuşlardı. Cebindeki telef
karlı son on yılda tanıştığı yüzlerce insanın numarasıyla doluv-
DAVID NICHOLLS

tuın zamanlarda en çok konuşmak istediği insan vandaki


Ja
lHljd«ı d uruyordu şim di.

|I Bu doğru olabilir miydi? Btınlan olduğu gibi söylemek ni-


EgÜyk' ayağa kalktı birden. Yatak (Kİasına doğnı yürüdü, sonra

fdU-
Kapının aralığından görebiliyordu onu. 1 950lerd en kalma
|ık bir tuvalet masasında oturuyordu. Saflan ıslaktı, diz hi-
ia eski moda siyah ipek bir elbise giymişti, fermuan beline
ıı açıktı. Kıpırdamadan, dik bir vaziyette, sanki birinin gelip
fermuarını kapamasını bekler gibi oturuyordu. D extcr içeri gi-
|rip fermuan kapayacak, sonra boynuyla omzu arasındaki eğriyi
[öpecek ve on a söyleyecekti

I Bun un yerine, Em m a'nın, tu vak't masasının üzerindeki bir


.a u/.mnı.isinı izledi; kalın bir kitap, Fransızca/İngilizce söz-

1 Sayfalan karıştırmaya başladı Emma, birden durdu; kafası


öne eğik, elleriyle kâküllerini geriye iterken öfkeyle inledi. Dev­
ler onun bu öfkesine güldü; sessizce güldüğünü sanmıştı ama
Bmm.ı kapıya doğru dondu, lıeınen geri çekildi Devler. Anlam-
B ta c a mutfağa doğru giderken ayağının altındaki döşem e gı-
ûrdadı, iki musluğu ıl.ı açtı, fincanları gereksizce suyun altına
kıttu. Bir sure sonra yatak odasında eski moda bir telefonun ahi-
RttSinin "çırın " sosı çıkararak açıldığını duydu ve Jean-Pierre'le
yapılan konuşmaya kulak misalin olabilmek için kulaklannı ka­
r p i t i . Fransızca kı^ık s^slı, sevgili mırıldanmalan. Tek bir keli-
imayı başaramadan dinlemeye çabaladı. Emma telefonu
£indu yine zil çınladı. Biraz zaman geçti, Emma kapının
İnde, D exter'ın arkasında belirdi.

rT elefon d akı kimdi?" diye sordu omzunun üzerinden sakin


P>,r »dvırla.
BİR GÜN

"Jo an-P ierre"

"N asılm ış Jean-Pienv?"

" İ y i G ayet iyi."

"İyi. Peki. Üzerim i değişmeliyim. Sa.it kaçta g e le cn ? "

"G elm eyecek."

Dexter döndü.

"N e ? "

"O na gelm em esini söyledim ."

"G erçek tin m i? Bunu yapan m ı?" Gülm ek istedi.

"O na bademciklerimin iltihaplandığını söyledim "

... O kadar çok gülm ek istiyordu ki... Am a gülm e


şimdi değil. Ellerini kuruladı. "Badem cik iltihabı. Fr.ııv
söyleniyor?"

Emma pannaklanm boğa/ona götürdü. "/«’ sars trts


mıiıs mcs $laııües sont yonfitv>. "41 dedi güçsüz bir sesle, “je
(fiıe je peu x av oir l'am ygdalitc. "43

"L 'a m y ...? "

*V am ygM ile.: "

"H ayret verici bir kelime bilgin var."

"Biliyorsun işte." Alçak gönüllülükle om uzlanın silkti,


lüğe bak tım ."

Birbirlerine gülümsediler. Sonra, sanki o .m.l.ı .-.klııu gt


gibi, odayı üç uzun adımda geçerek. Dexter'ın yüzünü el
arasına aldı, öptü; Dexter ellerini sırtına koydu, elbisenin fc
arı hâlâ çekilm em işti; sırtı çıplak ve nem liydi.

Bir süre bu şekilde öpüştüler. Sonra, hâlâ yüzünü elle


42 (Fr ) Ç ok AzgttnOm, hog.ı/ımd.ıki b n r i r r » ijli (Ç N )
4.1 (Fr ) San ın m K v lm tn k ılfttuN ( Ç N.)

•4 J0 •
DAVI D NICHOLLS

da tutmaya devam ederek ona dikkatle baktı. "E ğ er beni


ın rsan , D exter..."
g n a m ..."

»r beni kandırıp, sonra yiizüstü bırakır, arkamdan iş <,v-


«n, sem öldürürüm. Yemin ediyorum, kalbini yerim ."

nu yapm ayacağım ."


pmaz m ısın7'’

min ediyorum, yapmayacağım."

na suratını astı, kafasını salladı, sonra kollarını tekrar


tap yüzünü D exter'ın om zuna bastırdı, öflcaye Ivn/er bir

idece..." Başını kaldınp baktı. "S o ­


da send en kurtuldu ğum u san m ıştım ."

nu yapabileceğini sanm ıyorum ."


K ISIM D Ö R T

2 0 0 2 -2 0 0 5

O tu zlu Y aşların S on ları

rşılıklt duygularından çok az konuşuyorlardı; böylesi

mış dostluklarda güzel cüm leler ve sıcak ilgi gereksizdi


muhtemelen*

Thom as Hardy, Çılgın K alabalıktan Uzak


BÖLÜM ON ALTI

P a z a rtesi S abah ı

15 Temmuz 2 0 0 2 , Pazartesi

m Park

3nun alarmı her zamanki gibi 0 7 :0 5 'te yalıyor. Dışansı çok-


Un «ydınlannuştı, ama ikisi de henüz kıpırdamamışlardı. Aksine,
!an yıllar önce bir bekâr evi olan. Dexter'in Belsize Park'takj
deki çift kişilik yatakta. Dexter'in kolu Em m a'nın beline
B m ı ş , bacakları bileklerinden birbırım* dolanmış biçimde ya­
lar

| Dexter, bir süredir uyanık, kalasında uygun se>ı ve cümle­


li bulmaya çalışarak düşünüyor ve I m nu'nın hareketlendiğini
h L S M jÜnce
; konuşuyor. "B ir şey sorabilir m iyim ?" diyor. Gözleri
üülâ kapalı, uykudan ağ/ı yapış yapış, Emma'nın ensesine dog-
■Ö-konuşuyor.

I "D evam et," diyor Emma, biraz tedirgin.

“Kemli evin olmasını anlamsız buluyorum."

! Sırtı D exter'a dönük, gülüm süyor Emma. "Evet "

j "D em ek istiyorum ki, çoğu gece burada oluyorsun nasıl-

.lerini açıyor " O l m a y a b i l i r i m ."

•435*
BİR GÜN

"H ayır, olmanı istiyorum."

Yü/ünü ona dönüyor ve gözlenilin hâlâ kapalı old


görüyor. "D ex, seri...?"

"N e ?"

"Ev arkadaşın olmamı mı teklif ediyorsun?"

Gözlerini akmadan gülümsüyor, çarşafın altınd.m dfrJ


tup sıkıyor. "Em m a, ev arkadaşım olur musun?"

"N ihayet!" diyerek mırıldanıyor Emma "Dev, hep t


için y aşad ım ."

"Yani, bu evet mi demek'*"

"Biraz düşünmeme izin ver."

"Pekâlâ, gelip gelmeyeceğini söyle? Çünkü, eğer sen i


lenm iyorsan başka birini alab ilirim ."

"Sana düşüneceğim dedim ."

(io / lo n n ı a ç ı y o r C e v a b ı n e v e t o l a n a ğ ın ı ummuştu * 1
d üşü necek n e v ar?"
"'l am. bilemiyorum. B irlikte yaşamak."
"P aris'te birlikte yaşam ıştık."
"Biliyorum , am a orası Paris'ti."
"Şim di de neredeyse birlikte yaşıyoruz."
"Biliyorum , sad ece..."

"V e kira ödemen çılgınlık, kıra ödemek boşa giden p*

günü m üz em lak piyasasınd a."

"Finans danışnvınımmiş gibi konuşuyorsun. Çok ti


tik." Dudaklarını bükiip tedbirli bir sabah öpücüğü kond
"Sadece finansal bir planlama değil bu, öyle değil m i?"

"Tem elde öyle, ama aynı zamanda... hoş olur J ıy f


n ü y oru m ."
DAVID K1CHOLLS

"H o ş"

"Burada y ak m ak sın ."

"Y a Jasnune?"

"Alışacaktır. Üstelik sadece ıkı buçuk yaşında, mesele ona


L alm ış değil. öyle d eğil m i? Ya da annesin e."

I "P ek i biraz...?"

İ "N e ?"

"Biraz sıkışık olm az mı? Hafta sonları uy kişi olunca."

"İd are ederiz."

"B en nerede çalışacağım ?"

"B en dışarıdayken burada çalışabilirsin."

"P eki sevgililerini nereye getireceksin?"


İçini çekiyor Devter, bir vıllık. neredeyse manvakça bir sa-
K d a k a ttı: sonra yapılan bu şakadan sıkılıyor. "O tele gideriz."

Radyo mırıldanırken yeniden sessizliğe gömülüyorlar.


F m m a gözlerini kapıyor ve kendini kolileri açarken, kitap ve

ilen için ver bulurken havai etm eye çalışıyor.

Aslında, H o m sey Road'daki şimdiki dairesinin hoş, tavan


•Irasına benzer bohem havasını tercih ediyor. Belsize Park faz­
laca "nezih" ve süslü bir ver; üstelik kendisinin onca gayretine,
giysi ve kitaplarıyla yerleşme çabalarına rağmen Dexteriın dai­
resi hâlâ bekârlık yıllannm havasını korumaya devam etmekte:
B^yuıı konsollan, kınam an bir tek*vizyon, fiyakalı bir yatak. "N e
W y im , çamaşırlarımı talan koymak için belki bir dolap açmayı
p e r im e kadın külotlannın yığılmasını bekliyordum, bilemi-
." Am a adam Dexter bir teklif yapmıştı ve şimdi Emma
■ • b i r teklifli* kargılık vermesi gerektiğini hissediyor

"B elk i birlikte yem bir ver satın alm alıyız," diyor. "D ah a

J
BİR GÜN

büyük bir yer." Bir kez daha konuşulmamış bir meselenin


sından geçiyorlar. Uzun bir sessizlik takıp ediyor; I nırrv^
yaıÜen uyıuitt mu. diye düşünüyor, ama nihayet cevap geliyor:

"Tamam. Akşama konuşalım/'

V e boylece bir gün daha başlıyor, aynı bir önceki ve


sonraki günler gibi Kalkıp giyiniyorlar. Emma kendisine j
sis edilmiş dolaptaki sınırlı miktarda giysilerden birini aln
İlk önce Devter giriyor duşa; sonra o gazete ve gerektiğinde ı
almak için alışverişe gittiğinde Emma giriyor Devter ga/»
spor savfalannı okuyor, Emma haberleri. Büyük kısmı hu
bir sessizlik içinde edilen kahvaltıdan sonra Emma kork
bisikletini alıyor ve metroya doğru pedal çeviriyor. Her giu\ aşM
ğı yukarı sekizi yirmi beş geçe öpüşerek vedalaşıyorlar.

"Sylvie, Jasmine i saat dörtte bırakır," diyor I)exter.


altıda döneceğim. Senin için malızuru olmayacağından «inin mi*
sin?"

"Tabii ki yok."

"Jasm ine sonın olm az değil mi?"

"Yo. Hayvanat bahçesine falan gideriz "

Sonra tekrar öpüşüyorlar; her ikisi de iş** gidiyor ve yi


her zam ankinden çabuk geçiyor.

rv

İş. Devter yine kendi işletmesinde çalışıyor, gerçi şimdiki iş ic


Highgate ile Archvvay arasındaki küçük mezeci dük
letm e" d em ek biraz abartı olur.

Dükkân açma fikn, hayatını parçalara ayırıp yenidö


parladıktan Paris'te geçirilen o garip, uzun yazda gelişmişti i
zeydoğuda Pare des Buttes O vnım ont yakınlarındaki bir k.ıtetefj
DAVID NICHOLLS

[yanın önünde otururlarken Em m a'nın aklına gelmişti. “Yemek


jjpru seviyorsun," demişti Emma. "Şaraptan anlıyorsun. Kahve,
ithali peynir, insanların bugünlerde bayıldığı havalı şeyleri çok
(yi S.UNI irsin gerçekten, ö y le iddialı bir yer değil, ya/lan dişa-
nva fc e m le le r atılan küçük bir dükkân." Başlarda, kendini bir
R g n a r ' y.ı »la daha İs leri "bakkal" gibi göremediği için, "dtik-
I kân ’ #öziı ı»nu frenlemiş!!. Ama "İthal peynir uzm anı" ifadesinin
L fa ş bir tınısı vardı. Yiyecek ile satan bir kafeterya-restoran olarak
düşünmek daha iyiydi. Bir girişim ci olabilirdi.

I Böyleve e\ İni sonlarında, Paris en sonunda ışıltısını yitirme­


ye başlarken trenle dündüler birlikte Hafif bronzlaşm ış tenleri
ve yem giysileriyle peronda kol kola yürürlerken, Londra'ya ilk
ke/ planlar, projeler, çözümler ve tutkuyla gelmiş gibi hissetmiş­
le rd i kendilerini.

I Arkadaşları, ılişkılennı Kışından ben biliyorlarmış gibi bir


duygusallık ve ağırbaşlılıkla onayladılar. Emma bir kez. daha
D n t a 'ı n babasıyla tanıştırıldı -"Tabii kı hatırlıyorum. Bana fa­
şist dem iştin."- ve finans konusunda yardım a olur umuduyla
yeni iş fikrini ortaya attılar Alisini öldüğünde, gerekli olduğun­
da bir m iktar paranın rX*\ter/a verilebilea*ğı konusunda gizli
bir mutabakat oluşmuştu ve o zaman bu zam anm ış gibi görii-
WjOtdu. Şahsen Steplıen Mayheıv lıâlâ oğlunun bu paranm hor
kuruşunu kaybedeceğini düşünüyordu; ama onun bir daha
■ B V ız v ı.n d j görünmemesi uğruna ödenobikrek küçük bir be-
H p i bu. Ve Em m a'nın varlığı işe yaramıştı. Dı*xter'ın babası
hoşlanıyordu ve yıllardır ilk kez Emma sayesinde
°Hİunu da sevdiğini hissetm işti.

I D ü k k â n ı birlikte buldular Ib/lu vıdcokaset raflanyla ha-


Ç k t ie r e terk edilm iş bir kiralık video dükkânıydı. Em ma'nın
bir dürtukk-mesivle I V\ter harekı*te geçip, bir yıllık kontrat-
^ p a la m ış t ı
HİRCiON

L/un, yağmurlu bir ocak ayı boyunca metal rafları so


geri kalan Steven Seagal videolarını civardaki hayır işleriyle]
raşan dükkânlara dağıtmışlardı. Boyalan kazıyıp, duvarlan
beyaza boyadılar, koyu anık ahşap lambriyle kapladılar, di
dıı/gun kahve makinesi, soğutucular. camlı bu/dolaplan buU
mak iyin, iflas etmiş lokanta lan aşındırdılar; bütün bu iflas e t J
işletmeler, neler kaybetmiş olduğunu, ifLıs etmenin ne d e n g i
olduğunu hatırlatıyordu.

Am a Emma, onu teşvik ederek, doğru şeyi yaptığına ılagj


edeıvk yanmda olmuştu hep. Emlakyılann soy k liğ in e g S İ
bölgenin geleceği parlaktı; "zanaatkar" sözcüğünün
bik*n geny profesyoneller ve bıymısız bir ekmek v a da b ir t « ıf c f
topundan büyiık olm ayan keyi peyniri iyin ıkı yüz paund ö d |
meyi umursamayacak müşterikTİe doluyordu yavaş yavaş Km
teterya, insanlann gelip, gösterişle romanlarını ya/d ıklan bir yer
olacaktı.

Bahann ilk gününde kısmen yenilenmiş dukkânm


deki kaldırana yıkıp güneşte oturmuş, olası adlann bir lis te ifl
ha/ırlaııuşlar; bir kat, basmakalıp esprili isimden sonra BtiVıdfl
Cafe'de karar kılmışlardı. M ayhew TV"den sonra ikinci •.ecrüböi
olarak, Em m a'yla birlikte -şirket sekreteri ve ortağı- bir limiHfl
şirket kurdu. ]ulıe ChscviJ'm ilk ıkı kitabından, T V dı/ısınd*
sipariş verilen ikinci diziden para gelmeye başlamış, işin ticareti j
kalem kutulan, doğum günü kartlan, luıtta aylık bir dergi
konuşulmaya başlanmıştı. İnkar etmeye gerek yoktu; En
nişinin tabiriyle daha iyisini hak ediyordu. Kısa bir sure
Emma kendim Dexter'a finans.il destek teklif edecek tuhaf,
sinir bozucu bir konumda bulmuştu Belli bir süre ayak diM
ten sonra D exter da kabul etti.

Dükkânı nisanda aytılar ve Dexter altı hafta boyunca kovu

440
D A V I!) NICHOLLS

.1 ahşap tezgâhın arkasında ılur.ır.ık. içeri girip etrafa bakı-


burnunu çekip tekrar ılıd ın çıkan insanlan seyretti. Ama
/>t:ıW»nb adı yayılmaya, bir şeyk*r dönmeye başlamıştı w kendi*
L birkaç eleman alabilecek dunım da buldu Müdavimler edin­
m eyi ve kendi d e zevk alm aya başladı.

Her ne kadar onun alışık olduğundan dalıa oturaklı, daha


işli biçimde de olsa, dükkânı artık popüler bir mekân.

Göz alıcı yaz güneşinde çoktan ısınmış olan ağır kepenk


ini açıyor. Kepenkleri kaldırıyor, kapının kilidim açıyor ve
hissediyor? Memnuniyet? Mutluluk? Hayır, mutluluk değil,
iiçe ve yıllardan beri ilk kez kendisiyle gurur duyuyor.

Tabii ki kepenkleri indirip sırasıyla biitün kırmızı şaraplan


rçnvk istediği yağmurlu, uzun salı gürden de oluyor, ama bugün
"1. Bugün sıcak bir gün; bu akşam kızını görecek ve Sylvie ile
Um piçi düzenli tatillerinden birini daha geçirirlerken sekiz
[gftn boyunca onunla birlikte olacak. Jasmine inanılmaz bir şekil*
T<le iki buçuk yaşmda artık; kendinden em in ve annesi gibi güze!
bir kız; buraya g».ılip dükkânda oynayabilir, personel tarafından
Tnc titrcnebilir ve Dextor akşam eve döndüğünde Emma
a olacak. Uzun zam andan beri ilk kez aşağı yukarı olmak
Jğ i yerde. Sevdiği ve arzuladığı, üstelik en iyi arkadaşı olan
vşi var M uhteşem ve zeki bir kızı var. İşleri iyi. Bir şeyler de-
e/.M- her şey çok güzel olacak

p d v ee iki mil uzakta, Homse)' Koad'da Emma merdivenin ba­


c a k l a r ı n ı brm.ımvor, on kapının kilidini açıyor, dört gündür
B fa n ılır .m n evin soğuk, .ıgır kokusunu hissediyor. Çay yapı­
ğ a p aşay a oturup bılgısavunnı açıyor, bir saatin büyük kısmııv
bakıyor.

*J4 1
BİR GÜN

Yapacak çok iş var; ju lit' C riscoll dizisinin ikauı bölümü


seıuryosu okunup onaylanacak, üçüncü a lt için beş yüz ke
yazılacak, çizimlerin üzerinde çalışılacak Genç okurlaıd—
yalnızlıkla ilgili, taciz edilmekle ilgili samimi ve çoklukla s j J
derecede ki^ıscd mektuplar \ar, onlarla ilgilenmesi gerek.

Am a zilini Dexter'm teklifine kayıyor. G eçen yıl Bariş’f j


geçirdikleri o uzun ve garip yazda gelecekleriyle ilgili k em
kararlar almışlardı gerçekten birlikte bir gelecekleri varsa- v j
bunlann arasındaki en temel kural birlikte yaşamamaktı: Ayn
hayatlar, ayn daireler, ayn arkadaşlar. Birlikte olm ak için vmei
iıarcayacak ve sadık olacaklardı elbette; ama geleneksel tarzdi
değil. Hafta sonlan emlak ofislerinin çevresinde dolaşmalar, ye­
mekli toplantılara katılmalar, Sevgililer Günü çiçekleri, çift ol­
maya ilişkin hiçbir zırva olmayacaktı hayatlarında. Her ikisi de
bunu becerm eye çalıştı, ikisi d e başaram adı. j

Bu düzenlemenin entelektüel, m odem ve yeni bir vaşant


ta ra olacağını hayal etmişti F.mma. Ama birlikte yaşamayı jf l
temiyormuş gibi davranmak çok fazla gayret gerektiriyordu ve
içlerinden birinin bir yerde bir açık vereceğinin kaçınılmaz oldlH
ğu yakın zamanda belli olmuştu. Bunun Dexter olacağını uBH
mııyordu. Aralannda hiç konuşulmamış bir konu vardı ve artw
bundan kaçınmanın bir yolu yok gibi görünüyordu. Derin bir so­
luk alıp tek bir kelime söyleyecekti: Çocuklar. I layır, "ç iv u k k S
değil; adamı korkutmamak gerek; eti iyisi tekil halini kullanmalı]
Fm m a "çcK uk" istiyor.

Bu konuyu bir defasında dolaylı ve esprili bir havada ko­


nuşmuşlar, De\ter, İlcm le, işler biraz ıhılın düzene girdiğinde
gibi bir şeyler m ınldanm ıştı. Ama işler daha ne kadar du#m®
girebilir? Konu, tam orta yerde oturuyor ve onlar yanından gcÇİ
meye devam ediyorlar. Anne babasıyla her telefon k o n u şm a sa ®
DAV1D NICHOLLS

İJV Dt‘x,cr '‘1 ^l‘r ^ ''içm elerin d e (Paris'teki "sefahathane"deki


J L»J‘,r ° ' masn ^a* hâlâ yeterince sık) mesele orta yerde
K uruv‘ ‘r- Geceleri Emma'nın ııykulannı kanırıyor. Bazen, gece­
nin üçünde kendisini endişelendiren şeyler hayatını biçimlendi-
b " r 'ıuş gibi geliyor. Bu, bir zam anlar erkeklerdi, sonra u/ıın
|/aman para oldu, sonra kariyer, daha sonra lan la ilişkisi, sonra
Jfy a s a k ilişkisi. Şimdi ile bu. O tuz attı yaşında ve istediği şey bir
k. Ve eğer Dexter istemiyorsa, belki de en iyisi...

E
Ne? İlişkiyi bitirmek mi? Böyle bir ültimatom atanacak ve
llayın bir durum gibi görünüyor; üstelik söz konusal edi­
leme/, en azından şimdilik. Ama, bu konuyu bu gece açmaya
k ır a r veriyor. Yok, bu gece olmaz, Jasmine buradayken olmaz,
[ ama yalanda. Yakında.

I Sabah sabah, kafa bulandırıcı bir /aman kaybından sonra,


B'öğlen vakti yüzmeye gidiyor; kulvarları bir aşağı bir yukarı ar-
| çın la ş,: da hâla katasım temizieyemiyor. Sonra, saçlan hâlâ ıslak
» halde Dexter'ın evine geri dönüyor bisikletiyle ve siyah, koca­
m an , tekinsiz bir dört çekeri evin önünde bekler buluyor. Bir
g a n g s te r arabası bu; arübanın ön cam ından iki siluet seçiliyor.
Biri geniş ve kısa, diğeri ince ve u/ıın; Sylvie ve Callum , yeni
bir tartışmanın içinde; her ikisi ile el kol hareketleriyle konuşu­
yor. Yolun karşısından bile duyabiliyor Emma onları, bisikletiyle
N d a ş t ığ ın d a Callum'm huysuz suratını ve arka koltukta, sesleri
1 «uymamak için gö/lennı resimli bir kitaba dikmiş olan Jasınine'i
görüyor. Jasm ine'in yanındaki pencereye vuruyor, kızın başım
p l d ı n p . geniş ağzı ve bem beyaz küçük dişleriyle gülüm sedi­
ğ i . öne doğru hamle yaparak kemerini çıkartmaya çalıştığını
görüyor.

I Em m a ve Callum, cam dan selâm laşıyorlar. İhanet, aynl-


Ve boşanmanın g ö r g ii kurallarıyla ilgili bir oyun var ortada

443
BİR GÜN

ve neredeyse yirmi yıldır onu tanımasına r.ığmon, {


Callum'la doğrudan konuşmaması gerekiyor. Eski eş ol
Ivie ve Emma aralarında kendini bilen, kin gütmeyen biri
tutturmuş olsalar da birbirlerinden hoşlanmadıktan h ay al!
sezilebiliyor.

"Tartışm a iyin özür dilerim !" diyor Sylvie uzun bo-^


arabadan yıkanrkeıı. "Yanım ıza aldığımız bagajlar kor
ufak bir tartışm aydı sad ece!"

'T atiller gerilimli olabiliyor," diyor Emma anla;


mim», koltuğundan kurtulup Emma'nın kollarına tıı
yüzünü boynuna bastırıp, sıska bacaklarını Emma'ya t
Emma, ".Ne yapabilirim ?" der gibi biraz utanmış bir h ald ek i
lümsüyor, Sylvie d e son derece gergin ve doğal olmayan)
şekilde gülümseyerek karşılık veriyor. "Babam nerede?* diyor
Jasm ine E m m a'nın boynu na sarılarak.

"Çalışıyor, birazdan döner."

Emma ve Sylvie biraz dalıa gülümsüyorlar.

"N asıl gidiyor?" d iy o r Sylvie, "şu kafeterya işi?"

"Ç ok iyi, gerçekten iyi."

"D exter'ı görem ediğim e üzüldüm. Ona sevgilerimi ilet."

Biraz daha sessizlik. Callum, arabanın motorunu çalr


uyarıyor.

"İçeri gelmek ister misin?" diye soruyor Emma cevabı!


ği halde.

"Yok, gitmemiz gerek."

"Y ine nereye?"

"M ek sik a'y a."

"M eksika. Çok hoş "


DAVID NICHOLLS

j "H iç gittin m ı?"


| "H ayır, hem de bir /«imanlar Meksika lokantasında çalışmış
[olmama rağm en."

( Callum 'ın sesi otı kollukta gümbürdüyor. "H adi ama! Trafi­
ğe kalm ak istem iyoru m !"

I Jasmine. vedalaşm ak üzere arabaya dönüyor; "Uslu o l" lar,


pFazla televizyon seyretmek vok"lar... Emma Jasm ine'in eşyala­
rını. şeker pembesi tekerlekli bir valiz ve panda şeklinde bir sırt
tasını içeriye alıyor. Geri döndüğünde Jasmine, göğsünün
inde bir boyama kitnplan yığını tutarak biraz daha resmî bir
şekilde kaldınmda bekliyor. Çok güzel, sık, kusursuz, bir parça
ijnlü; her şeyiyle annesinin kızı, Em m a'nın değil.

"Gitm em iz gerek. Bagaj kontrolleri bu aralar bir kabus." Sy­


lvie, uzun bacaklarını adeta bir çeşit katlanır bıçak gibi tekrar
anın içine kıvınvor. Callum ileriye doğru bakıyor.

: "Peki. M eksika'nın tadını çıkarın. Şnorkelle iyi dalm alar."

"Şnorkelle değil, tüple dalış. Şnorkelle dalış çocuklann işi,"


diyor S y lv ie kasıtsız b ir haşinlikle.

Em m a kendini dizginliyor. "Ö zür dilerim Tüplü dalış!


fm aym l" Sylvie kaşlarını kaldırıp, dudaklarını büzüyor;
Em m a ne söyleyebilir şimdi? Dem ek istediğim , Sylvie, lütfen Ivğul-
nu, bogulmtim ister m iyim ? Çok geç, olan oldu, kız kardeşlik ya­
nılsaması yerle bir oldu. Sylvie. Jasmine’in alnına son bir öpücük
yapıştırıyor, kapıyı çarp ıy o r ve gidiyorlar.

Emma ve Jasm ine d ıınıp ol sallıyorlar.

"Evet, Mm. baban altıya kadar gelmez. Ne yapm ak istiyor­


dun?"

j "B ilm em ."

| "D aha erken. 11ayvana t bahçesine gidelim m i?"


BİR GÜN

J.ismine içtenlikle kafasını sallıyor. Emma'nın lvıyvaaıt


çesirv aile giriş bileti var; bir başkasının kızıyla başka biri
den sonra geçirmek üzere lıazırlanmak için içeriye giriyor. 1

Eski Bayan Mayhevv, büyük siyah arabada kollarını ka


muş, başı buzlu cama dayalı, Callum Euston Road'd.ıkj j
sövüp sayarken ayaklarını koltuğun altında kıvırmış ol
Son zamanlarda nadiren konuşuyorlar, sadece bağırıp 1;
ne hırlıyorlar; bu tatil de diğerleri gibi bir şeyleri düzeltmek!
bir girişim sadece.
J
Sylvıe'nin hayatının son yılı pek başarılı geç,
C allum 'ın nasıl bir hinlük ve pinti biri olduğu ortava çı
tı. Başka ilişkileri olduğundan kuşkulanıyor. Sylvie'nin
evindeki varlığından rahatsı/ oluyorm uş gibi görünüyor ve
bii Jasm ine'in de; çocuk gibi davrandığı için bağınyor ona|
da onlarla birlikte gelm csim ' engel oluyor. Kı/a saçma sa
sloganlarla bağırıyor: "N e verirsen onu alırsın, Jasmine, ne|
rirsen onu alırsın." Ç o c u k daha ıkı b u ç u k yaşında, lan n a ş lf l
na. Bütün beceriksizlik ve sorumsuzluğuna rağmen Defter en
azından hevesliydi, bazen çok hevesliydi. Diğer tarafta (
Jasmine'e başarısız bir personelmiş gibi muamele ediyordu,
ailesi Dextcr'a karşı ne kadar temkinliydiyseler de, Callum'j
kesinlikle nefret ediyorlardı.

Şimdi, i v zaman karşılaşsalar eski kocası nuıtiul


reklamını yapan bir tankat mensubu gibi hiç dunnadan
süyordu. Jasmine'ı havalara atıyor, omzunda taşıyor, ne '
mükemmel bir b.»ba olduğunu göstermek için her fırsatı d < f|
lendiriyor. Ve bu Emma denen kadın da öyle; Jasmine'in
konuştuğu şey Em m a şöy le, Fm m a böyle, en iy i arkaılaşt Enıına.

446
DAVID NICHOLLS

|i kartonların üzerine yapıştırılm ış m akarnalar getiriyor


» ve Sylvie bunun ne olduğunu sorunca, Emma, diyor. Sonra
dan nasıl hayvanat bahçesine gittiklerini anlatıyor. Aile
büetlen var anlaşılan. Tannm , çiftlerin dayanılmaz kendini
Uıişliği; Dev ve F.m, Em ve Dev; köhne köşe başı dükkâ-
1.) [\'\ -laf açılm ışken C allum 'ın şirketinin kırk sekiz şube-
f v a r - ve bisikleti, kalınlaşmakta olan beli, öğrenci tavırları ve
tjlası alaya bakış açısıyla Em. Sylvie'ye göre, Emma'yı vaftiz
‘ ğinden üvey anneliğe terfi ettiren sinsi ve hesaplı bir şeyler
yar; sanki Emma hep bir yerlerde saklanmış, harekete geçmek
îıçin fırsat kollamıştı her zaman. RoÇulnuıynt! Küstah şey!

I Callum Marylebono Road'daki trafiğe küfrediyor ve Sylvie


[bir kez daha yanlış takımda olduğunu hissederek başkalarının
jluğuna öfkeleniyor. Diğer taraftan bu düşüncelerin m? ka­
dar çirkin, fesat ve kinci olduklarını düşünerek hüzünleniyor,
tdo Devter'ı terk edip, onun kalbini kıran kendisiydi.

Cali um şimdi de VVesrivay'dcki trafiğe küfrediyor. Bazen bir


daha olsun istiyor Sylvie, ama nasıl? Meksika'da lüks bir
îe bir haftalık tüplü dalış uzanıyor önünde ve o bunun yeter-
yacağını şim diden biliyor.
BÖLÜM ON YEDİ

büyiikgünkonuşması.doc

15 Tem m uz 2 0 0 3 . Salı

taaey YorksJure
!Tabi içirt gittikleri kır evi fotoğraflardaki gibi değildi.

I KÜÇÛk ve karanlıktı, boş dolap ve oda sp n y i karışımı bildik


Jiatil kulübesi kokucu vardı ve göm inişe gön* kışın soğuğunu k.ı
lın taş duvarlarında muhafaza etmişti ki, bu sıcak temmuz gü-
de bile içerisi serin ve rutubetliydi.

r
Ama, önemi yoktu. İş gönırdü, yalıtılmış bir verdi ve Kuzey
Yorkshirv Bataklıklan'nın küçücük pencerelerden görünen man-
|/.ırası bile şaşırtıcıydı. Çoğu günler yürüyüşe çıkıyorlar ya da
sahil boyunca arabayla geziyorlardı, Emma'nın çocukluk gezile*
J*n hatırladığı, 1976 yılında sıkışıp kalmış gibi görünen tozlu
«k köyleri, eskimeye yu/ tutmuş yazlık evleri dolaşıyorlardı,
Buğu
fün, tatillerinin dördüncü gününde, sömestr tatili içindeki bir
p gününde hâlâ boş olan sahile hâkim, Filev'deki g e n iş yürü-
yolunda yürüyorlardı.
I^Şurayı görüvoV musun? Orası bir köpeğin kız kardeşimi
'fcı y e r."

[Ç ok ilginç. Ne cins bir köpekti?"

449
BİR Gl TS

“Ah, özür dilerim, sıkıyor rr uyum seni?"

“Eh, birazcık."

Biraz daha dayanacak.' m korkarım. G itm em ize dört ^


var d aha."

ö ğ led e n sonra, şelale ye doj5,nı Em m a'nın bir gece <f


planladığı iddialı bir g ezin ti yapacaklardı, ama bir s,ıat J
nasıl ı>lduğunu anlamad. m kendilerini bataklıklarda Hari'
Bürosu'nun haritasına b ıkarken buldular ve şelaleye git—
vazgeçip fundalıklara u zar.arak güneşin altında şekerleme yağ
maya karar verdiler. Eı nm a, yanında bir kuş kitapçığı ve ağı
ve boyu bir dizel mot ar kadar olan, güçlükle gözlerine g e
ğü kocam an esk i b ir askeri d ürbün getirm işti.
“Yukarı bak. Sarurım bir mavi doğan."
"H ırınım ."
“Bir bak. Y uk jn . “
'İlgilennüyo» u m . Uyuyorum ."
“Nasıl ilgili .-nme/sin? Muhteşem b ir şey."

“Kuşlan i- dem ek için daha çok gencim ."


Emma g ûldü. "K om ik oluyorsun, biliyor musun?"

"B oş b o ş dolaşmamız yeterince kötü zaten. Arkacından kH|


sik m ü z il; g elir."

"K u ş izlem ek için fazla havalı..."

' 'Sonra da bahçe işleri, sonra M arks and Spenoer'dan pj


to l'jn la r satın alırsın, sonra şehir dışına taşınmak istersin. B
’ ömizı 'sevgilim ' diye çağınnz. Hepsini göfdrfliyorum , Em. m
kaygan bir y ok u ş."

Emma bir kolunun üzerinde yükseldi, IX*xter'a uzanıp <j


öptü. "Neden seninle evlenmek üzere olduğumu bir daha b ^
latır m ısın ban a?"
D A */İD N IC H O LLS

"ip tal etm ek için çok j ;eç değil."

K ap aro m u zu geri a l »bilir miyiz hâlâ?"

"Sanm ıyorum ."

"P ek i." Yeniden öptü onu "D üşünm em e izin ver."

rv .

mda, nikâh dairesinde küçük, m ü tevaa bir düğünü takiben,


ın arkadaşların ve ailelerin katılacağı lx>ş bir restoranda ve-
>k sade bir törenle evleneceklerdi. B unu n gerçek bir düğün
il, daha çok parti yapm ak için bahane olduğunu iddia edi-
rdı. Yeminler fazla duygusal değil, daha çok dünyevi olmalı
[ve şimdiden yazılmalıydı; yüz yüze oturup, bu yeminleri hazır-
ak son d erece can sıkıcıydı.

"Eski karma ettiğin yeminleri kullanamaz mıyız?"

j "A m a bana itaat etm eve söz vereceksin, değil m i?"

J "Sadece bir daha asla golf pantolonu giymeyeceğine yemin


_ sn ."

"V e benim soyadımı alacaksın?"

"Emma M ayheıv. Daha kötüsü d e o labilird i"

"A raya çizgi koyabilirsin."


"M orley-M avheu. Cotswolds bölgesinde bir köy adı gibi.
rlev-M ayheıv'un biraz dışında küçük bir ara/imiz var\"

Biıyük giinü böyle bekliyorlardı: Ciddiye almadan ama ken-


içlerinde m esafeli bir coşkuyla.

Yorkshire'da geçirdikken bir hafta, modası geçmiş büyük


V n önceki son tatil şanslarıydı. F.mma'nın teslim etmesi ge­
ni işlen vardı ve Dexter da bütün bir hafta dükkânı bıraktığı
|*Ç>n endişeliydi, ama bu yolculuk en azından onlara Emma'nın

451 •
BİR GÜN

ailesine uğrama fırsatı vermişti; annesi unlan kraliyet fi


ağırlar gibi ağırlamıştı Masada, gündelik k u l l a n ı m d a n f a r J
çeteler, ulak tefek süsler ve buzlukta da bir şişe Porrierfl
Em m a'nın Ian'la d a n ilişkisi bittikten s»»nra annesi Sue
artık kimseyi sevmezmiş gibi görünüyordu, ama şimdi
IX»\ter'dan ayırmadan cilveli bir sesle konuşarak Mu,nla _ ^ H
flört ediyordu Devler da. haliyle, flörte karşılık veriyor, M oı|fl
ailesinin ger» kalanı da yapacak bir şey olmadığı içir.
karolarına bakıp gülm em cyc çalışıyordu. Sue'nun um
değildi; onun için sanki çok uzun sürmüş bir hayal nıhaytf g jffl
ç e k l e ş m i ş gıbı\ dı K ız ı a s l ı n d a P r e n s \ n d r e w \ la e v l e n i y o r u f l }
D extcr'a aile üyelerinin gözüyle baktığında Emma g u n J
duyuyordu; çünkü IX*xter, Sııe'ya göz kırpıyor, kı./enleriyj^^fl
cukça eğleniyor, babasının ilgilendiği konularla ıçtcııiik fep g H
ruyormuş gibi görünüyordu. Sadece Emma'nın kııçük kız kardei
şi, Dexter'ın içtenliği ve cazibesinden kuşkulu gnrünüvnrdt^H
erkek çocuğu sahibi, boşanm ış bir kadın olarak kırgın ve bitidfl
Marianna yeni bir düğünü kaldırabilecek n ıh halinde »s-gıldi. 0
gece bulaşık yıkarken konuşm uşlardı bunu.

"A nnem neden bu saçma sapan sesle konuşuyor, bunu bl* '
m ek isterd im ."

"O ndan hoşlanıyor." Emma, kız kardeşinin kolunu d iııtH


ledi. "Sen ile hoşlanıyorsun ondan, değil m i?"

"H oş bin. Seviyorum. Sadece tanınm ış bir ça p k u ld ş mM


geldi b an a." g

"Ç ok eskiden, belki. Şimdi değil."

Marianne burnunu çekti, huylu ve huyuyla ilgili bir


söylememek için kendini tuttuğu açıkça görülüyordu.
DAVID N İCtlO LLS

ıleye gitmektim vazgeçip bir k ıra gittiler, d p s yiyip bütün öğ-


L*tı sonrayı bilardoya benzer oyunlar oynayarak geçirdiler.

"Kı/. kardeşinin benden çok hoşlandığım sanm ıyorum ,"


tjedi D evter, oyu n için topları toplarken.

"Elbette seviyor."

"Benim le güç bela iki kelime konuşuyor."

"Sadece utangaç biri, biraz da huysuzdur. Bizim kardeş öy-


|ir."
Devter gülüm sedi. "A ksanın."
"N e olm uş aksanım a?"
"Buraya geldiğimizden beri lam bir kuzeylisin."
"Ö yle m i r

Oyunu Em m a kazandı; aç karnına içtikleri biranın etkisiyle


rkevıf ve sevgi dolu, akşam ılığında kulübeye gen döndüler.
B ir çalışma tatili planlamışlardı; gündüzleri birlikte geçirecek-
li, geceleri Emma çalışacaktı; am a seyahatleri Em ma'nın en
rgan dönemiyle çakışınca bu şansı kullanmak zorunda kal-
ardı. "N e, yine m i?" diye mırıldandı Devter. Emma kapıyı
p atıp onu öpünce.

| "Sadece eğer sen de istiyorsan."

"İstiyorum. Sadece kendimi birazcık... damızlık aygır hara­


sındaym ışım gibi hissed iy oru m ."

"A h, öylesin. Ö ylesin."

Şaat dokuzda Em m a büyük, rahatsız yatakta uvuyakalmıştı.


-*unst hâlâ aydınlıktı. IV vter bir süre Emma'nın nefesini din-
Ijeyerek yattı, yatak odasının penceresinden görün«*n mor renkli
klik parçasını seyretti. Uykulu bir halde yataktan kaydı, üze­
BİR G Ü N

rine bir şeyler geçirip sessizce merdivenleri inerek mutfağa ,


Kendini bir bardak şarapla odüllendinp şimdi ıv yapacak}
düşündü. Oxfordshire'm azgınlanndan IX*xter boy leşine vj
mış bir hayatı sinir lx>zucu buluyordu. Çok kanallı bir tel
yayını ummak çok fazlaydı belki ama, kır evinin bıoşürüı
levizyon olmamasıyla gurur duyuluyordu ve bu sessizlik onu
dirgiıı ediyordu. iPod'unda Thelorıious Monk'u+ * seçip ]
lerde kendini dalıa fazla caz dinlerken buluyordu- bir toz
çıkararak kanepeye sırtüstü attı kendini ve kitabını aldı. E
tatilde okuması için Uğultulu Tepeler adında bir kitap almıştı o
ama o, kitabı kesinlikle okunamaz bulduğundan bırakıp dizüM
bilgisayarına uzandı. Bilgisayarı açıp, ekrana baktı.

"Kişisel D osyalar" yazan bir klasörün içinde. "Ivır Zı


yazan bir başka kloş»ir, onun içinde ile 4 0 KB büyüklüğünde 1
yükgünkonuşması doc vazan bir dosya vardı: Damatlık ku
masının metni. Bir önceki düğünündeki beceriksizliğinin,
lıksı/1 iğinin dehşet? aklında hâlâ capcanlı duruyordu; bu
işini bu kez doğru düzgün yapmaya ve erkenden çalışmaya
lam aya karar verm işti.

Konuşma metni şu şekildeydi.

Damatlık Konuşmam

Baş döndürücü bir aşktan sonra! Vs. N’s.

Nasıl tanıştığımız. Aynı üniversitedeydik, ama onu hiç tan


mıştını Etrafta görüyordum. Korkunç saçlarıyla her / am an ®
şeylere öfkeliydi Fotoğraf gc>stcr? Closteriş düşkünü bir u d ifl
olduğumu düşünürdü. İşçi tulumu gibi pantolonlar giyerdij
da ben öyle hayal ediyorum. Sonunda tanıştım onunla,
m a faşist dedi.

4 4 Am vrikall c az piyanı*! ve b ö l e r i (Ç. NJ)

454 •
DAV1D NİCHOLLS

M uhlışem arkadaşlann gelip gitmesi Ahmak olmam. İnsırun


hassen gözünün örıündekini görem em esi (Bayağı)

Enı'i anlatmak. Birçok niteliğini. Komik Zekâsı İyi dansçı, dans


ettiği zaman, ama berbat bir aşg. Müzik zevki.

Tartışın/, Ama her aşaman kahkahalarla konuşabiliriz Gü/el


ama bunıı her zaman bilmez vs. vs. Jasmine'le aralan mükem­
m e l eski kanmla bile anlaşır! Ho ho ha. Onu herkes sever.

Sonra görüşemedik. Biraz Paris.

Sonunda, yaklaşık on beş yıllık aşk kasırgaMiun bir anlam ka­


zanması Herkesin "söylemiştim" demesi. Her zamankinden
daha m utlu olm ak.

ikinci düğünüm olduğunun farkında olmak. Bu kez yapmak.


Organizasyonda yer alanlara teşekkürler. Sue ve Jim, beni ara­
nıza aldım/, teşekküder Kendimi falın kuzeyli hissediyorum,
burada esp riler vs.

Telgraflar7 Gelmeyen arkadaşlar. Annemuı burada olmadığına


çok üzgünüm Kesinlikle onaylardı. En sonunda!

Muhteşem kannıın şerefine içivonım falan-filan-falan-filan.

Bir başlangıçtı ve ana ballan buradaydı. Hevesle çalışmaya


ldu; yazı karaktenru Courier'daıı Arial'a, sonra Times Neve
«nan'a ve eski haline çevirdi; luitün harfleri italik yaptı, ke-
liniek-rı saydı, ya/dıklannın daha ehemmiyetli görünmesi için
agrafları ve girintiyi d üzeltti.

En sonunda, metni not olarak kullanıp, bir zamanlar televiz-


»ki akıcı konuşmalannı lıatırlamaya çalışarak yüksek sesle
konuşmaya başladı.

» " ö n c e , bugün buraya geldiğiniz için hepinize teşekkür et-


* istiy oru m ..."
BİR GÜN

Ama kafasının üzerindeki yer döşemelerinin gıcırtısını


tebılivordu, bilgisayarın kapağını çabucak kapatıp kane
altına sakladı ve U ğultulu T fp eter'e uzandı.

Emma çıplak olarak ve uykulu güzlerle merdivenlerden


yordu; yan yolda durarak, kotlarını dizlerine sanp oturdu. Es
di. "S aat kaç?"
“O na çeyrek var. Azgın zamanlar, Eni."

Bir kez daha esnedi. “Bitirdin beni." Güldü “D am ızlık"

"G idip bir şeyler givsene?"

"Sen ne yapıyorsun?" U ğultulu Tepeler'i kaldırdı, Emma gû-1


lüm sedi.
'“Hayatım olııuıdan yaşayamam! Ruhum olmadan y a şa ra
mam!' Yoksa 'Hayatim olmadan se\t*mem'mıydı? Ya da Aşkım
o lm ad an y aşayaın am 'm ı? H atırlayam adım "

"O raya gelm edim daha. Nelly denilen kadın batırıyor


h âlâ."

"İlerde daha iyi olacak, inan bana."


"Burada neden televizyon olmadığını tekrar anlatır m ıs r a
ban a?"
"Kimdi eğlencemizi yaratmamız bekleniyor. Yatağa gel de
k onu şalım ."
Dexter ayağa kalktı, yürüyüp tırabzanın üzerinden uzana­
rak F.mma'yı öptü. "Beni bir daha sevişmeye zorlamayacak
söz ver."

"N e yapacağız peki?"

"Çılgınca geldiğini biliyonım ," dedi, biraz sıkılgan bir taN^|


la. “ama Scrabble oynam aya bir itirazım olm az."

456 •
BÖ LÜ M O N S İ KİZ

O rta

15 Temmuz 2 0 0 4 . Perşembe

zc Park

ter'ın yüzüne garip bir şey oluyordu.

Yanaklarının yukarısında koca koca, siyah kıllar çıkmaya


nmış, kaşlarından uzanan tek tiik uzun, gri renkli kıllara ka­
lışlardı.

Bu yetmezmiş gibi kulak memelerinin dibindi», kulaklarının


*e soluk renkli bir kürk ortaya çıkıyordu; bahçe teresi gibi bir
îde çıkmış görünen ve dikkatlen orta yaşa geldiğine çvkmek-
len başka bir amaca hi/met etmeyen kıllar. Artık orta yaşlıydı.

l O ndan sonra, özellikle duş aldıktan sonra ılaluı belirginle­


nen. alnının orta serinde, saç çizgisinin olduğu yerde V şeklinde
bir bolüm vardı; iki paralel çizgi yukarıya doğnı genişleyerek
Uyurdu; bu yollar bir gün birleşecek ve her şey bitecekti. Saç-
nm havluyla kuruladı, sonra parm ak uçlanyla yollann üzeri
lene dek saçlarını karıştırdı.

Dexter'in boynuna da tuhaf bir şeyler oluyordu. Çenesinin


da etten bir kese oluşmuştu; bir utanç torbası. Banyo ayna-
m önünde çıplak dururken bir elini gerdanını yok etmek ister

•457
BİR GÜN

gibi boynuna koydu. Çöken bir evde yaşamak gibiydi; her J


uyandığında gece yeni kayan katların •■nk.ı/ını buluyt
yeni ortaya çıkan bir göbeği vardı ve en kom ili, göğüs
rip bir şeyler oluyordu. Üzerine tam oturan gomlol
yün kazaklannı artık giyomiyordu, çiinkii göğüsleri, deniz i
naresı gibi, iğrenç dunıyordu. Kapüşonlu bu şey Sİyd iğ in d ^ B
saçma sapan görünüyordu; daha geçen hafta kendini, k cn d o ^ H
geçmiş bir halde Rahçıvam n Soru Zununu programını d ın le ıfa l
yakalamıştı İki hafta sonra kırk yaşında olacaktı

Kafasını salladı, bunun o kadar korkunç bir şey olmadığfl


nı söyledi kerKİı kendine. Birdenbire kendine dönüp baktığı z a fl
man, başını da belli bir biçim de tuttuğunda, nefesini içine TİrgiM
se, otuz yedi yaşında gil>i görünebilir miydi? Hâlâ ılışılmadk
biçimde iyi görünümlü sayılabilmesıne yetecek kadar gösterişçi
sahip olduğunu biliyordu, am a artık kimse onun için "muhte­
şem " sözünü kullanamazdı ve bundan daha beter vaşlanacagp» 1
nın farkındaydı. Ban bir film yıldızı gibi yaşlansaydı: Sırım gM fl
kartal burunlu, gri saçlı, sofistike. O ysa bir T V sunucusu gibi
yaşlanıyordu. Eski TV sunucusu gibi. Çok peynir yiyen, iki kere
evlenm iş, eski bir TV sunucusu

Emma çıplak, yatak odasından geldi, Dexter dişlerini fırçc-1


lamaya başladı; bu da bir başka takıntı; asla eskisi gibi temiz ol» I
m ayacak eski bir ağzı olduğunu hissediyordu.

"Şişm anlıyonım ," dedi l V\ter, ağzı köpükle dolu.

Emma, "Yo, şişmanlamadın," dedi pek de inandına <•ima»

yan bir tavırla.


"Şişm anlıyorum ... bak ." 1

"O zaman o kadar çok peynir yem e."

"Şişmanlamadığım ı söylediğini sanıyordum."


DAVID NICHOLLS

| I "Eğer kendini öyle hissediyorsan, öylesindir."

| I ü s te lik çok kızla peynir yemiyorum. Metabolizmam yavaş­


lıyor, hepsi b u .”
| Isöyley se biraz hareket et. Spor salonuna git yeniden. Be­
le yüzm eye g el."

"Zam anım vok. var mı?" Di} fırçasını arzından çektiği anda
ma teselli etm ek ister gibi onu öptü. "Şuraya Kik, çöplüğe
jü m ," d iye hom urdandı Uexter.

"Sana daha önce de söyledim, sevgilim, muhteşem gıiğüsle-


nn var," deyip güldü Emma. kalçasını dürtükleyip duşa doğru
k’di. Dexter ağzını dunılndı, banyo iskemlesine oturup onu
seyretm eye başladı.

"Öğk*dcn sonra gidip o evi görmemiz, gerek."

Emma duştan İKimurdandı. "Yapm ak zorunda mıyız?"

, "Başka türlü nasıl bulunız, bilm iyoru m ...'

"Tamum. Tamam! Gidip görürüz evi."

Emma sırtı ona dönük, duş' almayı sürdürdü, IX*xter orada


pdi, Em m a giyinm ek için yatak odasına gidince yavaş ya-
[V .ış sokuldu. Bu aralar yine gergin ve sinirliydiler; Dexter bunun
kendi!»>rine yaşayacak bir yer bulm alan gerekmesinin baskısın­
d an kaynaklandığını söylüyordu kendi kendine Oturdukları da­
ire satılmıştı, kendik*n için yer «açabilmek için eşyalannın büyük
ıını depoya koymuşlardı. Kiralamak için bir an ona? bir yer
iıkça bu endişe ve gerilim devam edecekti.

Ama Emma çaydanlığın ısınmasını bekler ve gazetesini


ken, D extcr başka bir şeflerin daha okluğunu biliyordu ve
an yeterince emindi. Emıpa birden konuştu:

'Regl oldum ."

45V •
B İR GÜ N

"N e zam an?"

"Tam şu anda," dedi Emma çalışılmış bir soğu)


"G eld iğ in i hissed ebiliyoru m ."

"Ah, tam am ," dedi Dexter; Emma, sırtı on. donuk, k a ^ j


yapm aya devam etti.

Kollarını Em m a'nın betine dolayıp hafifçe ensesini ıj


hâlâ biraz nemliydi. Bakışlarını gazeteden kaldırmadı Eı
"Sorun değil. Yeniden deneriz, değil m i?" dedi lX ‘xter; ç
Emma'nın omzunda bir süre durdu. Sempatik ama rahatsı/ biri
duruştu; Emma gazetenin sayfasını çevirdiğinde bunun m
geri dönmesi gerektiği anlamına geldiğini anladı.

Oturup okudular; Fm m a giinlük haberleri, Dexter spor haJ


borlerini. Emma kendi kendine söylenip başını bazen y«ı
gibi çıldırtın biçimde sallamaya başlayana kadar ikisi de
diler. Manşetlere savaşın kaynağına yönelik Butler sonışturmaa]
hâkimdi ve l )e\ter, Em m a'nın güncel politikayla ilgili vı manlar!
için yanıp tutuştuğunu hissedebiliyordu. Son Wimbledon Ka
Icrine dikkatini verm eye çalıştı, fakat...

"N e tuhaf, değil mi? Bıı savaş nasıl devam ediyor ve kimsej
protesto etmiyor? Yani, yürüyüşler falan olacağını düşünü
değil m i?"

Bu ses tonu Dcxter'ı sinir ediyordu. Yıllar öncesinden h.ılıM


ladığı bir şeydi bu: Em m a'nın çokbilm iş ve tepeden bakan ÖM
renci S4*si. Dexter, tartışma yaratmayacak bir ses çıkardı sat
ne meydan okuyan ne de kabul eden bir ses; bunun yeterli C
sim umuyordu. Zaman geçti, gazetenin sayfalan çevrildi.

"Yani, insan Vietnam karşıtı gösteriler gibi bir şeyler


lıyor, am a hiçbir şey yok ortada. Herkesin sadece ı m r '
silkip sonra evlerine döndüğü tek bir yürüyüş bile. Üniversite
DAVID NICHOLLS

nkri bile protesto etm iyor!"

-Ü n . versite öğrencileriyle ne ilgisi var?" dedi Dcxter, yete-


I».»tatlılıkla olduğunu düşündüğü bir ifadeyle.

"Geleneksel bir şeydir bu, yanlış m ı? Öğrenciler politikayla


•birler. I lâlâ öğrend olsaydık, bi/ protesto ederdik." Yeniden
leye döndü . "B en m utlaka ed erd im ."

! O nu kışkırtıyordu. Güzel, eğ ir istediği buysn. "Peki neden et-


tırsun?"

I Emma dikkatle baktı. "N e?"

| "Protesto. Bu kadar çok istiyorsan."

"Demek istediğim tam da bu. Belki de yapmalıyım! Eğer ör-


tlii bir hareket o lsay d ı..."

) De\ter, sessiz kalmaya çalışarak gazetesine döndü, ama ba­


ndı. "Ya da insanlar umursamıyorlar belki."

>n ralıatsı/ olsalardı protesto


‘ i*rdj, ama belki d e adamın gidişinden hoşnutturlar. Farkın­
da mısın bilm iyorum ama, Em, pek h o ş bir adam da değildi..."

I "H em Saddam'ın gidişinden memnun olup hem de savaşa


Karşı olab ilirsin ."

j "Bu benim görüşüm . Biraz kuşkulu değil mi?"


I "N e yani, bunun sadece adil bir savaş olduğunu mu düşü-
ö rsu n ?"

"İlle de ben değil İnsanlar düşünüyorlar."

"Peki ya sen?" Em m a'nın gazeteyi kapamasıyla gerçek bir


‘İ tlik hissetti Dexter. "Sen n e düşünüyorsun?"

[B en ne mi düşünüyorum ?"

[Sen ne düşünüyorsun?"
B İR G Ü N

D exter içini çekti. Arlık çok geçti, geri dönüşü y ok tu .»


kanattan birçok in şam a Saddam 'm katlettiği i ı ı s a n l a n ^ ^ ^
lemeleri gerekirken savaşa karşı olmalarını çok ilginç bu;'
rom ."
"M esela kim k'ri?"

"Send ıkaalan, feministleri. Eşcinselleri." Kürtler diy


miydi? Bıı doğru olur muydu? Denemeye karar verdi. KüJ
ri!"

Emma burnundan soluyordu haklı olarak. "Ah, bi/im s u n i


k aalan korumak için mi savaştığımızı düşünüyorsun? Bush'un
Iraklı kadınlar ya da eşcinseller için endişelenip Irak'ı işgal ettil
ğini mi san ıyo rsu n ?" |

"Bütün söylemek istediğim, savaş karşıtı gösterilerin, e ğ »


aynı insanlar ta başında Irak rejimini protesto etmiş olsalardı ara
l.ıki bir değerliliği olacağıdır! Irk ayrımcılığını pmtesto ediyor­
lardı, Irak'ı ned en protesto etm ed iler?"

"... Ve İran'ı? Ve Çin'i, ve Rusya'yı ve Kuzey Kore'yi ve Sı**J


udi A rabistan'ı! Herkesi protesto ed em ezsin ."

"N eden? Sen yapardın!"

"K onu bu değil!"

"D eğil mi? Seni ilk tanıdığımda bütün yaptığın iş bir


ri boykot etmekti. Kişisel sorumluluk üzerine nutuk çekmeda»,|
lanet olası bir M ars gofretini yiyemezdin. Şimdi ilgisiz <
benim suçum d eğ il..."

Yüzünde kendinden hoşnut küçük bir sırıtışla gülünç s p fl


haberlerine döndü; Fmına yüzünün kızarmaya ba I.ıdığını h?»
setti. ''Ben ilgisizleşmedim.. Konuyu değiştirme! M esele şu
bu savaşın insan İraklarıyla, kitle imha silahlan ya da b e n / ^ U
şeyle ilgili olduğunu iddia etm ek son derece gülünç. Bu saVUŞ
DAVID NICHOLLS

ece ve sadece tek bir şeyle..."

Devler inledi. Artık kaçınılmazdı: "Petrol," diyecekti, l ütfen,


" p etrol” dem e...

i "... İnsan lnaklanyla hiç ilgisi yok Tam am en petrolle ilgili!"


"İyi, bu mükemmel bir neden değil m i?" dedi, sandalyesini
tlı olarak gıcırdatarak ayağa kalktı. "Yoksa sen petrol kullan-
nmyor m usun. Em ?"

[ Son sözler ağ/ıından çıktığında bunlann çok etkili olduğu­


nu hissetti, ama birdenbire çok küçük ve kannakanşık görünen
kâr dairesinde bir tartışmadan yürüyüp uzaklaşması zordu.

Ennnna, böyle ahmakça bir Lifi kesinlikle cevapsız bırakma-


;tı Peşinden salona gitti, am a Dexter orada onu bekliyordu,
ikisini d e tedirgin edem bir hid d etle döndü.

"Ben sana bunun gerçekten neyle ilgili olduğunu söyleyeyim,


ı j oldun, sinirlisin ve hırsını benden çıkarıyorsun! Ama ben
kahvaltımı etm eye çalışırken nutuk dinlemekten hoşlanmıyo-
jm!"

! "Sana nutuk çekm iyorum ..."

"A tışm ak diyelim öyleyse..."

ı "A tışm ıyoruz, tartışıyoruz..."

"Ö yle mi? Çünkü ben atışıyorum..."

"S a k in ol, D ex..."

"Savaş benim fikrim değildi. Em i İşgali de ben emretmedim


[ve ü/günüm, bu mesele seni ilgilendirdiği kadar ilgilendirmiyor
i». Belki endişelen mel iyd im, belki endişelenirim, ama şimdi
iyorum . Neden, bilmiyorum, belki fazlasıyla aptalım ..."

Emma irkilerek baktı. "Bu da nereden çıktı. Ben sana aptal­


ı n dedim rr.i...?"
HİK G Ü N

"Am a aptalmışım ^ibi davranıyorsun. Ya ela savaş


basmakalıp laflarla gevezelik etmediğim için şu sağa
ilanmışım gibi Hır ak şını yemeğinde oturup birinin d«ıhaJ<^|
hin bunlar petrolle ilgili!" dediğini duyacak olursam küfredl^S
Belki de öyledir, ne olmuş peki? Ya bunu protesto t\1cr va petnj
kullanm ayı bırakırsın ya da çenem kaparsın!" |

"S a k ın b a n a ..."

"D em edim ! Ben... ah, unut gitsin." i

Koridorunu darmadağınık eden Emma'nm lanet olası bûjfl


letinı kenara itip yatak odasına gitti Panjurlar hâlâ kapahydr
yatak dağınık, ıslak havlular yerlerde, odada tenlerinin bir m J
önceki kokusu vardı. Karanlıkta anahtarlannı aramaya başJadû
Emma o çıldırtıcı bakışlarıyla kapının girişinde durmuş onu » n
rediyor, o ıs»* bakışlarmı başka yen* kaçmyordu

"Siyaset tartışmaktan neden bu kadar utanıyorsun?" d«li


Emma ölke nöbeti g»\irı*n bir çıxukJa konuşunnıış gibi sıkın sikin, fl

"Utanm ıyorum , sadece... sıkılıyorum." Çam aşır < ? < .« ■


kı kirli çamaşırlan karıştırarak pantolonlann cepk'rinde inahtar*
Kırını a r a d ı 'P o litik a y ı mİ m b u l u y o r u m S ö y l e d i m işti*!"

"G erçekten m i?"

"Evet, gerçekten"

"Ü niversitede bile mi?"

"Ö zellikle orada! Sadece ilgileniyormuş gibi y a p ı y i ^ H


«ıslında ilgilenmiyordum, çünkü öyle yapmak gervki
bahın ikisinde oturm uş jo n i Mitchell dinlerken kimi
ırkçılık ya da nükleer silahsızlanma ya da kadınların
nİması hakkında konuşurlardı ve ben, lanet olsun, diyı
düm, lu şka bir şeyden bahsedem ez m ıyız, ne biteyim, ailet
ten, seksten , in san lardan ..."

•4b4 •
DAVI D N IC H O LLS

"An™ politika insandır!"

| "N e dem ek bu. hm? Anlamsız, sanki..."

| "Bu, çok şeyden konuştuk dem ektir!"

•Konuştuk mu? O alan günlerden bütün hatırladığım sade-


[ce gösteri yapan tipler, özellikle feminizm hakkında atıp tutarak
i k ı z la n n paçalı donunun içine giren erkekler. Kanayan yarayı or-
Iteya çıkarmak; Buy Mandrla h o ş biri değil miymiş, nükleer savaş
p is bir iş değil miymiş, bazı insanların yeteri kadar yiyecek buln-
a la n rezillik değil m iym iş..."

"V e bunlar doğru değildi, öyle mi?!"

"... Şimdi de tıpatıp aynısı oluyor, sadece kanayan yara de­


ğişti. Şim di konu küresel ısınma ve Blair memleketi sattı!"

"K atılm ıyor m ıısıın?"

"Katılıyorum! Evet, katılıyorum! Ama tanıdığımız, birinin de


ıp, Busiı bu kadar aptal olam az. Tanrı ya şukur şu faşist diktatö­
rün karşısına bin çıktı, yen gelm işken biiyiik aıalu m ı seviyorum , gibi
b ir şeyler söylediğini duymak istiyorum sadece. Çünkü yanlış
îbılir bu sözler, ama en azından üzerinde konuşulacak bir şey
olur! F ji azından kendi sırtlannı sıvazlamamış olurlar, en azın­
dan kitle imha silah lan n d aa okullardan vc şu lanet olası ev Fi­
yatlarından başka konuşacak bir şey o lu r."

"H ey, sen de ev fiyatlarından bahsediyorsun!"

"Biliyorum ! Ve kendimi de sıkıyorum !" Dünkü giysilerini


vara fırlatırken bağırması yankılandı, sonra panjurları hâlâ
alı, dağınık yatağı düzeltilmemiş kasvetli yatak odasında öy-
v durdular.

"B en seni sıkıyor muyum, peki?" dedi Emma alçak sesle.

"G ülünç olma! Sözünü ettiğim bu değil." Birdenbire bitkin


$up yatağa oturdu

•465 •
J
BİR GÜN

"A m a sıkıyor m uyum ?"

"Hay»r, sıkm ıyorsun. Hadi konuyu değiştirel taı


mı?*

"Peki, hangi konuda konuşm ak istiyorsun?" dedi E m m J

Yatağın km annda bitkin bir halde, yüzünü ellerinin ara


aldı. "Y aln ızca on sekiz ayd ır deniyoruz. Em ."

"İk i yıldır."

"İki yıl olsun. Bilmiyorum, sadece... bana şu bakışından J


ret ed iyoru m "
"H angi bakışım dan?"
"Yürüm ediği zaman benim hatam m ış gibi bakmandan."
"Yapm ıyorum !"
"A m a öyle hissediliyor."

"Ü/güııüm. ö z ü r dilerim. Ben sadece... hayal kmklığt vuşa|


dım . G erçekten istiyorum , hepsi b u ."
"Ben de istiyorum!"
"İstiyor m usun?"
İncinmiş görünüyordu. 'T ab ii ki istiyorum!"
"Çünkü sen başlatmamıştın da."
"A m a şimdi istiyorum. Seni seviyorum. Bunu biliyorsun."

Emma gidip yanına oturdu, bir süre om uzlan dtışiik, d


oturdular.

"G el bu raya," dedi Emma, yatağa sırtüstü uzandı, t


da onu takip etti; bacaklannı yatağın kenarından sallandı
Panjurların arasından bulanık bir ışık parçası sızıyordu.

"A nsını senden çıkardığım için üzgünüm ."

"B en de üzgünüm ... bilm iyorum ."


DAVID NICHOLLS

ma, Dexter'ın elini kaldırıp dudaklarına baktırdı. "Bili-


iun. Kontrole gitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir do-
I kliniğine falan baş vurmalıyız. İkimiz de."

"Bizim bir sorunumuz yok."

"Biliyorum ve bunu kesinleştireceğiz."

"İk i yıl o kadar uzun bir zaman değil. Neden altı ay daha
beklem eyelim ?"

I "Altı ayını daha olacak m ı bilmiyorum, m esele bu."

[ "Saçm alıyorsun."

"Gelecek nisanda otuz dokuz yaşında olacakım."

I "B en de iki hafta sonra kırk olacağım !"

» " K e s in lik le "

i Yavaş yavaş soludu De\ter, tahlil tüplerinin görüntüsü güz-


krrinin dnünden geçiyordu. Sinir bıvucu kabirder, lastik eldiven-
l&iemşirelı-r Dergiler. "P eki o zaman. Biraz tahlil yaptıralım ."
Hırıma'ya döndü. "P eki ya beklem e listesini ne yapacağız?"

İçını çekti Emma. "Sanınm beklememiz, gerekebilir, bilmiyo­


ru m ö z e l doktora g id eriz."

Bir sün* sonra konuştu Dexter. "Tanrım. İşte bu senin söyle-


ini hiç düşünm ediğim b ir şey."

Evet, benim d e," dedi Emma. "Ben im d e."

rv

Hpa.Vd kırılgan bir barış havası i u kimken, işe gitmek için h ıı/ ır

■ M ı Dexter. Bu saçma ağız dalaşı yüzünden gecikmişti ama en


M ^ d a n Belleville Cafe'de işler saat gibi işliyordu. Zeki ve güve-
bir müdür almıştı işe. Maddy. İyi iş ilişkileri vardı ve zaman
|^®nran birbırleriım lı ıtıtt.-:ı kur v.ıp-vnrlardı ve artık erkenden

4o7
BİR G ü N

dükkânı açması gerekmiyordu. Aşağı inerken Emma ona «


etti, birlikte kasvetli ve tanımlanması güç güne çıktılar. "Ev
rede peki?" "K ilbum 'de. Adresini yollanm sana. Kesimlerde
g örü nü y or."

"Resimlerde hep öyle görünürler," diye homurdandı Eırr


kendi sesi kulağına iç karartıcı ve huysuz geldi. Dexter kc
mamayı seçti; Em m a'nın, kollarını D exter'ın beline sa;
hazır hissetmesi için bir dakika geçm esi gerekti. "Bugün pek
değiliz, değil mi? Ya da ben değilim. Ö zür dilerim ."

"Sorun yok. Bu gece bir yere çıkmayız, sadece sen ve


San.» yemek pişiririm ya da bir yere çıkan/. Sinemaya ya da h
ka bir yere." Yüzünü Emma'nın başına bastırdı. "Seni seviye
ve bu m eseleyi çözeceğiz, tam am m ı?"

Emma sessizce eşikte durdu. Uygun davranış k en d ir


do onu sevdiğini söylemek olundu, ama hâlâ biraz sıkıntı ya
mak geliyordu içinden. Öğlene kadar somurtmaya karar vc
akşama gönlünü alırdı. Belki hava açarsa, (*skiden olduğu c
Primrosc Tepesi'ne gidip oturabilirlerdi. Ö nem li olan orada iy

olm alarıydı.

"Ç oktan gitm iş olm alıydın," diye hom urdandı Em:


"M addy'ye g eç k a ld ın ."

"Başlam a."

Sıntarak ona baktı Emma. "Bu gece seni eğlendiririm ."

"Eğlenceli bir şeyler yapanz."

"E ğlenceli."

"Hâlâ keyifliyiz; değil m i?"

"Elbette," dedi ve öperek uğurladı Dexter'ı.


DAVID NICHOLLS

,^ lâ keyifliydik'r, artık biraz daha farklı türden olsa da. Biitün o


i Özlem- ıstırap, tutku, sürekli bir memnuniyet, tatmin ve ara sıra
I ortaya çık ın öfkeyle yer değiştirmişti ve bu mutlu bir değişim
Mbi ■görünüyordu; hayatında K ından önce daha coşkulu zaman­
lar olm uş o t a da, daha istikrarlı bir dönemi olmamıştı hiç.

Zaman zaman, sadece aşklannın değil, arkadaşlıklarının ilk


M illerindeki yoğunluğu da kaybettiklerini düşünüyordu. Gece­
nin geç saatlerinde lıepsi yılgınca fikirlerle, gizli anlamlarla, ün­
lem işaretleri ve altı çizili cümlelerle dolu onlarca sayfa mektup
v.ı/dığı zam anları hatırladı.

Bir zamanlar saatlerce süren telefon konuşmalarının ardın­


dan yatağa gitmeden i m 1 günlük kartpostallar da yazmıştı. Ko­
nuşarak ve plak dinleyerek sabahladıkları Dalstoıı'daki o evde
kaldıkları dönem de sadece güneş yükselm eye haşladığında ya
da yem yılın ilk gününde nehirde yüzmek için Dexter'ın ailesi­
nin evine gittiklerinde veya Chinatovvn'daki gizli barda apsent
içmeye gittikleri a k lın ı üzeri erinde ara verirlerdi konuşmaları­
na; bütün bu anlar ve not defterlerinde, mektuplarda, fotoğraf
tomarlannda saklanmış olan daha fazlası. Bir dönem vardı, dok­
sanların Kışlarında olmalı, birbirlerine görüntülerini bağışlamak
için itiş kakış fotoğraf kabininin içine girdikleri. Şimdi otur Kik,
sadece otur bak ve bu sabahı anlamaya çalış. Kimin bütün gece
konuşarak sabahlamak iyin zamanı, hevesi ya da enerjisi var? Üs­
telik ne konuşacaksınız? Emlak fiyatlarını mı? O uzun gece yansı
telefon konuşmalarına «ilişkindi; bugünlerde gece yansı telefon
ak olsa, bir kaza haberi alacağım sanıyordu ve birbirlerinin
jnü o kadar iyi tanıyorlarken ve ayakkabı kurulan neredey-
! yirmi yıllık bir arşivle tıka basa doluyken fotoğraf çekmelerine
>k var mıydı? Bugünlerde ve bu yaşta kim uzun mektuplar
yazıyor ve o kadar önemsenecek ne kadar şev var?
B İ RGCN

Bazen kendisinin yirm i iki yaşındaki halinin bugunkfl


Emma Mor ley lıakkında ne düşüneceğini merak ediyordu. OnJj
bencil olarak mı değerlendirirdi? TaviA .ır mı? Ev sahibi olmak,
sevahat etmek, Paris'ten elbiseler almak ve pahalı saç hesımkri
yapbrm ak uğruna ruhunu satm ış hır burjuva m ı? Yeni soyadı
ve bir aik* olma umutlarıyla geleneksel biri olarak mı görüldü
kendisini? Olabilir, ama zaten yirmi iki yaşındaki Emma Mork-y
de o kadar erdemli biri değildi: Kendini beğenmiş, hırçın, tem­
bel, nutuk çeken, peşin lıükümlii Kendine acıyan, ukala, kendi­
ni önemseyen, en çok ihtiyacı olan özgüven dışında her niteliğe
sahip biri.

Hayır, öyle hissediyordu ki. bu gerçek hayattı ve o, »skidı-n


olduğu kadar meraklı ya da tutkulu değildi; bu da olması bekle»
nen bir şevdi. Otuz sekiz yaşındayken, yirmi ikisindeki gibi ateş­
li ve yoğun arkadaşlık ya da aşk ilişkileri yrşam ak yakışıksız ve
biçim siz olm alıydı. O şekild e âşık olm ak?

Şiirler yazıp pop şarkılanııda ağlamak? İnsani an fotoğraf


kabinlerine sürüklemek, bütün bir günü derleme kaset yapaca­
ğım diye geçirmek, insanlara sadece arkadaşça yataklanm pay­
laşmak isteyip istemediklerini sormak? Bugünlerde Bob Hykra
ya da T 5 . Eliot ya da, Tanrı esirgesin, B rech f ten alıntı yapacak \
olsan, insanlar nazikçe gülümseyip, arkalanna bakmadan gider* i
lerdi ve kim ayıplayabilirdi onlan? Otuz sekizinde, bir şarkı ya
da bir kitabın hayat değiştirmesını beklemek gülünçtü. Hayıf, ,
her şey sakinleşip durulmuştu ve hayat, genel anlamda luı/UM
memnuniyet vc alışkanlık uğultusundan bir fon önünde yaşa***
maya devam ediyordu. Sinirleri oynatan iniş çıkışlardan esefi
yoktu artık. Arkaduşlan artık lx*ş, on, yirmi yıllık arkadaşlanydt*
Garip bir biçim de ne dalıa zengin ne de daha yoksul olmak &x'~
miyorl.ırdı; bir süre daha çiğlikli olmayı umuyorlardı y a ln ız c a . 1

470
DAVID NICHOLLS

ada yakalanmışlardı; orta sınıf, orta yaş; aşınva kaçmadan


utluydular.

Nihayetinde, binin* âşık olmuştu ve aşkının karşılık buldu-


dan da emindi. Zurnan zam an partilerde olduğu gibi birisi
Em m a'ya kınasıyla nasıl tanıştığını soracak olsa, "Birlikte büyü­
d ük," derdi onlara.

Her zaman olduğu gibi işlerine kovuldular. Emma, üç şeritli cad­


deye bakan pencerenin varandaki bilgisayarın başına oturdu, /»/-
lit’ C riscoll romanının beşinci ve son bölümünü yazmaya başladı.
Hikâyenin kadın kahramanı, ironik bir biçim de hamile kalıyor
ve üniversiteyle annelik anısında bir seçim yapmak zorunda ka­
lıyordu. Pek iyi gitmiyordu; atm osfer fazlasıyla karamsar ve iç
•Jemleıe dönüktü, espriler akıp gitmiyordu. Bitirmek için can
ordu ve daha sonra ne yapacağından emin değildi henüz ya
da ne yapabileceğinden; yetişkinler için bir kitap belki, Ispanyol
İç Savaşı'yla ilgili iyi araşbnlm ış ciddi bir kitap ya da yakın ta­
rihle ilgili bir şey; belki Margarct Atvvood'vari bir şey.

Bu bir fikirdi her halükarda. Bu arada evi derleyip topladı,


çay yapü. ha/ı fatııralan ödedi, renklileri yıkadı, CD'leri kutu­
larına yerleştirdi, biraz daha çay yaptı, en sonunda geri dönüp
teslim iyet duygusu içind e bilgisayarım ı baktı.

Kafeteryadaysa IX*\ter, M addy'yle flört etti birazcık, sonra


dayanılmaz biçim de peynir kokan küçücük depoda oturup üç
aylık katma değer vergisi iadelerini tamamlamaya girişti. Ama
bu sabahki patlamanın kasveti ve suçluluk duygusu hâlâ üzeri-
n»‘ yapışmış olduğu için ve dikkatini yaptığı işte topbyamayınca
ona uzandı. Gönül alma telefonlan etmek ve ara )! yum u­
şatmaya çalışmak Emma'nın işiydi eskiden, ama son sekiz ayda.
B İR GÜN

evlendiklerinden bu yana yor değiştirmiş göru n ü yorlara ve


unda Em m a’nın mutsuz olduğunu bık* bık* başka bir şey v
cak gücü bulamıyordu kendinde Telefonu tuşlarken Kıtıma
masasında oturduğunu, telefona baktığını ve ekranda onun tM
nı görünce telefonu kapattığını hayal etti. Telefona cevap \>Qfl
meyeceği zamanlarda daha kolay olan yolu tercih etti.

"Merhaba, canım, KDV'leri yapıyorum ve seni dü


devam ediyorum, sadece endişelenmemeni s ö y le m i istiy
Saat beşte evi görmek üzere ayarladım ışk*ri. Suna adresi r
gönderirini evet, kim bilir. Göreceğiz.. Düm-uılık nıulk, uygun
NÜkKikte odalar Bir kahvaltı büfesi var görünüşe gön*. Her zimun
bunu hayal ettiğini biliyorum. Hepsi bu. Avnca seni seviyorum
merak etme. Ne için endişe odiyoiNun bırak. endimlenme. S*
lik lıepsi bu. Saat beşte görüşürüz. Seııi seviyorum. I loşça kal.”

Her zaman olduğu gibi Emma saat ikiye kadar çalıştı,


yemeğini yedi, sonra yüzmeye gitti. Temmuzdu, bazen I
teud Heath'teki kadınlar havuzuna gitm ekten hoşluııırdı iHIM
hava korkutucu dotvoede Kırarmış ve bulutlarla kaplanmıştı'
bina içindeki havuzda gençlere meydan okumaya Kırar
(,'ocuklur okullann tatil olmasının getirdiği özgürlükle man;
kışmış bir halde suya dalıp çıkarlar, birbirleriyle oynaşırlarla11
yirnıi dakika oııLınn arasımla mutsuz bir şekilde çırpındı I
sonra soyunma iHİusındu oturup Dexter'ııı mesajını dinledi
gülümsedi. Evin adresini ezberleyip Pextvr'ı aradı.

"Selam. Benim. Sadece yola çıktığımı ve kahvaltı bü


gönnek için sabırsızlandığımı söyleyeceğim. Belki beş dal
gecikirim. A ynca mesajın için teşekkürler, ben de... çok s.ıb:
olduğum için üzgünüm, o aptalca tartışma için de. Seninle
yoktu. Bira/ak tozuttum o anda. Onenılı olan şey seni çok
seviyor olmam, işte. Buyur bakalım Şanslı lıeril! Sanının t*'
bu. Hoşça kal, sevgilim Hoşça kal."

472
D A V ID N ICH O LLS

Spor merkezinin diamda bulutlar iyice kararm ış ve en so­


nunda kocaman gri yağmur dam latan bırakarak patlamışlardı.
ıvaya ve bisikletinin ıslak koltuğuna lanetler yağdırarak Ku­
zey Londra üzerinden, meskûn caddelerden labirent gibi bir rota
lirleyerek K ılburn'e doğru yola koyuldu.

Yağmur hızını arttırmıştı, F.mma kafasını iyice eğmiş vazi­


yette pedal çeviriyordu; öyle ki, sol tarafındaki yolda bir hareketi
havai meyal gördü. Yaşadığı duygu havada uçmaktan çok, Lıl-
dınlıp fırlatılmak gibi bir şey ve yüzüstü, ıslak kaldınmın kena­
rına düştüğünde ilk tepkisi nasıl olduysa altından kavboluvvrvn
bisikletini aram ak oluyor. Kafasını hareket ettirmeye çalışıyor,
anı.» yapamıyor. Kaskını çıkarm aya çalışıyor, çünkü insanlar
şimdi ona bakıyorlar; yüzler üzerine doğru uzanıyor ve o, bisik­
let kaskının içinde komik duruyor; ama üzerine eğilen insanlar
korkmuş görünüyorlar ve ona defalarca aynı şeyi soruyorlar İyi
tinsin, iyi ınisııt? bir tanesi çığlık atıyor ve o anda ilk kez iyi olma­
dığını anlıyor. Yüzüne dökülen yağmura karşı gözlerini kırpıyor.
Artık kesinlikle çok geç kaldı. Dexter bekleyecek.

Belirgin biçim de iki şeyi düşünüyor.

Birincisi kendisinin dokuz şaşındayken çekilmiş bir fotoğra­


fı Üzerinde kırmızı mayosuyla bir plajda; neresi olduğunu hatır­
layamıyor, FUey ya da Scarborough belki. Onu kameraya doğru
sallayan annesi ve babasıyla birlikte; güneşten yanm ış yüzleri
kahkahayla kıvrılmış. Sonra Dexteriı düşünüyor, yeni evin mer­
divenlerinde yağmurdan korunmaya «.alışarak saatine bakıyor,
sabırsızlanıyor; N erede kıllılığım ı m erak edecek, diye düşünüyor.
E ndişelen ecek.

Sonra Emma Mavhevv ölüyor, düşündüğü ve hissettiği her


Çey ebed iyen yok oluyor.

473
d
K ISIM BEŞ

Ü ç Y ıl D önü m ü

"F ilozofik bir biçimdi- yıl içindeki önem li günleri not etti;
k en d i doğum gününü ve bir şekilde kendisinin d e bir parçası
olduğu diğer bütün günleri. Bir akşamüzeri aynada güzelliğim
seyrederken birdenbire fark etti ki, diğerlerinden daha büyük
ön em e sahip bir tarih daha vardı; sahip olduğu tüm cazibenin
yok olacağı, kendi ölümünün tarihi; yılın diğer günleri arasında
tem belce ve görünmeden yatan. O, her yıl üzerinden geçtiği
halde hiçbir işaret ya da ses vermeyen, am a kesinlikle orada
olan bir gün. Ne zamandı?"

—Thom as 1iardy, Tess


BÖLÜM ON DOKUZ

E rtesi S abah

15 Temmuz 1988. Cuma

■’/7/pr Caıidı'si, Eıiiııburgh

'rini açlığında sıska oğlanın hâlâ orada olduğunu gördü;


eski tahta iskemlenin kenarına ilişmiş olduğu için sırtı ona dö­
lü, elinden geldiğince sessiz olmaya çalışarak pantolonunu
ordu, Emma, çalar saatli radyosuna baktı: Dokuzu yirmi
'/or Belki üç saat uyumuşlardı ve şimdi sıvışmaya çalışı-
Jıu Bozuk paralannın ses çıkarmasına engel olmak için elini
Onunun cebine koyuşunu seyretti; sonra ayağa kalkıp dün
*kı beyaz gömleğini giymeye başlamasını. Uzun kahverengi
ia son bir bakış attı Emma. Yakışıklı. Gerçekten aptalca ya­
lıydı. G enç adam açıkça gitmek istese de, o kalmasını çok
ordu. K onuşm ası g erektiğine karar verdi.

'a kal demeden gitmiyorsun, değil m i?"

stü yakalanm ış gibi geri döndü. "Seni uyandırmak is­


lim."

en?"

[y O rada uyurken çok hoş g örü nü y ord u n."

i de bunun nafile bir çaba olduğunu biliyordu. " l amam.


B tR G Ü N

Tamam, anlıyorum ." K indi sesi muhtaç vc içerlemiş geldi k u l J


gına. U m ursadığını düşünm esine ızııı ırrın e, Em. Kayıtsız ol.

"Sana bir not bırakacaktım, am a..." M asanın ıı/ennüa 3 B


ran, içi kalemle dolu reçel kavanozundan habersiz kalem a
yorm uş gibi bir hareket yaptı.

F.mma başını yastıktan kaldırıp koluna yasladı. "İlenim i ç i


fark etm ez. Eğer istiyorsan gidebilirsin. G ece karanlıkta
gemiler gibi, bir daha karşılaşmayız. Nasıl dersin ona... buruk."

İskem leye oturup göm leğini iliklem eye devam etti,


"E m m a?"

"Evet, D exter?"

"G erçekten iyi zaman geçirdim ."

"Ayakkabılarım arayışından anlayabiliyorum."

"H ayır, cidden," Dexter iskemlede öne doğru eğildi "So­


numla tanıştığımı/ için çok memnunum. Ve diğer lu-r şey de gü­
zeldi. Bunca zamandan sonra." Doğru kelimeyi bulmaya çal*r
gibi yüzünü buruşturdu. "Sen gerçekten, gerçekten çok tatlısnv
E m ."

"Tabii, tabii, tabii..."

"Hayır, öylesin."
"Pekâlâ, sen de tatlısın ve şimdi gidebilirsin." Gergin bir M
kilde gülümsedi. Hızla odanın diğer taralına geçerek cevap

di Dexter ve Emma beklentiyle yüzünü kaldırdığında ya|


altına atılmış çoraba ulaşmaya çalışırken buldu onu. D e x t ö J
bakışların farkına varm ıştı.

"Çorap, yatağın altındaymış," dedi.

"D oğru ." I

Yatağın keruınna ilişip zoraki neşeli bir sesle koni ışarak

raplarını giydi. "Bugün büyük gün! O n dönü) orum !"

•478
DAY’ID M CH O LLS

f "N ereye, Londra'ya m ı?"

[ "Oxfbrdshire'a. Ailemin yaşadığı yer. Yani <^>ğunlukla yaşa*


,ğı y e r "

[ "O cfordshirc. Çok hoş," dedi Emma. Özellikle aralanndaki


niyetin buharlaşıp birdenbire sıradan bir konuşmaya dö-
SSİne bozulmuştu. Dün gece bir sürü şey konuşup yapmış­
tı ve şimdi otobüs kuyruğunda bekleyen iki yabana gibiydi­
ler. Uyuyakalıp büyüyü bozması hataydı. Uyarak kalmış olsalar*
J| hala öpüşüyor olabilirlerdi, ama iş işten geçmişti ve kendini
şunları söylerken b u ld u :

"N e kadar sürer? O xfordshire'a gitm ek?"

[ "Yaklaşık vedi-sekiz saat. Babam mükemmel bir sürücü­


d ü r"

" H ım "

"Sen geri dönm üyor m asun, şeye...?"

"Leeds'e. Hayır. Bütün yaz burada kalacağım. Söylemiştim


ja , hatırladın m ı7''

►" ö z ü r dilerim, dün gece acayip sarhoştum ."

I "V e bu, Lordum, kendini savunma için..."

"B ir bahane değil bu, bu..." Donup kıza baktı. "Bana kızgın
in, Em ?"

f” "Em ? Em de kim ?"


*Em nıa, öyleyse."
"Kızgın değilim, sadece... sadece böyle hırsız gibi sıvışmak
ne beni u yand ırm anı tercih ed erd im ..."
"B ir not yazm ak ü zereyd im !"
"P ek i n e yazacaktın bu değerli n ota?"
BİR GÜN

Gırtlağının derinlerinden gelen bir hırıltıyla güldü


sımsıkı kapalı olan dudaklarının iki yanındaki ilerin par
lerle gülüm sem esinde insanı mutlu eden yalan söylediği^ j
redeyse pişman eden bir şey vardı. Aslında öğlene kadar
ye niyeti yoktu. Annesiyle babası geceyi orada geçiı
bu gece onu vemege çıkaracaklardı, sonra da ertesi sabah]
çıkılacaktı. Kolayca ve çabucak kaçm ak için yalan içgi
olarak ağzından çıkmıştı, am a şimdi öpm ek üzere kızın ii
eğildiğinde bu yalandan dönmenin bir yolu olup olma. \gmı d J
şünüvordu. Kı/ın ağzı yumuşacıktı ve hâlâ şarap kokan
yatmıştı tekrar; genç adam gelecekte gerçekten daha din
mak için gayret etm esi gerektiğine karar verdi.

Genç- kı/ yuv arlanarak kendini bu öpücükten kaçırdı.


valote gidiyorum ," dedi genç adam ın vücuduna dolanmış Ü
lunu kaldırarak. İki parmağım iç çamaşırının lastiğine
kalçasını çekiştirerek ayağa kalktı.

"Kullanabileceğim bir telefon var m ı burada?"

"Girişte var. Korkanm antika bir şey. Çok tuhaf. Tilly pek]
lenceli bulur. Buyurun. O n peni atmayı unutma/’ deyip kö
çıktı ve banyoya yöneldi.

Banyoda sular, ev arkadaşının yaz günlerinin destansı


banyosu için akmaktaydı. Tilly Killick bornozunun idinde. M İ
yük, kırmızı çerçevelerin ardında gözlerini belertmiş, a ğ a
man bir "O " biçim inde açılm ış Em m a'yı bekliyordu.

"Em m a Morley, seni gidi yere bakan!"

"N e ?"

"O danda biri mi var?"

-O labilir!"

"D üşündüğüm kişi..."

480
D A V I!) NICHOLLS

"D exter M ayhew sadece!" dedi Emma kayıtsız bir tavırla ve


ı kı kı/ d akikalarca güldüler.

xter, girişteki şaşırtın b içim d e gerçek b ir ham b u rg ere benze*


telefonu bulm uştu. T elefo n u n susam lı ham burger ekm eğine
'jeyen ahizesi elinde, o ra d a d urm uş, b an y od an gelen fısıltı-
lan d in liy or v e in san lan n kendisi hakkınd a konu ştuklarını bil-
H n d e her zam an hissettiği hazzı yaşıyordu. A lg d u v ard an tek
tiik sözcü k ler ve cü m leler d u y u lu y o rd u : Peki yaptol mı? Hayır!
He M u peki? Konuştuk sadece, fidan filan? Falan filan mı? Falan filan
da ne demek? Hiçbir şey! Kahıvltıya kalmak mı? Bilmiyorum. Kahval­
tıya kalm asın ı sağla.

Dexter, Em m a dışan çıkana kadar sabırla kapıya baktı. 123


arayı hışladı, hamburger ekmeğini kulağına dayadı, zamanı
iren ses ham burger köftesine konuşmaya başladı.

"... Accurist Saatleri tarafından sunulan zaman bildirme hizmeti.


Saat şu anda sıfır dokuz otuz iki ve yirm i saniye... "
Üçüncü vuruşta rolünü oynam aya başladı. "Selam , anne,
im... evet, giyinecek halim bile yok!" Saçlannı dalıa çekici
ğıınu düşündüğü biçimde kabarttı. "... Hayır, geceyi bir
\ışııı evinde geçirdim. " Tam bu anda posta kutusuna ba-
ıiş gibi tişört ve iç çam aşınyla ortalıkta dolaşan Emma'ya
t i r b akış attı.

"... Accurist Saatleri tarafından sunulan zaman bildirme hizmeti,


t şu an da tam olarak sıfir dokuz otuz iiç....'’

"D inle, bir şey oldu. Acaba diyorum, gitmeyi yarma erte­
leyebilir miyiz? Babam için arabayı kullanması daha rahat olur
İ y e düşündüm... Siz istemezseniz, benim için fark etmez... Ba­
t a yanınd a m ı? O na s o r ö yley se."
BİR G C N

Kulağını konuşan saatten çekerek kendine ı>tuz sanıytj^H^


man verdi ve en tatlı gülümsemesiyle f'.mma'ya sırıttı [ n ım a ^ B
gülumseyen-k karşılık verdi ve, W i :<ş adam. ylanlamtı /vnı^ı^H
değiştiriyor, diye duşundu. Belki de onu yanlış d e ğ e rle n d in ^ ^ !
I vet, adam ahmağın tek:, ama olmavabılir de I ler /aman değil. ■ !

"Ö zü r dilerim !" dedi dudaklarını oynatarak.

"Benim için planlarını değiştirmeni istemiyorum..." ded^m


Em m a özür d iler gibi.

"Hayır, kalmak istiyorum..."

"Gerçekten, eğer gitm en geıvkiyorsa..."

"Soru n değil, b ö y le» daha iyi..."

"A caırist S aatim tarafından sunulan zaman bildirme hi


Üçüncü vuruşta saat tanı alarak sıfır dokuz otuz ılort riacak. "

"Benim için fark etm ez, gücenm iş talan değilim ..."

Dexter, sessiz olması için elini kaldırdı. "Evet anne?" Bir M


lenti oluşturmak için kısa hır duraklam a yay, ama dozunu kıçınnM
"Gerçekten mi? Oldu, mükemmel! Tam am o zaman, daha sona
size gelirim! Tamam, görüşürüz. Hoşça kal." Hamburger ekme»!
ğini yen ne koyup telefonu kapattı, birbirlerine sıntarak ö)
durdular.

"G üzel telefim."

"Sinir bozucu, değil mi? Her kullanışımda ağlayacak giN


o lu yoru m ."

"O n peni ıslıyor m usun hâlâ?"

"H ayır. İkramım olsun."

'T a m a m öy ley se!"

"Ö yleyse." dedi Emma, "n e yapacağız buğun?"


BO LÜ M Y İR M İ

İlk Ytl Dönütttii


Kutlama

15 Tem m uz 2 0 0 5 . Cuma

İra ve O xfbrd$hire

ıınek, eklenmek, eğlenmek; cevap bu. Hareketli ol, bir an


p etrafına bakmak ya ila düşünmek için izin verme kendi­
ne; çiinkii am aç marazı bir tip olm ak değil, eklenmek; bak, bu ­
gün ilk yıl dönümü. Neyin? Bir kut ir ma! Onun, Em m a'nın ha­
yatının ve tüm iyi zamanlannın; anıların Kahkahalar, her yerde
k a h k a h a l ar.

Kafasında bu düşüncelerle De\ter, müdürü M add/nin kar­


şı çıkmalarını duymazdan gelip kafeteryanın yazar kısasından
İki yüz patınd alarak çakım lardan ü çü rii -Maddy, Jack ve pazar
ilen çalışan Pete- bu özel günü gerektiği gibi kutlamak için
drşan çıkmaya davet etmişti. Ne de olsa E ınm a da bunu isterdi.

Böylece kendini Aziz Sw ithin G üııü'nün ilk d a k ik a la n n -


( k C am ılen'da bod nım katındaki bir barda, bir elin d e beşinci
rtinısi, diğer elinde sigarayla buldu; çünkü ned en o lm a sın 7
len biraz eğlenilip "C Tnun hayah k u tlan m asın ? K en d isin e
8ar zor gülümseyen arkadaşlanna ağzında geveleyerek bunlan
BİR GÜN

söylüyor. İçkilerini o kadar y.ıvaş yudumluvoriar ki, onlan


berinde getirdiği için pişman olmaya başlıyor. O kadar ağıj
ve sıkıcılar ki, o har senin b r bar benim kendisine eşlik ed en '
arkadaşlardan ziyade, suyuna gitm eye çalışan, insanlara tc
masını ya da taksiden inerken düştüğünde kafasını kıı
önlemeye çalışan hastane İv dem eleri gibiler. Tam am ama aı
yeter. Biraz rahatlamak istiymr, saçlarını salmak istiyor, saçları i£
çıktığı günden beri ar/u ediyor bunu. Kafasında bunlar dc
ken, bir defasında bir erkek partisi için gittiği bir kulübe gii
rini öneriyor. B ir striptiz k u lü bü n e.

"Bunu düşünm e bile, D ex," diyor Maddy adeta delışete ka­


pılm ış bir halde.

"A h, hadi am a M ad dy! Neden olm asın?" diyor, kcj


M .ıddy'nin omzuna atılı "B unu yapmayı isterdi!" Bu söz’
üzerine gülm eye başlıyor v e bardağını bir kez daha kaldınyor,
ağzını bardağa yaklaştıny or, am a mesafeyi ayarlayamıyor ıha­
cak ki, cin ayakkabılanna dökülüyor. "Eğlenceli olur!" M;
paltosunu alm ak için ark ay a uzanıyor.

"M addy, sen işe yaram azsın!" diye bağınyor.

"Gerçekten eve gitnrıen gerektiğini düşünüyorum, Dexi


diyor Pete.

"A m a daha yeni g ece yansı oldu!"

"İyi geceler, De\. Biı •ara görüşürüz."

M add/yi kapıya k ad ar geçiriyor. Eğitilm esini istiyor,


Maddy ağlamaklı ve aJı.üst olmuş görünüyor. "Kal, bir içki d
iç!" diyerek kolund an çekiştiriyor.

"Keyfine bak, tam am mı? Lütfen?"

"Bizi erkek erkeği» yalnız bırakm a!"

"G itm ek zorund ayım . Sabah dükkânı açacağım , unuttun I


DAVI D NICHOLLS

|mu?" D önüp o çıldırtıcı tavrıyla iki elini kendi avuçtan arasına


'd iy or, şefkat dolu ve anlayışlı.

"Şey... dikkatli ol, tam am m ı?"

Ama Dextcr anlayış istemiyor, içki içmek istiyor, bu yüzden


jen ellerini çekiyor ve bara geri dönüyor. Yeni bir içki almak­
ta problem yaşamıyor. Daha bir hafta önce toplu taşıma araçla-
la bombalar patlamıştı İasanlar rastgele öldürülmüşlerdi ve
'-tün cesaret ve gövde gösterisine rağmen bu gece şehre kuşat-
n u altındaymış gibi bir hava hâkim. İnsanlar dışan çıkmaya kor*
oıiar, bövlcce !X-\ter kendilerini Farringdon Road'a doğru
"recek bir taksi bulmakta güçlük çekm iyor. Pete ve Jack'in
klamalarmı duyduğunda başını pencereye yaslamış dinle­
miyordu. Pete ve Jack bildik balıaneleri öne sürüyorlar G eç oldu,
yann sabah işe gitmeleri gerek. "B ir karım ve çocuklanm var
yorsun!" diyor Pete şakayla kanşık; serbest bırakılmayı dile­
yen tutsaklar gibiler. Dexter partinin dağıldığını hissediyor ama
jıa d e le edecek enerjisi yok, bu yüzden taksiyi King's Cross'ta
rd u ru p onları azat ed iyor.

" S ın de bizimle gel, dostum, Dex? Olur m u?" diyor Jack yü-
i e o aptalca ilgi dolu ifadeyle pencereden içeri bakarak.

"u e n d c tıer zam an kalabilirsin," d iyor Pete. "K anepede


[yatar m ısın?" Ama Dexter bunda samimi olmadığını biliyor,
'in d e belirttiği gibi bir kansı ve çocukları var; bir ucubeyi
Jen evine alm ak istı*sin ki? Pete'in çocuktan okula gitmeye
rlanırken, kanepede pis kokular içinde ve kendinden geç­
miş bir halde yayılarak ağlamak... Keder, IX*\ter Mayhevv'u bir
kez daha ahmaklaştırmıştı işte; yoksa arkadaşlarına bunu neden
dayatsındı? En iyisi bu gece yabancılarla takılmak. I loşça kalın
erek el sallıyor ve taksiye Farringdon Caddesi'nin, kepenk-
BİR GÜN

k'ri indirilmiş, kasvetli bir bölgesindeki N ero's gece kulüi


gitm esini söylüyor.

Dışanda cenaze düzenleyicileri gibi duran siyah mermer


tunlar göze çarpıyor. Taksiden inerken bar fedailerinin onu
almayacaklarından endişe ediyor am a iyi giyimli ve k
sarhoş haliyle onlar için ideal bir müşteri aslında. Dexter, d<ı/l
katalı adam a ve keçi sakala sevimli bir şekilde sıntıyor, [\ı
ödüyor ve kapıdan ana salona doğru uğurlanıyor. Loşluğa doğ.
ru ilerliyor.

Bir zamanlar, çok da eski değil, stnptız kulübüne gitmek fi.


yakalı biçimde post m odem sayılırdı; aynı zamanda alaya ve iç
gıcıklayın. Ama bu gece değil Bu gece N ero's gece kulübü sek-
senlerin başlanndaki bir birinci sınıf beklem e salonunu anı m »
byor. Gümüş rengi krom kaplamalı, ucuz siyah derili kuı*'[x-k%j
plastik çiçek saksıları, taşraya ö/gii bir ta sın m. Bir çocuk ders
kitabından amatörce kopya edilmiş bir duvar resmi -üzüm tep­
sileri taşıyan köle kı/lar- arka duvarı kaplıyor. Oraya buraya
yerleştirilmiş strafordan yapılma Roma tarzı sütunlar, s ı İ d i
çevreleyen turuncu ışıklı koni biçimli lambalar; R&B eşliğinde!
hepsi değişik havada. Bunların aşağısında çoğu takım elbiseli j
adamlar oturuyor; kravatlar gevşemiş, karanlık localarda çök­
müşler, kafalarını arkaya atarak kahkahalarla gülüyorlar. De%-
ter gözleri kamaşarak salona giriyor, keyif ve utana bir arada
hissederek sıntıyor. Merdivenlerde tökezliyor, sonra dengH™
sağlıyor, doğruluyor ve platformların arasından sallanarak bara
doğru yürüyor; bardaki aksi suratlı kadın tek içki satılma
bir şişe votka ya da şampanya alabileceğini, ikisinin d e fiyatı
vüz pound olduğunu söylüyor. Bu küstah soygunculuğa gulü-j
yor, adeta meydan okurcasına gösterişle kredi kartını uzatıyor, j

Şam panya şişesini -bir kova ılık suyun içinde gelen bir P o

486
DAVID N’ICHOLLS

| n y a markası- ve iki plastik bardağı alıyor, siyah kadife locava


H p y o r bunları, sigarasını yakıp ciddiyetle içkisini içm eye baş­
lıyor. "Şam p anya" kaynatılmış tatlı kadar şekerli, elma antmalı
Vk>neredeyse* hiç köpüğü vok, ama sorun değil. Arkadaşları yok
k. bardağı elinden alacak ya da konuşmalarıyla dikkatini da-
-ak kim se de yok; üçündi bardaktan sonra /aman tuhaf bir
îklık kazanıyor; hızlanıyor, yavaşlıyor, görüntüler karanp
yok oluyor, sonra geri geliyorlar. Tam uyum ak ya da bilincini
•ybetmek üzereyken, kolunun üzerinde bir el hissediyor. Çok
kısa kırmızı bir elbise giymiş, san saçlı, sıska bir kız karşısında
iliyor. "Bir bardak şampanya alabilir miyim?" diyerek locanın
ne kayıyor. Kalın bir fondöten tabakasının altında çok kütü bir
cildi var ve Güney Afrika aksaruyîa konuşuyor. "Ç ok tatlı bir se­
sin var!” diye bağırıyor Devler müzikten sesini duyurabilm ek
g çin Burnunu çekip «idinin Bartvıra olduğunu söylüyor. Söyleyiş
t.ır/ından sanki aklına gelen ilk ismin bu olduğu düşünülebilir,
ükli kolları ve Devter'm açık açık gö/Jerini diktiği küçük gö-
-yle -kadın um ursam ıyorm uş gibi görünüyor- narin bir
pisi var. Bir balerin fiziği. "Balerin m isin?" diyor lV xter, ka­
dın bum ıınu Çekip om uz silkiyor. lX*kter Barbara'dan gerçekten
hoşlandığına karar veriyor.

"Seni buraya getiren n e?" diye soruyor kaılııı mekanik bir


tavırla.

"Buğun benim yıl dönüm üm !" diyor.

"Tebrikler," diyor kadın ilgisizce; kendine şampanya doldu-


p plastik bardağını havaya kaldırıyor.

"N eyin vıl donumu olduğunu somıayacak mısın Kına?" di­


yor, ama konuşması iyice anlaşılmaz Kile gelmiş olmalı kı kadın
vlcdiklerıni üç kez tekrarlatıyor. En iyisi doğrudan konuşmaya
pfaşmaA "K ann ı bundan tam bir vıl önce bir k«ıza geçirdi," diyor.
BİR GÜ N

Barbara gergin bir şekilde gülümseyip oturduğuna


muş gibi etrafına bakmaya başlıyor. Sarhoşlarla u ğ r a ş m a k t a *
bir parçası, ama bu adam düpedüz çıldırmış; bir kazayı k u t u B
sonra saçm a sapan mızmızlanıyor, gittiği yola bakm ayan!
cülere kızıyor, kendisinin anlayamadığı ve anlama zahr
katlanmak istemediği bir davadan söz. ediyor uzun u zun

"Senin için dans etm em i ister m isin?" diyor kadın s.


konuyu değiştirm ek için.

"N e?" Kadına doğru devriliyor. "N e söyledin?" Nefesi ıtVgfl


kokuyor, tükürükleri kadının üzerine saçılıyor.

"Dedim ki. senin için dans etmemi, seni ke\ iflendirmemi » J


ter misin? Biraz neşelenmeye ihtiyacın var gibi görünüyorsun."

"Şim di değil. Belki sonra," diyor, eliyle kadının merdiven]


korkuluğu gibi sert dizim* bir şaplak vuruyor. Yeniden ko
maya başlıyor, normal bir konuşma değil, bağlantısız sözdiklel
ri birbiri ardına sıralıyor Daha otuz sekiz, yaşındaydı bir bebdü
yapmaya çalışıyorduk sürücü ceza alm adan kurtuldu o piç $u
anda ih* yapıyor çok merak ediyorum benim en iyi dostumu çe*
kıp aldı hani adalet nerede yaşamamın ne anlamı var artık Ban]
bara ne yapacağım b en ?" A niden susuyor.

Barbara'nın başı öne eğik, dua eder gibi dizlerinde dur»!


eline bakıyor ve Dexter bir an için hikâyesinin bu yabancıyı de-]
rinden etkilediğini düşünüyor Belki kendisi için dua ediyı
hatta ağlıyoıdur belki; bu zavallı kadını ağlattı ve ona karşı d<|
rin bir yakınlık hissediyor. Kadının elini tutup yukan kaldı
ve mesaj çekmekte olduğunu fark ediyor. O konuşup E m n u 'd g
söz. ederken. Ihi kadın kucağında mesaj çekiyormuş. Bire
öfkeyle dolduğunu hissediyor.

"N e yapıyorsun sen?" diye soruyor sesi titreyerek.

4 88
D A V IP NICHOLLS

"N e r

A rtık bağırıyor. "N e h.ılt ettiğini sordum san a?" Şid det­
le eline vuruyor kadının; telefon yere fırlıyor. "Seninle konu­
luyordum !" diye bağırıyor, am a kadın da bağırmaya başlıyor,
ona "çatlak" diyor, "k açık" diyor, sonra bar fedaisine işaret edi­
yor. Kapıda kendisine dostça davranan iri kıyım adam bu, ama
di güçlü kollarının birini Dexter'm om zuna, diğerini beline
uyor; küçük bir çocukm uş gibi kucaklayıp taşıyor onu. Dex-
ter om uzlannın üzerinden Sem aptal, seni inek, sen anlamazsın kı.
diye bas bas bağırırken kafalar eğlenerek ona doğru dönüyor,
Barbara'run son bakışını yakalıyor; iki orta parmağını havaya
lirmiş sallayarak kendisine gülüyor. Yangın çıkışı tekmelene­
rek açılıyor ve kendisini bir kez daha sokakta buluyor.

"K redi kartım! L inet olası kredi kartımı aldınız!" diye bağı-
nyor, ama diğer lıerkes gibi fedai de gülüyor ve yangın çıkışının
kapısını kapatıyor.

Dexter artık çileden çıkmış bir halde kaldmmdan aşağı inip


batı yönüne giden sivalı taksilere el ediyor, ama böyle sendek*-
vip durduğu müddetçe hiçbir taksi durmayacak. Derin bir nefes
alıp yeniden kaldın m a dönüyor, duvara yaslanıp cvpk*rini kon­
trol ediyor. Cüzdanı gitmiş, evinin ve arabasının anahtarları da
öyk\ Cüzdanım ve anahtarlarını kim aklıysa adresini de biliyor
demektir, ehliyetinde yazıyor çünkü. Kapının kilidini değiştir­
mesi gerekecek, ayrıca öğlene doğru Sylvie gelecekti; Jasmine'i
getirecek. Duvara bir tekme atıyor, kafasını duvara yaslıyor, cep­
lerini yeniden yokluyor, pantolon cebinde kendi çişiyle ıslanmış,
tortop olmuş bir yirmilik banknot buluyor. Bu yirmilik evine sağ
wlim gitmesi için yeterli. Komşulan uyandınp yedek anahtarı
alab ilir ve evd e uyuyabilir.

Ama bu yirm ilik onu yeniden şehre götürüp bir ya da iki

• 48*> •
B İR G C N

içki daha içmesini de sağlayabilir. Ev mi, unutmak mı? k

dik durmaya zorlayarak bir te ksiye sesleniyor ve Süha'ya


nıyor.

Benvick Caddesi'nin kim azı ılıklı dar sokaklanııdanj


de, bundan on-on beş yıl öner: son mekân olarak devamlı
bir yeraltı batakhanesini buluyor. Sigara dumanıyla kap
insanlann kutuyla Jamaika fn;ı birası içtikleri, px*nıvıvsiz v i t t [
ranlık. izbe bir yer. Bar ııurn. rası yapman formika masaya d o j£

ilerliyor, ama birden parası almadığını hatırlıyor, son parr—’


taksiciye vermiş. paranın ustünıi de kaybetmişti. Bütün p a ^
ru kaybettiğinde lıer zam an yaptığı şevi yapması gerekecen
yalandaki içkiye uzanıp kafaya dikecek. Sendeleyerek ortalı
dolaştığı için insanlann küfretm elcrine aldırmadan salona
dönüyor, bırakılmış gibi görünen bir bira kutusunu alıp i
kalanları süzüyor, sonra cesaretle bir başkasını alıp ter iç in d e j

köşeye sınıyor; başı hoparlöre dayalı, gözler: kapalı, iç k ile r'®


nesinden akarak gömleğine dökülüyor, birden bi el poğsünden
İterek köşeye sıkıştırıyor yi» birisi, başkalarının içkilerini .ırakla*!
yarak ne lıalt kanştırdığını soruyor. Ciozlerıni açıvt»r; karşısında
yaşlı, kırmızı gözlü, bir kuri »ağa kadar ufak tefek bir adam var. I

"A m a bunun benim elduğunu anladın sanınm ," dı\or Dair]


ter, sonra yalanının ne l .adar inandıncılıklan uzak olduğum!
düşünüp kıs kıs gülüyor. Adam homurdanarak san dişlerini
gösteriyor, yum ruğunu sık ıy o r ve o anda Devter ne istediği"
ni kavrıyor Adamın kor dişini dövmesini istiyor "Çek e ü »
üzerimden, seni çirkin pi:ilık," diye gev'eliyor ağzında; sonra:
riintü bulanıklaşıyor, tok bir ses duyuyor ve kendini elleri
zünde, yerde yatarken bııluyor; adam, .ı\akk.ıbisimn topu M
bacaklarına bastırırken kanuna tekmeler atıyor. Devter, tekflf»
inerken kokuşm uş halının tadına bakıyor, sonra birden h a v a d a
DAV1D NICHOLLS

jstıi süzülüyor; altı adam kollarından ve bacaklanndan tu-


p havaya kaldırıyorlar; okulda, doğum gününde arkadaşlan-
71 onu kollarından bacakLınnda *1 hıkup havuza attıkları gibi;
hır lokantanın mutfak koridorunda n geçerk*rkcn sevinç çığlıkla-
L atarak gülüyor ve en sonunda st kaktaki plastik çöp bidonları-
L,n anısında buluyor kendini. I lâlâ gülmeye devam ederek sert
itfa yuvarlanıyor ve ağzının kenanndaki kanı, sıcak demir
iını hissediyor; Emma da bunu isbrdi, diye düşünüyor. İstediği
hu olm alıydı.

15 Temmuz 2 0 0 5

Selam, Dneler!

Umarım yazmamın senin için bir yıktncası yoktur. Bunu yapmak


ılık, öyle değil m i? İnternet çağında mektup yazmak, ama böyiesi
[daha uygun olur gibi yeldi bana. Oturup huyunu anlamlandırmak için
bir <ey yajnnak istedim ur mektup yazmak en iyi şeymiş gibi göründü.

Nasılsın? Ve nasıl dayanıyorsun? A nm a töreninde kısaca konuş-


ştuk am a o yüniin senin için ne k a d ir yiiç olduğu o kadar M liy-
[<fi ki fazla kuruılamak istenndim. Acımasızlıktı, değil mi? Biitıin gün
m ’if! düşünüyorum, senin de aynı duruımla olduğuıulan eminim,
iiıııi devamlı onu düşünürken yakalıyorum, ama bugün özellikle
zor ve senin için de zor olduğunu sanıyorum, ama düşüncelerimi
iiıa iki satırda yazm ak istedim . İşte başlıyor.

Ytllar önce Emma beni terk ettiğimle hayatımın pıiram/hirça ol-


, ğunu düşünmüştüm re birkaç yıl da öyle oldu. Açık söylemek gere­
rse, o zamanlar biraz keçileri kaçırdığımı düşünüyorum. Ama son-
n çalıştığım yerde e kızla tanıştım ve ilk randevumuzda onu kendi
d-up gösterimi izlemeye götürdüm. Daha sonra, söyleyeceklerini
h ş anlamamamı ama çok kötü bir komedyen olduğumu, yafHicağmı
isabetli şeyin bu işi bırakm ak v e kendim olm ak olduğunu söyledi.

491
BİR GÜN

/ş/r o anda ona âşık oldum ıv şimd.' ıloı I yıllık tvlıyız; üç tane d- /j
çıvugumuz var (İter yıl için bir çocuk! İ la ha). Gelişmekte olan bir
te, Taunton'da. aileme yakut olm u y o ru z (bedni'a belrk baklalığı! ı j
Şimdi büyiik bir sigorta şirketim i: müşteri araştırımı bölümünde t
şıyoruın. Kuşkusuz bu iş sana b iriz <ıktcı gelecektir am a ben iyiyim
gerçekten mutluyuz. Bütün bunl t u h ık ım a kentlimi gerçekten mutİü
hissediyorum. Çocuklarımızın bi ı erkek, ikisi kız. Senin de çocuğun]
olduğunu biliyorum. İnşattı öldiin iyorlar, değil mı?!!!

İyi ama bütün bunları sana neden anlatıyorum? Seninle asla sdjj
dost olmadık ı r muhtemelen b ettin ne yaptığım da umurunda değ
A m a anlatm am ın nedeni d e bu uıten.

Emma beni terk ettikten sonra, artık bittim, diye düşündüm, ama]
öyle olmadı. Çiınku lacıjui'ylc. kı rtmla tanıştım. Şimdi sen de Knmta'yıl
kaylvttin, onu geri getirem ezsin hiçbirimiz ya\xımayız bunu, ama soni
/vs etmemeni soylnm k istiyorum yalnızca. Emma sa n her zatının çok.
çok fazla sevdi. Bu durum bcniı n uzun yıllar büyük bir an sv far
/ıkla boğuşmama sebep oldu. T •’rfim konuşmalarınızı dinler, /wr/:'
sizi izlerdim w seninle birlıktı-ı kn ı benim le hiç olmadığı gibi parlar,
ışıldardı. Bir gün o dışandai/kıtı not defterlerini okuduğumu s<n/li
ye utanıyorum; bu defterler s ininle, arkadaşlığınızla doluydu ı r ben
buna katlanılmıyordum. Açık lotıuşaltm, dostum, onu hak etmedi$
düşünüyordum, ama şimdi iki nizin de onu gerçektim hak etmedÇ'
düşünüyorum. O, ikimizin de tanıdığı en zeki, en luızik, en eğler
en hakikatli insan olmaya deva m e d e a k ı r onun artık olmaması geı
hiç adil değil.

Yani, dediğim gibi. <eıun onu hak etmediğini düşünüyordum n,,ia


Eıuma’yla kısa bir görüşmem izden bütün bunların değiştiğini ı>ğ
diın. Eskiılen bir pisliktin, am u sonradan değişmiştin; bir pislik t
d m artık ve yıllar sonra nilun /et bir araya geldiğinizi ıv onu çok cona
çok mutlu ettiğini biliyorum. I şıldıyordıı, öyle değil mi? Bütün ışıltı-
DAVI D N ICH O LIS

i parlıyordu; bunun için sana teşekkür etmek istiyorum ve dostum ,


ilmin g en kalanında iyi şanslar diliyorum .

M ektup biraz ağlamaklı olmaya Intşladıysa özür dihrim. Bu tiir yıl


nlerı hepimiz içiıı zor, ailesi ıv senin için bilhassa, ama bu tarih-
1fpı nefret ediyorum ı r her zaman ila edıregim. Bugiin düşünürlerim
iıd e olacak. M uhteşem bir kızın olduğunu biliyorum ve biraz olsun
unla avunm anı diliyorum .

Neyse, artık bitirmem lazıın! Mutlu ol, iyi o l ı r ı/aşamaya ılcvam


'ft! Hayatı bütün im saçmalıklarıyla kabullen. Em m a’nın da arzu ede-
m M i şey buydu sanırım.

En iyi dileklerimle (ya da gerekirse sevgilerimle, sanının)

lan Whitehead

r v

ter, beni duyuyor m usun? Ah, Tanrım, ne yaptın sen? Beni


yor musun, Dex? Gözlerini aç, açıyor m usun?"

U yandığında Sylvie orad a d uruyor. Nasıl oldu ysa kon-


■dı evinde, kanepeyle sehpanın arasına sıkışmış, yerde yatıyor;
İvie beceriksizce başında dikilmiş, onu bu dar yerden çekip
rinaya, oturtm aya çalışıyor. Giysileri ıslak ve pis kokuyor,
sunda kusmuş olduğunu fark ediyor. Korkmuş ve utanmış
m da, ama Sylvie oflayıp puflayarak onu koltuk alllanndan
p kaldırmaya çalışırken kıpırdayacak gücü bulamıyor ken­
dinde.

"A h , Sylvie," diyor ona yardım a olm aya çalışarak. "Ö zür
erim . Y ine m ahvettim ."

"Sad ece dik otur, hatırım için, oldu mu, tatlını?"

"M ahvoldum , Sylvie. M ahvoldum ..."

"İyileşeceksin, sadece uyumaya ihtiyacın var, hepsi bu. Ah,


BİR GCN

ağlama, Dexter. Beni dinle, dinliyor musun? Sylvie di/ çökih


Dexter'ın yüzünü ellerinin arasına alıyor ve evlendiklerinden
beri girm ediği kadar şefkatle ona bakıyor. "Şim di seni temi/J
yip yatana yatıracağız, uyuyacaksın. Tam am m ı?"

Sylvio'nin arkasına gri/ atanca kapının girişinde endişcyM


gpzinen binııi görüyor Kızı. İnliyor ve utancından o kadar guçlu
bir sana hissediyor ki tekrar kusacağını sanıyor.

Sylvie, bakışlarını izliyor. "Jasmine, hayatım, lütfen diğer


«Kİada bekler misin?" diyor mümkün olduğunca ölçülü bir ses-
le. "Baba kendini iyi hissetmiyor." Jasmine kıpırdamıyor. "Sona
söyledim, yandaki odaya git!" diyor Sylvie; sesindeki telaş artı­
yor.

Dexter, Jasm inc'i ralıatlatmak için bir şeyler söylemek iSÜ-j


yor am a ağzı şişmiş ve yara içinde; sözcükleri toparlayabilecek
gibi görünmüyor. Yenik bir halde tekrar yatıyor. "Kıptı
diyor Sy lvie, "Olduğun yerde kal sadece." Kızını da alıp od
çıkıyor. Dexter güzlerini kapatıyor, bekliyor, bütün bunlann geç­
mesi için dua ediyor. Salondan sesler geliyor. Telefon görüşme-j
leri yapılıyor.

Bundan sonra lıatırladığı şey, bir arabanın arka koltuğunda eko­


se bir battaniyenin altıııda rahatsız bir biçimde kıvnlmış olduğu
oluyor. Battaniyeyi sıkıca sanyor üzerine -sıcak havaya rağı
titremesini durduramıyor- ve bunun, arabanın aşınmış d ö şem e ]
sinin kokasuvla birlikte ona ailesiyle geçirdiği günleri luıtırLıt
eski piknik b attaniyesi olduğunu fark ediyor.

Başını güçlükle kıldırarak pencereden dışarıya b


Otoyolda gidiyorlar. Radyoda Mozart çalıyor. Babasının kafa
nın .ırkisini, özenle taranmış güm üş grisi saçlarını görüyor.
DA V ID NICHOLLS

"N ereye gidiyoruz?"

"Seni eve götürüyorum. Uyumaya devam et."

Bahası onu kaçırıyor. Bir .ın için tartışmayı düşünüyor


Londra'ya geri gölü r beni, iyiyim heıı, çocuk değilim. Ama yüzüne
değen deri koltuk sıcak, kıpırdayacak gücü yok, tartışmaktan
vazgeçiyor. Bir kez daha titriyor, battaniyeyi çenesine kadar çe­
kiyor ve uykuya dalıyor.

Tekerleklerin büyük, azametli aile evinin çakıl taşlannda


çıkardığı sesle uyanıyor. "I laydi bakalım ," dıvor babası kapıyı
şoför gibi açarken. "Akşam a çorba var?" diyor ve arabanın anah-
tarlannı neşeyle havaya atarak eve doğru yürüyor. Anlaşılan
anormal bir durum yokm uş gibi davranmaya karar vermiş ve
ÜVxter bunun için <*ıa minnet duyuyor. İki büklüm ve sarsak bir
halde arabadan iniyor, piknik battaniyesini omzundan atıyor ve
babasını takip ediyor.

Alt kattaki küçük banyonun aynasında yüzünü inceliyor


Alt dudağı patlamış ve şişmiş, yüzünün bir tarafında kocaman
msı-kahverengimsi bir çürük var. O m uzlannı yuvarlamaya
•yor am a sırtı a a y o r; kaslar gerilm iş ve yırtılmış. İrkilerek
dilini inceliyor, yara içinde, yanlardan tsınlmış ve üzeri gri renkli
hır şeyle kaplanmış. Dilinin ucunu dişlerinde gezdiriyor. Dişile­
rim hiç temizlemiyor bugünlerde ve kendi nefesinin kokusunun
1ya çarparak yansımasını duyabiliyor. Sanki içinde çürüyen
bir şey varm ış gibi pis bir koku. Burnunda ve yanaklarında çat­
layan dam arlar var. Geceleri her zaman, gündüzleri de sık sık
içtiği için oldukça kilo aldı; suratı yusyuvarlak, gözleri devamlı
rm ızı v e çapaklı.

Başını aynaya dayayıp nefes veriyor. Fmma'yla olduğu za-


arda hı/en Emma'nın ortalıkta dolaşmadığı bir luyatin na­
sıl olacağını merak ederdi; öyle ürkütücü biçimde değil, merak­
BÎR GÜ N

tan sadece; butun Âşüdar yapma/ mı bunu? O nsuz ne o l*


merak etm ek? C evap şimdi aynada. Bu kaybı ona bir tür
soyluluk bağışlamamış, onu sadece aptallaştınp b ay a& ıl.ıştım j
tı O nsuz hiçbir değeri, meziyeti ve amacı yoktu; p iş m a n lık vç
utançla zehirlenmiş aşağılık, yalnı/. orta yaşlı bir sarhoştu, f l
sabahın istenmeyen bir anısı, eski karısının ve babasının u n u .so­
yup banyoya sokmalan gelivor aklına. Ikı k ıtta stmra kırk h r y *l
şmda olacak ve babası banyoya girmesine yardım ediyor. V den
sanki midesinin yıkanması ıçiıı hastaneye götürmediler hem■ni:
en?

Bu çok daha onurlu olurdu.

Babasının koridorda ablasıyla telefonda yüksek sesle ko


onuş.
tuğunu duyabiliyor. Küvetin kenarına oturuyor. Kulak m ısafiri
olmak için aynca bir çaba kırcam aya gerek yok A In .d.ı d u y m t* r
m ak im kânsız.

"Evinin kapısını tekm eleyerek açmaya çalışırken k<.ınşula-


n uyandırmış. Komşular içeri sokmuşlar.. Sylvie yerde. ıyatar-
•ıtır .

ken bu lm u ş.. Epey içmiş gibi görünüyor, hepsi İni... birkaç y a»


ben*... Kesinlikle bir fikrim yok. Her neyse, temizledik. Sabaha
bir şeyi kalmaz. Gelip bir merhaba demek ister misin?" Dcf — —
ablasının "h ay ır" dem esi için dua ediyor banyoda; görü
«.i sa*
gön* kardeşi d e pek hevesli değil. "Anlıyorum , Cassie. Belki
bah bir telefon edersin ona, o lu r m u ?"

Babasının gittiğinden emin olunca banyodan çıkıp m utfağa


gidiyor sessizce. Tozlu büyük bir bardakla sıcak musluk suyU
içiyor ve akşam güneşindeki bahçeyi seyrediyor. Yüzme havu*
/unun suyu çekilmiş w mavi bir brandayla üzeri örtülmüş; t f l f l
kortu yıkık dökük ve otlarla kaplanmış. Mutfağın da ağır b ir W1
kuşu var. Büyük aile evinin odaları giderek birer birer k a p a ­
mış, babası şimdi sadece mutfağı, oturma odasını ve kendi
odasını kullanıyor, ama bu bile onun için çok biiyük hâlâ. Ablası, |

496
DA VII) NİCHOLLS

sının bazen kanepede uyuduğunu söylüyor. Endişelene­


rek babalarına idare etmesi daha kolay bir yere, Oxford ya da
Ira'da kin.uk bir daireye taşınmasını söylem ekti gerekirdi,
rna babası böyle bir şeyi duymak bile istemiyor.

"Sizin için sakıncası yoksa kendi evim de ölmek niyetinde­


yim ," diyor; karşı gelm ek için fazlasıyla duygusal bir ifade bu.

"D aha iyi m isin?" babası arkasında duruyor.

"B iraz."

" O ne?" Dex terim elindeki bardamı işaret ed iyor başıyla.


*C in m i?"

"S u yalnızca."

"IXıvduğum a sevindim. Ne kadar özel bir durum olduğunu


görünü- bu akşam çorba içeriz diye düşündüm. Konserve çorba
yapm ayı b ecerebilir m isin?"

"Sanırım ."

Havaya iki kutu kaldınyor. "Etli Hint çorbası mı, kremalı


v u k m u?"

Böylece iki adam , bir çift dul, iki tas çorba kaynatm ak için
-•ğinden gerçekten çok fazla kanşıklık yaratarak küf kokulu
koca mutfakta ayaklarını sürükleyerek dolaşıyorlar. Yalnız ya­
taya başladığından beri babasının beslenme biçiminin hırslı
bir erkek izcinin beslenmesinden farkı yok Fırında kurufasulye,
is , balık kroket; ayrıca jök? yaptığı bile oluyor.

Salondaki telefon çalıyor. "Sen bakar m ısın?" diyor baba­


sı. kendisi beyaz ekmek dilimlerinin ü/erine tereyağı sürerken.
| tX *x te r tereddüt ediyor. "Isırm az seni, Devter "

Dexter salona gidip telefonu açıyor. Arayan Sylvie. Dextcr


ivenlere oturuyor Eski kan sı artık yalnız yaşıyor. Callum'la
ki sı N oel'den kısa zam an önce iyice çığırından çıkm ıştı so-

• 49/
BİR GÜN

nunda. Ortak m ubuzkıklan ve Jasm ine'i bundan koruına ıst


onlan garip biçim de birbirlerine yaklaştırmış ve evlendi!
den beri ilk kez gerçekten d ost olm uşlardı.
"N asılsın?”
"A h, bilirsin. Biraz m ahcup. Ö zür dilerim olanlar için.”
"Sorun değil.”

"Babam la birlikte beni banyoya soktuğunuzu hatırlıya


san ırım .”

Sylvie gülüyor. "H iç tereddüt etmedi doğrusu. 'Daha ünce


görm ediğim hiçbir şeyi y o k !' d ed i.”

Dexter gülümserken aynı anda irkiliyor. "Jasm ine iyi mi?”

"Sanının. İyi. Daha iyi olacak. Yemekten zehirlendiğini söy­


ledim o n a."

"Ben hallederim gerisini. Dediğim gibi, çok üzgünüm.”

" d u r böyle şeyler. Sadece bir daha asla ve »ısla yapma, olur!
m u ?”

Dexter, "H ayır, yani, göreceğiz...” gibi şeyler geveliyor Bir!


sessizlik oluyor. "G itm eni gerek, Sylvie. Çorba yanıyor."

"Cumartesi akşamı görüşürü/, tamam m ı?"

"Görüşürüz. Jasm ine'e sevgiler. Ve tekrar özür dilerim.

Ahizeyi düzelttiğini işitiyor. "H epim iz seni seviyoruz, Dex-j


te r."

"Bunun için bir neden yok ki," diye m ınldanıyor sıkılarak.

"Evet, yok belki. Ama seviyoruz."

Biraz sonra telefonu yerim* bırakıp televizyonun karşısır


seyreltilmiş limonlu arpa suvu içen bahasına katılıyor. Ço
diz üzerinde yemeye elverişli olması için altı keçeyle kapli
tepsilerde yeniyor, Devter'ın, belki d e annesinin evde yapılması­
D AVII) NICHOLLS

na asla izin vermeyeceği bir şev olduğu için, belli belirsiz moral
bozucu bulduğu yt*rıi bir buluş bu. I>av kadar sıcak çorba kesik
dudağını yakıyor, dilimlenmiş beyaz ekmeklere tereyağı düzgün
s im i İçmediğinden parçalanıp ııu a ın renginde bir hamur haline
gelmiş. Ama, bulamaç gibi çorbanın içinde eriyen tereyağı tuhaf
biçim de lezzetli oluyor ve televizyonda babasının yeni takıntı­
larından biri olan East Enders'ı seyrederek yemeklerini yiyorlar.
Jenerik geçerken tepsiyi yere koyuyor, uzaktan kum andanın
ses düğm esine basıp televizyonun sesini kapatıyor ve dönüp
D exter'a bakıyor.

"Bu durum yıllık bir festivale dönüşüyor, sen ne dersin?"

"H enüz bilm iyorum ." Biraz zam an geçiyor, sonra babası
sesi kısık televizyona dönüyor. "Ü zgünüm ," diyor Dexter.

"N e için?"

"Yani, beni banyoya sokmak zonında kaldın, işte..."

"Evet, senin için sakıncası yoksa bir daha yapmak istemem."


Televizyonun sesi lıâlâ kapalıyken kanallar arasında gezinmeye
başlıyor. "H er neyse, yalanda sen de aynısını benim için yapa­
ca k sın ."

"Tannm . umarım yapm am ," diyor Dexter. "Cassie yapamaz


m ı?"

Babası gülümseyerek bakıyor. "O kadar sıkı fıkı olmak iste­


m em gerçekten. Sen ?"

"B en de istem em ."

"Tam am , bırak öyleyse. Şimdi, yapabileceğin en iyi şeyin


hayatını Emma lıâlâ hayattaymış gibi yaşamaya çalışmak oklu­
ğunu söylememe izin ver. Sen de bunun en iyisi olduğunu dü­
şü n m ü yor m usun?"

"Yapabilir miyim bilmiyorum."

499 *
BİR GÜN

“D enem elisin." U zaktan kum andaya uzanıyor. "Son


yıldır berum ne yaptığımı sanıyonsun?" Televizyonda arar
programı buluyor ve iyice yerleşiyor iskemlesine. "A h, işte
BM."*5

Aile fotoğraflarıyla dolu odada akşam aydınlığında hırt


televizyon seyrediyorlar ve Dexter utanmasına rağmen bir | fl
daha kendini sessizce ağlarken buluyor. Eliyle gözlerim k a r?
maya çalışıyor ama babası nefesini tutmaya çalıştığını fark cd»
y o r ve tına dönüyor. I

"H e r şey yolunda m ı?"

"Ö z ü r d ilerim ," d iy o r Dexter.

"B en im aşçılığım la ilgili değil, değil m i?"

Dexter gülerek burnunu çekiyor “Hâlâ biraz sarhoşum ga­

liba."

"Sorun değil." diyor babası; televizyondaki dizisine dönü­


yor.

4 5 Ingıii/ p o il'iy * T V di/iki (ÇL N .)


Arthtır'un Koltuğu
BÖLÜM YİRMİ BİR
- -

15 Tem m uz 1^88. Cuma


1
Raıtkeillor Caddesi, Edinburgh

| Dextcr pis kokulu döküntü banyoda duş alıp, dün geceki gömle­
ğim giydi. T er ve sigara kokuyordu; koku çıkmasın diye ceketini
de üzerine giydi, işaret parmağına biraz diş macunu sıkıp dişle­
rini fırçaladı.

M utfakta, Truftaut'nun duvar boyundaki, yağlı Jules ve Jmı

I
afişinin altındaki Emma M arley ve Tilly Killick'e katıldı. Bağır­
sak hurucu, iğrenç kahvaltılıldannı yerlerken -soya serpilmiş
esm er ekmek, bir tür karışık miısli- Jeaııne M oreau, tepelerinde
gülerek onlara bakıyordu. Bu ö/el bir gün olduğu için Emma,
içi her zaman çam ur gibi görünen espresso makinesini temizle*
nıiştı ve ilk fincan vağlı, siyah sıvıyı içtikten sonra Dexter kendi­
ni biraz daha iyi hissetmeye başladı. Emma'nın ev arkadaşının
a sapan konuşmasını dinleyerek sessizce oturdu; bir onur
•si gibi taştdıklan kocaman gözlükleriyle komik bir tiyatro
mpanvası tarafından rehin alındığına dair tuhaf bir his vardı
nde. Belki de burada kalmaya devam etmek bir hataydı. Yatak
lasından çıkmış olmak kesinlikle bir Ilataydı. Tilly KHIick bııra-
Pa otu rurken onu nasıl öpebil irdi?
BİR GÜN

Kemli hesabımı Emma, Tilly'nin varlığından giderek ra


sız olmaya başlamıştı. Hiç nezaket yok muydu bunda? Plini
nesim* koymuş orada oturuyor, saçlanvla oynuyor, çay ka$
emiyordu. Emma, daha önce denemediği çilekli bir vücut losj^vj
nuyla duş yapma hatasını işlediği için şimdi meyveli yoğurt gib|
koktuğunun a a biçim de farkındaydı.

Fena luılde banyoya gidip bunu vücudundan kazımak isti-]


yordu ama Dexter'ı Tilly'vle yalnız, bırakmaya cesaıvt ede
du.

Emma'nın asıl istediği yatağa geri dönmek ve yeniden yan


çıplak olmaktı, ama artık bunun için çok geçti, tamamen ay .İm »
lardı Buradan kurtulmak için içinde büyük bir istekle, mezun |
havatlannın ilk gününde m* yapabileceklerini sordu yüksek a v |
le. |
"Birahaneye gidebiliriz?" diye öneride bulundu Dexter-
Em m a kusacak gibi inledi.

"Ö ğle yemeği?" dedi Tilly. |

"Param ız yok."

"O zaman sinemaya gidelim m i?" dedi. "B en ö d e r im ..."*

"Bugün olmaz. Dışansı çok güzel, dışanda olmalıyız."

"Tam am , sahile, North Benvick'e gidelim."

Bu fikirle olduğu yerde büzüldü Emma. Bu, onun önı


mayo giymek demekti ve o böyle bir ıstıraba dayanacak kaı
güçlü değildi. "S ah ile gitm ek istem iyoru m ."

"P eki o zaman ne yapalım ?"

"K ral Arthur'un K o ltu ğu n a tırmanalım?" dc*di Tillv.

"Hiç denemedim," dedi Dexter sıradan bir şey söylermiş g İ j


Kızlann ikisi de şaşkınlıktan açılmış ağızlarıyla ona baktılar.

502
DA VID NICHOLLS

"A rtlıur'un Koltuğu'na hiç tırmanm adın m ı?"

"Y o o ."

"D ört yıldır Edinburgh'dasın ve hiç?.."

"Ç ok m eşguldüm !"

" N e y le r dedi Tılly.

"Antropoloji eğitimiyle," dedi Emma ve iki kız kıkırdamaya


ladılar.

"la m a m , o zaman gitmeliyiz!" dedi TiUy ve Emma'nın güz­


leri uyarıyla parladı

"U ygun ayakkabım yok." dedi Dexter.

"K 2 zirvesi değil ya, sadece yüksek bir tepe."

"B u ayakkabılarla tırm anam am !"

"G ayet iyisin, zor bir şey değil."

"Takım elbiselerimle m i r

"Evet! Piknik yapabiliriz!" Ama Emma coşkunun azalmaya


'dığını hissediyordu; ta kı Tılly nihayet konuşana dek:

"A slında siz beresi/ gitseniz Benim... yapacak işlerim vur."

Em m a'nın gözleri ınıa dondu, Tılly'nın güz kırpışınm sonu­


nu yakaladı ve o anda yavaşça eğilip Tilly'yi öpebileceğim dü­
ndü.

"Tam am o zaman. Hadi gidelim!" dedi IX’xter; o da rahatla­


ştı ve on beş dakika sonra dışarıda, puslu bir temmuz sabahın­
dılar. Salisbury Kayalıkları, Konkeıllor Caddcsi'nin sonunda.
*n n d e yükseliyordu.

"Gerçekten tırmanacak mıyız oraya?"

"Ç ocuk bile yapabilir. Bana güven."


BİR GÜ N

Nicolson C addesindeki süpermarketten piknik için ahşve-


riş yaptılar; her ikisi de bir alışveriş sepetini paylaşm anın ailevi]
ayiniyle bir parça huzursuz; her ikisi de seçimk»rinde sıkılgandH
Zeytinler çok mu pahalı? İm flrtı almak eğlenceli mi? Şampany.ı
almak gösterişçilik mı olur? Emma'nın ordu fazla» sırt çantasını]
malzemelerle doldurdular -Emma keyifli, Dexter sözüm ona en.
telektüel tavırlarla-, sonra birlikte Holyrood I’ark'a doğru y a d
çıktılar ve sonra dik kayalıklar bo\*unca tırmanış başladı.

Dexter, takını elbisesi ve kaygan pabuçlanyla ter ıçm deJ


başı akşamki beyaz şaraptan ve sabahki kahveden zonklayarak
dudağının kenarında bir sigarayla Emma'nın peşinden yürü­
yordu. Manzaranın görkem ine kendini kaptıracağına gözlerini
Emma'nın belini sıkı sıkı saran soluk mavi 5 0 1 'in içindeki kıçına
dikm işti.

"Çok çeviksin."
"D ağ keçisi gibiyim. Eskiden bayağı yürürdüm. Vahşi ve
rüzgârlı bataklılarda. Aşın duygusaldım. 'Hayatım olmadan ya­
şayam am ! Ruhum olm adan y aşayam am !'"

De\ter vanm kulakla dinlerken Emm a'nın bir yerden alıntı


yaptığını tahmin ediyordu, fakat omuz kemikleri arasında şekil­
lenen ter ve tişörtünün kavan yakasından görünen sutyen a ş k »
dikkatini dağıtıyordu. Dün geceki yatakla ilgili anlık bir görüntü
geçti gözünün önünden; am a Emma sanki bu düşünceleri k ala­
sından uzaklaştırması için uyarır gibi ona bakıyordu.

"Nasıl gidivor, ShiTpa Tenzing40?"

"G ayet iyiyim. Şu ayakkabılar daha sağlam bassaydı... bf-’r’


ka derdim y ok."

Emma guldıi.

U» \ < v « n ı \ Juk.Lt. I tim ıu k l I lılL ıry 'v Ir bırttkh- I w t W e ılL


»un. (Ç N.)

504
D A V ID N İCH O LLS

"K om ik olan ne?"

"D aha önce sigara içerek yürüyüş yapan birini görmedim


d e."
"Başka ne yapabilirim ki?"

"M anzaraya bakabilirsin!"

"Manzara manzaradır."
"Shelley n â yoksa Wordsworlh müydü bu?"'*7

İçini çekerek durdu lX*\ter, ellerini dizlerine koydu. "T a ­


mam Güzel. Manzaraya bakacağım." Dönünce, Meclis binasını,
kak'nin kınam an gri kalıntılan altındaki Eski Kenf in çankulesi-
ni ve mazgallanm, sonra bunlann arkasında Porth Kovu'mı gör­
dü. DexterTn hiçbir şeyden etkilenmemek gibi genel bir prensibi
vardı ama bu, kartpostallardan tanıdığı, gerçekten büyüleyici bir
manzaraydı. Bunu neden daha oncv hiç görmediğine şaşırdı.

"Ç ok hoş," dinli ve d a lu neler olacağını nu*rak ederek birlik­


te zirveye tırm anm aya devam ettiler.

47S h clk -v InKtl./sıir. 17*?2-1922- W o i c W r t h : lnKih * t* Jr . 1 7 7 0 -1 8 5 0 <Ç N.)

• 505 •
BÖ LÜ M Y İR M İ İKİ

ikinci Yıl Döniinıii


Paket Açma

15 Tem m uz 2 0 0 6 . Cumartesi

K jaey Lûtıdott ve Edrnburtfı


O akşam altı on beşte Belleville Cafe'niıı kepen kk'rini indiriyor
ve ağır kilidi yerine takıyor. Maddy yanında onu bekliyor, bir­
likte m etro istasyonuna giderlerken Dexter, M addy'nin elini tu-
yor.

Sonunda, en sorumda evine taşındı; kısa /aman ona» Gospel


,'Lıkı 1h>ş, takat gösterişsiz üç odalı küçük evinin bütün eşya-
nru aldı. Maddy biraz uzakta, kuzey demiryolu 1latanın diğer
la, Stockwell'de yaşıyor ve bazı geceler onda kalıyor. Ama
bu gece değil, bir melodram ya da uğursuzluk olduğundan değil
ı, Dexter bu gea* yalnız olmak istiyor. Bu gece için kendisine
bir "görev" icat etti ve bunu sadece yalnızken yapabilir.

Tümeli l’ark metrosunun dışında vedalaşıyorlar. Maddy


an biraz daha u/un, düz. uzun siyah saçlan var ve Dcxter'ı
ek için birazcık eğilmesi gerekiyor. "D aha sonra ara beni,
rsen."

"O la b ilir"

507
BİR GÜN

"V e eğer fikrini değiştirir de gelmemi istersen...”

"Böyle daha iyi.”

"Peki o /aman Yann görüşür müyüz?"

"B en seni ararım .”

Yeniden öpüşüp birbirlerine kısa ama sevgi dolu bir şe.


iyi geceler diliyorlar ve D exter yeni evine doğru tepeden aşağıya
yürü m eye başlıyor.

Kafeteryanın müdürü M addy'yle iki aydır çıkıyorlar

Diğer personele hcııüz resmen söylemediler ama zaten bil­


diklerinden şüpheleniyorlar Tutkulu bir ilişki değil bu, geçen yıl­
dan beri kademe kademe gelişen, beklenen bir dim im . Dcxter'a
göre bütün bunlar biraz fazla gerçekçi ve heyecandan u/ak geliş­
m eler ayrıca içtin içe M add/nin sırdaş kadın arkadaşlıktan sev-
gjliliğe dönüşümünden de bir parça rahatsız oluyor; bu, iliş*
ıızerine gölge d üşm esin e ned en oluyor.

Ama iyi .»ulaştıktan da bir gerçek. Iıerkes aynı şeyi söyT“


M addy nazik, duyarlı ve çekici biri, u/un boylu, ince ve biraz
sakar. Ressam olmayı arzu ediyor ve Dexter onun bu konuda iyi
olduğunu düşünüyor, kafeteryaya astığı küçük yağlıboya tablo­
lar ara sıra satılıyor. Devter'dan on yaş kiıçuk -buna Emma'nın
gözlerini yuvarlayacağını hayal ediyor- ama bilgili, zeki ve m
suzluktan kendi payına düşeni almış biri: Mutsuz bir boşa
birkaç m utsuz ilişki. Sakin, az konuşan, düşünceli biri ve ona
tam olarak uyan melankolik bir havası var. Ayrıca çok me
metli ve son derece sadık; dükkânın bütıın kazancını içmeye har­
cadığı donem de dükkânı kurtaran M addv'ydi ve Dexter bur
için ona minnet borçlu. Jasmine de onu seviyor. En azından şi
dilik iyi gidiyor.

Güzel bir cum artesi akşam ı, arka sokaklardan yürüyerek


DAVI D NICHOLLS

Ham pstead Heoth'ten t.ızla uzakla olmayan, kırmızı tıığlalı bü­


yük bir malikânenin bodrum ve giriş katından oluşan dairesine
ulaşıyor. D aire daha önce burada yaşam ış olan yaşlı çiftin ko­
kusunu ve duvar kâğıtlarını muhafaza ediyor. D cxtcr yalnızca
birkaç gerekli şeyi paketinden çıkartmış durumda: Televizyon,
DVD, müzik seti. Süpürgelikleri, berbat banyosu ve bir sürü
küçük odasıyla eski püskü bir yer, ama Sylvie duvarlar yıkılıp
yerler düzeltilirse burada büyük bir potansiyel olduğunda ısrar
ediyor. Jasm ine geldiğinde onun kalması için büyük bir oda, bir
de bahçe var. Bir bahçe. Bir süre beton dökm e şakası yaptıysa da,
sonunda bahçeyle uğraşmaya karar verdi ve konuyla ilgili bir
kitap satın aldı.

Eve girip salonu kaplayan kurulan geçtikten sonra ona* bir


duş alıyor, sonra mutfağa gidip Tayland yemeği sipariş ediyor.
Salondaki kanepeye uzanıp, görevini gerçekleştirmek için yap­
ması gereken şeylerin bir listesini hazırlıyor zihninde.

Etrafındaki eskiden kalma, kendi halinde, küçük farklı fark­


lı insan halkalan, hüzünlü bir ağırlık İvilme gelmişti ve yapması
gereken belirli telefon görüşmeleri vardı. Emma’nın le ed s'te ya­
şayan anne babası Su e ve Jim 'Ic haşlıyor. Konuşma güzel ve ol­
dukça dolambaçsız geçiyor; h er ikisine de ayn ayn tekrarlayarak
iki kez işinden, Jasmıne'in okulundan bahsediyor. "Yeni haberle­
rin hepsi bu kadar gerçekten," diyor Suc'ya. "Sadece, biliyorsun,
sizi düşündüm bugün ve ivı olduğunuzu u n u n m ."

"Ben de, Dexter. Kendine dikkat et. olur m u?" diyor Sue sesi
titreyerek sonra telefonu kapatıyor. lX*xter liste üzerinde çalış­
maya devanı ediyor; ablasını, bahasını, eski kamını, kızını anyor.
Konuşm alar kısa, abartılı ölçüde neşeli ve günün önemini belir­
tecek hiçbir şev içermiyor ama alt metin hep ayru: Ben iyiyim.'
Tilly Killick'e telefon ediyor, am a o aşın derecede duygu yüklü:
BİR GÜN

"Am a, gerçeklen sen nasılsın, hayatım? G nçrktnı diyorum? Yal­


nız mısın? Tek başına iyi misin? Gelmemizi ister m isin?" Devter
irkilerek onu ikna ediyor ve görüşmeyi olabildiğince nazik ve ça­
bucak bitiriyor. Sonra Tauntoıı'daki lan VVhitehead'i anyor, ama
lan, küçük veletleri yataklarına yatınyor; iyi bir zaman değil ko­
nuşmak için. lan. hafta içinde arayacağına, k ıl ta belki onu gör­
meye gekveğine söz veriyor; lX*xter İliç gerçekleşmeyeceğinden 1
enıın olarak bunun çok güzel bir fikir olduğunu söylüyor. Bütün
telefon görüşmelerindeki genel izlenim fırtınanın en kötü kısmı­
nın atlatıldığı yönünde. LX*xter büvük ihtimalle lan VVhitchead'le
bir daha asla konuşm ayacak ve bu her ikisi için de çok iyi bir
şey. Televizyon açıkken akşam yemeğim viyor, kanallar anısında
dolaşıyor, kendisini yemekle birlikte gelen tek bir birayla sınır­
lıyor. Ama bu tu k ıf evde, kanepeye çökm üş tek başına yemek
yem ekte hüzünlü bir taraf var ve o gün ilk kez bir umutsuzluk
ve yalnızlık duygusuna kapılıyor. Bugünlerde keder, donm uş bir
nehirde yürümeye benziyor, kendini çoğunlukla güvende hisse­
diyor, ama her zaman batma tehlikesi var. Şimdi altındaki buzun
çatırdadığını hissediyor ve bu duygu o kadar yoğun ve endişe
verici ki, bir an için duruyor, ellerini yüzüne bastırıyor, nefesini
tutuyor. Parmaklarının arasından yavaşça soluk veriyor, sonra
aceleyle mutfağa koşuyor, kirli tabaklan gürültüyle lavaboya fır­
latıyor. Birdı-nbire içmek, dunnadan içmek için dayjnılm az bir
istek d uyuyor. Telefonunu buluyor.

"N e oldu?" diyor Maddy endişeli bir sesle.

"Biraz panikledim, hepsi bu "

"Gelm em i istemediğinden em in misin?"

"Şim di iyiyim ."

"B ir taksi çağırayım mı? Seninle birlikte olabilirim ..."

"Yo, gerçekten. Yalnız olsam daha iyi olacak." Sesinin tını- I

•510
DAVID NICHOLLS

sının onu sakinleştirmeye yetecek gibi olduğunu düşünüyor ve


iyi olduğuna emin olmasını söyledikten sonra iyi geceler diliyor.
Kimsenin onu tekrar araması için makul bir neden olmadığın­
dan em in olarak telefonunu kapatıyor; jaluzileri indiriyor, üst
kata çıkıp işe başlıyor.

Boş yatak odasında, bir yatak, açık bir valiz ve ikisinde


Em m a'nın kendi el yazısıyla, siyah markörle "Em m a I", "Em m a
2 " yazan yedi ya da sekiz karton kutudan başka bir şey yok.
Em m a'dan kalan eşyaları, not defterleri, mektuplar, fotoğraf
zarflanyla dolu kutulan oturm a odasına indiriyor ve gecenin
geri kalanını kutulan açmak, bir anlamı kalmamış eski belgeleri
-eski hınka dokümanlan, tarifler, eskimiş yemek menüleri, hepsi
siyah bir çöp torbasına- Emma'nın ailesine yollayacağı ve kendi­
ne saklayacağı eşyalardan ayırmaya başlıyor. Bu iş biraz zaman
alıyor, ama pratik biçim de ve tamamen kuru gözlerle yürütü­
lüyor, sadece arada bir duruyor Deseter. Gençlik şiirleri ve oyun
karakımalanyla günlük ve not defterlerini okumaktan kaçınıyor.
O kum ak doğru değilm iş gibi geliyor -Em ma'nın, omuzlarının
üzerinden bakarak suratını buruşturacağını ya da elinden çekiş­
tireceğim hayal ediyor- böylece dikkatini mektuplara ve fotoğ­
raflara çeviriyor.

Eşyaların paketlenme şeklinden dolayı ters kronolojik sıray­


la çalışması gerekiyor; iki numaralı kutudaki katmanların .ırasını
karıştırarak bir çift olduklan zamandan başlıyor, doksanların or­
tasından kutunun dibindeki seksenlere doğru ilerliyor. En başta
fulıc CriscüU romanlarının aptal kjpaklan var; editörü Marsha'vla
[ yazışm aları, gazete kupürleri İkinci katta, kartpostallar ve Pa­
ris fotoğraftan ortaya çıkıyor; aralarında meşhur Jean-Pierre
Dusollier'nin kovu tenli ve çok yakışıklı bir pozu da var. Bir zar­
fın içmde m etro biletleri, katkınmış menüler, Fransa'da bir kira
BİR CîÜN

sözleşm esi var; birden dokunaklı bir şeye rastlayarak irkiliyor,


neredeyse elind ekini yere atıyor.

O yaz Paris'te çekişm iş bir polaroid fotoğraf: Emma ayakla­


rını biıbirinin üzerine atmış, yatakta çıplak yatıyor, kollan ken­
dinden geçm iş bir halde başının üzerim* uzanmış Bu fotoğrjf.
sivah beyaz televizyonda Tıtanik filmini Fransızca olarak izledik­
ten sonra içkili ve şehvet dolu bir gecenin sonunda çekilmişti;
Dexter fotoğrafı muhteşem bulduğu halde, Emma elinden ka­
pı vermiş ve onu imha etm e konusunda ısrar etmişti. Emma'nın
aslında fotoğrafı sevmiş olduğunu düşiindürten, onu yırtmayıp,
gizlice saklamış olduğu gerçeği Dev ter'ı mutlu ediyor olmalıydı.
Ama bu aynı zamanda onun yokluğunu bir kez daha vuzüne ]
vuruyor ve nefesini düzeltmek için bir an durıruk zorunda kalı­
yor. Fotoğrafı tekrar zarfına koyuyor ve kendini toparlamak için
sessizce oturuyor. A ltındaki buz çatırdıyor.

Devam ediyor. Doksanların sonlarından kalma bir doğum


h ab erleri düğün davetiyeleri derlem esi buluyor; Cromvvell
Road Meslek O kulu'nun veda gecesinden personel ve çocukla­
rın olduğu büyük boy bir kart aynı zarfın içine sokulmuş, Phil
adında birinden özür dileyen bir mektuplar serisi buluyor; he­
men katlayıp zarfın içine geri koyuyor. la n ın komedi progra­
mının el ilanları, E 17 adresindeki dairenin atımıyla ilgili hukuk
danışmanlarından gelen birtakım can sıkın kâğıtlar. Doksanların
başlarında seyahat ederken yolladığı anlamsız resimli kartpos­
tallardan bir demet buluyor. "Amsterdam ÇIL G IN ", "Dublin VEJ
KILIYOR". Bunlara cevap olarak aldığı mektupları, soluk mavi,
uçak postası mektup kâğıdına yazılmış, ara sıra tekrar teki
okuduğu, muhteşem küçük paketleri hatırlıyor ve yirmi dört y#*|
şındaki toyluğundan utanıyor "VENEDİK TAMAMEN SU)
ALTINDA!!!!" Cruel Cargo'nıın programının bir fotokopisi v ar

512
DAVII) NICHOLLS

"Cruel Ca rgo, Emma Morlcy vc G aıy Nutkin'den gençler için bir


ovun." Ve sonra eski denem eler, "D onne'ın K adınlan" ve "Fliot
ve Faşizm" üzerine tezler, öğrenci evlerinden kalma, ü/erlerinde
kiiçiik raptiye izleri olan bir yığın kartpostal reprodüksiyonlan.
Kartondan bir silindir buluyor ve içinde Emma'nın dokunulma­
mış diplomasını; neredeyse yirmi yıl öncesini hatırlıyor. Tarihine
Kiki yor, 14 Temmuz 1988. IXinden on sekiz yıl öncesi.

Yırtılmış bir zarfın içinde mezuniyet fotoğraflannı buluyor,


'çok büyük bir özlem duymadan karıştınyor. Çünkü bu fotoğ­
rafla n Emma çekmişti, kendisi çok azında görünüyor, diğer öğ­
rencilerin çoğunu da çoktan unutm uş zaten; Emma o zamanlar
farklı bir gurubun parçasıydı. Yine de, yüzlerin gençliğine takı­
lıyor aklı ve Tilly Killick'in on dokuz yıllık mesafedeki bir fotoğ­
rafın içinden bile onu rahatsız etme gücüm* sahip olduğu gerçeği
dikkatini çekiyor. Callum CYNeiU'ın kendinden hoşnut zayıf bir
pozu çabucak yırtılıp çöp torbasının derinliklerini boyluyor.

Ama bir ara kamerayı T ill/ y e vermiş olmalı; çünkü en so­


nunda, Em m a'nın kendisinin m.tskara bir ifade takınmış, göz-
lükk*rini burnunun ucuna indirdiği, kepi ve cüppesiyle çekilmiş
bir fotoğrafı var. Dexter gülümsüyor, sonra memnun bir utançla
inleyerek kendi eski Kilinin fotoğrafını buluyor.

Dudaklannı içine çekerek saçma sapan bir erkek manken


pozu takınmış somurturken, Emma bir kolunu onun boynuna
dolamış, yüzünü yüzüne yaklaştırmış, gözleri kocaman açık, bir
elini d e film yıldızlan gibi yanağına dayamış. Bu fotoğraf çekil­
dikten sonra mezuniyet çayına, sonra birahaneye, daha sonra da
o evdeki partiye gitmişlerdi. O evde kimin yaşadığını hatırlaya­
mıyor, sadece evin altüst olduğunu, neredeyse tahrip olduğunu,
partinin sokağa ve arka bahçeye bışbğını hatırlıyor. Kargaşadan
saklanarak, oturm a odasındaki kanepede bir yer bulm uşlar ve
BİR GÜN

bütün akşam orada kök salmışlardı. Emma'yı ilk kez öptüğü


hırasıydı. Mezuniyet resmini bir daha inceliyor; Emma o kaini
çerçevelerin arkasında, köhi kesilmiş kızıl renkli saçlarıyla. y~
şimdi hatırladığından biraz daha tombul, ağzı geniş bir güh“~
semeyle kıvnlıruş, yanağını yanağına Kıstırmış. Bu fotoğrafı kd
nara bırakıp arkasındakine bakıyor.

Vakit öğlene doğruydu. Bir dağ kenarında oturuyorlardı,


Emma'nın üzerinde 501 blucin ve siyah Converse AH-Stars ayak­
kabılar, IX*\ter dıınden kalma beyaz gömleği ve siyah takım elbi­
sesiyle biraz uzakta duruyordu. Arthur'un Koltuğu'ntın zirvesi
beklemedikleri biçim de turistler ve dün geceki kutlamalardan
dolayı bem beyaz yüzlü, sallanan mezunlarla doluydu. Dex ve
Em birkaç tanıdığı selamlamak için sıkılarak ellerini kıldı: muş.
lar, ama artık çok geç olsa da dedikodulardan kaçınmak içir ı bir-
birlerinden biraz uzak durm uşlardı.

Her açıdan değişik pozlar alarak, pas rengi düzlükte avlak


aylak dolaşmışlardı. Zirveyi gösteren taş sütunun ününde du­
rup, bu gibi durumlarda yapm ak zorunda oldu klan "N e kadar
uzağa yürüdüler?" ve "Evleri buradan nasıl görünüyor?" gibi
tespitleri yapmışlardı. Sütunun üzeri karalamalar, d uvar yaz»-]
lanyla doluydu: Kimi özel şakılar; DG Buradaydı", "İskoçyal
Sonsuza K ad ar", "T h atch er D efol".

"Biz de baş harflerimizi yazm alıyız," demişti, isteksiz, bir şe­


kilde.

"N e, "D ex ve E m " gibi m i?"

"Sonsuza kadar."

Emma kuşkuyla burnunu çekerek en dikkat çekici duvar


DAV1I) NICHOLLS

resmini, yeşil silinme/ mürekkeple çizilmiş büyük bir penisi in­


celiyordu. "Sadece şunu çizmek için bütün bu yolu tırmandığını
düşünsene. Yanında kakır» getirmiş midir, ne dersin? 'Manzara,
doğal güzellik, her şey çok hoş, ama buranın ihtiyacı olan şey
kocam an bir penis ve to p la n .'"

Dexter mekanik bir tavırla gülmüştü, ama bir kez daha için­
de bir huzursuzluk kıpırdanmaya başlıyordu: sanki burada ol­
maları bir hataydı; birbirlerinden bağımsız olarak ikisi de pik­
niği iptal edip eve dönüp dönemeyeceklerini merak ediyorlardı.
Am a ikisi de böyle bir şey önermeye hazır değildi; bunun yerine,
tepeye giden taşlarm doğal mobilyalar gibi durduğu bir yer bul­
dular, bu raya yerleşip sırt çantasını açtılar.

D exter artık ısınmış olan şampanyayı patlattı, köpükler


umutsuz bir şekilde eline ve otlara döküldü. Dönüşümlü olarak
birer yudum içtiler, am a ortada bir kutlama havası yoktu ve kısa
bir sessizliktim sonra F.mma çareyi yine manzaraya başvurmakta
buldu. "Ç ok hoş "

"H m m "

"Yağm urdan eser yok!"

"H m m ?"

"A ziz Sw ilhin G ünü, sen söylemiştin ya. 'A ziz Svvithin
G ü n ü 'n d e y ağm u r y ağ arsa...'"

"Kesinlikle. Yağmurdan eser yok."

Hava; havadan bahsediyordu. Kendi bayağılığından utana­


rak sessizliğe gömüldü, dalı.» doğrudan bir girişe hazırladı kim­
dim . "K en d in i nasıl hissediyorsun, D ex?"

"Biraz keyifsiz."

"Hayır, dün geceyi kastediyorum S m vc Km."

Dex, kıza baktı ve ne söylemesini beklediğini düşündü. Ken-

• 515
b ir g ü n

dini dağın tepesinden atmaktan başka kaçış şansının olm


bir yüzleşmeyle karşı karşıya olmaktan tedirgin olmuştu. *!
ne! Ya sen? Senin dün geceyle ilgili duygularm neler?"

"İyi. Biraz utanmış hissediyorum, sanınm. o şekilde ko


makla, biliyorsun gelecek hakkında. Dünyayı değiştirmek talan.
G ün ışığında biraz basmakalıp geliyor kulağa. Her lıalül
basmakalıp geliyor olmalı, özellikle ilkeleri ve idealleri olmayan
biri için ..."

"H ey, benim ideallerim var!"

"İki kadınla aynı anda yatmayı istemek ideal değildir."

"Y ani dem ek istiyorsun kı..."

Emma başını salladı. "Bazen gerçekten rezil biri olabiliyor­


sun, bunu biliyor m u yd u n?"

"Elim de değil."

"A m a denemelisin." Yerden bir avuç ot alıp hatifçe ona doğ-


nı fırlattı. "D aha h oş biri olursun. Her neyse. M esele şu ki, öyle
çok konuşan sevimsiz bin gibi davranmak istemezdim."

"Ö yle değildin. İlginçti. Ve dediğim gibi gerçekten iyi vakit


geçirdim. Zamanlamanın daha iyi olmaması yazık "

Emma'ya sinir bozucu bir teselti gülümsemesi göndermiş»


Emma irkilerek burnunu kıvırmıştı. "N e yani, aksi halde sevgili
olabilirdik mi d em ek istiyorsu n?"

"Bilmiyorum . Kim bilir?"

Ellerini avtıçlan yukanya gelecek şekilde uzattı; Emma bir


an hoşnutsuzlukla baktı, sonra içini çekti ve boyun eğm iş bir şe­
kilde tutu; kollan yorulana kadar kendilerini aptal gibi hissede­
rek elleri boş yere birbirine bağlı bir şekilde oturdular, sonra ikisi
d e ellerini salıverdiler. En iyi çözümün vakit geçene kadar uyuf
numarası yapmak olduğunu düşündü I X*\ter ve bu düşünceyle
DAVID NICHOLLS

ceketini çıkardı, vurarak yasak gibi kabarttı ve güneşe karşı göz­


lerini yumdu. Bedeni ağnyor, alkol kafasında çınlıyordu; Emma
konuştuğunda kendinden geçmek üzere olduğunu hissetti.

"B ir şey söyleyebilir m iyim ? Sadece zihninin rahatlaması


için.

Sersemlemiş bir halde gözlerini açtı Dexter.

Emma bacaklarını göğsüne doğru çekip kollarıyla sarmış,


çenesini dizlerine dayamış biçim de oturuyordu.

"S ö y le ."

Düşüncelerini bir araya getiriyormuş gibi içini çekti, sonra


konuştu.

"Canım ın sıkıldığım falan düşünmeni istemiyorum. Yani,


dün gece ne okluysa, sarhoş olduğun için oldu..."

"E m m a..."

"Bitirmeme i/ın verecek misin? Ama, her ne olursa olsun, ben


iyi vakit geçirdim. Bövle şeyleri... çok sık yaşamıyorum. Bunun
ihtisasını yapm adım senin gibi, ama güzeldi. İstediğin zaman
hoş biri olduğunu düşünüyorum. Dex. Ama belki zamanlama
kötü ya da her neyse, ama senin Çin, Hindistan ya da neresi olur­
sa gidip kendini bulm an gerektiğini, benim de kalıp buradaki
şeylerle mutlu olmam gerektiğini düşünüyorum. Seninle gelmek
istemiyorum, taftad a bir kartpostal almak istemiyorum, telefon
num aram bile istemiyorum. Evlenip çocuklannı doğurmak da
istemiyorum. Bir şey yaşadık, gerçekten güzeldi, hepsi bu kadar.
Bunu hep hatırlayacağım. Ve ilende bir gün, bir partide ya da
başka bir yerde karşılaşacak olursak, o da fena olmaz. Dostça
sohbet ederiz. Ellerin üzerim de dolaştığı için mahcup olmana
gerek yok; bir münasebetsizlik d e olmaz, nasıl denir, 'mesafeli'
davranın/, bu konuda, tamam mı? Sen ve ben. Sadece... arkada­
şız A nlaştık m ı?"
BİRCÎÜN

'Tamam. Anlaştık."

'T a m a m işte bu kadar Şimdi..." Sırt çantasına uzanıp içine


göm üldü ve pilli bir Pentax S l.R çıkardı.

"N e yapıyorsun?"

"N e y e benziyor? Resim çekiyorum . Sen i hatırlatacak bir

şey.”
"Korkunç görünüyorum " dedi saçlarını düzelteıvk.
"M asal anlatma bana, bunu seviyorsun..."

I)exter bir sigara yaktı. "N eden fotoğraf çekm ek isti


su n?"

"M eşhur olacaksın ya." M akineyi bir kaya parçasının üze­


rine verk*ştirdi, kadrajı ayarladı. "ÇocukJanma. bakın bu adam
kalabalık bir odada elini annenizin eteğinin altına sokmuştu, de­
m ek istiyorum ."

"Sen başlattın!"

"Hayır, sen başladın, dostum !" Saati ayarladı, l>?xter sigara­


sını önce ağzının bir tarafına, sonra diğer tarafına yeHeştiri
parmaklanyla saçlarını düzeltti. "O ldu, otuz saniye var."

Dexter po/uııu tazeledi. "N e diyoruz, 'çiiz' mi?"


"H ayır. Tek gecelik ilişki' diyelim !" M akinenin düğmesine
bastı, makine vızıldan viya başladı. "Y a da 'uçkıını gevşek!" ka­
yanın üzerine tırm andı.
"Y a da 'gece geçen hırsızlar'."
"H ırsızlar gece geçmez, gem iler geçer."

"H ırsızlar ne yapar?"


"H ırsızlar mankafadır."

"'Çiiz/ demenin ne sakıncası var?"

sIK
DAVID NICHOLLS

"B ırak bir şey dem eyelim . Sadece gülüm se, doğal görün.
G en ç ve um ut dolu görün. H azır m ısın?"

"H azırım ."

" T a m a m , g ü lü m s e o z a m a n ..."
BÖLÜM YİRMİ ÜÇ

Üçüncii Ytl Dötıiimü


Son Yaz

15 Tem m uz 2 0 0 7 . Pazar

Edinburgh

"Zırr-zırr. Zırr-zırr."

Kızının işaret parmağıyla zile basar gibi burnuna bastırma­


sıyla uyanıyor.

"Zırr-zırr. Zırr-zırr. Kapıdaki kim? Kapıdaki Jasmine!!"

"N e yap ıy orsu n , Ja s? "

"Seni uyandmyorum. Zırr-zırr." Şimdi başparmağı gözün­


de. gözkapağmı kaldırıyor. "U yan artık, tembel adam !"

"Saat kaç oldu?"

"G ündüz oldu!"

Otel yatağında yanm da yatan Maddy saate uzanıyor. "Altı


buçuk," diye inliyor ve Jasm ine pis pis gülüyor. D exter her iki
gözünü de açıyor, yanındaki yastıkta Maddv'niıı yüzünü, birkaç
santim ötesindeki burnunu görüyor. "O kuyacak kitabın ya da
oyn am ak için bebeklerin falan yok m u ?"

"H ayır."

• 521
BİR GÜ N

"G it ve resim falan yap, oldu m u?"

"Acıktım ben. Oda servisini çağırabilir miyiz? Yüzm e ha


zu kaçta açılıyor?"

Edinbuıgh Oteli, meşe lambrileri, porselen banyosuyla kon­


forlu, geleneksel ve gösterişli bir yer. Mezuniyeti sırasında anne­
siyle babası bir kez. burada kalmışlardı; biraz, eski moda ve istedi­
ğinden oldukça pahalı bir verdi, ama. Bu işi yapaCiiksak nınvıı
uygun olmalı. diye düşünmüştü. Araba kiralayıp, Lomond Gölü
yakınındaki tatil kulübesine gitmeden önce iki gece otelde ka­
lacaklardı Glasgovv, daha yalandı elbette, ama Dexter bir hafta
sonu festivalden sunduğu televizyon şovundan beri on beş yıl­
dır Edinburgh'a gitmemişti. Bütün bunlar çok, çok uzun zaman
önce, başka bir hayatta olm uş gibi geliyor. Bugün kızma şehri
dolaştırmak gibi bir babalık görevi var. Maddy durumun tarlan­
da olduğu için onları kendi hallerine bırakmaya karar veriyor.

"Senin için sakıncası olmadığına emin m isin?" diye soruyor


D exter banyonun m ahrem iyeti içinde.

"Tabii kı yok. Ben de galeriye gidip şu sergiyi göreceğim ."

"Sadece bazı yerleri göstereceğim ona. Anılara Yolculuk. Se­


nin d e buna katlanm ana gerek y o k ."

"D ediğim gibi, gerçekten sorun değil."

Ona dikkatle bakıyor Dexter "Peki benim çatlak olduğumu


d üşünm üyor m u sun?"

rXınuk bir şekilde gülümsüyor. "Hayır, çatlak olduğunu dü­


şü nm üyorum ."

"İğrenç ya da tuhaf olduğumu düşünmüyor m usun?"

"Hayır, kesinlikle." Bozulmuş olsa bile, kesinlikle bunu belli


etmiyor. Dexter hafifçe ensesinden öpüyor. "Canın ne isterse onu
y ap m alısın ," d iyor M addy.
DAVID NICHOLLS

Kırk gün .ırt arda yağm ur yağabileceği görüşü abartılı olsa


da, bu yıl için öyle değil Şimdiden bir haftadır bütün ülkede şa­
kır şakır yağmur yağıyor, yüksek caddeler sel sulannın altında
kayboluyorlar ve yaz mevsimi tam amen farklı bir mevsimmiş
gibi geçiyor. Muson mevsimi, ama caddeye çıktıklarında gün,
yüksekteki bulutlarla hâlâ aydınlık, en azından şimdilik yağışsız.
Maddy'yle öğle yemeği için plan yapıp farklı vönleıv gidiyorlar.

Otel, Eski K en tte, Royal M ile'in dışında. Dexter J as m ine'i


dar sokaklardan, gizli meıdivenlerden geçirerek standart bir hıra
çıkartıyor ve kendilerim şehir merkezinin güneyine götüren Ni-
colson Caddesi'nde buluyorlar. Bu caddeyi otobüs dumanlarıyla
kaplı hareketli ve puslu bir yer olarak lıatırlıyor, am a bir pazar
sabahında cadde oldukça sakin ve bir parça hüzünlü görünüyor;
Jasm ine yavaş yavaş yorulmaya ve sıkılmaya başlıyor. Avucu­
nun içindeki Jasm ine'in elinin giderek ağırlaşmaya başladığını
lıissı*derek Dexter yürümeye devam ediyor. Kmma'nuı mektup­
larının üzerinde eski bir adres bulmuşhı ve birazdan bir tabela
görüyor. Rankeillor Caddesi. Sakin meskûn yola dönüyorlar.

"N e re y e gid iyoru z?"

"B ir yeri arıyorum. O n yedi num ara." Şimdi binanın dışııv


dalar. Dexter üçüncü katın pencerelerim* göz atıyor, perdeler çe­
kili, b o ş ve sıradan.

"O radaki daireyi görüyor musuıı? Birlikte üniversiteye git­


tiğimiz zamanlarda Em m a'nın yaşadığı yer orası. Aslında bir
anlamda tanıştığımız yer." J.isinim* itaatkâr bir tavırla yukarıya
bakıyor, ama teraslı sıradan evi yanındakiııden ayırt edebilecek
hiçbir özellik yok ve Pe\ter bu keşif gezisinin hikmetini sorgula­
maya başlıyor. Duygusal ve marazi bir şey bu; m* bulmayı umu­
yordu? Burada hatırlayacağı hiçbir şey yok ve nostaljiden elde
edilen haz belli belirsiz ve abes bir duygu. Bir an için bu tura son

523 *
BİR GÜN

vermeyi, M addy'ye telefon edip buluşmayı daha erkene alm a­


yı düşünüyor; ama Jasm ine yolun sonunda, aşağıdaki binalara
uyumsuzca yükselen granit kayalığı gösteriyor.

"Şu nedir?"

"Salisbury Kayalıktan. Arthur'un Koltuğu'na çıkar."

"Yuknnda insanlar var!"

"Oraya tırmanabilirsin. Zor değil. Ne düşünüyorsun? ia n e ­


y d im m i? Sen ce yap abilir m isin?"

Holyrood Park'a yöneliyorlar. Yedi buçuk yaşındaki kızı


babasından daha enerjik biçim de dağ yolunu tırmanıyor, sade­
ce arada bir arkasına dönüp, aşağıda mızmızlanan ve ter içinde
kalan babasına gülm ek için duruyor.

"Ç ünkü, sağlam basacak ayakkabılanm yok," diye itiraz


ediyor. Ana yolu bırakıp kayalann üzerinden tırmanmaya de­
vam ediyorlar; nihayet Arthur'un Koltuğu'nun tepesindeki pas
rengi düzlüğe ulaşıyorlar. En yüksek noktayı gösteren taş sütunu
buluyorlar ve Dexter kendi adının baş harflerini bulmayı az da
olsa ümit ederek Kiralamaları inceliyor "Faşizm e Karşı Savaş",
" Alex M 5 / 5 / 0 7 " , "S o n su za D ek Fiona".

Jasmine'in müstehcen yazılan görmemesi için onu kucağına


alıyor ve sütunun üzerine oturtuyor, bir eliyle beline sarılıyor;
Jasm ine bacaklannı sallarken manzarayı işaret ediyor. "Şurası
otelin yakınındaki kale. İstasyon şurada. Şu, Fortlı Koyu, Kuzey
Denizi'ne uzanıyor. Norveç yu kanda bir yerlerde. Leith ve şu da
Yeni Kent; benim eskiden yaşadığım yer. Bundan yirmi yıl önce,
las. Geçen yüzyılda. V e onun ilerisinde, kulesi olan yer Calton
Tepesi. Eğer istersen, öğleden sonra oraya da tırmanabiliriz."

"Ç ok yorgun değil misin?" diye soruyor acımayla bakarak.

"B en mi? Dalga geçiyorsun. Ben doğuştan atletim." Jasmine


D A V IP NICHOLLS

göğsüne bir yumruk vıırup babasını taklit ederek hırıldıyor. "K o ­


m edyen." Kı/ını sütundan kaldırıyor, koltuk altlarından tutup,
dağın kenarından atacakmış gibi sallıyor; çığlıklar, gülüşmeler.

Tepeden biraz ilerleyince hem en yanında şehre tepeden ba­


kan doğal bir oyuk buluyorlar. Jasm ine yanma oturup sirkeli
tuzlu cipslerini büyük bir dikkatle yiyip m eyve suyunu içerken.
Dexter ellerini başının altına koyup uzanıyor. Yüzüne vuran gü­
neş sıcak, ama erken başlayan gün etkisini gösteriyor v e uyku­
nun damarlannda dolaşmaya lxışladığını hissediyor.

"Em m a da buraya gelm iş m iydi?" diye soruyor Jasmine.

Dexter gözlerini açıyor ve dirseklerinin üzerinde doğrulu­


yor.

"Gelmişti. Birlikte gelmiştik. Evde ikimizin bir fotoğrafı var.


Sana gösteririm . Baban sıska b ir ad am ken."

Jasmine yanaklannı şişirerek ona bakıyor, sonra parmakla­


rında kalan tuzu yalamaya başlıyor. "O nu özlüyor m usun?"

"K im i? Em m a'yı m ı7 Elbette. Her gün. O benim en iyi ar­


kadaşımdı " Jasm ine'i dirseğiyle dürtüyor. "N eden, sen özlüyor
m u sun ?"

Jasm ine anım sam ış gibi som urtuyor. "Ö yle sanıyorum.
Sadece dört yaşındaydım, onu çok iyi hatırlamıyorum, sadece
resimlen’ baktığımda. Düğünü hatırlıyonım. Çok hoş olmuştu,
değil m i?"

"Ç ok hoş "

"Peki şimdi en iyi arkadaşın kim?"

Elini kızının ensesine koyuyor, başparmağım ensesinin çu­


kuruna yerleştiriyor. "Sen tabii ki. Neden, senin en iyi arkadaşın
k im ?"

Büyük bir ciddiyetle düşünürken alm kınşıyor. "Büyük bir


BÎR (îÜ N

ihtimalle Phoebe, sanınm," diyor, sonra boş meyve suyu kutusu­


nun kamışını emiyor; tuhaf bir gurultu çıkıyor.

"G el buraya/' diye hom urdanıyor Dexter, bir el atıyor,


jasm ine i yakalayıp geriye doğru çekiyor; başı babasının omuz­
larında, dirseğinin üzerinde yatıyor. Bir an rahat dunıyor, Dexter
güzk*rini tekrar kapatıyor ve öğlen güneşinin sıcaklığım göz ka­
paklarında hissediyor.

"Şahane bir gün," diye mırıldanıyor, "bugün yağm ur yok.


Henüz yok." V e uyku yeniden damarlannda gezinm eye başlı­
yor. Uykuya dalarken Jasmine'in saçlarındaki otel şampuanının
kokusunu alıyor, nefesini ensesinde lıissedivor; yavaş ve düzen­
li. Tuz ve sirke...

jasm ine’in a lız dirsekleri göğsüne batmadan önce, belki bir


iki dakika kendinden geçiyor.

"Baba? Sıkıldım ben. Gidebilir miyiz artık, lütfen?"

r v

Emma ve Dexter günün gen kılanını o tepede gülüşüp konu­


şarak, birbirlerini* kendileri hakkında bilgiler vererek geçirdiler.
Anne babalarının m* iş yaptığını, kaç kardeşleri olduğunu, en
sevdikleri fıkralan anlattılar. Öğleden sonranın bir yerinde sanki
anlaşmışlar gibi, namuslu bir şekilde yam an a yatarak ikisi de
uyuyakaldılar; Dextor saat beşte bir irkilmeyle uyandı, birlikte
boş şişeleri ve piknikten artanlan topladılar; hafif sarhoş hır hal­
de tepeden inerek şehre, eve doğnı yürümeye başladılar.

Parkın çıkışı göründüğünde Emma birazdan vedalaşacak*


larının farkına vardı ve birbirlerini bir daha hiç görm em e ihti­
mali vardı. B fiki ftartiler olur, diye düşündü, am a ikisi d e farklı
gruplan tanıyorlardı ve üstelik kısa süre sonra Dexter seyahate

526
DAVI D NICHOI-LS

çıkm ış olacaktı. Birbirlerini görecek olsalar bile, bu görüşm e­


ler kısa süreli ve resmî olacak ve D exter çok yakında o kıiçük
kiralık odada sabalun erken saatlerinde olan her şeyi unutmuş
olacaktı. Tepeden sendeleyerek inerlerken bir pişmanlığın ken­
dini sarmakta olduğunu hissetmeye başladı ve henüz onun git­
mesini istemediğini anladı. İkinci bir gece. En azından bir gece
daha istiyordu; böylece başladı klan işi bitirebilirlerdi. Bunu nasıl
söyleyebilirdi? Söyleyemezdi elbette. I ler zamanki gibi yüreksiz
davrandığından bıınun için çok geç kalmıştı. Gelecekte daim cesur
olacağını, dedi kendi kendine. Gelecekte, aklımda ııe ıtırsa, gi/çlü ve
etkili bir biçimde soyteyeceğinı. Artık parkın kapısına gelmişlerdi,
m uhtem elen vedalaşm aları gereken yere.

Çakıllı yolu tekm eledi ve saçlarını karıştırdı. "Sanırım


b en ..."

D exter elini tuttu. "D inle. Neden bir içki içm eye geliniyor­
su n ?"

Bunun hoşuna gittiğini belli etm em eye çalıştı. "N e, şimdi


m i?"

"E n azınd an benim le birlikte geri d ön?"

"A n n e n le baban g elm eyecekler m i?"

"A kşam a kadar gelmezler. Saat daha beş buçuk.”

Başparm ağıyla Em m a'nın işaret parm ağının eklem yerini


ovuşturuyordu. Emma düşünüyorm uş gibi yaptı. "G idelim o
zam an," diycn*k ilgisi/a* omuz silkti; yürümeye başladılar.

Kuzey Köpriisü'nü aşıp Georgiaıı Nevv TovvnT geçtiklerinde


Dexter'ın kafasında bir plan şekillenmekteydi Altıda evde ola­
caktı, eve gidince hemen annesiyle babasıru otellerinden arayıp,
altı buçukta onun evinde buluşmak yerine, sekizde lokantada bu­
luşmalarını söyleyecekti Bu ona iki saate yakın zaman kazandı-
BİR GÜN

nrdı. Callum kız arkadaşıyla birlikteydi, iki saal boyunca ev on­


lara ait olacaktı ve onu tekrar öpebilecekti. Yüksek tavanlı, beyaz
dııv.ırlı odalarda valizleri birkaç parça mobilya, vatak odasında­
ki yatak ve şezlong dışında eşya yoktu. Birkaç mobilya örtüsüyle
bir Kus oyununun seti gibi görünüyor olmalıydı. Em ma'nın bu­
nun için can attığını bilecek kadar çok şey biliyordu lukkında w
onu her zaman öpebilirdi ayıkken bile. Gelecekte aralarında ne
olacak olursa olsun, her ne kadar kargaşa olacağı şimdiden belli
olsa da, onu şimdi öpmeyi çok istediğini biliyordu. Yürüyüş bir
on beş dakika daha sürerdi. Birden kendini nefes nefese buldu.
Belki de taksi tutm alıydılar.

Belki Em m a'nın da aklından geçenler aynıydı, çünkü Dun-


das Caddesi ne saptıklannda ikisi de çok hızlı vuruyorlardı, ara­
da bir dirseklen birbirine değiyordu, Forth'un uzakta, puslu bir
görüntüsü vardı. Bunca sene sonra, Georgian tarzı evlerin muh­
teşem taraçaları arasındaki demir mavisi nehrin görüntüsüyle
coşabiliyordu hâlâ. "Buralarda bir yerde yaşadığını tahmin et­
m eliydim ," dedi Emma onaylamayan bir şekildi' am a gıptayla;
konuşurken nefesinin kesildiğini fark etti, ü n ü n iyi düşenmiş
dairesine gidiyordu; o işi yapm aya gidiyorlardı ve bu beklen­
ti karşısında yüzünün kızardığını fark edince utanmıştı. Nafik*
bir temizleme girişimiyle dilini dişlerinin üzerinde dolaştırdı.
Dişlerini fırçalaması gerekir miydi? Şampanya nefesini kokutur-
du her zaman. Durup sakız almalı mıydılar? Ya da prezervatif;
Dexter'ın prezervatifi var mıydı? Tabii ki olmalıydı; bu ayakka­
bısı var mı diye sormak gibi bir şeydi. Ama dişlerini fırçalamak
mıydı, yoksa kapı kapanır kapanmaz kendini onun kollarına mı
atmalıydı? Hangi ıç çamaşırını giydiğini hatırlamaya çalıştı, son­
ra hatırladı; dağ tırmanışı için özel iç çamaşırını giymişti Buna
üzülmek için çok geçti artık; Fettes Rmv'a sapmışlardı bile.
DAVID NİCHOLLS

"Buradan fa/la uzak değil/' diye gülümsedi Dexter, Emma


da gülümsedi; daha sonra olacakların farkında, D exteı'ın eline
uzanarak güldü. Artık neredeyse koşuyorlardı. Otuz beş num a­
rada oturduğunu söylemişti daha önce ve Emma kendisini için-
den geriye doğru sayarken buldu. Yetmiş beş, yetmiş üç, yetmiş
bir. Yakında. Göğsü daralıyor, kendini kıHü hissediyordu Kırk
yedi, kırk beş, kırk üç. Yan tarafında acı bir san a, parmak uçla­
rında karıncalanma vardı; artık D exter elinden tutup onu çrki-
yor, caddeden aşağı doğru koşarlarken ikisi d e gülüyorlardı. Bir
araba klaksonu öttü. Duyımmlnn gel, yürümeye devanı et, ite o lu m
olsun dunun.

Am a bir kadın sesi duyuldu. "Dexter! Dexter!" Ve o anda


bütün umutları suya düştü. Sanki bir duvara çarpmıştı.

lX»xter'ın babasının J.ıguar'ı otuz beş numaranın karşısında


park edilmişti ve annesi arabadan inerek yolun karşısından el
sallıyordu. Anne ve babasını gördüğüne bu kadar az sevineceği­
ni hiç tahm in etm em işti.

"D em ek buradasın! Biz de seni bekliyorduk!"

F.mma, DoxhVın, elini n en d ey se fırlatarak bıraktığını ve


koşarak caddeyi geçip annesine sınldığım fark etti. Sonra farklı
bir kasılma hissederek Bayan Mayhevv'un ne kadar muhteşem
olduğunu ve modaya uygun giyindiğini, babasmınsa uzun boy­
lu, annesine kıyasla daha özensiz giyimli biri olduğunu ve bek­
letildiği için gözle görülür biçimde huzuısuz olduğunu fark etti.
Annesi, oğlunun om uzlarının üzerinden bakarken Emm a'yla
göz göze geldiler; her şeyin farkında olan, anlayışlı bir gülümse­
meyle bakmıştı kadın. Maceracı oğlunu hizmetçiyle öpüşürken
g ören bir düşesin bakışıydı bu.

Bundan sonra olaylar Dexter'ın istemediği biçim de hızla


gelişti. Uydurma telefon görüşmesini hatırlayarak, onlan müm­

•529
B İR G Ü N

kün olduğunca çabuk eve sokmayı başaramazsa yalanının orta­


ya çıkacağını anlamıştı, ama babası park yerine kafayı takmıştı,
annesi bütün gün nerede olduğunu, neden aramadığını merak
ediyordu, Emma'ysa saygılı bir hizm etkâr gibi biraz ıı/akta du­
ruyor, orada kalabalık ettiğim düşünerek eve dönebileceği za­
m anı bekliyordu.

"Buraya altıda geleceğim iz sana söylem iştik sanıyo­


ru m ..."

"A slında altı buçukta."

"Telefon m akinene bu sabah mesaj bıraktım..."

"Anne, baba, bu arkadaşım Em m a!"

"Buraya park edebileceğim den em in m isin?" dedi babası.

"Tanıştığımıza memnun oldum, Emma. Ben Alison. Yanmış­


sınız. Bütün gün nered eydiniz siz ikiniz?"

"... Eğer bir park bileti bulabilirsem , D exter..."

Dexter gözleriyle özür dileyerek Em nıa'ya döndü. "Evet, bir


içki içm ek için içeri gelm ek ister m isin ?"

"Y a da akşam yem eğine?" dedi Alison. "N eden akşam ye­
m eğinde b ize k atılm ıy o rsu n ?"

Emma, Dexter'a göz attı; bu fikirle çıldırm ış gibi bakıyor­


du. Yoksa ona cesaret mi veriyordu? Her ıkı durumda da hayır
demeliydi. Bu insanlar yeterince nazik görünüyorlardı ama.
onun istediği böyle bir aile ortamına davetsiz misafir gibi girmek
değildi. Şık bir yere gidiyor olm alıydılar ve Emma yanlarında
oduncu gibi dım ıyordu; üstelik, gerçekten ne gereği vardı? O ra­
da oturup, gözünii Dextcr\ı dikerek, onların sorularına cevap
vermek: Annen, baltan ne iş yapıyor? Hangi okula gittin? Bu ailenin
küstah özgüveni, birbirlerine karşı gösterişli ilgileri, zenginliği,
tarzı ve görgüsü karşısında kendini şimdiden ufalm ış hissede­
DAVID NİCHOLLS

biliyordu. Sarhoş olm ası halinde işler daha da kötü olabilir ve


şansı kendine yardım etmeyebilirdi. En i\*isi vazgeçmekti. G ü­
lüm sem eye çalıştı. “En iyisi ben geri döneyim ."

“Enıin m isin?" dedi Devter somurtarak.

"Yaa, yapacak işler var. Sen git. G örüşürüz belki/'

“Ah. Peki," dedi Devter; hayal kırıklığına uğramıştı. Gelmek


isteseydi, gelebilirdi, ama, "Goriişüriiz belki," demek ne oluyor­
du? Belki de Devter'ı pek um ursam ıyordu. Bir sessizlik oldu
Babası bir kez daha park sayacına bakmaya gitti.
Emma elini kaldırdı. "H oşça kal öyleyse."
"G örüşürüz."
Emma, Alison'a döndü. “Tanıştığımıza sevindim."
“Ben de, Emily"
"E m m a."
"Tabii ya. Emma. Hoşça kal, Fm m a."

"V e..." Dexter'a dönüp om uzlanın silkti. “Mutlu bir hayatin


o lm asın ı d ilerim ."

"B en de. Hayatta mutluluklar."

Arkasını donup uzaklaşmaya başladı. M ayhew ailesi arka


sınd an baktı.

"Devter, özür dilerim... biz bir şeyi mi boldük?"

"H ayır. Sorun değil. Emma arkadaşım sadece."

Alison, kendi kendine gülümseyerek yakışıklı oğluna dik­


katle baktı, sonra uzanıp iki eliyle ceketinin yakasını düzeltti.

“Devter, bunlan dun giymemiş miydin?"

Ve böyleıv Emma Morley hayal kınkhğınm izlerini arkasın­


da bırakarak akşam aydınlığında evine dönmek üzere yürümeye
haşladı Hava soğumaya başlamıştı, omurgasından aşağı doğru

531
BİR GÜN

inen beklenm edik bir end işe dalgasıyla ürperdi ve bu duygu


o kadar yoğundu ki bir an için durm ak zorunda kaldı. Gelecek
endişesi, diye düşündü. Kendini, G eorge Caddesi'yle Hanover
Caddesi kavşağında, işten çıkıp eve giden ya da arkadaştan veya
sevgilileriyle buluşmak için acele eden, hepsi bir amaç ve istika­
met sahibi insanlarla çevrili buldu. Ve kendisi, yirmi iki yaşında,
bir kez daha yenilmiş olarak yokuş aşağı yürüyerek pis bir dai­
reye geri d önüyordu.

"beride ne yapacaksın?" Görünüşe göre şu ya da bu şekilde


insanlar durmadan bu soruyu sormuşlardı ima; öğretmenleri, ai­
lesi, sabahın üçünde arkıdaşlan, ama bu soru hiç bu kadar baskı
verici olmamıştı ve henüz bir cevaba yaklaşamamıştı. Gelecek,
önünde her biri bir öncekinden bilinmez ve korkutucu boş gün­
lerin haşansı olarak yükseliyordu. Bugünleri nasıl doldurabilir­
di?

Tekrar güneye, Mcnında4K'ya doğru yürüm eye başladı. "H er


güııü, son gününmüş gibi yaşa." Çok bildik bir nasihatti hu. ama
doğrusu, kimin bu kadar enerjisi vardı? Ya yağmur yağarsa, ya
kendini koriı hissedersen? Uygulanabilir bir şey değil. Fn iyisi işi
hafiften almak, iyi, cesur, atak olmak ve fark yaratmak. Dünyayı
tamamen değiştirmek değil ama birazcık çevrem değiştirmek.
Tutkun ve elektrikli daktilonla ortaya çıkmak ve sıkı çalışmak...
mesela. Sanat aracılığıyla hayatları değiştirmek. Arkadaşlanna
değer vermek, ilkelerine sadık kalmak, tutkuyla ve dolu dolu
yaşamak. Yeni şeyler denemek. Eğer imkân olursa sevmek ve
sevilm ek.

Pek iyi bir başlangıç yapmamış olsa da genel bir teoriydi bu.
G erçekten hoşlandığı birine, gerçekten önem sediği ilk erkeğe

■48 Eaınb u rgh şehrinin m erkezind e E *ki K ent ı > Y eni K«*nt*i b irleştiren v.ıj\ı\ bir
tepe. (Ç .N .)
DAVID NICHOLLS

om uz silkmekten biraz daha fazla bir şeyle hoşça kal demişti ve


şimdi büyük bir ihtimalle onu bir dalıa asla görmeyeceği ihti­
malini kabullenmek zorundaydı. N e telefon numarası ne d e bir
adres vardı; hem olsa bile ne anlamı vardı? Dexter da ona telefon
numarasını sormamıştı. Mutlu bir hayatın olınasmı dilerim, olm uş­
tu bu erkeğe son sözleri. Söyleyebileceği en iyi şey bu muydu
g erçekten?

rv .

Yürümeye devam etti. Kale henüz görüş alanına girmişti ki, ar­
kasından gelen ayak seslerini işitti; kaldırıma vuran şık ayakka-
bılann çıkardığı seslerdi bunlar ve daha adını işitmeden gülüm ­
seyerek döndü, çünkü gelenin o olduğunu biliyordu.

"Seni kaybettiğimi sandım !" dedi, koşmayı bırakıp vürüye-


rek, yüzü kıpkırmızı olmuş, nefes nefese kılmıştı. Yeniden kayıt­
sız görün m eye çalıştı

"H ayır, buradayım."

"O lanlar için üzgünüm ."

"Y o, gerçekten, her şey yolunda."

Dexter elleri dizlerinde, durarak nefesini toplamaya çalıştı.


' Annemlerin bu kadar erken gelmelerini beklemiyordum, er­
kenden geldiler, sonra telaşlandım, birden fark ettim ki... birden
fark ettim kı, sana ulaşabilmek için hiçbir şey yok elim de."

"A h. Tam am ."

"Fvet, bak. Kalem im yok. Senin var mı? Sende vardır."

Emma sırt çantasının içindeki piknik kaplannı deşmeye baş­


ladı. Bir kaleni bııl, lütfen bir kalcın bul. bir kalcın bulmalısın...

"Yaşasın! Kalem!"
BİR GÜN

Yaşasnt m ? "Yaşasın" diye mi bağırdın? Seni nhııak. Sakin ol.


Aı;ık trrtne.

Cüzdanından bir kâğıt parçası çıkardı, bir market faturası;


D exteı'a uzattı. anne babasının Leeds'teki numarasını ve .kİa s i ­
ni yazdırdı, sonra kendinin Edinburgh'daki adresini; Dexter da
kend ininkileri yazdı.

“Bu benim ." Değerli kâğıt parçasını uzattı. “Ara beni ya da


ben seni aranm, am a ikimizden biri arayacak, tamam mı? IX»-
mek istediğim. bu bir yarışm a değil, ilk arayan sen olursan bir
şey kaybetm ezsin."

"A nlıyorum ."

"B en ağustosa kadar Fransa'da olacağım, ama sonra geri dö­


neceğim ve düşündüm ki sen de gelip kalırsın belki?"

"Seninle m i?"

"Devam lı değil tabii. Bir hafta sonunda Bende. Ailemle bir­


likte diyorum . Tabii sen istersen ."

“Ah. Tamam. Evet. Tamam. F.vct. F.vet. Tamam. Evet."

"Peki, d eri dımmelıyim Bir şeyler içmek için gelmeyeceğin­


den em in m isin? Ya da y em ek ?"

"Gelebileceğimi sanm ıyorum ," dedi Emma.

"Hayır, ben d e sanm ıyorum ." Dexler rahatlamış görünü­


yordu ve Emma bir kez daha kendim adam yerine konınuyor-
muş gibi hissetti. Neden olmasın? diye düşündü. Ondan utanıyor
m uydu yoksa?

"Alı. Tamam. Neden peki?"

"Çünkü, gelirsen eğer biraz, delirebilirim. Hüsrandan de­


mek istiyorum. Sen orada oturacaksın, ben yapmak istediğimi
yapam ayacağım ."

534
DAVID KICHOLLS

"N ed en? Ne yapm ak istiyorsun?" diye sordu cevabı bildiği


halde. Dexter elim yavaşça Emma'nın ensesine koydu, Enıma da
aynı anda bir elini onun kalçasına yerleştirdi; ctraflan yaz güneşi
altında dolaşan insanlarla çevriliyken sokak ortasında öpüştüler
ve bu her ikisinin de bildiği en tatlı öpüşm eydi

Her şey o anda başlamıştı. I ler şey, bugün burada başladı.

Sonra bitti 'T am am . G örüşürüz," dedi D cxter geri geri yü­


rüyerek uzaklaşırken.

"U m an m ," diyerek gülümsedi Emma.


"B en de u m arım .! loşça kal, Em ."
"H oşça kal, D ex."
"G ü le güle."

"G ü le güle. G üle güle."


Bandrol Uygulamasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında liğin

5. Maddesinin İkinci Fıkrası Çerçevesinde Bandrol Taşıması Zorunlu Değildir.

………SON……..
Buraya Yüklediğim E-Bookları Download Ettikten 24 Saat Sonra Silmek Zorundasınız.
Aksi Taktirde Kitabin Telif Hakkı Olan Firmanın Yada Şahısların Uğrayacağı Zarardan
Hiç Bir Şekilde Sitemiz Sorumlu Tutulamaz ve Olmayacağım.
Bu Kitapların Hiçbirisi Orijinal Kitapların Yerini Tutmayacağı İçin Eğer Kitabi
Beğenirseniz
Kitapçılardan Almanızı Ya Da E-Buy Yolu İle Edinmenizi Öneririm.
Tekrarlıyorum Sitemizin Amacı Sadece Kitap Hakkında Bilgi Edinip Belli Bir Fikir
Sahibi Olmanız Ve Hoşunuza Giderse Kitabi Almanız İçindir.
Benim Bu Kitaplar Da Herhangi Bir Çıkarım Ya Da Herhangi Bir Kuruluşa Zarar
Verme Amacım
Yoktur.
Bu Yüzden E-Bookları Fikir Alma Amaçlı Olarak 24 Saat Sureli Kullanabilirsiniz.
Daha Sonrası
Sizin Sorumluluğunuza Kalmıştır.
1)Ucuz Kitap Almak İçin İlkönce Sahaflara Uğramanızı
2)Eğer Aradığınız Kitabı Bulamazsanız %30 Ucuz Satan Seyyarları Gezmenizi
3) Ayrıca Kütüphaneleri De Unutmamanızı Söyleriz Ki En Kolay Yoldur
4)Benim Param Yok Ama Kitap Okuma Aşkı Şevki İle Yanmaktayım Diyorsanız
Bizi Takip Etmenizi Tavsiye Ederiz
5)İnternet Sitemizde Değişik İstedğiniz Kitaplara Ulaşamazsanız İstek Bölümüne
Yazmanızı
Tavsiye Ederiz
Bu Kitap Bizzat Benim Tarafımdan By-Igleoo Tarafından
www.CepSitesi.Net - www.MobilMp3.Net - www.ChatCep.Com -
www.İzleCep.Com
Siteleri İçin Hazırlanmıştır. E-Book Ta Kimseyi Kendime Rakip Olarak Görmem
Bizzat Kendim Orjinalinden Tarayıp Ebook Haline Getirdim Lütfen Emeğe Saygı
Gösterin.
Gösterinki Ben Ve Benim Gibi İnsanlar Sizlerden Aldığı Enerji İle Daha İyi İşler
Yapabilsin. Herkese Saygılarımı Sunarım .
Sizlerde Çalışmalarımın Devamını İstiyorsanız Emeğe Saygı Duyunuz Ve Paylaşımı
Gerçek Adreslerinden Takip Ediniz.
Not Okurken Gözünüze Çarpan Yanlışlar Olursa Bize Öneriniz Varsa Yada Elinizdeki
Kitapları Paylaşmak İçin Bizimle İletişime Geçin.
Teşekkürler. Memnuniyetinizi Dostlarınıza Şikayetlerinizi YönetimeBildirin
Ne Mutlu Bilgi İçin Bilgece Yaşayanlara.
By-Igleoo www.CepSitesi.Net
Teşekkür

Johnny Geller ve Nick Sayers'a, coşkulan, içgörüleri ve rehberlik­


leri için sonsuz teşekkürler. A\ nca Hodder ve Curtis Brown'daki
herkese d e teşekkür ederim .

Kendilerini ilk taslaklara adayan insanlara minnettarım:


Hannah MacDonald, Camili.'. C am pbell Matthew VVarchus, Eli-
zabeth Kilgarriff, Michael McCov, Roanna Bonn ve Robert lkx>k-
man. Aynca bazı ayrıntılar da Ayse Tashkiran, Kabe Goodwin,
Eve Claxton, Anne G a rk e ve Christian Spurricr kiralından sağ­
landı. Mari Evans'a m üteşekkir olm aya devam ediyorum . Bir
kez. daha, Hannah YVcaver'a desteği, fikirleri ve her şeye katlanı­
şı için teşekkürler.

Son bölümdeki katkıları için Thom as H ardy'ye teşekkür


borçluyum. Aynca Billy Bragg'e de güzel şarlosı St. Stvithin Da\fv'
için.

Bazı zekice fikir ve gözlemlerin bazı tanıdıklardan ve dost­


lardan dşınkraş olması bu kikıbın doğasında var. Ve umuyorum
ki toplu bir teşekkür -ya da özür- yeterli olacaktır.

‘19 "A z iz Sw ithin G ü n ü ." (Yay. N.)

You might also like