You are on page 1of 273

Sehî Bey

«Hest Behişt

EM

umar 10U1
Mil.& 9

' '

TEZKiRE
c<Hest Behist».

.. .·.B•·•> · .
Tereü~aan
Gazetesi' ni n
bir kültür hizmeti dir.
TERCüMAN GAZETESI'nin
bir kültür hizmeti olarak
yayınladığı
"lOOlTEMEL ESER"
Serisinin
152. kitabı
TEZKIRE
"Heşt Beheşt"

. KERVAN KİT,f\PÇILIK
BASlN SANA Y1 VE TİCARET A.Ş.
Ofset Tesisleri'nde
dizilmi ş ve basılmış.tır,
(EYLüL 1980) \
)
Tercüman ·1001 TEMEL ESER.
-----152-----

Sehi Bey

····TEZKiRE
«Hest Behlft» .

İSTANBUL
1980
/ ·il
1001 Temel Eser';·
iftiharla sunuyoruz
Tarihimize mana, millt benli~imize güç katan
kUtUphaneler dolusu birbirinden seçme esetlere sa-
hip .bulunuyoruz. Edebiyat, tarih, sosyolojl, felsefe,
folklor gibi riıillt ruhu geHştiren, ona yön veren ko-
nularda "Gerçek eserler" elimizin altındadır. Ne var
- ki, elimizin altındaki bu eserlerden ç~unh.ikla istifa-
de edemeyiz. Çünkü devirler de~işmelere yol açmış,
dil de~iş~iŞ, yazı de~işmiştir. · ·
Gözden ve gönülden uzak kalmiş unututmaya yüz
tutmuŞ -Ama deAerinden · hiçbir şey kaybetrnemiş,
ço§unlu§~ daha da önem kazanmış- binlerce cilt eser,
bir süre· daha el atılmazsa, tarihin derinliklerinde
kaybolup gideceklerdir. Çünkü onları derleyip-topar- -
layacak ve günümüzün Türkçesi ile baskıya· hazırla­
yacak de~etdeki kalemler, gün geçtikçe azalmaktadır:,·. •
Bin yıllık tarihimizin- içinden sUzUlUp gelen ve
bizi biz yapan, kUltUrUmUzde "Köşetaşı" vazifesi.
gören bu eserleri, tozlu raflardan kurtarıp, nesillere
ulaştırmayı pl&nladık.
Sevinçle karşılayıp, ümitle alkışladıgımız "1000
Temel Eser" serisi, Milli Etigim Bakanlıgınca dur-
durulunca, bugüne kadar yayınlanan 66 esere ~üzler­
ce ek yapmayı düşündük ve "Tercüman 1001 :remel
Eser" dizisini yayınlamaya kararverdik. "1000 Te-
mel Eser" serisini hazırlayan çok degerli bilginler
heyetini, yeni üyelerle genişlettik Ayrıca 200 ilim
adamımızdan yardım vaadi aldık. Tercüman'ın yayın
hayatındaki geniş imkanlarını 1001 Temel Eser için
daha da güçlendirdjk. Artık karşınıza gururla, cesa-
retle çıkmamız, eserlerimizi gözlere ve gönüllere
sergilememi,z zamanı gelmiş bulunuyor..Millt deger
ve manaca her kitap ve her yazar bu serimizde yerini
bulacak, hiç bir art düşünce ile degerli degersiz,
degersiz de degerli gibi ortaya konmayacaktır. Çün-
kü e$as gaye bin yıllık tarihimizin temelini, mayasını
gözler önüne sermek, onları layık 'oldukları yere
oturtmaktır.
Bu bakımdan 1001 Temel Eser'den maddi hiç bir
kar beklemiyoruz. Karımız sadece gurur, iftihar, hiz-
met zevki olacaktır.

KEMALIUCAK
....____
~-~. -
- ~~~~~~~L---------·0~·
~

:Taroöman
-
Gazetesi Sahibi .
ÖN SÖZ

Eldn geldiğince sadeleştirerek okuyucuya tamtınaya çalış­


tığımız bu kitap, Anadolu sahasında yazılmış ilk, Türk Edebiya-
tmda yazılmış ikinci "Ş~irler Tezkiresi" dir. "Aynı memlekette
bulunan resmt daireler, şahıslar arasında gönderiten resm? belge
ve katipiere verilen hüviyet varakası gibi ma~alara gelmekle bir-
likte Tezkire, en geniş ve islam kültürü bakımından en önemli
kullanış yerini, belli bir meslekte şöhret sahibi olmuş şahıslar­
la, bilhassa şairlerin hal tercümelerinden bahsedip şiirlerinden
örnekler veren eserlerde bulmuştur." Bu bakımdan bu tip eserler
konusunun edeb~ şahsiyet, eser ve bunların çevredeki tesiri ol-
ması dolayısıyle, eski edebiyatımızın birinci elden kendine has
bir inceleme ve tenkidini içlerinde bulundururlar. Bu özellikle-
rinden dolayı tezkireler, günümüz tenkidçisine, geçmiş devirler-
de edebi tenkidin nasıl yapıldığı konusunda, h assaten şiir ve şa­
irin nasıl değerlendirildiği hususunda yeni ufuklar açacaktır.
Elinizdeki bu neşir için, Üniversite Ktb. Ty. 3732 nr.lı yazma
nüsha e,sas alınmış, fakat bu nüshada bulunmadığ_ıhalde.,Üniver­
site Ktb. Ty~ 2540, Millet Ktb. Ali Emiri Tarih 768,Süleymani- ·
ye Ktb. Hamidiye 1503, Ayasofya 3544 ve Yazma Bağışlar 589
nr.lı nüshalardaki farklı şairler de esere ilave edilmiştir . .''Seht ·
Tezkiresi" nin, içinde en çok ş~ir bulunduran nüshasındaÜikJ..i";
yüz yirmidokuz şaire karşılık böylece bjzim neş-rimizde bu lll·
velerle ikiyüz otuzüç şair yer alır. · ·· ' '

-7-
şiirleriniele geçirip onlan kendine ınal etme iddiası ise
tümüyle gülünçtür. .
Yazar, şehzade Mahmud'un ölümüüzerine Necati ile
birlikte lstanbul'a döner. Kaynaklar, onun burada Di-
van katibi olduğunu yazarlar. Necati, 1509. tarihinde
Istanbul'da öldüğü. zaman, yazarıınızın, Şeyh Vefa
Tekkesi civarında bir mezar inşa ettirdiğini ve kitabesi·
ne onun ölüm tarihini ihtiva eden şu tarih beytini yaz~
dırdığını biliyonız:

Nakl-i Necati aleme tarih olmagın


Tarihini Seru didi gitdi Neçad hay

Aynca Necatı'nin şu beytini de mezar taşınakazıtmış­


tır:

Bir seng-dil firakına ölen Necati'nün


Billah mermer ile yapasız mezarını

Sehl Bey, daha sonra, şehzadeliğinde valiliği sırasın­


da Kanuru'nin divan katipliğini yapmıştır. "Heşt-Be- ·
hişt" müellifi, gerek divanında, gerekse tezkiresinde
Kanuni adına yazdığı· .kasidelerde sık sık kendisinin
uzun yıllar onun kapısında hizmet etmiş bir kul oldu-
ğunu hatırlatır. Kanma Sultan Süleyman 'ın padişah ol-
masından sonra ise tevliyet hizmetine geçmiştir. Bu gö-
rev değişikliği Sehl'nin arzusu hilafına vuim bulmuştur
ki tezkiresinin önsözünde Kanuni'yi öven bir kasidesin-
de;

Kul olana çog itdi şah himmet


Nola itse Sehl'y~ dahi şefkat
Olurken padişahun hizmetinde
Bulam dirdüm saadet devletinde
Gü.nahum noldı bilsem dirligümde

-10-
Sürüldllin kapudan ben pirligümde
Ne var bir himmet itse yine sUltan
Koca kul kapusmda olsa derhan

gibi beyitlere raslanır.


Sehl, Ergene ve diğer bazı imaretierin mütevelllliğini
takiben Darü'l-.-hadis Medresesi mütevell11iğine getiril-
di. Bu görevde iken Anadolu 'da bu tü~ün ilk örneği sa-
yılan 'Tezkire" sini yazdı. Bu dönemde padişahtan
başka, devrinileri gelenlerine de kasideler sunarak için-
de bulunduğu sıkıntılı durumdan kendisini kurtarmala-
. rnu ister. ''Tezkire" sini, l538'deEdirne'de Kanuni'ye
sundu. Bu vesileyle nişaocılık veya defterdarlıkgibi bir
göreve tayin edileceğini _umuyordu. Biı:az da bu yüz-
den, "Heşt-Behişt" baştan sona, yerli yersiz, padişaha
yakarışiada doludur. Fakat bu eser de Sehl'nin haya-
tmda herhangi bir değişiklik meydana getirmedi. Yaşlı
şair, umduğunu bulamamaksızm 80 yaşlannda .1548
yılında. Edirne 'de vefat etti. "Latlfı Tezkiresi" ndeki
bukayda.göre doğum tarihinin 1467-1469 yılları civa-
rı olduğu söylenebilir.

ESERLERI:
l-"DİVAN":
Devrinde ve daha sonra, şair olarak bir ilgi uyan-
, . dırmamış olmakla birlikte Sehl, bir "Dhran" sahibidir.
Şair olarak fazla dikkat çekmediği içindir ki bu "Dt-,
van" m yazmalan yok denecek kadar az olup bilinen
bir nüshası halen Paris'te Bibliotheque Nationale (Mss.
Turcs, Supplement, nr. 360)'de bulunmaktadır.
2-"HEŞT -BEHIŞT"'(Sekiz Cennet):
Şiirde bu başarısız görünümüne ve adından söz
ettirecek örneklere sahip olmayışma karşılık Sehl, adı­
nı bir başka eseriyle günümüze kadar devam ettirebil-
miştir. Anadolu sahasında yazılmış ilk "tezkire" sayı-

-ll-
lan bu eseri yazar, "Heşt-Behişt'' adıyla kaleme almış­
tır. Her sosyal kuruluşun husus} bir tarihe ihtiyacı;
onun ortaya çıkışından sonra doğmuştur. Anadolu 'da
gelişmeye başlayan edebiyat da bir süre sonra kendi
edebiyat tarihini doğuracaktı. Nitekim, kuruluşu taki-
ben, XV. yüzyd ortalannda edebiyat tarihinin ilk ör-
nekleri yazdmağa b:ışlanır. Bu dönemde derlenen ''Na-
zire Mecmualan'' nı bu törün ilk ilkel örnekleri olarak·
sayabiliriz. Çünkü bu mecnıualarda da şürleri alınan
bazı şairlerin nadiren de olsa mevki ve mesleklerine
dair kayıtlara rastlamr. Beylikler ve Osmanlılar döne~
minde, Türk şürinin gittikçe gelişmesi sonucunda, sa-
yısı çoğalan ·şür mahsullerini ve bunlarıı:ı şairlerini bir-
araya getirme ihtiyacı daha önce hissedilmiş de olsa,
''Tezkire" adı altmda Sehi'den önce bir başka eser her-
halde yazdmamıştır. Tezkirecilik tarilıi üzerinde belki
de ilk bilgileri veren Gelibolu'lu A.tı, "Künhü'l-ahbar"
adlı eserinde hictı bin senesine gelinceye kadar Anado~
lu'da yazılan "tezkire'~ leri sayarken, bu türü.Sehi Bey!
le başlatır. Eserini Sehi'den yaklaşık elli yd sonra ya-
. zan Ali, bu ıneseleyle ilgilendiğine göre, Sehi'den ön-
ce. böyle bir eserin yazdmış olup olmadığınİ herhalde
incelemiştir. Nitekim kendisini bu iş için ehil görme-
yen Sehi Bey, uzun bir süre bu işi bir başkasının yap-
masını beklemiştir, İşte Seht zengin mahsuller vermiş
ve mümessiller yetiştirmiş bulQnan Anadolu Türk ede-
biyatı için, kendisini artık iyiden iyiye. hissettiren bu
ihtiyaca cevap vermeğe çalışır. Fakat bu safhada "tez-
. kire" yazmak artık zamansız bir taklid değil/olgun bir
ih tiyacin cevabıdır. Çünkü kuruluşunu tamamlamış,
artık zirveyi yaşamaya hazırlanan bir edebiyatın tem-
silcilerinin hayatlarından bahseden bir "tezkire" nin
bulunmayışı eksiklik olurdu. Nitekim Sehl'den hemen
sonra bu türü n, peşpeşe en güzel örnekleri .verilmeye
başlanır.

-12-
Eser, ı 538 yılında Edirne 'de yazılmış ve yine bura·
da Kanutı~ Sultan Süleyman'a takdim edilmiştir. Sehi,
"tezkiresi "nin önsözünde kendisini bu eseri yazmaya
zorlayan sebepleri ve kinllerden etkilendiğini anlatır.
ffrnekleri, Abdurrahman Cami'nin "B alıaristan" adlı
eseri, ''Devletşah Tezkiresi'' v,e All ŞkNevaİ'nin ''Me-
calisü'İı-nefais': idir. Esere, "Heşt-Behişt" adı veril-
miştir. Bu isim, eserin sekiz tabaka üzerine tertib edil-.
miş olmasından ileri gelir. Bununla ·birlikte eser, bu
türün diğer örneklerinde olduğu gibi, yazarın adıyla
şöhret kazanmış ve "Seh~ Tezkiresi" namıyla basıl­
mıştır.
"Tezkire ", kendisinden sonra yazılan diğer örnekle-
re göre kısa bir önsözle başlar. Bu dönemdeki benzer-
lerinin klasik çizgilerini izleyerek özellikle İran tezki·
reterinin önsözlerini taklid ·ederek medhiye ve kıt'alarla
süslediği bu bölümde yazar, Allah 'a şülçreder, Peygam~
bere ve ashabına sal at ü selam getirir, şiirin ve şairin
arnilieri sıralar, kimlerden etkilendiğini ·belirtir, eseri-
nin maruz kalacağı tenkit ve hücumlan kaydederek bir
mesnevi ile Kanuni Sultan Süleyman'ın himayesine sı­
ğınır. Önsözün bundan sonraki kısmında ise Sehl, ese-
rinin çerçevesini çizer ve son dört tabakada topladığı·.
şairleri tasnif eder. Bu bölüme sıkıştırılan bir rübal,
eserinin bir padişah tarafından değer bulması iç~n
"Asaf~ı devran" diye vasıflandırdığı zeziriazama rica-
sını ihtiva eder. Son bölümde ise eserin sekiz tabaka
üzerine düzenlendiği, Semaniyye medreseleri örneğinde
oiduğu gibi her tabaka ya bir ek (Tetimme) ·İlave edildi-
ği belirtilir; hata ve noksanlarui hoş görüyle karşı!an­
ması dilenerek, Sultan Süleyman'a dua yollu bir rübai
daha yazılır.
Yazar, sekiz tabaka ya ayırdığı eserinde, her tabaka-
da ele alacağı şairterin sınıf ve sınırını, o tabaka başına
koyduğu küçük bölümle izah etmiştir. Ayrıca tabaka-

-13-
nın sonuna ilave ettiği ve. adına 'Tetimme" dediği ek
bölüınlerle de yazdığı tabakadaki şairterin hususiyetle-
rini bir kez daha kısaca anlatır.
Bu sekiz tabakada şairterin dağılışı şöyledir:
I. TABAKA: Bu tabaka devrin padişalu Kanuni Sul-
tan Süleyman'dan bahseder. "Elif gibi yegane'' olduğli
için bu tabakada "Cümlenin hakanı olan" padiŞah tek
yazılmıştır. ,
II. TABAKA: Bu tabakada Kanuni devrine kadar şi­
irle uğraşmış padişah ve şehzadelerden bahsedilir. Bu
tabaka II. Murad 'la başlar ve tarih sırası ile ondan sonra
gelen şiir yazmış padişah ve şehzadeleri ihtiva eder, Bu
isimler şunlardır: II. Murad,'Fatih Sultan Mehmed, Sul-
tan Bayezid, Sultan Cem, Sultan Selim ve Sultan Kor-
kud.
· III. TABAKA: Vezirlerden ve beylerden şiir söyle-
miş olanlar bu tabakaya kaydedilmiştir. Bufılar arasın­
da vefat etmiş veya halen hayatta olan vezirler, kazas-
kerler, defterdarlar., niş~ncıla_r ve sancak ~beyleri var-
dır. Bu bölümün şairlerini şu isimler nfeydana getirir:
Ahmed Paşa, Mahmud Paşa, Vefayt, Karaınanlı Meh-
medPaşa, Kasınl Paşa, Piı1 Paşa, Zeynel Paşa, LuttlPa-
şa, Ali Çelebi, Hacı Hasanoğlu, Abdurrahman Çelebi
.el-Mü'eyyed, Cafer Çelebi, Şah Çelebi, Abdülvasi Çe-
lebi, Muhyiddin Çelebi, Kadri Çelebi, Hoca Çelebi,
Mehmed. Çelebi, Abdülvehhab Çe-~bi, Ebulfazl Çelebi,
Nişancı Mustafa Çelebi, Rüstem Bey, Şanılıoğlu Mus-
tafa Bey, Çakerl Sinan Bey, Ahmed Bey, Ali Bey, İdris
Bey, Ahmed Bey. . ·
IV. TABAKA: Hızır Bey, izart Çelebi, Lutfi, Kutbl,
Müftl Ahmed Çelebi, Müftj Sa 'cil Çelebi, Hasan Çelebi,
Mehmed Çelebi, Hafız Acem, İshak Çelebi, Abdülaziz
Çelebi, Sa'di Çelebi, Fahri Çelebi, Sururl Emiı1, Hamdi
Çelebi, Lamii Çelebi.
V. TABAKA: ·~Heşt-Behişt'in umumi şairler tezki-
. resi mahiyetinde olan kısmı bu· tabakadan itibaren baş-

-14-
lar. Bu bölüme Seıfı Beyin yaşadıkları döneme yetişe­
ınediği ve haklannda ihtiyarlardan bilgi topladığı şair­
ler girmiştir. Bu bölüm de şu şairleri ihtiva eder: Şeyhr
Ahınedl, Şeyhoğlu, Ahmed-i Da'l, Şirazi, Hüınanil,
Ata{ı, Şemsi, Hassan, Safi, Zaifi, Ezheri,Nücunfı, Ba-
ba Nediınl, Melih'İ, Şeyh Ruşeni, Halitl, Nizaml, Hoca
Kara Fakih, uıvt Şehdl, Aşki, Sirozlu Sa 'di, Haffİ,
· Hayati, Fenay1, All, Nahifl, Haındl, Safayl, Sabayl, Le'-
rırf, Kıvarra. ·
VI. TABAKA: Yazarın yaşadıklan zamana yetiştiği
ve gençliğinde kendilerine hizmet ettiği kendinden ön-
ceki kuşağa mensup şairler. Bu bölümü de şu şairler
meydana getirir: Necati, Vasti, Kemal, Z~lfıtl, Nihani,
Kıltip Şev!&, Revant Amrt,Tali'İ, Sa'yt, Afit~b\, Sakl,
Nihard, Gazafı, Me •atı, Sadı1, Subht, Riyazt Kebiri,
Sevdayl, Visafı, Gubart, Gulann, Kerlıni, Kadirt, Ni-
yazt Cefayi, Du'ay1, Saba Hasan, Behişti, Türab~, Se-
hayl, ·La 'tl, Haydar, Sirozlu Kandt Cenahl, Ahdt Ş3hi­
dt, Sagad, Likayl, Ferid1, Habibt NasuM, Katibl, Ha-
didi, · Resmt Sıdkl, Fehınl, Sühayt, Hevesf, Nihanl,
Mehmed Çelebi, Muhyl, Talibl, Hak1, Hıfzi, Makami.
VII. TABAKA: "''Heşt-Behişt" ınüellifiyle· çağdaş
olan şairler bu (abakada ele alınmışlardır. Bu bölümün
sonunda, "Kadın Şairler Hakkında'' adlı bir ara başlık­
la iki de. kadın şairden. bahis vardır .'Bu tabakanın şair­
leri de şunlardır: Zatl; AI{}, Şeın't, Mesilıt, Refikl, Sü-
" . 1\ ~ " ~ ,.. f\
cudı, Eınanı, Keşn, Ferruhı, Sun ı, Suzı, Ata, Naını,
Penaht Ceınalİ, Yakint . Celilt, Vahdİ, Ka tip Hasan,
Kfıtip Davud, Garibi, Basitı, Setayi, Sihrl, Serin, Civa-
nt Cihaırl, Nigahi, Şebabİ, Meyı1, Nizart Bezıni, Zenci-
.rt Süvar1, Sıfatt, Çakşırci Şey ht Zeynep Hatun, Mihr~
Hatun.
VIII. TABAKA: Sehl'ye göre daha genç olan ve ken-
dillerinde bir kabiliyet görülen yeni yetişen şairler bu ta-
bakadadırlar. Bunların isimleri de şöyle sıralanıt. Rem-

-15- )rJ
_·--'"'-- --------"""'
ii., Bahar!, Nikabl, Kainl', Fikri, Hayali', Figaırl, Hayreti.
Arifi, RuM, Niyazi, Rahmi, Baki, Abdt, Farisl, Yetim,
SelilÔ, Merdümi, Mahvl, Ulum'i, Meşreb{, Nigahl, Ferdi',
Zemini, Emr'İ, Sebzl, Hilmi, Nuş'l, Mu'idl, Nazml, Gara-
ınl, Sübuti, Kudsi, Vechl, Hitabİ, Kandl, Ha:tiz, Hilari,
Helald, Aşıô, Yahya, Derunt Rahikl, Sihrl, Cemill, Kut-
bi, Latift, Sun '1, Serv1, Derviş. . .
Kitabın son böli1mü olan "Hatime" de Sehl, bir mes-
nevi ile tekrar padişahı.över. Anadolu'da şair sayısının
çok oluşundan bahsettikten sonra, eserine bunların en
tamnanlarını aldığını belirtir. Kitabımn tamamlanma-
,sından dolayı hamd eder ve onu, padişahın adıyla bir~ .
likte ''haşre dek ebedi kılması için "Allah'adua ederek·
"Heşt-Behişt" i bitirir.
Her ne kadar XVI. Yüzyılın bol şiir ve şair sayısı,
Seh~ Bey 'i böyle bir eser yazmaya zorladıysa da, yazara
böyle bii eser yazma düşüncesi kendinden- önce.bu va-
. didc eserler vermiş olan İran Tezkirecilerind(m ve _All
Şir Nevaİ'den gelir. Bu bftlattdan "Heşt Behişt'' i,
tertip tarzı ve yazılış esprisi bakunından yukarıda söz
konusu edilen eserlerin bir taklidi saymak yerinde olur.
• Sehl Bey, üslÔp, şekil ve muhteva özeiİikleri itibariyle
Herat tezkirelerini yakından takib etmiştir. Eseri, ön-
sözde, gördüğünü sôyled~ği "Baharistan:•, "Devletşah
Tezkiresi" ve 11Mecalisü'n'-nefais" ten en çoksonun-
cusona benzer. Sehi'nin tasnifi de Nevat'ninki gibi
kendine göre bir tasniftir. Fakat Seht Neval'nin padi-
şah Hüseyn-i Baykara'ya ayırdığı sekizinci tabakayı
ba.şa almış ve burada Kanuni'yi yazmıştır. Neval, ye-
dinci "ravza" da yer alan sultan ve şehzadeler onda.
ikinci· tabakada, onun beşinci ravzad~ zikrettiği mir-
zaları Seht, üçüncü tabakada anlatır. Alimleri Sehl de .
dördüncü tabakada anlatmıştır. Nevat'ni11 altıncı taba-
kada yazdığı Horasan dışındaki şairlerine karşılık Sehl,
hayatianna yetişemediği eski şairleri beşinci tabakada

. -16-
yazmıştır. "Mec~lisü'n-nefais" te birinci, ikinci, üçün-
cü. raviada hayatlan anlatılan daha önce ölmüş, yazarla
çağdaş ve henÜZ genç şairler "Heşt-Behişt" te altı,
yedi ve sekizinci tabakalarda anlatılmıştır. Sehİ, sadece
kendinden önceki kuşağı da eserine kata~ak tezkiresi-
nin başlangıcını biraz .daha yukarılara götürür. Onun
şairleri tasnifı de, Nevai gibi, bir esasa bağlı değildir.
Tabakalar kendi içinde de bu dÜZertsizliği devam etti-
rirler. Harf sırasma göre. sıralama Sehf'den daha sorira
Lattrl ile başlayacak ve artık Türk tezkireciliği için vaz-
geçilmez bir tertib tarzı haline gelecektir.
"Seht Tezkiresi" nin eski şairler hakkında verdiği
bilgiler sathldir ve. bu döneme ait şairterin ancak en ta-
nınmışları esere girmiştir. Tezkire'nin başlangıç tarihi
Şir Nevıli'den gelir .. Bu bakımdan " 1-Ieşt Behişt"i.
bazı meş}J.ur şairler, mesela Süleyman Çelebi, kitapta
yer almaz. Son üç tabakada yer alan ve Sehi'njn bizzat
hayatta iken tanıdığı şairler hakkında verdiği bilgiler
daha doyurucudur.
Sehi Bey, eserini. nasıl bir çalışma ile ve nelerden
faydalanarak meydana getirdiğini belirtmez. Sadece
öficeki kuşağa ait şairler için yaşlılardan bilgi topladi-
ğını haber verir. -Anadolu'da şair sayısı çok olduğun­
dan, ancak en tanınmışlarını Tezkire 'ye aldığını da
''ha time' 'de belirtiyor. Seçilen şair lerde, hemşehrilik
yakınlık ve arkadaşlık gibi daha sonraki ·tezkirelerde
çok görülen ve tenkid edilen durumlara raslanmaz. Soı1
tabakada bazı değersiz şairlere tesaduf edilirse de bun-
lar genç şairlerdir ve Sehl, kendilerinde bir kabiliyet
gördüğü için eserine almıştır. Ne yapacakları asıl ilerde
belli olaca~tır. "Heşt-Behişt" te,· mutasavvıf şairlere
özel bir yer ayrılmamış ve onlara farklı bir ehemıniyet
verilmemiştir. Halk şairlerinden ise hiç söz edilmez.
Tezkire'nin kapladığı saha Anadolu ve Rumeli'dir. Bu-

-17-
i '.

nun sebebi, diğer sahalar hakkında bilgi edinememiş


olmasıdır. önce~le Rum eli, h~ten Edirne ve Istan-
bul'da yetişen şilirlerin llemen hepsi, diğer yerlerdeki-
lerin de en meşh~rlan eserde yer alır. .,.-
Sehl, eserinden ıSrarla "muhtasar" veya "ri~iıle" diye
bahseder, Buradan yazann, aldığı şairleri sınırlı tuttu:-
ğu gibi, biyografilerin de kısa olmasma gayret göster-
diğini anlıyoruz. Elindeki mevcut bilgileri bile kısalta­
rak eserine koyar. Ömrünü yanında geçirdiği Necat~
Bey_hakkında yazdıklan, yazması gerekeniere göre çok
azetır. Kısacası yazar, sözü uzatmaktan ısrarla kaçınır
bir durumdadır. Amacı, şilirlerin adının unuılılmaması­
m sağlamaktır. Bundan dolayı şitiriere en çok iki sayfa_ ·
yer ayırmıştır. Bazısının sadece malılasını söyler.
bir iki cü'llle ile yetinir. flnlann Edebi 'yönüne dair
-vetdiğfbilgiler ise bir,;- iki Cüınıevi ııecmez ve ge-
nellikle klişe laflardır. Şiıirterin doğu~ yeri, adı, malı-·
tası, varsa lakap veya ~öhreti, -meslek veya makamı, ha-
ya tındaki önemli değişiklikler, ölii~ü ve. mezarının
yeri_ hakkında kısa- bilgiler verir. Bazan-·şairle ilgili bit
, menkıbe veya ladfeyi kaydeder.' Seçtiği örnekler ise
hemen daima birkaç beyitle sınırlıdır. özetlenirse, Selfı
. her duyduğunu eserine koymamış, şairler hakkında
fazla yazmak için yalan yanlış şeyler söylememiştir.
Bunun içindiı,: lô, onun eserindeki bilgiler yanlış değil
noksandır denilebilir. · ·
"Heşt_:.Behişt" in üsl&bu, XVI. asırda yerleşmeye
başlayan koyu ve seeili klasik nesir üsl&buna nazaran
oldukça sade ve samim'idir. Secili'nesir, sadece önsöz-
de, tabaka· ve tetimmelerde, biltirnede ve bazı büyük
şilirlerin övülmesi sırasında. dozu fazla kaçınlmaksızın
!mllanılrilıştır. Bu üsiÖp orta nesir denilen üslubun özel-
liklerini taşır ve tezkirelerJçinde sadece Sehl'nin ese-
rinde kullanılmıştır. '
"Seh1 Tezkiresi" nin gördüğü en önemli hizmet,
Anadolu sahasında yeni bir edebi törün çığırını açmış
olmasıdır. Bu eserin ortaya çıkışından henüz beş yıl
~eçıneden Latifı, Aşık Çelebi'nin, "tezkire" yazmağa
teşebbüsleri bunun defilidir. Fakat ''Heşt-Behişt" in
hemen ardından bu türün daha ciddi ve daha mükem-
mel örneklerinin yazılması ona olan ihtiyacı azaltmış
ve nüshalarının fazla çoğaimamasma sebep olmuştur.
Seh1'nin eseri, .bu törün ilk örneği olarak daha sonra ken-
di vadisindeki eseriere kaynak olmuşsa da onlar.üzerinde
fazla· etkili olamamıştır. Çünkü Lafifi ve Aşl'k Çelebi,
artık bu türün daha mükemmel ve daha kıillamşlı eser-
Ierini meydana getirmişlerdir. · ·
Sehi Bey, tezkirecileriınizin pİri olarak, eseri olan
Heşt..._Behişt de bu türün ilk örneği olması, özellikle
yazanyla çağdaş olan şairler hakkında verdiği bilgiler
bakımından günümüze kadar her devirde taıiınmış ve
edebiyat tarihimizin· bir kaynağı olarak kullanılagel­
miştiı;:.
'.

BIBLlYOGRAFYA

AkünFaruk : "Sehi Bey" t.A (Islam Aıisik·


lopedisi), X,316-320.
Ali, Gelibolulu Mustafa : Künhü1-ahbar
:ün. Ktb. Ty nr. 5959.
Aşik Çelebi :. Meşairü'ş-şuara, ün. Ktb.
Ty. 2406 .
AtaBey · :Tarih-i Ata, lst. 1293, cJV
·Banguoğiu, Tahsin : Türk Şuara Tezkireleri, Bitir·
me Tezi, Türkiyat: ~9.
Batur, Ha}rreddil?- :. SelU Tezkiresi, Transkripsi· '
yon ve edisyon kritik,
D.T.C.F. BT. 18/1948
Bayn, M: Halid : "Seht ve Eseri", Milli Mec.
nr. 110, lst. 1928
Beyaılı :. Tezkire, Millet Ktb. AE, nr.
757 .
Bozkurt, Şuuri : Seht Bey Tezkiresi, LO. Ktb.
. Bitirıne T. 10153 ·,
Coşkun,Feriha : · Tezkire-i Sehl'nin Tetkiki,
Bitir-me T. Türkiyat: 291
Çavuşoğlu, Mehmed : Necati Bey Divanı, Tercüman
lOOlTemelEser,nr. 13
Evliya Çelebi : Seyahatname, lst. I.

-:21-
Faik 1l.~şad _ : Tezkire-c-i Sehi, İst. 1325
Gökyay, O. Şaik : Ziyafet Sofraları, Tercüman
1011 Temel Eser, nr. 122.
Gölpınarh, Abdülbaki : Şuara Tezkireleri", Aylık
Ans. Seri: 2, İst. 1949
Hatiboğlu, Hüseyin : Sehi Bey Divanı, Bitirme
T.l.ü. Ktb. No: 11919
· Işık Seınra : Sehi Tezkiresi ve indeksi,
D.T.C.F. Bt. 89/1967
Istanbul Kitaplıkları Tarih---:,Coğrafya Yazmaları Kata-·
· togu, İst. 1947, s.6l ı
Karacan, Turgut : Seht Tezkiresi, Bitlrme
T.A.ü. Ed. Fak. E.T. 67/6
Karahan, Abdülkadir. : ''Tezkire", İ.A, XU/I, 226-
230
Katip Çelebi : Keşfü'z-zünun, İst. 1971~
72,1
Keskin, Mehıned : Seht Bey Tezkiresi, Bitirme
T.l.ü. Ktb. No: 5214
Kut, Günay : Heşt-Behişt, Inceleme, Ten-
kidli Metin,· Dizin, Harvard
1978
Levent, A. Sırrı : Türk Edebiyatı Tarihi, Ank.
1973,1. .
Mehrued Süreyya : Sicili -i Osmani, İst. 1315, lV
Mehmed Tahir :Osmanlı Müellifleri, III. C.lst.
1333-42. .
Öztürk, Şerif : Istanbul Kütüphanelerinde ,
bulunan Şuara Tezkireleri,
Bitirnie T. Türkiyat Ens. T:
197 .
Peremeci, O. Nuri :Edirne Tarihi, İst. 1940
Ri yazİ : Tezkire, Süleymaniye Ktb.
Esad Ef. 3871
Robinsort, J. Stewart :'The Tezkere genre in Islam"

-22-
J oumal of Near Eastern
Studies, XXIII, 1964.
Sehl Bey . : Tezkire-i Sehi, İst. 1325.
Sehi ltey: Türkiselle : Sehi Bey'sTezkere,Türkische
Dichterbiographien aus dem
. 16. Jahrh., O. Reseber terc.,
İst. 1942 ..

Şemseddin Sami : Kamusü'l-a'lam, İst. 1311,


IV
Şimşek, Gönül : Seht Tezkiresi, Bitirme ·
T.A.ü. Ed. Fak. E.T./67/8
Tutum, Mertol : Tazarru'nfıme, İst. 1971
Uçan, Fahreddin : Sehi Bey Tezkhesi, l.ü. Ktb.
Bitirme Tezi, 10430

-23-
'"

• i '

HEŞT - BEHIŞT

METIN
r
!

Bismillahirrahmanirrahim
· Fatiha-i.feth-i kitab-ıazim
Rabıta-i rahmet-İ tuğra-şebih
Levha-i ser-name-i la raybe fih
Mecma'-i ser-rişte-i tevhid-i raz
Silsile-i rah-ı hidayet-nüviız

"Bismillalıirrahmanirrahim, yüce kitabı açış fatihası- ·


dır; Tuğra benzeri rabmetin bağıdır; içinde "Onda şüp­
he yoktur" ayeti bulunan surenin başlık levlıasıdır;
Tevhid sırrının düğüm başının toplandığı yerdir; ve lıi­
dayete ulaştırma yoluntın zinciridir."
Kerim insan suretlerinin dibacesi, absen-i t*vim
fihristinin zayiçesi, ''Size şekil vermiş ve şeklinizi gü-
zel yapmıştır." ünvanı ile adlandırılını ştır. Bütün eşya­
nın ~sam'i ve hikmet sahibi olan Yaradan, insan vücudu-
nu en' güzel şekilde yaratıp "And olsun ki biz insan
oğullarını şerefli kıldık" heratı ile nişanladı. "lnanan-
,lara yardım. etmek bize hak olmuştur. "fermanını ya-
naklarına çekip lrem bağından ve yokluk menekşeli­
ğinden güzelierin yüzünün gül bahçesine lale ve gül ile,
salınan servi dalianna ise nergis ve sünbül ile güzellik
kazandırdı.

Şol yirde kara toprag olandil-'rübalarun


Zülf (i ruhından üş gül ü sünbül nünıunedür
Gülzar—ı hüsne aşk eyesin bülbül eyleyüp
Her bir nefesde 'zarlığı güne gûnedür

"Gül ve sünbül şu yerde kara toprak olmuş güzellerin


zülfünden ve yanağından nümunedir. Her nefesteki çe­
şit çeşit ağlayıp inleyişiyle bülbül, güzellik bahçesinin
aşk konusunda efendisidir."
Aşîk nağmelerinin iniltisi ve özleyenlerin feryatları­
nın çınlaması birlikte (dünyayı) tap taze, güleç, güzel
yüzlü ve mutlu etti. Kirde gönüllü nazım sahipleri ile fa­
ziletli ilim ve marifet elde edenler, sevgi vadisinde, inle­
yen bülbüller gibi şaşkın, ve hayret sahrasında başı
dönmüş, hoş sesli bülbüller gibi gazel söylediler ve şiir
yazdılar. ,

Idüp bir lâle—ruh yüzinden ol gül


Bitürdi zülf—i mûdan tâze sünbül
Gülümsendükçe gonca gülsitâna .
' Dehân—ı yârdan virür nişâne
Benefşe kim per—i tâvusa benzer -
Aceb kangı nigârun zülfîn ohşar
Semenlér kim tutupdur bâg u râgı
Anun her biri bir şey yüzi agi
Açılan kuşelerde nergisi tac
Nice şehzâde çeşmidür gözün aç
Dil olmuş her çemen eyler hikâyet
Güzeller hüsn ü hatından rivâyet
Esen bâd—i nesim olup seher—gâh
Heva—yı zülf—i dilberden keser râh
Sahnan gülsitânda serv ü şimşâd
Gürinür her biri bir merd—i âzâd
Şu yaprak kim solup başdan kararmış
Bir âşlk çehresidür ol sararmış
Hezar olup iden zâri vü feryâd
Sorarsan ara ya Mecnun ya Ferhâd

"Bir lâle yanaklı yüzünden o gül yüzlü, saçından tâze


sünbül bitirdi."
"Gonca, gül bahçesine karşı gülümsedikçe yârin ağ­
zından nişane verir, (Adeta yarin ağzmı hatırlatır.)
"Tavus kuşunun kanadına benzeyen menekşe, aca­
ba hangi güzelin zülfüne süs olarak takılacaktır."
"Yaseminler bağı bahçeyi kaplamışlar. Onların her
biri bir şâhın yüz akıdırlar.
"Köşe başlarında açılan nergis taçları, pek çok şeh­
zadenin gözüdür dikkat et."
"Çemenlerin her biri konuşmaya başlamış, halini
anlatıyor, güzellerin yakışıklılığından ve yüzündeki tüy­
lerden haber veriyor."
"Seher vakti esen hafif rüzgâr, dilberin zülfünden,
yol keserek koku alır."
"Gül bahçesinde salman servi ve şimşir ağaçlarının
her biri, gönlünce hareket eden bir kişi gibi görünür."
"Baştan başa solup sararmış olan şu yaprak, âdeta
sararmış bir âşîk çehresine benzer." *
"Ağlayıp inleyenler binlerce..., onlara kim oldukları­
nı sorarsan ya Mecnun ya da Ferhat'tırlar."
Güzel gül salavatınm vaslası gibi güzel yüzlü,' taze sün-
bülün yerden bitfen teslimatı gibi yasemin kokulu olan,
o iki cihanın efendisi insanların ve cinlerin övündüğü
üzerine olsun. O, peygamberlik gülistanının şarkı söy­
leyen bülbülü ve risâlet bahçesinin cihâriı süsleyen ser­
visi olup fazilet mülkünün tahta oturmuş sultanı ve
fesahat ikliminin celâletli pâdişâhıdır.

Mülk—i fesâhata şeh—i kişver—güşâ olan


iki cihan memâlikine pâdişâh olan
Kavi—i fasih ile fuseha efsahı olup
Dünye vü âhîret kamuya pişvâ olan
"Fesahat ülkêsine, memleket fetheden şah, iki cihan
menüeketine padişah ve fasih söz ile onların en seçkini „
olan Hz. Peygamber, dünya ve âhirette herkese önder
olsun."
Ve yine salât ü selâm, her biri fazilet meydanının iyi
at süren binicisi ve velayet gülistanının name söyleyen
bülbülü olan âilesi ve ashâbı üzerine olsun.
Âlemin nüktecileri, insanların güzel söz söyleyenleri
küçük şeyleri inceleyen ve kılı kırk yaranların hizmet-
lerindedir. Bunlar şiir söylemeye mâil olan nazm ehli
kâmiller ve söz ölçüsüne kadir olan şâirlerle fasih söy­
leyenlerdir. İnsanı acze düşüren (Kur'an) sözün inmesi
ile onlara değer ve yücelik ulaştı. "Biz Muhammed'e
şiir öğretmedik, zâten ona gerekmezdi". Ayeti şiirin
ve şâirin yerini belli etmiştir. Onun için şâirler ve fa­
sihler imtiyaz bulmuş, "Şâirler sözün emîri" olduğun­
dan şiir ilham, şâir de sonunda saâdete ulaşandır. Bun­
dan dolayı bu tabakadan velâyet mertebesine ve saa­
det derecesine ulaşmış acizler çoktur Şiirin parlak in­
cileri, cevher saçan göğsün doğurduğu ye bâkir fikirle­
rin taşkın denizinin beslediği şeydir. Böylece şiir bedi'
ve beyan ilimlerinin yeni gelininin tacı ve taşan mânâ­
ların el değmemiş kızının zîneti ile cemil ve cemâlin
hilyesi celâl ve çelil ile bezenip süslü püslüf olmuştur.
Büyük âlimler ye fâzılların şerefli huzurlarında bu şâir­
ler ve eserleri rağbet bulmuş, şiirleri aranıp muteber
kitaplarına nazm ehli sözü ile tertib edilmişlerdir. Ön­
sözlerinde sözü güzelleştirmek, değerli kitaplarının say­
falarında belagatlarına şâhidlik ve fesâhatlarına yardım
dilenmek için, fasihlerin ve beliğlerin şiirlerini söyler­
ler. Bu sebeple her an zaman sayfalarında bunların
isimleri ve şiirleri zikrolunur. Hattâ Fars dilinde Şey­
hülislam, uluların özü, aşk mâlikânesinin şarabın tor­
tusunu içen rindi, Hazret—i Mevlâna Abdurrahman
Câmî'nin sekiz rayzadan mürekkep, "Bahâristân" ad-
h kitabının bir ravzası eski şâirlerden bahseder. Münâ­
sebet düştükçe o şâirleri öyle güzel anlatmıştır ki bu­
nun bir ranzasının utancından cennetin sekiz ravzası
saklanmış ve İrem bağının gül bahçeleri bu "Baharis-
tan" m bahçesinden gizlenmiştir.
Horasan Mir—zâde’lerinden saadetin ve veüliğin sığı­
nağı, fazilet ve bilgi süsü ile donanmış, kanaat ve fakir­
lik hilyesi ile süslenmiş olan Emir Dçvletşah tekaüdünü
istemişti. O da bu taifenin özünü ve güzidesini topla­
mış, 'Tezkiretü'ş—Şu'arâ" diye adlandırıp kitap halin­
de bir araya getirmiştir.
Daha sonra, bu fennin meşeliğinde kaplam parçala­
yan pars ve bu işin meydanında tatlı dLiUi bir şehsüvar
olan Ali Şîr, Sultan Hüseyn—i Baykara'nın vezîr—i
âzami, musâhibi ve can ciğer arkadaş^ iken kendini
şâirler zümresine dâhil edip "Nevâyî" mahlasını kul­
lanmıştır. Vezirlik meşgalesiyle halkın, ileri gelenlerin
ve padişahın hizmetinde bulunurken kendi zamanında­
ki şâirleri ve kendisi ile sohbet eden zarif kimseleri bir-
araya getirip tezkire yazmıştır. Nevayî bu şâirleri sekiz
meclise ayırmış ve eserine"Mecâlisü'n—nefâis" adını
vermiştir. Gerçekten her meclisini bir cennet ve her
beytini Çin resim salonları gibi nakış ve sûretlerle dol­
durup bir tarzla süslemiştir ki çok ince düşünen biri
onun tasvirleri karşısında hayran, küçük şeyleri gören
akıl, kılı kırk yarmakta mâhir iken onun hayâlleri kar­
şısında şaşkın kalır.
Bu fakir ve hatırı kırık hakir, adı geçen kitapları
elden geçirip inceleyince "Mecâlisü'n—nefâis" ile gam­
lı gönlüm dost ve gönül zabteden "Baharistan" ile nem­
li gözüm mûnis oldu. Bunların her birinin incelenmesin­
den cana rahat ve. hasta gönle sıhhat ulaşıp yaratıcı gön­
le hâtıralar ve heyecanlar hücum etti. Keşke Anadolu'
da mevcut olup şöhret bulan değerli şâirlerin adına da
bir kitap yazılsa ve zarnânm geçmesiyle bunların adı,
gaddar zaman ve zâlim feleğin eliyle zamâne defterler
rinden kazınmasa, devran mecmualarından ayrılmayıp
unutulmuşa diye düşünürdüm. Bu iş gönül defterine
saplanmıştı ve gücümün yettiği kadarıyla onları yazıp
kağıda geçirmek en büyük arzumdu.
Gerçi bu âciz, kabiliyeti noksan ve sanattan çok az
anlayan bu güçsüz bedenli kulda, o derece kudret ve
kuvvet yoktu ki bu azizlerin şerefli adlarına ve latif
isimlerine münâsip bir kitap yazmağa çalışıp ihtimam -
gösterse. O sebebtën bu ış, epeyce zaman geri bırakıl­
mış, göz yumulmuştu. Sonunda bu tehirden, yukarıda
açıklanan tekliften üşenildiği ve kati karar verilmiş iş­
ten kolay görerek vazgeçildiği anlaşıldı. Bunun üzerine,
hemen usanma dolu bu ihmalden asıl murad bir tarafa
bırakıldı. Zamânenin hâtırı sayfasından ve uygunsuz
feleğin defterlerinden bu azizlerin ismi mahvolup ta­
mamı unudulmasm diye zarurî olarak acizlik ve kusurla
dolu bu dedikodu kırıntıları, ifade gönlünün potasın­
dan süzülüp söz haline getirildi. Böylece bu eser, fesa­
hat iklimine pâdişâh olan namlı sultanların yüce isim­
leri ile mühürlenerek belâgat ölçüsünün pazarında rağ­
bet buldu. Bunların, irfan sâhiplerinin defterlerinde
ve rindan tezkirelerinde yazılıp çizilmesi lâzım geldi.
Ayrıca "zarûretler mahzûratları mübah kılar" hükmü
gereğince gönül kitabından yayılıp âşikâr oldular. Fu­
kara hizmetçisi, güçsüzlerin sevgilisi, yolun en hakiri
Derviş Sehi, bu kitabın derlenmesine niyet etti ve
bu kağıtların tertibine devam etti.
Ş ânı yüce, faziletli ve belîğ kimseler sözü karşıhğm-
da, fazilet gösterip bu el değmemiş eserin tasnifine baş­
lamakla "tasnif eden hedef olur" hükmü pereğmce kişr
kendini yalın kılıca karşı kalkan ve yaralama oklarına
karşı göğsünü nişan eder. Böylece bu fakir ve hakir de,
kendini kınama oklarının ve pişmanlık taşımn hedefi
"edip, küstahlığa cüret etti ve bu işe sarılıp kûdret gös­
terdi. H a z r e t - i H ü d â v e n d i g â r, mutlu sultan,
Allahın yer yüzündeki gölgesi olan dindar Pâdişâhın yü­
ce isimleri ve namlı adlan ile ünvanlamp tedvin edilince
lütuf meleği ve rahmet müjdesi gelip bu topluluğa neşe
ve bu perişan evraka rağbet ve iltifat erişti.

DER-MEDH-İ PADİŞAH

Pes ez tevhid—i Hak na't—ı Muhammed


Revadur medh—i sultân—ı mü'eyyed
Ne sultan pâdişâh—ı heft—kişver
Cihan husrevleridür ana çâker
Felek kadrinden alâ himmeti var
Saadet baht u devletdür ana yâr
Serây—ı kadrine bir şemsedür gün
Dühâm lâle olmış çarh—ı gerdun
Sözi gencine—i esrâr—ı şâhi
Yüzi âyine—i nûr—ı İlâhî
Dem—i îsa'dur enfâs—ı nef&i
Meğer rûhullah olmışdur enîsi
Dirilür öli söylerse sözinden
Saâdet nhrı berk urur yüzinden
Kamu ilm iledür âlemde fâzıl
Zihi ehl—i hüner her fende kâmil
Ana ilmiyle olmaz kimse hemtâ
Fazilet bahnnadur dürr—i yektâ
Anun re'y—i müniri nıilır—i enver
Zamîridür çerâg—ı nûr—perver
Seha vaktinde görsen Hâ tem—i Tay
Degüldür bahşişi katında bir şey
Gani eyler atâsı her fakiri
Olur her bir za'ifün dest—gîri
Kime kim itse bir kez medh u tahsin
Bağışlar ana hep dünya harâcın
Şu denlü itdü halka adi ü insaf
Ki toldı adi ü insafmdan etraf
Yol tizre görse bir derviş -i arnı
Ögürdür ana lutf ile selamı
Aca 'ib lütf gösterdi cihana
Ki gelmez lutf ü ilisanı beyana
Şikar içün ele aldukça şehbaz
Kılur simürgi sayd eylerse pervaz ·
Otursa bezme Cam-ı Cem tu~r ol
Binerse rezm içün Rüstem tutar ol·
Kocınur na 'rasmdan şir-i şerze
Düşer avazesinden çarha lerze
Tugı nusret hümasının yuvası
Salıpdur anasayedin livası
Çözüp sancak gaza idinse sevda
Olur rehber ana "inna fetalına"
Gaza i tmek ile kaldursa sancak .·
. Tutar ucdan uca dünyayı bayrak
Kılıcın kangı yana satsa ol şah
Yazılur üstüne ''nasrun minallah''
Süvar olup eline alsa nize
Pelek zırhını eyler rl'ze ı"ıze
Semendi bad-pa vü kuh-peyker
Yürimek istedükçe yeri sarsar
Olur sür'at deminde berk u ra'd ol
Tokuz eflake bir dernde keser yol
Musahhardur ana insan ile can
Anunçün didiler Sultan Süleyman
Nice sultan ki hanlar harudur ol
Cihan cismine canlar camdur ol
lşiginde cihan begleri düpdüz
Ytiz urup hizmet eyler gice gündüz
Cihan husrevlerin vü tacdarı
Kapusında kul oldı cümle varı
Cihana şah olanlar gerçegidür
En edna bendesi beglerbegidür

-34-
r

'0tursa bez111e Ca•n·ı Cem tutar ol


~u denlü kadr ü rif'at virdü Sübhan
Ki bir alçak kulıdur Mısr'a sultan
Tutupdur hükmi cümle şark u garbı
Cihan sultanların kul itdi darbı
Kul olana çog itdi şah himmet
N 'ola itse Seh1 'ye dahi şefkat
Olurken padişahun hizmetinde
Bularn dirdüm saadet devletinde
Günahum n'oldıbilsem dirligümde
Sürüldüm kapudan ben pirligümde
Ne var bir himmet itse yine sultan
Koca kul kapusında olsa derhan
Kadlmi kuluyam bu bargahun
N'ola lutfını görsem padişahun
Nitekim devr ide bu çarh-ı devvar
Nice kbn seyr ide bu necm-i seyyar
Hemlşe .devietiyle padişahı
Cihan tahtında kaim kıl tıaıfı
Cihan turdukça sultan-ı cihan it
Cihanın cismine sen anı can it

PADIŞAHA MEDHIYYE

"Allah 'i ve onun peygamberini övdökten ve yücelt·


tikten sonra, o möeyyed sultanı medhetmek revadır."
"O öyle bir sultandır :ki yedi iklime hökm eder ve ci~
han padişahları ona köledirler. '' .
"Kutlu babtı ve. devleti ona yardırnci olduAn için
·onun, felejin kadrinden daha yüce bimmeti vardır."
"Onun kudretll sarayına güneş bir siperliktir, dönen
feleğin dumanı da Jale olmuş." A

"Sözü padişahların gizli hazinesi, yözö ll~ ntJruıı .... ll-

aynasıdır." ·
"Dostu Hazret-i lsa olduğu için nefesi, Hz. lsa'nın·
ki gibi dirllticldir." .

-3S-
"Konuşsa sözünden ölüler dirilir, yüzünden ise saa-
det ışığı parlar."
"Alemdeki bütün fazilet ilim iledir. Aşk olsun ona
ki her konuda üstad ve hüner sahibi kişidir."
''Ona ilirnde hiç kimse eş olamaz. O fazilet denizinin
de biricik ineisidir.''
"Onun aydıntatıcı görüşü, en parlak güneş, kalbi nfi:r
besleyen bir mumdur." ·
"Hatem-i Tftı'nin cömertliği sırasında verdiğişeyler
onunverdiği bahşişlerin yanında hiç kalır."
"Onun ilisanı her fakiri zengin eder, her bir fakitin
elinden tutan da sadece odur."
· "Onu her kim bir kere övse, bütün dünya haracim .
ona bağışlar."
"Halka öylesine adil ve insaflı davranmıştır ki bütün
dünya onun adalet ve insafı ile doldu."
''Yolunun üzerinde halktan bir fakir dervişi bile gör-
se, ona yüksek sesle selam verir."
"Cihana o kadar çok lutuf gösterdi ki lutfu ve ilisam
aııla:tılamaz.''
"A vlanmak için eline şahbaz alsa, uçan anka kuşunu
aviayabilir.'' ·
''Bir meclise otursa adeta Cein gibi görünür, savaşa
çıksa Rüstem gibi görünür.
"Onun narası erkek asianı rahatsız eder, gürlemesin-
.den yer yüzüne titreme anz olur."
''Tuğu başarı ve üstünlük hünıasının yuvasıdır. Din
sancağı da ona gölge yapar."
"S aricağı çözüp gazaya çikmak istese ona "İnna fe-
tahna" ayeti rehber olur."
''Gaza yapmak için sancağını kaldırsa, bütün dünya-
yı baştan başa bayraklar kaplar."
"O padişah, kılıcını hangi tarafa sallasa, onun üzeri-
ne "nasrun minallah" ayeti yazılır."
no, ata binip eline kargı alSa, feleğin zırhını parça

-36-
parça eder. •'
"Atı rüzgar gibi süratli ve iri yarıdır. Onul} için yürü-
mek istedikçe yeri sarsar.''
"Atı süratlendiği zamart adeta gök gürültüsü ve şim­
şek halini alır. Bundan dolayı dokuz eflake bir anda
ulaşır."
"İnsan -ve cin onun emrine arnade olduğu için ona
Sultan Süleyman ünvanım verdiler.'' .
"O öyle bir sultan ki hanlarm hanıdır, cihan cisminin
de canımn canıdır." ·
"Onun eşiğinde dünya beyleri hepsi de birbirine
eşittir. Hepsi de ayağına yüz sürüp gece gündüz ona hiz-
met ederler." ·
''Yer yüzündeki bütün padişahlar onun kapısında kul
oldular."
. ''Yeryüzündeki sultanlar bilirler ki onun en alçak ku-
lu beylerbeyidir.''
"Allah ona öyle bi~ yücelik ve değer verdi ki en al-
çakkulu Mısır'a sultan oldu."
"Onun hükmü baştan başa doğuyu ve batıyı kapladı.
Darbesi de cihan padişahlarım kul haline getirdi."
''Padişah kullarına ·çok merhamet etmiştir. Sehi 'ye
de şefkat gösterse şaşılır mı?"
"Padişahm hizmetinde iken onun devletinde çok sa-
adet bulayım derQim." ·
"Bilemiyorum ki dirliğimde çalışırken ne günah iş­
ledim ki ihtiyarlığım sırasında onun kapısından sürül-
düm."
''Ne olur, sultan yine bir himınette bulunsa aa, yaş­
lıkul tekrar kapısında görev alsa."
"Ben bu sarayın eski kuluyum. Padişahın tekrar lut-
funu görsem ne olur?•'
''Nitekim bu zalim felek dönmekte, bu seyyar yıl-
dızlaJ." da gezmeye devam etmektedirler."
"Allahım; devletiyle birlikte padişahımızı cihan tah-
tında sürekli oturt."
"Cihan durdukça onu yer yüzünün sultanı yap ve
ellianın
vücuduna o can olsun."

Amma bu şairlerin bazısı daha evvel yaşadığmdan,


bu fakirin onlaJ."ın şerefli sohbetine ve nazik dostlukla·
nna yetişmesi müyesser olmadı. Onlar gurur evi olan
dünyadan, ebedi sevinç alemine göç tüklerinden her bi-
rinin vasıfları, şiirleri ve eserleri tevatürle yaşlı ve tecrü-
beli ihtiyarlardan öğrenildi. Bazısının da son zamanları
bu fakirin ilk zamanianna rastladığ~ndan, onlarla da
konuşma ve buluşma mümkün -olmadı. Onların da şiir­
leri ve eserleri halk arasında bilinir, Bu bende, Bazı hoş
tabiatlı şairterin ve nazik mizaçtı zarif kişilerin hizmet-
leri ve fesahat balışeden sohbetleri ile mutlu oldum.
Sohbe.t sırasında onlardan zaman sahifelerinin- yapra-
ğında nakış ve resim olan beyit ve şiirler sa dır olur.·
Onların isimleri, şiirleri ve vasıfları yazılınalıdır, diye
dilşündüm. Bu kutlu zamanda ve mübarek devranda or-
taya çıkan ince zevkli, doğru düşünceli, hoş tabiatlı işe
yeni başlayan şairler ve zarif gençler, her zaman başarı
ve üstünlük kazanan Padişah hazretlerinin ınöbarek
himmetleriyle yetişmişlerdir. Bunlar, gazel tarzı, ata
sözü ve deyim vadisinde son derece selaset ve Jetafet
kazannuş, ileri derecede maharet ve el yatkınlığına ulaş-
mışlardır. Onlardan ve onlardan başka da adı geçen
zümrenin tabiatlarının neticelerinden sadır olan nazik
matta 'lar,. hoşa giden gazeBerden bazı beyitler ve mak-
ta 'lar yazıhp mümkün oldukça her birinin durumları
belirlendi ve böylece bu kitap meydana çıkarıldı.
r

Ya Rab bu benüro şi 'rümi payane yetişdür


Lutf eyle sözüm gayet-i imkana yetişdür
"' -ı devran
Halümden ana yanınağa eyAsaf "

Ben murı meded Şah Süleymana yetişdür

''Allalum benim şürimi ulaşabileceği en son nokta·


ya eriştir. Yardımcı ol sözüme de gidebileceği en son
noktaya ulaştır. Halimi kendisine anlatabilmem içirı,
ey zamanın Asaf gibi olan veziri, ben karınca gibi aciz
kula yardım et de Sultan Süleyman 'a takdim et."
Bu kitabın esası sekiz tabaka üzerine tertib edildi.
Semaniyye misalinde olduğu gibi, sekiz ek (tetimme)
ile süslendi ve "H e ş t - B e h i ş t"' diye adlandırıl­
dı.
Icad ve yaratıcıhk sarratlarının sevinç dolu ·huzur-
larından çekinerek şunu rica ediyorum: Bu kitabın
çehresine itiraz kaleminin okuyla. uygun olmayan bir
hat çekmeyip, mümkün olduğu kadar kusurlarını, affe-
dici etekleriyle örtsünler ve hatalarını hoş göıiiyle kar-
şılayıp düzeltsinler.

Sahip-kıran ö.mri cihandamüdarn ola


Devr....:i zamane ömri gibi müstedam ola
Olsun hem1şe gül gibi handan ü hürrem ol
Bir elde mühr-i Hatemi bir elde cam ola

"Padişahırnızın ömrü dünyada daim olsun. Adeta


dünyanın ömrü kadar uzun sürsün. O daima gül gibi se- .

vinçli ve neşeli bir ömür sürsün. Bir elinde Hat em 'in


mührü bir elinde kadeh olsun."

BIRINCI TABAKA

Ilk cennet tabakası, devran gillistanında yüz gösteren


gül yüzlü, yasemin slınfılı, gönül götüren güzeller vasfın-

-39-
da ve duiıya bahçesinde salınan hoş yüriiyüşlü,.Hileya­
naklı ay yüZlü1er medhindedir. Dünya ülkeleri şahları­
mn şahı, her zaman başarı ve üstünlUk kazanan PadiŞah
hazretlerinin şerefli tabiatlarından sadır olan ve latif zi.
binlerinden ortaya çıkan güzel beyitler ve hoş gazeller
ki her biri bir münasib nazik vakitte aniden söylenmiş
sözlerin birer mevkii ve birer ulaşacağı yeri vardır. O
yere ve mevkiye göre söylenen yüce şiirler ve yararlı
sözler saltanat denizi· sadefinin parlak incisi, eelalet
göğünün en nurlu güiıeşi, cömertlik 'meclisinin cevher
·saçanı, şecaat-meydammn Rüstem'i:

AdaJet tahtımn Nuşi revan 'ı


Mürüvvet ~nmun şah-ı ciham

"Adalet tahtın~ Nuşirevan kadar başarılı, mürüv.;


vet ocağımn şahı olan Sultan Süleyman... " · .
Hulşid tabiatb, ~QieYJııari. yüzüklü, gÜZellik ülkesi·
nin Yusuf'u, keram~F,sancağınüı sahibi, AUah'm yer
yüzünde gölgesi olaıi padiş~ Sultan Süleyman Şahın-
dır. ·· · ' · ·

tıahi devletini daiıiı eyle


Cihan mülkinde zatm kaim eyle
Cihan turdukça sultan-ı cihan it
Cihan tahtmda anı daim eyle

"Allahun, padişahımızm dev:letini daim eyle ve onu

cilian tahtmda oturt. Cihan durdukça onu yer yüzünün


padişahı. olarak devamlı tahttiıda tut." ~
Bu şürler, onun yüce· divanlarm<ht' tesın olup yazıl·
ımştır. O tüİ keli.nıeleri ve o cins· beyitleri muhabbet
dolu ·sayfalarına yüce isimledile yazmak, bu kısa tutul-
muş kitaba değer ve üstünlük, bu fakire ise mertebe,
rütbe verirdi. o ululuk göğünün doğuş yerindensadır

.-40
r
olacak olan aşıkane şiir, matla ', riodane söz ve malda'-
ları, hali ~rişan aşıklar' çılgın ve durumu kanşık olan-
lar, aşk ateşine can verip gönlünü tütsü edenler, aşk
oyunlannda önde gelen gamlı kimseler okurlar. Bun-
hinn her biri, böylece .o şiirlerden ve sözlerden bir ga-
zeli veya bir beyti tekrar ederek kendi haline münasibi
ile gönlün~· teselli ve aşk ateşinin parıltısım bir mikdar
teskin eder, böylece de yüreğindeki harareti biraz yu-
muşatır. Allah'ın yer yüzünde gölgesi olan padişah haz-
retlerinin fazileti, illarifeti ve soyu so.pu yücedlr. Onlara
{\- şü~ft.!~yakıştırnıak edeps~liğe ve küstahlığa sebebtir.
ö~iin. §Cik fasih ve beliğ 'ôianlarından, her gün söylenen
çeşiW sözleri ölçüise bit harf fazla veya eksik bulun•
ıQ,~~}~ütün kelimeleıi i:)lçulür ... Onların ululuk ve haş­
ı:IJ~tini, fazilet veJ~sfıh~tını, güzel söz söyleyen süratli
k&ı~ın~ beyaz kağit'üierinde dohişsa ve yine _lisanı yok-
-~ifu'var eden.ikidiUikalem inciler saçsa onun vasıflanm
şÇ~ıdamaya güç.- yetiremez. Şıırası kesindir ki onlann-
f;~iletine. göre Aristo~ şerefU 'liuzurlarında eb~ed oku-
yan az akıllı ve cahi.l bir çocuk, gerçek bir cihangir ve
dünyayı dolaşan biri· olan İskender-i Zillkarneyn, an-
cakbayağı bir ı:Öm~ kulu<1ur.Yüz yıllarca uğraşıp dirli-
nerek dünya halkının ih_tiyacı için dünya mülküne düzen,
süs ve güzellik vererekken~i icadından çe~itli sanatlar
ortaya çıkaran yer yüzü patlişahı Cemşid.:...i Key de, bu
buluşlarına ve eserlerine rağmen ancak saadet yuvası
olan saraydaki sanatkar kullarından biri mesabesinde-
dir. O hazretin kerim alılakı, yaygın lütufları sınırsız-
dır. Onların büyüklüğü, söz söylemedeki kabiliyeti, fe-
sahatı ve belagatı aniatılmak istense bu haşre dek ta-
mamlanamaz. Sözü uzatmak yorgunluğu ·gerektirdiği
ve can sıktığı için onlann şiirlerinden bu esere nesne
yazılmadı. Bu kısa kitaba teberrüken ve uğur sayarak,
sadece onların kutlu isimleri ile başlandı.

-41-
BIRINCI TABAKA EKI

önceki tabaka eki, bu eserde toplanıp anılan


.;eç kin sultanlar, Süleyman yüzüklü haknlar ve diğer
azizierin her birini,. geldikleri zamanlara göre sıralayıp
yazmıştı. Diğer padişah zamanlarına göre Sultan Süley~
man hazretlerinin zamanı sayı bakımından sonra fakat
rütbe bakımından önce olduğundan, bu kitaba sultan-
lar sultam, mü'minlerin emiri olan onun şerefli isimleri
ile başlandı. Dünya padişahlaniçinde o, elif gibi tektir.
O sebebten Sultan Süleyınan, bütün cihat1 sultaniarına
karşılık. bu tabakada tek başına yazıldı. O veraset lle
· cümlenin hakanı ve hepsinin sultanı olduğundan bu kı­
sa kitaba onun ismi ünvan olat'ak yazıldı.

Evvel yazılsa
nola bu meclisde padişah
Zatı şerifi
cümleden öndür ne lştibah
Şehzadelerle kendü vUc-ad-ı şerifini
Ta haşre dek bu cümle~i sen sakla ya llah

"Şüphesiz ki onun şerefli kişlliği, herkesten önce ge-


lir, onun için bu mecliste padişah önce yazılsa ne
olur?"
"Şehzadelerini ve padişahın şerefli vücudunu, sen ta
haşre kadar muhafaza et Allahım."

IKINCI TABAKA

Bu tabaka, saltanat deryasında görünüp cevher yağ­


dıran incileri ve hilafet salırasında yüz gösterip, cevher
saçan çiçekleri anlatır. Bu bölüm, iyi huylutann listesi,
bütün varlıklar dizisinin esası, naınlı sultanların tavırla­
n ve değeri yüksek sultaniann sünneti ile süslenmiştir.
Bunlar tahta oturmuş tae sahipleri ve şehzadelerdir ki
her biri şeriat bilyesi ile bezenmiş, Muhammed Musta-

-42-
fa 'nın sünneti ile süslenmişlerdir. Gaza meydanlarında
her biri Rüstem, cömertliğin taşkın denizinde umman
sadefinin beslediği ·yegane incilerdir. Onlar, ateş saçan
kılıçları ve fitneden haber veren mızraklarının bağı ile
yer yüzünü düşman kanı ile derya gibi etmişlerdir. Ilim
ve fazilet elde edip işlerin güzelini seçmişler ve zihin
kuvveti ile nazına kadir olmuştardır. Onlardan sadır
olan parlak matta 'lar, güzel gazeller ve hoş beyitlerin
bu tezkireye alınması gerekli görüldüğü için buraya ya-
zıldılar. ·
Bu tabakanın yüce atası ve bu zümrenin ileri geleni:

SULTAN MURAD HAN (II.)

Sultan Yıldırım Bayezid'in oğlu Sultan Mehmed ev-


ladıdır. "Tevarih-i Al-i Osman" da "Ebü'l-hayr" la-
kabıyla anılır. Buna müyesser olan hayrat bir başka. pa·
dişaha nasip olmamıştır. Ueri derecede ayyaş, son dere-
ce iyi huylu, nazik yaradılıŞtı ve şiir söylerneğe mukte-
dir kimseydi. Şiiri· çok, nazına ka dir padişahtır. Sohbet
esnasında söylediği mattalardan biri budur.

Çalınur çengler ayalar karsdur


Raks urur rakkas çardak sarsılur

''Sazlar çalınır eller çırpılır. Rakkasın dans etmesinden


çardak sarsılır."
Bu zikr olan maUa sehl~i mümteni' kısmındandır.
Benzerinin söylenınesi mümkün değildir.

Kıt'a
Saki getür setür yine dünki şarabıını
Söylet dile getür yine çeng ü rübabımı
Ben var iken gerek bana bu zevk bu safa
Bir gün gele ki görmeye kimse türabıını

-43-
"Ey saki yine dünkü şarabıını getir, sazımı çal. Bana
· bu zevk ve sara yaşadığım siirece gerekli. Bir gün gele-
cek kimse toprağıını bile görmeyecek."

SULTAN MEHMED HAN (ll.)


-
'Tevarilı.-i Al-i Osman" da ''Ebü'l-Feth" adıyla
aıulır. "Avni" malılasım almıştır. Yukarıda zikr olunan
Sultan Murad'ın oğludur. Buna müyesser olan fetih Os-
:ınanlılardan. bir başka padişatıa müyesser olmamıştır.
Ebü'l-Feth denmesine de. sebep budur. Her cins latife-
ye kabil, her çeşit hünere mail, özellikle ilim ehline son
derece. rağbet gösterir ve iltifat ederdi ki hiç bir padi-
şah etmemiştir. O şevkle. lstanbul'u feth edince daniş-
. mendlerin "Semaniye" diye adlandırdığı Yeni Cami'yi
yaptırdı ve çevresine de sekiz medrese inşa ettirdi. Her
binanın arkasına tetimmeler yaptırıp medreselere bü-
yük mollalar tayin etti. Böylece onları çalışmaya teş­
vik etti. O zaman ilim adarnma çok itibar vardı. Kabili-
yetli danişmendterin her birinin değerine göre padişah,
defter tutup yanında saklardı. Medrese veya kadılık bo-
şalınca defterine bakar, görevi uygun olanına. verirdi.
İsfaharu kabil adına olan medrese talebeleri için bile
defter tutmuştu. Bu bakım~n her kişi' ilmi atzular,
okumağa can atardı. Onun şairler zümresine ettiği iti-
-bar ve verdiği şöhreti hiç bir padlşah verinemiştir.
Onun devrinde toplanari şairler başka hiç bir padişah
zamanında bir araya gelmemiştir. Onlann her birine
iılu dirlikler verir, her an huzuruna getirir ve karşılıklı
şiir söyletirdi. Ar ab 'dan ve Acem 'den marifetli kim-
seleri aratır, buldurur ve korur gözetirdi. ·
Kısaca nazik tabiatlı, hüner sahibi, hünerin her çeşi­
dini seven, hüner sahibierini koruyan bir kimseydi.
Karşılıklı konuşmalarda hoş sohbet, latifesever padi- ·

-44-
şahtı. Yalnız gezmeyi severdi. Rivayet ederler ki bir
gün tek başına kılık değiştirip gezerken bir derviş bunu
tammış. Yaruna varıp "Allah üç yüz yirmi dört bin ·
peygamber yarattı. O peygamberlerin her biri aşkına
bana bir akçe ver" demiş. Sultan Mehmed görmüş ki
istediği çok akçe eder. Dertişe şöyle denıiş:"Hoş sen.
o peygamberlerin birer birer adını söyle ben de her biri
için birer akçe vereyiın ''. Derviş ise o kadar peygambe-
rin adını nereden bilecekti. Beş on peygamberin adım
ancak söyleyebilmiş. E~zta·csöyl~ıneğe gôcü yetmenıiş.
O da on akçeden faztavetmekten kurtulmuş.
Şürleri çoktur. Söıleri merdane ve gazelleri aşıka­
nedir. Tabiatı yüksekte UÇa(, yüce vadide dolaşır. Ga-
zel üslubunda seçkindir. Nazım eşsiz, şiirleri ata sözü
ve deyiınlerle kanşıktır.
Bu beyitler onun meşhur olan gazellerindendir.

Sakıya mey vir ki bir gün lale-zar elden gider


lrüşür fasl-ı hazan bağ-ı bahar elden gider
Gırra olma dilbera hüsn ü cemille kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakş u nigar elden gider
"Saki sonbahar mevsiminin gelişiyle bahar güzellik-
lerinin kayboluşu gibi bir gün önırün güZellikleri de so-
na erecek, içki sunmaya devam et. ·
"Ey dilher, güZelliğinle . gururlanma ve vefalı ol.
Çünkü güZellikler ebedi değildir, bir gün elden gider.
"Sevgili için yiğitçe mücadele etmem gerekir. Çün-
kü rakib it gibi murdar olmazsa yar elden gider."
Bu beyt de onlann gönle hoş gelen şiirlerindendir.

Benörn sen şah-ı meh-ri.iya kul olmagiledür fahrum


Geda-yı dilher olmak yeg ellianun padişahundan

. "Benim övüncüm senin gibi ay yüzlü güzelierin şahı­


na kulolmamdan dolayıdır. Sevgilinin dilendsİ olmak,

-45-
fl
(~
/

·dünya padişahhğma tercih edilir."

SULTAN BAYEZİD (IL)

Ebü1-Feth lakabıyla tanınan Sultan Mehmed'in oğ­


ludur. "Adli" malılasını kullanmıştır.Jlimleri sırasıyla
görmüş, faziletli, kamil, şiirleri çok, fen sahibi ve her
fende mahir bir kimseydi. Ok ilminde önde gelen olup\
ok atanların seçkiniydi. Zamanında çektiği yayı kimse·
çekmemiştir. ·
Salih, dindar, doğruların ve alimierin dostu, şiireve
hışaya aşina, marifet ehline karşı aHikadar; adalet ve ·
cömertlikte eşi bulunmaz hayır sahibi- bir padişahtı.
Molla Idris-i Bitlis1 'yi beğenerek Acem diyarından
getirtti ve ona çok yardımlar etti. Kendisine tayin edi-
·ıen dirlikten başka, padişah, şahsi ihsanı ile de onu
zengin etti. Bu vesileyle "Tevarih-i Al-i Osman" ı ona
yazdırdı. Bu eserin, Mevlana Şerefüddin 'in ya.ıdığı Ti-
mur Tarihi ile hiç ilgisi yoktur. Gerçekten eşsiz, güzel
yazılmıştır.
Babası Sultan Mehmed öldükten sonra kardeşi Sul-
tan Cem 1e padişahlık için çekişdiler. Allah'ın yardı­
mİyla Osmanlı tahtı Bayezid 'e müyesser oldu. Bunun
üzerine Sultan Cem, başını alıp kaçtı. Arabistan'a gide-
rek -Allah'ın şereflendirdiği- Kabe'yi ziyaret etti.
Oradan tekrar Karaman vilayetine döndü ve saltanat
davasına devam etti. Fakat hiç bir başari elde ede-
medi. Sultan Bayezid bu beyti yazıp Sultan Cem 'e
gönderdi. O beyt budur:

Haccü1-Haremeynim diyuben davi kılursun


Bu saltanat-ı dünye içün bunca taleb ne

"Hacı olduğunu iddia ediyorsun. Öyleyse dünya


saltanatı için bunca istek neden"

-46-
Sultan Cem de ona karşılık olarak bu beyti gönder-
di.

Sen büster_:i gülde yatasm şevk lle handan


Cem derd lle balin idine han sebeb ne

''Sen mutluluk. içinde gül yataklarda yatarken Cem


üzüntüyle dikeni niye kendine yastık yapsın."

Sultan Bayezid 'in şiideri çok ve halk arasında meş­


hurdur. Ye bu matta onun gönle hoş gelen şiirlerinden­
dir.

Subha dek her gice ey hurşid-rA sen malıdan


Nice bir feryad idem korkmaz mısın Allah 'dan
''Ey güneş yüzlü, ay gibi güzel sevgili senin yazünden
· her gece sabaha kadar inliyorum. Allah 'tan korkmaz
mısın?"

SULTANCEM

Sultan Bayezid 'in küçük kardeşidir. Karaman vilaye-


tinde çelebi sultan iken babalan Sultan Mehmed vefat
etti. Bunun üzerine Karaman'dan Bursa'ya geldi, kendi
adına hutbe okuttu ve para bastırdı. Bir süre orada pa~
dişalılık etti. Sonradan Sultan Bayezid ile karşılaşıp
cenk etti. Savaşa dayanamayarak Arabistan'a gitti ve
-Allah 'ın şereflendirdiAi- Kabe 'yi ziyaret etti. Tekrar
geri dönerek saltanat davasına kalktı. Yüz bulamayınca
gemiye binip derya yüzüne kaçtı ve Roma'da Papa'ya
vardı. Orada Allah emrine yetişti. Cenazesini Bursa 'ya
getirdiler. Mezarı Bursa'dadır.
Kahramanlık ve cömertlikte eşsiz, hüner sahibi kim-
seydi. Onun saldığı gürzü zamanında kimse salmamış-

-47-
tır. Bilfiil İstanbul'da İskele Kapasmda gürzü asıtmiş
1
durur. l'1arifet sahibi ve faziletli idi. Şairlere -fazla rağ­
bet ederdi. Bu gruptan yanmda çok kimse bulunurdu.
Her birini haddinden fazla gözetir, şefkat ve merhamet
gösterirdi. Şiire ve inşaya kadir, kendisi eşsiz bir şair,
şürleri hayalle, gazelleri ata sözü ve deyimlerle örülü,
müretteb divan sahibi bir kimsedir. Bu gazel onun şiir­
lerindendir.

Dil helak eyler gözün hançer çeker can üstüne _


Gör ne hllnidür gözün kim kan ider kan üstüne
Gel getür hattun hayalini bu yanmıŞ sinerne
Sebze adetdür konur çün taze büryan üstüne
Didüm ey gülleblerün candur bana bir bÜse vir
Gül gibi kıldı tebessüm d idi kim can ustüne
Dilde gamzen okı var iken gamın gönderme kim
Komag olmaz dostum milıman milıman üstüne
Didüm ey can kaçma Cem 'den hacıdur güldi didi
Gerçi hacıdur veli can virdi canan üstüne
"Gözün gönlü helak eder, hançer çekip cana kaste-
der, öyle bir katildir ki kan üstüne kan döker." ·
"Yüzündeki tüylerinin hayalini bu yanmış sinerne
getir. Çünkü sebzenin taze kebab üzerine konması
adettir." .
"Dedim ki; Ey sevgili, bir buse ver, çünkü senin du-
dağın benim için candır. Gül gibi tebessüm ederek can,
baş üstüne dedi." -
''Gönlüme ok gibi kirpiğin saplanıruşken bir de
gaınını gönderme. Çünkü misafır üstüne misafir gel-
mez."
"Dedim: Ey sevgili, Cem 'den kaçma, o hacıdır; Gü-
lerek, gerçi hacıdır amma canan uğruna can vermiştir
dedi."

Mesneviye çalışıp "Hurşid ü Ferahşad" adlı bir ki-

-48-
tap yazmıştır. Gayet güzel etmiştir. İçinde husus~ ına­
nalar çoktur. Nazrnı akıcı, üslubu güzel kitaptır.

SULTAN SELİM

Sultan Bayezid 'in küçük oğludur. Onun cesaret ve


kahraınanlığı şu derecededir ki babası son zamanların-
da tahtını büyük oğlu Sultan Ahıned'e verrnek isteyin-
ce, asker toplayıp geldi ve babasıyla üzücü bir cenk yap-
tı. Neticede padişahlığı babasının elinden alıp darbe ile
tahta oturdu. İskender de\;rinden beri bunun gösterdiği
cesurluğu ve kahramanhğı hiç bir padişah gösterıne­
miştir. Şah İsmail ile savaştı ve Allah 'ın izniyle şark
padişahı İsmail Şah'ı hezimete uğrattı. Sonucun ne ol- \
d uğu rnalt.mdur. Ondan sonra Mısır üzerine yürüyüp
Davud Peygamber türbesi üstünde Mısır Sultam olan
Kansu Gavri ile savaştı ve o da hezimete uğradı. Gavri
kaçarken tutuldu ve başını, dünyanın sığınacağı yer
olan Padişah Sultan Selim Şah hazretlerinin ayağı top-
rağına getirdiler. Sonunda kılıç hakkı olarak kalan Çer-
kezler, Tomanbay adında Çerkez'i sultan tayin etti.
Daha sonra tekrar Mısır'a gelerek savaştı. Onlar dasindi
ve Sultan Tomanbay tutularak Mısır'da Bab-ı Züveyle
önünde boğazından asıldı. Tarihlerde tafsilatlı olarak
yazılmıştır.
Tabiatının lütfu sınırsız, zihni açık, aşk ve-sevgi yara-
dılışından kendisiyle dost içi-dışı aşk ve maarifle dolu
idi. Zaruri' olarak aşk ateşini teskin etmek için onlar-
dan güzel, parlak ve ilahl varidat ortaya çıkmıştır. Bun-
ları yazip divan meydana getirmiştir. Bu şiirler aşıkane
ve merdanedir. Şayet padişahlık sevdasıyla uğraşma­
yıp, halkın, ileri gelenlerin ve memleketin işleri kavgası­
na ihtisas gösterıneyerek gönül rahatlığıyla tamamen
şiire yönelseydi, her tarafta bu kadar meşhur olan Rus-
rev -i Dehlevi 'nin şiirleri bunların şiirleri yamnda

-49-
okunma hakkına sahib olacak kabiliyyette değildi.:
Gerçi cahil insanlar onlara Türkçe şiirler isnad ederler;
Ama onlar asla Türkçe şiir söylemernişlerdir. Bütün .$i·
irieri Farsçadır. Divanlarında hiç Türkçe sözleri yoktur.
Bütün şiirleri aym düzeydedir. Bu gazeli kahramanlık
ve yiğitliğine uygun demiştir. ·
· "Askerimle Istanbul tahtından hareket edip Iran tır
rafına sefere çıktım. Kızılbaşı melamet kanına garket·
tim." · "
''Mısır valisi can ü gönülden benim azın U himmeti·
min· kölesi oldu. Padişahlık sancağını dokuz feleğin
üzerine yükselttim."
''Nusret çengini (musiki aleti) zafer meclisinde çal·
maya başlar başlamaz bu müjde IrakmülkündenHicaz'
a kadar yayıldı. (Irak ve Hicaz musikt makamlarıqır.)
''Kılı.cımdan, Maveraü'n-nehir kana garkoldü. Düş·
manın gözünü lsfahan sürmesinden mahrum ettim.''
''Düşmana şöyle bir .bakınca, gam sıtmasından ter
içinde-kaldı ve ~r kılından Amu nehri aktı." ·
"Mülk tahtası (Bisat: Oyun tahtası) üzerinde devlet
satrancını oynamaya başladığını zaman, Hind Şahı,
akıl (ferzane) askerimin karşısında mağlub bir fil hali-
ne geldi." .
"Ey Selimt, mihr ü vefa potasında altın gibi eridikten
sonra, cihan mülkünün para~ı üzerine benim ismim ya-
zıldı."
A . . ı

Bu matla1ar da aşıf4ık sevdası ve perişanlık belası ile


söylenmiş, yakıcı, dertli şiirlerindendir.
"Gaın ayağının altına düşen benim eteğiındir. Eteğe ·
düşen de benim yakaındır."
"Sinemdeki yaraları, üzerine dağ vurarak başkalann­
dan saklıyorum. Zira onlar sevgilimin kılıcının yadigar-
larıdır."
Bunlar da aşk ateşiyle karışmış, iç üzüntüsöyle söy·
lenrniş matla'lardır. ·

-SO-
L
''Ölnllşüm,hicran vadisinde kalan organlarınun üze-
rinde ise baştan ayağa
kargalar vardır."
"Şarab içmeden halkın gözünü kan eden o güzel, yü-
zünü şaraptan lale renkli ederse o zaman halimiz ne
olur?"
"Yaralı Mecnun, her ne kadar bela çölünün subaşısı
olduysa da ay yüzlüterin sevdasına benim gibi tutulma- ·
mıştır."
Şiirleri çabuk anlaşılır. Söze ve manaya dikkati o
derecededir ki söylemek ve yazmak mümkün değildir.
MaMıların yaratıcısı olan Kemal tsfeham'nin "Ber-;-Ser"
redifli kasidesine nazire'yaznııştır. Naziresi gerçekten _
güzeldir. Bu· kasideye nazire söyleyenterin hiç biri bu
başarıyı gösterememiştir. Bu beyt o kasidedendir.
"Senin hizmetçilerio arasında gök, güneş tarafından
başına titrek iğne konmuş bir cariye bile değildir'"

SULTAN KORKUD

Bu da Sultan Bayezi4 'in oğlu ve Sultan Selim haz-


retlerinin kardeşidir. Ebü'l-feth lakabıyla anılan dede-
leri Sultan !\tfehmed vefat ettiğinde Sultan l(orkud.
küçük olduğundan Eski Saray'da bulunuyordu. Yeni-
çeriler arasında kanşıklık olup şehri yağma ettiklerin-
deİshak Paşa bu fesadı gördü. Sultan Korkud'u getir~
tip tahta geçirdi. Böyece Istanbul'un karışıklığı bir
mikdar teskin oldu ve babası Sultan Bayezit gelip tahta
geçineeye kadar on sekiz gün padişahlık yaptı. Yeniçe-
rinin ulMesiniıt arttırılınasına o sebep olmuştur. Amma
sonradan Sultan Bayezid tahtdan çekilince yeniçeri
Korkud 'u kabul etmeyip Sultan Selim hazretlerini ge-
tirterek tahta geçirdi ve padişah yaptı. Şiirde ''Harim1''
malılasını kullanmıştır. Alim, faziletli, fen sahibi padi~
şahtı. Olgunluğuna nihayet yoktur. Fetva konusunda
''Korkudiyye'' adlı bir kitap yazdı. Eser, büyük kadıla-

-sı-
rın ve ehil kimselerin huzurlarında kabulgördü. Musiki
ilminde. de milbir ve her çeşit sazı çalmağa kadir idi.
Hatta "Gıda-yı Ruh" adlı bir saz tasnif etmiştir ki
kendi icadıdır. Anlayanı yanında rağbet görmüş ve
hoş-ilvaz düşmüştür. Bu kadar maarif ve fazilet için-
de iken şiir söylerneğe yönelmişti.. Bu beyider onun
şiirlerindendir.

Hasret-i derd-i ruhunla tille-i nu'manı gör


Baş açık abdal olup beline yaprak bağlayan
"Yanağının derdi hasretiyie başı açık, beline yaprak
bağlayan Lale-i Nu 'm anı gör."·

Tae ü kabayı terk idüp uryan olayın bir zaman


Gurbetde seyran eyleyüp milıman olayın bir zaman
"Tacımı ve elbisemi çıkarıp soyunayım, bu hillirnle
bir Süre gurbette gezip misalır olayım."

IKINCI TABAKA EKI

İkinci tabakada toplanıp zikr edilen yıldızlar kadar


çok askerli sultanlar, F eridon görünüşlü, felek huzurun-
da Çemşid temkinli hakanlar ki her biri Nuşirevan gibi
adilletli, şahlar şahı İskender gibi kabiliyetli olup salta-
nat meclisinde yiyip içip otururken gaddar felek ve uy-
gunsuz zaman, Cem'in kadehinin dolusunu bunlara da
içirip ömürlerinin sonuna gelince bu dünyadan ayrıbp
güçlü hükümdarın (Allah) katında vatan tuttular. Bu
cihanda tahtta oturan, tae giyen oldukları gibi, o cihan-
da da cenab-ı arş-ı azime yakın oldular. Bunların sal-
tanatı, tahtı, mülkü, askeri ve yüceliği gönül rahatlığıyla
padişah-ı sahib-kıran hazretlerine ebediyyen yardım­
cı olsun. Şehzadelerinin her birini Allah ataları devleti-
ne lay_ık eyleyip uzun ömür ile güzel günler müyesser et-
sin.

-52-
Yirde yatdukça bu yad olan cihan sultanları
Hak te 'ala eylesün Sahib-kırarn s&-cfiraz
Saklasın zat-ı şerifini hatardan haşre dek
Devletiyle eylesün şelizadeler örnrio dıraz

"Burada anılan cihan padişahları yerde yattıkça Al-


lah, Sahipkıran 'ı (Sultan Süleyman 'ı) yüceltsin. Şerefli
zatıru haşre dek tehlikeden saklayıp devletinin ve şeh­
zadelerinin ömrünü uzun etsin."

üÇüNCü TABAKA
Üçüncü cennet tabakasında görünen büyük vezirler
ve saygıdeğer emirler ki fazilet elbisesi ve güzel huy sü-
sü ile donannıışlardır. Bunların her biri latif tabiatları
sebebiyle şiire meyilli ve kabiliyetli, derin fikirli, taşkın
tabiath, pak zihinli, cevher saçan, gönülleri büyük, akıl~
lı_ ve faziletli kişilerdir. Bunlar, namlı sultanlar ve yüce
hakanların hizmetinde terbiye bulup, kimi vezir, kimi
kadıasker, kimi defterdar, kimi nişancı ve kimisi davul
ve bayr* sahibi memleket beyi oldular. Her biri veza-
ret, sadaret, beylik nitbesinde değer ve yüceliklere eriş­
ti. Bazısı geçmjşteki sultanlarm lutf ve ilısan hazineleri
.sızmtısından zengin oldular. Bazısına da Padişah-ı .sa-
hib-kıran hazretlerinin himmet yağmurlarmdan feyz
yetişmekle zengin olmuşlar. dünya ve ahirete ait istek-
lerini elde etmişlerdir. Bu grubun bazısı gizli hazine gi-
bi yer altında saklı ve bazısı hayat meclisinde mutluluk
kadehinden istifade etmektedir. Fan1 oliıp fena ale-
minden, Hak civarına. nakledenlerin Allah 'ın rahmeti ile
halleri rahat olsun. ·Bilfiil hayat tekkesin(le padişah,
yüce Süleyman hazretlerinin iktidarında, onun Rusre-
vane iyiliklerinden yarartarup başı dinç olanların, yüce
eşiklerinde hizmetleri devamlı ve sağlam olsun. Bu
cümlenin ulusu ve bu tabakailm ··önde geleni merhum
Ahmed Paşa 'dır.

-53-
AHMEDPAŞA

Aslen Edirne'lidir. Fikirde ve ferasette kılı kırk ya-


rarcasına dikkatli olduğu için kapı halkı arasında ''Sir
pahi Müftüsü'' adıyla tanımrdı. Merhum Sultan Murad'ın
kazaskeri olan Mevlana Veliyyüddin'in oğludur. Pey-
gamber soyundan olup, zahiri ilimleri elde etmiş, fen
sahibi, faziletli ve gönül ehliydi. Merhum Sultan Meh-
med'e hoca olmuş, padişah ondan marifet ve bir çok
fazilet elde etmiştir. Hocası iken bunun temiz anlayı~
şını ve yarutmayan görüşünü tesbit eden padişah, Ah-
med Paşa'yı kendisine vezir yaptı. Paşa, sade yüzlü,
sevimli, gençler sohbetinden hoşlanıp zevk aldığından
hiç evlenmeyerek ömrünü yalnızlık ile geçirdi.
Rivayet ederler ki; Sultan Mehmed'e vezir olduğu­
yerde, padişahın hususi haremine mahrem olan sevgi-
lilerden birine aşık oldu. Durumu f-ark eden padişah,
bu hali imtihan etmek.için ipeğe misk sarıp gizler gibi
oğlanın zülfünil külalı içinde saklar. Oğlan yine önceki
üslOp üzere hizmetinde iken Ahmed Paşa'nın gözü
ansızın ona düşmüş. Oğlanın zülfünil göremeyince he-
men bu beyti orada demiş:

Zülfin gidermiş ol sanem kafirliğin komaz henüz


Kesmiş veli zünnarını dahi milselman olmamış

"O put gibi güzel, saçını saklaınış ama katirliği he-


nüz elden bırakmamış. J3elindeki papaz kuşağını kes-
miş fakat henüz müslüman olmamış."

Sultan Mehmed durumu etraflıca aniayıp şüphesini


giderince Ahıred Paşa'yı öldürmek istedi. Sonunda
''Bana bir harf öğretenin kölesi olurum •·• sözünün anla-
mını iyice düşünüp hocalık hakkını zayi eylemedi. Öl-
dürmekten vazgeçerek oğlanı Ahmed Paşa'ya verdi. La-

-54- -
kin vezirlikten uzaklaştırarak Bursa'da Moradiye tevli-
yetine gönderdi. Bu beyti tevliyette iken söyledi. Parli-
şahın kulağına gidince de merhameten ve şefkaten af·
fedildi ve bu beyt sayesinde tevliyetten kurtuldu.

Cihana cud idersinher cihetten


Halas it ben kulını tevliyetden
''Her yönden dünyaya cömertlik ediyorsun. Bu ku-
lunu da tevliyet hizmetinden kurtar.'' ·
' ' .
Sultan Mehmed vefat ettiğinde Bursa Sancağinda
bulunuyordu. Merhum Sultan Bayezid tahta geçince
onu gözetti ve kendisine çok yardımlarda bulundu.
Bursa Sancağında vefat etti. Mezan Bursa'dadır.
Fasih ve beliğ şairdir. Bunun şiirind~ olan selaset
ve letafet hiç bir şairin şiirinde. yoktur.·özellikle kasi-
delerindeki tatlılık. güzenik ve sağlambk o merteberle-
dir ki Türk dilinde ondan fazlasını yapmak mümkün de-
ğildir. Kısacası bu iş bu kadar olur. Şiirdeki mevkiinin
yüceliğinden ve güzel söyleyişinden dolayı "nazmm
sultanı" lakabıyla anılır.· Divanı müretteb ve şiirleri
halk arasında meşhurdur. Bu beytler onun şiirlerinden­
dir.

Çin-i zülfün miske.benzetdüm hatasın bilmedüm


Key perişan söyledüm bu yüz karasın bilmedüm
Ben kara toprag idüm can virdi zülfinden saba -
Hey ne can-perver kıyamet dil-rübasın bilmedüm
Kadd kıyamet gamze afet zülf fitne hatt bela
Ah kim ben hüsninün bunca belasın bilmedüm
"Zülfünün kıvnınını miske benzettim, bundaki ha-
tayı bilmedim. Çok perişan söyleyerek bu söyleyişteki
yüz karası hali bilmedim. ''
"Ben kara ·toprakken sabah rüzgan senin saçının ko-
kusuyla bana can verdi. Senin ne kadar can besleyici,

-55-
gönül alan boylu olduğunu bilmedim."
"Boyun kıyamet, yan bakışın afet;· saçm fitne,. yü-
zündeki tüylerin bela getirici. Ne yazık ki ben senin
güzelliğin}H bunca belalı olduğunu bilmedim. ''

Bu· beyt'te manası yüzünden kendine has olan ha-


yallerindendir. Marifet sahipleri yanında meşhurdur.

Beyt:
Zülfün.şebinde virdüm dil hüsnüne gören dir .
Magribde bir kalender ayine tutmış aye
''Zülfünün ..gecesinde (karanlığında) güzelliğine öyle
gönül verdim ki gören batıda kalenderin biri aya ayna
tutmuş sanır."

Mesnevi tarzında da "Leyla vü Mecnun" nazmına


çok çalışmıştı. Nazmı diziimiş inci gibidir. Lakin kay-
bolmuştur ve elde mevcud değildir .

.MAH~UD PAŞA

"Adnt" malılasını kullanmıştır. Abdullah oğludur.


Merhum Sultan Mehmed'in kullarındandır. Ilimleri sı­
rasıyla görmüş, faziletli, kamil, şiir ve inşada mahir
bir kimseydi. Şiirlerinde hususimanalar çoktur. Hoş
tabiatlı, kudret sahibi kişiydi. Farsça ve Türkçe şiirler
demiştir. Zahir-i Faryabi'nin kasidelerine ve Şirazlı
Hoca Harız'ın gatellerine nazireler söylemiştir. Şiirleri
güzel, gazelleri sanatlı, el değmemiş sözleri çok ve
özel manalarma nihayet yoktur. Bunun elde ettiği
itibar ve şöhrete, buna gösterilen ilgi ve değere, bunda
olan fikir, anlayış, ileri görüşlülük, tedbir ve fetanete ·
Osmanlılarda hiç bir vezir müyesser olmadı. Hüner sa-
hibi ve hünerlileri koruyan bir vezirdi. Eserlerinden gü-
cü bellidir. Hayratının gayet çok olduğu tarihlerde ya-

-56-
ı
zılmı.ştır. Sonunda Sultan Mehmed 'in gazabına ·uğradı
ve yokluk diyarı tarafına sefer ederek dünyadan ahire-
te göçtü. Mezarı Istanbul'da kendi camii içindeki türbe-
sindedir. Toprağı sıtmaya kef:irettir, derler. Sıtmalı
kimseler çok alırlar. Bu beyider onun şiirleririden dir.

Ol serv-i mah-çehre ki gülden yanağı var


Can u göriülde laleleyin mihr-i dagı var
Dil murgı hali danes~ saydındadur veli
Bilmez am ki zülf-i siyahmda agı var
· Benzetme mihr ü malu felekde cemaline
N ageh kirnesne işide yirin kulagı var
"O ser\ri boylu, ay yüzlü sevgili ki gülden yanağı var.
. Can ve gönülde de lalede olduğu gibi siyahlık (Yara)
var."
''Gönül kuşu benierin avındadır, ama bilmez ki siyah
saçın da .tuzağı var.'~ •
"Gökteki güneşi ve ayı güzelliğine benzetme, yerin
kuJağı var işidilir." '

Bu beyitler de onun şiirlerindendir.

Gördüğüınce anberin ıülfin ruh-i dildarda


Mfır..:_ı miişk-e(Şan yatupdur sanuram gülzarda
Zülfün ey meh-r8 yüzünde olduğu pür-tab bil
Günde yatdukça olur kuvvet ziyade marda
Lale haddünden meger gül ~reng bu uğurladı
Kim dırahta saruben gezdürdiler bazarda
"Gönül alıcı sevgilinin yanağında anber kokulu saçı­
m gördüğüm zaman, gül bahçesinde misk saçan yılan
yatmış sanırım." .
"Ey ay yüzlü sevgili, dağılan saçının etrafa yayılan
kokusu, güneşte yattıkça kuvveti, çevikliği artan yılan
gibidir."
"Lale yanağından gül, renk ve koku çaldı. Bunu da

-57-
bir ağaca sarıp pazarda gezdirdiler. ''

Mahlas beytiyle söylenmiş bu şiir de onu~dur:

Ger suya bakmak ile bilinseydi sırr-ı gayb


Adn~ bakup yüzine bilürdi de himını · ·
"Eğer suya bakmakla gaybın sırrı bilinseydi Adırl,
onun yüzüne bakarak ağzını bilirdi."

Bu makta> da onun meş1n1r olan şiirlerindendir:

Ey dost Adni'nün sımagıl gönli şişesin


Ki bu diyar Edrine 'dürtir Hale b değil
"Ey dost Adrrl'nin gönlil şişesini kırma. Çünkü bura·
sı Haleb değil Edirne 'dir."

MEVLANA VEFAYf

;,Cezert-oğlu" adıyla tanınır. Ismi Mahmud'dur.


Merhum Molla Fenari'nin kız kardeşinin oğludur.
Acem. diyarında çahştt. Vilayet-i Rum 'a, her fenden
haberdar, her çeşit .ilmi incelemiş, alim ve kamil bir
kimse olarak döndü, Osmanh ülkesine inşa üsli'ibunu
ve yazışma kaidelerini öncelikle o getirdi. Merhum Sul·
tan Bayezid'e vezir olan Kasım Paşa onun hizmetinde
ilim ve marifet tahsil edip, fazilet, fesahat ve belagat
kesbetmişti. Sultan Mehmed hazrederine nice yıl ni-
şancılık yaptı ve onun huzurunda hiç bir nişancının
bulmadığı itibarı· buldu. Sultan Mehmed merhum,
onun faziletlerini, hasletlerini, kemal mertebesindeki
inşaya kudret ve maharetini öğrenince, kendisine aşırı
ilgi ve sevgi gösterdi. Şimdiki zamanda mM için tutu-
lan alıkarn akçasını o zaman· nişancıya bağışlamıştı.
Vezirler padişahın Vefay1'ye sözle anlatılamayacak
kadar çok itibar, iltif~t, in 'am ve ihsan ettiğini görün-

--58-
ce; hepsinin kibir ve nifak dimağlarına hulul, düş­
manlık ve hased kötü düşünceleriıte yer etti. Nişancıyı
padişah'm huzurunda küçük düşüm1ek istediler. Nişan­
cı, padişah hazretlerinin mutlu günlerinde bir tabak ye~
meğe beş bin akça harcadı diye. padişaha bildirip, pa·
·dişah ahkamından nişancıya günlük on beş yirmi bin
akça hasd olduğunu söylemişler. Bu söz padişahın ha-
tırında kalmış. Bir gün nişancıya çok akça verip, "ken·
din için beş bin akça harcayıp pişirdiğin bir tabak ye-
mekten bize de çokça pişir" diye emretmiş. Nişancı,
padişahın huzurunda emredilen yemeği pişirlP sulta-
nın tertibi gereğince tabaklara kotanp önüne ilet-
miş. Padişah hazretleri yemekten hoşlanınışlar ve pek
çok ihsanlarda -bulunmuşlar. Geri kalan yemeği de ta-
haklara kotartıp paşalara gôndertmiş. Sonra da paşala­
·ra: "Size tabaklar ile gelen yemeğin ne olduğunu bildi-
niz mi? Nişancınm kendisi için beş bin akça han~ayıp
pişirir dediğiniz yemektir. Şimdi her bir tabak için Ni-
şancı'ya her biriniz beşer bin akça verin" diye emr et-
miş. <;>nlar da padişahın emrine uyarak her bir tabak ·
başına beşer bin akça vennişler. Ayrıca görmüşler ki
padişahm buna iltifat ve ilgisi kendi düşündükleri gibi
değil. Nişancıyı kendi hususi nimetlerine ve nihayetsiz
lutuflarına gark etmişler. Artık da o meseleden padişa­
ha kapı açınağa ve o taraftan söz sôyleıneğe mecalleri
olmamış. Mevlana Vefıiy~. Sultan Mehmed huzurunda
son derece rağbet ve kemal derecede izzet bulmuş, hoş
tabiatlı, fasih ve beliğ, padişah ile sohbet etmiş- kimsey"
di. Bu beyt onun şiirlerindendir:

Yüri naz ile ki reşk eyleye tavi\s-ı cinan


Salıney dost ki can gülşenidür cilve-gehün

''N azlı nazlı yürü ki cennet tavusları seni kıskansın.


Ey sevgili salınarak yürümene devam et, nazlandığın
yer canın gül bahçesidir."

Merhum Sultan Mehmed zamanında Karaman-oğlu


isyan edip, bazı memleketinrup talan etti. Bunun üze-
rine Sultan Mehmed, Karaman-oğlu'na hükm-i şerif
yazdırıp göndermeye karar verdi. Vefayi'nin buFarsça
, beyti de hükürnle beraber yazılıp gönderildi. O beyt bu-
dur:

"Bizimle beraber olanın evine talih avdet eder. Yıla­


nınölümü yaklaşınca yol üzerinde gezip dolaşır.''

Hükmü Sultan Mehmed görüp, okuyunca bu beyti


çok beğendi.. "Yalnız bu beyt yazılıp, nişanlanıp gön-
derilse, ·başka bir şey yazılınasa olurdu n diye buyurdu.
Kısacası fesahat ve belagat ile meşhurdur. Arapça,
Farsça ve Türkçe şürleri vardır. Mevlana Vefayi'nin
vezirler tabakasına yazılınasının sebebi, onlardan da
önce olmasından, padişal1ın arkadaşı, nedimi ve eski
musahibi olarak zamanındaki itibarının vezirlik itiba-
rından fazla olmasından dolayıdır.

KARAMANLIMEHMEDPAŞA

Konya'lıdır. Hazret-i Mevlana neslindendir. Fazi~


letli, zeki kişiydi. Mahmud Paşa 'nın tavsiyesiyle mer-
hum Sultan Mehıned'e nişancı oldu. Bu sebebten ''Ni-
şani" -mahlasını almıştır. Çok akıllı ve bilgili, anlayış
sahibi büyük alim olup·zamanla verirlik makamına geç-
ti. Düşünce ve tedbirlerini, göıiiş ve kararlarını padişa­
ha beğendirerek vezirlik makamında biricik kaldı. Ve-
zirlik hizmetini, memleket meselelerini, halkın ve ay-
dınların işini yalnız başına göriirdü. ·Ta ki ilaM vade
yetişip Sultan Mehmed, Allah emrine varınca, yeniçe-
riler evini basıp kendisini öldürdüler. Mezarı Şeyh Vefa

-.-60-
-
tekkesindedir. Bu beyitler onun şiirlerindendir:

Sensiz bu cihanda sanema canı gerekmez


Hüsnün güneşi togmasa devranı gerekmez
Kaddünle hadün zülfün ü hatton göreliden.
Serv- semen ü sünbül ü reyhanı gerekmez
Aşkonda Nişanl ne safa buldukim ey can
Derdün g~rek ol aşıka derınanı gerekmez
"Bu cihanda sen olmayınca ey sevgili, bana can ge-
rekmez. Senin güzelliğinin güneŞi doğmayacak olsa
devran gerekmez." -
"Senin boyunu, yanağım, saçını ve yüzündeki ayva
tüylerini gördükten sonra serviyi, yasemeni, sünbülü ve
. reyhanı görmeye gerek yoktur."
''Nişanl, zaten senin aşkında ne safa buldu ki. Onun
için o ftşıka senin derdin gerek, derınanın gerekmez."

KASIM PAŞA

11Saf1" malılasını kullanmıştır. Edirneli bir kocakarı­


nın kuludur. Kadın onu oğlu gibi besleyip okuttu. Fa-
zilet ve kemal tahsil edip, ilimle meşgul oldu. İlme tfı­
lib olup okurken Mahmud Paşa 'ya bağlandı ve onun
terbiyesi ile yetişti. Merhum Sultan Bayezid, Amasya'
da Çelebi Suitan iken ona defterdar oldu. Bayezid, sa-
adette tahta oturduktan sonra da, kendisine vezir yap-
tı. Epey müddet vezirlik yaptıktan sonra Selanik'e
gönderildi ve orada beylik yaparken öldü. Mezarı Se-
lanik'tedir. Rum vilayetlerinin muteber şairlerinden­
dir. Özel bir tarz kullanır. Güzeledası vardır. Şiirin ka-
idesini güzel ve nazmm üslubunu iyi bitirdi. Hoş tabiat-
lı, şiirleri ata sözü ve deyimlerle örülü, muhayyeldir.
Parlak gazelleri ve güzel beyideri çoktur. Şiirleri tam
bir şöhret, sözleri şüphe götürmeyecek şekilde itibar
bulmuştur. Halk arasmda divanı meşhurdur. Bu bir-

-61 =
kaç beyit onun şiirlerindendir:

Boyun bir serv-i ra 'nadır güli var


Semen üzre perişan sünbüli var
Ne nazükdür·cemalün ·gülşeni kim
Gül-i ter üzre miskin kaküli var
Inanma zülfinün ahdine Safi
Kim anun bir başı VÜ bin dili var
r'Boyun bir güzel servidir ki gülü (gül gibi yanağı)
var. Yasemin (yanak) üstünde perişan sünbülü (saçı)
var.
''Yüzünün gül bahçesi ne kadar naziktir ki taze gül
gibi yanak üstünde misk kokulu ka külü var."
"Saft, onun zülfünOn sözüne inanma, çünkü onun bir
başı bin dili var.''

Pek çok medrese ve mescid yaptırıp epeyce hayrata


sahib olmuştur. Salihlere, alimiere ve diğer fakiriere
her zaman sadaka ve ihsanını esirgeınezdi. Osmanlı
beyleri arasmda bu denli hayır sahibi başka bey bulun-
maz, derler.
1\ .1\
PIRI PAŞA

Konya· şehrindendir. Hazret-i Ebubekir neslinden-


dir. Ilim ve aritınetik tahsil edip ınarifet·ve fazilet sahi-
bi olarak Galata kadılığına t~yin edildi. Burad~n Istan-
bul'da yaptırılan Sultan Mehmed Camüne mütevelli
gönderildi. Daha sonra Sultan Bayezid zamanında hazi-
ne defterdarı oldu. Merhum Sultan Selim tahta oturun-
ca, devlet büyükleri arasında her bakımdan PM Paşa~ ·
dan kabiliyetlisi, sözde ve tedbirde ondan olgunu olma-
. dığını gördü. Bu vasıflanndan dolayı onu yanına alarak
kendisine vezir yaptı. Gerçekten onda olan uyanıklık,
kavrayış, anlayış, memleket işlerini. düzenlemekteki

-62-
' ..~
başarı, Osmanlılarda hiç bir vezire müyesser olmamış­
tır.Böyle bir vezir de Osmanlı neslinden hiÇ bir padişa·
ha nasib olmamıştıi. İyi anlayışı vepak zihninden dola-
yı buna "ikinci Büzürcınihr" derler. Hoş tabiatlı, nazik,
faziletli kişidir. Bu beyider onun şiirlerindendir~

Şe b-i zülfünde kalanlar zulumat ile yürür


Irişen lebleri abına hayat ile yürür
Zahidihasret-i mey şöyle zayıf eyledi kim·
Elde tesbih ü asası salavat ile yürür
Hüsni ser-namesine kaşları olalı nişan
Hükm ider aştkına sanki berat ile yürür
Elierin göge tutup nflliş iderserv ü çınar
Ki göreydün anı ya Rab ne sıfat ile yürür
PMya kaddüne benzer nice serv ola ki ol
Salınur şiveler eyler harekat ile yürür
"Sevgilinin zülfünün gecesinde kalanlar karanlıkta
yürürler, dudaklarının suyuna erişenler hayat He yürür·
ler."
. "Şarap hasreti zahidi Öyle zayıftatmış ki, elinde tes-
bihi ve. hastonu ile salavat getirerek (korka korka) yü-
rür." '
"Güzelliğin başına kaşlan nişan olduğundan beri
aşıkına berat hükmü vermiş gibi yürür."
"Servi ve çınar ellerini göğe kaldırıp yalvanrlar. Ya
rabbi onun nasıl yürüdüğünü görseydin.'' .
''Ey PM, o nasıl senin boyuna benzeyen servidir ki
salınarak, nazlanarak yürür."

Şiir tarzını iyi anlamış, hoş tabiatlı, nazik, fazıl ki-


şiydi. Kendi vadisi olan ata sözü ve deyimlerle örtülü
şiir söyleme sahasında eşsiz, yaradılışı şiir söylemeğe
müsait, sözleri rağbet gönnüş kimseçlir. ·

- 63 .....
i
I
t

ZEYNELPAŞA

MerJıum Sultan Selim 'in kulu dur. Padişalım terbiye-


si ileyetişmiş, ilimleri sırasıyla görerek tahsilini ta-
mamlamıştır. Tedbirin iyisinde eşsiz, düşünce ve anla-
yış ülkesinde padişah, herkesin duı:umunu anlamakta
ve vezirlik üslubunu bilmekte biriciktir. ''Bu öiellikleri
taşıyan vezir dünyaya gelmemiştir" derler. Hoş yaradı­
lışlı, nazmı güzel, ye kendisi zarif kişi idi. Bu fakirden
bir gazel sadır oldu ve tesadüfen makta' beyti bu şekil-
de düştü: ·

Bülbül sadası gibi şi 'r-i Sehi güzeldür


Eş 'ar-ı gayrılar hep· ana göre toyukdur
''Sehi'nin_ şiiri bülbül sadası· gibi güzel, başkal:p-ının
şiiri ise ona göre tavuk gıdaklaması gibidir.' 1

Adı geçen Paşa da- bu beyti nazire olarak yazmışlar.


O beyit budur:

Efsane-i cünftnum deştan olup okınsun


Hengame-i belada şi'r-i Sehi tuyugdur

'Deliliğimin efsanesi destan olup okunsun ki bela


1

hengamesinde Sehl'nin şiiri tuyug gi~i güzeldir."

Bazılan Paşa'ya delilik isnad ederler. Bu beyitten


anlaşılıyor ki dediklerinden bir parça eser var~ Paşa,
zevk sahibi, saf-meşreb, epeyce şiire sahip, nazmı gü-
zelkimsedir. Herkesin şiirine müdalıale etmek istedi-
ğinden, merhum Sultan Selim, "Senin !_Uahlasın llebii
olsun" diye latife edermiş.

-64-
LüTFi PAŞA
Merhum Siııtan Selim Hazretlerinin terbiyesi ile ye-
tişmiş kullarındandır. Şerefli huzurlarında çok makbul
tutulmuştur. Şeriata uyan, adil, fazilet sahibi, iyi huy-
lu, melek ahlaklı, Yusuf yüzlü, kahramanlık, cömertlik,
lütuf, ikram ve müıüvvet ile tamrian, haya ve edeb sahi-
bi, uzun boyunu devlet hil'atı okşayan, dikkat ve anla-
yışı devlet elbisesine süs olan kimsedir. Doğruluk süsü
ile bezenmiş,~ dindarlık zlneti ile donatılmış, ilim ve
ınarifet mensuplarını seven, hüneri koruyan vezirdir.
Osmanlı Devleti ortaya çıktığından beri, bu. kadar din-
dar müslüman ve vakar sahibi vezire rastlanmadı. İstan­
bul 'da önceden meydana gelen ve adet haline gelmiş
bir takım bid'atlar var idi ki herkes onlardan huzursuz-
du. Vezirlik mak3mına geçince bütün bid'atlari kaldır­
dı. Ülke halkı, huzura kavuşup, hayır dualar ettiler.
Her bakımdan ahlakı iyi, özellikleri makbul, şam yüce,
saadet ehli, tabiatı kusursuz ve zihni doğru vezirdir.
Tabiatının uyanıklığı ve sanatkar düşüncesinden dolayı
gösterişli şiirleri ve .güzel sözleri vardır. Gazellerindeıı
birisi de budur. -

Pirkatünden çıkdı can ey vird--i handanuru ıneded


Garka virdi alemi bu çeşm-i giryannın meded
Ger sorarsan günimi sensiz saçun gibi kara
Zulınet içre kalınışam ey ab-ı hayvanuru meded
Müdde '1ler taşladılar ta 'n taŞı ile beni
· Vaktidür kim rahm ide sen şah -ı sultan um meded
Derdün ile öldüğümde sinüme uğrayıcak
işidesün toprağırndan ah u efganum ıneded
Lütfi dahi dilberinün yolına olur şehid
üş helal olsun haffimi gözine kanun meded
"Ey gül gibi gülen sevgilim, ayrılığımdan canım çık­
tı, yetiş. Ağlayan gözlerimin yaşı dünyayı sele verdi,
meded."
1
1
''Sensiz günlerimin nasıl geçtiğini sorarsan, saç m gibi
karadır. Karanlık içinde kaldım, ey ölümsüzlük suyum
yetiş."
"Ey şahlar şahı, iddiacılar beni kınama taşıyla taşla­
dılar. Acımanın tam vaktidir, merhamet et."
"Derdinle öldüğüm zaman kabrime uğrarsan, topra-
ğırndan feryadıını duyarsın." 1
''Lütfi, sevgilisinin yolunaşehid oldu. Karnın harami
gözüne heliii olsun, yeter ki sen derdlıne çare kd."

ALl ÇELEBI
j
Çeşitli donanmış
faziletlerle ve hasletlerle ·bir kişi- <ı·
dir. Aslen Burs3Iıdır. Lakin Acem'de tahsil etmiş hik- }
met sahibi bir kimsedir. Anadolu ve Rumeli 'nin ikisine
birden kazasker oldu. Bu görevinden sonra· da Sultan
Mehmed 'e musahib ·oldu. Sohbet esnasında Acem fazd-
larının kelimelerini nakleder, bazan Firdevsi'nin '"Şeh­
name" sinden, bazan da mfiteber divanlardan parça
parça beyitler okuyup padişahla sohbet ederdi. Bu .
yolla Sultan Mehmed 'in kalbinde yer etti ve vezirlerin
başaramadığı nice büyükişleri başardı. Padişahın huzu-
ronda hiç bir kazaskere nasib olmayan şerefli bir yer el-
de etti. Sultan Mehmed vefat edip, Sultan Bayezid tah- ,
ta çıkınca, Cem Sultan, Roma'da Papa'mn yanına kaç-
tı. Cem, orada bulunduğu sürece de sarayda kapı halkı
arasında hiç bir zaınap karışıklık eksik olmadı. Sonun- ·
da Allah'ın enıri yetişip Cem Sultan vefat edince halk
bir miktar rabata kavuştu. Ona binaen Ali Çelebi dedi:
"Zaınamn bilgilileri, ayn-İ nizam-ı 3lemi (aym 31e-
min dirlik düzenlik bulması) sözüyle, matem vaktini,
yani Cem Sultan 'ın vefatını söylüyordu "Ayn-ı ni-
zam -ı atemi'' lafzl he sab. edilip, Cem 'in ölüm tarilıi
için söylenınemi ştir. Cem sultanın ölümü; ayn-ı ni- J
zam-ı aJ,eındir" demektir. Gerçekten latif, güzel söz-

-66-
dür. Bu zikr edilen Farsca. bevitte Sultan Cem'in ' ve-
fatına uygun beyittir:
"Güller gibi ol, lal& gibi yanıp yakılma. Çünkü Cem
in kafatasım felek kadeh yaptı.;,
Şu Şür de onuiıdur: ·
"Ciğerim kana boyandı ve gözümden yaş saygıyla
ayrıldı. Eğer bizim gönlünıüze şarap helal olmazsa ya-
zıklar olsun." ·
- A
MEVLANA HACI.HASAN-OGLU

"Cami" mahla8mı kullanmıştır. Karesi vilayetinden,


Balıkesirlidir. Evvelce vaki olan büyük kadılar ve ehil
kiniseler topluluğundan arta kalmış selef ve en güzel
halef; ÇQk yaşlı, zaman görmüş, yüz yaş yaşamış, fazi-
let ve hasletleri bilinen bir kişidir. Merhum Sultan Ba-
yezid'e kazasker olmuş, hoş tabiath, nazik kimseydi.
Kazaskerliği zamanmda bir münasebetle bu heyti de-
miş:.

''Keşti-i dil bulmağa derya-yı hayretden necat


Kakül-i dilher hayaliyle resenter bağladum
"Gönül gemisini hayret denizinden kurt8{1llak için
sevgilinin kaküHerinin hayaliyle organlar bağladım." ·

·O esnada Galata Boğazı'nda denize batan büyük


bir gemiyi çıkannanın yolları araştırıhyordu. Orada
arifin biri bu beyti söylemiş:

Şol batan parçaya takılan yogun organlar


Lütf -ı tab'ından .efendim kakül-i dilher imiş .
"Efendim şu batan sandata takılan kalın organlar,
tabiatımn lütfundan dolayı dilherin kak~eridir de-
miş."

_J;."'-
Cami de bu beyti işidince, karşılık olarak hemen şu
beyti söylemiş:

Dil keştisine barça diyen türke ne dirsin


Urgana dakup anda hernan am asaydı
"Gönül gemisine sandal diyen kaba saba adama ne
deı:sin, urganı boğazına takıp hemen o anda asmak''

. Gazelleri çok, latifeli şiirlerine ise nihayet yoktur.


Kazaskerken öldü. Mezan Istanbul'da kendi cami-i
şerifi ve güzel medresesinin içindedir. Bu beyitler de
onun şiirlerindendir:

Ralı-ı gaİnından olaİı gönlüm rev an sana


Kat' ifdi ten atakasım gitdi can sana
Milıi1iın ki oldu aleme ~ôşen güneş gibi
Bir zerre gelmez ey meh:..--i na-mihriban sana
"Gönlüın gamının yolunda sana gelmeye başlayınca,
can ten alakasım kesti ve sana gitdi." . · ·
"Ey ay yüzlü sevgili, aşkını, -3ıemi aydınlatan bk gü·
neş. oldu ama bundan sana muhabbetsiz bir zerre bile
gelmez."
1\
MEVıANA ABDURRAHMAN ÇELEBI
EL-MÜ'EYYED

Amasy3ııdır. ''Müey)'ed -oğlu'' demekle ~eşhurdur.


Fazilet ve ehliyeti alimler' arasında malfundur. Merhum
Sultan Bayezid, Amasya'da çelebi Sultan iken onunla
çok dostlukları ve sohbetleri olmuştur. Hatta münafık·
lar Sultan Mehmed'i "Sultan Bayezid'i uygunslız ve so-
nu olmayan yollara sevkederilerle, mantıksız ve makbul .
olmayan yerlere sürükleyenterin biri, Fenarı-oğlu Ah-
med Paşa, biri de Müeyyed-oğlu Alxhlrrahman Çelebi'
dir" diye gammazladılar. SUltan Mehmed öfkelenip on-

-68-
larıöldürmeye adam gönderdi. SUltan Bayezid, bu du-
rumdan haberdar olunca Fenari-oğlu Ahmed Paşa'yı
Hind'e, ~;1üeyyed--oğlu Abdurrahman Çelebi'yi de
İran'a kaçırdı. Abdurrahman Çelebi, İran'da çalışıp
ilim tahsil etti. Oradan bütün fenleri öğrenmiş olarak
döndü. Onun fazilet ve olgunluğuna kimse, '1ıayır"
diyemez. Sultan Bayezid tahta geçtikten sonra onu
kendisine kazasker yaptı. Şiiri çok, fazilet sahibi kim-
se Idi. Bu Farsça matla' onun şürlerindendir. Merhum
Sultan Selim Hazrederine yazıp vermiştir: ·

"Gaybm sırları eğer aynada görülebilseydi, rivayet


aynasındasenin ağzını da görmek mümkündü."

Bu iki Türkçe beyit de onun şiirlerindendir:

içelüm içelüm şarab içelüm


Nice bir gav gibi ab içelüm
Ahiretde olur şaraba hisab
Biz 'am bunda bl-hisab içelüın
''Bir öküzün su içmesi gibi durmaksızın şarap içe-
lim. Ş arabın hesabı ahirette görülür. Biz onu bu dünya-
da hesaba kitaba gelmeyecek kadar çok içelim."

MEVLANA ÇAFER ÇELEBi

TaCı Bey-oğlu adıyla bilinir. Sultan Bayezid Hazret-


leri, Amasya'da Çelebi Sultan iken, babası Taci Bey
defterdan idi. Bu bakımdan aralarında münasebet doğ_- ·
du ve tahta çıktıktari sonra bu ilgiden dolayı Cafer Çe-
lebi 'yi nişancı yaptı. Kendisi şiir ve İnşayla uğraşan,
marifet ve fazilet sahibi kişiydi, Sultan Bayezid 'in son
zamanlarında meydana gelen karışıklıklar sırasında ni·
şancılıktan uzaklaştırıldı. Sultan Selim Hazretleri, uğur
ve ikballe tahta oturunca, büyük bir istekle· kendisini

LC\
nişancılığa getirdi. Daha sonra da kazasker tayin etti.
Bu görevde iken yeniçeriler Amasya 'da isyan çıkarıp
paşalarm evlerini bastılar ve çok kanşıklığa sebep ol-
dular. Padişah, "y:eniçerilerin bu davramşın~a Cafer
Çelebi de beraberdir" diye düşündü ve kendisini öl·
dürttü. Mezarı Balat tarafında, ~endi yaptırdığı cami
içindedir. Şiirleri çok, kendisi iyi şair, divam herkesin
· dilinde dolaşan kişiydi. Mesnevi tarzındaki "Hev~s'­
name" adlı eşsiz kitabında pek çok manayi bir araya
getirmiştir. Nazmı hoş, kendisi zarif kimseydi. Şiirle­
rinden bubeyitler onundur:

Tutuşdum aşk ile bir natüvanum


Eğer can kurtarırsam pehlivanuro
Bahar-ı naz-perverdümden ayrı
Sararmış bir kurı berk -i h azarum
"Aşk ateşiyle yanan güçsüz biriyim. Eğer bu ateş­
ten kendimi kuı;tarabilirsem pehlivan sayılırım."
"Zamanın naz besleyen baharından ayrı olarak, sa-
rarmış bir sonbahar yaprağıyım."
·A . A A
MEVLANA ŞAH ÇELEBIEL-FENARI

Molla Fenari-oğlu Ali Çelebi'nin oğludur. Aslı


Bursa'lıdır. Babası, Sultan Mehmed zamanında hem
R~eli'ne, hem Anadolu'ya kazasker olmuştu. Sul- .
tan Mehmed 'in şerefli huzurlarında son derece saygı,
ikram, itibar ve değer görmüştü. Ona gösterilen say-
gı hiç bir kazaskere gösterilınemiştir. Bütün fertleriyle
Molla Fenari'nin soyu, OsmanWara kazaskerlik yapa-
. gelmiştir. Kendisi de merhum Sultan Selim 'e kazas- ·
ker olmuştu. ilim ve fazileti herkesçe kabul edilmiş,
olgunluk ve marifetiyle saygı görmüş, lütuf sahibi, çe-
şitli hasletleri üzerinde bulunduran, ululuk, ihsan ve
cömertliğiyle tamnan kimseydi. Cömertlikte kimse

-70-
kendisine eş olamaz. Zilıni açık, ahlakı güzel, tabiatl}l.U1
Jetafeti eşsiz, nazım tatlı, ·sözleri açık, ~el ve idr ak
sahibi nazik kişiydi. Bu beyit onun inci dağıtan sözle-
rindendir:

N ola geldi ise hattun didi dahi kıyametsin


Ayıtdı kurtulış yokdur elünden özge afetsün
"Buyruğun gelip de kıyametsin dediyse ne oiur.
Bambaşka bir aretsin ki elinden kurtulan yoktur, de-
. ll
d ı.

MEVLANA ABDtiLVASI ÇELEBI

Dimetokalıdır. On habisten biridir. Merh\un Sultan


Bayezid bu gruba kızdığından, her biri bir .tarafa dağd- ·
. dı ve memleketlerini terk ederek kayboldular. o henga-
mede bu da Iran 'a kaçtı. Orada epeyce zaman çahştı ve
fazilet elde· ederek Anadolu 'ya döndü. Kendisine rağ~.
bet gösterildi ve müderris tayin edildi. Daha sonra Ya-
vuz Sultan Selim zamarnnda kazasker oldu. Olgun ve ·
faziletli kişidir. Mevcud bütün mansıplarını terk ederek
Kabe 'ye gitti ve orada vaktini. ibadetle geçirip kalmak
. istedi. Kabe 'de vefat etti. Hoş tabiatlı, nazik adamdır.
Bu matta onun kendi tabiatmdan doğan şiirlerinden-
dk: .

Çeşmün bakalıdan bana .hışm ile bakışlar .


Ceyhun u Fırat'a gözörn öğretdi akışlar.
"Gözün bana hişm ile baktığından beri gözijm, Cey-
han ve Fırat'a akış öğretdi." ·

"71
~ . . ~

MEVLANA MUHYİDDIN ÇELEBIEL-FENARI

Bu da-Molla Fenar1 neslindendir. Merhum Şah Çele-


bi'nin küçük kardeşidir. Sultan Selim Hazret~erine ka-
zasker olmuştur. Çeşitli faziletleri ve pek-çok hususi-
yetleriyle tanınan, iyi ahlak, beğenilen tavırlar, haya,
yumuşaklık ve vakar ile donatılmış kişidir. Nefsini ıs­
lah etme.si, kendini ibadete vermesi ve takvası öyle
bir mertebededir ki iki dilli kalem, hızlı yazan yazıcı,
yazmakta güçsüz, aniatmada dil, noksan kalır. Tasav-
vuf yolunda pek çok menziller kat'etmiş, hak yoluna
ulaşmıştır. Kabeyi ziyaret edip bir süre orada ibadet
etti, hacı oldu. Tabiatı hoş, zihninin inceliği ziyadedir.
Şiire, inşaya ve muamma üslub_une çalıştı. Bu beyit
onun şiirlerindendir:

H~r nefesde sayeban-ı ebr olur ahum sana


Ta ki te'sir itmeye hurşid ey mahuın sana
Çeşm-i mesti nar-ı haddünde idüp halin Rebah
Mest iken yakmış am nagah irüp b1-vakt hab
Bazar-ı çarh içinde şebün kisesin yarup
Aldı nükud-ı encümi tarrar-var subh
Vuslat şebine irmedügine olup melül
Kan ağladı ve eyledi terk-,..i diyar subh
"Ahım her nefeste sana güneş tesir etmesin diye bu-
luttan gölge yapar.'' . ·
"Sarhoş gözü, yanağının ateşinde beni kebab etmiş.
·Ansızın vakitsiz gelen uyku da sarhoşken onu yakmış."
''Feleğin pazarında gecenin kesesini yararak sabah,
yankesici gibi yıldızların parasını aldı.''
''Sabah kavuşma gecesine ereniediğine üzülüp, kan
ağladı ve diyarını terk edip gitti.''

Bahar-ı. sebze-i lıattun· gözüm yaşın revan eyler


Yaşum güz yağınun gibi göz aç durmaz revan eyler
''Yeşil hattımn balıarı gozuınun yaşım akıtır .. Göz
yaştatım güz yağmuru gibi göz açtırınadan sürekli
akar."

Şern-i ınuhabbetün kişeb-i gam çeragıdur


yöıılüm fitilidür yüregüm yagı yagıdur
Ahumla sanma dinlene ş em '-i ınuhabbetün
Yilden ana zarar yok ~enler çeragıdur
Yıkma binasım dil-i sfızamınun sakın
Ta ki zarar kıla ılıdür er ocagıdur
"Sevgi m um un gam gecesinjn aydınlatıcısıdır. Gönül
onun fitili, yüreğimse yağıdır."
"Sevgi mumun ahımdan dinlenir sanına, o erenler
kandilidir, ondan dolayı ona yel zarar veremez."
· "Yanan gönlümün binasını sakın yıkma. Sonra sana
sıcak bir er ocağı olan bu gönlüm zarar verir."

. İki zülfi iki tavtlsdur gelmiş gülİstana


Egüp baş ab-ı ruymdan içüp ı,übında sulana
''Sevgilinin iki ·zülfü gül bahçesine gelmiş iki tavusu
andırır. Baş eğip 'yüz suyundan· içip, dağında sulanır­
lar."

Molla Caı:n1 Hazretlerinin şiirine yazdığı nazire ger:..


çekten çok güzeldir. Bu şiire yazilan nazirelerin içinde
bunun kadar güzeline rastlanmamıştır:
1'Hz. İbrahim 'in gelişiyle dikenlikterin gül bahçesi
oluşl.ı gibi, benim, gül yanaklılan hayal etmemden do-
layı her taraf gönülle d9ldu."

Hoca Selman'm gazeline de ııazire söylemiştir. Ger-


Çekten onun söylediği matta gibi Hoca Selman 'ın şiiri­
ne kimse güzel nazire söylememiştir:

-73-
"Bak:tığım resim bari sevgilimin resmi olsa, canımı
ve gönlümü uğrunda verdiğim kişi de sen sevgitim olsa
keşke."

ı, Bu beyit de onların yüce kişiliklerinden ~dır olan


şiirlerindendir:

Reyhan u benefşeyle idüp bag ruhun zeyn


Sandun ki bahar oldı bazan eyledün ey dost

·''Ey dost yanağının bağını reyhan ve menekşeyle


süsleyince bahar geldi sandın. Halbuki sonbahardı. '!

Alurlar can ü dil nakdini bizden


Varırlar gayr ile hazar iderler
"Bizden can ve gönül nakdini alır, varır başkasıyla
alış veriş ederler."
/1.
MEVLANA KADRI ÇELEBI

Sultan Selim Hazrederine kazasker oldu. Fazilet ve


himmet sahibiydi. Allah 'ın onlara verdiği zeka ve an-
layışa kimse müyesser olmamıştır. Tabiatı yükseklerde
dolaşan, parlak ve taze zihin sahibi kişiydi ki Atisto,
muhakeme bahislerinde kendisinden fazilet ve hikmet,
Ebu Ali Sina, inci saçan sözlerinden marifet tahsil eder-
.. di. Yumuşaklık ve cömertlik, şerefli vücudlannda dev-
let hilatı, ilim ve zeka mübarek başlarında saadet tacı­
dır. Umumu kapsayan iyilikleri sonsuz, kerim· merha-
metleri ucsuz bucak:sızdlf. Bu beyit onların uğurlu sayı­
lan sözlerindendir.

-74-
Hançerin üzre düşüp virınedügi can anı-·
Canı andan sakınur sanına sakınur anı
Deşt-i gam peyki geçininiş nice yıllar Mecnun
Ey diriga yahnız buldı deli meydanı
Ey Mesiha dehenünden uruann yine şifa
Derdi virenden umar hasta gönül derınanı
"Hançerin üzerine düşüp de can vermeyişini canı
ondan sakınınasma bağlama. Canı değil onu saklnmak-
tadır."
"Mecnun senelerce gam çölünün peyki geçinnıiş. Ya-
zıklar
olsun, deli meydanı boş bulmuş.''
"Ey sevgili; ben, yine senin ağzından şifa umarım.
Çünkü hasta gönül, şifayı da derdi verenden ister."

Fazilet süsüyle bezenmiş, iyi huylada donanmış, za-


manının fazıl ve kamil kişisiydi. Sultan Selim Hazretle-
ri Tevarih-i Al-i Osman'ı ~rapça terkiplerle yazmayı
· ona enıretmişti. Bu işle uğraştılar. Tabiatının letafeti
ve zihniııin doğruluğu yüzünden sevilmiş, şüre ve inşa­
ya yatkınlığı, ilim ve marifete olan ilgisi ·rağbet gör-
müştür. Memuriyyetten ayrılınağa karar verip tekaüdü-
nü istediğinde bu beyti haline uygun söylemiştir.

Ne dud-ı ateş-i hasrete reşk odıyla dagum var


Feragat mülkine şahum ne tugum ne o tagum var
"Ne hasret ateşinin dumanı, ne kıskanma~ ateşiyle
yaranı var. Feragat mülküne tuğsuz, otağsız padişa­
hım."
A ,
MEVLANA HOCA ÇELEBI

Padişah Sultan Selim Hazrederine kazasker olmuş­


tur. Şeyh Yaves1'nin oğludur. SultanBayezid merhum,
babasının önünde tevbe etmişti. İlim içinde fen sahibi,.
kelimeleri dikkatle seçilmiş parlak inci, zamanının ileri

_:75-
~elenlerinin en seçkini ve gaddar dünyanın en olgun bir
kişisiydi. Hoş tabiatlı, nazik mizaçlı, ilim ve salaha revaç
vermiş,idrak sahibi, zihni pakkimseydi. Bu beyit onun
şiirlerindendir.

Ey ecel billah aman vir bana kılma acele


Son nefes tuş ola şayed gözörn ol bi -bedel e·
Yolına harcİdeyin na~d-i sehat elde iken
Ki geçer fırsat-ı örnr-i gözeran girmez ele
Kalb-i meyyalüm elinden nice dem ya Rab kim
Göricek ab -ı revan gibi akar her güzele
"Ecel, şayet gözörn son nefeste o eşsiz sevgiliye takı­
lırsa ne olur acele etme, biraz fırsat ver."
"Hayatunın varını yoğunu yoluna harcayayım ki bu
fırsat ele bir daha geçmez, ömür gelip geçmekte."·
"Bu her şeye ıneyl eden kalbimin elinden neler çe-
keceğim. Her .gördüğü güzele su gibi akar."

MEHMED ÇELEBİ

Cendereci -oğlu adıyla tanınır. Şemsi malılasını kul-


lanmıştır. Merhum sultan Bayezid'e defterdar olmuş­
tur. Titiz bir muhasipti. Hesap ve sözleşme konusunda
eşsiz, anında parmak hesabı sayıp cevap vermekte son
derece kabiliyetli, cevahir bilınekte eşi olmayan, mari-
fet sahibi , cevahiri mahir kiınseydi. Bu beyit onun şiir­
lerindendir.

J3uldı rakib kizb ile alemde iştihar


Dir vasfın işiden kişi lanet yalancıya
"Rakib, yalanctbğıyla aleınde şöhret kazandı, bu
vasfını işidenler yalancıya lanet olsun derler."

-76-
~- .
MEVLANA ABDÜLVEHHAB ÇELEBi
Molla Abdülkerim 'in oğludur. Hayali malılasını kul-
lamr: ilim ebiindendir. Çok muteber yerlere 'kadı ol-
muştur. Kendisini merhum Sultan Selim, beğenerek
defterdar yaptı. Yeniçerilerin Amasya 'da çıkardığı is-
yandan sonra defterdarlıktan uzaklaştınldı. Daha sonra
da İzmir'e kadıoldu ve ogörevde iken vefat etti. Meza- _
rı Edirne-'de, babasının mekteb-hanesindedir. -Kadıla­
rın içinde onun kadar doğru kimse yoktur. Hak yönü-
ne mayil, her fenle ilgili, fen sahibi, faziletli kişiydi.
Leyla ve Mecnun hikayesini gayet hoş bir şekilde naz-
ma çekmiştir. Tabiatımn letafeti ziyade, zihninin doğ­
ruluğu nihayette, şen, ileri gelen, güzel gazelleri, eşsiz
beyideri çok kimsedir. Bu beyitler onun şiirlerinden­
dir.

Hayret alur aklımı baksam gözine kaşına


Sad bezaran aferin ol suretün nakkaşına
"Sevgilinin gözüne, kaşına ne zaman baksam şaşkın­
lığa düşerim. Bu güzel suretin yapıcısına binlerce defa
aferin .. "

Markadi taşını Mecnun 'un alamet sanmanuz


Seng -i mihnetdür ki yağdırdı zamane başına
"Mecnun 'un mezar taşım alamet sanmayın. O, zama-
nenin başına yağdırdığı mihnet taşıdır."

Suretegirer perisin sihr idersin ellere


Bu cihan mecmuasında bir güzel tasvirsin
"Çeşitli şekillere girebilen bir perisin, başkalarına da
sihr yaparsın. Kısacası bu dünya mecmuasında güzel bir
resim sin."

-77-
. "
MEVLANA EBU'L-F AZL ÇELEBI

''Tevarih~i Al-i Osman" ı kitap haline getiren, bii-


yük kadılann ve ehil kimselerin önde geleni, merhum
Mevlana Şeyh ldris 'in oğludur. Merhum Sultan Selim
Hazretlerine, defterdar olmuştur. ''Fazli" malılasını
seçmişti. Fazilet, kemal ve maarifle dolu, şiir ve inşa­
ya kabiliyetli, şen kişidir. "Çocuk babasım izler" sö-
züne uygun yetişmiştir. Fasih, beliğ, mevleviyyet dere-
cesini bulmış, fazilet, himmet, güzel ahlak, şevk sıfat­
Iarına sıihib, hakkı söyleyen kimsedir. Eğlence redifli
bu bir kaç beyit onun şiirlerindendir.

Gerçi uşşakun olur derd-i nihan eğlencesi


Oldı şeyda gönlimün ah u figan eğlencesi
Gitmesün unoab-ı la 1ün fikri bir dem dideden
Kim o sevdarlur bu çeşm-i hun-feşan eğlencesi
Zikr-i yakut-ı lebün seqnaye-i tefrih-i dil
Yad-ı la1-i ruh-bahşun baste can eğlencesi
Mushaf-ı kadriindedür ayat-ıkalır u merhamet
Tıfl-ı tab'un sure-iNtır u Duhan eğlencesi
Asitanunda umar dil ülfet-i hubbu'l-vatan
Çün garibündür ümid-i hanüman eğlencesi
"Gerçi a'ş'lklann eğlencesi gizli derttir. Benim gön-
lümön eğlencesi ise ah ve figan oldu."
"Dudağının kırnuzılığı hiç bir an gözümün önünden
gitmesin. Çünkü bu kan döken (çok ağlayan) gözün
eğlencesi, bu sevdadır."
"Yakut gibi kırnuzıdudağımn anılması,gönlü ferah-
landırmanın biricik sermayesidir. Can balışeden duda- ·
ğın ı hatırlamak da hasta gönüllerin eğlencesidir. ''
"Kahır ve merhamet ayetleri Yüce Kur'an'ın içinde-
dirler, Nur ve Duhan sureleri çocuk tabiatıırın eğlen­
cesidir.''
"Gönül, senin kapının eşiğinde, vatan sevgisinin

-78-
r
r

dostluğunu, ilgisini umar. Çünkü gaıibler ev b ark eğ­


lencesi ümidi içinde yaşarlar.''

NIŞANCI MUSTAFA ÇELEBI

Allah 'm yer yüzünde gölgesi olan Padişah Hazretleri-


nin yüce divanlarmda cereyan eden ferman hükümleri-
nin hepsi, onların emrine havale edilmiştir. Bu ferman-
lar, onun tarafından gözden geçirilerek düzeltilip nişan­
lanır. Sultan Selim Hazretlerinin Mustafa Çelebi 'ye gös-
terdiği itibar, ~smanlılarda başka hiç bir nişancıya gös-
terilmemiştir. Eline sihirli ve keklik sekişii katemi alıp
özellikleri vasfetrnek istese, cihan fazılları inşasına
hayran, gökyüzü divanı münşisi, imlası karşısında şaş­
kın ve dev,at gibi parmağı ağzında kalıp kendinden ge-
çer. Bunea güzel manayı ve yüce latifeyi bir araya geti-
rip dünyayı avucuna almış olan Vassfıf, onun önünde
okula giden küçük bir çocllk, ''Tacp1-me'asir", "Ke-
lile'-Dimne" ve Hallakaıfı sahipleri ki .her biri ilim ve
marifet topunu fesahat ve belagat çevganı ile beyan
meydanında fazilet ve kemalin zirvesine yetiştirmiş ol-
malanna rağmen, onun önünde ebced okuyan çocuk
mesabesinde değildirler. Sultan Süleyman Şah Hazret-
lerinin, tahta çıkışlarından itibaren, doğu, batı, Hind
ve Arap taraflarına yaptıkları gazalarını, onun ihtişam
ve kudretini açıklamak için ''Tabakatü'l-memalik ve
Derecatü'l-ıiıesalik'' adıyla bilinen bir kitap yazdı.
Ayrıca, Saltanat içindeki kalelerden, bin bir kalenin
özelliklerini, kendi buluşu olan lakaplarla yazdı. Bir
kaleye yazdığı lakabı b~şka bir kaleye kat'iyyen yaz-
mamıştır. Bundaki kuvvet ve kudret hiç bir kimseye,
belki insanlığa nasib olmamıştır. Fesahat ve belagat
onda sona ermiştir. Nazım konusunda öyle yüksek bir
derecedeyili ki kasidelerini Mevlana Zalllr ve Hoca
Selman görse şaşınr, mana cevherlerinin nizamma ve

-79-
söz incilerinin resm olmasına akıl erdiremez, hayrette
kalırdı. Rusrev-i Dehlevl ve Hoca Hatız-ı Şlrazl de
asla gazellerinin hayallerine ulaşamaz. Şiirleri muhay-
yel, beyitleri mükemmel, tabiatının Jetafetine söz yok,
zihninin doğruluğu çok fazladır. Şiirlerinden zikr olu-
nan bu birkaç beyit onundur: ·

Semensa kakülün kim safha-i ruhsara yasdanmış


İki hinduya benzer kim yatup gülzara yasdanmış
Kilisedesanem sanma büt-i meh-pareler şeklin
Cemalün nakşınun hayramdur divara yasdanmış
Mey -i naz ile mest olmış durur kim ol peri çehre
Tayanmış sa'id-i siminine destara yasdanmış
Dil-imiskine rahmey-le başı yasdukdadur cana
Şeh-i hicründe gam hakin döşenmiş hare yasdanmış
tty asemine benzeyen kakülün yanağına, gül bahçesi-

ne (sevgilinin yanağına) yaslanan bu kaküller ise iki be-


ne benzer tt. ·

."Kilisedeki ay parçası gibi güzel olan şekilleri put


sanma. Onlar güzelliğinin nakşim seyreden duvara yas-
lanmış hayranlardır. tt
ttNaz şarabı ile mest olup yerinde duramadığı için
sevgili, sevinçli göğsüne ve sarığına yaslanmış. tt
"Ey sevgili, bu başı yastıktaki zavallıya acı. Ayrılığı­
nın gecesinde gam toprağı döşenmiş, taşa yaslanmış. tt

Bu muhayyel beyitler de onundur. Gerçekten gayet


güzel söylemiştir:

Nedür ey dil bu ah U nale aşkı böyle faş itmek


Sana mı kaldı ey dide_dhanı böyle yaş itmek
Giderme safha-i hüsnünde hattun sünbül-i terdür
Zarardur bu muhakkak al evrakı tıraş itmek
"Ey gönül bu alılar, valtlarla aşkı böyle açıklama ni-
çindir. Ey göz çok ağlayarak dünyayı göz yaşına boğ-

-80-
mak sana mı kaldı."
"Güıelliğindeki taze sünbül gibi duran tüylerini gi-
derme. Çünkü al kağıtları tıraş etmekonlara zarar ve-
,rir."
Şiir redifli bu gazel de Önun buluşudur. Daha önce
bu redifte kimse şiir söylememiştir. Gerçekten güzel
söylenmiştir. Daha sonra pek çok nazire yazılmış ol-.
masıha rağmen, hiç biri bu güıelliğe ulaşamanuştır:

Leblerün yadına cana şehd ü şekker-bar şi 'r


Dişlerün nazımyla C? lur lülü-yi şehvar şi 'r
Nutk-ı İsa'dur sanur dil nıürdeler ilıyasına
N az ile ol gonce-leb kim okı ya her bar şi 'r
''Ey sevgili, dudaklarının hatırlanınasıyla şiir,. tatlı­
lık ve şeker saçan, dişlerinin nazmıyla da iri bir inci
olur."
"O gonca dudaklı sevgili, ne zaman şiir okumaya
başlasa ölüleri dirilten Hazret-i İsa 'nın konuşması sa-
nırsınız."

RüSTEM BEY

İsfendiyar oğullarından Kasım Bey'in oğludur. Kasi-


ml malılasını kullanmıştır. Marifet ve feraset sahibi, fa-
ziletli, olgun, zihni pak, hoş yaradılışlı, ç_~k anlayışlı ve
gönlü' şen bey kişiydi. Şiirlerini müretteb divamnda
toplannuştır. Bu beyit onundur.

Virdü elüme ziilfün dün gice bir. heratı


Hicrün gününden ol dem buldı gönül necatı
Ser~name-i muhabbet oldığına batınun
Yaznuş ızarun üıre kQdret eli heratı
"Dün gece zülfün elime bir berat verdi. O zamandan
beri ayrılık gününden gönül kurtulmuş oldu."
"Kudret eli (Allah), yüıündeki tüyledn muhabbet

-81-
ser-namesi olduğuna dair yanağının üzerine berat yaz-
mış." ·

· ŞAMLI-OOLUMUSTAFA BEY

"Şanfı" malılasım kullanırdı. Rumeli vilayetl~inin


en iyi serdarlarından, yararlı yiğitlerinden, sancak ve
marifet sahibi şairlerinden biriydi. "Moton seferinde,
düşmanın denizden gemilerle getirip kaleye adam sok-
masını önlemek için bir çok yararlı beylerle birlikte,
Mustafa Bey de deniz yüzeyini gözetlemekle görevlen-
dirildi. Bunlar Moton kalesi önünde siperde beklerken
düşman donanınası göründü. Gözetleyen beyler, topar-
larup gelen donanınaya karşı vannca, uygunsuz bir rüz-
gara kapılıp sürüklendiler. Düşman kaleye girdi. Orada-
ki beyterin adı da korkağa çıktı. Bu duruma kızan pa-
dişah tarafından hapsedildiler. Sonunda kalenin tekrar
geri alınmasıyla günalıları affedildi ve bu şenlikte hapis-
ten kurtuldular. Rumeli beyleri arasında adı ünlü bir yi-
ğit olarak anılırken, korkak olarak anılmasını bir türlü
hazmedemedi. Bu üzünrusünden dolayı da helak oldu.
Güzel gazelleri, ata sözü ve deyimlerle örülü eşsiz be-
yitleri vardır. Edası hoş, nazmı tatlı, zarif bir bey ki-
şiydi. Bu matla onun şiirlerindendir.

Yetmez mi temaşa-yı nigar elde sunarsm


Ey aşık-ı ınihnet-zede buldukça bunarsın
"Sevgiliyi seyretmek yetmez mi ki onu elde sunmak
istersin. Ey mihnete düşmüş ftşık, buldukça bunuyor-
sun."

Bu matlada onun meşhur şiirlerindendir.

Yine ey cam-ı musafaseni gördük silme


Sohbetün revnaklsun dünyede art eksilme

-'-82-
''Ey saf şarapla dolu kadeh, seni yine dopdolu gör-
dük. Sen sohbetin süsü, neşesisin, daima çoğal, eksil-
me."

ÇAKERI SINAN BEY

Merhum Sultan Bayezid zamanında İstanbul suba-


şısıydı. Sonradan sancağa çıktı. Marifet ve mürüvvet
· sahibi kimseydi. Farsça ve Türkçe şiirleri vardır. Za-
. hir-i Faryabi'nin kasidelerine bazı nazireler yazdı.
·Bunhirı gayet güzel düşürmüştür. Mesnevi üzerinde de
epeyce çalışmış, bu konuda epey yol almıştır. "Leyla
ve Mecnun", "Yusuf u Züleyha" hikayelerini nazm
etmiştir. Bu mesnevilerde başarılı olmuştur. Ikisi de eş­
siz kitaplardır. Hoş tabiatlı, zihni pak şairdir. Mesnevi-
. leri gazellerinden daha üstündür. Bu bir kaç beyit onun
şiirlerindendir. ·

Saki piyale sun ki zaman bi-aman imiş


Ol dahi dilherörn gibi na -mihrib an imiş
Çarh -ı felek keman ü havadisdür okiarı ·
Derdaki adem oğlanı miskin nişan imiş
"Ey içki dağıtıcı, kadehini sun ki zaman amansız,
acırtıasız, yani sevgitim gibi merhametsiz imiş.''
"Dönek felek yay, hadiseler de onun oklan, yazıklar
olsun ki insan oğlu o oklara aciz bir nişandır."

AHMEDBEY

Tütünsöz Ahmed Bey lakabıyla meşhur olmuştur.


"Rıdvan" malılasım kullandı. Padişah sancağı çeken,
ağır diriikti bir beydi. llim göğünün güneşi, hasiret bur-
cunun ayı, hamse sahibi, mesneviye çalışmış kimseydi.
Bir çok marifete kadir, şiir üslubunda m ahir, olgun,
akıllı kişiydi. Nizarni'nin hamseletini Türkçeye çevirdi.

-83-
Mesnevileri gazellerinden daha iyidir. Bu bir kaç beyit
onun şürlerindendir:

Saçun miski ile anber karışıınş


Le b--ila 'lün ile şekker karışmış
Sanasın erguvandur la'l-ı nabı
Ten-i sİnıinine ahmer karışmış
"Saç ının kokusu ile anber, kırnuzı rludağın ile şeker
karışımş."
"Sanırsın ki kırmızı du dağı erguvandır. Sevgilini11 gü-
müş tenine de kırmızdık karışmış."

ALi BEY

"Ştrl'' ınalılasını kullandı. Hersek-oğlu Ahmed Pa-


şa'nm oğludur. Merhum Sultan Selim 'ifi yetiştirnıele­
rindendir. Onların hizmetinde yetişmiş, olgun, faziletli,
mesneviye ·çok çalış nu ş, ahlakı güzel ve kendisi çok se-
vilnıiş yiğit idi. Kendisine padişah Sultan Selim Hazret-
leri sanqık vernıişti. Gençliğinde yakalandığı bir hasta-
lıktan kurtulamayarak genç yaşında vefat etti. Bu beyit
onun şiirlerindendir.

Dem nıi vardur bağrunu la '1-i lebün kan eylemez


Gün nıi vardur kim saçun gönlüm perişan eylemez
Ey müselnıanlar helak eyler beni zülf-i nigar
Anı kim ol kafir eyler bir Iliiselınan eylemez
''Kırnnzı du dağının bağrımı kan eylemediği bir an,
saçının gönlümü perişan etmediği bir gün mü vardır.''
''Ey Müslümanlar sevgilinin saçı beni öyle helak ey-
ler ki onu bir Müslüman değil ancak bir kafir yapar."

İDRİS BEY

Turahan Bey-oğlu Ömer Bey'in oğludur. Derlesi Os-

-84-
manlılarla birlikte ortaya çikımştır. "Malı~" mahlasını
kullandı. Bir çok marifete sahip, sözü dinlenir, Sultan
Selim Hazretlerinin saricağını çeken kişidir. Mevlana
Abdurrahman Hatifl'nin nazm ettiği "Husrev ü $ri n"
ile "Leyla ve Mecnun 'u son derece başarılı ve güzel bir
şekilde Türkçeye çevirmiştir. Gazelleri parlak, beyideri
müstesna, nazma ve inşaya kadir, şiir üslubunda ma-
birdir. Bu ınurabba' matla 'ı onundur.

Bir saçı Leyla kaşı ya kirpiği ok nagehan


Aldı benden akl u fikr ü kalbile araın-ıcan
Gam beyabanında Iı:1ecnun ile oldum hem-inan
Dostlar şimden gerii taglara düşmemdür heman
"Bir saçı siyah, kaşı ya, kirpiği ok gibi olan sevgilL
benden ansızın aklımı, fikriınİ gönlümle birlikte aldı."
''Gam çölünde Mecnun 'la at başı gider oldum. Dost-
lar bundan böyle bana dağlara düşmek yaraşır."

AHMEDBEY

Karaca Paşa lakabıyla meşhurdur. Ergene imaretinde


mütevelli idi. Merhum Sultan Selim'e, Trabzon'da def-
terdar olmuştu. Uzunca bir süre defterdarlık yaptıktan
sonra, Trabzon 'a, İstanbul 'dan bir defterdar gönderildi.
Sultan Selim merhum, Karaca Paşa 'yı oldukça yiğit ka-
biliyetli, anlayışlı ve zeki gördüğünden yanında bıraktı
ve dışarı gitmesine izin vermedi. Paşa 'nın, ehliyet ve
kabiliyetine tamamen itimat etmişti. ·Kısacası ona çok
güveniyordu. Sultan Selim 'in babası ile arası açılıp sava-
şa kalkınca, yanındaki işe yarar adamlarının çoğu düş­
tü ve sadece Karaca Paşa kaldı. O, padişalnn her türlü
hizmetini gördü ve hem vezirlik hem de defterdarlık gö-
revini yerine getirdi. Böylece yararlı, iş bitiren, her tür-
lü işin üstesinden gelen biri olduğunu gösterdi. Sultan
Selim Saadetle saltanat makamına oturduktan sonra

-85-
kendisine ağır sancaklar verildi ve ulu beyliklere mu ta-
samf tayin edildi. Olgun, faziletli, her fenıle alaka gös-
teren kişiydi."Du;peyit
. ·. '•,······
oriun şürlerindendir.
.

Gül katında açılmağa yüzi yok


-Lebi vasfında goncanun sözi yok
Öykinür çeşmine diyu badarn
Nergislin anı görecek gözi yok
"Gülün sevgili yanında açilınağa yÜzü yok. (Sevgili-
~in yüzü gülden daha g(izel). Onun rludağının vasıfları
yanında goncamn SÖZÜ mü .olur." .
"Badem, sevgilinin gözünü taklid ediyor diye, nergi-
sin onu görecek hali yok."

üÇüNCü TABAKA EKİ

üçüncü tabakada, geçmiş sultanların şerefli huzur•


larında bulunmuş ve şu and~ padi§ahın mutlu özen-
gilerini öpme şerefine ulaşmış, gece gündüz dünya sı­
ğınağımn kapısı eşiğine yüz sürüp hizmet etmiş büyük
vezirler ve beyler derlenmiştir. Allah!m ~mriyle yüce
cennette mekan tutanlarla, .h~en padişah hizmetinde
çalışmaya devam edenlerin hizmetlerinin hukukuna,
husrevane iyiliğin ve ·sultamn birnınetinin gereği olarak
arnellerinin bithçesine, padişahın yardım rüzgarları her
an ve het zaman esmekten hali olmaz.
llahi Husrev-i Sahib-kıram
Cihan turdukça sultan-ı cihan it
Sağ olan begleri lutf ile toyla
Öleni bülbül-i bağ~ı cinan it
'Allah 'ım zamanın tatilıli padişahmı dünya durdukça
cihanın hükümdan et."
''Sağ olan beyleri lutfunlayedir içir, ölenleri de cen-
net bahçesinin bülbÜlü et."

-86-
ö-
DÖRDÜNCü TABAKA

Dördüncü cennet tabakasında, fazilet gül bahçesinde


mana güllerini toplayan, ilim ve mariafet bahçesinde
fesleğen kokulu fazilet çiçekleri veren, fazıUar ve alim-
ler toplannuşlardır ki onlar "AliıUıer peygamberlerin
varisleridir" övgüsü ile yücelik ve rütbe kazanmışlar­
dır. Onların şan ve şereflerinin yüceliği, mekanlarının
yüksekliği, diğer insanların çok üzerindedir. ''Benim
ümmetimin Mimleri İsrail oğullarının peygamberleri
gibidir." Vasfı ile. onların, değerli kişilikleri ve yüce
sıfatları süslenmiştir. Maarif çevganı ile mevleviyyet
topunu onlar, gökyüzünün doruğuna ve felek ku bbesi-
nin zirvesine iletınişlerdir. Bu gnibun bazısının iyi va-
sıfları, güzel ahlakları, hoş tabiatları ve şerefli zihinle-
rinden sadır olan, gönül ferahlatıcı şürleri, beyitleri ve
güzel tabirleri vardır. Bunlardan başka· bazı salih kişi­
ler ki ilme çalışıp büyük kadılar ve ehil kimseler dere-
cesine ulaşmışken salalıiyet tarafına meyledip o yolda
da mümkün mertebe çok fazla çalışıp süluklarmda pek
çok marifet, fazilet, iyi huylar ve çeşitli faydalar elde
etmişlerdir. Böylece lıidayet yolunun son noktasının
saliki ve vetayet tekkesinin köşesinin mutekifi olmuş­
lardır. Bunlar da ~limler arasmda sayıldıklll{ından, bu
tabaka fazıllarının sonunda zikr edilip, kendi tabiatla-
rından doğan güzel matla', bey it ve makta 'larıyla birlik-
te yazılmışlardır.

MEVLANA HIZIR BEY


İstanbul kadısı olmuş, faziletli, olgun, her fenne güç
yetiren ve her ilirnde mahir kimseydi. Y.oş tabiatlı, ga-
zelleri güzel,' beyideri eşsiz, nazmı akıcı, üslubu nefis
olup, Türkçe, Arapça, Farsça şililer söylerdi. İstanbul
kadısıyken .yazdığı hüccetlere çoğunluk manzum ve

-87-
kendisine ağır sancaklar verildi ve ulu beyliklere muta-
sarrıf tayin edildi. Olgun, faziletli, her fenne alaka gös-
teren kişiydi.'Bubeyit onun şürlerindeıidir.

Gül katında açılmağa yüzi yok


Lebi vasfında goncanun sözi yok
Öykinür çeşmine diyu badarn
Nergisün anı görecek gözi yok
"Gülün sevgili yanında açİlmağa yüzü yok. (Sevgili-
nin yüzü gülden daha güzel). Onun rludağının vasıfları
yanında goncamn sözü mü olur."
"Badem, sevgilinin gözünü taklid ediyor diye, nergi-
sin onu görecek hali yok."

üÇüNCü TABAKA EKİ

Üçüncü tabakada, geçmiş sultanların şerefli huzur..


larında bulunmuş ve şu andaki padişahm mutlu özen-
gilerini öpme şerefine ulaşmış, gece gündüz dünya sı­
ğınağımn kapısı eşiğine yüz sürüp hizmet etmiş büyük
vezirler ve beyler derlenmiştir. Allah~ın emriyle yüce
cennette mekan tutanlarla, .halen padişah hizmetinde
çalışmaya devam edenlerin hizmetlerinin hukukuna,
husrevane iyiliğin ve ·sultamn birnınetinin gereği olarak
arnellerinin bi;ihçesine, padişahın yardım rüzgarları her
an ve her zaman esmekten hali olmaz.
İlahi Husrev-i Sahib-kıram
Cihan turdukça sultan-ı cihan it
Sağ olan begleri lutf ile toyla
Öleni bülbü1-i bağ-ı cinan it
'Allah'ım zamamu talihli padişahmıdünyadurdukça
cihanın hükümdan et."
''Sağ olan beyleri lütfunlayedir içir, ölenleri de cen-
net bahçesinin bülbÜlü et."

-86-
()
DöRDüNCÜ TABAKA

Dördüncü cennet tabakasmda, fazilet gül bahçesinde


mana güllerini toplayan, ilim ve mariafet bahçesinde
fesleğen kokulu fazilet çiçekleri veren, fazıUar ve alim-
ler toplannuşlardır ki onlar "Aliıllıer peygamberlerin
varisleridir" övgüsü ile yücelik ve rütbe kazanmışlar­
dır. Onların şan ve şereflerinin yüceliği, mekanlarının
yüksekliği, diğer insaniann çok üzerindedir. ''Benim
ümmetimin iliimieri İsrail oğuUarının peygamberleri
gibidir." Vasfı ile. onların, değerli kişilikleri ve yüce
sıfatları süslenmiştir. Maarif çevganı ile mevleviyyet
topunu onlar, gökyüzünün doruğuna ve felek kubbesi-
nin zirvesine iletmişlerdir. Bu grubun bazısının iyi va-
sıfları, güzel ahlakları, hoş tabiatları ve şerefli zihinle-
rinden sadır olan, gönül ferahlatıcı şürleri, beyitleri ve
güzel tabirleri vardır. Bunlardan başka· bazı salih kişi­
ler ki itme çalışıp büyük kadılar ve ehil kimseler dere-
cesine ulaşmışken salahiyet tarafına meyledip o yolda
da mümkün mertebe çok fazla çalışıp süluklarında pek
çok marifet, fazilet, iyi huylar ve çeşitli faydalar elde
etmişlerdir. Böylece hidayet yolunun son noktasının
saliki ve vetayet tekkesinin köşesinin mu tekifi olmuş­
lardır. Bunlar da ~limler arasında sayıldıklarından, bu
tabaka fazıllarının sonunda zikr edilip, kendi tabiatla-
rından doğan güzel matla', beyit ve makta1arıyla birlik-
te yazılnuşlardır.

MEVLANA HIZIR BEY


İstanbul kadısı olmuş, faziletli, olgun, her fenne güç
yetiren ve her ilirnde mahir kimseydi. J..foş tabiatlı, ga-
zelleri güzel,' beyitleri eşsiz, naznu akıcı, üslubu nefis
olup, Türkçe, Arapça, Farsça şürler söylerdi. İstanbul
kadısıyken ,yazdığı hüccetlere çoğunluk manzum ve

-87-
Arapçabeyitlerle yazılmış imza koyardı.
"İstanbul kadısı Celal -oğlu Hızır, adil bir sözle im-
zası m doğruladı ve şahidierin şehadeti ve kabulleriyle
bu hücceti imzaladı."
\1ezarı istanbul'da Şeyh Vefa mescidi civarında,
ınerlmm Necati'nin mezarımn bulunduğu tekkededir.
Türkçe gazelleri ve güzel, parlak beyitleri çoktur. Bu
gazel o mm şiirlerindendir.

Kıl lale sohbetini ki çağındadur dahi


Var gül misafirine ki bağındadur dahi
Gül leşkeri haberlerini Jaleden işit
Kim şimdi geldi tozı ayağındadur dahi
Virmiş saha benefşeye pey3am~ı zülf-i dost
Ol izzetün hevası damagındadur dahi
Gönlümde konmış idi gamun seni göricek
Göçdi velakin odı ocagındadur dahi
Zülfün hayali. ile gözüm sohbet_itdi şeb
Gör subh-dem ld cura kabagındadur dahi
"Şimdi tam zamanıdır, Jale sohbeti yap. (Lale gibi
l~adehten içki içerek). Güle de var misafir ol, şimdi
bağdadtr. (Şimdi gül zamanı yani bahardır.)
"Gül askerierinin haberini, daha şimdi gelen, tozu
ayağındaki Jaleden iş it.'',
"Sııbah ·rüzgarı, menekşeye dost zülfünün haberini
vermiş. o izzetin tadı h~l~ dam ağımdadır." .
"Garriın gönlüme konmuştu, seni görünce kaçtı, da-
ğıldı ama, ateşi h~la ocağındadır.''
,.Gözüm senin hayalinle gece sohbet ettiğinde, sa-
bahleyin gördü ki kadehinden bir yudum bile alma-
mış:"
A ·A
MEVLANA iZ ARI ÇELEBi

"Husrev ü Şirin" sahibi Mevlana Yusuf Şeyhhlin

-88-
akrabalarındandır. Olgunluk ve fazileti, alimler ve halk
arasında malumdur. Zeki ve anlayışlı oluşuyla tanınan,
hoş tabiatlı kimseydi. Senıaniyye medreselerinden yetiş­
ti. Sahn 'da ınüderris iken vefat etti. Mezarı İstanbul 'da
Ebu Eyyup Ensari civarındadır. Bu beyit onun şiirlerin­
dendir.

Sakın abmndan ey nigar sakın


:Kinecudur bu ıiizgar sakın
Göge agarken ejder...,.i alımn
Yakmasun da men üm şer ar sakın
''Ey sevgili benim alıundan sakın. Çünkü bu ıiizgar
kincidir."
"Ahımın ejderi göğe çıkarken dikl\at et, kendini ko-
ru, senin eteğini, kıvılcımı yakmasın."
Salın 'da Molla Lütfi ile bir araya geldikleri}lde arala- ·
rında biraz soğukluk meydana gelmiş ve Molla Liittl'
nin söylediği "Şekil" redifli kasideye o da nazire söy-
lemiş. Molla Lütfi'yi kötüleme niyetiyle de kasidenin
devamında bu beyti demiş.

Şimdi alem beniim agyar ile destanmn okır


'<ıssa-i heşt-behişt
Adem ü şeytan şekl
"Şimdi bütün dünya benim rakibleriınle destamını
okur. Tıpkı Adem 'le şey ta mn sekiz cennet kıssasını
okuduldan gibi." ·

Şiirleri arasından seçilen bu rüba~ de onundur.

·Bir yana geşt~gir-i aşk-ı nigar


Bir yana ateş-i gaın-ı dildar
Bilmezem kangısıyla tutuşayım
Ve kına rabbena azabe 'n -nar
"Bir tarafta sevgilinin aşkı,nın pehlivaıu, bir tarafta
gamının ateşi. Bilmiyorum ki hangisiyle tutuşayım. ·
Allahım sen ateşin azabından koru."

QO
1\ 1\
MEVLANA LüTFI

Biraz delice kişiydi. Kadılar arasında ''Deli Lüttt"


adıyla tanınnuştı. istanbul'u feth eden Gaıi Sultan
Melnned Han tarafından burada bulunan kütüphanele-
rine kütüphaneci tayin edilmişti. Sultan Mehmed Han
ile onun huzur-ı şeriflerinde ekseriya sohbet eder,
mutluluk kimyası balışeden ayak toprakları ile müna8e-
bet eder, aralannda çok latife ve karşılıklı konuşma
olurmuş. Rivayet edet:ler ki Sultan Mehmed bir gün
kendisine lazım olan bir kitap için kütüphaneye gelmiş.
Molla Lütfi'ye ''bana şu kitabı getiriver"diye emr et-
miş. FakatMolla Lüttt, biraz yüksekte olan kitaba ere-
memiş ve kitapların önünde bulunan bir mermer parça-
sına basarak ldtabı padişaha vereyim demiş. Sultan
Mebnıed merhum inciruntş ve ''hay ne yaptın. O taş
Hz. lsa Peygamberin ınevlidi~ir, ()taş üzerine doğmuş­
tur." demiş~ Molla Lütft katşıbk venneksizin kütüpha-
nedeki işine. devam edip, hizmet ederken kitapların üs-
tüne örtUbtiiş ve güvelerJatafındn delik deşik edilmiş,
üstü kapkarıı/toz olmuşbir bez parçası görmüş. Nazik
bir şekilde edep ve say~yla bezi iki elinin iki parmağı
ile tutmuş .ve yine ayru saygı ve edepli tavrıyla otur~
makta olanSultan Mebmed'in dizinin üstüne koymuş.
Padişah, bunu görüp rahatsız olmuş ve ''bunu benim
üzerime niye getirdin? •r demiş. Molla Lütfi, "Devletli
padişl)hırt1 niye huzursuz oluyorsunuz? Bu bez lsa
Peygamberinbeşik .bezid.ir." diye karşılık vermiş. Mer-
hum Su~t~ln.Mehmed\tı:huzurunda söylenmiş bu tür
latife ve· bedijıeleri ~k Çoktur. Muhavere sahibi oldu-
ğundan/~yle küstalıJ~~a. ve bu denli latifeye kudret
gösterip Sultan Meh~d ile musahip olmuştu. Sonra-
dan Semaniyye 'ye· ırüderris ·old.u. Latife konusunda
seçimi olmayıp, kime ne gerekirse donatıp, herkes
hakkında parlak beyitler söylerdi. Bu sebepten bazı

.·.~.on-
kadılar müıiafıklıksuretiyle padişalu gammazladılar ve
küfür söyledi diye şahadet ettiler. Istanbul'da At Mey-
danında boynunu vurmak suretiyle öldürdüler. Mezan
Hazret-i Ebu Eyyüp Ensari civarındadır. Delice bir
adam olduğu şürlerinden bellidir. Bu beyitler ori un
şiirlerindendir. ·

~şkın kopuzın yine çalayın mı ne dirsin


Alemiere avaze salayın mı ne dirsin
. Nalişler idüp ney gibi gavgasmı aşkun
Başuma yine satın alayım mı ne dirsin
Rüzva-yı cihan olmag içün şişe-i art
Ne olsa gerek taşa çalayın mı ne dirsin
"Aşkın kopuzunu yine çalıp ttiemiere feryadımı
duyurayını mı? Ne dersin." ' ·
''Ney gibi inleyip aşk kavgasını gene başıma s~tın
alayını mı? Ne dersin." . · . ·
"Cihan~ rezil, rüzvay olmak için ar. şişesini taşiara
çalıp kırayını mı? Ne dersin."

. MEVLANA KUTBi ÇELEBI

Paşa Çelebi lakabıyla şöhret bulmuştur. İznik'li


olup Şeyh Kutbeddin'in oğludur. Hz. Peygamber
nesiindendir. Fazilet ve, hikmet konusunda eşsiz, bütün
fenlere vakıf ve onlardan haberdar, fazilet .ve marifet
sahibi, salaha ve tasavvufa meyilli, fasih ve beliğ kişiy­
di. Fesalıatta Salıhan-ı Sani, belagatta Hazret-i Haka-
nı kendisiydi. Bu beyit onundur.

Ne dil-i haste-i mecruhuma merhem bulunur


Ne zaman gussaları defıne derman bulunur
Ne perişanlığınıı hatır-ı sevda-zedenün
Şeflqıt ü rahm idüben bir sorar adem bulunur
Aşinalıgda sebat üzı'e ne bir kimse olur

_Q] ~
Bu cihan içre karar üzre hernan gam bulunur .
''Ne yaralanmış hasta gönlüme merhem, ne de zama-
nın getirdiği kederJerin defi için derman bulunur.''
""Ne de bu sevdaya uğramış gönlün perişal!lığını,
Şefkat gösterip merll3met ederek soracak birisi bulu-
nur."
"Dostlukta kararlı hiç kimse bulunmaz. Dünyada
kararlılığını sürdüren tek şey gamdır."
Bu.beyit d~ onuı1meşhur.olan şiirlerindendir.

Çikdı gözümden heva-yı sebze-i bag-ı lrem


Biteli gülşen yüzinde süsen-i anber-feşan
''Gül bahçesi yüzünde anber kokııSu saçan susam bi- ·
teli, lrem bağlarmılı yeşilliğinin hevesi "de gözümden
çıktı.''

Erusü'l-ıışşak üslubunda Heves-name isiıjıli bir ki-


tap yazarak içinde bir çok bölümler tasnif etti ve bu.
eserinde kendisinden başka Iqmseye müyesser olmayan ·
garip teşbihler ve acaib tabirler buldu. Muhayyel ve gü·
zel şiirleri, parlak gazelleri vardır. Bu matta da onun
şiirlerindendir. ·

Ruhlarında yüzinün gülleri tunnaz açılur


Gülşen-i bag-ı İrem'dür ki kış u yaz açılur
''Y anaklarındaki yüzünün gülleri kış ve yaz solmayan
İrem bağının gül bahçesi gibi durmadan açılır.
"
MEVLANA MüFTİ AHMED
' '

ÇELEBİ

Kemal Paşa-oğlu adıyla amlır. Edirnelidir. Dedesi,


merhum Sultan Mehmed'e vezir olmuştu. Kendisi ha-
ı4m, fazıl, güzel söz söyleyen ve olgun kimseydi. Onun
fazilet ve marifeti güneşin ışığı ve mehtabın şualan gibi
açıkça ineydandaydı. Fazilette Mevhma Sadeddin Taf-

.0')-
tazan'l ve Seyyid Şerif Cürcaru'den üstüiı tutulurdu.
Şöyle ki; "Onlar merhum Kemal Paşa-zade zamanın•
·da yaşasalardı gelip ondan ınarifet ve kemal tahsil et-
meleri caizdi", derler. Sadeddin Taftazan'f ve Seyyid
Şerif Cürcanl'ye üstün Jutulan bir kimsenin medhine,
tarifine; güzellik ve vasıflarını söylerneğe gerek yoktur.
Onun için bu sözler gereksizdir. Yazdığı eserler son-
suzdur. Şiir ve gazelleri de pek. çoktur. On bin beyit
kadar olan "Yusuf u Züleyha" hikayesini gayet güZel,
devrinde beğenilecek şekilde ve sanatkarane olarak
nazm etmiştir. 'Tevarih--i Al-i Osman" ı Türkçe ola-
rak gayet güzel ve eşsiz bir şekilde yazmıştır. Mevlana
Şeyh Abdurrahman'ın "Heşt-Ravza" denilen "Baha-
ristan" adlı kitabına Farsça olarak "Nigaristan" isimli
bir nazire yazmıştır. Gerçekten gayet eşsiz söyl~ıniş
ve 4oş, nazik latifeleri bir araya toplayarak yazmıştır .
. Uygun yerlere yerleştirdiği Arapça ve Farsça beyitlerle
eserini ·çin Nigaristanı ve ebedJlik cennetinin gül fidan-
ları ile süslemiştir. Amma nadir bulunur. Bit bir ·kaç ,
beyit Molla Hazretlerinin şiirlerindendir.

Kimse agyarun elinden kesemez yar etegin


Kosa olmaz nidelüm taze gülün har etegin
Danien-i ·gül mi sanursın nedür ey bad-ısaba
Ne elün var senün kini açasın .y~r etegin
"Kimse rakibin elinden yarin eteğini kesemez. Ne
yapalım diken taze gülün eteğini bıraksa olmaz.''
''Ey sabah rüzgarı, senin elin yarin eteğinde ne arı­
yor? Yoksa onu gülün ete ği mi sanırsm?"
1\ . A 1\
MEVLANA MÜFTİSADI ÇELEBİ

Türlü faziletlerle. maruf, çeşitli hasletlerle mevsuf,


cihaltın faziletlisi, ·dünyanın olgunu, hikmet ilminin
önde geleni, diğer fenterin muteberi, her ilmin maha-

-93-
retlisi, her fennin güç yettireni düşüncesinin ve istika-
metinin selameti insan gücünü aşacak kadar yüce bir
kimse idi. Sadr Çelebi'nin kelimelerinde olanietafet ve
güzellik bir başka kimseye müyesser olmamıştır. Fen
sahibi, çeşitli marifetlerle müke{llmel ve muhtererfl, de-
ğeri yüce, ulu kiinsedir .. Her bakımdan. mertebesi yük-·
, sektir. Onlara şairlik isnad etmek edepsizliktir. Lakin
tabiatlarından sadır olan şiirleri ve eserleri uğur sayarak
bu tezkireye yazılması gerekli görüldü: Rum vilayeti
şairlerinden Gubarl isimli bir şair bu gazeli söylemiş:

Nakş iden hakkı bilali tak-ı mina üstüne


Görmedüm ebru ben ol ebru-yı garra üstüne
Katib-i kudret kitab-ı hüsnün içre kaşım
Ra-yı garradur ki yazmış ayn-ı rana üstüne
Ra kaşun radur -kamer altmda ey mahum benim
Nundur yahut yazılmış nur-ı ziba üstüne
. Ol hilal ebrunun üstünde süreyya benlerün
Harf-i ·sadur fi1-mesel ra-yı süreyya üstüne
Ey Gub&n ya kaşını zülfi eylep çekmesün
Kimse toz kQnduramaz ~emde ol ya.üstüne
Beş flori vireyin her şair-i silır-aferin
Ger nazire dir ise bu şi 'r-i edna üstüne
"Nakş edenin hakkı için söylemek gerekirse, yeni
doğan aya benzeyen· mina takının üstündeki kaşı gibi ·
güzel başka kaş görmedim."
"Kudret katibi (Allah), güzellik kitabına göre ra har-
fine benzeyen kaşını güzel göz üzerine yazmış."
''Ey ay yüzlü sevgilim, ra harfine benzeyen kaşm
ya 'dır, ya da güzellik nuru üzerine yazılmış nun harfi-
dir."
· "O hilal kaşlarının üstündeki süreyya 'ya benzeyen
benierin salıki süreyya ra 'sı 'üstündeki se ( t."::ı ) harfine
benziyor."
''Ey Gubart ya harfine benzeyen kaşım zülf çekme-

-9.4-
. sin. Bu dünyada hiç kimse o ya 'ya benzeyen kaşına toz
· konduramaz."
"Hangi büyôleyici şair bu kötü şiire nazire söylerse
ona beş flori vereceğim."

Bu gazele fena hid«:letlenip, kızgıniılda kim bu şiire na-


zire söylerse ona beş flori vereceğim diye şart koşmuş.
Yahya isimli şair de bu bahre uygun ve bu kafiyede bir
gazel söyleyerek bu o şiire nazire olur demiş: Bunun
üzerine aralarında epeyce münakaşa olmuş. Bu durum
meydana gelince Molla Hazretlerinden sormuşlar. O da
bu beyitle cevap vermiş.

. Şair-i evvel eger eylerse lafı vechi var


Hüsn-i nazinı daldur itdügi dava üstüne
''Evvelki şair bu konuda konuşursa şayet, hakkı var,
çünkü ()nun iddiasına nazmının güze1İiği tanıktır.''
· Sofu kısmından iki kişi, mercan tesbilıle zikr etmek
daha iyidir, hayır, yüser tesbilıle zikr etmek daha iyidir
diye bahse girip birbirleriyle epeyce münakaşa etmiş;.
ler. Sonunda Molla hazretlerinden sormuşlar. Onlara da.
bu· beyitle karşılık vermiş: .....
·· . ·

Yüsr ümercan degül halasa sebeb


Yüri ihla8a niyeteyle taleb
''Ne yüsr ne de mercan kurtuluşa sebep olamaz. Sen
halis bir niyyet ile iste isteyeceğini.''

Bu beyitler de onların şiirlerindendir:

Öpmeğe istedigüm muzesinün kebkebidür


Kimse diş kıvıramaz ana demür leblebidür
"Öpmek istediğim çizmesinin miludır. Fakat bu işi
kimse başaramaz çünkü o, demir leblebidir."

- ()~-
Bin cefa görsem ey sanem senden
Mümteni'dür ki usanam senden
''Senden binlerce cefa görsem de usanınarn mümkün
değildir."

Gözlerum yaşı revan olupakardı gördi yar


Didi kim bu derdmendün düşkün ancak yddızı ·
'.'Gözlerimin yaşı akınağa başlayınca, sevgiJim bunla-
rı gördü ve bu dertli kim acaba, yddızı epey <iüşkün gö-
rünüyor dedi."

MEVLANA HASAN ÇELEBİ

Gelibolu 'lu dur. Aşçı-zade lakabıyla tanıınr. Fazilet


ve marifet sahibi, ilim ve hikmet kaidelerini iyi bilen,
fasih ve belig, her fenne çalışmış, yumuşak huylu, lut-
fu bol, cömert, sade yüzlüler meclisine rağbet eden,
hoş yaraddışlı, sözü güzel ve kendisi eşsiz bir kişiydi.
Bursa kadısı· olmuştu. Bu bir iki matla onun şiirlerin­
dendir:

Geldükçe tiri sinerne dil-murgı ş~d olur


Şad olmasun ını her birisi kol kanad olur
"Sevgilinin oku sinerne sapiandıkça gönül kuşu şad
olur ..Şad olmasın nu ki okiarın her biri kol kanat
olur."

Nice talırir
id eyin vasfını derd ü eieınin
Bağrı yufka kagıdun gözleri yaşlı kalemön
"Derdin, üzüntünün özelliklerini nasıl yazayım kj ka-
ğıdın b ağrı yufka (üzüntüye tahammülsüz), kaleınİn de
gözü yaşlı (dertten bahs edince hemeü ağlamağa başlı-
yor.) ·

-96-
MEVL~A MEHMED ÇELEBI
P''ıri Pa.şa 'nın oğludur. Edirne kadısı iken vefat etti.
Razl malılasim kullanmıştır. Tabiatımn letafeti ve zih-
ninin istikameti ziyade idi. Lütuf ve hüner sahibi, çeşit
çeşit marifetierle süslü, zamanın övüncü, cömertfiği
meşhur, yiğit kişiydi. Bu beyitler onun şiirlerindendir;

Dilber tutarsa 4şıka nola cefa yohn


lrmez bisaf-ı kurba tutanlar vefa yobn
Gül kuşe kuşe sohbet ider na-mahll ile
Ey andelib d urma figan eyle ha yolın
''Sevgili, aşığına karşı cefa yolunu tutarsa, üzülme-
meli. Zaten vefa yolunu tutanlar 'yakınbk yatağına er- .
mezler"
"Gül köşe bucak yabancılar ile sohbet eder. Ey bül-
bül, onun bu vefasızlığı karşısında bağır, çağu-, üstünü
başını durma yoL" ·
A· "
· MEVLANA HAFIZ-1 ACEM

Fazilet ve ululuğu büyük kadıların ve ehil kimselerin


arasında malumdur. Hikmetin güzellikleri ve faziletin
süsü ile mümtaz olup onda olan fazilet ve ululuk değme
kimsede yoktur. Asrımn meşhuru, devri halkımn beğe­
nileni, fazilet sahibi, alimler arasında itibarlı,.her fenne
ve her ilme çalışmış fazıl ve kamil kimseydi. Şiirinde
hususi ınanalar öyle çoktur ki pek çok kimsenin şiirin­
de yoktur. Bu matta onundur:
''Ahımı vücudumdiin bir ok gibi fırlatmca feleği ce-
zalandırdım ve onu muallakta bıraktım."

Huşa ki ıneygede güneinde bir yatagum ola


Elüm ~yağım ola kaseden feragum ola
"Meyhane köşesinde bir yatağım olsa, elim bir ka-
deh olsa ve ben .kaseye uz anmak zorunda olmasan ne
iyi olurdu."
-97-
MEVLANA İSHAK ÇELEBİ

Üsküplü'dür. Şam'a kadı olmuştu ve orada kadı iken


vefat etti. Fazilet sahibi, hoş tabiatlı kiınseydi. Kendi
zamanının fazılları ve emsalleri arasında ınüm taz, ilim
ehli içinde çeşitli faziletlerinden dolayı imtiyaz bul-
muş kişiydi. Sözlerinin akıcılığı, sağlamlığı ve manala-
rı konusunda anlatılınayacak derecede dikkat ve him-
_met sahibiydi. Nazik ve rindane şiirleri, eşi bulunma-
yan aşıkane sözleri vardır. Şiirleri arasından seçilen
bu birkaç beyit onundur:

- Zadımuz gussa vü gam derd ü bela rahilemüz


Çekitüp kabe-i kuyına gider kafilemüz
Peyk olup yügrişirüz aşk beyabanında
Zengdür- ayağıınııda görinen abilemüz
Geçmişüz tae ü kabadan oluben aşka esir -
Ger.sorarsan bizi Mecnun'a çıkar silsilemüz
''Rızkımız gam ve keder, yükümüz dert ve beladır.
Kafilemiz, yarin bulunduğu yere gider.,,.
"Posta olup aşk çölünde koşuşuruz. Ayağıınııda gö-
rünen çıban, aşk çölünün tozu toprağıdır."
"Aşka esir olalı, taedan ve gösterişli elbiseden vaz
geçmişiz. Silsitemizi de sorarsan Mecnun'a çıkar."
' ' .\
MEVLANA ABDÜLAZiZ ÇELEBİ

Ümmü Yeled-oğlunun oğludur. Molla-zadedir. İlk


dönem Arap şairlerinin pahalı inci değerindeki kasidele-
rini ve şiirlerini ezbere bilen, fasih ve beliğ kişi<iir. Ken-
disine önce kadılık verildi. Sonradan padişah, epeyce
kabiliyyetli ve kişiliğinde pek çok ehliyeti olan biri ol-
duğunu görünce "zayi olmasına sebep yok" diyerek
1 '

-98-
Edirne Darü'l-hadisi'ne müderris tayin etti. Uzunca bir
süre orada çalıştıktan sonra Halep kadılığına gönderildi.
Gösterişli şiirleri ve gÜZel sözleri vardır. Manisa kadısı
iken verdiği hüccetlere şöyle manzum imza yazardı:
"Bu hüccetin binası vesikalarla tesis edibitiştir, bütün
muhtevası bana göre doğrudur ve içinde hiç bir kan-
şıklık yoktur. Bunu Manisa kadısı Alıdülaziz yazdı."

MEVLANA SADl ÇELEBI

_ Katledilen Nişancı Cafer'in biraderidir. "Tad Bey-


oğlu" adıyla anılır. Sultan Bayezid Amasya'da Çelebi
Sultan· iken babası ona defterdar olmuştu. Kendisi de
Semaniyye'de müderris-olmuş ehliyetli kişiydi. Arap-
ça, Farsça ve Türkçe söylenmiş şiirleri vardır. Şöhret,
elıliyet ve itibarile tanınmış, faziletli, olgun kişiydi. Bu
· matla onundur:

Ruz-ı ruşenden rtola ruşen olursa şamımuz


Mihr-i alem-tabdan yakar çeragı camımuz
"Gecemiz, aydınlık günden daha parlak olursa buna
·şaşılmamalı. Bizim camımız, kandilini cihanı aydınla­
tan güneşten (sevgili) yakar."
1\
MEVLANA FAHRt ÇELEBI

Ece-zade'dir ki babası Bursa kadısı olmuştur. Sema-


niyye'de müderris iken vefat etti. Çok kabiliyetli, mari-
fet ehli, faziletli, tabiatının neticeleri latif, zihninin va-
~datı yüksek, her bakımdan örnek gösterilen, konuş­
ınası güzel fazilet sahipleri arasında mümtaz nazik tabi-
atlı, hoş bir gençti. llu bir iki matla onun şürlerinden­
dir:

Cemalün mushafın etfal-i eşk-i çeşmüm ey dilher

-99-
Okıdar mekteb-i hüsnünde daim su gibi ezber
''Ey gönül götüren sevgili, göz yaşıının çocukları
(göz yaşlarım), güzelliğinin mektebinde, senin güzellik
kitabını.sugibi ezbere okurlar.''

·Her dem 01 sim tenün turre-i anber-şikeni


Kıldı dem-beste vü sevda-zede müşk-i huteni
"O gümüş tenli sevgilinin her zaman çok güzel kokan
saçları, Misk ülkesini kendisine bağladı ve sevdaya dü~
şürdü."

" 1\ (\
MEVLANA SURURl

İsmi Muslihiddin'dir. Hacıdır. Gelibolu'da doğmuş­


tur. Fazilet ve olgunluk ile süslenmiş, marifet ve fazHet
ile donatılmış, şiir üslubnnu, marıa fennini, bedi ve be-
yanı bilmekte eşsiz, bütün işlerde yanlışlık yapmayan
bir düşüneeye sahip, tedbirli, marifetli, iyi hasletli, gön-
lü şen kişiydi. Mevlana Abdurrahman Canfı ve Hüseyin
Alılafı'nin muamma fenninde yazdıkları risalelere şerh ·
yaznuş, anlaşılması güç yerlerini halledip gayet kolay,
·zor yerlerini açıp ayan beyan etmiştir. Pek çok ilme
kadir, her fende mahir kimseydi. Güzelce Kasım 'Paşa'
nın Galata yakasında yaptırdığı medreseye müderris ol-
du. Bu beyit onundur: ·

Germ olup meh yüzüne inende hemtalanmasın


Bilsün eksiklügini inende ranalanmasın
Bizde kull~undanuz ol şahun aydun kim rakip
Uluhinup dilbere inende paşalanmasun
"Ay, utamp (kızarıp, kendini sevgiliye pek benzet-
mesin. (yani kendini ona çok benzetmekten utansın).
Eksikliğini bilerek sevgili;ye karşi güzellik taslamasın.
"Biz de o şahın (sevgilinin) kullarından olduğumu­
zu söyleyelim de rakib, büyüktenerek o dilbere karşı
fazla ululanmasın."

-100-
MEVLANA EMIRI.

Merhum Sultan Bayezid ve Sultan Selim zamarnnda


Nak1bü'l-Eşraf olup'Sultan Selim Hazretlerinin zama-
nında vefat eden Mevlana Seyyid Mahmud'dur. SUltan
Bayezid'in hocasımn oğludur. Itme çalışırken salaha
meyl edip zühd ve takva mesleğine yöneldi. Salahiyetli; ·.
faziletli, abid, zahid, salaha ve ilme alakadar, .Müslih
manlarm duasından yardııp dilendiği, duası makbul bir
aziz idi. Sohbeti rahatla~ıcı, kelimeleri gönle hoş gelen
ve akıcı, tabiatımn fetafeti sonsuz, sözünün nezaketi ni-
h~yetsiz idi. Bu birkaç beyit Sultan Bayezid vasfıııda
mev 'ize üslubunda söylediği kasidesindendir:

İki cihanda iki Bayezid 'e itdi tufeyl


Huda kılup nazar-ı lutfa her birin manzur
Birisi 8Iem-i manada şöhre-i afak ·
Birisi suret-:-i manide gün gibi meşhur ·
Birisi mehbit-i envar-ı feyz-i rabhani ·
Birisi rehber-i cumhur-ı gaziyan-ı gayur
Anun fezayili hak fazlı gibi na-mahdud
Bunun basayili hak l~tfl gibi na-mahsur
Bu virdi şer' esasına sıdk ile alıkarn
O kıldı zühd diyanm aşk ile ma'mur
Şe ma ili mü tenahi degül çü her birinün
Gerek birisine sarf ola ma hüve'l-makdur
-Zihi UJerasim-i cudun mürebbiyü'l-fuzala
Le.nyıh-i himemün feyz-::bahş-ı ehl-i huzur
Beyaz gırre-i esbün sevaddide-i hur
Hak itdi reşk beyaz ü sevad dide-i hur
Olur yolında iki (qllü tire hatır olan
Midad gibi siyeh -ru kalem gibi rneksur .
"Allah iki cihand.a iki Bayezid'e (Bayezid-i Bestarnı

- 101 -'
ve Bayezid-i Vetl) ihsanda bulundu ve her birini Iutfu-
na manzur kıldı."
''B u .Bayezidlerden biri mana aleminde .meşhur, di-
ğeri de ma na suretinde gün gibi aşikardır.''
''Birisi Allah'ın feyz ışıklarının indiği yer, diğeri gay-
retli gaziler topluluğunun rehberidir." ·
"Birinin faziletleri Hakk'ın faziletlerigibi sınırsız, di-
ğerinin hasletleri Hakk'ın lutfu gibi sonsuzdur."
"Biri şer' esaslarına doğruluk ile hükümler verdi. Di-
ğeri zühd diyarını aşk ile mamur kıldı."
''Her birinin huylan sınırlı olmadığından birisinin
özelliklerini anlatabilmek için epey güç sarf etmek la-
zım.''
''Senin cömertlik adetterin fazılları terbiye 'eder'
himmetinin Ievhalan da huzurundakilere feyz bağış­
lar."
·"Beyaz gösterişli atın, dergahın ise siyahtır. Onun
için beyazlık ve hurinin gözünün siyahlığı onlan kıs­
kanmakta haklıdır."
"Yolunda iki dilli oka ha tır olan, mürekkep gibi si-
yah yüzlü ve kalem gibi kırılmış olur.''

Bu bir iki be}it de onun gazellerindendir.

Ben itün gibi kapunda gezerim har u zelil


Asitanende ne bilsün beni adem sanur il
Sen güneş yüzlü ile davi-i hüsn eylemege
Mülzem oldu ne kadar şem' getürdiyse delil
"El beni insan sanır, onlar, senin kapmda köpeğiıı gi-
bi. hor, hakir, aşağılanmış bir vaziyette dolaştığımı ne
bilsinler. ''
"Mum, güzellik davasında bulunurken lehine ne ka-
dar delil getirdiyse de, sen güneş yüzlü yanında sönük
kaldı.'' . .

-102-
MEVJ..ANA HAMDl ÇELEBl
Şeyh Akşemseddin 'in 'oğludur. Ilim sevdasında
oluı) gece gündüz itme çalışırken babasının yoluna yö-
neldi ve zühd ü salalı ile süslendi. Fazilet ve maarifle
pür hüner, gönlü saf, mütevazi yaradılışlı, kendi halin-
de, şiire alakadar, hoş tabiatlı, şiirinde epeyce Jetafet
ve nazmında çok tatlılık bulunan biriydi. 11 Yusuf u Zü-
leyha" ile "Leyla ve Mecn.un" hikayelerini nazm etmiş­
tir. Nazmı aynı düzeyde, şiirinin esası sağlam, güzel ve
hoş söylenmiştir. Zevk sahibi olanlar "Yusuf u Züley-
ha" hikayesini nazm edenler arasında bundan güzel
iıazm edeni yoktur derler. Şiiri latif, kendisi nazik, za-
rif. yoksulluk ile öğünen derviş kişiydi. Bu beyitler
onun şiirlerindendir: ·

_Derviş-i sade-dillere diba aba yeter


Pehlülerine nakş eseri buriya yeter
Dervişe kadı hükmi kaza-yı buda olur
Dervişe nefs ile savaşitrnek gaza yeter ·
Dervişe terk ii meskenet ü. fakr fahr olur
Oervişe kande alışam olursa sera yeter
"Alçak gönüllü· dervişlere ipek elbiseler yerine basit
giyecekler yeter. Yanlarına danakışyerine hasır yeter.
(Hasır üstünde yatmaktan yanlarına hasırın izleri çık-
mıştır.)" · ·
''Dervişe bulunulan yerden ayrılmak ve fakirlik
övünçtür. Derviş, nerede akşam olursa orasını yatacak
yer saymalıdır."
"Derviş için kadı hükmü ilahi bir kazadır. Dervişin
gazası da kendi nefsiyle savaşmaktır."

MEVLANA LAMti ÇELEBI

Defterdar Osman Çelebi 'nin oğludur. Ismi Mahmt~d!...

- 103·-
dur. Zalıir ilimlerine çalışırken Emir Bulıari Hazretleri-
ne yakın olup Nakşibendi tarikatına girerek ilm-i le-
dün mülküne malik olmak ümidiyle tasavvufa. yöneldi.
Sofuların yoluna talip, ehlüllalı mezhebine gidenlerden
olup, zühdü ve takvayı kendine/ şiar edinmişti. ·Böylece
ibadete yöneldi, zühd ve salaha gönül bağlayıp, tekaüd
ih(iyar etti. Dünya beyleri onun hizmetine koşup yüz
sürerek duasını alınağa can verirlerdi. Daha sonra gelen-
lerde, salalıda, onun gibi zalıid ve ab id az bulunur, fazi-
let salıibi kişiydi .
. Falır-ı Cürcaırl'nin "Veys-i Ramin" a<;llı kitabını
tercüme ederek Türkçe'ye çevirmişti. Ferhat-name ve
Vamık u Azra isimli kitapları nazm etti. Şebistan -ı
Hayal salıibi Mevlana Fettahi Nişaburi'nin inşa ettiği
Hüsn ü Dil adlı kitabı da Türkçe'ye çevirmiştir. Ger-
çekten o kitabında anlatılamayacak kadar çok fazilet
ve maarifi bir araya getirip kullanmıştır. Son dönentde,
Acem diyarında ortaya çıkan Moll~ Abdurrahman Ca-
m~ ne ise, Anadolu 'da da Lamii öyledir. Meydana getir-
diği eserlerine nihayet yok, gazel ve şiirleri pek çoktur.
Bu şiir onundur.

Bir meh-i pür ınihre çoktan intisabum var benüın


İşigünde ruz u şeb çok feth-i babum var benüm
On sekiz bin aleıni ruşen kılur her pertevi
Arş u kürsiden yüce bir afitabum var benüm
Mir-i akdes bendesiyem mezhebimdür hubb-i al
Gayrilerle ne sualüm ne cevabum var benüm
Bana bu devlet iki hlemde besdür Lamii
K'asitan-ı nakş-ı bende intisabum var benüm

"Bir nfır yüzlüye, çoktan intisabun var benim, onun


tarikatına, yoluna çoktandır girmişim. Onun eşiğinde,
gece gündüz çok kapılar açtım. (Değişik dünyalar tanı­
dım.)"

-104-
"Onun her ışığı, (sözü) on sekiz bin alemi aydınlatır.
Benim güneşim arş-ı kürsi 'den daha yücedir."
"En kutsi efendinin kölesiyiın, hubb-i al de mezhe-
bimdir. Bunlarııı dışmda kalantarla benim ne sualim, ne
de cevabıın var."
''Ey Lamii', bu devlet dünyada ve ahirette bana yeter.
Çünk_ü, Nakşibendi dergahma benim intisabtm var."

DÖRDüNCü TABAKA EKİ


Dördüncü cennet tabakasında toplananlar, fazilet gö-
ğünün güneşi, belagat sahasının ay gibi parlayan yıldız­
ları, ilim ve marifet ile din ve dünyayı mamur, şeriat
meşalesi ile alemi aydınlık kılan değerli fazıllar ve beliğ­
lerdir. INnlar dokuz kubbeli gök medresesinde topla-
rup ileri gelenler ve halk huzurunda ilim dersini tamam-
ladılar. Bu zümredekiterin bazısı, Hakk'ın emrine kavu-
şup, mağfıretbahçesinde nüra gark olup temiz ruhlarıy­
la yer yüzünde Allah'ın gölgesi olan padişaha yardım­
cı oldular. Halen hayat bağında mevcud bulunanlar da,
padişahın yüce toprağı dergahma yüz sürüp saltanat di-
reğine dua ve memleket nizamma sena etmeye devam
ettikleri sürece, cihan sultanlarımn 'sultam önünde di-
leklerine kavuşsunlar, padişahın saltanat bağının bah-
çesindeki yardım ırmakları, saadet gül fidanı bahçesi ve
yücelik balıarı bulutu çeşmeleri ile baştan başa yeşilli­
ğe bürünsünler, neşeli ve mu tl u olsunlar.

Padişahun devlet ü ikbalini payende kd


Afitab-ı tal'atınta haşre dektabende kıl
"Padişahın devletini ve ikbalini ebedi kıl, yer yüzü-
nün güneşini kıyamete kadar parlat. Allahıın, padişahı­
mızın itibarmın derecesini göklerden yüksek eyle. Bu
dünyanın hükümdarlarını da onun kapısında kul eyle."

-105-
BEŞINCİ TABAKA
Beşinci cennet t~bakasmda, fesahat bahçesinde Bin
Destan, Beş Hazine 'nin kiJidini açan ~e belagat bahçe-
sinde sözü tartarak gazel söyleyen azizlerden bahsedi-.
lecektir ki bu aciz, onların şerefli sohbetleriyle müşer­
ref olup kendileriyle konuşamadı. Onların iyi huylan
ve güzel ahlakları yaşlılaröan işidilip naklen tasvir edi-
lip yazıldı. ·
1\ •
MEVL~A ŞEYHI

Ismi Yusuf'tur. Faziletli bir şair ve olgUn bir hekim-


dir. Faziletine göre şüri, fesahat gülistanında. bir gül
yaprağı, latif nazmı, belagat bostanında bir sünbül dalı­
.·~
dır. Kaside, gazel, mesnevi, rüba1 ve kıta söylemekte us- :1
tadır. Germiyan memleketindendi. Acem diyarında,
Mevlana Seyyid Şerif. Cürcani ·Hazretleriyle ders arka- .
daşlığı yapmıştır. Tabiatı tıbba mayil. ve hikınete ıa.bil
olup tıb ilminde çok malıaret ve hikmet fenninde tam
bir yatkınlık elde edip Hakim Sinan adıyla büyük bir
şöhret ve söz götürmez bir itibar kazanmıştı. Osmanlı
neslinden Merhum Mir Süleyman Hazretlerine musahip
olm·uştu. Mir Süleyn1an Şeyh1'nin tabiatım hoş, sözle-
rini gönül çekici görüp tabiatının şüre yatkın olduğunu
anladı ve onu şiire yöneltti. Son derece güzel şair ve bu
fende eşi bulunmayacak malıarette kimsedir .. Mir. Sü-
leyman'ın vefatından sonra· Merhum Sultan Murad
Han'a musahip oldu. Bu padişah da Ş~yh~'de, aşın bir
zeka, uyanıklık ve temiz bir idrak görüp beğendi ve
kendisine vezir yapmak istedi. Bu durumu kıskanan
müfsidler, ifsat için birleştiler ve "Hamse-i Nizami gi-
bi bir kitap meydana getirmeyi irtikiıb etsin görelim,
ondan sonra vezir yaparsın" diye telkinde bulunup pa-
dişahı ayarttılar. Sultan Murad Hazretleri imtihan için

-106-
Şeyh Nizami Hazretlerinin Penc-Genc'ini Şeyht'yc
verdi. O da alıp içinden Husrev ü Şirin 'i seçti ve bu eş­
siz güzelin sırtından köhne acem elbisesini giderdi.
Türk'e ait elbise ve ·hilat biçip giydirdi. Gerçekten bir
şive ile verdiği süs, bir nakışla sağladığı tazelik ve leta-
feti daha fazla ~apmak tasavvur ediltnemiştir .

.Acem tonından ol m;ıhbubı soydı


Hernan dem Rumi üslubuna koydı
Soyun egninden ol köhne palasm
Düzetdi Rumi atlasdan libasm
Boyına hilat -ı hüsni biçüp rast
· Virüp endamı düzetdi çeb ü rast ·
Şu resme itdi zi'net virdi tertib ·
Gören can virüp eyler am tergib
.· .Virüp sözden cemal-:i hüsnüne nab
Kemend_:i zülfü hattın itdi pert~b
Yüzinden ç_özdi çıkardı nikabın
Alup açdı cemalüı:ıden hicabın
Cemal7i büsnin irgürdi kemale
Hernan alemde aşk olsun cemale
"O güzeli (Husrev ü Şirin) Acem elbisesinden soydu
ve Türk üslubuna göre kaleme aldı."
"Üzerinden o eskimiş kaba elbiseyi çıkarıp, Türk at-
lasından elbise giyd irdi.''
"Güzellik kaftanını boyuna göre dosdoğru biçip,
ona güzellik veretek sağını solunu düzeltti.''
"Ş u şekilde süsleyip ona Öİie bir nizarn verdi ki gö-
ren onu be_ğenip can verir."
"Saçının ve yüzündeki tüylerin bağıJU çözdü, böyle-
ce güzelliğinin yüzüne de sözden parlaklıkverdi." · ·
"Yüzünden perdeyi kaldırıp, güzelliğinin örtüsünü
açıp, onu meydana çıkardı.
"Cemale aleınde aşk olsun ki yüzünün güzelliğini ke-
male eriştirdi." ·

-107-
Bu elbisenin bu şekilde süsünü ve ölçüsünü beğenilir
kılmıştır. Sonradan gelen zamane fazıilan ve devran ka-
milleri haruse tercümesine çok çalışmışlar, lakin mana
ve lafızlar konusunda, basit hikaye etmede ve yerine
göre emsal kullanmada, söze, Mevlana Şeyh1'nin, insan
gücünü aşan ve başka kimsenin müyesser olmadığı yü-
celikte akıcılık ve hikayeye bir renkle güzellik ve suret
vermedeki başarısını gösterememişlerdir. Kısacası sözü,
mucize sınırına kadar götürmüş, büyük kadılann ve ehil
kimselerin arasında kitabı beğenilmiş, şiiri dilden dile
dolaşmış kimsedir. Rivayet ederler ki Mevlana Şeyhi,
Nizam1 'nin Hamsesinden Husrev ü Şirin kitabının ter-
cümesine başlayıp bin beyit kadarını yazdıktan sonra
numune için Sultan Murad Han llazretlerine ileterek
arz ettiğinde, yazdıklan son derece güzel bulunmuş ve
karşılık olarak pek çok ihsana nail olmt.~:ştur. Buradan
dönüp malum olan vatanı, Getmiyan 'a giderken yolda
haramilerin baskınına uğradı ve elindekiler alındıktan
sonra kendisi de ölümden zor kurtuldu. Memleketine
vardıktan sonra kendi başından geçen hikayeye uygun
Har-name adında bir hikaye nazm ederek padişaha
gönderdi. Kendisi de Husrev ü Şirin nazmına çalışınaya
devam etti. <yazılan bu bir kaç beyit Har-name'dendir.

Çıkdı Çin ü Hıta 'ya av aze


K'açdı Rum içre a,dl dervaze
Zevk içinde cihan meğer Şeyh}
Yatur üş mihnet ü belada dahi
Bahtı Zengi yüzi tek ağarmaz
İşi başınaklayın başa varmaz
Rahat umdukça gördi zahmetler
Devlet isteyi buldı mihnetler
Benüm ol gam yükindeki har-ıleng
Gussalar balçığında valih ü deng
Ne yüküm bir nefes giderİcİ var

- 108 _:_
Ne biraz çekmegile yan cı var
Har geda iken arpaya muhtac
Gözedürem k 'urula başuma tae
Batıl isteyü hakdan ayrıldum
Boynuz umdum kulakdan ayrıldum
Isteriken belaiden rud
Vann itdüın haramiler ruzl
Eğer anlara olmaya buyruk
Ah gitdi kulak ile kuyruk
''Çin ve Hıta ülkesine kadar bu ~es ulaşdı ki Anado-
lu 'da·adalet kapısım açtı."
"Oünya zevk içindeyken Şeyhi, işte sıkıntı ve bela
içinde yatıyor.
"Onun siyah bahtı, zenci yüzü gibi hiç ağarmaz. Ters
giden işleri de pabuç gibi başa çıkmaz.
''Rahat umdukça zahmet gördü, talih, ikbal istedik-
çe mihnet buldu."
"'0 gam yükü altında, kaygılar balçığında şaşırmış,
hayrete düşmüş topal eşek benim."
''N e ağır yükümü bir nefes dintenecek kadar kaldıra­
cak, ne de taşımanıa birazcık yardım edecek biri var-
.dır.".
"Arpaya muhtaç yoksul bir eşek iken başıma taç
konmasını bekledim."
"Batıl isteyerek haktan aynldım, boynuz uıiıdum
kulaktan ayrıldım.''
"Helaiinden nzk isterken bütün servetinil haramilere
kaptırdım."
"Eğer o haramilere buyruk (ferman) çıkmazsa, ah,
gitti bizim kulak ile kuyruğumuz. (Varımız, yoğu-
muz.)" ·
Mevlana Şeyhi'nin talii elverişsiz, bahtı kara olup
Husrev ü Şirin 'i bitirerneden vefat etti. Kabri Kütahya.!.
dadır.

-109-

1
1

MEVLANA AHMEDİ

Çeşitli faziletleriyle maruf, değişik özellikleriyle


mevsuf, cihanın fazılı ve devrinin kanıili idi. Nizaml'nin
Penc-Genç'inden İskender-name adlı kitabı Sultan
Mir Süleyman adına Türkçeye çevirmiştir. O kitapta,
değme kimseye müyesser olmayan marifet ve latifeyi
bir araya toplayıp kullanmıştır. Cemşid ü Hurşid adlı
bir başka kitap da nazm etmiştir. Fakat İskender-na­
me'de bulunan marifet ve letafet onda yoktur. Isken-
der-name'yi gayet güzel söylemiştir. Sultan Mit: Süley-
man, sGn derece ayyaş ve rind olduğundan, ona her
yerde Mevlana Şeylll ile karşılıkli şiir söyletirdi. Mir
Süleyman 'ın aşırı israrı ve teşviki ile Mevlana Ahınedt,
çalışmaktan yani ilim bahisleriyle uğraşmaktan vazgeç- ·
ti. Ilim yolundan çıkıp, şiire heves etti ve nazım balıir­
lerine ulaştı. Şayet öyle ·olmasaydı Molla Sadeddin
T aftazani ve Seyyid · Şerif Cürcani Hazretleri gibi bir
molla olurdu diye rivayet ederler. Bu bir kaç beyit Mol-
la Alımedi'nin lskender-namesindendir.

Şükr kim bu defter-i gevher-'nizam


Böyle hoş tertib ile buldı nizarn
Hakka minnet kim bu silk-i gevheri
Tuhfe itdüm ana k 'old ur cevheri
Işbu resme dürc-i pür nakş-ı nigar
Çin içinda yazamaz gevher-nigar
Lafzı ziba vü ibaratı latif
N azını mevzun u işaratı şerif
Bir gülistandır açılınış gülleri
Taze olmış lale vü sünbülleri
Dürci lıikmetde lebaleb tolıdur
Dürc-i manidür kamu. faziında pür ·
Her birin bir nesneye kıldum mesel
Ta ki sözümde bulutunaya halel
Bundan öndin nice söz söylediler

-110-
Dürlü destanlar beyan eylediler
Kıl tefehhüs kamusm öndin sona
Hiç birini gör ki benzer mi buna
Buna insaf ile kılarsan nazar
Göresin kim nicedür silk-i gü her .
''Çok şükür ki bu inci gibi sıralanmış defter, böyle
güzel tertib edildi.'' .
· "Allah'a şükürler olsun ki bu inci ipliğine diziimiş
cevheri (okuyanlara) hediye ettim."
"Içi nakış dohC olan bu kutuyu öyle güzel meydana
getirdim ki bunun gibisini Çin 'de dahi kimse yaza-
maz."
"Sözleri güzel, içindekiler latif, nazmı ölçülü ve işa­
ret ettiği şey ler şereflidir."
''(İskender-name) Gülleri açılmış bir gül bahçesin~
benzer ki o balıçenin Jale ve sünbülleri de tazedir."
"0, ağzına kadar hikmet dolu bir kutudur. Ayrıca
mana ve fazilet de o kutunun içinde doludur."
"Sözüıride eksiklik bulunmasın diye her konuyu bir
nesneye benzeterek anlattım.''
''Bundan önce de nice sözler söyleyip destanlar yaz-
dılar.''
''Ama, tamaımnı baştan sona inceden ineeye araştır­
san, orada buna benzer sözler bulamazsın."
"Bu esere dikkatle ve· hakkını teslim ederek bakar·
~an, bunun nasıl bir cevher dizisi olduğunu görürsün."

Şiir ve gazelleri çok, divanı halk arasmda meşhur,


beyitleri mezkürdür. ·

" ŞEYHOGLU
MEVLANA

Merhum Şeyhi'nin biraderinin oğludur. Germiyan-


oğlu'nun mahiyetinde olup ona, nişancılık ve deft~r­
darlık yapmış tır. Ilimleri sırasıyla görmüş , faziletli, ka-

-lll-
-
//
/
1
. - (
mil, tasavvufa meyilli kimsedir. Çokşiiri ve mevize üslı,l­
bunda epeyce kasidesi vardır. Bu beyitler onun mevize
_tarzında yazdığı raiyye kasidesindendir.

Çün gönüldür hızane-i esrar


Taleb it ol hazineyi ey yar
Sineni riİşen eyle yokluktan
Ki sana rfışen ola her ne ki var
Devlet iklimine azİrnet içün ·
·Hikmet atma fikri eyle süvar
Yar iden itikadun u fıkrün
Ki yolundan ayırmaya deyyar
Nice bir hezl ü nice bir k;engel
Nice bir Jevh nice l!J 'b u kumar
Nice bir saz ü nice bir avaz
Nice bir ir ü nice bir eş 'ar
Nice her saat esrük übengl -
Nice her lalıza deng ü köhne-humar
Her dem ,aşüfte her zaman bl -hud
Her
,., gice mürde her seher murdar
Alem içinde bu ise dirlik
Ölmek andan sana yeg ola hezar
"Gönül, sırların hazinesidir. Ey yar, sen hazine olan o
gönüle talib ol."
"Eğer gönlünü yokluktan arındırabilirsen, bütün var-
lık alemi sana aydınlık olur. ll
"Devlet iklimine varabilınek için, hikmet atma fikri
- bindirrnek gerekir."
"Inancına ve fikrine Allah yardımcı olsun ki birisi se-
ni onun_ yolundan ayırmasın.''
"Bu nasil bir hezel, nasıl bir eğlence. Bu nasıl bir
Jaydası olmayan oyun' ve kumar."
PB u nasıl bir bağınş ~nasıl bir saz ~ bunlar nasıl şarkı,
nasıl şiir." -
"Bu nasıl sarhoşluk ve afyon düşkünlüğü ki her saat,

-112-
her an devam ediyor."
"ller zaman delicesine ~şık, her an kendinde değil,
her gece ölü, her sabah murdar."
''Şayet dünyada dirlik düzenlik böyle ise, ölmek ya-
şamaya bin defa tercih edilir:•

Şeyhoğlu, mesneviye çok çalışmıştır. Merhum Sul-


tan Yıldınm Bayezid adına Hurşid ü Ferahşad adlı kita-
bı nazmetti. Bu eserinde pek çok güzel manayı ve lati-
feyi bir araya toplamış, hepsini de ayan beyan yazmış­
tır. Kitabı her bakımdan makbul, şiirleri gösterişli ve
devrinde sevilmişlerdir. Mevlana Şeyh1'nin vefatından
sonra Husrev ü Şirin'i tamamlayarak temize, Şeyhoğlu
Mustafa çıkarmıştır. Şeyili'nin sözlerinden onun yaz-
dıkları hiç farkolunmaz. Gerçekten· gayet güzel yazmış­
tır.

MEVL~N A AHMED_: i DA 'İ

İsmj Ahmet'tir. Bu da Sultan .Emir Süleyman şairle-:


rindendir. Hoş tabiatlı, söz bilir, rind, nazik, latif, tatlı
dilli, zarif, bu fennin kamili ve bu ilınin kabili olup ilim
ehli kısmmdandır. Kadılık yapmıştır. Mesnevi, kaside
ve gazel söylemekte mahir, her çeşit sözü ve şiiri çok,
divan sahibi, divanı meşhur ve Anadolu'nun her yeri
beyitleriyle dolu kimsedir. Emit Süleyman adına
Çeng-name isimli bir kitap yazmıştır. Bu kitabında
acayib misalleri ve garip latifeleri bir araya getirmiştir.
Bundan başka inşa ilmiyle ilgili bir risale meydana ge-
tirerek ha~J.c arasında gerekiL olan yazışmaları ve her
şahsın mertebesine göre kendi dairesine layık olan
mektuplaşmaları tarif etmiş ve lazım olan takapiarı
zikr edip bir araya toplamıştır. Katipler o risaleyi yan-
larında saklarlar ve işleri çıktıkça ondan yararlamrlar.
Katiplik mesleğine yeni başlayan acemilere de inşa üs-

-113-
1
1

lôbunu ondan öğtetip gösterirlerdi. Bu kitap, halk ve


ileri gelenler arasmda da beğenilir, ka tipler arasmda ise
araıurdı. Türkçe, Arapça ve Farsça şürleri vardır. Fazıl,
kamil ve büyük bir şöhreti olan kimsedir. Kendi icadı
olan bu gazel onundur ki bu tarzda Anadolu 'da ldıuse
şür söylememiştir. -

Eya hurş~d-i meh-peyker cemalüı:ı müşteri ınanzar


Ne manzar ınanzar-ı tali' ne tali' tali'-i enver
Yüzündür ayet:-i rahmet özündür mazhar-ı kudret
Ne kudret kudret-isani'ne sani' sani'-i ekber
Felek satrancuu ütdün sa'adet mülkini tutdon
Ne milket milket-i devlet ne devlet devlet-i kayser
Nusuret suret-i Yusuf ne YusufYusuf-ı server
Kaponda kullanın bi-bad velt kenuer JmlunAhmed
Ne Ahmed Ahmed-i Da'i ne Da1 Da1-i çaker . ·
"Ey yüzü ay gibi parlak sevgili, yüzün müşteri yıldızı
görünüıriünde; Ki o ne tali'li manzara, manzaralarm en
parlağı." , ~
"Yüzün rahmet ayeti, özün de kudretin mazhar oldu-.
ğu yerdir. O kudret yapıemın (Allah'm) kudreti, yapl-
cıların da en büyüğünün kudretidir.''
"Satrançta feleği yenip, saadet ülkesini ele geçirdin.
Öyle bir ülke ki içinde malı mülkü çok, malı mülkü de
Kayser'in ki gibi."
"Hz. Süleyman'ın yaşayışı ve tavn, büyük İskender'
in sureti .sende. Bu suret ancak güzellikte biricik olan
Hz. Yusuf'un ki gibi."
''Kapmda kullarnun sayısı belli değil ama, bunlarm
en aşağı, en hakir olanı Ahmed. Hangi Ahmed mi? Ka-
piiıda kul köle olan Da 't.''

MEVLANA ŞIRAZİ

Meşayihten sayılır. Zihni pak, tabiatı tez canlı, sözü

-114-
nazik ve ölçülü, şiiri parlak inciye eş, sözleri açık, edası
güzel, hoşa gideıt ve eşsiz, nazmı gösterişli_, gazelleri gü~
zel kimseydi. Bunun şiirinde olan akıcılık ve şiirindeki
Jetafet ·değme şairin şiirinde yoktur. Gazellerine gayet
çok nazire söylenmiştir. Fakat söylenenlerin hiç biri
· bunun kadar güzel olmamıştır. Bu beyitler o gazelin-
. dendir.

İzarında hatı mektub-u candur


Muhabbet-name-i ahır zamandur
Boyınun gölgeşi düşdüğü yirler
Kamu ucdan uca serv-i revaudur
''Y anağındaki yaiı ( tüyler) can mektubu, ahır zaman
muhabbet-namesidir."
"Sevgilinin böyunun gölgesinin düştüğü yerJerin hep-
si baştan başa, onun selviyi andıran boyu gibidir."

Kendisinin tasavvufta, kabiliyetti sözleri vardır. F azi-


letli kişidir. Tasavvu( konusunda, GiUşen-i Raz adlı
yararlı bir kitap yazmış ve hakiki marifetleri, ince tati-
feleri bu kitap içinde bir araya getirmiştir. Yine bu ese-
rinde kendi icadından olan bölümler· ortaya koymuş ve
pek çok mana dere etmiştir. Velayeti zahir olmuş,'ve-
layet sahibi kişidir. ·

MEVLANA HüMAMİ

lznik'lidir. Ilim ehli kısmındandır. Sözü pak, kendisi


idr ak sahibi, fazıl, kamil, marifetli, nazmı latif ve sanat-
lı, şiirleri güzel, sözü çok akıcı kişiydi. Nazmında leta-
fet ve tatlılık çoktur. Edası reni.di, gazelleri şirindi.
Si -name adlı bir kitabı vardır. Otuz name olup ayrılık
mektuplarıdır. Bu kitap gayet uygi.m düşmüş, yer yer
ınünasebet düşörülerek gayet güzel gazeller söylenmiş­
tir. Bu beyit Si-name'dendir.

-HS-
Can cemalüni sen ün cümle nazardan göniler
Görmesilil diyu cemalüni basardan göniler
Dilemez gölgeni kim yaruna düşe yüriye
Bu gönül gör ki seni daha nelerden göniler _
''Camm · senin güzelliğini cümle gözlerden bakışlar- ·
dan kıskamr. Güzelliğini. görecek diye gözümden bile
kfskanır. ''
''Gönlüm senin gölgenin yanın sıra yürümesini bile
istemez. Gör ki bu gönül seni daha nelerden kıskanır."

MEVLANA ATAYt

Babası, Sultan Murad Gazi'nin vezir ve :müşiri olmuş,


Hacı lvaz Paşa adıyla bilinen kimseydi. Edirne'de De-
liklikaya adındaki yerde bir kuyu kazafak Tunca su-
yundan o kuyuya su getirtip, dolapla suyu çekip, ~h­
rin içine dağıtarak çeşmeler yaptınmik istedi. Fakat o
kapıya su çıkarmak mümkün olmayınca, bu işten fera-
gat etti. Çevredeki mahalle halkı o zamandan beri o ka-
pıya çÖp dökerler. Hacı İvaz bayrı adıyla meşhur olup
halk arasmda ata sözü haline gelmiştir. Kendisi hoş ta-
biatlı, nazik, yiğit, parlak gazelleri ve güzel şiirleri olan
kiİnseydL Anadolu'da Türkçe gazellerde ata sözü söyle-
meyi önce o çıkarmıştır. Bu konuda yepyeni bir şey
ortaya koyan ve her fenne çalışan kimsedir. Zamanm-
da çok sevilen, gençler· arasmda eşi bulunmayaıi yiğit·
ti. Sultan Murat hususi halvetine alarak musahip edin-
. rnek istemiş. Razıolmayıp bu beyit sebebi ile kendini o
sıkıntıdan kurtarmış.

Adline sıgınurdı zulem-i zamaneden


Şimdi güci Atayt'ye sultan ider ding
"Atayi, zamanın zulmünden sultanm adaletine sığı­
nırken şimdi sultanm g!icü:yazık ki Atay1'ye yeter."

-116-
Bu makta beyit de şürlerindendir.

Göz ucundan n'idelüm yandı Atay~ dil ü can


Bu meseldür ki yanar kurı yannida nice yaş
''Göz ucu bakışından dolayı Atayt'nin gönlü ve canı
yandı. Ne yapalım, meşhur sözdiir ki kuru yanında çok
yaş da yanar."

MEVLANA ŞEMSİ

Sultan Murad'ın şairlerindendir. Padişahm nedimi ve


hususi halvetlerinde muşalıibi olup şür kaidelerini, ilim
fenlerini iyi tahsil ·etmiş kimsedir. Padişaha hizmetle
ömrünü geçirerek gurur sarayından, ebedi mutluluk evi-
ne göç tü. Bu beyit onun şililerindendir.

Ey isteyen aşka nişan derd aşıkun bürhanıdur


Kafır dimen aşıklara aşk anlarun imanıdur
Bilmedi bilmez der:dimi bi.,..::derd olanlar bilmesün
Eyyub'a derdi neylesün derdi anun derınanıdur
"Ey aşka (aşıklık haline) nişan isteyen kişi, bil ki
derd aşıkın dermarndır .''
"Aşıklara kafır demeyin, aşk onların imanıdır. Dert-
siz olanlar derdinıi bilmediler, bilmezters bilmesinler.
Hz. Eyyub'a dert ne yapar, derdi onun dermamdır."

ME:VLANA HASSAN

Bu da Sultan Murad'ın şairlerindendir. Gazel ve


nazm üslubunda ustalığı malum, şiir kaidelerini bilme-
de mahir, fasih ve beliğ kimse olup, kaside ve gazel tar-
zına çalışmış, inşa ve yazışmalarda el yatkınlığı kazan·
mıştır. Gazelde eşsiz, her cins nazımd·a mükemmel, gü-
zel beyitleri çok, parlak ve güzel gazelleri fazladır. Sul-
tan Murad'a bağlı olarak ömrünün müddeti son ve za-

-117-
ınanının vadesi nihayet bulup ahirete nakl etti. Bu mat-
la onundur.

Bu gün ey dil nigara hemdemsin


Hamdülillah ki şad ü hürren~sin
"Ey gönül, bu gün sevgiliyle berabersin. H.anid olsun
Allalı 'a ki sevinçli ve şensin. '-'

MEVLANA SAFI

Bursa'lıdır. Nakkaş üstadı idi. Resmi yapıp nakş et-


tikten sonra Erjeng, onun resmine hayran ve Mani-i
Çin, tasvirinden şaşkına dönerdi. Kasideleri güzel, gön--
le hoş gelen, gazelleri hoşa giden, eşsiz, divam meşhur
beyitleri ehli arasmda mezkürdür. Sultan Murad 'Haz-
retlerinin nefis sohbetlerine dost ve şerefli meclislerine
arkadaş olup onun samimiyyetini kazanmıştı. Padişa­
hın hizmetinde daha önceden dost ve nedim olarak bu-
lunan şairlerden bazılarının dimağlarımn boşluklarına
·kin ve hased, düşmanlık dolu gönüllerine kibir ve nifak
yol bulup onu kıskandılar ve saadet eşiğinden uzaklaş­
tırmak, _ınusahabet hizmetinden ayırmak için ''küfür
söyledi" diyie iblis bilesi bir tertible haps ettirdiler.
Epeyce .zamlin hapiste yattı. O dönemde kazasker olan
Molla Veliyıföddin adına bir kaside yazarak kendisine
gönderdi. O kasidede halini arz edince Molla Veliyyüd-
din, durumu anladı ve haline acıyarak onu hapisten
kurtardı. Bu beyit o kasidedendir.

Kar-ı balıtum kim perişandur bu gün


Rahı:netünden nola ger bulsa nizam
Mah.:_ıaşkumdan kaçan kat' ola men'
Murg-ı balıtumdan nice dur ola dam
Bükdi serv-i kaddümi belden bela
Tutdı malı -ı devletüm gamdan ~

-- -- --~---~
tler ne bed.fı'l itdüm ise akibet
Aldı benden tah'-ı bed intikam
Gah ateş-veş yirüm bisyar çub
Gah habs oldı bana cay-ı makam
''Bahtımın işi bu gün perişandır. Eğer senin rahme-
tinden düzelirse ne :ila. (Halime acısan ne olur.)"
"Ay yüzlü sevgilinin aşJr..ından kaçanlar kesinlikle
-men edilsin~ Balttıının kuşundan tuzak nasıl uzak ola-
bilir ....
"Bela, selvi gibi güzel boyumu belimden büktü. Dev- ,
Jetimin ayını da gam bul u tu kapladı."
'Her ~e kötü iş yaptıınsa kötü talih sonunda benden
hepsinin intikamını aldı."
"Yerim kah ateş gibi çöplükler, bazan da hapis, be-
nim için makam oldu." ·
Hassas ve nazik mizaçh olduğundan zindan havasına
dayanamadı. Çıktıktan bir kaç gün sonra sağlığı bozul-
du ve Allah emrine vardı. Mezarı Edirne'dedir. Bu bir
:iki beyit onun şürlerindendir.

Vadesine ol cefa,l{arun nice aldanmayım


Kim yemin ile zemin ü asümanı ditretür
N alemi zülfün ucundan guş idersen tan degül
Fethi var ciddile her kim halka-i der depredür
Gönlüni cana cefadan ah kim döndürmedün
Yaş um anun gibi seyl o ldı ki ınermer ditdedür
"O cefakar sevgilinin verdiği söze nasıl aldanınaya­
yım ki ettiği yemin yeri göğü titretir.''
''İnleyişimi zülfünün ucundan işidirsen şaşılmaz. Ka-
pısının halkasını biraz gayretle çalarsan açılma ihtimali
var."
"Cefa etmekten vaz geçip de gönlünü bana bir kez
döndürmedin, bu· yüzden göz yaşım üzerinden geçtiği
merrneri titretecek kadar çok aktı. ''

...,- 119-
MEVLANA ZAtFt

İsmi Mehmed'tir. Gelibolu'ludur. Güzel şiirleri ve la-


tif beyitleri vardır. Merhum Sultan Murad'm söylediği
gazelleri mizm edip kitap haline getirdi. Gerçekten gii-
zel nazm etmiştir. Mariafet ve kemal sahibi, hakikat eb-
li kimsedir. Bu }>irkaç bevit onundur.

Ey bad-ısaba lutf id üp ol hana haber vir


Bu ben kulmun halini sultana haber vir
Hem murçılayın olduğumu hakeberaber
Ol tahtı yüce baht-ı Süleyman'e haber vir
''Ey saba rüzgarı lutf et, postacılık görevini yerine
getir ve Sultan'a ben kulunun halinin nasıl oldıığunu
söyle, haber ver."
"Yerde sürüneo bir l<.armca gibi olduğumu da yüce
tahtlı, Hz. Süleyman bahtlı sultana söylemeyi unutma.''
Kendisi tasavvufa ma yil, tarikat elıli kimsedir. Tasav-.
vufla ilgili bir risale de yazmıştır.' O kitabında pek çok
ınarifeti beyan eylemi ş kişidir. Bu bey it onun sufiliğine
delaleteder. ·

Zaifi sana bu manıı ne yüzden hasil olmuşdur


Me ğer maksudını buldun hakikat cümle eşyadan
"Zaiti, bu manalan elde ettiğin için sen,'bütün var-
lıkların gayesinin ne ol(}uğunu·kavradın.''

MEVLANA EZHERİ

Bu da ilk dönem şairlertndendir. Kendisi zartt, şüri


latif, zamanmda üstad bilinen, derviş yaranuşıı, gönül
ehli ve kamil kimseydi. Durumu şürlerinden anlaşılır.

Fırsat
elde var iken vakti ganinıetbilelüın
Ömrümüz hasılını nıihr ü muhabbet biletüm

-120-
Her azizün ayağı tozına yüzler sürelüm
Ger kabul ide anı bir ulu devlet hilPliim
''Fırsat elimizde varken zamanı ganimet bilelim. -
Dostluğu ve sevgiyi de öınrümüzün malısulu kabul ede-
lim."
"Her gördüğümüz aziz, değerli kimsenin ayağının to-
zuna yüz sürelim. Şayet bizi kabul ederse bunu büyük
bir talihlilik bilelim."

MEVLANA NüCÜM1

Babası müneccim olduğundan Nücum~ malılasım kul-


landı. Kendisi de yıldızlar ilmini iyi bilirdi. Şiiri boşa
giden, gazelleri makbul,· gazel üsl&bunda malıir, şiir sa-
natlarına kadir kimsedir. Bu zü'l-kafıyeteyn olan şiir
onundur.

Mihr-i vahdetden yüzinde matla'-ı envar var


Can ana hayran olupdurgerdiş-i devvar var
Aşkına Mansur olaldan bu dil-i şüridemüz
Oldı can boynma zülfüney büt-i dildar dar
"Birlik güneşinden yüzünde, en parlak matla gibi
matla var. Can, onun dünya gibi dönüşüne hayrandır."
''Senin aşkına Mansur gibi, bu perişan gönlümüz baş
koyduğundan beri ey gönül alan put gibi güzel sevgili,
z.Wfün boynuma geçirilen sicim oldu."

BABA NEOIMi

Kisve sahibi derviştir. Sultan Hacı Bektaş kisvesini


giyerdi. Remil ilminde meşhur, şiir üslCibunda mamur,
gazel tarzında makbul, nazım kaidelerini iyi bilir kim-
seydi. Sohbeti hoş ve eşsiz, her şeyden elini ayağını
çekmiş, laübali, dertli kimseydi. Bu beyitler onun şiir­
lerindendir.

-121-
F eleğin yazdı çak bıırucunda
Ki dönem ben dahi bir ucında
· Çünki bir oldı esfel ü a 'la
Ehl -i dil kaldılar urucında
Ne zekatın idem tama' malın
Ne namazında ne orucunda
"Nasıl olsa gök yüzü burçlarında parçalanmak yazı­
lı. Onun için bir ucunda da varsın ben döneyim.''
"Çünkü en alçakla en yücede bulunan bir oldu. Böy~
lece gönül sahipleri ortalıktan çekildiler."
"Ne malın zekatma tama edeyim, ne namazına, ne
de orucuna."
MEVLANA MELI'.U.

Ilim ehlil~dendir. Zahir ilimlerde gayreti ve çalışınası


çok fazla, kendisi betiğ ve fasih, şiirleri güzel ve tatlı,
sözleri nazik ve şirin, gazelleri gönle hoş gelen ve renkli, .
faziletli ve kamil kimsedir. Bedi ve beyan fenninde de-
ğeri ve yeri yüce olduğu için, şiir ilmine öyle rağbet
gösterip çalışmıştır ki zamanındaki bütün şairlere göre
şiir fenninde eşi olmayan ve mana üslubunda önde ge-
len biri olmuştur. Bundan dolayı da Molla Veliyyüddin
oğlu Ahmed Paşa'nın üstadı ve önderidir. Bu beyitler
o mm şiirlerindendir.

Micıner görüben suzımı içi oda yandı


Şem' ~ğladugum gördi yaşı kana boyandı
Öpüp lebüni ıülfüne el uriıp uzandum
Güya ki hayat abm iÇüp ömrüm uzandı .
"içinde ateş yakılaıi kap, yanmam! görünce içi yan-
dı. Mum da ağladığımı gördü ve üzüntüsünden öyle çok
ağladı ki yaşı kana bo yandı."
"Dudağını öpüp zülfüne dokunup uzamnca sanki

- 122~_:.
ebedilik suyu içip ömrüm uzannuş gibi oldu."
Kendisi Merhum Sultan Mehmed Gazi 'nin mu sahibi
idi. Son derece ayyaş ve ileri derecede rind olduğundan
dolayı padişah hizmetinden uzak ve saadet eşiklerin­
den ayrı düşüp felaketle ölüp gitti. Rivayet ederler ki
Merhum Sultan Mehmed'in Melilu'ye çok iltifatı var-
mış. Onunla başbaşa konuşmaktan hoşlanırmış. Fakat
Meliht bir an ayık bulunmazmış. En sonunda bir gün
padişah, kendisine incinmiş ve şarap içmesini yasalda- .
yarak adamlarına "Sarhoş" bulıirsamz bana getirin" di-
ye ısmarlamış. Bir gün sarhoş bulmuşlar ve o halde pa-
dişahın huzuruna götürmüşler. Padişah ''Niçin içtin?"
diye sonnuş. MeliM de ''lçmedim. ''diye cevap vermiş.
"Sen adamalallı sarhoşsun, niçin yemin ediyorsun" di-
ye sorulunca, ''dünyanın sığınağı olan Padişahın korku-
sundan Şarabı şırınga ettirdim "diye cevap vermiş. Sul-
tan Mehıned de bu söz üzerine günahını bağışlamış, fa- .
kat artık yanına getirtmemiş. Bu kıt'a Mevlana MeliM!...
nin, Şarabın özelliklerini anlatan şürlerindendir.

BuMeliM iki asa götürür


Biri ruhani biri cismani
Ol !rJ cismanidür ağaçdandur
Ol v..i ruhani la'l-i rümmani
"Bu Melihl iki asa taşır. Bunlardan biri maddi, diğeri
manevidir. Maddi olartı ağaç, manevi olim ise nar çiçe-
ği gibi kırmızı şarap tır:"

"
· MEVLANA "
ŞEYH RUŞEN t
Aydın ilindendir. Rfişeni malılasını seçişinin sebebi
de oralı oluşudur. Halvetiter zümresinden olup, bu
zümrenin baş halkası olan Şeyh Molla Ali 'nin kardeşi­
dir. Laübalilik aleminde Molla Melihi ile gece gündüz
beraber olup birlikte çalışnıışlardıt. Bu ikisinin birbir~

-123- .
lerine vasıflandırılamayacak kadar çok latife ve menki-
beleri vardir. El içinde de durumları malumdur. Rlişen1
acem diyarma giderek Şeyh Seyyid Yahya'ya hizmet
etti, uzun müddet riyazete çekildi ve şeyhin terbiyeleri
ile tabiatının aynasını parlatıp, kalbinin aynasını saflaş­
tırdı. Sonunda Allah'ın yardımı ve hidayeti sayesinde
tekke sahibi•şeyh oldu.
"İlahi yardımın bir zerresi, bin padişahlıktan daha
iyidir."
Birkaç bin müride ve, muhibbe sahip oldu. Kullann-
dan beş yüZ kadar seccade sahibi halifesi vardır. Bunlar-
dan birisi Mısır'daki İbrahim Gülşeni'dir. Şeyh Rfışeru,
Arapça ilimleri sırasıyla tamamen görmüş, şiiri halk
arasmda meşhur ,tasavvufa mail, ilahi sözleri çok kim-
sedir. Kendi nefsini ve hatırını kırmak için kötüleme
şeklinde kendine bir kaside söylemiştir. O kasidede
latife söylemek kabilinden, pek çok manayı bir araya
getirmiştir. Anadolu 'da o kasideye kimse nazire söyle-
yememiştir:. Mevize üslu bunda bir ter ci' -i bend" i de
vardır. Onda da pek çok hakikatı, anlaşılması güç husu-
su ve marifeti toplayıp şöylemiştir. O Terci'-i Bend'i
budur.

Tmına gözet bakma çeler buşma hiç


Rind-i cihan ol yüri tokınma g~ç
"Bu dünyaya aldırma, gözet, ona bakma seni yanıl­
tır, hiç bir şeyine de öfkelenme. Cihanm rindi ol, hiç -
bir ş~ye dokunma, geç."

Aslen vatanı Aydın ilinin Yenice köyüdür. Bu beyti


o ınünasebetle söylemiştir.

Sorarsan tuhfesi Mısr'un şekerdür


Veli Aydın ilinün Rfişen1'dür
"Mısır 'ın hedi ye sini sorarsan şeker, Aydın 'ın ki ise

-124-
Rttşeni:'dir."
Tebriz'de hak civarında vatan tutup_, Allah'ın rahme-
tine ulaştı.

MEVLANA HALİLİ

Aslen doğu tarafından gelmiş ve Anadolu yakasında


bulunan İznik şehrinde çalışmış. Orada bi,r güzele ~şık
olmuş ve onun hasretiyle Türkçe bir Finik-name yaz-
mıştır. Halk içinde Halil~'nin Pirak-name'si adıyla ta-
nınır. Sonradan tasavvufa yöneliptekke sahibi şeyh ol~
du. Sözleri sofiyane, şiirleri meşayihanedir. Bu beyit
onun şiirlerindendir.

Men ki derviş olmuşarn şah--,ı cihandan farigam


Bende-i sultan-ı aşkarn in ü andan farigam
Şöhretinden geçınişem dünya-yı faninün tenıam
Bi-nişam bulmuşarn nam u nişandan farigam
"Ben madem ki derviş oldum, öyleyse bu cihamn şa­
hından da vaz geçmişim. Aşk sultanının kuluyum. ·
Onun için teferruatla uğraşmaktan vaz geçtim."
''Fani dünyamn bütün şöhretinden uz3klaştıın. Ben
nişansız olan~ buldum. Naını ve nişanı ne yapayım."

MEVL~NA NİZAMİ
Aslen Karaınan 'lı olup Konya şehrinde doğmuştur.
Babası Molla Veli adıyla anılan bir vaiidi. Fazilet ve
marifet sahibi bir genç olup, akıcı şiirleri ve nefis gazel-
leri vardı. Talısil için Acem diyarına giderek bütün ilim-
leri. tahsil etti. Her fende mahir, her ilirnde kadir, Türk- _
çe, Arapça, Farsça şiir söyleyen kimseydi. Arzu ettiği
şekilde öğrenim gördükten sonra yine asıl vatam olan
Konya şehrine geldi. Ömrünün geri kalan kısmını orada
tamamlayarak ahirete göçtü. Bu beyt onun şiirlerin•
den dir.
"Fanilik seli ömür diyarım harab etmeden, yemeden,
içmeden nasibini, ömürden de nisabını al." ·

-125-
''Bana kapı açmayı öğretene Allah rahmet etsin. f-la-
yat hareminin kapısını açmayı meyhaneden iste."
Bu beyit de onun meşhur olan şiirlerindendir.
Şöyle hayran itdi servi kaddün ey leyl-i luram
Kim başında yapdı Mecnungibi kuşlar aşiyan
"Ey Leyla gibi salmarak yürüyen, serviyi boyun öy-
tesine hayran bıraktı ki Mecnun gibi onun da· başında
kuşlar yuva yaptı."

HOCA KARA F AKl H

Karaman'lıdır. Konya şehrinden olup ilim ehli kıs­


mındandır. Şiirde, bedi ve sözde eşsiz, hususi ma nalara
sahip, dertli kimsedir. Türkçe, Arapça, Farsça sözleri,
gösterişli, eşsizgazelleri vardır. Bu beyit onun meşhur
olan şiirlerindendir. ,

Ayıt ey gözleri ahu kimün agı.nda idün


Gebnedün şeb yatağa kimün otağmda idün
Ser-firaz itmiş özinü kime hem-kase idün
Leb fikar eylemiş anun ki kucağında idün
Dün gice alem içi dolınış idi buy-ı kebab.
Ey dil-i haste ıneger mihnet ocağında idün
Sünbülün tabe varup nergis-i ınestün haba
Koklannş güllerün ol kimse ki .bagmda idün
Bir Fakih avlanuşaın <:Jir imiş ol türk-nijad
Dil-i avare ıneger zülfi duzagmda idün
"Söyle ey ceylan gözlü sevgili, kimin tuzağında idin?
Gece yatmağa gelmedin ldınin otağında i(lin?"
"Kiminle kadeh tokuşturuyordun ki seni dik başlı,
ınağrur etmiş? Kimin kucağında oturdun ki dudakları­
.nı yara etıniş?"
"Dün gece alem kebap kokusu ile dolmuştu. Meğer
ey hasta gönül, sen hangi keder ocağında idin?"
"Sünbül saçiann kıvnlıp, nergisi gözlerin uykuya var-
JlllŞ. Bu halde kimin bağında idin ki bağ salıibi senin
güllerini koklamış."
"O Türk güzeli, Fakih'i aviadım diyormuş. Meğer

-126-
avare gönül, onun zülfünün tuzağmda imiş."

i\IEVLANA UL vt
İsmi Şah Ali'dir. Zahiri ilim tahsiline çalışarak pek
çok ınarifeti elde etmiş, kemal ve fen sahibi, şiiri gayet
güzel, mana yolunu iyi anlamış JrJşidir. Sultan Murad
ve Sultan Mchmed zamanlarında, devamlı dünyaıun sı­
ğınağı olan dergahm hizmetine gelir, .kaside arz eder ve
böylece padişahın umumi ve hususi ihsanlarma layık
. olurdu. Bu şekilde padişahın sadakalarmdan ve iyilikse-
verliğinden payını alırdı. Sonunda yaşiandı ve saadet
eşiğine gelecek gücli kalmadı. O zaman da kastdesini yi·
ne devamlı Bursa'dan gönderir olmuştu. Şürlerinde ta-
savvuf 1\okusu vardı.r. Durumu şu beyiderinden de an-
laşdır:

Söyleden kendisüdür, esrar·-t hlisniiilden haber


Töhmet idüben günahın sonra Ulvi'den sorar
"Güzelliğinin sırlarından haber verdiren kendi oldu-
ğu halde sonradan tölıınet altında bırakıp htmlann gü-
nahııu Ulv1'den sorar.'' ·

Bu beyitler de omm meşhur olan şiirlerindendir.

Can ki gussan çekmedi ftlemde dil--şad olmasun


Dil ki virane elegül aşkunla abad olmasun
Şad olup her k'olmaya azaele servün bendesi
Taebed bend--i gamından hiç azad olmasun
"Senin derdini çekmeyen can, dünyada sevinmesin.
Senin aşi'..ınla viran olmayan gönül de aşkınla şenlen­
mesin."
/ "Sevinip uzun boyunun köleliğinden kurtulmayan-
lar, ebediyyete kadar gamııun tuzağından kurtulma·
sm."

-127-
MEVL.tNA ŞEHDİ

Merhum Sultan Mehmed zamanında çok rağbet gör-


müş, devrinin fazılı, itibarlı kamili, güzel söz söyleyen,
beli', nazik tabiatlı kiinseydi. Hatta Sultan Mehmed
Han, Tevarih-i Al-i Osman'ı ona Şeh--name bahrinde
nazm etmeyi einr etti. Şeh-name'ye başladı ve on bin
beytİnden fazlasını söylemişken ömrü vefa etmeyerek
ahirete göç tü. Bu bir kaç beyit Şehname'nin başlaİıgı-
, cındaki beyitlerdendir .

...Bu kitabı yazmaya~ adalet sahibi, ateşi, havayı ve.


toprağı yaratan Allah 'ın adıyla başlarım.''
"0, cam ve aklı yaratandır. Rızkı o verir ve ayıpları
o örter~"
"0, günün ve sırların sahibidir. insanları aşk ateşinde
o yakar.''
"Doğuyu aydınlatan kandil ondan ışık alır. Günün
mumunun aydınlığını o sağlar. ·
"Halvetde oturanların sırtarına safa bağışlayan ve
naz meydam erlerine edipliği öğreten odur."
"Onun bahşişinin sonu yoktur. Feleği ve dağları o
ayakta tutar."
"Kalem Allah 'ın emriyle yaratıiclığına göre, yaz de-
yince nasıl yazmaz."

Esasen Şehdl, Anadolu'ludur. Türkçe_ şiiri çok, ken-


disi saf, temiz kalpli, şen tabiatlı, divan sahibi kimse-
dir. Bu makta' beyit onun şiirlerindendir.

Dürr dişlerinün nesrini nazm ideli Şehd~


Pürkıldı cihan guşım lü 'li- yi Aden 'den
"İnci dişlerinin saçtığırtı Şehd~ nazm ettiğinden be-
ri Aden incisinden dünyanın kulağım doldurdu.

- 128 --,
MEVLANA AŞKİ

Merhum Sultan Mehmed!in şairlerindendir. Zama-


mnda çok rağbet görmüştür. Padişahın bağiısı olarak
her zaman onun hizmetinde bulunma şerefine ulaş­
mış, ona musahip olmuş, şiirin kaidelerini güzel zabt
etmiş, gazel tarzını ve nazım üslubunu iyi bilen kim-
seydi. Bu beyit onundur .

. Gönülolmaha çünkim müşteridür ·


Figanum göklere irse yeridür
Hatun haddünde her kim gördi didi
Ki Rum'a gelmiş ol kara çeridür.
· 01Gönül o ay gibi güzel yüzlü sevgiliye taliptir. Bun-

dan dolayı figanım, göklere ulaşsa yeridir."


''Yüzündeki ayva tüylerini gQrenler, onlar için
"Aıiadolu'.yagelriıiş kara askerdir" dediler."

SİROZLU SADİ

Fasih ve beli' şair, şiir sanatlannda mahir ve Sultan


Cem ş aiflerindendir. Merhum Su1tan Bayezid tahta
oturup, vezirler ve beyler elini öpüp saltanat makamına
yerleşince, Sultan Cem ile birlikte denize açıldılar. Yıl­
larca gurbet diyarında ve sıkıntı vadisinde, beline hiz-
met kemerini bağlayıp deniz ve kara yolculuklarında
Sultan Cem ile arkadaş iken, kılıkdeğiştirip derviş şek­
linde İstanbul'a geldi. Bazı şahıslada ilişki kurup soh-
bet ve muhabbet esnasında ağzından söz kaçırdı. Bu-
nun üzerine gammazlar kendisini ihbar ettiler ve böyle-
ce sırrı keşf edildi. Üzerinde mektuplarbulunup kifiı.Ji-.
ği anlaşılınca padişahm gazabına uğradı ve Gala,ta Bo•
ğazmdaki derin denizde, büyük bela deryasmda boğdu­
lar. Bu beyit onun şürlerindendir.
Ruhlarun ş~vkı n ola sinernde eylerse vatan
Bu cihandur vakt olur külhanda sultanlar yatur
"Y anaklarının parıltısı sinemi vatan tutmuş sa şaşılır
mı? Dünya halidir bu, zaman gelir sultaruar külhanda
yatar."

Bu beyit de onun meşhur olan Şiirlerindendir.

Didüm Ka 'bemidür kuyun didi bag -ı cinandur bu


Didüm tubamıdur boyun·didi serv-i revandur bu
Ruhı üstünde zülfünden saba gibi alurken bu
Didi kim milket-i Rum 'a Hıta'dan armagandur bu
"Köyün Kabe'midir dedim? Cennet bahçesidir dedi.
Boyun Tuba 'mıdır dedim? Salının servidir dedi."
"Yanağının üstündeki zülfünden saba rüzgan gibi ko-
ku alırken, bu llıta ülkesinden Anadolu:'ya annağan­
dır dedi." ·

HAFFİ

Edirne'lidir. Geçimi için dükkanda çalışan ayakkabı­


cı idi. Ilimden nasipsiz, mana fenninden· ve bedi kıs­
mandan fazla faydalanmamış, ilimleri elde etmeden ve
şiir maarifmin fenlerinden uzak bir kimse idi. Yaradı­
lıştan güzel söylemeye kabiliyetti .olup, tabiat kuvvetiy-
le söylediği şüri latif ve gönül çekici, pek çok beyitleri
ve matla'lan gayet hoş söylenmiştir. Edebi sanatlardan
cinası kullanır .. Nazmı şirin, sözleri renklidir. Bu bir
kaç beyit onun meşhur olan şiirlerindendir.

Hiç ele mal-ı yetim ile mey almalı degül


Ger birin al diseler sana mey al malı degül
"Asla ele yetim malıyla mey almamalı. Eğer sana
mal veya meyden birini al deseler meyi al fakat yetim
malını alma."

-130-
Ayıram agyarı hak yan kılursa yardan
Fırsat el vire yetem item düşürem yardan
"Hak yardımcı olursa dostu . düşmandan ayımım.
Fırsat el verirse ulaşıp düşmanı itip yardan ayırayım."

HAYATİ'
Mevlana Ulvi'nin öğrencilerindendir. Ulv1, gençliği
sona erip, hayat·gülıeri dağıbp, ömür dalı, zaman hadi-
selerinin· sert rüzgfınndan incinıneye başlayıp, güçsüz
bir ihtiyar ve kuvvetsiz düŞünce, açık kasidelerini Haya-
Cı ile dünyanın sığınağı olan dergaha gönderirdi .. Devlet
erkanı da 'makamı yüce padişaha arz eder, böylece Ulv1,
caize yoluyla sultanın nimet ve ilisamndan nasibini alıp
sevinirdi. Hayati devlet erkanına gidip gelirken Mah-
mud Paşa ile münasebet kurdu. O da Hayati'de bir ka-
biliyet görerek kendi hizmetine aldı. Hoş tabiatlı, genç,
_ şiirleri latif, rindane, gazelleri temiz ve dertlidir. Bu be-
yitler onun şiirlerindendir.

Biz ki cism içre senün mibİünü can eylemişüz


Yoluna terk-i dil ü can ü Cihan eylemişüz ·
Yine riodane mey-i safıyi nfiş itmek içün
Yüzimüz hak-i der-i pir:-i mugan eyleınişüz
"Biz ki cismimizin içine senin sevgini can yapmışız.
Senin yoluna da gönlü, cam ve cihanı terk etmişiz. '' ·
"Yine rindçe saf şarabı içmek için yüzörnözü meyha-
. necinin kapısı toprağına çevirmişiz."
Tabiatı bezele yatkın ve zihni çoğunluk bu yola ka-
biliyetli olduğundan, Mahmud Paşa bazı kimselere lati-
. fe kasdıyla bazan inşa, bazan nazm üslubunda kötüle-
me şeklinde beyitler dedirtirmiş. Hatta Tevarih-i Al-i
Osman yazarı yazıcı Tursun'a da bir beyit demiş ve o
beyitteki düşmanlık .yüzünden katı ettirmişler. ·O beyit

' - 131,...
budur:

Kurşunun kıludur Yazıcı Tursun


Gerekse tursun u gerek otursun
''Yazıcı Dursun, erkeklik organının kılıdır-. isterse
orda dursunisterse otursun."

Atın özelliklerini anlatan bir kasidesi de vardır. On-


da gayet güZel latifeler ve parlak benzetmeler söyle-
miştir. '

Kulagı midye ve kuyruğu alıtopot balıgı


Çapak yerine gözünden müdam' akar havyar
''Kulağı midyeye, kuyruğu alıtop of balığına benzer.
Çapak yerine de gözünden devamlı havyar akar.''
. A /'-
MEVLANA FENAYi

Merhum Sultan Mehmed zamanı şairlerindendir.


Hoş tabiatlı, zihni açık, şiiri orta halli, gazeli çok, di-
van salıibi, bedi ve beyan konusunda malıir kimsedir.
Bu beyit onun ~eş hur ola~ şiirlerindendir.

Ol mu 'anber hat ki var sen serv.-i hoş-reftarda


Sanasın kim sebze-i nev-restedür gülzarda
Çin-i zülfünden benefşe reng ü bu ugurladı
Kim dakup boynına ip gezdürdiler bazarda
Aşkİ yüz yir Sa'ôı otuz yir Fenayi'nin dahi
Haftadayidi gürti var dutlug u eşearda
"Sen güzel yürüyüşlü, servi boylu sevgilinin yüzünde
öyle arnher kokulu tüyler var ki sanki onlar gül bahçe-
sinde yeni bitmiş yeşillikler gibidir.''
"Menekşe zülfiinün kıvnmından reıik ve koku çaldı.
Bu hırsızlığından dolayı da boynuna ip talnp pazarda
gezdirdiler.''

-132-
"Aşkİ yüz alır, Sa'd{ otuz, bu Fenayi'nin i8e bahçe~
lerde geçen yedi günü vardır. (Yani onlara verilen para
bana niçin verilmez.)"
. A 1\

MEVLANAALi

İlk dönem şairlerindendir. ilim ehli kısmındandır.


Fazilet ve kemal_ tahsil etmiş, marifet kazanmış,şür üs-
lubunda ve söz vadisinde alışkanlık elde edip kudret
bulmuş kimsedir. Mesnevi tarzmda Ali 'nin Derdname 'si 1

adıyla tamiıan bir kitap yazmıştır. Yer yer güzel gazel-


leri vardır. Sözleri akıcı, edası nefistir. Bu birkaç beyit
onun şürlerindendir.

Ne cevri kim bana sen yar idersin


Kulunuru çünki hükmün var idersin
Karar itmedügün bir dem yammda
Garib olduğum içün ar ar idersin.
"Ey sevgili sen bana her türlü cefayı yaparsm. Ama
bunda şaşılacak bir şey yok. Çünkü ben senin kulunuru
. sen hükmünü icra ediyorsun."
"Garib olduğum için benim· varlığımdan utamyor-
sun ve bundan dolayı benim yanımda bir an bile dur-
muyorsun."

MEVLANA NAH1FI

Guyende Usta Şems adıyla tanınır. Arabistan 'ı,


İran 'ı
· ve Hindistan 'ı gezmiş, misafırlikle yeryüzünün
marnur yerlerini görmüştür. Guyendelikte öyle malıir­
dir ki Acem diyarından Sazende Abdülkadir Gülabi
Anadolu'ya geldiğinde, Sultan Mehmed adına ve onun
huzurunda, hem beyitleri, hem makatnını hemen o an·
da düzenleyip şarkıyı söylemiştir. Arapça, Farsça ve
·Türkçe şürleri vardır. Fasih ve beliğ kimsedir. Bu mat- ·

-133-
la' onun şiirlerindendir.

Eşk-i çeşmüm dem-be-dem gözümden akar ma gibi


Ten habab olsa ne var kanlu yaşum derya gibi
''Gözümün yaşı sürekli göZümden su gibi .akar, vücu-
dum su üzerinde hava kabarcığı, kanlı yaşım da derya
olsa şaşılmaz."

Istanbul'da Ayasofya Camiinde muarriftir. Şeyh Sa-


<fı-i Şirazl neslindendir. Farsçaya çok çalışmış ve onu
bütün incelikleriyle öğrenmiş, kendinden önceki Fars
. şairlerinin anlaşılması güç kasidelerini ez beriemi ş, maa-
rif sahibi, çok şiire malik, sohbeti tatlı, hoş tabiatlı, na-
.zik ve çok yaşlıkimseydi. Bu bir iki beyit onundur.

Taytasanına tolaşma
zahidün ey rind olan ·
Kıl
hazer gejdüin-sıfatdur zehri kuyrugundadur
"Zahidin başına ve boynuna sardığı şala dotaşma ey
rind. Çünkü o akrebe benzer, zehiri kuyruğundadır."

Can vir lebüne gussa yime tenden ey gönül


Budur mesel ki gönleğini sat kirase ver
"Ey gönül, rludağına can ver ve tenden derd yeme.
Meşhur sözdür; gönıleğini sat kiraz al.'' . _
. A J>..
MEVLANA SAFA YI

Si~op şehrindendir. Ilinıleri sırasİyla görmüş, tegsir


ilinine kadir, her ilirnde cevabı hazır,gemicilik ilminde
üstad, gemicilerin kullandığı harita ilmini iyi bilir ve
bu konuda önde gelen, ~şsiz kimseydi.·Zamanında bü-
tüİı gemi' reisierine şeyh olmuştu. Reisler ona çok
adak ve armaga.n getirirlerdi. Galata 'da tershaneler ya-

-134-
......
kınında bulunurdu. Gemiciler· onu çok sever, onu her
zaman ziyaret eder ve ondan nasihat alırlardı.lyi tabi-
atlı, gösterişli kasideleri ve güzel gazelleri çok olan ki-
şidir. Kemal Reis 'in deniz savaşlarını nazm etmiş ve ne-
ticede mesnevi tarzında on bin beyitlik bir kitap mey-
dana getirmiştir. Kendisi yüz on yaşında iken ahirete
göçtü; Mezarı, Galata yakasında tershane yakınındaki
kendi evindedir. Bu bir kaç beyit onun şiirlerindendir.

Arif ol erdi bahar oturma a'miler gibi


Olma camid cuşa gel bu dernde namiler gibi
Karhan-ı buy-:ı zülf-i yare uğrayım diyu
Daglara düşmiş saba yiler haramiler gibi
Cennete döndi. cihan bir h ur elinde bade iç
Yakma hasret odına bagrını tamiler gibi ...
Hırka giymiş goncalar na?:ük nitekim edhenii
Saçların uzatdı sünbüller de cam11er gibi ..
Ey Safayi çar-yarı sev Muhammed aşkına ·
· Mezhebi yitürmegil zinhar imam1ler gibi ,.. .
''Arif ol, bahar geldi, gözü kör olanlar gibi oturmayı
bırak, cansız olma, balıarda yerden biten nesneler gibi
coş."
''Saba rüzgarı, yarin zülfünün k okusunun kervanma
uğrayayım diye haramiter gibi dağlara düşmüş koşu­
yor."
''Dünya cennete döndü, bir güzel elinden bade iç.
Tamller gibi bağrını hasret ateşine yakma."
''Hırka giymiş goncalar nazik, nitekim Sünbüller de
kara saçlarını camiler gibi uzattı.'' ·
"Ey Safa}1, dört halifeyi Hz. Muhammed'in aşkı
için sev. Sakın imamiter gibi de mezhebini kaybetme.''

SABAYİ

Edirne1i olup ismi Hayreddin'dir. Şeyh Vefa Haz-

~·135.:..
-~~----~--~-------------------------

retlerinden tevbe etmiş, çok marifete sahip, hak yolun-


da giden, tarikat ehli kimsedir. Söylenınesi ve yazıİnıası
mümkün olmayan yüce bir yaradılışa sahipti. Türkçe ve
Farsça şüri çok, nazmı akıcı, her çeşit şiire kadir kim-
seydi. Arnavud Koca Davud Paşa'nm, Bosna sancağı
mutasarrıfı iken yaptığı savaşları nazm eden on beş bin
beyitlik bir kitap meydana getirdi. Nişaburlu Katihl~
nin Şütür Hücre adlı kasidesine nazire yazmıştır. Halk
arasmda kasidesi beğenilip sevilmiştir. Bu beyit Haz-
ret-i Hasan_ve Hüseyin için söylediği mersiyedendir.

Ben nice medh idem Hasan ile Hüseyni kim


Iki hüma durur radiyallahü an hüma ·
''Ben Hasan'la Hüseyin'i nasıl medh etmeyeyim ki
onlar iki devlet kuşudurlar. Allah onlardan razı olsun."

~-" Fasih ve' beliğ kimsedir. Bu beyit de onun meşhur


olan beyitlerindendir.

Bölböl ~i şorideden gülzara irişmez zarar


"Sağbana sen hernin bostam ayrukdan sakın
1 Perişan halli şeyda billbölden gül bahçesine zarar gel-

mez. Ey Bağcı, sen bağı aynk otundan (veya yabancı­


dan) koru."

LEALİ
Güzel yazı ve şür ilmiyle epey ilgisi vardı. Türkçe ve
Farsça şiir söylemiştir. Acem vilayetlerine çok seyahat
etti ve Anadolu 'ya kalender şeklinde geldi. Merhum
Sultan Mehmed 'in özel sohbetine nail olup onunla soh-
bet etti. O devirde Acemiere çok rağbet olduğundan, o
da kendini Acem olarak tanıtarak epeyce saygı ve de-
değer buldu. Istanbul Yedikule civarındaki Kılıç Baba
tekkesi adıyla meşhur olan kiliseyi, tekke haline getire-
rek buna verdiler. Böylece Sultan'ın nimet ve ihsanı ile
iltifat ve rağbet bularak ·zengin oldu. Sonradan sahte
Acem olduğu anlaşılınca, Sultan Tekkeyi elinden aldı.
Elindekiler alınarak fakir düştü. İstanbul'da Allah em-
rine vardı. Mezarı Şeyh İlahi tekkesindedir. Bu matta'
onundur. , -

Çünki piroldun Le'al~ nuş-ı meyd~n kıl hazer


İş budur pir-,-i asa diyu dime iş huyimiş
''Ey Le'al~ artık ihtiyarladın, mey içmekten çekin.
Olgunlaşma işi budur, ele baston ahnayı olgunlaşma
sanma.''
Bu beyit de onun şiirlerindendir.

Gündüzün gün dolanır kuyım hem çüri gic'e malı


Şöyle Qenzer ey melek seni severler müşterek
"Sevgilinin köyünü güridüz güneş, gece ay dolaşır.
Sanki bunlar onu müşterek olarak seven iki aşığa ben-
zerler.".

Rişte-i nazına Le'alt dizdi bir silk-i le'al


Dürr-i dendamndan itdi var ise ol iktihas
''N azın ipliğine Le'atl, bir inci dizisi dizdi. Eğer bu .
dizi bir iktihas eseriyse o, senin inci dişlerinden iktihas
edilmiştir.

Gelibolu 'ludur. Şiiri latif, kendi~f zarif, gönül ehli,


gazelleri çok, her çeşit nazına kadir. kimsedir. Bu mat-
la' onundur. ·· ·

Tan mı can yirse kişi bir sevdiği cananına


Şjmdi mi kıydı begüm aşık olanlar canına
''Aşık sevdiği için can verse b.una ş aş ılır mı? Beyim
~şık olanların camna kıyması yeni bir şey mi?"

-137-
.
j•
.. ~

Bu beyit de onun meşhur olan şiir~erindendir.

Yetişmiş sebzeler cana ızarun bustanmda


Veli bi-vakt irüşdütdün ki dirJerdi bahar olmaz .
''Ey sevgili, yanağının bahçesinde yetiştirdiğiiı. seb-
zeler vakitsiz olarak yetişti, faka~ bahardakinden güzel
oldu. (Balıardan. başka vakitte sebze yetişmez ama sen
bunu bahardakinden de güzel yetiştirdin).

BEŞINCITABAKA EKI
Beşinci cennet tabakasında toplaiılp andan aziı;ler,
fanilik, guriır ve bela evi olan dünyadan, yü~ SJ.eme
(alıiret) uçup, kutsal cennet tavusuna arkadaş olmuş ve
orada ebediyyen vatan tutup Allah'~ rahmeti sayesin-
de cennetbahçesine yerleşip qturmuşlardır. Onlam te-
miz ruhları sayesinde Hak, padişah-ı salno-kıran haz-
retlerine yardımcı olsun ve latif ömürlerine sayısız mut-
lu ay ve yılları müyesser etsin.

As'ude oldıgunca bunlar civar-ı Hak'da


Sahib-kırana olsun çarh -ı. berin menzil
Döndükçe'çarh-ı devvar nusretle öla.da'im
Dünyavü ahiretde olamuradıhasıl
''Bunlar Hakk'ın yanında bulunduklan sürece,.(me-
zarda yattıklan müddetçe) yüce felek, padişah hazret- ·
lerine menzn olsun: Allah, gök yüzü döndükçe daima
ona yardımcı olsun ve dünyadaJ<i, ahiretteki he! isteği
yerine gelsin."

ALTINCITABAKA

Altıncı cennet tabakasında toplanıp andarı azizierin


bazısı ölüm şarabını içmiş, bazısı ise halen hayattadır.
Bu fakir ,gençliği sırasında, bu fasih ve beliğ kişilerin
bazısına hizmet etmiş, bir kısmının da meclislerinde

- 138 =-·
bulunup sohbetlerini dinlemiştir. Onlann her biri, tath-
lık bahçesinin şirin dilli tutisi ve güzellik baharının en-
gin ifadeli billbülüdür. Fesahat terazisinde sözleri, gev-
her gibi değerli, belagat meydanında nükteleri, bu ko-
nudaki yarışın en iyi binicileridir. Bundan dolayı inci
saçan sözleri, taşkın tabiatlarının el değmemiş gelinini
süsler ve cevher saçan şürleri, hoş sözlerinin zihindeki
sevgililerini. beyan eder. Ruh bağıŞla_yan, can besleyen
sözlerinin güzelliği, dünyamn çevresini doldurduğu için
yer yüzündeki insanlarm zarifleri ve faziletlileri onların
varlığiyla mutlu olurlardı. Rind mahfiDeri ve irfan ınec~
.· listeri içinde onların şiirleri okundukça, arzu dolu 3şlk­
larm naralarından göğün katı, inierne nidalarıyla ve na-
zik tabiatlı cihan rindleri hay huyundan zemin. ve za-
man~ çınlama sesleriyle dopdolu olmuştu.
Bu topluluğun en ulusu ve bu zümrenin başı, saadet
burcunun parlak yıldızı, efendilik göğünün aydınlık
güneşi, aşk ehlinin hayatımn sermayesi.

NECATİ

Doğum yeri Edirne, adı İsa'dır. Merhum Sultan Mah-


mud Hazretlerinin yamnda nişancı olup saltanat ey-
vanlarmın divanında nişancılık hizmetini görürdü. Her
an özengisini öpmekle mutlu ve saadet bağışlayan soh-
betleri ile huzurluydu. Hiç bir zaman onl~m sohbetin-
den uzak, kutlu meclislerinden ayrı olmazdı. Konuşma
ve latife sırasında söylenmiş olan bu şür onundur.

Umaruz ide ~ta f~ris-i meydan-ı kerem


Camekim olrr i arh.....ırındr m"a'hud
. Umaruz rrlemeye şah Necati kuluna
Am kirü eyledi Firdevsi:'ye Sultan Mahmud
''Cömertlik meydanimn süvarİsinden ihsanda bulun-
masını umarız. Arkalarmdaki alıdediimiş elbiseyi ba-

-139-'
ğı şlamasım dileriz.''
"Umanz·ki şah, Sultan Mahmud'un Firdevsi'ye etti-
. ğiniNecatl'ye etmez."
Sultan Mahmud 'un can kuşu, ten kafesinden sema-
nın en yüksek yerine uçup cennet bahçesine ve ralıman
civanna göç üp Hakk'ın yanına yerleşin ce, Mevfana Neca-
ti, geri kalan ömrünü Merhum Sultan Bayezid Hazretle~
rinin. ruemin sığınağı olan dergahlarında geçirdi. Vefatı
istanbul'da meydana geldi. Mezarı Şeyh Vefa tekkesi
yakımndadır. Merkadini ben fakir yaptırdım ve ölümü-
ne bu tatibi düşürdüm.

Nakl-i Necati meme tarih olmagın


Tarihini Sehldidi gitdi Necati hay
''Necatl'nin ölümüne tarih olmak üzere Seru, (Gitdi
Necati hay) sözünü düşürdü.'' ·

Mezanmn levhasına adı geçen tarih ile kendi şiirin­


den bu beyti güzel müsenna yazı ile. yazdırdıın.

Bir seng -dil firakına ölen Necati'nün


Billah mermer ile yapasız mezarını
"Vallalıi, bir taş gönüllünün ayrılığı acısıy1a ölen Ne-
cati'nin mezarım merrnede yapın:"

Tabiatı uyamk, zilıni kuvvetli, fasih, kudretli şair,


sözleri renidi söylemekte usta kiınsetlir. Şiiri o dere-
ce latif ve temiz, sözü o kadar nazif ve yakıcıdır ki şü­
rinin ve sözünün Jetafetini son harlde ulaştırmıştır. Şi­
ideri renkli, nazmı açık bir· sihir, gazelleri iyi, ata sözü
ve de)'İn}leri kullanınada başarılı, hoşlanılan aşıkane
gazelleri çok beğeniimiş matla1arma son yok, kasidele-
ri muhayyel, kıt'aları inci saçan, divam halkın dilinde
dolaşan, kendisi maarifle dolu kimsedir. Şürlerine öyle
bir şive vermiştir ki Allah'a-yakın olan melekler dostu

- 140-
v~ en yüce makamdaki melekler de arkadaşı idi. Yani
güzelin ·de güzeli. Şeyh Bitlis'li İdris'in yazdığı Teva-
rih-i Al-i Osman 'ın altıncı cildinde -ki Sultan Mah-
mud cildidir.- Necati, Husrev-i Rum'dur diye yazılıp,
tamtılnuştır. Bir kimseyi tarihte Molla İdris gibi fazilet
sahibi ve hüner ehli biri, "Husrev-i Rum" diye anarsa
onu artık övmeye ve hakkında iyi şeyler söylemeye ge-
rek yoktur. Bu matta Sultan Bayezid merhuma söyledi-
.ği kasidesindendir.

Anun içün. kimseye virmez selam ol nazenün


Lebleri nazük dürür zahmet vir~r dendan-ı sin
"O nazlı sevgilinin du daklan çok naziktir, inci dişle­
ri onlara zahmet verdiği için kimseye selam vermez."

Meşayihane, gerçekçi, parlak şÜ~leri, son derece gü-


zel sözleri vardır. Divanı her tarafta meşhur, kendisi ah-
laklı, biri olarak tanınır. Bu beyitler onundur.

Her ki yarı hoş görür komaz bu güni yarına


Cenneti didara satdı aşk ola didarma
Dar-ı dünya bir misafır-,.han~dür kim her gelen
Ah şahum yazdı gitdi safha-i divarma
''Her kim ki sevgitiyi hoş görüp, gününü gün eder, o
kişi cenneti didara değişmiştir, aşk olsun ona."
''Ah şahım, dünya bir misafır.:_h~aneye benzer ki her
gelen duvarı~a bir çizgi çekip gj.d6." ·

Mönazara-i Gül ü Husrev adlı bir kitabı vardır. Mes-


nevisi güzel, nazmı eşsiz, fakat bulunması zor bir eser-
dir. Yay vasfında bu beyitler, onun adı geçen mesnevi-
sindendir.

Yay geründükçe süner oldı ok


Can,a ecelgibi sunar oldı ok

-141-
Ok çekilür dımağa denlü tolar
1!
Hayli ulaşdurmaga dırnak çalar 1
Degdi ~riş itdi sada-yıhazin
Pek çekene uz atana aferin
· Olmayıdı arada mani' ni şan
Bir adım olayıdı iki cihan .
Kirişini .bir kezin öttürse yay
Atıla panbuk gibi nice alay
''Yay gerildikçe ok uzayıp cana eceli sunar gibi ol-
du."
"Ok gerilir, tırnağa kadar gelir, çok uzağa fırlatmak
için de tırnak çekilir."
"Kiriş (Oku fırlatmaya yarayan ip) oka değince ha-
zin bir ses.çıkardı. Kuvvetli çekip uz atana aferin."
"Arada nişaqı. saklayan bir engel olmasaydı, iki ci-
han bir adımlık mesafede olurdu.;,
''Yay kirişini bii kere yenerse, (koparırsa) pek çok
alay pamukgibi atılır."

MEVLANA VASFİ

Siroz yakınlarmdaki Timurhisar · adlı kasabadandır.


Alim, faziletli, şair, kamil, nazım üslubunda seçkin, söz
vadisinde nükteci, şiir yolunda kendine has tarzı olan,
vezin bahirlerinde dalgİç, gazelleri aşkla, beyitleri ha-
yalle örülmüş kimseydi. Kadılık yapan hüküm sahibi ki-
şiydi. Zamane kadıları gibi dünya-perest olmayıp para
ve altın cinsinden bir nesneye sevgi beslemedi. Doğru­
luğa yönelmiş, hak yoluna ulaşmak isteyen kişiydi.
Malkara kadısı iken Allah emrine vardı. Mezarı Malka-
ra 'dadır. Bu beyitler onun şiirlerindendir.

Bir meh-i ~d-milır için çarh itdi ser-gerdan beni


Ger nenün gibi gün içün sakladı devran beni
Gördiler şeydalıgum aşkındazindan itdüler

-142-
Sinesinde sakladı canı gibi zindan beni
\Ben dimezdüm halka sen gw yüzlinün razın veli
Oda yansun defter ö divan· ider destan beni
''Sevgisi olmayan 'bir ay yüzlü için dönek felek beni
şaşkına· çevirdi. Halime bak ki bu dünya kim için beni .
bu günlere getirdi.'"
"Aşkından dolayı delirmişliğimi görüp beni zindan.a
attılar; Zindan beni canı gibi sinesinde sakladı.''
, ''Sen gül yüzlünün sırrını ben halka söylemezdim
ama, şu ateşte yanasıca defter ve divan benim halimi
destan etti.'' ·
-
Bu matla.'da onun pek meşhur.olan şiirlerindendir.

Her. ki bicründe nazar eyleye cana tenüme


Muy san ur ki dolaşmış ola .Pirahenüme
''Senin ayrılığından dolayı vücudumun halini gören·
. ler, gömleğimin üstüne düşmüş kıla benzetirler." ·

Mevı3na Vasfl'hln bu gazeli onun önde gelen şiide.


rindendir. Bu şiire devrinde pek çok nazire yazılmış ol-
masına rağmen hiç biri ona eş olamamıştır. O nazire-
lerden biri de bu fakir. tarafından yazılmıştır ki matla 'ı
budur. '

Dağlar halkası giydürdi zırhlar tenüme


Cebe satmak nic'olur göstereyin düşmenime
"Zırhlar vücuduma o kadar çok yara halkası giydirdi
ki (VÜcudumda yarin hasretinden o kadar çok yara
meydana geldi ki) bu halimle gururlanmak nasıl olur, .
düşmanınıa (raki~) gösterebilirim. '' - ~

-143-
MEVLANA KEMAL i

Sarıca Kemal adıyla bilinir: .Doğum yeri Berg~a'


dır. Bu beyti Bergama ile ilgili olarak söylemiştir.
-
Her diyarun bir meta'ı vardur labüd Kemal
Ab ü hak-i Bergama mahbub ile şair kopar
"Her diyann mutlaka meşhur olan bir meta'ı vardır.
Bergama 'mn da suyu ve toprağı şair'le sevgili yetişti-
rir." ·
Kemal, Malunud Paşa'mn.oğlanlarmm ve hizmetinde
{>ulunan kullannın eğitim ve öğretim işleriyle uğraşır­
dı. Paşa vefat edince çiftliğinin ve evlerinin bulunduğu
Hasköy adındaki kasahada yerleşti. Orada çiftçilik
yaotı. Bu beyit onun şürlerindendir. ·

Kemal inşa ü eş'arm komadı lıkr ü zikrini


Sanur devr-i zamanıdur dahiMahmud Paşa'nun
"Kemal, nesrin ve nazmın söyleyebileceklerini, yapa-
bileceklerini dile getirdi. Samr ki gene Mahmud Paşa'
nın devridir .''

Danişmmd kişidir. Gazel tarzında, atasözü ve de-


yimlerle örülü şür söylemede önde gelen, hoş tabiatlı,
şairfiği eşsiz kişidir. Bu beyitler onun şürleri arasında­
dır.

Çeşmümün ağlamakdan yaşıyla kanı çıkdı


Hak_:_i rehün görünce çok tercümanı çıkdı
Sofılenüp rakibüri mey içmezem dir idi·
Meyhanede ol iti gördüm yalanı çıkdı
"Gözümün çok fazla ağlamaktan kanlı yaşı çıktı.
Yolunun toprağını görünce de çok tercümanı çıktı."
"Rakibin sofuluk tasiayıp şarap içmediğini söyletdi.

-144-
r
i

(i) iti meyhanede gördüm, böyleceyall!n söylediği orta-


.ya çıktı. (Veya o it nteyhaneden ağzını yalayarak çık­
tı.)

MEVLANA ZüLALİ

. Kadı olmuştur. Tabiatı ve zihni son derece doğru


kimsedir. Sözleri güzel, gazelleri eşsiz, fasih ve beli', şi­
ir kaidelerini iyi bilen, nazım üslubuna aşina kişiydi.
Bu bir kaç beyit onun şürlerindendir.

Canumlaşüfte kıldı zülf-i misk-asa Ali


Gönlümi divane kıldı ah bu pür sevda Ali
Her tarafdan çekmişem sinernde şekl-i zül-fikar
Baş açık abdalunam gitmez dilümden ya Ali
"Ali 'nin miske benzeyen saçı beni deli gibi aşka dü-
şürdü. Bu sevda dolu hal ise gönlümü deli divane etti."
"Göğsümün her tarafına Zül-fikarın (Hz. Ali'nin kı­
lıcı) şeklini çektim. Baş açık perişan bir halde senin
kulunum, dilimden de ya Ali nidası gitmez."

Bu matla da onun pek meşhur olan şiirlerindendir. ·

La 1-i canan şevkidür her lahza can eğlencesi


Aşıkun
olur şarab-ı erguvan eğlencesi
"Sevgilinin dudağı her an aşığın can eğlencesinin ne-
şesidir. Nitekim erguvan gibi kırmızı şarab da aşığın
eğlencesidir.''

MEVLANA NillANİ

Abdullah oğludur .. llim tahsilinde gayret göstererek


kendini cehaletten kurtardı. Fazilet sahibi, pek çok
medreseye mutasarrıf olmuş, ilim ehli arasında meşhur
kimsedir. Müderris iken vefat etti. A~dullah oğlu oldu-

-145-
ğu için bazı kimseler kendisine şaka ve latife kabili -
den riacak diye "çok takılırlardı. O da bu sebepten a,a-
ğıdaki beyti söyleiJ)İş. 1

Niha~'ye nacak dirler velikin gerçek iderleı:


Ebu MüSlim nacagıdur havaric boymn urıiıağa .
''Nihaıü'ye nacak derler fakat gerçeği söylerler. Çün·
kü o, Hancilerin boynU:nu vuran Ebu Müslim'in nacağı­
dır. tt

Gösterişli, güzel şiir ve sözleri çok, faziletli kişidir.

MEVLANA KATIP ŞEVKI


Ismi Yusuf olup Edirİıe'li bir kadının kuludur. Bu
kadın Şevkt'yi küÇüklüğünden itibaren besleyip büyüte-
rek ilim tahsil ettirmiştir. Katiplik ilminde önde gelen,
bütün hattatların içinde eşsiz, dertli kişiydi. Gerçek şu
.ki rik'a yazısım Yakut'dan daha güzel yazardı. Anado-
lu'nun her tarafmda· güzel yazısı ile meşhur, Türkçe,
Arapça, Farsça şiir söylemeye kadir', gayet hoş tabiatlı,
nazik yaradılışlı, şen, yemeyi ve içmeyi seven, laübali,
zevk sahibi kişiydi. Güzel yazısmdan dolayı merhum
Sultan Bayezid kendisine maaş bağlatmıştı. Aşm dere-
cede rind ve mağrur olduğu için kimsenin mahkt\mu
olmak istemedi ve vazife kabul etmedi. Bu. yüzden öm-
rü felaketle sona erdi ve Istanbul darü'ş-şifasmda vefat
etti. Mezarı Galata yakasındadır. Bu ·beyti durumunu
aydınlatacak mahiyette~.

Kimdür di isen ey yüzi gün Şevkt-i garib .


Bir gözi yaşlu yılduzı düşkün felek-zede
''Ey güneş yüzlü, Garib Şevki kimdir diye sorarsan,
gözü yaşlı, yıldızı düşmüş, feleğin hışmına uğramış biri-
sidir."

-146.:...
AtaSÖzü ve deyimlerle örülü güzel gazelleri ve muhay-
yel matla'ları çoktur. Şu matta'lar onun şiirlerinden­
dir.

Zülfı s;ıklar dideden hatt-ı leb-i cananesin


Şöylesakınuro miskin can evidür sanasın
''Saçı, sevgilinin dudağının tüyünü gözden saklar. O,
güzel kokulu saçını öyle sakınır ki koruduğu can evi sa-
nılır."

Bu ma tla' da onun gayet güzel olan şijrlerindendir.

Hayal-ila'l-i can-bahşunla tenden can revart çıkdı


Ben ağiayayın ağlarsam evimdeQ. iki can çıkdı
"Can bağışlayan dudağmın hayaliyle can tenden yü-
rüdü, gitti. Ağlarsam ben ağlayayım, çünkü evimden iki
can çıktı.''

Pek çok marifet harcayarak Tevarih-i Al-i Osman


yazmış güçlü bir mürişidir. Gerçi T~varih-i Al-i Os-
man, pek çok kişi tarafından yazılmıştır. Fakat Türk-
çede bu kadar güzel yazılmış bir başka örneği yoktur.
Buraya kaydedilmesi uygun görülen şu beyitler de
Şeyh Kemal Hocendi Hazretlerinin bir gazeline ıiazire­
dir.

"Dudağma olan hasretimden dolayı iki göıiim, dalgı­


cın mercanla dolu olan tası gibi kipkırmızı oldu.''
''Nasıl olsa suyun altında kimsenin nefesalmaya me-
cali yoktur. Öyleyse ey gönül, sevgilinin hançerinin al-
tındaki inleyişin"niye.

-l47-
{
(,
J
1
1

REVAN1
Doğum yerlEdirne'dir. Padişaha hizmet e4enlerden·
dir. Şöhretli ve güzel gazelleri, süslü, makbul matla1arı
vardır. Şiir ve kasidelerinin çokluğu ile tanınmış, divan
sahibi, akranlarmın kendisiyle övündüğü, iıazmı güzel,
gazelleri eşsiz kimsedir. Bazı şairterin şiirlerinin mana-
larmı değiştirerek kendi şiirleri arasmda gösterdiği ge-
rekçesiyle, hırsızlıkla suçlandı. Merhum Sultan Bayezid
Han, Mekke fakirlerine ve- Medine hadernesine Anado-.
lu 'dan tayin edilen surreteri Hicaz 'a, Revanı 'ile gönde.r-
di. Fakat Revani, oraya varmca adil davranınayıp bazı
kimselerin surreterini noksan ve tayin olunan altiniata
ziyan wrdiğin(,len Medine-i Münevver ve Kabe-i Mu-
tahhara mensuplarmdan bazı şikayetçiler gelip hallerini
padişaha ari. ettiler. Merhum Sultan Bayezid, bu duru-
, ma incindi ve ulUfesini keserek onu timara gönderdi.
Revani'de, padişahnt ineindiğini duyunca kaçarak Sul-
tan Selim merh.uma sığındı. Onun yanında epeyçe iti-
bar buldu. Sultan Selim saadetle gelip tahta oturdu-
. ğunda, O'na Ayasofya tevliyetini verdi. Daha sonra t.a·
yin edildiği Bursa'da Kaphca mütevellisi iken vefat et-
tt Mezarı lstanbul'd~, Kırkçeşme mahallesinde kendisi
tarafından yaptırılan mesciddedir. Bazı şairlerin renkli
sözlerini, gösterişli bayallerini ve Kabe bademesinin
. surreterinden bir miktar parayı alıp hırsızlık ettiği için
o sırada ben fakir' bu beyti latife yollu soyledim..

'tlün ma'nism almışsın Revani,


Sana hayr i tm ez ahır Ka 'be hakkı
''Ey Revanl:, başkalarının manalarmı almışsın. Sana
ne Kabe 'dekllerin hakkı olan para, ne de başkalarının
manası faydasağlamaz."

-148-
Tabiatı kusursuz, nazmı gönle rahatlık veren kişidir.
Beş tane mesnevisi vardır. Bunlar Hamse-i Rum1 diye
şöhret kazanmışlardır. Eşsiz eserlerdir. Bu kitaplardan
biri İşret-name'dir ve bu rübal o kitaptan alınmıştır.
Aceb mi ehl-i irfanun yeri olursa meyhane
Ezelden mey ta 'alluk bağlamışdur galiba cane
Şaraba ruh -ı sanidür diyenler hikmet ehlldür .
, Mariz-i aşk olan s~fi dirilmekdür tabihane ,
''Arif kimselerin. yeri ıneyhane olursa buna şaşma­
mak gerekir, çünkü canla m eyin ilişkisi ta ezeldendir.
Şaraba ikinci ruh diyenler hikmet sahipleridir, ey Suft,
şarab aşk hastasını,tabib gibi dinltir."
Bu matta·· da onun meşhur olan şiirlerindendir.

Şah-ı aş:k;um bir kadeh meydür benim başlımda tae


Gördi mestüm didi sakl begligün yar gözün aç
"Aşk şahıyıın, başımın tacı bir kadeh şaraptır. Saki,
benim ınestliğimi_görunce, sen beysin gözünü aç, kendi
kıyınetini bil dedi. · ·

MEVLANA AMRİ

·Molla Abdülkeriın'in kııludur. ismi Amr'dır. Medre-


selerde çalışıp, ilimleri sırasıyla görmüştür. Gönül ehli,
nazik, kamil, boşa giden, şiiri meşhur, sözleri gösterişli
ve eşsiz olan kişidir. Iyi huylu, güzel yüzlü, ahlaklı kim-
se olup gazel tarzında eşsiz, nazınımn kaidesi iyi, müte-
davil şiirle şöhret kazanmış kimsedir. Şeriat seecade-
sinde adalet üzre oturmuş kadıdır. Vize kadısı iken ora-
da vefat etti. Bu beyitler onun meşhur olan şiirlerin-
. dendir.

-149-
11.
1
,
,,

,,1
'~

Şülbüller inieden gül-i ra 'na degilmisün


Aşıklar agladan put-ı ziba degilmisün
Ben ya'nuyam ki ham ola kaddüm didüm didi
Ok gibi togrı söyliyelüm ya degilmisün .
''Bülbülleri inleten güzel (rana) gül değil misiı1? Aş'lk-
ları ağiatan put gibi güzel değil misin?"
''Ben ya harfi miyim? ki boyum eğri olsun dedim, ok
gibi doğru söyleyilim ya değil misin dedi."

TALl'İ
, ,

Ismi Mehıred'tir. Kastamo~u'da doğmuşttir. Mutlu-


luk evi olan saraya hizmet edenlerdendir. Feraiz ilmin-
.de mahir, hesap ve· katiplik te son derece kadir idi. Sul-
tan Mehmed;in hizmetinde bulunup ona hazille katipli-
ği yaptı. Sonradan Sultan Selim tahta oturonca itibarı
arttı ve yeniçeri katipliğine tayin edildi. Bu görevde
iken vefat etti. Mezarı lstanbul'dadır. Güzel söz ve şiir
söylemeye- kadir,marifet'sahibi, nazm konusunda yete-
nekli kişidir. Güzel gazelleri, ata sözü ve deyimlerle öru-
lü şürleri vardır. Bu beyitler onun· gayet meşhur olan
•şürlerindendir. ·

Ey dide ciger kanını durmazsın ·ezersin


Benzer ki yine yare yeni name yazarsm
~y eşk eğerşumşadasm gönlüni yarin
Alemde hemen sikkeyi mennerde kazarsm
''Ey göz, ciğerin kanını .durmayıp döküşünden belli
ki yine sevgiliye yeni ine~tup yazıyorsun~"
''Ey göz yaşı, eğer yarin yüreğiİli ~umuşatabilirsen
bu dünyada mermer üzerine. damga vurmuş gibi olur-
sun."

-150-
r

MEVLANA SA'Yİ
· Saraya bağlarup hizmet edenlerdendir. lç oğlanlar
hocası .oinıuŞtur .. Meşhur Molla Harndi'nin kız kardeşi­
nin oğludur. Fen sahibi kimsedir. Türkçe, Arapça,
Farsça şiirleri vardır. Gençliğinde marangozlarm kendi-
siyle övündüğü Dülger-zade Hoca Şems oğlu Mehmed
Çelebi ile ilişkisi olup· üsküb 'e gitmişti. O sırada Mer-
hum Sultan Baye~d, Molla sa•y.i'nin hoşuna giden bir
gazelini görmüş ve ~'Bu gazeli söyleyeni bulun" diye
emir vermiş. Aranıp tarandıkça üsküp 'te bulunduğu
padişaha arz edilmiş, ·o da saraydaki divid-darlık hiz-
metini Sa 'y1'ye ihsan etmiŞ. Bayezid devlet kapısından
... kul göndererek "gelsin hizmetimde olsun" diye emr et-'
miş. Padişahm ertırini götürenl~r, fermam kendisine ile-
tince Sa'yi, ''bana mansıb gerekmez" diyerek, Dülger-
zade'nin · sohbetini ·terk etmemiş ve padişahın verdiği
mansıbı da kabul etmemiş. Padişahın hoşuna giden ga~
zel budur.

Suretün nakşını yazınca gönül namesine


Kanlar ağlatdı gözörn kirpigimün hamesiiıe
Ne bilür hüsni kitabında- ne sır var idügin
Kaşmun her ki nazar itmeye ser-namesine
Şeref-i şemsde yazddugı içün hat-ı ruhun
Nüsha-i mihr-i muhabbet didiler namesine
Bir gümiş serv-i kaba-puşdur ol malı k'onun
Güneş altun gül olursa yaraşor camesine
Her nemeclisdeki dil kıssa-i zülfin okısa
Leyli Mecnun oluben can vire hengamesine
Sa 'yzyiı. zülfini dam eylemiş ol şuh-i cihan
Halini dane döküp murg..,.-ı dil aviamasına
''Gönül namesine güzelliğinin resmini yapınca gözörn
kirpiğimin kalemine kanlar ·ağlattı."
''Kaşını kaldırıp yüzüne bakmayan kimse senin gü-
zellik kitabında ne sır olduğunu nereden bilsin."
''Yanağının üzerindeki tüyler güneşin şerefli zama-

-151....:
nında yazıldığı için mektubuna sevgi ve muhabbet nüs-
hası dediler."
"O ay yüzlü güzel, gümüş elbiseli bir servidir ki, gü- .
neş altm-gül olursa ancak onun elbisesine-yaraşır."
"Herhangi' bir mecliste gönül, zülfünün hikayesini an-
latsa, Leyla ve Mecnun olup onun-hengamesine can ve-
resim gelir." -
·"O cihanın şen şakrak sevgilisi eySa'yl', gönül kuşu­
nu avlamak için saçını tuzak, benlerini de onun içine
yem yapmış."
Merhum Sultan Selim tahta geçtikten sonra kendisi-
ne rağbet gösterdi ve saraydaki gılınanlara hoca yaptı.
Sa 'y~ de onlarm her b!rine ilim. öğretip doğru yolun
ne olduğunu gösterdi. Bu görevde ikenvefat etti. Meza-
rı istanbul 'dadır. Fazilet sahibi, şiirleri muhayyel, mari-
fet ehli, nazik mizaçlı kişiydi. Bu beyit onundur.

Perçem-i pür-ham kim ol serv_:_i bıraman bağlanur


Nalıl-i ziba dergelı-i balasında reyhan baglanur
Kirpiği üstünde kaşı bir keman-keşdür kim ol
Ayağı altında yir yir tıg-ı üryan baglanur
"Kıvrım ktvrıın perçemine salınan servi, taze fidan
gibi· olan dergahın üst tlJl'afına re yhan bağlanır.''
''Kirpiğinin üzerindeki kaşı öyle bir ok atıcısıdır ki
onun ayağının altına yer yer yalın kılıçlar bağlanıt."
Bu hüsn-i matta'da onundur.

• Şem'a kim teşbih ider yarab o hadd-i meh-veşi


Ş em' bir meftule ser uryan ışıkdur ateşi
"O aya henzeyen sevgilinin yanağını kim rtıuma ben-
zetir, mum bir fitil haline getirilmiş, baştan ayağa
ateşi ışık olan birşeydir.

-152-
MEVL~.NA AFITABİ
Tosya'lıdır. Merhum Şehzade Sultan Ahmed'in hiz-
metinde çalışırdı. Fakir onu görmedim. Fakat şiirleri
malumdur. Güzel şiirleri ve· parlak sözleri var. Bu beyit-
ler onun meşhur matla'lanndandır.

Kabe--'-İ kuyuna yolvir ana kim yol varamaz


Bitür anun dilegin kim dileyüp yalvaramaz
"Sevgilinin bulunduğu yere yol ver ki oraya yol ula~
şamaz. Kendi işini yalvarıp halledemeyen o kişinin di-'
leğini de yerine getir.''

Geldi bir name ki efsun okıını ş hamesine


Ki gör~n aşık olur suret-i ser-nam~sine
''Öyle bir me~tup geldi ki yaııldığı kaleme sihir edil-
diği için başlığının şeklini gören ona a~ık olur.''

Anlatırlar ki Afitabi, Çerag adlı ~ir mahbubla ilişki


kurmuş ve aralarında aşırı bir sevgi meydana gelmiş.
Bir gün Çerag, Afitaqi'yi odasına davet etmiş. O da
davete uymak sünnettir diye kalkıp Çerafin odasına
varmış. Görmüş ki meclis içki ile donatılmış, çevre gü-
zellerle dolmuş, gümüş pacaklı gençler sağlı sollu, ka-
delıleri ellerine alıp .doldurup içiyorlarmış. Meclisteki-
lerin yemelerini, içmelerini ve eğlenmelerini Cam-ı
Cem görse şaşırır kalır, Behram ve Keyvan bunların du-.
rumunu işitse hayran olurlardı. Afitabi btı durumu an-
layınca ve bu hali görünce _tevbe etmiş, sofi olduğu için
de nazikçe dönüp gitmek istemiş. Fakat güzeller onun
geldiğini aıılanıışlar ve hep birden bunu yakalayıp mec-
lise getirmişler. El çırparak ister istemez buna da şarap
içirmişler. Neticede sarhoş olmuş ve bastıran uykuyla
birlikte kendinden geçmiş. Başındaki tülbend şarap ka-
bma düşmüş, hırkasma Çerag'ınhararetinin aydın~ığın-

- 153-.
dan ateş düşüp ten cübbesini odlara ve beden bırkasını
ocaklara yakmış. Afitabi'nin aklı başına gelip bu hali
görünce şu beyti söylemiş ........... .

Sofisin Afitabi bezm-i Çerag;a varma


Kim bırkan oda yanar düşer şaraba tacun
"Ey Afitabt, sufi isen Çerag'ın eğlence meclisine
gitme. Gidersen hırkan ateşteyatıar, tacın (tülbeİıdin)
de şaraba bulaııır."

MEVLANA SAıd

Hazret-i Peygamber. neslindendir. Filibeli olup Bal-


dır-:-oğlu adıyla tanınır. Said mahlasım seçişinin sebebi
de budur.- Yani babasıyla ilgili olduğu için onu mahlas
olarak seçmiştir. Ilimleri sırasıyla görn1üş, feıt sahibi,
faziletli, şiiri kadınvari, velakin ayni düzeyde ve renkli-
dir.. Kısacası ·sözleri letafetten uzak değildir. N azını
edalı, sözleri nazlıdır. Bu bakımdan gazelleri şirin, eda-
sı ·renklidir. Rumelide tayin edildiği medresede görevli
iken vefat etti. Bu beyitler onundur.

Ehl_:_i diller belüne mu didiler


Agzun arnldı yokdur o didiler
Gördiler balır-ı eşkimün cuşın
.t... ..ından .oldı, bu kanİu sudidiler
Saki elden ayağı hiç komaz
Ruz u şebde çeker sebu didiler
Gonca ebkan andelibi görüp ·
Kız kaçan geldi bunda bu didiler ·
Kuyımuz nale ile told:Ur(:lı ·. ··
Vayli vayli abu abu didiler · ·
''Gönül ehli senin belin için kıl gibi incedir dediler,
ağzından .söz edilince de o yoktur (çok küçüktür, gö-
rünmez) dediler.''
"Göz yaşı denizinin coşuşunu görünce, bu kanb su
· nereden çıktı diye sordular."
"Saki, elinden kadehi hiç bıra)<:maz, sabah akşam iç-
ki içer dediler.''
"El değmemiş gonca, bülbülü görunce, bu buraya ne-
reden, ne zaman geldi dediler."
"Vay vay vay Röyümüzü ağlama ve inierne ile dol-
durdu d~diler."

MEVLANA NtHANt

Ismi Cafer'dir. Doğum yeri Bursa'dır. Ilimleri sıra­


siyla ve fenni arzusuyla görmüş,fazıl, kamil, sözleri gü-
zel kimsedir. Sohbetleri vezir ve emirlerle, dostluk ve
arkadaşlıkları alimler ve faziletli kimselerle idi. Galata
kadısı iken isteğiyle bu görevden ayrılıp yalnızlık ve
kanaat köşesine yerleşti. Tasavvufa mayil, gönlü şen
kimsedir. Şiirde hususi bir tarzı ve üsluba ke.ndinin ih-
tisası vardır. Şiirlerinin çoğu zanaatkarlar hakkında ya-
zılmış latifelerdir. Anadolu'da değil, belki Arap, Acem
ve Pehlevi dilinde bu üslubda şiir söylemiş kimse yok-
tur. Bu yolda zamarnnın yeganesi ve asrının seçkini idi.
Bu vadide, latife konusunda söz söylemek bu kadar
olur, daha fazlasını demek mümkün değildir. Nihaıii
gibi, şiirebu çeşniyi verebilmek aklen imkansız vebe-
şerin kudreti dışındadır. Onun şiirini zevk sahipleri bi-
lir, şevk ehli anlar. Latifelerinden biri bu gazeldir.

Harnınama girdi gördüm o nazük beden güzel


Şu şöyle diyicek yiri yok cümleten güzel.
Soyındı gonca gibi çıkup sebz cameden
Bir suseni futaylao gül-pirehen güzel
Meh külçesine futası ebr-i hicabidi
Ol gün yunarken açılı düşdi inen güzel
Kim sa 'idini kimisi sakın güzel di di
Ben bildüğüm o bir peridür cümleden güzel

-155-
!<uçmaz güzel kpcaldı djmişsin Niham'yi
Inen güzelsin ay iki gözüm inen güzel ·
"O nazik bedenli güzeli hamama girerken gördüm,
şurası şöyle btırası böyle demek lüzuınsuz, bütün teni
güzel."
"Goncamn açılınası gibi, yeşil elbisederi çıkıp, so-
yundu. SÜSenden yapılına futası, gül rengi· gömleği gü-
zel." · ·
"Ay gibi vücuduna futası hicab bulutu· idi. Yıkanır­
ken o da açılıp düştü ve yıkanan daha. güzel göründü."
"Kimisi kolu, kimisi baldırı güzel dedi. Benim bildi-
ğim o bir peridir ve her yeri güzeldir." ·
''Nihanl için, yaşiandı güzel kucaklayamaz demişsin.
Çok güzelSin iki gözüm,çok güzel."

MEVLANA GAZALİ

Deli Birader diye tanınır. Biraz delice, renkli kişiy­


di. ilimleri sırasıyla görmüştü. Merhum Sultan Korkud.!.
un eserlerine mukabeleci olmuştu. Bu görevde iken yi-
ne Sultan Korkud'un· hizınetind~ bulunan Piyale adlı
bir genç adına Elfiyye ve .Şelfiyye üslubunda Dafi 'u '1-
Gumi\ın ve Rafi'u'I-Hümum isimli bir kitap yazdı. Sul-
tan Korkurl bu duruma incindi ve Gazall'yi yanından
uzaklaştırdı. O da Bursa 'daki Keşiş dağında bulunan
Geyikli Baba tekkesine şeyh oldu. Uzunca bir sure ora-
da zevk, safa sürdü~ Gazallmahlasını alınasma da sebep
budur. Sonradan Agras medresesini istedi. O görevde
iken eınekliliğini taleb etti ve medresedeki payesinden
bir miktar, kendisine emekli parası olarak verildi. İstan­
bul'un karşısındaki Beşiktaş adıyla tanman meşhur
yerde,·ev, lıanıam ve cuma mescidi yaptudı. Oradage-
çinirken deliliği ağır bastı ve evini, hamamını, satarak
Kabe tarafına gitti. Mekke yakmindaki Dekke adlı ka-
sahada yaşadı.

-156-
r
Gönlü şen, hezel söyleyen, yaradılışı latifeye yatkın
kimse idi. Verirler ve beyler sohbetine koşar, ulular ve
devletliler hizmetine devam ederlerdi. Nazm ettiği lati-
felerin ibareterindeki kelimelere dikkat etmeyip çoğu­
nu aklına geldiği şekilde ve ağza alınmayacak cinsten
seçtiği için aklı başında olan kişiler o çeşit sözden çe-
kinirler ve bu cins şürden uzak dururlardı. G~rçi kendi
vadisindeki güzel şüri ve eşsiz nazmı vardır. Lakin söy:..
lediği latifeler son derece çirkindir ve kalbin ondan ra-
hatsız olup nefret etmemesi mümkün değildir. Bu te-- -
miz kitaba o cins latifeleri yazmak edepsizlik olarak de-
ğerlendirileceğinden o çeşit şeylerden hiç bir nesne ya-·
zılmadı. Onun-nüktelerini de buraya alınamağa di~at
ettim. Bu bir iki beyit onundur. ·

Kişi kadir olup bir dil-rübaya


Koçup anı iriş-mezse safaya
Muhakkak bil ki ol kişi velidür
Veya zencire çekmelü delidür
''Kişi gönül-alan bir sevgiliye sahip olup da onu ku- .
caklayıp safaya erişmezse o kişi .ya velidir, yahut da
zincire vurulacak delidir.''

MEVLANA ME'ALİ

Yarhisar oğlu 'nun oğludur. Babası İstanbul 'a kadı


olmuştur. Kendisi de Geliböl u kadısı iken vefat etti.
Nazmılatif, kendisi zarif, latifeci, marifet ve fazilet sa-
hibi, sözleri güzel,idrak sahibi l9-msedir. Molla çocukla-
rından bu denli hoş tabiatlı, gönül çeken, nazik ve ne-
şeli kimse olmaz. Nazına çekilmiş latifeleri sonsuz, şür­
leri içindeki güzel manalar pek çoktur. Nazımlarından
biri bu beyittir.

-157-
,
.}

j
J
Yalabırsm kati ay oğlancık
Yoksa güneŞmisin ay oğlanCık
''Eyoğlan.panlpanlparlıyorsun,yoksagüne~misin."

Bu bir iki beyit de onun meşhur olan şürlerindendir.


~ .

Ey afet-i dehrün sanemi devt-i zamanun


Gör tezzetini sohbete gel zorefanun
Suz ile bir ah itmede yar didi kim
Germiyyeti var yine bu gün hayli hevanun .
''Ey dünyamn afeti, zamanın put·gibi güzeli, zarifle-
. rin meclisine gel ve o meclisin sohbetini gör.''
"lçimin yanışından dolayı bir ah çektim ki yar; bu ·
gôıı ·yine hava hayli sıcak dedi."

MEVLANA SADRt

İznik'li Şeyh Kutbeddiıi'in kız kardeşinin oğludur.


. Doğum yeri lznik'tir. Molla oğludur. Babası merhum
Sultan Korkurl'un hocası olmuştur. Miçekli oğlu alııy­
la meşhmdur. Kendisi Hz. Peygamber nesiindendir.
Ilimleri sırasıyla görmüş, fazilet sahibi, şür sanatlarmda
mahir, .nazım üslubuna kadir, kadılık yapmış kişidir.
Rusrev ü Şirin tarzında epeyce mesnevi söylemiştir.
Muhayyel, ata sözÜ ve deyiınlerle örillü, eşsiz,. güzel ga-
zelleri ve parlak, süslü şiirleri varsa da mesnevisigazelle-
rine galip, herkes de gazellerinden çok· mesnevilerine
talibtir. Letafet ve nezaket mesnevilerinde nihayetsiz-
. dir... Bu eserin yazılı§ında Sadri pek çok manalar dere
etmiştir. Fakat bu güzel mesnevi az bulunur. Mezarı İs­
tanbul'da, Edirne kapısındaki Emir Buhari tekkesi ya:-
nındadtt. Bu matta' onun gayet meşhur olan şiirlerin­
dendir.

-158-
Safha-i baga şu cedvel çekdireyhan yazdı hatt
Laleler cezm ü çemen i 'rab ü fülfüller nükat
''Bab çelere su cedvel çekti, reyhan yazı yazdı. Bu
yazının çezm'i laleler, irabı çemen, noktaları da karabi-
berdir."

Bu beyit de onun muhayyel şürlerindendir.

Kametün şevkiyle kuşlar uçdı servün üstüne


San kıyametdür gelür bir ayag üzre bil) ayag
"Mevzun boyunun arzusuyla kuşlar servinin üstüne
uçtular. Tıpkı bir ayak üstüne bin ayağın bastığı kıya­
met karışıklığı gibi.''

' MEVLANA SUBHt

Hakim Sinan oğlu adıyla tanınır. Ilimleri sırasıyla


görmüştür. Fazilet Sıfatıyla bezenmiş, ilim süsü ile süs-
lenmiş, marifet ve fazilet sahibi kimsedir. Gelibolu ve
Kütahya'ya kadı olmuştur. Babası merhum Sultan Ba-
yezid'in tabiblerindendir. Zamanında hayli muteber
kimse imiş. Bundan dolayı tabibierin reisi olmuştur.
Beyan, bedi ve ma 'ani fenninde ve nazım üslubu ko-
nusunda · mahir kimsedir. Şiirleri işıkane, beyitleri
derdmendanedir. Bu matta'lar onun şürlerindendir.

Sinernde tıg u hançeri ol gül-ızarumun


Süsenler oldı da'iresinde mezarımun
"Göğsüın üzerinde o gül yanaklının kılıç ve hançeri,
mezarıının çevresinde süsen oldu.''

Dirig tıg-ı cefa ile derd-nak oldum


Bu gussadan nideyin bilniezin helak oldum
''Yazıklar olsun ... cefa kılıcı ile dertlere gark oldum.
Ne yapacağıını bilemiyorum ki bu dertten bela%: ol-
dum."

-159-
MEVLANA RİY Azİ

Buı:sa'lıdır. Bab~ı Bursa karlısı olmuştur. Babası Ey-


yühim Erik lakabı ile tanımr. Kendisi ilim ehlinden, fa·
zilet ve kemal sahibi, maarif fenleriyle donanmış, fazi-
letli kimse idi. Medresede görevli iken vefat etti. Bu
matta onun şiirlerindendir.
1

, Nisbet itdügüm içün karnetüne gah gehi


Nazdan ayağı,üzre turamaz serv-i sehi
"Zaman zaman sevgilinin boyunu kendisiyle kıyasla­
dığılll için uzun boylu servi nazmdan dik duramaz ol-
du."

MEVLANA KEBlRf

İlim ebiindendir. İlimleri sırasıyla görmüş,. nazik


. söz söyleyen kimse idi. Maani, bedi 1 ve beyan konusun-
da mahir, gönül ehli, şür ilmini iyi bilen kişiydi. Fakat
tabiatının şüre fazla yatkın olmayışı yüzünden şürleri­
nin sayısı azdır. Bu yüzden Molla Şevki latife kabilin-
den bu kıt 1 ayı onun için demiş.

Kebir1 şi 1r-gular arasında


Hernan a dad içinde sıfra benzer
1

Tezayid virür a dada velikin


1

Hesaba saymaz am ehl -i defter


JIKebir1, şür söyleyenler arasında, sayılar içindeki sı­
fıra benzer. Her ne "kadar sayılara sıfır, fazlalık verirse ·
de Okuyup yazanlar onu hesaba sayın az."

Bu bir iki beyit onun şiirlerindendir.


Seveliden berü sen hulki vü hüsnü haseni

-160-
Dahilara nazarum yok gözedürem ha seni
"Huyu ve kendisi güzel olan seni seveliden. beri,
başka ·kimseye bakmıyorum, . sürekli seni gözetiyo-
xum." ·

Dilemezdüm hele ben senden üzülem kesilem


Nideyin Allah 'a saldum seni benden keseni
''Ben senden ayrı kalıp üzülmeyi hiç istemezdim.
Ne yapalım böyle oldu, fakat bizi ayıranı ben Al-
lah 'a havale ettim."

MEVLANA SEVDA Yi

llim ehlindendir; Medieseleri dolaşıp ilim elde etmiş,.


nazik tabiatlı, parlak güzel gazelleri ve rindane eşsiz be-
yitleri olan kimsedir. Kırkkilise kadısı iken Allah emri-
ne varıp Hak civarında mesken tuttu. Mezarı, Kırkkilise'
dedir. Bu beyit onun şürlerindendir.

Ah kim eylemedi çare bubi-çaresine


Nideyiın neyleyeyhn ne kılayım çaresi ne
Yine Sevday} 'yi bir gün görüp ol yar didi
Be nedür suhte halün yine avaresine
"Ah, sevgiJim bu çaresize çare kılmadı: Ne yapayım,
nasıl edeyim, bu işin çaresi ne?"
'tBir gün yine o yar, Sevdafı'yi gorüp dedi ki; bu
yanmış, tutuşmuş, avare halin nedir?''

MEVLİNA VISALİ

Aydın ilindendir. Dilinde kekemelik vardı. Şiir kai-


delerini iyi bilirdi. Bedi' ve beyan fe:riniyle, mana üstu-
bunu iyi kavramış, güzel söz söyleyen! molla kimseydi.
Bu sebepten· herkesin şiirine müdaliale ederdi. Şiiri il-
mine göre değildir. Şürinden tat alınmaz, sözleri can sı-

-161-
kıcıdır. Hicab perdesi altmda unutulup gitmiştir. Ken-
disi sünnetsizlikle itharn edilmiştir_. Onun için Katip
Şevki' latife yollu bu kıt'ayı söylemiş.

Nasilı-i fenn-ibeyan ya'ni Visalı hazreti


San'at-ı şi'riçre öte ucıdur devletsizün
Şi'rin isternıiş·Necatl'nün ki ta düzüp boza
Himmet-i atlsini billah gör himmetsizün
Şi 'r içinde gayrı farziyyatı arz eyler bize
Nidelüm bu söylenür sözdür ki söz sünnetsizün
''Beyan fenninin nasihat edeni, yani Visall Hazretle-
ri, nasipsizin şiir içindeki yeri öteki uç tur. (Yani şiir-
de~'Ha~ılamatzJ.'.
ımme sızınen b""uyu.. k h"
. ımme t"ını. gor k"ı Necat"'ı nın
00 .
ştirini düz üp bozmak isternıi ş.''
''Artık bize, şiirin içindeki far~ ları gösterir. Ne yapa-
lım, bu meşhur sözdür ki söz' sırası sünnetsizde."

Bu matla' onun şiirlerindendir.

Kanı bir sencileyin şivile mahbub Receb


Kim ola hüsnüne meftun Acem ü Türk ü A.-ab
"Receb, öyle. şiveli, tatlı dilli bir güzeldir ki onun gü-
zelliğine Acem, Türk ve Arap tutkundur.''

Hicründe gözüm yaşı yaz yağmuruna .benzer


Bir pare diner dinmez başlar yine yağmaya
''Senin ayrılığından dolayı gözümün yaşı yaz yağmu­
runa benzedi. Bir parça diner dinmez tekrar akınağa
başlıyor."

-162-
MEVL~A-GUBARİ
Bu da Aydın ilinden, Urla isimli kasabadandır. Oa·
nişınenddir. Kadı olmuş., her fenden nasibini alınış.
doğrulukla_ çok itibar bulmuş kişidir. Hoş tabiath, zih-
nf selim, şiirleri mülayirtıdif. Kadı iken vefat etti. Bu
. . onUl1 .şiirlerindendir.
beyit ·. . .

Zerrece g~~Jneyüben sende ni şan ..,.ı deheni


Gonca diııteng oluben çak ider üş pireheni
Gül ruhun şevki ile Iate şehid oldı meger
K'olciger-i suhtenün kana boyandı kefeni
"Senin zerre misali küçük ağzını g9remeyince gonca,
sıkıntıya duşüp gömleğini yırttı."
"Güle benzeyen yanağının arzusuyla Iale, şehid ol-
muş ki o ciğeri yarinıış zavallının kefeni kana boyan-
mış."

MEVLANA GULAMf

Kadıdır. Güzel, latif gazelleri, nefis beyitleri vardır.


ilim ehli kısmındandır. Şiiri çok şöhret bulmuş kimse-
(lir. Bu bey it onun şiirlerindendir.

Ey saba tutdun ise lutf ile güJzar eteğin


Damen-i gül mi sanursın açasın yar etegin
Aşİnalık bu mı ey Ka'be-i bi-gane nevaz
İl öper safi elün biz der ü divat etegin
''Ey sabah rüzgarı, lutf ile gül bahçesine uğradınsa_
orada bulunan yarin eteğini gül eteği sanıp açma. (Sa-
bah rüzgarı çiçekleri açtırır.)''
"Ey başkalaruno (rakib) gidip geldiği sevgilinin kö-
yü, aşinalık, dostluk bu mu ki eller yarin elini öpüyor
biz ise kapı ve duvarmı öpüyoruz."

-163-
MEVLANA KERIMİ

Ilim ehli kısmındandır; Müderris olmuş kimsedir.


Hoş tabiatlı, idrald tam, sözleri nazik ve temiz, şiir kai-
delerini ve söz üslubunu iyi incelemiş, sözü pişkin, keli-
. meleri ·nükteli kimsedir. Durumu şiirlerinden anlaşılır.
Bu beyitler onunşiirlerindendir. ·

Ol yare nola ben kulına cevr ise adet


Dildarun olur ben kulına cevri saadet
· Yarın buluşam sana dimişdi hami ol yar
Yarın didügi galibanun ola kıyamet
''Ne olur o yar ben kuluna cevretmeyi adet edinse ..
Çüıikü sevgilinin eziyyeti ben kulu için saadettir. 11
''O yar bana, seninle yann buluşalım demişti. Galiba
onun yann dediğikıyamettir. 11

MEVLANA KADIRİ

Edirne'lidir. lsa F;ıkih oğlu adıyla tammr. Ilim tahsil


ederken vefat. etti. Henüz çok gençti. ŞJirde hususi bir
tarz kullamr, hayal unsurlarına özel bir titizlik gösterir-
di. Muhayyel, eşi bulunmayan, güzel gazelleri vardır.
Bu beyitler onundur.

Cadu gözün ki sihr ile ~mez cihana baş


Bozdı tıhsm _:ı aklı idüp genc-i aşkı faş
Meydan-ı hüsn içinde iki pehlivan gibi
Ebrularını gör ki komış bir birine baş
11Cadı gözün sihirle cihana baş eğmez, aşk hazinesini

açıklayıp aklın tılsımım bozdu.''


''Kaşların, güzellik meydanında iki pehlivan gibi baş­
larım birbirlerine dayamışlai. 11

Bu beyitler de onun meşhur olan şiirlerindendir.

-164-
Leyli gibi çemende konup gül otagma
Mecnun gibi yanar yüregi lale dag ile ·
Hengame-gir olursa sürahi aceb.degül
Kim nice pehlivanı basar bir ayag ile
Dil tıflı gözleriyle düşüp balır-ı eşkime
Öğrendi suda yüzme ge iki kabag ile
"Leyla gibi çemende gül çadırına konup, yuregı
· Mecnun'un ki gibi., lalenin içindeki yaradan (siyah to~
humlar) dolayı yanar."
"Sürahinin (içki içki dolu) kavgacı olmasma şaşd~
· maz. Çünkü çok pehlivanı bir ayak ile yere serer.
(Ayag; hem ayak hem de kadeh manasma.)
"Gönül küçüğü, gözleriyle göz yaşı denizime düşün­
ce,·iki kabak ile suda yüzmeyi öğrendi. (Yüzme bilme-
yenler kabağın kaldırınasından yararlanarak yüzme öğ­
renirler.) -

MEVLANA NlYAZİ

Ilim ehli kısmındandır. Molla Yildan 'm kardeşidir. ·


Ismi İlyas 'tır. Beyitlerir,ıin kaideleri sağlam esaslar üze-
rine oturtulmuştutfi'Ç6k şiire sahip, hak yoluna men-
sup, şiiri akıcı ve beyitleli nefis kimsedir. Niyazi_isnıini
pek çok şair mahlas olarak seçmiştir. Fakat hepsinin
arasında bunun şiirleri belli bir özellik taşır ve diğerle­
rininkilerden üstündür. Kendisi maarife talib bir kimse
olduğu için ben fakir, onu diğerlerine tercih ettim. Şi-
rini de onlara göre güzel gör~üğüm iÇin bu tezkireye onu
almayı uygun gördüm. Dimetoka kadısı iken Bursa 'da
Emir Sultan tekkesine gidip derviş oldu ve bu dünya-
nın ıneşgalesinden feragat etti. Bu matla onurt meşhur
olan· şiirlerindendir.

Var müferrih'yime ma'cun alma gel bazardan


Kim doludur cur'adanı gönlümün esrardan r '

-165-
"İnsana keyif veren şeyleri yeme, çarşıdan macun
almaktan da vazgeç. Zaten gönül kadehimesrarla dolu-
dr."

MEVLANA CEF AYİ

Merhum Sultan Bayezid'-zamanında Saray-ı Amire!..


ye hoca olmuş ve oradaki oğlanları okutmuştur. Ilim
ehlindendir. Çok görmüş geçirmiş, ihtiyar kimseydi.
Çok maarife sahip, nazm mülkü kendisine yol olmuş
kimseydi. Kendisi, şiir üslubunu ve nazım kaidelerini
iyi bilir, bu yolda üstad ve bu işe yeni başlayan kişileri
irşad ederdi. Yaka sözünde, beş türlü manaya delalet
eden bir cinas bulmuş ve bir gazel söylemiştir;

Ah um beni bu hasretile yaka yakındur


Kim şeh yüzine bir dahi kul yaka yakındur
Boynında yakasım görüp ey dil hased itme
Sen andan ıraksın ona ol yaka yakındur
''Ahımın beni bu hasretle yakıp kül etmesi yakındır.
Ki o şah yüzünden dolayı bir kulu daha yakında yaka-
caktır."
"Ey gönül, onu.n boynunda yakasım görüp hased et-
me, ~h ondan uzaktasın, yaka ise ona yakındır."

MEVLANA DU'Ayf

Bursa'lıdır. Babası cami görevlisidir. Oğlu atasının


sanatına varis olduğu için Du 'ay~ m ahiasım alınıştır.
Hoş tabiatlı,. şiiri akıcı ve zihni açık kişidir. Bu beyit'-
ler onun şiiderindendir. ·

Arızun arz it güle gülşende zibalanmasın


Serve göster kaddüni naz ile ra 'nalanmasın
K.ıl mukavves kaşlarun tarf-ı külabmdan nişan

-166-
Gurre-i meh şekl-i ebrusına garralanmasın
''Yanağın ı güle göster ki gül bahçesinde gururlamp
güzellik .taslamasın. Serviye boyunu göster ki güzelliğiy~
le övünmesin."
"Mukavves kaşlarını külalıının altından göster ki par-
-lak ya, kaşlarının şekline karşı kendini beğenmesin."

BABAHASAN

Karaferye 'lidir. ilim· ve m arifet arzulayıp ders gör-


müş, ilirnde belli bir mesafe kazandıktan sonra ise ta-
savvufa olan aşkı galip gelmiş ve baştan ayağa çıplak,
fakir derviş olup, yalnızlık köşesinde kanaatı seçip
yoksulluk azığı ile iftihar edip yaşamağa başlamış.
Tam bu· sırada, fesat kim~ler yattığı odaya girip ken-
disini dö.verek şehid etmişler. Bu redd-i acz-'--i ala's-
sadr beyitler
,.· ...
onun şiirlerindendir.

Mıst-ı ·hüsnünde ki güm kıldı gönül can ü seri


· Ş~hı,..-ı zülfünde imiş aldı lebünden haberi
Haberi firkat-i gülden ki peyam itde saba
Bülbülün lale-sıfat kan ile toldı cigeri
"Gönül, senin güzellik ülkende canı ve başı feda et-
ti.Meğer rludağından aldığı haber siyah zülfün~ imiş.''
"Gülden aldığı haberi saba rüzgarı bülbüle göttirünce,
onun ciğeri lale· gibi kanla doldu." ·

BERIŞTI

İsmi Ahmed 'tir. Karıştıran Süleyman oğlu adıyla ta-


nınır. Yakışıklı gençken Sultan Bayezid'in huzurunda
hizmet ederdL Küçük bir nesneden dolayıpadişah haz-
retlerine gücendi ve nazlanıp Iran padişahı, cihan şalıla­
rının şahı, fazılların terbiyecisi, beliğlerin koruyucusu .
.\cem'in Husrev'i S.ultan Hüseyin Baykara'nm yanına

- 167-'J-ı
kaçtı. Orada Molla Cami Haz~tleıiyle sohbetlerde bu-
lun!lu. O diyarda epeyce süre ·kaldıktan sonra Sultan
·'lfüseyin Baykara çok çeşitli hediyelerle birlikte bir el-
çi göndererek Sultan Bayezid Hazretleıinden şefaat di-
ledi. Onlar da dileklerini kabul ederek Behişti'nin güna-
·funı bağışladılar. ·Böylece ömrünün geri kalan kısmını
saadet eşiği olan sarayda geçirdi. Acem 'den geldiği za:-
man kendi günahına karşdık padişahı öven bir· kaside
söylemiştir.

Ne kul ola ki onun olmaya cürm ü günebi


ı .. Ne hata ola ki afv itmeye sultan-ı kerem
"Hatası- ve günahı olmayan kul olmaz. Fakat kerem
sahibi bir sultanın da afv etmeyeeeği hata yoktur,"

Merhum Sultan Bayezid 'in kullarmdandır. Ilinileri sı­


rasıyla görmüş, Nizaıni'ninhamsesini t~mamen Türkçe-
ye çevirmiştir. Her konuda mahir, çok maıifete kadir
kimsedir. Bu beyitler onun şiirlerindendir.

Otıncak diz be diz agyar dilher yanına


Taze t~e dag olur aşıklarınun canına
Ferşinün b~nyadı ab ü sakf'mun bünyadı bad
Iltica yiri degüldür yuf felek bünyadma
''Sevgiliyle ralq'b ·diz dize oturunca, aşıklarının ca-
mnda yeni yeni yarabır aç dır.'' ~
"Z~ni su, çatısı ıiizgiır, kisacası felek evi (dünya)
sığlinlacak yerdeğildir, yazıklar olsun,"

' MEVLANA TORABt

Sultan Cem 'e hoca olınuş, fazd, kamil, tefsire kadir,


zahir ilimlerde ınahir kimseydi. İstanbul'da bulunurdu.
Kendisine devlet hazinesinden bir miktar nara tahsis
edilmişti. CUma günleri vaz ederdi. Derviş yaradılıştı ki-

- 168-'-
r
şiydi. Bu beyitler onundur.

Canum ol şuh -ı cihan ·üstüne dir dir ditrer ·


Ten gibi ruh-ı revan üstüne dir dir ditrer
Zülf-i miskini izarmda perişan olıcak
,
·) Saye-veş ab-ı revan-üstüne dir dir ditrer
'Tenin ruh üstüne titrernesi gibi benim canım da o
cihaıun şen şakrak sevgilisi üstüne tir tir titrer." ·
"Misk kokulu saçın, yanağının üzerinde datmadağı­
nık ·olunca, akan suyun üzerinde titreşen gölge gibi tit-
rer." · / .

SEHAYi
Bu da Sultan Cem şairlerindendir. Fasili ve beli' kim-
seydi. Sultan Cem ile gurbete birlikte gitmiş ve orada
kalmıştı. Bu beyitler onun meşhur olan şiirlerindendir.

Dilbera derdün hemişe derdüme hem-dem durur ·


Ol sebebdendür ki çeşmüm yaş ile hem-dem durur
· Rabm it .ey dilher bu gamkin gönlüme kim her nefes
Hem-demüro derd ü bela vü mahremüm hem-gam
· durur
''Ey dilber, senin derdin her zamait benim derdirole
. beraberdir. Bundan dolayıdır ki gözüm her an yaşlıdır ."
''Ey sevgili, bu gamlı gönlüme acı, çünkü benim ar-
. kadaşlarım her_ zaman derd ve bela, sırrıını söylediğim
· .de gamdır." ·

LA'Lf
Bu da Sultan Cem şairlerindendir. Hoş tabiath, nazik
kimse olup, gurbet diyarına Sultan Cem'le birlikte git-
miştir. Bu bir ikibeyit onun şiirlerindendir.

,.-169~
Zahidün fikrinde cennet aşıkun didar~ı yar
Her kişinün la-cerem başında bir sevdası var
Hasta cana şol kıya bakışlar ile bakma kim
Şive-i naz ile öldürdün bizi hey gamze-kar
''Zahid 'in düşüncesinde öldükten sonra cennete •
gitmek, aşığınkinde ise Hakk 'ın · yüzüİtü görmek
yatar. Şüphesiz her kişinin başında bir sevdası
var."
"Ne olur hasta cana şu yan bakışlarıula bakma. Ey
süzgün bakışlı zaten bizi bu işve ve nazla ö ldürdün."

HAYDAR

Bu da Sultan Cem şairlerindendir. Sultan Cem de-


niz yüzüne çıkıp, Firengistana yönelip yurdunu terk ·
edince onunla birlikte gitmiş ve geri kalan ömrünü
onunla birlikte geçirmiştir. Bu beyitler onun şiirlerin­
dendir.

Çekmiş kılıcın gamzelerün kan ide benzer


Her lahzada bin bi-dili bi-can ide benzer
Kurmış kaşı yasım cefa-keşlere dilher
Aşıklarınun canını kurban ide benzer
Sünbül saçun ü lale ruhun yadına çeşmüm
Kan yaş ile etrafı gülistan ide benzer
"Garnzelerin kılıcını çekmiş, ortalıkta kan çıkacağa
benzer. Galiba her an bin tane gönülsözü öldüreceğe
benziyor."
"Gönül götüren sevgili, cefa çekenlere karşı kaşları­
nın yayını kurmuş, ftşıklarının camm kurban edeceğe
benzer."
"Gözüm, sünbüle benzeyen saçinın ve laleye benze-
yen yanağımn hasretiyle, etrafı kanlı yaşla gül bahçesi-
ne benzetti."

-170-
ff
StROZLU KANDt

Bu da merhum Sultan Cem şairlerindendir. Siroz


şehrindendir. Hoş tabiatlı, güzel söz söyleyen, şiiri ko-
lay anlaşılır, nazmı kıymetli inciye benzeyen, şiiri leta-
fetinden dolayı hafıf olan kimsedir. Gurbette Sultan
Cem ile birlikte b,ulundu ve orada vefat etti. Sultan
Çem 'in makbul musahiblerindendir. Bu mal<ta' beyit
onun şiirterinden dir.

Kande kandum ey sanem güliab-ı la'lin kandına


Kim bana Kandı diyü bühtan idersin her nefes
"Ey put gibi güzel sevgili, rludağının gül suyuna ne
zaman kandım ki her zaman Kandı diye bühtan eder·
sin."

CENABİ'
Molla lzaı1'nin/kardeşidir. Çok maarife sahip, Sipahi
Cengi yoluna giden, tirnar sahibi kimseydi. Malkoçoğlu
Balt Bey ile kış akınında bile bulundu, Balt Bey'in
önünde ço~ yararlıklar gösterdi ve o akında şehid ol.du.
Hoş tabiatlı, şiiri akıcı. gazelleri nefis kimseydi. Bu bir
kaç beyit onun şiirlerindendir.

Şeb-i gamda yafınuz kaldum aya malı meded


Sana irüşmez elüm nideyin eyvah meded
Gel esirge beni devletlü güzel başın için
Senden ayırma beni kulunuru ey şah meded
''Ey ay yüzlü sevgili, gam gecesinde yalnız kaldım,
imdadıma yetiş.: Elim sana erişmiyor ne yapayım, ey-
vah ... "
''Devletli güzel başın için gel beni koru ey Şah, ben
senin kulunurrı, yardımıma koş, beni senden ayırma."

- 171-
' /

AHDİ

MEVLiNA ŞEHlot

Niksar1ı Seyyid Kasım adıyla meşhurdu. Hz. Pey~


gamber nesiindendir. Ilimleri sırasıyla görmüş, alim, fa~
zıl, gönül ehli, kamil kimseydi. Trabzon 'dan Sultan Se~
lim Han Hazretlenyle geldi. Yüce dergah olan saraya
hizmet edenlerdendir. Iyi tabiatlı, bütün şürleri aym
düzeyde, T-ürkçe ve Farsça şiir söyleyebilen, sözleri
sağlam kimsedir. Kendisinin, merhum Sultan Selim ile
Trabzon'da iken çok sohbeti olmuştur. 13u beyit onun
şürlerin~endir.
''Aslı topraktan olan vücudumu, kanlı göz .yaşımla
çamur gibi yoğurdum. Ey sevgili senin aşkın için ya~
pılan bu eve gel gir."
"Ey şanı yüce sevgili, senin yüce sarayımn yanında
bertitnki küçüktür ama gönülden yapılmıŞtır. Bu Türk~
çe beyit de onundur.

Sufiye söylen hasedden sinesin saf eylesün


Nice bir ta 'n eylemek uşşaka insaf eylesün

- 172--,--
. ,.. . "Sufıye söyleyin kalbini kötülüklerden arındırsın.
· Aşddarına bu nasd·tan eylemektir, söyleyin biraz insaf-
lı olsun."

Edirne'lidir.. Gazzaz Ali adıyla meşhurdur. Tabiatı


bezele yatkın, lakin güzelliği eşsizdir. Önceleri mesleği
ipekçiliktir. Musiki konusunda Guyende Usta Şems'le,
saz ilminde Ali Pürtük ile arkadaş ohİp kopuz çalınada
o derece bir maltaret ve el yatkınlığı kaZanmıştı ki eli-
ne kopuz alıp, hazırlayıp çalınağa başlayınca -zühreyi.
gökten yere indirir, onu, elinde olmaksızın raksa ve se-
maa başladtp meclistekilerin içine ateş düşürür; böyle-
ce her birinin hay huyundan ve sarh~ş naralarından
yeryüzü, kargaşa, kavga ve bela ile dolardı. Hoş tabiatlı,
nazik kimseydi. Dünyaya bekar geldi gitdi. Bu beyti ha-
line uygun söylemiştir.

Pir oldı Sagarl komaz elden piyaleyi


Düşdi asaya nergis-i zerrin-kadeh gibi
"Sagarl ihtiyarladı, fakat kadehi elden bırakmaz. Al-
tından yapılmış nergis kadeh gibi hastona düştü."
Bu kıt'a da onun meşhur olan şiirlerimJendir. ··

Anun içün mezarum üstünde


Ben bu eşearı böyle vaz' itdüm
Ki gören sormadan bile halüın
Bu cihan içre neyledüm nitdüm
Bir boyı se:rv ü gözi badamun
Şeftalüsine toymadum gitdüm
'.'Ben mezarıının ÜStündeki ağaçlarİ şunun için dik-
tim: Bu ağaçları görenler benim halimi sormaya gerek
duymadan anlayabilirler. Budünyada neler yaptığımı,
se:rvi boylu, badem gözlü bir güzelin şeftalisine doyma-
dan öldüğümü anlarlar."

-173-
LIKAYI"
1
/
Istanbul bedesteninde sahhaftı. Çok maarife malik,
kemal sahibi, zarif, öksürükten rahatsız, zayıf mizadı
kişiydi. Çoğu zaman Katip Şevki ile 'Sohbet ederdi.
Sohbet esnasında Mevlina Şevki ona latife kabilinden
bir kıt'a söyledi. Söz konusu kıt'a budur.

LikaYı kim zarifidür cihanun


Şişürdür borrum sümkürdüğünce
. Görüp bir tıbb ehli am didi
Marazdur bu kesilür vardoğunca
''Likay1 dünyanın en zarif, nazik kimsesidir. Her
sümkürdüğünce bumunu şişirir. Bir hekim onun bu
halini görünce, bu J>yle bir hastalıktır ki ancak mezar-
da düzelir dedi."
Bu beyit Mevlana Likayi'nin şiirlerindendir.

Sen şah-baz ile ideyin diyü dest-bus


Nazüklük ile kendi ayağın togan öper
"Sen şahbaz'ın elini öpmekisterken doğan, naziklik
ile kendi ayağını öper."

FE RI Dİ
Haraççı Hüsam diye tanınır. üsküp şehrindendir.
Edirne Yeni lmaret Darü1-hadisine mütevelli olmuş­
tur. Şürinde iyi manalar vardır. Hoş tabiatlı, sözleri ay-
nı düzeyde, nazmı iyi ve sağlam kimsedir. Allah emrine
·vardı. MezarıEdirne'dedir. Bu makta' beyit onun şiirle-
rindendir. ·
. "
Mümkin degül··Feridı ki makbul-i şah ola
Irmez makam -ı devlete kul mukbel olmasa
"Feridl'nin şaha hoş görünmesi mümkün değil, kul

-174-
devlet makamına talihli olmasa ulaşamaz."
ll !!>
MEVLANA HABIBI

Aydın ilinden, Pavra adlıkasabadandır. Ilim ehli kıs­


mındandır. Nefesi tesirli kimseydi. Faik Paşa, Narda 1da
yaptırdığı camiye Habibl 1yi ~ğenerek getirtip hatip
yaptı. Uzunca bir süre oradaki hatiplik görevim SÜI'dür-
dü. Bu görevde iken akıl ve şuur ülkesine, aşk padişahı­
nın sipahisi ve karanlık arzusunun askeri hücum ederek
uzun bir süre onu kendinden geçirdi. Sevdanın galib
gelmesiyle ağlayıp inleyerek gezmeğe başladı ve netice-
de oradan ayrılıp tekrar Aydın iline, asıl vatanı olan
Pavra isimli kasahaya döndü. Orada tasavvufa meyl etti
ve yalnızlık köşesine çekilerek nefsini terbiye etti.
Çektiği pek çok çileden"sonra da sufi oldu. Hoş tabi-
atlı kimseydi. Mezarı Aydın ilinde, kendi memleketi -
olan Pavra isimli kasabadadır. Bu beyitler onun şiirle-
rindendir. · · ·

Eyşehinşah-ı cihanunı mir-isahib-devletüm


Sana kul olmak durur can u gönülden niyyetüm
Mezheb ü millet sorar zahid bana bilmez mi kim
Laübali aşıkum divanelerdür milletörn
."Ey devlet sahibi beyim, şahlar şahı cihan sultanım,
benim arzum can ü gönülden sana kul olmaktır. 11 ·.
"Zahid bana mezhebimi ve milletimi soruyor, bil-
mez mi ki ben laübali bir aşığım, benim milletim deli-
ler, divanelerdir."

c MEVLANA NASUHİ

Faziletli bir tabib, kamil bir hekimdir. İliınieri sıra­


sıyla görmüş, şiirleri selis, gazelleri nefis, çok maarife
malik, marifet ve anlayış sahibi, latife üslubunda eşsiz

- 175-
.
'

kimsedir. Astrologlarm anlayışına göre takvim


tır. Nasuffl takvimi adıyla tammr. Bu latife ot~
yazmış-/ ~
dendir. . .
"Ahkam':""'ı Takvim: Be takdir-i emr-i Rabb ani. ve
ferman-ı bükm-i sultani ve hey'et-i felegi ve hera-
hin-i hendesi ve evza '-ı ecram-ı nurani ber-mucib
hisab-ı ziyç yalanı şöyle iktiza ·eyler kim el-ahkam;
Hazret-i Hüdavendigar'un-enarallahü bürhanühü-dev-
let-i ikb3ıin hak ziyade ide. Paşalar mahbublar uydu-·
ralar. Sancak begleri dahi ol sancakdan olalar. Sipahi-
ler mahbub hizmetkarlar arkasında hoş geçeler. Ehl-i
defter bi-hisab ri'ayetler göreler. Hazine yazıcıları
hazine cem 'inde sa 'y-i belig göstereler. Hanımamcı­
lar kapu bekleyüp dellaklar içeride der-kar olalar, Na-
tırlar muttasıl başmak ü pabuç silme üzerine olalar.
Çıkrikçılar enli olalar. Bazarcılarda. alma ve satma çog
ola. Atpacılar muhtesib oğlanınun a!'zı ölçüsin alalar.
Ta ki aldugumuz kile ile sataruz dimege mecal bula!~.
Kalayetlar döne döne kazanç ideler. Aşçılarda maça-
nak biri çanak ola. ·
'Takvim h~ümleri: Allah'ın emri, sultanın fermanı,
astronoıni ilmi, geometrinin delili ve nurani cisinılerin
durumu üzerine yıldızların yerlerini ve dolaşmalarım
göstermek için hazırlanmış hesab cedveli yalamşöyle­
dir; Hükümler: Hüdavendigar Hazretlerinin -Allah
onun delilletim aydınlatsm- devletinin ikbalini arttır­
sm. Paşalar kendilerine sevgililer edinsinler. Sancak
beyleri de o saricaktan olsunlar~ Sipahiler güzel hizmet-
çiterin arkasıi:ıda hoş geçsinler. Defter ehli hesapsız ri-
ayetler görsünler. Hazine yazıcıları hazinenin toplanma-
sında çok gayret göstersinler. Hamamcılar kapı bekle-
sin, deliaklar da iş yapsınlar. Natırlar devamlı ayakkabı
ve pabuç silsinler. Çıkrıkçılar enli olsun. Pazarcılarda
alım satım çok olsun. Arpacılar aldığımiz kile ile sata-
rız diyebilmeleri için muhtesib oğlanın ağzı ölçüsünü

-ı 76 :_
•,{-

'ölçü olarak kullansmlar. Kalaycılar döne döne para ka-


zansmlar. Aşçdarda maçanak biri çanak ola.
Bu matla' da onundur.

~ülk --dil sensüı şeha yıkıldı viran o ldı gel


Intilia-yı fırkat
ü payan:--ı hicran oldı gel
"Ey sevgili, gönül ülkesi se:Q,Siz yıkıldı viran oldu gel,
ayrilik son noktaya ulaştı ne olur gel."

KATİBİ

·. Molla Aşıd'nin öğrencisidir. Kendisi yazısı güzel ka-


tipti. Katibi mahlasıiıı kullanışma sebeb budur. Musiki
ilnünde son derece malıirdi ve hem kendisinin hem de
başkalarının şiirlerini besteleyip söylerdi. Çok kaside-
ve gazele sahip, hoş tabiatlı, gönlü şen kimseydi. Sul-
tan Melııred Hazretleri zamanmdan, Yavuz Sultan Se-
lim zamamna kadar devlet eşiğinde hizmet edip ulufe
aldı. Vefatı İstanbul'da meydana geldi.Bu biriki beyit
onun şiirlerindendir. ·

.Şol turre-i miskin ki ruh-ı yaretayandı


Yanarsa n ola ud gibi çün nara tayandı
Birnar idi dil zülfün ucunda ser-izülfün
Destine asa sımalı bir paretayandı
''Yarin yanağına dayanan şu misk kokulu saç yanar-
sa buna şaşmamak gerekir. Zira odungibi ateşe düştü."
"Gönül, saçının derdiyle hastaydı. Zülftinün ucu·
on~ eline bir haston verince bir parça dayaitdı."

MEVLANA HADlDİ

Rumeli'de Ferecik adlı kasabadandır. Yine o kasa-


baya hatip olmuştu. Hadidt mahlasmı kullanmasına se-
·beb, sanatının demirellik olmasındandır. Geçinebilmek

-177-
. . . . ~
için demircilik yapardı. Hoş tabiatlı, çok yazan, şiir.i"' ı
çok kimseydi. Tevarih-i Al-i Osman'ı Yavuz Sult~
Selim tahta oturunca nazm etti. Nazmı latif ve selis,
sözleri parlak ve beyaz inci gibi nefisti. Bu mak ta' beyit
onundur.

Şah şehrinde Hadidi şi'rinün her beytini


Maliki merrneriere yazmalıdur bab üstüne
11Hadidi'nin şürinin her beytini Şah şehrinde, kapı·

lar üzerindeki Maliki merrnerierin üzerine yazmalıdır.''


Bu beyit de o~un şiirlerindendir.

Kafir gözüni yar müselman ider gibi .


Müjganı tutmış iki taraf tıg-ı bi-niyam
"Yar kafir gözünü, müslüman eder gibidir. Kirpikleri,
yalın kılıç iki tarafı tutmuşlar." '

RES Mİ

Bursalıdır. Esnaf kısmındandır. Geçinebilmek için


manifaturacı olmuş, baş örtü satan kişidir. Kendi za-
manında şüri ile imtiyaz bulmuştur. Merhum Ahmed
. Paşa'nın pek çok şürini tahmis etmiş, kabiliyetli, gönlü
hoş, şiiri hoşlamlan ve gazelleri beğenilen kişidir. Bur-
sa'da vefat etti. Bu beyit onun şiirlerindendir.

Nitekim sana adetdür niyaz ehline naz itmek


Bana hem hi\ durur bir naza bin dürlü niyaz itmek
Sücud itdükçe mihraba seni yad itdüğüm bu,dur
Huzur-ı kalb olmasa dürs olmaz nemaz itmek
''Niyaz ehline naz itmek senin idetindir. Senin bir
nazına karşılık benim bin defa niyaz etmem de huyum
dur. 11 •
"Mihraba doğru secde ettikçe hep seni hatırlanm.
Halbuki kalben huzurlu olmadıkça namaz kılmak dü-
rüst olmaz. 11

- _178-
sıod
Saadet yuvası olan saraya hizmet edenlerdendir. Si·
pahi oğlanları bölüğünde hizmet eden kullardandır.
Hoş kişi idi. T.a:biatı yumuŞak, yavaş huylu, şiiri nazik
ve temiz, anlayışlı kişiydi;- Bu matla' onundur. .

Dilberün gönline ahum itmedi asla eser


Gerçi dirler ah-ı aşık seng-i haradan geçer
''Gerçi aşığın ahı merrneri deler derler ama benim
ahım sevşilinin gönlüne hiç tesir etmedi.' 1

FEHMİ

Cami görevlisi Molla Harndi'nin öğrencisidir. Canbaz


oğlu adıyla tammr. Dünyainn sığınağı olan sarayın kul-
lanndandır. ldraki tam, anlayışı güzel; tabiatı temiz, gü-
zel kişi idi. Bu beyitler onun şiirlerindendir.

Mübtela-yı aşk-ı yarütrt bana tedbir eylenüz


Ol tabibe h3lümi billah takrir eylenüz
Ölürüro bari hayal-i yar ile can vii-eyin
Suret-i dildarunu karşornda tasvir eylenüz
. "J;ıen yarin aşkina mübtela olmuşum. O tabibe be-
nim I,alimi antımz da baıia tedbir bulsun, beni tedavi
etsin." ·
"ölüyorum, bari yarin hayali ile can vereyim, Onun
için yarln tasvirini benim karşıma getiriniz. 11

-179-
j
/
MEVL~A SOOArt
lstanbul'ludur. Isııli Mehmed'tir. Ilimleri usulüyle
görmiş ilim ehli kısmındandır. Ehliyeti ile anılır. aJiın­
ler ·ve faziletli kimseler arasında· fazileti ile t.amnır kim-
sedir. Lakin son dere~ ayyaş ve rind olduğundan feta-
ketle vefat etti .. Hoş tabiatlı, zeki ve şiiri çok kişidir.
Bu beyit onun şürlerindendir.

·Ey şeker-leb tatlu dil mihr ü muhabbet arturur


Tatlu tatlu ağzuma sög lokma şefkat arturur·
Baş koyan hak-i der.-i meyhaneye devletbulur
· Mey furuşun öpmek ayağını hümıet artrirur
''Ey şeker dudakh sevgili,tatlı dil sevgi ve muhabbe-
ii arttıfır. Tatlı tatlı ağzıma SÖV ki lokma şefkati arttı-
ni." ·
''Meyhane kapısının· toprağına başını koyan devlet
bulur. Mey sunucusunun ayağiİll (veya kadehinir öp-
. rnek insanm itibarını arttırır. ''

. MEVL.tNA HEVESİ

üsküp şehrindendir. llimle uğraşırke.n vazgeçip ve ·


çok çalışmaktan heraat gösterip şüre heves etmiş, hoŞ
tabiatlı, İatif, tarzı şirin ve haiıf kimsedir. Bu matta'
onundur.

Bahar geçdise nola hazarn hoş görelürn


Zaman zamana irişmez biz am hoş görelüm
"Bahar geçti diye üzülmeye gerek yok. Çü~kö zaman.
zaıruuu tutmaz, biz sonbaban da değerlendinneye ba-
kalım.''

- 180-.
r

MEVLANA NIHANİ
Doğum yeri Anadolu vilayetidir. Hadım Ali Paşa'nın
musahiplerinden, ma'rifet sahibi ·kişiydi. Hoş tabiath,
şiiri nazik ve parlak, sözleri eşsizdir. Bu redd-i acz
ale 's-sadr kısmından olan sanatlı gazel onundur.

Ta kim göreli tal 'atunı ey yüzi kamra


Irmak gibi gözümden akar şam u seher ma
Em vir didi dil la 'line derdine didi merg
Gemı olma inen bendeni öldürrneğe yara
''Ey ay yüzlü sevgili, senin aya benzeyen güzel yüzü~
nü gördüğüm ·günden beri akşam sabah gözümden ır-
mak gibi su akıyor." ·
''Gönül yarin rludağına ilaç ver deyince, ölüm ey sev-
gili onuöldürmekteniye acele ediyorsun dedi."

Bu beyi;tler de onun meşhur olan şiirlerindendir.

Tac-ı gül-gun giydigiçün lale şahller gibi


Çekdi süsenler kılıç sünni sİpahiler gibi
Rafizidür lale anınçün başında tacı var
Yasemenler Hakk 'a yüz tutmuş ilahiler gibi
"Lale, İran Şahı taraftarları gibi. gül renkli (kırmızı)
taç giydiği için süsenler sünni sİpahiler gibi kılıç çekti-
ler."
"Lale Rafizi olduğu için onun başmda kırnnzı tacı ·
var. Yaseminler ise Hakk'a yönelmiş kullar gibidirler."

MEHMED ÇELEBI

Bu fakirin dostlarından, vefadar arkadaş ve dert or-


tağı Divid-'-dar Mehmed Çelebi'dir, Aslen Anadolu'da-
ki Saruhan vilayetindendir. Yavuz Sultan Selim Haz-
retlerinin yüce divanlarmda katiplik hizmetini ifa etmiş
daha sorira da divid-'-dar olmuştur. İnşa üslubuna ve
yazışma kurallarİna çok çalışmış, hoş tabiatlı, zihni

- 181-
açık, kendisi korkusuz, gönlü şen, şiiri çok, aniden
şiirsöylemekte eşsiz kimsedir. Söylediği şiirlerin ço-
ğu mevize tarzındadır. Bu bir ·kaç beyit onun şiirlerin­
dendir. · ·

Vefadan çün alarnet yokhey olhurşid-i tal'-atda


Yüri var sakin ol ey dil vatan tutkuy-ı uzletde
Beni baht-ı siyahum~ur perişan eyleyen her dem
Senüney müşteri tali'nen eksük hüsn-i himmetde
Taalluk kayc}ına düşdüm halasit dest-girim ol
Meded kıl payimal oldum şeha hak -i mezelletde
Melamet kuşesinde ben kayurmaz i'tikaf itsem
Hemişe şadıman ol sen serir-i izz-i devletde
"O parlak yüzlü sevgilide vefadan alarnet yok. Onun
için ey gönül, sen yürü yalnızlık köyünde yerleş.''
"Haydi beni sürekli perişan eyleyen şey kara bah-
tımdır, ey müşteri tali1i, senin güzellik himmetinde
neyin eksik ki sende perişansın. '' ·
"Beni bu alakadan kurtar, elimden tut, ey sevgili,
yardım et,zillet toprağında ayaklar altında kaldım."
''Ben melamet köşesinde tek başıma kapanıp ibadet
etsem de beni kayırmaz. Sen şerefli devlet tahtında
ömür boyu şad ôl."
Bu bir kaç beyit ·mevize tarzındaki şiirlerindendir.

Gülzar-ı beka iste gönül han nidersin


Envara ulaş şem 'i görüp nan nidersin
Dünya-yı deninün nesine g'irre olursun
Bir pirezen ü şöhre-i ayyan nidersin
Var Mantık-ı Tayr okı heves eyleme her giz
Miftah ile Misbaba ve Muhtar'ı n 'idersin
"Ey gönül, ebedilik bahçesini taleb et, dikeni ne ya-
pacaksın. Mumu görünce nuriara ulaş, ateşi ne yapa-
caksın." ·
"Alç:ık dünyanın nesine gururlanırsın. Bir acuzeyi,
hilekar şöhreti ne yapacaksın.''

-182-
"Sen Mantık'ut-Tayr -oku, başka şeye heves etme.
Miftah'ı, Misbah'ı ve Muh!ar'ı okuyup da ne olacak."

Şiirleri aş1kane, gazelleri muhayyeı: nefsinin doğru­


luğu ile meşhur, ahlakı güzel, hacı olmu dindar kimse-
dir.

MEVLANA MUHYİ

Aydın iline bağlı Bitgi'deıtdir. İlim ehli kısmından­


dır. Birgi'ye kadı obnuştur. Sohbeti gayetlatif, şiiri gü-
zel, kendisi zarif; sohbetlerinin çoğu devlet sahibi kişi­
lerle idi. Pek çok yemek çeşidi bilir ve bunlan iyi pişi'­
rirdi. Bu bakımdan devrinde Pilavcı Muhyi adıyla tanı­
nırdı .. Bu beyitler onun şiirlerindendir.

Merhaba ey can u canari merhaba


Merhaba ey şah-ı huban nıerhaba
Ey saçı .zulme t ruhı anestü nar
Ey d,udağı ab-ı hayvan merhaba
"Ey can ve canan merhaba, ey güzeller şahı merha-
ba."
"Ey saçı siyah, yanağı ateş gibi kırmızı, dudağı ha-
yat suyu olan sevgili, merhaba."

TALI~İ
Hoş tabiatlı, derviş yaradılışlı, şiir Üslubunda tapi
bir üstad ve çok yaşlı kişiydi. Bu beyitler onundur ..

Ah kim ol meh-lika ben mübteJayı gözlemez


Cevri adet idinür nıihr ü vefayı gözlemez
Tutalum kim servena sultan-ı alemsun bu gün
Padişah-ı dehr olan niçün gedayı gözlemez
"Ah ki o ay yüzlü sevgili ben- aşığıııı gözleme,ı. Cev-
,

--183-
ri Jıdet edinir fakat sevgiyi ve sözünde ,durmayı hiç
umursamaz."
"Ey üyce sevgili, tutalım ki bugün sen cihanınsulta­
nısın, cihana padişah olan niçin dilenciyi gözetmez, on-
ları korumaz."

MEVLANA HAKİ

İsmi Yusuf olup Üsküp şehrindendir. Zahiri ilimlerle


uğraşırken' vazgeçti. Çok marifete salıip, biraz delice
kişiydi. Epeyce şiiri vardır.Bu şiirler onundur.

Nola cellad ise gamzen esirgemiz mi insanı ·


Esirger göricek kafir gaıiblikde müselmam
Zenahdanunda ko yatsun misafirdür bu dervişi
Be gayet ki yazıkdur kim kişi ineide milımanı
"Kafır bile bir Müslümanı kimsesiz görse onu korur,
senin bakışın cellad da olsa insanı esirgemez mi?"
''Misafır olan bu dervişi bırak çene çukurunda yat-
sm. ·Misafıri incitmek çok günahtır, ·onu sakın rahatsız
etme." ·

MFVL~A HİFzt
Ismi Mehmed 'dir. İlim ehli arasında San Memi adıyla
meşhurdur: Kendisi Hafızdı. Hıfzt malılasım alışının se~
bebi de budur. Vardar Yenice'sinde müderris olmuştur.
Hoş tabiatlı, şiirlerilatif, kendisi son derece zarif, gö-
nül ehli kimseydi. İstanbul 'da mülazımken geceleyin
yattığı odada öldürÜp üzerinde ne varsa aldılar. Mezarı
istanbul 'da Galata yakınındadır. Bu beyt onundur.

Nergis ü ruhsara nakd-i kalbi yandurdum yine


Sinede milırün çeragmı uyandurdum yine
Ben ki ateş-baz-ı aşkum dud-ı ahum okiarın

-184-
Asümaniler gibi göge boyandurdum yine
''Nergis gözün ve yanağın uğruna en değerli şeyimi
yandırdım yine. Böylece sincmdeki aşkın ateşini tek~
rar alevlendirdim."
· ''Beri aşk ateşiyle-oynarım, alnının dumanının okiarı
melekler gibi gökyüzünü yine dumana boğdu.''

MEVL~A MAKAMİ
Siroz 'Iudur. Mosiki ilminde eşsiz, müziğe dair kitap
· te 'lif etme konusunda taht sahibi. bir beydi. Makamt
mahlasını alışının sebebi de budur. Makamlar konusun-
daki bilgisiyle eşsiz, kendi zamarnndaki makamlardan
anlayanların hepsini bu bilgisiyle u 1:aridırmış kişidir.
Güzel ve ilgi uyandıran bestelerini anlayanı yanmda ·son
derece makbul,, yeni besteler yapıp onları söylemekte
eşi benzeri bulunmayan kimseydi. Marifet sahibi oldu-
ğundan devlet .erkanı rağbetle getirtip mt,ı tluluk yuvası
olan sarayda görevlendirdiler ve hazineden maaş bağla­
yıp hatiplik görevinden vazgeçirdiler. Padişalı Yavuz
Sultan Selim Hazretleri, Bağdat tarafilla sefere çıktık­
larında, Bağdat'da vefat etti. Mezafı oradadır. Hoş ta-
biatlı kimsedir. Rindane ve parlak şiirleri, süslü güzel
gazelleri aynı düzeydedir. Bu beyitler onun şürlerin-
dendir. ·

Ahumla cihan halkım birnar ideyin mi


Nalemle seg-i kuyunı azar ideyin mi
Dilberiere mey alınağa meyhanecilerden
Camide hatibüm diyüben ar ideyin mi
Meşhur-ı cihan olmaga tindan arasında
Bir tazegazel gün gibi izhar ideyin mi
"Ah ederek cihan halkını hasta edeyim mi? Figanım­
. la sevgilinin köyünün köpeğini rahatsız edeyim mi?"

-185-
. \

''Dilberlere mey almak için, meyhaneciye camide ha-


tip olduğumu söyle~ip, utanayım mı?"
''Rindler arasında cihanm tanıdığı biri olmak için
yepyeni bir gazel göstereyim mi?"

ALTINCI TABAKA EKi

Altıncı Cennet tabakasında toplanıp anılanlar, fazilet


süsü ile süslennİ ş,
bilgi elbisesi ile donatılımş alimler,
fazıllar ve molla oğullandır. Bunların bazıları bu fani
ftlePlden göçmüş ve cennet çemenlerinde nurdan saray~
larda huri ve gılmanlarla dost olmuşlardır. Bazısı da,
halen bu vefasız ·cihanda kendi alemlerinde yeme ve iç-
mede, marifet peşinde, padişah hazretlerinin devletinin
devaımna gece gündüz dua eden hizmetkarlardır.

Turdukça cihan şah-ı cihan var olsun


Her deınde ana avn-i Hüda yar olsun
Sultan_,.i selatin-i cihan Şah Süleyman
Ta haşre degin devlet ile var olsun
"Cihan durdukça, dünyanın şalu olan padişahıımz
· ,. var olSun. Ona her an Allah'ın inayeti yardımcı olsun.
Cihan Sultanlarının · sultani olan Slileyman Şah haşre
kadar devletiyle birlikte var olsun."

YEDiNCi TABAKA

Yedinci Cennet tabakasına toplananlar, letafet hen--


gamesinde, söz siyakatında ve haber elde etmedeki uya-
ıukhklarında ve fesahat mahallinde Sahban 1a Faraz-
dak, söz deminde Aris to ile Ebu Ali Sina 'yı ayıplaya­
cak kadar aşırı bir anlayış inceliği ve zeka şiddeti güs-
teren hoş tabiatlı, günlü hür, irfan dostu, güzel söz ah-
babı nazik şairler ve faziletli kamil kimselerdir. Kısaca­
sı ölçülü söz konusunda kılı kırk yarıp, söz ülçüsünün

186.
pehlivanı, lafız arsasının bahadırı ve nükteli söz söyle-
me hazinesinin sahibi olmuşlardİr. Söz düğümlerini dik-
katle çözer, şiirdeki zorlukları tatlı dille kolayca halle-
derler. Bunlar, bu Fakir ile aynı asırda yaşamışlar ve
şüre yeni başlanuşlardır. Bu grubun en faziletiisi ve en
olgunu, şairterin yegane önderi, fasihterin en seçkini,
ilahi .hazinenin kilidçisi, sonsuzluk hazinesinin açıcısı,
aşk deryası sadefinin biricik ineisi ve marifet göğünün
cihanı süsleyen parlak güneşi:

Tutupdur şi'ri cümle kaiııatı


Cihan üstadı ya 'ni Molla Zarl
"Cihanın üsfadı, yani Molla Zari'nin şiiri cümle U-
inatı tutmuştur."

MOLLA ZATİ

ismi Bahşi, doğumyeri Balıkesir'dir. Tabiatının ku-


sursuzluğu ve zihninin Jetafeti anlatılamayacak kadar
yüksektir. Beş yüz kadar kaside si, üç bin gazeli ve mes-
n~vi tarzında Ş em' ii Pervane adlı on iki bin beyitlik bir
kitabı vardır. O kitabında biraraya getirilen değişik ma-
na ve latifeler, başkasına değil ancak ona miiyesser ol-
du. Gazellerind~ hususi manalar ve kimsenin şiirinde ·
söylenınemiş ata sözü ve deyimler çoktur. Şiiri mak-
bul, beyitleri sanathdır. Devrinde büyük bir şöhreti
vardı. Şeyh Vefa. tarikatına mensup derviş kişiydi. Bu
beyitler onun şiirlerindendir.
"
A.şıkıçtin bi-vücud itmek olupdur hak sana
Biz adem mülkine mahmil bağladuk ya hu sana
Çün gidersin bir dolu iç bari andan git didüın
Götürüp ol dem ayagı didi kim ya hu sana
"Aşığı vücuddan kurtannak sana haktır. Biz yok-
luk ?ılemini sırtladık, sana selam olsun."

- 1S7 --
"Madem ki gidiyorsun bari bir kadeh iç ondan· son-
ra git dedim. O zaman, kadehi götürdü ve sana selam
olsun dedi."
Bu beyitler de onun meşhur olan şiirlerindendir.

Didüm leb-i yakutma hat gelmişe-ey yar


Didi ki diye kara haberden dahi nen. var
"Kırmızı dudağında ey sevgili niye tüy bitti. Dedi ki;
karahaberden dolayıdır. Başka diyecek neyin var?''

Kanumı revan eylemege tirün ncından


Zahmum gibi alenıde nice agzl kızıl var
"Kirpiğinin ucuyla ·karnını akıtmak için, dilim gibi
alemde pek çok kızıl ağızlı var.".

MEVLİNAAHİ
Benli Hasan adıyla meşhurdur. Doğum yeri Tuna ke-.
narındaki Niğbolu 'dur. Zamarnnın geçerli ilimlerini
gör:riİiştur. Karaferye'de müderris iken vefat etti. Me-
zarı oradadır. Gösterişli gazelleri, mest edici, güzel mat-
la1an vardır. Bu matla' onundur.

Uçmasun yanlış haberler ol hümanun üstüne


Aşiyan-ı zaga varmak düşmez anun üstüne
"O devlet kuşunun üzerine yanlış (yahud kötü) ha-
berler söylenmesin. Ona, karga yuvasına gitmek yakış­
maz."

Mesneviye çok çalışmıştı. Husrev ü Şirin üslubunda,


Gül ü Husrev adlı bir kitabı vardır. Ahl, bu eseriyle
Mevlana Şeyhi'nin izinde yürümüştür. Mesnevisi güzel
ve makbul, nazım latif ve sanatlıdır. Bu eserin müsved-
desini temize çekme konusunda Ahi, ihmalkar davran-
dığı için kitap çok zor bulunur. İnşa tarzında Hüsn ü

-· J88 -
Dil adlı gayet güzel ve eşsiz bir başka kitap daJıa _yaz-
mıştır. Bu kıt'a o kitabındandır. ·

Bu fülk-i şeş cilıetde gönül çarmih olup


Satdı mu bit-i hayrete mellah emr-i kün
Mevc-i havadis ile helak oldı akıbet
Bu bahi:-ı pür hatarda ki yok ana ka 'r u bun
Derya-dil bu cihanda ki bu rüzgardur
(Arapça mısra')
"Gönül bu altı yönlü kayıkta çarmıha gerildi ve De-
nizci'nin (Allah) ol emriyle onu hayret denizine saldı."
"Sonunda o, bu tehlike dolu ve dibi belli olmayan
denizde olayların dalgasıyla helak oldu."
"Gönlünü bu cihanda geniş tut. Bu yel bile yeryü-
zünde alışılmışm dışmda (isteksiz) esiyor."

MEVLANA ŞEM'İ

Ruırelidendir. Şeyh Vefa sofılerindendir. Şeyh Haz-


retlerinin vekili ve ih tirarn sahibi halifesi olan Ali Dede'
nin huzurunda tarikata girdi. Halvet ve çilesini tamam-
ladıktan ve şeybin huzurundaki hizmet ve terbiyesini
bitirdikten sonra hilafet makamına ayak bastı, ardm-
dan da şeyhliğe ulaştı. Daha sonra da Edirne'de derici-
ler içindeki Şeyh Muslihiddin tekkesine şeyh tayin
edildi. Tasavvuf yoluna . yeni giren ve sofilerden Hak
yoluna başlayan talebkarları irşad için gönderildi. Ora-
da oturup irşadla uğtaşırken aşk ateşinin ve sevda gale-
besinin hararetinden perişan ve üzücü bir hale düştii.
Devam eden bu sefil hayatı sonunda vinineler içinde
can verdi .. Mezarı Istanbul 'dadır. Çok na-ziJ(, nazına ka-
dir şairdir. Şiirleri yakıcı, mükemmel ve gtiiel, sözleri
temiz, ata sözü ve deyimlerle örülü ve gönle ferahlik
vericidir. Bu matla' onundur.

-189-
Kuçam didüm nigarı pirehensüz
Çürütdüm varımı kaldum kefensiz
"O güzeli gömleksiz kucaklayayım dedim ve bu yol-
da bütün vanmı, kefensiz kalıncaya kadar harcadıın."
Bu bir iki beyit de onun şiirlerindendir.

Ey lebi gonca vü beli ince


Bana oMı hayalün eğlence
Bulıcak seni came-habmda
Sanuram uğradum yatur gence
''Ey dudağı gonca, beli ince sevgili, hayalİn bana eğ-
lence oldu." ·
'~Seni yatağında yatar görünce, yer altmda sak}( bir
hazineye rastladığıını sandıın." '

MES1HI

İsmi Mesih 'tir. Rumelidendir. iliınle uğraşırken vaz-


geçip sipahi oldu. Yazısı çok güzeldi. Devlet adamları­
na hizmet ettiği için tııiıara yazıldı ve Hadım Ali Paşa'
ya çok hizmet etti. Ali Paşa öldükten sonra Yunus Pa-
şa'ya bağlandı ve onun hizmetindeyken vefat etti. Çok
kabiliyetli gençti. Hususi manalar ve kimsenin şiirinde
6ulunmayan ata sözü ve deyimler onun şiirinde pek
çok.tu. İnşaya aşinaydı ye o işle de ilgileniyordu. Bu
beyitler omıl{ şiirlerindendir.

Hoş idi vuslat olsa adetimüz


Lik yok başda bu saadetipüiz
Halkı bir bir yaturdun ey saki ,
Tolı urmışa döndi sohbetiınüz .ı
"Keşke adetimiz hep vuslat olsa, bu gayet güzel. bir
1\ .
adet. Ama başımızda b(l mutluluk yok."
"Ey içki sunan güzel, sohbetimiz dolu vurımışa dön-
dü, herkesi birer birer yatırdın. (İç kin çok tesirli imiş.)"

190.
MEVLANA REFIKİ

Aınasya'lıdır. İlimle uğraşırken vazgeçip, Sultan Ba-


yezid ve Sultan Selim zamanlarmda dünyanın sığınağı
olan dergaha katip tayin edildi. Devlet erkanının yanın­
da muteber ve muhterem bir kiınseydi. Yaşlandıktan
sonra, yazıyla çok uğraştığı için gözünün yaşı donuk-
laştı, akıl evi de karanlıklaştı. Bunun üzerine kendisini
tevliyet hizmetine sevk ettiler. Edirne Darü'l-hadiS tev-
liyetinde vefat etti. Mezarı Edirne'dedir. Hoş tabiatlı,
fasih, sözleri güzel, şiiri ve sözli çok kimsedir. Zaman-
dan şikayet mahiyetinde bir Terci'-i Bend kaside yaz-
mıştır. O kasidede değişik manalar ve latifeler söyle-
ıniştir.

Bu zaman bir aceb zaman oldı


Yahşılıklar kamu yaman ol dı
"Bu devir acaib bir devir oldu ki bütün iyilikler, gii-
zellikler hep kötü ve çirkin oldu.'1

Bu bir kaç beyit de o kasidedendir.

Yazmaga kadir olmayan bir elf


Eller iizre tutıldı hame-misal
·N azdan şöyle tu dı yükini kim
Söz götürmez olup durur hamınal
"Bir elif yazmasını bile bilmeyenler kalem gibi eller
üzerinde tutulur oldu .."
"Haınal yükünü nazdan öyle tuttu ki söz götürmez
oldu. 11

- 191
SüCUDİ
Rumelidendir. Yüce dergaha hizmet edenlerdendir.
Silahtarlar zümresinin katipliğini yapardı. llme çalış­
mış, hoş tabiatlı, temiz yaradılışlı, şür konusunda ka-
mil ve üstad kimseydi. Revani'nin Sultan Seliıri merhu-
ma söylediği "Beı:f" redifli kaside padişah tarafından
fazla beğenilmemişti. Bunun üzerine Sücudi, Revan?'ye
latife yollu bu beyti söyledi._

Sovuk sözlerle toldurdun dhani


Başuna karlar yagsun Revani
"Revani, cihanı soğuk sözlerle doldurdun, başına
karlar yağsın ...

Çok şüri vardır. Hacca niyet etti ve Kabe yolunda


vefat etti. Bu beyitler onun şiirlerindendir. ·

Sanma billbill namesi ey gül-izar eyler beni


Gülşen-i aşkunda bu ferya<l ü zar egler beni .
"Ey gül yanaklı sevgili, beni burada eğleyenin billbill _
. sesi olduğunu sanına. Beni eğleyen, aşkının gül bahçe-
sindeki ağlayıp iıılemelerdir." _

Pirkatünde dem-be-dem merdümlük idüp ey peri


Yaşı çok olsun bu çeşm-i eşk-bar egl~r beni ·
"Ey periye benzeyen güzel, senin ayrılığında her za-
man insanlıkedip beni eğleyen, yaşı çok olsun ağlayan
gözörndür."

EMANf

Yüce dergalıa bağlılıkla hizmet edenlerdendir. Babası


merhum Sultan Bayezid zamanında mutfak emini ol-
muş, İstanbul'daki yeni imaretin mütevellisi iken de ve-

--: 192 -
fat etmişti. Ke11disi de uzun bir süre Hazine-i Amire'
de katiplik yaptı. Marifet sahibi, hoş tabiatlı kişidir. Bu
bir iki beyit onun şiirlerindendir.

Yüz süren sen serv-kaddün ayagina ma gibi


Müntehadur ehl-i aşk içre bu gün tuba gibi
Saye-veş hak ile yeksan eyleyüp ben zerreyi
Ey güneş ruhsar inen cevr eyleme dünya gibi
"Sen servi boylunun ayağına su gibi yüz süren, aşık~
lar arasında bu gün tuba gibi son kertededir."
"Gölge. gibi ben zerreyi yerle bir edip, ey güneş yüz-
lü, bana dünya gibi çok fazla ·eziyet etnıe."

KEŞFİ

İstanbul'ludur.Merhum Sultan Bayezid 'in İstanbul'


da yaptırdığı caıniinbuhurcusudur. Molla Salıayi'nin
öğrencisidir. Çok maarife sahip, tasavvufa ınayil, kim-
sedir. Çazel ve kasidesi pek çoktur. J'arzı hocasının şi-
ir tarzını andınr .Bu beyitler on und ur. · ·

Dil ~i gam ıyd- visaline tutarken ruze


Irdi can rü'yet-i didarun ile nev-ruze
Kebkebün kebkebi bir kevkebe virdi felege
K 'itmez ey malı-nazar ayı gören yıldıza
"Gamlı gönül kavuşmanın bayramına oruç tutarken,
c~n, güzel yüzü görünce yeni güne (ilkbahara) ~rdi."
"Sırık üzerine dikilen parlak top, feleğe bir parıltı
verdi. Ey ay yüzlü' sevgili, ayı gören yıldıza tenezzül
edip bakar ını?"

FERRUJrl

Saruhan vilayetinin Akhisar kasabasındandır. Hoş ta-


biatlı, güzel söz söyleyen şairdir. Çok şiiri vardır.Fal il-
mini ve şiir fennini iyi bilir. Şiiri herkes tarafından bi~
!indiği ve pek çok kişinin hoşuna gittiği için halk ara~
sında beğenilip okunur. Bu matla' onun şiirlerindendir.

Mfi degildir görinen bu sine-i sad-çakde


Dostum tirüni dürür yir yir dikilmiş hakde
"Dostum bu bin parça olmuş sinede görünen saç de-
ğildir. O, toprakta (toprak olmuş sinede) yer yer dikil~
miş okuodur."

MEVLANASUN'i

Kastamonu 1udur. Merhum Necati'nin öğrencisidir.


Pek çok maarife sahip ve şiir ilmindekadir kimsedir.
Sultan Mahmud 'un vefatından sonra oğlu Sultan Or~
hah 'ın nişancısı oldu. Sonradan felaket ve zillete düşüp
Edirne'de vefat etti. MezarıKıyık tarafındadır. Bu be~
yitl er onundur. ·

Yaşi u gözüme zülf-i siyeh kare gÖründi


Ey merdüm-i derya sevinün kare göründi
'Huccaca göründüyse menar üstine envar
Aşıklarada ol kamet-ü ruhsare görindi .
''Yaşlı gözüme o siyah saçlı göründü. Ey denizdeki~
ler sevininkara (toprak) göründü."
''Hacılara kule üzerinde nurlar (Işıklar) göründüyse,
~şıklara da sevgilinin boyu ve yanağı göründü."

MEVLANA SUZİ

llimle uğraşırken vazgeçti. Rumeliden, Prizren adlı


kasabadandır. Hoş tabiatlı, şiirsöylemeye kadir, zihni
pak şairdir. Mihal oglu Ali Bey'in yaptığı savaşları
nazm ederek on beş bin beyitlik bir kitap meydana ge~
tirmiştir. Tabiatımn kusursuzluğu ziyade, kendisi per~

-194-
vasız,serbest, şüri latif, çok zarif ve cömert kişidir. Bu
beyitler onun şiirlerindendir.

Serv kaddün dikmesidür şah.,.-ı gül gülzarda


Eşkimün perverdesidür laleler külısarda
Vasl-ı dilherdür hernan dünya meta'ından garaz
Yoksa aşk ehli ne aldı satdı bu bazarda
"Gül bahçesindeki güllerin şahı senin servi boyunun
dikmesidir. Dağdaki laleler ise benim göz yaşıının ye-
tiş tirmesidir."
"Dünyada insanın eline geçen en değerli şey, bu dün-
yada elde edilmesi amaçlanan nesne, sevgiliye kavuş­
madır. yoksa aşıklar dünya pazarmda başka ne aldı sat-
dı."

MEVLANAATA

Üsküp1üdür. Ilinıleri sırasıyla gördükten sonra bu iş­


ten vazgeçip ticarete başladı. Katibi'nin cinaslan tar-
zmda pek çok cinas bulup bunları nıanzum kitap hali-
ne getirdi. Güzel kasideler ve eşsiz fikirleri vardır. Ga-
zelleri hoş, nazmı makbul kişidir. Bu beyitler onundur.

Bağrum firak odına yanmış kebaba benzer


Keyfiyyet ile şi 'rüm rengin şaraba benzer
Derda bu eski eski göynükler ile sinem
Yir yir ocağı kalmış şehr-i haraba benzer
"Bağrum ayrılık ateşine yanmaktan kebaba döndü.
Bu vaziyetten dolayı şiirim renkli şaraba benzer."
"Ey derd, bu eski yaralar ile vücudum, sadece bazısı
sönmüş, ocakları kalmış, yıkık, viran bir şehre benzer."

- 195-
MEVLANA NAMİ

Üsküp şehrindendir. Benli ·M emi adıyla meşhurdur.


İ1imle uğraşmış ve onları sırasıyla görmüştür. Kadt ol-
muştur. Hoş tabiatlı, aşık yaradılışlı, kimsedir. Bu be-
yitler onundur.

Dem mi vardur gözlerüm yaşını umman eylemez


Ol peri bana çog iş eyler heman kan eylemez
Hatem-ila'li hatıyla aldı canan milketin
Leşker-i ınur ile bu fethi Süleyman eyleınez
"O peri gibi güzel sevgilinin gözümün yaşım nınınan
etmediği gün mü var? Bana· çok iş eder ama kan et-
ıpez."
''D udak mührünün yazısıyla can ülkesini öyle bir ele
geçirdi ki bu fethi kannca askeriyle Hz. Süleyman bile
yapamaz."
" PENAHf
MEVLANA

Rumelidendir. Hoş tabiatlı, derviş yaradılıştı kimse-


dir. Bu beyider onun şiirlerindendir.

Sürme çeksün özini nergis-i mestamndan


Şanenün gitsiin eli zülf-i perişanından ·
Kametün nahl-i bülend oldı ana el irırez
Nice şeftalü derem sib-i zenehdanundan
"Sürıne kendini baygın gözünden çeksin, tarağın eli
perişan zülfünden uzaklaşsın."
"Boyun yüce bir fidan haline geldi, ona el ulaşmaz,
elmaya benzeyen çeneden nasıl şeftali dereyiın."

-- 196-
MEVLANA CEMALl

Karaınan 'lıdır. Hoş· tabiatlı, hususi manalara sahip


kimsedir. Gazelleri pak, kendisi anlayışİı kişidir Bu be-
r

yitler onundur.
N 'eyleyiın şol gönli kim aşkımla hayran olmaya
N'eyleyiın şol canı kim sen cana kurba:n·oiınaya
Varmayıın şol bezme kim anda mey -'-İ mül içmeyem
Girmeyen şol bezıne kim uşşak ınestan olmaya
"Aşkınla hayran olmayan gönlü, sana kurban olma-
yan cam neyleyeyim."
"İçinde şarap İçınediğim bezrne hiç varrnayayırn.
İçinde baygın aşıkların olmadığı topluluğa da hiç gir-
meyeyirn. '' ·
A .
MEVLANA YAKİNİ

İsmi Hüseyin, doğum yeri Edirne'dir. Babasından


kendisine çok serv.et kalmıştır. ·Fakat ~u servetin kıy­
metini bilemedi ve onu kısa zamanda tüketti. Geçimini
sağlayabilmek için külahçılığa başladı ve takkeci oldu.
Bu sanatda iken şairliğe heves etti ve şiir söylerneğe
başladı. Fakir, bunda bir kabiliyet olduğunu anladı ve
esnaf arasından çekip çıkardı. Ömrünün çoğu bu taki-
rin yanında geçmiştir. Tabiatı hezel söyleıneğe yatkın,
sözlerinin çoğu açık saçıktır. Müretteb divana ve güzel
ınanaları olan kaside ve gazellere sahip, söz vezninde
mahir kişidir. Çok iyi tarihleri vardır. Edirne 'deki Lari
mescidine "Bey tü '1-ibade" terkibini tarih olarak düşür­
müştür. Tarihçiliği iyi, söz söylemekte usta, Iatifeleri
güzel musahipti. Tasavvufa meyli çok fazlaydı. Şeyh
Vefa'nın yerine oturan Ali Dede'den el almıştır. Der-
viş yaradılışlı geriçti. Bu bir kaç beyit onun şiirlerin­
dendir.

- 197-
Gamzen cefası aşıka ayn-ı vefa gelür
Birnare iltifatı tabibün deva gelür
Gamzen hayali ile gönül kendüden geçer
Andukça hak-i payunı gözüm dola gelür
''Kirpiğinin cefası aşıka gözünün vefası gibi gelir, tıp­
kı, doktorun, hastaya iltifatının deva olduğu gibi."
"Kirpiğinin hayali ile gönül kendinden geçer, ayağı­
nın tozunu andıkça gözüm dolar."

MEVLlNA CELILİ

İznik'lidir. Ilinıleri sırasıyla görmüş tür.


Sonunda ilmi
çalışmalardan vazgeçip fasavvufa yöneldi. Akli dengesi-
ni kaybederek vefat etti. Nizaınl''nin hamsesini bütü-
nüyle Türkçeye çevirmiştir. Gerçekten iyi bir tercüme-
dir. Bu beyitler onun gazellerindendir.

Ey gönül bu dünye key gaddardur andan sakın


Hilesi çok mekri çok ayyardur andan sakın
Ger sana yarüm diyu eylerse her dem riş-hand
Kavline aldanmaki agyardur andan sakın
"Ey gönül, bu dünya, insafsız, hilesi, yalanı çok ve
dolandırıcıdır, ondan sakın.''
"Bıyık altından gülen eğer sana her zaman yarim
derse verdiği söze gücenme ki yabancıdır; ondan sa-
kın."

VAHDİ
.
Edirne'lidir. Ismi Cafer'dir. Mutluluk yuvası olan sa-
raya hizmet edenlerdendir. Edirne'de Hassa Harac Emi-
ni olarak vefat etti. Hoş tabiatlı, şiiri akıcı, beyitleri
çok kimsedir. Ana Bacı adıyla meşhur bir hikaye yaz~
mıştır. Bu eseri hoşça ve latif bir şekilde söylemiştir.
Halk arasmda ve rindler içinde çok meşhurdur. Bu be-

-' 198-
yi tl er onun şürlerindendir. _

Cana sevdalar salup bu zülf-i anber-sa yine


Bin beJaya mübtela oldı dil-işeyda yine
Aşkdan perbii idüm sabr eyleyüm dirdüm veli
Sabrumı yagmaya virdi bir büt...:...i ra'na yine
"Deli gönül yine, cana sevdalar salan anber kokulu
saçıola bin beJaya düştü."
"Bir daha aşkı tadmayayım, sabr edeyim dedim ama
·bir put gibi güzel,. benim sabrımı Y:ağmaladı."

KAT~ HASAN

Rumeliden, Manastır isimli kasabadandır. Mısır sefe- -


rinde şehid düşen Hadlm Sinan Paşa'mn divan katipli-
ğini yapardı. Zeamete mutasarrıf kimseydi. Kişiliğinde
aşırı bir zeka ve uyamklık, tabiatında ve zihninde tam
bir doğruluk vardı. Şiir ve inşa konusunda çok çalış-
-mıştır. Lakin tabiatı tarih söylemeye yatkın olduğun~
dan ço~ iyi tarihleri vardır. Gü~el düşürülmüş tarihleri
çoktur. Belgrad kalesinin fethine söylediği tarih budur.

Güft tariheş heme ehl-i hıred


Feth Sultan Silleyman zaman
"Bütün akıl salıipleri hep bir ağızdan zamanın Süley-
man 'ının fethinin tarihi·söylediler."

Müfti Sadi Çelebi'nin ölümüne de bu tarihi düşürdii.


Fekat mate şeruden
"Muhakkak şehid olarak vefat etti."
Darü'l-acuz ale's-sadr maklub kısmından, mevize
üslubunda bu bir iki beyit onundur.

Mal içün kaygu yime ey nik-nam


Kaddüni ta itmesün bu çarh lam

- 1.99-
"Ey namı güzel kişi, malım yok diye kaygılanma, bu
dönek dünya senin belini bükmesin."

Bu matla' da onundur.

Hur u cennet istesen k'ola fütuh


Hak yolında kıl feda-yı cism ü ruh
"Hurilerin ve cennetin sana açılmasını istersen, Allah
yolunda cismini ve ruhunu feda et."

KATiB DAVUD

Rumelide, Ergene köprüsünün yanındaki kasabadan-


dır. Rum~ malılasını kullanır. Hoş tabiatlı, doğruluğu
ile tamnmış kimsedir. Rumeli beylerbeyine ısmarlanan.
deftere hizmet edenkatiplerden ve o eşiğe eskiden ka-
pılanan kullardandır. Zeamete mutasarrıftı. Çok şiiri
bulunan arif kişidir. Mevize üslubundaki bu bir kaç
morabba' onundur.

Her ki.dünyaya gelür ahır ecel camın içer


Ne aceb menzil olur kimi konarkimi göçer
Ceres-i nale ile kafile-i ömr geçer
Kus-ı rıhlet çalınur geldi gider geldi gider
Tıfl iken kimisine devlet ü ikbal virür
Nev-civan olsa dügüıılerle gelin alıvirür
Kocaya kus-ı felek öldi begüm çalıvirür
Kus-ı rıhlet çalınur geldi gider geldi gider
"Dünyaya gelen herkes en sonunda ecel şarabını
içer, burası ne acayib bir yer ki kimisi konar, kimisigö-
çer."
"Ömür kafilesi, iııleyiş çanıyla gelir, geçer, ölüm da-
vuliu da geldi gider ,geldi gider diye çalımr." -
"Kimisine çocukken devlet ve ikbal verir, gençolun-
ca düğünle onlara gelin alır, yaşlanana felek davulu ta-

-200-
mamlandı, bu dünyadaki hayatın bittibeyimdiye çalı­
verir. Sonunda ölüm davulu geldi gider, geldi gider diye
çalar.''

GARtıfı
Defterdar Mehmed Çelebi'nin oğludur. Doğum yeri
Edirne'dir .T abiatın ın letafeti so n kertede, zihninin na-
zikliği nihayettedir. Parlak şüri, süslü sözleri vardır.
Kendisi çok iyi bir okçudur. Yay çek~neğe heves eden
çoktur, fakat askerler arasında onun çektiği yayı Çe-
ken kimse yoktur. Kısacası bu fenni kemaline erdirmiş­
tir. Kendisi eşsiz bir güzelliğe sahipti. Genç yaşında ve-
fat etti.· Ölümü Gazzali seferi sırasında vaki olmuştur.
Bu beyitler onun gazellerindendir.

Halk-ı alem zar zar inler figanuından benüm


K1ssa-i Ferhad kıldı dasitanumdan benüm.
Tir-i ahuından sakın kim kametüm yay eyledün
Gafil olma dostum tir ü kemanumelan benüm
"Dünya halkı benim figanımdan ağlayıp, inler, Fer-
. had ile Şirin hikayesi benim destaniarımdan meydana
geldi.
''Benim boyumu yay gibi büktün, benim alıundan sa-
kın, dostum benim kılıcımdan ve yayımdan gafil olma,
te.dbirini al."

. MEVLANA BASiRİ

Acemdir. Uğurlu oğlu Mehmed Mirza•:ıun hizmetin-


de. bulunurdu. Uğurlu oğlu, Aceın'e dönüp padişah
olunca Merhum Sultan Bayezid'e elçi olarak gönderil-
di. Anadolu'ya geldiği sırada Uğurlu oğlu bir olaya ma-
ruz kalıp tahttan indirildiğİnden geriye dönmek ınüyes­
ser olmadı ve evlenerek İstaribul 'da kaldı. Anadolu 'da
1
-201- 1i
uzun bir süre kaldığı için adeta buralı gibi oldu. Bura-
daki şairlerle ayni dili konuştuğu için onlarla arasında
pek çok münazara ve muhavere geçmiştir. Türkçe şiir­
leri vardır. Bu sebepten şöhretli Anadolu şairlerinden
sayılıp, bu tezkireye kaydedildi. Çok maarife ve letaife
sahip kimseydi. Bu beyit latifelerindendir. ·

Köfteler bmgler dehanında


Toplardm bogaz hisarında
''Köfteler ve esrarlar ağzında ...• adeta boğaz hisa-
rındaki toplara benziyorlar."

Bu bir kaç. beyit _Türk dilinde söylediği şiirlerinden­


dir.

Kirpigün sihr okiarı ebrularundur yay ana


Bir benüm gibi bela-keş ugrar ise vay ana
· Bu ne ruhsar-ı dil ara olur ey sultan-ı hüsn
Kim felekde reşk i~er mihr-icihan-arayana
"Kirpiğin -"lihir oku, k3şin onlara yaydır. Benim gi-
bi .bir bela çekici, onlara hedef olursa vay onun hali-
ne." .
''Ey güzellik sultanı, bu ne gönül alıcı yanaktır ki
göğü süsleyen güneş onu kıskanır.''

SEZAYi

ismi Dura}( 'tır. Edirne 1idir. Dünyanın sığınağı olan sa-


raym· kullarındandır. Hoşa giden şiirleri vardır. Sözleri
akıcı, gazelleri nefis kimsedir. Bu beyitler onun şiirle- .
rindendir.

Aşık-ı bi-çareye bi-rahm olursan böyle sen


Neolısar kim bilür ahır bu halörn vay men
Varım gül şolkadar yolunda dökdi saçdı
. kim
.

-202-
Kaldı egninde h~men bir parel~nmiş pirehen . ·
"Çaresiz ~şıka sen böyle acımasız olursan, benim ha-
lim ne olacak sonunda kim bilir, vay benim talihsiz ba,.
şım."
"Bütün varım gül, yoluna öyle saçtı, dökti ki, mal
olarak sırtında sadece parçalanmış bir gömleği kaldı."

MEVLANA SIHRI

İsmi Mehmed'tir. Üsküp şehrindendir. Fazilet ve ke-


mal sahibi, marifette eşsiz, ka tip li~ konusunda ileri ge-
len, meani ve beyan ilminde mümtaz, fesahat ve bela-
gatta Qilgisi çok kişidir. Hükümdarlar tarihini, sicil ve
sikke defterlerini incelemiştir. İstanbul ve Edirne malı.:
kernelerinde katiplik yaptı. Yazışma ve mektuplaşma
konusunda mahir, her türlü ilme kadir, zihni pak, hoş
tabiatlı, anlayışı· tanı gençtir. Bilfiil büyük Edirne kadı­
sı önünde katiplik yaptı. Bu bir Jki matla' onun şiirle­
rindendir.

Sünbül ü reyhan benörn kabrümde har ü has yeter


Buy-ı zaferan kefen ver ver ana nergis yeter
"Benim kabrımde sünbül, · reyhan ve biraz çalı çır­
ınyla, safran kokulu kefen ve yer yer dikilmiş nergis
bulunsun kafi."

lşimi altun ider .saki gümüş peymaneler


Kimyadur var ise hak-i der-imeyhaneler
''Ey saki, gümüş kadeh tuttuğumu (işimi)'altın eder.
(kısmetimi açar). Eğer varsa, meyhane·kapısımn topra-
ğı kimyadır."

-203-
SERI Rİ

Manisa 1ıdır. Stiltan Korkiıd 'un kullarındandır. Şeh­


zadenin hususi haremine hizmet ederdi. Çok marifet
tahsil etmiş, iyi tanbur çalan, nükteci kişiydi. Sultan
Korkud 'un ölümünden sonra lstanbul'a geldi ve saray-
daki sipahi oğlanlan bölüğüne katıldı. Bu murabba'
onun· şürlerindendir. · ·

Gülsitan-ı alenün daim bana pür-hardur


·Bit nefes şad olmadum fıkrüm gam-ı dildardur
Gah dehrün kahrıdur gahi tirak-ı yardur ·
Kangı birin eydeyin bin dürlü derdüm vardur
''Dünya bahçesi benim ·için daima diken doludur,
bit nefes alacak kadar bir süre bile şevinemedi.riı, duşün­
cem sürekli sevgilinin gamıdır."
"Bazan dönek dünyanın, bazan yarin ayrılığı, hangi
birini söyleyeyim, ·bin türlü derdiİn var." ·
. .
MEVLANA c1vANt
Uim ehli kısmındandır. Rumelideki Manastır ka~ba­
·~
i . smdandır. Kadı olmuştur. Gönlü hoŞ kişidir. Meşhur
J.
söZleri ve merdana şiirleri vardır. Bu matla' onundur.
ı
Vefa bünyadı dilherden nolaydı üstüvar olsa

ı
Ya ben biçare VÜ üftadede sabr u karar olsa
"Vefa yapısının temeli dilberde keşke sağlam olsay-
dı. Yahut da bu ben çaresiz ve düşkünde sabır, sebat
! olsaydı.".
1
MEVL~A CIHANİ
Ilim e hli kısmındandır. Anadolu vilayetindendir1
ı Ilimleri sırasıyla görmüştür. Alılakı ve tabiatı hoş genç-
!'
i
·~.

l -204-
tir. Yani adlı bir hıristiyan genç için bu matla 'ı söyle-
. miştir.

Bag-ı cennetden ey güzel Yani


Hoş gelür bana kuyınun yani
"Ey güzel Yani, senlıı. köyünün yam bana cennet
bahçelerinden hoş gelir."

NİGAHI
Hoş tabiatlı kimsedir. Güzel sözleri vardır. Bunların
hepsi aynı düzeyde ve birbirine uygundur. Bu matta'
onun şiirlerindendir.

Aceb midür eger bin küşte görsen her yane baksan


Helak eylersün a zalim kime bir kez kıya baksan
"Her tarafa bakıp binlerce ölü görsen bunda şaşıl~-
cak ne var, ey ·zalim, kime bir kez öldüresiye baksan
onu helak edersin."

ŞEBABİ

istanbul'lud~r. İlimle meşgulken bu işten vazgeçti.


Şiire olan yatkınlığı ağır bastığı için bu işe heves etti.
Hoş tabiatlı, gönlü şen, zihni açık, marifetli, kamil
gençti. Bu matta'lar ommdur.

N olur halüm kıyametde benüm ol serv-i karnetsöz


Bela-yı hicre gayet yok azab ise nihayetsöz ·
·ııo servi boylu olmazsa kıyamette benim halim ne
olur? Ayrılık belasımn biteceği yok, eziyet ise sonsuz."

-205-
1
1
1 j

MEYLİ

Rumelidendir. Hoş tabiath kimsedir. llimle meşgul­


ken vazgeçip şiir sevdasına düştü ve bu işe başfadı. Bu
murabba' matla' onundur.

Bir gözi ahu nigar u şuh u' şengül mu-miyan


Kıldı aşüfte beni oldı kemendümden nilian
Ger benüm olırlar ise cümle mahbub-ı cihan
Gönlüm aram eylemez daglara düşmem dir hernan ·
"Bir ceylan gözlü, gÜZel, şen, şakru ·~ beli kıl gibi
ince sevgili beni baştan çıkardı ve kemendimden göiiin-
mez oldu." · <
"Cihanın bütün güzelleri 1Jenim olsalar da gönlümü
eğleyemem artık, dağlara düşmem yakındır.''

NIZARİ

Seliki tabiatlıdır. Sanatkar kısmındandır. Sanatı iğ­


neci, söz vezninde büyüleyici, gÜZel tanbur _çalan, latif
ve hoş-avaz, musiki ilminde gÜZel, saz konusunda eşSiz
kimsedir.· Bu beyitler onun şiirlerindendir.

1tin ayagı izi ger olsa başuma tae


Şems ü kamerden ey şeh alurdum harac ü bac
lrse lebün zülalına İskender-i cihan
Ab-ı hayata çekmezdi hergiz ihtiyaç
''Eğer itin (rakibin) ~yağının izi başıma taç olsaydı
güneşten ve aydan haraç alırdım." ·
''Düitya hakimi İskender, dudağımn saf suyuna ulaş­
saydı ölümsÜZlük suyuna asla ihtiyaç duvmazdı."

-206-
\
1

BEZMİ

Anadolu vilayetindendir. Görgülü, sohbeti güzel, hoş


tabiatlı, nazmı tatlı, şiirleri
güzel kimsedir. Uimle meş­
gulkenterk etmiştir. Bu beyitler onundur.

Gözlerörn kan akıdur bezmüne meyhane gibi


Erneler diye dudagın leb-i peymaıie gibi
Ş em' -i ruhsarun ile meclis-i hüsnünde senün
Tolanur ay ile gün yanmaga pervane gibi
''Dudağını, kadeh kenan gibi emdikleri için gözle- ,.
rim, meclisine meyhanede akıtılan şarap gibi kan akı­
tır."
"Ay ve güneş,
senin güzellik meclisinde yanağının
parıltısında (mumunda) yanmak için pervane gibi dola-
nırlar.''

ZENCtıd ·

Sanatı canbazlıktır. Ip üstünde zincirle oynama yı ön-


ce o göstermiştir. Zencirl malılasını kullanmasının sebe-
bi de odur. Hoş tabiatlı, güzel söz söyJeyen şair ve ken-
di sanatında mahir kimsedir. Bu beyitler onundur.

Ateş-i aşka giren merdüm-i merdane gerek


Bal ü per yakmaga cana yine pervane gerek
Berü gel leblerüm em didi kabul eylemedüm
Gül gibi güldi didi söyle sana ya ne gerek
"Aşk ateşine düşen kişinin. yiğit olması gerekir. Sev:
gili uğruna kanat yakmak (can vermek) için pervane ol-
mak gerekir.'' ·
''Beri gel d udaklarımı em dedi, kabul etmedim. Gül
gibi gülüp dedi ki söyle sana ya ne gerek."

Didüm ey malı ikimiz bir döşek içre girüben

-207-
Canı cana koyuben gönleği yabane gerek
"Dedim ki ey ay yüzlü sevgili, ikimiz bir döşeğe
rip, gömleği çıkarıp birbirimize sarılmamız gerek."

SüVARİ

Edirne.1idir. Bu da canbaz ve sohbeti gönül okşayan


kimsedir. Sonradan tasavvufa yöneldi. Sonunda tekke
sahibi şeyh oldu. Kendinde çok kabiliyet ve şiirlerinde
epeyce keyfiyy&t vardır. Hoş tabiatlı kimsedir. Bu be-
yitler onun şiirlerindendir.

Halka-i zülfünde can u dil mu'allaklar döner


· Birbirine karşu oynar san iki canbazdur
"Can ve gönül, birbirine karşı oynayan iki canbaz gi-
bi zülfünün halkasında asılı olarak döner."

İtdidil pertab kendüyi varup müjganuna


Gör nice canbaz olan kim düşdi hançer üstüne
''Gönül onun kirpikierine kendisini, bir canbazın
kendini hançerin üzerine atması gibi attı.''

SlFATİ

Edirne 'lidir. Sanatı cerrahlıktır. Mesteğinde üstad,


hoş tabiatlı, gönlü şen, çok şiiri ve eseri olan kişidir.Bu
beyitler onun Şiirlerindendir.

Olmayaydı la 'l-i dilher gibi şekker bar-şi'r


Olmaz idi alem içre böyle kıyınet-dar şi'r
Şübhesiz kalbini uşşakın münevver eyleye
Matla 'ından gösterürse gün gibi didar şi'r
"Sevgilinin şeker saçan dudağına benzemeseydi,
dünyada şiir böyle kıymetli olmazdı."
"Şür matla'inda gün gibi bir gü_zellik gösterirse, şüp-

-208-
1tesiz ftşıkların kalbini aydınlatır.''

ÇAKŞIRCI ŞEYırl
Bursa'lıdır. Devrinin geçerli ilimlerinden ve çeşitli
konulardan hiç nasibin almamış biridir. Lakin sohbeti
her zaman alimlerleydi. Tabiat kuvvetiyle şiir söylerdi.
Geçimini sağlamak için çakşırcılık yaptığından Çak-
şırcı Şeyh i adıyla anılır .. Anadolu 'da müfredleriyle
meşhur olmuştur. Ansızın ve düşünmeksizin şiir söyle-
mekte eşsiz, diğer beyitleri de gönül levhasında tasvir
edip gönül vermekte mahir, her türlü latifeye kadir kim-
sedir. Latifelerde söylediği beyitler hezele mayil ve bir
hikayeye mebnidir. Latifelerinden biri budur; Borsalı,
Harnal oğlu adıyla bilinen bir tüccar vardı. Son derece
zengin ve kemal sahibi bir kim~ydi. Topuklu adıyla bi-
linen bir ınahbuba aşık olmuş yoluna pek çok ınal har-
cadıktan ve epeyce gayretten sonra onu yanına almış.
ÇaKşırcı Şeyhi bu durum üzerine şu beyti söyledi:.

Topukinnun gümüşden kubbesini


Aceb urdı götürdilbn:-i Haınal
''Topuklu'nun gümüş kubbesini, Harnal oğlu acaib
vurdu, götürdü." ·

1\liınler arasında bir müderris vardı. Kara yağız, sakal


ve bıyığı gür bir kimseydi. Sert mizadı b1ri olduğundan
kendisine Güre Kedi lakabını takınışlardı. Çakşırcı
Şeyhi latife yollu ona da bu beyti söyledi.

Güre Kedi'nin kara bıyİğı


Ağzında heman sıçaİıa benzer
"Güre Kedi 'nin kara bıyığı, ağzında sıçana benzer."

-209-
KADlN ŞAIRLER HAKKINDA

Bu asırda kadın şair vardır.


iki Bunlann şiirlerigüzel(
beyitleri eşsiz, halk arasında gazelleri makbul, şöhretlJ-
ri çok olduğu için bu tezkireye yazıldılar. -

ZEYNEPHATUN

Ilimleri sırasıyla görmüştür. Musiki ilminde devrinin


önde gelenidir. Şiirde eşsiz, pek çok maarife malik ka-
dındır. Bu beyitler onun şiirlerindendir. -

Şeha bu· suret-i ziba sana hakdan hidayetdüt


Sanasın sure-i Yusuf cemalünden bir ayetdür
Senün hüsnün ben~m aşkum senin cevrin benörn
sabrum
Bulur her dem-be-dem artar dükenmez bi-niha-
yetdür
"Ey sevgili, bu güzellik sana Allah'ın hidayetidir. Yu-
suf suresi (Hz .. Yusuf'un güzelliği) sanki bu güzelliğin
bir ayetidir. (Yani sen Hz. Yusuf'tan daha güzelsin.)
"Ey sevgili, senin güzelliğin benim işkım, senin ezi-
yetin benim sabrım sonsuzdur, her an artar ve hiçbir
zaman tükenmez.'' ·

Bu mukatta' beyit de onun meşhur şiirlerindendir.

Zeynep çü yar zülfı gibi tare olmagıl


Divane olma şi'rini divanedefter it
"Zeynep, sevgilinin saçı gibi dağınık, perişan olma.
Şiirlerini de bir divanda topla delilik etme."

MIHRI HATUN

Amasya'lıdır. Hoş tabiatlı kadındır. MerhumSultan

-210-
Selim ve Sultan Ahmed'e pek çok kaside vegazel sun-
muştur. Şiirleri halk arasında meşhur, gazelleri gönül
ehli yanında mezkürdür. Bu beyitler onun şiirlerinden­
dir. -

Didüm yüzünü görmedüm evvelki görüşde


Burka' getürüp açdı yüzin didi gör işte
Göz gördi gönül bildi ki ben küşte-i aşkum
Kimse bana rahm itmedi bilişde görüşde
"Dedim ki ilk ba!oşta yüzünü görmedim, yaşınağını
açarak gör işte dedi."
"Göz görüp gönül bildi ki ben aşktan dolayı ölmü-
şüm. Kimse bana bu halimi bilmede ve anlamada yar-
dımcı olmadı, acımadı."

Bu bir iki beyit de onun meŞhur olan şiirlerindendir.

Bed-du'a itmezem amma ki Buda'dan dilerüm


Bir senün gibi cefadara hevadar olasurı
Şimdi bir haldeyüz kim ilenen düşmenine ·
Dir ki Mihri gibi sen dahi giriftar olasın
"Bed dua etmiyorum, sadece Allah'tan senin gibi bir
sevgiliye düşmeni diliyorum."
"Şimdi öyle bir hale geldik ki düşmanına ilenen
"serı de Mihri gibi aşka düş" darb-ı meselini söyler."

YEDINCI TABAKA EKI

Yedinci cennet tabakasında derlenip anılanlar, salı­


nan servi gibi gönlü azade, herbiri ilimle "fazilet ve ol-
gunluk kazanmış, hoş tabiatlı, nazik, zarif ve fasih kim-
selerdir .. Gurur evi olan dünyadan göç üp ll ak civarında
vatan tutanlar, Allah 'ın rahmetiyle rahattırlar. Bilfiil
hayat suyuyla sulanıp dünya endişesi içinde bulunup·
yaşayan safatı dostlar ve vefatı arkadaşlar fesahat mec-

-211-
lisinde mutluluk kadehi ile ruh-perver, belagat döşe- '"
ğinde sermesf ve şiir yazanlar oldukça dünyanın göl-
1
gesi olan padişah hazretlerinin saadet bahçeleri baştan
başa yeşillik ve mutluluk, saltanatı altında olan yerler
de taze ve sevinç içinde olur inşallah. ·

HaM gülşen -i örnrini şahun


Hemişe taze vü ter hürrem eyle
Bürünmesün mübarek gönline gam
Esas-ı devletini muhkem eyle
"Allahım, padişahımızın ömür bahçesini daima taze,
genç ve şen eyle. Mübarek gönlünü hiç bir zaman gam
bürüinesin, devletinin temelini sağlam eyle." ·

SEKİZİNCi TABAKA

Sekizinci Cennet tabakasında toplanıp anılanlar, za-


man sayfalarmda el d~ğmemiş manalara nazım donam-
mından süs,inci saçan sözlerine taşkın .tabiatlarının fi-
kirlerinden letafet ve şekil veren zihni selim, tabiatı
müstakim kimselerdir. Bunların her biri İrfan meclisleri
huzurunda tabiatlarının cevelanından dolayı cilveli, gü-
zel söz söyleyen topluluk hizmetlerinde, fikirlerinin de-
rinliğinden dolayı nükteli fasihler ve be.iğlerdir ki bazı­
sı aşk meşeliğinde ceylan (güzel manalar) yakalar, bazı­
sı da güzellik mecmuasını bitirip şiire yeni başlamışlar­
dır. Bu cümlenin serdan ve bu grubun önderi, fazilet
göğünün güneş~, marifet burcunun ay gibi parlayan yıl­
dızı, yücelik ve faziletin seması, halkın sevgilisi ve maa-
rif mülkünün hazinesi; ·

-212-
MEVLANA REMZİ

İsmi Muslihiddin 'dir. Doğum yeri Bursa 'dır. Gelibo-


lu kadısı olmuştur. Zahir ilimiere Çok çalışmış, fazi-
letli, kamil, değişik konularla uğraşmış, şiir kaideleri-
ni, bedi' ve beyan üslubunu iyi kavramış Arapça, Fars-
ça, Türkçe şiir yazmış kişidir. Her çeşit nazına kadir,
maani konusunda mahirdir. Bu bir kaç beyit onun şiir-
lerindendir. ·

Aramızda olan hicran efendi sanma bendendür


Ka'za -i asümanidür ne bendendür ne sendendür
Begüm sensün bana devlet sana bend iledür şöhret
Şeref can iledür cisme zuhur-ı can bedendendür
Ben ey malı-ı civan-'-bahtum bu gün senden cüda
düşmek
Benim nalıs-ı sitaremdür·sipihr-j pirezendendür
Yakan göz dikenler var aimriçündür benüm nalüm
Figam billbütün gülden degüldür hep dikendendür
"Efendim; aramızdaki ayrılığın sebebi ne sensin ne
de ben, daha önce yazılan kaderimizdir bizi ayıran."
. "Bu gün bana devlet sensin, şöhret sana bağlanmak
iledir. Cisme şeref can iledir, canın çıkış yeri de beden-
dir."
"Ey geriç bahtlı sevgilim, bu gün senden ayrı düştüm ·
bu durum benim yıldızıının uğursuzluğundan ve talihi-
min cadılığın dandır."
"Y akana göz dikenler olduğu için ağlayıp inliyo-
rum. Çünkü bülbülün figanı gülden değil hep dikenden-
dir .."

MEVL~A BAHARİ
Rumelidendir. Zahir ilimiere çalışmıştır. Edirne şeh­
rinde müderrislik yapmış, ebiiyetiyle maruf, kemal ve

-213-
marifetiyle tamnan kimsedir. Tabiatı düZgün~ iyi tarih-
çi~r. Revan1'nin ölümüne de güzel bir tarih düşürmüş­
tür. Yaratıcı şairdir~ Bu özelli~ şiirlerinde görülür. Par-
lak şiirler söylemiştir. Revarn için söylediği tarih şu­
dur:

Cihanı ser-te-ser tutmışdı namı


Emir-i nazm ya 'ni kim Revaıll'
Ecel camını içdi dehr elinden
Şu denlü kim düşüp mest oldı ani
İşidüp Ruh-ı Kudsi didi tarih
Cihandan yana can atdı Reva~
"Nazm ülkesinin hükümdarı, yani Revaı:fi'nin namı
şöhreti cihanı tutmuştu."
"Dünyanın elinden ecel camını içti ve hemen düşüp
mest oldu."
rıcebrail, ölümünü işidin ce "Cihandan yana can attı
Revani ll tarihini söyledi. 11 •

Bu beyitler de onun şiirlerindendir.

Her kim ki nalemi işide bir sada vire


Hak zevk u şevkin artura sıdk u safa vire
Dil derd ile olürse giyüp ah kareler
Eşk acıya göz ağiaya nale sala vire
"Her kim ki inleyişimi işidip bana ses verirse Allah,
onun neşesini arttırsın ve ona safa versin. 11
"Gönül bu dertlerle ölürse, karalar giyip, göz yaşı
acısın, göz ağlasın, inleyiş desala versin. 11

MEVLANA NlKABf

Doğum yeri İznik'tir. İsmi Muhyiddin'dir. Hz. Pey-


gamber neslindendir. ilimleri sırasıyla görmüş, alim, fa-
zıl, hoş tabiatlı, kişidir. Kadılık yapmıştır. Şiiri güzel,

-214-
gazelleri eşsiz, ~uhayyel, ata sözü ve deyimlerle örülü,
edası temiz, nazmı yakıcıdır. Bu bir iki matla' onun şi­
irlerindendir.

Busene dil kani' olmaz vaslınun şeydasıdur


')ostum ma 'zur tut dünya tama'a dünyasıdır.
"Gönül öpmeye doymaz, kavuşmanın is tekiisidir,
dostum mazur gör, dünya az ile yetinmeme dünyası­
. dır. 11

Hak-i pay-i yar içün turmaz yeler bad-ı seher


Kendüyi göstermez amma sürmeyi gözden siler
''Yarin ayağı toprağı için sabah rüzgan durmadan
eser, koşar, kendisini göstermez amma sürmeyi gözden
siler.''

MEVLANA KAMİ

Karaman'lıdır. Şeyh Cemal Halife'nin akrabas.ından­


dır.Ilim ehlindendir. Faziletli, şiir konusunda üstad
kimsedir. Bu matla' onun şiirlerindendir ~

Meyl i·tme sime olma balıada hazef gibi


Dür dahi olsa göz yaşın alma sadef gibi
''Gümüş e meyl etme, babada da çanak çömlek gibi
değersiz olma. Göz yaşını inci bile olsa sadefin yaptığı
gibi alma. 11

MEVL~NA FIKRi
Ismi Derviş, doğum yeri Istanbul 'dur. Molla oğlu~
dur. Babası Maşı adıyla meşhurdu. Semaniyyede mü-
derrislik yapmıştır. Kendisi de kadıdır. Çok kabiliyetli,
nazik, gönül ehli, ilimleri sırasıyla görmüş faziletli genç-
tir. Mesnevi üzerinde çalışmış ve bu tarzda on beş bin

~215-
beyitlik manzuın eseri vardır. Hurşid ü Malı adlı bir
başka .kitabı vardır. İçinde pek çok yeni manaları kısa
ve faydah sözleri bir araya getirip beyan ve hikayesinin
müşküUerini hallederek ayan etmiştir. Farsçadan tercü-
me ettiği epeyce mesnevisi vardır. Bunlan gerçekten
·gayet güzel çevirmiştir. Hoş tabiatlı, gazelleri rindane,
şüri nazikanedir. Bu matla' onundur.

Beni hoş tutdı sekanı kuy-ı cananun yine


Meyli bana devlet işiginde erkanun yine
"Sevgilinin köyünün köpeklerf beni yine hoş gördü-
ler, bana dokıinınadılar. Anlaşılıyor ki devlet eşiğinde
ileri gelenlerin meyli benden yana."

HAYALİ

Rumelidendir. Tarikat zincirinde Haydar1dir. Baba


Ali Mest köçeklerindendir. Padişahın dikkatini çektiği
için epeyce ·itibar buldu. Saadef yuvası olan sarayın
bağlılanndandır. Tabiatının hoşluğu son kertede vega-
zel tarzına olan yatkınlığı çok ileridedir. Hoş tabiatlı,
gönlü şen, kabiliyetti gençtir. Söylediği gazellerinde
pek çok hususi nıana tasarruf etmiştir. Gazelde kendi-
sinil). hususi bir tarzı vardır. Kısacası kendi vadisinde eşi
bulunmaz şiirler söylemiştir. Bu beyitler onun şiirlerin­
dendir.

Yolunda ser virüp şu ki serverlik eyledi


Meydan-ı aşk içinde dilaverlik eyledi
Kim ki bu çarh-ı pirezene ınayil olmadı
Merdaneler içinde aceb erlik eyledi
Dilden Hayatİ' suret-i idraki kazıyup
Divane me şreb o ldı kalenderlik eyledi
"Yolunda baş verip çok kumandanlık gösterdi. Aşk
meydanında çok yiğitlikler gösterdi."

-216-
"Bu cadı dünyaya kim fazla meyil göstermediyse,
'özü sözü doğru yiğitler içinde şaşılacak bir yiğitlik gös-
termiş tir."
"Hayaı1 gönülden idrak suretini kaldırıp deli gibi ol-
du, işi kalendediğe döktü." · ·

FiGANİ

İsmi Ramazan, doğum yeri Trabzon'dur. Tabib Şah


Mehmed 'in öğrencisi dir. Tabiatınmlutfu ve zihninin is-
tikameti iyi, kabiliyetli gençti. Kanuni Sultan Süley-
mah 'm askeri Macar askerini kırıp, kralın taht merkezi
olan Budin şehri ve bütün Macaristan Osmanlı toprakla-
rına katıldığı zaman bazı eski Macar krallarının tunçtan
yapılmış heykelleri Budin kalesinde saklı bulunmuş.
İbrahim Paşa bu heykelleri oradan getirtip, halk seyr
etsin diye At Meydanındaki bir direğin üzerine koydur-
muş. Nazik kişilerden birisi bu durumu hicv eden bir
beyit ,söylemiş. Bazı muarızları da· bu b~yti Figaılı' de-
di diye gammazlamışlar. Hiç bir şeyden haberi olma-
yan FiganiJ bunun üzerine yakalanıp idam ettirilmiş.
Söz kenusu beyit şudur.
"Yer yüzüne iki İbrahim geldi. Biri putları kırdı. (Hz.
İbrahim), diğeri dikti. (Vezir İbrahim Paşa)
Bu bir kaç matta' onun şiirlerindendir.

Virdüm dehan-ı dilbere dil gaibane ben


Mikdar-ı zerre görmedüm andan nişane ben
"Ben sevgilinin ağzına gi.zlice dil verdim. Fakat onun
ağzindan en küçük bir nişan yoktu. (Yani sevgilinin ağ­
zı çok küçüktÜ, görünmüyordu.)"

Vadi-,igamda benüm Mecnun gibi na-şad olan


Bi-sütun-ı aşkdadil tıflıdur Ferhad· olan
"Gam vadisinde Mecnun gibi hiç mutluluk yüzü gör-

-217-
meıniş olan benim. Aşk dağmda Perhad olan çocuk
gönlümdür. ll 1

HAYRErl

Vardar Yenicesindendir. Timara mutasarnf sipahiy-


di. .lşıkane sözleri ve boşa giden gazelleri vı;ırdı. Epey-
ce şiire inaliktir. Görmesi azalıp, aydınlatan gözlerine
hastalık ulaştığından kör oldu. Bu,beyitler onundur.

Nev-bahar oldı görtül sev yine bir bi-bedeli


Eğer uslu isen alemde deli ol be deli ·
Yine bir gözleri şahlite şikar oldı gönül
Dakınur başına bir tane güzel turna teli
Kıhana düşüben ölmege canlar vireli
Hastalar öyle kınlmış gibi ister eceli
"Ey gönül, ilk bahar geldi, yine bir eşi benzeri olma-
yan güz~li sev. Eğer akılbysan (ve bu iş aklı başında bi- .
rine yakışmıyorsa) deli ol be adam deli."
"Gönül yine bir şahin gözlüye, başına turna teli ta-
kan bir güzele av oldu."
''Kıhcına düşüp ölmek için can verdiğimden.beri; bü"
tün hastalaı: kırılmış gibi eceli is_terler."

MEVLiNA ARIFİ
ismi Hüseyin'dir. Çok marifete sahip kimsOOir. Saa-
det yuvası olan sarayın bağlılanndandır. Devletin ileri
gelenleri yanında katiplik yaparken bu işten ayrılarak
yalnızlık köşesine çekildi. Bu beyitler onun şiirlerin~
dendir.

Benörn bir Iate-ruh derdiyle kim sinernde dagum var


Dem -a-dem hankah -ı dilde yanar bir çeragum var
Bi-Hamdillah eminörn Arifi gavga-yı ~emden
Feragat mülki şahıyum ne hüknıüm ne yasagum var

-2l8-
•'Benim, bir Iate yanakh güzelin derdiyle sinernde ya-
ram··var. Her zaman da gönül tekkesinde yanan bir mu-
DDm bulunur." .
"Arifi, Allah'a şükürler olsun ki dünya kavgasından
kurtulmışum. Feragat niilkünün padişahıyım, ne hük-
müın ne ya8ağım var."

MEVL~A RUHi
Müfti Al~ Çelebi_'nin oğludur.lsmi Fazıl, doğum yeri
lstanbul'dur. Allah kendisini, fazilet ve kereminden gü-
zellik iklimine sultan ve cemal ülkesine hakan yarat- .
ınıştı . Güzelliğinin parlaklığı gökteki güneşi utandırır,
hilal kaşı yeni doğDDŞ aya parmak ısırtırdı. Ömür ba-
ban, güzellik bahçesini kemale yetiştirmeden, nazla sal-.
lanıp yürüyen boyuna sert ecel rüzgarı yol buldu. Böy-
lece rüzgar, güzel bahçenin gülen goncasını sarsıp, he-
nüz yeni yetişen güzellik bahçesi güllerini ve dünya
bahçesini süsleyen çiçekleri perişan etti. Vefatı Istan-
bul'da vaki olmuştur. Dersini tamamlayıp daniŞmend
olduğu zaman da henüz çok gençti. Tabiatının selame-
ti. ve zihninin istikameti söyleme yazılamayaca,k yüce-
likteydi. Ahlakının güzelliğine, Uitfuna, tatlı söz ve in-
sanlığına ölçü yoktu. Dünyayı aydınlatan güneş gibi gü-
zel bir mahbuba bağlanmıştı. Onun sohbet. arkadaşı,
eski bii' dostu ve vefalı yariydi. Kabe yolculuğuna ni-
yetlenip, Hicaz yoluna koyulduğu zaman bu beyideri
söylemişti.

Aceb ıri. dünyede bi-nur olursa çeşm-i giryanuro


Ki bensöz Ka'be'ye gitdi benörn ol şah-ı hubanum
Sefer kıldukça olmahum ceres-var inledüm gamdan
Çekildi kafıle gibi benörn ol ınalı-ı tabanum ·
''Beniin ağlayan gözüm, bu dünrada nursuz olursa
şaşılır mı? Çünkü güzelleri,ı şahı olan benim sevdiğim,

- 2191"---
---------------- - - - -

bensiz Ka be 'ye gitdi." . ·


"O ay yüzlü güzel, yola devam ettikçe ben gamd'an ·
çan gibi inledim. Benim parlak yüzlü sevgiJim kafile gi-
. bi çekildi gitti."

Bu beyit de onun şiirlerindendir.

Hercayi dil-rübaiıun aşıkına vefası


Hafta ortasma-varınaz ay akçesine benzer
"Kararsız; sebatsız sevgilinin aşıklarına vefası, hafta
ortasma varmadan küçülen ay akçasına benzer. 11

MEVL~NA NIYAzi
Acem Molla Hafiz'ın oğludur. Zahiri iliınlerl~ uğraş­
mıştır. _Ehliyet ve. kabiliyeti ile büyük kadıların huzur-
larında makbul tutulmuştur. üzerinde çalıştığı konula-
rı öylesine iyi incelemiş ve· güzel halletmiştir ki yıllarca
ilim tahsil edip son noktaya ulaştı denilen kimseler,
Arapçada ve mübahasede onunla konuşmaktan acizdir-,
ler. Her çeşit ilimle ilgilenip payınuldı. Tabiatının lut-
fu ve dikkati en ileri kertede, kabiliyetli· ve faziletli
gençti. Şiirleri Ali ŞirNevai'ôslubunda ve Çağatay leh-
çesiyledir. Bu matla' onundur.

Aşkın hevasını eylegeli murg-ı can heves.


Cismüm müşebbek oldı dökendin ana kafes
"Can kuşu aşk havasırta özendiğinden beri, cismim
onu ağ gibi ördü ve tamı tarnma kafes oldu.. 11

MeSııevi tarzmda da name şeklinde bazı beyitler de-


miştir. O beyitler içinde epeyce hususi manalar kullan-
mıştır. Güzel hayalleri vardır. Nazmırıda akıcılık -ve gü-
zellik aynı düzeydedir.

-220;
r
1
Işbu nakşi kim yazan Erjeng-i Çin
Anbere kafun idüpdür zemin
Anberi kafura zaman eylemi ş
-Penbe-ara otnı nihan eylemiş
Anber anun belki zamanı imes
Bahr üze cem'.oldı nice har ühas
Balıra bu batlar gelüben mevcler
Her satn bahr olup mevc atar
Ateşi bahr üstide suzend itüp
Bahra.dagı bir kemi-sözi bitüp
Cümle buhurı buluban pes buhur
Hat dime kim düşdi bi bahr üzre mur
Her satın balıra irer cüş ider
Cümlesi bir serv ayagıga gider .
Cümlesi çü serv ayagıga bara
Ruyını payıga süi-e yalbara ·
Bulınaga ol serve bular çün nisar
Yok çü liyakat iteler i 'tizar
"Bu nakşı Çin'li Erjeng, anbere kafun zemin edip
yapmıştır."
·"Bu nakşı yapan, _anberle kafur arasında münasebet ·
bulup, pamukta ateşin arasına onu saklamış."
''Anberle o kıyaslanamaz, adeta deniz üzerine bir yı­
ğın çer çöp yığdnuş gibi olur."
"Deniz üzerine bu yazılar gelince, dalgaların her satı­
rı birer derya-olur'vedalgalar kenara vurur."
"Ateşi deniz üzerinde yakıp, denize de gemi sözü
yazmaiı."
"Denizden sonra bütün deryaları bulup üzerindeki
dalgalan yazıya değil karıncaya benzetti..''
"Her satın denize coşarak ulaşır, hepsi de bir servi- .
nin ayağına gider." ·
"Hepsi birden servinin ayağına varınca yüzünü ayağı­
na sürüp yalvarır yakarırlar."
"Bunlar o serve hediye vermek için özü,Ierini belir•
tecek durumda. bile değildirler. •' ·

-221-
L
RAHMİ
Bursa'lıdır. Nakkaş Bati oğlu adıyla şölıret ·ve itibar
bulıwştur. Zahiri ilimlerle uğraşmıştır. Tabiatı selim,
zihni ııUstakim, şiire mayil, yeni yetişen, ·kabiliyetli bir
gençtir. Hoş tabiatb, gazel tarzmda eşsiz, kimsedir.
Kendisi son derece 'güzeldi. Bu bir iki nıatla' onun şiir-
lerindendir. ·

Hat-ı nev-restesanma ol gül-ira'na izanrida


Hızırdur habe varmış çeşme-i hayvan kenarmda
''O gül yanağının üzerindekileri yeni bitıniş tüyler
· · sanma, onlar ölümsüzJiik suyunun kenarmda uykuya
yatmış Hızır'dır."

. Ahuından asümana yir yir taraka düşdi


Nergis gibi her encüm göz açdı baka düşdi
"Ahımdan gök ytlzü yer yer gümbürdediği için, her
yıldız nergis gibi gözünü açıp baka kaldı." ·

BAıd

lstanbul1udur. Dellak oğlu adıyla talunır. Babası İs­


tanbul'da, merhum Sultan Mehmed'in yaptırdığı caıni­
de hatipti. Güzel sesli, hafız, tertib sahibi, salih ve din-
dar bir kimseydi. Davudi sesiyle Kur'an okuduğu za-
man işidenler kendinden geçer, şaşkınlıklarmdan adeta
cansız gibi olurlardı. Pek çok zaman merhum Sultan
Bayezid 'in huzuruna giıi,p hususi ilisanlarından fayda-
lanmıştı. Baıd de, hafiz, son derece güzel, hoş, sesit~n­
fes,·zihni açık, şiiri boşa giden, gazelleri makbul tutu-
Ian bir gençti.'Bu matla1ar onundur.

Arızun 'Satha-i gül-berg hatun reyhandur


Dehenün hokka-i pürdür ü lebün mercandur

-2-22-
''Yanağın gül yaprağı, yanağının üzerindeki tüyler
reyhan, ağzın dolu hokka, rludağın ise mercan gibidir."

Nar-ı hicrünle yakaldan güzelüm dag-ı tenüm


Ser-be-ser kana boyandı n'ideyin pirehenüm
"Güzelim, tenimdeki yarayı aynlık ateşiyle yaktığın-
dan beri elimde olmaksızın, gömleğim baştan başa ka-
na boyandı."

Nergisgözünün cana hayranı vü meftun~ ·


Leyli saçunun sünbül sevda-zede Mecnuıfı
"Ey sevgili, nergis gözünün hayranı ve tutkunu sün-
bül de, kara saçının sevdaya tutulmuş Mecnun'udur."

Cihan halkı kamusı devlet ile eve-i rif'atde


Diriga saye-veş kal d um n 'idem hak~i mezelletde
"Cihan halkının tamamı yüksekli~in, ikbalin en son
haddinde. Ne yazık ki ben zillet toprağında gölge gibi
kala kaldım."

ABDi

Edirne'lidir. Vaiz Neıfı Halife'nin oğludur. llimle uğ­


raşır. Son derece kabil, ilim öğrenmeye talib, em sali ara-
sında ehliyet ve kabiliyeti ile dikkati çekmiş, aşırı dere-
cede güzel yiğittir. Yazdığı şiirleri, gönül aldatıcı ve aşı­
kane, sözleri pak ve çok, gazelleri aynı düzeyde ve ya-
kıcıdır, Bu bir kaç beyit onun şiirlerindendir.

Alem-i aşk içre cana mülk-i gam sultanıyum


Sen şeh-i atl cenabun bende-i fermanıyum
Bag-ı hüsnüngonca-i handam isen servera
Ben de gülzar-ı belanun bülbül-i nalanıyum
"Ey sevgili; aşk alemi içinde ben, gam mülkünün sul-
tanıyım. Sen yüce sultanın da fermanlı kuluyum (emir

-223-
kuluyum.)"
"Ey güıeller güıeli, güzellik bağının sen neşeli gonca-
sı isen, ben de bela bahçesinin ağlayıp inleyen- bülbülü-
yüm."

FARISİ
İsmi Mustafa'dır. Doğum yeri İstanbul'dur. Saadet
yuvası olan sarayın bağlılarındandır. Farsçaya mayil,
hoş tabiatlı, kabiliyetli, güzel gençti. İyi şiirleri ve gü-
zel sözleri vardır. Bu şiirler onundur.

Leyıi seni göreydi bu hüsn ü bu balıada


Can nakdini sayaydı·Mecnun gibi belada
Meh şamdan gelici mahbub ışıkdurur kim
Boymna tavk idinpıiş altundan kılade
''Leyla seni bu güzelliğinle bu gösterişli şeklinle gör-
seydi, Mecnun gibi bütün varlığını, hatta canım bela
içinde yok ederdi.''
"Ay akşamdan doğsun, boynuna altın gerdanlık tak-
mış olan sevgili de pırıl pırıldır."

YE TİM

İsmi Ali 'dir. Babası dünyamn sığınağı olan saraydaki


Yeniçerilerdendir. O tayifenin içinde zagarcıbaşı ol-
muştur. Kendisi Yeniçeri ulufesine mutasarrıf iken vaz
geçip i.lme başladı. Tasavvufa mayil ve Şeyh Cemal'e
mürid olmuştu. Pek çok deniz seferine katılmış, gemi~
lerle ilgili ıstılahiarı zabt etmiş üs1ad kimseydi. O ıstı­
lahları nazm ederek güzel bir kaside meydana getirmiş­
tir. Kendisi hoş tabiatlı, şiiri eşsiz, deli görünüşlü, yara-
tıcı şairdir. Bu bir iki matla' onun şiirlerindendir.

-224-
Cünun vadilerin gel kuşe kuşe cümle benden sor
Diyar~ı akl-ı dur.....:endişi var kendin bilenden sor
"Delilik vadilerini köşe köşe benden sor. Uzağı gö-
ren akıl diyannı var kendini bilenden sor.''

Mecnun işitse bu dil-i şeyda haberlerin


Güm e.yler idi deşt ile salıra haberlerin •
"Metnun bu deli gönül işlerini işitse, çöl ve salıra
haberlerini kay~derdi (unuturdu).

SEL1Kl·

İlim ebiindendir. İlimle uğraşan. hoş tabiatlı kimse-


. dir. Bu matta'
.
onun şiirlerindendir.
-~

Arz-ı hal itmege ey şah nice açam dehenüm


Aleme od bıragur suz-t.-dilümden suhanum ·
·~y güzeller güzeli sevgilim, halimi anlatmak için ağ­
znnı· nasıl açaynn? Sözlerim yanık gönlümden dünyaya
ateş bırakır.''

MERDÜMI

Galata Emini oğlu adıyla tanınır. Ilim ve güzel ahlak


sahibi, W,Qi ~lim, tabiatı müstakim, fazilet ile meşhur,
her bakııİıdany~tişmiş kimsedir. Danişmenddir. Bu be-
yitler onun şiirlenndendir.

.Bela VÜ derd ü gam mihnet ona VÜ fırkat u h~ret


Gönülde ateş-i hasret başumda od yanar gamdan
Od içre aşiyan itmiş bu murg-ı can semenderdür
"Bela, dert, gam, mihnet, zahmet, ayrılık ve hasret ...
Görtlümde hasret ateşinden, başnnda gam•an ateş ya-
nar:"
"Ateş içinde yuva yapan bu can kuşu semenderdir."

-225-
(Beytin sadece bir mısra 'ı var.)

MAHVİ

İstanbul 'lu dur. Pldukça nazik tabiatlı kimsedir. Şiir­


leri riodane ve matla'ları mestanedir. Bu bir iki matla'
onun şiirlerindendir.

Ş$um egerçe mülk -i fena padişahıyuz


Bir tarikatun kulıyuz hak-i rahıyuz
''Şahım, eğer fena mülkünün padişahıysak bir tarika-
tm da kuluyuz, onun yolunun tozu toprağıyız."

Meclis mi dirler ana ki peymane olmaya


Ya her tolida buse-i canane olmaya
"Şarab kadehinin veya her kadehde sevgiliyi öpme-
nin mümkün olmadığı şeye meclis mi derler.''

. ULUMl

İstanbul'ludur. Yeniçeri tayifesindendir. Şiire epey,.


ce kabiliyeti olan, hoş tabiatlı kimsedir. Bu matta'
onundur.

Safa durur bana çün her cefası cananun


Nola usanmasaderd ü gamma can anun
"Canamn her cefası bana saf~ olduğu ıçın canım
onun dert ve gammdan usanınasa şaşılır .mı?"

MEŞREBl

İstanbul'ludur. Tarikatta Hayderi'dir. Baba Ali Mest


köçeklerindendir. Şiirleri dertli, beyitleri aşıkanedir.
Bu beyit onundur. ·

-226-
Dila bülbül gibi gül yüzine k~rşu figan itme
Mebada bad-ı ahumdan ola ol gonca pejmürde
"Ey gönül, bülbül gibi gül yüzüne karşı ağlayıp, inle-
me. Olmaya ki o gonca ahırnın rüzgarından perişan
olur." •

Nİ~ AHİ

Bu da İstanbul'ludur. Hoş tabiatlı kimsedir. Bu be-


yitler onundur.

Rişte-i can ola her tan eger pirehenün


Ditreye üstüne ta olmaya azürde tenün
Kilk-i kudret yazar iken rakam-rruhlannı­
Noktadur kim varak:._ı hüsnüne darnmış dehenün
"Her teli can ipliği olan gömleğin vücudunun incin-
memesi için senin üzerine titresin."
''Kudret kalemi, yanağındaki benleri yazarken güzel-
liğinin kağıdı (yüzün) üzerine ağzını, nokta gibi kon-
durmuş."

FERDI

Bu da lstanbul1udur. Hoş tabiatlı, güzel gençtir.


Dünyanın sığınağı
olan saraydaki yeniçerilerdendir. Bu
matta' onundur.

Hiç yirde gökte zerrece yokdur karanmuz


Hercayi oldı gün gibi çün şehriyarimüz
"Yerde gökte hiç durup dinlenmemiz yoktur. Çünkü
padişahımız güneş gibi yerinde durarn az oldu.''

-227-
/

'"
·ZEMINi

İstanbul'dandır. Şam kadİsı İshak Çelebi'nin öğren­


cisidir. Güler yüzlü, şiire kabiliyetli, yeni yetişen güzel
gençtir. Bu matla' on\).ndur.

Dünya kaçan ki tazelenüp nev-bahar olur


Kanlu yaşumla yir yüzi hep lale-zar olur
"Dünya ne zaman yeşerip bahar olursa, benim kanlı
raşımla yer yüzü de hep lale bahçesine döner."

EMRİ

Edirne'lidir. Zahir ilimiere çalışırken vaz geçti. Hoş


tabiatlı", şiirleri
güzel, nazmı eşsiı;, hoşça manalar düşü­
nen, hususi sözlere kadir, muamma konusunda.mahir
gençtir. Bu matla' onun şürlerindendir.

Gam -ı ruhunla gubar olsam ey gül ..:..i ra 'na


Mezaruma çemenüm örte bir yeşil hara
"Ey gül yüzlü. sevgili, yanağının gamı ile toprak ol-
sam, mezarınn çiriıen bir yeşil menevişii kumaş gibi ·
örter.'~

SEBZİ
1stanbul1udur. Zamanın geçerli ilimleriyle uğraşır­
ken ·şüre heves etti. Zihninde Jetafeti çok, kabiliyetli
gençtir. Bu ma tla' onun şiirlerindendir.

Ateş-:-i aşkı
beyan itmegeaçsam dehenüm
Yanar odlara o dem kim ki işidse suhanum
"Aşk ateşini açıklamak için ağzımı açsam, o anda
kim sözümü işitse ateşiere yanar.''

-228-
HILM İ

Bursa 'dandıi'. İlimle uğraşırken vazgeçip şiite yönel•


di. Hoş tabiatlı, tasavvufa meyl etmiş, yumuşak huylu
zihni açık kimsedir. Epeyce şiiri vardır. Bu matla onun-
dur.

Nafe aldı çin seher zülf-i nigarun buymı


Çiri ü Maç in 'e iletdi düzdi miskin buyını
·~s aba. rüzgarı, sevgilinin zülfünün kokusunu nafe ola-
rak aldığı için Çin ve Maçin'e iletip misk ·kokusunu
orada yaptı."

Nuşt
Konyalıdır. Son derece hoş tabiatlı, aşıkane, nazik,
güzel, rindane şiir~eri ve sözleri oian kimsedir. Kendisi
·eşsiz dereced~ güzel, tatlı dilli genç tL Bu matla' onun~
dur. .

Harabat.ehliyem zahid yirümdür günc-i meyhane


Ayaga düşdüm anmçün bana il virdi peymane
"Ey zahid ben harabat ehliyiın, yerim de meyhane
köşesidir. Onun için ayağa (kadehe) düştüm ve kadeh
bana el verdi."

MU'iDİ

üsküp1üdür. llimle uğraşırken vazgeçti. Müfti Ali


Çelebi'nin mu'idi olmuştu. Kabiliyetli ve ehliyetli kiın­
seydi. Ali Çelebi'nin oğlu Fazıl Çelebi ile dost olmuş­
tu. Fazıl Çelebi'nin vefatı üzerine buna bir perişanlık
arız oldu. ilmi çalışmalarmdan ve eğlenceden elini aya-
ğını çekerek Kfıbe'ye gidip hacı oldu. Dönüşünde Ro-
dos adasında tekaüd olmayı arzu etti. Bu beyitler onun
şiirlerindendir.

-229 ;_
Bir dilber-i çar-ebru gördüm dahi çagında
Vardum göze göz elden baş kodum ayagında
Ey güni kara kullar sorarsanuz ol mahı
Begdür geregi gibi hükminde yasagında
''Tam gençlik çağında bıyığı yeni. terleyen l;>ir güzeli
gördüm ve göz göze gelince başımı ayağına koydum."
''Ey talihsiz kullar, o ay yüzlü sevgiliyi sorarsanız,
hükmünde ve yasağında gereği gibi beylik eden biri-
dir."

NAZMI"

Nazire toplayıcısıdır. Anadolu'da birbirine. nazire


yazmış ne kadar şair varsa onların nazirelerini bir araya
toplamıştır. Kendisi de epeyce nazire söylemiş, kabili-
yetli. ve ehliyet sahibi gençti. Bu bjr iki beyit Necati'ye
söylediği naziresindendir.

Tutalum camı dil anlar leb-i dilher yirine


Canı kim aniaya ol ruh-ı musavver yirine
Dilde yir eyleyenin diler isen hançerine
Oilemezsen sanema tirüni gönder yirine
"Kadehi, sevgilinjn dudağı yerine tiıtalım, haydi bu-
nu gönül anlar. Fakat, resmedilmiş sevgili yerine kimi
koyacağıi, canı kim anlayacak."
"Ey put gibi güzel sevgili, istersen gönülde hançerine
yer hazırlayayun, şayet istemezsen onun yerine okunu
gönder. ·

-230-
GARAMİ

Karaferye 'lidir. Kadıcık oğlu adıyla tanınır. İlim eh- .


lindendir. Akranı atasında ehliyeti, fazileti, zekiliği ve
tanbur çalması ile şöhret kazanmıştır. Musiki ilminde
ınallaretini isbat etmiştir. Gönül ehli, nazik, musahib
kimsedir. Şiiri latif ve gönül okşayan gençtir. Bu be-
yitler onundur.

Dehanun sırnna vakıf le b-i la 'liyle yar eyler


Nitekim raz...:..ıpinhanı mey-i nab aşikar eyler
Riyaz-ı fenn-i şi'r içre lebün şeftalüsin da'im
Garami ma y-ı midhatla suvarup ab-dar eyler
''Ağzının sırrına yarin kırmızı dudağı vakıftır. Ni-
tekııngizli sırrı.saf şarap meydana çıkanr." .
.r•Şiir ilminin bahçesi içindeki rludağının şeftalisinL
G~r,ıum daima övme su yuyla sulayıp ter ü taze eyler."
.. ·.·' ·.....
- ·, ' '~ ·,~;
. su··BuTİ

.~:ıra man 'lıdır. Ak şehir 'in içindendir. Hz. Peygam-


ber neslindendir. Tıb ilmine istekli, hikmet~·~abil, ma- ·
cun ve içilecek şey elde etmede eşsiz, hik~f·~(}nusun­
dan haberdar, tabiatının lÜtfu ve sohbed.mcgüzelliği
son kertededir. Bu beyider onun şürlerinde~di~.

Meclisde yegdür ölmek ben zar-"-i na_:.m4ra~a


Göz göre la'J-i yari öpmekden ise bade
Bazar-ı hüsn içinde delial-i aşk elinden
Bir rıhte ile müşki virdi saçlin mezada
"Badenin göz göre göre yarin kırmızı dudağını öp-
mesini görmektense, meclisde ölmek ben muradına er-
menıi ş ağlayıp sızlayana tercih sebebidir."
"Güzellik pazarı içinde aşk tellalı, bir dağıtışile sa-
çının nıiske benzeyen kokusunu mezada verdL''

'- 231 ~·
' KUDSİ
İstanbul emini olan Bayezid Çelebi~nin oğludur. Za-
hir ilimlerle uğraşırken vazgeçti. Şiire kabiliyeti olan
bir gençtir. Bu matta' onun şürlerindendir.

Benörn çün kimse gam yir yok dil-i gam~harden


gayri
Döner yok üstüme bu çarh-ı kej-reftardan gayri
"Benim için gam yiyen gönlümden başka hiç kimse
gam çekmiyor, üzülmüyor, üstümde de bu çarpık yürü-
yüşlü felekten başka dönen yok."

VE CHİ

Gelibolu 'ludur: Hoş tabiatlı gençtir. Bu matla' onun-


dur.

Ta ki girdi dost düşmenle muh.abbet bagına


Lerze düşdi cismüme döndüm bazan yapragına
''Dost (sevgili) düşmammla (rakib) muhabbet bağına
girince, bana bir titreme arız oldu, adeta sonbahar yap-
iağına döndüm."

HITABİ
Akdeniz 'deki Midilli adasındandır. Tabiatı güzel söz
sQylemese kabiliyetlidir. Şürlerini ansızın söyler. Güzel
söz söylerneğe alışıktır .. Bu morabba' ~atta' onundur.

Ah kim hasret ile gözlerünıi bürüdi yaş


Yine kan oldı kara bağrımun üstündeki baş
Beni aşkun sanerne eyledi aleıniere faş
·Sen sahn eller ile ben basayum bağruma taş .
"Ah, gözlerimf hasretinden dolayı yaş J?ürüdü. Yine
kata· l>ağrımın üstündeki yara .kan oldu."

-232-
"Ey put gibi güzel sevgili, beni aşkın herkesin diltne
düşürdü.Sen ellerle gez dolaş, ben bağnma taş basa-
. yım."

KAN Dİ

Bursa'lidır. Çok iyi şekercidir. Geçipebiirnek için


dükkancılık yapan şeker9 ustasıydı. Kand'ı' malılasını
kullanmasının sebebi de budur. Latif şiirleri ve parlak
kasideleri vardır. Çok iyi tarihçidir. Iyi tarihler düşür­
müştür. Şiirleri arasından seçilen bu beyitler onundur.

Çün dolaşdun zülfıne ey dil perişan ol yüri


Kara bahtun var imiş ney gibi nalan ol yüri
Padişah-ı alem olursan rakiba gam degül ı.
Damen-i dildan ko var Mısr'a sultan ol yüri ' .
''Ey gönül, sevgilinin saçına dolaşdın, perişan ol yü-
rü. Ne yaparsın, talibin kötü imiş, ney gibi inle yürü."
"Ey rakib, dünyanın padişahı olsan da gam değil,
sevgilinin eteğini bırak da istersen var git Mısır'a sultan
ol."

MEVLANA HAFIZ

llimle uğraşır~ Zahir ilimiere çalışırken vazgeçip şii­


re heves etti. Siroz'ludur. Hoş tabiatlı, şiirleri ~şıkane,
matla'ları mestane kimsedir. Bu matla' onun şiirlerin­
dendir.

1-şıklaruz bela-zedeler mübtelalaruz·


Alemde bir muhabbete kalmış gedalaruz
"Aşıklarız, belaya uğramış ve mübtela. kimseleriz.
Dünyada muhabbete muhtaç dilencileriz." ·

-233-
HİLALİ
İstanbul'ludur. Çok nazik şairdir. Şiire meyilli ve
ç'ok kabiliyedi bir gençtir. Bu beyitler onundur.

Gurur-ı hüsn ile dilber ki naza yüz tutdı


Bela-yı aşk ile aşık niyaza yüz tutdı
Hazer kd ey gül-ira'na niyaz-ı bülbülden
Hezar derdile ol bi-niyaza yüz tutdı
''Güzelliğinin verdiği gururla dilber, nazlanmaya baş­
ladı. Aşk belası ile aşık da yalvarıp yakarmaya başla­
dı. l l
"Ey kırmı'zı gül, bülbülün yakarışından sakın, bülbül
bin dert ile o hiç kimseye yalvam1ayana yöneldi. ...

HELAKİ
Karaman'lıdır. Zahir ilimlerle meşgulken vazgeçip şi­
ire heves etti. Hoşa giden şiirleri çok, güzel beyiderinin
eşi yoktur. Bu beyitler onundur.

Egleyen gönlüınİ gerçi mey ü cam oJ.sa gerek


Dostum bana lebünsüz o haram olsa gerek
Pel'tev-i mihr-i ruhun zerrece eylerse tulu'
Mah-ı bedrün düni ol günde te111am olsa gerek
''Dostum, gerçi gönlümü eğleyen, kadeh ve içindeki
şaraptır ama du dağın olmadan o bana haram olur.''
"Yanağının güneşinin parıltısı zerrece doğarsa, ayın
on dördü gibi güzelliğinin eksikliği o gün tamamlanır.''

AŞJ(İ

İstanbul karşısındaki
Üsküdar kasabasındandır. Ba-
basıyeniçeridir. Kendisi de devlet eşiği bağlılarından
olup yeniçeri bölüğünde iken dirliğinden vazgeçerek

-234-
şiire yöneldi. Hoş tabiatlı, nazına kadir gençtir. Bu be-_
yitler onundur. ·

Çak çak itdi yakasın subh-ı sadıklar gibi


Taze dag urdı felek bağrına aşıklar gibi
Lale vü nergis tutar bezm-i çemende sagarı
Olma ayık sen dahi mahrum fasıklar gibi
"Felek gerçek fecirler gibi yakasım param parça et-
ti, aşıklar gibi bağrına da taze yaralar açtı." ,
"Lale ve nergis çemen meclisinde kadeh tutar. Sen
ı

de nasipsiz sapıklar gibi ayık olma. iç."

YAHYA

istanbul 1udur. Sipahidir. Arnavud asıllıdır. Yeni bir


şiir tarzı vardır. Hoş tabiatlı, güzel ve gösterişli gazelleri
vardır. Nazmı eşsiz yiğittir. Şah u Geda adlı bir kita:ı
yazıp onda kendi halinianlatmıştır. Bu bir kaç beyit o
kitabından<lır.
Şah çün kim gedaya oldı karib
Didi aşk olsun ey geda -yı garib
Gam-ı canan ile beladamısın
Nicesün hoşınısun safadamısun
Hatırın sordı eyledi meyli
Geldi Mecnun'a sanasın Leyli
"Şah dilenciye yaklaşınca, ona aşk olsun ey garib
dilenci dedi.''
"Cananın gamı ile belada mısın, nasılsın, hoşmusun.
iyi misin."
"Dilencinin şah, hatırını sorunca, Mecnun•a· Leyla
gelmiş gibi sevindi."

Bundan başka Gencine-i Raz adlı bir kitabı daha


vardır.
Ona pek çok marifet dere etmiştir. Bu matla' da
onundur.

·- 235-
Gönül alçaklığınitsün denüz ol serv-azade
DüŞerse yolı uğrasun bu cay-ımihnet-abac:la
"O uzun boylu, servi misali, başı dik sevgiliye söy-
leyin ki gönlünü alçak tutup, yolu düşerse bu gam keder-
le dolu yere uğrasın."

DERVNi

lznik'lidir. llimle uğfaşır. Şiire meyl etmiş, hoş, gü-


zel şiirleri, ftşıkane, eşsiz .sözleri vardır. Bu beyitler
onundur. ·

Çün siyeh-puş ola ol dilber-i şirin harekat


Kaplamışdur sanuram ab-ı hayatı zulumat
Seyre gelmez mi ki ol yar gam-ı hicr ile .
Biri Şat ırmağıdur gözlerimüit biri Fırat
''O -güzel dilberin hareketlerini siyah bir örtü kapladı­
ğı için, ölümsüzlük suyunu da karanlıklar kaplamış tır."
"O yar, ayrılığının gamı ile biri Şat, biri Fiı:at ırmağı
gibi. akan gözlerimi seyre gelmez mi?''

RABtKi

lstanbul'ludur. Adı Yusuf'tur. Çok maarife sahiptir.


Önceleri attarlık yapardı. İlaçları bilmekte eŞsizdir.
Hoş tabiatlı, dertli kimsedir. Bu bir ikibeyit onun şiir-
lerindendir. ·

Tali'üm yok gülmedüm bir gün ben ol meh-pareden


Bilmezem ahir beni niçün yaratdı yaradan
Kimsene gördügine razı degül gonlüm seni
· Iki gözümün biri olursa çıksun aradan
"O ay parÇası gibi güzel sevgiliden yana talihim yok;·
bir gün gülmedikten sonra bilmem ki yaradan beni niye

-236-
yarattı."
''Gönlüm seni kimsenin görmesine razı değil,- seni_
gören iki gözümden biri bile olsa aradan çıksın."

SIHRİ

lstanbul'ludur. Katiptir. Epeyce nazik, tabiatlı, gijzel


şürleri ve parlak gazelleri vardır. Kendisi de çok iyi mu-
sahiptir. Sohbeti çok tatlıdır. Bu bir kaç beyit onun şl­
irlerindendir.

Hüdadan isterörn cismüm seraser taze dag olsun


Bir er yatar disünler kabrüm etrafı çerag olsun
Ey tabibüro gerçi aşk içre belalar varmış
Derdi dermandan yeg ister mübtelalar var imiş
"Allahtan dilerim ki vücudüm baştan başa taze yara
olsun. Kabririıin etrafında mum yakılsın ki burada bir
er yatıyor desinler.':
"Ey tabibim, gerçi aşk içinde de belalar varmış. Der-
di dermandan daha çok istey~il mübtelalar varmış."

CEMI Lt

Türkmendir. Doğu tarafından gelmiştir. Anadolu'ya


geleli epeyce zaman olmuştur. Kendisi bu cemiyette
bulunduğu; şüri de tamamen Türkçe olduğu için bazı
dostlar onu Türk şairlerinden ayrı görmediler. Bundan
dolayı bu tezkireye yazılması uygun görüldü. Hoş tabi-
atlı, aşık yaradılışlı, çok şüre sahip, şüri aşıkane, sözle-
ri merdane, çok yiğitlikler göstermiş kişidir. Gerçi
ilimden hiç nasibini almamış biridir ama tabiat kuvve-
tiyle son derece güzel, düşünmeksizin şürler söylemiş­
tir, Gazel söylemekte mahir şairdir. Bu bir kaç beyit
onun şürlerindendir.

-237-
Bolmasun ol encümen kim anda sahba bolmadı
Bolmasun sahba dahi ger bir dil-ara bolmadı
Neylerörn ol meclisi anda ki ben divanaga
Bir melek-sima peri-veş bade-peyına bolmadı
"İçinde şarap bulunmayan meclis olmaz olsun, eğer
orada gönül süsleyen bir güzel yoksa şarap da bulunma-
sın."
"Bir peri gibi, melek yüzlü güzelin ben divaneye bade
sunmadığı meclisi ne yapayıfu."

KURBİ

llimle uğraşır. İznik'lidir. Hoş tabiatlı kimsedir. Mer-


hum Necat1'nin çok beğeııdiği "Koynuna" redilli bir
gazeli vardı. Ona nazire söylemiştir. Bu nazire çok iyi
düşmüştür. Şu beyitler o gazeldendir.

Salın upgirdükçe bu ·zülf-i perişan k oynuna


Anberinedür ki girmiş sanki canan koynuna
Fikr-i la'lün kalbine·girse rakibün nola kim

Girdi seng-i harenün la'l-i bedallşan koynuna


"Bu perişan zülfün salınıp koynuna girdikçe, sanki
sevgilinin koynuna anber girmiş gibi olur."
''Dudağının hayali rakibin kalbine girse ne olur.
Çünkü Bedallşan ülkesinin kırmızı taşı (gibi olan dud-a-
ğın) mermerin koynuna girdi." .

LATiFİ

Kastamonu'ludur. Katiplik yapardı. Hoş tabiatlı, akıl­


lı, şiiri epeyce güzel, hoşça manalar yakalayan, dertli
yiğittir. Tabiatı şiire yatkın, inşa konusunda çok kud-
retli kimsedir. Bu beyitler onutıdur.

-238-
Biz kim gubar-ı pay-ı seg-i kuy-ı dilberüz
Uhlanın ayagı tozı hak-i kemterüz
Nakş-ı dü-kevni ayİne-i cam da seyr ider
Fakr u fena seririne malik Sikenderüz
Cem'den yeg idi seb'a-i seyyale vaktimüz ·
Saki bu devlet ile şeh-i heft-kişverüz
''Biz ki sevgilinin kapısını -bekleyen itin ayağının to-
zu toprağıyız. Uluların ayağının tozu, itibarsız bir top-
rağız.... . .
''İki cihanı (dünya ve ahiret) süsünü can aynasından
seyr eden fakirlik ve fanilik mülküne sahip İskenderiz."
"Bizim eğlence meclislerimiz Cem 'in meclislerinden
daha güzeldi, Saki bu talih ile yedi cihamn padişahı­
yız."

SUN'İ

Gelibolu'ludur. Hoş tabiatlı, güzel manalar yakala-


yan gençtir. Nazik şiirleri, parlak ve eşsiz sözleri vardır,
Zihni selim, . tabiatı müstakim kimsedir. Bu beyitler
onun şürlerindendir.

Bahtummıdur benüm ya sitaremmidür senün.


İşimüz ah u nalegi ey dil o yar uyur
"Ey gönül, işimiz ah vah, o yar ise bunları .işitmez
uyur, bu durum benim, talihim midir, .yoksa senin
uğursuzluğun mu?"

SERVİ

Anadolu vilayetindendir. Hoş tabiatlıdır. Latif şiiri


ve güzel sözleri vardır. Kendisi katiptir. Zihni açık, şiiri
çoktur. Bu beyitler onun şiirlerindendir.

-239-
A
i ı
Şol arak kim ol gül;e.nruimun yanagından çıkar 1
Selsebilün aynıdur titd~vsbagından çıkar 1
Hem-nefes olinak cU1eritişpey·benüm feryaduma
Bu hevayı mutriba 'rify~iı~ilpagından çıkar
"Şu ter o gül vüciıtljıoun·yanağından çıkar, bu ter
Firdevs bağından çıkan ;tetınetteki selsebil ırınağının
suyunun aynıdır." ·" · ·
''Ney benim feryadıma eşlik etmek isterıniş. Ey çal-
gıci, bu yamk havayı neyin içinden çıkar da görelim
bakalım.··

DERVIŞ

Edirne'lidir. KesteUi Mu~tafa adıyla bilinir. Bir kadı­


nın oğludur. lliınle ın~şguldü. Şiire yeni başlamış ,genç
kabiliyetlibiridir. Bu bir,'iki matla' onundur.

Kadd__:;_i dil cuyun hay~li dide-i hun-abda


Guyiya bir-şerv-i ra'nadur kenar-ı abda
"Gönlü çekip götüren boyunun kanlı yaş dolu gö-
zümdeki hayali, sanki su kenarındaki bir güzel servidir.

Düşdi gönlüm yine bir ruhları bergi-semene


Rakaşı şiveider kameti serv-i çemene
"Gönlüm yine bir yanağı yase"!in yaprağına benze-
yen güzele düştü. Ra harfl(le benzeyen kaşı ve boyu çi-
menin servisine şive eder."

SEKIZINCI TABAKA EKİ

Sekizinci Çennet tabakaslİlda toplanıp yazılanlar, na-


zik tabiatlı, rind, irfan sahibi, anlayışı iyi gençlerdir.
'Bunların her biri güzel söz söyleyen, latifelerihoş, söz
veznini ayarlamakta usta, inci gibi değerli kelimelerle,
şür mizanında, iyiyi kötüden ayırıp tartan, belaya düş-

-240-
müş istekli ~şıklardır. Işe yeni başlamış, sakalı yeni çı­
kan, nükteci bu mahbublar, sohbetleri sayesinde sürek-
li dost ve birlikte olup gece gündüz gönül yakan gözelle-
rin vasıflarmı anlattıkça, cihan sultanlarının sultanının,
her zaman başarı ve üstünlük kazanan şahlar şahının
ömrü, devleti, heybeti ve ona Allah 'ın. yardımı artsın.
Din ve devleti sevenler mutlu, mülk ve memleket düş­
manları kahf olsun.·

İlahl padişah-ı Gaz~-i sahip-kıranı sen


Bütün dünya yüzüne devlet ile padişah eyle
Kapusı gerçi dünya ehline puşt u penah oldı
Cihan husrevlerine eşiğini secde-gah eyle
"Allahım, sen Padişahımız, Gazi Sahip-kıran'ı, bü-
tün dünyaya devlet!e padişah yap. Gerçi onun kapısı
dünya halkına arka ve sığınaktır. Fakat onun eşiğini de
dünyadaki diğer padişahlara secdegah eyle."

HATlMETü'L-KİTAB

Gel ey derd ehli işık olma gafıl


Dürüş sa 'y it ki ola tahsil hasıl
Yeter gam balırma gavvas oldun
Bela bezınİnde çok rakkas oldun
Nice şi 'r ü gazel nice terane
Nice bir ır u kengel amiyane
Gider can u gönülden jeng ü pası
Dilersen bulasın gamdan halası
Ko bu fikri şuru' it medh-işaha
Gözün cehd eyle irgür padişaha
Ki sultan-ı cihan sahip-lıünerdür
Hüner kadrün bilür ehl-i hünerdür
Bilür her İıakd -ü kalbün ol ayarm
Ona göre ider hem i'tibarın
Unutdırur sö"zi ab-ı hayatı

-241-
Elükdürür lebi kand-i nebatı
Sözü mu 'ciz gibi bi -şe kk ü bi -reyb
Meger ta 'lim eyler hat if-i gayb
Sözinün her biri pür dürr-i gevher
Görinür her biri bir necın-i ezher
Anun gibi bir ulu padişahı
Nice medh eylesün kişi kemahi
Tokuzuncu atadan mülke varis
Nizam-ı 1Ueme ol oldı ba'is
Onuncısisun ecdad-ı izamun
Cihanı anunçün tutdı naınun
Atandan nola kulun olsa vafır
Bilürsin tis'adan efzundur aşir
Cihanun cümle derdüne em oldun
Anunçün işbu bezme hatem oldun
Cihan turdukça sultan-ı cihan ol
Saadet tahtı üzre kanıran ol
Ilahi devletin payende eyle
Cihanun şahın ana bende eyle
"Ey derd ehli ftşık, gel gafıl olma, gayret gösterip ça-
lış ki amacına ulaşabilesin."
''Gam denizindeki dalgıçlrğın, bela meclisindeki
oyunculuğun artık sona ersin, bunlarla uğraşfığın artık
yeterli." ·
''Nice şiir, gazel, müzik ve halk tarzı şarkı ve latife-
ler ... "'
"Eğer gamdan kurtolmayı istersen candan ve gönül-
den kiri, pası gider." _
"Bu düşünceleri bırak, padişahın medbine başla,
gayret et sözünü de sultana ulaştır." ·
"O ellianın sultanı, hüner sahibidir. Ayrıca hünerin
kıymetini de bilir."
"O gerçek ve bozuk olanı birbirinden ayırır. Herkese
de ona göre itibar eder.''

-242.-
"Sözü ölümsüzlük suyunu unutturur. Dudağı bütün
bitkilerin şekerini elde etmiştir."
"Sözü, gaibden gizli bir melek tarafından kendisine
ögretildiği için mucize gibi yanlışsız ve şüphesizdir."
''Sözünün her biri bir inci ve mücevher değerindedir.
Adeta her biri parlak bir yıldız gibi görünür.''
. <'Oriungibi bir ulu padişahı insan, olduğu gibi nasıl
anlatıp medh etsin."
"Dokuzuncu atadan mülke varistir. (Kendinden önce
dokuz dedesi tahta çıkmıştır.) Dünyayı nizama da o
sokmuş~ur."
"Sen, büyük Osmanlı Padişahlarınm onuncususun.
Onun için cihanı baştan başa şöhretin kapladı."
. 'Senin idaren altındaki insanların sayısı atalarınınkin­
den fazla olsa buna şaşılmamalı. Bilirsin on sayısı do-
kuzdan daha fazladır."
"Dünyanın bütün dertlerine çare oldun. Bundan do-
layıdır ki bu kitabın sonu senin medhinle bitti. 11
''Dünya durdukça onun tamamına sultan ol; saadet
tahtı üzerinde mutlu bir ömür sür. 11
"Allahım, devletinin temelini sağlamlaştır. Cihanın
şahlannı ona kul eyle. 11

Anadolu 'nun suyu ve havası hoş, insanları havasının


ve suyunun güziliğinden dolayı zarif olup her birini ta-
biatının kusursuzluğu ve zihninin letafeti iled bir dü-
zey4edir. Burada yaşayaniann çoğunluğunun tabiatı
şiire yatkın, kemal ve marifeti elde etmeyi arzuladık­
ları için tabiat kuvvetiyle şiir söylemeğe heves etmiş,
nazm mülküne el uzatmışlardır. Bu diyarda fazilet ve
. marifet salıibi kimseler çoktur. Lakin bunların her biri
tek tek yazılıp anılsa çok fazla yer tutar. Sözün uzunlu-
ğu baş ağrısına ve sıkıntıya sebeb olduğundan bu gru-
bun bazısından feragat edilip sadece Çok meşhur ve ta-
nınanları yazıldı. Allah ü Te 'ala dergahına binlerce şü-

-243-
kürler olsun ki bu gönlü kırık ve hatırı burqk biçarenin
hayat bahçesi Allah 'ın gölgesi olan padişahın eşiği hiz~
meti ırmağında yeşermiş ve mutlu ömür :ağacının çi-
çekleri o ulu dergahın bağlılığı rüzgarı ile aÇılıp mutlu
olmuştur. Çeşitli gül yüzlü ve Jale yanaklı halkın ve ile-
ri gelenlerin işlerini görmekten nilüfer gibi taze olan
saçın, sakalın ağarmağa başlaması, bu kulun yaşlılık
günleri ve bu eserin bitiş tarihi dokuz yüz kırk beş se-
nesidir. ·Bu senede bu azizierin toplanıp tertib edilmesi
ve bu el değmemiş eserin yazılıp rağbeti müyesser ol-
du. Bu fakir dervişin ve bu gönlü kırık hakirin son ar-
zusu, nihayet derec~de·ihtimamı bu defterin ve bu par-
·t:._çalann tamanılanıp. bit;, araya. getirilmesidir. Allah 'a
hamd olsun ki b.udağırt~kağıtlar. padiş~-ı sahip-kıran
hazretlerinin saltanat günlerinde ve saadet zamanların­
da eşsiz bir kolaylıJ(ile<gtizel husule geldi.

. ·. .Hakka minnet yazup bu evrakı


Tutdı sıyt u sadası'at'akı ·
Padişahun aziz ismi ile
Uruarın haşre dek ola baki
"Bu kitabı Hakk 'a minnet ederek yazdım. Bunun
şöhreti bütün dünyayı tuttu. Padişahın ismiyle birlikte
dilerim ki kıyamete kadar baki kalsın."

Ya Rab cihanda şah -i Süleyman müdarn ola


Ömri zamane ömri gibi müstedam ola .
Kapıisı kulı ola cihan padişahları
Dünya melikleri kapusmda gulam ola
"Ya Rab, dünyada Kanuni Sultan Süleyman devam-
lı padişah olsun. Onun ömrü de dünyamn ki gibi de.-
vamlı olsun. Cihan padişahları onun kapısının kulu,
dünya melikleri eşiğinin kölesi olsun."

-244-
AÇI K L A M A L A,R
,. VE.
K·B'ı, 1 M E L·E R
:.·'
ABOULLAHOGLU: Babası belli olmayan çocuklara bu isim
verilir. Bu tabir, hem devşirme çocuklarını hem de cami avlusu-
na bırakılmış, kimin çocuğu olduğu belli olmayan çocukları, bu
kapsar.
AB-I HAYAT: içeni ölümsüz kılan su. iskender'je Hızır'ın
karanlıklar ülkesinde aramaya çıktıkları, iskender'in bulamayıp
geri döndüğü ve H ızır'ın bulup içerek ölümsüzliiğe kavuştuğu su~
ACEM: Bu kelime, Iran yahut lranlı anlamında kullanılmış
olsa da kapsamı epey geniş tutulmuştur. Bu bakımdan Acem
olarak tanımlanan şahısların hepsiilin gerçekte iranlı olduklarını
düşünmernek gerekir. · ·
ACEMi OGLAN: Yeniçeri ocağında hitmet ettirilmek üzere
tutsaklardan, ya da devşirme yoluyla Hıristiyanlardan toplanan
çocuklara verilen ad. Osmanlı ordusunun kapıkulu ocaklarından
yeniçeri, cebeci, topçu, top-arabacı ocaklarıyla cemaat denilen
küçük ve çeşitli teşekküllere gerekli asker ve hizmet erlerini ye-
tiştirmek üzere kur'ı!lan ocak erlerine verilen ad.
AHSEN-i TAKViM: En iyi, en güzel kıvamda. Mecai:en in-
san.
ARISTO: Meşhur Yunan filozofu. Eflatun'un talebesi idi.
Yirmi yaşına kadar; Atina 'da ondan ders aldı. Daha sonra Büyük
iskender'in hocası oldu. Ömrünün son yıllarını. uzlette geçirmiŞ
ve M.ö. 322'de ölmüştür. Edebiyatta akıl, mantık ve hikmet
stımbolü olarak kullanılır. islam Meşaiyye felsefesinin esasını teş­
kil eder.
ASAF: Süleyman Peygamber'in veziri, Asaf bin Berhiya.
Kur'an'da ve Ahd-i Atik'de adı geçer. Belkıs'ı göz açıp kapayın­
caya kadar Hz. Süleyman'a getiren odur. Hz. Süleyman vezirine
böyle bir kerameti gösterme yetkisini. vermişti.
Edebiyatta, sadrazamlar tedbir ve dirayetlerinden ötürü Asaf'
a benzetilir. Şairler sundukları kasidelerde onları Asaf-ı Devr.ı·1
olarak överler. Bu arada padişah da Hz.Süleyman'a benzetilir.
ATTAR: Güzel kokular, iğne, iplik vs. satan, aktar.
AYET: Kur'an surelerini meydana getiren, manaca birbirine
bitişik ibare ve cümleler.

-246-
BAB-I.ZEViLE: Mısır'ın başşehri olan Kahire'de bir semt.
BAH iR: Aruz ahenginin ana makamlarından her biri. Bu ba-
hirlerin hepsi on dokuz tanedir. Bahr-_ı tav il, batir-ı recez gibi
muhtelif adlarla anılırlar.
BEDEHŞAN: Amuderya Nehrinin yukarı mecrasının sol'sa-
hilindeki dağlık memlekettir. Çok zengin la'l (Yakut} madenleri-.
ne sahip olan bu mıntıkadan çıkarılan yakutlar orta çağlarda ·
. bütün Müslüman ülkelerde meşhtirdu. Bu gün bu madenierinbu-
lunduğu mıntıka Buhara'ya tabidir. Eski şiirde la'l-i Bedahşan
bu münasebetle anıldığı gibi la'l-i Bedahşan'habiri de rriecazen
şarabı veya· sevgilinin dudaklarını ifade eder.
BEDI': Güzel söz 50yleme ve yazma anlamına olan Belagat
biliminin bi'r dalı olup "mecazlar bilgisidir". Anlatımıfı süslen-
mesini ve mecazların türlü soylarından söz eder; güzel,eşsiz gü-
zel. ·
BEDIHIYYE: Kalem ve kağıt kullanmadan, önceden yazıp
düzeltmeden, irticai yoluyla Söylenmiş manzume demektir.
BELAGAT: Söz SÖyleyenin, ya da yazı yazanın giizel sözleri
bir araya' dizrnekteki gücü. Di ii doğru kullanmak yoluyla konu-
ya uygun bir anlatımı bu güzellikle uyuşturma gücü. Edebiyatta,
aniatımda akıcılık ve düzgünlük.
BELi': Fasih ve düzgün söz söyleyen.
BERAT: Eskiden rütbe, nişan ve imtiyaz verildiğini bildiren
ferman.
BEYAN: Bem· ve açık olma, belli ve açık kılma; edebiyatta
ilimlerden biri. Aynı düşüf1ceyi anlatmak için kullanılan yolları
ve bunlardaki açıklığı inceleyen ilim dalı. Anlatırnın bu anlamda
anlaşılan açıklığı, benzetme, mecaz, istiare ve kinaye it.e değişti-·
ğinden beyanın konusu bu anlatım yollarıdır.
BEYIT: Aynı vezinde iki mısradan teşekkül eden sözdür. Di-
van şiirindeki nazım birimi beyittir. Beyit kafıyeli olursa musar-
ra' adını alır. Katiyeli olmayan beyite ferd yeya müfred denir.
BEYLERBEY i :Osmanlı ir_nparatorluğunun id~re teşkilatında ·
büyük eyaletlerin ba~ındaki asker ve. sivil en büyük buyruk sahi-
bine verilen ünvan.

- -247-
• c
BiDAT: Yeni çıkma, uydurma; yeni iş, yeni adet; Dinde bu-
lunmadığı halde sonradan konmuş olan; Dinin aslında olmayan
fazlalık ya da eksiklik. Yararli ve zararlı olmak üzere iki ç~şidi.
vardır.
BOST ANCJ: Osmaniı DevletTeşkilatında hükümdar sarayı ve
köşklerinin bahçe ve bostanları ile saraya ait kayıkhanedeve ka-
yıklarda hizmet edenlere verilen ad. Bunların bu hizmetlerinden
başka sarayın korunması, padişahlara saray ve cami yapılması
dolayısıyle gereken malzemeyi taşımak. izmit dolayiarından ke-
reste ve odun getiren gemilerde çalışmak gibi görevleri de vardı.
CAiZE: Şairleri n ve yazarların yazdıklan şiiriere ya da es~rle- .
re karşılık aldıkları para ve armağan; bir göreve atananların ken·
dilerini bu. yere getirenlere verdikleri para.
CAM-I CEM: Cem 'in kadehi. Cem F arsçada yüce padişah ,
manasınadır. Şarap Cem'in zamanında yapılmış ve kadehi de o
icad etmiştir.
CANBAZ: Canıyla oynayan, ip üstünde ve başka yerlerde ca-
nını tehlikeye koyarak h ünerler ve oyunlar gösteren oyuncu.
CEMŞiD: iran mitolojisine göre, yedi yüz veya bin,yıl yaşa­
mış olan bir hükümdardır. Gerçekte bir Hind mabudu olup
i ran mitolojisine hükümdar olarak geçmiştir. Pişdadiyan sülalesi-
nin dördüncü hüküindarıdır. Tanrılık iddiasına kalkışmış, halk
kendisinden bezmiş ve netice de Hind'e kaçmıştır. Edebiyatta,
kasJehi meşhurdur. Tasavvuftil Cam-ı Cem gönüldüı<
CEZM: Arap gramerindeki sükun işareti.
CiN AS: Söylenişleri bir, manası ayrı olup bir ibarede bulu-
nan kelimelerin meydana getirdiği sanattır.
ÇAKŞIR: Çuhadan yapılan, paçaları mestli dar bir çeşit şal­
var. Bu işi yapana da çakşırcı denir.
ÇEVGAN: Cirit oyununda atlıların birbirine attığı değnek,
ucu eğri değnek, baston.
DANiŞMEND: Fatih Sultan Mehmed'in Fatih Camiinin doğu
ve batı taraflarına yaptırdığı ve Sahn Medreseleri denilen yüksek
ögretim okullarının öğrencilerine verilen ad.

-248-
DARÜ'L-HADiS: Hadis ve bununla ilgili şeyleri öğreten
yüksek okul.
DARÜ'Ş-ŞiFA: Şifa yurdu,sağlık yurdu, timarhane.
DAVUDi SES: Davut Peygamberin pek d uygulu ve dokunak-
lı sesine benzeyen ses. Onun sesinin etkisiyle uçan kuşların düş·
tüğü, akan suların durduğu, vahşi hayvanların inierinden çıkıp
bu sesi hayranlıkla dinledikleri, halkın günlerce yemeden içme-
den kesildiği ve onu çöllerde izledikleri, hatta bir defasında
onun sesinin etkisiyle binlerce kişinin öldüğü söylentileri vardır.
DEFTERDAR: Osmanlı imparatorluğunda maliye ve hazine
işlerini yürüten görevli.
DELLAK: Genel hamamlarda müşteriyi keseleyipsabunlaya-
rak yıkayan kimse, hamam hizmetçisi, oğucu. Eskiden kiın alıcı,
hacamatcı.
DELLAL: Gazetenin olmadığı çağlarda Çoğu resmi daireleri n
işlerini, halka, sokakları dohişıp bağırarak duyuran kimse. Hal-
kın kalabalık olduğu yerlerde hükumet emirlerini, ya da satıia­
cak malları yüksek sesle bağırarak halka duyuran ve ulaştıran
kimse.
DERViŞ: Farsçada "kapı arayan" manasındaki "der-yuş"
sözünden gelmedir. Buna göre asıl manası "dilenci, fakir" de-
mek olur. Sufıl.erce dünyadan yüz çeviren, ömrünü ibadet ve ri-
yazet ile geçiten.ı. ..Allah 'a yöneimi ş kimseye denir. Daha geniş
manada tarikat yl:tl~ından birine girmiş olan kimse de derviş
diye anılır. ·
OEVAT: Divit, Hokka ve kalem ,muhafazasını bir arada gör-
mek üzere kutfanılan yazı takımı. Mürekkep konulan hokka ka-
lem koymaya:,riiahsus olan kısmın baş tarafının yanına yapışık­
tır. Büyüklüğu~· kalem konan bölümün kalınlığının iki katı olur.
Hokkaların birfsiyah, diğeri la'l denilen kırmızı mürekkep kon-
mak üzere ikiye bölünmüş olahlari da vardır.
DiBACE: Bir kitabın Önsözü, ön söz, mukaddi me •.
DIV,A.f\t: Klasik Türk edebiyatında bir şairin bütün manzume-
lerini bi; ar~ya· toplayıp sıraya koyduğu kitab. Divanı olan şaire
Divan Sahibi adı verilir. Bu tabir, divan olacak kadar' çok şiir

- ?.1.0- .
yazmış şairi de içine alır. Belli ölçüler Çerçevesinde meydana
getirilmişdivanada müretteb divan denir. '
EBCED (HAN-OKUYAN): A-B-C okuyan, mecazen oku·.
maya yeni başlayan acemi.
EBU'L-FETH: Fetih babası. Çok fetih yaptığından dolay~
Fatih Sultan Mehmed'e tarihçiler bu lakabı vermişlerdir.
EBU'L-HAYR: Hayrın babası. Çok fazla hayır yaptığı için
ll. Murad için kullanılan bir tabirdir.
FASiH: Güzel, düzgün ve açık konuŞan, iyi söz söyleme ka-
biliyetinde olan.
FETVA: Bir olay üzerinde hüküm bildiren veya hüküm ko-
yan, kısaca güçlükleri çözen kuwetli cevap. Fetva verme yet- , .
.kisi olan bir şeriat bilgininin, tatbik edflrnesi gereken bir hüküm
niteliğinde olmaksızın bir soru üzerine verdiği karşılık.
FEN: Hüner; marifet, sanat; ilim. .
FERAIZ iLMi: Mirasa ait hükümleri, y;uıl geride kalan şey­
lerin hak sahiplerine taksim keyfıyyetini bildiren ilmin adı ..
FERiDUN: iran'ın mitolojik tarihinde;Pişdadiyan sülalesi-
Jlin altıncı .hükUmdarıdır-; Cemşid'in torutn.idur. Gave adlı bir
demirelnin yardımıyla Dahtıak'i yok etmiş ve İran ülkesine ha-
kim olmuştur. Feridun ihtiyarlayınca, ,ülkesini'üç oğlu arasında
taksim etmiş~ Feridun, aslında Teriton adındabir Hi nd mabudu
olup, Iran mitolojik tarihine hükümdar olarak g~çmiŞ;tir. Adaleti
ile meşhurdur. Bemetme yoluyla kudretli hükümdar manasma
gelir.
FERMAN: Emir, b~yruk, padişah tarafındanverilen yazılı
emir, buyruk.
FESAHAT: Sözü teşkil eden kelimelerin her birinde o keli-
melerden müteşekkil sözde lafız, mana ve ahenk itibariyle ku-
sur bulunmamaktır. Fasih bir söz, yerinde ve adamına göre söy-
lenirse belagat gerçekleşir. .
GAZ EL: Divan edebiyatı nazım şekillerioden biri. Birinci ve
ikinci beyit kendi arasında, diğer beyltierden qirindsi müstakil
ikincisi ilk bey it ile kafiyelidir. Beş ila on beş ~yit arasında ya-
z ılabilir. Konusu aşk ve şaraptır.

-250-
GUYENDE: Şarkıcı, si)yleyici.
HACCÜ 'L-HAREMEYN: Mekke'yi ve Medine'yi ziyaret ede-
rek hacı olmuş olan. .
HAL VET: Yalnızlık; biriyle başbaşa olma. Şeyhin emri ve
uygun görmesiyle dervişin dar ve karanhk bir yere çekilip kapa~
narak kendini ibadete vermesi; hamamlarda tek başına yıkanıla­
cak yer.
HAMSE: Mesnevi şekliyle yazılmış beş kitaptan ibaret bir ta-
k1m demektir ki böyle eser meydana getirmiş olanlara hamsed
denir. '
HASSA H ARAÇ EMiNi: Saraya ait satın alma işleriyle meş­
gul olan memur için kullanılır bir tabirdir. Saray ile mensupları­
nın alacaklarını da bu tahsil eder ve getirip kendilerine verir.
HATEM-i T A1: islamlıktan önce cömertliğiyle ün salmış
olan bir şair ve soyludur. Konukseverlikte ve cömertlikte kendi
ihtiyaçlarını düşünmeyecek kadar ileri giderdi. Yedinci yüzyıl
başlangıcına kadar yaşamıştır. Edebiyatta, cömertlik ve iyBikse-
verlik örneği olarak geçer.
H IT A: Doğu Asya 'da yeri ve sınırı kesin olarak bilinmeyen
bir bölgenin adı. Aslında X. asırda bu bölgeyi işgal eden bir Mo-
ğol kabilesinin adıdır. Nafe adı verilen misk keçilerinin buralar~
da bulunduğu söylenir. Şark edebiyatında saça ve hatt'a benze-
tilen misk (siyahlığından ötürü) hemen daima Hıta, Hoten ve
Çin kelimeleriyle birlikte kullanılmıştır. Ayrıca bu· bölge, güzel-
leri ile de anıldığı gibi, bazan hata, Hıta kelimelerinin manaları
ile de oyun yapılır.
HIZIR: Enbiyadandır. Hz. Musa ile konuşması ve iskender ile
karanlıklar ülkesine gidip Ab-ı Hayat'ı araması meşhurdur. So-
nunda o, bu .suyu bulmuş ve ölümsüzlüğe kavuşmuş, iskender
ise bulamamıştır.
H iL AT: Hükümda rm, gönlünü hoş etmek, -mükafatlandırmak
istediği bir kimseye, ya da kendisine yeni ve yüksek bir görev
verilmiş olan birine verdiği değerli giy~cek.
H iL YE: Süs, zinet, cevher, güzel sıfatlar, güzel yüz.
HUBB-i AL: Hz. Peygamber'e, onun soyuna ve ümmetine
duyulan sevgi.

-:-'251 -
HUCCET: Bürhan, delil, makbul senet, tanık, senet; hakim ta-
rafından düzenlenen belge; geçerli senet, geçerli belge; bir mah-
kemece verilen ilam; Mahkemeqe kadı tarafından verilen hükmü
gösteren ilam. •
HUSREV: Sasani sUlalesinden meşhur Nuşirevan'ın torunu ve
Hürmüz'ün oğludur. Husrev ü Şirin veya Ferhad ü Şirin hikaye-
si.nin kahramanı olan Husrev budur. Şirin'le buluşması, sazende,
hanende ve sakilerle birlikte tertib ettikleri zevk ve eğlence mec-
lisleri hikayede önemli yer tutar.Eu yüzden edebiyatta Husrev
bezm ile birlikte anılmaktadır. Ayrıca adaletli hükümdar, padi-
şahlık şevket ve azameti gibi manaları da vardır.
HÜKM- i ŞERiF: Padişahlar tarafından emirleri gereği~ce
yazılan kağıtlar hakkında kullanılan bir tabirdir. Buna sadece
hüküm dendiği gibiHükm-i Hümayun adı da verilir.
HÜMA: Aslında bir masal kuşudur. Eskilere göre hiç kalkma- ·
yan karlar bölgesinde yaşar. Gölgesi bir insanın üstüne düşerse o
adamın taç giyeceği ne alarnet sayılır. Hüma 'yı bile bile öldüren
kimsenin kırk gün içinde öleceğine inanılır. Ayakları yoktur, ha-
fif bir kuştur. Daima havalarda uçar ve hiç konmadan hep hava-
larda yaşar.
iç OGLANLA.RI: Osmanlı imparatorluğunda sara_y hizmeti-
ne alınıp devletin çeşitli makamiarına aday olarak yetiştirilen
gençlere verilen ad. Bunlar, devşirmeler arasından seçilirdi. Doğ­
rudan padişah ve kapı ağası tarafından seçilirler sonra yetkili
kimselerc'e yeniden gözden geçirilerek seçimleri yapılır ve mak-
sada uygun olanlara, kendileri için ayrılmış olan yerlerde ciddi
bir eğitim ve öğretim verilirdi, Bir evin iç hizmetini gören uşak­
lar, hizmetliler..
iLM-i LEDÜN: Allah'ın sırtarına ait manevi bilgi, gayb ilmi.
i RAB: Arapçada, kelime sonlarındaki hareketerin değişmesi
olayı.
iREM BAGI: Ad kavminin Yemen'de Sana ile Hadramutara-
sında kurdukları baş kenttir. Bu şehir, bakımlı ve güzel b ah çel e-
. riyle ünlü olduğundan daha sonra edebiyatta, güzel, marnur yer
anlamında kullanılmıştır.

-252-
. iSKENDER: Makedonya hükümd~rı FUib'inQğlu. Aristo'nun
talebesi idi. Babasının ölümünden sonra tahta geçti ve Yunanis~
t~n'daki ayaklanmaları bastırdıktan sonra, Iran üzerine sefere
çıktı. Dara'yı yenerek; iran'ı baş~n başa zabt'etti. Her yere ya-
nında bir bilginler kafitesi ile birlikte gidiyordu. Mısır'a kadar
u~anıp orada lskenderiyye şehrini kurdu. Daha pek çok yeri
ele geçirdikten sonra M.ö. 323 senesin~e şiddetli' bir sıtmaya
· yakalarıarak öldü. Fetihleri 'ile meşhur.dur. Zül-karney 1akabı
ile anılan ve hikayesi Kur'an 'da anlatılan iskender başkadır. Bu
zatın kim olduğu hakkında çeşitli rivayetler ve ihtilaf vardır.
Zü'J-kamey kelimesi, Kur'an'ın açıklamasından anlaşılacağı
gibi, şarka ve garba· sahip, büyük cihangir demek olur. Bumana
ile de, çok eski _zamanlardan beri, bir çok büyük hükümdara la-
kap olarak verilmiştir. Hızır-'la Ab-ı Hayat'ı aradığı, fakat ka·
ranlıJdar diyarına gidemediği için bulup iÇemediği de rivayetfer.
arasındadır~ Edebiyatta haşmet, mülk ve saltanat gibi ala.kalarla •
ve bu münasebetlet gözetilerek anılır.
KADI: Hakim, yargıç, Halk arasında çıkan anlaşmazlıkıları
kesip atmak, hükme bağlamak için devletçe görevlendirilmiş ay~
hklı kimse: .
KALENDE~: Kalender ya da Kalenden adında biri tarafın­
dan kurulduğu söylenen bir tarikata bağlı olan dervişler. Bunlar
gezici olup belli bir oturacak yerleri ve belli tarikat kuralları ol·
mayan, dinin emirlerine ve toplumun geleneklerine riayet etme-
yen serseri dervişlerdir.
KASIDE: Divan edebiyatı nazım şekillerinden birinin adı.
Kafıyelenişi gazel gibidir. Beyit sayısı dokuz ila yüz arasında de-
ğişir. Kasidenin asıl konusu övmedir.
KAZASKER: Osmanlı Imparatorluğunda kadıların başı. Dev-
letin kuruluşunda bir tek kazasker.vardı. Fatih zamanında,.1481
yıliDda Anadolu ve Rumeli kazaskerleri olmak üzen~ iki oldu. Ka·
zaskerler divan üyeleri idiler ve şeriat işlerine bakariard ı.
KAFUR: Bir türlü hoş ko-kulu bitkinin adıdır. Çiçeği papat-
yanınkine benzer, kafur otu da denir. Bu adla anılan bir güzel
koku; Hint Denizinde ve Çin dağlarında, yetişen bir ağaçtan çı·

-253-
kar, rengi önce kırmızı olduğundan suyu uçurularak beyazlatılır.
KIT'A: Divan edebiyatı nazım şekillerinden biri. Kıt'a, iki,
dört, ya da daha fazla dokuz, on beyte kadar yazılan, matla' ve
riıahlas beyti olmayan nazım şeklidir.
KOPUZ: Bir türlü Türk sazı. Uda benzer fakat yayla çalınır,
üç telli bir sai. Armut blçimin<le olup tel sayfSI iki ae olabilir.
Bütün Türk sazlanarasında bitinen ve çalınan bir sazqır.
KÖÇEK: Mevlevilerde ve Bektaşilerde tarikata yeni girmiş
olan kimse. · · ·
KÜLHA:1iamamlarda suyu ısıtmak için ateş yakılan yer, ha-
mam ocağı.
KÜRSi: Yüksek makam, yüce mevki, mülk ve saltanat mana-
·larına kunanılır. Rivayetlere göre, yedi kat gök ile yüce arş ara-
sında büyük bir makamdır. Eski fılo~ofların dilinde ona sekizinci
gök denir. · ·· ·.··· ·. ·
LALE-i NUMAN: Lale çe,şitterlriden biri, dağ şakayığı.
MAANl: Lügat ve sentak$ meselderiyi e, sözün maksada uy-
gunluğundan söz eden ilim. ' . .
MAHLAS: Bir şairin asıl adından başka şiirde kullandığı isim.
Şairin adının geçtiği beyte ise mahlas beyti veyabeyt-l tahallüs
.adı verilir. · · , ·.
MAKT A ': Div(,ln edebiyatınc;la yayg:f;~ ~;H"ak kullanılan bir na- ·
zım şekli olan gazel ve kasidEmin son b~e verilen ad.
MANi (-i ÇIN): Meşhur bir Iran'li ressamın adıdır: Peygam-
berlik iddiasında bulundu ve sanatını mucize gibi göstererek hal-
kı kendisine uymağa çağırdı. Sasaniyan hükümdarlarırldan Erde-
şir-i Babegan, hileedere.~,.~~~ve-etrafındakilere alaka ve hürmet
göstermek suretiyle ortaya çıkmalarını sağladı. Sonra da alimle-
rini toplayarak sapıklıklarını ortaya koydu. Tövbe davetini ka-
bul etmeyince, derisi yüzüldü ve içi saman doldurulmak suretiyle
asıldı. Erjenk isimli bir resim albümü olduğu-söylenir.
MATLA ': Divan edebiyatının nazım şekillerinden kaside ve
gazel'in ilk beyitlerine verilen ad. .
MERSIYYE: Birinin ölümü üzerine duyulan acıyla anlatmak
için yazılan manzumeye denir. Halk edebiyatındaki ağıt karşı­
. lığıdır.

-254-
ME V' iZE T ARZl: Öğüt ve nasihat eder mahiyette yazılan şi­
ir, didaktik manzume ..
MEVLEViYYET: ilmiyye yolunda mevleviyyet bir ıstılah
olarak kadılık d~mektir. Mevleviyyet başlıca üç derecededir;
MahreçABilad-ı Hamse, Harerneyn. .
Mi R 1: Beylik, devlet hillinesine ait, devlet hazinesi.
· MIR-ZADE: Emir-zad~'nin kısaltılmış şekiL Iranltiarda bir
asaJet ünvanıdır: Bey oğlu anlamına gelir. Kelimenin sonuna ge-
lirse ne5epçe büyüklüğe delalet eder. Başına gelirse "efendi ,bey"
anlamlarını taşır.
MOLLA: Müderr.islikten sonra kadılık payesini kazanan ule-
ma hakkmda kullanılır, bir sıfat. Özellil<le birinci sınıf kadılar
için kullanılırdı. Süleymaniye müderrislerinden kadılık mesleği­
ne geçenlerden üç yüz akçadan yukarı kadılığa tayin olunanlara
bu ünvan verilirdi. Toplumca yeri yüksek olan kişi.
MU'AMMA: Haıiindenisill'i çıkan, manzum.'nadiren de men-
sur bilme ce. Sonucundan sactece insan ismi ç*ar. Lpgazdan far-
kı budur. ;;;; ?. •
MUARRIF: Cuma günleri camilerde, Allah'a peygamber'e, as-
habına, padişaha en sonra da bütün Müslümanlara dua eden din
görevlisi.
· · MUHTESiB OGLANl: Esnafın narklarına bakmak; kile, arşin
ve başka ölÇülerle terazi ve kantarları muayene edip düzgün ve
doğru ölçüler kullanmayan ve satışlarda hile yapanları cezalan-
dırmak vazifesiyle yükümlü olan görevli.
MUiD: Medreselerde müzakerecilik edenler ve müderris yar-
dımcısı mertebesinde bulunanlar hakkinda kullanılan bir terim-
dir. Muidler müiakerecidirler.
MURABBA'.: Divan edebiyatı nazım şekillerinden biri. Aynı
vezinde dörder mısralık bendierin alt alta sıralanmasından mey-
dana gel mi ş bir nazım şeklidir. · ·
MUSAHiP: Padişahlarln daha çok kendilerini eğleı:ıdirmek
için hizmetlerinde bulundurdukları adamlar. Bunlar vetiderden
beylerbeylerinden ve saraydaki ağalardan o.lurdu. Musahipler,
bilgili, sözünden, sohbetinden zevk alınan ve yararlanılan, zarif,

-255-
"r'
'
'

nüktedan, hazır cevap kişilerdi.


MÜDERRiS: Yüksek öğretim yapan Sahn ya da Süleymaniye
medreselerinden ·birini tamamladıktan sonra medreselerden bi-
rinde ders okutma yetkisi kazanmış olan kişi.·
MÜFRED: Katiyesiz beyte verilen isim.
MÜFTi: Bir şehir ya da kasahada din işlerinin başında bulu-
nan kimse, din işlerinde hakem durumunda olup bunlara dair
fetva veren din görevlisi.
MÜNECCIM: Y ıldıziarın hareket ve vaziyederinden anlam çı~
karan kimse. Gökyüzü bilimleriyle uğraşan kişi.
MÜNŞi: Eskiden gayet iyi nesir yazan manasında ~ullamlır
bir tabirdir. . . .· · .
MÜR i D: Bir tarikata, bir şey he bağlanıp henüz siıluk merte-:
besine varmamış olan derviş.
MÜRŞiD: Bir tarikatın başında bulunan; halkı, özellikle kei'l~
disine ve tarikatına bağlıolan dervişteri doğru yola-ileten, onlara
tarikatın adabını öğreten kimse. ·
MÜTEVELLi :·Vakıf _işlerini vakfıyyedeki şartlar ve şeriat hü-
kümleri içinde görüp yürijtmek üzere, kadılarca tayirr.et;JHmiş
olan görevli. · · '
NAKKAŞ: Nakış çizen, nakış vuran boyacı; sils vetasvir·ya-
pan.; yağlı boya işleyen, ressam ,Renkli resim ve Süslemey~n
sanatçı. . ·>···~· '·
NAT; Peygamberimizin çeşitli faziletlerini övmek üi~:~aZI·
lan manzume. · '. · · ' :
NAZi RE: Bir şairin manzum bir eseri ne, özellikle gazeline,
diğer bir şair tarafından aynı-vezin ve kafiyede olmak üzere ya-
zılan şiirdir. Bu işi yapmaya tanzir denilir, · · ..·•, '
NEDiM~ Padişahların yakını, onlara arkadaşlık ~den, içki ve
eğlence zamanlarında onlara sohbet eden kimse.
NUŞiREVAN: Sasanilerden 1. .Husrev'in ünvanı. 531'den
579'a kadar saltanat sürmüş ·ve adafeti ile şöhret bulmuştur. Bu
yüzden ekseriya adil sıfatı ile vasıflanır.
PENC-GENC: Beş Hazine. Nizarrfl'nin hamsesi karşılığı kul-
lanılır.

-256-
REDDÜt.-ACUZ ALE'S-SADR: Edebi sanatlardaııdır.
Acüz nesirde fıkranın, nazımda mısra:-:ın sonu, sadr ise nesirde
fıkranın, nazın:ıda mısranın başıdır. Böylece reddü'l-acuz ale's-
sadr, sözün başındaki kelimeyi, sonunda da kullanmcıktır. Altı
çeşidi vardır. ' .
·RED IF: Katiyeden sonra tekrarlanan kelime veya ekler. '
RUM: Coğrafi rtıanada Anadolu'nun bazı bölgeleri bu isim·
le anılmıştır. Bir zamanlar umumi olarak, Anadolu yerine de
kullanıldığı görülüyor. Bu ~imle anılan yerlerde oturanlara da
Rumi denmiştir. Anadolu halkının beyaz olması bakımından
Rum ve Rum1, şiirde beyazlık, güzellik, parlaklık ve gündüz ye-
rine kullanılır..
RUMt: Tezhip ve süsleme sanatında "Hata~" denilen bir tür
süslemenin adı. olan ve çiçek motifleriyle yapılar hataı gibi
·rum~ de Osmanlı Türklerinde kullanılan süslemenin adıdır.
yalnız motifleri çiçeklerden hataiye karşılık rum't, kuş kanat· '
larının üsluplaştırılmasıyla yapılan bezerne şekillerine verilen
bir addır. · .
RÜBAJ: Divan edebiyatının nazım şekillerinden biri. Dört
mısradan ibarettir ve kendine özgü vezinlerle yazılır.
SAHiP-KlRAN: Padişahlar hakkında zamanın Hakimi
anlamında kullanılan bir tabirdir. Osmanlılardan Fatih ve Ka·
nuni hakkında kullanıldığı gibi yerinde olmayarak. sonraki
padişahlar hakkında da kullanılmıştır. Fakat bu kitapta sa-
dece Kanuni için kullanılmıştır. Kelime manası ise şöyledir;
iamanında sadeyn denilen zühre ile müşterinin kıranında (bir-
leşme) dünyaya gelen; Kıran'ın bir sikke adı olması itibariyle za-
manında ·para !:?asılan.
SAHN: istanbul'da Fatih Camiinin iki tarafında kargir ve
kurşunlu ~kiz medrese hakkında kullanılır bir tabirdir. Bu
medreselerin dördü Karadeniz, dördü de Akdeniz tarafında idi,
ve her birinin adı vardı. Bunlar yüksek öğretim ve!en medrese-
lerdi.
SARAY -1 AMiRE: Padişah sarayı yerinde kullanılır bir ta-
birdir. Bayezid'de şimdiki üniversite binasının yerinde yapılmış

-257-
olan Yeni Saray'a bu ad verilmiş, daha sonra da diğer padişah
sarayları hakkında kullanılır olmuştur. ·
SEHL:....i MOMTENI': Hem kolay hem güç manasına bir ~ab ir~
dir. Gayet kolay gÖf'i.indüğü halde takfidine kalk!§ılınca güçlüğü
anlaşılan eserler iÇin kullanılır.
SEMANiYYE: Bkz. Sahn.
SiLAHOARLAR: Yeniçeri teşkilatında kapıkulu sÖvarilerinill-
ilk defa te şekkül eden bölüğü olup ''Sarı Bayrak" adım taşır. Se-
ftre giderken askerin geçeceği yoUann açılıp temizlenmesi (işi
bunlarındı. Bunlar yolları açarlar köprüleri onarırlar ve geçilmesi
güç bataklıktatı temizlerler, bunun için yerli halkı kullanırlardı. ·
Padişah, ken~isi sefere gidecekse ordunun geç~ceği yolun iki ya-.
nına bir !(aç mil~e bir "sancak.tepesi" denilen topraktan tepeler
yapariard ı. Eğer yalnız sadrazam başkumandan tayin edilil' sefe- ·
re gidiyoı:sa bu tepeleri yolun sol yanına yapariard ı.
· SlPAHi: Osmanlı Qe\lletinin askerlik teşkilatında "Tımar"
adıyla öşrünü ve vergisini aldıkları. tf?praklara karşılık ·savaş za-
manlarında kendi hayvanları ve kanuna göre beraberinde götür-
meye mecbur olduktart cebecilerle birlikt~ .sefere katdan bir sı­
nıfsüvari bölüğüneverilen ad.
SUBAŞI: Bugün zabıtanın~ daha çok belediye zabıtasının
gördüğü işi gören ve. ilçe saydan kasabaların idaresi başında bu-
lunan görevlinin ünvanı; şehrin türlü inzibatına bakan görevli ye-
niçeri ..
·. TAHMiS: Divan edebiyatı nazım şekillerinden biri. Herhangi
bir şairin bir gazelini alıp her beytlne üçer mısra eklemek sure-
tiyle elde edilen ve her parçası beşer mısradaıı oluşan manzu-
me, beşleme. ·
TANBUR: Mızrapla çalınır telli saz. Gövdesi arkut biçimin-
de iki, veya üç .telli halk sazlarına Orta Asya'da verilen ad. Türk
· 1 · klasik musikisinde kulfanılan, gövdesi yarım yuvarlak biçiminde
uzun saplı tanbur.
TARi KAT: Kişiyi Allah'a ulaştıracak olan yollardan biri.
TERCi'-i BENO: Oiv~n edebiyatı nazım şekillerindendir.
Gazel şeklinde ve aynı vezinde yazılmış çeşitli manzumelerln

-258-
tekrarlanan bir beyit ife birbirine bağlanmış şeklidir. Vasıta denı­
lcn bu tekrar edilen beyit, değişirse manzume "terkib-i bend",
aynen tekrarlanırsa "terci'-i bend" olur.
TERTiB SAHIBI :Beş vakit ~amazını aksatmayıp, zamanında
kdanlar. Namazlarını hep vaktinde kılıp hiç kazaya bırakmayan­
lar.
TEVATÜR: Bir haberin ağızdan ağıza dolaşarak yayılması.
TETIMME :. Yüksek öğretime Öğrenci hazırlamak üzere Fatih'
in yaPtırdığı ek medreseler. . .. .
TEVHiD: Allah'ı bir bilmek, Allah'ı birleme, onuntek ve bir
olduğuna inanın~.
TEVLIYET: Bir vakfın işlerini yönetip yüıiltme.·
TEYARiH-I AL:._j QSMAN: Osmanoğulları tarihi. Onüçünc
cü asır kapanırken tarih sahnesine çıkan ve altı yüz seneyi aşari
dınrü ile dünyanın sayılı büyük imparatorluklarından birini teş­
kil eden devletin ve saltanatın tarihini yazan eserler. Kurucusu
Osmari Gazi'ye nisbette Al-i OSman adıyla anılmıştır.
TiMAR: Düşmandan alındığı sırada beylik toprakları sayılan
yerlerde sipalıilerle .zaimlere kılıç hakkı olarak verilen hazine
hissesi yerinde kullanılan bir deyim. ·
TUYUG: Divan edebiyatı nazım şekillerinden. Dört mısra­
dan meydana gelir .MenŞei Türklere aittir.
TÜRK: Geçmiş yüzyıllarda Türk adı bir sıfat olarak "bilgisiz,
cahlı', görgüsüz, kaba-saba,.nadan, yol yordam bilmez" anlamla-
rına kullanılagelmiştir.
ULUFE: Askere ve başka görevlilere verilen aylık.
VAKl F: Bir mülkü ammenin hizmetine ve yararına ebedi ola-
rak.tahsis eden kimse, vakıf yapan.
VARiDAT: Tanrının ilhamıyla kalbe gelen ve söylenen söz-
ler, sohbetlerde.ki konuşmalar; Bir şairin kendi ilhamının ürün-
leri ;bir yazarın ele almak ist~diği konular. '
YELAYET: Velilik ve ermişlik mertebesi.
YASEMEN: Yasemin denilen bildiğimiz çiçek; kırmızı, be-
yaz, sarı ve menekşe rengi olur.
YENiÇERiLER: 'osmanlıları11 ilk zamanlarından 1826 tari-


h inde ocağın kaldırılmasına kadar süren muvazzaf ve muntazam
askere verilen ad. Padişahın buyruğu altında ve kendisine bağlı
olduğu için bunlara kapıkulu da denirdi.
· YüSRt: Denizden çıkanlan kabuklu bir maddenin adıdır.
Tesbih yapılışında kullanıhrdı. Doksandokuzluk yüsri tesbihler.
çok makbuldür.
ZAGARCIBAŞI: Yeniçeri ocağının altmış dördüncü ortasının
kumandanına verilen ad. Osmanlı padişahları eski Türk hüküm-
darları gibi muharebe eğitimi için aviand ıkiarından ocağın teşek­
külü sırasında zabitlere bu türlü adlar verilmiştir. Kethüdadan
sonra ocağın en yüksek rütbeli. ağasıdır.
ZAHiD: Allah'ın emir ve nehiylerini yerine getirdikten
başka, şüpheli şeylerden kaçınan ve dünyadan yüz çevirerek kal-
bin.iher türlü dünya arzusundan arındıran kimse.
ZAHiRi iLiM: Çalışıp çabalamayla elde edilebilen ilim. Taş-
. köpri-zade bu ilmin mensuplarını şöyle tarif eder ve sıralar.
"AIIamü'l-guytib ve keşşafı serair tarafından kendülerine meş­
ruat ve mesmuatın usulü asıl ve feri ile ma'kulat ve menkulat fü.
r~ u haşiyelerf ile tavzih izah ve telvlh edilmiştir. "ilm-i zahir
sahipleri; Fenn-i Sarf, Nahviyyun, Erbab-ı Mantık, Maani ve
Beyan, Kelamiyyun; Usul ve ftiru sahipleri, Tefsirciler, Hadisçi-
ler, Eimme-i Din ve Zümre-i Müctehidin" dir.
ZAY IÇE: Yıldızların belli zamanlardaki yerlerini ve durum-
larını gösteren cedvel.
ZEAMET: Fethedilip de Osmanlı ülkesine katılan beylik
topraklarından savaşçılara, devlet ve saray görevlilerine kılıç
hakkı ve dirlik olarak verilen hazine hissesi. Bu hisse, yılda yir-
mi binden yüz bin akçeye kadar geliri olanlara verilirdi:
ZÜHD: Dini em iriere sımsıkı sarılarak dünyadan yüz çevir-
mek, gönülde dünyaya ve dünya zevklerine karşı istek beslemek.
ZÜHRE: Üçüncü kat gökte bulunduğuna inanılan bir yıldız.
Doğu minyatürlerinde, iki eliyle bir kopuz tutmuş bir kadın
şeklinde tasvir edilmiştir. Edebiyatta, çeng, saz ve musiki ile ba-
zan da aşk ve güzellikle beraber anılır.
ZÜ'L-KAFIYETEYN: Asli olandan bir fazla kafiyesi olan
nazım.

...,260-
,..
"SEHI TEZKlRESl'NİN"
KlŞİ ADLARI INDEKS!

Abdt: I6-233
Abdurrahman Camt· I3-30-73-93-I00-104-168
Abduırahman Hati{t: 85 ·
Abdülaziz Çelebi: I 4-98-99
Abdülkadir Güliib'i: 133
Abdülkerfm: 77-149
Abdülvahhıib Çelebi: 14-77
Abdülvehhiib Çelebi El-müeyyed: 14-68-69
4 bdülvdsi Çelebi: 14-71
Adnt: (Bkz. Mahmud Paşa)
Afitab1: 15-153-154
Ahdt: 15-1 72
Aht: 15-188
Ahmed Bey: JJ.83
Altmed Bey: 14-85
Alt medt: 15-110-113
Ahmed-i Dat: 15-114
Ahmed Paşa: I 4-53-54-I 22-1 78
Ali: 15-133
AliBey:14-84
Ali Dede: 189-197
Aıt Mustafa: 9-12
Ali Pürtük: 1 73
Ali Ş ir Neudl.-13-16-17-31-220
A,mri: 15-149
Arif(: 16-218-2ÜJ
Aris to: 41-74-185
Aşçı-ziide: (B k. Hasan Çelebi)
Aş H: 15-129-I 32-133-1 77
Aşkr: 16-234
Atıl: 15-195
Atdy~: 15-116-1I 7

Baba Ali Mest: 216-226


Baba Hasan: 15-167
Baba Nedlmt: 15-121
Bahdrl: 16-213
Bahşt (Bkz. Zd tı)
Bdlfi: 16-222
Haldıro{!lu: (Bkz. Siiki)
Bas?rl: 15-201
Bayezid (II.): 46-4 7-49-51-55-58-61-62-66-6 7-68-69-70-75-76-
99-101-129-146-148-151-161-168-1 72-191-192-
(
193-201 .
Bayezid Çelebi: 232
Behişti':15-167·168
Behrtim: 153
Benli Hasan: (Bkz. Ah~
Benli M emi: (Bkz. Nam?)
Bezm'l: 15-20 7
Büzürcmihr: 63
c
Cefay~: 15-166
Cafer: (Bkz. Nihılnt)
Cafer Çelebi: 14-69-70-99
Celtl?: 15-197
Cem Sultan: 14-46-4 7-66-6 7-129-159-168·169-1 70-1 71
Cemıll Halife: 215"224
CemaEı: 15-196
CerrtıEı: 16-237
Cemşid: 52·41
Cezerioğlu: (Bkz. •Vefayi)
Cenabt: 15·171
Cihılnt- 1 5-204 .
Cürca rf!: 93-104-106-11 O
ç
Çôker?: 14-83
Çakşıra Şeyhi: 15-209
Çerağ: 153-154

Davut Peygamber: 49
Defterdar Mehmed Çelebi: 201
Deli Birader: (Bkz. Gaza(i)
DerGnt: 16-236
Deru~: 16-240
Duayı: 15-166
Dülger-zade: 151
ı,
•. .:.

E
fl
Ebu Ali Sina: 74
Ebu Bekir: 62 '

Ebu 7-fazl: 14-78


Ebu Müslim: 146

il
Ece-zade: (Bkz. Fahr'lıÇelebi) ı
Emôn~: 15-192
EmirBuhôrl: 104
Emiri: 14-101
Emr'i: 16·228
Evliya Çe le bi: 9-41 ·
Fahfi: 14-99
Faik Paşa·: 175
Farazdak: 186
Farfsl: 16-224
Fatih Sultan Mehmed: 9-14-44-4546-51-54-56-5 7~58-59-60-66-
68-70-90-92-123-126-128-129-132-133-
136-150-1 72-222
Fôzıl Çelebi: 229
Fazlf: (Bkz. Ebul{azl)
Fehm~: 15·1 79
Fenall (Molla):58
Fenartoğlu Ahmed Paş,a: 68-69
Fenar?oğlu Ali Çelebi: 70
Fenarıoğlu Şah Çelebi: 72
Fenayf:15-132-133 ·
Ferhat: 217
Fer&: 16-22 7
Ferldf: 15-174
Feridun: 52
Ferrflh?: 15·193
Fettah-Nişa bOri: 104
Figant: 16-21 7
Fikr'i: 16-215
G

Garamt 16-231
Gartllı: 15-201
Gazalt: 15-156
Gazzaz Ali : (Bkz. Sagar'i)
Gubarı: 15-94-163
. Gulaml: 15-163

H
Hablb?: 15-171'
Hacı Hasanoğlu: i 4-6 7-68
Hacı lvaz Paşa: 116
Hafız: 16-233
Hafız Acem: 14-97
Hattı: 15-130
Hadım Ali Paşa: 181-190
Hadım Sinan Paşa: 199
Hadtd?: 15-179
Hakôn1:91
Hakt: 15-184
Halill.·,15-126
Hamaloğlu: 209
Hamdt: 15-134-179
Ham dr Çelebi: 14-103
Hasan Çelebi: 14-94
Hassan: 15-117
Hatem-i Tai: 33-36
r
Hayali: ı6-216
Hayati: 15-131
Haydar: 15-170
Hayreddin: (Bkz. Sabôy'i)
Hayred-1: 16-217
r Helôkf: 16-234--
Hersekoğlu Ahmed Paşa: 84
Hevest: 15-180
HızırBey: 14-87-BB
Hıfzf: ~5-184
HilMI: 16-234
Hilmi': 16-229
Hi ta bt· 16-232
Hoca Çelebi: 14-75
Hoca Kara Fakih: 15-126
Hoca Hafız: 56-79
·Hüsrev-i Dehlevt: 49-79
Hümam~: 15-115
Hüseyin: (Bkz. YakM)
Hüseyin Ahliitt: 100
Hüseyin Bay kara: 17-31-16 7-168
1
lbn-i Sina: 186
Hz.lbrahim: 73
lbrahim Gülşeni': 124
lbrahim Paşa: 21 7
ldris Bey: 14-85
idris-i Bitl1st: 46-78-141
llyas: (Bkz. Niyd'ii)
Hz.lsa: 33-35-81-90
lsa : (Bkz. Necatıj ·
lsa Fakih: (Bkz. KadU.I)
lskender:4149-114
K

Kadiri: 15-164
KadrfÇl.: 14-74
Kam1: 16-215
Kandt: 15-1 71
Kansu Gavri: 49
Kanun1 Sultan Süfeyman: 10-13-14-33-34-394042-53-79-86-
138 ~186-241-242
Karaca Paşa: (Bkz. Ahmed Bey)
Karaman? Mehmed Paşa: 14-60-61
Karıştıran Süleyman: (Bkz. Behiştf)
.1fabil.i: (Bkz. Rüstem Bey)
Kasım Bey: 81
Kasım Paşa: 14-59-61-V2-1 00
Ka.tip Davud: 15-200
Kati b Hasan: 15-199
Katlb'l: 15-1 77
Ka tfbl-i Nişabı1rl: 136-195
Katib Şevki: 15-146-160-162-174
Kôttb Şey-zade: 1 72
Kebt'r1: 15-160
Kemal: 15-144
Kemal Hocendf': 14 7
Kemallsfehôn1: 51
Kemal Paşa-zade.· (Bkz. Müffi Ahmed Çelebi)
Kemal Reis: 135
Ker'im"i: 15-163
KeŞff: 15-193
Kestelli Mustafa: (Bkz. Derviş)
Keyvan: 153
Kıvam?: 15-13 7
Koca Davud Paşa: 136
Korkut: 14-51-156-158-204
Kutth: 1-6-238
Kutbl: 14-91
Kudli: 16-232

La 71:15-169
Lamif: 14-104-105
Latift: 11·16-1 7-19-238
Lealt: 15-136-137
Leyla: 85-126-165-223
Likayt 15-1 74
Lütff: 14-89-90
Lüt(ı: 14-65-66

Mahmud Paşa: 14-56-58-60-61-131-144


Mahmud: (Bkz. Vefay1)
Mahvt: 16-226
Mahv'i': (Bkz.ldris Bey)
.\fekôli: 15-157
Malkoçoğlu Bali Bey: 171
Makam?: 15-185
MaŞı: 215
Mecnun: 75-85-126-165-21 7-223
Mehmed: (Bkz. Za 'inJ
Mehmed Çelebi: 15·181
Mehmed Çelebi (Cendeı;ecioğlu): 14-76
Me h med Çelebi (RaZı): 14-9 7
Mel'ihl: 15-122-123
Merdüm'i: 16-225
Mesth'l': 15-190
Meşrebt: 16-226
Mevlana Celaleddin: 60
Meyll: 15-206
Miçeklioğlu: 158
Mihaloğlu Ali Bey: 194
Mihrf: 15-210
MfrSüleyman: 106-1]0-113
Molla Ali: 123
Molla Hafız: 220
Molla Hamdi: 151
Molla Veli: 125
Molla Vildan: 165
Hz. Muhammed: 33"42-91-135-1 72-214
Muhiddin Çelebi: 14-72
Muhyl: 15-183 ·
Mu'1ai: 16-229
Murad (Il.): 17-43-44-54-106·108-11 6-117-118-120-126
Muslihidd'in: (Bkz. Surur"t)
Müfti Ahmed Çelebi: 14-92-93
Müfıt Al~ Çelebi: 219-229
Müfti Sad! Çelebi: 14-93-94-95-199
.N

Nahlft: 15-133.
Niiml: 15-196
Nasuh'i: 15-175-176
Nebi Halife: 223
Necati: 9-1 0-15-88-139-140-194-230~238
Nigahf (lstanbullu): 16-22 7
Nigah1: 15-205
NihCilf: 15-145
Nihiin~: 15-181
Nihiinl (Cafer): 15-155-156
Nikabf': 16-214
NikScırlı Seyyid Kasım :(Şellıd'l)
Nişancı Mustafa Çelebi: 79
Nişan1: (Bkz. Keramanı Mehmed Paşa)
Niyazt 16-220
Niyazr.(llyas): 15-165
Nizam1: 15-125
Niziir~ 15-206
Nuşirevan: 40
Nücum1: 15-121

o
Osman Çelebi: 104

iJmer Bey: 85 .
p

Peniihl: 15-196
Pir; Paşa: 14-62-97
Piyale: 156
R
Ra1fıkf: 16·236
Rahmi: 16·222
. A
·Ramazan: (Bkz. FiganıJ '
Re{tk'i: 15;191
Remzi: 15-213
Resmi': 15-178
Reuani: IIH47-148·192-214
llıduan: (Bkz. Ahmed Bey)
Riyazf: 15-160
Ruhi: 16-219
Rumi: fBkz. Katib Dauud)
Ruşenı: 15-123·124-125
.,
s
-
Sabdy~ 15-135-193
S~df: 15-129-132·133
Sarf: 15-118. (
, Sadt Çelebi: 14·99
Sadt-i Sirazt: 134
Sad~: 15·158
Salt: (:B k. Kasım Paşa)
Sahban: 91·186 ·
Safayt.: 15-134
Sak1t 15·154
Sarı M emi: )Bkz. Hıtz1)
Sayi': 15-150~151-152
Sebzt: 16-228
Sehay1: 15·169
Seh?: 9·10-12·15·16-18·32-35-3 7-84-140-187 ,
Selim (Yavuz Sultan): 1449-51-64·65·69·70-71-72·74-75-77-78·
79-84-85·101·148-150-152·172-177-178-
181-185-191-210-223
Seltk'i: 16-225
Selman: 73-79 ·
SerM: 15-204
Seruf': 16-239
Seudayl: 15-161
Seyyid Yahya: 124
Serô~J: 15-202
Sıdkı: 15-179
Sıfatf': ı 5-208.
Sıhrt(lstanbullu): 16-237
Sıh'r~ 15·203
Subhf:.l 5·159
Sun 't (Gelibolulu): 16-239
Suni: 15·194
Suzf: 15-194
SübOtf: 16-231
Sücadt: 15·192
SühdyJ: 15-180
, 'il!.'
' t$1tf
Hz. Süleyman: 114-196
Süleyman Çelebi: 17
Sün1fi: 14-100
Süvari: 15-208

Şah Çelebi:14-70
Şahldl: 15-1 72
Şah lşmail: 49
Şamlıoğlu Mustafa Bey: 14-82
Şebdbf: 15-205
Şehdl: 15-125
Şeh?iide Ahmed: 153-21 O
Şehzade Bayezid: 140~141
Şehzade Mahmud: 9-10-139-140-141
Şehzade Orhan: 194
Şem'r: 15-189
Şems: 133-1 73
Şemsi: 14-117
Şerafeddin: 46
Şeyh?: 15-89-106-108-110-111-113-188
Şeyho{!lu: 15-111-113
Şeyh Kutbeddin: 91-158
Şeyh Vefa: 135
Ş'irazl:· 15-144
ŞM: (Bkz. Ali Bey)

T
Tabib.Şah Mehmed: 217
Taftazanl: 92-93-110
Talfb!'i: 15"184
Talif: 15-150
Türab'l: 15-168
To manbay: 49

u
Uğurluoğlu Mehmed Mirza: 201
Ulumi: 16-226
Ulvl: 15-127-131

ü
ümmüveledoğlu: 98 .

V
Vahd'i:- 15-198
Vas{l: 15-142-143
Vassaf: 149
Vechf: 16-232
Vefayl: 14-58-60
Veliyyüddin: 54-118-122
Visalt: 15-161
y

Yahya: 16-95-235
Yaki'm: 15-197
Yakut: 146
Yani: 205
Yauesi': 75
Yazıcı Dursun: 131-132
Yetiml: 16-224
Yıldırım Bayezid: 113
Yunus Paşa: 190
z
Zahir-i Faryabl: 56-79-83
Zaitf: 1 5-120
Zat~: 15-18 7
Zencirl: 15-207
Zeyneb Hatun: 15-210
Zeynel: 14-64
KlTAB ADLAR! iNDEKSi

Baharistan: 13-16c30-31-93 .

Cemşid ü Hurş1d: 110


,'1
ç
Çeng-name: 113

D
Dafiril-gumum ve Rafiu 2-humum: 156
Derdname-i Ali: 133
Devletşah Tezkiresi: 13-16-31

El{iyye ve Şel{iyye: 156


En'isü 2-uşşak: 92
Erjeng: 118-221

F
Ferhat-name: ı 04
Firak-name: 125'

Gencine-i Raz: 235


Ciilşen-i
Raz: ,115
Gül-ü Husrev: 188

1.
\

Hal/akant 79
Hamse-i Nizfıml: 83-106-108-110-168-19 7
'-larwime: 108
Heşt-Behişt: 8-9-12-1 J ·1-1-15·16-1 7-18-99
Hevesna me( Cafer Çl.): 70
Hevesname (Kutbı Çl.): 92
Hurşid ü Ferahşad:48-113
Hurşid ü 1'vffıh: 209
1 1usrev ü Şirin: 85-89-107-108-1 09·113-158 ·1 88 ·

Hüsnü Dil: 104-188


1
lskender-nôme: ll 0-111
lşret-name: 149 .

Kelııe ve Dimne: 79
Korkudiyye:51
Künhü'l-ahbfır: 12

Leyla vü Mecnun: 56-77-83-85-103-152

M
Mantiku't-tayr: 182-183
Mecalisü 'n-nefais: 13-16-1 7-31
Miftah: 182-183
Misbfıh: 182-.183
Muhtar: 182-183
Münazara-i Gül ü Husrev: 141
N

Nigaristan: 93
s
st-name: 115
ş

Şah u Geda: 232


Şebistan-i Haydl: 104
Şehname: 66-128-139
Ş em ü Peruane:•187
Şütür Hucre: 136
T

Tabakatü'l-Memalik ve Derect'itü7 Mesdlik: 79


Tevdrih-i Al-i Osman: 43-44-46-75-78-93-128-131-141-147-178
V

Va m ık u Azra: ı 04
Veyse vü Rdmin: 104
y

Yusuf u Züleyhd: 83-93-103

You might also like