You are on page 1of 3

D E (; I N M E L E R

MÜZİK NEYİ ANLATIR zaman bu yaklaşımla işlenmesi onun en za­


yıf yanı. Musıkinin de öbür sanatlar gibi
gerçek hayatı yansıttığı yolundaki genel te­
Sidney Finkelstein 'ın Müzik Neyi Anlatır oriyi kabul etsek bile, önemli olan, bir bes­
adıyla Türkçeye çevrilen kitabı (Kaynak tecinin eserine yansıyan maddi hayat ilişki­
Yayınları, Çev: M.Halim Spatar) 1986 Ni­ lerinin musıki sanatına özgü hangi belirlen­
san'ında yayımlanmış. Aradan bir yılı aş­ melere uğrayarak o esere yansıdığıdır (ta­
kın bir süre geçtiği halde, "Marksist musıki bii, her sanat dalı kendi geleneğinin dili,
eleştirisi" adına ortaya sürülen bu kitap kendine özgü araçlarıyla konuşmak zorun­
üzerinde durulmadı sanıyorum. da olduğundan, aynı şey öbür sanat dalları
için de geçerlidir); bu nokta söz konusu
Yazar 1952'de ABD'de yayımlanan kita­ yaklaşımın uygulanışında çoğu zaman ih­
bında musıkinin anlamını sorguluyor. Ona mal edilir. İhmalin derecesine göre de, sa­
göre, "müziği anlamak için yeniden onu nat eserini sanat eseri kılan özgül nitelikle­
yaratan gerçek yaşam· bağlamı içine oturt­ rin değerlendirilmesi konusu önemsenme­
mak gerekir" (s.17), çünkü "sanat bir ayin, miş olur. Bu kaygıyı pek duymayan bir
bir kehanetler derlemesi ya da papaz takı­ eleştirmen belli bir tarihi dönemin sanatını
mının gizemli ve her defasında çeşitlenen toplu olarak incelemeye giriştiğinde, ayrı
yorumlarını gerektiren 'kutsal bir kitap' ayrı sanat dallarında gözlediği yeni gelişme­
olarak anlaşılmamalı, gerçek dünyanın bir leri önce birbirleriyle ilişkilendirir, sonra da
yansıması olmalıdır" (s. 110). Kitabın bir­ bunların tümünü tek bir ortak paydaya
çok yerinde gördüğümüz buna benzer pole­ bağlar. Bu ortak payda ise, .sanat eserini
mikçi cümlelerde, musıkinin gerçek, mad­ dışardan belirlediği varsayılan maddi olgu­
di, nesnel dünyayı yansıttığı önermesiyle lar ile düşüncelerdir. Böyle bir eleştirmen,
-yansıtma teorisiyle- karşılaşırız. edebiyatta, resimde, mimaride, musıkide
aynı olguları, aynı düşünceleri arar ve "bu­
İmgenin yahut sanat eserine özgü bilginin lur".
bir yansıma olup olmadığını bir epistemo­
loji sorunu olarak tartışmanın yeri değil Bir bestecinin eserinde bulduğumuz olum­
burası, ancak, yansıtmacı teorinin bilgisel lu-olumsuz değerler, bu düzeyde, belli bir
temelini tartışmaya kalkışmadan, kitapta üretim tarzına yahut ona bağlanan maddi/
önerilen yansıtmacı teorinin niteliğine deği­ fikri olgulara, tarihi döneme, dönemin si­
nebiliriz. Finkelstein'ın yaklaşımı "bire yasi çatışmaları ile toplumsal şartlarına,
bir"· bir yansıma. Yansıtma teorisinin çoğu hatta bazen güncel gerçeklere indirgenmiş-
Müzik Neyi Anlatır 14 1

tir. Oysa bir musıki ürününde bulduğumuz sesler kullanmaz, ezgiyi, şarkıyı ihmal et­
değerlerin, öncelikle, musıkinin kendi tari­ mez; halk musıkisinden yahut halk ağzın­
hi, kendi geleneğiyle ilişkilendirilecek yo­ daki şarkılardan yararlanır; dinleyende
rumları daha geçerli, daha anlamlı olabilir. "bezginlik", "sevgisizlik" uyandıran, de­
(Sanatın maddi hayatı yansıttığı önermesini neysel, avant garde sanat hastalığından
kabul ettiğimizde, akla gelmesi gereken bir uzak durur; "hayatta gerici" olup "sanatta
soru daha var: bu genel teori musıkiyi de ilericilik" taslamaz. Açıkça görüleceği gibi,
içine alabilir mi? Nesnesiz düşünce alanları bu reçete 30'lardan itibaren uygulamaya
olan matematik ile felsefenin öbür bilim/ konulan resmi Sovyet musıki anlayışının kı­
bilgi dallarıyla aynı yere konamadığı gibi. sa bir özetidir. Kitabın "yaşamda gericilik­
Musıki de başka sanatlar arasında benzer sanatta ilericilik" başlıklı bölümünde dile
bir durumda, yani "nesnesiz" değil midir? gelen yaklaşım ise, o dönemde resmi edebi­
İşte bu sorunun cevabı üzerinde cesaretle yatın bir sorun olarak ortaya atarak karşı
düşünmeli. Tabii, Finkelstein'ın kitabını bu çıktığı ''yanlış içerik-güzel biçim'' çiftinin
kaygıyla yargılamak söz konusu değil bura­ musıkideki örneklerini göstermeyi amaçlı­
da, sadece, geçerken belirtilen bir kaygı yor.
bu). Bu anlayış bir dönemde parti programına
bağlanarak uygulamaya konulmamış olsay­
Kitapta, hemen bütün besteciler yukarda dı, kitabı biraz daha farklı bir gözle okuya­
sözünü ettiğim indirgemecilikten nasibini bilirdik. Nitekim, kitabın bugün bize ürkü­
alıyor. Yazara göre, Bach, Mozart, Beetho­ tücü gelen yanı, yazarın Prokofiyev, Şosta­
ven "anti-feodal düşünce"yi temsil ederler koviç gibi büyük bestecilere uygulanan bas­
(s. 55-88); "Beethoven'ın yapıtlarındaki fi­ kıyı onaylaması, "1936 Eleştirisi"nden
kirleri, o yapıtlardaki coşkuları, onları ya­ sonra Sovyet bestecilerinin daha iyi ürünler
ratan ·toplumsal gerçekliğe bağlayarak bu­ verdiklerini ileri sürmesidir. ''Sovyet Müzik
,
lup çıkarabiliriz" (s.83); "burjuva dünyası­ Eleştirisi' . bölümünde, Jdanov'un musıki
nın Wagner'i gerçekçi bir biçimde çözümle­ üstüne "derin düşünceleri"ni içeren uzun
mesi için burjuva yaşamının kendini eleşti­ alıntılar da yer alıyor.
risel olarak çözümlemesi gerekirdi'' ( s.109);
Finkelstein aslında bu kadar mekanik,
"Verdi, tarih ve toplumu sadakatle anla­
kaba olmaya ihtiyaç duymaması gereken,
tır" (s.117); "Rus ulusal okulunun operala­
kültürlü bir yazar. Biraz daha "müzikal"
rı (... ) operada daha önce görülmemiş bir
olmaya çalışan başka bir yazar aynı bilgi
biçimde tarihe sadık kahşıyla göze çarpar''
donanımıyla daha ilgi çekici bir kitap yaza­
(s.123); Schönberg ile Stravinski'nin musı­
bilirdi. Resim, edebiyat alanındaki çalışma­
kisi bir "emperyalizm çağı sanatıdır"
larının sağladığı birikim de onun musıkiye
(s.128) [italikler benim].
bakışını zenginleştirebilirdi. Ama dönemin
kültür siyaseti dışına çıkamaması, dağarcı­
Yazarın ne tür bir musıki istediği konusun­ ğındaki her şeyi getirip Jdanov'a teslim et­
da söyledikleri bir araya getirildiğinde de, mesine yol açmış. Musıkiye uygulamak
çağımızda iyi bir bestecinin nasıl olması ge­ üzere Lukacs 'dan· ödünç aldığı anlaşılan
rektiğini açıklayan şu reçete ortaya çıkıyor: "bütünsellik", "gerçekçilik" gibi kavram­
iyi besteci çağının gerçeklerini musıki yo­ lar da, onun elinde, en kestirme yoldan
luyla geniş kitlelere duyurur; açık, anlaşılır Jdanov'cu anlamına kavuşturulmuş. Bu­
eserler verir, fazla "kakışımlı" (dissonant) nunla birlikte, yazar daha sonraki kitapla-
142 Defter

rında düşüncelerini geliştirmiş, değiştirmiş ölçüde aşılmış olmalıdır. Ancak, önsözde,


olabilir. yazarın öne sürdüğü bazı önyargıların hak­
1930- 1960 dönemi sosyalist sanat siyase­ sız bulunduğu söylenmiş olmasına rağmen,
tinin musıkiye ilişkin bölümünü açıklamak, "müzik ve sanat-kültür alanındaki gelişme­
desteklemek üzere kaleme alınmış bir kitap mizin böyle bir yöntemle ele alınıp sağlıklı
bu. ABD'de 1952'de yayımlanması olağan olarak incelenebileceğine inanıyoruz, kita­
bir şey. Türkiye içinse, Müzik Neyi Anlat1r bın böyle bir incelemeye yardımcı olacağını
biraz geç kalmış bir kitap gibi görünüyor; umarak okurlarımıza sunuyoruz," sözleriy-
özellikle 1960'1ı yıllarda edebiyat çevrele­ , le, kitabın, temelde onaylanan bir tutumla
rinde zaman zaman örnekleri görülen sanat -çünkü kusuru yazarın yönteminde değil,
şablonculuğuna hitap eden bir kitap olabi­ bazı önyargılarında arıyor-, 1986 yılında
lirdi. Bugün durum farklı. Marksist sanat okura sunulması, son yirmi yıldır Türkiye'­
eleştirisi alanında son yirmi-yirmi beş yılın de Marksist sanat eleştirisinde herhangi bir
ürünü olan çalışmalar, çeviriler ne kadar gelişme olmadığına inanıldığını düşündürü-
yetersiz de kalsa, bunların getirdiği bilgilen­ yor...
melerle o tür eğilimler artık herhalde büyük Bülent Aksoy


EVANGELINOS MISAILIDIS EFENDi/TURGUT KUT • ABDULLAH
CEVDET'IN ADAB-1 MUAŞERETi/EKREM iŞiN • TÜRKIYE'NIN iLK
SINIRLARl/NECDET SAKAoGLU • OSMANLI ARŞiVLERi/SALiH ÔZ·
BARAN • GiRIT'TE TÜRKÇE BASIN/ORHAN KOLOOLU • DER­
ViŞ. PAŞAJH.HATEMl-A.KAZANCIGIL • ALI EKREM BOLAYIR/TAHA
TOROS • ALMAN SOL BASINl'NDA TÜRKiYE/METE TUNÇAY •

AYLIK EK
ISTANBUL'DA BiR SENE
Mehmet Tevfik

ARKA KAPAK
ELBISE-1 OSMANIYYE
Osman Hamdi

ARALIK SAYISI ÇIKTI

You might also like