You are on page 1of 12

MEKÂNSALLIK

SANAT ÜRETİMİNDE EŞZAMANLILIK DURUMU


Yeni İnsan Yayınevi -235

Şehir ve Mekân Kitaplığı Serisi -1

Genel Yayın Yönetmeni


Gülşen Özaydın

Mekânsallık
Sanat Üretiminde Eşzamanlılık Durumu

Kitap Editörleri
Gülşen Özaydın
Saadet Tuğçe Tezer

Kitap Tasarımı
Semra Güler

Basım Öncesi Hazırlık


Merve Akı

I. Baskı, İstanbul, Temmuz 2020


ISBN: 978-605-7764-31-7
Sertifika No: 12186

©Tohum Yayıncılık Turizm Reklam ve Sağlık Hizm. San. Tic. Ltd. Şti. 2020
Tohum Yayıncılık Turizm Reklam ve Sağlık Hizm. San. Tic. Ltd. Şti
Bostancı Mah. Prof. Ali Nihat Tarlan Cad. No: 76/12 Kadıköy, İstanbul
Tel: (0 216) 489 84 08
Tüm hakları saklıdır. Yayıncının yazılı izni olmaksızın, tanıtım için yapılacak
kısa alıntılar dışında, hiçbir yolla çoğaltılamaz.
www.yeniinsanyayinevi.com
yeniinsanyayinevi@gmail.com
newhumanpublisher@yahoo.com
facebook/yeniinsanyayinevi
instagram/yeniinsanyayinevi
twitter.com/yeninsanyayin
Baskı: Asya Basım Yayın Sanayi Tic. Ltd. Şti. 15 Temmuz Mah. Gülbahar Cad. No: 62/B
Güneşli - Bağcılar – İSTANBUL Tel: 0212 693 00 08
Matbaa Sertifika No: 36150
MEKÂNSALLIK

SANAT ÜRETİMİNDE EŞZAMANLILIK DURUMU


Kavramsal Çerçeve
Bir Eşzamanlılık Durumu Olarak Mekânsallık
10

Aykut Köksal
Yazınsal Ürünlerde Eşzamanlılık: Un coup de dés ve Sonrası
14

Önay Sözer
Sanatta Mekânsallığın Kurucu Öğesi Olarak Eşzamanlılık
35

Nusret Polat
Çağdaş Sanat’ta Sergileme ve Eşzamanlılık
46

Erdem Ceylan
Fluxus’ta Mekânsallığın Temsili
52

Zeynep Dündar
“Tiber Nehri Kıyısında Tesadüfi Karşılaşmalar” Üzerine
77

Esen Çamurdan
Çağdaş Tiyatroda Eşzamanlılık, Eşdeğerlilik, Çokboyutluluk
87

Mehmet Kerem Özel


Tiyatral Yerde Mekânsallığın Yaratılmasında Seyirci Öğesi ve Mimari
Karşılıkları
96

Nihal Geyran Koldaş


Dramatik/Postdramatik Tiyatro
111
Tijen Savaşkan
Tepebaşı Deneme Sahnesi’nden Üç Oyun ve Mekânsal Yapı: Adsız Oyun, Cesaret
Ana ve Çocukları, Marat-Sade
116

Emre Zeytinoğlu
Eşzamanlılığın ve Tutarlılığın Dağınık Biçimleri: “Açık Yapıt” Bağlamında
Yapısalcılık Eleştirisi
131

Sevgi Doğan
Masalların Mekânı ve Eşzamanlılık: Hegelci Bir Analiz
139

Tolga Yayalar
21. Yüzyıl Perspektifinden Mekânsal Bir Sanat Olarak Müzik
162

İlke Boran
Henryk Gorecki’nin Op. 17 Scontri Adlı Eserinde Ses-Mekân-Zaman İlişkisine
Yönelik Bir Çözümleme Önerisi
173

Erdem Çöloğlu
Ives’in Müziğinde Mekânsal Birliğin Çözülmesi ve
Mekânın Yapıta Katılma Süreci
184

Yiğit Özatalay
Nono’nun Son 10 Senesi: Sesin Hareketliliği ve Mekânsallık
195

Özgeçmişler
207
Sunuş

Bu kitap, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Anadolu Kültürü ve Sana-


tı Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (AKSAM), 11-12 Mayıs 2015 tarihlerinde,
MSGSÜ Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda gerçekleştirdiği “Mekânsallık /
Sanat Üretiminde Eşzamanlılık Durumu” konulu sempozyumda sunulan bildiri
metinlerinden oluşuyor. Aynı zamanda Yeni İnsan Yayınevi bünyesinde sürdü-
rülecek olan “Şehir ve Mekân Kitaplığı” yayın dizisinin de ilk kitabı olma özel-
liğini taşıyor.
Şehrin zamanda ve mekânda yayılan çok katmanlı ve ilişkisel yapısı,
şehirle ilgili çalışmaların araştırma nesnesi olma potansiyeline sahip bir alan
oluşturur. İşte Şehir ve Mekân Kitaplığı, bu potansiyel alandan beslenen araştır-
malara odaklanarak bir yayın dizisi oluşturma yoluna girmiş bulunuyor. Bu dizi
“Mekân ve Yer” ve ardından “Doğu Yolculuğunun 100. Yılında Le Corbusier” ki-
tapları ile devam edecek, okurları şehir ve mekân konusunda farklı coğrafyalar,
farklı yerler, farklı zamanlar ve farklı kültürlerle buluşturacak.
Şehir ve Mekân Kitaplığı dizisinin ilk yayını olan Mekânsallık / Sanat
Üretiminde Eşzamanlılık Durumu kitabı, uzun erimli bir çalışmanın sonucu ola-
rak yayım dünyasına katıldı. İlk olarak mekânsallık ve eşzamanlılık konusunda
bir sempozyum yapılması fikri ortaya çıktığında, bu temanın farklı disiplinlerin
ilgi alanına girmesi nedeniyle geniş bir duyuru yapılmış ve bu konuda çalışan,
düşünen ve üretim yapan kişilerin her biri kendi ilgi alanı üzerinden mekânsal-
lık ve eşzamanlılık arasındaki ilişki biçimini sorgulayan bildirilerini sempoz-
yumda sunmuşlar ve ardından kitaplaşma sürecine gidilmiştir. Sempozyumun
gerçekleştirildiği tarihe kadar, “mekânsallık / eşzamanlılık” temasında bilimsel
bir toplantının yapılmamış olması nedeniyle konu bir taraftan özgünlük değeri
taşırken, öte yandan sempozyumda sunulan bildirilerin konu bağlamında içerik
zenginliği ile okuyuculara çok kapsamlı bir yayın kazandırılmış oluyor.
Mekânsallığın ve eşzamanlılığın ana eksende yer aldığı bu kitap; çağdaş
sanattan tiyatroya, mimarlıktan müziğe, edebiyattan dansa uzanan geniş bir
çerçevede tartışılan “mekânsallık / sanat üretiminde eşzamanlılık durumu”
üzerine önemli bir başvuru kaynağı olma niteliği taşıyor. Sempozyum bilim ku-
rulunun büyük bir titizlikle yaptığı değerlendirme sonucunda sunulan bildirile-
rin her biri içerik olarak kendi disiplin alanındaki bilgi birikimini mekânsallık
ve/veya eşzamanlılık eksenine taşıyarak, okuyucuya farklı alanlarla ilgili zen-
gin bir düşünsel altyapı oluşturma olanağı sunuyor. Nitekim kitabın içindeki
yazılardan ilkini oluşturan Aykut Köksal’ın yazınsal ürünlerdeki eşzamanlılık
durumunu, modernist şiirden seçtiği örnekler üzerinden çok zengin görseller
eşliğinde irdeleyen yazısının ardından Önay Sözer ise sanatta mekânsallığın
kurucu öğesi olarak eşzamanlılığı, felsefeden ödünç aldığı kavramlarla açıklı-
yor. Nusret Polat, çağdaş sanatta sergileme ve eşzamanlılık durumunu; çağdaş
sergileme yöntemlerine başvurarak farklı dönemler, üsluplar ve sanatsal olan
yada olmayan nesnelerin aynı sergi mekânında eşzamanlı olarak yer alma
biçimlerine odaklanıyor. Erdem Ceylan ise akışkanlık anlamında kullandığı
fluxusta mekânsallığın temsili konusunu ve sanat üretiminin müzik, mimarlık,
heykel gibi farklı alanlarında bu kavramla ilişkiye girerek eşzamanlılık duru-
munu açıklıyor. Zeynep Dündar kamusal alandaki bir sanat eserinin, karşı-
laşmalar bağlamında yeniden üretilmesinden doğan mekânsallıkları irdeliyor.
Esen Çamurdan; çağdaş tiyatroda eşzamanlılık, eşdeğerlilik, çokboyutluluğu
“uzam” kavramı ile birlikte ve zaman-uzam ilişkisi bağlamında ele alıyor. Meh-
met Kerem Özel ise bu defa tiyatral yerde mekânsallığın yaratılmasında seyirci
öğesi ve mimari karşılıkları üzerinden bir irdeleme yapıyor. Yine konuyu tiyatro
alanında tartışan Nihal Geyran Koldaş ise; dramatik/postdramatik tiyatro kar-
şılaştırması içinde mekânsallığı ve eşzamanlılığı irdeliyor. Tijen Savaşkan da,
geçmişte bir tiyatro mekânı olan Tepebaşı deneme sahnesinde mekâna ve seyir-
ciye farklı bir konum ve rolün verildiği düzenlemeler içinde oynanmış üç oyun
üzerinden konuyu tartışıyor. Eşzamanlılığı açık yapıt bağlamında yapısalcılık
eleştirisi üzerinden tartışan Emre Zeytinoğlu’ nun ardından Sevgi Doğan ise bu
defa masalların mekânı ve eşzamanlılığı Hegelci bir analiz yöntemi kullanarak
irdeliyor. Tolga Yayalar ise müziği mekânsal bir sanat olarak görüp, farklı müzik
yapıtları üzerinden örneklerle müzikte mekânsal eşzamanlılık olgusuna açıklık
getiriyor. İlke Boran ele aldığı eser üzerinden müzikte ses-mekân-zaman ilişki-
sine yönelik bir çözümleme önerisi getiriyor. Erdem Çöloğlu da, mekânın sundu-
ğu olanakların müzik yapıtına katılmasını Ives’ın müziğinden seçtiği örnekler
eşliğinde ele alıyor. Bu kitaptaki son yazının yazarı olan Yiğit Özatalay ise, Luigi
Nono’nun yapıtları bağlamında mekânsallık ve sesin hareketliliğini ortaya ko-
yuyor. Bütün bu zengin ele alışlarla çok kapsamlı bir şekilde irdelenmiş olan
sanatta mekânsallık ve eşzamanlılık konusu, araştırmacılar için de yeni bir dü-
şünce ortamı yaratma potansiyeli oluşturuyor.
Toplantının konu önerisini getiren “Ekip Yoğunluk”un ardından, ko-
nunun sempozyum oluşumu içinde tartışılmasını önererek etkinliğin ana ya-
pısını kuran ve bu sempozyumun düşünsel yanının oluşumunda başat aktör
olan Aykut Köksal’a, sempozyumun gerçekleştirilmesinde titiz bir çalışmayla
değerlendirme yapan bilim kuruluna (Aykut Köksal, Mehmet Nemutlu, Gülşen
Özaydın, Önay Sözer, Uşun Tükel), sempozyumun organizasyonunda büyük rol
üstlenen düzenleme kuruluna (Ömer Devrim Aksoyak, Nil Aynalı Eğer, İsmail
Eğer, Semra Güler, Elif Tekir, Saadet Tuğçe Tezer), yayın ekibi içinde yer alan ve
meşakkatli bir çalışma performansı gösteren Saadet Tuğçe Tezer, Merve Akı ile
sempozyumdaki görsel malzemenin ve kitabın grafik tasarımını yapan Semra
Güler’e teşekkür ederim.

Gülşen Özaydın
Haziran - 2020
Kavramsal Çerçeve
Bir Eşzamanlılık Durumu Olarak Mekânsallık
Aykut Köksal

Felsefenin bugün de tartıştığı kavramların büyük bir bölümünü ortaya atan


Kant, Saf Aklın Eleştirisi’nde şöyle diyordu: “a priori bilginin ilkeleri olarak
duyusal görünün iki saf biçimi vardır: mekân ve zaman”.1 Deleuze, Kant’ın bu
kavramsallaştırmasını, “beliren her şey zaman ve mekânın koşulları altında
(...) belirir”2 diye aktarır. Buradan yola çıkarak, sanat nesnesinin, zamansal
ve mekânsal olmak üzere iki farklı gerçeklik tanımladığını söyleyebiliriz. Ya-
pısal bir çözümleme, zamansal olanın, öğelerin zaman içindeki peş peşeliğine
dayandığını, mekânsallığın ise öğelerin eşzamanlılığıyla gerçeklik kazandığını
gösterir. Bu bağlamda eşzamanlılığı kavramsallaştıran düşünürlerin başında
Lessing gelir. 18. yüzyılda, şiirle resmin temsil olanaklarının karşılaştırılması,
önde giden estetik tartışmalarından biridir. Ayrımı net bir biçimde yapan ve tar-
tışmayı sonlandıran Lessing olur. Lessing Laocoon başlıklı çalışmasında, şiirin
zaman içinde art arda sıralanan, eklemlenmiş seslerden yararlandığını, resmin
ise şiirden farklı gösterge ve araçları, yani mekân içinde yer alan biçim ve renk-
leri kullandığını söyler ve resimde yer alan düzenlemelerin eşzamanlılık içer-
diğini belirtir.3 Lessing’in açtığı yoldan ilerleyerek, zamansal olanın karşısında
mekânsallığın bir eşzamanlılık durumu/olanağı oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Eşzamanlılık durumu, Lessing’in resim üzerinden verdiği örnekte, bir ontolojik
olanağın sonucu olan belirli bir olgu olarak ortaya çıkıyor.
Bugün şiir gibi zamansallıkla, resim gibi mekânsallıkla kendini göste-
ren disiplinlerin yanı sıra, müzik, tiyatro ya da çağdaş sanat gibi mekân-zaman-
sal bir yapı taşıyan disiplinlerden söz ediyoruz. Eşzamanlılık olanağının yer/
mekân/bağlam ilişkisinde nasıl bir rol oynadığını görebilmek içinse tarihsel
sürece bakmak gerek.

1
Emmanuel Kant, Critique de la Raison pure, Frans.: A. Tremesaygues ve B. Pacaud, Paris, 1968, s. 55.
2
Gilles Deleuze, Kant Üzerine Dört Ders, çev. Ulus Baker, İstanbul, 2007, s. 27.
3
Lessing, Laocoon, Paris, 1990, s. 120. Sanat tarihçisi Lionello Venturi, Lessing’in bu kuramsal
açılımı yapmasından sonra, o güne dek sadece “güzel sanatlar” olarak tanımlanan resim, heykel ve
mimarlığın, “figüratif sanatlar” ya da “plastik sanatlar” olarak adlandırılmaya başlandığını söylüyor;
bkz. Lionello Venturi, Histoire de la critique d’art, Frans.: Juliette Bertrand, Paris, 1969, s. 159-160.

BİR EŞZAMANLILIK DURUMU OLARAK MEKÂNSALLIK ÜZERİNE


10
20. yüzyıl başının modernizmi hem modernleşme sürecinin zorunlu
sonucu olarak ortaya çıkar, hem de modern sanat nesnesini bir kendilik olarak
ontolojik sınırlarına götürür. Modernleşme sürecinin başında, anlam bağlamını
doğa modellerini yeniden üretme olarak tanımlayan sanat üretimi, bu kez nesne-
nin içine yönelecek, nesneyi oluşturan öğelerin soyut iç ilişkiler düzeni yeni an-
lam bağlamını oluşturacaktır. Önay Sözer, böylece Lessing’in tanımladığı genel
anlamdaki eşzamanlılıktan, özel anlamda bir eşzamanlılığa geçildiğini ve “bu
resim için tek ve temel bir ilke aranacak olursa bunun tüm resmin, yalnızca yü-
zey üzerindeki biçim ve renklerin eşzamanlı bağıntılarından kalkılarak üretil-
mesi olduğunu” söylüyor.4 Sanat nesnesinin içerdiği öğelerin iç ilişkileri, sadece
plastik sanatlarda değil, öteki sanat disiplinlerinde de belirleyici olur. İkinci
Viyana Okulu’nun hocası Schönberg, önce -atonal yazıyla- sesler arasındaki iliş-
kiyi özgürlüğe kavuşturacak, doğa modellerini terkedip soyutlama düşüncesine
geçecek, daha sonra da, atonaliteden geriye dönüşü olanaksız kılacak bir dizge
olarak 12 ses yazısını geliştirecektir. Schönberg-Kandinski yakınlığı ve mektup-
laşmaları iki disiplin arasındaki koşutluğun göstergesidir.
Modernizmin bu içe kapalı anlam bağlamı, kendiliği (entité’yi) de on-
tolojik bir sorgulamanın eşiğine getirir. Bunun zorunlu sonucu, 20. yüzyılın
ikinci yarısında kendiliğin dağılması olacaktır. Başka bir deyişle modernleşme
sürecinin bağlamdan kopardığı sanat nesnesi, yeniden bağlamla ilişki içine gi-
ren ve bağlamla birlikte anlamlanan bir üretim alanı tanımlar. İçe dönük bir
gerçeklik olarak nesnenin dağılması, bağımsız disiplinlerin tanımladığı resim,
heykel gibi özerk kendiliklerin de ortadan kalkmasını getirecek, artık sözünü
mekânsal bağlamla kurduğu ilişki üzerinden söyleyen çağdaş sanat üretimi, di-
siplinlerarası akışkanlığa kapılarını açacaktır. Belirgin özelliklerinden biri me-
dium çoğulluğu olan bu üretim, eşzamanlılık/mekân/bağlam ilişkisine de yeni
açılımlar getirir: eşzamanlılık olanaklarıyla yeni bir ontoloji tanımlayan güncel
medium’ların varlığı, farklı medium’ların bu olanağı daha da çoğaltan eşzamanlı
birlikteliği, üretimin tanımladığı mekân-zamansal yapı ve bu yeni yapının verili
bağlamla kurduğu ilişki.

4
Önay Sözer, “Sanatın Kendine Bakışı”, Cumhuriyet, 31 Mart 1979, s. 2.

MEKÂNSALLIK
11
Tiyatro ve müziğin içe kapalı kendilikler olmaktan kurtulması, bu di-
siplinlerde de eşzamanlılık olanağını belirleyici kılıyor. Rönesans’ta, yani mo-
dernleşme sürecinin başında, seyirciden uzaklaşarak kendisini yanılsama sah-
nesine (kutu sahneye/Aristotelesçi sahneye) kapatan oyun alanı, oyun metninin
(yazınsal metnin) zorunlu zamansal yapısını5 yeniden üretmekten öteye gidemi-
yordu. Başka bir deyişle, metnin artzamanlı (diachronique) kuruluşu sahne üze-
rindeki oyunun tek doğurucu/belirleyici öğesiydi. Kuşkusuz, oyun alanı-seyirci
ilişkisindeki kopuş ve sahnenin apollonsu içe kapanması sonucunda tiyatral
yerin parçalanması, tiyatronun, tümel mekânın olanaklarını kullanmasını da
engelliyordu. Tiyatronun, metnin yapı kuruculuğundan kurtularak özgürleşme-
si, mekânın getirdiği eşzamanlılık olanağına kavuşmasının da yolunu açacaktı.
Metnin zorunlu kıldığı artzamanlı yapının karşısında eşzamanlılık olanağını ilk
kez öne süren Vsevolod Meyerhold oldu. Brecht, tiyatral mekânı bütünlüğüne
kavuşturamadı, ama yanılsama sahnesinin dördüncü duvarını yıkarak bu bü-
tünlüğe doğru giden yolda büyük bir adım attı ve çağdaş tiyatronun kutu sahne-
nin kısıtlarından kurtulmasında belirleyici oldu.
Tiyatro gibi müzik de, sadece zamansal değil mekânsal bir üretim alanı.
Müzik yazısında zamansallık yatay eksende kendini gösterirken, mekânsallık/
eşzamanlılık düşey eksende ortaya çıkıyor. Mekânsallık olanağının, pek çok bes-
tecinin üretiminde mekânsal çalışmaların doğuşunu getirdiğini biliyoruz. Mo-
zart, 4 Orkestra İçin Re Majör Serenat’ta, dört orkestranın eşzamanlı birlikteliğini
müziğinin yapı kurucusu kılıyor. Don Giovanni operasının balo sahnesinde ise,
üç ayrı orkestra, farklı ritmlerdeki üç ayrı dansı (saray dansı, burjuva dansı, köy-
lü dansı) eşzamanlı seslendirerek, üç farklı toplumsal sınıfı müziğe (sahneye)
eşzamanlı aktarıyor. Eşzamanlılık olanağını taşıyan mekânsallığın ana paradig-
ma konumuna yükselmesi ise, 1950 sonrasında gerçekleşiyor. Müziğin de kapalı
bir kendilik olmaktan çıkması ve ses kaynaklarının mekân içinde dinleyiciyle
birlikte örgütlenmesi, bu dönüşümün ana göstergesi oluyor.6

5
Burada yeniden, Lessing’in, resmin şiirden eşzamanlılık olanağıyla farklılaştığını belirtirken şiirin
zamansal yapısından söz ettiğini anımsayalım; bkz. Lessing, s. 120.
6
1950 sonrası müzik üretimindeki mekânsallık için bkz. Aykut Köksal, “Çağdaş Müzikte Mekânsal
Çalışmalar”, Anlamın Sınırı, İstanbul, 2009, s. 224-245.

BİR EŞZAMANLILIK DURUMU OLARAK MEKÂNSALLIK ÜZERİNE


12
Sonuç olarak, eşzamanlılık olanağının sadece bir ontolojik durumun zorunlu
sonucu olmakla kalmadığını, tüm mekânsal üretim alanlarında yeni anlatım
yollarına kapı açtığını ve sanatçının dünyaya yanıt vermesi için geniş bir söz
alanı oluşturduğunu söyleyebiliriz.

“Bu Mekân Artık Bu Yer Değil” başlıklı yazıdan


(İsimsiz, 12. İstanbul Bienali, 2011
kataloğu, İstanbul, 2011, s. 68-78)

MEKÂNSALLIK
13

You might also like