Professional Documents
Culture Documents
ARGÜMANLARA CEVAPLAR
1- Nedir bu Türk-Kürd meselesi. Hepimiz Türküz diyelim bu mesele biter.
Kuzeyde yaşayan birçok Kürd, İslama olan cehaletlerinden dolayı bu argümanlara
inanarak kendi varlığını neredeyse inkar etti. Bazıları da kendilerinin Türk olduğunu
savunmaya başladı. Türklere karşı samimiyetini isbatlamak için Türkten fazla Türk
olunması
gerekiyordu. Özellikle de Kürdlerin Türklerle buluştuğu sınır illerde. Erzurum, Elazığ,
Malatya, Maraş, Yozgat, Sivas ve Erzincan gibi şehirlerde MHP tavan yapıyordu. Oysa
farkında olamadan büyük günah işliyorlardı. Başka bir millettenmiş gibi kendini
göstermenin haram olduğunu gözardı ediyorlardı.
Çünkü Ebu Zer El-Geffari Allah’ın Resulünün şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“Babasını tanıdığı halde başka bir babaya babalığı iddia eden kişi, Muhammed dinine
(İslama) kafir oldu. Neseb olarak bağlı olmadığı halde başka bir kavimden olduğunu iddia
eden kişi, cehennemde yerini hazırlasın.“ (Buhari ve Müslim.)
Alimler, babasını veya ırkını inkar eden kafir olur ve cehennemde yerini hazırlasın
şeklindeki ağır ifadeyi, “kafirlerin işledikleri hareket cinsindendir“ şeklinde yorumladılar ve
en azından (Kebair) büyük bir günahtır; ifadesini kullandılar. Oysa; kendi ırkını inkar eden
ve Türk olduğunu söyleyen Kürdler, büyük günah işlemekte.
İkincisi kendi kavimlerini düşük görüp başka bir kavmi üstün gördükleri için başkası adına
ırkçılık yapmaktalar bu argümanlarla.
Üçüncüsü menfaat ve çıkar sağlamak için riyakarlık yapılmakta idi. Ayrıca kendini inkar
ettiği içinve psikolojik olarak ikileme girdikleri için de şahsiyetleri bozuluyordu.“Aslını
inkar eden haramzadedir“ atasözü aslında tam da bunu anlatır.
Müteahhirin (daha sonraki) ilim adamları pularizm (Çoğulcu) devlet yapısı için önceki ilim
adamlarından farklı perspektiften baktılar ve argümanlarını bir adım daha ileriye
götürdüler. Bugünkü İslam coğrafyasını göz önüne aldığımızda, değişik dil ve değişik
halkların birbirine zulmetmeden karşılıklı hak ve menfaat çerçevesinde nasıl bir araya
gelebilir ve nasıl ortak güç oluşturabilir? Sorusuna cevap verdiler. Bunlara göre, ayrışma
kabile bazından halk bazına kadar her milletin ayrı ayrı yaşama hakkına sahip olduğunu
ifade ettiler. Bunun adı, İster federesyon, ister Hilafet, ister birleşik İslam devletleri densin
fark etmez. Önemli olan her halkın diğer halkın hak ve hukukunu tanımasıdır. Şu ayeti delil
olarak gösterdiler: ”
“Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizi karşılıklı
tanımanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat, 13) Buradaki tearuf kelimesi
arapça gramerinde tefaul babındandır. Karşılıklı her iki tarafin birbirin tanıması demektir.
Sadece birinin diğerini tanıması Tearuf meydana gelmez. Buradaki tanıma kavramı,
Kuran’daki diğer ayetlerde olduğu gibi hüküm olduğu gibi külli (bütün) olarak da kabul
edilir. Seni şuraya kadar tanıyorum burasını tanımıyorum şeklindeki cüzi tanıma, eksik
tanımadır. Halkı halk yapan bütün faktörleriyle birlikte bir bütün olarak tanımak gerekir.
Bugün Birleşmiş milletlerde kullanılan kavram, Kuran-i Kerimin kullandığı kavramın
aynısıdır. Bugün Birleşmiş milletlerde-filan halk tanındı- dendiğinde ne kasd ediliyorsa,
istilah olarak onu almamız gerekir. Bugünkü dünya ailesi üzerinde yaşıyan halklar, birbirini
tanıdıkları zaman devlet sıfatını taşıyorlar ve egemenliklerini/özgürlüklerini elde ediyorlar
fakat yine de dünya aileleri arasında belli sorumluluklar devam ediyor. Böyle olunca
herkes huzur içinde yaşar ve hakkına razı olur. Müslüman yönetimler, bu ayete inanıp
tatbik etseler, aralarında hiç bir problem kalmaz. İnanmazlarsa zaten Müslümanlıklarından
şüphe edilir.
önce kendi nefsinizden sorumlusunuz (Maide, 105) Kendi nefsini islah etmeden
başkalarını islah edemez. Ey iman edenler nefsinizi ve ehlinizi ateşten koruyun.
(Tahrim, 6)
Kendi nefsinden sonra ehlini, aile ve akrabalarını islah edip ateşten korumalı.
“(öncelikle) En yakın aşiretini uyar.” (Şuara, 214) Ehline davayı ilettikten sonra
daireyi biraz daha genişleterek aşiretine ve halkına kadar davayı götürür.
Ayrıca bütün Peygamberlerin hitabı “Ya kavmi” ey Kavmim şeklindeydi. Muhammed (as)
hariç, hiçbir Pegamberin davası, kendi kavimlerinin dışına çıkmadı. Milli kaldı.
Her Peygamber sadece kendi halkına göderiliyordu, ben ise bütün insanlara göderildim.
(Buhari, Müslim) Hz. İsa nın davası, ancak vefat ettikten sonra havarileri vasıtasıyla diğer
kavimlere ulaştı. Yani İslam davası önce millidir sonra beynelmilel’dir.
6- Bütün müslümanlar kardeştir. Kardeş kardeşinin kanını döker mi?
Yüce Allah; Hucurat süresinin 10. ayetinde “Müminler ancak kardeştir”. buyuruyor. Bu
ayetten bir ayet öncesi yani Hucurat süresinin 9. Ayetinde ise, zalim olan müminlere karşı
savaşmayı emrediyor.
“Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını (sulh edin) düzeltin.
Şayet biri ötekine saldırırsa(zulmünde devam ederse), Allah’ın buyruğuna (hak ve
adalete) dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın)” (Hucurat, 9)
Demek oluyor ki zulüm, müminler arasındaki din kardeşliğini kaldırıyor ve zalimlere karşı
cihadı emrediyor. Bu ayette, kardeşliği ortadan kalkan ve birbirine karşı savaşan iki mümin
guruptan söz ediyor. Bu ayete göre, zulmün kalkması için bütün dünya müslümanları,
barıştırmak için aracı olmalıdır. Eğer zalim olan taraf bu barışa yanaşmazsa mazluma
destek vermeli ve onun saffında mücadele vermelidir.
Onun için Kürdlerin hakkını inkar edenler, vatanını işgal edenler, malına ve ırzına tecavüz
edenler, zulüm pozisyonunda oldukları müddetçe din kardeşi değildir. Bu konuda
Kardeşlik edebiyatını yapanların dürüst olup olmadıklarını ölçmemiz mümkündür.
Herkesin bildiği Peygamberin bu sözünü sormak gerekir:
“Kendi nefsine dilediğini, kardeşine dilemedikçe sizden biriniz iman etmiş olmaz”. (Buhari,
Müslim)
Gerçekten Türklere dilediklerini Kürdlere diliyorlar mı? Kendilerine devlet, kimlik vs.
diledikleri gibi kürdlere de diliyorlar mı? Dilemiyorlarsa kardeşlik konusunda dürüst
değiller demektir.
7- Kürdçe diline ne gerek var. Herkes Türkçe eğitim görmeli; yoksa ülke bölünür.
İslam alimleri, dini tebliğ ederken özellikle çocuklara anlatırken ana dillerinde anlatılması
gerektiğini söylüyor. Çünkü daha iyi algılanır ve kalbe daha daha iyi oturur. Yüce Allah
Kuran-i Kerimde Her Millete Peygamber gönderdiğini ve gönderdiği her Peygambere vahyi
o halka daha anlatabilmeleri için o halkın diliyle gönderdiğini bildiriyor. Demek oluyor ki,
daha iyi anlamaları için, her millete kendi diliyle anlatmak ve kendi diliyle öğretmek lazım.
Şöyle buyuruyor:
“Her millet için mutlaka bir uyarıcı (peygamber) bulunmuştur.” (Fatır, 24)
8- Türkiye‘de 20 küsür etnik halk vardır. Kürdlere bu hakkı versek, bütün etnik
halklara da vermemiz gerekir.
Bu sözler, doğru ise de bundan batıl kasd edilir. Türkiye‘deki Kürdlerin dışındaki azınlıklar,
göçmendir ve % 2 altında bir nufusa tekabul etmektedir. Bu nisbette olan azınlıkların
dünya devletlerinde uygulama statüsü nasıl ise öyle olmalı. Fakat Kürdler, bu ülkenin asıl
sahibi ve %30 oranında bir nüfusa sahiptir. Bu azınlıkları engel göstermek sadece bu hakkı
inkar etmek içindir. Kürdçenin resmi dil olması, ülkeyi bölmez, bilakis daha da kaynaştırır.
Bugün dünyada 36 ülkenin anayasasında iki resmi dil, 10 Ülkenin anayasasında 3 Resmi dil,
4 Ülkenin anayasasında 4 Resmi dil ve 1 Ülkenin anayasasında 10 Resmi dili
bulunmaktadır. Bu ülkeler kendi anayasalarına farklı dilleri resmi olarak koydular ve
bundan bölünmediler, bilakis kaynaştılar. Türkiye devleti de kendi anayasasına Kürdçeyi
ikinci resmi dil olarak koysa, ülke bölünmez bilakis daha da kaynaşır. Bir Halk kendi
hakkını aldığı zaman mutlu olur, başkalarının hakkına sarkıntılık yapmaz. Tarlaları
yanyana olanların suları ayrı ise, aralarında tartışma olmaz fakat aynı çeşmeden ise ve
paylaşımı yapılmamışsa her zaman tartışma ve kavga olur. Hiç kimse başkasının tarlasına
göz dikmemeli şunu ekeceksin diye dayatmamalı hür iradesiyle kendi tarlasında istediğini
ekmelidir. Herkesin kendi tarlasında egemenliği varsa sularını da paylaşmışlarsa barış
içinde komşuluk yapar ve birbirlerine
destek verirler. Aksi takdirde zulüm olur.
De ki; Rabbim! beni mubarek bir yere indir; sen indirenlerin en hayırlısısın.
(Mü’minün, 29)
Yüce Allah onun duasını kabul ettiğini buyurur. Daha önce Nuh da dua etmiş, biz
onun duasını kabul etmiştik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakınlarını büyük
sıkıntıdan kurtarmıştık.” (Enbiya, 76)
“Andolsun Nuh bize (dua edip) yalvardı biz onun duasını kabul ettik.” (Saffat, 75)
Yüce Allah, Nuh Aleyhisselama ey Nuh! senin duanı kabul ettim! sen mubarek bir
yere ineceksin ve o yerin adı Cudidir dendi. Dağıyla toprağıyla insanlığa beşik
olabilecek O mubarek yerden başlamak üzere yeryüzüne insanlığı ve medeniyeti
yayacaksın. “Cudi’nin üzerine yerleşti ve zalimlere uzak olun (defolun!) denildi.”
(Hud, 44)
Her nesil kendi tarihini belirler. Önceki nesiller, rollerini kendilerine göre oynadılar ve
amelleriyle gittiler. Yeni nesil yeni tarihini yazacak ve gelecek nesillere devredecek. Nice
milletler geldi geçti. Kimini adı sanı bile kalmadı. Nice milletler binlerce sene sonra tekrar
dirildiler. Onun için Allahın rahmetinden ümit kesmemek gerekir. Halkı etkileyen
hatalardan uzak durulmalı. Özellikle bazı hatalar, o hataları işleyenlarde kalmaz,
zararlarını bütün toplum öder.
Öyle Bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız haksızlık edenlere erişmekle kalmaz
(hepinize erişir) (Enfal, 25)
Zararı bütün topluma ulaşan fitnelerden sakınmak lazım. Toplum, islah edici olmalı ve
kötülüğe karşı mücadele vermelidir. Toplumda oluşacak kötülüğe karşı görevlerini
yapmadıkları zaman azap genelleşir. Resulullah (sav) şöyle buyuruyor:
Allah belli kişilerin ameli ile Ammeye (Topluma) azap vermez. Ta ki kendi aralarına işlenen
kötülükleri kaldırma imkanları olmasına rağmen kaldırmadıkları zaman. Bunu yaparlarsa
Allah hem özele hem genele azap verir. (Müsnedi Ahmed)
Halkı islah edeici olduğu halde Rabbin, haksızlıkla memleketleri helâk etmez.”
(Hud, 117)
Bugünkü nesillerin rolünü iyi oynamaları gerekir. 20. Asrın başında dünyadaki bütün
uluslar kendi kimliklerine kavuştukları sırada eğer Kürdlerin hataları olmuşsa, halk da
buna karşı çıkmamışsa onun sıkıntısını çekiyordur. Şimdiki nesil kendi geleceğini tayin
etmelidir. Bunun için zaman geç değildir. Gün doğmadan neler doğar. Kürdlerin, kendi
dükkanlarının tabelasında “Bu dükkanda ümitsizlik malı satılmaz” yazısını yazmaları
gerekir.
Allahın Resülü (sav) taifte saldırıya uğradığı zaman, müşrik olan Ebü Ğünne ye sığındı. Ebu
Ğunne Hz. Muhammedi (sav) diğer müşriklerden korudu.
Bedir savaşında mekkeli müşrikler yenildiğinde Medine’ye esir olarak getirildiler.
Resulüllah (sav) şöyle dedi: Bakın o esirler arasında eğer Ebu Ğunne varsa onun hatırı için
hepsini af edeceğiz. Biz onun iyiliğini unutmadık. Biz iyiliği nankörlükle karşılık
verenlerden değil şukranla karşılık verenlerdeniz. Dedi.
Eğer Resulüllah müşrik olan Ebu Ğunnenin iyiliğini unutmuyorsa, biz de ABD nin ırakta
Kürdlere yaptığı iyiliği unutmayız. Eğer çevresine zulüm ve tehdit savuran azgın israile
benzetmek istiyorlarsa, önce kendi tarihlerine sonra da Kurtlerin tarihlerine baksınlar.
Kurdistan, eğer Kürdlerin yurdu ve hakkı ise, hakkı hak sahibine iade etmek başta
müslümanın görevidir. Birisine parasını muhtemelen kötü yolda kullanacak diye borcunu
iade etmeyecek miyiz? Bu ne gaflet. Fakat şimdiye kadar Kürdistanın hayır ve bereketini
yiyenler için, Kürdistan en az israil kadar karın ağrısı olacağı kesin
14- Türk kimliği taşıyan herkes Türktür. Türk kelimesi etnik bir anlam taşımıyor.
Hiçbir Kürd kendi isteği ile Türk kimliğini taşımıyor. Bugün ellerinden gelse Türk kimliğini
atıp kendi kimliklerini alırlar. Peki Almanya’da Alman pasaportunu alan Türkler, Alman
mıdır? Neden kendileri kendi istekleriyle başka milletlerin kimliklerini aldıkları zaman
Türklükten çıkmıyor da zorla kendilerine kimlik dayatılan Kürdler Kürdlükten çıkıyor?
Yunanistanda yaşayan Türkler, Yunan mıdır? vs. Asimilasyon unsurları, çöktü çöküyor.
15- Kürdlerin yarısı batıya göç etti. Karıştı, artık bölmek mümkün değil.
Kürdlerin bir kısmının batıya göç etmesi, Kürd haklarının inkarını gerektirmez. Türklerle
eşit haklarını aldıktan sonra isteyen İstanbul’da oturur isteyen Hakkari’de oturur. Bugün
Avrupa birliği devletler arasında sınır yoktur. Herkes istediği yere gidebilir ve istediği
ülkede oturabilir. Fakat her ülke özgürdür. Kendi parlemantosu var ve kendi kararlarını
kendisi alır. Her devletin kendi Anayasası vardır. Birçok devlet de kendi içinde
federasyondur. Ayrı ayrı Parlemantosu vardır. Amerika 51 ülkeden meydana geliyor.
Herkes saygın ve aralarında sınır, hudut yoktur. Hiristiyanlar, birbirinin haklarını riayet
edebiliyor ve birbirine saygı duyabiliyor da müslümanlar neden duymasın. Asıl Adalet
İslam’dadır.
16- Türk Kürd bibirimize kız alıp verdik. Bir aile gibi olduk, bölünemeyiz.
Değişik milletlere kız alıp verilebilir. Müslümanların dostluklarında fayda olmalı ve
birbirine zarar vermemeli. Türklerle eğer dostluk kurulmuşsa, Kürdlerin haklarının
iadesinde herkesten fazla Türklerin yardımcı olmaları gerekir. Dost, dostu aldatmaz,
hakkını yemez bilakis korur. Bu dostluklar, hakkı hak sahibine vermeyi engelememeli.
Müslüman halklar,birbirini tanımalı, dost olmalı ve hak ve hukuna riayet etmelidir.
Federasyon halindeyaşamaları ve ayrı devlet haline gelmeleri birbirine düşman olamaları
manasına gelmez. Ayrı ayrı yaşayan ve bir devlet gibi olan Avrupalılar veya ABD nasıl
becerebiliyorsa müslümanlar da bu sorunun üstesinden gelmek mecburiyetinde.
17- Kürdlerin hiç devleti olmadı ki, devlet istiyorsunuz.
Kürdlerin, İslamdan önce ve İslamdan sonra kurdukları bir sürü devletleri olmuştur.
Bazıları şunlardır:
Bugün Ortadoğu’da devlet olanların, hangisinin daha önce devleti vardı. Aşiretlerin bile,
devlet haline getirildiği Ortadoğu’da en derin kültüre ve en canlı tarihe sahip olan ve
insanlık medeniyetine beşiklik yapan millet, Kürd milletidir.
Her gurub kendi meşrebine göre kendilerini organize ettiği zaman, halkın tümü organize
edilmiş olur. Bazı kesimler, bazılarına kulaklarını tıkamışsa, ısrar etmemek gerekir. Onların
anlıyacağı, saygı duyacağı ve seveceği bir dil ve üslup ile konuşmak gerekir. Onun için
değişik parti ve organizasyonların kurulması, zararlı değil bilakis sivil halkı aktif hale
getireceği için faydalıdır.
KAYNAK: Abdurrahman Şat / Kürd Sorununda Müslüman Kürdler Neden Gecikti? 03 Nisan
2013, Kovarabir