You are on page 1of 59

KURAN-I KERİM-İ BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRME

37 trilyon hücre var, bunun 34 trilyonu kan hücreleridir.


Dünyaya kayıtlı gelen insanın her şeyi mukadder ve kayıtlıdır.
-Bazı araştırmacılara göre insan beyninde yaklaşık 100 milyar nöron bulunuyor. Bu
nöronların her biri ortalama 1000 bağlantı kuruyor ve bu da yaklaşık 1000 potansiyel
sinaps anlamına geliyor. Verilerin depolandığı bu sinapsların toplam sayısına
baktığımızda 100 trilyon veri noktasına yani yaklaşık 100 TB’lık bir alana ulaşıyoruz.
************
Kur’an-ı Kerim şimdiye kadar 350 bin kadar tefsirle ve birçok yönlü olarak ele
alınmıştır.
Ancak Kur’an-ı Kerim bir bütün olarak ele alınmalı, bütün yönleriyle göz önünde
bulundurulup incelenmelidir.
Bu amaçla konuyu sohbet olarak ele aldım ve bu yönde 43 video çekimi yaptım1.
***********
"Biz daha önce Âdem’den söz almıştık, fakat o unuttu;(FE NESİYE) biz onda yeterli bir
kararlılık görmedik."2
İnsan nisyandan müştaktır.3
Ruhlar aleminde de bir misak ve sözleşme yapmıştık. Unuttuk.
Ebû Hüreyre anlatıyor: “Müminin ruhu çıktığı zaman, onu iki melek karşılar ve
yükseklere çıkarırlar... Gök ehli, ‘Yer tarafından güzel bir ruh geldi. Allah sana ve
yaşattığın cesede salât (dua) etsin.’ derler.
Peşinden onu Yüce Rabbine götürürler. Sonra, ‘Bunu sınırın ötesine (Sidretü’l-
Müntehâ’ya) kadar götürün.’ diye buyurulur. Kâfirin ruhu çıktığı zaman... gök ehli,
‘Yer tarafından kötü bir ruh geldi.’ derler ve ‘Bunu sınırın sonuna (cehenneme) kadar
götürün.’ diye söylenir.”4
Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle naklediyor:
Resûlullah, “İnsanlar gümüş ve altın madenlerine benzerler. Câhiliye devrinde hayırlı
olanlar, İslâm’da da hayırlı olanlardır. Yeter ki, İslâm’ı iyi kavrasınlar. Ruhlar da toplu
cemaatlerdir. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz,
ayrılırlar.” buyurmuştur.5
Abdurrahman b. Kâ’b el-Ensârî’nin (r.a.) babası Kâ’b bin Mâlik’den (r.a.) rivayet
ettiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

1
https://www.youtube.com/watch?v=YU1Iqj2sEJk&t=6s
https://www.youtube.com/c/Mehmet%C3%B6z%C3%A7elik/videos
2
Taha.115,Bak.116-121,125.
3
https://tesbitler.com/index.php?s=nisyan
4
M7221 Müslim, Cennet, / 75.
5
Müslim, Birr, 160; Buhârî, Enbiyâ, 2.
“Müminin ruhu, kendisinin dirileceği (kıyamet) günü cesedine geri dönünceye kadar
cennet ağaçlarından beslenen kuş gibidir.”6
-Taha-116-121-de ise; ”Meleklere “Âdem’e secde edin” dedik, onlar da secde ettiler,
sadece İblîs direndi.
Bunun üzerine “Ey Âdem!” dedik, “Bil ki bu senin de eşinin de düşmanıdır. Sakın sizi
cennetten çıkarmasın, yoksa mutluluğunu yitirirsin!
Burada sana acıkmak da çıplak kalmak da yok.
Yine burada susuzluk çekmezsin ve sıcaktan bunalmazsın.”
Derken, şeytan şöyle diyerek onun kafasını karıştırdı: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk
ağacının ve son bulmayacak bir hükümranlığın yolunu göstereyim mi?”
Nihayet ikisi de o ağaçtan yediler. Bunun üzerine mahrem yerleri kendilerine göründü,
üstlerini cennet yaprağıyla örtmeye çalıştılar.
Böylece Âdem rabbine karşı gelmiş ve yolunu şaşırmıştı.(ASA VE ĞAVA)”
Sesle çalışan bir alete emredip, onu harekete getiren kişi kendisinden bir parça
eklenmemiştir.
Veya bir amirin memura emretmesi, bir komutan askere arş emri ondan kopan
bir parçayla olmamıştır.
Aynen bunun gibi Allah'ın da emretmesi veya insana ruhundan üflemesi Ondan
bir parça olması düşünülemez.
A’raf.34."Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir
an ileri gidebilirler. "
İZAH:(Her ümmet, her millet ve her devletin Allah tarafından tayin edilmiş bir ömrü
vardır. O vakit geldiğinde onu ne bir saat ileri ne de bir saat geri alabilirler. Milletler ve
devletler, fertler gibidir, kurulur, gelişir, duraklar, geriler, nihayet yıkılır ve yok olurlar.
Bunların uzun ya da kısa ömürlü oluşu, toplumun maddi ve manevi yapısının
sağlamlığına bağlıdır. Bu durum tayin edilmiş ecele aykırı değildir. Zira Yüce Allah
toplumun durumuna göre ecelini tayin eder.)
************
Alemde her şeyi ve bütün problemlerin başı olaraktan Allah'ı tanımamakla başladı.
Ondandır ki; Kelam ilmi diğer üç ilimden öncelikli olarak önem kazanmıştır. Zira
Allaha iman veya sağlıklı bir iman olmadıkça, amel ve ilim fayda vermemektedir.
“Dinî ilimler içinde külli olan kelamdır. Fıkıh, usûl-i fıkıh, hadis ve tefsir gibi diğer
ilimler ise cüzi ilimlerdir.
- Müfessir, kelamcının inceleme alanına giren şeyler arasından özel birini yani Kitap’ı
alır ve onun tefsiriyle uğraşır.
- Muhaddis, kelamcının inceleme alanına giren şeyler arasından özel birini yani sünneti
6
İbn Mâce, Zühd, 32; Nesâî, Cenâiz, 117; Muvatta’, Cenâiz, 16.
alır ve bunun sübût yollarını araştırır.
- Fakih bunlar arasından özel birini, yani mükellefin fiilini alır ve hükümlerini belirtir.
Öyleyse kelam ilmi bütün dinî ilimlerin ilkelerini ispat görevini yüklenmiş olmaktadır.” 7
İlk olarak şeytan bu tanımamazlığı gerçekleştirerek bir yandan da Allah'ı tanımayarak
diğer yandan da kendisini ispat edip onun yerine koymakla bu iş başlamış oldu.
Adem'in işlemiş olduğu suç ile de böylece bu imtihan devam etmiş oldu.
Allah'ı tanımama ile bu problem başlayınca ister istemez onun mahiyeti, keyfiyeti
durumunda onun kelâmını konuşuruz.
Birçok yanlışlıklar peşini takip etti. Bir yandan şeytanın aldatmacası, bir yandan
şeytanın avaneleriyle bu yanlış süre geldi.
"Allah'ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki
ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah'ı inkâr etmiyorlar,
yalnız sıfâtında hata ediyorlar." (Şualar)
Birisinin; ben ateistim, kimseye de isnat etmek mecburiyetinde değilim, Allah biliyor
ya.”, sözü ile içerideki vicdanın ve inanç ihtiyacının sökülüp atılamayacağını
göstermektedir.
-Ali İmran.191.de;”Ve yezkurunallahe kıyamen ve kuuden ve ala cunubihim ve
yetefekkerune fi halkissemavati Vel ard. Rabbena ma halakte haza batıla. Sübhaneke
fekina azabennar.”
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve
yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni
eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.”
-Enam suresi 103. Ayette;”-La tudrikuhul ebsaru ve huve yudrikul ebsar ve huvel latiful
habir.”
-“Gözler O'nu idrak edemez; O, gözleri idrak eder.
O, Bütün Ayrıntıları Bilen'dir, Her Şeyden Haberdar'dır.
-Kıyame suresi 23. ayet-“İla rabbiha nazıreh.”,”Rabb'ine bakar.”
-“ Ve Musa, belirlediğimiz vakitte gelip de Rabb'i onunla konuşunca: "Bana görün de
Sana bakayım!" dedi. "Sen Beni göremezsin, fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durursa
sen de Beni göreceksin." buyurdu. Rabb'i dağa tecelli edince onu darmadağın etti ve
Musa baygın düştü. Kendine gelince: "Seni tenzih ederim. Tevbe ettim Sana. Ben
inanların ilkiyim." dedi.”8
-Keyfiyetini idraktan aciz kalan kişi
Nasıl idrak eder ezelî Cebbar’ı?..
-“ Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da
yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi
7
Gazzâlî, el-Mustasfâ, C. 1, s. 5-7.
8
A’raf.143.
yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de
âciz, kendinden istenen de! “9
-“ Bir de; "Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet'e girmeyecek" dediler. Bu,
onların kuruntuları! De ki: "Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek)
delilinizi getirin."10
Burada ahirette kâfirin hiçbir surette cennete girmeyeceği ifade edilir.
-Her şey ve yaratılışı; -Heme Ost- değil, Heme Ezost-tur.
Yani her şey O değil, O’ndandır.
Varlığı Hakka verin, varlık Hakkın olsun hemin...
Sen çık aradan, kalan yar ola, olasın emin...
Evvel ve ahir ne ki var HU imiş;
Batın ve Zahir ne ki var HU imiş;..
Gönülde yanınca Hakkın çerağı,
Kesilir ondan hırsızın ayağı...
Tecelliyat-ı Hüda iledir iki cihan.
Cemali Hakka nazar eyle dilediğin yandan.
-”Bütün bu anlatılanlardan sonra şunu da bilesin ki, Allahu Tealanın zatına ve
sıfatlarına nihayet olmadığı gibi hakikatte, alemlerin dahi nihayeti yoktur!.. Zira
alemler, Cenabı Hakkın isimlerinin ve sıfatlarının zuhur yeridir... Zuhur eden sonsuz
olduğuna göre, zuhur yerlerinin de sonsuz olması tabiidir!..
Rahman Suresi 55. sure 29. ayette; “O her an yeni bir şa’ndadır” (iştedir, zuhurdadır)
Ayet-i kerimesindeki mana gereği, şuunat-ı ilahiyeye son yoktur... Hatta kudretinin
kemalinden, bir kuluna aynı tecelliyi iki defa eylemez... Yeni yeni suret ve görüntülerle
tecelli eyler daima, iki kişiye aynı tecelli olmamıştır ve olmaz da!. Kudreti yüce, şanı
azametlidir: kendinden gayri ilah söz konusu değildir.
Ne Hakk’a nihayet var, ne de zuhur yerleri olan alemlere bir son vardır!.. Buna rağmen,
izah sadedinde alemler için, toplu olarak on sekiz ve tafsilatıyla da on sekiz bindir
demişler...
Nitekim İbni Abbas radıyallahu anh, Resülullah aleyhisselatu vesselamdan rivayet eder
ki: “Hak tealanın on sekiz bin alemi vardır ve bu gördüğünüz dünya o alemlerin bir
tanesidir.”
Ancak bu alemlerin hepsi, “hazaratı hamse-i ilahi” yani (beş ilahi mertebe), ya da bir
diğer günümüz tabiriyle (beş ilahi mertebe) ismi altında beş alemde toplanır.”11
-”İmam Mâtürîdî’nin (öl. 333/944) Esmâ-i Hüsnâ hakkındaki görüşleri incelendiğinde
teşbîh endişesiyle Allah’a isim ve sıfat nispet etmekte tereddüt gösteren filozoflara
verdiği cevaplarla, yüce yaratıcının sadece zihni bir varlık olmayıp fiilen de mevcut

9
Hac Suresi 73. Ayet.
10
Bakara.111.
11
RİSALE-İ “LÜBBÜ’L-LÜB VE SIRRÜ’S-SIR” “ÖZÜN ÖZÜ” VE “SIRRIN SIRRI” OSMANLICA ASLINDAN
ÇEVİREN VE ŞERHEDEN NECDET ARDIÇ- TERZİ BABA- Sh.102.
bulunduğunu, O’nun ancak isim ve sıfatları yoluyla aklen idrak edilebileceğini
vurgulamakta olduğu görülür.” 12
-“ En iyi isimler Allah'ındır. Öyleyse O'nu, onlarla çağırın. Ona yakışmayan isimlerle
çağıran kimseleri bırakın. Onlar, yaptıklarının cezasını görecekler.”13
-Hz. Peygamber’in “Rahmân” ismini ibadetlerinde kullanması üzerine müşrikler, tevhid
ilkesinde çelişkiye düşüldüğünü iddiasında bulunmuşlardır. Bunun üzerine “De ki:
‘İster Allah deyin ister Rahmân deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler
O’na hastır’. Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma, ikisinin
arasını bir yol tut.” İsrâ 17/110. âyeti inmiştir.
"Celâliyle zâhir olsa , bu da geçer be Yâ Hû
Cemâliyle âyan olsa , bu da geçer de Yâ Hû
Bî karardır felek, daim döner durmaz bir an
Dursa bir an , ne yer kalır ne gök kalır be Yâ Hû "
-"Kâfirlerin müslümanlara ve ehl-i Kur’ân’a düşman olmaları, küfrün iktizâsındandır.
Çünkü, küfür imana zıttır. Maahaza, Kur’ân, kâfirleri ve âbâ ve ecdatlarını idam-ı
ebediyle mahkûm etmiştir."14
-"Kur’ân’ın i’câzı, tahrifine bir settir. Evet, madem Kur’ân mucizedir, beşer onun
taklidini yapamaz. Âyetleri başka kelâmlarla tebdil edilmekle tahrif ve tağyiri mümkün
değildir. Çünkü, müfessir, müellif, mütercim, muharref üslûplarını, kisvelerini âyâtın
kisvesiyle iltibas ettiremezler. Âyetlerde i’câz damgası vardır.
O damganın altında olmayan kelâmlar âyet addedilemez. Öyleyse i’câz, tahrif ve tağyiri
kabul etmez."15
Her bir ayet, her bir harf sigortalanmıştır.
İnsan benzerini gerçekten yapamadığından mı, izin verilmediğinden midir?
-"Bu faaliyet-i hakimiyeden anlaşılıyor ki, zamanın seyliyle beraber gelip geçen eşya-yı
seyyaleden ve geçen günlerden, senelerden, asırlardan, leyl ve neharın takallübü ile pek
çok mensucat-ı gaybiye ve uhreviye yapılmaktadır. Evet, alemin fihristesi hükmünde
olan insan fabrikasında dokunan mensucat o hakikati tenvir eder. Öyleyse, bu fani
dünyada mevt, fena, devair-i gaybiyede safi bir bekaya intikal ederek baki kalır. Evet,
rivayetlerde vardır ki, "İnsanın ömür dakikaları insana avdet ederler. Ya gafletle
muzlim olarak gelirler veya hasenat-ı muzie ile avdet ederler."16
-Gerek vücutta, gerek rızıkta ifrat derecesinde mebzuliyet vardır. Bu ise, hikmetten
uzak, abesiyete yakın görünür. Evet, eğer yaratılan şey bir gaye için yaratılıyorsa
hakkın var; amma gayeler pek çoktur.

12
ESMÂ-I HÜSNÂYA DAYANAN KELÂM ANLAYIŞI:EBÛ İSHAK ES-SAFFÂR ÖRNEĞI-Hümeyra SEVGÜLÜ
HACİİBRAHİMOĞLU-Sh.18-19.
13
A’raf.180.
14
Mesnevi-i Nuriye.76.
15
Mesnevi-i Nuriye.81.
16
Mesnevi-i Nuriye.183.
Binaenaleyh, bir gayeye nazaran abesiyet hissedilse bile, gayelerin mecmuuna nazaran
ayn-ı hikmet ve ayn-ı adalettir."17
Dut gibi ve dut yaprağı gibi.
- İmam-ı Şafii Hazretlerine —Allah’ın varlığına delilin nedir? Diye sorduklarında: “dut
yaprağıdır” demiş ve şöyle devam etmiş; —Çünkü aynı yapraktan koyun yer süt yapar,
arı yer bal yapar, geyik yer misk yapar, tırtıl yer ipek yapar. Tadı, rengi, kokusu ve
maddesi bir olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri yaratmak, ancak Allah’a
mahsustur.
-"İnsanın san’atıyla Hâlık’ın san’atı arasındaki fark:
İnsan kendi san’atının arkasında görünebilir, amma Hâlık’ın masnûu arkasında yetmiş
bin perde vardır.
Fakat, Hâlık’ın bütün masnuatı def’aten bir nazarda görünebilirse, siyah perdeler
ortadan kalkar, nuranîler kalır."18
-Allah için yok, yoktur. Zira O’nun Zat ve Sıfatının sonu yoktur ki, varlıklar onun
dışında bulunmuş olsun.
-Varlıklar büyük bir mezarı ekber içinden halk olunuyor.
Ademi zulümat. Yokluk karanlığı. Nura çıkmamış, beklemede.
Vücut yokluktan, hayat ölümden çıkıyor ve ölümden geçiyor.
Vücut hayat/ Adem -ölüm.
Günah-sevap/helal haram.
Zıtlıklar dünyası.
Karanlığı nur aydınlattığı gibi, bilinmezlikleri ve ademde olanları da ilmi ezeli
aydınlatmıştır
-"Din bir imtihandır. Teklif-i İlâhî bir tecrübedir. Ta, ervâh-ı âliye ile ervâh-ı sâfile,
müsabaka meydanında birbirinden ayrılsın. Nasıl ki bir madene ateş veriliyor, ta
elmasla kömür, altınla toprak birbirinden ayrılsın. Öyle de bu dâr-ı imtihanda olan
teklifât-ı İlâhiye bir iptilâdır ve bir müsabakaya sevktir ki, istidad-ı beşer madeninde
olan cevâhir-i âliye ile mevadd-ı süfliye birbirinden tefrik edilsin."19
İksirle ayrıştırma ve saflaştırma yapılır.
Kim olduğun kadar, kimlerle olduğunda önemli.
Ashabı Kehf-in kıtmiri, Ashabı Kehfle arkadaş oldu, diğer köpeklerden farklı olarak
cennetlik oldu.
El mer'u maa men ehabbe.. Kişi sevdiğiyle beraberdir.

17
Mesnevi-i Nuriye.184.
18
Mesnevi-i Nuriye. Onuncu risale.
19
Bak. Sözler, Yirminci Söz, İkinci Makam.
Seni kim olduğun kadar, kiminle olduğunla da değerlendirirler.
-Her insan yağmur damlası gibidir. Kimi toprağa düşer? Kimi gül yaprağına.
Kur'an'da nurdur. O nurdan istifade eden insan aklı, kalbi, vicdanı ve tüm duygularıyla
nurlanır. Kün emriyle yok olanları vücuda çıkartan Allah, kelâmı da ölmüş ruhları
diriltir.
Allah'ın kelamı ölüleri diriltir, dirileri ihya eder.
Bir insan sözü insanı olumlu veya olumsuz yönde etkilerken, iletişim araçları kablosuz
yapılırken, elektrik bile kablosuz olaraktan nakledilmesi mümkün iken, internet maddi
cisim olmadan bağlanıp, aktarma ve indirme yaparken, elbette ki Kur'an bir nur olarak
insanların dünyasını tamamıyla nur haline getirebilir.
-Herkes bu dünyada kendi dünyasını inşa ediyor.
Kendisine yakışanı.
Kendisine özel.
Kendisi özel olduğu gibi, kendisini içine alacak olan, kendisinin de içine gireceği şeyde
şahsa özeldir.
Projesi Kur'an, malzemeleri İslam’dır.
Onun dışındaki yıkılmaya mahkum kalacaktır.
Kaçak inşaat misali.
"Evet, rivayetlerde vardır ki, "İnsanın ömür dakikaları insana avdet ederler. Ya gafletle
muzlim olarak gelirler veya hasenat-ı muzie ile avdet ederler."20
"Dünyada havas ve hissiyat-ı insaniye, küçük fidanlar olduğu halde, Cennet'te en
mükemmel bir surette inkişaf ve dünyada tohumcuklar hükmünde olan istidadları,
enva'-ı lezaiz ve kemalât ile sünbüllenecek surette ona verileceği, rahmetin ve hikmetin
muktezası olduğu gibi, hadîsin nususuyla ve Kur'anın işaratıyla sabittir.”
“Ve hâkezâ, bütün cihazat-ı insaniyenin ve kalb ve akıl ve ruh gibi büyük ve mühim
letaifin böyle ayrı ayrı vazifeleri, lezzetleri ve elemleri vardır.(...)"21
"İşte Cenâb-ı Hak ve Hakîm-i Mutlak, bu insanda istihdam ettiği bu cihazatın elbette
her birerlerine lâyık ücretlerini verecektir.”22
-Güneşi testiciye sordum, hayattır dedi...
Dönüp buzcuya sordum, felakettir dedi....
-Dervişe sormuşlar Allah ile aran nasıl?
İyide, yalnız hep O’nun dediği oluyor, demiş.
İyi ki O’nun dediği oluyor. Yoksa dünya harab olurdu.
20
Mesnevi-i Nuriye.183.
21
32.söz. üçüncü mevkıf.
22
32.söz. üçüncü mevkıf.
-Hikmet sahibi bir kişi demiştir ki; kalbini vaaz ve nasihatlarla dirilt, fikir ile aydınlat,
züht ile öldür. Kesin bilgi ile kuvvetlendir.
Ölüm ile mütevazi kıl, yokluk ile istikrar kazandır. Dünyanın facialarını göster.
Zamanın çarpmasından Koru. Geçen her gün ve gece ile doldur. Geçmişe dalmasına izin
verme fakat yaşananlardan ders almasını sağla, diyar diyar dolaşta geçip gidenlerin
yaptıklarına ve yaşadıklarına bak ve düşün.
Aslında Metaverse bir a’raftır. Ahiret inancı olmayanları alıştırma, ara nokta ve
bekleme salonudur.
Dünya ahiret arasında bir perde ve köprüdür.
-Bir insan Mecnun gibi mecazi aşklarda adeta helak olursa, hakikisinde ne olur?
Mecnun namaz kılan birinin önünden geçer.
Adam namazdan sonra hiddetle; bre adam, görmüyor musun ben Allah’ın
huzurundayım, namaz kılıyorum.
Mecnun cevap verir; Ben Leylanın aşkından hiçbir şeyi görmezken, sen nasıl oluyor da
Allah’ın huzurunda olduğun halde, beni gördün, der?
Efendimizin de son sözü; Refiki A’la yani yüce dost, yüce dosta olmuştur.
-“ Dünyanın üç yüzü var."
"Birinci yüzü Cenâb-ı Hakkın esmâsına bakar. Onların nukuşunu gösterir. Mânâ-yı
harfiyle, onlara ayinedarlık eder. Dünyanın şu yüzü, hadsiz mektubat-ı Samedâniyedir.
Bu yüzü gayet güzeldir; nefrete değil, aşka lâyıktır.
İkinci yüzü âhirete bakar. Âhiretin tarlasıdır, Cennetin mezraasıdır, rahmetin
mezheresidir. Şu yüzü dahi, evvelki yüzü gibi güzeldir. Tahkire değil, muhabbete
lâyıktır.
Üçüncü yüzü insanın hevesâtına bakan ve gaflet perdesi olan ve ehl-i dünyanın mel'abe-i
hevesâtı olan yüzdür. Şu yüz çirkindir. Çünkü fânidir, zâildir, elemlidir, aldatır. İşte,
hadiste varid olan tahkir ve ehl-i hakikatin ettiği nefret, bu yüzdedir."23
"Sen, üç sabırla mükellefsin. Birisi: Taat üstünde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır.
Diğeri: Musibete karşı sabırdır."24
-‫ض اِاَّل َعلَى هّٰللا ِ ِر ْزقُ َها‬
ِ ‫“– َو َما ِمنْ َدٓابَّ ٍة فِى ااْل َ ْر‬Yeryüzünde hareket eden hiçbir canlı yoktur ki.
onun rızkını vermek allaha ait olmasın.”25 âyet-i kerimesiyle, rızk taahhüd altına
alınmıştır.
Fakat, rızk dediğimiz iki kısımdır: Hakikî rızk, mecazî rızk. Yani zarurî var, gayr-ı
zarurî var.
Âyetle taahhüd altına alınan, zarurî kısmıdır.

23
Bediüzzaman. Sözler. 32. Söz. 2. Mevkıf.
24
Bediüzzaman. Mesnevi.73.nükte.
25
Hud.6.
Evet hayatı koruyacak derecede gıda veriliyor.
Cisim ve bedenin semizliği ve za'fiyeti, rızkın çok ve az olduğuna bakmaz. Denizin
balıklarıyla karanın patlıcanları şahiddir. Mecazî olan rızk ise, âyetin taahhüdü altında
değildir. Ancak sa'y ve kesbe bağlıdır.”26
-İslam dini, kolaylık dinidir. Dinin kolaylaştırıcılığı ve çıkış yolu göstermesi dini
kolaylaştırmaktadır.27
-Mesela İslam kısasta fidye getirirken, Kitabı Mukaddeste fidye olayı yoktur.
"Kulumuz Eyyub'u da hatırla. Hani o: "Herhalde şeytan, bana kahredici bir acı ve azab
dokundurdu." diye Rabbine seslenmişti. "Ayağını depret." İşte yıkanacak ve içecek
soğuk (su, diye vahyettik).Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt
olmak üzere, kendi ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık. "Ve eline bir
deste (sap) al, böylece onunla vur ve andını bozma." Gerçekten, biz onu sabredici
bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi.” 28
Hz. Eyyübe sözünü tutmasını, bozmamasını ancak çıkış olarak yüz buğday sapıyla
vurmasını isteyip, ahdini bozma, diyor.
-“Yakub peygamber uzun süren bir hastalığa yakalanmıştı. Allaha adakta bulundu.
İyileşirsem 2 şeyi yiyip içmeye eğim. İyileşti, adağını yerine getirdi, devenin iki
uyluğundan yemedi, sütünden içmedi.”29
-“Ey Ehl-i kitap! İbrâhim hakkında niçin tartışıp duruyorsunuz? Halbuki Tevrat da
İncil de önce değil kesinlikle ondan sonra indirilmiştir. Hiç aklınızı kullanmıyor
musunuz?
Haydi diyelim ki hakkında biraz bilginiz olan konuda tartıştınız; bu bir nebze normal
karşılanabilir. Peki, ne diye bilmediğiniz hususlarda tartışıyorsunuz? Halbuki gerçeği
Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
O gerçek şudur ki; İbrâhim ne bir yahudi ne de bir hristiyandı; fakat o tevhid ehli bir
müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan değildi.”30
-İbrahim Yahudi ve Nasrani değildi. Tevrat ve İncil İbrahim’den sonra indi.
Yahudi inancına göre Hz İsa Yahudiler tarafından çarmıha girilmiştir.
Hıristiyanlara göre ise; günah sebebiyle kendisini insanlık alemine çarmıhta can
vermişti ama Kur'an-ı Kerim bütün bu ikisinden reddederek onu onlar öldürmediler.
Onu çarmıha germe diler fakat çağrımı da can veren kişi ona benzetildi .”31ayette
buyurulmaktadır.

26
Bediüzzaman. Mesnevi-i Nuriye. Sh.64.
27
https://tesbitler.com/2020/03/20/din-kolayliktir/
https://tesbitler.com/2020/07/25/dini-kolayliklar/
28
Sad, 38/41-44.
29
Al-i İmran.93.
30
Al-i İmran.65.67.
31
Nisa Suresi 157 158.
-“ Yahudiler İsa’yı gizlice öldürmek için tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını
boşa çıkardı. Allah, tuzakları bozanların en hayırlısıdır.
O vakit Allah şöyle buyurdu: “Ey İsa! Seni vefat ettirip kendi yanıma yükselteceğim;
inkârcıların kötülüklerinden ve çirkin iftiralarından seni uzak tutacağım; sana tâbi
olanları kıyâmet gününe kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak
ve ben de dünyada iken anlaşamadığınız konularda aranızda hüküm vereceğim.” 32
-“ Rasûlüm! Hatırla o zamanı ki sen, mü’minleri Uhud’da savaş mevzilerine
yerleştirmek üzere sabah erkenden ailenden ayrılıp yola çıkmıştın. Allah her şeyi
hakkiyle işiten, kemâliyle bilendir.
İşte o anda içinizden iki birlik gevşeklik gösterip geri çekilmeye yeltenmişlerdi. Halbuki
Allah, onların yardımcısı ve destekçisiydi. Artık mü’minler, sadece Allah’a güvenip
dayansınlar.
Düşmana göre sayı ve silahça çok zayıf durumda iken şüphesiz Allah size Bedir
savaşında yardım etmiş, sizi muzaffer kılmıştı. Öyleyse Allah’a karşı gelmekten sakının
ki şükretmiş olasınız.
O vakit mü’minlere: “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle size yardım etmesi yetmez
mi?” diyordun.
Evet yeter. Eğer siz sabredip Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, o anda
düşmanlarınız ansızın üstünüze geliverseler bile, Rabbiniz özel nişanlı, formalı beş bin
melekle size yardım edecektir.
Rasûlüm! Kullarımın işinden hiçbir şey sana ait değildir. Allah, ya doğru yola gelirler
de onların tevbesini kabul eder, ya da kendilerine zulmetmeleri yüzünden onları
cezalandırır.
Göklerde ve yerde olan her şey Allah’a aittir. O, dilediğini bağışlar, dilediğine de azab
eder. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”33
Bu ayetlerde Allah'ın zafer müjdesi var. Bedirde. Ebu Cehil, Velid b. Ukbe öldürülüyor,
70 kişide ve 70 kadarda esir alınıyordu.
-Yahudiler tarihte olmasaydı, herhalde pek tarih ve tarih yazan olmazdı.
"Ve iza tevella sea fil ardı li yufside fiha ve yuhlikel harse ven nesl, vallahu la yuhıbbul
fesad.
Senden ayrılınca, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ürünü ve nesli yok etmeye çalışır.
Allah ise bozgunculuğu sevmez.”34
-“Ve-iżâ eradnâ en nuhlike karyeten emernâ mutrafîhâ fefesekû fîhâ fehakka ‘aleyhâ-
lkavlu fedemmernâhâ tedmîrâ(n)”

32
Al-i İmran.54.55.
33
Al-i İmran.121.129.
34
Bakara.205.
Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık
elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket
hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz." 35
Ancak A’raf.28.de, “Allah'ın aşırılığı sevmediği ve suçsuz kimselere azap etmeyeceği,
şayet Allah insanlardan bir kısmını diğerleriyle yok etmesi olmasaydı, yeryüzü
muhakkak fesada uğrardı.36
-Geçmiş kavimlerde de hep liderlerinin sapıklıklarından helak olmuşlardır. 37
Enam.146. da Yahudilere azgınlıkları sebebiyle bazı şeyler haram kılınmıştır.
Ancak onlar bunu, Allah bize hiçbir şeyi haram kılmadı, İsrail'in kendisine haram
kıldıklarını bizde kendimize haram kıldık.
Oysa Nisa.160 ve Al-i İmran.93. de; "Zulümleri sebebiyle biz, yahudilere helal olan bazı
temiz ve hoş yiyecekleri haram kılmıştık." buyrulur.
Yahudiler kendileri de bilmektedir ki, Tevrat ve Zebur-da yazdığı üzere, "biz Salih
kullarımızı kesinlikle yeryüzüne varış kılacağız."38
***********
İnsanın üstünlüğü değil, hukukun üstünlüğü esas alınmalıdır.
İbni Abbas, Kuran'da olan Şir'a, sünnette olan minhac, der. Maide. 48. De, Şir’aten ve
minhaca.”
“Şeriatın bir hakikatına, bin ruhum olsa feda etmeğe hazırım! Zira şeriat, sebeb-i saadet
ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.”39
Zira Kur'an'ın içerisindeki hakikatler ezelden gelmiş, ebede gitmektedir.
İslam dininin esas ve hukuku direk Allah'tan alınmışken mesela Hristiyanlık Hz. İsa ve
havarilerinden alınmıştır.
Birinde hayatı direk Kur'an ve hükümlüleri tanzim ederken, diğerinde Hz. İsa ve
havarileri düzenlemektedir.
Tevbe.31.de."İtteḣażû ahbârahum veruhbânehum erbâben min dûni(A)llâhi"
"Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu
Mesih’i rab edindiler."
-Hutbe-i Şamiye-de Bediüzzaman; "Eğer beşer çabuk aklını başına alıp adalet-i İlahiye
namına ve hakaik-i İslâmiye dairesinde mahkemeler açmazsa, maddî ve manevî
kıyametler başlarına kopacak, anarşilere, ye'cüc ve me'cüclere teslim-i silâh
edecekler."40

35
İsra.16.
36
Enfal.53, Rad.11.
37
Bakara.251,hac.40,En'am.123.
38
Bak. https://tesbitler.com/index.php?s=yahudi
39
Divan-ı Harb-i Örfî 11.sh - Risale-i Nur.
40
Hutbe-i Şamiye 79.sh - Risale-i Nur.
-S- Yahudi ve Nasara ile muhabbetten Kur'anda nehiy vardır:
َ َّ‫اَل تَتَّ ِخ ُذوا ا ْليَ ُهو َد َو الن‬
‫ص ٰارى اَ ْولِيَا َء‬
“Yahudileri ve Hıristiyanları veliler edinmeyin. Onlar, birbirlerinin velileridir.”41
Bununla beraber nasıl dost olunuz dersiniz?
C- Evvelâ: Delil kat'iyy-ül metin olduğu gibi, kat'iyy-üd delalet olmak gerektir. Halbuki
tevil ve ihtimalin mecali vardır. Zira nehy-i Kur'anî âmm değildir, mutlaktır. Mutlak
ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz.
Hem de hüküm müştak üzerine olsa; me'haz-ı iştikakı, illet-i hüküm gösterir. Demek bu
nehiy, Yahudi ve Nasara ile yahudiyet ve nasraniyet olan âyineleri hasebiyledir. Hem de
bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya san'atı içindir. Öyle ise herbir
müslümanın herbir sıfatı müslüman olması lâzım olmadığı gibi, herbir kâfirin dahi
bütün sıfat ve san'atları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh müslüman olan bir sıfatı
veya bir san'atı, istihsan etmekle iktibas etmek neden caiz olmasın? Ehl-i kitabdan bir
haremin olsa elbette seveceksin.”42
Hatta saat için ehli kitap mahirse ona gidilir.
“Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. (Allah’a) teslim
olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb’e adamış kimseler
ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah’ın kitabını korumakla
görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat’ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de
insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin.
Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.
Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa
kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar,
sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler,
zalimlerin ta kendileridir.
O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak
gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat’ı doğrulayan,
Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil’i
verdik.
İncil ehli Allah’ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler,
fasıkların ta kendileridir."43
3 tasnif yapılmaktadır; Kâfir, zalim ve fasık.
İbni Abbas ve Bediüzzaman buradaki; Men lem yahkum, bil mana men lem yusaddik,
olarak tefsir ve izah eder.
Yani hükmetmeyen değil, tasdik etmeyen manasınadır.
-‫ت‬ َّ ‫اَلَّ ٖذينَ ٰا َمنُوا َو َع ِملُوا ال‬
ِ ‫صالِ َحا‬

41
Maide.51.
42
Münâzarât 31.sh - Risale-i Nur.
43
Maide.44-47.
“Îman edib de güzel işler (hareketler ve ibâdetler) yapanlar: ”44
Yalnız ıtlakın nüktesini beyan eder.}
Kur'an "sâlihat"ı mutlak, mübhem bırakıyor. Çünki ahlâk ve faziletler, hüsn ve hayr
çoğu nisbîdirler. Nev'den nev'e geçtikçe değişir. Sınıftan sınıfa nâzil oldukça ayrılır.
Mahalden mahalle tebdil-i mekân ettikçe başkalaşır. Cihet muhtelif olsa, muhtelif olur.
Ferdden cemaate, şahıstan millete çıktıkça mahiyeti değişir.
Meselâ: Cesaret, sehavet erkekte gayret, hamiyet, muavenete sebebdir. Karıda nüşûze,
vekahete, zevc hakkına tecavüze sebeb olabilir.”45
-“Meselâ: Zaîfin kavîye karşı izzet-i nefsi, kavîde tekebbür olur. Kavînin zaîfe karşı
tevazuu, zaîfte tezellül olur.
Meselâ: Bir ulü-l emr, makamındaki ciddiyeti vakar, mahviyeti zillettir. Hanesinde
ciddiyeti kibir, mahviyeti tevazudur. "46
*****************
-Sünnetullah. Allah’ın kainata koymuş olduğu kanun.
Allah’ın iki türlü kanunu vardır. Biri Kelam sıfatından gelen kitapları, diğeri ise,
Kudret sıfatından gelen kainattaki kanunlar.
-Şuara.2.de;”Yevmuzzulleh”, Gölge günü.
İbni Abbas bunu kavurucu bir sıcaktan Şuayb kavmi dışarı çıktı, kendilerine gelmekte
olan siyah bir bulut gördüler, altına sığındılar.
Serinlediler ancak Allah üzerlerine aniden bir ateş topu gönderdi.
-Kur’an-da; Temiz toprak, Pis toprak temsili yapılır..
“(Toprağı) iyi ve elverişli beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle bol ve bereketli çıkar.
(Toprağı) kötü ve elverişsiz olandan ise, faydasız bitkiden başkası çıkmaz. Şükredecek
bir toplum için biz âyetleri işte böyle değişik biçimlerde açıklıyoruz.”47
Tinet hiç değişmiyor.
Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır.
İnsanların bu dünyada adeta kendi fıtratlarına ve yaşayışlarına uygun dünyaları
belirlenmekte ve belirginleşmektedir.
-Bu ümmetin günahkarlarının öncekilerden farkı, onlar dünyada, bunlar ahirette
cezasını görecektir.
“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyâmetin sarsıntısı gerçekten
çok korkunç bir şeydir.

44
Rad.29, lokman.8.fussilet.8. Ankebut.9, Taha.82, Yunus.9.
45
Sünuhat Tüluat İşârat 5.sh - Risale-i Nur.
46
Sünuhat Tüluhat İşârat 5.sh - Risale-i Nur.
47
A’raf.58.
Onu göreceğiniz gün, dehşetten her emzikli anne emzirdiği yavrusunu unutup terk eder,
her hâmile dişi de karnındakini düşürür. İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar şarap
içip sarhoş olmuş değillerdir, lâkin Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” 48
-Kur’an-ın peyderpey inmesi tesbit, takrir ve hazmetmek içindir. Sure sure yani parça
parça inmiştir.
”İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler. Biz onu
senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık (parça parça indirdik) ve onu tane
tane (ayırarak) okuduk.”49
-“Ey örtünüp bürünen! Gecenin yarısında, istersen biraz sonra, istersen biraz önce bir
müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku.”50
-“İnkar edenler: "Kuran ona bir defada indirilmeliydi" derler. Oysa Biz onu böylece
senin kalbine yerleştirmek için azar azar indirir ve onu ağır ağır okuruz.”51
-“ Onu acele (kavrayıb ezber) etmen için (Cebrail vahyi iyice bitirmeden) dilini onunla
depretme.”52
-“ Biz onu, Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (âyet âyet, sûre sûre)
ayırdık; ve onu peyderpey indirdik.”53
- Ebu Amr ed-Dânî, "Kitabu'l-Beyan" adlı eserinde isnadını da kaydederek Hz. Osman,
Hz. İbn Mes'ud ve Hz. Ubey'den şunu rivayet etmektedir:
"Resulullah (s.a.v) onlara Kur'ân-ı Kerim'den on âyeti kerime öğretirdi. Onlar ise bu
âyet-i kerimelerde amel ile ilgili hususları öğrenmedikçe bir başka on âyet-i kerimeye
geçmezlerdi. Böylelikle Hz. Peygamber, bizlere hem Kur'ân-ı Kerim'i ve hem de onunla
amel etmeyi birlikte öğretirdi."
****************
-“Kitap Ehli'nin çoğu, Hakk kendilerine bildirildiği halde, benliklerindeki kıskançlıktan
dolayı, imanınızdan sonra sizi küfre döndürmek isterler. Allah'ın emri gelinceye kadar
onlara aldırış etmeyin.
Onları affedin ve onlarla iyi geçinin. Kuşkusuz Allah, Her Şeye Güç Yetiren'dir." 54
Bu ayet aşağıdaki ayetlerle neshedilmiş, hükmü ortadan kaldırılmıştır.
Yani güçlenince ve güçleninceye kadar…
-“Onları yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkartın.
Zaten, fitne öldürmekten daha kötüdür. Onlar, Mescid-i Haram çevresinde sizinle
savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın.

48
Hac Sûresi 1-2.
49
Furkân suresi 32. Âyet.
50
Müzzemmil.1-4.
51
Furkan.32.
52
Kıyame.16.
53
İsra-106.
54
BAKARA-109.
Eğer savaşırlarsa, siz de savaşın. İşte gerçeği yalanlayan nankörlere verilecek karşılık
böyledir.”55
‫س ِج ِد ا ْل َح َر ِام َحتَّى‬ َ ‫ث َأ ْخ َر ُجو ُك ْم َوا ْلفِ ْتنَةُ َأ‬
ْ ‫ش ُّد ِمنَ ا ْلقَ ْت ِل َوالَ تُقَاتِلُو ُه ْم ِعن َد ا ْل َم‬ ُ ‫ث ثَقِ ْفتُ ُمو ُه ْم َوَأ ْخ ِر ُجوهُم ِّمنْ َح ْي‬
ُ ‫َوا ْقتُلُو ُه ْم َح ْي‬
‫يُقَاتِلُو ُك ْم فِي ِه فَِإن قَاتَلُو ُك ْم فَا ْقتُلُو ُه ْم َك َذلِ َك َج َزاء ا ْل َكافِ ِري‬
-“Kendileriyle savaşılan kimselerin, zulme uğramaları nedeniyle, savaşmalarına izin
verildi. Kuşkusuz Allah, onlara yardım etmeye kadirdir.”56
ْ َ‫ُأ ِذنَ لِلَّ ِذينَ يُقَاتَلُونَ ِبَأنَّ ُه ْم ظُلِ ُموا َوِإنَّ هَّللا َ َعلَى ن‬
‫ص ِر ِه ْم لَقَ ِدي‬
-“Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size
saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah
müttakîlerle beraberdir.”57
-"O, kitap ehlinden inkâr edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır. Siz
onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan
koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O,
yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin
elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın."58
-İZAH(Hz. Peygamber Medine’ye hicret edince, Yahudiler’den Nadîroğulları ile tarafsız
kalmaları konusunda bir antlaşma yapmıştı. Bunlar, Bedir zaferinden sonra, Hz.
Peygamber’i kastederek “Bu zat, Tevrat’ta geleceği haber verilen peygamberdir”
demelerine rağmen Uhud savaşından sonra, yaptıkları antlaşmayı bozdular. Liderleri
Ka’b b. Eşref kırk atlı ile birlikte Mekke’ye giderek Müslümanlara karşı Ebu Süfyan ile
ittifak yaptı.
Durumu öğrenen Hz. Peygamber, Muhammed b. Mesleme’yi görevlendirerek Ka’b’ı
öldürttü. Bununla da kalmayıp Nadîr oğullarının bulunduğu bölgeyi kuşattı.
Çıkıp başka yere gitmelerini istedi. Nadîr oğullarının münafıklardan bekledikleri
yardım bir türlü gelmedi. Sonunda yaşadıkları yerden ayrılıp gitmeye razı oldular.
Bunun üzerine kuşatma kaldırıldı. Ayrılırken geride bıraktıkları eşyaları imha ettiler,
evlerini de yıktılar. Âyette bu olaya değinilmektedir.)
-"Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve
Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç
bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla
düşünür."59
-"Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten
korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder
olmak üzere nikâhlayın.

55
BAKARA-191.
56
HAC-39.
57
BAKARA.194.
58
HAŞR-2.
59
Zümer.9.
Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde
bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız
için daha uygundur."60
-AÇIKLAMA-Bu âyette yer alan “nikâhlayın” emri, gereklilik anlamı değil, ruhsat ve
cevaz anlamı taşımaktadır. Bu itibarla İslâm dininde çok evlilik kural değil,
gerektiğinde başvurulacak istisnaî bir durumdur.
-"Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz;
bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı
düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." 61
-İZAH-Birden fazla kadınla evli bulunan erkek, eşleri arasında eşit ve âdil davranmak
mecburiyetindedir. Ancak bazı hususlar vardır ki bunlarda eşitliği korumak insanın
tabiatına aykırıdır; meselâ iki eşi aynı derecede beğenmek ve sevmek mümkün değildir;
bu sebeple de erkekler bununla mükellef kılınmamışlar, isteseler de bunu
yapamayacakları kendilerine bildirilmiştir.
Buna mukabil elde olan, maddi sayılabilecek haklarda, nimet ve imkânlarda adalet
şarttır; beraber kalma müddeti, mesken, giyecek, yiyecek ve diğer imkânları burada
örnek olarak zikretmek mümkündür.
Lafızla mananın ortak değerlendirilmesi gerek.
***************
Mele; seçkinler meclisi. üst kurul. meşveret heyeti.
“Kur’an’da mele’ kelimesi sahip oldukları zenginlik, soyluluk, sosyal statü gibi maddî
imkânlara aldanarak hak dine ve onun peygamberine karşı mücadeleye girişen,
inananlara zulüm ve baskı uygulayan inkârcı liderler hakkında zikredilmiş; bunların,
bâtıl inançları ve haksız menfaat hesapları uğruna, kendilerine gönderilen
peygamberlerin getirdikleri yeni inanç esasları ve değerler doğrultusunda toplumda
gerçekleştirmek istedikleri değişimi engellemeye çalıştıkları vurgulanmıştır.”62
."(Melekler şöyle derler:) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz
biz, orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı tesbih ederiz."63
-"Onlar orada tartışırken benim mele-i a'lâ hakkında hiçbir bilgim yoktu."64
-“ Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar,
“Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana
hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin
bilmediğinizi bilirim” demişti.”65
Tefsirlere göre Mele-i A’lâ’dan maksat, Allah’ın konuşmak üzere melekleri topladığı
yüce meclistir.
60
NİSA.3.
61
NİSA.129.
62
MELE’ - TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)
63
Saffat- 164-166.
64
Sad.69.70.bak.sad.4.secde.4,saffat,8,rahman.29,duhan.1_6.
65
Bakara Suresi 30. Ayet.
Üst kurul meclis...
"Yüce Allah gökte bir ise karar verdiği zaman melekler, onun emrinden dolayı
içtenlikle saygı ve tazim ile kanat çırparlar.
O anda sanki bir düz kaya üzerinde zincir şakırtısına benzer bir ses duyulur.
Meleklerin kalbindeki korku ve dehşet giderilince Bir alttakiler arşı taşıyanlara
Rabbiniz ne buyurdu diye sorarlar. Onlar da Rabbimiz Hakkı buyurdu.
O pek yücedir pek büyüktür, derler.66
Cinler ve şeytanlar daha önce buradan haber hırsızlığı yapıp, kahinlere söylüyorlardı.
Allah bunlara ihtiyacı olduğu için onları yaratmadı. Tıpkı bize ihtiyacı olduğu için
yaratmadığı gibi.
***************
“Zünnun (Balık Sahibi; Yunus) hakkında söylediğimizi de an. O, öfkelenerek giderken,
kendisini sıkıntıya sokmayacağımızı sanmıştı; fakat sonunda karanlıklar içinde:
"Senden başka ilah yoktur, Sen münezzehsin, doğrusu ben haksızlık edenlerdenim" diye
seslenmişti.”67
Zennun, denilmektedir. Balık sahibi. Lailahe illa ente Sübhaneke, ile Yunus olduğu
görülmektedir.
“Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu.”68
Burada balığın yunusu yuttuğu…
*******
“Hani sana: Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz o
görüntüleri ve Kur'an'da lânetlenen ağacı, ancak insanları sınamak için meydana
getirdik. Biz onları korkuturuz da, bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey
sağlamaz.  ”69
Şecere-i Mel’une-lanetlenmiş ağaç.
( Müfessirlerin ekseriyetine göre, âyetin, «görüntüler» ile tercüme edilen «rü’yâ»
kelimesi, Hz. Peygamber’in Mi’rac gecesindeki müşahedeleridir. «Kur’an’da lânetlenen
ağaç» ise, cehennemdeki «zakkum ağacı»dır.)
“Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa
zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık.
Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.”70

66
İbn-i Kesir tefsir 3/503.
67
Enbiya-87.
68
Saffat.142.
69
İsra.60.
70
Saffat.62-4
(Dünyada kâfirler bunu inkâr ettiler. Ateşin içinde ağaç olur mu? dediler. Cehennemde
biten ağaç sözü geçince: Ateş, ağacı yakarken cehennemde nasıl ağaç olur? diye alay
etmişlerdi. Bu bakımdan bu söz onlar için bir imtihan oldu. Bu sözden kasdedilen
manayı anlamadıklarından iyice küfre düştüler. Allah’ın, isterse, cehennemin
yakmayacağı bir ağaç yaratabileceğini düşünemediler.)
“Şüphesiz, zakkum ağacı, günahkârların yemeğidir.”71
Bunun Şeceretiz-Zakkum, zakkum ağacı olduğu bildirilmiştir.
**********
“Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına ) yemin ederim. Târıkın ne olduğunu nereden
bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucu,
bir denetleyici bulunmasın.”72
Tarık kelimesi, 3.ayette, en-Necmus-Sakıp,-karanlığı delen yıldız manasınadır.
*****
“Şüphesiz sizin Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratan ve Arş’a
(Arş, kudret ve hâkimiyet tahtı, sınırsız kudret makamı demektir.) kurulan, geceyi,
kendisini durmadan takip eden gündüze katan, güneşi, ayı ve bütün yıldızları da
buyruğuna tabi olarak yaratan Allah’tır. Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız
O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yücedir.”73
Yer ve göklerin 6 günde yaratıldığı ifade edilir.
“Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini
bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi
ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir.”74
7 göğü iki günde yarattığı beyan edilir.
“Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden caymaz. Şüphesiz
Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir.”75
“Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin saya
geldiklerinize göre bin yıl tutan bir günde O'nun nezdine çıkar. ”76
(«Birgün» diye belirtilen zarfın, meâlde verildiği şekilde- sadece ikinci cümleye
bağlanması mümkün olduğu gibi, bunun, âyette geçen her iki yüklemle «yönetir» ve
«çıkar» fiilleriyle alâkalı olduğu görüşü de vardır.
Bazı müfessirlere göre, Allah’ın katında bir günün insanların saya geldikleriyle ne
kadar bir süreye karşılık olduğu, sabit bir husus değildir; nitekim Meâric sûresinde
(70/4) bu sürenin elli bin yıl olduğu belirtilmiştir. Bazı müfessirlere göre ise, «bin yıl»,
«elli bin yıl» gibi ifadeler kinaye türündendir, yani sürenin uzunluğunu anlatmak
içindir.)
Ve Allah katında bir günün bin sene, başkasında da; -Hamsine elfe senetin-50 bin sene
der.
71
Duhan.43.4.
72
Tarık.1.4.
73
A’raf.54.
74
Fussilet.12.
75
Hac.47.
76
Secde.5.
“Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.”
Böylece Kur’an-ı bir bütün içerisinde ele almak gerekir.
Zaman kavramını kavramak gerekir.77
****
Kur’an-daki İşkale örnek ise;-umum ve husus konusunda, “Ben cinleri ve insanları,
ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”78
-Ve ma halaktül cinne vel inse-, derken o umum içindeki hususta;
“Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup
da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için
var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin
ta kendileridir.”79
(Âyette sözü edilen kimseler, kendilerine verilen bu yetenekleri kötü kullandıkları için,
cehennemlik olmuşlardır. Allah, bunların böyle davranacaklarını ezelde bildiği için,
onları “cehennemlikler” olarak belirlemiştir.)
Ve le kad zere'na li cehenneme kesiren minel cinni vel insi- ile, Gerçek şu ki, cinden ve
insten çoğaltılmış olanların birçoğu Cehennemliktir. "böylece müminlerin ibadet için
yaratıldığı özeli belirtilmiştir.
Buna sebeb ise;" ve lehum a'yunun la yubsırune biha ve lehum azanun la yesmeune
biha, ulaike kel en'ami bel hum edallu, ulaike humul gafilun."
“Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup
da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için
var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin
ta kendileridir.”80
Ve yine sebebi olarak da;” Andolsun, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara
vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve
kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. Çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı.
Alaya aldıkları şey onları kuşattı.”81
************
“Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiç bir
zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.”82
 Yahudiler, «Ahiret hayatı sadece bize aittir» şeklinde iddia etmişler, bununla «Yahudi
olmayanlar öbür dünyada nimete nail olamazlar» demek istemişlerdi. Bu iddiaya

77
https://www.youtube.com/watch?v=BEk6MxLlsY0
https://www.youtube.com/watch?v=6ULeWNIssNI
https://tesbitler.com/2017/02/08/bir-zamanlar-zaman-yoktu/
https://tesbitler.com/2015/01/03/zaman-makinasi/
78
Zariyat.56.
79
A’raf.179.
80
A’raf.179.
81
Ahkaf.26.
82
Bakara / 95.
karşılık siz de onlara «Madem ki öyledir, hadi ölümü isteyin» deyiniz. Ama onlar asla
ölmek istemezler. Bu âyetler, yahudilerin ırkçılık düşüncesinin ahirete kadar uzandığını
gösterir.”
-Kur’anda kafirler asla ölümü istemezler-len-ifadesi kullanılmıştır.
Len, nefyi istikbaldir. Gelecekte de ve hiçbir zaman istemeyeceklerini belirtmektedir.
Cehennemde kafirler cehennem görevlisi malikten bunu isteyeceklerdir.
“Ateşte olanlar cehennem bekçilerine, "Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün
bizden azabı hafifletsin" derler.
(Cehennem bekçileri) derler ki: "Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş
miydi?" Onlar, "Evet, getirmişti" derler. (Bekçiler), "Öyleyse kendiniz yalvarın"
derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.”83
“Kâfirlere ise cehennem ateşi var. Ne ölüm hükmü verilir ki ölsünler, ne de ateşin azabı
hafifletilir. Biz, işte Allah’ı ve nimetlerini inkâr eden her nankörü böyle cezalandırırız.”84

“Gerek Ehl-i kitaptan, gerek müşriklerden olan kâfirler, hem de ebedî/devamlı kalmak
üzere cehennem ateşindedirler. Onlar bütün yaratıkların en şerlisidirler.”85
“(Dünya bozgununun) ardından (bir de) cehennem vardır. Ve (ona) irinli sudan içirilir.

Zorlanarak ve yudum yudum yutkunmaya çabalar (ama) boğazından kolayca geçmez.


Ölüm her yandan ona gelir, fakat o ölmez. Ardında daha sert/çetin bir azap vardır.”86
Buradaki Len ifadesi tıpkı rüyet durumundaki gibidir. 87
“Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana
(kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin.
Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa
tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni
eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim”
dedi.”88
***********
Kur'an-ı Kerim'de şefaatle ilgili 15 ayet geçmektedir. Bunların 8'i ahirette şefaatin
olmadığını 7 tanesi de şefaat Allah'ın izniyle olduğunu ifade etmektedir. Bu 8 tanenin de
7 tanesi daha ziyade kafir Zalim müşrik münafık ve israf ile ilgili olurken diğer bir
tanesi de müminleri hitap etmektedir. Şöyle Ey iman edenler kendisinde alışveriş
dostluk ve Şafak bulunmayan gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan Hayır yolunda
harcayın Gerçekleri inkar edenler Elbette zalimlerdir.
Bakara 254 bunu böylece diğer Allah'ın iznine bağlı olan 7 ayetle bir araya getireceğiniz
zaman o zaman burada da Ey iman edenler kendi alışveriş dostluğu Allah'ın izni

83
Mü’min-49-50, Bak.Mülk-8-11.
84
Fatır, 35/36.
85
Beyyine, 98/6.
86
14/İbrahîm.16- 17.
87
Bak. https://tesbitler.com/2021/03/21/96-ruyetullah/
88
A’raf.143.
olmadıkça hiç kimsenin şefaat da bulunamayacağı gün gelmeden önce size verdiğimiz
rızıktan hayır yolunda harcayın diye bu şekilde ifade etmek gerekir.
Hadisi şeriflere baktığımız zaman da hemen hemen genel olarak dan şefaatle ilgili 160
kadar hadisin geçtiği görülmektedir. Efendimizin Şefaati Uzma ya sahip olduğu şafağını
ahirette ehli iman için yapacağı gibi birçok hadisi şerifler şefaatin bu manada olacağını
ancak Elbette gayet normal olaraktan Allah'ın iznine bağlı olduğunu ifade etmektedir.
-“ Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka
taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek
onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de.”
-“ Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya,
onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete
de giremezler!( Âyetin bu kısmı, “halat iğne deliğinden geçinceye kadar cennete
giremezler” şeklinde de tercüme edilebilir.) Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.”89
Burada ahirette kâfirin hiçbir surette cennete girmeyeceği açıkça belirtilmektedir.
**************
Kur’an hazinesine giren ve bakan ehli, onda bulduğu cevherleri kendi mesleği açısından
çıkarıyor.
Allah’ta insan definesinden nice hazineler çıkarıyor.
“Ve yezkurunallahe kıyamen ve kuuden ve ala cunubihim ve etefekkerune fi
halkissemavati Vel ard. Rabbena ma halakte haza batıla. Sübhaneke fekinâ ‘ażâbe-
nnâr.”
“Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve
yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni
eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.”90
-“Veş-şemsu tecri li mustekarrin leha…”
“Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen
Allah'ın takdiri (düzenlemesi)dir.”91
-“İzeşşemsu küvvirat.”
“Güneş, dürüldüğü zaman,”92
-“İtiya tav’an ev kerha…”
“Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek,
gelin! dedi. İkisi de «İsteyerek geldik» dediler.  “93
 “Cenab-ı Hakk’ın «yer ve gökten istediği», her ikisinin de kendilerine yüklenen
görevlerin gereğini yerine getirmeleridir.”

89
A’raf.40.
90
Ali imran.191.
91
Yasin.38.
92
Tekvir.1.
93
Fussilet.11.
-“Eyuhibbe ehedukum en yekule lahme eḣîhi meyten.”
“Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?”94
Bu teşbihle gıybetin ne kadar çikin bir şey olduğunu tasvir etmektedir.
-Sümme kaset kulubukum min badi zalike, Fehiye kelhicârati ev eşeddu kasve(ten)…..”
“Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü
taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş
da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir
zaman habersiz değildir.”95
Buradaki teşbihte kötü kalbli bir insanın kalb yapısının kendi olması gereken
karakterinden hariç olup, bozulduğunu veciz ve harika bir benzetmeyle dile getiriyor.
-“Fenzur ila asari rahmetillah keyfe yuhyil arda ba'de mevtiha, inne zalike le muhyil
mevta, ve huve ala kulli şey'in kadir.”
“Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor.
Şüphe yok ki O, ölüleri de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”96
-“Kale men yuhyil izam...”
“Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: "Çürümüşlerken
kemikleri kim diriltecek?"
De ki: "Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir."97
-Evet, Leyse bade beyanil Kur'an'i beyanun.
Elbette Kur’an-ın beyanından başka beyan yoktur ve de olamaz.
-“ Em yekûlûne şâ’irun neterabbesu bihi raybe-lmenûn(i)
“Yoksa onlar: (O,) bir şairdir; onun, zamanın felâketlerine uğramasını bekliyoruz mu
diyorlar?”98
-“ Vemâ ‘allemnâhu-şşi’ra vemâ yenbeġî leh(u)(c) in huve illâ żikrun ve kur-ânun
mubîn(un)”
“Biz ona (Peygamber'e) şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri,
ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.”99
-Em emler ve ve min ayatihi-ler zincirleme soru ve düşündürücü edatlar. 100
-“Fel yenzuril insanu mimme hulik. Hukuka min main dafik…”

94
Hucurat.12.
95
Bakara.74.
96
Rum.50.
97
Yasin.78-79.
98
Tur.30.
99
Yasin.69.
100
https://tesbitler.com/2021/05/16/219-yoksa-yoksa/
“İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile göğüs
kafesi arasından çıkar. İşte Allah (başlangıçta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar
yaratmaya da kadirdir.”101
-“….Vel cibale evtada...
“Biz, yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?”102
-“En-nessemavati velarda Retkan fefeknahuma..”
“İnkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi
sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hala inanmayacaklar mı?”103
-“ Fel yevme nuneccîke bi bedenike…”
“(Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olman için, bugün senin bedenini (cansız
olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler.” 104
-“Ğulibetir rum...”
“Rumlar yakın bir yerde yenilgiye uğradılar. Fakat onlar bu yenilgilerinden sonra
birkaç yıl içinde galip gelecekler. Eninde sonunda Allah’ın dediği olur. O gün müminler
Allah’ın yardımı sebebiyle sevinecekler. O dilediğini muzaffer kılar. O çok güçlüdür,
engin merhamet sahibidir.
Bu Allah’ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; ama insanların çoğu bunu bilmezler.” 105
Geçmişten bahseden Kur’an, gelecekten de haber vermektedir.
-“ Andolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde
başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz.
Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.”106
****************
“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır.
Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin
sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler
vardır."107
İbn Abbas (r.a) Efendimizden rivayetle “Âdemoğlunda bir nefs, bir ruh vardır,
aralarındaki fark, güneş ile şuası gibidir. Nefs kendisiyle akıl ve temyiz (ayırım, irade)
yapılan; ruh da, teneffüs ve hareket yapılandır. Ölümde ikisi de müteveffa (yani bedenle
bağlantısı kesilmiş); uykuda ise yalnız nefs müteveffâdır.” Bu rivayet ise
anlattıklarımıza yakındır. Elmalı H. Yazır buradan şunu çıkarmaktadır: “Ona göre nefs
kendini duyan. Yani kendi vicdanını bilen ve ‘ene’ (ben)şuuruna erendir. Yalnız nefs
101
Tarık.5-8.
102
Nebe.6-7.
103
Enbiya.30.
104
Yunus.92.
105
Rum-2-6.
106
Fetih27.
107
Zümer.42.
Vacibu’l-Vücûd değildir (Var olması vacip değildir) Allah’tandır. Ölüm ve uyku
hallerinde olduğu gibi, kendinden geçirilip ak1ı temyizinin kendinden alınmasıdır.
Ruh denilince genellikle hayat mebde-i (başlangıcı) anlaşıla geldiği gibi ve ruh da ekseri
cismânî tezahürat ile anlaşıldığından manevî hayatın mebde-i olan ruha nefs de
denilmiştir.”
Yunus öldü diye salâ verirler
Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez.
-Ahnes, bazı geceler Ebû Süfyân ve Ebû Cehil ile buluşarak müslümanların okuduğu
Kur’an’ı gizlice dinler ve onu beğendiğini söylerdi.
Bir gece vakti; Ebu Süfyan Sahr b. Harb, Ebu Cehil ve Ahnes b. Şerik, birbirlerine
duyurmadan, namaz kılarken okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’i dinlemek için Efendimizin
(a.s) evine gidip, her biri bir yere sindi. Bunlar, Peygamberimizin (a.s) okuduğunu
dinleyerek gecelediler.
Tan yeri ağarırken, yerlerinden ayrılıp dağıldılar.
Yolda birleştiler, birbirlerini kınadılar.
“Bir daha buraya dönüş yapmayınız!
Eğer sizi hafif akıllılarınızdan herhangi birisi görmüş olsa, muhakkak onun kalbine
şüphe düşürmüş olursunuz!” dediler ve oradan ayrıldılar ve:
“Bir daha buraya dönmeyeceğimize and içmedikçe buradan ayrılmayalım!” dediler.
Antlaştıktan sonra, dağıldılar.
Ahnes b. Şerik, sabaha çıkınca, sopasını eline aldı.
Ebu Süfyan’ın evine kadar gidip, içeri daldı:
“Ey Hanzale’nin babası! Muhammed’den dinlemiş olduğun şey hakkındaki görüşünü
bana bildir!” dedi. Ebu Süfyan:
“Ey Sa’lebe’nin babası! Vallahi, ben ondan mânâsını bildiğim ve anlatılmak istenileni
anladığım şeyler de işittim; mânâsını bilmediğim ve anlatılmak istenileni
anlayamadığım şeyler de işittim!” dedi.
Ahnes b. Şerik:
“Ben de öyle!” dedi. Ebu Süfyan’ın yanından ayrılıp Ebu Cehil’in evine vardı.
Ona:
“Ey Hakem’in babası! Muhammed’den işitmiş olduğun şey hakkındaki görüşün nedir?”
diye sordu.
Ebu Cehil:
“Ondan ne işitmişim de?!
Biz ve Abdi Menaf oğulları, şan ve şeref hususunda şimdiye kadar hep çekiştik durduk:
Onlar halka yemek yedirdiler, biz de yemek yedirdik.
Onlar arabuluculuk ederek diyet yüklendiler, biz de arabuluculuk ederek diyet
yüklendik.
Onlar halka bağışta bulundular, biz de bağışta bulunduk.
Onlarla, kulak kulağa giden iki yarış atı durumuna gelince, onlar:
‘İşte, bizden, kendisine gökten vahiy gelen bir peygamber de var!’ dediler.
Biz bunun dengini nereden bulup onlara ulaşacağız?!
Vallahi, biz hiçbir zaman ona inanmayız ve onu tasdik etmeyiz!” dedi.
Bunun üzerine Ahnes ayağa kalktı ve Ebu Cehil’i kendi haline bıraktı. 108
-Münafıkların reisi Übey b. Selul-ün oğlu, Abdullah Allah yolunda gayret etmekte,
babasının ölümü üzerine peygamberimize gelerek, babası için Allah'tan mağfiret
dilemesini istemiştir.
Bunun üzerine Tevbe 80. Ayet indi.
"Onlar için ister bağışlanma dile, ister dileme (fark etmez.) Onlar için yetmiş kez
bağışlanma dilesen de, Allah onları asla affetmeyecektir. Bu, onların Allah ve Resûlünü
inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez." 109
-Tevbe.84-de“Velâ tusalli ‘alâ ehadin minhum mâte ebeden velâ tekum ‘alâ kabrih(i)
innehum keferû bi(A)llâhi verasûlihi vemâtû vehum fâsikûn(e)”
“Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar
Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler.”
Ebu Cehil in oğlu İkrime’de samimi müminlerden idi.
İkrime, sözünde durur ve döneminde Orta Doğu’nun Müslüman oluşuna yol açan
Yermuk savaşında bir yudum su içemeden şehid olan üç mücahitten biri olur.
Bedir’de öldürülünceye kadar İslam ve Hz. Muhammed düşmanlığının başını çekmiş ve
Peygamberimiz tarafından “Bu ümmetin firavunudur” diye tanımlanmış olan Ebu
Cehil’in oğlu İkrime de çok şeyler yapmıştır. Öyle ki Hz. Peygamberimiz onun hakkında
da “Ondan çektiğimi babasından çekmedim” diyecektir.
İkrime’yi ikna edip geri döndürme görevini de eşi üstüne alır. Yemen sahilinde, gemiye
binmiş ve Afrika’ya geçmek üzereyken kendisini yakalar. Mekke’ye döndürür.
İkrime’nin içeri girmekte olduğu söylenince Peygamberimizin yanında oturan
arkadaşlarını uyarır.

108
İbn İshak, İbn Hişam, Sîre, I, 337 vd; Taberî, Târih, II, 218 vd; İbn Esîr, Kâmil, II, 63 vd; İbn Seyyid,
Uyûnu’l-Eser, I, 99; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, s.160 vd; Ebu’l-Fidâ, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 47, Halebî,
İnsânu’l-Uyûn, I, 462.
109
Tevbe 80. Ayrıca bak.tevbe.113.114, Mümtahine.4.
-Sakın babası aleyhinde konuşup, kendisini rencide etmeyin. Babasının yüzünden
oğlunun hidayetine mâni mi olmak istiyorsunuz?
İkrime içeri girer. Hz. Muhammed kendisini kucaklayarak karşılar.110
****************
Müşriklerin, hayat bu dünya hayatından ibarettir, doğar, yaşar ve ölürüz.
“Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak
zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre
hüküm veriyorlar.  “111
(Dirilmeyi ve ahiret hayatını inkâr eden dehrîler (materyalistler), ölümü «dehr» denen
sürekli zamana veya tabiata bağlayarak, onun dışında ve üstündeki hakîki müessiri,
Allah’ı tanımadıklarını ifade ederler. Bunlara göre ölümü, gece ve gündüz, yani zaman
hazırlar. Ruhları alan bir ölüm meleği yoktur. Bütün olaylar zamana dayandırılır. Ama
onlar bu inancı beslerken zandan başka hiçbir delile sahip değillerdir.)
Bu dünyada cennet ve cehennemin örneğini bir arada gösteriyor.
Bize göre bazılarının yaşayışını cehennemi bir hayat görürken, onlarda bizim cennet
hayatımızı cehennem gibi görür.
**************
Kuzey Afrika'da bir kadın bir hocaya fetva sormaya gelir. Aralarında şu konuşma
geçer:
-Fetvanı Kitap ve sünnete göre mi vereyim yoksa İmam Malik'e göre mi?
-İmam Malik'e göre ver.
-Hayret! Malik'in fetvasını Kitap ve sünnetten üstün mü tutuyorsun?
-Hayır. Ancak Kitap ve sünneti onun senden çok daha iyi anladığına inanıyorum.
-Hikmet sahibi bir kişi demiştir ki kalbini Vaaz ve nasihatlarla dirilt, fikir ile aydınlat,
züht ile öldür. Kesin bilgi ile kuvvetlendir.
Ölüm ile mütevazi kıl, yokluk ile istikrar kazandır. Dünyanın facialarını göster.
Zamanın çarpmasından koru. Geçen her gün ve gece ile doldur. Geçmişe dalmasına izin
verme fakat yaşananlardan ders almasını sağla diyar diyar dolaşta geçip gidenlerin
yaptıklarına ve yaşadıklarına bak ve düşün.
*************
“Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise,
sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki
içyağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları
cezalandırdık.[201] Biz elbette doğru söyleyenleriz.”112

110
https://www.google.com/amp/s/m.yeniakit.com.tr/amp/haber/1111074/ebu-cehilin-oglu-ikrime
111
Casiye.24.
112
Enam.146.
(Konu ile ilgili olarak bakınız: Nisâ sûresi, âyet,160. Aslında bunlar haram şeyler
değildi. Yahudiler bir zamanlar bıldırcın eti ve kudret helvasıyla beslenmişlerdi. Sonra
saldırganlık, zulüm, hakka karşı başkaldırma, peygamberleri öldürme, faiz alma,
insanları öldürmeyi helâl sayma gibi ölçüsüz davranışları sebebiyle birçok temiz
rızıklardan mahrum edilmişlerdi. Sığır ve koyun gibi bazı hayvanların yalnızca iç
yağlarının kendilerine haram kılındığı ve bu hayvanların onlara haram kılınan tırnaklı
hayvanlar kapsamına girmediği âyetin metninden anlaşılmaktadır.)
Yahudilere azgınlıkları sebebiyle bazı şeyler haram kılınmıştır.
Ancak onlar bunu, Allah bize hiçbir şeyi haram kılmadı, İsrail'in kendisine haram
kıldıklarını bizde kendimize haram kildik.
Oysa Ayette; “Yahudilerin yaptıkları zulümler ve pek çok kimseyi Allah yolundan
alıkoymaları yüzünden daha önce kendilerine helâl kılınmış olan bir kısım temiz ve hoş
yiyecekleri biz onlara haram kıldık.
Bir de kendilerine yasaklandığı halde faiz almaları ve haksız yollarla insanların
mallarını yemeleri yüzünden. İçlerinden kâfir olanlara can yakıcı bir azap hazırladık.”113
“Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları
dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz, o
zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun.”114
Bu konuyu sitemde genişçe ele aldım.115
Yahudiler kendileri de bilmektedir ki, Tevrat ve Zebur’da yazdığı üzere, "Biz Salih
kullarımızı kesinlikle yeryüzüne varis kılacağız."
“Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: «Yeryüzüne iyi kullarım vâris olacaktır» diye
yazmıştık. ”116
(Âyette geçen «Zikir»den maksat, -tercihe şâyan görüşe göre- Tevrat’tır. Ancak
müfessirler, «Zikir» tabirinin levh-i mahfuz, «Zebur»un ise, Allah tarafından inzal
buyurulan bütün kitaplar olabileceğini de belirtmişlerdir.
Kötülerin ve kötülüğün sürekli pâyidâr olamayacağını, iyiliğin asıl, kötülüğün ise ârızî
olduğunu, hakimiyetin eninde sonunda iyilerin eline geçmesinin mukadder olduğunu
anlatan bu âyet, İslâm dininin dünya hayatı konusundaki iyimserliğini ifade
etmektedir.)
************
Suyuti, müfessirin on beş ilme vakıf olması gerektiğini nakletmektedir.
Bunlardan; siğa ve binaların bilinmesinin lüzumu; Zemahşeri, bazılarının “ ” ‫يوم ندعو كل‬
‫( أناس بإمامهم‬İsra suresi 71. ayet)ayetinde geçen “imam” kelimesinin “ümm”den geldiğini
iddia ettiklerini ifade ettikten sonra bu durumda mananın “insanlar babaları ile değil
anneleriyle çağrılacaktır” şeklinde olacağını belirtmektedir.

113
Nisa.160-161.
114
Âl-i İmrân Suresi 93. Ayet.
115
https://tesbitler.com/index.php?s=yahudi
116
Enbiyâ Suresi 105. Ayet.
Ayrıca bu şekilde olmasının sebebini de İsa’ya a.s. hürmeten, Hasan ile Hüseyn’in
şerefinin ortaya konulması, bir de veled-i zina olan çocukların mahcup olmaması için
şeklinde açıklamaktadır. Zemahşeri, Keşşaf, II, 637. Bunun karşısında “ümm”ün
çoğulunun “imam” şeklinde gelmeyeceği ifade etmektedir.117
-Mesela bir yerde mutlak anlamda kanın haram olduğu ifade edilirken (Bakara 2/173)
diğer yerde de haram olanın, akıtılmış kan olduğu açıklanmaktadır.( Enam 6/145.) Bir
yerde fasl günün ne olduğu sorulmakta,(Mürselat 77/13-14.) diğer yerde ise fasıl
gününün herkesin bir araya getirileceği,( Duhan 44/40.) belirlenmiş bir vakit (Nebe
78/17.) olan din günü(Saffat 37/21) olduğu belirtilmektedir.
-“İnnallahe yagfiruz zunube cemia- Allah, suçların hepsini bağışlar.”118
-“Yuazzibu men yeşau ve yerhamu men yeşa', O, dilediği kimseye azap eder, dilediği
kimseye de rahmet eder.”119
-İnnallahe la yağfiru en yüşrake bihi ve yağfiru ma dune zalike li men yeşau”
“Allah, kendisine ortak koşanları asla affetmez. Bunun dışında uygun gördüğünü
bağışlar.”120
-“Fa'alun lima yurid.- Dilediğini yapandır. “121
-“La yus'elu amma yef'alu ve hum yus'elun.”
O,yaptıklarından dolayı sorgulanamaz. Ama onlar yaptıklarının hesabını
vereceklerdir.”122
-“İn tectenibu kebaira ma tunhevne anhu nukeffir ankum seyyiatikum ve nudhılkum
mudhalen kerima”
“Eğer siz, yasaklananların büyüklerinden sakınırsanız, yaptığınız kötülükleri örteriz.
Ve sizi şerefli bir meskene yerleştiririz.”123
“Ellezine yectenibune kebairel ismi vel fevahışe lemem.”
“Onlar, ufak-tefek hatalara düşmek hariç, büyük günahlardan ve aşırılıklardan
kaçınırlar.”124
-“İnnemat tevbetu alallahi lillezine ya'melunes sue bi cehaletin summe yetubune min
karibin fe ulaike yetubullahu aleyhim. Ve kanallahu alimen hakima.”
“Allah katında tevbe; cahillikle bir kötülük yapıp hemen ardından o kötülüğü terk
edenlerin tevbesidir. Allah, ancak bu gibilerin tevbelerini kabul eder. Zira Allah, Her
Şeyi Bilen'dir, En İyi Hüküm Veren'dir.

117
Suyuti, İtkan, II, 477.
118
Zümer 39/53.
119
Ankebut 29/21.
120
Nisa 4/48.
121
Buruc 85/16.
122
Enbiya 21/23.
123
Nisa 4/31.
124
Necm 53/32.
-“Ve leysetit tevbetu lillezine ya'melunes seyyiat, hatta iza hadara ehadehumul mevtu
kale inni tubtul'ane ve lallezine yemutune ve hum kuffar. Ulaike a'tedna lehum azaben
elima.”
“Kötülük yapıp da kendilerine ölüm gelip çatınca, "Ben şimdi tevbe ettim." Diyenlerin
ve gerçeği yalanlayıp nankör olarak ölenlerin tevbeleri geçersizdir. İşte onlara can
yakıcı bir azap vardır.””125
-Kale azabi usibu bihi men eşau ve rahmeti vesiat kulle şey', fe se ektubuha lillezine
yettekune ve yu'tunez zekate vellezine hum bi ayatina yu'minun.”
“Allah: "Azabıma dilediğimi uğratırım, rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır. Onu, takva
sahibi olanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inanlara yazacağım."126 buyurdu.
*************
"Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten
korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder
olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan
korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu,
adaletten ayrılmamanız için daha uygundur."127
(Bu âyette yer alan “nikâhlayın” emri, gereklilik anlamı değil, ruhsat ve cevaz anlamı
taşımaktadır. Bu itibarla İslâm dininde çok evlilik kural değil, gerektiğinde
başvurulacak istisnaî bir durumdur.)
"Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz;
bâri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı
düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir." 128
(Birden fazla kadınla evli bulunan erkek, eşleri arasında eşit ve âdil davranmak
mecburiyetindedir. Ancak bazı hususlar vardır ki bunlarda eşitliği korumak insanın
tabiatına aykırıdır; meselâ iki eşi aynı derecede beğenmek ve sevmek mümkün değildir;
bu sebeple de erkekler bununla mükellef kılınmamışlar, isteseler de bunu
yapamayacakları kendilerine bildirilmiştir. Buna mukabil elde olan, maddi sayılabilecek
haklarda, nimet ve imkânlarda adalet şarttır; beraber kalma müddeti, mesken, giyecek,
yiyecek ve diğer imkânları burada örnek olarak zikretmek mümkündür.)
Lafızla mananın ortak değerlendirilmesi gerekir.
**************
“Ve lev şaallahu maktetelu-“
“Eğer Allah dileseydi birbirleriyle savaşmazlardı.”
“Ve lev şi'na le ateyna kulle nefsin hudaha”
“Eğer dileseydik, herkese elbette hidayetini verirdik.”129
125
Nisa 4/17-18.
126
Araf 7/156.
127
NİSA.3.
128
NİSA.129.
129
Secde.13.
“Ve ma teşaune illa en yeşaallah”
“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.”130
“Ve ma yekunu lena en neude fiha illa en yeşaallahu rabbuna”
“Rabb'imiz Allah dilemedikçe bizim ona dönmemiz olacak şey değildir.”131
“İnne rabbeke fe'alun lima yurid.”
“Kuşkusuz Rabb'in, dilediğini yapandır.”132
Burada meşiete bütün yönleriyle bakmalı, ilahi irade-kader-yaratma-cüzi irade-
sorumluluk.133
Eş’ari meşietle yaratmaya aynı bakar. Hariciler cebri bakar. mecusiler halıkı
hayr ve şer cihetinde değerlendirir.
*************
Hayat sadece bu dünya hayatından ibaret değildir.
Geniş ve büyük düşünmek lazım.
Ebedi cennet, ebedi cehennem, sonsuz var oluş, sonsuz gelişim, sonsuz iletişim, sonsuz
olanla, sonsuza dek.
Kur'an'ın hayata hayat olduğu bir hayattan sonra, ebedi hitaba, ebediyen mazhar
olmak, teklif olmaksızın, teklifsiz.
Bir yandan ebedi kelam, diğer yandan sürekli bir rü’yete mazhariyet, tüm duyguların
marifet ve muhabbetteki sonlanmayan açılımı.
Fikrin çözemediği, hayalin ulaşamadığı hakikatlerle yüzleşmek.
Hakikate vasıl olmak.
Hakikatle olmak.
Hakikatlilerle buluşmak.
******
Bu ahirzaman çok hakikatlere gebe.
Doğumu haşmetli olacak.
Final sahibine yakışır olacak.
Allah öyle diyor; “Vel akibetu Lil muttakin.”134

130
İnsan-30-Tekvir.29.
131
A’raf-89.
132
Hud-107-Buruc.16.
133
https://tesbitler.com/index.php?s=kader
134
Kasas.83.
Allahu alem finale doğru giden şu dünyada Kur'an-ı Kerim'de final yapmakta ve bir
derece geçmiş asırlarda ki olayları bu zamanımızda aktarmakla geleceğe ışık tutup,
asırları asrımızda özetlemektedir.
**********
Başta nefsim olmak üzere, gerçekten hala işin şuurunda değiliz.
Efendimizin dediği gibi, eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler, çok ağlarsınız.
Çok gülüyor, az ağlıyorsak bu işte bir gariplik var demektir.
Demek ki çok değil, pek bilmiyormuşuz.
-Bir kişi Hristiyanlara ait bir okulda papa ve kiliseyi kötüleyebilir mi?
Oysa bizde ve bu memlekette yaşarken bu memleketin inançlı insanlarına
küfredilebiliyor!
Bir zehirlenme hüküm sürmektedir.
**************
Kur’an’da tekrar eden yasaklar sadece riba’da değil başka konularda da
uygulanmaktadır. Mesela Peygamber a.s. Abese suresinde; davette kimseye sırtını
dönmemesi gerektiği hususunda uyarılırken, Enam suresi 52. ayette müşriklerin, yanına
gelip kendisini dinlemeleri için fakir müslümanları yanından kovması şartını
Peygamberin reddetmesi gerektiği belirtilmektedir. Hatta onun tam tersine fakir
Müslümanlardan gözünü bile çevirmemesi gerektiği Kehf suresi 28. ayette
emredilmektedir.
Görüldüğü gibi Hz. Peygamber a.s. bir konu hususunda üç farklı yerde ve şekilde
uyarılmaktadır. Benzer durum Müslümanların müşriklerin mallarına göz dikmemesi
gerektiği hususunda da görülmektedir. Allah, müslümanları müşriklerin refah içinde
olmalarına imrenmemeleri gerektiğini şöyle belirtir;
“Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara
karşı mahzun olma ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir.” 135
*************
Nâsırüddin el-Elbânî, aşırı Vahhabbilikle ve Ehl-i sünnete aykırı bazı düşünceleriyle
tanınmıştır.
Bu açıdan onun fikirlerinden ve eserlerinden istifade ederken çok dikkatli olmak
gerekir.
Bir ara ticaretle meşgul oldu, babasının mesleği olan saat tamirciliği yaptı, boş kalan
zamanlarında da kitap okumaya çalıştı. Yirmi yaşlarında iken, M. Reşîd Rızâ’nın
çıkardığı "Mecelletü’l-Menâr"da okuduğu bazı yazılar kendisini Selefî anlayışı
benimsemeye ve hadis ilmiyle meşgul olmaya yöneltti.

135
Hicr suresi 15/88. Bak. Taha suresi 20/131, Kasas suresi 28/76-82, Zuhruf suresi 43/33-35, Ali İmran
suresi 3/196, Tevbe suresi 9/55 ayetlerinde uyarmaktadır.
Dımaşk’ta çalışmalarını sürdürdüğü sırada yaptığı seyahatlerde savunduğu fikirleri
yayma imkânı bulmakla beraber halkın, resmî makamların ve tarikatların şiddetli
muhalefetiyle karşılaşmış, zaman zaman bu yüzden hapse girdiği ve sınır dışı edildiği
olmuştur.
2 Ekim 1999’da Amman’da vefat etti.”136
Kendisine bir çok reddiyeler yapılmıştır.
Buda bizdeki birkaç kişi gibi, isbat, tesbit, teşhis, talim ile öne çıkmayıp, red ve inkar ile,
nefyedip kabul etmemekle yani müsbet yönleriyle değil, menfi yönleriyle öne
çıkmaktadırlar.
***********
Kıssalar:
1) Adem ile melekler ve şeytan, Adem ile Havva, Adem ve iki oğlu (Habil ve Kabil)
2) Nuh, Hud, Salih, Şuayb, Eyyub’un hayatı ve tevhid mücadelesi.
3) Lokman’ın oğluna yaptığı öğütler.
4) İbrahim ve oğulları’nın kıssası, Kabe’nin yapımı, İsmail’in kurban edilmesi hadisesi.
5) Yusuf’a karşı kardeşlerinin kıskançlığı ve onu kuyuya atmaları, Yusuf ile Aziz’in
karısı arasında geçen hadise, Yusuf’un hapse girmesi, kardeşleriyle görüşmesi.
6) Musa’nın rasullüğünden önceki hayatı, risaleti, mucizeleri, Firavun’un inadı,
İsrailoğullarının Mısır’dan çıkması, Bakara ve Hızır kıssası.
7) Davut ve Süleyman’ın kıssası, Süleyman ve Belkıs.
8) İsa’nın doğumu, risaleti, sofrası.
9) İsrail oğulları, Zülkarneyn, Ashab-ı Kehf, Ashab-ı Uhdud, Ashab-ı Fil.
10) İsra, Hicret, Bedir, Uhud, Beni Nadir, Ahzab, Mekke Fethi, Huneyn Gazvesi, İfk
Hadisesi ve Münafıklara ait kıssalar.
-Ayetlerin tekrarından başka kıssalar da tekrar edilmiştir. Mesela Hz. Âdem kıssası,
Bakara. A’raf, Hicr, İsra, Kehf ve Taha surelerinde tekrarlanmıştır. Fakat her bir
surede kıssanın bir başka özelliği vurgulanmıştır.
*************
Peygamber Kıssaları:
Kur’ân’da kıssası anlatılan peygamberler; Hz. Adem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz.Hud ve Âd
kavmi, Hz. Salih ve Semud kavmi, Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. İsmail, Hz.İshak, Hz.
Ya’kub, Hz. Yusuf, Hz. Eyyûb, Hz. Şuayb ve Medyen halkı, Hz. Musa,Hz. Harun.
Firavun ve İsrailoğulları, Hz Dâvud, Hz Süleyman, Hz İlyas, Hz. Elyesa,Hz. Zülkifl, Hz.
Yunus, Hz. Uzeyr, Hz. Lokman (Kur’ân’da kendisine hikmet verildiği bildirilir fakat
peygamberliği tartışmalıdır), Hz. Zülkarneyn (Peygamberliği konusunda ihtilaf vardır),
Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa’dır.
-Diğer Kişi ve Toplulukların Kıssaları:
Kur’an’da Peygamberler dışında anlatılan kıssalar; Hz. Meryem kıssası, Hz.Adem’in iki
oğlunun kıssası, Ashab-ı Kehf kıssası, Ashab-ı Karye kıssası, Eyke Halkının kıssası,

136
https://sorularlaislamiyet.com/nasiruddin-el-elbani-hakkinda-bilgi-verir-misiniz
https://dintahripcileri.com/nasuriddin-elbani-kimdir/
Tübba Kavmi kıssası, Ress Halkı kıssası, Sebeliler kıssası, Ashab-ı Uhdud kıssası, malı
ve evlatlarının çokluğuyla övünen adamın kıssası, bahçe sahipleri kıssası, Ashab-ı Fil
kıssası, Romalılar kıssasıdır.
-Kur’ân’ın Nazil Olduğu Dönemde Meydana Gelen Olayların Kıssaları;
Hicret, Ahzâb, isra, mi’rac, Bedir, Uhud, Hendek, Hamrâü’l-esed, Huneyn, Bey’atür
rıdvan, Hudeybiye Antlaşması, Tebük savaşları ve seferleri.
*************
Hz. Hud’un (a.s.) kavmiyle olan mücadelesi Kur’ân’da birçok ayette tekrarlarıyla
anlatılmaktadır.
Şuarâ Suresinde tekrarlanan bu kıssada, Hz. Hud’un kavmine hitabı şu şekildedir:
“Hani onlara kardeşleri Hud: ‘sakınmaz mısınız?’ demişti. ‘Gerçek şu ki, ben size
gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah’tan korkup sakının ve bana itaat
edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim yalnızca alemlerin
Rabbine aittir.”
Bu hitabın tam anlamıyla anlaşılabilmesi için Mevdûdî kıssanın tekrarlandığı farklı
surelere müracaat eder. Bu şekilde, bu hitabı izah etmeye çalışır:
Hz. Hud’un bu hitabesini bütünüyle kavrayabilmek için, Ad kavmi hakkında Kur’ân’ın
verdiği ayrıntıları göz önünde bulundurmak gerekir:
1. Nuh kavminin helâk edilmesinden sonra, Ad’a yeryüzünde iktidar ve üstünlük
verilmişti: ‘Düşünüp ibret alın ki, Allah sizi Nuh’un kavminden sonra halifeler
yaptı...’(A’raf:69)
2. Güçlü kuvvetli insanlardı: ‘…Ve yaratılışta sizin güç ve kuvvetinizi artırdı.’
(A’raf:69)
3. Yeryüzünde onların dengi bir başka kavim yoktu. ‘Beldeler içinde onun
benzeri yaratılmamıştı.’ (Fecr:8)
4. Medeni idiler ve dünyada yüksek sütunlu muhteşem binalar yapma sanat ve
hünerleriyle tanınmışlardı: ‘Görmedin mi Rabbin nasıl yaptı Ad’a? Yüksek sütunlu
İrem’e?’ (Fecr:8)
5. Maddi refah ve güç onları mağrur ve kibirli yapmıştı: ‘Ad’a gelince:
yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve ‘bizden daha kuvvetli kim var?’ dediler.
(Fussilet:15)
6. Siyasal iktidar, karşılarında kimsenin ses çıkaramadığı birkaç despotun
ellerinde idi: ‘…Ve her inatçı zorbanın emrine uydular.’ (Hud:59)
7. Allah’ın varlığına inanmıyor değillerdi. Fakat şirk içinde idiler. Başkasına değil
Yalnızca Allah’a ibadet etmeyi reddediyorlardı: ‘Bize yalnızca Allah’a ibadet edelim ve
babalarımızın ibadet ettiklerini bırakalım diye mi geldin? dediler.’137
-“Hz. Adem’in kıssası Bakara: 30-39, A’raf: 11-17, 189, Hicr: 28-42, İsra: 61-65 ve Kehf
51-52’de yer almıştır.”138
-Bakara suresinde İsrailoğulları kıssası Hz. Adem kıssasından sonra gelmektedir.
Bakara 2/40-74, 83-93, 122-123, 135-136, 140-141, 211-212, 246-252.
137
A’raf:70) Mevdûdî, Tefhîmü’l Kur’ân, 4:49. TEFHÎMÜ’L KUR’ÂN’DA KUR’ÂN KISSALARI-
Kevser KASABOĞLU-sh.108.
138
Age.92.
-Ankebut suresinde art arda zikredilen Ad, Semud kavmi ve Karun, Firavun, Haman
kıssalarından sonra, Mevdûdî bu kıssaların Mü’minlere ve kafirlere ne gibi dersler
verdiğini şu şekilde açıklamıştır:
Buraya kadar geçen ayetlerde anlatılan kıssalar hem kafirlere hem de mü’minlere hitap
etmektedir. Bu kıssalar, üzülüp cesaretlerini yitirmemeleri, çok şiddetli eziyet ve
baskılar altında bile Hak sancağını sabır ve sebatla yukarıda tutmaları için mü’minlere
hitap etmektedir. Diğer taraftan bu kıssalar, kibir içinde İslami hareketi bastırıp yok
etmeye çalışan günahkar ve zalim kimselere de hitap etmektedir.”139
*************
“Enbiyâ sûresi de kıssalara tahsis edilmiş, burada da bazı peygamberlerin
hayatlarından ve kavimleriyle olan münasebetlerinden bahsedilmiştir (el-Enbiyâ 21/1-
112). Kurân-ı Kerîm’de haklarında geniş malumat ihtivâ ettiği için isimlerini
peygamberlerden alan sûreler de bulunmaktadır.140
Adını peygamberlerle ilgili kıssalar ve kahramanlarından alan sûreler de vardır.141
-Kur’ân-ı Kerîm’in 1328 âyetinde üçü (Zü’l-karneyn, Lokmân, Uzeyr) ihtilâflı olmak
üzere yirmi sekiz peygamberin kıssası anlatılmıştır. Bu oran Kur’an’ın % 28.84’üne
tekâbül etmektedir. Bu yekûna kıssalarla alâkalı bazı meselelerin anlatıldığı (kavimlerin
helâki ve helâk sebepleri, azâb tehditleri vs.) âyetler de ilâve edildiğinde sayı 1678’e
çıkmakta, oran ise % 30’ları geçmektedir.142
-Kısas-ı Enbiyâ mesnevîsi, âyet ve İsrâiliyyât’a dayalı rivâyetlerden hareketle Kur’an’da
isimleri zikredilen yirmi beş peygamberden Hz. Elyesâ ve Hz. Zülkifl dışındaki yirmi üç
peygamberin, isimleri Kur’an’da geçtiği hâlde peygamberlikleri ihtilâflı olan Hz.
Lokmân, Hz. Uzeyr, Hz. Zülkarneyn’in ve Kur’an’da isimleri anılmayan Hz. Şît, Hz.
Hızır ile Hz. Dânyâl’in kıssalarından bahsetmektedir.143
-Peygamberlerin irtibatlı oldukları şahsiyetler (Âzer, Nemrûd, Firavun, Hâmân, Kārûn,
Belkıs, Züleyha vb.) hakkında da bilgiler verilmektedir.144
***************
Resulullahın (s.a.v) yanında idik. O, yere bir çizgi çizdi. Bu çizginin sağına iki, soluna da
iki paralel çizgi çizdi. Sonra elini ortadaki çizgi üzerine koydu ve dedi ki: "Bu, Allah'ın

139
Age.128.
140
Yûnus 10/1-109; Hûd 11/1-123; Yûsuf 12/1-111;İbrâhîm 14/1-52; Muhammed 47/1-38; Nûh 71/1-28.
141
el-Bakara 2/1-286; Âl-i İmrân 3/1-200;el-Mâide 5/1-120; el-İsrâ 17/1-111; el-Kehf 18/1-110; Meryem
19/1-98; en-Neml 27/1-93; Lokmân 31/1-34; el-Ahzâb 33/1-73; Sebe’ 34/1-54; el-Fetih 48/1-29; el-Hucurât-
49/1-18; et-Tûr 52/1-49; el-Hadîd 57/1-29; el-Mümtehine 60/1-13; et-Tahrîm 66/1-12;el-Cin 72/1-28; el-
Müzzemmil 73/1-20; el-Müddessir 74/1-56; en-Nebe’ 78/1-40; Abese-80/1-42; el-İnşirâh 94/1-8; el-Fîl
105/1-5; Kureyş 106/1-4; el-Kâfirûn 109/1-6; Tebbet-111/1-5,KISAS-I ENBİYÂ-Peygamber Kıssaları-
HİNDÎ MAHMÛD-Ahmet Karataş-24.

142
Age.26.
143
Age.65.
144
Bak. Kısas-ı Enbiya1Ahmed Cevdet Pasa.
yoludur." Sonra şu ayeti okudu: "Bu benim dosdoğru yolumdur, ona uyunuz; başka
yollara uymayınız ki, onlar sizi Allah 'ın yolundan ayırır. "145
-"Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılığa düşmeyin... "146
-“Festakım kema umirte”
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. “147
- Peygamberimiz bu ayet ile ilgili olarak; “Şeyyebetni suretü hud.”
“Hud suresi (yanı bu ayet) beni ihtiyarlattı.”buyurmaktadır.
-"Kur'an'da zikrolunduğu üzere Allah Tea!a'nın yed, vech ve nefs sıfatları vardır. ..
Yine O'nun gazab ve rıza sıfatları mevcuddur, ancak bunların keyfiyeti bizce
meçhuldür. O'nun gazabı ukubeti, rızası da sevabı demektir, denilemez.
Yine O'nun yed'i, kudreti veya nimeti manasına gelir de denilemez.”
-Allah Teala, "Hiçbir şey O'nun benzeri olamaz. (Veya, O'nun misli gibisi (bile)
yoktur.)"148
-Kur'an-ı Kerim'de Hz. Nuh'un dilinden şöyle buyrulur: "Müslümanlardan olmakla
emrolundum. "149
-Hz. İbrahim ve İsmail'in dilinden:· "Ey Rabbimiz bizi sana Müslüman (samimiyetle
teslim) olanlardan kıl."150
-Hz. Yakub'un çocuklarına vasiyetinden "Şübhe yok ki, Allah, razı olduğu İslam dinini
sizin için seçti. O halde siz ancak Müslüman olarak can verin.”151
- Allah'ın hükümlerine teslim olmaksızın İslam yoktur:
"Rabbin hakkı için onlar, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapıp sonra da
verdiğin hükümlerden nefisleri hiçbir darlık duymadan tanı bir teslimiyetle boyun
eğmedikçe, iman etmiş olmazlar. "152
- "Allah sizlere bilmediklerinizi bildirmek ve sizden öncekilerin yollarını size göstermek
ister... "153
Tamamlanması gerekeni bize tamamladı: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim,
üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam 'ı seçtim. "154

145
En'am,6/153.
146
Ali İmran.103.
147
Hud.112.
148
Şûrâ Suresi 11. Ayet.
149
Nemi, 27/91.
150
Bakara,2/128.
151
Bakara,2/132: Şu ayetlere de lütfen bakınız: Yunus, 10/84: Maide, 5/44: A'raf, 7/126:Al-i İmran, 3/52:
Neml, 27/44: Ahkaf, 46/15.
152
Nisa, 4/ 65.
153
Nisa, 4/26.
154
Maide, 5/3.
- Resulullah Efendimiz şöyle buyuruyor: "Nefsimi yed-i kudretinde tutana yemin
ederim ki, bu ümmetten beni duyan biri Yahudi olsun, Hıristiyan olsun, duyduktan
sonra benim getirdiğime, Kur'an'a ve bana inanmazsa mutlaka o, ateş ehlindendir."155
****************
Emali Şerhinden :"Allah Teala, hayrı ve zaten çirkin olan şerri irade edendir. Fakat
muhale yani şerre, kötü fiillere rızası yoktur."
- "Allah 'ın sıfatları zatının aynı değildir. (Yani sıfatlar zat içinde erimemiştir). Aynı
zamanda zatından ayrı ve kopuk da değildir."
- Ömer Nesefi (r.a), "Allah'ın (c.c) ezeli ve zatıyla kaim sıfatları vardır. Bu sıfatlar,
zatının aynı da değildir, gayrı da değildir. Ehl-i sünnetin bu inancı, bu sıfatlara malik
birden fazla vücudun varlığı telakkisini reddeder,'' demiştir.
- Allah Teala hakkında "nefs" tabiri kullandır mı?
Bu lafız (kelime) Kur'an'da geçmektedir. Cenab-ı Hak, "Sen benim nefsimdekini
biliyorsun, bense senin nefsindekini bilmiyorum "156
Ve "Allah sizi kendi nefsinden sakındırır"157 buyurmaktadır. Hadislerde de varid
olmuştur. Şöyle rivayetler vardır:
1. Haber: Ebu Hüreyre (r.a)' den: "Allah şöyle buyurur. Kulum beni andığında, Ben
kulumla birlikteyim. Eğer kulum beni kendi nefsinde anarsa, Ben de onu nefsimde
anarım... "
2. Haber: "Cenab-ı Hak mahlukatı yaratınca, Arş'ın üzerinde yükseltilmiş Kitabında,
mukaddes nefsi hakkında, "şüphesiz benim rahmetim, gazabıma üstün geldi" diye
yazdı.”158
3. Haber: Ebu Zerr (r.a), Hz. Peygamberden (s.a.v) Hz. Peygamber de, Cenab-ı Hak'dan
şunu rivayet etmiştir: "Ey kullarım! Zulmü kendi nefsime haram kıldığını gibi, sizin
aranızda da haram kıldım. Binaenaleyh, birbirinize zulmetmeyiniz. "159 Bu haberin
tamamı oldukça meşhurdur.
4. Haber: İbn Ömer (r.a), Peygamberimizin (s.a.v) bir gün minberde "Allah 'ı hakkıyla
takdir edemediler"160 ayetini okuyup, sonra da Allah'ın zatını şöyle diyerek övmeye
başladı: (Cenab-ı Hak buyuruyor ki) "Ben Cebbarım, Ben Mütekebbirim, Ben Azizim,
Ben Kerimim." Bunun üzerine minber sallanmaya başladı, öyle ki, biz, Resulullah
düşecek diye korktuk.161 Benzeri haberler pek çoktur, biz yetinmek durumundayız.
-"Nefs" bir şeyin zatından, hakikatinden ve hüviyetinden ibaret olup, cüzlerden oluşan
cisimden terkib edilmiş değildir. Çünkü, her cisim mürekkebtir. Her mürekkeb varlık
ise, mümkündür. Ve her mümkün de sonradan olmadır. Bu, Cenab-ı Allah hakkında
imkansızdır. Bundan dolayı "nefs" lafzını, zikrettiğimiz şeylere hamletmek gerekir. 162

155
Müslim: Nisa, 4/115. ve 150. ayetlere de bakınız.
156
Maide, 5/1 16.
157
Al-i İmran, 3/30.
158
Buhari, Tevhid, 1518 / 171.
159
Müslim, Birr, 55(4/1994.
160
En'am, 6/91.
161
Müsned,2 / 88.
162
Er-Razi, Tefsir-i Kebir, c. l, s. 166.
-"Allah Teala'nın zati ve fiili sıfatları, hepsi kadimdir, ezelidir. Yok olmaktan
korunmuşlardır."
-"Allah Teala'yı (varlık manasında) şey . diye adlandırırız, fakat (yaratılmış) şeyler gibi
değil. Bunun yanında O'nu altı yönden (mekandan) münezzeh olarak "zat" diye de
vasıflandırırız."
-“Leyse ke mislihi şey’ün.”
“O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. ”163
-"Benim Rabbim cevher de cisimde de değildir. Yine O, parçalardan oluşmuş bir bütün
veya bütünü oluşturan parça değildir, bir de O, yaratılmışlık özelliklerine de sahip
değildir."
-"Allah'ın zatı ile kaim olan Kur'an mahluk (sonradan oluşmuş) değildir. Rabb'in
kelamı ses ve harften oluşan lafız konumunda bulunmaktan münezzehtir."
-"Arşın Rabbi arşın fevkinde (üstünde)dir. Fakat bu, mekan tutmak ve arşa temas
etmek şeklinde değildir."
"Rahman Arş'a istiva etmiştir. "164
-Sadece naslarda geçen, yalnız sem' (işitme) ve haberle sabit olan sıfatlara, haberi
sıfatlar denir. Haberi sıfatların bir kısmı, yalnız Kur'an-ı Kerlm'de, bir kısmı hem
Kur'an hem sahih hadislerde, bir kısmı da sadece sahih hadislerde geçer. Bu sıfatlar
zahiri manaları ile anlaşılırsa, bizi teşbih, tecsim, tekyif ve temsil fikrine götürür.
Bunların en meşhurlarını şöyle sıralayabiliriz:
a) Yed: "Allah 'ın yed'i (eli) onların ellerini üzerindedir. "165
"Ey iblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten (seni) alıkoyan nedir?"166
b) Vech: "Ancak yüce ve cömert olan Rabbinin vechi (yüzü) bakidir. "167
c) Ayn: "Ey Musa, aynımın (gözümün) önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım."168
d) İstiva: "Rahman arşa istiva etmiştir (karar kılmıştır).”169
e) Meci': "Melekler sıra sıra dizilip, Rabbin gelince"170
f) İtyan: "Onlar bulut gölgeleri içinde, Allah 'ın ve meleklerin
kendilerine gelip, işin bitmesini mi bekliyorlar? "171
g) Nüzul: "Gecenin son üçte birlik kısmı geldiği zaman, Rabbimiz dünya semasına nüzul
eder (iner) "172
-"Rahman olan Allah'ı herhangi bir şeye benzetmenin meşru bir yolu yoktur. Şu halde
Müslüman halkı bu tür yanlış inançlardan korumaya çalış."

163
Şura.11.
164
Taha.5.
165
Feth, 48/10.
166
Sad,38/73.
167
Rahman, 55/27.
168
Taha, 20/39.
169
Taha, 20/5.
170
Fecr, 89/22.
171
Bakara,2/210.
172
Buhari, Teheccüd, 14: Müslim, Salatü'l-Müsafirin,24.
-"Bütün insanları hesaba çekecek olan Allah'ın üzerinden vakit ve zaman geçmez;
O'nda hiçbir şekilde değişiklik de arız olmaz."
-"Benim ilahım kadından ve eşten müstağnidir. Kız ve erkek evlattan da müstağnidir,
bütün bunlara ihtiyacı yoktur."
-"Yine azamet ve yücelikler sahibi olan Allah, yardımcıdan ve destekçiden de
münezzehtir."
***************
Kuran mu’ciz, insan aciz.
Zamanın Kur’anın tefsirinde büyük önemi var. Mesela; “Râzî'nin yaşadığı çağda
astronomi, tıp ve felsefe ilimleri ön plandaydı ve o, bu ilimlerin neticeleriyle bazı Kur'an
âyetlerini yorumlamıştı.”
-Allah hem gayb aleminin bilgisine, hem de şehadet aleminin bilgisine sahiptir. O,
görülmeyeni ve görüleni bilir.173
-"Başlarının üstündeki göğe bakmadılar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve nasıl tezyin
eyledik"174
"Allah'ın yarattığı şeylere bakmazlar mı?”175
-”İnsan-eşya ve kâinat münâsebetini, Kur'an'ın çizdiği yol ve gösterdiği hedefler
açısından ele alıp inceleyen ve bunu büyük ölçüde tefsirine yansıtan büyük İslâm âlimi
Fahreddin er-Râzî (ö. 606 - 1209) bu meseleyi şöyle açıklamaktadır:
1 . "Ay, güneş ve yıldızlardan bahsetmek ve onların hallerini, mahiyetlerini araştırmak
ve düşünmek caiz olmasaydı, bizzat Allah, kendi kitabı Kur'an'a bunları koymaz ve
bunlardan bahsetmezdi."
2. Cenâb-ı Hak: "Başlarının üstündeki göğe bakmadılar mı? Biz onu nasıl bina ettik ve
nasıl tezyin eyledik"176 buyuruyor. Bu âyet ile Allah, semanın kendisi tarafından nasıl
bina edildiğini ve yaratıldığını düşünmeye ve araştırmaya davet ve teşvik etmektedir.
3. Yine Allah Teâlâ; semâların ve yerin yaradılışı hakkında düşünenleri ve araştıranları
methetmiş ve: "Göklerin ve yerin yaradılışını düşünenler: Ey Rabbimiz, sen bunları
boşuna yaratmadın, derler"177 demiştir.
-"Gökte ve yerde olan şeylere bakın."178
"Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın ihtida mahlukatı nasıl yarattığına bakın." 179
"Başlarının üstündeki göğe bakmadılar mı? Biz onu, nasıl bina ettik ve nasıl
süsledik?'180

173
Haşr, 59/22; Nemi, 27/65; En'âm, 6/50; A'raf, 7/198.
https://tesbitler.com/2015/01/03/gayb/
https://tesbitler.com/2021/01/30/kuran-i-kerim-den-ilmi-ve-gaybi-hakikatler/
174
Kâf, 50/6.
175
A'raf, 7/185.
176
Kâf, 50/6.
177
Âl-i İmrân Suresi 191. Ayet. Bak. Razi, Mefatihu'l-Gavb, İstanbul lV/238.
178
Yûnus, 10/101.
179
Ankebût, 24/20.
180
Kât, 50/6.
"Allah'ın yarattığı şeylere bakmazlar mı?''181
"(Müşrikler) yeryüzünde gezip dolaşıp kendilerinden evvelkilerin akıbetlerinin nasıl
olduğuna bakmazlar mı?"182
"Onlar, deveye bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmıştır?''183
"Bir de insan yediği şeye baksın."184
"İnsan, neden yaratıldığına bir baksın."185
"O, hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan için ölümü ve hayatı
yaratandır."186
"Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım."187
"Kâfirler görmezler mi ki gökler ve yer birbirine bitişik idiler, onları ayırdık ve her
canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ îmân etmezler mi7"188
"Sen yeryüzünü kupkuru görürsün. Onun üstüne suyu indirdiğimizde harekete geçer,
kabarır ve güzel çiftten nebatlar biter."189
-"And olsun ki, biz insanı süzme çamurdan yarattık. Sonra Onu nutfe hâlinde sağlam
bir yere yerleştirdik. Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını bir çiğnemlik et
yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere et giydirdik. Sonra onu başka
bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedîr."190
-"Biz semâları kendi gücümüzle kurduk; onu biz genişletmekteyiz." 191
-"O Allah ki, sizin için yeri beşik yaptı"192
-"Biz yeryüzünü bir beşik, dağlan da kazıklar yapmadık mı?"193
-"Allah semâları gördüğünüz gibi direksiz yarattı."194
***********
"Peygamberimizin Kur'an'ı Tefsiri" adlı bilimsel çalışmasından Hz. Peygamber'in,
Fatiha sûresinde yer alan kendisine gazab edilenleri, Yahudiler; dalâlette olanları,
"Hıristiyanlar"; "kuvvet'i atma; "sebîl'i "azık" ve "binek"; "harec"i "darlık"; "siyah
ve beyaz iplik"i, "fecrin karanlığı ve aydınlığı"; "nefse zulüm'ü, "şirk"; "vûrud"u
"duhûl"; "vasat'ı "adl" olarak yorumladığını öğreniyoruz. Hadîs kitaplarında ise
namaz, oruç, hac, zekât vs. gibi konuların Hz. Peygamber tarafından açıklandığını ve bu
açıklamaların da önce sözlü sonra da yazılı olarak nakledildiğini biliyoruz.”

181
Araf, 7/185.
182
Yûsuf, 12/109.
183
Gâşiye, 88/17.
184
Abese, 80/24.
185
Târik, 86/5.
186
Mülk, 67/2.
187
Zâriyat, 51/56.
188
Enbiyâ, 21/30.
189
Hac, 22/5.
190
Mü'minûn, 23/12-14.
191
Zâriyât, 51/47.
192
Zuhruf, 43/10.
193
Nebe', 78/6-7.
194
Ra'd, 13/2.
-”Kur'an'da zikredilen yedi kat semâ ile ilgili âyetler şunlardır:
"O Allah ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra göğe yöneldi, onları yedi
kat gök olarak düzenledi. O her şeyi bilir.”195
"Yedi gök, yer ve bunlar içinde bulunanlar, O'nu teşbih ederler." 196
"De ki, yedi göğün ve büyük arşın Rabbi kimdir?'197
"Allah yedi göğü ve yerden de onların mislini yaralarıdır."198
" O yedi gökleri kat kat yaratandır."199
"Görmediniz mi kî, Allah yedi göğü tabakalar olarak nasıl yaratmıştır."200
" Üstünüze yedi sağlam göğü bina ettik."201
"O Allah'tır ki, sudan beşer yarattı.''202
"Allah her canlıyı sudan yar attı."203
"Her canlı şeyi sudan yarattık."204
-Zuhuru perde olmuştur zuhura,
Gözü olan, delil ister mi nura ?Hüdâî
-Bende sığar iki cihân, ben bu cihâna sığmazam
Gevher-i lâ-mekân benim, kevn-ü mekâna sığmazam.

-“İnsanı topraktan yarattı.”205


*************
KUR’ANI BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRME
KURANIN TARİHÇESİ-NÜZULÜ
Yemame savaşında yalancı peygamber Müseylime-i Kezzab peygamberliğini iddia
edince 100000 kişi kendisine uymuştu. Bunun üzerine Hz Ebubekir Halit Bin Velide
13000 kişilik bir ordu hazırladı. Ordu karşı karşıya gelince Müslümanların safında
çözülmeler başladı. Çünkü içlerinde bedevi olanlar vardı. Bunu üzerine onlardan 3000
kişilik bir ordu oluşturuldu ve neticede Müseylim’enin ordusu darmadağın edildi ve
Müseylime öldürüldü. Onun Ordusunda olanların bir kısmı ise İslamiyeti kabul ettiler
ve ancak bu savaşta o gün Müslümanlar 500 civarında Kurra’yı kaybetmiş oldular.
-Ve Bi'ri Maunede 70 kurda hafız şehit oldu.

195
Bakara, 2/29.
196
İsrâ, 17/44.
197
Mü'minûn, 23/86.
198
Talâk, 65/12.
199
Mülk, 67/3.
200
Nuh, 71/15.
201
Nebe, 78/12.
202
Furkan, 25/54.
203
Nûr. 24/45.
204
Enbiyâ, 21/30.
205
En’âm,6/2., Rûm, 30/20., Rahman, 55/14., İmrân,3/59., Hicr, 15/26.
https://tesbitler.com/index.php?s=insan
-...Mekki ayetler uzun, medeni kısa, onun için ayetler birbirini tafsil etmekte, Musa ve
firavun kıssası bir bütün olarak ele alınmalıdır.
-Tefsirle ilgili rivayetler vahiy kaynaklı olmaktan ziyade vahye ilişkin bilgileri
ihtiva etmektedir. Bu çerçevede ilk dönemlerdeki anlayışta tefsirin içeriği, vahyin
nüzul ortamını çevreleyen tarih ve dile ilişkin verilerden oluştuğu için tefsir
rivayetlerinin mahiyeti “nüzul dönemine dair şahitlik ve Kur'an dilinin tarihi
özelliklerine ilişkin tecrübi bilgi”de somutlaşmakta ve bu rivayetler tefsirde otorite
konumunu elde etmektedir.
Kâsımî’nin (1866-1914) Ahmed b. Hanbel’e dayandırdığı şu söz bu tespiti
desteklemesi bakımından önemlidir: “Ahkâmla ilgili meselelerde rivayette
bulunurken çok katı, faziletlerle ilgili rivayette bulurken daha rahat, kıssalarla
ilgili rivayette bulunurken çok özgür davranırdık.”
Ahmed b. Hanbel’in yukarıdaki sözünü değerlendiren Babanzade Ahmed Naim’e
göre İbn Hanbel, bu sözüyle tamamen tefsirin aslı olmadığını söylemiş değildir.
Ona göre İbn Hanbel’in maksadı, tefsir nakillerinde ihtiyatlı olmaktır. Nitekim
kendisi de Müsned’de birçok tefsir rivayetini nakletmiş ve bu sözüyle tahkik
edilmeden, bu sözlere bağlanılmaması gerektiğini ifade etmiştir.
-Asırlara göre seriatlar değişir. İslam'da ganimetler anlamın gelen ve enfal süresinde
anlatılan ganimetler beşe taksim edilir.206
Yahudi şeriatında savaşta ele geçirilen şehirdeki bütün malların yakılarak yok edilmesi
hükmü vardır.207
-Şeytanın meleklerden olduğunu iddia edenler,208 ayetindeki istisnanın muttasıl
olduğunu iddia etmeleri sebebiyledir.
Oysa munkati olduğunu şu ayette belirtilir;
“Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı
ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni
bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için
birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!”209
-Hz. Havvanın Ademden yaratılması ile ilgili ayette;
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok
erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden
dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına
riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir”210
-“ Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini
(Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı).

206
Enfâl 8/41) (Ayrıca bk: Âl-i İmrân 3/161, en-Nisâ, 4/94, el Ahzâb 33/50, el-Fetih 48/15, 19, 20.
https://tesbitler.com/index.php?s=%C5%9Feriat
207
Bak.Tesniye 13/15 -17.
208
Hicr.30,31. ve Bakara.34, Araf,11,İsra.61,Sad.73.
209
Kehf 50.
210
NİSA-1.
Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz
bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler.”211
-“ O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan[466] eşini var etti. Sizin için
hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yarattı.212
Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde
oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız
O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan
döndürülüyorsunuz?”213
Buradaki -Minha- dan çıkarılmıştır.
(Buradaki “ondan” ifadesi, “onun türünden” şeklinde de anlaşılabilir.)
-Ve ayrıca ikisinin de aynı özden yaratıldığı görüşü de vardır.
Mecaz olduğu da ifade edilmektedir.
-“Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan
yarattı. Sonra ona «Ol!» dedi ve oluverdi. “214
-"Havva, Âdem'in bir kaburga kemiğinden yaratıldı."215

Dikkat edilirse ayette "O bir candan eşini de yarattı" manasını hadis tefsir ediyor. 

-İnsan topraktan yaratıldığından toprağa meyilli, kadında Ademden yani erkekten var
edildiğinden ona meyilli olarak var edilmiştir.
-Kur'an'ın bütünlüğünün önemini Peygamberlerin farklılık konusunda da
anlamaktayız.216
-“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler).
Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle
dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de
dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş
yalnız sanadır.”217
-“İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden,
Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu
İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah
dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller geldikten
sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı,

211
ARAF.189.
212
Bak. En’âm sûresinin 143 ve 144.
213
ZÜMER.6.
214
Al-i İmran.59.
215
Buhari, Nikah 79; Müslim, Reda 65; Tirmizi, Talak 12; Darimi, Nikah 45; Ahmed b. Hanbel, II/428,
449, 530 ve V/164. https://tesbitler.com/2016/04/21/ilk-insan-ve-adem/

216
https://tesbitler.com/2016/10/01/peygamberlerin-birbirinden-ustunluk-farki/
217
Bakara.285.
inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini
yapar.”218
Kur’an-ı Kerim Tarihi olaylardan da bahseder.
Yer yüzünü gezip bakınız der.
“De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın.
Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi
tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”219
Geçmiş peygamberlerin ümmetlerinin helak olması, birkaç başıboş kimselerden
kaynaklanmıştır.
Ancak diğerlerinin ses çıkarmaması, onlarla beraber olması, tarafını belli etmemesi
azabın inmesine sebep olmuştur.
Ancak bu susma dünyevi ceza olup, ahirette amel ve imana göre ayrıştırma olacaktır.
Bela geldiğinde umuma gelir. Mal ve canlar kimilerine masumsa sadaka olur, şehadeti
netice verir.
"Bir de öyle bir fitneden sakının ki o içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz,
hepinize şamil olur. Biliniz ki Allah’ın cezalandırması şiddetlidir." 220
Baktığımızda Salih Peygamberin Semud kavminde 9 kişi, Lut’un kavminde 33 kişi,
Peygamberlerimizin kavminde Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibi on kadar kişi ön plana
çıkmaktadır.
-Eşcinsellik ve Lezbiyenlik edenler helak edilirken, İslam hukukunda ceza-i
müeyyideleri belirtilmiştir.
“İçinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık
onlara ceza verip eziyet etmekten vazgeçin; çünkü Allah tevbeleri çok kabul eden ve çok
esirgeyendir.”221
-“ Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah’a ve
ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama)
konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü’minlerden bir topluluk da onların
cezalandırılmasına şahit olsun.”222
Ve tecziye ile ve farklı uygulamalarla engellenmiştir.223
Livata lanetlenmiş, bu hastalıklı ruha sahip olanlar cezalandırılmıştır.
*************

218
Bakara.253.
219
Ankebût Suresi 20. Ayet.
220
Enfal, 8/25.
221
Nisâ Sûresi(4) 16. Ayet.
222
Nûr Suresi 2. Ayet. https://tesbitler.com/2015/01/01/i-s-l-a-m-h-u-k-u-k-u/
223
https://tesbitler.com/2015/01/02/z-i-n-a/
https://tesbitler.com/2015/01/01/zinanin-kucuk-bir-dunyevi-cezasi-olan-aids/
Bilimsel tefsir sahasında 20. asırda en dikkati çeken isim, Tantavi Cevheri'dir.
Celal Yıldırım’da bu alanda tefsir yapanlardan…
Her bir kelimenin Zahir, Batın, Had ve Matla'ı vardır
-İbn Mesud'dan "Kim öncekilerin ve sonrakilerin ilmini elde etmek isterse, Kur'an
üzerinde derin derin düşünsün" ve: "Kısaca bütün ilimler Allah'ın sıfat ve fiilleri
içerisindedir. Kur'an'da da O'nun zat, sıfat ve fiillerinin açıklaması vardır. İlimler
sınırsızdır. Kur'an'da onların esasına dair işaretler vardır
"Bu Kitab'da hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır"224
"Sana her şeyi açıklayan bu Kitab'ı indirdik"225
-Hz. Peygamber'den "Allah, kitabında bir şeyi ihmal etseydi, zerreyi, hardal tanesini ve
sivrisineği onda zikretmezdi"
-Kur'an'da 750 ayetin bilim ve fenle ilgili olduğu, buna karşılık fıkha ait olan ayetlerin
150'yi geçmez.
-Bediuzzaman Said Nursi de, özellikle 20. sözde Kur'an'ın, bütün zaman ve mekanlarda
yaşayan insanlara hitap ettiğini, dolayısıyla gelecekte gerçekleşecek gelişmelere de işaret
edebileceğini ifade eder. Buda, onun ileride keşfedilecek ilmi hakikat ve teknik
gelişmelerden, remiz, ima ve işaretle bahsettiğini ifade eder.
-Mesela daha bugün ortaya çıkan; Abd-de yapılan bir araştırmada karıncaların ses
çıkardıklarını tesbit ettiler.
“Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza
girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.”226
Ayette;-la yahtimenneküm- ifadesi aynı zamanda kırılgan manasını da ifade
etmektedir.227
-“ Kafirler için hazırlanmış ateşten sakının.”228
-“ Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer
kadar olan cennete koşun!”229
Her iki ayette geçen -Uiddet- kelimesi meçhul bir fiil olup, el’an hazır olduklarını ancak
matvi yanı açılıp kullanıma geçmediğini ifade eder. Zira onların müşteri ve sahiplerinin
mahkemesi neticelenmemiş, sonuçlanmamıştır.230
-“Eğer onlara, Rabbinin azabından bir nebze dokunsa, "Eyvah bize! Biz kendimize
haksızlık edenleriz." diyecekler.”231
224
En'am,6/38.
225
Nahl, 16/89.
226
Neml.18.
227
https://www.youtube.com/watch?v=au0PiIBZSMk
228
Al-i İmran.131.
229
Al-i İmran.133.
230
Bak. Bediüzzaman. İşaratül İ’caz.181. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/isaratul-icaz/bakara-
suresinin-yirmi-uc-ve-yirmi-dorduncu-ayetlerinin-tefsiri/181
231
Enbiya.46.
ِ ‫س ْت ُه ْم نَ ْف َحةٌ ِّمنْ َع َذا‬
“ َ‫ب َربِّكَ لَيَقُولُنَّ يَا َو ْيلَنَا ِإنَّا ُكنَّا ظَالِ ِمين‬ َّ ‫“ َولَِئن َّم‬
Buradaki her bir kelime Kılleti yani azlığı ifade eder.232
-“ Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve
denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da
hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi
dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.”233
Her şey ilmi ilahidedir.
-“Pek sert olan ve insanlara birçok faydası bulunan demiri de indirdik.”234
Burada demirin indirildiği ifade edilip, yani çıkarıldığı söylenmemektedir.
Her yönüyle rahmet olduğuna ve de sert demiri oluşturan sertliğin maddesinin gökten
geldiği ifade edilmektedir.235
-“ Sabahleyin bir aylık yol gitmeyi, akşamleyin bir aylık yoldan geri dönmeyi sağlayan
rüzgar, Süleyman içindi. Ve erimiş bakırı kaynağından ona akıttık. Ve cinlerden,
Rabb'inin izni ile onun elinin altında çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden
çıkacak olsa, ona alevli ateşin azabından tattırdık.”236
-“ Cinlerden bir ifrit, ”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben,
buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.
Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm”
dedi. Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü, yoksa
nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim
şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki)
Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”237
Kur’an-da bahsedilen Peygamberlere aid her bir mucize asırlara ve asrımıza ışık
tutacak teknik ve teknolojik, maddi ve manevi gelişimlere ışık tutmaktadır.238

232
Bak. Bediüzzaman. Sözler.334, https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/yirmi-besinci-soz/334
233
En’am.59.
234
Hadîd Suresi 25. Ayet.
235
Bu konuyu genişç ele aldım. https://tesbitler.com/2020/03/05/demirdeki-sir/
236
Sebe.12.
237
Neml.39.40.
238
Bak. https://www.youtube.com/watch?v=C3Oi7SkuD-A&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=39&t=61s
https://www.youtube.com/watch?v=-JA984CFsuA&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=40&t=16s
https://www.youtube.com/watch?v=vZu1Xsinl50&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=38&t=14s
https://www.youtube.com/watch?v=Dkc-Z6lQihw&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=41&t=754s
https://www.youtube.com/watch?v=Ja8MGgNqsXw&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=42&t=2s
https://www.youtube.com/watch?v=qUqLXsCg6VQ&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=43&t=12s
https://www.youtube.com/watch?v=hihCSatjwXw&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=44
-“ Göklerde ve yerde zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabb'inizden gizli kalamaz. Ne bundan
daha küçüğü ne de daha büyüğü yoktur ki, hepsi apaçık bir Kitap'ta olmasın.” 239
Maddenin en küçük parçası atom olmadığını Kur’an ifade etmektedir. Zira atomun
içinde; nötron, elektron, proton ve de her birini diğerinden ayıran arada zar
bulunmaktadır.
Atomun karşılığı zerredir.
Bediüzzaman en küçük, parçalanmayan en küçük parçasının esir maddesi olduğunu
ifade eder.240
-“ Ondan sonra yer küreyi eksenine göre eğip bir elipsoit haline getirerek yayıp
döşedi.”241
Dehaha ifadesi tavus kuşunun yumurtası için kullanılır. Böylece dünyanın 23,5 derece
eğik olarak yaratılıp, düz olmadığını ifade eder.
-İstanbul’da özel bir hastanede çalışan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdülkadir Geylani
Şahan, Kur’an-ı Kerim’de teyemmümden bahsedilen Maide Suresinden yola çıkarak bir
araştırma yaptı. İnsanlardan el temizliği yapılmadan örnekler alan Doktor Şahan ve
ekibi, ardından teyemmüm yaptırarak yeniden örnek aldı. Çıkan sonuçları karşılaştıran
Şahan, teyemmüm sonrası ellerin temizlendiğini gördü. Aldıkları sonuç karşısında çok
şaşırdıklarını söyleyen Şahan," Kuran-ı Kerim, insanların hem bilimsel hayatına hem
dünya hayatına akla gelebilecek her duruma çok net açıklamalar verebilen bir kitap.”
İfadelerini kullandı. 
-Kur’an ve Peygamberimiz dinin kanun koyucusudur. Teşri’e dayanır.242

************
Bilimsel tefsirin kökleri Gazali'ye kadar götürülür. Ekolü savunduklarını söyleyen bu ve
benzeri alimlerden birtakım görüşler nakledilmektedir.
O, İhya'da tilavetin adabına dair dördüncü bapta bazı ilimlerden Kur'an'ın yetmiş yedi
bin iki yüz ilmi ihtiva ettiğini nakleder. Çünkü ondaki her bir kelime bir ilimdir. Sonra
bunun dört katı alınır. Zira her bir kelimenin zahir, batın, had ve matla'ı vardır.
"Bu Kitab'da hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır"243
"Sana her şeyi açıklayan bu Kitab'ı indirdik"244
"Hâla Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası
tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.  "245
Kur’an-ı Kerim, hem ifade bakımından, hem mana ve hüküm bakımından bir bütünlük
arz etmektedir. İnsanların söylediği sözler, güzellik ve düzgünlük bakımından daima
https://www.youtube.com/watch?v=BNW90NVJJ1w&list=PLC4WlB02NHVWSSHz6-
PZJqMcLK6UsSaOF&index=45&t=5s
239
Yunus.61.
240
Lemalar.72,336.İşaratül İ’caz.238.
241
Naziat.30.
242
https://www.youtube.com/watch?v=UcwN8XnCdfg
243
En'am, 6/38.
244
Nahl, 16/89.
245
Nisa.82.
aynı olmaz. Yazan ve söyleyenin içinde bulunduğu hal ve şartlara göre değişir.
Kur’an’ın ifade ve üslûbu ise baştan sona emsalsiz bir güzellik ve düzgünlük içindedir.
Bu sözlerin ihtiva ettiği mana, hüküm ve haberler de, yaratılış öncesinden ebediyete
kadar hemen her şeye temas ettiği halde tam bir tutarlılık, bütünlük, sıhhat ve uyum arz
etmektedir. Yalnızca bunları düşünmek ve tesbit etmek bile, Kur’an-ı Kerim’in insan
eseri olmadığını, Allah’tan gelmiş bulunduğunu anlamaya yetecektir.
-Şeyh Tantavi Cevheri olmuştur. O yazmış olduğu el-Cevfihir fi Tefslri'l-Kur'an adlı 25
ciltlik hacimli ese-rinde bolca bilimsel tefsir örnekleri vermektedir.
Buna göre Kur'an'da 750 ayetin bilim ve fenle ilgili olduğu, buna karşılık fıkha ait olan
ayetlerin 150'yi geçmediğini ifade eder. İslam sadece Araplar için değil, birçok millet
için gelmiştir.
Kur'an'ın esas maksadı, bir bilim kitabında olduğu şekliyle bilimsel gerçekleri ortaya
koymak değildir. Aksine Allah'ın nihayetsiz ilim ve kudretini ortaya koymaktır. Fakat
varlık ve yaratılışa dair sonradan ortaya çıkabilecek bir takım ima ve işaretleri de
içermesi mümkündür. Çünkü evrenle ilgili olgulardan bahseden sıradan bir insan değil,
aksine "alim" ve "hablr" olan Al-lah'tır.
Günümüzde tabiat bilimleri ile Kur'an ayetleri arasında kurulan irtibatlardan Ashap
bahsetmemiştir. Bu, Kur'an'ın bunlara işaret etmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü
Kur'an tefsirinde onlann temas etmediği birçok konuya sonraki müfessirler tefsirlerinde
yer vermişlerdir. Bunun sayısız örneğini vermek mümkündür. Aksi bir durum, Kur'an
tefsirini onların anlayışıyla dondurmak anlamına gelirdi. Üstelik Ashab'ın, Kur'an'ın
işaret etmesi muhtemel olan bu tür konulardan bahsetmesi mümkün olmadığı gibi, buna
ihtiyaçları da yoktu. Çünkü bunlar, ancak sonraki asırlarda bilimlerde meydana gelen
gelişmelere bağlı olarak anlaşılabilmektedir.
Vahyin sınırları fen bilimlerinin sınırlarından çok geniştir. Biri nihai ve mutlaktır,
diğeri ise izafi ve sınırlıdır.
Anlaşılmaya çalışmaktır. Bilmenin mahzuru ne. Onlar temeldir.benim bilimselliğim
onlardan üstün olmamı, onların bilmemesi benden düşük olmasını gerektirmez. Onlar
saffı evveldir.
-İlk sıfırı bulan Harezmi bugünkü bilgisayarın temelini atarken, mühendisliğinde
kapısını açmış oldu.
Mikrobu bulan Akşemseddin...
Bütün ilimler Allah'ı isbat eder ve ona işaret eder.
Allah'ın iki tarzda ayetleri vardır.
Kelam ve Kudret sıfatından...
Hızla gelişen bilim dünyasında yerimizi almalıyız.
Sanayi devrimini kaybedip en az yüz yıl geride kaldığımız gibi, teknolojik gelişme ve
gelişimlerden de geri kalırsak, hızlı gelişimde çok daha geride kalmış oluruz.
-“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
(Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size (Hz.
Peygamberin sünneti / hadisleri değil) sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz
helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...”246
Tirmizî’nin bir rivayeti şöyledir:
"Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi
kendisine ulaştığında -koltuğuna yaslanmış bir hâlde- ‘bilmiyorum Allah’ın kitabında
ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken)’ bulmayayım."
Tirmizî, bu hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir. 247
Kur'an bana yeter diyen kişi;248 ya olağanüstü zekidir, ya da haşa yüz bin defa haşa,
Kur'an anlaşılması basit bir kitap, demektedir.
-Ali Fuat Başgil’in ilahiyat fakültelerine yönelik, “Mevcut programla, bu okullardan
âlim değil, din münekkidi çıkar”
İsbata yönelik değil, inkara yönelik bir eğitim. İsbat ise bir alt yapı istiyor.
Evvelden solcu ve ateistlerle mücadele ederken, bugün İslam'ın içindekilerle mücadele
edilmektedir.249
Zira problem dışta değil içtedir.
İğneyi kendimize batıralım.
İlmin bir namusu var, Olmalıdır da.
-İndi görüşleri dinin delili olarak ortaya sunmaktan, dinin delillerini görüş olarak
ortaya sunmak daha mantıklı olur.
Hakim pozisyonuna girerekten; Ben bunu kabul etmiyorum, denildiği zaman o zaman;
sen kimsin denilir?
Burada da kişinin o görüşleri, dini delillerin bir altyapısı olarak ortaya koyması lazım
yani bir Edille-i Şeriye delilleri içerisinde olması gerekir.
-Dini kendi adına konuşturmak değil de, dinin açık delillerini dile getirmek, kendisine
uymayan şeyde de önce kendisini kontrol edip, o konudaki görüşleri ele alarak en
sağlıklı olanına ulaşması gerekir.
Din kendi bünyesine uymayanları sinyal vererek dışarı atıp istifra ettiği gibi, İslam'ın
içinde bulunan birçok dine uymayan batıl mezhepler gibi islamın dışına atmaktadır.
72 fırka gibi dışarıda bırakmaktadır. Yani din kendisini otomatikman arındırmak da
ve batıl görüşleri devre dışı bırakmaktadır.
246
Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla- Kütüb-ü Sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir (bk. Ebu
Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49;
Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8).
247
Bk. Tirmizi, İlim,10.
248
https://tesbitler.com/2017/10/20/kuran-bize-yeter/
249
https://tesbitler.com/index.php?s=ilahiyat
https://tesbitler.com/index.php?s=din
-Din bir standart getirmektedir. Bir ölçü, bir denge, bir istikamet ortaya koymaktadır.
Ona uymayanı dışarıya ihraç etmektedir.
-Din adamlığı, adam gibi dinin meselelerini üstlenmektir. Dini öğrenmek, bilerek, dini
uygulayarak, yaşayarak, altyapısını oluşturarak din adamlığını göstermektir.
-Peygamberimizin Rabbimizden ihtilafı kaldırmasını istemesi.
“Ben Rabbimden üç şey istedim; istediklerimden ikisini verdi, birisini ise benden
esirgedi: Rabbimden ümmetimi kıtlıkla helak etmemesini istedim; bu isteğimi yerine
getireceğine dair söz verdi. Bir de kendisinden ümmetimi suda boğmakla helak
etmemesini istedim, bu isteğimi de yerine getireceğine dair söz verdi. Sonra ümmetimin
kendi aralarında kavga edip dövüşmelerine izin vermemesini istedim, bunu benden
esirgedi.”250
Muvazenesiz ilahiyatçıların bu meslekte bulunması belki teyakkuza sebeptir. Zira
muhalifler ve muhalefet edenler eskide ve eskiden de vardı.
Eğer müsbet ihtilaf ve hakkı aramak amaçlı ve ihlas ve samimiyet varsa, bu rahmetin
nüzulüne sebeptir.
Menfi olan ise, nasıl ki bünyeye giren zararlı bir şeyi vücut sinyal vererek kabul
etmeyip, mide yoluyla istifrağ edip kusuyorsa, İslamiyet de kendi bünyesindeki
menfilikleri ve menfileri öylece kusarak, hem içini temizliyor hem de bünyesinden dışarı
atarak kendisini koruma altına alıp temiz kılıyor.
Mesela Zemahşeri müfrit bir Mutezili olduğu halde, ümmet onun samimiyet ve hakkı
arama gayretinden dolayı ona dokunmamış, tekfir etmemiştir.
"Ehl-i dalÂlet ve bid’at fırkalarından bir kısım zatlar, ümmet nazarında makbul
oluyorlar. Aynen onlar gibi zatlar var; zâhirî hiçbir fark yokken ümmet reddediyor.
Bunda hayret ediyordum. Meselâ, Mutezile mezhebinde Zemahşerî gibi, itizalde en
mutaassıp bir fert olduğu hÂlde, muhakkıkîn-i Ehl-i Sünnet, onun o şedit itirâzâtına
karşı onu tekfir ve tadlil etmiyorlar, belki bir râh-ı necat onun için arıyorlar.
Zemahşerî’nin derece-i şiddetinden çok aşağı Ebû Ali Cübbâî gibi Mutezile imamlarını,
merdud ve matrud sayıyorlar.
Çok zaman bu sır benim merakıma dokunuyordu. Sonra, lûtf-u İlâhî ile anladım ki,
Zemahşerî’nin Ehl-i Sünnete itirâzâtı, hak zannettiği mesleğindeki muhabbet-i haktan
ileri geliyordu. Yani, meselâ tenzih-i hakikî, onun nazarında, hayvanlar kendi ef’aline
halık olmasıyla oluyor. Onun için, Cenâb-ı Hakkı tenzih muhabbetinden, Ehl-i Sünnetin
halk-ı ef’al meselesinde düsturunu kabul etmiyor. Merdud olan sair Mutezile imamları,
muhabbet-i haktan ziyade, Ehl-i Sünnetin yüksek düsturlarına kısa akılları
yetişemediğinden ve geniş kavânin-i Ehl-i Sünnet onların dar fikirlerine
yerleşmediğinden, inkâr ettiklerinden merduddurlar."251
Mesele hakkı aramaktır.

250
Müslim, Fiten, 20.
251
Mektubat. 437. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dokuzuncu-mektub/437
Peygamberimizin Rabbimizden ihtilafı kaldırmasını istemesi ve Rabbimizin de kabul
etmemesi bir ayrıştırmayı ve farklılığı, düşüncede, yaşayışta, inançta ortaya koymuş
oluyor.
Nitekim şimdi mesela Nesih konusunda muhalefet edenler ilkler değil, daha öncede
muhalefet edilmiş.
Eskiden tehlike hariçten geliyordu, şimdi tehlike içten geliyor. Kurt gövdenin içine
girmiş.
*************
Kur’an-daki farklı kıraatler doğrudan Rasulullahtan işitilmiş olup, sahih ve
doğrudur.252
-Mütevatir sünnetle amel etmek farzdır ve onu inkâr eden kâfir olur.253
Bediüzzaman;" Sünnete ittiba etmeyen, tembellik eder ise, hasaret-i azime;
ehemmiyetsiz görür ise, cinayet-i azime; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalalet-i
azimedir." der.254
-Rasulün hadisi ile, Allah'ın kelamı arasındaki uygun söz konusudur.
-Kur’anın tüm hükümleri bakidir. Mesela Nesh konusu. İçki 3 merhalede
yasaklanmıştır.
Bugünde sigara olsun, uyuşturucu olsun birden bırakılmıyor. Doktor kontrolünde, belki
de aylarca ve devre devre olduğu gibi.
*************
Kuran’da deyimler ve mecaz ifadeler bulunmaktadır:
-Kadınlar sizin tarlanızdır,255 Allah’ın arşı,256 vs.
Deyimlere örnek olarak; Bakara 93’te sevginin taşkınlığını ifade eden sevgi içirilmek
ifadeleri kullanılmıştır: “İnkârlarıyle kalplerine buzağı sevgisi içirildi”.
Normalde sevgi içilen bir şey değildir ama burada o günün Arabistan’ındaki bir deyim
kullanılmıştır.
-“Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediğiniz gibi gelin.”257 Bu ayeti de düz
manası ile anlamaya çalışırsanız kadınlar neden tarla olsun ki dersiniz. Fakat tarla lafzı
Arap dilinde bereketin, doğurganlığın, analığın simgesi ve deyimidir. Tıpkı Cengiz
Aytmatov’un “Toprak Ana” romanındaki gibi ananın toprakla toprağın ana ile bir
deyim olarak buluşması gibi.

252
İslam hukuk ilminin esasları. İbrahim Kafi Dönmez.Sh. 76.77.
253
https://tesbitler.com/2015/01/03/hadisdeki-terimler-ve-anlamlari/
254
Sünnetin kaynak olup uyma mecburiyeti ile ilgili olarak; Maide.92, nisa.80, Al.i imran.31, haşr.7,
nisa.65, Ahzab.36,Nur.63, ayetlerine bakılabilir.
255
Bakara.223.
256
Mü'min, 40/7.
257
Bakara 223.
-“Aralarındaki ipler (bağlantılar) de parçalanıp kopmuştur”258 Burada insanların
arasında ip olduğunu değil bağlantı olduğunu anlamamız gerekiyor. Türkçe ’de de
benzer deyimler vardır.
“Elini bağlayıp boynuna asma.”259 İfadesi deyim olarak cimri olma demektir. Yoksa
elini boynuna götürme demek değildir.
Yine Allah’ın arşı bir deyimdir. Arş; çatı veya taht manasına gelmektedir. Allah’ın arşa
istiva etmesi ise kelime anlamıyla tahtına oturması veya tahtı hakimiyeti altına alması
demektir, fakat Allah burada bir deyim kullanmıştır. Tahtına oturmak demek
yönetimin en üstünde bulunmak ve bütün emirlerin kendinden çıkması demektir. Allah
evrenin bir arşı olduğunu söylüyor. Bu ise evrenin bir yönetim merkezi, her işinin
düzenlendiği bir merkez olduğu anlamına geliyor. Allah’ın, evrenin hükümranlığını
kimseye bırakmadığını ve kendi uyguladığını en iyi bu deyimle anlatabilirdiniz. Örneğin
bir hücremizin yönetim odası onun çekirdeğidir ve hücrede olacak bütün işler burada
belirlenir ve her şey buradan kontrol edilir. Eğer hücre çekirdeğini o günün insanına
açıklamak isterseniz buraya arş demeniz gerekirdi. Burada DNA’nın görevi hücrenin
arşına oturup hücrenin her işini idare etmektir. (Ek olarak: DNA Allah’ın biyolojik
yazısıdır, gerçekte işi yapan yazı değil yazıyı yazan Allah’tır).
-“Biz, her insanın kuşunu kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış
olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.”260
Eğer Kuran’da geçen Arap deyimlerinin ne mana ifade ettiğini bilmezsek bu gibi deyim
içeren ayetlerin neden söylendiğini ve ne anlatmak istediklerini anlayamayız. Böylece
ayetleri, deyim olarak ifade etmek istediği mecazi manadan koparıp kelimenin düz
manasıyla alır ve hataya düşeriz. Örneğin yukarıdaki ayet Arapların bir adetine binaen
inmiştir. Şöyle ki Araplar bir işin kendilerine uğur mu yoksa uğursuzluk mu
getireceğini kontrol etmek için havaya kuş uçururlardı ve kuşun gittiği yöne göre
işlerine karar verirlerdi. Allah ta bu hareketlerinin bir mana ifade etmediğini işin
sonucunun ancak kendi çalışma ve gayretlerine bağlı olduğunu, kuşun gittiği yön değil
senin gittiğin yönün önemli olduğunu bu enfes ifade ile açıklıyor ve diyor ki; Senin
tercihlerin talihini belirler, nereye gidersen kuşun da (talihin veya talihsizliğin de) oraya
gider. Düzgün çalışırsan işlerinde düzgün gider gibi anlamları verir.
************
Yine Kur’an-ı Kerim’deki “la yemessuhu illel mutahharun” ayetinin, vahyin nüzulü
dönemindeki Arapların kültürel kodları çözümlenmeden doğru bir şekilde anlaşılması
mümkün görünmemektedir. Zira ayeti, abdestsiz Kur’an’a dokunulamaz şeklinde
anlamak, o günkü kültürel altyapıyı hesaba katmayan anlayışların bir ürünü olsa
gerektir. Oysa ayetin kültürel alt yapısını oluşturan arka plan, dönemin kâhinlik ve
cinlerle kâhinlerin ilişkileri meyanında kendini ele vermektedir. O dönemdeki inanca
göre, kâhinler gaybla ilgili haberleri iletişim içinde oldukları cinlerden aldıklarını iddia
ederlerdi. Bu düşünüş biçimi o zamanlar oldukça yaygın bir kanaat haline gelmişti. Hz.
Peygamber vahiy almaya başlayıp gayba dair haberler verince Mekke müşrikleri, Hz.

258
Bakara 166.
259
İsra 29.
260
İsra 13.
Peygamberin de diğer kâhinler gibi cinlerle irtibatlı olduğunu ve bu gaybi haberleri ona
cinlerin getirdiğini iddia ederek,261 Kur’an’-ın temizliğine leke sürmek istemişler.
***************
“Gebe develer salıverildiği zaman.”262
(Kur’an’ın ilk hitap ettiği toplumda gebe develer en kıymetli mallardı ve onlara gözleri
gibi bakarlardı. Âyette, Kıyamet gününün dehşeti içinde insanların en kıymetli
mallarından bile vazgeçip terk edecekleri gerçeğine işaret edilmektedir.)
****************
Sünnetin teşri'deki yerini 263tesbit etmek bakımından, sünnetin üç kısmını
beyan etmek faydalı olur
a-) Kuranı Kerimde beyan edilen hükümleri teyit eden sünnetler. Misal: (buniyel islam-
İslam dini beş şey üzerine kurulmuştur. Bunlar Allah Teala'dan başka ilah olmadığına,
Muhammed asm'in onun rasülü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek,
ramazan orucunu tutmak ve yol külfetine gücü yeten kimsenin hacca
gitmesidir) hadisi şerif bu nevidendir.
b-) Kuranı Kerimdeki nasları tefsir eden sünnetler.
Mutlak ayetleri kayıtlayan, mücmel ayetleri tafsil eden, umumi ayetleri tahsis eden
hadisler bu nevidendir.
Misal: "sallu kema reeytumuni usalli" (namazlarınızı benim nasıl namaz kıldığımı
görüyorsanız öyle kılın). Peygamber Efendimiz sam' bu sözleriyle ashabı kirama şekliyle
ve adabıyla nasıl namaz kılacaklarını öğreterek Kuranı Kerimde namazı emreden
mücmel ayeti kerimeleri tafsil etmiştir.
c-) Kuranı Kerimde hükmü belirtilmeyen konuların hükmünü beyan eden sünnetler.
Misal: Ninenin mirastaki payını, şufa ile ilgili hükümleri, eti yenen ve yenmeyen
hayvanları beyan eden hadisler gibi. Zira bu konuların hükmü Kur'anı Kerimde
belirtilmemiş olup, hükümleri sünnetle sabittir.
-Amener-resulu yani bakara 285 de imanın beş şartı zikredilirken, altıncı kadere iman
diğer ayetlerde belirtilmektedir.
Ancak Buhari-Müslim iman bahsinde 6 şartı bir arada zikredilmektedir.
-Hz. Ömer(ra) 'in Kur'an-la örtüşen sözleri üzerine;
Ömer'den naklettiğine göre, "Rabbimle üç noktada muvafakat içindeydik: Ben, 'Ey
Resulullah! Eğer ki biz Makam-ı İbrahim'i namaz yeri edineceksek' dedim ve '... siz de
Makam-ı İbrahim'den namaz kılacak bir yer edinin...'159 ayeti indi. Bakara Suresi, 125.
Ben, 'Ey Resulullah! Saygın olanlar da niyeti kötü olanlar da kadınlarınızı görüyorlar.
Onlara hicaplarını örtünmelerini emretmeyecek misiniz?' diye sordum ve Hicap ayeti
indirildi. (Ahzab suresinin 53. ayet-i kerimesi)

261
Erdinç Doğru, Emrullah Güler/Kur’an Deyimlerinin Semantik Analizi.
262
Tekvîr Suresi 4. Ayet.
263
https://www.youtube.com/watch?v=UcwN8XnCdfg
Sonra Resulullah(sav)'ın kadınları, içerlemiş bir vaziyette toplandılar ve ben onlara,
'Eğer ki Resulullah (sav) sizi boşayacak olursa, şüphesiz ki onun Rabbi kendisine sizden
çok daha hayırlı eşler nasip edecektir' dedim ve bu mevzuyla ilgili ayet indi." Tahrim
suresi, 5. Ayet.
-Müslim'in Ömer'den rivayet ettiğine göre, "Üç noktada kanaatim Rabbimle aynıdır:
hicap, Bedir esirleri ve Makam-ı İbrahim. "Ayrıca bu hadiste dördüncü bir husus daha
mevcuttur.264
-Asrı Saadet bütün asırların şablonu ve sahnesi olmuştur.
-Allah, Enam suresi 82. ayette zikredilen “İman edip imanına zulüm karıştırmayanlar
var ya işte onlar için emniyet vardır ve onlar hidayette olandır” ayeti indiği zaman
sahabe Peygamber’e gelerek “İmana karıştırılmayacak zulmü”n ne olduğunu
sormuşlar, bunun üzerine Peygamber de;
“Bilin ki şirk en büyük zulümdür...” şeklindeki Lokman suresi 13. Ayetini okuyarak
ayette kastedilen zulmün şirk olduğunu açıklamıştır.
-Kur’an’daki kullanımlar bir bütünlük içerisinde değerlendirildiği için konulu tefsir
yapan kişinin ilk müracaat kaynakları arasında olduğu ifade edilir.
Örnek olarak da Kur’an’da 8 farklı anlamda kullanıldığı iddia edilen “hayr” kelimesi
verilmektedir. Bu çalışmaya göre “hayr” kelimesi mal (Bakara 2/180), iman (Enfal
8/23), islam (Kalem 68/12), efdal (Müminun 23/109), Afiyet (Enam 6/17), Ecir (Hacc
22/36), yemek (Kasas 28/24), zafer, ganimet, (Ahzap 33/25) anlamlarına gelmektedir.
Hudayri, Mukaddime, s. 10.
-Birre ulaşmak için ihtiyaç duyulan/sevilen mallardan diğer insanlara verilmesi gerekti-
ği belirtilmektedir. (Bakara 2/177, Ali İmran 3/92) Kur’an’a baktığımız zaman sahibi
olunan mal üzerinde zekat, sadaka, öşür, karz-ı hasen ve isar gibi tasarruflar
yapılabileceği görülmektedir. Bu sayılan maddelerin hepsini infak çatısı altında
toplamak mümkündür. Bu mana yapılacak infakın en genel anlamda öncelikle helal
olan kazançlardan –dolayısıyla haram şeylerden infak edilmez-(Bakara 2/267),
ebeveyne, akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolda kalmışlara (Bakara2/215) müellefe-i
kuluba, kölelere, borçlulara ve zekât toplamakla görevli memurlara (Tevbe 9/60);
özellikle de Allah yolunda olduğu için birileri tarafından hayattan tehcir edilmiş
olanlara (Bakara 2/273); sevilen şeylerden (Ali İmran 3/92); ihtiyacı karşıladıktan
sonraki fazlalığın (Bakara2/219); orta hallisinden (Maide 5/89); hatta ihtiyaç olan
şeylerden (Haşr 59/9); başa kakmadan ve eziyet etmeden (Bakara 2/264); gece ve
gündüz (Bakara 2/274); gizli ve açık (Ra’d 13/22) bir şekilde ama teşekkür cinsinden
bile bir karşılık beklemeden (İnsan 76/9) verilmesi gerektiğini ifade edebiliriz.
-Kur’an bizzat kendisini üç farklı şekilde tanımlamaktadır. Birincisi Kur’an, müşriklere
bir reddiye, yani onların Kur’an hakkındaki düşüncelerinin asılsız olduğunu ortaya
koyma ve müşriklerin Kur’an’a nasıl baktığını ifade etme adına Kur’an’ın ne olduğunu
açıklamaktadır.
-Müşriklerin Kur’an algılarına baktığımız da onların bu konudaki inançlarını şu şekilde
özetletmemiz mümkündür. Onlara göre Kur’an; ancak bir beşer sözü,( Müddessir.
264
Ebi Abdullah el-Şeybani'nin Fazailü'l-İmameyn'inde Ömer'in, Allah ile tam yirmi bir mevzuda
kanaatlerinin örtüştüğünü gördüm.( HALİFELER TARİHİ-Celaleddin Suyuti.
74/25) uydurulmuş bir söz(Sad 38/7.) ve sihirdir.( Müddessir 74/24.) İlklerin
masallarıdır.( Furkan 25/ 4-5, Enam 6/25,) Karmakarışık bir rüya, iftira ve şiirdir.
( Enbiya 21/5) Bu iddiaların karşısında Allah, Kur’an’ın müşriklerin iddia ettiği gibi
şiir,( Yasin 36/ 69, Hakka 69/41.) Kâhin sözü,( Hakka 69/42.) herhangi bir insanın sözü,
( Hakka 69/43-46.) ilklerin masalları,( Furkan 25/ 4-5.) şeytan sözü(Tekvir 81/25) ve
iftira edilmiş bir söz olmadığını(Yusuf 12/111.) ifade ettikten sonra……
Kur’an’ı, ümmü’l-Kitap’tan(Zuhruf 43/4.) alim ve hakim olanın katından(Neml 27/6.)
yani alemlerin rabbinden(Secde 32/2; Vakıa 56/80.) kitab-ı meknun’dan(Vakıa 56/78.)
veya diğer adıyla levh-i mahfuz’dan(Buruc 85/22.) ramazan ayında(Bakara 2/185.)
mübarek bir gece olan(Duhan 44/3.) kadir gecesinde parça parça indirilmeye
başlanan(Furkan 25/32.) Allah’ın sözü,( Yunus 10/33.) kendisinde asla şüphe olmayan,
( Bakara 2/2.) hidayet,( Bakara 2/185. Ancak onun bu hidayetinden sadece Müttakiler
faydalanmaktadır. Bakara 2/2) hidayetin açıklaması beyan edilmesi,( Bakara 2/185.)
hak ile batılı ayıran furkan,( Furkan 25/1.) önceki kitapları tasdik eden,( Ali İmran 3/3;
Maide 5/48. Aynı hakikat benzer formatta da Musaddikullezi beyne yedeyh
(Enam 6/92). Musaddikun lime meakumdur (Bakara 2/41). Tasdikallezi beyne yedeyh,
(Yunus 10/37, Yusuf 12/11) şeklinde de ifade edilmektedir.) burhan,( Nisa 4/174.) nur,
( Nisa 4/174; Maide 5/15.) kitab-ı mübin,( Maide 5/15; Yusuf 12/1.) kendisinden önce
gelen kitapların tahrif edilmiş yönlerini gösteren ve onlarda gizlenen bilgileri açığa
çıkaran,( Maide 5/15, 48.) kitabın tafsilatı,( Yunus 10/37.) mübarek,( Enam 6/92, 155;
Enbiya 21/50.) her türlü bereket kaynağı, besair,( Enam 6/104; Araf 7/203; Enbiya
17/102; Casiye 45/20.) hakikatleri gözler önüne seren mufassal,( Enam 6/114.) beyyine,
( Enam 6/157.) mevize,( Yunus 10/57; Nur 24/34.) kalplerdeki şirk-nifak, küfür gibi
hastalıklara şifa,( Yunus 10/57; İsra 17/82; Fusilet 41/44.)
insanların elde etmek için çalıştıkları ve biriktirdikleri her şeyden yani dnyanın her
şeyinden daha hayırlı,( Yunus 10/58.) ayetleri muhkem,( Hud 11/1.) dili de hükümleri de
arabça olan(Yusuf 12/2; Zuhruf 43/3; Ra’d 13/37.) zikir,( Zuhruf 43/44; Hicr 15/9;
Enbiya 21/10, 24, 50.) en doğru yola ulaştıran,( İsra 17/9.) eğriliği olmayan dosdoğru bir
kitap,( Kehf 18/1-2; Zümer 39/28.) hayata hükmetmesi gereken en güzel söz(Zümer
39/23.) olarak tarif etmektedir.
Kur’an, kendisini bu şekilde tanımlanırken niçin indirildiğini ise şu şekilde
açıklamaktadır. Kur’an, insanlar mutsuz olsunlar diye değil, akisine haşyet duyanlar
için öğüt,( Taha 20/2-3) ayetleri düşünülüp anlaşılsın(Sad 38/29.) ve alemine nezir olsun
diye(Furkan 25/1.) indirilmiştir. Bununla birlikte insanların ihtilaflarını çözmek,
(Bakara. 2/213; Nahl 16/64.) hakkıyla,( Bakara 2/121.) dura dura(İsra 17/106.) tilavet
edilmek, zulümattan nura çıkararak(Maide 5/16; İbrahim 14/2.) selamet yoluna
ulaştırmak,( Maide 5/16.) iman edenlerin kalplerini sabit kılmak,( Enam 6/102.) Mekke
ve etrafını(Enam 6/92; Şura 42/2.)yani uyarıcı gelmeyen bir kavmi(Secde 32/2.) ve de
ulaştığı(Enam 6/19.) dirileri uyarmak,( Yasin 36/70.) mücrimlerin yolunu beyan
etmek(Enam 6/55.) için indirildiği belirtilmektedir. Ayrıca müşriklerin “Peygamber
ders almış desinler” diye(Enam 6/105.) veya “Bize kitap indirilmedi, kitap indirilseydi
en doğru biz olurduk” mazeretinde bulunulmamaları için(Enam 6/156-157.)indirildiği
zikredilmektedir.”265
****************

265
Konulu Tefsir ve Problemleri-Mustafa HOCAOĞLU.Sh.52.
Kur'an hay ve diridir.
Ölüleri, ölmüş kalpleri diriltir.
Kün emriyle her şeyi var eden Allah, kelamıyla da hayatlıdır, hayat verir.
Gönlünü, gözünü, alıcılarını açana.
Cehalet asrını saadet asrına çeviren Kur'an, asırlara da o saadeti vadetmektedir.
********
Kur'an-ı Kerim'de şefaatle ilgili 15 ayet geçmektedir. Bunların 8'i ahirette şefaatin
olmadığını, 7 tanesi de şefaat Allah'ın izniyle olduğunu ifade etmektedir. Bu 8 tanenin
de 7 tanesi daha ziyade kafir Zalim müşrik münafık ve israf ile ilgili olurken diğer bir
tanesi de müminleri hitap etmektedir. Şöyle Ey iman edenler kendisinde alışveriş
dostluk ve Şafak bulunmayan gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan Hayır yolunda
harcayın Gerçekleri inkar edenler Elbette zalimlerdir. Bakara 254 bunu böylece diğer
Allah'ın iznine bağlı olan 7 ayetle bir araya getireceğiniz zaman o zaman burada da Ey
iman edenler kendi Alışveriş dostluğu Allah'ın izni olmadıkça hiç kimsenin Şafak da
bulunamayacağı gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan Hayır yolunda harcayın
diye bu şekilde ifade etmek gerekir. Hadisi şeriflere baktığımız zaman da hemen hemen
genel olarak dan şefaatle ilgili 160 kadar hadisin geçtiği görülmektedir. Efendimizin
şefaati Uzma ya sahip olduğu şafağını ahirette ehli iman için yapacağı gibi birçok hadisi
şerifler şefaatin bu manada olacağını ancak Elbette gayet normal olaraktan Allah'ın
iznine bağlı olduğunu ifade etmektedir.
*************
Allah define çıkarıyor.
Defineleri çıkarıyor.
Harabat ehlini hor görme Zakir
Defineye Malik viraneler var
-Suçlu kim?
İslamiyet mi cemaatler mi?
Yoksa şahıslar m?
Mezar ziyaretinin yanlış olması, İslam'ın kusuru değil.
Müslümanlar ne kadar İslam, ne kadar İlamın içinde…
Ahirette kendilerini saptıranlardan şikayetçi olanlar şöyle konuşacak;
“İnsanların hepsi Allah’ın huzuruna çıkacak ve güçsüzler büyüklük taslayanlara
diyecek ki: “Şüphesiz bizler size uymuştuk; şimdi siz az bir şey olsun, Allah’ın
azabından bizi koruyabilecek misiniz?” Onlar da, “Eğer Allah bizi doğru yola
eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik. Şimdi sızlansak da, sabretsek de bizim
için birdir. Artık bizim için hiçbir kurtuluş yoktur” derler.”266
266
İbrahim Suresi 21. Ayet.
İslamiyet ve insaniyet öyle bir rütbedir ki, bütün Müslümanların ona ulaşamayacağı
kadar yücedir.267
Yanlış emsal olmaz.
*************
-“Rüzgârları aşılayıcılar olarak gönderdik”268
-“Her şeyi çift (erkek ve dişi) yarattık, düşünüp öğüt alasınız.”269

**************
Her şey dünya ve dünyanın dar standartlarından ibaret değildir.
Bilimin gelişmesi Kur’ana değil, bize katkı sağlar. Hakikatlerini asırlar ortaya koymuş
olur.
Kuran asırlara katkı ve etki sağlamaktadır.
Bir batılının Peygamberimizi övmesi, o batılının Efendimize katkısından ziyade,
Peygamberimizin ona katkısını gösterir.
Aynen Kuranda öyledir.
-Kuran hem fizik aleminden ve hem de metafizik alemden bahseder, haber verir.
*Kur'an-da bir yandan hayvanlar ve özelliklerinden bahsederken,270 diğer yandan
bitkiler ve özelliklerinden bahsedilmektedir.271
-Kur'an'da Geçen Kabile Adları, Yer adları, Melek adları, Şahıs adları, Peygamber
adları bulunmaktadır.
-”Yine Kur'an kimi yerler üzerine yemin ederek, buraların önemini vurgulamıştır.
Örneğin; Yüce Allah, Tur Dağına, Tin ve Zeytin Dağlarına, Emin Belde Mekke'ye
yemin ettiği gibi göklere, yıldızlara, güneşe, aya , yeryüzüne ve denizlere yemin
etmiştir.”
-Ve Allah’ın sıfatlarından bahsederken, ayetin sonu Allah’ın o ayetle bağlantılı olarak
bir isim ve sıfatı zikredilmekte ve onunla sonlanmaktadır.
Allah’ın sıfatları sonradan kazanılmış değil, tecelliye göre zuhur etmiştir.
Hadis-i Kudsideki; “Küntü kenzen mahfiyyen fe ahbebtü en u’rafe fe halektül halke li
u’rafe bihi.”
“Ben gizli bir hazine idim bilinmekliğimi sevdim-arzu ettim ve bu halkı, onunla
bilinmekliğim için halkettim.”
267
https://www.youtube.com/watch?v=ie93EG5ZPmo
https://www.youtube.com/watch?v=QL87mf4OeKk
268
Hicr.22.
269
Zariyat, 51/49.
270
https://tesbitler.com/2015/01/01/kuran-da-adi-gecen-hayvanlar-ve-ozellikleri/
271
https://tesbitler.com/2015/01/01/kuran-da-adi-gecen-bitkiler-ve-ozellikleri/
*************
Tekfir caiz olmakla beraber, vacip değildir. Küfrün zahir ve zahiri olması gerekir.
Tekfirde isabet edilmezse sorumluluk olurken, tekfir edilmemesi halinde bir mesuliyet
bulunmamaktadır.
"Hz. Ali ile Muaviye arasındaki anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması için hakeme
gidilmesini isteyen, sonra hakem olayının arzu edilen şekilde sonuçlanmaması üzerine
daha önce Hz. Ali ordusunda bulunan, hatta hakemi kabul etmesi için ısrarda
bulunanlardan bir gurup başkaldırmış ve Hz. Ali`yi, Allah`ın hükmünü bırakarak
beşerin hükmüne başvurmakla itham etmiş ve Hz. Ali ile hâlâ ona taraftarlık
yapanların küfre girdiklerini ileri sürmüşlerdi. Haricî olarak adlandırılan bu gurubun
bu davranışlarıyla İslâm tarihinde tekfir meselesi gündeme gelmiş, bilahare çeşitli
nedenlerle bazen haklı ve bazen haksız olarak tekfir daima Müslümanların gündemini
işgal etmeye devam etmiştir .
a) Haricîler:272
Değişik fırkalara bölünmüş olan Haricîler, büyük günah işleyen ve tövbe etmeden ölen
kişinin ebedî olarak cehennemde kalacağına dair ittifak etmişlerdir."
"Bir zamanlar biz, meleklere (ve cinlere); 'Adem`e secde ediniz.' dedik. İblis hariç hepsi
secde ettiler. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu."273
"b) Mutezile:
Onlara göre Müslüman iken büyük günah işleyen kimse tekfir edilemez, ama bu kimse
mümin de değildir. İki makam arasında bir yerdedir ve bulunduğu mertebe fısk olarak
adlandırılır. Tövbe etmeden öldüğü takdirde ebedî olarak cehennemde kalacaktır."
"Mümin olan hiç fasık gibi olur mu? Onlar elbette bir olamazlar."274
"Hayır, her kim bir kötülük işler de onun kötülüğü kendisini çepeçevre kuşatırsa, işte o
kimseler cehennemliktir. Onlar orada devamlı kalırlar."275
"Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası ebedî kalmak üzere cehennemdir."276
-"Haccac-ı Zalim, Yezid ve Velid gibi heriflere ilm-i kelamın büyük allamesi olan
Sadeddin-i Taftazani, "Yezide lanet caizdir" demiş; fakat "Lanet vaciptir" dememiş.
"Hayırdır ve sevabı vardır" dememiş. Çünkü, hem Kur’ân ı, hem Peygamberi, hem
bütün Sahabelerin kudsi sohbetlerini inkar eden hadsizdir. Şimdi onlardan meydanda
gezenler çoktur. Şer an bir adam, hiç mel unları hatıra getirmeyip lanet etmese, hiçbir
zararı yok. Çünkü, zem ve lanet ise, medih ve muhabbet gibi değil; onlar amel-i salihte
dahil olamaz. Eğer zararı varsa daha fena…"277

272
https://tesbitler.com/2015/01/03/hariciler-ve-uzantisi/
https://tesbitler.com/2021/10/18/fikih-bilmez-bedeviler/
273
Bakara.2/34.
274
Secde, 32/18.
275
Bakara, 2/81.
276
Nisâ. 4/93. Bak. https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/tekfir-0
277
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/emirdag-lahikasi/bu-sikintili-zamanda-nefsim-sabirsizlikla-beni-
taciz-ederken-bu-fikra/178
Siyasetin çirkinliği, muhaliflerini tekfir etmektedir.
-"Tenbih: Bazı âyat ve ehâdis vardır ki, mutlakadır; külliye telâkki edilmiş. Hem öyleler
vardır ki, münteşire-i muvakkatedir; daime zannedilmiş. Hem mukayyed var; âmm
hesap edilmiş.
Meselâ, demiş, "Bu şey küfürdür." Yani, o sıfat imandan neş’et etmemiş; o sıfat
kâfiredir. O haysiyetle, o zat küfür etti, denilir. Fakat mevsufu ise, mâsume ve imandan
neş’et ettikleri gibi, imanın tereşşuhatına da hâize olan başka evsafa malik olduğundan,
o zat kâfirdir, denilmez. İllâ ki, o sıfat küfürden neş’et ettiği, yakînen biline... Zira başka
sebepten de neş’et edebilir. Sıfatın delâletinde şek var; imanın vücudunda da yakîn var.
Şek ise yakînin hükmünü izale etmez. Tekfire çabuk cüret edenler düşünsünler!" 278
*************
Kur'an'ın ve Peygamberimizin 1400 sene önce bahsedip dikkat çektiği bir olaya,
asrımızda bakıp ilgilenmemek, dinin önemli bir haberini göz ardı etmektir.
Kıyametin dehşetinden bahsedilirken sahabeyi ağlatan duruma karşı, bu asrın
Müslümanı ve özellikle ilim ve din adamlarının bigane kalması düşünülemez.
-Dabık hadisinde Kur'an ve hadislerde anlatılan mecaz ifadeler söz konusudur. 
"Rumlar (Hristiyanlar) A'mak veya Dabık'a (Halep yakınlarında iki yer) gelene kadar,
kıyamet kopmaz. Medine'nin en hayırlı insanlarından bir ordu, o gün Hristiyanlara karşı
çıkacaktır. Müslüman ordusu, Hristiyanlara karşı harb nizamında saf saf olduğunda,
Hristiyanlar Müslümanlara  ‘Mallarımızı harab edenlerle savaşmak için bize yol
açın.’ diyecekler, ancak Müslümanlar izin vermeyeceğinden savaş olacaktır."

"Müslümanlar bu savaşta üç gruba ayrılır. Üçte biri, savaştan kaçar ve mürted olur ve
Allah onların tövbelerini ebediyen kabul etmez. Üçte biri şehid olur, ki bunlar Allah
katından şehidlerin en faziletlisidir. Diğer üçte biri de fethe devam ederler, netice de
Konstantiniyye'yi alırlar."

"Fetihten sonra, kılıçlarını zeytin ağaçlarına asmış bir halde ganimeti aralarında taksim
ederken şeytan aniden nara atarak ‘Deccal, ehlinizi elde etmiş ve sizin yerinize
geçmiştir.' der. Şeytanın bu haberi yalan olduğu halde Müslüman askerler yola çıkarlar
ve Şam'a gelirler."

"Bu sırada Deccal çıkar. Savaşmak üzere hazırlık yapıldığı bir sırada, Meryem oğlu İsa
(a.s.), gökten nuzul eder. Allah'ın düşmanı olan Deccal, İsa’yı görünce, tuzun suda
erimesi gibi erir. Şayet İsa (a.s.), onu bırakmış olsaydı, o zaten kendi kendine helak
olacaktı. Ancak Allah onu, İsa (a.s.)'nın eliyle öldürtür ve İsa, süngüsündeki Deccal'ın
kanını Müslümanlara gösterir."279

-Büyük bir ateşin Rusya'dan çıkıp dünyayı yaktığını söyleyen Bediüzzaman, sonuçta
Rusya'nın da dinsiz kalamayacağını, dönüp Hristiyan da olamayıp İslamiyet'e teslimi
silah edeceği tesbitini yapmaktadır.280
-Hadislerde günümüze işaretler de bulunulmuştur.281
278
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sunuhat/ifade-i-marem/30
279
bk. Müslim, Fiten, 9/h. no:34/2898, https://sorularlaislamiyet.com/rumlar-halep-yakinlarina-gelinceye-
kadar-kiyamet-kopmaz-anlamindaki-hadis-sahih-midir
280
https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/arama/rusya
281
https://tesbitler.com/2015/01/02/hadislerde-yemen-sam/ 
**************
KUS b. SÂÎDE el-İYÂDÎ'NÎN hutbesi.
Ey insanlar! Dinleyiniz ve belleyiniz, bir şeyi bellediniz mi ondan faydalanınız. Hakikat
şu ki yaşayan ölür, ölen yok olur. Gelmekte olan her şey (elbette bir gün) gelecektir.
Yağmur ve -bitki, türlü türlü rızıklar ve yiyecekler, babalar ve anneler, diriler ve ölüler,
küme küme varlıklar ve dağınık mevcutlar ... - (Hulâsa Allah'ın varlığına dair) delil
üstüne deliller vardır.
Gökte haber, yerde ibretler vardır: Kapkaranlık gece, burçlu sema, vadilerle
yarılmış yer ve dalgalı denizler. Bana ne oluyor ki insanların daima gittiklerini, fakat
geri dönmediklerini görüyorum. Onlar yerlerinden memnun mu olmuşlar da kalmışlar,
yoksa orada terkedilmişler de uyumuşlar? Kus, yalancı ve sahtekâr olarak değil, doğru
ve ciddi bir yemin ile yemin eder: Şüphesiz, Allah'ın öyle bir dini vardır ki o, üzerinde
bulunduğunuz dinden kendisine daha sevimlidir; O'nun bir de peygamberi vardır ki
vakti artık yaklaşmış, zamanı sizi gölgesi altına almış ve onun devri size yetişmiştir.
Ona ulaşıp da iman edene ve hidayetine mazhar olana ne mutlu! Ona muhalefet edip
karşı çıkana yazıklar olsun! Kus sonra şöyle-devam etti:
Gaflete bürünenlere, geçmiş milletlere ve eski asırlar(ın halkın)a yazıklar olsun! Ey Iyâd
halkı! Hani babalarımız, dedelerimiz! Hani hasta(lar) ve ziyaretçileri? Nerede o zorba
firavunlar? Hani o, bina kurup yükselten, yaldızlayıp süsleyenler? Hani mal, evlât?
Nerede o haddi aşıp azan, servet toplayıp yığan ve "Ben sizin en üstün tanrınızım" diye
feryat eden? Onlar sizden daha çok servete sahip ve daha -uzun ömürlü değiller miydi!
Kara toprak onları da kucağında öğütmüş, kudret ve kuvvetiyle paramparça etmiştir.
İşte çürümüş kemikleri ve ıpıssız kalan yurtları! Şimdi onları uluyan kurtlar
şenletmekte. Hayır, öyle zannettiğiniz gibi değil. Bilakis o Allah tektir, gerçek mâbud
O'dur. Doğurmamış, doğmamıştır. Kus sonra şu şiiri okudu:
Gelip geçen yüzyılların halkında bizim için ibretler vardır.
Ölüme giden ve dönüşü olmayan yollan görünce, Milletimin de küçükleri, büyükleri ona
doğru, çaresiz, koştuğuna şahit olunca Zaten mazi bana geri dönmeyeceği gibi
gitmeyenlerden de devamlı kalacak yoktur.
Kesinlikle anladım ki herkesin gittiği yere ben de mutlaka gidiciyim.
MEHMET ÖZÇELİK
02-10-2022

You might also like