You are on page 1of 9

ALLAH KİMLERİ SEVER, KİMLERİ SEVMEZ

ٌ ‫وم فِ ِيه فِ ِيه ِر َج‬


‫ال يُ ِحبُّو َن‬ ٍ ِ ِّ ‫الَ َت ُق ْم فِ ِيه أَبَ ًدا ل ََم ْس ِج ٌد أ‬
َ ‫الت ْق َوى م ْن أ ََّو ِل َي ْوم أ‬
َ ‫َح ُّق أَن َت ُق‬ َّ ‫س َعلَى‬
َ ‫ُس‬
‫ين‬ ُّ ‫َّروا َواللّهُ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْمطَّ ِّه ِر‬ ُ ‫أَن َيتَطَه‬
Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi)
içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da
çok temizlenenleri sever. (Tövbe/108)
ِ
َ ‫ب الْ َكاف ِر‬
‫ين‬ ْ َ‫ات ِمن ف‬
ُّ ‫ضلِ ِه إِنَّهُ الَ يُ ِح‬ ِ ‫الصالِح‬ ِ
َ َّ ‫آمنُوا َو َعملُوا‬
َ ‫ين‬
ِ َّ ‫لِيج ِز‬
َ ‫ي الذ‬َ َْ
Zira Allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir. Şüphesiz O, kâfirleri
sevmez. (Rum,45)
ِِ ِ ِ ِ َّ ُّ ‫إِ َّن اللَّهَ ي ِح‬
‫وص‬
ٌ ‫ص‬ َ ‫ين ُي َقاتلُو َن في َسبِيله‬
ُ ‫ص ًّفا َكأ ََّن ُهم بُنيَا ٌن َم ْر‬ َ ‫ب الذ‬ ُ
Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever . (Saf,4)
ِ َّ ِ ِ ‫ْك األيَّام نُ َدا ِولُها بين الن‬
َ ‫ح ِم ْثلُهُ َوتِل‬
‫ين‬
َ ‫َّاس َولَي ْعلَ َم اللّهُ الذ‬ َ َْ َ ُ ٌ ‫س الْ َق ْو َم َق ْر‬ ٌ ‫إِن يَ ْم َس ْس ُك ْم َق ْر‬
َّ ‫ح َف َق ْد َم‬
ِ ِ ُّ ‫َّخ َذ ِمن ُكم ُش َه َداء واللّهُ الَ ي ِح‬ ِ ‫آمنُوا ويت‬
َ ‫ب الظَّالم‬
‫ين‬ ُ َ ْ ََ َ
Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de benzer bir acıya
uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi bazen bir topluma bazen öteki
topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah
zalimleri sevmez. /Ali-İmran,140)
‫ف َع ْن ُه ْم‬ُ ‫ك فَا ْع‬ َ ِ‫ْب الَن َفضُّوا ِم ْن َح ْول‬ َ ‫نت فَظًّا غَلِي‬
ِ ‫ظ الْ َقل‬ َ ‫نت ل َُه ْم َول َْو ُك‬ َ ِ‫فَبِ َما َر ْح َم ٍة ِم َن الل ِّه ل‬
ِ َ ‫اسَتغْ ِف ْر ل َُه ْم َو َشا ِو ْر ُه ْم فِي األ َْم ِر فَِإذَا َع َز ْم‬
ُّ ‫ت َفَت َو َّك ْل َعلَى الل ِّه إِ َّن اللّهَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْمَت َو ِّكل‬
‫ين‬ ْ ‫َو‬
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç
şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara
danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri
sever. (Ali-İmran/159)

َ ‫َح َس َن اللَّهُ إِل َْي‬ ِ ‫الد ْنيا وأ‬ ِ َ ‫صيب‬


ِ ِ ِ
‫ك‬ ْ َ َ ُّ ‫ك م َن‬
ْ ‫َحسن َك َما أ‬ َ َ‫نس ن‬
َ َ‫َّار اآلخ َرةَ َوالَ ت‬ َ ‫اك اللَّهُ الد‬
َ َ‫يما آت‬
َ ‫َو ْابتَ ِغ ف‬
‫ين‬ ِِ ُّ ‫ض إِ َّن اللَّهَ الَ يُ ِح‬
ِ ‫األر‬ ِ َ ‫والَ َتب ِغ الْ َفس‬
َ ‫ب ال ُْم ْفسد‬ ْ ‫اد في‬ َ ْ َ
Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini
unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama.
Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez. (Kasas,77)
ُّ ‫ض َم َر ًحا إِ َّن اللَّهَ الَ يُ ِح‬
ٍ َ‫ب ُك َّل ُم ْخت‬
‫ال فَ ُخو ٍر‬ ِ ‫األر‬ ِ ِ ‫َّاس والَ تَم‬ ِ َ ‫والَ تُص ِّعر َخد‬
ْ ‫ش في‬ ْ َ ِ ‫َّك للن‬ ْ َ َ
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini
beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.(Lokman,18)
‫ين‬ ِ ُّ ‫ض ُّر ًعا َو ُخ ْفيَةً إِنَّهُ الَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْم ْعتَد‬ َ َ‫ا ْدعُواْ َربَّ ُك ْم ت‬
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.(Araf,55)
ِ ُّ ‫آد َم ُخ ُذوا ِزينَتَ ُك ْم ِعن َد ُك ِّل َم ْس ِج ٍد و ُكلُوا َوا ْش َربُوا َوالَ تُ ْس ِرفُوا إِنَّهُ الَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْم ْس ِرف‬
‫ين‬ َ ‫يَا بَنِي‬
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf
etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (31,‫)االعراف‬
Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden
mahrum eder. (Hac,38)
‫ين‬ِِ ُّ ‫َح ِس ُن َواْ إِ َّن اللّهَ يُ ِح‬ ِ ْ ‫يل الل ِّه والَ ُت ْل ُقواْ بِأَي ِدي ُكم إِلَى الت‬
ِ ِ‫َنف ُقواْ فِي َسب‬
ِ ‫وأ‬
َ ‫ب ال ُْم ْحسن‬ ْ ‫َّهلُ َكة َوأ‬ ْ ْ َ َ
Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Her türlü
hareketinizde dürüst davranın. Çünkü Allah dürüstleri sever. (2 / 195)

‫اد‬
َ‫س‬ ُّ ‫َّس َل َواللّهُ الَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال َف‬ ْ ‫ث َوالن‬
َ ‫ْح ْر‬ َ ِ‫ض لُِي ْف ِس َد فِيِ َها َو ُي ْهل‬
َ ‫ك ال‬ ِ ‫َوإِذَا َت َولَّى َس َعى فِي األ َْر‬
O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek,
ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.
İş başına geçtiğinde yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için
didinir. Allah da bozgunculuğu sevmez. (2 / 205)

‫َّى يَط ُْه ْر َن فَِإذَا‬ ِ ‫ِّساء فِي ال َْم ِح‬


َ ‫يض قُ ْل ُه َو أَذًى فَا ْعتَ ِزلُواْ الن‬ ِ ‫ك َع ِن ال َْم ِح‬
َ ‫وه َّن َحت‬
ُ ُ‫يض َوالَ َت ْق َرب‬ َ َ‫َويَ ْسأَلُون‬
ُّ ‫ين َويُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْمتَطَ ِّه ِر‬
‫ين‬ َ ‫َّواب‬ ُ ‫وه َّن ِم ْن َح ْي‬
ُّ ‫ث أ ََم َر ُك ُم اللّهُ إِ َّن اللّهَ يُ ِح‬
ِ َّ ‫ب الت‬ ُ ُ‫تَطَه َّْر َن فَأْت‬
Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde
olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki,
Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. (2 / 222)

ُّ ‫ات َواللّهُ الَ يُ ِح‬


‫ب ُك َّل َك َّفا ٍر أَثِ ٍيم‬ ِ َ‫الص َدق‬
َّ ‫يَ ْم َح ُق اللّهُ ال ِّْربَا َو ُي ْربِي‬
Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir.
Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez. (2 / 276)

ِ ُّ ‫ول فِإن َت َولَّ ْواْ فَِإ َّن اللّهَ الَ يُ ِح‬ ِ ‫قُل أ‬
َ ‫ب الْ َكاف ِر‬
‫ين‬ َ ‫الر ُس‬
َّ ‫َطيعُواْ اللّهَ َو‬ ْ
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri
sevmez. (3 / 32)

ِ ِ ُّ ‫ات َفيوفِّي ِهم أُجور ُهم واللّهُ الَ ي ِح‬


ِ ‫الصالِح‬ ِ ِ َّ
َ ‫ب الظَّالم‬
‫ين‬ ُ َ ْ َ ُ ْ َُ َ َّ ْ‫آمنُوا َو َعملُوا‬
َ ‫ين‬
َ ‫َوأ ََّما الذ‬
İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz
verecektir. Allah zalimleri sevmez. (3 / 57)

‫ين‬ ِ ُّ ‫بلَى من أَوفَى بِع ْه ِد ِه و َّات َقى فَِإ َّن اللّهَ ي ِح‬
َ ‫ب ال ُْمتَّق‬ ُ َ َ ْ َْ َ
Hayır! (Gerçek onların dediği değil.) Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten
sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever. (3 / 76)

‫ين‬ِِ ُّ ‫َّاس َواللّهُ يُ ِح‬


ِ ‫ين َع ِن الن‬ ِ ِِ َّ ‫ين يُ ِنف ُقو َن فِي‬ ِ َّ
َ ‫ب ال ُْم ْحسن‬ َ ‫ظ َوال َْعاف‬
َ ‫ين الْغَْي‬
َ ‫َّراء َوالْ َكاظم‬
َّ ‫الس َّراء َوالض‬ َ ‫الذ‬
O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve
insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. (3 / 134)

ْ‫آمنُوا‬ ِ َّ ِ ِ ‫ْك األيَّام نُ َدا ِولُها بين الن‬


َ ‫ح ِّم ْثلُهُ َوتِل‬ ِ
َ ‫ين‬
َ ‫َّاس َولَي ْعلَ َم اللّهُ الذ‬ َ َْ َ ُ ٌ ‫س الْ َق ْو َم َق ْر‬
َّ ‫ح َف َق ْد َم‬
ٌ ‫س ْس ُك ْم َق ْر‬
َ ‫إن يَ ْم‬
ِ ِ ُّ ‫َّخ َذ ِمن ُكم ُش َه َداء واللّهُ الَ ي ِح‬ ِ ‫ويت‬
َ ‫ب الظَّالم‬
‫ين‬ ُ َ ْ ََ
Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o kavim de
benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz (zaferi
bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki Allah, iman edenleri ortaya
çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez. (3 / 140)

َ ‫يل الل ِّه َو َما‬


ِ ِ‫َص َاب ُه ْم فِي َسب‬ ِ ِ
ْ‫استَ َكانُوا‬
ْ ‫ضعُ ُفواْ َو َما‬ َ ‫َو َكأَيِّن ِّمن نَّبِ ٍّي قَاتَ َل َم َعهُ ِر ِّبيُّو َن َكث ٌير فَ َما َو َهنُواْ ل َما أ‬
ِ َّ ‫ب‬
َ ‫الصاب ِر‬
‫ين‬ ُّ ‫َواللّهُ يُ ِح‬
Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar
da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler,
boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. (3 / 146)

‫ين‬ِِ ِ ‫اب‬
ُّ ‫اآلخ َر ِة َواللّهُ يُ ِح‬ ِ ‫الد ْنيَا َو ُح ْس َن َث َو‬
ُّ ‫اب‬
َ ‫ب ال ُْم ْحسن‬ َ ‫اه ُم اللّهُ َث َو‬
ُ َ‫فَآت‬
Allah da onlara dünya nimetini ve (daha da önemlisi,) ahiret sevabının güzelliğini verdi.
Allah, iyi davrananları sever. (3 / 148)

‫اسَت ْغ ِف ْر ل َُه ْم‬


ْ ‫ف َع ْن ُه ْم َو‬ َ ِ‫ْب الَن َفضُّواْ ِم ْن َح ْول‬
ُ ‫ك فَا ْع‬ ِ ‫ظ الْ َقل‬ َ ‫نت فَظًّا غَلِي‬
َ ‫نت ل َُه ْم َول َْو ُك‬ َ ِ‫فَبِ َما َر ْح َم ٍة ِّم َن الل ِّه ل‬
ِ ُّ ‫ت َفَت َو َّك ْل َعلَى الل ِّه إِ َّن اللّهَ يُ ِح‬
َ ‫َو َشا ِو ْر ُه ْم فِي األ َْم ِر فَِإذَا َع َز ْم‬
َ ‫ب ال ُْمَت َو ِّكل‬
‫ين‬
O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli
olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet;
bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık
Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever. (3 / 159)

‫ْجا ِر ِذي‬ ِ ‫وا ْعب ُدواْ اللّهَ والَ تُ ْش ِر ُكواْ بِ ِه َشيئًا وبِالْوالِ َدي ِن إِحسانًا وبِ ِذي الْ ُقربى والْيتَامى والْم‬
َ ‫ساكي ِن َوال‬ َ َ َ َ َ َ َْ َ َْ ْ َ َ ْ َ ُ َ
ِ ِ ِ‫السب‬ ِ
‫ب َمن َكا َن‬ ُّ ‫ت أَيْ َمانُ ُك ْم إِ َّن اللّهَ الَ يُح‬
ْ ‫يل َو َما َملَ َك‬ َّ ‫نب َوابْ ِن‬ َ ِ‫ب ب‬
ِ ‫الج‬ ِ ‫الصاح‬
َّ ‫ب َو‬ِ ُ‫ْجن‬
ُ ‫ْجا ِر ال‬
َ ‫الْ ُق ْربَى َوال‬
‫ورا‬
ً ‫ُم ْختَاالً فَ ُخ‬
Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya,
yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya,
ellerinizin altında bulunanlar (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın; Allah
kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez. (4 / 36)

‫يما‬ِ ُّ ‫س ُه ْم إِ َّن اللّهَ الَ يُ ِح‬


ً ‫ب َمن َكا َن َخ َّوانًا أَث‬
ِ َّ ِ
َ ‫َوالَ تُ َجاد ْل َع ِن الذ‬
َ ‫ين يَ ْختَانُو َن أَن ُف‬
Kendilerine hıyanet edenleri savunma; çünkü Allah hainliği meslek edinmiş
günahkârları sevmez. (4 / 107)

ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ ُّ ِ‫ب اللّه الْج ْهر ب‬ ِ


ً ‫الس َوء م َن الْ َق ْول إالَّ َمن ظُل َم َو َكا َن اللّهُ َسم ًيعا َعل‬
‫يم‬ َ َ ُ ُّ ‫الَّ يُح‬
Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah
her şeyi işitici ve bilicidir. (4 / 148)

ْ‫سواْ َحظًّا ِّم َّما ذُ ِّك ُروا‬ ِِ ِ ِ ِ ِ ‫فَبِما َن ْق‬


ُ َ‫وب ُه ْم قَاسيَةً يُ َح ِّرفُو َن الْ َكل َم َعن َّم َواضعه َون‬ َ ُ‫َّاه ْم َو َج َعلْنَا ُقل‬ ُ ‫ض ِهم ِّميثَا َق ُه ْم لَعن‬ َ
‫ين‬ِِ
َ ‫ب ال ُْم ْحسن‬ ُّ ‫اص َف ْح إِ َّن اللّهَ يُ ِح‬ ُ ‫ال تَطَّلِ ُع َعلَ َى َخآئِنَ ٍة ِّم ْن ُه ْم إِالَّ قَلِيالً ِّم ْن ُه ُم فَا ْع‬
ْ ‫ف َع ْن ُه ْم َو‬ ُ ‫بِ ِه َوالَ َت َز‬
Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar
kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen
ahkâmın (Tevrat'ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç,
onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz
Allah iyilik edenleri sever. (5 / 13)
ْ ‫ض َع ْن ُه ْم َوإِن ُت ْع ِر‬
‫ض َع ْن ُه ْم َفلَن‬ ْ ‫اح ُكم َب ْيَن ُهم أ َْو أَ ْع ِر‬ ْ َ‫وك ف‬ َ ‫ت فَِإن َجآ ُؤ‬ ُّ ِ‫َكالُو َن ل‬
ِ ‫لس ْح‬ ِ ‫َس َّماعُو َن لِ ْل َك ِذ‬
َّ ‫ب أ‬
‫ين‬ ِِ ُّ ‫اح ُكم َب ْيَن ُه ْم بِال ِْق ْس ِط إِ َّن اللّهَ يُ ِح‬ َ ‫وك َش ْيئًا َوإِ ْن َح َك ْم‬
َ ‫ب ال ُْم ْقسط‬ ْ َ‫ت ف‬ َ ‫ض ُّر‬
ُ َ‫ي‬
Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında
hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar
veremezler. Ve eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet. Allah âdil olanları
sever. (5 / 42)

‫شاء‬
َ َ‫ف ي‬َ ‫ان يُ ِنف ُق َك ْي‬
ِ َ‫ت أَيْ ِدي ِهم ول ُِعنُواْ بِما قَالُواْ بل ي َداهُ م ْبسوطَت‬
ُ َ َ َْ َ َْ ْ َّ‫ود يَ ُد الل ِّه َمغْلُولَةٌ غُل‬
ُ ‫َت الَْي ُه‬ِ ‫وقَال‬
َ
ِ‫ولَي ِزيد َّن َكثِيرا ِّمنهم َّما أُن ِز َل إِلَيك ِمن َّربِّك طُغيانا و ُك ْفرا وأَلْ َقينا بينهم الْعداو َة والْبغضاء إِلَى يوم‬
َْ َ ْ َ َ َ َ َ ُ ُ َ ْ َ َ ْ َ ً َ ً َْ َ َْ ُْ ً َ ََ
ِِ ُّ ‫ادا َواللّهُ الَ يُ ِح‬ ِ ‫ب أَطْ َفأ ََها اللّهُ َويَ ْس َع ْو َن فِي األ َْر‬ ِ ِ
‫ين‬
َ ‫ب ال ُْم ْفسد‬ ً‫س‬ َ َ‫ض ف‬ َ ‫الْقيَ َامة ُكلَّ َما أ َْوقَ ُدواْ نَ ًارا لِّل‬
ِ ‫ْح ْر‬
Yahudiler, Allah'ın eli bağlıdır (sıkdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası
ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana
Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına,
kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş
yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde
bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez. (5 / 64)

‫ين‬ ِ ُّ ‫َح َّل اللّهُ لَ ُك ْم َوالَ َت ْعتَ ُدواْ إِ َّن اللّهَ الَ يُ ِح‬ ِ ِ َّ
َ ‫ب ال ُْم ْعتَد‬ َ ‫آمنُواْ الَ تُ َح ِّر ُمواْ طَيِّبَات َما أ‬
َ ‫ين‬
َ ‫يَا أ َُّي َها الذ‬
Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram
kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez. (5 / 87)

ِ ‫الصالِح‬ ِ ِ ِ َ‫ات جن‬ ِ ِ َّ ْ‫ل َْيس َعلَى الَّ ِذين آمنُواْ و َع ِملُوا‬
‫ات ثُ َّم‬ َ ‫يما طَع ُمواْ إِ َذا َما َّات َقواْ َّو‬
َ َّ ْ‫آمنُواْ َو َعملُوا‬ َ ‫اح ف‬
ٌ ُ ‫الصال َح‬ َ َ َ َ
ِ ِ ِ
‫ين‬
َ ‫ب ال ُْم ْحسن‬
ُّ ‫سنُواْ َواللّهُ يُح‬ ْ ‫آمنُواْ ثُ َّم َّات َقواْ َّوأ‬
َ ‫َح‬ َ ‫َّات َقواْ َّو‬
İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyle sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları,
sonra yine hakkıyle sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyle sakınıp yaptıklarını,
ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan önce) tattıklarından
dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). Allah
iyi ve güzel yapanları sever. (5 / 93)

‫الر َّما َن‬ َّ ‫ع ُم ْختَلِ ًفا أُ ُكلُهُ َو‬


ُّ ‫الز ْيتُو َن َو‬ َ ‫الز ْر‬ ٍ ‫ات وغَْير م ْعرو َش‬
َّ ‫ات َوالنَّ ْخ َل َو‬ ٍ ٍ
ُ َ َ َ ‫شأَ َجنَّات َّم ْع ُرو َش‬ َ ‫َو ُه َو الَّ ِذي أَن‬
‫ب‬ ِ ‫شابِ ٍه ُكلُواْ ِمن ثَم ِر ِه إِذَا أَثْمر وآتُواْ ح َّقهُ يوم حص‬
ُّ ‫اد ِه َوالَ تُ ْس ِرفُواْ إِنَّهُ الَ يُ ِح‬ َ َ‫شابِ ًها َوغَْي َر ُمت‬
َ َ‫ُمت‬
َ َ َ َْ َ َ ََ َ
ِ
َ ‫ال ُْم ْس ِرف‬
‫ين‬
Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine
benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O'dur. Herbiri meyve verdiği
zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını)
verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (6 / 141)

ِ ُّ ‫آد َم ُخ ُذواْ ِزينَتَ ُك ْم ِعن َد ُك ِّل َم ْس ِج ٍد و ُكلُواْ َوا ْش َربُواْ َوالَ تُ ْس ِرفُواْ إِنَّهُ الَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْم ْس ِرف‬
‫ين‬ َ ‫يَا بَنِي‬
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf
etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez. (7 / 31)

‫ين‬ ِ ُّ ‫ض ُّر ًعا َو ُخ ْفيَةً إِنَّهُ الَ يُ ِح‬


َ ‫ب ال ُْم ْعتَد‬ َ َ‫ا ْدعُواْ َربَّ ُك ْم ت‬
Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez.
(7 / 55)
‫ين‬ِِ ُّ ‫َوإِ َّما تَ َخافَ َّن ِمن َق ْوٍم ِخيَانَةً فَانبِ ْذ إِل َْي ِه ْم َعلَى َس َواء إِ َّن اللّهَ الَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال َخائن‬
(Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik yapmasından korkarsan, sen de (onlarla
yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
(8 / 58)

‫َح ًدا فَأَتِ ُّمواْ إِل َْي ِه ْم َع ْه َد ُه ْم‬ ِ ِ ِ َّ


َ ‫َم يُظَاه ُرواْ َعلَْي ُك ْم أ‬
ْ ‫صو ُك ْم َش ْيئًا َول‬
ُ ‫َم يَن ُق‬ َ ‫اهدتُّم ِّم َن ال ُْم ْش ِرك‬
ْ ‫ين ثُ َّم ل‬ َ ‫إِالَّ الذ‬
َ ‫ين َع‬
‫ين‬ ِ ُّ ‫إِلَى مدَّتِ ِهم إِ َّن اللّهَ ي ِح‬
َ ‫ب ال ُْمتَّق‬ ُ ْ ُ
Ancak kendileriyle antlaşma yaptığınız müşriklerden (antlaşma şartlarına uyan) hiçbir
şeyi size eksik bırakmayan ve sizin aleyhinize herhangi bir kimseye arka çıkmayanlar
(bu hükmün) dışındadır. Onların antlaşmalarını, süreleri bitinceye kadar tamamlayınız.
Allah (haksızlıktan) sakınanları sever. (9 / 004)

ِِ ِ ِ َّ ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ
ْ ‫ْح َر ِام فَ َما‬
ْ‫اسَت َق ُاموا‬ َ ‫اهدتُّ ْم عن َد ال َْم ْسجد ال‬ َ ‫ين َع ْه ٌد عن َد اللّه َوعن َد َر ُسوله إِالَّ الذ‬
َ ‫ين َع‬ َ ‫ْم ْش ِرك‬
ُ ‫ف يَ ُكو ُن لل‬
َ ‫َك ْي‬
‫ين‬ ِ ُّ ‫لَ ُكم فَاستَ ِقيمواْ لَهم إِ َّن اللّهَ ي ِح‬
َ ‫ب ال ُْمتَّق‬ ُ ُْ ُ ْ ْ
Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin
Allah ve Resûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst
davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan)
sakınanları sever. (9 007)

‫ال يُ ِحبُّو َن أَن‬


ٌ ‫وم فِ ِيه فِ ِيه ِر َج‬ ٍ ِ ِّ ‫الَ َت ُق ْم فِ ِيه أَبَ ًدا لَّ َم ْس ِج ٌد أ‬
َ ‫الت ْق َوى م ْن أ ََّو ِل َي ْوم أ‬
َ ‫َح ُّق أَن َت ُق‬ َّ ‫س َعلَى‬َ ‫ُس‬
‫ين‬ ُّ ‫َّرواْ َواللّهُ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْمطَّ ِّه ِر‬ ُ ‫َيتَطَه‬
Onun içinde asla namaz kılma! İlk günden takvâ üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi)
içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır.
Allah da çok temizlenenleri sever. (9 / 108)

ِ ُّ ‫َن اللّهَ َي ْعلَ ُم َما يُ ِس ُّرو َن َو َما ُي ْعلِنُو َن إِنَّهُ الَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْم ْستَ ْكب ِر‬
‫ين‬ َّ ‫الَ َج َر َم أ‬
Hiç şüphesiz Allah, onların gizleyeceklerini de açıklayacaklarını da bilir. O, büyüklük
taslayanları asla sevmez. (16 / 23)

ُّ ‫آمنُوا إِ َّن اللَّهَ اَل يُ ِح‬


ٍ ‫ب ُك َّل َخ َّو‬
‫ان َك ُفو ٍر‬ ِ َّ ِ
َ ‫إِ َّن اللَّهَ يُ َداف ُع َع ِن الذ‬
َ ‫ين‬
Biliniz ki, Allah, iman edenleri koruyacaktır; çünkü Allah, hain ve nankör olanları
sevmez. (22 / 38)

‫صبَ ِة أُولِي الْ ُق َّو ِة‬ ِ ِ ِ


ْ ُ‫وسى َفَبغَى َعلَْي ِه ْم َوآَت ْينَاهُ م َن الْ ُكنُو ِز َما إِ َّن َم َفاتِ َحهُ لََتنُوءُ بِالْع‬ َ ‫ارو َن َكا َن من َق ْوم ُم‬ ُ َ‫إِ َّن ق‬
ِ ُّ ‫ال لَهُ َق ْو ُمهُ اَل َت ْف َر ْح إِ َّن اللَّهَ اَل يُ ِح‬
َ َ‫إِ ْذ ق‬
َ ‫ب الْ َف ِرح‬
‫ين‬
Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler
vermiştik ki, anahtarlarını güçlükuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti:
Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. (28 / 76)

َ ‫س َن اللَّهُ إِل َْي‬ ِ ‫الد ْنيا وأ‬ ِ َ ‫صيب‬


ِ ِ ِ
‫ك َواَل َت ْب ِغ‬ َ ‫َح‬ ْ َ َ ُّ ‫ك م َن‬
ْ ‫َحسن َك َما أ‬ َ َ‫نس ن‬ َ ‫اك اللَّهُ الد‬
َ َ‫َّار اآْل خ َر َة َواَل ت‬ َ َ‫يما آت‬ َ ‫َو ْابتَ ِغ ف‬
‫ين‬ ِِ ُّ ‫ض إِ َّن اللَّهَ اَل يُ ِح‬
ِ ‫اد فِي اأْل َْر‬
َ ‫ب ال ُْم ْفسد‬ َ‫س‬َ ‫الْ َف‬
Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama
dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et.
Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez. (28 /
77)

ِ
َ ‫ب الْ َكاف ِر‬
‫ين‬ ْ َ‫ات ِمن ف‬
ُّ ‫ضلِ ِه إِنَّهُ اَل يُ ِح‬ ِ ‫الصالِح‬ ِ
َ َّ ‫آمنُوا َو َعملُوا‬
َ ‫ين‬
ِ َّ ‫لِيج ِز‬
َ ‫ي الذ‬َ َْ
Zira Allah, iman edip iyi işler yapanlara kendi lütfundan karşılık verecektir. Şüphesiz O,
kâfirleri sevmez. (30 / 45)

‫ال فَ ُخو ٍر‬ ُّ ‫ض َم َر ًحا إِ َّن اللَّهَ اَل يُ ِح‬


ٍ َ‫ب ُك َّل ُم ْخت‬ ِ ‫ش فِي اأْل َْر‬ ِ ‫َّك لِلن‬
ِ ‫َّاس َواَل تَ ْم‬ َ ‫ص ِّع ْر َخد‬
َ ُ‫َواَل ت‬
Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira
Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. (31 / 18)

ِ ِ ُّ ‫َجرهُ َعلَى اللَّ ِه إِنَّهُ اَل ي ِح‬ ٍ


َ ‫ب الظَّالم‬
‫ين‬ ُ ُ ْ ‫َصلَ َح فَأ‬
ْ ‫َو َج َزاء َسيِّئَة َسيِّئَةٌ ِّم ْثلُ َها فَ َم ْن َع َفا َوأ‬
Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun
mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez. (42 / 40)

‫اه َما َعلَى اأْل ُ ْخ َرى َف َقاتِلُوا الَّتِي َت ْب ِغي‬ُ ‫ت إِ ْح َد‬ْ َ‫َصلِ ُحوا َب ْيَن ُه َما فَِإن َبغ‬ ِِ ِ ِ ِ
َ ‫َوإِن طَائ َفتَان م َن ال ُْم ْؤمن‬
ْ ‫ين اقْتََتلُوا فَأ‬
ِِ ُّ ‫ْسطُوا إِ َّن اللَّهَ يُ ِح‬ِ ‫اءت فَأَصلِحوا بيَنهما بِالْع ْد ِل وأَق‬ ِ ِ
‫ين‬
َ ‫ب ال ُْم ْقسط‬ َ َ َ ُ ْ َ ُ ْ ْ َ‫يء إِلَى أ َْم ِر اللَّه فَِإن ف‬ َ ‫َحتَّى تَف‬
Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri
ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer
dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki
Allah, âdil davrananları sever. (49 / 9)

ُّ ‫ْس ْوا َعلَى َما فَاتَ ُك ْم َواَل َت ْف َر ُحوا بِ َما آتَا ُك ْم َواللَّهُ اَل يُ ِح‬
ٍ َ‫ب ُك َّل ُم ْخت‬
‫ال فَ ُخو ٍر‬ ِ
َ ‫ل َك ْياَل تَأ‬
(Allah bunu) elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle
şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen
kimseleri sevmez. (57 / 23)

‫وه ْم َو ُت ْق ِسطُوا إِل َْي ِه ْم‬


ُ ‫َم يُ ْخ ِر ُجو ُكم ِّمن ِديَا ِر ُك ْم أَن َتَب ُّر‬
ِ ِ ‫اَل ي ْن َها ُكم اللَّهُ َع ِن الَّ ِذين ل‬
ْ ‫َم ُي َقاتلُو ُك ْم في الدِّي ِن َول‬
ْ َ ُ َ
‫ين‬ ِِ ُّ ‫إِ َّن اللَّهَ يُ ِح‬
َ ‫ب ال ُْم ْقسط‬
Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik
yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları
sever. (60 / 8)

ِِ ِ ِ ِ َّ ُّ ‫إِ َّن اللَّهَ ي ِح‬


‫وص‬
ٌ ‫ص‬ َ ‫ين ُي َقاتلُو َن في َسبِيله‬
ُ ‫ص ًّفا َكأ ََّن ُهم بُنيَا ٌن َّم ْر‬ َ ‫ب الذ‬ ُ
Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever. (61 /
4)

‫ين‬ ِ ِّ ‫ين ُي َقاتِلُونَ ُك ْم َوالَ َت ْعتَ ُدواْ إِ َّن اللّهَ الَ يُ ِح‬ ِ َّ ِ ِ ِ‫وقَاتِلُواْ فِي سب‬
َ ‫ب ال ُْم ْعتَد‬ َ ‫يل اللّه الذ‬ َ َ
Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü
Allah aşırıları sevmez. (2 / 190)

‫يم‬ ِ ‫قُل إِن ُكنتم تُ ِحبُّو َن اللّه فَاتَّبِعونِي يحبِب ُكم اللّه ويغْ ِفر لَ ُكم ذُنُوب ُكم واللّه غَ ُف‬
ٌ ‫ور َّرح‬
ٌ ُ َ ْ َ ْ ْ ََ ُ ُ ْ ْ ُ ُ َ ُْ ْ
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (3 / 31)
‫ين‬ ِِ ٍ َّ ِ ِ ِ ٍ ِ ِ َ ‫يا أ َُّي َها الَّ ِذين آمنُواْ من يرتَ َّد ِمن ُكم َعن ِدينِ ِه فَسو‬
َ ‫ف يَأْتي اللّهُ ب َق ْوم يُحُّب ُه ْم َويُحبُّونَهُ أَذلة َعلَى ال ُْم ْؤمن‬ َْ ْ َْ َ َ َ َ
َ َ‫ض ُل الل ِّه ُي ْؤتِ ِيه َمن ي‬ َ ِ‫يل الل ِّه َوالَ يَ َخافُو َن ل َْو َمةَ آلئِ ٍم ذَل‬ ِ‫أ‬
ِ ‫َع َّز ٍة َعلَى الْ َكافِ ِرين يج‬
ِ ِ‫اه ُدو َن فِي َسب‬
ُ‫شاء َواللّه‬ ْ َ‫ك ف‬ َُ َ
‫يم‬ ِ ِ
ٌ ‫َواس ٌع َعل‬
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini
seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum
getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından
korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği
lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir. (5 / 54)

ِ ‫الصالِح‬ ِ ِ َّ
‫الر ْح َم ُن ُو ًّد‬
َّ ‫ات َسيَ ْج َع ُل ل َُه ُم‬ َ َّ ‫آمنُوا َو َعملُوا‬ َ ‫إِ َّن الذ‬
َ ‫ين‬
İman edip de iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan
Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktır. (19 / 96)

‫اءه ْم أ َْو‬ ُ َ‫اد اللَّهَ َو َر ُسولَهُ َول َْو َكانُوا آب‬


ُ َ‫اءه ْم أ َْو أ َْبن‬ َّ ‫اَل تَ ِج ُد َق ْو ًما ُي ْؤ ِمنُو َن بِاللَّ ِه َوالَْي ْوِم اآْل ِخ ِر ُي َوادُّو َن َم ْن َح‬
‫َّات تَ ْج ِري ِمن‬ ٍ ‫وح ِّم ْنهُ وي ْد ِخلُ ُهم جن‬
َ ْ َُ ٍ ‫يما َن َوأَيَّ َد ُهم بِ ُر‬ ِ
َ ِ‫ب في ُقلُوب ِه ُم اإْل‬
ِ َ‫ك َكت‬ ِ ِ
َ َ ‫إِ ْخ َوا َن ُه ْم أ َْو َعش َيرَت ُه ْم أ ُْولَئ‬
‫ب اللَّ ِه ُه ُم‬ ِ ِ ِ َ ِ‫ضوا ع ْنه أُولَئ‬ ِ ِ ‫تَحتِها اأْل َْنهار َخالِ ِد‬
َ ‫ب اللَّه أَاَل إِ َّن ح ْز‬
ُ ‫ك ح ْز‬ ْ ُ َ ُ ‫ين ف َيها َرض َي اللَّهُ َع ْن ُه ْم َو َر‬ َ َُ َْ
‫ال ُْم ْفلِ ُحو َن‬
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut
akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin.
İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.
Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah
onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında
olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır. (58 /
22)

ِ ‫ضوا َن الل ِّه َكمن باء بِس ْخ ٍط ِّمن الل ِّه ومأْواهُ ج َهنَّم وبِْئس الْم‬
‫ص ُير‬ َ َ َ ُ َ َ ََ َ َ َ َ َ ْ ‫أَفَ َم ِن َّاتبَ َع ِر‬
Allah'ın hoşnutluğunu gözetenle Allah'ın hışmına uğrayan bir olur mu hiç? Berikisinin
yeri cehennemdir. Cehennem ise ne kötü bir varış noktasıdır. (3 / 162)

ِ َّ ِ ُ‫نجيل وجعلْنَا فِي ُقل‬ ِ ِِ ِ ِ ِ


ُ‫ين َّاتَبعُوه‬ َ ‫وب الذ‬ َ َ َ َ ِ‫يسى ابْ ِن َم ْريَ َم َوآَت ْينَاهُ اإْل‬ َ ‫ثُ َّم َق َّف ْينَا َعلَى آثَا ِرهم ب ُر ُسلنَا َو َق َّف ْينَا بع‬
‫ان اللَّ ِه فَ َما َر َع ْو َها َح َّق ِر َعايَتِ َها فَآَت ْينَا‬
ِ ‫ضو‬ ِ
َ ْ ‫اها َعلَْي ِه ْم إِاَّل ابْتغَاء ِر‬
َ َ‫وها َما َكتَْبن‬ َ ُ‫َرأْفَةً َو َر ْح َمةً َو َر ْهبَانِيَّةً ْابتَ َدع‬
ِ َ‫الَّ ِذين آمنُوا ِم ْنهم أَجرهم و َكثِير ِّم ْنهم ف‬
‫اس ُقو َن‬ ْ ُ ٌ َ ْ ُ َْ ْ ُ َ َ
Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da
arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet
vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah
rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan
iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır. (57 / 27)

‫ك‬َ ِ‫اد أَن ُي ْهل‬َ ‫ك ِم َن الل ِّه َش ْيئًا إِ ْن أ ََر‬


ُ ِ‫يح ابْ ُن َم ْريَ َم قُ ْل فَ َمن يَ ْمل‬ ِ
ُ ‫ين قَآلُواْ إِ َّن اللّهَ ُه َو ال َْمس‬
ِ َّ َّ
َ ‫ل َق ْد َك َف َر الذ‬
‫شاء‬
َ َ‫ض َو َما َب ْيَن ُه َما يَ ْخلُ ُق َما ي‬ ِ ‫ات َواأل َْر‬ ِ ‫السماو‬
َ َ َّ ‫ْك‬ ُ ‫ض َج ِم ًيعا َولِل ِّه ُمل‬ ِ ‫يح ابْ َن َم ْريَ َم َوأ َُّمهُ َو َمن فِي األ َْر‬ ِ
َ ‫ال َْمس‬
‫َواللّهُ َعلَى ُك ِّل َش ْي ٍء قَ ِد ٌير‬
Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesîh'dir diyenler andolsun ki kâfir olmuşlardır. De ki:
Öyleyse Allah, Meryem oğlu Mesîh'i, anasını ve yeryüzündekilerin hepsini imha etmek
isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir (O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)!
Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini
yaratır ve Allah her şeye tam manasıyle kadirdir. (5 / 17)

‫الس ِكينَةَ َعلَْي ِه ْم‬ ِ ِ ِ َّ ‫ت‬ ِِ ِ


َ ‫الش َج َرة َف َعل َم َما في ُقلُوبِ ِه ْم فَأ‬
َّ ‫َنز َل‬ َ َ‫ين إِ ْذ ُيبَايِعُون‬
َ ‫ك تَ ْح‬ َ ‫لََق ْد َرض َي اللَّهُ َع ِن ال ُْم ْؤمن‬
‫َوأَثَ َاب ُه ْم َف ْت ًحا قَ ِريبًا‬
Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı olmuştur.
Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle
ödüllendirmiştir. (48 / 18)

‫اءه ْم أ َْو‬ ُ َ‫اد اللَّهَ َو َر ُسولَهُ َول َْو َكانُوا آب‬


ُ َ‫اءه ْم أ َْو أ َْبن‬ َّ ‫اَل تَ ِج ُد َق ْو ًما ُي ْؤ ِمنُو َن بِاللَّ ِه َوالَْي ْوِم اآْل ِخ ِر ُي َوادُّو َن َم ْن َح‬
‫َّات تَ ْج ِري ِمن‬ ٍ ‫وح ِّم ْنهُ وي ْد ِخلُ ُهم جن‬
َ ْ َُ ٍ ‫يما َن َوأَيَّ َد ُهم بِ ُر‬ ِ
َ ِ‫ب في ُقلُوب ِه ُم اإْل‬
ِ َ‫ك َكت‬ ِ ِ
َ َ ‫إِ ْخ َوا َن ُه ْم أ َْو َعش َيرَت ُه ْم أ ُْولَئ‬
‫ب اللَّ ِه ُه ُم‬ ِ ِ ِ َ ِ‫ضوا ع ْنه أُولَئ‬ ِ ِ ‫تَحتِها اأْل َْنهار َخالِ ِد‬
َ ‫ب اللَّه أَاَل إِ َّن ح ْز‬
ُ ‫ك ح ْز‬ ْ ُ َ ُ ‫ين ف َيها َرض َي اللَّهُ َع ْن ُه ْم َو َر‬ َ َُ َْ
‫ال ُْم ْفلِ ُحو َن‬
Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut
akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin.
İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir.
Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah
onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında
olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır. (58 /
22)

َ ‫اد ِه الْ ُك ْف َر َوإِن تَ ْش ُك ُروا َي ْر‬


‫ضهُ لَ ُك ْم َواَل تَ ِز ُر َوا ِز َرةٌ ِو ْز َر‬ ِ ‫ضى لِ ِعب‬ ِ
َ َ ‫إِن تَ ْك ُف ُروا فَِإ َّن اللَّهَ غَن ٌّي َعن ُك ْم َواَل َي ْر‬
‫الص ُدو ِر‬
ُّ ‫ات‬ ِ ‫أُ ْخرى ثُ َّم إِلَى ربِّ ُكم َّمر ِجع ُكم َفينَبِّئُ ُكم بِما ُكنتُم َت ْعملُو َن إِنَّهُ َعلِيم بِ َذ‬
ٌ َ ْ َ ُ ْ ُ ْ َ َ
Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O,
kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder. Hiçbir
günahkâr diğerinin günahını çekmez. Nihayet hepinizin dönüp gidişi, Rabbinizedir.
Yaptıklarınızı O size haber verir. Çünkü O, kalplerde olan herşeyi hakkıyla bilendir.
(39 / 7)

ِِ ِ َ ‫ض ْواْ َع ْن ُه ْم فَِإ َّن اللّهَ الَ َي ْر‬ َ ‫يَ ْحلِ ُفو َن لَ ُك ْم لَِت ْر‬
َ ‫ض ْواْ َع ْن ُه ْم فَِإن َت ْر‬
َ ‫ضى َع ِن الْ َق ْوم الْ َفاسق‬
‫ين‬
Onlardan razı olasınız diye size yemin edecekler. Fakat siz onlardan razı olsanız bile
Allah fâsıklar topluluğundan asla razı olmaz. (9 / 96)

‫يم‬ ِ ‫قُل إِن ُكنتم تُ ِحبُّو َن اللّه فَاتَّبِعونِي يحبِب ُكم اللّه وي ْغ ِفر لَ ُكم ذُنُوب ُكم واللّه غَ ُف‬
ٌ ‫ور َّرح‬
ٌ ُ َ ْ َ ْ ْ ََ ُ ُ ْ ْ ُ ُ َ ُْ ْ
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (3 / 31)

‫يل اللَّ ِه‬


ِ ِ‫ين فِي َسب‬ ِ ِ ‫السع ِة أَن ي ْؤتُوا أُولِي الْ ُقربى والْم‬ ِ ْ ‫واَل يأْتَ ِل أُولُوا الْ َف‬
َ ‫ين َوال ُْم َهاج ِر‬
َ ‫ساك‬
َ َ َ َْ ْ ُ َ َّ ‫ض ِل من ُك ْم َو‬ ْ َ َ
ِ ِ ِ
‫يم‬ ٌ ‫ص َف ُحوا أَاَل تُحبُّو َن أَن َي ْغف َر اللَّهُ لَ ُك ْم َواللَّهُ غَ ُف‬
ٌ ‫ور َّرح‬ ْ َ‫َولَْي ْع ُفوا َولْي‬
İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç
edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat
göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır,
çok merhametlidir. (24 /22)

ً‫يم َخلِيال‬ ِ ِ ِ ‫واتبع ِملَّةَ إِ ْبر ِاه‬ ِ ِ ‫ومن أَح‬


َ ‫يم َحني ًفا َواتَّ َخ َذ اللّهُ إ ْب َراه‬
َ َ َ َ َّ ‫َسلَ َم َو ْج َههُ هلل َو ُه َو ُم ْحس ٌن‬
ْ ‫س ُن دينًا ِّم َّم ْن أ‬
َ ْ ْ ََ
Din bakımından o kimseden daha iyi kimdir ki, özü iyi olarak yüzünü İslam ve Allah'a
tutmuş ve muvahhid olarak İbrahim'in dinine uymuştur. Allah ki, İbrahim'i dost
edinmişti. (4 / 125)

ِ َّ ِ ِ ِ َّ َ ‫َّاس َع َداو ًة لِّلَّ ِذين آمنُواْ الْيه‬ ِ


‫ين‬
َ ‫آمنُواْ الذ‬ َ ‫ين أَ ْش َر ُكواْ َولَتَج َد َّن أَق َْر َب ُه ْم َّم َو َّد ًة لِّلَّذ‬
َ ‫ين‬ َ ‫ود َوالذ‬ َُ َ َ َ ِ ‫لَتَج َد َّن أَ َش َّد الن‬
‫ين َو ُر ْهبَانًا َوأ ََّن ُه ْم الَ يَ ْستَ ْكبِ ُرو َن‬ ِ ِّ ِ‫َن ِم ْنهم ق‬ ِ َ ِ‫صارى ذَل‬
َ ‫سيس‬ ْ ُ َّ ‫ك بأ‬ َ َ َ‫قَال َُواْ إِنَّا ن‬
İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak yahudiler
ile, şirk koşanları bulacaksın. Onlar içinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın
olarak da "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve
râhipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar (5 / 82)

‫َّاس َوالَ ُي ْؤ ِم ُن بِالل ِّه‬


ِ ‫ص َدقَاتِ ُكم بِال َْم ِّن َواألذَى َكالَّ ِذي يُ ِنف ُق َمالَهُ ِرئَاء الن‬ ِ
َ ْ‫آمنُواْ الَ ُت ْبطلُوا‬ َ ‫ين‬
ِ َّ
َ ‫يَا أ َُّي َها الذ‬
‫ص ْل ًدا الَّ َي ْق ِد ُرو َن َعلَى َش ْي ٍء ِّم َّما‬ ِ ٍ ‫اآلخ ِر فَم َثلُه َكمثَ ِل ص ْفو‬ ِ ‫والْيوِم‬
َ ُ‫َصابَهُ َوابِ ٌل َفَت َر َكه‬
َ ‫اب فَأ‬
ٌ ‫ان َعلَْيه ُت َر‬ ََ َ ُ َ َْ َ
ِ ِ
َ ‫سبُواْ َواللّهُ الَ َي ْهدي الْ َق ْو َم الْ َكاف ِر‬
‫ين‬ َ ‫َك‬
Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için
harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa
çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki,
sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir.
Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez.
(2 / 264)

You might also like