You are on page 1of 60

YIL 22 • Sayı: 86 TEMMUZ 2022

İktisat demek her şey demektir.


Yaşamak için, mesut olmak için,
mevcudiyeti insaniye için ne lazımsa
hepsi demektir. Ziraat demektir,
soy demektir, her şey demektir.
ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022
1
(ASD II Şubat 1921)
Bütün dünyada olduğu gibi memleketimizde de en başta bulunan işimiz
iktisat işidir. Bu işte en yüksek muvaffakiyeti temine çalışmak hayatidir.
Zaruridir. Bunun için bu işe bütün devlet teşkilatının, bütün yurttaşların ve
hepimizin ciddi duygularla alakalı olmamız luzum-ı tabiidir.
ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022
2 (Söylev ve Demeçler I. Eylül 1923)
ANITKABİR DERGİSİ
YIL: 22 SAYI: 86 TEMMUZ 2022

Atatürkçü dünya görüşünü yaymak ve


Anıtkabir’i tanıtmak amacıyla üç ayda bir
Türkçe yayımlanır. İÇİNDEKİLER
ANITKABİR DERNEĞİ Adına İmtiyaz sahibi:
2 Sunuş
(E) Tuğgeneral Şadi ÖNER

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: 3 Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler


Prof. Dr. Seçil Karal AKGÜN
21 Prof.Dr. Oğuz AYTEPE, 100. Yılını
Yayın Kurulu: Kutladığımız ve Nice Yüzyıllar
(E) Tuğg. Şadi ÖNER Kutlayacağımız 30 Ağustos Zaferi
Prof. Dr. Seçil Karal AKGÜN
Prof. Dr. Oğuz AYTEPE
Prof. Dr. M. Lütfü ÇAKMAKÇI
26 Dr. Ali Güler, Atatürk’ün Giyim, Kuşam
Prof. Dr. Bige SÜKAN Kültürü Ve Kullandığı Markalar
(E) Tuğg. Mehmet Tevfik BEDÜK
Dr. Ali GÜLER 30 Mustafa Tufan YAVAŞ, Model Atatürk
Dr. Veli Fatih GÜVEN
Dr. Abdullah Cüneyt KÜSMEZ 31 Evrim Şencan, Bir Cumhuriyet Bir
Av. Ahmet Erdem AKYÜZ Vapura Nasıl Sığdırıldı
Güneş MÜFTÜOĞLU
Bora ÖNCÜ
34 Yaşar ÖZTÜRK, Pençeli Ayakkabıyla
Dergiyi Yayına Hazırlayan: Kurtuldu Bu Vatan
Anıl Ece Ercan NAMLI
39 Ensar Rezzak KESKİNBALTA, Atatürk ve
Yönetim Yeri: Devletçilik
Turgut Reis Caddesi
Arzu Apt. No: 3/5 Tandoğan / ANKARA
42 Charles H. SHERRILL, Bir ABD
Tel: 0312 213 16 58 - Faks: 0312 222 72 06
e-posta: dernek@anitkabir.com.tr Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları-ALINTI

Anıtkabir Komutanlığı 44 Atatürk ve Çocuk


0 (312) 231 18 61 - 0 (312) 231 52 80
46 Etkinlikler
Elektronik Ortamda Yayım Adresi
https://www.anitkabir.com.tr/dergi
50 Objektife Takılanlar
Dergide yayımlanan yazılar,
yazarların düşünceleridir. 54 Atatürk’ün Yanındakiler
Gönderilen yazılar, basılsın veya
basılmasın iade edilmez. 55 Mutluluklarını Atatürk’le Paylaşanlar
Anıtkabir Derneği veya
Anıtkabir Komutanlığı sorumlu tutulamaz. 56 Anıtkabir Dergisi’nde Yayımlanacak
Dergimiz Basın Ahlak Yasalarına Yazılarla İlgili Esaslar
uymayı taahhüt eder.

Yıllık Abonelik Bedeli 60 TL.


Yayın Türü: Süreli-Yayın
Basım Tarihi / Yeri: TEMMUZ 2022 / ANKARA ANITKABİR DERGİSİ ABONELİĞİ
Anıtkabir Dergisine abone olmak isteyenlerin; yıllık (4 sayı için) 60 TL’lik
Yapım: abone ücretini aşağıdaki hesap numaralarından birine yatırmaları ve
Yorum Basın Yayın Sanayi Ltd. Şti. telefon numaraları dâhil adreslerini tarafımıza bildirmeleri gerekmektedir.
Başkent Organize Sanayi Bölgesi Tel: 0 (312) 213 16 58
Recep Tayyip Erdoğan Bulvarı No: 12 E-posta: dernek@anitkabir.com.tr - bilgi@anitkabir.com.tr
Malıköy Sincan 06909 Ankara / Türkiye ANITKABİR DERNEĞİ İKTİSADİ İŞLETMESİ
Tel: 0 312 395 21 12 - Faks: 0 312 394 11 09
POSTA ÇEKİ HESAP NO:ANITKABİR
604 61 34DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022
info@yorummatbaa.com
TÜRKİYE İŞ BANKASI BEŞEVLER IBAN NO: TR05 0006 4000 0014 2190 9090 90
www.yorummatbaa.com
SUNUŞ

Değerli okurlar, Dergimizin bu sayısında,


Üç ayda bir yayımlanan dergimizin bu sayısı Prof. Dr. Oğuz Aytepe’nin 100. Yılında 30
Nisan-Mayıs-Haziran aylarını kapsamaktadır. Ağustos,
Bu dönemde; 23 Nisan Ulusal Egemenlik Çocuk Dr. Ali Güler’in, ATATÜRK’ ün Giyim Kuşam
Bayramı’nı ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Kültürü ve Kullandığı Markalar,
Gençlik ve Spor Bayramı’nı büyük bir coşkuyla Mustafa Tufan Yavaş’ın Model Atatürk,
kutladık. Evrim Şencan’ın Bir Cumhuriyet Bir Vapura
Anıtkabir Derneği Mayıs ayı içerisinde İçişleri Nasıl Sığdırıldı,
Bakanlığı Dernekler Denetçilerince denetlendi. Yaşar Öztürk’ün Pençeli Ayakkabıyla Kurtul-
Derneğimizin tüm faaliyetlerinin Kanunlara ve du Bu Vatan,
tüzüğümüze uygun yürütüldüğü ve kayıtların Ensar Rezzak Keskinbalta’nın Atatürk ve
tam ve muntazam tutulduğu ifade edildi. Emeği Devletçilik yazılarına yer verilmiştir.
geçen Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu, Yayın
Charles H.Sherrill’ ın Bir ABD Büyükelçisinin
Kurulu, İktisadi İşletme ve Muhasebe Personeli
Türkiye Hatıraları adlı kitabının önsözünü Geç-
tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim.
mişten Seçmeler başlığıyla siz değerli okuyucu-
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yaz tatili süre- larımızın ilgisine sunduk.
since yurt içi ve yurt dışından pek çok kişinin Beğeneceğinizi ümit ediyorum. Bir sonraki
Başkent Ankara’yı ve Atamız’ı ziyaret etmesini sayıda görüşmek üzere esen kalın.
bekliyoruz. Öğrencilerimizin bu tatil sürecini en
iyi şekilde geçireceğini, dinlenmenin yanı sıra Şadi ÖNER
merakla araştırıp yeni bilgilere ulaşacakları,
yeni deneyimler kazanacakları bir tatil dönemi (E) Tuğgeneral
olmasını diliyorum. Anıtkabir Derneği Başkanı

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


2
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

06.04.2022 İTALYA İÇİŞLERİ BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

06.04.2022 MALEZYA GENELKURMAY 2’NCİ BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


3
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

15.04.2022 MALİ CUMHURİYETİ BÜYÜKELÇİSİ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

15.04.2022 TAYLAND KRALLIĞI BÜYÜKELÇİSİ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


44
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

18.04.2022 KARA YOLLARI GENEL MÜDÜRÜ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

20.04.2022 TACİKİSTAN SAVUNMA BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


55
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

21.04.2022 TSK ELELE VAKFI GENEL MÜDÜRÜ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

23.04.2022 MİLLİ EĞİTİM BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


66
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

23.04.2022 TBMM BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

25.04.2022 ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


77
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

25.04.2022 ARNAVUTLUK GENELKURMAY BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

25.04.2022 BANGLADEŞ YÜKSEK MAHKEME BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


88
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

25.04.2022 DEVLET TİYATROLARI GENEL MÜDÜRÜ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

27.04.2022 ALMAN DENİZ KUVVETLERİ HEYETİ

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


99
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

27.04.2022 VİETNAM SOSYALİST CUMHURİYETİ


BÜYÜKELÇİSİ VE BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

27.04.2022 KÜBA CUMHURİYETİ BÜYÜKELÇİSİ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


10
10
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

01.05.2022 TRT GENEL MÜDÜRÜ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

09.05.2022 DANIŞTAY BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


11
11
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

10.05.2022 HACETTEPE KONSERVATUVARI MÜDÜRÜ


VE BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

10.05.2022 KAZAKİSTAN CUMHURBAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


12
12
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

12.05.2022 GÜLHANE EĞİTİM HASTANESİ SAĞLIK BAKIM


MÜDÜRÜ VE BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

14.05.2022 MİLLİ SAVUNMA BAKANI VE OYAK


GENEL KURUL ÜYELERİNDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


13
13
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

14.05.2022 KARA HARP OKULU


1991 MEZUNLARINDAN OLUŞAN HEYET

17.05.2022 TSK MEHMETÇİK VAKFI GENEL MÜDÜRÜ VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


14
14
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

18.05.2022 AZERBAYCAN SAĞLIK BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

19.05.2022 GENÇLİK VE SPOR BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


15
15
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

30.05.2022 SAYIŞTAY BAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

31.05.2022 KKTC BAŞBAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


16
16
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

31.05.2022 SENEGAL HAVA KUVVETLERİ KOMUTANI


VE BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

01.06.2022 PAKİSTAN BAŞBAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

04.06.2022 HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ MEZUNLAR


DERNEĞİ ÜYELERİNDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


17
17
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

06.06.2022 KIRGIZİSTAN İÇİŞLERİ


BAKANLIĞI PERSONELİ DAİRE BAŞKANI VE
BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

1. 08.06.2022 HOLLANDA DIŞİŞLERİ BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


18
18
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

08.06.2022 VENEZUELA CUMHURBAŞKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

09.06.2022 GAZİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DEKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


19
19
Anıtkabir’i Ziyaret Eden Resmi Heyetler

09.06.2022 MOLDOVA TÜRKİYE PARLAMENTOLAR ARASI DOSTLUK


GRUBU BAŞKANI VE BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

14.06.2022 BİRLEŞİK KRALLIK DEVLET BAKANI VE


BERABERİNDEKİLERDEN OLUŞAN HEYET

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


20
20
100. YILINI KUTLADIĞIMIZ açıkladı. Bundan sonra İngiliz diplomasisine bel
bağlayacak, Lord Curzon Yunanistan’ın silahla
VE NİCE YÜZYILLARDA
kazanamayacağı yerleri diplomasi yoluyla ona
KUTLAYACAĞIMIZ 30 kazandırmaya çalışacaktı.2
AĞUSTOS ZAFERİ
Müttefik Dışişleri Bakanları Paris’te toplan-
madan önce Ankara Hükümeti Hariciye Vekili
Prof. Dr. Oğuz AYTEPE* Yusuf Kemal Bey (Tengirşek) Londra, Paris ve
Roma’yı ziyaret edip görüşmeler yaptı. İstanbul
Hükümeti Hariciye Nazırı İzzet Paşa da görüş-
Coşkuyla 100. yılını kutladığımız 30 Ağustos meler yapmak üzere Avrupa gezisine çıktı. İngil-
1922 zaferi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğin- tere, Türkiye’nin haklı isteklerini kabul etmekten
de hazırlanmış ve 26 Ağustos’ta başlayan Büyük çok uzaktı. Makul bir barış hilesiyle Anadolu’yu
Taarruz sonunda kazanılmıştır. Bu zafer yalnız Sultan’ın tarafına çevirip Mustafa Kemal Paşa’yı
Yunanistan’a karşı değil emperyalist devletlere yalnız bırakmak, O’na karşı eski İttihatçıların
karşı da kazanılmıştır. Büyük Taarruz, Sakarya muhalefetini körükleyip, Anadolu’daki çıkmaz
Meydan Muharebesi’nden sonra Atatürk’ün biz- durumu devam ettirip zamanla devrilmesini
zat kendisinin yönettiği, Türk Ordusu’nun ilk kez beklemek, Ankara Hükümeti’nin Rusya ile ilişki-
saldırıya geçtiği, Yunan Ordusu’nun işgal ettiği lerini koparmak, Sovyetleri Batı tarafına çekmek
Batı Anadolu ve Trakya’dan atıldığı, ülkemizin düşünülen önlemler arasındaydı. Ankara Hükü-
geleceğini tayin eden, dünyada önemli yankıları meti’ni içeriden yıpratıp yıkmak için yerli hainleri
olan bir muharebedir. Zafer ilk kez, 30 Ağustos kullanmak başta gelen entrikalardan biriydi ve
1924’te Dumlupınar’da Çal Köyü yakınlarında İstanbul’daki İngiliz Komiserliğince pek makbul
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın (Ata- sayılıyordu.
türk) katıldığı bir törenle Başkomutan Zaferi
adıyla kutlanmıştır. Ankara Hükümeti Paris’te 22-26 Mart 1922’de
toplanan Müttefik Devletler Dışişleri Bakanla-
Gizlice planlanarak uygulanan Büyük Taar- rı’nın aldıkları karara 5 Nisan’da cevap verdi ve
ruz, 14 Ağustos’ta Türk ordusunun Yunan kuv- Türk topraklarını boşaltmak niyetiyle yapılan
vetlerine karşı yürüyüşüyle başlamış, 26 Ağus- mütareke teklifini prensip olarak kabul etti. An-
tos’ta saldırıya geçilmiş, 30 Ağustos’ta düşman cak Müttefikler boşaltmanın mütarekeyi hemen
yenilmiş, 9 Eylül’de Türk Ordusu İzmir’e girmiş, takip etmeyeceğini, ancak mütarekenin sona
18 Eylül’de Yunan Ordusu’nun Anadolu’yu terk ermesiyle başlayacağını bildirdi. Mütarekenin
etmesiyle savaş sona ermiştir. üç aylık süre içinde yapılması isteniyordu. Son-
Sakarya Meydan Muharebesinden ağır bir ra Müttefikler, mütarekenin üçer aylık sürelerle
yenilgi alarak çekilen Yunan ordusu Eskişehir, uzatılacağını belirttiler. Müttefikler Türkleri oya-
Kütahya, Afyonkarahisar çizgisine çekilmiş ve 22 lıyor ve taarruza geçmesini önlüyorlardı. Anka-
Eylül’de savunma tertibi alarak buraları tahkim ra Hükümeti’ne 15 Nisan’da cevap verdiler ve
etmeye başlamıştı.1 önerileri kabul etmediler. 22 Nisan’da verilen
cevapta ateşkes konusunda anlaşmaya varılma-
Yunan Ordusu’nun ağır yenilgisinden sonra sa bile, barış görüşmelerini geciktirmenin uygun
İngiltere Sevr Antlaşması hükümlerini biraz de- olmayacağı bildirildi. İzmit’te bir konferans top-
ğiştirerek Ankara hükümetine kabul ettiremeye- lanması teklif edildi. Beykoz veya Venedik’te bir
ceğini anlamış ve barış girişiminde bulunmayı konferansın toplanması söz konusu oldu. Fakat
gerekli görmüştü. TBMM hükümeti de Yunan- son zaferin kazanıldığı ana kadar bunlar gerçek-
lıları Anadolu’dan çıkarmak amacıyla genel bir leşmedi.3
saldırı için eksikliklerini gidermeye çalışıyordu.
Yunan Başbakanı Gounaris Yunan Ordusu’nun Saldırı zamanı yaklaştıkça  Sakarya Meydan
yeni bir taarruza geçemeyeceğini, şimdiki ye- Muharebesi’nden önce çıkartılan, süresi üç defa
rinde tutunabileceğini, fakat yabancı yardımı ol- uzatılan ve süresi 4 Ağustos’ta sona erecek olan
maksızın Türklere barışı kabul ettiremeyeceğini Başkomutanlık yasasının yeniden uzatılması
gündeme geldi. Bunun için Mustafa Kemal Paşa
20 Temmuz’da TBMM’de “Ordunun maddi ve ma-
*Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü E.
Öğretim Üyesi
2 Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleri İle Sakarya’dan İzmir’e
1 Bkz, Türk İstiklal Harbi, Batı Cephesi II.Cilt, 6. Kısım 1.
(1921-1922), İstanbul, Sıralar Matbaası, 1972, s.334.
Kitap, Büyük Taarruza Hazırlık ve Büyük Taarruz, (10 Ekim
1921-31 Temmuz 1922), (Haz. Alb. Vedat Şenyol v.d.) 3 Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Ankara, Web Basım
Genkur., Basımevi, Ankara, 1967. Matbaası, 2006, s.436.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


21
21
100. YILINI KUTLADIĞIMIZ VE NİCE YÜZYILLARDA KUTLAYACAĞIMIZ 30 AĞUSTOS ZAFERİ

nevi gücü milli gayeyi tam bir güvenle gerçekleştire- 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara Antlaşma-
cek düzeye ulaşmıştır. Bu sebeple yüce meclisimizin sı ile Çukurova’daki işgalini sonlandıran Fransa
yetkilerine lüzum kalmamıştır.”  diyerek yasadaki önemli miktarda silah ve cephane desteği verdi.
olağanüstü maddelere gerek olmadığını bildirdi. Sovyetler Birliğinden gelen mali yardım da or-
Başkomutanlık yasası Meclis’in verdiği kararla duyu geliştirmekte kullanıldı. Kara kuvvetlerinin
oy birliğiyle süresiz uzatıldı.4 mevcudu 200.000’e ulaştı.8 Ordunun yiyecek, gi-
yecek ve cephane ihtiyacı yeterli düzeye getirildi.
Yunan Ordusu, Marmara ve Ege kıyılarına
uzanan stratejik istikametleri kapayabilmek için, Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunan Or-
Büyükmenderes nehri ağzından itibaren Afyon dusu ağır yenilgiye uğratılmış, fakat henüz imha
ve Eskişehir üzerinden, Gemlik körfezine kadar edilmemişti. Düşman yeni takviyeler almadıkça
700 Km. lik geniş bir cephede yerleşmek zorun- savunmada kalmak zorundaydı. Düşman silah
da kalmıştı. Yunan kuvvetlerinin oldukça dağıl- ve kuvvet olarak yine de üstündü.
masına yol açan bu sakıncalı durum, Türk taar-
Mevsimin ilerlemiş olmasına rağmen Türkle-
ruzu için kuvvetli bir neden teşkil ediyordu. Bu
rin hâlâ taarruza geçmemiş olmaları, İngilizler
da Türk ordusunun düşmanın kuvvetlenmesine
tarafından Türk Ordusu’nun bir genel taarruz
imkân bırakmamak bakımından harekâtın daha
gücüne erişememiş olduğu şeklinde değerlendi-
fazla geciktirilmemesini gerektiriyordu.5
rildi. Ankara’nın yabancı basına da yansıyan bu
Yunan Ordusu’nun özellikle moral gücü, Sa- gibi haberleri yalanlamaması, Türklerin taarruz
karya Muharebesi’nden sonra sarsılmış ve son edemeyeceklerine ilişkin İngiliz görüşünü des-
zamanlarda Yunanistan’da baş gösteren parti- tekliyordu. Bu nedenle İngilizler barışa yanaş-
zan siyaset, ordu üzerinde de etkisini gösterme- mak istemiyor, içinde bulunulan durumu uzata-
ye başlamış, askerler arasında da barış ve terhis rak barışı istedikleri koşullarda yapmak istiyor-
sözleri bir hayli itibar bulmuştu.6 lardı. Yunanlılar da Türklerin gücünün bittiğine
inanarak, barış masasına oturtmak ve pazarlık
Bununla beraber Yunanlılar, bir taraftan Eski-
güçlerini yüksek tutmak için mümkün olduğu
şehir-Afyonkarahisar hattındaki mevzilerini güç-
kadar geniş Türk toprağını elinde tutmak istiyor-
lendirmeye çalışırken, diğer taraftan da Sakarya
du. Bu nedenle Afyon-Eskişehir hattından daha
Muharebesindeki kayıplarını ikmal etmeye çalış-
gerilere çekilmek isteme- mişlerdi.
maktaydılar.
Türk ordusunun Başkomutanı Mustafa Ke-
Yunan ihtiyat tümenlerinin durumlarında
mal Paşa hesap adamıydı. Fethi Bey’in (Okyar)
son zamanlarda göze çarpan yer değiştirmeler,
Temmuz ayında Paris ve Londra görüşmelerin-
Yunanlıların yeni bir harekete hazırlanmakta ol-
den bir sonuç alınmaması üzerine Türk Hükü-
dukları kuşkusunu artırmaktaydı. Diğer yandan,
meti barış yolunun kapalı olduğuna hükmede-
Yunanlılar, kontrolleri altında bulundurdukları
rek taarruz kararı aldı. Büyük Taarruz Planı’nın
Anadolu topraklarında Türk halkına işkenceler
bir daha gözden geçirilmesi için, 27 Temmuz
yapıyor, mal, can ve kutsal varlıklarına insafsızca
1922’de Akşehir’de toplanılmasına karar verile-
saldırıyorlardı. Bu nedenle istila ordularını bir an
rek gerekli hazırlıklar yapıldı. Bunları sağlamak
önce memleketten uzaklaştırmak lazımdı.7
üzere Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa 25 Tem-
Bunun için Türk Ordusu 15 Eylül 1921 tari- muz’da Akşehir’e gelmiş ve Batı Cephesi Komu-
hinden geçerli olmak üzere seferberlik ilan ede- tanı İsmet Paşa ile işbirliği yapmıştı.9
rek, 1899,1900 ve 1901 doğumlular silah altına
Mustafa Kemal Paşa da 27 Temmuz’da Ak-
alınmış, ordunun asker eksiği tamamlanmıştı.
şehir’e gelerek görüşmeler yaptı ve plan son
Ülkenin bütün kaynakları ordunun emrine ve-
şeklini aldı. 15 Ağustos’a kadar bütün hazırlıkla-
rildi. Muharebelerin sona erdiği Doğu ve Güney
rın bitirilmesi kararlaştırıldı.
cephelerinden birlikler Batı cephesine kaydırıldı.
Düzenlenen bir futbol maçında bulunmak
üzere Akşehir’e çağırıldıkları açıklanan ordu
4 Talat,Turhan. 30 Ağustos, Türk İstiklal Harbi’nde Büyük
Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi, İleri Yayınları, komutanları, 1. ve 4. Kolordu Komutanları, taa-
İstanbul, 2004, s.89-90. ruz için 28/29 Temmuz gecesi düzenlenen planı
5 T.İ.H., II. Cilt, 6. Kısım, 1. Kitap, s.183.
inceleme ve tartışma toplantısına katıldılar. 30
Temmuz’da Başkomutan, Genelkurmay Başkanı
6 General Nikolaos Trikupis, General Trikupis’in Hatıraları,
Çev. Ahmet Angın,İstanbul, Ar Matbaası, 1967, s. 83.
8 Bkz, T.İ.H., II. Cilt, 6. Kısım, 1. Kitap, s.267.
7 Yunanlılar, Rumlar ve Ermenilerin Batı Anadolu’da
yaptıkları zulüm için bkz, Oğuz Aytepe, Batı Anadolu’da 9 İsmet İnönü, Hatıralar, 1. Kitap, (Yay. Haz. Sabahattin
Yunan Mezalimi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 2007. Selek), İstanbul, Bilgi Yayınevi, 1985, s.285.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


22
22
100. YILINI KUTLADIĞIMIZ VE NİCE YÜZYILLARDA KUTLAYACAĞIMIZ 30 AĞUSTOS ZAFERİ

ve Batı Cephesi Komutanı, plan üzerinde son ça- hendek ve tel örgülerle “aşılamaz-geçilemez”
lışmaları yaparak, 26 Ağustos 1922’de taarruza şeklinde değerlendirilen bir müdafaa hattı ku-
başlanmasına karar verdiler. ran Yunanlılar, İzmir’de şaşkınlıklarından 30
Temmuz 1922’de “İyonya Hükümeti” ni ilan
Gerekli emirleri almış olan komutanlar görev
ettiler. Amaç Batı Anadolu’yu Anadolu’nun bü-
yerlerine dönerek son hazırlıklara koyuldular.
tünlüğünden koparmaktı. Ankara Hükümeti bu
İsmet Paşa 6 Ağustos’ta taarruz hazırlık emrini
girişimi 9 Ağustos’ta protesto etti. İtilâf Devleri
yayınladı.10
de 13 Ağustos’ta “İyonya” yı reddettiklerini bil-
Başkomutan 16 Ağustos’ta Batı Cephesi dirdiler.12 Başka bir girişimleri de ; Trakya’daki
Komutanlığına gönderdiği emirde: “Osmanlı “Paleolog Bölüğü” ile İstanbul’u işgal ve Türk
Bankası’nda bulunan 600.000 küsur liranın Milli sahillerini abluka altına almaktı. Fakat, Fransa ve
Savunma Bakanlığı emrine verildiğini, bütün ha- İtalya hükümetleri tarafından kabul edilmedi.13
zırlıkların beş, on gün içinde sonuçlandırılmasını,
İnisiyatifini kaybeden Yunan ordusunun
bir iki güne kadar Konya yoluyla cepheye gelece-
ateş üstünlüğünü etkisiz kılabilmek için
ğini” bildirdi.
yapılacak taarruzun bir baskın şeklinde olması
Buna karşılık Batı Cephesi Komutanlığı aynı zorunluydu. Yunan cephesinin bir kesimine ani
gün, verdiği cevapta: “ Harekât için Sandıklı bir darbe indirilerek cephe çökertilmeli, en kısa
ambarının boş olduğu, obüs bataryaları cepha- zamanda kesin sonuca gidilmeliydi. Taarruzun
nelerinin henüz gelmediği… Şimdiye kadar avcı kesin sonuçtan uzaklaşması ve uzun sürecek bir
uçaklarından ikisinin hazırlandığı, üçüncüsü- karşılıklı tüketme muharebesine dönüşmesi son
nün de hazırlanarak ileri gönderileceğini, çarık derece tehlikeli olabilir, Anadolu bir tükenişle
ihtiyacının giderilmesini, bunların tamamlan- karşı karşıya kalabilirdi.
masıyla 26 Ağustos’ta taarruza başlanabilece-
Hazırlanan taarruz planına göre 1. Ordu
ğini” bildirdi.11
kuvvetleri Afyon’un batısından kuzeye doğru
Başkomutan üç avcı uçağıyla yetinmek ge- taarruza geçtiklerinde, Afyon’un doğusu ve ku-
rektiğini, ihtiyaçların karşılanacağını, taarruza zeyinde bulunan 2. Ordu kuvvetleri de taarruzla
26 Ağustos’ta başlanmasının mümkün olabi- düşmanın kesin sonuç almak istediğimiz 1. Ordu
leceğini bildirerek, hazırlıklar konusunda fazla bölgesine kuvvet kaydırılmasına engel olacak ve
endişelenilmemesi dileğinde bulundu. Döğer bölgesinde bulunan düşman ihtiyatlarını
kendi üzerine çekmeğe çalışacak ve süvari kolor-
Yunan kuvvetleri, büyük ve kuvvetli bir grup-
dusu da Ahır Dağlarından aşarak düşman yan
la Afyonkarahisar-Dumlupınar arasında bulunu-
gerilerine saldıracaktı.14Taarruz, strateji ve aynı
yordu. Diğer kuvvet grupu ise Eskişehir bölge-
zamanda bir taktik baskını halinde yürütülecekti.
sinde idi. Bunun dışında Menderes bölgesinde
Bunun mümkün olabilmesi için kuvvetlerin yığı-
ve İznik gölü civarında kuvvetleri vardı. Düşman
nak ve hazırlıklarının gizli kalmasına önem ver-
cephesi Marmara’dan Menderes’e kadar uza-
mek lazımdı. Bu nedenle bütün yürüyüşler gece
nıyordu. Yunan kuvvetleri 12 tümenden oluşan
yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaç-
toplam üç kolordu ve üç tümene eşit sayılabi-
lıklar altında dinleneceklerdi. Taarruz bölgesin-
lecek bağımsız birliklerden ibaretti. Türk ordu-
de yolların düzeltilmesi vesaire gibi faaliyetlerle
su ise iki ordu ve cepheye bağlı diğer birliklerle
düşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazı
birlikte 18 tümen, 3 tümenli süvari kolordusu
bölgelerde de aynı şekilde yanıltma hareketle-
ve er sayıları daha az olan 2 süvari tümeninden
rinde bulunulacaktı.15
ibaretti. İki ordu karşılaştırıldığında insan
ve silah güçleri birbirine denk bulunuyordu. 20 Ağustos’ta, saldırı kararı alındıktan sonra
Ancak Yunan ordusu Batılı müttefiklerinden Başkomutanlık ve cephe karargâhı önce Şuhut
aldığı yardımla harp araçları ve teknik gereç kasabasına, daha sonra Kocatepe’nin güneyba-
bakımından daha üstündü. Türk ordusu ise tısındaki “çadırlı ordugâha” taşınmış ve o akşam
süvari sayısı bakımından üstündü ve gereken
moral gücüne, azim ve iradesine dayanıyordu. 12 Gothard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, I., Ankara,
Afyon-Dumlupınar ve Eskişehir bölgelerinde 1970, s.187-189.
13 Fahri Belen, “Yunan Cephesi Nasıl Yarıldı ?” Büyük
Zafer’in 50. Yıldönümüne Armağan, İstanbul, Milli Eğitim
Basımevi, 1972, s.100.
10 Türk İstiklâl Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım, II.
Kitap, Büyük Taarruz, (1-31 Ağustos 1922), Ankara, Gnkur. 14 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922,
Basımevi, 1968, s.21. Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993, s.287.
11 A.g.e., s.28-29. 15 Gazi Mustafa Kemal. a.g.e., s.449.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


23
23
100. YILINI KUTLADIĞIMIZ VE NİCE YÜZYILLARDA KUTLAYACAĞIMIZ 30 AĞUSTOS ZAFERİ

Anadolu’nun dış ülkelerle olan bütün haberleş- düşman çekilme yollarının tamamen kesilmesi
meleri kesilmişti.16 ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak, teslime zor-
lamışlardır. Karar süratli ve düzenli bir şekilde
26 Ağustos saat 3’te Başkumandan, Genel-
gerçekleşmiştir.
kurmay Başkanı, Garp Cephesi Kumandanı ka-
rargâhtan, 1. Ordu gözetleme yeri olan Kocate- 30 Ağustos’ta, mağlup düşman ordularının
pe’ye geldiler.17 Saat 5.30’da topçularımızın bir büyük bölümü Aslıhanlar civarında kuşatıldı.
buçuk saat süren topçu ateşi başladı. Daha son- Düşmanın ana kuvvetleri Mustafa Kemal Pa-
ra topçu ateşi geriye kaydırıldı. Bütün cephe hü- şa’nın idare ettiği Dumlupınar Meydan Muhare-
cuma kalktı. Hücum kolları topçu ateşiyle açılmış besinde imha edildi ve pek çok esir alındı. Çekil-
olan yerlerden düşman siperlerine girdiler.18 Bu meye mecbur edilen düşman, bütün motorlu ve
kırıcı ve kanlı bir saldırıydı. Türkler, geçen günler tekerlekli araçlarını, cephane ve malzemenin ço-
içinde gizlice yaptıkları düzenlemelerle yerel bir ğunu muharebe meydanında terk etti.22 Meydan
üstünlük sağlamışlardı. Yağız Anadolu piyadele- muharebesinde, gecikmeler ve taktik hatalar
ri, Sinan Paşa’dan Afyonkarahisar’ın doğusun- nedeniyle 5. Yunan tümeninin bir kısmı ile, 9. Tü-
daki demiryoluna kadar uzanan cephe boyunca, men Komutanı Albay Gordikos müfrezesi, gece
Yunanlıların öldürücü ateşleri karşısında tepele- de Trikopis komutasında 7-8 bin kişilik kuvvet
re fırtına gibi tırmandılar.19 çekilmeyi başardı. Ancak, 4. Tümen Komutanı
Dimaras ile 12. Tümen Komutanı Kalido- pu-
26 Ağustos günü Cephe tayyare bölüğü ile
los birlikleriyle 1 Eylül’de, Trikopis de 2 Eylül’de
Altıntaş, Döğer ve Afyonkarahisar bölgelerinde
Uşak’a yakın Karlık köyü yakınlarında tutsak
12 uçuş yapılmış, keşif uçuşları düşman ihtiyat
alındı.23   Mustafa Kemal Paşa, General Trikopis
grubunun durumunu tespit ederek gördükleri
ile beraberindekileri yaptıkları vahşete rağmen
önemli hedeflere bomba ile taarruz etmiş, av
hoşgörü ile karşıladı ve onu teselli etti. Triko-
uçakları dört hava muharebesi yaparak üç düş-
pis Yunan Ordusu başkomutanlığına atandığını
man uçağını kendi hatları gerisine inmek zorun-
Mustafa Kemal Paşa’dan öğrendi.  
da bırakmış, birisini düşürmüştü.20
30 Ağustos günü büyük kısmı yok edilen düş-
27 Ağustos’ta saldırı bütün hızıyla sürmüş
man, kalanıyla çekilmeye başladı. Türk ordusu
ve Afyonkarahisar kurtarılmıştır. Başkomutanlık
da esas olarak 31 Ağustos günü takibe geçti. Batı
karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargâhı
Cephesi Komutanlık Karargâhı Afyon’dan Dum-
hemen Afyon’a taşınmıştır.
lupınar’a geldi.
28 Ağustos’a doğru Yunan Ordusu bozguna
30 Ağustos 1922 taarruz harekâtı, Türk ordu-
uğramış bir halde düzensizce batıya doğru ka-
sunun kesin zaferi ile sonuçlanmıştır. Gazi Mus-
çarken, yolu üzerindeki köy ve kentleri, Eskişehir,
tafa Kemal’in fiilen yönettiği Büyük Taarruz’un
Çalköy, Dumlupınar ve Uşak’ı yakmış; binlerce
bu son safhası Türk askeri tarihine Başkomutan-
Türk sivil halkı öç alarak öldürmüştür.21 Durum
lık Maydan Muharebesi olarak geçti.24 Başkomu-
muhakemesi yapan komutanlar, harekete geçe-
tan Meydan Muharebesi Yunan literatüründe
rek muharebenin hemen sonuçlandırılması ve
“Ali Veran Savaşı” olarak anılmaktadır.25
Başkomutan 1 Eylül’de “Ordular ilk hedefiniz
16 Mehmet Önder, “Akşehir’de Garp Cephesi Karargâhı ve Akdeniz’dir, ileri…” emri ile Türk ordusuna son
Büyük Taarruz”, Büyük Zafer’in 50. Yıldönümüne Armağan,
İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1972, s.257. hedefini göstermiş oluyordu. Takip harekâtının
başlaması karşısında Yunan kuvvetlerinin tu-
17 İstiklâl Harbi II. Cilt, 6. Kısım, II. Kitap, Büyük Taarruz (1-
31 Ağustos 1922), s.89.
tunması olanaksızdı. General Frangos düzensiz
şekilde firar eden ve subaylara itaat etmeyen
18 İ. Hakkı Tümerdem, Türk İstiklâl Harbi Yunan Cephesi,
askerlerin düşmanla temastan kaçınılmasını
İstanbul, Resimli Ay Matbaası, 1941, s.173-174.
19 Michael Llewellyn Smith, Anadolu Üzerindeki Göz, Çev.
22 G. Asperas. “Küçük Asya Harekâtı”, Yunan Askeri ve Bah-
Halim İnal, İstanbul, Hürriyet Ofset, 1978, s.315.
ri Ansiklopedisi, Cilt, I, Çev. Vasil Kiryakidis, Ankara, 1957,
20 Türk İstiklâl Harbi, V. Cilt, Deniz ve Hava Harekâtı, (Haz. (GATSEB Kütüphanesi), s.8.
Em.Alb.Saim Besbelli-Em. Kur. Alb. İhsan Göğmen), Ankara,
23 Fahri Belen. a.g.e., s.70.
Gnkur. Basımevi, 1964, s.179.
24 Türk İstiklâl Harbi II Cilt, 6 Kısım, III. Kitap, Büyük Taar-
21 Askerlik açısından hiçbir gereği yokken köylerin ve kent-
ruzda Takip Harekâtı, (31 Ağustos-18 Eylül 1922), Ankara,
lerin yakılması Yunan devleti tarafından inkâr edilmemiş ve
Gnkur. Basımevi, 1968,s.254.
Lozan barışında, tazminat olarak Türkiye’ye (Edirne batısın-
daki) Karaağaç’ı vermiştir. Bkz, Bilge Umar, Yunanlıların ve 25 Nilüfer Erdem, Yunan Tarihçiliğinin Gözüyle Anadolu
Anadolu Rumlarının Anlatımıyla İzmir Savaşı, İstanbul, Anka Harekâtı (1919-1923), İstanbul, Paragraf Basım Sanayi A.Ş,
Basım, 2002, s.118. 2010, s.470.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


24
24
100. YILINI KUTLADIĞIMIZ VE NİCE YÜZYILLARDA KUTLAYACAĞIMIZ 30 AĞUSTOS ZAFERİ

Başkomutanlığa bildirmiş, Başkomutanlık da Prensi Andrew bir İngiliz zırhlısıyla kaçtı. Kral
Buldan - Alaşehir hattı doğusuna çekilmeyi Konstantin Atina’da tahtını terketti. Başta Triko-
onaylamıştı. pis olmak üzere pek çok Yunan generali, subay
ve erleri esir alındı.
İngilizler ve müttefikleri, Yunan ordusunun
büyük bir kısmının imhasından sonra, kalanların Yunanistan’ın Anadolu’daki yenilgisi Yunan
da yok edilmesi için girişilmiş olan takip tarih yazımında “Küçükasya felaketi” (Mikrasiati-
harekâtının hızla gelişmesi karşısında büyük ki katastrofi) diye adlandırılmakta ve bu felaketle
bir endişeye düştüler. Muharebe meydanından Yunanlıların “Megali İdea” sı (Büyük Yunanistan
kurtulmuş olan kısımları imhadan kurtarmak için ideali) fiilen sona ermekteydi.
4 Eylül 1922’de Uşak’ta bulunan Mustafa Kemal
Yunanlıların Anadolu’dan çıkartılmaları yurt
Paşa’ya mütareke teklif ettiler. Başkomutan
içinde ve dışında büyük yankılar doğurmuştu.
5 Eylül’de verdiği yanıtta; Yunan ordusunun
Yurtiçinde Başkomutan ile bütün subay ve erler
mağlup olduğu, mukavemet göstermesi
kutlanmış, yurtdışında Tiflis ve Hindistan Müs-
ihtimali olmadığı, Anadolu için görüşmelere yer
lümanları ile Buhara bilim kurulu, Afgan Elçisi
olmadığı, görüşmelerin ancak Trakya için bahis
Ahmet Han ile Sovyet Elçisi Aralov da zaferi kut-
konusu olabileceği ve şartlarını bildirdi. Başko-
lamışlardı.
mutan’ın şartları kabul edilerek tekrar mütareke
isteğinde bulunuldu.26 Yunan Ordusu’nun on beş gün içinde imha-
sı ile sonuçlanan “Büyük Zafer”, Başkomutanın
Bursa istikametinde kaçan 3. Yunan Kolor-
büyük riski göze alarak, güçlü bir sıklet merke-
dusunu takip eden Türk kuvvetleri önce Bile-
zi yapmak, taarruzda baskını sağlamak, denk
cik’i, 6-7 Eylül’de İnegöl ve Yenişehir’i işgalden
kuvvetle ateş üstünlüğüne sahip düşmana kar-
kurtardı. Öncü kuvvetler 7-8 Eylül’de Manisa ve
şı savaşta kesin yerini seçme, doğru karar ver-
Menemen’e, 9 Eylül öğleden evvel İzmir’e girdi.
me, iç ve dış politikayı iyi yönetmek, milleti ve
Türk kuvvetleri inanılması güç bir harekâtla 15
orduyu savaşa hazırlamaktaki üstün başarısıyla
günde 450 kilometre mesafe katederek İzmir’e
kazanıldı. Türk Ordusu 4-5 ayda parçalanamaz
girmişti.
denen Yunan Cephesi’ni birkaç günde parçala-
Torbalı ve Menderes vadisinden çekilen Yu- dı.15 günde 500-600 kilometre yol aldı. Büyük bir
nan kuvvetleri kısa çarpışmalardan sonra teslim orduyu imha etti. Bu büyük başarı içte milli bü-
olmak zorunda kaldılar. Mezalime katılmış olan tünlüğü ve güveni sağladı. Öldü zannedilen Türk
Rumlar da Anadolu topraklarından kaçan Yunan Milleti’nin azmi, bu düşünceyi yıktı. Mudanya
askerleri ile birlikte adalara kaçtılar. Ateşkes Antlaşması ve Lozan Antlaşması’nın im-
zalanması bakımından büyük güç kaynağı oldu.
10 Eylül’de Bursa işgalden kurtarıldı. Koca-
Tam bağımsız Türk Devleti olan ve Türkiye Cum-
eli Grupu Marmara bölgesinde bulunan Yunan
huriyeti’nin kuruluşu ve Türk Devrimi’nin güç
kuvvetlerine taarruz ederek tutsak etti. Kaçanlar
kaynağı yine bu zafer oldu. Sevr ile “Doğu So-
takip edildi. Kapıdağ yarımadasına kadar çekilen
runu”nu diledikleri gibi çözebileceklerini zanne-
Yunan birliklerine son darbe 18 Eylül’de vurula-
den İtilaf Devletleri Türkiye’nin gücünü ve Lozan
rak bölge düşmandan temizlendi. Böylece Batı
‘da Doğu Sorunu’nun kapandığını kabul ettiler.
Anadolu’da harp esirleri dışında Yunan askeri
kalmadı. Büyük Zafer’in Başkomutanı sadece askeri
bir kahraman değil, hasımlarının da kabul ettiği
Büyük bir felaketle karşılaşan Yunan ordu-
gibi taktik, stratejik ve politik düzeyde 20. yüzyılın
su “Küçük Asya” Savaşında; savaş alanlarında
en önde gelen komutanlarından ve liderlerinden
19312, diğer nedenlerle 4878 ölü,18095 kayıp ve
birisidir.28 O Nutuk’ta, Büyük Taarruz için, “…Her
48880 yaralı olmak üzere, toplam 91215 kayıp
safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edil-
vermişti.27
miş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu hareket,
30 Ağustos zaferinden sonra Yunanistan’da Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyeti-
ihtilâl patlak verdi. Anadolu macerasından so- nin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe ge-
rumlu tutulan dördü sivil, ikisi general, altı dev- çiren büyük bir eserdir. Bu eser, Türk Milletinin
let adamı kurşuna dizilerek cezalandırıldı. Yunan hürriyet ve bağımsızlık fikrinin ölümsüz abidesi-
dir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordu-
nun başkomutanı olduğumdan dolayı sonsuzlu-
26 TİH, II. Cilt, 6. Kısım, III. Kitap, Takip Harekâtı, s.141-142. ğa kadar mutlu kalacağım.” demiştir.
27 Yunan Gnkur. Başkanlığı’nın son yayımı için bkz.,A His-
tory of The Hellenic Army 1821-1997, Atina, Hellenic Army 28 Suat İlhan. “Atatürk ve Atatürkçülük Karşıtları”, Atatürk
General Staff, 1999, s.170. Araştırma Merkezi Dergisi, Temmuz 1994, Sayı,29, s.306.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


25
25
ATATÜRK’ÜN GİYİM, Türk kumaşını, yerli malını en klas Avrupa mamu-
lüne bile değişmezdi. Nitekim ondan sonra hep
KUŞAM KÜLTÜRÜ
yerli malı giymeye başladı.
VE KULLANDIĞI
Giyimde, kuşamda mübalağaya kaçmayan
MARKALAR
fanteziyi severdi. Avrupa modasını yakınen takip
eder, fakat kendine yakışmayanı asla giymezdi.
Dr. Ali GÜLER* Onun kadar zarif giyinen bir insan az gördüm de-
sem yeridir. Uzun müddet askerlik etmiş bulun-
masına rağmen, bir İngiliz centilmenine parmak
Elbiseleri ve Gömlekleri ısırtacak derecede üstün zevki vardı.
Bilindiği gibi Mustafa Kemal Atatürk daha Karşısındakine ilk anda bile büyüklüğünü ka-
çocukluğundan itibaren giyim kuşamına çok bul ettiren bir hususiyete sahipti.
özen göstermiş bir insandı. Çevresindekiler Devlet reisi olmayıp alelade bir memur, bir
anılarında daima onun bu özelliğini vurgula- tüccar olsaydı bile onu görenler şahsiyetinin kud-
dıkları gibi, Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Sa- retinden, dehasının ezici azametinden kendilerini
vaşı Müzesi’nde sergilenen elbiseleri görüldü- kurtaramazlardı. O, çok büyük bir insandı.
ğünde de bu durum rahatlıkla anlaşılmaktadır.
O, hem güzel giyinen hem de giydiğini yakış- Prova yaptırırken asla titizlik göstermez, elbi-
tıran bir insandı. Kumaşlarda özellikle yerli selerinin teslim tarihi için bizleri katiyen sıkmaz-
malı kullanmaya özen gösteren davranışı ile dı. Karşısındaki kim olursa olsun ona kıymet ve-
de etrafındakilere ve milletine örnek olan bir rircesine konuşur, fikirlerine, anlattıklarına alaka
insandı. gösterir, hasbıhalden kaçınmazdı. O ölmeyecek-
ti… Asıl O, şimdi sağ olacaktı.”1
Özellikle 1929 yılından itibaren Atatürk’e
elbise diken iki kardeş terziydi: Jan Plüris ve kar- Atatürk, 41 numara yakalı gömlekler gi-
deşi, aynı zamanda makasdarı olan Aleko Plü- yerdi. En sevdiği gömlek stili de gömlekçilerin
ris. “Müessesemiz uzun müddet padişahlara, “apaş” stili diye ifade ettiği kalın, devrik yakalı
prenslere, asilzadelere ve memleketin gömleklerdi. Ata’nın gömleklerini ve frak göm-
tanınmış şahıslarına elbise dikmiş, onların leklerini diken Petro Martino hatıralarında bu
giyecekleri kumaşları ithal etmişti. Büyük konuda şu bilgileri veriyor:
Ata’ya kostüm dikmek şerefine ilk defa 1929 “Ponje ipekten başka gömlek giymezdi ve
yılında nail oldum” diyen Jan Plüris, Atatürk’ün yerli sanayi kuruluncaya kadar da gömleklikleri
giyim kültürü hakkında şunları anlatıyor: Japonya’dan, Fransa’dan gelirdi. Ondan sonra
“Emir buyurmuşlar, beni Ankara’ya çağırt- bir daha da ecnebi kumaşından gömlek giydi-
mışlardı. Müessesemizi eskiden beri tanıdıkları ğini görmedik. O’na ilk gömleklerini Strongilos
için Avrupa modası hakkında sualler sordular. Biraderler firması dikmişti. Ben o zamanlar 8
Sonra yerli kumaş sanayimiz hususundaki naçiz yaşında ve bu müessesede çıraktım. Ölçüsünü
kanaatlerimizi öğrenmek istediler. Tevazuu, al- sonradan Kemalât adını alan Yani Delagramati-
çak gönüllülüğü, bizim gibi lalettayin bir insanla ka adında bir kalfa alır, Simo adında müessese-
hasbihal edecek kadar nezaket göstermesi, onun nin baş makasdarı keser, Evdoksia adındaki bir
büyüklüğünü büsbütün artırıyor, eşsizliğini büs- işçi kız dikerdi.
bütün yüceleştiriyordu. İstiklal Savaşı sırasında yerli Rumların
O devirde ithalat serbest olduğu için Türki- Anadolu’ya, bilhassa Ankara’ya geçmeleri
ye’ye Dünyanın her köşesinden kumaşlar geli- yasak olduğu için, müessese Yunan tebaalı
yordu. Yerli sanayimizde İpekiş kumaşlarının ne- Yani’yi Ankara’ya göndermeğe mecbur olmuştu.
fasetinden bahsedince hemen emrettiler, araba Sonradan Kemalât adını alan Yani’nin, Ata’nın
hazırlandı ve o zaman Ankara’da bulunan İpekiş gömlekçiliğine başlaması böyle olmuştur. 1929
Fabrikasına beni gönderdiler ve dört kostümlük yılında ben de bir iki kere Yani ile birlikte Anka-
kumaş kestirmemi istediler. Vatanperver olan Bü- ra’ya gömlek taşımağa gitmiştim. Vaktaki ara-
yük Ata, aynı zamanda çok da milliyetperverdi. dan yıllar geçti, Ata İstanbul’a geldi ve Dolma-

* Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi 1 “Giyimde, Kuşamda İfrata Kaçmaz, Fanteziyi Severdi”,
Enstitüsü Yarı Zamanlı Öğretim Elemanı Hürriyet, 10.11.1963

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


26
26
ATATÜRK’ÜN GİYİM, KUŞAM KÜLTÜRÜ VE KULLANDIĞI MARKALAR

bahçe Sarayı’nda kalmağa başladı. O zaman ben Ayakkabıları, Çizmeleri ve Terlikleri


düşünmeğe başladım. Büyük liderimize biz Türk
işçileri neden gömlek yapmayalım da bir Yunanlı Atatürk 42 numara ayakkabı giyerdi. Çiz-
hala onun gömleklerini diksin? me, potin ve iskarpin olarak üç kalıp kullanırdı.
Genç subaylık yıllarından başlayarak ölümüne
Bu sırada Galatasaraylı (Aslan) Nihat Bekdik kadar uzun yıllar Atatürk’ün ayakkabılarını, ter-
ile bir mağaza açmış, beraber çalışıyorduk. Ma- liklerini yapan ve ona dört yıl “emireri” olarak
ğazamıza devrin meşhur şahısları gelir giderdi. hizmet eden, aslen Kayserili bir Rum olan “Al-
Bir gün, merhum Atina Büyükelçimiz Ruşen Eşref tın Çizme”nin sahibi Onufri Karkilidis (Altuns)3
Ünaydın Bey mağazaya geldiği zaman fikrimi Ata’nın ayakkabı kültürü ile ilgili olarak şunları
kendilerine açıkladım. Memnun oldu ve durumu anlatıyor:
Ata’ya aksettireceğini bildirdi.
“O, kelimelerin tarifine sığmayacak kadar
Nitekim kısa bir süre sonra Yalova’da köşkten büyük bir insandı… Daha pek genç bir subayken
bir davet aldım ve hemen icabet ettim. Vaktiyle müşterimdi. Askere gideceğim sırada, beni yanına
Kemalât’ın yanında çalışırken Atatürk’ün bütün alıp Şam’a götürdü. Ona tam dört sene emirerli-
ölçülerini defterden çıkarmıştım. Ata 41 numara ği ettim. Cumhuriyetin ilanından sonra da beni
yaka giyerdi ve gömlekçilikte Apaş stili diye bili- bırakmadı. Ayakkabılarını daima bana yaptırırdı.
nen kalın kenarlı, devrik yakalara bayılırdı. Nite- İsviçre’den İtalya’dan pabuç getirtilme tekliflerini
kim spor elbiseli resimlerinde bu yakalara sık sık daima reddetmişti. İstediği pabuçların daima ren-
rastlayabilirsiniz. gini söyler, cinsini ve şeklini seçmeyi bana bırakır-
Büyük önder çok munis bir insandı. Ölçü alı- dı. Ayrıca para konusunda da itiraz etmez ne ister-
nırken sakin durur ve heyecanlandığımızı gör- sem onu verirdi. Tam 40 sene ona hizmet verdim.
dükçe gülerek bizi teskin eder, rahat çalışabilme- Beni arkadaş gibi kabul eder, her zaman büyük
mize imkân verirdi. Ne büyük adamdı O, yarab- iltifatta bulunurdu…
bi… Ne eşsiz insandı. 42 numara ayakkabı giyerdi. Ona göre çizme,
Hiç unutmam, bir seferinde ısmarladığı frak potin ve iskarpin olarak 3 kalıbım vardı. Emretti
gömlekleri dükkândan çalındı. Ne yapacağımızı mi, hemen ayakkabılarını yapar götürürdüm. Ba-
şaşırdık. O gün neredeyse yüreğimize inecekti. zen ayağı şişer, o zaman iskarpin sıkar, bana da
Polisler seferber oldu. Yüzlerce gömlek içinde çatardı… Ben de cevap verirdim: ‘O kadar pabucu-
yalnız Atatürk’ün gömleklerinin çalınışına bir nuz var paşam, onları giysenize… Eskimez merak
mana verememiştik. Neticede anlaşıldı ki bu bir etmeyiniz. Eskise bile, ben emrinize amadeyim…’
meslektaşımızın azizliği imiş… Ama çektiğimiz Hasis değildi, fakat hesabını bilen adamdı. Lükse
korkuyu hatırladıkça hala tüylerim ürperir. Hal- kaçmaz, pabuçları eskimeden pek, iskarpin ısmar-
buki büyük Ata’ya bu hikâye anlatıldığı zaman lamazdı…
o gülüp geçmiş. Bir keresinde terlik ısmarlamıştı. Özenip, be-
Bir seferinde Kemalât anlatmıştı. Ata’ya be- zenip bir çift yaptım. Sonra hoşuna gitti, dokuz
yaz desen üzerine kırmızı, mavi, mor, nefti, yeşil, çift daha ayrı renk ve deriden yaptım. Dükkânıma
pembe, turuncu, lacivert kalın çizgili bir sandık uğradığı bir gün bunları gördü ve hepsini birden
Lyon ipeklisi Fransa’dan hediye gönderilmiş… satın aldı. Sonra İran Şahı ile İngiltere Kralı’na da
Yani’yi saraya çağırıp Ata’nın huzuruna çıkar- terliklerinden bahsetmiş, arzu ettiler, onlara da
mışlar. Büyük Önder kumaşlara bakmış, mavi terlik ve iskarpin yaptım, pek memnun kaldılar…”4
çizgili ipekliyi ayırıp, ‘bu demiş, dost rengidir.’ Atatürk ömrünün son yıllarında Altın Çiz-
Sonra da kırmızı çizgili ipekliyi işaret edip, ‘bu me Onufri Karkilidis’in dükkânına genellikle
da benim rengimdir. Bana bunlardan iki gecelik manevi evladı küçük Ülkü ile birlikte gelirdi.
entarisi dikiniz. Diğerlerinden de hanımlara rob
Atın Çizme Onufri Karkilidis’in çırağı
yaparsınız…’
olarak yanında çalışan ve Atatürk’ün pek çok
O, dostluk konusundaki fikirlerini telkin et- ayakkabısını yapan Tanaş Elefteriadis de anı-
mek, milletine duyurmak için en ufak fırsatlar-
dan bile istifadeyi en iyi bilen büyük bir liderdi.”2 3 Karkilidis söyleşinin yapıldığı 1963 yılı Kasım ayında
evinde hasta yatmaktadır.
2 “Gömlekçisi Petro Martino Anlatıyor: Bir Seferinde Frak 4 “Üç Kalıbı Vardı ve 42 Numara Ayakkabı Giyerdi…”,
Gömlekleri Çalınmıştı”, Hürriyet, 10. 11. 1963 Hürriyet, 10. 11. 1963

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


27
27
ATATÜRK’ÜN GİYİM, KUŞAM KÜLTÜRÜ VE KULLANDIĞI MARKALAR

larında Atatürk’ün ayakkabı kültürü hakkında Girit’ten Türk ustalar gelirdi, onlar fevkalade us-
önemli bilgiler vermiştir. O bu konuda şunları talardı. Dediğim gibi kendi giyinmesini de bilirdi,
anlatıyor: kullanmasını da. Fakat Atatürk’ün ayakkabıları de-
“Biz Rusya’dan İstanbul’a göçmen olarak gel- vamlı çalınırdı. Herhalde herkes ondan bir hatıra
miştik. Hem eve bir katkım olsun hem de bir mes- almak için çalardı ayakkabılarını. Bir gün Atatürk
leğim olsun diye daha küçük yaşlarda Eminönü’n- beni yanına çağırdı, bana ‘bu ayakkabıları kalıpla
de bir kahvehanede çalışmaya başladım. Altuns birlikte yapın’ dedi. ‘Niçin?’ dedim. O da bana ‘ça-
Usta diye bir kunduracı vardı. Bir gün babama ‘bu lan kalıpsız mı çalsın?’ demişti.
çocuğa iyi bir meslek lazım gelsin benim yanımda Bir gün beni Dolmabahçe Sarayı’na çağır-
kunduracılık mesleğini öğrensin’ deyip beni ba- mışlardı. Burada Atatürk’ün beslediği bir köpeği
bamdan istemişti. Ben o zaman çocuk olduğum vardı. Köpek bir gün Dolmabahçe’de Atatürk’ün
için hangi mesleğin iyi olduğunu bilmiyorum tabi. ayakkabılarının bulunduğu odada Atatürk’e ait
Babam en sonunda beni Altuns Usta’nın yanına ayakkabıların uçlarını, ökçelerini dişlemiş, ayak-
verdi. Ustam Kayserili bir Rum idi. O zaman onları kabıları yırtmıştı. Kendisi bu ayakkabıları bana
da askere alıyorlardı. gösterdiği zaman, ‘Paşam bu köpeği iyi besleyin’
Benim ustam bir süre sonra askere gitti. Savaş dedim. ‘Niye?’ deyince ‘bana iş çıkıyor’ demiştim.
devam ettiği için ustamı Filistin Cephesi’ne gönder- Bu söz Atatürk’ün çok hoşuna gitmişti.
diler. Atatürk o sıralar Filistin Cephesi’nde komu- O zamanlar moda kaba, çift köseleli ayakkabı-
tanlık yapıyordu. Atatürk ayakkabılarının tamiri lardı. Biz yeni ayakkabılar yapınca bunlar moda
için ustamı yanına almıştı. Böylece ustam bir süre oluyordu, millet de giyiyordu. Şimdi yine başladı
Atatürk’ün ayakkabılarını tamir etmişti. Daha son- kalın, kaba ayakkabı modası.
ra Atatürk’e yeni ayakkabılar lazım olduğu için us-
Sayısız ayakkabı yaptım Atatürk’e. Çok ayak-
tam benden yeni ayakkabılar istemeye başladı. Ben
kabı yapmamın sebebi Atatürk’ün ayakkabılarını
de o zamanlar daha yeni usta olmuşum. Atatürk’ün
devamlı çalınmasıydı, onlar çalındıkça ben de ya-
ayak yapısı biraz değişikti, başparmağı aşağı tara-
pıyordum. Şunu gördüm; yaptığım ayakkabılar-
fa basıyordu. Ben de hünerimi ortaya koyma heye-
dan düğmeli bordo ayakkabıları çalmıyorlardı.
canı ile dört ayakkabı yapıp gönderdim. On beş gün
Herhalde insanlar o tip ayakkabıları sevmiyorlar-
sonra bir “tamim” geldi. Atatürk yaptığım ayakka-
dı. En çok çalınan ayakkabı ise iskarpindi. Kendisi
bıları beğenmiş ve ayakkabıları bundan böyle be-
bütün yaptığım ayakkabıları beğenirdi, ayakka-
nim yapmamı söylemişti. O zamanlar moda ne ise
bılarda renk ayırt etmezdi. Ama ben de onun ne
ben ondan yapıyordum. Böylece Atatürk’ün ayak-
istediğini bilirdim. Onun için Atatürk benden çok
kabılarını yapmaya başladım…
memnundu.
Atatürk Yalova’dayken beni yanına çağırmıştı.
‘Atatürk’ün ayakkabı yaptırdığı başka kimse
Ben de Yalova’ya Atatürk’ün yanına gittim… Böyle-
var mıydı?’
ce Atatürk ile ilk defa 1927 yılı yazında Yalova’da
tanışmış oldum. Hayır. Atatürk’e ayakkabı yapan başka kimse
yoktu. Ben, ustam Altuns selamına ona ayakka-
Atatürk benim gözümde büyük bir adamdır.
bı yapıyordum. Yani ustam aracılığıyla Atatürk’e
O yedi düvele karşı büyük başarılar kazandı. Her
ayakkabılarını ulaştırıyordum. Ama 1932 yılında
zaman haklının yanında yer alır, haksızlığı hiç sev-
Atatürk bir gün ustamı ziyarete geldiği zaman
mezdi. Bizlere karşı çok şefkatli idi. Her zaman hal
orada ayakkabılarını benim yaptığımı anladı.
hatırımızı sorar dertlerimizle yakından ilgilenirdi.
Bana bir arkadaş gibi davranırdı. Hatta benimle Atatürk bir ara bana yedi çift ayakkabı sipariş
şakalaşırdı bile. Ona ayakkabı yapmaktan her za- vermişti. Bana ayakkabılar bağcıksız olacak, rahat
man zevk duyardım... olacak, hafif olacak diye tembihte bulunmuştu.
Ben o sıralar makosenleri icat etmiştim. Yaptığım
Atatürk her zaman yenilik istiyordu. Bu yeniliği
ayakkabıların arasında bir tane mantarlı ayakka-
giysilerinde rahatlıkla görebilirsiniz. Ayakkabıla-
bı vardı. Ayakkabının içinde mantar olduğu için
rında moda ne ise o, onu istiyordu. Ayakkabılarını
ayakkabı görünüş olarak biraz kaba duruyordu.
sağlam yapmaya çalışıyordum. Zaten eskiden çok
Atatürk, ayakkabıya biraz tereddütlü bakarak ‘bu
iyi ustalar vardı. Her zaman işlerini sağlam yapar-
ayakkabı ağır olacak’ dedi. Ben de kendimden
lardı. Bugün böyle ustalar çok azdır. O zamanlar

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


28
28
ATATÜRK’ÜN GİYİM, KUŞAM KÜLTÜRÜ VE KULLANDIĞI MARKALAR

emin, ‘yok Paşam’ dedim, ‘bu ayakkabının içinde kiyordu. Bu vazife, yine İsmail Hakkı Altunbe-
mantar var sizi bile mantara bastıracağız’ dedim. zer’e verildi. O da “M.K.” harflerinden oluşan
Paşa bu lafı duyunca güldü.”5 yeni markayı çizdi. Atatürk ölümüne kadar bu
markayı kullanmıştır.6
Atatürk’ün Kullandığı Markalar
3 Kasım 1928’de TBMM’nin bir yasayla Türk
Alfabesi’nin kabulünden sonra Atatürk kendisi
için bir marka yapılmasını istedi. O zaman he-
nüz “Gazi Mustafa Kemal” diye anılıyordu. Ni-
hayet Darphane uzmanlarından Güzel Sanat-
lar Akademisi (o zamanki adıyla Sanayii Nefise
Mektebi) tezhip hocası İsmail Hakkı Bey (mer-
hum İsmail Hakkı Altunbezer), “G. M. K.” harfle-
rinden oluşan markayı çizdi. Atatürk bunu be-
ğenerek kullandı. Hususi kâğıtlarında ve kendi-
sine ait bazı eşyalarda hep bu marka vardı.
2 Temmuz 1934’te Soyadı Kanunu kabul
edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 24 Kasım
1934 tarihli toplantısında ise Gazi Mustafa Ke-
mal’e “Atatürk” soyadını verdi. 17 Aralık 1934
tarihli toplantısında da bu soyadının başkası
tarafından alınmasını önleyen kanunu kabul
etti. O, bundan sonra “Kemal Atatürk” diye anı-
lacaktı. Tabii, markasının da değişmesi gere-

5 “Atatürk’ün Kunduracısı: Tanaş Eletireriadis İle Söyleşi”,


Atatürk’ün Çevresinde Bulunmuş Kişiler ve Yakınları İle
Yapılan Söyleşiler, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2009,
s. 11-15. Bu söyleşi, Dr. Öğ. Bnb. Hülya Şahin ile J. Bnb.
Mustafa Ersem tarafından yapılmış ve ilk defa Silahlı 6 Mithat Sertoğlu, “Atatürk’ün Kullandığı İki Marka”,
Kuvvetler Dergisi, Sayı: 372 (Nisan 2002)’de yayınlanmıştır. Hürriyet, 10.11.1963

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


29
29
BİR TERZİ’NİN Atatürk, Türk insanının peçeden, şalvardan,
potur ve çarşaftan çıkarak uygar dünyanın fert-
GÖZÜNDEN MODEL leri haline gelmesini 1925’te şu sözlerle ifade
ATATÜRK ediyor: “Uygar ve uluslararası kıyafet, bizim için
çok cevherli milletimize layık bir kıyafettir. Onu gi-
yeceğiz.”2
Mustafa Tufan YAVAŞ1* Atatürk, halkın karşısına her zaman kusur-
suz şıklığıyla çıkmış, milletine örnek olmuştur.
60. yılı geçen terzilik mesleğimde yüzlerce Bir insan ve lider olarak Atatürk, zamanını aşan
binlerce insana Ankara’nın Kızılay bölgesinde sitili, şıklığı ile modayı ve sanatı büyük bir ilgiyle
kıyafet diken birisiyim. Tarihin kaydettiği en eski takip etmiştir.
meslek olan terzilik son yıllarda seri üretime (ha-
zır giyim), teknolojiye teslim olmuş gibidir. Ata’ya elbise diken terzilerden Leon Kon-
donciyan ve Terzi Arman isimlerini biliyoruz.
Her insan özeldir, giydikleri de özel olmalı- Bunların arasında Leon Usta’nın oğlu Leos
dır. Ama değişen şartlar sıradanlığı zorunlu kı- Kondonciyan da var. Bu terziler, Atatürk ölene
lıyor. Büyük Atatürk yaratılanların en özeliydi. kadar O’na smokin, redingot, frak, palto, yelekli
Doksan yıl önce onun terzisi olmayı ve ona kı- spor takım, kruvaze takım dikmişlerdir. Yine bu
yafet dikme şerefine nail olmayı kim istemezdi? terziler Ata’nın kendi tasarladığı modelleri, golf
Çocuk Atatürk’ü annesi Zübeyde Hanım ve jokey kıyafetlerini dikmişlerdir.
anlatıyor: “Mustafa’m küçük çocukken bile gayet Fotoğraflardan Ata’nın kıyafetleriyle birlikte
temiz giyinirdi. Adeta büyük adamlar gibi tavır bol aksesuar kullandığı da görülüyor. Şapka-
alır, herkesten büyükmüş gibi konuşurdu. Mahal- nın tüm modellerini kullanıyor, baston, köstekli
le çocukları taş ve sapan gibi vs. oyunlarına ka- saat, papyon kravat ve göğüs mendilini hiç ek-
tılmazdı. Elleri cebinde, başını dikerek konuşması sik etmiyor.
hepimizin dikkatini çekerdi.”1
Atatürk’ün vücut ölçülerine gelince; boy 1.72
Asker Atatürk’ün askeri-resmi kıyafetlerinin cm., beden 52-54 cm., ayakkabı ölçüsü 42 nu-
ona ne kadar yakıştığı fotoğraflardan görülü- mara. Bel ölçüsü bazen aldığı kiloya göre deği-
yor. Fakat biz bu yazımızda O’nun sivil kıyafet- şiyor, 50-52 cm. oluyor
lerini ele alacağız.
Atatürk’ün bazı elbise modellerinin çizimini
Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı’nın as- ve tasarımını kendisi yaptığını, ustalar ifade edi-
ker Atatürk’ü, Lozan sonrasında Osmanlı yor. Ceketlerinin vücuda oturan silim fit, panto-
İmparatorluğu’nun küllerinden yeni bir dev- lonlarının bol kesim olduğu görülüyor.
let yaratmış, onun yönetim biçimi olarak da
Cumhuriyet’i seçmişti. Şimdi sıra insanımızın O yıllarda kumaşların bir kısmı yurt dışından
“çağdaşlaşma” hedefini gerçekleştirmekti. Ku- geliyordu. Elbiseleri genellikle yünlü ve krep
rucu lider, Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan ve tarzı kumaşlardan üretiliyordu.
birlikte ölünceye kadar devam edecek olan bir Kıyafetlerini özenle seçen Ata; Allah vergisi
büyük mücadelenin içine girdi. Ülke insanı- bir duruşla adeta bir “model” gibi çevresinde-
nın yararına, çağdaş dünyaya uyumlu ve Türk kilerden farklı görünüyordu. Bu duruş ve tavır
milletinin özelliklerine uygun devrimleri, tüm O’na müthiş bir karizma sağlıyordu. Milletine
zorluklara rağmen gerçekleştirdi. Bugün onun bir vatan ve devlet emanet ederken, aynı za-
eserleri sayesinde varız… manda çağın gereği bir duruş ve moral de ve-
Kıyafet düzenlemeleri bakımından, -“yaptı- riyordu.
ğı devrimlerin en önemlisi şapka devrimidir”- de- O’na ne kadar şükran duysak azdır. Gerçek-
nilse de O’nun Başkenti Ankara’da mesleğini leştirdiği ve kısa ömrüne sığdırdığı işler o kadar
icra eden bir terzi olarak, bizim düşüncemize büyüktür ki, eserleri O’nu, dünya çapında “dahi
göre konu daha geniş açıdan ele alınmalıdır. bir lider” yapmıştır. Çok önem verdiği ve özen
Bu konuda, Ata’nın kendi giyimine önem ve- gösterdiği kıyafet konusundaki tespitlerimizin
rerek Türk insanına adeta “imajmakerlik” yap- başarısını okuyucularımızın takdirine bırakı-
ması, örnek olması ilk planda önemle değer- yoruz. O’nun kıyafetleri üzerinden yaptığımız
lendirilmelidir. mesleki değerlendirmelerimiz vesilesiyle Ata-
türk’ü minnet ve saygıyla anıyorum.
* Sanatkâr Terzi
1 Cemil Sönmez, Atatürk’ün Annesi Zübeyde Hanım, 2 Mustafa Selim İmece, Atatürk’ün Şapka Devrimi’nde Kas-
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Genişletilmiş 2. Baskı, tamonu ve İnebolu Seyahatleri (1925), Türkiye İş Bankası
Ankara, 1998, s. 23. Yayınları, Ankara, 1959, s. 46

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


30
30
Genç Bakış

BİR CUMHURİYET dı. Ekonomi kadar eğitimin de bir toplumun


BİR VAPURA NASIL gelişimindeki rolünün önemini bilen Atatürk,
SIĞDIRILDI? Tevhid-i Tedrisatla öğretimi birleştirdi. Sanat
WILIS’TEN KARADENİZ’E ve meslek okulları açıldı. Âşâr kaldırılarak, ilk
tohum ıslah çalışmalarına başlandı. Böylece
köylü, çiftçi ve tarım destekleniyordu. Atatürk
Doç. Dr. Evrim Şencan*1
Orman Çiftliğinin ise temelleri atılmıştı. Şap-
kanın tanıtılmasının ardından, Medeni Kanun
Kurtuluş Savaşıyla bağımsızlığını kaza- kabul edildi. Böylece yıl 1926’ya gelmişti.
narak küllerinden doğan bir milleti, Türkiye
Cumhuriyeti’ni, dünyaya tanıtan 120 metre Tüm bu köklü devrimler süregelirken kül-
uzunluğunda, 14 metre genişliğinde, 12 mil lerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin ve
hız yapabilen 4795 groston ağırlığındaki, tek yapılan devrimlerin dünyaya tanıtılması plan-
bacalı, siyah, esas adı Wilis olan Hollanda do- landı. Bu tanıtımın birbirini tamamlayıcı ve
ğumlu vapur… yepyeni bir usulle yapılması Cumhuriyet’e ya-
kışırdı. Öyle bir fikir üretilmeliydi ki bu tanıtım
Adı, Cumhuriyetle birlikte Karadeniz ola- çoğu kişiyi şaşırtmalıydı.
rak değiştirilen ve Atatürk döneminde ger-
çekleşen tek yüzer sergiye ev sahipliği yapan Atatürk, “Türkiye’yi dünyaya tanıtacak
o beyaz inci… bir proje hazırlayın” dedi Ticaret Odası Baş-
kanı Ali Cenani Bey’e. Kurtuluş Savaşının
Evet, beyaz inci… Karanlıktan aydınlığa örgütlenme aşamasında Adana’da birlikte
geçişin simgesi olması için beyaza boyanan çalıştıkları Ali Cenani Bey’e… Demek ki, Mil-
Karadeniz vapuru… li Mücadelede omuz omuza hareket eden
Atatürk, hiç şahit olunmamış bir mucizeye kişiler, şimdi uygarlık savaşında dostluklarını
imza atmış; batının I. Dünya Savaşı ile tarih- güçlendiriyordu. Avrupa’da çok sayıda
ten sildiğini düşündüğü Türk milletini cesa- sergi ve fuar gezdiğini ve ülkenin bu şekilde
retlendirerek ve örgütleyerek, aynı batının tanıtılabileceğini dile getirdi Ali Cenani Bey.
şaşkınlıkla ve hayranlıkla yeniden doğuşu- Farkımız olsun, dedi Atatürk. Bunun üzerine
nu izlediği yepyeni ve uygar bir ulus devleti, düşünmeye ve çalışmaya başladılar. Nihaye-
Türkiye Cumhuriyeti’ni devletler sahnesine tinde, Atatürk, TBMM ve Ticaret Odası ortak
çıkartmıştı. İmkânsızlıklar ve zorluklar içinde akılla bir Cumhuriyet’i bir vapura sığdırma
olunsa da vatan sevgisi ve bağımsızlık tut- kararını aldılar. Evet, o yıla kadar yapılan ve
kusunun perçinlediği Kurtuluş Savaşı kaza- ileride yapılması planlanan her yeniliği içe-
nılmıştı. Zaferin ardından imzalanan Lozan recek bir sergi açılacaktı. Bu serginin bir va-
Barış Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti tam purda hayat bulması kararlaştırıldı. Bu vapur
bağımsızlığını tüm dünyaya kanıtlamıştı. Kısa dünyayı gezerek Türkiye’yi tanıtacaktı.
zaman sonra Cumhuriyet ilan edilmiş, Türk Heyecanla hazırlanmaya başladı Cumhu-
milleti layık olduğu üzere, tam bağımsız ve riyet bu sınava. Önce sergiye uygun bir va-
demokratik bir rejimle güneş gibi doğmuş- pur bulunması gerekiyordu. Hollanda yapımı
tu. Sıra uygarlık savaşındaydı. Rejimin belir- yolcu ve yük gemisi olan Wilis buna uygundu.
lenmesinden hemen önce toplanan Türkiye Cumhuriyet, vapuru satın aldı ve vapurun adı
İktisat Kongresiyle, ekonominin bir ülkenin Karadeniz olarak değiştirildi. Vapurun planla-
gelişimindeki rolü ve öneminin altı çizilmişti. nan sergiye dönüştürülmesi için genç Cum-
Bu durumu, İş Bankasının açılması taçlan- huriyet’in yeteri kadar bütçesi yoktu. Tütün
dırdı. Cumhuriyetle birlikte ardı ardına dev- İnhisarı para, Milli Saraylar ise vazo, biblo vb.
rimler yapılmaya başlandı. Halifelik kaldırıl- kıymetli eşyalarını sergi için bağışladı. Sana-
* Başkent Üniversitesi ATAMER Öğretim Üyesi
yii ve Maadin Bankası özel bütçe ayırırken,
Seyr-i Sefain her türlü imkânını ortaya dök-

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


31
31
BİR CUMHURİYET BİR VAPURA NASIL SIĞDIRILDI? WILIS’TEN KARADENİZ’E

müştü. Ziraat Vekâleti ise özel bir koleksiyon İletişim için “Beyoğlu 980” koduyla bir
hazırladı. Ticaret Odası ve Meclis ayırmış ol- telefon hattı çekildi vapura. Ardından Türk
dukları bütçeyi, gelen bu bağışlarla birleştir- yemekleri için bir büfe açıldı. Hemen yanına
di. Kurtuluş Savaşında topyekûn bağımsızlık ise 1777 yılından beri efsane lokumlarıyla
mücadelesi veren bir millet, şimdi topyekûn tanınan Ali Muhiddin Hacıbekir’in standı...
uygarlık savaşı veriyordu. 13 Haziran 1926’da Karadeniz, içinde, Tür-
kiye’nin ekonomik bağımsızlığının sembolü
Vapur, hazırlık için üç aylığına Haliç’te
olan ve gişeleri ışıklarla süslenen bir İş Ban-
demirledi. Önce, bir düzenleme komisyonu
kası şubesiyle yola çıkmaya hazırdı.
oluşturuldu. Bu komisyonun kontrolünde va-
pur, sergi düzeninde hazırlanmaya başlandı. Vapur Karaköy’den kalkacak, Cibali’de
Mimar Asım Bey, iç tasarım için görevlendi- kömür ikmali yapacak, Haydarpaşa’da son
rildi. İçeride satış ve numune dairesi olarak temizliğinin yapılmasının ardından Avrupa
iki ayrı bölüm hazırlandı. Elektrik hatları dö- yolculuğuna çıkacaktı.
şendi. Bir de merdiven yapıldı. Böylece sergi 86 gün… 12 Avrupa ülkesi… 16 liman… Sü-
iki katlı olarak gezilebilecekti. Sanayi ürünleri, varisi Gülcemal vapurunun kaptanı Lütfi Kap-
zirai ürünler ve madenler ayrı ayrı sergilene- tan, ikinci kaptanı Süreyya Gürsu… Kadınlar,
cekti. Vitrinler hazırlandı. Güzel Sanatlar Bölü- gazeteciler, öğretmenler, tercümanlar, öğ-
mü için çok özen gösterildi ve Sanayi-i Nefise renciler, tüccarlar… Seçilmiş 285 kişiyle vapur
mektebinin kız öğrencilerinin eserlerine özel yola çıktı. Rauf Manyasi Bey sergi başkanıydı.
bölüm ayrıldı. Kayseri’den gelen hanımlar, Protokol müdiresi ise bir kadındı. Keza, ser-
halı tezgâhında canlı canlı dokuma yapacak- gi için seçilen tercümanların çoğu kadındı.
tı. Tütün için belirlenen bölümde birkaç dilde Robert Kolej’in kız öğrencileri, bu iş için özel
tütünün yetiştiği yerleri anlatan özel tabela- seçilmişti. Celal Bayar’ın oğlu Refii Bey de va-
lar hazırlandı. Doldurulmuş tiftik keçisi ihmal purdaydı. İleride Türkiye’nin ilk kadın millet-
edilmedi. Ürünlerin tamamı ışıklarla aydınla- vekillerinden biri olacağının sinyalini vermişti
tıldı. Vapur için Ressam Namık İsmail Bey’e, sanki Mebrure Hanım vapurda yerini alarak.
mönü ve hatıra pullarına da işlenecek özel bir Vâlâ Nureddin ve Kemalettin Bey kalemleri-
logo hazırlatıldı. Logoda mitolojik tanrı Her- ni konuşturacak, Bal Mahmut ise tatlı diliyle
mes’in kullanılması ise hiç tesadüf değildi. şenlendirecekti vapuru. Ecza deposu sahibi
Hermes, doğduğunda kendini esaretten, yani Hasan Bey, ürünleriyle yerini almıştı. Ve Milli
kundağından kurtaran bir bebekti. Aynı, Tür- Mücadelede tekkesinde Halide Edip’i saklayan
kiye Cumhuriyeti gibi… Yine Hermes, kendine Şeyh Ata Efendi, takım elbisesi ve kravatıyla
müzik aleti icat etmiş mitolojik bir tanrıydı. O vapurdaydı. İlk kadın gazetecilerimizden
halde bu ayrıntı vapurda kendini gösterme- Bedia Celal, vapurda anılarını kaydedecek ve
liydi. Riyaset-i Cumhur Orkestrası 47 kişiyle basına servis edecekti. Kamaralarda ise 125
ve şefleri Osman Zeki Bey’le, uğranılan her kişi çalışacaktı.
limanda İstiklal Marşını ve Türk musikisini Vapur, 12 Haziran 1926’da yola çıktı. Bir
çalmak için hazırlandı ve kadroya dahil oldu. gün sonra, 13 Haziran’da, Atatürk’ü ağırla-
Hermes, tüccarlara yol gösteren ve ticari dı. Paşa, vapura İstanbul’dan değil, Mudan-
zekâsı parlak bir tanrıydı. Bunun da vapurda ya’dan binmeyi tercih etti. Orası, İtilaf Dev-
bir karşılığı olmalıydı. Oldu da… Vapura dahil letleriyle imzalanan mütarekeyle Kurtuluş
olmak isteyen esnaf için özel bir kayıt masası Savaşının bittiği yerdi. Sıcak savaşın bittiği
kuruldu. Böylece tüccarlar ve esnaf ürünleri- yerden vapura binen Atatürk, bu kez uygarlık
ni dünyaya tanıtacaktı. Gerçekten de vapu- savaşını bir adım ileri götürüyordu. Bir gün
run demirlediği her limanda ürünler tanıtıldı, boyunca ağırladı Karadeniz Atatürk’ü. Paşa,
satış yapıldı ve ticari antlaşmalar imzalandı. yemeklerden tattı, sergiyi ve stantları tek tek
Logo için Hermes, boşuna seçilmemişti. gezdi. Kendisine sunulan hediyeleri kabul

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


32
32
BİR CUMHURİYET BİR VAPURA NASIL SIĞDIRILDI? WILIS’TEN KARADENİZ’E

etti, sergiye onay verdiği yazısını yazdı, teşek- ticaret antlaşmaları imzalandı, davetlere katı-
kür etti ve Bandırma’da vapurdan indi. O gün lındı, konserlere gidildi, ürünler satışa çıkarıl-
İzmir suikastından bir gün önceydi… dı. Gittiği her ülkede hayranlık uyandırdı Tür-
Karadeniz, 17 Haziran’da ilk durağı olan kiye Cumhuriyeti ve onun yürüyen bir parçası
Bona’da, hâlâ Fransız sömürgesi olarak yaşa- olan vapur.
yan bir Müslüman ülkede demirledi. İlk me- “Avrupa’nın Hasta Adamı Kendini Nasıl
sajını burada verecek; bir Müslüman ülkenin İyileştirdi?”
bağımsız yaşayabileceğini, sömürge düze- Böyle bir başlık atmıştı The Graphic gaze-
ninde yaşamaya devam eden bir başka Müs- tesi 10 Temmuz 1926 tarihli sayısında.
lüman ülkeye somut örnekle gösterecekti.
Anlaşılan, Bona’dan kömür alınmak istemesi Sunday Post ise “Kısa Saçlı Türk Kadınları”
bahaneydi. Zira kömürün en kalitelisi zaten başlığını uygun gördü 11 Temmuz 1926 tarih-
Zonguldak’taydı. Bona’da demirlemenin ama- li sayısında.
cı başkaydı. Vapur orada hedefine ulaşmıştı. Belfast News Letter “Modern Türkiye” de-
20 Haziran, Avrupa’daki ilk sınavın başa- mişti vapur için 5 Temmuz 1926 tarihli sayı-
rıyla verildiği tarih oldu. Barselona, büyük sında.
heyecanla ve merakla ağırladı vapuru. 2 Tem- Western Daily Press, “Yüzer Sergi”, Hartle-
muz’da Fransa/Le Havre, 4 Temmuz’da Lond- pool North Daily ise “Türk Şovu” başlıklarıyla
ra, 11 Temmuz’da vapurun doğum yeri Hol- yer verdi vapura 1926 yılı sayılarında.
landa/Amsterdam, 16 Temmuz’da sıcaktan Fransız basını; “Yüzer Sergi”, “Yüzer Fuar”,
bir kişinin hayatını kaybedeceği Hamburg, 21- “Türk Sergi Gemisi” başlıklarıyla yirmi ayrı
25 Temmuz’da beyaz gecelerle Stockholm ve yayın organında bahsediyordu vapurdan.
Helsinki’yle tanışma derken, 29 Temmuz’da
Eylül’de İstanbul’a dönen vapur, ayrıl-
Leningrad’da (St. Petersburg) karşılaştığı bü-
dığı limanlarda derin izler bıraktı. Kara-
yük sürprizle anılarına anı ekledi Karadeniz.
deniz, Atatürk devrimlerinin somutlaşmış
Basın; vapurdaki ürünleri, Türk denizcile- haliydi. Türk kadınının sosyal hayatta kendini
rini, eğitimli Türk kadınlarını, yabancı dil ko- göstermesiydi. Saltanattan Cumhuriyete,
nuşan Türk gençlerini, devrimlerle muasır tarım toplumundan sanayi toplumuna
medeniyet seviyesine yükselen Türkiye Cum- geçişin simgesiydi. Denizcilik, sanat, ekonomi,
huriyeti’ni manşetlere taşıdı. Gazeteler ve turizm, eğitim alanlarındaki çağdaşlaşmayla
dergiler, Mustafa Kemal Paşa’nın bir ülkeyi alnının akıyla devletler sahnesine çıkmış bir
nasıl özgürleştirdiğini ve modernleştirdiğini; ülkenin tanıtım projesiydi. Modernleşmenin
bu sebeple Paşa’nın Türklerin kahramanı ol- her alanda gerçekleştirildiğinin kanıtıydı.
duğunu günlerce yazdı. Karadeniz, zamanın Peçeden, festen, eğitimsizlikten, ekonomik
ruhunu taşıyordu. bağımlılıktan kurtulmaktı. Milli Mücadelede
1 Ağustos dönüş yoluna geçildiği tarih- ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda
ti. Polonya’da iki ayrı limanda durdu vapur. imzası olan çoğu kişinin katkılarıyla oluşan
Danimarka, Belçika, yeniden Fransa ve İtalya bir okuldu, öğretmendi, öğrenciydi. Karade-
dönüş güzergâhındaydı. Demirlediği her li- niz vapuru uygarlık savaşının kendisiydi.
manda ayrı bir heyecanla karşılandı Karade-
niz. Açıkçası, uğranan limanlar da boşuna se- KAYNAKÇA
çilmemişti. İngiltere, Fransa ve İtalya en kritik Celal Esat Arseven, Seyyar Sergi ile Seyahat İntibaları,
limanlardı. Çünkü, bu ülkelere karşı kurtuluş Cumhuriyet Matbaası, 1928.
mücadelesi verilmişti. Şimdi, aynı ülkelere, Evrim Şencan Gürtunca, Genç Cumhuriyet Karadeniz
kuruluş başarısı gösteriliyordu. Rusya, Hol- Vapurunda, Libra Kitap, İstanbul, 2020.
landa, Almanya, Polonya ve Baltık limanların- Seyyar Sergi Hatıraları, Derleyen: Refik Akdoğan, İs-
da da tanıtıldı genç Cumhuriyet. Limanlarda tanbul.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


33
33
PENÇELİ 1921 yılının Eylül ayının ilk günlerinde İstan-
bul’da kimi gazeteler manşetlerinde “Mustafa
AYAKKABIYLA Kemal’in tutsak alındığını, Yunan ordusunun da
KURTULDU BU VATAN Ankara’ya girmek üzere olduğunu duyururken,
O TBMM Reisi ve Başkumandan olarak sorum-
luluğunu üstlendiği iki büyük gücün kenetlen-
diğini Meclis’e 3 Eylül tarihli telgrafında şu söz-
Yaşar Öztürk* lerle açıklıyordu: “TBMM’nin ordu hakkındaki
sevgi ve güvenini orduya bildirdim, bu selam
ve güvenden duygulanan ve minnettar olan; ve
1 Nisan 1921’de sonlanan İnönü Muharebe- en kıdemsiz erinden kumandanlarına kadar en
lerinde yenik düşmesine karşın güçlendirilen yüksek kararlılık ve inançla savaşan ordunun ba-
Yunan ordusu, Mayıs sonunda Başkomutan ola- ğımsızlığımızın savunulması uğrunda namusun
rak İzmir’e gelen Kral Konstantin’in Kütahya’da gereğini yapacağını temin eylerim. ”3
komutanlarla ordunun Ankara’ya ilerlemesini
kararlaştırmalarından sonra 10 Temmuz’da sal- Kindar değildi, Mustafa Kemal. Dosta dosttu.
dırıya geçerek üç gün içinde Afyonkarahisar’ı, “Komşusu açken tok yatamayan” bir anlayışın
ardından Eskişehir’i ele geçirdi. Bu ilerleme insanıydı Mustafa Kemal. Savaşın ve yokluğun
karşısında Türk kuvvetlerinin Sakarya’nın do- ortasında açlığını gideremeyen milletin, Tekâlif-i
ğusuna çekilmesi Ankara yolunu açınca 5 Ağus- Milliye Emirleriyle toplanan azığını açlık çeken
tos günü TBMM’ de çıkarılan yasayla Mustafa Ruslarla paylaşacağını telgrafında şu sözlerle bil-
Kemal Paşa geniş yetkilerle Başkumandanlığa dirmişti: “Ülke içinde var olan bütün zahire depo-
getirildi. Onun yönetiminde 23 Ağustos’ta baş- larından yüzde kırkı milli müdafaa ihtiyaçlarına
layıp 13 Eylül’e kadar süren Sakarya Meydan sarf edilmek üzere hükümet tarafından alına-
Muharebesi sonunda Yunan kuvvetlerinin Ana- caktır. Rusya’daki açlığı hafifletmeye destekleyici
dolu’daki ilerlemesi kesin olarak durduruldu. olur ümidiyle, hükümet, Karadeniz sahillerinde
22 gün türlü yokluklar içinde aralıksız süren bu suretle elde edeceği hububatı Rus milletine
çarpışmalar sonunda kazanılan bu zafere hiç hediye etmeye karar vermiştir!”4
de kolay ulaşılmamıştı: 5 Eylül günü de Genel Karargâh’tan Fransız
Batı Cephesindeki durumu inceledikten son- kadın gazeteci Berthe Georges Gaulis’in mek-
ra Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk merkez- tubuna yanıt yazdı:5 “Hakkımızı savunmak ve in-
lerine düşman kuvvetlerini yenebilmek için en sanlık duygularına zerrece aldırış etmeyen kim-
önemli işin halkın ve ordunun maddeten ve ma- selerin vahşi saldırıları yüzünden yiğit ve bahtsız
nen güçlendirilmesi olduğunu hatırlatan Musta- halkımızın çekmekte olduğu korkunç acıları dün-
fa Kemal Paşa,1 Başkumandan olunca önce bu yaya duyurmak uğruna harcadığınız enerji için
gereksinmenin maddi yönünü sağlayabilmek hepimizin size duyduğumuz minnettarlığı da bu
için harekete geçmişti. İlk adım olarak da yok- vesileyle hemen belirtmek isterim. Emin olunuz
luk içinde yüzen askerin silah ve cephaneden ki, sizin gibi çok hararetli ve içten savunucuların
yiyecek, giyeceğe kadar her türlü gereksiniminin haklı davamıza kazandırdıkları manevi zafere pek
karşılanması için 7-8 Ağustos günlerinde bütün değer vermekteyiz (…) 1918 baharında Almanla-
ülkeden zorunlu özverili katkılar istediği Tekâ- rın yaptıkları gibi, Temmuz ayının ikinci yarısında
lif-i Milliye Emirlerini yayımâlif-i Milliye Emirlerini Yunanlılar ilerlemeyi başardılar. Bunu onlara çok
yayınlamıştı. Birbirini izleyen 10 emirle orduda pahalıya ödetmek için durmadan çalışmaktayız
motorlu araçlara, binek hayvanlarına kadar uza- (…) Askerlerimizin kahramanlığı ve bütün mille-
nan pek çok yokluk giderilmiş, halka da katkıları- tin hayranlığa değer bir bağlılıkla bana tam des-
nın zaferden sonra geri ödeneceğini bildirmişti. tek olması sayesinde, Yunan istilacılarını sonun-
2
Kurtuluş Savaşının yaşamsal bir dönüm noktası da yurdumuzdan kovacağımızı kuvvetle umuyo-
olan Sakarya Meydan muharebesi bu önlemler rum. Size anlatmaya bilmem ki gerek var mıdır?
alınmış olarak başlamış, Mustafa Kemal Paşa ise Geçen Temmuz’daki ilerlemesi sırasında düşma-
güney hattında da Afyon’u ele geçiren Yunan nın istila ettiği topraklar, dört ay önce sizin pek
kuvvetlerinin Polatlı’ya doğru ilerlediği çarpış- cesurca dolaşıp gördüğünüz aynı toplu katliam-
maları yönetirken askere ve halka moral güç ka- lara, aynı yıkımlara uğradı. Düşmanımızın geçtiği
zandırmaya da özen göstermişti.
3 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-
1938), Ankara 1964, s. 407
* Başkent Üniversitesi Kültür Yayını Bütün Dünya Dergisi
Yayın Danışmanı 4 Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları Cilt 11,
1 Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV (1917-1938), Ankara İstanbul 2005 s. 363 Bkz. EK: 1
1964, s. 301
5 Utkan Kocatürk, Atatürk Kronolojisi 1918-1938, Ankara
2 Nutuk, İstanbul 1967, Cilt I , s. 614-616 1973, s. 190

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


34
34
PENÇELİ AYAKKABIYLA KURTULDU BU VATAN

her yerde göze çarpan, ölüm, yangın, yağma ve letvekillerinin Meclis çalışmalarının aksamaması
Yunan afetinden kaçan zavallı köylülerin hüzünlü için geri gönderilmesini istedi.
göçü oldu. Bu korkunç anı ve ona sebep olanların
14 Eylül tarihinde de Millete geniş bir açıkla-
vahşi kinini, Anadolu yıllar boyunca ve hatta belki
mayla Yunan kuvvetlerinin kırılmasının sürdürü-
yüzyıllarca unutmayacaktır.”
leceğini anlattığı önemli bildiriyi yayımladı: “Kut-
Asker ve sivil ayrımı yapan ve çarpışmalar sal topraklarımızı çiğneyerek Ankara’ya girmek ve
sırasında yabancı olsalar da sivillerin zarar gör- memleket bağımsızlığının fedakâr muhafızı olan
memesini, mağdur olmamasını çok önemseyen ordumuzu yok etmek isteyen Yunan ordusu yirmi
Mustafa Kemal 9 Eylül günü Kastamonu Hava- iki gün süren pek kanlı savaşlardan sonra Hakk’ın
lisi Kumandanlığına gönderdiği şu telgrafla ye- yardımıyla mağlup edilmiştir (…) İstanbul’da o
rel yetkililerin de aynı özeni göstermelerini bek- zaman kendisine Türk hükümeti namını veren
lediğini anlatıyordu: “Amasra limanına fırtına fakat yabancılara hoş görünmek gayretiyle Türk
nedeniyle iltica eden ve alelade bir tüccar malı milletinin en kutsal menfaatlerini ayaklar altına
olduğu bildirilen motorun, mürettebat ve yolcu- alan vatan sevdasından yoksun birtakım devlet
ları olan İngilizlerin tutuklanmasından bir yarar adamlarının canice hoşgörüsünden yararlanarak
beklenmediği gibi, özellikle cephane nakleden İzmir’e çıkan düşman bundan önce de İnönü’nde
deniz araçlarımızın karşılık olarak kovalanması ve Dumlupınar›da tekrar tekrar Türk kararlılığı
ve tutuklanması konusunda İngilizlere bir ne- ve inancı karşısında ezilmiş ve mağlup edilmişti.
den ve örnek olacağından uygun görülmemiştir. Ancak, bu derslerden ibret almayan ve hiçbir
Motorla beraber yolcularının da serbest bırakıl- hakka dayanmayarak kutsal vatanımıza tecavüz
ması ve bu serbestinin de ancak özel bir iyi niyet etmekte ısrar eden Yunanlılar bu defa Kral Kons-
davranışımızdan ibaret olduğunun uygun bir yol tantin’in saltanat hırsını tatmin için memleket-
göstericilikle anlatılması da gereklidir.”6 lerinin bütün kaynaklarını açtılar ve para, asker,
malzeme konusunda hiçbir fedakârlıktan çekin-
İlerleyen günlerde orduya izlenecek yol
meyerek aylarca hazırlandılar. Ayrıca Doğu’daki
haritasını bildiren Mustafa Kemal işgalcilerin
siyasi çıkarlarını korumak için masum kanların
ilerleyişini durduran birliklere: “Düşmanın 12/13
dökülmesini arzu eden bazı yabancı dostlarının
Eylül gecesi bütün kuvveti ile Sakarya batısına
gizli ve açık yardımlarına, kışkırtmalarına dayan-
geçmesi olasılığı yüksektir. Bu durumda bütün
dılar. Bu biçimde vücuda getirdikleri muntazam
ordunun derhal düşman üzerine atılması karar-
ve donatılmış büyük bir ordu ile pervasız Anado-
laştırılmış olduğundan bütün gruplar geceleyin
lu içlerine saldırdılar. Düşünmediler ki, Türklerin
bile düşmanla yakından temasta ve saldırıya
vatan sevgisiyle dolu olan göğüsleri kendilerinin
hazır bulunacaklardır” buyruğunu verdi. Ayrı-
alçak ihtiraslarına karşı daima demirden bir du-
ca, düşmanın geride herhangi bir hatta bek-
var gibi yükselecektir. Gerçekten milletimiz düş-
lemesine ve düzene girmesine engel olmak ve
manın hazırlıklarına karşılık için hiçbir özveriden
çekilmeyi kesin yenilgiye uğratmak gerektiğini
çekinmedi, ordumuzu takviye için para, insan,
bildirdi. 13 Eylül günü de bütün illere Garp Cep-
silah, hayvan, araba velhasıl her ne gerekliyse
hesi Komutanı İsmet İnönü’den gelen “23 Ağus-
büyük bir arzuyla bol bol sağladı. Avrupa’nın en
tos 1921’den beri süren Sakarya Meydan Savaşı
mükemmel araçlarıyla donatılmış olan Konstan-
TBMM Ordusu’nun kesin muzafferiyetiyle so-
tin ordusundan ordumuzun teçhizat itibariyle de
nuçlanmıştır (…) Düşmanı ara vermeksizin takip
geri kalmaması ve hatta ona üstünlük sağlaya-
ediyoruz.”7 açıklamasını gönderdi.
bilmesi gibi inanılmaz mucizeyi Anadolu halkının
Sakarya nehrinin doğusunda düşman- fedakârlığına borçluyuz. Milli maksat uğrunda
dan eser kalmadığının altını çizerken 8 bütün millet bireylerinin özel çıkarlarını değersiz görme
vekâletlere ve komutanlıklara yolladığı genel- konusunda gösterdikleri harikalar, torunlarımı-
geyle “en son Yunanlıyı yok etmek için” genel zın ve gelecek kuşaklarımızın her zaman övünç
seferberlik ilan edip 14-15 Eylül’den başlayarak sermayesi olacaktır. Bu genel gayretler sayesin-
amaca ulaşana kadar silah altında bulunan sınıf- dedir ki, ordumuz ölümü hiçe saymak için hiçbir
lardan başkalarının da gerekli durumlarda silah dakika tereddüt etmeyecek biçimde yüksek bir
altına alınacağını duyurdu. 9 Bu arada Batı Cep- manevi kuvvetle düşman üzerine atıldı.
hesi Komutanlığına bir yazı göndererek gönüllü
Canımızı, namusumuzu almak üzere Hayma-
olarak gelip kimisi er olarak savaşa katılan Mil-
na ovalarına kadar gelen düşman erlerinin esir
düştükleri zaman yardımsever askerlerimizden
6 Atatürk’ün Bütün Eserleri, s. 378 (Bks: Belge 2)
ilk dilek çığlığı olarak bir parça ekmek istemeleri
manzarası, kibirli düşmanlarımızın sonunu gös-
7 Tamim Telgraf.. s.407 teren manidar bir levhadır. Bu derece kararlı bir
8 Nutuk, s. 618 özveri hissi ile topraklarını savunan milletimiz ne
9 Atatürk’ün Tamim Telgraf ...s. 408 kadar övünse haklıdır (…) Hiç kimsenin hakkına

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


35
35
PENÇELİ AYAKKABIYLA KURTULDU BU VATAN

tecavüz etmek istemediğimiz gibi, diğerleri tara- zin başlı kısmında ordunun esas öncüsü dene-
fından da hayat hakkımıza ve bağımsızlığımıza bilecek örgüt şekillenmeye başlamıştı. Fakat,
riayet olunmasından başka bir davamız yoktur. düşman buna mutlaka engel olmak için fırsat
Milli sınırımız içinde yabancı müdahaleden kur- kolluyordu. Ordunun vücut bulmasını kendi
tulmuş olarak her uygar millet gibi özgür yaşa- menfaatlerine aykırı gören bazı hainler, İstanbul
maktan başka bir amacı olmayan Türk milletinin yüksek makamlıları, İstanbul’un daima gafil
yasal hakkı sonunda insanlık ve uygarlık dünyası ricalinin, tavrı ve hareketinden de istifade ederek
tarafından teslim olunacaktır. Ancak, silahlarımı- hükümetinize isyan etti ve düşmanlara katıldı (…)
zı amacımıza tamamen ulaştıktan sonra bıraka- Artık düşmanlarımız inanmışlardı ki, bu kuvvetli
cağımızdan, pek yakın olan bu mutlu ana kadar ordu, oluşma halinde bulunan ve hazırlıklarını
eskisi gibi bütün millet bireylerinin olanca çaba bitirmeye zaman bulamayan TBMM Ordusu›nu
ve özveri göstermesini beklerim.”10 tamamen ortadan kaldıracak, memleket ve
milletimizi yok etme konusundaki kararlarının
İllerden gelen kutlamalar, “Ordu, milletini
uygulanmasına hiçbir engel bırakmayacaktır(...)
böylece manen ve maddeten kendisine yardımcı
Öyle birtakım emeller peşinde, o kadar hayaller
gördükçe göstere geldiği fedakârlıkta daha pek
arkasında geziyordu ki, bu mağlubiyeti bir tür-
çok ileri gidecektir” diyen Mustafa Kemal ve ar-
lü kendi kendine itiraf etmek istemiyordu (…)
kadaşlarını sevindirdi. 16 Eylül 1921 günü İsmet
TBMM Ordusu’nun Sakarya’da kazanmış oldu-
İnönü’ye Rusya’nın Ankara elçisinin gönderdiği
ğu meydan muharebesi pek büyük bir meydan
kutlama telgrafını iletti. Bu arada cepheye ge-
muharebesidir. Harp tarihinde benzeri belki ol-
lenlerin geride kalan ailelerini unutmadı. Ailelere
mayan bir meydan muharebesidir (…) Zaten bu
yardım edilmesi için ilgililere emir verdi. Aldığı
milletin evladı başka türlü tasavvur edilemez. Bu
haberler onu mutlu etti: “Geride millete emanet
milletin evlatlarının fedakârlıkları, kahramanlık-
olan asker aileleri ne derece kolaylıklara erişirse
ları için ölçü bulunamaz. Erlerimiz hakkında yeni
cephedeki kahraman askerlerimizin göstere gel-
bir şey eklemek isterim. Kahraman Türk neferi
mekte oldukları özveri de o oranda artacaktır.”
Anadolu muharebelerinin manasını anlamış,
Ertesi gün Ankara’ya giden Mustafa Kemal coşku
yeni bir ülkü ile muharebe bitmiştir (…) Böyle
ile karşılandı. Yeni Gün gazetesine açıklama yaptı:
evlatlara ve böyle evlatlardan meydana gelen
“Milletin azim ve iradesini temsil eden ordumu-
ordulara sahip olan bir millet elbette hakkını ve
zun kahramanlığı, bu defa azami kuvvetiyle gelen
bağımsızlığını bütün manasıyla korumakta ba-
düşmanı bir daha mağlup etti. Bağımsızlığın gü-
şarılı olacaktır. Böyle bir milleti bağımsızlığından
vencesi olan kati zafer yolundayız.”
yoksun etmeye kalkışmak hayal ile iştigaldir (…)
Sakarya’nın sonuçlarına Afrika’da Asya’ya Düşmanın pek büyük gayretlerle, fedakârlıklarla
sevinenlere de “Doğu milletlerinin hayat hakkını vücuda getirdiği ve diğer bazı devletlerin de
ve bağımsızlığını savunma uğrunda giriştiğimiz büyük yardımlarıyla pekiştirdikleri, gerçekten
bu büyük mücadelenin yakın dönem süresince eksiksiz ve güçlü ordularını mağlup etmek için
hak ve adaletin kutsal zaferleriyle sonuçlanması kendimizde bulduğumuz kuvvet ve kudret dava-
hakkındaki inancınıza içtenlikle katılırım.” diye- mızın yasallığındandır. Hakikaten, biz, milli sını-
rek teşekkür etti Mustafa Kemal.11 rımız dahilinde özgür ve bağımsız yaşamaktan
başka bir şey istemiyoruz. Biz, Avrupa’nın diğer
19 Eylül’de TBMM’de milletvekillerine Sa- milletlerinden esirgenmeyen hukukumuza teca-
karya Meydan Muharebesinden önceki durum vüz edilmemesini istiyoruz. (1.) Dünya Savaşı’n-
ve çarpışmalar hakkında geniş açıklamayı yap- da dahil olduğumuz zümrenin mağlup olması
tı: “Mütareke zamanında memleket ve milletin yüzünden uğramamız lazım gelen cezayı, Suriye
hayatını müdafaa etmek için, elimizde mevcut ve Irak gibi geniş memleketlerimizin yönetimi-
olan bütün vasıtaları almak hususunda teşeb- ni ve mukadderatını belirleme hakkını o mem-
büs etmedikleri hiçbir vasıta kalmamıştır. Haki- leketler halkına terk etmek suretiyle egemenlik
katen ordumuz dağıtılmış ve elimizde silahımız, hukukumuzdan vazgeçerek çekmiş bulunuyo-
topumuz, hemen hemen yok denecek bir hale ruz. Hiçbir mağlup devletten bu kadar geniş ve
getirilmişti. İşte böyle bir zamanda idi ki; düş- bu kadar zengin memleketler alınmamıştır. Bu
manlar maksatlarını tamamen temin etmek araziyi bizden almak için idaremiz aleyhine yö-
için Yunan ordusunu memleketimize saldırt- neltilen hususların tamamı dayanaksızdır ve gö-
tılar. Bu sırada düşman karşısına çıkabilenler, rünüşteki sebeplerden ibarettir. Çünkü bugün
yalnız kalp ve vicdanları yurtseverlik ateşiyle işgal altında bulunan bu memleketlerdeki hal-
dolu millet bireyleri olmuştu (…) memleketimi- kın, uygar olduğu iddia olunan idarelere karşı
tekrar tekrar isyan etmekte olmaları ve bütün
10 İbid. S.410-11 kalp ve vicdanlarıyla tekrar bizim idaremizde bu-
lunmak arzusunu göstermeleri, bizim kötü ida-
11 Kutlama telgraflarının bazıları için bkz: Atatürk’ün
Tamim Telgraf.... s 412-416 remiz hakkında öne sürülen, duyurulan hususla-

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


36
36
PENÇELİ AYAKKABIYLA KURTULDU BU VATAN

rın ne dereceye kadar hakikatten uzak olduğunu “Kazanılan bu başarı yüksek heyetlerinin ira-
tamamen kanıtlar (…) Bütün dünya bilmelidir ki; desiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi saye-
sakin ve uyumlu yurttaşlar daima himaye edil- sinde düşman ordusunun iradesinin kırılması
miştir ve daima himaye edilecektir. Hıristiyan suretiyle tecelli etmiştir. Dolayısıyla ödüllerinizin
unsurlardan olanların İslam vatandaşlardan bir doğru muhatabı yine ordunuzdur.
farkı yoktur. Aynı hukuka sahiptir ve sahip kala-
Milletimizi yabancıların elinde köle olmuş gör-
caktır. Düşmanlarımızın diğer iddiaları da bu arz
memek için giriştiğimiz bu muharebede Sakar-
ettiklerim gibi asılsız ve esassızdır.”12
ya muzafferiyeti gibi adı daima anılacak. Yeni ve
Mustafa Kemal, bütün dünyanın Türklerin büyük bir zafer kazandınız(...) Sakarya boyunda
barış için savaştığını bilmesini istiyordu. Nitekim verdiğimiz muharebe, birçok önceki muharebele-
bunu konuşmasında da vurgulamaktan geri kal- rimizde olduğu gibi anavatanın yalnız bir köşesini
madı: “Yunanlıların uygarlığı, yangın, mazlum ufak veya büyük bir parçasını tehlikeye düşürmü-
insanların kanına, malına, canına, ırzına teca- yordu. Orada biz bütün memleket, bütün varlığı-
vüz ve masum kadın ve çocukları katletmektir. mız ve bağımsızlığımız pahasına denecek kadar
İtilaf devletlerinin gözleri önünde cereyan eden önemli büyük bir muharebeye giriştik. 22 gün 22
bu kötülükler, Yunanlıların Anadolu’ya getirmek gece bir milletin bağımsızlık fikriyledir. Milletin is-
istedikleri uygarlığın iğrenç eserleridir. Biz tam tila ve yağma fikri birbiriyle boğuştu. Sizin başını
tersine herkesle barış yapmak istiyoruz. Barış eğmeye razı olmayan bağımsızlık fikriniz, mağrur
yoluyla hukukumuzu temin etmek için her yola ilerleyen düşmanı çekilmeye mecbur etti. Kızgın
başvurduk. Bu konuda hiçbir kusur etmedik. bir ufuk üzerinde tüten ve yanan yüzlerce köyle-
Fakat, bizim bütün iyi niyetlerimizi, ciddiyetimizi rimizi arkasında bırakarak düşman ordusu ceza
uygarlık dünyası gözünde gizlediler ve ancak il- önünde kaçan bir cani gibi geldiği yerlere gidiyor.
kel kavimlere uygulanabilir davranış ile ve çocuk- Halbuki o bir muharebe değil yalnız bir akın dü-
ça birtakım anlamsız tehditlerle bizi karşıladılar. şünüyordu. Fikir ve imanın kadir ve mutlak kuv-
Efendiler, bütün dünyanın bilmesi gereklidir ki: vetine kazandığınız zafer kadar büyük bir delil
Türk halkı, TBMM ve onun hükümeti, uşak mua- olamaz. Mazlum milletimizi tarihinin en tehlikeli
melesine tahammül edemez. Her uygar millet ve bir zamanında yeniden ışığa ve kurtuluşa kavuş-
hükümet gibi varlığının, özgürlük ve bağımsızlı- turan bu muharebede, sizin başkumandanınız ol-
ğının tanınması isteğinde kesinlikle ısrarlıdır. Ve maktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabi-
bütün davası da bundan ibarettir. Biz cenk taraf- lecek en derin sevinç ve iftiharı duydum.
tarı değiliz. Barış severiz. Ve bir an evvel barışın
Kumandanlara: Tehlike büyüdükçe yükselen
tesis olduğunu görmek ve ona yardım ve hizmet
azim ve tedbiriniz derin ve hassas zekâlarınızla
etmek isteriz (…) Dolaysıyla itilaf devletleri dahi
muharebenin muvaffak bir surette sevk ve ida-
milli varlığımızı ve bağımsızlığımızı tanıdıkları
resinde gösterdiğiniz olağanüstü liyakat için
takdirde onlarla da aramızda hiçbir anlaşmazlık
nedeni kalmayacaktır ve derhal barış ve müna- Subaylara: Trablusgarp, Balkan ve Cihan Har-
sebetler tesis edilebilir. Açık ve hakiki cephemizi bi’nden henüz çıkmış iken bir ateşten diğerine
tamamen arz edebilmek için işte bu kürsüden ve geçerek milletin bağımsızlık mücadelesinde tut-
geniş yasama, yürütme yetkisine sahip olan yük- tuğunuz mevki genç ve aziz başlarınız üzerinde
sek heyetinizin başkanı sıfatıyla bildiririm ki: Biz dönen yeni ölüme karşı gösterdiğiniz küçümse-
cenk değil, barış istiyoruz. Barış yapmaya hazırız me ve kalplerinizde ışıldayan ve bize zafer yolu-
ve bence buna engel hiçbir sebep yoktur(…)son muzu aydınlatan millet aşkını bütün bir heye-
sözü söylemiş olmak için arz ederim ki: Ordu- canla seyrettiğim sayısız kahramanlıklarınız için;
muz, vatanımız dahilinde bir tek düşman neferi
bırakmayıncaya kadar takip, baskı ve taarruzuna Neferlere: Kurtuluş için yaptığımız bu savaş-
devam edecektir.”13 tan çok daha evvel sizi başka muharebe mey-
danlarında da tanımış idim. Dünyanın hiçbir or-
Bu konuşma ile aynı gün TBMM’de Mustafa dusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha
Kemal’e Mareşal Rütbesi ve Gazilik unvanı veril- sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zafe-
mesi önergesi okundu, oy birliği ile kabul edildi. rin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı
20 Eylül’de tarih yazan orduya aşağıdaki bildiriy- senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle, hiçbir
le teşekkür etti Gazi Mustafa Kemal: 14 korkunun yıldıramadığı demir gibi pek kalbinle
düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için
minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz
12 19 Eylül 1921, S. D I, Ankara 1961, s. 174-187 bir borç bilirim. Sizin gibi kumandanları, subay-
13 ibid ları, neferleri olan bir milletle yad elleri altında
köle olmak mümkün değildir. Bu defa TBMM’nin
14 Çok anlamlı olduğundan hiç kesmeden ama kolay
anlaşılması için Türkçeleştirerek verdiğim bu bildirinin
hakkımda yeni bir rütbe ve Gazi unvanıyla te-
özgün şekli için bkz: Tamim Telgraf ..... s 413-414 celli eden iltifat ve tevcihi doğrudan doğruya

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


37
37
PENÇELİ AYAKKABIYLA KURTULDU BU VATAN

size aittir. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen Aç susuz; elbiseleri yırtık, ayaklarında çarık,
ordu, en şerefli ve en ulu bir gaza ile mümtaz derme çatma silahlarıyla yokluğun içinden gelen
olan yine ordudur. Sizin kahramanlığınızla, sizin Mehmetçiklerin “Güzel günler göreceğiz çocuk-
gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlıklar pahasına lar/ Güneşli günler göreceğiz” inancıyla yazdığı
kazanılan bu büyük muzafferiyetin millet tarafın- bir milletin yeniden doğuş destanıydı, Sakarya.
dan takdirine işaret eden bu unvanı ve rütbeyi
Sakarya savaşındaki kanıyla canıyla suladığı
ancak size mal ederek bütün askerlik hayatımın
zaferin meyvelerini, (iki yıl sonra kendi göbek
en büyük iftihar öz varlığı olarak taşıyacağım.”
bağını kendisi keseceği) Ekim ayında toplamaya
Ankara’da zafer konuşulurken 19 Eylül’de başlayacaktı, Türkiye.
İstanbul Hükümeti barış girişiminde bulunma
adına bir toplantı yaptı. Padişahın gölgesi Sad-
razam Tevfik Paşa’nın Yunanlıların Anadolu’yu
boşaltmaları koşuluyla Trakya’nın Yunanistan’a
bırakılmasını savunduğunu öğrenen Gazi Mus-
tafa Kemal, İstanbul Hükümeti’ni şu sözlerle
uyardı: “Barış görüşmelerinin zamanı değildir.
Kahraman ordumuz zafer kazanmıştır. Yunan-
lılara ve müttefiklere kendi koşullarımızı kabul
ettirebilecek durumdayız. Bu koşullar, Yunanlıla-
rın İzmir’le Trakya’yı tamamen boşaltmalarını ve
Müttefiklerin İstanbul’la Anadolu’yu terk etme-
lerini de kapsayacaktır!”
Sakarya Meydan Muharebesi’nde bıçak sırtın-
da kırık kaburgasıyla savaşan Mustafa Kemal’in
10 Eylül günü çekilen fotoğrafına yansıyan ayak-
kabısı altındaki pençe, ne büyük zorluklar içinde
başarı elde ettiğini gösteriyordu. Annesini, kız
kardeşini, manevi evladı Abdürrahim’i “önce
vatan” diyerek işgal altındaki topraklarda bıra-
kan Mustafa Kemal, sağlık haberini ve kutlama
mesajını aldığı ailesine şu yanıtı verdi: “Benim
için dünyevi ödüllerin en yücesi olan kutlama-
larınızla mutlu oldum. Sizi görmek konusundaki
özlemimin derecesi anlatılmaz. İlk fırsatta sizleri
buraya getirtmeye girişeceğim. Tam bir dinginlik
ve dinlenmeyle haberimi beklemenizi ve mem-
leketimizin kurtuluşuna yönelik dualara devam
etmenizi rica ile ellerinizden ve Makbule’nin göz-
lerinden öperim.”
Mustafa Kemal’in “Melhame-i Kübra”, “Bü-
yük Kanlı Savaş”, arkadaşlarının “Büyük Kan
Seli” dedikleri Sakarya Meydan Muharebesi
kurtuluşun önsözüydü. 22 gün, 22 gece aralık-
sız süren; Kurtuluş Savaşı boyunca en fazla er
ve subay şehidi verdiğimiz bu savaşla 1683’de
Viyana önünde başlayan Avrupa saldırılarıyla,
diplomatik oyunlarıyla süren 236 yıllık geri çe-
kiliş son buldu.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın yazdığı Ruhi Su’nun
seslendirdiği “Sığmazken atalarımız güne, yarı-
na,/ Düşmüşüm ben, düşmüşüm ben el kapıla-
rına/ Daha üç yüz yıl önce, omuzlarımızda gök
yarısı bayraklar/ Eğilirdi bu ülkenin burçları uy-
garlığımıza” dediği ülkelerin Türkleri Orta As-
ya’ya sürme, tarih sahnesinde silme, tutsak ve
uzak etme düşünü yıktı, kaburgası kırık, postalı
pençeli Gazi Mustafa Kemal.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


38
38
ATATÜRK VE ‘‘Demokrasinin tam ve en belirgin hükümet şekli cumhu-
riyet’tir.’’4 diyen Atatürk, Türk milleti için en uygun yönetim
DEVLETÇİLİK şeklinin cumhuriyet olduğunu düşünmüş ve Vakit Gaze-
tesi muhabirine verdiği bir demeçte ‘‘Türk milletinin tabiat
ve şiarına en mutabık olan idare, Cumhuriyet idaresidir.’’5
diyerek bu düşüncesini dile getirmiştir.
Milliyetçilik, millet olma ve millet oluşturma biçimi-
Ensar Rezzak KESKİNBALTA* dir. Milliyetçilik ilkesine bakıldığında, bu ilkenin Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasında büyük rol oynadığı
Devlet, bir milletin örgütlenmiş şeklidir. Devletler görülür. İşgaller zamanında Türk halkı, dünyayı kasıp ka-
milletlere yaşayacakları bir yurt, belirli hak ve özgürlük- vuran ‘‘milliyetçilik’’ akımının etkisi altındadır. Milliyetçilik
ler, vatandaşları arasında eşitlik ve yurttaşlarına güvenlik ile yanıp tutuşan halk; işgallere topyekûn bir başkaldırı-
hakkı sağlar. Bir devlete sahip olan birey, devletsiz bir bi- da bulunmuş, işgal altında olan bölgeler birbiri arasında
reyden daha fazla ayrıcalık sahibi olur. Devletlerin devam- iletişim ağı kurmuş, vatan topraklarındaki işgalcileri or-
lılığı kültürel birlikteliğe, hukuka, askeri varlığa ve siyasal tak düşman bellemiş, onları ülkeden defederek Türkiye
iktidarın uyguladığı politikalara bağlıdır. Osmanlı İmpara- Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasını sağlamıştır. Mustafa
torluğu’nun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurul- Kemal Atatürk bir söylevinde Milliyetçiliğin tarifini ‘‘Türk
masıyla yönetime gelen yeni iktidar Türkiye Cumhuriyeti milliyetçiliği, terakki ve inkişaf yolunda ve beynelmilel temas
Devleti’nin devamlılığı için kültürel birlikteliğin, hukukun ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve on-
ve askeri varlığın yanında uyguladığı politikalarla devleti larla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimai heyetinin
yaşatma arzusunu sürdürmüştür. Bu bağlamda Mustafa hususi seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfuz
Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu altı ilke -altı ok- Türk tutmaktır.’’6 şeklinde yapmaktadır.
devletin devamlılığı için çok büyük önem arz etmektedir. Altı oktan bir diğeri olan Halkçılık ilkesi vatandaşları
Altı Ok, Türkiye Cumhuriyeti’nin iç ve dış işlerindeki arasında ayrım yapmaz, onlara eşitlik sağlar, demokrasinin
hedeflediği politikasını ve hangi ideoloji doğrultusunda ve milli egemenliğin temelidir. Bu ilke Cumhuriyetçilik ilke-
ilerleyeceğini göstermektedir. Başlangıçta Cumhuriyet- si ile sıkı sıkıya bağlıdır. Mustafa Kemal Atatürk Halkçılığı şu
çilik, Milliyetçilik, Halkçılık olarak üç ilkeden oluşan ok- sözlerle tanımlar: ‘‘Bizim itikadımıza göre, milletimizin temin-i
lara daha sonra hilafetin kaldırılması ile ‘‘Laiklik’’ ilkesi hayat ve tealisi kendi kabiliyet-i hazmiyesiyle mütenasip olan
eklenmiştir. 1931 yılına gelindiğinde ise meydana gelen nokta-i nazarlardır. Fakat esas itibariyle tetkik olunursa
CHF (Cumhuriyet Halk Fırkası) Üçüncü Büyük Kurultayı’n- bizim nokta-i nazarlarımız -ki halkçılıktır- kuvvetin,
da ‘‘Devletçilik’’ ve ‘‘İnkılapçılık’’ -Devrimcilik- ilkelerinin kudretin, hâkimiyetin, idarenin doğrudan doğruya halka
eklenmesi ile Atatürk’ün ilkelerinin sayısı altıya çıkmıştır. verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır.’’7
1937 yılındaki bir kanunla Mustafa Kemal Atatürk’ün altı Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır,
ilkesi -altı ok- 1924 Anayasası’nın 2. Maddesi’ne eklen- asla dini kısıtlama olarak yorumlanmamalıdır. Devlet;
miştir. Bu haber şöyle duyurulmuştur: ‘‘10 Kanûnnuevvel sınırları içindeki halka, din özgürlüğü sunmaktadır. Mus-
1937 tarih ve 3115 sayılı kanunla, Teşkilât-ı Esâsiyye Kanunu- tafa Kemal Atatürk Laikliği şu şekilde açıklamıştır: ‘‘Din
nun 2, 44, 47, 49, 50, 61, 74 ve 75’inci maddelerinde değişik- bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta
lik yapılmıştır.’’1 Değiştirilmeden önce 1924 Anayasası’nın serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye
2. Maddesi’nin özgün hâli şu şekildeydi: ‘‘Türkiye Devleti- karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle
nin dini, Dini İslâmdır; resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hare-
Şehridir.’’2 Yapılan değişiklikle birlikte 1924 Anayasası’nın ketlerden sakınıyoruz.’’8
2. Maddesi “Türkiye Devleti, Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı,
Her devlet için yenilik esastır, dolayısıyla İnkılapçılık her
devletçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmi dili Türkçedir. Makarrı An-
devlet için vazgeçilmezdir. Kendini geliştiremeyen devlet-
kara şehridir.”3 olarak değiştirilmiştir.
ler; halkına refah sağlayamaz, hukuk konusunda kendini
Altı ilke içinde “Cumhuriyetçilik” ana ilkedir. Cumhu- geliştiremez, modern bir toplum inşa edemez, diğer dev-
riyet, halkın egemenliğindeki devlet yönetimi ve halkın letler ile boy ölçüşemez ve tarihin tozlu sayfalarına karışır.
kendi kendini yönetim biçimidir. Cumhuriyet, yönetimin Mustafa Kemal Atatürk İnkılapçılığın gayesini şu sözleriyle
kişisel çıkarlar üzerine kurulmasını engeller, adaletli ve
eşit bir yönetim sunar. Mustafa Kemal Atatürk, gittiği
kongrelerde, yayımlanan genelgelerde ve yaptığı söylev- 4 Mustafa Kemal Atatürk, Medeni Bilgiler, Toplumsal Dönü-
lerde sık sık egemenliğin halkta olduğunu söylemektedir. şüm Yayınları, İstanbul 2008, s. 52.
5 Nimet Arsan, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, Türk
İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 2006, s. 473.
* Lisans Öğrencisi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, İktisadi 6 Afet İnan, ‘‘Kurtuluş Savaşının Bazı Belgeleri ve Ata-
ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi. türk’ün İnkılap Prensipleri’’, Türk Tarih Kurumu Belleten
1 Resmî Gazete, Sayı: 3533, 13 Aralık 1937; Düstur, Tertip: 3, Dergisi, Cilt: XXXII, No.: 128, (Ekim 1968), s. 557.
Cilt: 18, s. 307.
7 Arsan, a.g.e., s. 61.
2 Türkiye Cumhuriyeti 1924 Anayasası, Kanun No.: 491, 20
8 Süleyman Âsaf İlbay, ‘’Asaf İlbay Anlatıyor’’, Yakınların-
Nisan 1924.
dan Hatıralar, Atatürk Kütüphanesi, Sel Yayınları, İstanbul
3 Resmî Gazete, Kanun No.: 3115, 5 Şubat 1937. 1955, s. 102-103.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


39
39
ATATÜRK VE DEVLETÇİLİK

açıklamıştır: ‘‘Efendiler, yaptığımız ve yapmakta olduğumuz kendi kurduğu fabrikalarla sınırlı kalmamış; bankaların,
inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri yabancı yatırımcıların, devlet destekli özel sektörün, ülke
ve bütün mana ve eşkaliyle medeni bir heyeti içtimaiye haline içinde bulunan zengin ve mal varlıklı kişilerin kurmuş ol-
isal etmektir, inkılabatımızın umdei asliyesi budur.’’9 duğu fabrikalar olarak devam etmiştir. Kurulan bu fabri-
Yazımızın asıl konusu olan ‘‘Devletçilik’’ toplumsal, kalarla ülke büyük bir yol kat etmiş, kendi ekonomisine ve
ekonomik ve kültürel kalkınmanın gelişimindeki yöntem- yerli mal oranına büyük ölçüde katkı sağlamıştır.
dir; ulusun çıkarı için devletin ekonomik alanı, sosyal yaşa- 28 Mayıs 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun çık-
mı ve refah seviyesini geliştirmesidir. Mustafa Kemal, Dev- ması ile birlikte devlet, yatırımcılara büyük oranda destek
letçilik ilkesini şu şekilde tanımlamıştır: ‘‘Türkiye’nin tatbik ve kolaylık sağlamıştır. Yatırımcıların yetersiz oluşu, ser-
ettiği devletçilik sistemi 19 uncu asırdan beri sosyalizm naza- maye eksikliği, altyapının yeterli olmaması, savaştan do-
riyatçılarının ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edil- layı iş gücünün büyük oranda azalmış olması gibi sebep-
miş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarından doğ- ler Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun yetersiz kalmasına neden
muş. Türkiye’ye has bir sistemdir. Devletçiliğin bizde manası olmuştur. Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun yetersiz kalması ile
şudur: Ferdlerin hususi teşebbüslerini ve şahsi faaliyetlerini birlikte devletçilik ilkesinin sınırları genişletilmiştir.
esas tutmak, fakat büyük bir milletin ve geniş bir memleketin Cumhuriyet’in ilk yıllarında ve gelecek yıllarında sana-
bütün ihtiyaçlarını ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önün- yi ve kalkınma projeleri yapılmış, devletin hızlı bir şekilde
de tutarak memleket iktisadiyatını devletin eline alması...‘’10 kalkınması hedeflenmiştir. Bu bağlamda ilk sanayi planı 17
Atatürk’ün devletçiliği, özel sektörün yetersiz kaldığı Nisan 1934 yılında ‘‘ Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ‘’ adıyla
alana devletin el atarak o alanda hem özel sektörün des- çıkarılmıştır. Bu planın amacı ileriki beş yılda Türkiye Cum-
teklenmesini hem de devletin kendi eli ile devlete katkıda huriyeti’nin sanayi açığını hızlı bir şekilde düzeltmek ve
bulunmasını sağlar. Cumhuriyet kurulduktan sonra ikti- ülke ekonomisini kalkındırmaktır. Devlet tarafından Sanayi
dar, ülkeyi ivedi bir şekilde toparlamayı hedef edinmiş- Planı’na ve yatırımcılara destek olmak için Sümerbank ku-
tir. Bu bağlamda devletçilik ilkesi toplumun ihtiyaçlarına rulmuştur ancak ‘‘Sümerbank’’ tek başına yeterli olama-
göre şekillenmiştir. Mustafa Kemal Ankara’da verdiği bir dığından yükünü hafifletmek için ‘‘Etibank’’ kurulmuştur.
söylevde halka yapılacak girişimleri ve bu girişimlerin de- Atatürk’ün Devletçiliği destekçi bir yapıya sahiptir, özel
vamlılığını şu şekilde açıklamıştır: sektörün ekonomiyi canlandırmasına önemli ölçüde des-
Memleketimiz üzerinde istilâ emellerini besleyecek olan- tek vermiştir. Bu dönemde yapılan Devletçilik hareketleri
ların her türlü ümitlerini kıracak surette, siyasette, idarede ve genç Cumhuriyet’e siyasal, toplumsal, ekonomik ve kül-
iktisatta kuvvetli olmak gerekir. Tarımımızın ve ticaretimizin türel gelişim sağlamıştır. Atatürk’ün Devletçilik ilkesi ile
geri olması, memleketimizin pek çok kısımlarının yıkık ve hal- birlikte yeni kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti büyük bir
kımızın fakir bulunması, ulaştırma araçlarının sayılı olması, hızla toparlanmaya başlamıştır. Ekonomik kalkınma için
millî eğitimin herkese ve her yerde gereği gibi giremeyerek oldukça çaba sarf edilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün
toplumsal hayatımızın en büyük düşmanı olan cahillik ve her asırda geçerli olabilecek, kendisine her zaman uygula-
benzeri gibi sebepler, milletimizi fakir ve zayıf düşürmekten ma alanı bulabilecek ve hafızalarımıza kazınması gereken
uzak kalmamış ve kalmayacaktır. Bu yüzden, kurtuluş ve şu sözlerini unutmamak lazımdır: ‘‘Siyasi ve askeri zaferler,
bağımsızlık için yaptığımız savaşı tamamlamak ve Tanrının ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandı-
ulusumuza doğuştan verdiği istidat ve kabiliyeti en yüksek rılamazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz, az zamanda
derecede geliştirmek ve memleketimize bağışladığı kuvvet söner. Bu kuvvetli ve parlak zaferimizi de taçlandıracak olan
ve zenginlik kaynaklarından en büyük faydayı sağlayarak bayındırlık yolunda sonuç alabilmek için, ekonomik egemen-
güçsüzlüğümüzün sebeblerini gidermek için bundan böy- liğimizin sağlanması ve güçlendirilmesi gerekir.’’12
le hiçbir fırsatı ve vakti kaçırmayarak çalışmak zorundayız. Kaynakça
Ancak, bu çaba, yıllarca izlenip uygulanacak bir programa Arsan, Nimet. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-III, Türk İnkılap Tari-
dayanmaz ise, başarısızlığa mahkûmdur.’’11 hi Enstitüsü Yayınları, Ankara 2006.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti kurul- Atatürk, Mustafa Kemal. Medeni Bilgiler, Toplumsal Dönüşüm Ya-
duktan sonra savaş sonrası harap olan fabrikaların ona- yınları, İstanbul 2008.
rılması, üretimi durmuş fabrikaların üretime başlaması ve İlbay, Süleyman Âsaf. ‘’Asaf İlbay Anlatıyor’’, Yakınlarından Hatı-
lağvedilen fabrikaların tekrar işlev kazanması için büyük ralar, der., Atatürk Kütüphanesi, Sel Yayınları, İstanbul 1955.
çaba sarf etmiştir. Ülke genelinde farklı tür ve işlevlerde İnan, Afet. Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Sanayi
fabrikalar açılmıştır. Bu fabrikalar arasında Gölcük Ter- Planı 1933, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1972.
sanesi, Ankara Fişek Fabrikası, Uşak Şeker Fabrikası ve İnan, Afet. ‘‘Kurtuluş Savaşının Bazı Belgeleri ve Atatürk’ün İnkı-
Kırıkkale Mühimmat Fabrikası sayılabilir. Mustafa Kemal lap Prensipleri’’, Türk Tarih Kurumu Belleten Dergisi, Cilt: XXXII
Atatürk vefatına kadar 46 tane fabrika açmıştır. No: 128, (Ekim 1968).
Yapılan bu fabrikalarla devletin amaçları; kendi üretimi- Resmî Gazete.
ni ve yerli malını güçlendirmek, yabancı yatırım çekmek,
Türkiye Cumhuriyeti 1924 Anayasası.
ihracatı azaltmaktır. Kurulan fabrikalar sadece devletin
Ulus Gazetesi.
Yücel, Yaşar. ‘‘Atatürk İlkeleri’’, Türk Tarih Kurumu Belleten Dergisi,
9 Arsan, a.g.e., s. 353. Cilt II, No. 204, (Aralık 1988).
10 Ulus Gazetesi, 23 Ağustos 1935, s. 5.
11 Yaşar Yücel, “Atatürk İlkeleri”, Türk Tarih Kurumu 12 Afet İnan, Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci
Belleten Dergisi, Cilt: II, No.: 204, (Aralık 1988), s. 817. Sanayi Planı 1933, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1972, s. 42.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


40
40
600 sayfa, 35 TL

ANITKABİR DERGİSİ
ANITKABİR • YIL:
DERGİSİ 22 •22
• YIL: SAYI: 86 85
• SAYI: • TEMMUZ 2022
• NİSAN 2022 41
41
Geçmişten Seçmeler

BİR ABD duları çıkaranlar çoğunlukla haset ve kıskanç bir ta-


kım yazarlar olmuşlardır. Bu nedenle Batı dünyasında
BÜYÜKELÇİSİNİN Mustafa Kemal’in sağlık durumunun bozuk olduğu
TÜRKİYE HATIRALARI1 konusunda yaygın bir kanı vardır. Yıllarca koşmuş, kü-
rek çekmiş, maç oynamış, güreşmiş, golf ve benzeri
sporları yapmış, bütün bunlardan başka uzun süre
Charles H. SHERRILL2 Olimpiyat Komitesi üyeliğinde bulunmuş benim gibi
bir kimsenin, herhangi bir insanın sağlık durumu ile
Büyük adamlar yetiştiren bir ırk, herhalde bü- ilgili olarak yanılmış olması olasılığını elbette çok zayıf
yük bir ırktır. Bir ulusu anlamak için, onun liderini saymak gerekir.
incelemekten daha iyi bir yol ve yöntem yoktur. Gü-
nümüzde kendisinden daha üstün bir devlet adamı Bu biyografi için Mustafa Kemal’le pek çok görüş-
bulunmayan Mustafa Kemal kadar büyük, liyakatli melerim olmuştur. Bu görüşmelerimin hiçbiri iki saat-
bir insanı, Türkler ender yetiştirmişlerdir. Bu nedenle ten az sürmemiştir. Bu görüşmeler bana, karşımdaki
Türkiye’yi ve Türkleri incelemek için izleyeceğimiz en büyük insanın çok güçlü, sağlıklı ve huzur içinde oldu-
iyi yol, ülkeyi yöneten siyasi insanlarla işe başlamak ve ğuna tanıklık etmektedir. Akıllara şaşkınlık verecek ka-
kurtarıcı, öncü ulusal kahraman ve beynelmilel devlet dar keskin ve çalışkan zihni, 1914 Dünya Savaşı’ndan
adamı cumhurbaşkanını tetkik etmek olacaktır. beri aralıksız devam eden yorucu çabalarıyla, ulusu
için, hayret verici sonuçlar elde etmiş bulunan Mus-
Bu kitabı yazmakta olduğumuz tarihte, bütün
tafa Kemal’in bu yoldaki çalışmalarını daha uzun yıllar
dünyanın ilgisini çeken üç liderin; Mustafa Kemal,
sürdüreceği kuşkusuzdur.
Franklin Roosevelt ve Benito Mussolini’nin hemen he-
men aynı yaşta bulunmaları ilginç bir rastlantıdır. Bu Türkiye Başkanı Mustafa Kemal’le yaptığım gö-
üç lider sırasıyla 1881, 1882 ve 1883 yıllarında dünyaya rüşmelerin, öteki Batılı liderlerle yaptıklarımdan farklı
gelmişlerdir. yönleri vardır. Bunlardan biri Mustafa Kemal’in her-
hangi bir konuyu açıklama biçimi ile ilgilidir. Gazi za-
Her üç devlet adamının da büyük işler başardıkları
man zaman masadan bir kağıt parçasını önüne alır,
kesindir. Büyük liderler, büyük başarılar kazanırken
şöyle düşünenler çok olmuştur: renkli kalemlerle krokiler, haritalar, şemalar çizer,
böylece savaşı ya da söz konusu olayın geçtiği yerleri
“- Evet kesinlikle ulusu için çalışıyor. Ama bu çaba- ve adı geçen kişilerin bulundukları konumları şekil-
ya, bu didinmeye ne kadar dayanabilecek?” lerle gösterirdi. Örneğin, Samsun’a hareket etmeden
Birçok insanın başarmaya maddi olanak bulama- önce sultanla yaptığı son görüşmeyi şöyle anlatmıştı:
yacakları bir işi, başkanımızın karşılamakta göster- “- Odaya girdiğim zaman, sultan şurada bir masa-
diği azme, cesarete ve elde ettiği sonuçlara bütün nın yanında oturuyordu. (Odanın çabucak çizdiği kro-
Amerikalılar hayranızdır. İşte Amerikalıların yukarda kisinde sultanın bulunduğu yeri kırmızı kalemle işa-
belirttiğim kuşkulara cevapları. retlemişti). Ben burada idim (burası da mavi kalemle
Gelelim İtalyanlara: Mussolini’yi on yıldan çok noktalanmıştı). Bir pencere vardı (pencerenin bulun-
bir süreden beri tanımaktayım. Kendisiyle çok yakın duğu yere bir P harfi koymuştu). Sultan benimle ko-
görüşmelerim olmuştur. Onun sağlık durumunun nuşurken durmadan pencereden dışarıya bakıyordu.”
bozuk olduğu yolunda zaman zaman çıkarılan dedi-
Heyecanla sormuştum:
kodulara şaşmışımdır. Roma’dan Ostia’ya kadar oto-
mobilini kendisi kullanan sonra da denize girerek bir “- Acaba pencerenin dışında ne vardı?”
saatten çok yüzebilen Mussolini’nin, daha uzun yıllar
Mustafa Kemal, bu soruma cevap vermeden önce,
ağır işlere, çalışmalara dayanabileceğinden söz etmek
önündeki kağıda mavi kalemle gemilerin krokisini çiz-
kehanet sayılmaz.
miş ve sonra bana dönerek:
Türk başkanına gelince, özel hayatı konusunda
“- Yıldız Köşkü’nün hemen karşısında, Boğaz’da
Mustafa Kemal kadar hakkında dedikodu, yalan ha-
demirli duran müttefik donanmasına bakıyordu” de-
ber uydurulmuş bir başka lidere rastlamadığımı açık-
mişti.
ça söylemeliyim. Mustafa Kemal Paşa’nın özel hayatı
ve sağlık durumu ile ilgili olarak ortaya atılan dediko- Böylece, siz de bu görüşmede bulunmuşsunuz
gibi, her şeyi görmüş, her konuşmayı dinlemiş oluyor-
1 “Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları” adlı kitabın ön- dunuz.
sözünden alıntıdır, Yeni Gün Haber Ajansı, Şubat 1999, sf.9-14
Bu krokilerin en önemlileri, Anafarta (Sola Körfe-
2 Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye Büyükelçisi olarak
1932-1933’ de Ankara’da bulunmuştur. (1867-1936) zi), Sakarya ve Dumlupınar savaşlarını anlatırken çiz-
dikleriydi.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


42
42
BİR ABD BÜYÜKELÇİSİNİN TÜRKİYE HATIRALARI

Bu kitapta okuyucuya yalnız bu büyük Türk’ün yapılan cemiyetler durumuna geldikleri, dejenere ol-
hayret ve hayranlık yaratan başarıları anlatılmakla dukları kanısı yayılmıştır. Bir kısım parlamentolarda
kalınmayacak, bu üstün liderin dayanmış olduğu coğ- bazı parlamenterler yeniden seçilmemek korkusunu
rafi, siyasi ve etnolojik temellerde belirtilmeye çalışı- ulusun gerçek çıkarlarının üstünde tutmaktadırlar.
lacaktır.
İşte bu nedenden dolayı, Türkiye Büyük Millet
Okuyucularımıza önce İstanbul’u tanıtmaya çalışa- Meclisi’nin yapısının bütün bu kuşkuları önleyecek
cağız. Yazacağımız ilk bölüm, dünyanın bu ünlü limanı- şekilde kurulmuş olduğunu belirtmek gerçekten bir
na ayak bastığımız zaman gördüklerimiz, hissettikleri- zevktir; bunlar yalnız bankacılar ve tüccarlar değil, fen
miz olacaktır. Ertesi gün, denizden 900 metre yüksek- mensupları, serbest meslek sahipleri ve kısaca genel
likte bulunan Ankara’ya gidecek, sizlere eski ve yeni hayatın bütün kesimlerinde değer olarak belirmiş
hükümet merkezlerinin karşılaştırmasını yapacağız. kimseler arasından seçilmektedir.

İstanbul için ne söyleyebiliriz? Camileri ve saray- Bir bakıma Türkiye, kendine özgü özelliği olan bir
ları, Altın Boynuzu(Haliç) ve Boğaziçi… İşte İstanbul. yerdir ve burada çifte dil konuşulmaktadır. Karşılaştı-
ğım her memur Fransızca biliyordu. Ancak bunun da
Ankara’ya varınca, hemen Mustafa Kemal’in yap- bir sakıncası var: Bu durum, yabancıların Türkçe öğ-
tıklarını incelemeye başlayacağız. Bundan sonra, Tür- renmesine engel oluyor. Oysa Türkçe, şimdiye kadar
kiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, bütün dünyayı şaşır- öğrenmeye çalıştığım dillerin en ilgi çekici olanıdır.
tan tarihsel oluşum konusunda elde ettiğimiz bilgileri Türkiye’de İngilizce de yavaş yavaş yayılmaktadır. Fa-
daha ayrıntılı sunacağız. Sonra da Gazi Mustafa Kemal kat, eğitim ve öğretim görmüş Türklerin hemen hepsi
tarafından, Türk ulusal hayatında başarılan on bir de- Fransızca konuşmaktadırlar.
ğişimi anlatacağız. Barışsever uluslar için bu köklü
değişikliklerin en önemlisi, sanırım kurulan dostluklar 1932 ve 1933 yılları arasında Türkiye’de Amerika
olacaktır. Mustafa Kemal, Yugoslavya, Bulgaristan, Birleşik Devletleri Büyükelçisi olarak bulundum. Ama,
Yunanistan, Filistin ve İtalya gibi komşularıyla, çok hiçbir zaman kendimi bir büyükelçi olarak hissetme-
dim. Vatanımdaymış gibiydim. Elçiliğimiz görevlileri
kısa bir süre önce olan kavgalarını bir yana bırakarak,
arasındaki içten bağlantıları ve karşılıklı saygıya da-
dostluklar kurmayı başarmıştır.
yanan ilişkileri de burada zevkle belirtmek isterim.
Türkiye’ye gönderilen bütün elçiler, yabancı devlet Başta elçiliğimiz müsteşarı G. Howland Shaw ile ikinci
temsilcileri, çok anlayışlı ve pek nazik Dışişleri Bakanı sekreter Eugune M. Hilke olmak üzere, üçüncü sekre-
Tevfik Rüştü( Aras) Bey tarafından dostça ve içtenlikle ter Robert D. Coe, ataşe olan oğlum Gibbs W. Sher-
karşılanırlar. Ancak, Tevfik Rüştü Bey’le ilişkilerimiz, rill, askeri ataşe Albay Jesse Duncan Elliot, yardımcısı
birçoklarımız için, bakan-elçi ilişkilerinin çok ötesinde, Yarbay John Alden Crane, elçiliğimizin en eski görevlisi
kişisel dostluklara kadar uzanmıştır. olan ve on iki yıldan beri Türkiye’de bulunan Ticaret
Ateşemiz Julian E. Gilespie’nin dostluklarını unutma-
Ayrıca, savaş alanlarında ve Lozan Barış Konfe-
yacağım; ortak çalışmalarımızı her zaman tatlı bir anı
ransı’ndaki başarılarını daha Türkiye’ye gelmeden
olarak saklayacağım çalışma arkadaşlarımdı.
önce duyduğumuz Başbakan İsmet (İnönü) Paşa ile
de yakın ilişkiler kurmuştuk. Başbakan İsmet Paşa’nın
başında bulunduğu hükümetin üyeleri, bizzat Musta-
fa Kemal tarafından Türkiye’nin en liyakatli adamları
arasından çok yerinde bir isabetle seçilmiştir. Ben,
gördükleri işler bakımından, dünyanın hiçbir yerinde
bu bakanlardan üstün kimselerden kurulu bir kabi-
nenin bulunmadığını söylemek cesaretini gösterebi-
lirim.
Bakanlar Kurulu 317 üyeden oluşan Büyük Millet
Meclisi’nden seçilir. Türkiye’de Âyan olmadığı için, Bü-
yük Millet Meclisi’nin üstünde senato ya da herhangi
bir kuruluş yoktur.
İşte bu konu bizi Büyük Millet Meclisi’ne getirdi.
Büyük Millet Meclisi’nden söz ederken, bu Mec-
lis’in başka ülkelerdeki benzerlerinden farkı üzerinde
de durmakta yarar vardır; şimdi birçok ülkenin ka-
muoyunda parlamentolara karşı bir akım belirmiştir.
Çünkü, bunların bir kısmının yalnız siyasi tartışmalar

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


43
43
ATATÜRK VE ÇOCUK

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


44
44
ATATÜRK VE ÇOCUK

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


45
45
ETKİNLİKLER

ATATÜRK’E VEFA VALİZİ PROJESİ

Ankara Yenimahalle’de Dr. Ufuk Ege Anaokulu okul öncesi öğretmenleri Seden Erkan ve Sinem Örenli
tarafından, çocuklara Atatürk sevgisini aşılamak için başlatılan “Atatürk’e Vefa Valizi” projesi kapsamında, 3
valiz, 45 şehirde 103 okulu gezmiştir. Öğrencilerin Atatürk için yaptığı projelerle doldurulan valizlerden çıkan
çalışmalar 23 Nisan ve 19 Mayıs’ta sergilenmiştir. Anıtkabir Derneği tarafından bu anlamlı proje desteklenmiştir.

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


46
46
ETKİNLİKLER

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


47
47
ETKİNLİKLER

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


48
48
ETKİNLİKLER

ANKARA PİRİ REİS


İLÖĞRETİM OKULU 4/A SINIFI

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


49
49
OBJEKTİFE TAKILANLAR

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


50
50
OBJEKTİFE TAKILANLAR

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


51
51
OBJEKTİFE TAKILANLAR

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


52
52
OBJEKTİFE TAKILANLAR

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


53
53
Hazırlayan: Sermet Taktak ATATÜRK’ÜN YANINDAKİLER

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


54
54
MUTLULUKLARINI ATATÜRK’LE PAYLAŞANLAR

Ayşe & Umut Şerihan & Coşkun

Dilber & Serkan Merve & Selim

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


55
55
ANITKABİR DERGİSİ’NDE YAYIMLANACAK
YAZILARLA İLGİLİ ESASLAR

1. Genel Kurallar:
A. Anıtkabir Dergisi üç ayda bir çıkarılmakta, 1000 adet basılmaktadır. Dergide Atatürk ile ilgili ya da
ilişkilendirilen araştırma yazıları, makaleler ve şiirlere yer verilmektedir.
B. Dergiye gönderilen yazılar, daha önce başka yerde yayımlanmamış olmalıdır.
C. Yazılar, Anıtkabir Derneği Yayın Kurulu tarafından incelenip yayımlanmaya değer görülürse yine
aynı kurul tarafından belirlenecek zamanda yayımlanır. Yayımlanmayan yazılar iade edilmez.
D. Yazıların içeriğinden yazarları sorumludur
E. Yayın Kurulunca yazılarda düzeltmenin yapılması durumunda yazarın oluru alınır. Eğer yazar olur
vermez ise yayımlanmaz.
F. Yazarlar kendilerini tanıtıcı bilgileri (unvan ve görev, kurum, haberleşme adresi, telefon ve
belgegeçer numaraları, bir fotoğraf, e-posta adresi) yazılarıyla birlikte Anıtkabir Derneğine gönderirler.
G. Daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış, özgün olan ve Anıtkabir Derneği Yayın Kurulu tarafından
yayımlanması uygun görülen yazıların sahiplerine 500 TL telif ücreti ödenir ve 5 adet dergi ücretsiz
olarak gönderilir.

2. Dergide Yayımlanması İstenen Yazılarla İlgili Kurallar:


A. Yazılar A-4 kâğıdının bir yüzüne ve 10 (on) sayfayı geçmeyecek şekilde, bilgisayar ortamında
Microsoft Word programında yazılır; posta ya da elektronik posta ile gönderilir.
B. Yazı karakteri arial, başlık 14 punto, metin 12 punto, dipnotlar 8 punto, fotoğraf ve şekiller
JPEG formatında, çizelge yazıları 10 punto olarak yazılır. Makalenin konusu ile ilgili varsa belge ve
fotoğrafların asılları yazara geri verilmek üzere posta ile gönderilir.
C. Metinde satır aralığı tek, paragraf başı boşlukları 0.5, dipnot başlangıçları 0.5 olarak düzenlenir.
D. Makale içindeki ana başlıklar metnin yazıldığı puntoda, boşluk bırakılmadan, koyu ve küçük
harflerle yazılır.
E. Dipnotlar aynı sayfa altında verilir. Kitap ve makaleler dipnotlarda şu şekilde gösterilir;

(1) Kitap
Yazarın adı ve soyadı, kitabın adı (italik yazılmalıdır), varsa cilt numarası, varsa baskı numarası,
basıldığı kent, basan kurum ya da basımevi / yayınevi, basıldığı tarih, sayfa numarası. (Ör. Falih Rıfkı
Atay, Çankaya, İstanbul, Bateş Yayınları, 1980, s. 30.)

(2) Makale
Yazarın adı ve soyadı, tırnak işaretleri içerisinde makalenin başlığı, makalenin yayımlandığı derginin
adı (italik yazılmalıdır), büyük romen rakamlarıyla cilt numarası, dergi numarası, parantez içinde derginin
tarihi, sayfa numarası. (Ör. Fuat Pekin, “Atatürk ve Lyautey”, Belleten, C. XX, No. 80 (Ekim 1956), s. 634.)
F. Sayfaların altında sayfa numaraları verilir.
G. Kısaltma kullanılacaksa; metinde ilk geçtiği yerde ve bir kez olmak üzere kısaltmanın açık ve tam
anlatımı yazılır ve kısaltma parantez içerisinde belirtilir. Ör. Türk Dil Kurumu (TDK).
H. Yazar adı ve soyadı yazının ilk sayfasının sağ üst köşesine italik, koyu 12 punto ile yazılır ve yanına
(*) işareti konulur, unvan ve görev yeri (*) işareti ile dipnotta belirtilir.

-oOo-

ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022


56
56
ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022
57
ANITKABİR DERGİSİ • YIL: 22 • SAYI: 86 • TEMMUZ 2022
58

You might also like