You are on page 1of 81

T.C.

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ ANABİLİM DALI


ÇOCUK GELİŞİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

EBEVEYNLERİN ÇOCUKLARIYLA OLAN İLETİŞİM


BECERİLERİ İLE ENNEAGRAM MODELİNE GÖRE KİŞİLİK
TİPLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

Ferhan KÜÇÜK

Tez Danışmanı
Dr. Öğr. Üyesi Semiha Füsun AKDAĞ AYCİBİN

İSTANBUL-2021
T.C.
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ÇOCUK GELİŞİMİ ANABİLİM DALI


ÇOCUK GELİŞİMİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

EBEVEYNLERİN ÇOCUKLARIYLA OLAN İLETİŞİM


BECERİLERİ İLE ENNEAGRAM MODELİNE GÖRE KİŞİLİK
TİPLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

Ferhan KÜÇÜK

Tez Danışmanı
Dr. Öğr. Üyesi Semiha Füsun AKDAĞ AYCİBİN

İSTANBUL-2021
ÖZET

EBEVEYNLERİN ÇOCUKLARIYLA OLAN İLETİŞİM BECERİLERİ İLE


ENNEAGRAM MODELİNE GÖRE KİŞİLİK TİPLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

Yazılan bu tezin amacı; ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile


Enneagram modeline göre olan kişilik tipleri arasındaki ilişkinin incelenmesidir.

Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modeli ile yapılmıştır.


Çalışma grubu serbest örnekleme yöntemi ile belirlenen İstanbul ilinde ikamet eden 48-
72 ay aralığındaki çocuklara bakım veren ebeveynlerdir. Araştırma verileri, demografik
bilgi formu, Çocuk Anababa İlişki Ölçeği ve Enneagram Kişilik Ölçeği’nin Google
formlara dönüştürülmüş halinin çevrimiçi yollarla ebeveynlere iletilmesiyle
toplanılmıştır.

Elde edilen verilerin analizi, SPSS 26 VE Smart PLS Version 3.3.2 paket
programlarında gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın sonucunda, ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri,


Enneagram modeline göre olan kişilik tiplerine göre, ebeveynlerin yaşlarına, eğitim
durumlarına, gelir düzeylerine, çocuk sayısına, çocuğun yaşına ve çocuğun cinsiyetine
göre değişmediği ancak, çocuk anne baba ilişkisinin olumlu ilişki alt boyutunun çocuğun
cinsiyetine ve çocuk sayısına göre değiştiği, çatışma seviyesinin ise çocuğun yaşına göre
değiştiği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Anne-baba ilişkisi, çocuk, Enneagram, kişilik, mizaç

i
ABSTRACT

THE RELATIONSHIP BETWEEN THE COMMUNICATION SKILLS OF THE


PARENTS WITH THEIR CHILDREN AND THE PERSONALTY TYPES
ACCORDING TO THE ENNEAGRAM MODEL

The aim of this study that written is the communication skills of the parents with their
children and the temperament types according to the Enneagram model.

The research was conducted with the relational survey model, one of the quantitative
research methods. The study group is the parents who care for children between 48-72
months residing in the province of Istanbul, which was determined by the free sampling
method. Research data were collected using demographic information form, Child-Parent
Relationship Scale and Enneagram Personality Scale.

The analysis of the obtained data was carried out in SPSS 26 AND Smart PLS
Version 3.3.2 package programs.

As a result of the research, the communication skills of the parents with their children
did not change according to the personality types according to the Enneagram model, the
age of the parents, their educational status, income level, the number of children, the age
of the child and the gender of the child, but the positive relationship sub-dimension of the
child-parent relationship was determined by the gender of the child and the child. It was
concluded that the positive relationship sub-dimension of the child-parent relationship
varies according to the gender of the child and the number of children, besides the conflict
level changes according to the age of the child.

Keywords: Parental relationship, child, Enneagram, personality, temperament

ii
TEŞEKKÜR

Araştırmam sırasında bana rehberlik eden değerli danışman hocam Semiha Füsun
Akdağ Aycibin’e, kendimi bilme ve beni ben yapan şeyleri keşfetme yolculuğumda
yoluma ışık tutan hocam Hediye Şehbal Gider’e, o yolculukta ihtiyaç duyduğum
noktalarda destekçim olan aileme, ümitsiz hissettiğim ve kilitlendiğim her anda
yardımıma yetişen ve beni motive eden canım Kübra Saltık’a ve destekleyen diğer
arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.

iii
BEYAN FORMU

Bu çalışmadaki bütün bilgi ve belgeleri akademik kurallar çerçevesinde elde


ettiğimi görsel, işitsel ve yazılı tüm bilgi ve sonuçları bilimsel ahlak kurallarına uygun
olarak sunduğumu, kullandığım verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı,
yararlandığım kaynaklara bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunduğumu, tezimin
kaynak gösterilen durumlar dışında özgün olduğunu, tarafımdan üretildiğini ve Üsküdar
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tez Yazım Klavuzuna göre yazıldığını beyan
ederim.

08.11.2021

Ferhan Küçük

iv
İÇİNDEKİLER

ÖZET ................................................................................................................................ i

ABSTRACT ..................................................................................................................... ii

TEŞEKKÜR ................................................................................................................... iii

BEYAN FORMU ........................................................................................................... iv

İÇİNDEKİLER ............................................................................................................... v

TABLOLAR DİZİNİ .................................................................................................... vii

ŞEKİLLER DİZİNİ ..................................................................................................... viii

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ................................................................ ix

1. GİRİŞ .......................................................................................................................... 1

1.1 Araştırmanın Problemi ..................................................................................... 1

1.2 Araştırmanın Amacı ......................................................................................... 2

1.3 Araştırmanın Alt soruları: ................................................................................ 3

1.4 Araştırmanın Hipotezleri: ................................................................................. 3

1.5 Araştırmanın Önemi ......................................................................................... 3

1.6 Sınırlılıklar ....................................................................................................... 4

1.7 Varsayımlar ...................................................................................................... 5

1.8 Tanımlar ........................................................................................................... 5

1.8.1 İletişim .................................................................................................. 5

1.8.2 Mizaç .................................................................................................... 5

1.8.3 Kişilik ................................................................................................... 5

1.8.4 Enneagram ............................................................................................ 6

2. GENEL BİLGİLER ................................................................................................... 7

2.1 Mizaç ................................................................................................................ 7

2.1.1 Enneagram ............................................................................................ 9

2.1.2 Kişilik ................................................................................................. 22

v
2.1.3 Karakter .............................................................................................. 24

2.1.4 Ana-Baba-Çocuk İlişkisi .................................................................... 25

3. GEREÇ VE YÖNTEM ............................................................................................ 32

3.1 Araştırmanın Modeli ...................................................................................... 32

3.2 Araştırmanın Çalışma Grubu ......................................................................... 32

3.3 Veri Toplama Araçları ................................................................................... 32

3.3.1 Sosyo-Demografik Bilgi Formu ......................................................... 33

3.3.2 Enneagram Kişilik Ölçeği .................................................................. 33

3.3.3 Çocuk -Ana Baba Çocuk İlişki Ölçeği ............................................... 35

3.4 Verilerin Toplanması ve Analizi .................................................................... 37

4. BULGULAR ............................................................................................................. 39

4.1 Katılımcıların demografik özelliklerine ait istatistikler ................................. 39

4.2 Araştırma Modeline Ait Yol Analizi .............................................................. 41

4.3 Alt Boyutlu Araştırma Modeline Ait Yol Analizi .......................................... 45

4.4 Ebeveynlerin Enneagrama göre Kişilik Tiplerinin Anne Baba İlişkilerinin


İlişki Türüne Göre İncelenmesi ............................................................................... 51

5. TARTIŞMA .............................................................................................................. 53

6. SONUÇ VE ÖNERİLER ......................................................................................... 62

KAYNAKLAR .............................................................................................................. 64

EKLER .......................................................................................................................... 70

Ek 1. Demografik Bilgi Formu ................................................................................ 70

Ek 2: Enneagram Kişilik Ölçeği İzni ....................................................................... 71

Ek 3: Çocuk Ana-Baba İlişki Ölçeği İzni ................................................................ 72

Ek 4: Etik Kurul İzni ................................................................................................ 73

vi
TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa
Tablo 1: Demografik İstatistikler ................................................................................... 39

Tablo 2: Güvenirlik analizleri ........................................................................................ 40

Tablo 3: Ayrışma geçerliği ............................................................................................ 42

Tablo 4: Modele ilişkin güvenirlik ve uyuşum geçerlik değerleri ................................. 43

Tablo 5: Maddelere ait faktör yükü ve anlamlılık değerleri .......................................... 44

Tablo 6: Çoklu doğrusal bağlantı kontrolü .................................................................... 44

Tablo 7: Yeniden örnekleme yol analizi istatistikleri .................................................... 45

Tablo 8: Ayrışma geçerliği ............................................................................................ 47

Tablo 9: Modele ilişkin güvenirlik ve uyuşum geçerlik değerleri ................................. 47

Tablo 10: Maddelere ait faktör yükü ve anlamlılık değerleri ........................................ 48

Tablo 11: Çoklu doğrusal bağlantı kontrolü .................................................................. 49

Tablo 12: Yeniden örnekleme yol analizi istatistikleri .................................................. 50

Tablo 13: Farklı ebeveyn mizaçlarında çocuk anne baba ilişkilerinin ilişki türüne göre
karşılaştırılması ............................................................................................................... 51

vii
ŞEKİLLER DİZİNİ

Sayfa
Şekil 1: Araştırma modeline ait SmartPLS görünümü ................................................... 41

Şekil 2: Araştırma modeline ait SmartPLS görünümü ................................................... 46

viii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

EKÖ : Enneagram Kişilik Ölçeği


KMO : Kaiser-Meyer-Olkin
CA : Cronbach Alpha
CR : Composite Reliability
AVE : Average Variance Extracted

ix
1. GİRİŞ

1.1 Araştırmanın Problemi

Bu çalışmada ‘’ ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram


modeline göre kişilik tipleri arasındaki ilişki’’ araştırılmıştır. Anne babaların,
çocuklarıyla olan iletişim becerilerini etkileyen değişkenlerin incelenmesi ve bunun kendi
kişilik tipleri, kendi pencereleriyle olan ilişkisinin değerlendirilmesinin alana katkı
sağlayacağı düşünülmektedir. Bu doğrultuda araştırma problemi: ‘’Ebeveynlerin
çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram modeline göre kişilik tipleri arasında
ilişki var mıdır? ’’ sorusudur.

Bu bölümde araştırmanın problem durumu ile ilgili bilgiler, araştırmanın


problem ve alt problemleri, araştırmanın önemi, sınırlılıkları, varsayımlar ve tanımlara
yer verilmektedir.

Toplumsal bir varlık olan insan, hayatı boyunca çeşitli iletişim ağları kurar. Aile
bu iletişim bağlarının ilkidir. Yaşı büyüdükçe artan ilişki bağlarında, karşılıklı etkileşimin
olması kaçınılmazdır. Çocuklar için bu iletişim bağlarından en önemli ve hayati olan
ailedir (Kök & Ünal, 2018). Aile, biyolojik ve psikolojik bağları olan, tarihsel, duygusal
ve ekonomik bir birliktelik olan ve kendilerini aynı evin üyeleri olarak hisseden bireylerin
oluşturduğu birliktir (Tunç & Totan, 2021). Birçok alt boyutu kendi içinde barındıran aile
kavramı, eşler arası ilişkiyi, çocuklar arası ilişkiyi ve ebeveyn-çocuk ilişkisini de içinde
barındırır (Kök & Ünal, 2018). Ebeveyn-çocuk ilişkisi, çocuk dünyaya gelmeden anne
rahmindeyken başlayıp doğduktan sonra da sözel olmayan iletişimle devam eder.
Bebekler konuşmaya başlamadan önce vücut hareketleri, ses tonu, mimikler gibi pek çok
sözsüz ifadeyi anlayabilirler. Daha sonra konuşmaya başlamalarıyla iletişim şekillerinde
bunların yanına sözcükler eklenir. Bu iletişim, yalnızca bilgi alışverişi için değil, duygu
alışverişi için de kullanılır. Erken çocukluk döneminde çocuklar, nasıl iletişim
kuracaklarını ebeveynlerini gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenirler. Anne ve çocuk
arasında bu dönemde kurulan bağ ve sağlıklı iletişim, çocuğun tüm gelişim alanlarındaki
ilerleme için önemli bir faktördür (Kırman & Doğan, 2017; Verny & Kelly, 2008;). Bu
dönemde çocuğun kişilik özelliklerinin de temeli atıldığından ebeveyniyle kurduğu
olumlu ilişkinin önemi artmaktadır (Kırman & Doğan, 2017).

1
Ebeveyn-çocuk iletişiminde, ebeveynlerin davranışları ilişki dinamiklerinin
önemli yapıtaşlarındandır. Ebeveynlerin davranışlarına yön veren şeylerin ise neler
olduğunu anlamak uzun yıllar psikolojinin konusu olmuştur (Demirel Yılmaz, Gençer,
Ünal, & Aydemir, 2014). Kişinin davranışlarının kökenini oluşturduğu düşünülen mizaç
ve kişilik kavramları; pek çok yaklaşım ve düşünür tarafından farklı şekillerde
tanımlanmış ve insanların davranışlarındaki farklılıklar anlaşılmaya çalışılmıştır. Mizaç,
kişiler arasında farklılık gösteren, temelinde biyolojik etkilerin olduğu düşünülen
duygusal ve davranışsal özelliklerdir (Kaya, 2020). Kişilik ise, doğuştan gelen biyolojik
özelliklerin ve sonradan kazanılan özelliklerin bir bütünüdür (Gökkaya, 2020).

Mizaç çevresinde gelişen bir yapı olan kişiliği tanımlayan yaklaşımlardan olan
Enneagram, insanın doğasını anlamak için geliştirilmiş, kişinin potansiyelleri, risk
faktörleri, stres noktaları ve rahatlatan noktalar gibi pek çok alanda değerlendiren,
bütüncül bir sistemdir. Enneagram öğretisi, kişinin kendisiyle beraber çevresindekilerin
davranışlarının altındaki iç motivasyonlarını anlayabilmek adına da ışık tutması, birden
fazla alanlarda kullanılmasını sağlamıştır (Gündüz & Keskin, 2019).

Ebeveynlerin davranışlarının kökeninde de mizaç ve kişilik yapılarının olduğunu


düşündüğümüzde, onların çocuklarıyla olan ilişkisinin yordayıcılarından birinin kendi
mizaç ve kişilikleri olabileceği düşünülmektedir. Gündüz ve Keskin yaptıkları
araştırmada, kişilerin doğuştan getirdikleri mizaç yapıları ile davranışlarının kökeninin
anlaşılmasını sağlayarak çalıştıkları grupta bir farkındalık oluşturmuşlardır (Gündüz &
Keskin, 2019). Şahin, Turan, Yıldırım yaptıkları araştırmada 7, ve 8. Sınıf öğrencilerinin
akademik başarıları ile Enneagram mizaç tipleri arasında bir ilişki bulmuştur (Şahin,
Turan, & Yıldırım, 2020). Tüm bu bilgiler doğrultusunda ebeveynlerin çocuklarıyla olan
iletişim becerileri ile Enneagram modeline göre kişilik tipleri arasındaki ilişkiyi
incelemek, bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır.

1.2 Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın temel amacı, 48-72 aylık çocuğu olan ebeveynlerin çocuklarıyla


olan iletişim becerileri ile Enneagram modeline göre kişilik tipleri arasındaki ilişkiyi
incelemektir. Bu amaç doğrultusunda ‘’48-72 aylık çocukları olan ebeveynlerin
çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram modeline göre kişilik tipleri arasında
ilişki var mıdır?’’ sorusuna yanıt aranmıştır.

2
1.3 Araştırmanın Alt Soruları:

1. Ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri Ennegram modelindeki kişilik


tiplerine göre anlamlı farklılık gösterir mi?
2. Ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri demografik özelliklerine göre
anlamlı farklılık gösterir mi?

1.4 Araştırmanın Hipotezleri:

H1: Ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram


modeline göre kişilik tipleri arasında anlamlı ilişki vardır.

H2: Ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri, Enneagram modeline


göre olan kişilik tiplerine göre anlamlı şekilde farklılaşır.

H3: Anne babaların yaşlarının çocuklarıyla olan iletişimleriyle anlamlı


ilişkisi vardır.

H4: Anne babaların eğitim seviyesinin çocuklarıyla olan iletişimleriyle


anlamlı bir ilişkisi vardır.

H5: Anne babaların gelir düzeyinin çocuklarıyla olan iletişimleriyle anlamlı


bir ilişkisi vardır.

H6: Anne babaların çocuk sayısının, çocuklarıyla olan iletişimleriyle anlamlı


bir ilişkisi vardır.

H7: Anne babaların çocuklarının cinsiyetinin, çocuklarıyla olan


iletişimleriyle anlamlı bir ilişkisi vardır.

H8: Ebeveynlerin çocuklarının yaşının, çocuklarıyla olan iletişimleriyle


anlamlı bir ilişkisi vardır.

1.5 Araştırmanın Önemi

Birçok model 0-6 yaş arasındaki dönemi değişik şekillerde adlandırsalar da


ortada buluştukları nokta, bu dönemin çocuğun yaşamındaki pek çok noktayı etkileyecek
derecede önemli olduğudur. Bu bağlamda değerlendirildiği zaman, anne babanın çocuk

3
üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Bu nedenle de anne babanın çocukla olan ilişkisini
incelemek, çeşitli değişkenlere göre değerlendirmek önemlidir (Kırman & Doğan, 2017).

Hem çocuğun hem de ebeveynin mizaç özellikleri, ebeveyn ile çocuk arasındaki
ilişkileri etkilemektedir. Ebeveynleriyle sağlıklı iletişim içinde olan çocukların, sorunlarla
başa çıkma becerileri, duygu ve düşüncelerini karşısındakine aktarabilme becerileri daha
iyi gelişecektir. Anne babalarıyla kurdukları ilişki, çocukların dünyayı algılayış
biçimlerini de (güvenli-güvensiz) etkilemektedir (Kırman & Doğan, 2017).

Anne ve babanın çocuğuyla kurduğu ilişkide sergilediği davranışlara


baktığımızda ise karşımıza mizaç, kişilik, ebeveynlerin yaşı, eğitim düzeyi, annenin
çalışması/çalışmaması gibi pek çok faktör çıkmaktadır (Kırman & Doğan, 2017). ‘’Niçin
farklıyız?’’ sorusuna verilen mizaç ve kişilik kavramlarının pek çok tanımı bulunmaktadır
Bilimsel gözlem ve araştırmalarda görülmüştür ki; çocukları doğumdan itibaren
sergiledikleri davranışlarda birtakım değişiklikler bulunmaktadır. Bazı çocuklar her
şeyden korkmaya eğilimliyken, bazıları korktukları şeylerin üzerine gitmeyi tercih
etmektedir. Bazı çocuklar gördükleri her şeyi deneyimlemeye eğilimliyken, bazı çocuklar
her şeye daha temkinli yaklaşmaktadır. Tüm bu gözlemlerde, mizacın doğuştan gelen
biyolojik özellikler olduğu düşünülürken, kişiliğin doğuştan gelen bu özelliklerle birlikte
kişinin sonradan kazandığı özelliklerin bütünü olduğu düşünülmektedir (Gökkaya, 2020).
Enneagram metodolojisine göre mizaç ve kişiliğin liderlik geliştirmedeki rolü, akademik
başarı ile ilişkisi, işe alma ve yerleştirmedeki uygulanabilirliği, Enneagram kişilik
sisteminin algılanan kalp hastalığı riski ile ilişkisi, aile terapisinde ailenin
kavramsallaştırılmasında ve çift ile tedaviyi kolaylaştırması için kullanılması, tıp
öğrencilerinin empatisi ve mizaç tipleri arasındaki ilişki gibi pek çok konu ile ilişkisi
incelenmiş ancak ebeveyn-çocuk iletişimi ile olan ilişkisi incelenmemiştir. Bu sebeple
araştırmanın literatüre, ebeveyn-çocuk ilişkisinin farklı bir açıdan incelenmesi
sağlanılarak katkı sağlayacağı düşünülmektedir (Gündüz & Keskin, 2019; HyeRin, ve
diğerleri, 2019; İyem, İyem, & Ulutaş, 2018; Komasi ve diğerleri, 2019; Matise, 2018;
Şahin, Turan, & Yıldırım, 2020).

1.6 Sınırlılıklar

Ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram modeline göre


kişilik tipleri arasındaki ilişkiyi inceleyen bu çalışmanın sınırlılıkları şu şekildedir;

4
Araştırmada ulaşılan ebeveyn sayısı 92 ebeveyn ile sınırlıdır.

Ebeveynlerde annelerin oranı, babaların oranından daha fazladır.

Araştırma 48-72 aylık çocukların ebeveynleri ile sınırlıdır.

Araştırma; Enneagram Kişilik Ölçeği, demografik bilgi formu ve Ana-Baba-Çocuk İlişki


Ölçeğinden alınan veriler ile sınırlıdır.

1.7 Varsayımlar

Araştırma süresince aşağıda belirtilen konular göz önünde bulundurulmuştur:

Ebeveynlerin Demografik Bilgi Formu, Ana Baba Çocuk İlişki Ölçeği ve


Enneagram Kişilik Ölçeğindeki sorulara içten ve yansız cevap verdikleri varsayılmıştır.

Araştırmada faydalanılan ölçme araçlarının ölçümde geçerli ve güvenilir bir araç


olduğu varsayılmıştır.

1.8 Tanımlar

1.8.1 İletişim

İnsan etkileşiminin öğelerinden olan iletişim, kişinin hissettiği ve aklettiği


şeylerin paylaşılarak, kişilerin birbirini anlamasını sağlayan bir süreçtir (Üstün, 2005).

1.8.2 Mizaç

Mizacın pek çok tanımı bulunmaktadır. Mizaç, kişiler arasında farklılık


gösteren, temelinde biyolojik etkilerin olduğu düşünülen duygusal ve davranışsal
özelliklerdir (Kaya, 2020).

1.8.3 Kişilik

Kişilik, insanın davranışlarını tüm özellikleriyle kapsayan geniş bir kavramdır.


Kişilik, mizacı da kapsamakla birlikte duygularımız, düşüncelerimiz, değerlerimiz ve

5
tutumlarımızın bütünüdür. İçinde yaşanılan toplum, o toplumun kültürü, yaşantılar ve
biyolojik faktörler kişiliğin oluşumunda etkilidir (Gökkaya, 2020)

1.8.4 Enneagram

Enneagram insanın psikolojisinin olumlu ve olumsuz potansiyellerini sistematik


bir şekilde mizaç/kişilik tipleri üzerinden açıklayan bir sistemdir. (Erdoğan , 2019)

6
2. GENEL BİLGİLER

Bu bölümde ‘’Enneagram, mizaç, kişilik, karakter ve anne, baba, çocuk ilişkisi’’


gibi kavramların üzerinde durulacaktır. Kavramların daha detaylı anlatılmasının ardından
ülkemizde ve dünyadaki diğer ülkelerde bu kavramlara ve konulara ilişkin alanyazında
bulunan çalışmalara yer verilecektir.

2.1 Mizaç

Arapça kökenli bir kelime olan mizaç, birden fazla şeyin karışımı olarak
tanımlanmaktadır. İyice karışarak belli bir kıvama gelmek anlamına gelen mizaç
kelimesi, kadim gelenekte ise ‘’yapısal unsurların karışımı’’ anlamına gelmektedir
(Acarkan, 2019). Gazali; insanın ruh ve beden olmak üzere iki kısımdan oluştuğunu,
‘’fıtrat’’ kavramının insanın ruhi yönünü ifade ederken, ‘’mizaç’’ kavramının insanın
bedeni yönünü ifade ettiğini söylemiştir. Gazali’ye göre mizaç, insanın karakter
özelliklerinin ve eğilimlerinin genel bir ifadesidir (Ergün, 2020). İbni Sina ise mizacı,
felsefe için ayrı, tıp için ayrı, psikoloji için ayrı anlamlarda tanımlamıştır. İbni Sina’ya
göre psikolojide mizaç, insanın karakterini ve davranışlarını belirleyen faktörlerdir
(Aksu, 2012).

Enneagrama göre: İnsanların doğuştan getirdiği psikolojik zeminindeki temel


özelliklere mizaç denilir. Kişilerin hayattaki temel arayışları, korkuları, olumlu ve
olumsuz potansiyelleri gibi pek çok konuyu belirler (Acarkan, 2018). İçgüdüsel,
emosyonel, zihinsel ve davranışsal düzeyde bazı özellikleri içeren mizaç yapısı, kişinin
psikolojik DNA’sı gibidir ve hayat boyu yaşadığı tüm deneyimler mizaç yapısının
zemininde etkileşir. Kişiliğin çekirdeğini oluşturur ve hayat boyu değişmez. Yaşantılar
sonucu değişen ve şekillenen şey, kişinin mizacı çevresinde oluşan kişilik özellikleridir
(Acarkan, 2019, s. 45-46). Enneagram öğretisinin, kişinin kendisiyle beraber
çevresindekilerin davranışlarının altındaki iç motivasyonlarını anlayabilmek adına da ışık
tutması, birden fazla alanlarda kullanılmasını sağlamıştır (Gündüz & Keskin, 2019).
Dokuz tip mizaç modelinden bahseden bu sistem, iş dünyasında işe alımlarda, kariyer
belirleme merkezlerinde, terapi ve eğitim gibi pek çok alanda kullanılmaktadır (Acarkan
, 2016) Kişiliğin mizaç çevresinde gelişmesi ve sağlıklı seviyedeyken mizaç özellikleri
baskın olmakla birlikte, ortalama ve sağlıksız seviyede kişilik özelliklerinin yoğun olarak

7
görülmesi sebebiyle Enneagram ölçekleri, kişilik ve mizacı kesin olarak birbirinden
ayırmaz. Dolayısıyla Enneagram ölçekleri, Enneagram Mizaç Ölçeği ya da Enneagram
Kişilik Ölçeği olarak isimlendirilmektedir.

Yavuzer ise mizacı, kişilerin dünyayı algılayış biçimleri, insanlarla etkileşime


geçerkenki davranışlarını yapılandıran, doğuştan getirdiği özellikler şeklinde
tanımlamıştır. Örneğin, kişilerin içe dönük ya da dışa dönük olmaları, çabuk
öfkelenmeleri ya da neşeli olmaları, mizaç özellikleridir (Aytar, Aksoy, & Kaytez, 2014).

Çocukların mizaç özelliklerini araştıran Thomas ve Chess, ‘’New York


Boylamsal Çalışması’’ adıyla 1977 yılında bir çalışma yayınlamıştır. Bu çalışmaya göre
çocuklarda, aktivite düzeyi, ritmiklik, çekingenlik, uyumluluk, tepkisellik, dikkat
dağınıklığı, huyların niteliği, dikkat süresi ve devamlılık olmak üzere 9 farklı mizaç
özelliği bulunmaktadır (Aytar, Aksoy, & Kaytez, 2014).

Buss ve Plomin’e göre ise (1984) çocuk ve yetişkinlerde mizacın 3 boyutu vardır
ve bunlar da duygusallık, etkinlik ve sosyallik şeklinde sıralanabilir. Çok sık ağlayan,
sinirlenen, morali hızlı bozulan insanların duygusallık boyutu yüksekken, enerjisi yüksek,
çok hareketli olan insanların etkinlik düzeyinin yüksek olduğunu söylemişlerdir.
İnsanlarla birlikte olunan ve etkileşimin olduğu ortamları seven insanlarınsa sosyallik
boyutlarının yüksek olduğunu ifade etmektedirler (Acarkan, 2020).

Rothbart ve arkadaşları mizacı, kişiler arasında farklılaşan regülasyon, etkinlik


ve dikkat alanları olarak tanımlamışlardır. Yaşanılan şeylere verilen tepkinin hızı ve
yoğunluğunun mizaç ile ilişkili olduğunu belirtmişlerdir (Farrell, Brook, Dane, Marini,
& Volk , 2015).

Erermiş ve arkadaşları ise mizacı; kalıtsal ve biyolojik bir zemini olan davranış
şekilleri olarak tanımlamışlardır (Erermiş, ve diğerleri, 2019). Mizacı tanımlayan
yaklaşımların tümüne bakıldığında davranış kalıplarının sınıflandırıldığı ancak altın
yatan motivasyonla ilgili bilgi verilmediği görülmektedir. Enneagram yaklaşımı ise
insanların sergileme eğilimi olan davranışlar ile birlikte, neden o davranışı sergiledikleri
yani iç motivasyonları ile ilgili bilgi veren bir yaklaşımdır.

Mizacı tanımlayan yaklaşımlardan biri de ahlat-ı erbaa kuramıdır. Ahlat-ı erbaa


kuramına göre insan vücudunda mizacını (biyolojik, ahlaki ve psikolojik yapısını)
etkileyen kan, balgam, safra ve sevda olmak üzere 4 tane sıvı bulunmaktadır. Kişinin
sağlıklı olabilmesi için bu 4 sıvının vücutta eşit miktarda bulunması gerekir. Bu miktarı

8
belirleyen faktör ise tüketilen gıdalardır. Bu sıvıların vücudu etkilediğine dair olan
görüşler, Eski Mısır’a, Babillilere ve Çinlilere kadar uzanmaktadır (Aksu, 2012). Bu
kuram, Batı’da Humoral Patoloji Teorisi olarak bilinmektedir (Koyuncu, 2019).

2.1.1 Enneagram

İnsanlar saç, ten, göz rengi gibi dış görünüşleriyle ilgili olan konularda farklı
olduğu gibi psikolojik yapıları itibariyle de birbirlerinden farklıdırlar. Bebeklik
döneminden başlayıp uzun yıllar devam eden boylamsal çalışmalarda bazı değişiklikler
olmasına rağmen bireylerdeki bazı temel özelliklerin ömür boyu kaldığı sonucuna
ulaşılmıştır. Enneagram, insanların doğuştan getirdiği bu özellikleri ve davranışlarının
altında yatan motivasyonları tanımlayan sistemdir (Acarkan, 2018, s. 9). Ilieva ve ark. ise
çalışmalarında, Enneagram’ın benliğin psikolojik olarak bağlı olduğu yolları gösterdiğini
ifade etmişlerdir (Ilieva & Nikolov, 2019). Dokuz Tip Kişilik Modeli olarak da bilinen
Enneagram, kişileri motive eden durumlara, değerlerine, korkularına ve kişiler arası
iletişimdeki tarzına odaklanır. Bu durum, bu yöntemin terapötik süreçlerde ve
süpervizyon çalışmalarında da kullanılmasına sebep olmuştur (Popejoy, Perryman, &
Suarez, 2017). Sutton araştırmasında; bir kişilik teorisinde olması gereken özelliklerin,
test edilebilirlik, kapsamlılık ve faydalılık olduğunu, Enneagram’ın tüm bu gereklilikleri
karşıladığını örneklerle açıklamıştır (Sutton, 2012).

Enneagram kelimesinin etimolojisine bakıldığı zaman; dokuz anlamına gelen


‘’ennea’’, nokta anlamına gelen ‘’grammos’’ kelimelerinin birleşiminden oluştuğunu
görürüz. Yunanca kökenli bir kelimedir ve şeması dokuz köşeli bir yıldızdır (Gökkaya,
2020). Enneagram eski bilge geleneklerle modern geleneklerin sentezinden meydana
gelmektedir. Enneagramı kişilik tipolojisi haline getiren Ichazo, Enneagram eğitimi
vermeye Bolivya’da bulunan La Paz Enstitüsü’nde başlamış, 60’lı yıllarda Şili’ye
geçerek Arica şehrinde eğitimlerini sürdürmüştür. Daha sonra Enneagramla ilgili
araştırmalar yapmak üzere 1971 yılında ABD’de Arica Enstitüsünü kurmuştur. Arica
Enstitüsü’nde Ichazo’dan eğitim alan ve Enneagram sistemini benimseyen psikiyatrist
Claudio Naranjo da bulunmaktadır. Enneagram sistemini Batıdaki ülkelerin tanımasını
sağlayan ise George Ivanovich Gurdjieff’tir. Gurdjieff rivayete göre Afganistan’ın Pamir
şehrinde insanların kişilik yapılarıyla ilgili bir diyagram öğrenmiştir. İnsanın kendi

9
potansiyellerini tanıyarak, kendi üzerine çalışmasının üzerinde duran Gurdjieff,
öğrencilerine bu eğitimleri vererek, Enneagramın geniş kitlelere yayılması konusunda
etkin rol almıştır (Gökkaya, 2020). Öğrencileri O. Ichazo ve C. Naranjo ise bu diyagramı
genişletmişler ve Enneagram modeli haline getirmişlerdir (Erdoğan , 2019). Sözlü
gelenek olarak devam eden Enneagram sistemi, Naranjo’nun öğrencileri ( Örn; Palmer,
1988; Riso, 1987; Riso&Hudson, 1999) yazılı eserler verene kadar sözlü olarak devam
etti (Kanca, Hall, Davis, Van Tongeren, & Conner, 2020). Enneagram’ın izlerine Antik
Yunan’da, İran’da, Hindistan’da ve Anadolu’da da rastlanılmaktadır (Batı, 2018, s. 11).

Enneagram Stanford MBA programının ders programında, Harward Hukuk


Fakültesi’nde uygulamalı mahkeme savunmalarında, yine dünyanın en prestijli
üniversitelerinden USC ve UCLA’de MBA programlarında liderlik eğitiminde
kullanılmaktadır. Dünya çapında Google, eBay, Yahoo, Adope, HP, Disney, Panasonic,
Hawlett Packard ve Apple gibi pek çok şirket Enneagram yöntemini kullanıyor (Batı,
2018). Aile danışmanlığı, çocuk eğitimi, senaryo yazımı, insan kaynakları, reklamcılık
gibi pek çok alanda kullanılan Enneagram, pragmatik, meteryalist ve tinsel niteliklerin
bir sentezidir (Batı, 2018, s. 3; Erdoğan , 2019). Sufiler arasında şekillenip, Batı’da son
halini alan Enneagram’ın, insanlığın ortak mirası olduğu söylenilebilir (Erdoğan , 2019).

Enneagram, kişiye bütüncül olarak yaklaşır. Enneagram’a göre her insanın


doğuştan getirdiği bir özü vardır ve değerlidir. Bu minvalde Enneagram’ın, varoluşçu bir
bakış açısına sahip olduğu söylenilebilir (Batı, 2018, s. 14).

Enneagram insanı, spirütüel, psikolojik ve biyolojik yanlarıyla ele alır ve insanın


bu 3 boyuttan oluştuğunu söyler. Latin ekolünde bu 3 boyut; Animus-Anima-Corpus
olarak, Yunan ekolünde Pneuma-Psişe-Soma olarak, İslam ekolünde Ruh-Nefs-Beden
olarak isimlendirilirken, Hint ekolünde de Atman-Jivatman-Annamaya Koşa olarak tabir
edilir (Acarkan, 2018, s. 21).

Kişinin, psikolojik düzeydeki kendilik algısı psişede bulunan 3 merkezden etkilenir.


Bunlar da insanların tehlike olarak gördüğü şeyler karşısında savunma pozisyonuna
geçmesini sağlayan Fizik-Eylem Merkezi, kişilerin hoşlanma-hoşlanmama, istediği
şeylere yönelme gibi fonksiyonlarını yöneten İstek-Arzu Merkezi, kişilerin düşünmesini,
gözlemlemesi, gözlemlediği şeyler üzerine analiz yapıp, tanımlama yapmasını sağlayan
Zihin-Düşünme Merkezi’dir. Enneagram öğretisinin temeli kabul edilen 3 merkezin

10
izine, Yunan felsefesi, İslam ve doğu medeniyetleri gibi pek çok yerde rastlanılmaktadır
(Acarkan , 2016, s. 66). İnsanlarda bu 3 merkez de bulunmaktadır ancak her bir kimse bu
3 merkezden birini baskın olarak kullanmaktadır. Her merkezde akıl, içgüdü ve duygu
bölümleri bulunmaktadır.

Tip 1 olan kimseler; fizik eylem merkezinin akıl bölümünü

Tip 2 olan kimseler; duygu-istek merkezinin duygu bölümünü

Tip 3 olan kimseler; duygu-istek merkezinin içgüdü bölümünü

Tip 4 olan kimseler; duygu-istek merkezinin akıl bölümünü

Tip 5 olan kimseler; zihin-düşünme merkezinin akıl bölümünü

Tip 6 olan kimseler; zihin-düşünme merkezinin içgüdü bölümünü

Tip 7 olan kimseler; zihin-düşünme merkezinin duygu bölümünü

Tip 8 olan kimseler; fizik-eylem merkezinin duygu bölümünü

Tip 9 olan kimseler; fizik-eylem merkezinin içgüdü bölümünü baskın olarak


kullanmaktadır.

Palmer; bu üç merkezi, kişilerin bilgiyi işlemlerken kullandıkları dikkat stratejileri olarak


isimlendirmiş ve duygusal bilgiye öncelik verenler (kalp), bilişsel bilgiye öncelik verenler
(kafa) ve içgüdüsel bilgiyi işlemlemeye öncelik verenler (bağırsak) olarak tanımlamıştır.
Duygusal bilgiye öncelik veren kişilik tipleri 2,3 ve 4’ler sıklıkla duygu merkezli
durumlardan gelen bilgileri işlemlemekte ve motivasyonları genellikle sosyal ilişkilerden
aldıkları geri dönütlerdir. Baş/zihin üçlüsü yani 5,6 ve 7 tipleri ise düşüncelerini davranışa
dönüştürmeden önce veri toplamayı tercih eder ve dünyayı anlamlandırmak için zihinsel
işlemlemeyi tercih edip, bazen de deneyimden faydalanmak isterler. Beden üçlüsünün
yani 8,9 ve 1 tiplerinin ise bilgiye ulaşmak için sıklıkla bedensel duyulara güvendiği ve
hareketlerinin içgüdüsel tepkilerle ilişkilendirildiğine sık rastlanılmaktadır (Kanca, Hall,
Davis, Van Tongeren, & Conner, 2020).

Enneagram’da, her bir mizaç tipinin sağlıklı, ortalama ve sağlıksız olmak üzere
kişilik düzeyinde farklı seviyeleri bulunmaktadır. Bu kişilik görüntüleri, bireyin çevreyle
olan etkileşimi sonucu ortaya çıkar ve dinamik bir yapıdadır. Ayrıca her kişilik yapısının
temel arzusu ve temel korkusu vardır. Kişiler kendini rahat hissettiğinde ve temel arzuları
gerçekleştiğinde başka bir kişilik tipinin sağlıklı halindeki özelliklerini sergilerken,

11
kendilerini gergin ve stres altında hissettiklerinde, temel korkuları gerçekleştiğinde ise
başka bir tipin sağlıksız halindeki özelliklerini sergilerler. Her bir kişilik tipi, stres ve
rahat noktalarında hep aynı tipin özelliklerini sergilerler. Örneğin mükemmeliyetçi
yapıdaki, hata ve kusurlara toleransı düşük olan tip 1 olan kimseler, temel arzusu
gerçekleşip eksiksiz ve doğru olduğu zamanlarda tip 7’nin sağlıklı halindeki özelliklerini
sergiler ve daha spontane ve rahat davranışlar sergiler. Temel korkusu gerçekleşip, hatalı
olduğunda ise tip 4’ün sağlıksız haline giderek içe dönük ve karamsar kimseler olurlar
(Acarkan, 2018, s. 27-36).

2.1.1.1 Tip 1

Fizik-eylem merkezinin akıl bölümünde olduğundan düşünerek hareket etmeye


eğilimli insanlardır. Doğru olan tutum ve davranışı bulmayı ve mükemmel/kusursuz
olmayı arzularlar (Acarkan, 2018, s. 76-77). Mükemmeliyetçilikleri, onları sürekli
kendini geliştirmeye iter. Ancak aynı zaman da bu sebeple eleştirel, hatta bazen katı da
olabilmektedirler. Hata yapmaktan imtina ettiklerinden, bu bazen işlerini ertelemelerine
sebep olabilir (Batı, 2018, s. 239-240). Kuralcı ve prensiplidirler. Kendi hayatlarında
dikkat ettikleri gibi, ilişkide oldukları kişilerin davranışlarında da akla ve mantığa
uygunluk ararlar. Titiz ve düzenli olmak, detaycılık ve adab-ı muaşeret konusundaki
hassasiyetleri, karakteristik özelliklerinde öne çıkan davranışlardır (Acarkan, 2018, s. 76-
77). Objektiflik, ölçülülük, sistemli davranışlar, planlama ve adaletli olma tip 1 olan
kişilerde sıklıkla gözlemlenen özelliklerdir. Yaptıkları işi tamamlamak konusundaki
titizlikleri, muhataplarından da aynı davranışı beklemelerine sebep olabilir ve işlerin
‘’olması gerektiği gibi’’ gitmediğini düşündüklerinde ise öfkelenebilirler. Öfkelerini
karamsarlık olarak yaşamaya eğilimlidirler. Ancak reformist ve vizyonist taraflarıyla,
sağlıklı çevresel koşullarla olumlu kişilik ve karakter geliştirdiklerinde, insanları kendi
değer yargıları ve doğrularına göre davranmaya zorlamadıklarında, yeni bir sistem
kurulacağında, aranan insanlardır (Batı, 2018, s. 239-245; Popejoy, Perryman, & Suarez,
2017).

Kanca ve arkadaşları, temel arzu ve temel korkuyu, çekirdek arzu ve çekirdek


korku şeklinde isimlendirmişler ve birlerin çekirdek arzusunun mükemmele ulaşmak
olduğunu, çekirdek korkusunun ise, dengesiz, hatalı ve kusurlu olmak olduğunu
söylemişlerdir (Kanca, Hall, Davis, Van Tongeren, & Conner, 2020). Riso ve Hudson da
birlerin temel arzusunun, iyi, ölçülü ve dürüst olmak olduğunu; temel arzuları

12
gerçekleştiğinde yani eleştirilmeyeceklerini düşündükleri ortamlarda, rahat hattı olan 7
tipinin sağlıklı halini sergileyip espritüel, yeni deneyimler yaşamak isteyen, spontane
insanlar olduklarını söylemişlerdir. Temel korkuları gerçekleştiğinde, kusurlu oldukları
ve eleştirildikleri zamanlarda ise, stres hattına gidip, 4 tipinin sağlıksız özelliklerini
sergilediklerini yani kendilerini anlaşılmamış, dışlanmış ve değersiz hissettiklerini ifade
etmişlerdir. Böyle zamanlarda tip 4 olan insanlar, kendilerine ve dünyaya karşı bir öfke
duyarak, kendilerini insanlardan uzaklaştırırlar (Riso & Hudson , 2009).

2.1.1.2 Tip 2

Duygu istek merkezinin duygu bölümünde olan tip 2 olan insanlar, en doğal
halinde insanlarla ilişki içinde olmayı ve duygusal paylaşımı seven, şefkatli, dışa dönük
ve konuşkan, ilgiden hoşlanan kimselerdir. Sevilen ve ilgilenilen, kendisine ihtiyaç
duyulan kimseler oldukları zaman tatmin olmuş hissederler (Acarkan, 2018, s. 103-104).
Empati becerileri gelişmiş olduğundan, vericidirler. Yardımlaşmayı severler. Ancak
çabaları takdir edilmediğinde, saldırgan tavırlar sergileyebilir ve sitemkar olabilirler
(Batı, 2018, s. 91-93). Gelişmiş empati yetilerinin getirdiği yardımseverlik, onların
kendilerinin farkında olmamalarına sebep olabilir ve bu durum da beraberinde yorgunluk
ve öfkeyi getirebilir (Helany, 2006). Takdir ve onay almaya ihtiyaç duyduklarından,
çevresindeki insanlar ile iyi ilişkiler kurmaya eğilimlidirler. Onay almadıkları zaman
kendilerini değersiz hissedebilirler. Tip 2 olan insanlar, sevgilerini eylem yoluyla yani
davranışsal olarak, sevdikleri kişiler için bir şeyler yaparak gösterirler. Sosyaldirler.
Duyguları onların hayatlarında önceliklidir ve davranışlarına da yön verebilir. Sevgi,
merhamet gibi kavramlar hayatlarında önemli olduğundan ve insanları kırmama
çekincelerinden dolayı zaman zaman insanlara hayır demekte zorlanabilirler (Gökkaya,
2020; Helany, 2006; Oosthuizen, 2013).

Tip 2 olan kimseler, duygusallığa yakınlıklarından dolayı alıngan


olabilmektedirler. Bu yüzden hızlıca ağlayıp, küsebilirler ya da sevgi ve ilgisini
paylaşmak istemedikleri kimselere karşı kıskanç davranışlar sergileyebilirler. Ancak bu
küslüğü/kırgınlığı da çok uzatmaz, yakın tavırlar gördükleri zaman, o kişileri hemen
affederler (Yılmaz & Selçuk, 2018).

Hoş ve dikkat çekici giyinmeyi severler genelde. Yalnızlıktan pek hoşlanmayan


bu kişilik yapısındaki kimseler, fedakar ve cömerttirler. Bazen bu eğilimlerini kontrol

13
edemez ve sonunda kendileri de zarar görse yine de yardım etmeye ve karşısındakilerinin
ihtiyaçlarını gidermeye çalışabilirler (Acarkan, 2018, s. 105).

Temel arzusu, sevilmek ve istenmek olan tip 2 olan insanlar, bu gerçekleştiğinde


tip 4’ün sağlıklı seviyedeki hallerini sergilerler ve gerçek duygularıyla temasa geçerek,
hissettikleri şey hakkında kendilerine dürüst olurlar. Kendileriyle barışır ve sevilmek için
bir şeyler yapmasına gerek olmadığını, olduğu haliyle de sevilebileceğini kabul ederler.
Temel korkusu gerçekleştiğinde, sevilmediğini ve istenmediğini fark ettiği ortamlarda
ise, tip 8’in sağlıksız özelliklerini sergilerler. İstediği şeylerin olması konusunda aşırı ısrar
edebilir ve öfkeli, saldırgan olabilirler. İstedikleri şekilde davranmayan insanları
hayatlarından çıkarıp, o kimselere çeşitli şekillerde meydan okuyabilirler (Riso & Hudson
, 2009, s. 83-85).

2.1.1.3 Tip 3

İş ve imaj odaklı davranışlarıyla öne çıkan tip 3 olan kimseler, adaptif, pratik ve
pragmatik kimselerdir. Başarıyı çok önemsediklerinden, azimli/hırslı davranışlarıyla öne
çıkarlar. Sergiledikleri davranış karşısında, insanlarda uyandırdığı etkiyi önemseyen bu
mizaç yapısındaki insanlar, hayran olunan kişi imajını isterler. İyi bir imajın, onları
hedeflerine yaklaştıracağını düşündüklerinden, giyimlerine, davranışlarına dikkat ederler.
İmaj düşkünü davranışları, onları bazen olduklarından farklı kimselermiş gibi görünme
çabasına itebilir. Sonuç odaklıdırlar. Bir hedef koyar ve o hedefe ulaşana kadar
etraflarındakilere gözlerini kapatabilirler. Süreci önemsememeleri, zaman zaman sonuca
ulaşmaya çalışırken etraflarındakilere ya da kendilerine zarar vermelerine yol açabilir
(Acarkan, 2018, s. 133-135). Özgüveni yüksek ve özgür davranışlarının ardından
başkaları tarafından beğenilme ve idealize edilme, dolayısıyla onaylanma arzuları vardır.
İçsel anlamda kendilerini değerli hissetmediklerinden, bunun için dışsal motivasyonlar
ararlar (Erkan, 2020). Karşılaştıkları engelleri pratik bir şekilde aşmaya meyilli olan 3’ler,
kendilerini yarışta hissettikleri, sınav zamanı ya da müsabakalarda hırçın tavırlar
gösterebilirler. Sonucunda sadece başarılı olmak değil, bu başarılarını herkese de
göstermek isterler (Yılmaz & Selçuk, 2018, s. 73).

Dışa dönüktürler ve kendilerini rahatça ifade edebilirler. İnsanlar tarafından


itibar görmeyi önemserler. İşkolik olmaya eğilimlidirler, gelişmeyi ve değişmeyi
hayatlarında ihtiyaç olarak nitelendirebilirler (Batı, 2018, s. 108-109). Üretken

14
yapıdadırlar. Çoğu zaman hedefleri vardır ve onun için yüksek bir içsel motivasyonla
çalışırlar. Etraflarındaki insanların onları motive etmesine çoğu zaman ihtiyaç duymazlar.
Onay alma, başarılı olma ve takdir görme dış motivasyonuyla, çalışmak konusunda içsel
bir motivasyon oluştururlar. Düşünceleri ve onunla ilgili harekete geçmeleri arasındaki
zaman uzun olmadığından, düşünmeden konuşma ya da düşünmeden davranma
eğilimindedirler. Yüksek özgüvene sahip olan bu kişilik tipindeki insanlar, hedefledikleri
sonuca ulaşmak için uygun şartları hazırlayıp, ona ulaşmak konusunda, girişimcilik, satış
temsilciliği ya da reklamcılık gibi konularda doğal bir yeteneğe sahiptirler (Erkan, 2020;
Gökkaya, 2020). Tip 3’ler, psikolojik sağlıklılık seviyeleri yükseldikçe, öz değerlerinin
farkına varırlar ve kendilerini başkalarıyla kıyaslamadan hedeflerine odaklanıp ellerinden
gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Sağlık seviyesi düştükçe ise, yaptıkları işten çok o
işten elde edecekleri unvan ya da takdirin peşinde olup çalışmayı hayatlarındaki her şeyin
önüne koyabilir ya da yaptıkları işin niteliğinden çok, o işten elde edecekleri imaja
odaklanabilirler (Erkan, 2020).

İnsanlar tarafından hayran olunan ve takdir edilen bir kimse olduklarında temel
arzuları gerçekleşmiş olur ve kendilerini değerli hissedip tip 6’nın sağlıklı seviyedeki
hallerini sergilerler. Bireyselci yanlarından sıyrılıp, kendilerini başkalarına adayabilir ve
rekabeti bırakıp iş birliğine açık insanlar olurlar. Başarısız ve etkisiz olduklarında ise
kendilerini değersiz hisseder ve temel korkuları gerçekleştiğinden stres hattına giderler.
Tip 9’un sağlıksız özelliklerini sergilerler ve daha geri planda duran, inatçı ve vazgeçmiş
davranışlar sergilerler. Kendilerini iletişime kapatırlar (Riso & Hudson , 2009, s. 90-92).

2.1.1.4 Tip 4

Duygu istek merkezinin akıl bölümünde olan tip 4 olan kimseler, duyguları
üzerine düşünen, anlam ve derinlik arayan, özgün kişilerdir. Yaptığı şeyleri de özel
kılmak isteyen bu kişilik yapısındaki kişiler, kendilerine hastırlar ve sıradan olmaktan
kaçınırlar. Romantik, hassas ve anlaşılma ve anlama gayretindedirler. Yaşadıkları şeyleri
ve duygularını derinlemesine düşünür, bir anlam çıkarsamaya çalışırlar. Olumlu/olumsuz
her duyguyu yoğun yaşadıklarından, dışarıdan çok iniş çıkışlı görünebilirler (Acarkan,
2018, s. 155-157). Estetik atmosfer, hayatlarında ön plandadır. Duygularını çok yoğun
yaşayan 4’ler, insanlar tarafından anlaşılmadığını ya da zaman zaman yetersiz ve değersiz
olduğunu düşünebilir. Duygularını regüle etmeye çalışırlar. Bunu yapamayınca da
dışarıdan memnuniyetsiz görünebilirler. Yoğun yaşanan duygular, kendini

15
melankolikliğe bırakabilir ve insanlardan uzaklaşabilirler (Batı, 2018, s. 130-131).
Duygusal hassasiyetleri onları naif olmaya ve sanatsal eğilimlere iter. Sanatı kendilerini
ifade etmenin bir aracı olarak görebilirler (Morris & Cramer, 1996).

Bireyselliklerine düşkün ve içe dönük olmaya meyillidirler. Duyguları üzerine


düşünmeye de ihtiyaç duyduklarından kalabalık ortamlardan ziyade, yalnız kalmayı
tercih edebilirler. ‘’İçimden geldi/gelmedi.’’ cümlesi 4’lerden sıklıkla duyulan
cümlelerdir. Onay ya da takdir alma arayışları olmadığından, içlerinden geldiği gibi
davranmak sıklıkla tercih ettikleri bir motivasyondur. Empatik yönleri gelişmiş
olduğundan kimseyi kırmak ya da incitmek istemezler. Bu yüzden uyumludurlar ancak
herkesin aksini düşündükleri ortamda da bunu ifade edebilirler ve farklı davranış
sergileyebilirler (Yılmaz & Selçuk, 2018, s. 86-87). İnsanların tercihlerine karşı oldukça
saygılı olsalar da otoriteye saygı duymayı ya da ona uymayı tercih etmeyebilirler (Morris
& Cramer, 1996).

Kendilerini bulduklarını düşündükleri, özgürce bireyselliklerini yaşayabildikleri


ortamlarda temel arzuları gerçekleşir ve 1’in sağlıklı seviyedeki davranışlarını
sergileyerek rahat hattına giderler. Sergiledikleri davranışlarda yalnızca duygularını
referans almaz, aynı zamanda nesnel ilkeleri de esas alırlar. Daha disiplinli ve görev
odaklı olurlar. Kendilerini özel hissetmedikleri ve niteliksiz olduklarını düşündükleri
zamanlarda ise temel korkuları gerçekleşir. Temel korkusu gerçekleşen tip 4, stres hattı
olan tip 2’nin sağlıksız seviyesine gider ve insanları memnun etmeye çalışıp onlardan
onay almaya çalışırlar (Riso & Hudson , 2009, s. 95-97). İstedikleri şeye ulaşma
konusunda manipülatif olabilirler (Acarkan, 2018, s. 179).

2.1.1.5 Tip 5

Zihin merkezinin akıl bölümünde olan tip 5, her şeyi tam bilme anlama
arayışında olan, soğukkanlı, objektif ve analitik düşünen insanlardır. Merak ettikleri şeyi
tüm detaylarıyla bildikleri zaman, o şeyi tanımlamanın getirdiği özgüvene ulaşırlar. Yeni
deneyimleyecekleri şeylerde, önce araştırıp bilgi sahibi olmak isteyen 5’ler, aynı zamanda
bilgi toplayabilmek için sürece dahil olmadan gözlem yapar. Gözlem sürecine
duygularını katmadan oldukça analitik bir şekilde sürdürür. Kendi kendine yetebilmeyi
oldukça önemserler. Bu da onları kaynaklarını daha kontrollü kullanmaya ve tutumlu
olmaya iter (Acarkan, 2018, s. 191-193). 5’ler kendilerini zihinsel olarak diğer

16
insanlardan daha üstün görebilirler. Zihin merkezlerini çok iyi kullanmalarına karşın
fiziksel ve duygusal anlamda aktif değillerdir. Kendilerini güvende hissettikleri alanda
eylemsiz zihinsellik göstermektedirler (Erkan, 2020).

Tip 5 olanlar, genelde insanlara mesafeli durmayı tercih ederler. Kalabalık ya da


gürültülü ortamları sevmediklerinden sıklıkla yalnız kalmayı tercih ettikleri görülür (Batı,
2018, s. 148-149). Arkadaşlık kuramadıkları için yalnız kalmıyor, bunu tercih
ediyorlardır. Arkadaşlarıyla da duygusal paylaşımlarda bulunmak yerine, öğrendikleri
bilgileri paylaşmayı ya da entelektüel paylaşımı tercih ederler (Yılmaz & Selçuk, 2018,
s. 103). Salt bilgiyi sevdiklerinden, işlevselliğini önemsemeksizin çeşitli yollarla bilgi
edinirler. Çok belgesel izleyebilir ya da çok kitap okuyabilirler. Uzmanlaşmayı severler.
Çok iyi odaklanabilir ve derinlemesine bilgiye önem verirler (Batı, 2018, s. 148-149).
Pek çok insan tarafından basit olduğu düşünülen eylemlerde bile onlar kavramsallaştırma,
tanımlama, anlama gibi süreçlere çok önem verdiklerinden düşünürler. Düşünsel
süreçlere hayatında bu kadar yer vermesi de harekete geçmesini yavaşlatabilir. Bilgiyi
kendileri için edindiklerinden, etrafı ile çok paylaşmayabilir ve dışarıdan ne kadar bilgi
sahibi oldukları anlaşılmayabilir. Yeterli bilgiye sahip oldukları ve bilgilerine güvenilen,
dinlenildikleri ortamlarda bunu belli edebilir ve çevresiyle paylaşırlar (Yılmaz & Selçuk,
2018, s. 103-105).

5’lerin temel arzusu, bilgide yetkinleşip kendine yeterli olmaktır. Bu


gerçekleştiği zaman da rahat hattı olan tip 8’in sağlıklı seviyedeki hallerini sergilerler
(Acarkan, 2018, s. 198). Rahattayken kendilerine güvenir ve başka insanlara da liderlik
ederler. Bu liderliği, kimseye tahakküm etmeden ve zorlamadan yaparlar. Bilgilerini,
insanların iyiliği için kullanırlar. Kendilerini yetersiz ve bilgisiz hissettiklerindeyse temel
korkuları gerçekleşir ve 7’nin sağlıksız özelliklerini sergilerler. Her şeyi boşverip,
umursamaz tavırlar sergileyebilirler. Fevrileşip, düşünmeden davranmaya, çözüm için
her şeyi denemeye çalışabilirler (Riso & Hudson , 2009, s. 98-103).

2.1.1.6 Tip 6

Zihinsel netlik peşinde olan tip 6 yapısındaki insanlar, o netliğe ulaşmak için
gözlemleyen, kıyaslayan ve sorgulayan yapıdadır. Güvenlik arayışında olduklarından,
veri toplarlar ve güvendikleri şeyleri/kişileri hala onlar için güvenilir olup olmadığını
anlamak için test ederler. Şüpheli bir durum olduğunda hızlıca kuşkulanırlar ve

17
temkinlidirler. Bu şüpheci ve temkinli tarafları onları aynı zamanda kaygılı yapar. Doğru
eylemde bulunmayı ve hata yapmamayı istediklerinden, zaman zaman kararsızlık
yaşayabilir ve güvendikleri insanlara danışma yolunu sıkça tercih ederler (Acarkan, 2018,
s. 217-218). Eyleme geçmek ya da sürdürmek için genellikle onaylanmaya ihtiyaç
duyarlar (Ateş, 2019). Sağlıklı seviyede, güvenilir, sadık ve çalışkandırlar. Güveni
hayatlarında çok öncelediklerinden, çevrelerindeki herkesin de güvende olmasını isterler.
Bu onları, muhataplarına karşı kontrolcü yapabilir. Bir işi yaparken bireyselcilikten çok
işbirliğine açıktırlar. Güven duygusunu da grubun içinde olmakta bulabilir ve o yüzden
de bir gruba aidiyet isteyebilirler. Garantici bir tarafları vardır ve her işte kendilerini
garantiye almak isterler (Batı, 2018, s. 167-168). Bir gün lazım olursa diye düşünerek
para biriktirebilir ya da bir şeyleri saklamayı tercih edebilirler.

Çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin hayatlarında bir otoriteye ihtiyaç


duyabilirler. O otorite figürünün sözlerini önemserler. Hatadan kaçındıkları için kurallara
uymayı tercih ederler. Yeni ortamlarda hemen kaynaşmak yerine baştan gözlem yapmayı
tercih ederek çekimser davranabilirler (Yılmaz & Selçuk, 2018). Kalabalık ortamlarda
dikkatleri üzerlerine çekecek davranışlardan kaçınırlar (Ateş, 2019). Genelde hijyen
konusunda hassastırlar. Hem kendilerinde hem de bulundukları ortamlarda buna dikkat
ederler. İnsan ilişkilerinde objektif bir şekilde değerlendirilmekle beraber, eksik olan
yönlerinde destekleyici bir kişiyle kendilerini güvende hissederler (Yılmaz & Selçuk,
2018, s. 117-121).

6’ların temel arzusu, destek odağına sahip olmaktır. Güvenebilecekleri bir


figürün olması onları rahatlatır ve o zaman rahat hattına giderler. Rahatta tip 9’un sağlıklı
seviyedeki özelliklerini sergilerler. Kendilerini daha rahat hisseder ve kontrolcülüğü
bırakırlar. İnsanlara güvenir ve kendilerini daha huzurlu hissederler. Desteksiz
kaldıklarında, güven odaklarını kaybettiklerinde ise temel korkuları gerçekleşir. Stres
hattına giderler, tip 3’ün sağlıksız haldeki özelliklerini sergilerler. Daha hırçın olurlar ve
kendilerini duygusal yönden kapatırlar. Stresteyken kendi çıkarlarına göre hareket
edebilir ve çatışmacı tavırlar sergileyebilirler (Acarkan, 2018, s. 239; Riso & Hudson ,
2009, s. 110-111).

18
2.1.1.7 Tip 7

Hayal gücü yüksek, keyifli olan deneyimlerin peşinde koşan tip 7 olan insanlar,
spontan, iyimser ve meraklıdırlar. Merak ettikleri şeyleri deneyerek öğrenmek isterler.
Ancak merak odakları hızlıca değiştiğinden, deneyimledikten sonra derinlemesine
araştırmayı genellikle tercih etmez, başka merak odakları bulurlar (Acarkan, 2018).
Çağrışımlarının bu kadar hızlı olması, dikkat ve odaklanmayla ilgili problemler
yaşamalarına sebep olabilir (Yılmaz, Ünal, Gençer, & Aydemir , 2014). Macerayı
severler ve hareketlidirler.

Genellikle keyifli olan şeylere yönelme ve zor olan şeylerden uzaklaşma


eğilimindedirler. Keyiflerini kaçıran ortamlarda durmak istemez ve oradan uzaklaşırlar.
İletişim odaklı ve sosyaldirler. Hayal güçleri gelişmiştir ancak bu hayaller romantik
hayaller değil, eğlenceli ve fantastik hayallerdir (Acarkan, 2018, s. 249-251). Enerjileri
yüksektir. Bu enerjiyi genelde ilginç, heyecanlı ve deneyimlenmemiş şeylere kanalize
etmeyi tercih ederler. Özgürlüklerine düşkün olan bu kişilik yapısındaki kişiler,
muhataplarının da özgürlüklerini sınırlandırmazlar. Neşeli tavırlarıyla bulundukları
ortamın da enerjisini yükseltirler (Batı, 2018). Kendilerini kontrol etmezlerse maymun
iştahlı olabileceklerinden, aşırı tüketim hevesli olabilirler. Bir işe başlamaya hevesli
olsalar da sonunu getirmeyebilirler. Onları kaygılandıran, heveslerini kaçıran bir şey
olduğunda sorumlulukları konusunda da esnek ve rahat olabilirler (Batı, 2018, s. 185-
187). İletişim odaklı ve dışa dönüktürler. Rahatça arkadaş edinebilirler. Yalnız kalmaktan
da çok hoşlanmazlar. Çok düzenli değillerdir, hatta zaman zaman çevresindekiler
tarafından ‘’dağınık’’ olarak nitelendirilebilirler. Pratik fikirli ve çözüm odaklıdırlar.
Zihinleri aynı anda birçok şeyle meşgul olduğundan, konuşurken konudan konuya
atlayabilirler (Yılmaz & Selçuk, 2018, s. 132-136). Otoriteyle olan ilişkilerinde ast üst
ilişkisi kurmayı tercih etmezler ancak otorite olan kişi özgürlüklerini kısıtlarsa o zaman
hırçınlaşabilirler (Palmer, 2010).

Yedilerin temel arzusu, keyif aldığı ortamlarda bulunarak kendi hayallerine göre
yaşayarak doyuma ulaşmaktır. Bu gerçekleştiğinde rahat hattına giderler, tip 5’in sağlıklı
seviyedeki hallerini sergilerler. Sürekli yeni deneyimler yaşamak yerine, yaşadıkları
deneyimlerin üzerine yoğunlaşırlar. Onları incelerler. Olaylara eğlenceli ya da sıkıcı gibi
kavramlarla değil, doğruluk, objektiflik gibi kavramlarla yaklaşırlar. Keyiflerinin kaçtığı
ve sınırlandırıldıkları ortamlardaysa temel korkuları gerçekleşir. Stres hattına giderler ve

19
1’in sağlıksız seviyedeki özelliklerini sergilerler. Yaptığı işlerin düzenli olması için
çevresindekileri zorlayabilir ve gergin bir atmosfer sağlayabilirler. Başkalarına karşı
eleştirel ve sert olabilirler (Acarkan, 2018, s. 256; Riso & Hudson , 2009, s. 117-119).

2.1.1.8 Tip 8

Bu kişilik yapısındaki kimseler, mutlak olarak güç sahibi olmak isterler ve


hakimiyet arayışındadırlar. Sahip olduklarının tümünü korumak için çabalarlar. Bu
koruma eyleminde aktiftirler ve gerekli gördükleri durumlarda çatışmaktan kaçınmazlar.
Gücü çok önemserler ancak bu yalnızca bilek gücü değil, para, bilgi ya da konum da
olabilir. Tahakkümden hoşlanmasalar da insanlara tahakkümde bulunabilirler. İfadeleri
net ve direkttir. İddialı ve baskın konuşma tarzlarıyla dışarıdan sert görünebilirler. Kendi
adalet anlayışlarına göre hak ve adalet dağıtabilirler. Ancak kendilerinden zayıf olan
kişileri de himaye ederek onlara karşı merhametlidirler (Acarkan, 2018, s. 279-281).
Özgüvenleri yüksektir, problem yaşadıkları kişilerle yüzleşmek istemeleri olası bir
davranıştır (İyem, İyem, & Ulutaş, 2018). Güçlerini, öfkelerini göstermekten
çekinmezler. Savaşçı ve güçlü yanları, onların lider özelliklerini de ön plana çıkarır
(Erçin, 2018). Otoriteyi önemserler ancak her zaman kendileri otorite olmak isterler.
Otorite oldukları zamandaysa koşulsuz itaat isterler. Çok planlı hareket etmeyebilirler ve
risk almaktan da çekinmezler. Gözüpek olmalarıyla tanınırlar (Batı, 2018, s. 107, 202).
Bu özellikleri de onların bulundukları ortamlarda lider olarak algılanmalarını sağlayabilir.
Etrafını kolayca organize edebilirler. İstedikleri olmadığı durumlarda kolayca
öfkelenebilir ve ani tepkiler verebilirler. Böyle zamanlarda başkalarının
yönlendirmelerine kendini kapatıp, doğru bildikleri şekilde davranabilirler. Öfkelerini
kontrol altına almazlarsa şiddete eğilimli olabilirler (Yılmaz & Selçuk, 2018, s. 148-149).
Öfkelerinin altında, en temelde denetim altına alınma endişesi vardır. Denetim altına
alınmamak için, hakim olmak isterler. Bir problem olduğunda sorunu kendilerindense
dışarıda aramaya eğilimlidirler (Palmer, 2010, s. 355).

Sekizlerin temel arzusu, güçlü ve bağımsız olmaktır. Bu olduğu zaman tip 2’nin
sağlıklı seviyedeki davranışlarını sergilerler. İnsanlardan karşılık beklemeksizin onlara
yardım eder ve çekincesizce duygusallıklarını gösterebilirler. Kendi istediklerini bırakıp,
muhatabının beklediği şeylere de odaklanabilirler. Temel korkusu ise kontrol edilmek ve
zayıf olmaktır. Bu olduğundaysa 5’in sağlıksız halindeki özellikleri sergilerler. Özgüvenli

20
hallerinin aksine çekingen ve endişeli olurlar. İnsanlara şüpheyle yaklaşır ve iletişimlerini
azaltırlar (Acarkan, 2018, s. 298-300; Riso & Hudson , 2009, s. 124-126).

2.1.1.9 Tip 9

İç huzurlarını ve dengeyi korumaya çalışan tip 9 olan kimseler bu savunmalarını


pasif olarak yaparlar. Muhataplarına karşı aktif olarak cevap vermeseler de pasif direnç
gösteriyorlardır. İç huzurlarını korumak için çatışmadan mümkün olduğunca kaçınırlar
(Acarkan, 2018). Kişiliklerini ve tepkilerini dengede tutmaya çabalarlar (Erçin, 2018).
Yumuşak huylu ve toplumda ‘’mülayim’’ olarak nitelendirilen kişilerdir. Öfkelerini
genelde bastırırlar. Çok nadir olarak öfke patlamaları yaşarlar. Hem iç dünyalarında hem
de fiziksel olarak rahata yönelirler. İç huzurlarını bozacak düşüncelerden uzak durdukları
gibi, dışsal düzeyde de rahat ortamları tercih ederler. Evlerini dekore ederken de kıyafet
seçiminde de rahatlığı önemserler. Rutinlerine düşkündürler ve bozmak istemezler
(Acarkan, 2018, s. 307-308). Ancak uyumlu olmayı çok önemsediklerinden, bulundukları
gruba uymak için rutinlerini bozmaları gerekirse de buna hayır diyemezler. Yalnızca bu
konuda değil, genel olarak hayır demekte zorlanan bir yapıları vardır (Yılmaz & Selçuk,
2018). Yine uyumlu olmayı önemsediklerinden, bulundukları ortamla bütünleşmeci
tavırlar sergilerler (Yılmaz, Ünal, Gençer, & Aydemir , 2014). Barışçıldırlar, kimseye
karşı kin tutmaz ve kimseyi yargılamazlar. İyimserlikleriyle, insanları olduğu gibi kabul
edebilir ve zorlamazlar. Karşılaştıkları problem durumları kolayca akışa bırakabilirler ve
sabırlıdırlar (Yılmaz & Selçuk, 2018, s. 162). İçine kapanık ve çekingen olabilirler.
Fikirlerini ifade etmesi konusunda çevresindekiler tarafından desteklenmelidirler. Aşırı
baskıcı tutumlarda daha da içlerine dönmeye meyillidirler (Batı, 2018, s. 220-221). Sağlık
seviyeleri düştükçe öğrenilmiş çaresizlik oluşur ve atıl olurlar (Erçin, 2018). Dışarıya
tepki vermeseler de pasif agresiflikleriyle en inatçı kişilik yapısıdır. Biriktirmeyi severler,
bu yüzden çeşitli koleksiyonları olabilir (Palmer, 2010, s. 397-408).

Dokuzların temel arzusu gerginlik olan ortamlardan uzak ve huzurlu olmaktır.


Bu olduğu zaman tip 3’ün sağlıklı seviyedeki davranışlarını sergilerler. Özgüvenleri
güçlenir, kendilerini daha rahatça ifade edebilirler. Girişken olurlar ve daha enerjik
hissederler kendilerini. Temel korkusu ise, dışlanmaktır ve bu olduğunda strese girer, tip
6’nın sağlıksız seviyedeki davranışlarını sergilerler. Şüpheci ve endişeli olurlar.
Savunmacı davranış kalıpları sergilerler ve öfkeli olurlar (Acarkan, 2018, s. 307-326;
Riso & Hudson , 2009, s. 132-134).

21
2.1.2 Kişilik

Kişilik, insanların gözlemlenen davranışlarının tamamını kapsayan bir


kavramdır (Gökkaya, 2020). Bireyin biyolojik yanı ve çevresel faktörlerle oluşan bu
özelliklerin, tutarlı bir şekilde sergilenmesi gerekmektedir. Kişinin süreklilik gösteren,
kendine özgü davranışlarının bütünüdür de denilebilir. Kişilik gelişiminde çevresel
faktörler oldukça önemli olduğundan, belirleyici faktörlerde anne baba tutumlarının
önemi azımsanmayacak miktardadır. Kişilik, çocuğun yaşı büyüdükçe gelişme
eğiliminde olduğundan, çevresel faktörleri de okul, arkadaş ortamı gibi faktörlerle
genişler. Ergenlik döneminin sonuna doğru ise kişiliğin tutarlılık sağlayan bir şekle
ulaşmış olması beklenilmektedir (Özdemir, Özdemir, Kadak, & Nasıroğlu, 2012).

Kişilik kavramının değişkenleriyle ilgili alanyazında pek çok kuram


bulunmaktadır. Bilimsel anlamda detaylı olarak ilk kişilik kuramını, hastalarının tedavi
süreci ve bilinçaltının insan davranışları üzerindeki etkisini inceleyerek Freud
oluşturmuştur. İnsanın dinamik bir varlık olup, pek çok bireysel farklılığı da içinde
barındırması sebebiyle zaman içinde pek çok araştırmacı, farklı kuramlar da
geliştirmişlerdir.

Freud’un kurucusu olduğu Psikanalitik Kuram’a göre kişilik, bilinç, bilinç


öncesi ve bilinçaltı olmak üzere üç bölümden oluşur. Kişiliğin katmanlarını açıklarken
sıkça kullandığı buzdağı metaforuna göre Freud, buzdağının en büyük kısmı olan suyun
altında kalan kısmı bilinç altına, suyun üzerinde görülen kısmı ise bilinç olarak
isimlendirmektedir. Bilinç ve bilinçaltının üzerinde de bir üst bilinç olduğunu
söylemektedir. Ayrıca da kişiliğe yön veren şeyleri de id, ego ve süperego olmak üzere
üç kısımla inceler. İd, kişiliğin ilkel olan ve haz ilkesiyle çalışan kısmıdır. Ego ise, idi
kontrol eden, akıl yürüten kısmıdır. İdin istekleri yerine gelirken rasyonel bir şekilde
değerlendirir. Süperego, toplumsal değerleri esas alan, kişiliğin etiği önemseyen kısmıdır.
Freud’a göre ego, kişiliğin diğer iki kısmı arasında dengeyi sağlamaya çalışır ve
aralarında sürekli çatışma olur. Bu çatışmalar sonucunda da insanlarda savunma
mekanizmaları oluşur (Gökkaya, 2020).

Kişilikle ilgi öne çıkan kuramlardan biri de Gordon Allport’un kurucusu olduğu
Ayırıcı Özellik Kuramıdır. Bir süre sonra bu kuram, Murray ve Cattel tarafından daha da
geliştirilmiştir. Ayırıcı Özellik Yaklaşımı, davranışların nedenleri üzerinde değil, kişiliği
tanımlayarak davranış değiştirme üzerine odaklanır. Kuram geliştirilirken, insanların

22
ayırt edici özellikleri belirlenerek, bir sistem haline getirilmeye çalışılmıştır. Amaç ise,
kaç tip insan olduğu belirlenilip, bu insanların davranışlarının önceden tahmin edilebilir
olmasıdır (Çiçek & Aslan, 2020).

Psikobiyolojik yaklaşım ise kişiliği içe dönüklük ve dışa dönüklük olarak ele
almıştır (Tok & Arkar, 2012). Bu kurama göre, kişiliğin oluşumunda genetik faktörler
öncül olarak rol almaktadır (Gökkaya, 2020). Başlangıçta Eysenck’in temsilcisi olduğu
kuram, Costa ve McCrae tarafından da geliştirilmiştir. Böylece bir başka kişilik modeli
olan Beş Faktör Kişilik Kuramı oluşmuştur. Bu kuramın alt boyutları ise, dışa dönüklük,
yumuşak başlılık, özdenetim, duygusal tutarsızlık ve gelişime açıklık şeklinde
sıralanmaktadır (Tok & Arkar, 2012).

İnsancıl yaklaşımın öncülerinden olan Rogers, kişilik gelişiminde koşulsuz


sevginin, bireysel ve ahlaki değerlerin üzerinde yoğunlaşmıştır. Kişilerin doğuştan
mutluluğu arama potansiyeli ile doğduğunu ve hatalarıyla birlikte sevildiklerini ve saygı
duyulduklarını hissedecekleri bir ortamda büyümelerinin öneminden bahsetmiştir (Hazar,
2006). Rogers’a göre insanlar dış dünyayı kendilerine göre algılar, yaşar ve ona bir anlam
yükler. Bu süreç, insanların ‘’ben’’ gözüyle algılanır. Kişilik kavramını açıklarken
Rogers, bu algılama ve anlamlandırmaların devamlı ve tutarlı olmasını vurgulamaktadır
(Gökkaya, 2020).

Davranışçı yaklaşımda ise kişilik oluşumunda, öğrenme kavramı öne


çıkmaktadır. Bireylerin pek çok şey gibi sosyal davranışı da çevrelerinden öğrendiklerini
ancak bu davranışların bazı durumlarda sergilenip, bazı durumlarda sergilenmeme
ihtimaline karşı da bir süre gözlemlenmesi gerektiğini söylemektedirler. Davranışçı
yaklaşımın öne çıkan isimlerinden Ivan Pavlov, kişilik oluşumunda bireyin
yaşantısındaki koşullanmalardan da sıklıkla bahsetmektedir (Hazar, 2006) . Klasik ve
edimsel koşullanma ile kişilerin hayatlarındaki bazı davranışların pekişirken, bazılarının
silindiğini ve bunların da kişiliği oluşturduğunu ileri sürmektedir (Gökkaya, 2020).

Bireylerin dünyayı algılayış bilimlerindeki farklılığı kişilik oluşumunun


temeline koyan bilişsel yaklaşım, kişilerarası ilişkilere odaklanmaktadır. Bilişsel
yaklaşımın öne çıkan isimlerinden olan Kelly, algılama ve zihinsel süreçlerin öğrenme ve
kişilik gelişimi üzerindeki öneminden bahsederken Bandura da, öğrenmenin
gerçekleşmesi için bireylerin gözlem yapmasının önemli olduğunu söyleyerek, bilişsel
süreçleri ve algılamayı ön plana koyar (Hazar, 2006) .

23
2.1.3 Karakter

Karakter kelimesini Türk Dik Kurumu, ayırt edici özellikler, Oxford


sözlüğündeyse, kişinin kuvvetli olan ve kendine has olan nitelikleri şeklinde
tanımlanmıştır (Kıral & Çilek , 2020). Karakterden bahsedilirken kişiye yerleşen
prensipler ve devamlılık kazanan haller ön plana çıkar. Gazali ise karakteri; kişilerin
düşünmeksizin hareket ederken ortaya çıkan durumları ve nefsin bir hali olarak
tanımlayarak kişilerin psikolojik süreçlerine dikkat çekmiştir (Meydan, 2012).

Karakter; bir şeylerin üzerinde kalıcı izler bırakmak, kişilerin alamet-i farikası,
zihin faaliyetleri ve davranışsal niteliklerinin tamamı anlamına geldiği gibi, kişinin
davranış kalıplarının belirginlik kazanması ve yerleşmesi anlamına da gelmektedir
(Acarkan, 2019, s. 43).

Kişiye özgü davranışların tamamını kapsayan karakter kavramı, insanların


duygu, düşünce ve davranışlarındaki etkinliğe toplumun atfettiği değerdir (Yavuzer ,
2019). Bireylerin kişilik özellikleri ve toplumsal değer yargılarının birleşiminden oluşan
karakter, kişilerin toplumsal değer yargılarını ne kadar benimseyip, benimsemedikleriyle
ilişkilidir. Aile, okul, iş gibi sosyal çevrelerle olan etkileşimle oluşur ve yaşantılarla
birlikte gelişmeye, şekillenmeye devam eder (Aytar, Aksoy, & Kaytez, 2014).

Karakter kavramı sıklıkla ahlak psikolojisinde kullanılmaktadır (Demirel, 2009).


Amerika’da 1980 ve 1990lı yıllarda okullarda çocukların karakterlerini sağlıklı
oluşturabilmeleri adına karakter eğitimleri verilmiştir. Çocukların doğru ahlaki değerleri
oluşturabilmeleri için ortaya çıkan bu eğitimler, zaman zaman çeşitli eleştiriler almış,
kaldırılmış ve yeniden yürürlüğe konulmuştur (Acat & Aslan, 2011). İnsanların karakter
sahibi olması konuşulurken, bu kavram güzel ahlak ve erdemli davranışlarla
özdeşleştirilir. Bu kimselerin kendileri için olumsuz bir sonuç doğuracak olsa bile doğru
olan davranışı seçeceği düşünüldüğünden karakterli kimseler aynı zamanda erdemli
kişiler olarak da isimlendirilebilir (Demirel, 2009). Ebeveynlerin karakterli çocuk
yetiştirme arzusu ve bununla ilgili yol haritası arayışlarına binaen, Selçuk ve Demirel;
nasıl ki ağaca şekil veren temel unsur olması sebebiyle gövde çok önemliyse, insanlar
için de mizaçtan temel alarak şekillenen karakterin çok önemli olduğunu söylemişlerdir.
Eğitim, kültür, aile gibi çeşitli çevresel faktörlerle şekillenip, kişinin öne çıkan özellikleri
anlamına gelen karakter, tutarlı olarak sergilenen davranışlardır. Karakterin, kişinin
mizacında olan potansiyelleri sergileme sıklığı olduğunu düşündüğümüzde, kişiler hem

24
olumlu hem olumsuz potansiyeller taşıdığından hangilerini sıklıkla sergilediği önem
kazanmaktadır. Böylece çocuğu doğru tanıyıp, olumlu potansiyellerinin desteklenmesi de
önem kazanan diğer bir konudur (Yılmaz & Selçuk, 2018).

2.1.4 Ana-Baba-Çocuk İlişkisi

İnsanlar, hayatları boyunca yaşadıkları şeyler ve ilişki süreçleriyle birlikte pek


çok duyguyu deneyimlerler. İnsanlar, etkileşime girdikleri zamanlarda algıları,
gereksinimleri ve istekleri de etkileşime girer aslında ve bu ilişki deneyimleri, farklı algı,
gereksinim ve istekleri olan psikolojiler arasında gerçekleşir. Bu farklılıklar, kişiler
arasında bazen memnuniyet oluştururken, bazen de rahatsızlık oluşturabilir. İlişkinin iki
öznesi olduğundan yaşanan problem durumları, yalnızca tek taraf üzerinden
değerlendirmek bizi doğru sonuca ulaştırmayacaktır. Ebeveyn-çocuk ilişkisinde de
problemlerin, salt çocukların sergilediği davranış problemleri ya da çocukların ihtiyaç ve
beklentileri olarak değerlendirmesi, süreci yeteri kadar anlaşılır kılmayacaktır. Kişinin
her türlü faaliyetinde karşımıza çıkan iletişim, psikolojiden mühendisliğe, antropolojiden
siyaset bilimine pek çok alana yayılmıştır. Mağaralara çizilen resimlerden başlayıp,
günümüze kadar uzanmıştır (Özüdoğru, 2014). Birçok iletişim yöntemi bulunmaktadır ve
kişinin iletişim kurarken nasıl bir yöntem izlediği, iletişimin niteliğini etkilemektedir
(Üstün, 2005). Ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişimin niteliği de çocuğun pek çok
gelişimsel alanda davranış yapılarını etkilemektedir (Dereli & Dereli, 2017).

İlişki, karşımızdaki kişinin ne ile var olduğunu anlayıp, bizim ne ile var
olduğumuzu anlamasına izin vermektir. İnsanların sosyalleşme ihtiyacı; onların, sayısı
kişiden kişiye fark etmekle birlikte, ilişki içinde olmalarına ve bunu sürdürmelerine sebep
olmaktadır (Acarkan, Kutluca , & Serttürk, 2018, s. 13-14).

İletişime geçtiğimiz ve ilişki içinde olduğumuz ilk kişi, annemizdir. Anne


karnındayken bebeğin ışığı hissedip, sesleri duyabildiğini, tat alabildiğini ve hatta ilkel
düzeyde de olsa öğrenebildiğini düşündüğümüzde, iletişime geçmesi şaşırtıcı
olmamaktadır. Gebelik süresince bebeğin kendisiyle ilgili aldığı mesajlar, doğum
sonrasında kendisiyle ilgili duyguları, düşünceleri ve algıları gibi pek çok parametreyi
etkilemektedir. Özellikle annesinden gelen mesajları alabilen bebek, kişiliğinin oluşması
için ilk adımları da atmış bulunmaktadır. Bebek, annesinin ne söylediğini anlamasa da
ses tonundaki merhameti ya da kızgınlığı anlayabildiğinden, annesinin söylediklerine

25
cevap verir. Şizofreni hastası ya da psikozu olan annelerin yaşadıkları problem,
çocuklarıyla anlamlı iletişim kurmaya engel olduğundan, bu çocukların sağlıklı olan
annelerin çocuklarına göre daha fazla fiziksel ya da duygusal zorlanmalar yaşadıkları
görülmüştür. İletişim, bağlanmanın temel bileşenlerindendir. Pek çok uzman, bu
iletişimin anne karnındayken başlamasının hem anne hem de bebek açısından daha
faydalı olacağı kanaatindedir (Verny & Kelly, 2008, s. 7-21).

Birinci dünya savaşından sonra toplumlardaki değişiklikler, bilim insanlarını


çeşitli araştırmalar yapmaya itmiştir. Kimsesiz kalan çocuklar, tek ebeveynli çocuklar,
travmaya maruz kalmış çocuklar ve onların ebeveyn-çocuk ya da toplumla kurdukları
ilişkiler merak edilen ve araştırılan konular arasında idi. Bu çocukları anlamak ve
çevrelerindekilerle kurdukları ilişkileri anlamlandırmak üzere pek çok deney ve gözlem
yapılmıştır. Bowlby’nin anne ve bebeğin bağlanması üzerine yaptığı çalışma da bu
yıllarda yapılan çalışmalardandır. O yıllarda Bowlby, anne ve bebek arasındaki
bağlanmanın, çocuk üzerindeki geliştirici ve iyileştirici etkisinden sıklıkla bahsetmiş ve
anne-çocuk ilişkisinin önemini çalışmalarında belirtmiştir (Zabcı, Erol, & Şimşek, 2018).

Yaşamının ilk yıllarındayken bebeğin kişiliğinin, özyeterliliğinin, özsaygısının


temellerinin atıldığı düşünüldüğünde, ebeveyniyle kurduğu ilişkinin önemi
anlaşılmaktadır. Bu ilişkiyi hem ebeveynlerin hem de çocuğun mizacı etkilemektedir
(Öngider, 2013). Çocuklarda yaşanan davranış problemleri ya da kaygı bozukluğu gibi
durumlarda, terapötik süreci çocuk ile yürütmektense, oyun terapisiyle ilgili bazı
metodların ebeveynlere öğretilerek ailenin sürece dahil edildiği filial terapi
uygulamalarında, çocuklardan alınan kazanımlar daha hızlı olmakta ve etkisi de daha
uzun sürmektedir. Çocuğun gelişimsel sürecinde oldukça önemli olan ebeveyn-çocuk
ilişkisi, problem durumlarda, çözüm sürecinde de bir o kadar önemlidir. Filial terapi de
bu ilişkisel sürecin iyileştirilmesi için kullanılan uygulamalardandır (Özkaya, 2015).
Oyun, çocukların hayata dair pek çok beceriyi deneyimleyerek öğrenmelerini sağlar ve
tüm gelişim alanlarına çeşitli katkılar sunar. Çocuğun ebeveynleriyle oynadığı oyun ise,
bu becerileri öğrenirken aralarındaki iletişimi de kuvvetlendirerek aralarındaki ilişkiyi
olumlu yönde pekiştirir (Akaroğlu, Dağ, Beserek, Selvi, & Altıparmak, 2019).

Toplumların gelişmesi, eğitimin iyileşmesi ile olacaktır. Eğitimin ailede


başladığı düşünüldüğündeyse, ebeveynlerin çocukları yetiştirme tarzları, onlarda
destekledikleri beceriler ve kurdukları iletişimler ön plana çıkmaktadır. Okulda
öğrenecekleri becerilerin temelinin ailede atıldığı düşünüldüğünde, ailelerin çocuklarıyla

26
kuracakları iletişimin iyileştirilmesine yönelik faaliyetlerin artırılması gerekli
görülmektedir (Tayan, Geyik, Morkoyunlu, Sözbilir, & Konyalıoğlu, 2019).

Ebeveyn-çocuk ilişkisi tüm dinamikleriyle değerlendirildiğinde, anne babaların


davranış kalıpları ve tutumları, dolayısıyla da bunların altında yatan ve bunlara yön veren
motivasyonları yani mizaç ve kişilik özellikleri ön plana çıkmaktadır. Doğuştan
getirdikleri bir takım özelliklerin üzerine şekillenen kişilik, verilen tepkiler, olayları
yorumlama ve ifade etme durumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Ebeveynlerin kişilik
yapılanmaları; dünyayı, muhataplarını ve kendilerini algılayış biçimlerini belirlediğinden
öncelikli olarak ele alınması gereken faktörlerdendir. Çocukların davranışlarını, olumlu
ve olumsuz potansiyellerini çoğu zaman sübjektif bir şekilde yorumlayan ebeveynlerin,
o davranışları hangi pencereden, nasıl bir kişilik yapılanmasıyla gördüğünün belirlenmesi
ise ebeveyn-çocuk ilişkisinin tüm yönleriyle değerlendirilmesi açısından oldukça önem
taşımaktadır.

1.2. İlgili Araştırmalar

Helany 2006 yılında mühendislik öğrencilerinin öğrenme stillerini belirlemek adına bir
araştırma yapmıştır. Öğrencilerin öğrenme stillerini belirlemek için kişilik tipi
göstergeleri sıklıkla kullanıldığından Helany (2006) Enneagram’ın kullanımını
araştırmıştır. Enneagram’ın diğer kişilik tipi göstergelerinden farklı olarak, dikkatin nasıl
yönlendirildiği ve altta yatan motivasyonları açıkladığından daha kapsayıcı olduğu
sonucuna ulaşmıştır (Helany, 2006).

Işıkoğlu ve İvrendi (2008), 331 anne ve babayla yaptıkları araştırmalarında, ebeveynlerin


çocuklarının oyunlarına katılıp katılmadıklarını incelemişlerdir. Çalışmanın sonucunda
eğitim seviyesi yüksek olan anne babaların, çocuklarıyla olan oyunlara katıldıkları ve
dolayısıyla bu davranışın da ebeveyn-çocuk ilişkilerini olumlu yönde etkilediği sonucuna
ulaşmışlardır (Işıkoğlu & İvrendi, 2008).

Stevens (2010), Enneagram modelinin diyagramını anlamaya yönelik bir araştırma


yapmıştır. Kişilerin stres ve rahat noktalarında sergiledikleri kişilik tiplerini gösteren
oklar ve nihayetinde ortaya çıkan diyagramla ilgili çeşitli yorumlamalarda bulunmuştur.
Araştırmasının sonucunda, Enneagram modelinin matematiksel ifadelerinin ve
aralarındaki ilişkinin, eski matematiksel düşünce akımlarından olan aritmolojiyi, teoloji
ve maneviyatı kapsayan bir çerçeve olduğunu söylemiştir (Stevens , 2010).

27
Arthur ve arkadaşları; Enneagram tiplerinin 4 bağlanma stiliyle olan ilişkisine yönelik bir
araştırma yapmışlardır. Enneagramdaki kişilik tiplerinin birbirinden farklılaşan duygu
düzenleme yöntemleri olduğunu ve bunların doğuştan geldiğini söylemişlerdir. Bu duygu
düzenleme modellerini, 3 merkezin temel duyguları olan korku, öfke ve üzüntü şeklinde
gruplandırmışlardır (Kristin, Allen, & Tech, 2010).

Saygı (2011), Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Ölçeği’ni Türkçe’ye uyarlayıp, ebeveyn-çocuk


ilişkisini bazı değişkenlere göre incelediği araştırmasını, okul öncesi kurumuna devam
eden 60-72 aylık çocuğu olan 239 ebeveynle yapmıştır. Araştırmasının sonucunda;
babanın yaşı ve ailenin gelir durumunun ebeveyn çocuk ilişkisi üzerinde herhangi bir
etkiye sahip olmazken, çocuğun cinsiyeti ve yaşının, annenin yaşının, anne ve babanın
öğrenim durumunun, annein çalışıp çalışmamasının ve ailedeki çocuk sayısının ebeveyn-
çocuk ilişkisi üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşmıştır (Saygı, 2011).

Firuzeh Sepehrian Azar ve Omid Fatahy (2014), öğrencilerin Enneagram’a göre kişilik
tiplerini bilmelerinin eğitime olan uyumlarında herhangi bir değişikliğe sebep olup
olmayacağını araştırmışlardır. 60 kişisi deney, 60 kişisi kontrol grubu olan 120 öğrenciyle
yapılan araştırmada, deneklere eğitim uyum anketi uygulanmış ve deney grubuna 6 hafta
boyunca Enneagram kişilik eğitimi verilmiştir. Bu sürecin sonunda eğitim uyum anketi 2
gruba da tekrarlanmış ve deney grubunun eğitim uyum anketi sonuçlarında anlamlı bir
farklılık olduğu yani Enneagram’ın öğrencilerin eğitime uyumları üzerinde olumlu yönde
bir etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Azar & Fatahy, 2014).

Pesen (2015), grafik tasarım göstergelerinin algılanmasında Enneagram kişilik tipleri


arasında bir farklılık olup olmadığını araştırmıştır. Grafik tasarım ve iletişimin ilişkisini
anlattıktan sonra çeşitli reklam afişleri ve bu afişleri yorumlama süreçlerinde kişilik
tiplerine göre oluşacak farklılıkları örneklendirerek açıklamıştır. Pek çok örnek üzerinden
gittiği çalışmasında, her bir mizaç tipinin afişte dikkat edeceği unsurları sıralamış ve
kişilerin kendi kişilik tiplerine göre seçimler yaptığı sonucuna ulaşmıştır (Pesen, 2015).

Topçu (2016), okul öncesi dönemdeki çocukların aile ilişkileri ile çocuklarda görülen
problem davranışlar arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma grubunu, Düzce’deki
anaokullarına devam eden 170 tane 48-66 aylık çocuğun anneleri oluşturmaktadır.
Araştırmasının sonucunda, çocukların yaşlarının, cinsiyetlerinin, annelerinin öğrenim
düzeylerinin anne çocuk ilişkisinde anlamlı bir farklılığa yol açmadığı öğrenilirken,

28
annelerin yaşının, çocuğun doğum sırasının, anaokuluna devam etme sürelerinin istatiki
olarak anlamlı bir farklılığa sebep olduğu sonucuna ulaşmıştır (Topçu, 2016).

Seçer (2017), okul öncesi çocuklarının duygu regülasyonu ile annelerinin duygu
sosyalleştirme davranışları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Duygu sosyalleştirmeyi,
çocukların duygusal çıktılarına yetişkinlerin verdiği tepkiler olarak tanımlayan Seçer,
araştırmasının sonucunda duygularını düzenleyebilen çocukların sosyal yetkinliklerinin,
duygularını düzenleyemeyen çocuklara göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Çocukların duygu düzenleme becerilerinin önemli belirleyicilerinden biri olan annenin
duygu sosyalleştirme davranışı, olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisi açısından da oldukça
gereklidir. Yapılan araştırmanın sonuçlarından birisi de ebeveynlerin duygu
sosyalleştirme davranışlarının ya da çocukların sosyal yetkinliğinin çocuğun cinsiyetine
göre değişmediği sonucudur (Seçer, 2017).

Kam (2018); istismara uğrayan insanların danışmanlık süreçlerinde Enneagram’ın İlahi


Bağlanma Teorisi’yle bütünleştirilerek kullanılmasını ve danışanların iyileşme
süreçlerine bunun nasıl ve ne şekilde fayda sağladığını araştırmıştır. Çalışmasında, her
bir kişilik tipinin farklı olumsuz benlik imajına sahip olduğunu ve terapide kişilerin
öncelikli olarak kendilerini tanımalarının ve çarpıtılmış mesajların farkına varmalarının
olayları algılayış biçimlerini farklılaştırdığı sonucuna ulaşmıştır (Kam, 2018).

Kelly ve arkadaşları (2018), boşanmış ebeveynlerden vesayeti annede olan çocukların


ebeveynlerinin stresi ve ebeveyn çocuk ilişkisini araştırmışlardır. 5-13 yaş arası çocukları
olan 17 yeni ayrılmış ya da boşanmış anneyle çalışmalarını yürütmüşlerdir. Araştırmanın
sonucunda, annenin stresinin ebeveyn-çocuk ilişkisini etkilediği, ancak çocuğun
cinsiyetinin ya da yaşının ebeveyn-çocuk ilişkisinde belirleyici faktörler olmadığı
sonucuna ulaşmışlardır (Murphy, Martin, & Don, 2018).

Boz, Kardaş ve Altınbay (2019), muhasebe hizmeti alan mükelleflerin Enneagram’a göre
kişilik özelliklerinin, müşteri bağlılığı ile olan ilişkisini incelemişlerdir. 201 mükellefle
sürdürdükleri çalışmada Enneagram kişilik özellikleriyle müşteri bağlılıkları arasında çok
zayıf, zayıf ve orta derece ilişki olduğu, müşteri bağlılığı ile en yüksek korelasyonun tip
7 arasında, en düşük korelasyonun ise tip 2 arasında olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Boz,
Kardaş, & Altınbay, 2019).

Yaylacı (2019), okul öncesi dönemdeki çocukların ebeveyn çocuk ilişkisinin internet
kullanımı üzerine etkisini incelediği araştırmasında, ebeveynlerin gelir durumlarıyla

29
Çocuk Anababa İlişki Ölçeği’nin çatışma alt boyutunda anlamlı sonuçlar elde etmiştir.
Yaylacı’nın araştırmasına göre kazancı, masraflarından az olan ebeveynler, kazancı ile
masrafları eşit olanlar ve kazancı masraflarından fazla olan ebeveynlere göre çatışma alt
boyutunda anlamlı seviyede yüksek puan almıştır, yani ebeveynlerin ekonomik durumu
çocuklarıyla kurdukları ilişkiyi etkilemektedir (Yaylacı, 2019).

Üstündağ ve arkadaşları; majör depresif bozukluğu olan hastaların bireysel farklılıklarını


dokuz tip mizaç modeli odağında, kişilik tiplerine göre inceleyerek bir araştırma
yapmışlardır (2020). Araştırmanın sonucunda, mizaç ve kişiliğin, bireylerin majör
depresif bozukluklarının temel klinik görüntüsündeki farklılıkların tanınmasında pratik
bir değişken olduğu ve majör depresif bozukluğu olan hastaların, farklı
yaşantılanmalarının ve kişiler arasında farklılık gösteren yönlerin açıklanmasında
faydalanılabilecek bir parametre olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Üstündağ, ve diğerleri,
2020).

Erkan (2020), Enneagram modeline göre öğretmen adaylarının kişilik tipleri ile sınıf
yönetimi konusundaki özyeterlik inançları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmasını
513 üniversite öğrencisi ile yapmıştır. Araştırmanın sonucunda, sınıf yönetimi özyeterlik
inanç puanlarının kişilik yapılarına göre değiştiği ve tip 5 olanların tip 9’a göre daha
yüksek sınıf yönetimi özyeterlik inancına ve yine tip 5’lerin sonuç beklentisinin tip 4’lere
göre daha yüksek olduğu sonucuna ulaşmıştır (Erkan, 2020).

Rakhmanov, Demir ve Dane (2020), üniversite yurtlarında kalan erkek öğrencilerin


Enneagram’a göre kişilik tipleriyle çatışma düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir.
242 üniversite öğrencisi çalışmaya gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmalarının
sonucunda, öğrencilerin %50’den fazlasının aynı kişilik tipine sahip kişilerle aynı
odalarda kaldığı ve çatışma düzeyleri arasında aynı odadaki kişilerle anlamlı bir farklılık
bulunmadığı, odalar arasındaysa anlamlı bir farklılık olduğu sonucuna ulaşmışlardır
(Rakhmanov, Demir, & Dane, 2020).

Gianina ve Malina (2020), inretnet kullanımı ve ebeveyn-çocuk iletişiminin ilişkisini


araştırmışlardır. 204 kişiyle yaptıkları araştırmada, internet kullanırken ebeveynlerin ve
çocukların davranışlarında oluşan değişiklikleri incelemişler ve araştırmalarının
sonucunda problemli internet kullanımı ile ebeveynlik arasında istatiki olarak anlamlı
ilişkiler olduğu ve aile içi memnuniyetin, aile iletişiminin bundan etkilendiği sonucuna
ulaşmışlardır (Gianina & Malina, 2020).

30
Özyürek ve Çetinkaya (2021), COVID-19 pandemi döneminde ailelerin ve ebeveyn-
çocuk ilişkilerinin incelenmesine yönelik yaptıkları araştırmada, sürecin getirdiği
zorlukların ve gerekliliklerin aileler üzerindeki olumlu ve olumsuz pek çok etkileri
olduğu ayrıca; ebeveynlerin çalışamamasının getirdiği maddi zorluğun, ebeveyn stresini
artırdığı ve aile içi şiddetin artmasına sebep olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Özyürek &
Çetinkaya, 2021).

Rouchun ve arkadaşları (2021), ailenin sosyoekonomik durumu ve aile çocuk ilişkilerini


inceledikleri araştırmaya; 3. ve 6. sınıflarda okuyan 450 çocuk katılmıştır. Araştırmanın
sonucunda ailenin ekonomik durumu ve ebeveyn çocuk ilişkisinin büyük oranda
birbirleriyle ilişkili olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Rouchun, Zongkui, Shuailei, Qinggi,
& Chen, 2021).

31
3. GEREÇ VE YÖNTEM

Bu kısımda, araştırmanın modeli, kullanılan veri toplama araçları, çalışma


grubu, verilerin toplanması ve analiz edilme aşamalarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır.

3.1 Araştırmanın Modeli

Bu araştırmanın modeli, ebeveynlerin çocuklarıyla kurdukları iletişim ile


Enneagram modelinin incelenmesi, aynı zamanda bu iki düzey arasındaki yani 48-72 ay
aralığında çocuğu olan ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram
modeline göre kişilik tipleri arasındaki ilişkinin incelenmesini amaçlayan, betimsel
nitelikte olan ilişkisel tarama modelidir. Betimsel nitelikteki çalışmalarda, araştırmanın
evreni belirlendikten sonra bir örneklem grubu oluşturulur ve bu grup çeşitli değişkenlere
göre incelenir (Orhan, 2010).

İlişkisel tarama modeli ise, değişkenler arasındaki ilişki düzeylerinin incelendiği


araştırmalardır (Karadağ, 2010). Karasar ilişkisel tarama modelinin birden fazla değişken
arasında birlikte bir değişim olup olmadığını ve varsa bu değişimin derecesinin
belirlenilmesine ilişkin yapılan çalışmalarda kullanılan bir model olduğunu söylemiştir
(Hakkoymaz, 2017).

3.2 Araştırmanın Çalışma Grubu

Bu araştırmanın çalışma grubunu İstanbul ilinde ikamet eden 48-72 aylık


çocukların ebeveynleri oluşturmaktadır. Anket 100 kişiye gönderilmiş, ancak 92 kişiden
geri dönüt alınmıştır. Araştırmada kaynak kişilere ulaşmada ebeveynlerin 18 yaşından
büyük olması ve çocuklarının sağlıklı gelişim gösteriyor olması ölçütleri dikkate
alınmıştır. Ayrıca anketi dolduran ebeveynlerin İstanbul’da tek bir bölgede oturmayıp
çeşitli bölgelerde ikamet eden ebeveynler olmaları dikkat edilen diğer bir ölçüttür.

3.3 Veri Toplama Araçları

Ebeveynlerin Enneagram tipolojisine göre kişiliklerini öğrenmek ve


çocuklarıyla olan iletişim becerilerinin niteliklerinin belirlenmesi için üç kısımdan oluşan
bir anketten faydalanılmıştır. Anketin ilk kısmında demografik bilgi formu, ikinci

32
kısımda Enneagram Kişilik Ölçeği, üçüncü kısımda ise Çocuk Ana Baba İlişki Ölçeği
bulunmaktadır.

3.3.1 Sosyo-Demografik Bilgi Formu

Araştırmaya katılan ebeveynler ve çocuklarla ilgili bazı kişisel bilgilerin


belirlenmesi için araştırmacı tarafından hazırlanan bilgi formu kullanılmıştır. Bu formda,
ebeveynin anne mi baba mı olduğu, ebeveynlerin yaşları, eğitim durumları, gelir
durumları, çocuk sayısı, cinsiyeti ve çocuğun yaşının ne olduğu soruları yer almaktadır.

3.3.2 Enneagram Kişilik Ölçeği

Subaş, A. , Çetin, M. tarafından geliştirilen Enneagram Kişilik Ölçeği (EKÖ)


insanların çeşitli durumlar karşısında sergiledikleri davranışlara yön veren mizaç ve
kişilik eğilimlerinin anlaşılması için hazırlanan bir ölçektir. Araştırmanın evrenini,
İstanbul ilinde ikamet eden okul yöneticileri oluşturmuştur. Örneklem, random seçilen
196 yöneticidir. Barret (2007), CR değeri 0.80 düzeyinde olduğunda, örneklem
büyüklüğünün 134-369 arası olmasının yeterli olacağını söylediğinden, araştırma
grubunun yeterli sayıda olduğu söylenilebilir. Enneagram sistemi için geliştirilen bu
ölçekte 27 soru bulunmaktadır. Önce Enneagram metodolojisine göre mizaç tiplerinin
özellikleri belirlenmiş ardından tiplerin birbirlerinden ayrılan özellikleri 36 madde olarak
sıralanmıştır. Çeşitli uzman görüşleri alındıktan sonra maddeler 27’ye indirilmiştir.
Dörtlü likert tipi hazırlanan ölçeğin sorularının cevapları ‘’beni hiç anlatmıyor, bir kısmı
beni anlatıyor, geneli beni anlatıyor, tamamı beni anlatıyor’’ şeklinde düzenlenmiştir.
İşaretledikleri maddeler, ebeveynlerin kendilerine ait özelliklerini değerlendirmelerine
yöneliktir. Ölçeğin geçerlilik güvenilirlik çalışmalarından önce ölçek maddelerinin
normallik sınaması için Kolmogrov Smirnov Testi yapılmış ve p>0,05 olduğu için
dağılımlar arasında anlamlı derecede bir farklılık olmadığı ve çalışma grubunun homojen
olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Ölçeğin pilot uygulaması 58 kişiyle yapılmış ve test tekrar test kriterine uygun
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İstanbul’dan rastgele örneklem yöntemiyle seçilen 47’si
kadın, 149’u erkek 196 okul yöneticisinden elde edilen verilerle geçerlilik güvenilirlik
çalışmaları yapılmıştır. Ölçeğin 27 maddesinin (a=0,901) mükemmel güvenilirliğe ve
anlamlı düzeyde (p<0,001) madde ayırt ediciliğine sahip olduğu tespit edilmiştir.

33
Enneagram Kişilik Ölçeğinin 9 alt boyutu bulunmaktadır ve aldığı 19,952 faktör
yükü ile toplam varyansın %73,899’unu açıklamaktadır yani örneklem yeterliliğine sahip
olduğu görülmektedir.

Ölçeğin iç tutarlılığı için Cronbach’s Alfa ve Split Half, yapı geçerliliği için
Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) ve Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) kullanılmıştır.

Cronbach’s Alpha değerleri 0 ile 1 arasında yer alır ve alfa katsayısı 1’e
yaklaştıkça, çalışmanın güvenilirliği artar (Kılıç , 2016). Ölçekteki 27 maddenin
Cronbach’s Alpha değeri 0,901’dir. Split Half yöntemiyle yapılan analizde birinci grubun
(1-14 arası maddeler) Cronbach’s Alfa değeri; 0,817 olduğu, ikinci grubun ise (14-27
arası maddeler) Cronbach’s Alfa değerinin 0,813 olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu
verilere göre ölçeğin güvenilirliğinin yüksek düzeyde olduğu söylenilebilir. Yapı
geçerliliği ölçekteki göstergelerin farklı uygulamalarda aynı şekilde işleyip işlemediğini
anlamak için yapılır. Ölçekte bunu test etmek için Açımlayıcı Faktör Analizi (AFA) ve
Doğrulayıcı Faktör Analizinden (DFA) faydalanılmıştır. Enneagram Kişilik Ölçeği’nin
27 maddesinin 9 faktörde toplanmasını test etmek için açımlayıcı faktör analiziyle tespit
edilen modelin doğrulama faktör analizi uyum ölçüleri, alanyazındaki referans
aralıklarına göre değerlendirildiğinde, tasarlanan modelin istatistiksel açıdan uygun bir
model olduğunu göstermektedir.

Enneagram Kişilik Ölçeği’nin alt boyutları, Uzlaşmacı (Tip 9), Başaran (Tip 3),
Yardımcı (Tip 2), Maceracı (Tip 7), Mükemmeliyetçi (Tip 1), Özgün (Tip 4), Gözlemci
(Tip 5), Sorgulayan (Tip 6) ve Reis (Tip 8) olarak adlandırılmıştır. Faktörlerin isimleri
verilirken Acarkan (2014), Batı (2012), Riso, Hudson (1996), Palmer (1991) gibi pek çok
araştırmacının çalışmaları incelenmiş ve onlardan esinlenilmiştir (Subaş & Çetin, 2017).

EKÖ’nün Faktör İsimleri

Madde Numaraları Faktör Enneagram Faktör


(Tip)
Numarası Tip Adı
Numarası
M09, M27, M18 1 Tip 9 Uzlaşmacı
M03, M12, M21 2 Tip 3 Başaran
M11, M20, M02 3 Tip 2 Yardımcı
M25, M16, M07 4 Tip 7 Maceracı
M01, M19, M10 5 Tip 1 Mükemmeliyetçi
M22, M13, M04 6 Tip 4 Özgün
M14, M05, M23 7 Tip 5 Gözlemci

34
M24, M06, M15 8 Tip 6 Sorgulayan
M08, M17, M26 9 Tip 8 Reis

Doktora çalışmasında liderlik becerileriyle ilgili araştırma yapıldığından, ölçeğin


geçerlik güvenilirlik çalışması okul yöneticileriyle yapılmıştır. Belirli bir hastalık ya
da özel durumlar hariç (belli psikolojik özelliklere sahip olan bireyler, dezavantajlılar
vs.) sosyal araştırmalarda, 16 yaş üzeri tüm yetişkinlerde ölçek kullanılabilmektedir.
Yüksel ve Kızılgeçit (2021) Enneagram modeline göre ilahiyat fakültesi
öğrencilerinin kişilik özelliklerini çeşitli değişkenlere göre inceledikleri
araştırmalarında, EKÖ’yü üniversite öğrencilerine uygulamışlardır (Yüksel &
Kızılgeçit, 2021). Boz, Duran ve Meral; Enneagram kişilik tiplerinin iş performansı
üzerindeki etkisini inceledikleri araştırmada, beyaz ve mavi yakalı çalışanlarla
araştırmalarını yapmışlar ve yine EKÖ’yü kullanmışlardır (Boz, Duran, & Meral,
2021). Boz, Kardaş ve Altınbay (2019); muhasebe hizmeti alan mükelleflerin
Enneagrama göre kişilik özelliklerinin, müşteri bağlılığı ile ilişkisini inceledikleri
araştırmalarında, Enneagram Kişilik Ölçeği’ni (EKÖ) kullanmışlar ve araştırmalarını
Mali Müşavirler Odası’na bağlı muhasebecilerden hizmet alan mükelleflerle
yapmışlardır (Boz, Kardaş, & Altınbay, 2019).

3.3.3 Çocuk -Ana Baba Çocuk İlişki Ölçeği

Ebeveynler ile çocukların arasındaki iletişimin niteliğinin artırılması için


öncelikle aralarındaki iletişim niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Robert C. Pianta
tarafından 1992 yılında geliştirilen Child Parent Relationship Scale, Akgün ve
Yeşilyaprak (2010) tarafından Çocuk Ana Baba İlişki Ölçeği olarak Türkçe’ye çevrilmiş
ve geçerlilik güvenilirlik çalışması yapılmıştır. Ölçeğin orijinalinde, çatışma, bağlanma
ve olumlu ilişki olmak üzere 3 tane alt boyut ve 30 soru bulunmaktadır. Ölçek 5’li likert
tipi bir ölçek olup ‘’5’’ kesinlikle çok uygun, ‘’1’’ kesinlikle uygun değil anlamına
gelmekte ve katılımcılar yanıtlarını bu aralıkta vermektedir. Ölçekte bulunan olumsuz
ifadeler içeren sorular, tersine kodlanarak puanlanmaktadır. Ölçeğin sonuçlarına 4.5-5.5
yaş aralığında çocukları olan 714 ebeveyn ile varılmıştır. National Institute of Child
Health and Human Development kapsamında yapılan çalışmada yine bu ölçek kullanılmış
ve veriler 10 farklı eyaletten toplanmıştır. 1364 annenin çocuğuyla olan ilişkisini

35
belirlemek üzere uygulanan anket, bir yıl sonra tekrarlanmış ve geçerlilik ve güvenilirlik
açısından uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Türkçeye uyarlama çalışmalarına ise psikolojik danışmanlık ve rehberlik ve


çocuk gelişimi alanlarından 4 uzman tarafından ayrı ayrı Türkçe’ye çevrilerek
başlanmıştır. Ardından bir dilbilim uzmanı tarafından yeniden Türkçe’den İngilizce’ye
çevrilmiştir. Anlamsal bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşıldıktan sonra ölçeğin iki
formu karşılaştırılarak gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Türkçe formunun kapsam
geçerliliği için alanında uzman on kişinin görüşlerine başvurulmuştur. Uzmanlara ölçeğin
anne baba ilişkisini ne derecede ölçtüğünü 5’li likert tipi ölçek formatında
değerlendirmeleri istenilmiş ve uzmanların verdiği puanların ortalamasının 3 ve üzeri
olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonucun da ölçeğin anne baba ilişkisini ölçmede yeterli
bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Uyarlama çalışmaları 48-72 aylık çocukların
anneleriyle yapılmıştır. Ölçeğin Türkçe’ye uyarlanmış formunun iki alt boyutu
bulunmaktadır. Birinci faktör olan çatışma alt boyutunda 14 tane madde (2, 7, 12, 14, 15,
17, 18, 19, 21, 23, 24, 25, 27, 28) bulunmaktadır. İkinci faktör olan olumlu ilişki alt
boyutunda ise 10 madde (1, 3, 5, 8, 10, 13, 16, 20, 26, 29, 30) bulunmaktadır. Testin
güvenilirlik sonuçları 30 anneyle yapılmış ve 3 hafta sonra anket tekrarlanmış ancak bu
kısımda 28 anneye ulaşılabilmiştir. Türkçe formu 24 maddeden oluşan anketin
güvenilirlikle ilgili alt boyutlara ilişkin iç tutarlılık katsayısı (Cronbach alfa); çatışma
boyutu için 0.85, olumlu ilişki için 0,73, toplam olarak da 0,73 olarak bulunmuştur.
Ölçeğin test tekrar test güvenilirlik katsayıları ise çatışma alt boyutu için 0.98, olumlu
ilişki alt boyutu için 0.96, toplam da 0.96 olarak bulunmuştur. Bulunan değerler ölçeğin
güvenilirliği için yeterli düzeydedir.

Ölçeğin yapı geçerliliği ise Kaiser-Meyer-Olkin (KMO), Barlett Sphericity Testi


kullanılarak değerlendirilmiştir. KMO değeri 1’e yaklaştıkça verilerin analize uygun
olduğu sonucuna ulaşılır ve Çocuk Anababa İlişki Ölçeği’nin KMO değeri; 0,79 olarak
bulunmuştur. Elde edilen bu değer, araştırmanın sonucunda elde edilecek sonuçların
faktör analizinin doğru bir şekilde kullanılabileceğini göstermektedir. Barlett Sphericity
Testi, değişkenler arasındaki ilişkiyi ölçmek için kullanılan bir tekniktir. Çalışma içinde
bununla ilgili gerekli analizler yapılmış ve 1699.85 (p<0,01) anlamlı olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Bu sonuçla da değişkenler arasındaki ilişki miktarının yeterli olduğu
anlaşılmış ve faktör analizinin yapılabileceği ortaya konulmuştur. İki faktörlü olan
ölçeğin ilk faktörü, toplam varyansın %22’sini, ikinci faktör %14’ünü açıklamaktadır.

36
Yani testin toplam varyansı %36’dır. Ölçeğin faktör yapısının güçlü olması, yapı
geçerliliğinin bir işareti olarak sayılabilmektedir (Akgün & Yeşilyaprak, 2010).

3.4 Verilerin Toplanması ve Analizi

Yapılan araştırma için, bağlı olunan üniversitenin etik kurulundan özel izin
alınmıştır. Çalışmada 135 kişiye ait anket verileri incelenmiş ancak bazı yanıtların istatiki
anlamda tutarsız olması sebebiyle 92 ebeveynin yanıtları ile çalışma sürdürülmüştür.
Verilerin analizleri SPSS 26 ve Smart PLS Version 3.3.2 paket programlarında
gerçekleştirilmiştir.

İlk olarak ölçeklerden elde edilen verinin güvenirliğini test etme amacıyla
Cronbach Alpha değerleri ölçülmüştür. Asgari güvenirlik garanti altına alındıktan sonra
ebeveynlerin Enneagram tipolojisine göre mizaçları tespit edilmiştir.

Daha sonraki aşamada çalışmanın ana hipotezlerini test etmek amacıyla


“Ebeveyn Çocuk İlişkisi”, “Ebeveynin Enneagram Kişilik Tipi” ve diğer 6 demografik
değişken ile Şekil 1’de görülen araştırma modeli oluşturulmuştur. İkinci nesil çok
değişkenli bir istatistik metodu olan Kısmı En Küçük Kareler Yapısal Eşitlik modeli
(KEKK-YEM / PLS-SEM) kullanılarak, önce faktör analizi daha sonra yol analizi
uygulanmıştır. Fornell-Larcker kriterine göre ayrışma geçerliliği, AVE değerlerine göre
geçerlik ve ayrıca Cronbach Alpha (CA) ve Birleşik Güvenirlik (Composite Reliability)
değerleri analiz edilerek modelin güvenirliği de garanti altına alınmıştır. Geçerlik ve
güvenirlik kıstaslarının yanında VIF değerleri de analiz edilerek modellerde çoklu
doğrusallık sorunu olmadığı garanti altına alınmıştır.

Kurulan ilk modelde kullanılan “Ebeveynin Enneagram Kişilik Tipi” ve diğer 6


demografik değişkenin, ebeveyn çocuk ilişkisinin 2 alt boyutu olan olumlu ilişki ve
çatışma ilişkisi üzerindeki etkilerini analiz etmek amacıyla ikinci bir model kurulmuştur.
(Bkz. Şekil 2) Bu modelde de geçerlik, güvenirlik ve çoklu doğrusallık kontrollerinin
tamamı yapılmıştır.

Bu araştırmada kullanılan Kısmı En Küçük Kareler Yapısal Eşitlik Modeli (PLS-


SEM) yönteminde, tahmin edilen standart hata değerleri ile t istatistiği ve güven
aralıklarının hesaplanması için parametrik olmayan yeniden örnekleme (bootstrap)
kullanılır. Yeniden örneklemin 5000 veya daha fazla sayıda olması tavsiye edilmektedir

37
(Hair Jr, Sarstedt, Hopkins ve Kuppelwieser, 2014: 112). Çalışma boyunca elde edilen
tüm modeller 10000 yeniden örnekleme ve 500 maksimum iterasyon ile elde edilmiştir.

Analizlerde anlamlılık düzeyi 0,05 olarak kabul edilmiştir.

38
4. BULGULAR

Bu bölümde 4-5 yaş aralığında çocukları olan ebeveynlerin Çocuk Anababa


İlişki Ölçeği ile çocuklarıyla olan ilişkileri ve Enneagram Kişilik Ölçeği ile Enneagram
modeline göre kişilikleri arasında bir ilişki olup olmadığı incelenmiştir. Ebeveynlerin ve
çocukların belirlenmiş demografik özelliklerine göre Enneagram Kişilik Ölçeği ve Çocuk
Anababa İlişki Ölçeği puanlarına göre anlamlı bir farklılık olup olmadığı araştırılmıştır.

4.1 Katılımcıların demografik özelliklerine ait istatistikler

Araştırmaya katılan ebeveynlerin demografik özelliklerine ilişkin istatistikler


Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1: Demografik İstatistikler


n=92 n %
Kız 43 46,7
Çocuğun Cinsiyeti
Erkek 49 53,3
48-60 41 44,6
Çocuğun Yaşı (Ay)
60-72 51 55,4
25-35 59 64,1
Ebeveynin Yaşı (Yıl)
36-45 33 35,9
İlkokul mezunu 5 5,4
Ortaokul mezunu 5 5,4
Ebeveynin
Lise mezunu 29 31,5
Eğitim Durumu
Önlisans ve lisans mezunu 40 43,5
Lisansüstü eğitim mezunu 13 14,1
Ailenin Aylık Asgari ücret 17 18,5
Gelir Durumu Asgari ücret üstü 75 81,5
Çocuk 1 Çocuk 30 32,6
Sayısı 2 Ya da Daha Fazla 62 67,4
Mükemmeliyetçi 16 17,4
Yardımcı 8 8,7
Başaran 5 5,4
Ebeveynin Özgün 6 6,5
Enneagram Gözlemci 2 2,2
Tipi Sorgulayan 20 21,7
Maceracı 8 8,7
Reis 9 9,8
Uzlaşmacı 17 18,5

39
Araştırmaya katılan ebeveynlerin 43’ünün kız çocuğu, 49 tanesinin ise erkek
çocuğu vardır. Çocukların yaş aralığına bakıldığındaysa %44,6’lık bir oran ile 41
tanesinin 48-60 aylık çocuklara, %55,4’lük bir oran ile 51 tanesinin 60-72 aylık çocuklara
sahip olduğu görülmektedir. Ebeveynlerin %64,1’i 25-35 yaş aralığında, 35,9’u 36-45 yaş
aralığındadır. Ebeveynlerin %5,4’ü ilkokul mezunu, %5,4’ü ortaokul mezunu, %31,5’i
lise mezunu, %43,5’i önlisans ya da lisans mezunu, %14,1’i ise lisansüstü eğitim
mezunudur. Gelir durumlarına bakıldığında; %18,5’i asgari ücret ile, %81,5’i asgari ücret
üzeri tutarlarla geçimini sağlamaktadır. Ailelerin %32,6’sının 1 çocuğu, %67,4’ünün ise
2 ya da daha fazla çocuğu vardır. Örneklem grubunun %17,4’ü mükemmeliyetçi (tip 1),
%8,7 si yardımcı (tip 2) %5,4’ü başaran (tip 3), %6,5’i özgün (tip 4), %2,2’si gözlemci
(tip 5), %21,7’si sorgulayan (tip 6), %8,7’si maceracı (tip 7), %9,8’i reis (tip 8), %18,5’i
uzlaşmacı (tip 9) mizaç tiplerindedir.

Tablo 2: Güvenirlik analizleri

Ölçek Madde Sayısı Cronbach Alpha


ENNEAGRAM 24 0,841
Uzlaşmacı 3 0,523
Başaran 3 0,513
Yardımcı 3 0,608
Maceracı 3 0,694
Mükemmeliyetçi 3 0,691
Özgün 3 0,545
Gözlemci 3 0,516
Sorgulayan 3 0,518
Reis 3 0,698
ÇOCUK ANABABA İLİŞKİSİ 24 0,739
Olumlu 10 0,645
Çatışma 14 0,724

Bir ölçek için Cronbach Alpha değerinin 0.50’in üzerinde olması, ölçeğin
toplanabilir özelliğinin olduğu yani güvenilir olduğu anlamına gelir. (George and
Mallery, 2003) Tablo 1’de incelenen tüm ölçek ve alt boyutların güvenilirlik değerleri
0,51-0,84 arasında değerler almakta olup, veri setinin istatistiki analiz için asgari
güvenilirliğe sahip olduğu söylenebilir.

40
Bu aşamada her bir katılımcının Enneagram puanlarına göre karakter analizi
yapılmış ve katılımcıların Enneagram tipi belirlenmiştir. Ebeveynlerin Enneagram tipi
başta olmak üzere diğer 6 bağımsız demografik değişken ile birlikte araştırma modeli
SmartPLS programında oluşturulmuş ve Yol Analizi kısmına geçilmiştir.

4.2 Araştırma Modeline Ait Yol Analizi

Modelin ilk olarak geçerlilik ve güvenilirlik analizleri gerçekleştirilmiştir. Bu


aşamada Çocuk Anne Baba İlişkisi ölçeğinin 1,2,3,6,7,9,11,14,15,16,17,23 ve 24.
Maddelerinin kendi değişkenlerine yeterli bir faktör yükü ile anlamlı şekilde
bağlanmadığı görülmüş ve modelden çıkarılmıştır. Elde edilen final modeli Şekil 1’de
gösterilmiştir ve ayrışma geçerliliğine ait değerler Tablo 3’de paylaşılmıştır.

Şekil 1: Araştırma modeline ait SmartPLS görünümü

41
Tablo 3: Ayrışma geçerliği

Fornell-Larcker Kriteri
Çocuk
Ailenin Ebeveyn Ebeveynin
Ebeveynin Çocuk Çocuk Çocuk Anne
Gelir Enneagram Eğitim
Yaşı Cinsiyeti Sayısı Yaşı Baba
Durumu Tipi Durumu
İlişkisi
Ailenin
Gelir 1,000
Durumu
Ebeveyn
Enneagram 0,038 1,000
Tipi
Ebeveynin
Eğitim 0,212 -0,041 1,000
Durumu
Ebeveynin
0,168 0,033 -0,091 1,000
Yaşı
Çocuk
0,036 -0,204 -0,113 0,011 1,000
Cinsiyeti
Çocuk
0,106 -0,098 -0,165 0,189 -0,040 1,000
Sayısı
Çocuk
0,220 0,224 -0,081 0,132 -0,085 0,117 1,000
Yaşı
Çocuk
Anne
-0,277 -0,234 -0,070 -0,158 0,186 0,076 -0,329 0,560
Baba
İlişkisi

Ayırma geçerliği için bir modeldeki her bir değişkene ait AVE’nin karekökünün
değişkenler arasındaki korelasyonlardan büyük olması gerekmektedir. (Fornell ve
Lacker, 1981: 39-50). Tablo 3’te gösterilen AVE değerlerinin karekök değerleri, tabloda
çapraz ve koyu şekildedir. Elde edilen değerler, bulundukları satır ve sütunlardaki tüm
korelasyon değerlerinden daha büyük olduğuna göre ayırma geçerliliğinin sağlandığı
söylenebilir. Modele ait güvenirlik ve uyuşum geçerlik değerleri ise Tablo 4’de
paylaşılmıştır.

Yapı güvenilirliği için öncelikle değişkenlerin Cronbach Alpha (CA) değerleri


ve Composite Reliability (CR) kontrol edilmiştir. Bu değerler, modele ait sırasıyla içsel
tutarlılığı ve bileşik güvenilirliği ifade etmektedir. Hair ve arkadaşları (1998), güvenirlik
kıstasının sağlanabilmesi için modeldeki her bir yapı için elde edilen CR değerlerinin
0,70’in üzerinde olması gerektiğini söylemektedir. Diğer yandan uyuşum geçerliliğinin
sağlanabilmesi için Average Variance Extracted (AVE) değerinin 0,50’den yüksek
olması gerekmektedir (Fornell ve Larcker, 1981).

42
Tablo 4: Modele ilişkin güvenirlik ve uyuşum geçerlik değerleri
Cronbach's Composite Average Variance
Alpha Reliability Extracted (AVE)
Ailenin Gelir Durumu 1,00 1,00 1,00
Ebeveyn Enneagram Tipi 1,00 1,00 1,00
Ebeveynin Eğitim Durumu 1,00 1,00 1,00
Ebeveynin Yaşı 1,00 1,00 1,00
Çocuk Cinsiyeti 1,00 1,00 1,00
Çocuk Sayısı 1,00 1,00 1,00
Çocuk Yaşı 1,00 1,00 1,00
Çocuk Anne Baba İlişkisi 0,79 0,83 0,31

Tablo 4’de sunulan modele ait bulgular incelendiğinde, modeldeki ölçek


formatındaki tek değişken olan “Çocuk Anne Baba İlişkisi” değişkeninin güvenirliği
sağlasa da AVE değerinin 0,31 olduğu gözlenmektedir. Fakat bu değer kabul edilebilirdir
zira CR değerleri 0,60’dan büyük olduğu durumda, AVE’nin 0,50’den küçük olmasının
kabul edilebilir olduğunu ve yapı geçerliliğinin yeterli olduğunu ifade edilmiştir (Hair
vd., 1998). Değişkene ait CR 0,83’dür ve dolayısı ile model bu haliyle ilgili kıstaslara
uyum sağlamaktadır.

Model geçerliği için üçüncü ve son başlık ise faktör yükleridir. Faktör yüklerinin
en az 0,30 ve üzerinde olması gerekir. (Holmes-Smith, 2000: 143) Ayrıca modelde
bulunan tüm maddelerin en azından 0,05 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı
olması beklenir. Modeldeki tüm göstergelere ait faktör yükleri ve yeniden örnekleme
yöntemi ile elde edilen faktör yüklerine ait anlamlılık istatistikleri sırasıyla Tablo 5’de
verilmiştir.

Modelde bulunan tüm göstergelere ait standart faktör yükleri 0,35-1,00 arasında
değişmektedir. Ayrıca yüklerin tamamı 0,05 düzeyinde istatistiksel olarak anlamlıdır.

Nihayetinde, araştırma modelinin güvenirlik ve geçerli ve yapısal geçerliği


sağlanmaktadır. Kurulan araştırma hipotezlerine yönelik ölçekten elde edilecek tüm yol
katsayıları geçerli ve güvenilir olacaktır.

43
Tablo 5: Maddelere ait faktör yükü ve anlamlılık değerleri
Faktör
Değişken Madde t p
Yükü
Ailenin Gelir Durumu Ailenin Gelir Durumu 1,000
Ebeveyn Enneagram Ebeveyn Enneagram
1,000
Tipi Tipi
Ebeveynin Eğitim Ebeveynin Eğitim
1,000
Durumu Durumu
Ebeveynin Yaşı Ebeveynin Yaşı 1,000
3,18 0,00
Olumlu 3 0,602
7 1
3,04 0,00
Olumlu 7 0,650
5 2
2,11 0,03
Çatışma 10 0,351
6 4
3,48 0,00
Çatışma 11 0,581
3 0
3,17 0,00
Çatışma 12 0,592
8 1
5,89 0,00
Çocuk Anne Baba İlişkisi Çatışma 13 0,749
1 0
2,89 0,00
Çatışma 14 0,501
9 4
1,97 0,04
Çatışma 2 0,370
4 8
2,88 0,00
Çatışma 3 0,470
5 4
2,55 0,01
Çatışma 4 0,571
4 1
3,32 0,00
Çatışma 6 0,601
3 1
Çocuk Yaşı Çocuk Yaşı 1,000
Çocuk Cinsiyeti Çocuk Cinsiyeti 1,000
Çocuk Sayısı Çocuk Sayısı 1,000

Tablo 6: Çoklu doğrusal bağlantı kontrolü

Inner VIF
Çocuk Anne Baba İlişkisi
Ailenin Gelir Durumu 1,168
Ebeveyn Enneagram Mizacı 1,121
Ebeveynin Eğitim Durumu 1,142
Ebeveynin Yaşı 1,079
Çocuk Cinsiyeti 1,08
Çocuk Sayısı 1,109
Çocuk Yaşı 1,144

44
Son olarak modelde çoklu doğrusallık probleminin olmaması için VIF
değerlerinin 5’ten küçük gerekmektedir. (Pallant, 2016: 176). Tablo 6 incelendiğinde tüm
varyans artış faktörlerinin (VIF) 5’in altında kaldığı görülmektedir. Buna göre modelde
çoklu doğrusal bağlantı sorunu bulunmamaktadır.

Tablo 7: Yeniden örnekleme yol analizi istatistikleri

Beta (β) p
t
katsayıla değerle
değerleri
rı ri
Ailenin Gelir Durumu → Çocuk Anne Baba -0,231 1,489 0,136
İlişkisi Enneagram Tipi → Çocuk Anne Baba -0,104
Ebeveyn 0,773 0,439
İlişkisi
Ebeveynin Eğitim Durumu → Çocuk Anne 0,009 0,051 0,959
Baba İlişkisi
Ebeveynin Yaşı → Çocuk Anne Baba İlişkisi -0,104 0,757 0,449
Çocuk Cinsiyeti → Çocuk Anne Baba İlişkisi 0,167 1,15 0,250
Çocuk Sayısı → Çocuk Anne Baba İlişkisi 0,179 1,171 0,242
Çocuk Yaşı → Çocuk Anne Baba İlişkisi -0,237 1,613 0,107
*0,05 düzeyinde anlamlı p değeri

Tablo 7’de tüm p anlamlılık değerlerinin 0,05’ten büyük olduğu tespit edilmiştir.
Dolayısıyla modelde kurulan 7 ilişkinin tamamının istatistiksel olarak anlamsız olduğu
söylenebilir Ailenin gelir durumu, ebeveyn Enneagram tipi, ebeveynin eğitim durumu,
ebeveynin yaşı, çocuk cinsiyeti, çocuk sayısı ve çocuk yaşı faktörlerinin çocukların
ebeveynleri ile olan genel ilişkisi üzerinde etkili olduğunu söylemek istatistiki olarak
mümkün değildir. Araştırmanın bundan sonraki ikinci kısmında bu faktörlerin, Olumlu
İlişki ve Çatışma İlişkisi üzerindeki etkileri ikinci bir PLS-YEM modeli ile incelenmiştir.

4.3 Alt Boyutlu Araştırma Modeline Ait Yol Analizi

Modelin geçerlilik ve güvenilirlik analizleri gerçekleştirildiğinde Çocuk Anne


Baba İlişkisi ölçeğine ait Olumlu İlişki alt boyunun 4,5,6 ve 8. Maddelerinin; Çatışma
İlişkisi alt boyunun ise 1, 5,7 ve 8. Maddelerinin kendi değişkenlerine yeterli bir faktör
yükü ile anlamlı şekilde bağlanmadığı görülmüş ve modelden çıkarılmıştır. Elde edilen
final modeli Şekil 2’de gösterilmiştir ve ayrışma geçerliliğine ait değerler Tablo 8’de
paylaşılmıştır.

45
Şekil 2: Araştırma modeline ait SmartPLS görünümü

46
Tablo 8: Ayrışma geçerliği

Fornell-Larcker Kriteri
Ailenin Ebeveyn Ebeveynin
Ebeveynin Olumlu Çatışma Çocuk Çocuk Çocuk
Gelir Enneagram Eğitim
Yaşı İlişki İlişkisi Cinsiyeti Sayısı Yaşı
Durumu Tipi Durumu
Ailenin
Gelir 1,00
Durumu
Ebeveyn
Enneagram 0,04 1,00
Tipi
Ebeveynin
Eğitim 0,21 -0,04 1,00
Durumu
Ebeveynin
0,17 0,03 -0,09 1,00
Yaşı
Olumlu
-0,12 -0,14 -0,05 0,14 0,63
İlişki
Çatışma
-0,24 -0,29 -0,06 -0,18 0,41 0,55
İlişkisi
Çocuk
0,04 -0,20 -0,11 0,01 0,27 0,05 1,00
Cinsiyeti
Çocuk
0,11 -0,10 -0,17 0,19 0,26 0,05 -0,04 1,00
Sayısı
Çocuk
0,22 0,22 -0,08 0,13 -0,03 -0,36 -0,09 0,12 1,00
Yaşı

Tablo 8’te elde edilen tüm değerlerin Fornell-Larcker kriteri sağladığı


görülmektedir. Yapı geçerliği ve güvenirliğe ilişkin ölçümler ise Tablo 9’da sunulmuştur.

Tablo 9: Modele ilişkin güvenirlik ve uyuşum geçerlik değerleri

Average
Cronbach's Composite Variance
Alpha Reliability Extracted
(AVE)
Ailenin Gelir Durumu 1,000 1,000 1,000
Ebeveyn Enneagram Tipi 1,000 1,000 1,000
Ebeveynin Eğitim 1,000 1,000 1,000
Durumu
Ebeveynin Yaşı 1,000 1,000 1,000
Olumlu İlişki 0,708 0,790 0,393
Çatışma İlişkisi 0,755 0,807 0,305
Çocuk Cinsiyeti 1,000 1,000 1,000
Çocuk Sayısı 1,000 1,000 1,000
Çocuk Yaşı 1,000 1,000 1,000

Elde edilen istatistiklere göre, modeldeki tüm değişkenlere ait geçerlik ve


güvenirlik seviyeleri literatür kıstaslarını karşılar niteliktedir. Değişkenlere bağlanan

47
maddelere ait faktör yükleri ve yeniden örnekleme yöntemi ile elde edilen anlamlılık
istatistikleri sırasıyla Tablo 10’da verilmiştir.

Tablo 10: Maddelere ait faktör yükü ve anlamlılık değerleri

Faktör
Değişken Madde t p
Yükü
Ailenin Gelir Durumu Ailenin Gelir Durumu 1,000
Ebeveyn Enneagram Ebeveyn Enneagram
1,000
Tipi Tipi
Ebeveynin Eğitim Ebeveynin Eğitim
1,000
Durumu Durumu
Ebeveynin Yaşı Ebeveynin Yaşı 1,000
2,51
Olumlu 1 0,53 0,012
2
2,08
Olumlu 10 0,514 0,037
6
2,51
Olumlu 2 0,502 0,012
Olumlu İlişki 2
2,81
Olumlu 3 0,701 0,005
5
Olumlu 7 0,796 3,18 0,001
3,31
Olumlu 9 0,663 0,001
7
Çatışma 10 0,356 2,07 0,038
3,25
Çatışma 11 0,55 0,001
3
Çatışma 12 0,657 3,56 0,000
6,56
Çatışma 13 0,795 0,000
5
2,87
Çatışma 14 0,505 0,004
3
Çatışma İlişkisi 2,08
Çatışma 2 0,406 0,037
3
4,24
Çatışma 3 0,581 0,000
3
2,21
Çatışma 4 0,481 0,027
5
Çatışma 6 0,53 2,6 0,009
2,87
Çatışma 9 0,536 0,004
7
Çocuk Yaşı Çocuk Yaşı 1,000
Çocuk Cinsiyeti Çocuk Cinsiyeti 1,000
Çocuk Sayısı Çocuk Sayısı 1,000

48
Modelde bulunan tüm göstergelere ait standart faktör yükleri 0,35-1,00 değerleri
arasında değişmektedir. Ayrıca yüklerin tamamı 0,05 düzeyinde istatistiksel olarak
anlamlıdır.

Nihayetinde, araştırma modelinin güvenirlik ve geçerlik ve yapısal geçerliği


sağlanmaktadır. Kurulan araştırma hipotezlerine yönelik ölçekten elde edilecek tüm yol
katsayıları geçerli ve güvenilir olacaktır.

Tablo 11: Çoklu doğrusal bağlantı kontrolü

Inner VIF
Olumlu İlişki Çatışma İlişkisi

Ailenin Gelir Durumu 1,168 1,168


Ebeveyn Enneagram Tipi 1,121 1,121
Ebeveynin Eğitim Durumu 1,142 1,142
Ebeveynin Yaşı 1,079 1,079
Çocuk Cinsiyeti 1,08 1,08
Çocuk Sayısı 1,109 1,109
Çocuk Yaşı 1,144 1,144

Tablo 11 incelendiğinde değişkenlere ait tüm varyans artış faktörlerinin (VIF)


5’in altında kaldığı görülmektedir. Buna göre modelde çoklu doğrusal bağlantı sorunu
bulunmamaktadır.

Modelin bu haliyle tüm yapısal kıstasları sağladığı görülmüş ve yol katsayılarına ait
değerlendirmelere geçilmiştir.

İlk olarak Tablo 12 incelendiğinde, ebeveynin Enneagram tipinin olumlu ilişki


ve çatışma ilişkisi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi görülmemektedir
(p>0,05).

Çocuk cinsiyetinin, olumlu ilişki üzerinde etkisi incelendiğinde, etkinin


istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmektedir (t=2,165, p=0,03<0,05). Veri setinde
çocuk cinsiyet değişkeni, Kız=1, Erkek=2 şeklinde kodlanmıştır. İlişki katsayısının
pozitif olması dikkate alındığında (β=0,288), erkek çocuklarının kız çocuklarına göre
ebeveynleriyle daha yüksek seviyede olumlu ilişki kurduğu söylenebilir. Cinsiyet ile
çatışma ilişkisi arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0,05).

49
Tablo 12: Yeniden örnekleme yol analizi istatistikleri

Beta (β) t p
katsayıları değerleri değerleri
Ailenin Gelir Durumu → Olumlu İlişki -0,181 1,27 0,204
Ailenin Gelir Durumu → Çatışma İlişkisi -0,143 0,948 0,343
Ebeveyn Enneagram Tipi → Olumlu İlişki -0,034 0,235 0,814
Ebeveyn Enneagram Tipi → Çatışma İlişkisi -0,217 1,602 0,109
Ebeveynin Eğitim Durumu → Olumlu İlişki 0,087 0,674 0,501
Ebeveynin Eğitim Durumu → Çatışma İlişkisi -0,057 0,333 0,739
Ebeveynin Yaşı → Olumlu İlişki 0,133 0,994 0,32
Ebeveynin Yaşı → Çatışma İlişkisi -0,12 0,834 0,405
Çocuk Cinsiyeti → Olumlu İlişki 0,288 2,165 0,03*
Çocuk Cinsiyeti → Çatışma İlişkisi -0,03 0,194 0,846
Çocuk Sayısı → Olumlu İlişki 0,270 2,287 0,022*
Çocuk Sayısı → Çatışma İlişkisi 0,106 0,684 0,494
Çocuk Yaşı → Olumlu İlişki -0,018 0,105 0,916
Çocuk Yaşı → Çatışma İlişkisi -0,286 2,002 0,045*
*0,05 düzeyinde anlamlı p değeri

Ayrıca çocuk sayısının da yine olumlu ilişki üzerinde etkisi incelendiğinde etki
istatistiksel olarak anlamlıdır (t=2,287, p=0,022<0,05). Buna göre en az 2 çocuklu
ailelerde, tek çocuklu ailelere göre daha yüksek seviyede olumlu ilişki kurulduğu yorumu
yapılabilir. (β=0,270). Çocuk sayısı ile çatışma ilişkisi arasında ise istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0,05).

Diğer yandan çocuk yaşı ile çatışma ilişkisi arasındaki etki istatistiksel olarak
anlamlı görülmektedir (t=2,002, p=0,045<0,05). İlişkiye ait β katsayısı -0,286 şeklinde
hesaplanmıştır. Buradan hareketle, 60-72 ay arasında olan çocuklara ait ebeveynlerin, 48-
60 ay arasında çocuklu ebeveynlere göre daha düşük seviyede çatışma ilişkisi kurma
eğiliminde oldukları yorumu yapılabilir. Çocuk yaşının olumlu ilişki üzerindeki etkisi ise
istatistiksel olarak anlamlı değildir (p>0,05).

Modelde olumlu ilişki ve çatışma ilişkisi üzerindeki etkileri araştırılan ailenin


gelir durumu, ebeveynin eğitimi ve ebeveynin yaşı faktörlerinin, olumlu ilişki ve çatışma
ilişkisi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi tespit edilmemiştir.

Ebeveynlerin Enneagram tipine göre 9 alt boyuta ait ilişki puanları, kişilerin
ölçek maddelerine verdikleri cevapların ortalamaları alınarak hesaplanmıştır. Her bir
kişilik tipinde ayrı ayrı olmak üzere, olumlu ve çatışma ilişkileri için ebeveynlerin ilişki
puan ortancaları Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılarak karşılaştırılmıştır. Elde edilen
sonuçlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

50
4.4 Ebeveynlerin Enneagrama göre Kişilik Tiplerinin Anne Baba İlişkilerinin
İlişki Türüne Göre İncelenmesi

Tablo 13: Farklı kişilik tiplerindeki ebeveynlerin çocuk anne baba ilişkilerinin ilişki türüne göre
karşılaştırılması
Ortanca Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi
Olumlu Çatışma
Ebeveyn Enneagram
n İlişki İlişkisi Z p
Tipi
Puanı Puanı
Mükemmeliyetçi 16 1,90 2,43 -3,212 ,001*
Yardımcı 8 1,90 2,43 -2,375 ,018*
Başaran 5 1,70 2,14 -2,023 ,043*
Özgün 6 2,05 2,11 -,734 ,463
Gözlemci 2 1,40 2,36 -1,342 ,180
Sorgulayan 20 1,95 2,21 -2,456 ,014*
Maceracı 8 1,60 2,21 -2,100 ,036*
Reis 9 1,70 2,36 -2,214 ,027*
Uzlaşmacı 16 1,70 2,00 -1,965 ,049*
*0,05 düzeyinde anlamlı p değeri

Tablo incelendiğinde mükemmeliyetçi ebeveynlere ait çatışma ilişkisi


ortancasının (2,43) olumlu ilişki ortancasından (1,90) istatistiksel olarak anlamlı şekilde
daha yüksek olduğu görülmektedir. (Z=-3,212, p=0,001<0,05). Buna göre
mükemmeliyetçi ebeveynlerin çocukları ile kurdukları olumlu ilişki seviyesi, çatışma
ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da daha güçlüdür yorumu yapılabilir.

Yardımcı ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,43) olumlu ilişki


ortancasından (1,9) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir (Z=-2,375, p=0,018<0,05). Buna göre yardımcı ebeveynlerin çocukları ile
kurdukları olumlu ilişki seviyesi, çatışma ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da
daha güçlüdür değerlendirmesi yapılabilir.

Başaran ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,14) olumlu ilişki


ortancasından (1,7) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu görülmektedir
(Z=-2,023, p=0,043<0,05). Buna göre başaran ebeveynlerin çocukları ile kurdukları
olumlu ilişki seviyesi, çatışma ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da daha güçlüdür
yorumu yapılabilir.

51
Özgün ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancası ile (2,11) olumlu ilişki ortancası
(2,05) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (Z=-0,734, p=0,463<0,05).
Buna göre özgün ebeveynlerin çocukları ile kurdukları olumlu ve çatışma ilişkilerinden
herhangi biri, diğerinden daha güçlü ya da daha baskın demek mümkün değildir.

Gözlemci ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,36) olumlu ilişki


ortancasından (1,4) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu görülmektedir
(Z=-1,342, p=0,18<0,05). Buna göre gözlemci ebeveynlerin çocukları ile kurdukları
olumlu ve çatışma ilişkilerinden herhangi biri, diğerinden daha güçlü ya da daha baskın
olduğuna dair bir yorum yapılamaz.

Sorgulayan ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,21) olumlu ilişki


ortancasından (1,95) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir (Z=-2,456, p=0,014<0,05). Buna göre sorgulayan ebeveynlerin çocukları ile
kurdukları olumlu ilişki seviyesi, çatışma ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da
daha güçlüdür yorumu yapılabilir.

Maceracı ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,21) olumlu ilişki


ortancasından (1,6) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu görülmektedir
(Z=-2,1, p=0,036<0,05). Buna göre maceracı ebeveynlerin çocukları ile kurdukları
olumlu ilişki seviyesi, çatışma ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da daha güçlüdür
değerlendirmesi yapılabilir.

Reis ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,36) olumlu ilişki


ortancasından (1,7) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir (Z=-2,214, p=0,027<0,05). Buna göre reis ebeveynlerin çocukları ile
kurdukları olumlu ilişki seviyesi, çatışma ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da
daha güçlüdür yorumu yapılabilir.

Uzlaşmacı ebeveynlere ait çatışma ilişkisi ortancasının (2,00) olumlu ilişki


ortancasından (1,70) istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu
görülmektedir (Z=-1,965, p=0,049<0,05). Buna göre uzlaşmacı ebeveynlerin çocukları
ile kurdukları olumlu ilişki seviyesi, çatışma ilişkisi seviyesine göre daha yüksektir ya da
daha güçlüdür değerlendirmesi yapılabilir.

Genel bir değerlendirme yapılacak olursa; mükemmeliyetçi, yardımcı, başaran,


sorgulayan, maceracı, reis ve uzlaşmacı kişilik tipine sahip ebeveynlerin, çocukları ile
çatışma ilişkisinden daha çok olumlu ilişki kurma eğiliminde oldukları söylenebilir.

52
5. TARTIŞMA

Bu araştırmada ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri ile Enneagram


modeline göre kişilik tipleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amaçlanmıştır. Aynı zamanda
ebeveynlerin kişilik tiplerine göre çocuklarıyla aralarındaki ilişkinin bazı demografik
değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı konularına yanıt aranmıştır. Araştırma
tamamlandıktan sonraki bulgular şu şekildedir:

Yapılan istatiksel analizler sonucunda ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim


becerileri, Enneagram modeline göre olan kişilik tiplerine göre değişmemektedir.
Ebeveynlerin çatışma ve olumlu ilişki seviyesinin de kişilik tiplerine göre değişmediği
sonucuna ulaşılmıştır. Acarkan, Serttürk ve Kutluca (2018); kişiler arasındaki ilişkiyi
etkileyen, kültür, sosyal değerler, çevresel faktörler gibi pek çok değişken olduğunu
ancak bunların tümünün zemininde ilişkideki dinamikleri mizaç/kişilik faktörünün
etkilediğini söylemişlerdir (Acarkan, Kutluca , & Serttürk, 2018). Buna istinaden
ebeveynlerin Enneagram modeline göre olan kişilik tipleriyle çocuklarıyla kurdukları
iletişim arasında anlamlı bir ilişki olması beklenilmiştir ancak istatiki olarak anlamlı bir
sonuç elde edilememiştir. Bu sonucun, araştırmanın tek yönlü olarak yalnızca
ebeveynlerin görüşleri alınarak yapılmasıyla ya da ebeveynlerin soruları yanıtlarken
idealize ettikleri kişi ya da ilişkiye göre soruları cevaplamış olma ihtimalleriyle ilişkili
olabileceği düşünülmektedir. Ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerini yorumlarken
objektif olamamaları ya da çevreden gelen yorumları referans almaları sebebiyle,
ilişkilerinin kendi kişilik yapılarıyla ilişkili olmadığı sonucuna ulaşılmış olabileceği
düşünülmektedir. Çatışma ilişkilerinin kişilik yapılarıyla ilişkili olmadığı sonucuna
ulaşılmasının, ebeveynlerin çocuklarıyla aynı kişilik tipinde olma ihtimali olabilir.
Davranışlarına yön veren motivasyonların aynı olması, birbirleriyle olan anlaşılabilirliği
artıracağından, çatışma ilişkisini azaltıyor olabilir. Olumlu ilişki seviyesinin kişilik
tipleriyle ilişkili çıkmaması ise, ilişkilerine yön veren diğer faktörlerin, kişilik
yapılarından daha baskın olmasıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

Literatürde ebeveyn çocuk ilişkisinin ebeveynlerin Enneagram modeline göre


olan kişilik tipleriyle olan ilişkisine yönelik bir araştırmaya rast gelinmemiştir. Ancak
Enneagram’ın çeşitli kullanım alanlarına ya da bazı değişkenler üzerindeki etkisine
yönelik pek çok araştırma bulunmaktadır. Gündüz ve Keskin (2019) Afyonkarahisar’da
Enneagram’ın okul yöneticilerinin liderlik becerileri üzerine etkisini incelemişler; ancak

53
öntest ve sontest sonuçlarında belirgin bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşmışlardır
(Gündüz & Keskin, 2019). Her kişilik tipinin, başarılı olduğu konu farklı olduğundan,
kendilerini tanımaları ve kişilik tiplerini bilmeleri, eğilimlerinin dışında bir beceriyi
artıramamış olabilir. Eğitim süresi daha uzun olsa, her bir bireyin daha fazla derinleşip,
kendileri üzerine çalışabileceği düşünülmektedir. Güney Kore’de Inje Üniversitesi’nde 1.
ve 2. sınıf tıp öğrencilerinin Enneagram tipolojisine göre empati farklılıkları
değerlendirilmiştir. Tip 2 ve tip 6 en yüksek empati puanını alırken, başarı odaklılıklarıyla
ön plana çıkan tip 3 en düşük puanı almıştır (HyeRin, ve diğerleri, 2019). Böylece
bireylerin kişilik yapılarının empati becerileri ile ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Tip
2’lerin en öne çıkan özelliklerinden olan merhamet, onların empati becerisini
beslediğinden bu sonuç şaşırılmayacak bir sonuçtur. Ancak güven odaklı olan ve netlik
arayışında olan 6’ların empati puanlarının yüksek çıkması araştırmanın şaşırtıcı bir
sonucudur. 3’lerin empati puanının düşük olması da onların bireyselci yanlarıyla ilişkili
olabilir. Ateş (2019), yaptığı araştırmada öğretmenlerin güç mesafe algılarını mizaçlara
göre değerlendirmiş ve öğretmenlerin mizaçlarına göre farklı güç mesafe algılarına sahip
oldukları sonucuna ulaşmıştır. Araştırmaya göre; öğretmenlerin gücü kabul etmeleri ya
da onu sorgulamaları, doğuştan getirdikleri mizaç eğilimleriyle ilişkilidir. (Ateş, 2019).
Kişilerin bir kuralı benimsemesi, benimsememesi, onu kabul etme süresi, sorgulaması,
ona verdiği tepki, tepkiyi ne zaman ve ne şekilde verdiği gibi pek çok faktör mizaç ve
kişilik yapılarıyla ilişkili olduğundan, Ateş böyle bir sonuca ulaşmış olabilir. Örneğin bir
yöneticinin kurduğu otoriteyi tip 1 olan insanlar, kurallara uymak adına hızlıca kabul
ederken, tip 7’nin daha rahat davranması, 6’nın o kişiyle ve kurduğu otoriteyle alakalı
pek çok soru sorması oldukça olasıdır. Kişilik tipleri arasında bu farklılıkların,
araştırmanın sonuçlarına yön vermiş olabileceği düşünülmektedir. ABD’de Arkansas
Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada ise deney ve kontrol gruplarına farklı yoğunlukta
Enneagram Eğitimi verilmiş ve Washington Üniversitesi Cümle Tamamlama Testi ile
ego gelişimlerine bakılmıştır. Öntest ve sontest puanları incelendiğinde, yoğun
Enneagram eğitimi verilen grubun ego gelişim puanlarında belirgin bir artış olduğu
görülmüştür (Daniels , Saracino, Fraley, Christian, & Pardo, 2018). Enneagram’ın
kullanım alanlarından biri de kişisel gelişimdir ve kişilerin olumlu ve olumsuz
potansiyellerini tanımaları, ego gelişimleri üzerinde Daniels ve arkadaşlarının (2018)
çalışmasında görüldüğü gibi olumlu bir sonuç vermiştir. Az Enneagram eğitimi verilen
grubun, o süre zarfında yeterince derinleşememiş olmaları, ego gelişim puanlarında diğer
grup kadar yüksek farklılıkların oluşmamasına sebep olmuş olabilir. Matise (2018);

54
Enneagram’ın aile terapisinde kullanılmasına örnek vermiştir ve insan davranışlarının
geniş bir spektrumu olduğunu ve Enneagram’ın bu davranışları kavramsallaştırmaya ve
insanın merceği kendisine tutarak kendisiyle ilgili farkındalık geliştirmesine yardımcı
olduğu sonucunu paylaşmıştır (Matise, 2018). Muhataplarımızın davranışlarını daha
kolay görebilmemiz, problem davranışları belirlerken objektif olamamamıza sebep
olabilmektedir. Bir problemi derinlemesine konuşurken, örneğin terapötik süreçte,
öncelikle kendimizi tanımak, yaşanılanların ne kadarının bizim algımızla ilişkili
olduğunu belirlemek, sürecin çözümlenmesine yardımcı olabilir. Ndirangu ve
arkadaşlarının yaptığı araştırma da Matise’nin çalışmasını destekler niteliktedir.
Ndirangu, Gikonyo ve Mutisya (2019); Kenya’nın Kiambu ilçesindeki evli çiftlerin
Enneagram kişilik tipleri konusundaki farkındalıklarının evlilik doyumlarını nasıl
etkilediğini incelemişlerdir. 115 çift ile yürüttükleri çalışmada, katılımcılara Enneagram
tipleri ve evlilik doyumlarıyla ilgili çeşitli testler ve Enneagram tipi farkındalığına
yönelik eğitim verilmiştir. Ön test ve son test yapılarak veriler analiz edilmiş ve
sonucunda çiftlerin Enneagram tipleri konusundaki farkındalığın evlilik doyumlarını
etkilediği sonucuna ulaşılmıştır (Ndirangu , Gikonyo, & Mutisya, 2019). Kişilerin
kendilerinin ve muhataplarının davranışlarına yön veren motivasyonların farklılığını
kavramsallaştırılmış şekilde dinlemelerinin, empati becerileri üzerinde olumlu yönde etki
sağlaması beklenildiğinden, araştırmanın sonucu beklenilen bir sonuçtur.

Enneagram tiplerinin ayrı ayrı ilişkileri değerlendirildiğinde, tip1, tip2, tip3,


tip6, tip7, tip8 ve tip 9’un çocuklarıyla ilgili olumlu ilişki kurma eğiliminde olduğu
sonucuna ulaşılırken tip 4 ve tip 5’in yanıtlarından anlamlı bir sonuç elde edilememiştir.
Tip 4’ün empati becerisi en yüksek olan kişilik tipi olması sebebiyle olumlu ilişki
kurmaya eğilimli olması beklenilmektedir. Tip 5 de geleneksel kalıplara takılmak yerine,
davranışlarını mantıki temellere oturtmaya eğilimli olduğundan, yine olumlu ilişki
kurması beklenilen yetişkin tiplerindendir. Duyguları anlama ve ona göre davranma
yönünden zorlanmaları belki bu süreci olumsuz olarak etkileyebilecek bir değişken
olabilirdi ancak elde edilen sonuçlar istatiki olarak anlamsızdır. Bunun sebebi örneklem
grubunda ebeveynlerin kişilik tipi dağılımlarının eşit olmaması ve ebeveynlerin
kendileriyle ilgili farkındalıklarının yeterli olmayışıyla ilişkili olabileceği
düşünülmektedir. Diğer yedi tipin de olumlu ilişki kurmaya eğilimli olduğu sonucuna
ulaşılması, çocuklarıyla kurdukları iletişimi değil, kurmayı idealize ettikleri iletişim
şekline göre soruları cevaplandırmış olmalarıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Tip

55
1 ebeveynler mükemmeliyetçilikleriyle, tip 3’ler imaj ve başarı odaklılıklarıyla, 6’lar
kontrolcülükleri ve kaygılarıyla, 8’ler mutlak hakimiyet arayışlarıyla olumsuz ilişki
kuruyor olabilecekleri düşünülen kişilik tipleri olmuştur ancak sonuçlar beklenilenin
aksidir. Örneklem grubundaki ebeveynlerin çoğunluğunun çocuklarıyla olumlu ilişki
kurmaya eğilimli olduğu ve her birinin çocuklarıyla olan iletişimlerinde sağlıklı seviyede
olmaları da ihtimaller arasındadır.

Araştırmanın demografik bilgiler açısından yapılan incelemesinde; anne


babaların yaşlarının, eğitim durumlarının ve gelir durumlarının çocuklarıyla olan
iletişimleriyle ilişkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmaya göre; ebeveynlerin
çatışma ve olumlu ilişki seviyeleri de eğitim durumu, yaş ve gelir durumu
değişkenlerinden etkilenmemektedir. Yaşlarının çocuklarıyla olan iletişimleriyle ilişkili
olmaması, örneklem grubundaki ebeveynlerin 25-45 yaş aralığında olup, ortalama bir yaş
aralığı olması, çok genç anneler ya da orta yaş üzeri anneleri kapsamaması sebebiyle
olabilir. Ancak Özel ve Zelyurt (2016); 60-72 aylık çocuğu olan ebeveynlere verilen anne
baba eğitimlerinin ebeveyn-çocuk ilişkisine olan etkisini inceledikleri araştırmada,
verilen eğitimin sonunda ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerinde pozitif yönde
anlamlı farklılıklar olduğu sonucuna ulaştıkları gibi aynı zamanda ebeveynlerin eğitim
düzeyi arttıkça çocuklarına karşı olan koruyuculuk davranışlarında da anlamlı bir azalma
olduğunu söylemişlerdir. Ebeveynlerin eğitim düzeyi arttıkça, çocuklarını kendilerinden
ayrı bir birey olarak görmeleri, çocuklarına karşı olan bağlılık ve bağımlılık arasındaki
dengeyi kurabilmeleri, araştırmanın sonuçlarını bu şekilde yönlendirmiş olabilir.
Ebeveyn-çocuk ilişkisi üzerinde anne babaların eğitim durumlarının etkili olduğu
sonucuna ulaşılan bu araştırmanın sonuçları, bizim araştırmamız ile ters düşmektedir
(Özel & Zelyurt, 2016). Şahin ve Özyürek (2008) 60-72 ay arası çocuğa sahip anne
babaların demografik özelliklerinin çocuk yetiştirme tutumları üzerindeki etkisini
inceledikleri araştırmada, anne babaların eğitim düzeyi arttıkça çocuklarına karşı olan
demokratik tutumlarının arttığı sonucuna ulaşmıştır (Şahin & Özyürek, 2008).
Demokratik tutumun ebeveyn- çocuk ilişkisinde olumlu yönde nitelik artırıcı bir özellik
olduğu düşünüldüğünde, Şahin ve Özyürek’in araştırması, bizim çalışmamız ile ters
düşmektedir. Demokratik tutumun, çocuğun ayrı bir birey olduğunun kabulüyle ilişkili
olduğu düşünüldüğünde, eğitim düzeyi arttıkça ebeveynlerin farkındalıklarının
artmasından dolayı, araştırmada böyle bir sonuca ulaşılmış olabilir.

56
Dursun (2010), okul öncesi dönemdeki çocukların davranış problemleriyle anne
baba tutumları arasındaki ilişkiyi anlamaya yönelik yaptığı araştırmasında ailelerin
sosyoekonomik durumu düştükçe, çocuklarıyla ilgili daha kontrolcü oldukları sonucuna
ulaşmıştır. Çocukların ilerleyen yaşlarında sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri için aileleriyle
olan etkileşim çok önemli olduğundan, bu etkileşimde anne baba tutumları da süreç
açısından oldukça belirleyicidir (Dursun, 2010). Sosyoekonomik durumun düşük olması,
ailelerin kaygı düzeyini yükselteceğinden, kontrolcülük davranışını artırmış olabilir.
Aşırı kontrolcülük olumsuz bir eylem olarak değerlendirildiğinde, iletişim sürecini
olumsuz yönde etkileyecektir. Sosyoekonomik düzeyin bu bağlamda etkili olduğu
sonucuna ulaşılması, araştırmamız ile örtüşmemektedir. Günsel (2010), zihinsel engel
tanılı çocuklara sahip ailelerin, aile işlevlerini çeşitli değişkenlere göre incelediği
araştırmasında, ailenin gelir durumu yükseldikçe, aile işlevlerinin de olumlu yönde
yükseldiği sonucuna varmıştır (Özyurt, 2011). Gelir düzeyinin yükselmesi, ailelerin alım
gücünü ve maddi manevi zorlandıkları durumlarda destek alabilme yeterliliğini
etkilediğinden, aile işlevlerini de olumlu yönde etkilemiş olabilir.

Araştırmamız sonucunda elde edilen bulgulardan biri de ebeveynlerin yaşlarının


çocuklarıyla olan iletişimleriyle, olumlu ilişki ve çatışma seviyeleriyle ilişkili
olmadığıdır. Ancak Dursun (2010) çalışmasında ebeveynlerin yaşı küçüldükçe aşırı
kontrolcülük eğilimlerinin yükseldiğini söyleyerek, bizim çalışmamızın aksi bir sonuca
ulaşmıştır (Dursun, 2010). Aşırı kontrolcülük, davranışının altındaki iç motivasyonların
kaygı, yetersizlik gibi olumsuz duygu/durumlar olduğundan yaşın küçük olması bu
anlamda dezavantaj olabilir. Araştırmadaki örneklem grubunun yaşı büyüdükçe
yeterlilikleri artmışsa, kontrolcülük davranışları da ters orantılı olarak düşmüş olabilir.
Özyürek (2004) ise çalışmasında anne babaların çocuklara karşı olan tutum ve
davranışlarının ebeveynlerin yaşlarından etkilenmediği sonucuna ulaşmıştır (Özyürek,
2004). Bu sonuç, ebeveynlerin hazırbulunuşluklarıyla ilgili olabilir ve bizim
çalışmamızla örtüşmektedir. Gözübüyük ve Özbey (2020) baba-çocuk ilişkisini çeşitli
değişkenlerle inceledikleri araştırmada 20-29 ve 30-39 yaş grubundaki babaların, 50 yaş
ve üzeri babalara göre baba-çocuk ilişki düzeyleri anlamlı derecede yüksek çıkmıştır.
Ölçeğin çatışma alt boyutundaysa, babaların eğitim durumu yükseldikçe, çocuklarıyla
yaşadıkları çatışmanın azaldığı sonucuna ulaşılmıştır (Gözübüyük & Özbey, 2020). Yani
Gözübüyük ve Özbey, yaptıkları çalışmada eğitim durumu ve yaşın baba-çocuk
iletişimiyle ilişkili olduğu sonucuna ulaşarak, bizim çalışmamızın aksi bir sonuca

57
ulaşmıştır. 20-39 yaş aralığındaki babaların, 50 yaş üzeri babalara göre baba-çocuk
ilişkilerinin daha yüksek çıkması, yaşlarının dinamiklikleri üzerindeki etkisinden
kaynaklanıyor olabilir. Eğitim durumu yükseldikçe, yaşadıkları çatışmanın azalması ise,
eğitim durumunun yükseldikçe ebeveynlik tarzlarının değişmesi, geleneksel yöntemlerin
yerine modern yöntemleri de kullanma tercihleriyle ilişkili olabileceği düşünülmektedir.

Pekkarakaş (2010) babaların çocuk yetiştirme tutumlarının eğitime katılım


düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelediği araştırmasında, tek çocuğa sahip olan babaların 3
çocuğa sahip babalara göre daha geleneksel tutum sergiledikleri ve çocuğun cinsiyetinin,
babaların çocuk yetiştirme tutumlarıyla ilişkili olmadığı sonucuna ulaşmışlardır
(Pekkarakaş, 2010). Araştırmamızda anne baba ilişkilerinin sahip olunan çocuk sayısıyla
doğrudan bir ilişkisi olmadığı sonucuna ulaşılsa da, olumlu ilişki alt boyutunda çocuk
sayısına göre değiştiği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre en az 2 ya da
daha fazla çocuğa sahip olan aileler, tek çocuğu olan ailelere kıyasla, çocuklarıyla daha
olumlu bir iletişim kurmaktadır. Bunun sebebi ebeveynlerin ilk çocuktan sonra
ebeveynlikle ilgili deneyim elde etmesi ve 2. çocuklarından sonra daha rahat ve bilinçli
ebeveynlik tarzını benimsemeleriyle ilişkili olabilir. Ebeveyn tutumlarının, anne baba
çocuk ilişkisi üzerinde etkili olacağından Pekkarakaş ile çalışmamızın çocuk sayısının
ebeveyn çocuk ilişkisi üzerindeki etkisi açısından aynı doğrultuda sonuçlar verdiği
söylenilebilir ancak Pekkarakaş araştırmasında, çocukların cinsiyetinin ebeveynlerin
tutumlarını değiştirmediği sonucuna ulaşırken, bizim çalışmamızda erkek çocuklarının
kız çocuklarına göre daha olumlu ilişkiler kurduğu sonucu elde edilmiştir. Bunun sebebi
de toplumsal olarak cinsiyete yüklenilen anlamla ilişkili olabilir. Ancak bu açıdan
çalışmamızın sonuçları birbiri ile örtüşmemektedir. Connell ve Prinz (2002) çocuk
bakımı katılımının ve ebeveyn-çocuk etkileşimi kalitesinin çocukların okula
hazırbulunuşluğu ve sosyal becerilerin gelişimi üzerindeki etkisini inceledikleri
araştırmalarında, aile çocuk etkileşiminin çocukların cinsiyetine göre farklılaştığı ve bu
farklılaşmanın kız çocuklarının lehine olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Connell & Prinz,
2002). Höl, yaptığı araştırmada annelerin empati becerilerinin, konuşma becerilerinin,
dinleme becerilerinin; çocukların sosyal ve iletişimsel becerilerini doğrudan etkilediğini
söylemiştir (Höl, 2017). Connell ve Prinz’in araştırma grubundaki kız çocuklarının
annelerinin, sosyal ve iletişimsel anlamda erkek çocuğu olan annelerden daha iyi
durumda olması, araştırmanın sonucunu bu şekilde etkilemiş olabilir. Körükçü ve Aral
(2005) 72 aylık çocukların annelerinin empatik becerilerini incelediği araştırmasında,

58
annenin çocuğu ile kurduğu iletişimdeki empatik becerilerinin çocuğun cinsiyetine göre
farklılaşmadığını bulmuştur (Aral & Körükçü , 2005). Empati, kişilerin muhataplarıyla
değil, kendileriyle ilgili bir beceri olduğundan muhataplarının yaş, cinsiyet gibi
değişkenleri, bu becerinin kullanımını etkilemiyor olabilir. Terkoçin ve Tuzcuoğlu
(2014), okul öncesi eğitim kurumuna devam eden 48-66 aylık çocukları olan ebeveynlerin
çocuklarıyla iletişim kurma düzeyleri ve davranış sorunları arasındaki ilişkiyi çeşitli
değişkenler açısından inceledikleri araştırmalarında, ebeveynlerin çocuklarıyla
kurdukları iletişimin ailenin gelir durumu, ebeveynlerin eğitim düzeyleri, kardeş sayısı
gibi faktörlere göre değiştiğini ancak çocukların cinsiyetine göre farklılaşmadığı
sonucuna ulaşmışlardır (Tuzcuoğlu & Tarkoçin, 2014). Sezer, Yılmaz ve Koçyiğit (2016)
çocukların oyun becerileriyle aile çocuk ilişkisini araştırdıkları araştırmalarında,
çocukların oyun becerilerinin ve aile çocuk ilişkilerinin cinsiyete göre değişmediği
sonucuna ulaşmışlardır (Sezer, Yılmaz, & Koçyiğit, 2016). Sezer ve arkadaşlarının bu
çalışması da Pekkarakaş, Tuzcuoğlu & Terkoçin ve Aral & Körükçü’nün çalışmalarıyla
aynı doğrultudadır (Aral & Körükçü , 2005; Pekkarakaş, 2010). Araştırmaların yapıldığı
şehir, oraya ait kültürel değerler, ilişkiye ya da kişilere yüklenilen anlamlar değiştiğinden,
çalışmaların sonucunda birbirinden farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Her bir araştırmanın
kapsayıcılığı bir şehir ya da ilçe ile sınırlıdır. Dolayısıyla farklı kültürel değerlere sahip
olan toplulukların, aynı konu hakkındaki görüşleri değerlendirilmemiştir.

Bolat (2016), 60-72 aylık çocuğu olan ailelerin çocuk yetiştirme tutumlarını
demografik değişikliklere göre incelediği araştırmasında, çocuk sayısının ebeveynlerin
çocuklara karşı olan tutumunu etkilediği sonucunu elde etmiştir. Araştırma sonucuna
göre; iki çocuğu olan aileler, tek çocuğu olan ve 3 ve üzeri çocuğu olan ailelere göre daha
yüksek olumlu puan almışlardır (Bolat, 2016). Çalışmamızda, ebeveynlerin olumlu ilişki
seviyesinin çocuk sayısına göre değiştiği sonucuna ulaşıldığından, Bolat ile çalışmamız
aynı sonuçları vermiştir. Çocuk sayısının artmasıyla ebeveyn çocuk ilişkisinin olumlu
yönde değişmesi, çocuklar arasında akran ilişkisinin oluşması ya da ebeveynlerin ilk
çocuktan sonra kazandıkları deneyimle ilişkili olabilir. Aslanoğlu (2004), çeşitli engel
gruplarına sahip çocuğu olan ailelerin, aile içi ilişkilerini incelediği araştırmasında, tek
çocuklu ailelerin üç ya da daha fazla çocuğu olan ailelere göre çocuklarına daha fazla ilgi
gösterebildikleri ve daha olumlu bir ilişki kurdukları sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca
araştırmasında, gelir düzeyinin aile içi ilişkileri etkilediğini, gelir düzeyinin düştükçe aile
içi ilişkilerin bundan olumsuz olarak etkilendiğini belirtmektedir (Aslanoğlu, 2004). Tek

59
çocuğun olması, ailenin çocuğa ayırabileceği vakti olumlu yönde etkileyeceğinden,
araştırmada böyle bir bulguya ulaşılmış olabilir.

Arabacı ve Ömeroğlu (2013), 48-72 aylık çocuklara sahip olan ebeveynlerin,


çocuklarıyla olan iletişimlerini çeşitli değişkenlere göre incelediği araştırmasında,
çocukların anne babalarıyla olan iletişimlerinin, ailenin gelir düzeyi, çocuğun yaşı,
doğum sırası ve ebeveynlerinin eğitim düzeyine göre farklılaştığı sonucuna ulaşmıştır.
Araştırmalarında annelerin çocuklarıyla kurdukları iletişimin çocuğun yaşına göre
farklılaşmazken, babaların kurduğu iletişimin çocuğun yaşına göre farklılaştığı sonucunu
bulmuşlardır (Arabacı & Ömeroğlu, 2013). Araştırmamızda, çocuğun yaşına göre
ebeveyn-çocuk ilişkisinde çatışma alt boyutunda anlamlı farklılıklar olmuştur.
Bulgularımıza göre 60-72 aylık çocuğu olan ebeveynler, 48-60 aylık çocukları olan
ebeveynlere göre daha az çatışmalı iletişim kurmaktadır. Yanı çocuğun yaşı yükseldikçe,
ebeveynleriyle kurduğu ilişkideki çatışma seviyesi azalmaktadır diyebiliriz. Çocuğun
yaşının büyümesi, mantıki muhakeme yetisinin oluşmaya başlaması, çocuğun sözel
iletişim kurabilmesi gibi becerileri artırdığından, yaşı büyüdükçe ebeveyn-çocuk ilişkisi
de bundan olumlu olarak etkilenmiş olabilir. Lindsey ve Cremens (2009), bebeklik
döneminde ebeveyn-çocuk ikili eşzamanlılığının yapısı ve çocukların iletişim yetkinliği
ve özdenetimi konulu araştırmalarında, 80 aileden veri toplamışlar ve ebeveyn-çocuk
senkronizasyonunun bileşenlerini çeşitli yaş aralıklarında değerlendirmişlerdir.
Ebeveyniyle senkronize olup uyumlu ilişki geliştirebilen çocukların, iletişimsel
becerilerinin daha yeterli olduğu ve bu süreçte çocuğun yaşının değil, ebeveyniyle olan
iletişiminin özdenetimi kolaylaştırdığı sonucuna ulaşmışlardır (Lindsey, Cremeens,
Colwell, & Caldera, 2009). Bebekler her ne kadar çeşitli potansiyellerle de dünyaya
gelseler, çevresel faktörler oldukça önemlidir. Çevresel faktörlerin başında, bakım veren
kişiyle kurduğu iletişim gelmektedir. O kişiyle kurdukları bağın, sosyal becerileri
etkilemiş olması, ilk ve en çok sosyalleştiği kişi olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bu
bağın sürekliliği ve niteliğinin senkronizasyonu sağlayıp, çocuğun iletişim becerilerini ve
özdenetimini etkilemiş olabileceği düşünülmektedir.

Araştırmamızda, ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri, Enneagram


modeline göre olan kişilik tiplerine göre değişmediği, anne babaların yaşlarının, eğitim
düzeylerinin, gelir düzeylerinin, çocuklarıyla olan iletişimleriyle bir ilişkisi olmadığı
sonucuna ulaşılırken, ebeveynlerin çocuklarıyla olan olumlu ilişki seviyesinin çocuğun

60
cinsiyetine ve çocuk sayısına göre değiştiği, çatışma seviyesinin ise çocuğun yaşına göre
değiştiği sonucuna ulaşılmıştır.

61
6. SONUÇ VE ÖNERİLER

Araştırmamızın sonucunda ebeveynlerin çocuklarıyla olan iletişim becerileri,


Enneagram modeline göre olan kişilik tiplerine göre değişmediği anlaşılmıştır. Olumlu
ilişki ve çatışma alt boyutlarında da anlamlı bir sonuç elde edilmemiştir.

Anne babaların yaşları, eğitim durumları ve gelir durumları da çocuklarıyla olan


iletişimleriyle ilişkili görünmemektedir. Ancak ebeveynlerin olumlu ilişki seviyesinin,
çocuk sayısına ve çocuğun cinsiyetine göre, çatışma seviyesinin de çocuğun yaşına göre
değiştiği sonucuna ulaşılmıştır.

Ebeveynlerin farklı kişilik tipleri, çocuk anne baba ilişkileri, ilişki türüne göre
karşılaştırıldığında tip1, tip2, tip3, tip6, tip7, tip8 ve tip9’un çocuklarıyla olumlu ilişki
kurma eğiliminde oldukları sonucuna ulaşılırken; tip4 ve tip5’de anlamlı bir sonuç elde
edilememiştir.

Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre aşağıdaki öneriler sıralanabilir:

1.) Ebeveyn-çocuk ilişkisini yalnızca ebeveynlerin verdikleri yanıtlara göre


değil, projektif testler ya da çeşitli etkinliklerle (hikaye tamamlama, resim
çizdirme, sembolik oyun vs.) çocukların ebeveyn-çocuk iletişimine dair
düşündükleri ve hissettikleri de baz alınarak bir araştırma yapılabilir.

2.) Enneagram Kişilik Testi’ni ebeveynlere uygulamadan önce Enneagram


eğitimi verilerek, yetişkinlerin testten önce kendileriyle ilgili düşünmeleri
sağlanabilir.

3.) Çocuklara yönelik bir Enneagram Testi de geliştirilip, araştırmada incelenen


değişkenler artırılabilir.

4.) Ebeveyn-çocuk ilişkisi, yine Enneagram modeline göre her bir kişilik tipi
için ayrı bir çalışma olacak şekilde daha detaylı incelenebilir.

5.) Ebeveyn-çocuk ilişkisinin farklı kişilik modellerine göre de ilişkisi


incelenip elde edilen sonuçlarda modeller arasındaki benzerlikler ve
farklılıklar değerlendirilebilir.

6.) Ebeveynlerin kişilik tiplerini ve çocuklarıyla olan iletişim becerilerini


belirledikten sonra Enneagram eğitimi verilip, ebeveynlerin çocuklarıyla
kurdukları iletişim yeniden değerlendirilebilir. Böylece Enneagram

62
eğitiminin ebeveyn çocuk ilişkisini farklılaştırıp farklılaştırmadığı
belirlenmiş olur.

7.) Ebeveyn çocuk ilişkisi kişilikten başka değişkenlere göre de daha


derinlemesine incelenebilir.

8.) Ebeveynlerin olumlu ilişki ve çatışma ilişkilerini etkileyen diğer değişkenler


incelenebilir.

9.) Ebeveynlerin olumlu ilişki seviyesinin çocuk sayısına göre neden değiştiği
araştırılabilir.

10.) Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerindeki cinsiyet algıları, görüşlerini


etkileyen faktörler derinlemesine incelenebilir.

11.) Çatışma seviyesi ve çocuğun yaşı arasındaki ilişkinin nedenleri


araştırılabilir.

12.) Ebeveynlerin çocuklarıyla ilişkilerini güçlendirecek oyun faktörüyle ilgili


sosyal sorumluluk projeleri yapılabilir ve oyunun ilişkileri üzerindeki etkisi
incelenebilir.

13.) Sadece dünyaya hepimizin aynı pencereden bakmadığının anlaşılabilmesi


için bile olsa ebeveynlere Enneagram eğitimi verilerek insanlar arası
iletişimde kendilerinde değişiklik olup olmadığı araştırılabilir.

63
KAYNAKLAR

Acarkan , İ. (2016), Kişiliğin DNA'sı. İstanbul: 1. Baskı, Kurtuba Kitap.

Acarkan, İ. (2018), Enneagram ile Kendini Keşfet. İstanbul: 1.Baskı, Timaş Yayınları.

Acarkan, İ. (2019), Kişiliğin DNA'sı . İstanbul: 5. Baskı Kurtuba Yayıncılık.

Acarkan, İ. (2020), Enneagram ile Çocuğunu Keşfet. İstanbul:1. Baskı Timaş Yayınları.

Acarkan, İ.(2018), Kutluca , A., & Serttürk, S. İlişkilerin 9 Rengi. İstanbul: 1. Baskı, Kurtuba Yayıncılık.

Acat, M., & Aslan, M. (2011). Okulların Karakter Eğitimi Yetkinliği Ölçeği. Değerler Eğitimi Dergisi,
Cilt:9 No:21 7-27.

Akaroğlu, G., Dağ, N., Beserek, S., Selvi, M., & Altıparmak, Ş. (2019). Ebeveyn Çocuk İletişiminde
Oyunun Rolü. Karatay Sosyal Araştırmalar Dergisi, 208-228.

Akgün, E., & Yeşilyaprak, B. (2010). Çocuk Anababa İlişki Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlik Güvenilirlik
Çalışması. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 44-53.

Aksu, İ. (2012). İbn Sina Felsefesinde Mizaç Kavramı ve Nefs ile Olan İlişkisi. Marmara Üniveritesi
Yüksek Lisans Tezi.

Arabacı, N., & Ömeroğlu, E. (2013). 48-72 Aylık Çocuğa Sahip Anne-Babaların Çocukları İle
İletişimlerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 41-53.

Aral, N., & Körükçü , Ö. (2005). Altı Yaş Grubundaki Çocukların Annelerinin Empatik Becerilerinin
İncelenmesi. XIV. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi.

Aslanoğlu, M. (2004). Otistik, Zihinsel, İşitme, Görme ve Bedensel Engelli Çocuğu Bulunan Ebeveynlerin
Aile İçi İlişkilerinin İncelenmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 104.

Ateş, A. (2019). Öğretmenlerin Mizaçları ile Güç Mesafe Algıları Arasındaki İlişki. Marmara Üniversitesi
İstanbul Sabahattin Zam Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi Ortak Yüksek Lisans
Programı.

Aytar, A., Aksoy, A., & Kaytez, N. (2014). Anne Kişiliği ve Çocuğun Mizaç Özelliği. Uşak Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 237-251.

Azar, F. S., & Fatahy, O. (2014). Enneagram Kişilik Tipleri Eğitiminin Öğrencilerin Eğitimsel Uyumuna
Etkisi. Klinik Psikoloji ve Kişilik, 2(10), 29-40.

Batı, U. (2018), Enneagram ile Kişilik Analizi. İstanbul: 4. Baskı, Alfa Yayıncılık.

Bolat, E. (2016). 5-6 Yaş Grubu Çocuğa Sahip Ailelerin Çocuk Yetiştirme Tutumlarının Bazı Demografik
Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi. Turkish Journal of Primary Education, 54-65.

Boz, D., Duran, C., & Meral, H. (2021). Enneagram Kişilik Tiplerinin İş Performansı Üzerindeki Etkisi.
Electronic Journal of Social Sciences.

Boz, D., Kardaş, İ., & Altınbay, A. (2019). Muhasebe Hizmeti Alan Mükelleflerin Kişilik Özelliklerinin
Müşteri Bağlılığı ile İlişkisi. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi.

64
Connell, C. M., & Prinz, R. J. (2002). The İmpact of Childcare and Parent-Child İnteractions on School
Readines and Social Skills Development for Low -İncome African American Children . Journal
of School Psychology , 177-193.

Çiçek , İ., & Aslan, A. E. (2020). Kişilik ve Beş Faktör Kişilik Özellikleri: Kuramsal Bir Çerçeve. Batman
Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt: 10 Sayı:1 137-147.

Daniels , D., Saracino, T., Fraley, M., Christian, J., & Pardo, S. (2018). Advancing Ego Development in
Adulthood Through Study of the Enneagram System of Personalty. Journal of Adult Development,
229-241.

Demirel Yılmaz, E., Gençer, A. G., Ünal, Ö., & Aydemir, Ö. (2014). Enneagram'dan Dokuz Tip Mizaç
Modeli'ne: Bir Öneri. Eğitim ve Bilim Dergisi, Cilt: 39 Sayı:173.

Demirel, M. (2009). Sınıf Öğretmenlerinin ve Okul Yöneticilerinin Karakter Eğitimine İlişkin Öz-
Yeterlilik İnançları. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 37: 36-49.

Dereli, E., & Dereli, B. M. (2017). Ebeveyn Çocuk İlişkisinin Okul Öncesi Dönem Çocuklarının
Psikososyal Gelişimlerini Yordaması. YYÜ Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt XIV sayı: 1: 227-258.

Dursun, A. (2010). Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Davranış Problemleriyle Anne Baba Tutumları
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü İlköğretim
Anabilim Dalı Okul Öncesi Öğretmenliği Programı.

Erçin, H. Ş. (2018). Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları ile Enneagram Kişilik Tipleri Arasındaki İlişkinin
Değerlendirilmesi. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, 27.

Erdoğan , H. (2019). İslam Düşüncesinde Basiret ve Firaset Kavramlarının Din Psikolojisi Açısından
İncelenmesi. Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Erermiş, S., Bellibaş , E., Özbaran , B., Büküşoğlu , N., Altıntoprak, E., Bildik, T., & Çetin, S. (2019).
Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu Olan Okul Öncesi Yaş Grubu Çocukların Annelerinin Mizaç
Özellikleri. Türk Psikiyatri Dergisi, 14-21.

Ergün, Ü. B. (2020). Gazali Düşüncesinde Eğitimin Fıtrat ve Mizaç ile İlişkisi. Afyon Kocatepe Üniversitesi
İslami İlimler Fakültesi, 3 (1): 23-38.

Erkan, İ. (2020). Enneagram Modeline Göre Öğretmen Adaylarının Kişilik Tipleri ile Sınıf Yönetimi Öz
Yeterlik İnançları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi Bilim Dalı.

Farrell, A., Brook, C., Dane, A., Marini, Z., & Volk , A. (2015). Relations Between Adolescent Ratings of
Rothbart's Temperament Questionnaire and the HEXACO Personality Inventory. Journal of
Personality Assessment, 163-171.

Gianina, L., & Malina. (2020). Excessive Internet Use and Parent-Child Relationship. Agora Psycho-
Pragmatica, 1-9.

Gökkaya, A. (2020). Anne Babaların; Enneagram Bilgisi, Ebeveyn Tutumları ve Affedicilik Düzeylerinin
Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi. T.C. Maltepe Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Psikoloji Anabilim Dalı Psikoloji Yüksek Lisans Programı.

Gözübüyük, A., & Özbey, S. (2020). Okul Öncesi Dönem Çocuklarının Motivasyon Düzeyleri ile Baba-
Çocuk İlişkisi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, 23-37.

65
Gündüz, E., & Keskin, N. (2019). Yaratıcı Liderlik Geliştirmede Enneagram Öğretisinin Rolü. Akademic
Platform Journal of Education and Change.

Hakkoymaz, S. (2017). Eğitim Fakültesi Öğrencilerinin Eleştirel Düşünme Eğilimleri ile Yazma Kaygıları
Arasındaki İlişki. Ihlara Eğitim Araştırmaları Dergisi, 24-38.

Hazar, Ç. M. (2006). Kişilik ve İletişim Tipleri. Selçuk İletişim Cilt:4, Sayı:2, 125-140.

Helany, A. (2006). Enneagram: Exploring Learning Styles of Engineering Students. IEEE GCC Konferansı.
Manama, Bahreyn: IEEE.

Höl, Ş. (2017). Annelerin Çocuklarına Yönelik İletişim Becerilerinin 5-6 Yaş Grubu Çocuklarının İletişim
Becerileri Üzerindeki Yordayıcı Etkisi . Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, 351-381.

HyeRin, R., Kyung Hye , P., Hyo Jeong, K., Kim, D., Son, H., Shin, D., . . . Heo, D. (2019). Understanding
Medical Students Empathy Based on Enneagram Personalty Types. Korean Journal Of Medical
Education, 31 (1) 73-82.

Ilieva, R., & Nikolov, M. (2019). Akıllı Çevik Entegrasyon için Enneagram Yaklaşımı. Uluslararası Akıllı
ve Sürdürülebilir Büyüme için Yaratıcı İşletme Konferansı. IEEE.

Işıkoğlu, N., & İvrendi, A. B. (2008). Anne ve Babaların Oyuna Katılımı. Pamukkale Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 47-57.

İyem, C., İyem, B., & Ulutaş, F. (2018). İşe Alma ve Yerleştirmede Enneagram Kişilik Testi'nin
Uygulanabilirliği Üzerine Bir Değerlendirme. Uluslararası Kafkasya Orta Asya Dış Ticaret ve
Lojistik Kongresi (s. 1274-1281). Aydın-Didim: UKODLK.

İyem, C., İyem, B., & Ulutaş, F. (2018). İşe Alma ve Yerleştirmede Enneagram Kişilik Tezti'nin
Uygulanabiliriği Üzerine Bir Değerlendirme. IV. International Caucasus Central Asıa Foreıgn
Trade and Logistics Congress , 1274-1281.

Kam, C. (2018). Integrating Divine Attachment Theory and the Enneagram to Help Clients of Abuse Heal
in Their Images of Self, Others and God. Pastoral Psychol, 341-356.

Kanca, J. N., Hall, T. W., Davis, D. E., Van Tongeren, D. R., & Conner, M. (2020, Kasım 20). The
Enneagram: A Systematic Review of the Literature and Directions for Future Research. 2020
Wiley Periodicals LLC, s. 865-883.

Karadağ, E. (2010). Eğitim Bilimleri Doktora Tezlerinde Kullanılan Araştırma Modelleri: Nitelik
Düzeyleri ve Analitik Hata Tipleri. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi , Cilt:16 sayı:1 syf:
49-71.

Kaya, İ. (2020). Okul Öncesi Dönemdeki Çocukların Fiziksel ve İlişkisel Saldırganlıklarının Mizaç
Özellikleriyle İlişkisinin İncelenmesi . İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi.

Kılıç , S. (2016). Cronbach'ın Alfa Güvenirlik Katsayısı. Journal of Mood Disorders, Cilt: 6 sayı:1.

Kıral, B., & Çilek , A. (2020). 2023 Vizyon Belgesi'nin Karakter Eğitimi Bakımından Değerlendirilmesi.
Milli Eğitim Dergisi, 49(225), 5-22.

Kırman, A., & Doğan, Ö. (2017). Anne Baba Çocuk İlişkileri: Bir Meta-Sentez Çalışması. H.Ü. Sağlık
Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 4 Sayı 1.

Komasi, S., Zakiei, A., Ramin, S., Ghasemi, Gilan, N. R., Veisi, A., . . . Saeidi, M. (2019). Is Enneagram
Personalty System Able to Predict Perceived Risk of Heart Disease and Readiness to Lifestyle
Modification? Annals of Cardiac Anaesthesia, Volume:22 Issue:4.

66
Koyuncu, Z. (2019). Ahlat-ı Erbaa/Humoral Patoloji Teorisi ve Divan Şiirinde Hakkani Örneğinde İşlenişi.
Hikmet Akademik Edebiyat Dergisi, 5. sayı syf 75-97.

Kök, E. E., & Ünal, F. (2018). Ebeveynlerin Çocukları ile İlişkilerinin Bazı Değişkenler Açısından
İncelenmesi. Kastamonu Education Journal, 26 (5), 1437-1446.

Kristin, A., Allen, K., & Tech, V. (2010). The Nature of Love: Understanding the Enneagram Types as
Nine Expressions of Attachment. The Enneagram Journal , 6-22.

Lindsey, E. W., Cremeens, P. R., Colwell, M. J., & Caldera, Y. M. (2009). The Structure of Parent–Child
Dyadic Synchrony in Toddlerhood and Children’s Communication Competence and Self-control.
Social Development, 375-396.

Matise, M. (2018). The Enneagram: An Enhancement to Family Therapy. Springer, 41: 68-78.

Meydan, H. (2012). İlköğretim Okullarında Değerler ve Karakter Eğitimi. Sakarya Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri.

Morris, L. R., & Cramer, S. F. (1996). The Enneagram and the Library. Library Management, 20-29.

Murphy, K. L., Martin, M., & Don, M. (2018). Parental Stress and Parent-Child Relationships in Recently
Divorced, Custodial Mothers. European Journal of Educational Sciences.

Ndirangu , S., Gikonyo, J., & Mutisya, S. (2019). Awareness of Enneagram Personality Types and Marital
Satisfaction Among Married Couples in Kiambu County, Kenya. İntarnational Journal of Arts
Humanities and Social Sciences, 19-38.

Oosthuizen, G. (2013). The Enneagram Map Of The Human Psyche. The Enneagram Journal , 51-73.

Orhan, M. (2010). Okul Öncesi Kaynaştırma Öğrencileriyle Normal Gelişim Gösteren Öğrencilerin Sosyal
Beceri ve Problem Davranışlarının Düzeyi ile Öğretmenlerin Kaynaştırmaya İlişkin Görüşlerinin
İncelenmesi. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.

Öngider, N. (2013). Anne Baba ile Okul Öncesi Çocuk Arasındaki İlişki. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar,
5(4): 420-440.

Özdemir, O., Özdemir, P., Kadak, M. T., & Nasıroğlu, S. (2012). Kişilik Gelişimi. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 566-589.

Özel, E., & Zelyurt, H. (2016). Anne Baba Eğitiminin Aile Çocuk İlişkilerine Etkisi. Sosyal Politika
Çalışmaları Dergisi, 9-34.

Özkaya, B. (2015). Ebeveyn Çocuk İlişkisi Üzerine Odaklanan Bir Oyun Terapisi Yaklaşımı: Filial Terapi.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7 (2) 208-220.

Özüdoğru, Ş. (2014). Nitel Araştırmanın İletişim Araştırmalarında Rol ve Önemi Üzerine Bir Deneme.
Global Media Journal: TR Edition 4(8).

Özyurt, Ö. (2011). Hafif Zihinsel Engelli Çocuğu Olan Annelerin Algıladıkları Aile İşleyişi ve Aile Yaşam
Kalitesinin Sosyo-Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi. Maltepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı Gelişim Psikolojisi Programı, 72.

Özyürek, A. (2004). Kırsal Bölge ve Şehir Merkezinde Yaşayan 5-6 Yaş Arası Çocuğa Sahip Anne-
Babaların Çocuk Yetiştirme Tutumlarının İncelenmesi . Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü Çocuk Gelişimi ve Ev Yönetimi Anabilim Dalı Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bilim Dalı, 74.

67
Özyürek, A., & Çetinkaya, A. (2021). COVID-19 Pandemi Döneminde Aile ve Ebeveyn-Çocuk
İlişkilerinin İncelenmesi. Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 96-106.

Palmer, H. (2010). Ruhun Aynası Enneagrama Yansıyan İnsan Manzaraları. İstanbul: Kaknüs Psikoloji.

Pekkarakaş, E. (2010). 3-6 Yaş Çocukların Babalarının Çocuk Yetiştirme Tutumları ile Eğitime Katılım
Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Dokuz Eylül Üniverstesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlköğretim Anabilim Dalı Okul Öncesi Öğretmenliği Programı Yüksek Lisans Tezi.

Pesen, S. R. (2015). Grafik Tasarım Göstergelerinin Algılanmasında Kişilik Faktörünün Enneagram


Modeline Göre İncelenmesi. Grafik tasarım göstergelerinin Algılanmasında Kişilik Faktörünün
Enneagram Modeline Göre İncelenmesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi İstanbul Kemerburgaz
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul: DSpace@ Altınbaş Kurumsal Akademik Arşiv.

Popejoy, E. K., Perryman, K., & Suarez, A. (2017). Using the Enneagram to Facilitate Resolution of
Supervisory Conflict. Journal of Counselor Practice, 136-154.

Rakhmanov, O., Demir, A., & Dane, Ş. (2020). Yurtta Kalan Erkek Üniversite Öğrencilerinde Enneagram
Kişilik Tipleri ile Çatışma Sorunları Arasındaki İlişkiler. Journal of Research in Medical and
Dental Science, 28-32.

Riso, D. R., & Hudson , R. (2009). Enneagram ile Kişilik Analizi. İstanbul: Butik Yayınevi.

Rouchun, D., Zongkui, Z., Shuailei, L., Qinggi, L., & Chen, G. (2021). Family socioeconomic status and
the parent-child relationship: Children's Internet use as a moderated mediator. Current
Psychology, 4384-4393.

Saygı, D. (2011). Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Ölçeği'nin Türkçe'ye Uyarlanması ve Anne-Çocuk İlişkisinin


Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlköğretim Anabilim Dalı Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı.

Seçer, Z. (2017). Sosyal Olarak Yetkin Okul Öncesi Çocukların Duygu Düzenlemeleri İle Annelerinin
Duygu Sosyalleştirme Davranışları Arasındaki İlişkiler. Kastamonu Eğitim Dergisi, 1435-1452.

Sezer, T., Yılmaz, E., & Koçyiğit, S. (2016). 5-6 Yaş Grubu Çocukların Oyun Becerileri ile Aile Çocuk
İletişimleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 185-204.

Stevens , K. (2010). The Enneagram: Fundamental Hieroglyph of a Universal Language. The Enneagram
Journal, 119-145.

Subaş, A., & Çetin, M. (2017). Enneagram Kişilik Ölçeğinin Geliştirilmesi: Güvenilirlik Geçerlilik
Çalışması. Sosyal Bilimler Dergisi, 160-181.

Sutton, A. (2012). “But is it Real?” A Revıew of Research on the Enneagram. The Enneagram Journal, 5-
19.

Şahin, F., & Özyürek, A. (2008). 5-6 Yaş Grubu Çocuğa Sahip Ebeveynlerin Demografik Özelliklerinin
Çocuk Yetiştirme Tutumlarına Etkisinin İncelenmesi. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 395-414.

Şahin, İ., Turan, H., & Yıldırım, A. (2020). Enneagram Kişilik Tipleri ve Akademik Başarı (Kocaeli-İzmit
İlçesi 7. ve 8. Sınıf Örneği). Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.

Tayan, E., Geyik, D., Morkoyunlu, Z., Sözbilir, M., & Konyalıoğlu, C. (2019). Ebeveyn Çocuk İlişkisi
Konulu Makaleler: Tematik İçerik Analizi Çalışması. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi.

68
Tok, E. S., & Arkar, H. (2012). Psikobiyolojik Kişilik Modeli ile Beş Faktör Kişilik Kuramının Türk
Örnekleminde Karşılaştırılması. Antolian Journal of Psychiatry, 13: 262-269.

Topçu, Z. (2016). Okul Öncesi Dönemindeki Çocukların Aile İlişkileri İle Çocuklarda Görülen Davranış
Problemleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 20-43.

Tunç, B., & Totan, T. (2021). Aile Yaşamında Maneviyat: Aile Psikolojik Danışmasında Maneviyatın
Yerine Yönelik Bir İnceleme. Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Dergisi, Cilt:5
Sayı:1 syf: 1-20.

Tuzcuoğlu, N., & Tarkoçin, S. (2014). Okul Öncesi Eğitim Kurumuna Devam Eden 48-66 Aylık Çocukları
Olan Ebeveynlerin Çocuklarıyla İletişim Kurma Düzeyleri ve Davranış Sorunları Arasındaki
İlişkinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 339-
354.

Üstün, B. (2005). Çünkü İletişim Çok Şeyi Değiştirir. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi,
Cilt:8 Sayı:2.

Üstündağ, M. F., Yılmaz, E. D., Uğur, K., Ünal, Ö., Herdem, A., Aydın, O., & Aydemir, Ö. (2020). Majör
Depresif Bozukluk Tanılı Hastaların Bireysel Farklılıkları Üzerine Dokuz Tip Mizaç Modeli
Odaklı Bir İnceleme. Klinik Psikiyatri Dergisi, 333-342.

Verny, T., & Kelly, J. (2008). Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı. İstanbul: Kuraldışı Yayınevi.

Yavuzer , H. (2019). Gelişim Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Yaylacı, B. (2019). Okul Öncesi Çocuklarda Ebeveyn Çocuk İlişkisinin İnternet Kullanımı Üzerine Etkisi.
T.C. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Hemşireliği Anabilim Dalı .

Yılmaz, E. D., Ünal, Ö., Gençer, A. G., & Aydemir , Ö. (2014). Enneagram'dan Dokuz Tip Mizaç
Modeli'ne: Bir Öneri. Eğitim ve Bilim Dergisi, 396-415.

Yılmaz, E., & Selçuk, Z. (2018). Ebeveyn Benim. İstanbul: Mizmer Yayınları.

Yüksel, A., & Kızılgeçit, M. (2021). Enneagram Kişilik Modeli Bağlamında İlahiyat Fakültesi
Öğrencilerinin Kişilik Özelliklerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. Türk Din
Psikolojisi Dergisi.

Zabcı, N., Erol, E., & Şimşek, Ö. F. (2018). Ebeveyn Çocuk Kapsayıcı İşlev Ölçeği Geliştirme. Türk
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 190-212.

69
EKLER

Ek 1. Demografik Bilgi Formu

1-Ölçeği dolduran ebeveyn


Anne ( ) Baba ( )

2- Dolduran ebeveynin yaşı


25-35 yaş ( )
36-45 yaş ( )

3- Dolduran ebeveynin eğitim durumu


İlkokul mezunu ( )
Ortaokul mezunu ( )
Lise mezunu ( )
Önlisans ve lisans mezunu ( )
Lisansüstü eğitim mezunu ( )

4-Ailenin gelir durumu


Asgari ücret ( )
Asgari ücret üstü ( )

5- Çocuk sayısı
1() 2 ya da daha fazla ( )

6- Çocuk cinsiyeti
Kız ( ) Erkek ( )
5- Çocuk yaş
48-60 ay ( )
60-72 ay ( )

70

You might also like