Professional Documents
Culture Documents
SCHUMANN’IN
FANTEZİ DÜNYASINA BİR BAKIŞ
Hazırlayan:
20096426 Emine Evren BÜYÜKBURÇLU EROL
Danışman:
Prof. Hülya TARCAN
İSTANBUL-2013
I
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
ÖNSÖZ ..................................................................................................................III
ÖZET ...................................................................................................................... V
SUMMARY ...........................................................................................................VI
1. GİRİŞ ...................................................................................................................1
1.1. Schumann’ın Kimliği .....................................................................................1
2. SCHUMANN’IN HAYATI ................................................................................15
3. 19. YÜZYIL ALMAN EDEBİYATINA GENEL BAKIŞ ...................................38
3.1. Friedrich Rückert (1788 – 1866)...................................................................41
3.2. Joseph von Eichendorff (1788 – 1857) .........................................................41
3.3. Heinrich Heine (1797 – 1856) ......................................................................42
3.4. Johann Wolfgang von Goethe (1749 – 1832)................................................46
3.5. Justinus Kerner (1786 – 1862)......................................................................47
3.6. Nikolaus Lenau (1802 – 1850) .....................................................................47
3.7. Adalbert von Chamisso (1781 – 1838)..........................................................48
3.8. Elizabeth Kulmann (1808 – 1825) ................................................................49
4. SCHUMANN’IN BAZI ESERLERİNE GENEL BAKIŞ ....................................51
4.1. Piyano Eserleri .............................................................................................51
4.2. Lied’ler ........................................................................................................61
5. OP.17 FANTEZİ, OP.12 FANTEZİ PARÇALAR, OP.9 CARNAVAL ..............76
5.1. Op.17 Fantezi...............................................................................................76
5.2. Op.12 Fantezi Parçalar .................................................................................85
5.3. Op.9 Carnaval ..............................................................................................89
5.4. Op.17 Fantezi (Analiz) .................................................................................94
5.5. Op.12 Fantezi Parçalar (Analiz) ................................................................. 107
5.6. Op.9 Carnaval (Analiz) .............................................................................. 127
II
ÖNSÖZ
ÖZET
SUMMARY
In composing his music, he did not hesitate to avail himself of the fantastic
German literature which he so much admired, and loved imbuing his music with the
atmosphere created by the words of the Mörike, Jean Paul, Chamisso and E.T.A.
Hoffman. With Clara Wieck, who left such an enormous mark on his life, Eusebius
and Florestan who corresponded to his own inner dilemma, Davidsbündler who
symbolized the innovative German romantic musicians, Commedia dell’Arte types,
and the masked musical phrases or motifs which he called “larvae,” he attained an
unchallenged position in musical history and piano literature.
Three works represent Schumann’s fantasy world above all others: Op.9
Carnaval, Op. 12 Fantasiestücke and Op.17, Fantasie. The first two are suites
consisting of character pieces; the third is one of the most important sonatas written
in the romantic period. All three contain the fantastic elements mentioned above and
much more. Although the Lied Form seems to dominate in the movements of Op.17,
the true power lies in the descending motif which portrays Clara. This motif
achieves its Cyclical Form.
1. GİRİŞ
Romantizm bir devrimdir, hem de bütünsel bir devrim. Bir çağın hem
hissiyatı ve ahlâkını hem de sanat biçimlerini, edebî, felsefî ve dinî fikriyatını alt üst
etmiştir; kendini romantizme adayanlar için bir dönüşümdür bu. Hiçbir ülke
romantizme Almanya kadar mutlak bir bağlılık sergilememiş, dehasını taşımamıştır.
Ayrıca bu ülkede 1700’den 19. yüzyıl sonuna kadar önem taşıyan her şey romantizm
ile bağlantılıdır. Her şeyi kucaklayan, kalıcı Alman Romantizmi, kimi yönlerden
İngiliz ve Fransız Romantizminden çok daha kuralcı ya da köşeli olmakla beraber,
genellikle inandığımızdan çok daha inceliklidir de. Bu romantizm, belli bir
klasisizmi sahiplenmeyi ve kendisi zayıflamaksızın özümsemeyi başarmıştır.
1
Johann Paul Friedrich RICHTER: (Wunsiedel 1763 – Bayreuth 1825) Alman yazar.
2
Silah arkadaşları: “Davidsbündler”.Bu silah arkadaşları terimi ile Schumann’ın sembolizminde
önemli bir yer tutan Davidsbündler’e gönderme yapılmakta.
2
18. yüzyılın ikinci yarısında, romantizmin öncü biçimi olan “Sturm und
Drang”, Aydınlanma Çağı’na hâkim olan dram ve gizem yokluğuna, katı disipline,
zihin ve ruh kuşkuculuğuna karşı çıkmıştı. Artık görmek değil, dehaya, masumiyete,
aşkın ya da doğanın kutsallığına, insanın misyonuna, esinlenmiş eylemlerinin karşı
konulmaz gücüne inanmak gerekiyordu. Schiller bu yenilenmenin en içten
destekleyicisiydi. Özgürlük, kahramanlık, tutkunun Klasik Dönem’in (Aydınlanma
Çağı’nın) kuralcı yapısına sığmadığını düşünüyor, yeniden Ortaçağ öykü ve
efsanelerinin diriltilmesinin ve bu bağlamda her düşünce ve eyleme izin verilen
düşsel bir dünya yaratılmasının doğruluğuna inanıyordu.
3
George Gordon, Lord BYRON: (Londra 1788 – Messolongion 1824) İngiliz şair. Romantizm
akımının önde gelen figürlerindendir.
4
Sir Walter SCOTT: (Edinburgh 1771 – Abbotsford şatosu 1832) İskoç yazar.
5
Sturm und Drang, kelime anlamı olarak “Fırtına ve Şiddet” demektir. Türkçede genellikle
“Coşkunluk Akımı” olarak tanımlanan bu hareket adını, Friedrich Maximilian von Klinger’in aynı
adlı tiyatro oyunundan almıştır.
6
Johann Wolfgang von GOETHE: (Frankfurt-am-Main 1749 – Weimar 1832) Alman şair ve oyun
yazarı.
7
Friedrich von SCHILLER: (Marbach 1759 – Weimar 1805) Alman yazar.
3
büyük bir isim olmasa da, şüphesiz ki genç romantik kuşakları çok etkilemiştir.
Richter verimli, kimi zaman parlak, çoğu zaman da muğlâk bir yazardır. Eserleri,
içinden çıkılamayacak ölçüde karmaşık en çelişkili romantik temaları belli belirsiz
bir biçimde sunar bizlere. Duyarlı, naif ve yoksul köylüler hakkında idiller8 yazıp
bunlara hem ağlamaklı duygular hem de keskin bir ironi katar. Masumiyetleri ve
doğa sevgileri sayesinde, bu mütevazı insanlar baş döndürücü ve dehşet verici
gizemleri keşfeder. Kimi zaman bu kişilerde fantastik bir sevincin verdiği saf aşk
esrimesine bütün dünya katılır; kimi zaman da buz gibi bir mezarlıkta, dirilmiş olan
İsa, bütün umutların yitip gittiğini ve bu terk edilmişliğin ötesinde hiçbir şeyin var
olmadığını duyurur ruhlara. Gizemli bir ahenk olarak tasavvur edilen evreni
dönüştürebilme gücü ve ironi ile duyarlılığı, aleladelik ile derinliği uzlaştırması
sayesinde, Jean Paul Richter romantizmin en öznel ve aşırı yönlerinin habercisi
olmuştur. Bütün genç şairler onu tanımış, büyük saygı duymuş, Schumann da
gençliğinde idolü haline getirmiştir.
8
İdil-Fr. idylle güzel kır sahnesi –Lat. idyllium kır sahneleri anlatan kısa şiir. E. Yun. eidyllion
tablocuk.
4
… Hissedemezler seni
asmaların altın çağlayanında,
badem ağaçlarının
mucizevi yağında
ve ayçiçeğinin kahverengi özsuyunda.
Bilmezler
narin bir genç kızın
göğüslerinde esenin
ve orayı cennetin kucağına çevirenin
Sen olduğunu!
Novalis (Geceye Övgüler)9
9
Friedrich Hardenberger NOVALIS, Geceye Övgüler, Çev. Ahmet Cemal, 22.
10
Ludwig UHLAND: (Tübingen 1787 – Tübingen 1862) Alman şair.
11
Adalbert von CHAMİSSO: (Champagne, Boncourt şatosu 1781 – Berlin 1838) Alman yazar ve
bilgin. Frauenliebe und Leben (Kadın Aşkı ve Hayatı)’ in yazarı.
12
Joseph, baron von EICHENDORFF: (Lubowitz, Yukarı Silezya 1788 – Neisse 1857) Alman şair.
13
Ludwig Joachim ARNIM: (Berlin 1781 – Wiepersdorf 1831) Alman şair ve romancı.
14
Clemens BRENTANO: (Ehrenbreitstein 1778 – Aschaffenburg 1842) Alman şair ve romancı
15
André BOUCOURECHLIEV, “Une libraire de province”Schumann, 15.
5
Düş ile gerçeği, bilinç ile sezgiyi karıştırarak, romantik dramı en yüksek
noktasına taşıdıktan sonra, Kleist17 da ölümün yazgısına boyun eğmiş ve otuz dört
yaşında, sevgilisiyle beraber trajik bir şekilde göçüp gitmişti. Romantik şairlerin en
büyüğü olan Hölderlin18 de aklını yitirecek ve otuz altı yıl boyunca, dört duvar
arasında sessizce yaşayıp, ifade edilmesi mümkün olmayan bir şiirin eline düşecekti.
O ana kadar hiç keşfedilmemiş başka bir yere yönelik bu coşkulu arayış
Hoffmann19, Tieck20, Chamisso ile beraber yeni bir biçime bürünmüştür. Bu kişiler
de, duyumsananın ötesinde, evrenin, zihnin ve kalbin sırlarının keşfine çıkmıştı.
Ama arayışlarındaki kaygı çoğu zaman ironiyle yumuşamıştı; önsezilerinin ağırlığı
anlamla, büyülü bir eylemle yüklü hikâyeleri tuhaf bir hevesle maskelenmişti. Bu
kişilerle Jean Paul kültünü paylaşan Schumann, çocukluğunda onların coşkun ve
derin vizyonlarından çok etkilenecekti. Goethe’nin “Faust”unda, Chamisso’nun
16
Georg Philipp Friedrich Freiherr von HARDENBERG (NOVALİS): (1772-1801), Alman yazar ve
filozof.
17
Heinrich von KLEIST: (Frankfurt an der Oder 1777-Vannsee, Berlin yakınları 1811) Alman yazar.
18
Friedrich HÖLDERLIN: (Lauffen, Württenberg 1770 – Tübingen 1843) Alman şair.
19
Ernst Theodor Wilhelm HOFFMANN (E.T.A.HOFFMANN): (W. A. Mozart’a hayranlığından
“Wilhelm” adını “Amadeus” olarak değiştirdi.) (Königsberg 1776 – Berlin 1822) Alman yazar ve
besteci.
20
Ludwig TIECK: (Berlin 1773 – ay.y. 1853) Alman yazar.
6
Hiçbir esinle yanıp gitmekten korkmayan bu doyumsuz kişilere akıl, zayıf bir
şey gibi görünüyordu; sezginin, kehanetin de yetersiz olduğu ortaya çıkmıştı.
Sözcükler kusursuz olmaktan uzak şeylerdi, hatta şiir de dilsel bağlara fazlasıyla
takılıp kalmıştı. Bütün bu şairler, ruha ve doğaüstü olana yaklaşan bir sanatın
peşindeydi. Esinleri de müziğe özgü bir doğaya sahipti; zihinlerinde müzik vardı hep
ve yarattıkları kahramanlar da müziğe tutkundu çoğunlukla.
Jean Paul’ün genç bir öğrencisi, kendisinin şair olduğu inancıyla, on yedi
yaşında şunları yazmıştı: “İşin tuhaf yanı, içimdeki duygular öyle güçlü konuşuyor
ki şair olmaktan vazgeçmem gerekiyor.”24
21
Hoffmann’ın “Lebensansichten des Katers Murr” (Kedi Murr’un Hayat Felsefesi) adlı eserinden
etkilenen Schumann, Johannes Kreisler adlı orkestra yöneticisi tipini yaratır.
22
Gotthold Ephraim LESSING: (Kamenz, Saksonya 1729 – Braunschweig 1781) Alman yazar.
23
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV, 17, 18.
24
A.g.m., 18.
7
25
İgnaz MOSCHELES: (Prag 1794 – Leipzig 1870) Çek piyanist ve besteci.
26
Carl Maria von WEBER: (Eutin 1786 – Londra 1826) Alman besteci.
27
Wolfgang Amadeus MOZART: (Salzburg 1756-Viyana 1791)Avusturyalı besteci.
28
Joseph HAYDN:(Rahrav an der Leitha 1732-Viyana 1809)Avusturyalı besteci.
8
Schumann içine kapalı, kayıtsız ve melankolik biri oluverir. İçinde başka bir
dünya ortaya çıkar adeta ve belirsiz bir ıstırap ele geçirir varlığını. Bunu anlamamış
olsa da sezinlemiştir Schumann: İlk romantiklerdeki tanrısal esini –nostaljiyi,
önseziyi, erişilemez bir evrene duyulan arzuyu– keşfedip benimsemiştir.
29
Bkz.(15) BOUCOURECHLIEV, 19, 20.
9
Schumann, Jean Paul’ü okurken, bir rahatlık değil, ıstıraplarının hoş bir
yankısını bulma arayışındadır. Jean Paul’ün, Schumann üzerinde çok derin ve
bütünlüklü bir etkisi vardır: Düşünce dünyasındaki efendisi, edebiyatın en iyi
temsilcisi, hayatında devamlı örnek aldığı kişidir Jean Paul. Yazar ve tarihçi Marcel
Brion (1895-1984)’un söylediği üzere, “Schumann pek çok bakımdan Jean Paul’ün
karakterlerinden biridir; onun romanlarındaki kahramanları bunca sevmesinin
nedeni bu romanlarda gönüldaşlarını bulması ve onlar arasında da kendi kendisiyle
karşılaşmasıdır…”31
30
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV, 20.
31
A.g.m., 21.
10
Jean Paul ile Schumann aynı ideal dünyayı, insanlar arasında aynı gizemli
kardeşliği düşler. Schumann’ı en derinden etkileyen şey, ustası Jean Paul’ün
eserlerinde müziğin daima mevcut olmasıdır. Müzik, diğer romantiklerden çok daha
baskın bir rol oynar onda. Şiirin âciz kaldığı, en tarifsiz ve en gizemli duygular
müzik sayesinde ifade edilir. Gelgelelim, dile getirilemez olanın sevdasına düşen
Schumann, yazarlık yolunda ilerlemeye yazgılı olduğuna inanır… “Hesperus”un
yazarından etkilenerek, iki roman ve üç tiyatro oyunu yazmaya başlar, ama bunlar
tamamlanamadan kalacaktır. Schumann, bu roman tasarılarından birinin kahramanı
olan Gustav’da pekâlâ kendi portresi de olabilecek şu portreyi çizer:
Jean Paul’ün kahramanları gibi, Robert de doğaya dair düşüncelere dalar; ilk
aşkları olan Jean Paul’cü Nanni Petsch ya da Liddy Hempel ile beraber, ruhsal
coşkunluklarla dolu uzun yürüyüşlere çıkar. Schumann, Jean Paul’ün “Hesperus” ya
da “Titan”ından uzun tiradlar okur onlara; Liddy bu büyük adama gösterilen büyük
saygıyı paylaşmıyor gibidir.
32
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV, 22.
11
kederli. “İşte bizim hayatımız bu,” diyebilirdim ona ancak. Tek kelime
etmeden Rosenburg’dan ayrıldık. Ona veda edip ayrılırken, elimi sıkı
sıkı tuttu; rüya sona ermişti. Jean Paul hakkında sarf ettiği sözleri
düşündüğümde de ideal olana dair yüce imge kaybolup gitti.”33
33
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV, 22.
34
Franz SCHUBERT: Viyana yakınlarında 1797-Viyana 1828) Avusturyalı besteci.
35
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV. 23.
36
A.g.m., 23.
12
37
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV, 23.
13
38
Bkz. (15), BOUCOURECHLIEV, 24.
39
Wolfgang Boetticher tarafından 1942’de Berlin’de iki cilt olarak basılan kitaptan alınmıştır.
Willi REİCH, “Schumann the man” 2,3.
40
Her iki figür Jean Paul’ün “Flegeljahre” adlı romanına ait karakterlerdir.
14
Yine 1831’e ait bir günlük sayfasında Schumann müziği algılamak üzerine
düşüncelerini şöyle ifade eder: ‘‘Bir eserin bıraktığı izlenim soyut olmamalı (...)Bir
müzik parçası dinleyeni ilk kez çalındığında teknik ve armonik detayları ile
incelemeye neden yönlendirsin?”41
Clara’ya olan tutkusunu beşli tam aralığı inici dizi (aslında bu fikir Clara’nın
özgün buluşuydu) ile seslendirerek sembolleştiren, alt ve üst partilerin kontrapunktal
işleyişini Raro diye adlandıran (Clara’nın ra’sı, Robert’in ro’su),devrimci genç
müzisyenleri Davidsbündler (Peygamber David’in yoldaşlarından alıntı yapıyor)
diye tanıtan ve kendini lider David olarak tanımlayan Schumann tüm bu
simgelerlede yetinmemiş, yakın çevresini müzikle betimlerken sembolik isimler
kullanmış, tematik fikirlerine “larva” demiş ve ayrıca Commedia dell’Arte42
karakterlerine de müziğinde yer vermiştir (Pantalon, Colombine, Pierrot vb.).
2. SCHUMANN’IN HAYATI
Böylece Robert Schumann, gençliğe hem edebî hem de müzikal, sağlam bir
donanımla atılmış olur. Çocukluktan yetişkinliğe geçilen ve daima sorunlu olan bu
dönem, iki trajik olay sebebiyle Schumann için daha da zor hale gelir. 1826’da
Schumann daha on altı yaşına yeni basmışken, ablası Emilie intihar eder. Byron’ın
ölümü ve Hölderlin’in delirmesi zihninde dönüp duran romantik bir gencin zaten
kaynayan imgelemi üzerinde bu acıklı sonun ne tür bir etki bırakabileceğini hayal
etmek hiç zor değildir. Çok geçmeden, Schumann için büyük önem taşıyan babası da
bu dünyadan ayrılır. Robert derin bir kedere gömülür. Akabinde piyano
doğaçlamaları gelir. Devamlı tehdit altında olan dengesini tekrar kurmasını sağlayan
da hep çalışmak değil midir zaten? Ancak bunlar acı yüklüdür. Yine de romantik
yazarları okumasının yanı sıra bu doğaçlamalar, yaşadığı ruhsal karmaşayı
17
Sonraları baldızı Therese hem safça hem de açık yüreklilikle bu ilk aşklardan
bahsederken, Schumann’ın “aşka ihtiyaç duyduğundan âşık olduğunu”
açıklayacaktır. Ayrıca şu da söylenebilir: Schumann “aşkı”, tıpkı “doğayı” düşlediği
gibi, yani henüz belirsiz, adeta kişiliği ile ilintili olmasa da ilâhî bir niteliğe sahip
içgüdüsel bir kuvvet olarak düşlemektedir. Schumann, Liddy’yi bir birey değil, her
şeyi anlayan, her şeyi hisseden, kendisininkine eş içgüdülere sahip bir varlık gibi
görür.
Liddy’de hayal kırıklığına uğrayan Schumann yaşça daha büyük bir kadına,
Agnes Carus’a yönelir. Sonradan Clara’ya şunu itiraf edecektir: “Vaktiyle onu büyük
18
bir tutkuyla sevmiştim… O benim için ideal kadını temsil ediyordu.”44 Aslında
görünen o ki, yıllar boyu bir dost ve ilham kaynağı kalacak olan Agnes Carus,
yalnızca varlığıyla, ortak zevklerini besleyen cazibesiyle Schumann’ı mutlu etmiştir:
Uysallığı, entelektüel ve müzikal etkisi Schumann için o denli zenginleştirici ve
yatıştırıcıdır ki, bu uyumlu sevgiye genel anlamıyla “tutku” demek pek mümkün
olamaz.
Colditz’li bir doktorun karısı olan Agnes, müziğe düşkün kültürlü bir
insandır ve Schumann gibi, Jean Paul ve Lied’lerini söylediği Schubert’ten
hoşlanmaktadır. Robert’le Zwickau’da ailesi münasebetiyle tanışmıştır, ama
Leipzig’de tekrar karşılaşacaklardır; burada doktor Carus tıp fakültesinde
çalışmaktadır ve Schumann da bu büyük şehre hukuk okumaya gelecektir. Bu
beklenmedik değişim şaşırtıcıdır. Edebiyata, müziğe bu denli yatkın olan Schumann,
hocası Rutel’e bir mektupta “ilk dersler çok yavan ve soğuk”45 diye açıkladığı bir
alana adımını atmaktadır. Oğlunun kesin ve istikrarlı bir kariyere sahip olmasına
can atan annesinin ısrarı Schumann’ı bu alana yönlendirmiştir. Annesi oğlunun
sanatsal heveslerinden aslında hiç hoşlanmamaktadır. Annesine itaat etme arzusunun
yanı sıra, kendisini allak bullak eden tereddütlerin de (Şiir mi-yoksa müzik mi?)
Schumann’ın kararında katkısı vardır şüphesiz. Belki de Leipzig’de ister istemez
bulacağı kültürel olanakların, kendisine bir seçim yapmasında yardımcı olacağını
fark etmiştir, ama Leipzig Schumann’ı bir ölçüde hayal kırıklığına uğratacaktır.
Elbette, Agnes’in düzenlediği toplantılar, Gewandhaus’daki konserler, Bach
geleneğini sürdüren Sankt-Thomas Kilisesi gibi güzel şeyler vardır. Schumann
burada ilk bestelerini sunduğu orkestra şefi Gottlob Wiedebein (1779-1854) ile
tanışır. Keza Carus’un düzenlediği toplantılardan birinde de, o dönemde Leipzig’in
en önemli piyano hocası olan Friedrich Wieck (1785-1873) ile tanışır. Wieck, dokuz
yaşında olan kızı Clara’yı, kendi yönteminin en başarılı meyvesi olarak izleyici
önüne çıkarmıştır. Bu tanışmalara rağmen, Schumann “mekanik bir biçimde” hukuk
44
Françoise MALLET-JORIS, “L’image parfaite de l’artiste romantique”, 7.
45
A.g.m., 10.
19
46
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 11.
47
Giuditta Negri PASTA: (Saronno 1798 – Como 1865) İtalyan soprano.
48
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 11.
20
49
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 11.
21
Schumann 1833’te derin bir bunalıma girer. Her zaman olduğu gibi, bu
bunalımın ardından coşku dolu bir dönem gelecektir. Başka sanatçılarla dostluk
kurmaya çalışır ve arkadaşlarına yeni bir müzik dergisi çıkarma fikrini açar. O
sıralarda Paris’te Liszt ve Berlioz gibi isimler aynı türden bir girişim etrafında
toplanmıştır. Schumann da Neue Zeitschrift für Musik dergisini çıkarmaya
başlayacaktır. Besteler yapmakta, yazılar yazmakta ve aynı zamanda âşık
olmaktadır. Bu verimli dönemde birkaç kadın girer hayatına. “La minör ruh” sahibi
Henriette Voigt ile arkadaş kalır; Ernestine von Fricken ile gizlice nişanlanır.
Ernestine kenara çekilmeyi bilecektir; Schumann’ın iç dünyasında, Clara imgesinin
ne denli kök salmış olduğunu hissetmiştir şüphesiz.
50
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 12.
51
Venedik Devlet Başkanı.
22
Görünen o ki Wieck, Robert ile Clara’dan önce, ikisi arasında doğan hisleri
fark etmiştir. İlerleyen yıllarda Friedrich Wieck’in sergilediği tavırlar çokça
eleştirilmiştir. Bu tavırları onaylamasak bile, en azından anlayabiliriz. Orta halli bir
ailede büyüyen Wieck düzenli bir müzik eğitimi alamamıştır. Burjuva bir ailede
uzun süre özel hocalık yapmış ve ancak durmak bilmemecesine çalışarak,
Leipzig’de takdir edilen saygıdeğer bir hoca haline gelebilmiştir. Clara’nın annesi ile
yaptığı ilk evliliğinde hayal kırıklığına uğramıştır. Bu evlilik sırasında, Wieck’in
zorba ve uzlaşmaz karakteri ortaya çıkar; karısını ve çocuklarını sıkı bir şekilde
çalıştırdığı evi adeta bir müzik hangarıdır. En sonunda Bayan Wieck iki küçük
çocuğunu yanına alarak evden kaçar; ama Wieck, beş yaşındaki Clara’yı bırakmaz.
O günden sonra, Clara babasının sevgisinin ve umudunun topyekûn nesnesi haline
gelir. Birbirine doğrudan bağlı bir sevgi ve umuttur bu. Clara çok yetenekli, zeki,
sağlıklıdır ve babası da kızını, dâhi bir çocuk haline getirerek yönteminin
mükemmelliğini göstermek istemektedir. Clara sekiz yaşında konserler vermeye
başlar; o dönemde genç kızların yeteneklerini sergilemesi pek yaygın olmadığından
çok dikkat çeker. Goethe, Clara’ya hayran olarak onda “beş altı erkek çocuğun
gücü”nün bulunduğunu söylemiştir. Bu konserler Wieck’e itibar ve kazanç sağlar.
Dahası Wieck, hem tekniğini, hem sanatsal duyarlılığını, hem karakterini, hem
sağlığını şekillendirmek için büyük çaba harcadığı ve üzerine titrediği çocuğa gerçek
anlamda bağlanmıştır. Bu karmaşık ve güçlü duygu, hırs, sevgi, çıkar ile karışarak,
Clara’nın içinde aşk duyguları uyandığında büyük bir kıskançlığa dönüşür ve bu
23
52
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 14.
53
A.g.m., 14, 15.
24
54
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 15.
55
A.g.m., 15.
56
A.g.m., 15.
25
“Bu durum daha fazla süremez. Artık direnemeyeceğim. Tabiatım buna daha
fazla dayanmaya müsait değil. Beni teskin ediniz, Tanrı’ya dua ediniz ki
umutsuzluğa gömülmeyeyim. Kalbim çok derinlerden yaralandı.”59 Schumann’ı
vaktiyle mahvetmiş olan bunalımlardan birinin yaklaşmakta olduğunu görüyoruz
burada. Zira hileli yollara başvuran Wieck hassas âşığı en çok yaralayacak argümana
başvurmuştur: Clara’nın selameti. Şaşaalı bir hayata, büyük bir refaha alışmış olan
Clara, henüz pek tanınmayan bir müzisyenin karısı olarak zor bir hayata nasıl uyum
sağlayacaktır? Schumann’a şunları yazar Wieck: “Şayet büyük davetler
57
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 15, 16.
58
A.g.m., 16.
59
A.g.m., 16.
26
60
B.k.z.(44), MALLET-JORIS, 16.
61
A.g.m., 17.
62
A.g.m., 17.
27
Robert acı içinde cevap verir: “Kimi satırlarınız beni derinden yaraladı [...]
Yerimde duramıyorum- kafamın içi alev alev, üzüntüden dolayı gözlerim zor
görüyor!” 63
Ardından birkaç gün sonra şunu yazar: “Daha çok para kazanmak için daha
çok çalışabilirim, yani daha vasat ve yüzeysel işler üretebilirim. Yaratıcılığın
sınırları vardır, yalnızca ulviyette çalışamayız...”64
Clara 1838’de Leipzig’e döner. Babası bir kez daha hileli yollara başvurur;
şayet Schumann geçinebileceğini kanıtlar ve Leipzig’i terk ederse evliliğe onay
vermeye hazırdır güya. Düşmanının iyi niyeti konusunda şüpheleri olsa da,
Schumann Neue Zeitschrift’i Viyana’ya taşımaya karar verir; Leipzig’deki
arkadaşlarını terk edecektir, Clara’dan uzaklaşmayı kabullenir. Ne var ki bu çaba
onu mahveder; artık beste yapamamaktadır, umutsuzdur.
63
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 17.
64
A.g.m., 17.
65
A.g.m., 17.
66
A.g.m., 18.
28
Viyana Schumann’a ilk önce iyi gelir, sonra ise hayal kırıklığına uğratır.
Schumann’ın hayatının ritmini oluşturan ve neredeyse çok doğal olan o tuhaflık yine
tekrarlanır: Uzun bunalımını geride bırakıp Viyana’ya gelen Schumann yaratıcılık
bakımından çok verimli bir döneme girer yeniden. Op.23 Nachtstücke yaşadığı ve
geride bıraktığı endişe döneminden izler taşır. Keza Op.18 Arabesque, Op.20
Humoreske de öyle; Op.26 Faschingsschwank aus Wienn ise neşe-endişe ikiliğinin
izlerini barındırır. Hayran olunası bir ikiliktir bu, muhteşem bir yeniden doğuştur,
ama her seferinde bunun ardından bestecide aşırı yorgunluk meydana gelir.
1839: Clara Paris’tedir. Orada çok büyük başarılara imza atar. Hiçbir şey
kariyerini engelleyemez; ne mektuplar yazarak desteklemesi ve cesaretlendirmesi
gerektiği Robert, ne de gitgide daha kıymetli hale gelen bir tasarıdan kâh tatlı
sözlerle kâh gözdağı vererek onu vazgeçirmeye çalışan babası. Wieck iyice ileri
giderek, dava açmaktan, lanetlemekten, tehditler savurup annesinden ona kalan
mirasa el sürdürmeyeceğinden bahsetse de, Clara daha o dönemde şunları yazar:
67
Bkz.(44), MALLET-JORIS, 18.
29
68
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 19.
30
1841’de Marie diye güzel bir isim verdikleri ilk çocuklarının doğumu büyük
bir sevinç yaratır.
Clara teknik açıdan kusursuz olan eğitiminin, genel kültür açısından içerdiği
eksiklerin farkında ve kocasının bu alanda kendisine ne denli yardımcı
olabileceğinin de bilincindedir. Gayet mütevazı bir biçimde, yorumları üzerine
Schumann’ın tavsiyelerini dinler ve bunlardan fayda görür. Schumann’ın ona bilgi
olarak verdiğini, o Schumann’a güven olarak sunar. Clara aralarındaki aşka
neredeyse anaç bir sevgi de katan o güçlü kadındır daima.
Çiftin hiçbir sorunları olmadığı anlamına mı geliyor bu? Tam tersi. Clara’nın
gösterdiği özveri büyüktür. Sağlam bir temele dayanmaktadır: Clara şunu
bilmektedir ki bir anne ve eş olarak büsbütün olgunlaşmakta, Wieck’in onu “müzik
rahibesi” haline getirerek gerçekleştiremeyeceği bir şekilde kendini geliştirmektedir.
Ne var ki yıllar boyunca didinerek elde ettiği şeyi, yani kusursuz tekniğini, virtüoz
olarak ustalığını kaybedebileceğini hissettiğinde epey ıstırap duyar. Çiftin tek bir
piyanosu vardır ve Schumann beste yapacağında, Clara egzersizlerini yarıda kesip
piyanoyu ona bırakmak zorunda kalmaktadır. “Robert’in beste yaptığı her sefer
olduğu gibi, benim piyano çalışmam ikinci plana itildi. Koca gün, kısa bir süreliğine
69
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 20.
70
A.g.m., 20, 21.
31
71
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 21.
72
A.g.m., 21.
73
A.g.m., 21.
74
A.g.m., 21.
32
75
Gade soyadını oluşturan harflerden bir tema yaratmış “sol-la-re-mi” ve eserlerinde kullanmıştır.
33
Aileye dört çocuk daha katılmıştır; Marie ve Elise’den sonra, Julie, Emile
(daha on sekiz aylık olmadan ölür), Ludwig ve Ferdinand dünyaya gelir. Bu
çocuklar Schumann için hem sevinç hem de üzüntü kaynağıdır. Sevinçlidir, zira
çocukları sevmektedir. Marie ve Elise’nin karakterleri hakkındaki birkaç hoş
76
Carolyne Sayn WITTGENSTEİN: (Woronince 1819-Roma 1887), 1848-1863 yılları arasında
F. Liszt’in birlikte olduğu sevgilisi.”Kilisenin İçindeki ve Dışındaki Zayıf Yönler” adlı eserin yazarı.
77
Jenny LIND: (Stockholm 1820 – Molvern, Londra yakınında 1887) İsveçli kadın opera sanatçısı.
78
Franz GRILLPARZER: (Viyana 1791 – ay. y. 1872) Avusturyalı oyun yazarı.
34
“Varoluşunun en verimli” dönemi olan 1849 yılı, hem fiziksel hem de ruhsal
bakımdan zorlanmış bir bünyenin son atılımıdır adeta. İçinde bulunduğu dönem,
tefekkür için uygun değildir: Avrupa kaynamaktadır ve Dresden de bundan azade
değildir. Saksonya’ya kaçmış olan Bakunin79 orada etrafına, aralarında Richard
Wagner’in de bulunduğu partizanları toplamıştır.
79
Mihail Aleksandroviç BAKUNIN: (Tver 1814 – Bern 1876) Rus anarşist.
35
Schumann hem maddi sıkıntılarına bir çözüm bulmak, hem de daha güzel bir
ortama kavuşmak amacıyla Dresden’den Düsseldorf’a gitmeyi düşünür.
Düsseldorf’ta Hiller orkestranın yönetimini Schumann’a bırakmıştır. Hep orkestra
yönetmeyi düşlemiş olan Schumann’a içtenlikle kucak açar Düsseldorf! Kısa bir
süreliğine dinginliğe kavuşur ve 1849 sonbaharında Konzert für Violoncello und
Orchester (Viyolonsel Konçertosu), Symphonie Rheinish (Ren Senfonisi)’i besteler;
ardından da ertesi yıl Op.120 Dördüncü Senfoni’sinin 1841 versiyonunu tamamen
değiştirir. Ne yazık ki yaratıcılık bakımından pek zengin olmayan 1850 yılında,
Müzik Direktörlüğüne 1853’te son verilmesiyle sonuçlanacak olan çatışmalar başlar.
80
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 25.
36
şey var mıdır?”81 diye yazar 1851’de. “Bu zihinsel ve ruhsal duruma tam olarak
ulaşmam için Tanrı bana yeterince idrak ve yürek verdiğinden dolayı o kadar
mutluyum ki!”82 Evde hâlâ mutluluğun hüküm sürdüğü 1850-1853 dönemine dair
kızı Marie Schumann da çok dokunaklı satırlar yazmıştır.
81
Bkz. (44), MALLET-JORIS, 25.
82
A.g.m., 25, 26.
83
A.g.m., 26.
84
A.g.m., 26.
37
işe yaramaz. Marie Schumann, aile fertleri için tehlike oluşturduğuna kanaat getiren
mutsuz Schumann’ın, bir zamanlar çok sevdiği büyük Ren Nehri’ne atlayarak intihar
etmeye çalıştığı günü kâğıda dökmüştür. Son anda kurtarılan Schumann, bir akıl
hastanesine kapatılmayı talep eder. Bonn yakınlarındaki Endenich kliniğine yatırılır.
Bahçesi olan gayet hoş bir yerdir burası. Clara ise o sıralarda sekizinci çocuğu
Felix’i doğurmak üzeredir; bu çocuk babasını hiç göremeyecektir.
85
Letarji: Tüm iradesini kaybedip ölmeye bedenini terketmek.
86
Bkz.(44) MALLET-JORIS, 27.
87
A.g.m., 27.
38
Alman romantik şairler ilham kaynaklarını çoğu kez halk şiirinde aramış, bu
şiirin temalarını ve biçimlerini ölümsüzleştirmişlerdir. Keza müzisyenler de bu
kaynaklara dönmüştür: Romantik Lied’i yaratan Volkslied, yani halk şarkısıdır;
birinden diğerine geçiş anlıktır ve tam hissedilmez; aralarındaki sınır da dolambaçlı
ve belirsizdir.
Bu ortak kaynaktan çıkan şiir ile müzik, tutkulu bir şekilde romantizmin
içinde birleşmeye çalışmış ve daha önce hiç olmadığı kadar birbirleriyle karışarak,
“dilin sınırlarının ulaşamadığı o muazzam âleme”88 ulaşmayı amaçlamıştır. Bu
ihtiras, Lied’i, ilk örneklerinin çok düz çerçevesini aşmaya zorlamıştır: 18. yüzyıl
sonlarına doğru Lied, kıtalarla yazılan, katı, hatta donmuş ve ifade gücü daha az olan
popüler biçimden yavaş yavaş kurtulmuştur.Romantik Lied, bu popüler biçimi daha
da zorlayarak, değişken melodilere sahip bir ikinci nakarat katar ki bu da popüler
biçime esneklik kazandırır. Gitgide daha da özgürleşen ve çok ince duyguları ifade
eden bir anlatım gücü dayatır kendini; kimi zaman gerçek bir dram biçimine bürünen
psikolojik bir karmaşıklıktır bu.89
88
Moritz, alıntılayan Albert Béguin.
89
Evvelce Beethoven “In questa tomba obscura”da; “An die ferne Gelibte”de salt dramatik olan bir
deklamasyondan yararlanılmıştır.
39
“Bu satırları yazarken, eski ama her daim canlı bir arzuyu
gideriyorum: Size biraz daha yakınlaşmak arzusunu; hem, uzun
yıllar önce, daha gencecikken, Münih’te sizi ziyaret etmemin
hatırasını unutmuş olmalısınız. Sizin Liedleriniz üzerine bestelediğim
müziği beğenirsiniz umarım! Sahip olduğum güç bu müziği
bestelerken duyduğum tutkuya denk olsaydı, pekâlâ umut
besleyebilirdiniz. Dostum Stephen Heller size bu ezgileri dinleme
fırsatı verecek mi ki acaba? Ezgileri beğendiğinize dair sizden
gelecek tek bir söz beni sevince boğacaktır.”90
Ama şair ile besteci, kendilerini ayıran şeylerin ötesinde birbirilerini iyi
tanımıştır. Heine otuz sekiz şiirini Schumann’a vermiş, Schumann da bu şiirlerde,
kendi içindeki çelişkilerin ve değişken duyguların da yankısıyla müziğine gizemli
bir şekilde karşılık veren ve onunla neredeyse tensel olarak birleşen bir söylemin
cazibesini bulmuştur.
90
Andre BOUCOURECHLIEV, “Mourir a force de chanter…”, Schumann, 104.
44
und Rosen lieblich (Mersin ağaçlarıyla, hoş, güzel güllerle) ile birlikte, Schumann
büsbütün hâkim olacağı daha heybetli ve enikonu karmaşık bir biçime girişir: Vokal
dizisi geniş, nefes güçlüdür; insan sesi piyanoyu beraberinde sürükleyerek, uzun
epilogda, şarkı dizisinin ilk ritmiyle tekrar buluşur ve böylece de birliğini ortaya
koyar.
Liederkreis bir başarı olsa da, 1840’da aynı yaratıcı itkiden doğan, ünlü şarkı
dizisi Op. 48 Dichterliebe (Şair Aşkı) başarının doruk noktasıdır. Bu diziyi oluşturan
on altı ezgi, şaşırtıcı bir çeşitliliğe, esine, üsluba ve “Stimmung”a (Romantizmin
çevrilemez bu anahtar sözcüğü için en yakın karşılık “atmosfer”dir) sahiptir.
Das ist ein Flöten und Geigen ( İşte Flüt ve Keman )’de daha da başka bir
yön çıkar ortaya. İnsan sesinden bağımsız olan piyano, şarkıyla tekrar tekrar kesişen
geniş bir ezgi çizgisi geliştirir ve ancak son kısımda şarkıyla birleşir; özerk ama
parçalanamaz bir dans ritmi, enstrüman ile insan sesinin bu oyunuyla bütünleşir.
45
Schumann, Heine’nin en ünlü şiirlerinden biri olan, Ein Jüngling liebt ein
Mädchen (Bir delikanlı genç bir kıza âşıktı)’deki tatlı-acı bütün ironiyi ortaya
koymuştu: Piyano, insan sesini adeta alaya alır, zayıf vurgularla bu sese karşı durur
devamlı. Dichterliebe’nin son Lied’i Die alten, bösen Lieder (Eski uğursuz şarkılar)
bambaşka bir esin taşır. Kalın ses perdesi, insan sesini adeta bir sevgili gibi kendine
çeker ve bütün ezgi çizgileri onda toplanır. Tuhaf bir modülasyon şarkının bitişini
belirler ve piyano uzun bir epilog geliştirir. Bu epilogda, uzatılmış notalarla ilkin iç
içe geçen yeni bir ezgi belirip gelişerek, ağır bir akorda yitip gitmek üzere gitgide
yükselir.
Yukarıda söz edilen, Op.25 Myrten (Mersin Çiçeği) adlı muazzam derlemede
ünlü Du bist wie eine Blume (Bir çiçek gibisin) ile sakin melodisi ve akışkan,
değişken armonisiyle dingin Die Lotosblume (Lotüs Çiçeği) yer alır. Heine ile
Schumann’ın paylaştığı diğer başyapıtlar dağınık olarak Op.45, 49, 53 Romanzen
und Balladen (Romanslar ve Baladlar)’de bulunur: Die feindlichen Brüder
(Düşman Kardeşler) ve Marseillaise (Fransız Ulusal Marşı)’in yankılandığı Die
beiden Grenadiere (İki Bombacı Asker) .Nihayetinde Op.53’te yer alan üç bölümlü
Der arme Peter (Zavallı Peter)’de şair ile besteci büyük bir incelikle, naif derecede
popüler olan bir esini hayata geçirir. Yüce bir sanat ile bir ulusun en doğal şarkısı,
hiçbir yerde burada olduğu kadar, içtenlik ve başarı seviyesine ulaşamamıştır. Pek
çok anonim yazarın ölüm ninnileri söylediği, hüzünlü valsler yaptığı Alman popüler
ikinci nakaratlarına özgü katı ve ritmik biçimden, cefanın yumuşadığı, ölümü
hatırlatan Rondoyu meydana getirmiştir Heine. İlkin Schumann da onun izinden
gider: Gaydanınkilere benzeyen iki akorun hemen ardından, aşkı uğruna intihar
etmeye hazırlanan Zavallı Peter üç zamanlı bir ritimle dans ederken, piyano zarif bir
polifoniyle ilerler. Ama üçüncü bölümde, insan sesi, kendi etrafında dönüp duran bu
nakaratı bırakırken, şiir neşeli bir tonda devam eder:
“Kaybetti kıymetli hazinesini
Artık nasıl sevilir, nasıl yaşanır ki?”91
91
Bkz. (90), BOUCOURECHLIEV, 110.
46
Şarkı ıstırap dolu muazzam bir izlek üzerinde iyice yükselir ve piyanoda bir
ölüm davulunun yankılandığı son kadansta dağılır gider.
92
West-östlicher Divan (Doğu-Batı Divanı).
47
dizidir. Ballade des Harfners (Arpistin Baladı)’te doğrudan şarkıya karışan piyano,
metnin şiirsel tonundaki en küçük değişime uyar; Wer nie sein Brot mit Tränen ass
(Ekmeğini hiç gözyaşlarıyla yemeyen)’da piyano, resme özgü bir role, neredeyse
“izlenimci” bir karaktere bürünür.
uğrar. Her şey askıda kalır, sonra şarkı tekrar başlar ve kalın perdeden ilerler. Epilog
ihtişamlı akorlardan oluşan bir Crescendo’dur, ama bir armoni daha yeni
filizlenmişken Lied bitiverir.
Schumann en ünlü şarkı dizilerinden biri olan Op. 42 Frauenliebe und Leben
(Kadın Aşkı ve Hayatı)’i,“Peter Schlemihl, gölgesini kaybeden adam”ın yazarı
Chamisso’ya borçludur. Acaba Schumann, Clara ile evlenmesinden birkaç ay önce,
bu kısa şiirlerdeki saf aşk atmosferine mi kaptırmıştır kendini, yoksa bu şiirlerin
biçimi ve ritmindeki sadeliğinden mi etkilenmiştir? Ne olursa olsun, bu durum şu
eski inancı büyük ölçüde hükümsüz kılmıştır: Ezgi, müzikal bir yorumdan, şiirde
ifade edilen duyguların çevirisinden ibarettir; dolayısıyla da Lied’in güzelliği ancak
şiirin güzelliğine bağlıdır… Halbuki bütün besteciler kimi zaman zayıf metinleri de
bestelemiştir ve Schumann’ın en etkileyici eserlerinden biri olan Frauenliebe und
Leben’in metinle hiçbir ortak ölçüsü olmayıp metni tamamen içine çeker ve
aşağıdaki gibi ritimli dizelerdeki tını oyunlarının yaşamasına izin verir yalnızca.
49
Alabildiğine sade olan bu şiirler, besteci için tek bir duygusal tema ve
tonaliteye neden olur; sese dayalı imgelem bunlardan yola çıkarak özgürce
kanatlanır; müzik kendi şiirini duyurarak, metnin anlamının yerine kendi tarifsiz ve
biricik anlamını koyar. Muazzam çeşitlilikteki biçimler birbirinin yerine geçer; uzun
epilog, Schumann için değerli olan bir usule uygun olarak, ilk ezginin temasını
tekrar ele alarak, hayranlık uyandırıcı bu şarkının birliğini doğrular.
Ayrıca aslan, genç kız ve uzun bir tüfek taşıyan erkeğin hüzünlü hikâyesini
anlatan ve kanlar içinde biten Die Löwenbraut (Aslan’ın Nişanlısı) için de
Chamisso ilham vermiştir. Keza Béranger’den uyarlanan, Die Kartenlegerin (Falcı)
ile Loewe’nin baladlarını hatırlatan Op.3 3 Gesänge (Üç Şarkı) de öyle: Müzikal
cümle uzun, dolambaçlı olup, yinelenen modülasyonlarla, ritmik dönüşümlerle
şekillenmiştir.
On yedi yaşında ölen genç şair Elisabeth Kulmann, Schumann’ın sık sık
başvurduğu ruh ikizlerinden biridir. Schumann ona, aslında bizce pek de hak
etmediği bir hayranlık besler, ama Kulmann’ın şarkılarındaki içten ve mistik vurgu,
Schumann’a ilâhî bir ses gibi gelmiştir.
Kulmann, çok kısa ve sade olan Op. 104 7 Lieder için ilham vermiştir
Schumann’a. Du nennst mich armes Mädchen (Sen bana zavallı kız diyorsun) bu
Lied’lerin en güzellerinden biridir; Schumann’ın açıkladığı üzere, düşüncesiz
93
Bkz. (90), BOUCOURECHLIEV, 114.
50
Bir başka trajik kader de Op. 35 Marie Stuart adlı şarkı dizisi için ilham
vermiştir. Talihsiz İskoç kraliçesinin şiirlerini temel alan beş Lied’den oluşur bu.
Müzik, Op. 104’te kendini dayatan “fakirlik ahdine” boyun eğmez, gelgelelim keder
ihtişamlı bir yere ulaşır burada; piyano, ses başlar başlamaz (Fransa’ya Veda)
ezginin tamamen ortaya çıkması için silinir gider.
94
Bkz. (90), BOUCOURECHLIEV, 116.
51
Op. 3 Studien für das Pianoforte nach Capricen von Paganini (Paganini
Kaprisleri Üzerine Etütler) (1832)
Üstün virtüozluğun cazibesi; enstrümantal yeteneğin gün ışığına çıkması.
95
Abegg: la-si bemol-mi-sol-sol.
52
Op. 5 Impromptus über eine Romanze von Clara Wieck (Clara Wieck’in bir
teması üzerine İmpromptü’ler) (1833)
Ayrı başlığa rağmen bu eserler önceki Op.4 Altı İntermezzi’nin içinde yer
alan eserlerdir.
Op. 118 Drei Klaviersonaten für die Jugend (Üç Piyano Sonatı ) (1853)
Gençlere yönelik bu eğlenceli yapıtlar Schumann’ın kızları Marie, Elise ve
Julie’ye ithaf edilmiştir.
Füg (1832);
Op. 66 Bilder aus dem Osten, Sechs Improptus (Doğudan Tablolar) (1848)
André Cœroy’un çok haklı olarak belirttiği gibi bu egzotizme kaçışı form
disiplini ile birleştiren çok güzel bir süit. Bu parçalar Reinecke tarafından orkestraya
uyarlanmıştı ve biz kaydedilmiş olan tek parçayı bu son versiyonda tanıyabiliyoruz.
96
4.1.Piyano Eserleri: Carl de NYS, Catalogue commente,250,256.
61
4.2. Lied’ler
Die Weiden lassen matt die Zweige (Çayırlar dalları güçsüz bıraktı)
Dır zu eröffnen mein Herz verlangt (Kalbim sana açılmak istiyor)
Du bist vom Schlaf erstanden ( Sen uykudan kalkmışsın)
Du bist wie eine Blume (Bir çiçek gibisin)
Du herrlich Glas, nün stehst du leer ( Sen mükemmel kadeh, şimdi boşsun)
Du junges Grün, du frisches Gras (Sen genç yeşil taze çimen)
Du lieblicher Stern, du leuchest sofern ( Sen sevgili yıldız, uzaktan parlamaktasın)
Du meine Seele, du mein Herz (Sen benim ruhum, kalbim)
Du nennst mich armes Mädchen ( Sen bana zavallı kız dedin)
Durch die Tannen, durch die Linden ( Çam ve ıhlamur ağaçlarının arasında)
Du Ring an meinem Finger ( Sen parmağımdaki yüzük)
Eingeschlafen auf der Lauer (Pusuda uyuyakalmak)
Ein Jüngling liebt ein Mädchen ( Bir delikanlı bir genç kızı sever)
Einsamkeit (Yalnızlık)
Ein scheckiges Pferd, ein blankes Gewehr ( Benekli bir at, temiz bir silah)
Entflieh mit mir und sei mein Weib ( Benimle kaç ve karım ol)
Er, der Herrlichste von allen ( O, herkesten çok daha mükemmel)
Er ist's (O budur)
Erstes Grün (İlkYeşil)
Es fiel ein Reif in der Frühlingsnacht (Bir bahar gecesinde kırağı düştü)
Es flüstern und rauschen die Wogen ( Dalgalar fısıldıyor ve hışırdıyorlar)
Es flüstert's der Himmel (Göklere fısıldıyor)
Es geht bei geddämpfter Trommeln ( Kısık sesli davullar etrafında)
Es geht der Tag zur Neige ( Gün çıkmaza girdi)
Es grünet ein Nussbaum vor dem Haus (Evin Önündeki ceviz ağacı yeşillendi)
Es istschon spät, es ist schon kalt (Artık geç oldu, artık soğuk oldu)
Es ist so still geworden (Her şey çok sessizleşti)
Es ist so süss zu scherzen ( Şaka yapmak ne kadar eğlenceli)
Es leuchtet meine Liebe (Aşkım parlıyor)
Es rauschen die Wipfel und schauern (Ağaç tepeleri hışırdıyor ve titriyor)
66
Heiss mich nicht reden, heiss mich schweigen ( Beni konuşan diye adlandırma ben
susanım)
Helft mir, ihr Schwestern, freundlich ( Bana yardım edin kızlar)
Helle Silberglöcklein klingen (Parlak küçük gümüş çamlar çalıyorlar)
Herbstlied ( Sonbahar şarkısı)
Herr Jesu Christ, den sie gekrönt (İsa sizi taçlandırdı)
Herzeleid (Kalp acısı)
Hier in diesen erdbeklommen Lütfen ( Bu sıkıcı havalarda ..)
Himmel und Erde (Gök ve yer)
Hinaus ins Freie (Dışarıda özgürlüğe)
Hoch, hoch sind die Berge (Dağlar yüksek yüksek)
Hochländers Abschied (İskoçyalının vedası)
Hochländisches Wiegenlied ( İskoç Ninnisi)
Hoch zu Pferd! Stahl auf zartem Leibe (Ata atla, narin gövde üzerindeki çelik)
Hor ich das Liedchen klingen ( Çınlayan bir şarkı duyuyorum)
Hörst du den Vogel singen ( Kuşların şakımasını duyuyorum)
Hört ihr im Laube des Regens ( Yağmurun altında dinleyin)
Husarenabzug ( Süvarilerin Yola Gidişi)
Ich armes Käuzlein kleine (Ben zavallı küçük baykuşçuk)
Ich bin der Kontrabandiste (Ben kaçakçıyım)
Ich bin die Blum im Garten (Ben bahçedeki çiçeğim)
Ich bin ein lustger Geselle (Ben neşeli bir arkadaşım)
Ich bin gekommen ins Niederland (Hollanda'ya geldim)
Ich bin vom Berg der Hirtenknab ( Ben çobanoğlanların dağındanım)
Ich blick in mein Herz ( Yüreğime bakıyorum)
Ich grolle nicht und wenn das Herz ( Öfkelenip küsmüyorum ve eğer kalbim)
Ich hab im Traum geweinet (Rüyamda ağladım)
Ich hab in mich gesogen ( Kendi içime daldım)
Ich hab mein Weib allein ( Yalnız bir karım var)
Ich hör die Bächlein rauschen (Şırıldayan dereyi duyuyorum)
68
Ich kann 's nicht fassen, nicht glauben (Aklım almıyor, inanamıyorum)
Ich kann wohl manchmal singen (Ben de bazen şarkı söyleyebilirim)
Ich schau über Forth, hinüber (Forth'un üzerinden aşağıya bakıyorum)
Ich sende einen Gruss wie Duft (Bir selam gönderiyorum bir koku gibi)
Ich wandelte unter den Bäumen (Ağaçlar altında dolaşıyordum)
Ich wandre nicht ( Yolculuğa çıkmam)
Ich will meine Seele tauchen (Ruhumu daldırmak istiyorum)
Ich zieh dahin, dahin (Oraya, oraya gidiyorum)
Ich zieh so allein in den Wald ( Tek başıma ormana gitmek istiyorum)
Ihre Stimme ( Sizin sesiniz)
Ihr Matten, lebt wohl, ihr sonnigen (Siz ey otlaklar, Allah'a ısmarladık, siz güneş
için)
Im Garten steht die Nonne (Rahibe bahçede duruyor)
Im Rhein, im heiligen Strome ( Ren'de, o kutsal nehirde)
Im Städtchen gibt es des Jubels viel ( Şehrin içinde birçok kutlama var)
Im Wald (Ormanda)
Im W alde (Ormanda)
Im Wald, in grüner Runde ( Ormanda yeşillikte)
Im Westen (Batı'da)
Im wunderschönen Monat Mai (Harikulade Mayıs ayında)
In den Talen der Provence (Taşradaki vadilerde)
In der Fremde (Gurbette)
In der hohen Hall sass König Sifrid (Kral Sifrid yüksek salonunda oturuyor)
In einsamen Stunden drängt Wehmut ( Yalnız saatlerde hüzün bastırır)
In meiner Brust da sitzt ein Weh (Göğsümün içine bir acı oturmuş)
Ins Freie (Özgürlüğe)
Intermezzo (İntermezzo)
Jasminenstrauch ( Yasemin Bitkisi)
Jeden Morgen, in der Frühe ( Her sabah, erken vakitte)
Jemand (Biri(si)
69
Was nützt die mir noch zugemessne Zeit (Ölçülüp biçilmiş zamanın bana ne yararı
var?)
Was soll ich sagen (Ne söylemeliyim?)
Was weht um meine Schlüfe (Uykumun etrafında ne dönüyor?)
Was will die einsame Träne ( Bu bir tek gözyaşı ne ister)
Weh, wie zornig ist das Mädchen (Eyvah, kız ne kadar öfkeli)
Wehmut (Hüzün)
Weichnachtlied (Noel şarkısı)
Weint auch einst kein Liebchen (Hiçbir sevgili de ağlamasın)
Weit,weit (Uzaklara)
Wem Gott will rechte Gunst erweisen (Allah kime lütfedecektir?)
Wenn alle Wälder schliefen (Bütün ormanlar uyuyordu)
Wenn durch Berg' und Tale draussen ( Eğer dışarıda dağların ve ovaların
arasından...)
Wenn durch die Piazzetta die Abendluft weht (Akşam rüzgârı küçük meydandan
geçerken)
Wenn fromme Kindlein schlafen gehn ( Dindar çocuklar uykuya giderlerken)
Wenn ichfrüh in den Garten geh ( Sabah erken vakitte bahçeye gidersem)
Wenn ich in deine Augen seh ( Gözlerine baktığım zaman )
Wer machte dich so krank (Kim seni böyle hasta etti?)
Wer nie sein Brot mit Tränen ass (Ekmeğini hiçbir zaman gözyaşlarıyla yemeyen
kimdir?)
Wer sich der Einsamkeit ergibt (Kim yalnızlığa teslim olur?)
Widmung ( İthaf)
Wie blüht es im Tale (Ovalarda nasıl çiçekler açıyor?)
Wie der Bäume kühne Wipfel (Ağaçların cesur tepeleri nasıl...)
Wie kann ich froh und munter sein (Nasıl mutlu ve mesut olabilirim?)
Wie mit innigstem Behagen (İç huzurumla nasıl...)
Wild verwachsne dunkle Fichten (Kendiliğinden yetişmiş karanlık çamlar)
Wir sassen am Fischerhause (Balıkçı evinde oturuyoruz)
75
97
Schumann Lieder Albüm, 1.,2.,3.,4. Bändler ,216,217,218.
76
Schumann bu eserin fazla bir masrafa neden olmayacağını ilave eder. Kapak
tasarımı için önerilerde bulunur: Siyah bir cilt ve altın yaldızla yazılmış bir başlık
ister: Obolus für Beethovens Monument (Beethoven Anıtı İçin Obolus99). Palmen
bölümünde Beethoven’in La Majör Senfonisinden bir alıntı olacağını da ekler.
98
Nicholas, MARSTON, “The compositional history of the Fantasie Op.17,Letters and diary
entries”, 3.
99
Birebir tercüme edildiği zaman sadaka anlamına gelir. Elbette ki burada incelikli bir nükte söz
konusudur.
78
İkinci mektupta “ Fanteziler” derken yeni bir isimden söz eder. Daha sonra
iki kaynak bu detaylardan bahsedecektir. Schumann, kısa bir güncesinde
Fantasiestücke Op.12’nin 12 Şubat’ta basıldığını ve bestelerini Breitkopf’a sattığını
yazar. Bu bilgi sayesinde, Breitkopf & Härtel tarafından 13 Şubat’ta Neue Zeitschrift
100
“Grillen” sembolik olarak Schumann’ın aklına üşüşen fikirler anlamında.
101
Bkz. (98), MARSTON, 5.
102
A.g.m., 5.
80
14-20 Mart’ta şöyle yazar: “ Şimdi besteleme işini bir kenara bırakma
zamanı. Novelletten’in düzenlenmesi gerekiyor. Fanteziler ve Kinderszenen
nüshalanmıştır ve birkaç gün içinde basılmaya gidecekler.”105 Son olarak Schumann
26-31 Mart’ın özeti olarak şöyle yazar: “Bugünlerde sıradışı birşey olmadı. Sürekli
çalışıyorum. ‘Dichtungen’i düzeltiyorum”106 Bu son ifadelerden önemli nüshalar
ortaya çıkar. Schumann, ilk önce anlamı ‘şiirler’ olan Dichtungen adlı bir eserden
bahseder. Bu da Fantezi Op.17’nin başka bir ara başlığıdır.16 Nisan’da, bir Paskalya
Pazartesisinde Schumann şöyle der:
103
“Novelle” Romantik edebiyatta yeni bir akımdı. Uzun öykü veya kısa roman diye tarif edilebilir.
Yeni bir akım olduğu için Novelle denmiştir. “Novellette” Öykücükler diye tercüme edilebilir.
Edebiyat açısından Novelle’nin işleyişi başlayıp geçmişe giden sonra yine şimdiki zamana dönüş
yapan bir yapıya sahipti. Bu yüzden A-B-A Lied formu ile örtüşür.
104
Bkz. (98), MARSTON, 6.
105
A.g.m., 6.
106
A.g.m., 6.
107
A.g.m., 6..
81
108
Bkz. (98), MARSTON, 7.
109
A.g.m., 7.
82
110
Bkz. (98), MARSTON, 9.
83
111
Bkz. (98), MARSTON, 9.
112
Ag.m., 9.
113
Ag.m., 9, 10.
84
114
Bkz. (98), MARSTON, 10.
115
A.g.m., 10.
116
A.g.m., 10.
117
Karl Wilhelm Friedrich von Schlegel: (Hanover1772-Dresden 1829), Alman şair ve yazar.
118
Bkz. (98), MARSTON, 10.
85
1837 yılının ilk yarısı Schumann’ın hayatında pek de mutlu bir dönem
olmamıştır. Kendisi bu dönemi “en karanlık saatim” olarak nitelemiştir. Clara içten
içe ondan uzaklaşmış ve eleştirmen ve besteci olan Carl Banck’la yakın bir bağ
kurmaya çalışmıştır. Karşılığında Schumann Mendelssohn119 ile ilişkilerini
güçlendirir ve Füg Sanatı’nın birebir kopyasını Şubat ve Mart aylarında yazarak
avuntuyu Bach’ı derinlemesine çalışmakta arar. Hatta Goethe’ye ilgisi artar. Mayıs
ayında rakibi Banck, Schumann’ın bir entrikası sonucu Leipzig’den ayrılır.
Fantezi Parçalar çok kısa bir süre içinde, 4 ile 19 Temmuz 1837 tarihleri
arasında şekillendirilmiştir. İlk başta Schumann’ın yayımlanması için seçtiği
119
Jacob, Ludwig Felix MENDELSSOHN BARTHOLDY, (1809 – 1847) Alman besteci, piyanist,
organist ve şef.
120
Ernst HERTTRICH, “Preface”, Schumann Fantasiestücke Op.12,V.
86
parçaların sayısı muhtemelen sekizden fazlaydı. Dizgicinin asıl kopyası, eserin son
redaksiyonunda Schumann’ın çıkarttığı bir parçayı içerir.
Aslında Fantezi Parçalar’a ait olan başka bir parça da, ancak on altı yıl sonra
Op. 124 Albümblätter’in no.8’i olarak yayımlanan Leid Ohne Ende’dir (Sonu
Olmayan Acı). Kısaca, Op. 12’nin yaradılışı Schumann’ın Rebena Ann Laidlaw’la
olan ilişkisinin ötesinde ve Clara’dan geçici olarak soğumasıyla ilişkilenen birtakım
durumları ortaya koyar. Neredeyse bir ay sonra, 21 Nisan’da, Clara’ya In der Nacht
(Gecenin İçinden)’ın Hero ve Leander’in öyküsünü aktardığını “keyifle keşfettiğini”
anlatır: (Bkz.Ek.7.9)
121
Hero ve Leander “Kız Kulesi Âşıkları” İstanbul efsanelerinden biri: Hero ve Leander geceleri kız
kulesinde gizlice buluşurlar. Hero’nun meşalesi ışığında Leander ana karadan denize girerek yolunu
şaşırmadan yüzer ve âşıklar birbirlerine kavuşurlar. Ancak bir gece fırtına yüzünden meşale sönünce
Leander dalgaların arasında yaşamını yitirecektir.
87
122
Adolph, HANSELT: (1814 – 1889) Alman kompozitör, piyanist.
123
Bkz. (119), HERTTRICH, V.
124
A.g.m., V.
125
Marcel, BRION: (1895 – 1984) Fransız romancı ve tarihçi.
88
126
Ronald, TAYLOR:(1924- ) “Robert Schumann: His Life and Work” adlı kitabın yazarı.
127
Robert, SCHUMANN.
128
Bkz. (107), HERTTRICH, VI.
129
André, BOUCOURECHLIEV: (1925 – 1997) Bulgaristan Sofya doğumlu piyanist, kompozitör,
yazar.
89
130
Burada yine Schumannvari bir maskeleme karşımıza çıkıyor. “Grillen” hem gece uçuşan
“ateşböcekleri” hem de insanı kemiren karışık düşünceler anlamına gelen sinonim bir kelimedir.
90
131
Ernst, HERTTRICH, “Preface”, Schumann Carnaval Op.9, IV.
92
kopyasını 2 Haziran’da geri verir, 19 Temmuz’da bir dizi düzelti teslim alır ve basılı
cildi Ağustos’ta karşılar. Eser 1836’dan 1839’a kadar Avrupa’da konserler veren ve
bu turlardan birinde Schumann’la Leipzig’de tanışan Polonyalı kemancı ve besteci
Karol Josef Lipinski (1790-1861)’ye adanmıştır.
132
Bkz. (130), HERTTRICH, V.
93
Müzikle ilgili bir tanıdığımın bir zamanlar yaşadığı yer olan küçük
bir şehrin ismi gamdaki harflerden oluşuyor.133 Böylece Bach aynı
taktiği kullandığından beri, yeni buluş olmayan Jeux d’Esprit (zekâ
oyunu ) bir daha ortaya çıktı.134 Eserler kısa sürede ve 1835’in
karnaval sezonu boyunca, tesadüfen ciddi bir ortamda ve zor
koşullarda tamamlandı. Sonra parçaları isimlendirdim ve
koleksiyona Carnaval dedim. Eğer içerisinde bir insanı memnun
edecek pek çok şey varsa, müzikal atmosfer her dakika irkilmek
istemeyen geniş izleyici kitlesinin takip edemeyeceği kadar çabuk
değişiyor.135 Bu, daha önce söylediğim gibi, sevgili arkadaşımın göz
önünde bulundurmayı ihmal ettiği bir konu. Çalışının parlaklığına ve
empati kurmasına rağmen, belki de şu ya da bu bireye ulaşabilmek
mümkündü ama tüm kitle ayaklandırılamazdı.”136
133
Asch.
134
Füg Sanatı’nın son fügünde kullanılan B-A-C-H (Si bemol-la-do-si bekar) motifi kastediliyor.
135
Burada şüphesiz Schumann, Liszt’in şatafatlı ve “hızlı” yorumundan şikâyetçi.
136
Bkz. (130), HERTTRICH, V.
137
Estrella önceki sevgili Ernestine’yi tasvir ettiğine göre Clara’nın kadınca kıskançlığından söz
edilebilir.
138
B.k.z.(130), HERTTRICH, V.
94
Birinci bölümün esas teması Clara’yı simgeleyen motif olduğu gibi, diğer
bölümlerde bazen gizli bazen belirgin aynı tematik egemenlik mevcut. Genel
program, Clara’ya duyulan bazen umutsuz büyük tutku (Birinci Bölüm),
kavuşmanın yarattığı zafer coşkusu (İkinci Bölüm) ve Clara ile sonunda birlikte
olmanın getirdiği alabildiğine yoğun mutluluk ve huzur duygusu (Üçüncü Bölüm)
olarak kendini hissettiriyor.
Birinci Bölüm:
139
Hülya, TARCAN (2010), Sanatta Yeterlik, Piyanoda Romantizm, (6211.0) Ders notları ile
“Analizler” kısmı oluşturulmuştur.
95
CLARA
Örnek 5.4.1 (ölçü no: 1 – 6): Yukarıda Clara motifi ile sunulan esas tema.
Örnek 5.4.2 (ölçü no: 33 – 37): Birinci Bölüm’ün ortasındaki B kesitinin temsilcisi
olan ikinci tema Florestan karakterinde ve umutsuzluğu simgeleyerek ifade edilmiş.
96
Örnek 5.4.5 (ölçü no: 129 – 133): B kesitinin teması aslında birebir A
kesitinde ama taşkın bir anlatımla ve farklı bir ritmik yapılanma ile önceden
sunulmuş. Burada Florestan karakteri sakinleşip yerini Eusebius karakterine
terketmekte (Bkz.Örnek 5.4.2).
Örnek 5.4.6 (ölçü no: 140 – 142): Tema çoksesli bir çalışmayla işlenmekte.
98
CLARA
Örnek 5.4.7 (ölçü no: 180 – 186): Bemollü tonda Eusebius yaklaşımı ile
Clara motifi tekrar duyulmakta.
Örnek 5.4.9 (ölçü no: 212 – 219): Florestan karakterinde bir kadanstan sonra
B kesitinin epilogu olarak yine Eusebius karakterine geri dönüş görülmekte.
İkinci Bölüm:
-A-
CLARA
Örnek 5.4.12 (ölçü no: 23 – 26): Clara motifinin hem çoksesli bir çalışmayla
hem de armonik bir yürüyüşle takdim edildiği görülüyor.
101
Örnek 5.4.16 (ölçü no: 189 – 192): B kesitinin sonu uzun bir Fermata
halinde.
Örnek 5.4.17 (ölçü no: 232 – 233): Teknik zorluklar içeren Coda zafer
coşkusunu alabildiğine hissettirmekte.
103
Üçüncü Bölüm:
Örnek 5.4.18 (ölçü no: 1 – 6): Sessiz ve şiirsel bir mutluluk tablosu; karakter
Eusebius, birinci tema Ro diye adlandırılabilir.
104
CLARA
Örnek 5.4.22 (ölçü no: 122 – 125): Coda Ra (soprano partisi nedeniyle) ile
sonuçlanmakta.
106
-A-
Örnek 5.5.1 (ölçü no: 1 – 3): Bir aşk şarkısı. İlginç olan eser Robena
Laidlow’a ithaf edilmesine rağmen parçanın teması ileride Clara’yı simgeleyecek
inici figürden oluşmakta.
B kesitinde diyezli tonda başlayıp ufak bir bağlantı ile tekrar A’ya dönüldüğü
ve bir önceki diyezli kesitin tekrarlanarak B kesitinin sonunda kesitin ortasındaki
işlemin tekrarı ile A kesitinin parçayı sonlandırmasına hazırlık yapıldığı görülmekte.
-B-
Örnek 5.5.3 (ölçü no: 37 – 41): B kesiti orta bölümdeki ana tonda esas
temaya bağlanış.
-A-
Örnek 5.5.5 (ölçü no: 75 – 77): A kesitinin ana tonunda Coda’nın başlangıcı.
109
Örnek 5.5.7 (ölçü no: 16 – 18): Daha lirik ve Eusebius karakterinde ikinci
fikir.
110
Örnek 5.5.8 (ölçü no: 51 – 55) : Orta bölümdeki (B kesiti) dikkati çeken
unsur Clara’nın simgesi olan inici beşli dizinin tekrar ortaya çıkması. İkinci fikrin
aynı motifleri içerdiğini de hatırlamak gerekir.
Örnek 5.5.9 (ölçü no: 21): A kesiti ikinci fikirde gizli aşk motifi.
111
Örnek 5.5.11 (ölçü no: 146 – 154): Coda A kesiti birinci fikir üzerine göre
inşa edilmiş.
Warum? (Neden?)
Örnek 5.5.12 (ölçü no: 1 – 8): Yine çok enteresan bir olgu ile karşı
karşıyayız: Robena’ya ithaf edilen eserde belirgin Ra – Ro diyaloğu mevcut (Clara –
Robert).
113
Grillenfänger bir fikirden ötekine çabucak geçen ve hayran olduğu bir buluş
yüzünden taşkınlaşan ruh anlamına gelir. Burada da ikinci fikir üzerinden bir
Development’a geçilip, uzun bir B kesiti söz konusu olduğundan aşağı yukarı
Aufschwung’a benzer bir yapılanma var.
-A-
- B-
Örnek 5.5.16 (ölçü no: 60 – 64): Esas fikre (birinci fikir) kontrast yapmak
amacıyla oluşturulan armonik legato çalışma.
115
Örnek 5.5.17 (ölçü no: 112 – 116): B kesitinin esas fikri bu sefer (ikinci A
kesitinde) Si bemol minörde duyuruluyor.
Örnek 5.5.18 (ölçü no: 120 – 124): B kesitindeki geçici Vals fikri burada da
(ikinci A kesiti içinde) Re bemol majörde duyuluyor.
Örnek 5.5.20 (ölçü no: 18 – 22): Birinci fikrin Clara motifini içererek
geliştirilmesi.
Örnek 5.5.21 (ölçü no: 69 – 76): B kesitinin majör ve daha sakin, yine aşk
motifini içeren başlangıcı.
117
Örnek 5.5.23 (ölçü no: 205 – 214): Coda umutsuz tınılarla aşk motifini
tekrarlıyor.
119
Örnek 5.5.24 (ölçü no: 214 – 215): Son ölçüler, birbirlerinden ebediyen
ayrılmak zorunda kalan iki sevgilinin (Hero-Leander / Clara-Robert) acı çığlıkları.
Fabel (Masal)
Bir önceki “In der Nacht” nasıl Florestan karakterini simgeliyorsa “Fabel”,
Eusebius karakterini yansıtmakta.
“Evvel zaman içinde…” masala giriş yapan ağır tempolu ölçüler ve neşeli,
çocuksu karakterde staccato onaltılık kesit parçanın tüm kurgusunu üstlenmiş
durumda.
Örnek 5.5.26 (ölçü no: 41 – 44): Virtüozite arayışı olarak çıkıcı – inici
kullanılan gam figürleri.
“Karışık Rüyalar” diye tercüme edilebilir. Aslında, pek çok fikrin beyni
içinde son süratle dolaşmasını ve bundan duyduğu huzursuzluğu (ruhsal gerginliği)
Schumann bir virtüozite gösterisi ile betimlemek istemiş. Teknik olarak esas amacı
4. ve 5. parmakların 2-3 veya 3-4 gibi seri olarak kullanılabileceğini ispatlamak.
Parçanın tamamı sade bir A – B – A formu içeriyor. B kesiti Schumann’ın çok
sevdiği Koral tarzında.
Örnek 5.5.30 (ölçü no: 25 – 27): A kesiti onaltılık figürlerin üzerinde sol elin
açık ara sıçramalı bir çalışması.
Örnek 5.5.32 (ölçü no: 160 – 177): Coda: Tutmalı sesler kullanılarak tonal
kadans yapılmakta ve birinci fonksiyonda sıçramalı akorlar dikkati çekiyor.
-A-
Örnek 5.5.33 (ölçü no: 1 – 5): Giriş (A kesiti) orkestral ve polifonik bir yapı
içeriyor. Aynı zamanda, bu sefer zafer atmosferi ile aşk temasını “saklayarak”
sunuyor. Bu temayı saklama yöntemi Beethoven’ın Diabelli Çeşitlemeleri’nden
kökenini almakta.
-B-
Örnek 5.5.34 (ölçü no: 24 – 27): B kesitini akorlarla örülü minik bir Scherzo
gibi düşünmek mümkün.
Örnek 5.5.36 (ölçü no: 85 – 93):Coda ilk ölçülerinde sakin bir Koral olarak
kendisini belli etmekte.
Örnek 5.5.37 (ölçü no: 99 – 117): Koralin son ölçülerinde bir kompozisyon
tekniği kullanılarak son parçanın esas teması genişletilmiş olarak (Augmented)
takdim edilmekte. Sağ eldeki giriş sol elde biraz daha sıkılaştırılmış olarak
(Diminuated) haber veriliyor.
126
Préambule (Girizgâh)
Örnek 5.6.1 (ölçü no: 1 – 6): Başlangıç parçasının eserin başlığındaki dört
nota ile ilgisi yoktur. Genel karakteri Davidsbündler.
Örnek 5.6.2 (ölçü no: 25 – 31): Piu moto’dan itibaren çok hızlı ve baş
döndürücü bir vals başlamakta.
128
Örnek 5.6.3 (ölçü no: 71 – 74): Animato’dan itibaren çok noktalı ritmik
örgüsü ile ilerdeki Replique’i anımsatan ölçüler karşımıza çıkmakta.
Pierrot
Örnek 5.6.6 (ölçü no. 1 – 7): Aysar Pierrot betimlemesi; Forte kontrast
Pierrot’nun topallamasını ifade ediyor. Ayrıca A – Es – C – H motifi kendisini
gösteriyor.
130
Arlequin
.
Örnek 5.6.7 (ölçü no: 1 – 8): Neşeli Palyaço’nun akrobatik hareketleri açık
aralıklı sıçramalar ile betimlenmiş. A – Es – C – H en başta verilmiş.
-A-
-B-
Örnek 5.6.8 (ölçü no: 1 – 12): “Soylu Vals” in yavaş tempoda çalınması
gerekiyor. Rubato çalınan Cantabile orta bölümü ile A – B – A Lied Formunda.
A – Es – C – H’de H ve C yer değiştirmiş durumda.
131
Eusebius
-A-
--
-B-
-A-
-B-
Örnek 5.6.9 (ölçü no: 1 – 19): Schumann’ın şair kimliğinin maskesi olan
Eusebius, Adagio tempoda ve Lied Formunda, A ve B kesitleri röprizli verilmiş.
A – Es – C – H gizlenerek takdim edilmiş.
132
Florestan
Örnek 5.6.11 (ölçü no: 18 – 23): Florestan’ın içinde Papillons Süitinin ana
temasına ait bir hatırlama mevcut.
133
Coquette (Koket)
Örnek 5.6.14 (ölçü no: 16 – 20): Parçanın sürecinde noktalı ritm ile kontrast
yapan sekizlik figürler görülmekte. Bu figürler bir çeşit gelişme sağlamakta.
134
Réplique (Cevap)
Sphinxes (Sfenks)
Papillons (Kelebekler)
Chiarina
Chopin
Örnek 5.6.22 (ölçü no: 1 – 4): Polonyalı besteciye hommage (saygı) olarak
düşünülmüş ve Chopin’in sevdiği gibi sağ elde Cantilena’ya eşlik eden kırılmış
armoniler sol ele verilmiş. Stil Chopin’in Nocturne’lerini hatırlatıyor; genel karakter
doğaçlama.
Örnek 5.6.23 (ölçü no: 7 – 11): Temaya hafifçe değinilmiş ve Chopin stili
taklit edildiği için fiorituraya da yer verilmiş.
138
Estrella
-A-
-B-
Örnek 5.6.24 (ölçü no: 1 – 20): Schumann bu sefer geçici sevgilisi Ernestine
von Fricken’in betimlemesini yapmakta. Parça Lied formunda. Karakter çok coşkun.
Tema As – C – H.
139
-A-
-B-
Pantolon et Colombine
-A-
Örnek 5.6.27 (ölçü no: 1 – 8): Commedia dell’Arte tipleri, kıskanç koca ve
fıkırdak karısının saç saça baş başa kavgaları betimlenmekte. Bu parça da Lied
Formunda.
-B-
Örnek 5.6.28 (ölçü no: 13 – 17): Yukarıda gördüğümüz Meno presto iki
sevgilinin kavgayı bırakmaya yönelişini betimliyor ve B kesitini oluşturuyor.
141
-A-
Örnek 5.6.29 (ölçü no: 35 – 38): Parçanın sonu ilginç bir şekilde arızalardan
arınarak ve sakinleyerek (dolce – ritenuto) sunulmuş.
Örnek 5.6.30 (ölçü no: 1 – 4): Parça A – B – A Lied Formunda önce bir şaka
ile başlıyor.
142
Örnek 5.6.31 (ölçü no: 9 – 12): Derken kasabada bir Alman valsi başlıyor
(Ländler).
-B-
.
Örnek 5.6.34 (ölçü no: 35 – 37): Paganini kesitinin sonunda alkışı
betimleyen dört eş sf akor görüyoruz.
-A-
Örnek 5.6.35 (ölçü no: 38 – 40): İlginç bir pedalizasyonla tekrar Valse
Allemande’a bağlanıyoruz.
Aveu (İtiraf)
-A-
Örnek 5.6.36 (ölçü no: 1 – 2): Aşk itirafı. Küçük bir Lied Formunda.
Konuşmak ve dans etmenin geçişler yaptığı Carnaval’ın en şiirsel parçası.
144
-B-
Promenade
Örnek 5.6.38 (ölçü no: 1 – 7): Bir balo sahnesi. İlginç olan yönü, dans
edenler ön planda; ama uzaktan da akisler duyulmakta. Aslında süitin bittiği an diye
düşünülebilir. Sonraki iki parça (Pause ve Marche des “Davidsbündler” contre les
Philistins) Carnaval’ın finalinin hazırlığı ve finali olarak değerlendirilmeli.
145
Pause
Örnek 5.6.45 (ölçü no: 255 – 283): Parçanın sonu görkemli akorlarla
konçerto atmosferinde sunulacaktır. İlginç olan yönü Più stretto’dan itibaren
başlayan Coda’nın Préambule’ün Coda’sı ile özdeşleşmesidir (Bkz. 5.6.5)
148
6. SONUÇ
7. EKLER
Heinrich Heine (1797 – 1856) Johann Wolfgang von Goethe (1749 – 1832)
8. KAYNAKLAR
REICH, Willi (1951), “Schumann the man”, Ed. Gerald Abraham, Schumann, A
Symposium, Oxford University Press, New York.
http://www.artoyster.com/peter-paul-rubens-paintings.html
156
9. ÖZGEÇMİŞ