You are on page 1of 8

Antik Roma mimarisi, MÖ 1. ve MS 4.

yüzyıllar arasında merkezi İtalya olmak üzere Roma


İmparatorluğu'nun egemen olduğu Akdeniz havzası ve çevresini etkileyen bir mimaridir. [1] Kökeni
Etrüsk mimarisine dayanan bu mimari tür, MS 4. yüzyılda Hristiyanlığın resmen kabulü ile bir
"Hristiyan mimarisi" halini almış, Roma İmparatoluğu'nun ikiye ayrılmasından sonra 15. yüzyıla
kadar yaşayan Doğu Roma mimarisi ise Bizans mimarisi adı ile tanınmıştır.[2]
Soyut güzellik ve nispet arayan Yunan mimarisine karşılık, Roma mimarisi faydacılık ve anıtsallık
gibi, özellikleri ile dikkati çeker.[3] Yunan mimarisinin en önemli eseri mâbed iken roma mimarisinin
en gösterişli eserleri tiyatrolar ve hamamlar olmuştur.[3]
Malzeme olarak beton ve tuğlanın, strüktür olarak, kemer ve kubbenin kullanılması roma
mimarisinin başlıca özelliklerindendir. Bu özellikler Romalılara çok katlı ve büyük iç mekanlara
sahip anıtsal yapılar inşa etme imkânını vermiştir.

Antik Roma Mimarisi


Özellikleri Nelerdir?
Antik Roma’da mimari özellikler denince akla ilk gelen ayrıntı kemerler oluyor. Yapısal
bir eleman olarak boşluğu geçme konusunda başarılı işlere imza atan kemerler, Antik
Roma’da inşa edilen yapıların pek çoğunda kendisini gösteriyor. Tonoz ve kubbe gibi
çağlar sonrasında kullanılan pek çok yapı elemanını mimarlık mirasına kazandıran Antik
Roma’da öne çıkan mimari özellikler şu şekilde sıralanabilir:
 Anıtsallık ön plana çıkmaktadır.
 Taşıyıcı tercihlerinde kemer ve kubbeler ön plandadır.
 Beton ve tuğla yapı malzemelerinde en sık kullanılan elemanlardır.
 Çok katlı ve büyük iç mekana sahip yapılar inşa edilmiştir.
 Güç gösterisi mimari tarzda etkili olmuştur.
 Basit geometrik formlardan yararlanılmıştır.

Antik Roma’da İnşa


Edilen Mimari Yapılar
Nelerdir?
Antik Roma mimari yapıları medeniyetin temelini oluşturur. Şehircilik anlamında önemli
ilerlemeler kaydeden ve çağının ilerisinde bir uygarlık kurmayı başaran Roma
İmparatorluğu, mimari alanda sahip olduğu siyasal ve ekonomik gücü göstermekten
çekinmemiştir. İbadethanelerle kalmayan ve hizmet binalarında önemli işlere imza atan
Romalılar, altyapı konusunda günümüzde bile halen kullanılan önemli eserlere imza
atmışlardır. Antik Roma’dan günümüze miras kalan yapı çeşitleri şu şekilde sıralanabilir:
 Basilica
 Forum
 Deniz Feneri
 Hamam
 Villa
 Domus
 Zafer kemerleri
 Su kanalları
 Sarnıçlar
 Köprüler
 Insula
 Tiyatrolar
 Tapınaklar
 Surlar
 Hypocaust
 Amfi tiyatro
 Horreum
 Circus

Antik Roma Mimarisi


Temelinde Yer Alan
Yapı Malzemeleri
Nelerdir?
Antik Roma’da kullanılan yapı malzemeleri günümüze kadar sayısız eserin korunarak
ulaşmasında katkı sağlamıştır. Tuğla ve beton kullanımının yaygın olarak görüldüğü
Roma’da, mermer ve taş da yapılarda yer almıştır. Bağlayıcı olarak su kullanan Antik
Romalılar, ürettikleri tuğlalar ile modern dünyaya öncü olmayı başarmışlardır. Nadir olsa
da dönemden kalan eserlerde seramik karo kullanıldığına dair örneklerle
karşılaşılmaktadır.

Antik Roma Mimarisi


Örnekleri Nelerdir?
Antik Roma mimarisinin en güzel örnekleri Avrupa’nın farklı şehirlerinde yer alır. Roma
mimarisi hakkında bizlere ayrıntılı bilgiler sunan bu yapılardan ülkemizde de yer
almaktadır. Döneminin en büyük siyasal ve ekonomik gücünü elinde bulunduran
imparatorluk, çağlar sonrasına hitap etmeyi başaran inşaat tekniklerini kullanarak
mimarlık mirasına önemli katkılar sağlamıştır. Antik Roma mimarisi özelliklerinin
gözlenebileceği en güzel örnekler şu şekilde sıralanabilir:
 Circus Maximus
 Collesseum
 Pantheon
 Konstantin Bazilikası
 Pompeii
 Capitoline Tapınağı

Antik Roma mimarisi M.Ö 1. yüzyılla M.S 4. yüzyıl arasında özellikle


Akdeniz ve çevresinde gelişim göstermiştir. Faydacılık ve anıtsallık
amacıyla bu dönemde meydana getirilen eserler; çeşitlilikleri ve
benzersiz yapılarıyla dikkat çekmektedir. Kendinden sonraki anlayışları
etkileyen mimariden bugüne kalan miraslar, turistik amaçlı
kullanılmaktadır.

Roma Mimarisi Özellikleri

Antik Roma mimarisi, ağırlıklı olarak kırsal alanlarda yer alan yurttaşlar
tarafından şekillendirilmiştir. Bu mimaride gerek alt yapı gerekse üst
yapıda çeşitli kullanıma uygun eserler meydana getirilmiştir. Yapıların
tasarımı ağırlıklı olarak Roma tuğlası, taşı ve betonu kullanılarak
gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde yapılara kemerler ustalıkla katılmıştır.
Sonraki dönemlere en büyük etkilerinden biri yapılarda kemer
kullanmaları olmuştur.

Yapıları genellikle kent içlerine inşa eden Antik Romalılar, kentin


sanatsal görünüme kavuşmasını sağlamışlardır. Güç sergilemek
amacıyla yapılarda çok katlılığı ve büyük iç hacmi öne çıkarmışlardır.

Roma Mimarisi Yapı Tipleri

Antik Roma'da farklı hizmetleri yerine getirmek amacıyla yapı tiplerine


çok çeşitlilik hâkim durumdadır. Yapılar arasında amfitiyatro savaş
oyunları ve idamlar için inşa edilmiştir. Basicilia mahkemelerin yanında
ticari amaçlı kullanmıştır. Pazar yeri olarak kullanılan forumlar, şehir
merkezi amaçlı da kullanılmıştır. Circus at yarışları düzenleme, Horreum
ise tahıl ambarı niteliğinde hizmet vermiştir.
Therma olarak adlandırılan hamam ve denize hâkim olma istediğiyle
deniz feneri de yapı tipleri arasında yer almaktadır. Bunların yanı sıra
temel yaşam alanı olarak durumu iyi olmayanların yaşadığı insula,
zenginlerin yaşadığı villa ve domus gibi özel konutlara da yer
verilmiştir.

Roma Mimarisi Eserleri


Antik Roma mimarisinin zenginliğini yansıtan, bugün turistik amaçlı
kullanılan yapılar çeşitlenmektedir. Roma'da konumlanan Pantheon,
dönemden bugüne kalan en eski beton kubbeli tapınak olarak kabul
edilir.

Roma'da konumlanan bir başka yapı olan Collesseum, dönemden


bugüne kalan en büyük amfitiyatrodur. Hipodrom olarak kullanılan
Circus Maximus dönemin öne çıkan bir başka eseridir. Bunların yanında
Konstantin Bazilikası ve Capitoline Tapınağı da bu dönem ait eserler
arasındadır.

Roma ve Yunan Mimarisi Arasındaki Farklar

Antik Yunan mimarisi ile daha sonra şekillenmeye başlayan Antik Roma
mimarisi arasındaki temel fark yapıları inşa etme amaçlarıdır. Antik
Yunanlılar soyut güzelliği ulaşma amaçlı mimari yapılar inşa ederken,
Romalıların amacı faydalı ve anıtsal yapılar meydana getirmek
olmuştur. Bir diğer fark olarak ise Antik Roma mimarisinde, Yunan
mimarisine ek olarak iki ek düzen kullanılmıştır. Toskano ve kompozit
olarak adlandırılan bu düzenler, iki dönemde inşa edilen yapıları
birbirinden ayırmaktadır.

Roma Mimarisi milattan önce 300 yıllarında ortaya çıkmıştır. Antik Roma


Mimarisinde Yunan mimarisinin izlerinin görülmesiyle birlikte, içerisinde barındırdığı farklı
mimari unsurlar nedeniyle yeni bir mimari akım oluşturmuştur.
Roma Mimarisi Özellikleri
Başlangıcı milattan önce 300’lü yıllara dayanan Antik Roma Mimarisi, Antik Yunan
Mimarisinden farklı olarak kemerler, tonozlu tavanlar, kubbeler gibi mimarlığa çağ
atlatan yapısal elemanlar kullandılar. Ek olarak, betonun bilinen tarihi itibariyle
fazlaca kullanıldığı ilk dönem olma özelliğini de taşımaktadır.
5. Yüzyılda Roma Cumhuriyetinin resmi olarak kurulması sonra, Romalı Mimarlar Yunanların
ve Etrüsklerin Mimari Tasarım etkilerini inceleyerek üzerine geliştirmeler yapmaya
başladılar. Roma Mimarisini karakteristik olarak tanımlamak gerekirse, yapıların genel
olarak kemerli ve kubbeli olarak inşa edilmesi şeklinde bir açıklama yapmak doğru
olacaktır. Romalı mimarların ilk eserlerine göz atıldığında, kolonlar arasında ki yatay
boşluğu yani kabaca bugün bilinen haliyle kirişlerin o günlerde giderek yaygın hale gelerek,
ana yapı elemanlarından birisi haline getirmiş oldularını görmekteyiz.

Roma mimarisinde, beton, kiriş ve tonozların(kubbe tavanlar) gibi uygulamaların


yaygınlaşmasıyla, Romalılar daha önce görülmemiş iç mekanlar tasarlamaya
başladırlar. Romalılar, yapıların iç alanlarını kolon vb. yapısal elemanlarla doldurmak yerine
o günün şartlarındaki mühendislik sınırları dahilinde taşıyıcı unsurları gizlemeye odaklandılar.
Antik Roma eserlerine baktığımızda yapıların iç tasarımlarının en az dış cepheleri kadar
etkileyici olduğunu görmekteyiz.

Roma Mimari Yapıları

Romalı mimarlar, Yunan mimarisi etkisiyle birlikte Etrüsklerden de önemli yapı inşa
ve tasarım teknikleri edinmişlerdir. Özellikle Yunan Mimarisinde “Post-Lintel” inşa
yöntemleri tercih edilmiştir. Roma ise mühendislik alanında gösterdiği gelişmeler
sonucunda, farklı türde kemerler, kirişler, tavan türleri (örneğin tonoz) gibi
uygulamalara gidilmiştir.
Antik Romada şehirler kentsel planlamaya önem verilerek tasarlanmışlardır. Öyle ki,
şehirler genel olarak ortayı boş bir meydandan oluşmaktaydı. Bu boş alanın çevresi
şehrin önemli binalarıyla(Pazarlar, devlet daireleri, askeri, sivil yerleşim yapıları vb.)
çevrili olmaktaydı. Şehirlerin odak noktalarında ise dini yapılar, tapınak gibi unsurlar
yer almaktaydı. Bugünün bilinen eserlerine örnek vermek gerekirse, Capitoline
tapınağı gibi yapılardır. ( Minerya, Juno ve Jüpiter’e adanmış Roma Tapınağı)

Tarihi kaynaklar incelendiğinde, Romanın mimariyi dünya tarihinin o zamanlarına


kadar en iyi formu haline kavuşturmuş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Şehirler içerisinde devasa işlemeli kapılar, kemerli yapılar, devasa tapınaklar,
çeşmeler, şehir çevresinden geçen gezginler için konaklar Romalıların sanata ve
mimariye verdiği değerin en önemli örnekleridir. Bugün, bunun en iyi
örneklerini, Roma mimarsinin özünü çok iyi derecede korumuş olan “Pompeii, İtalya”
da görmek mümkündür.

Antik Roma Mimarisi Yapı Malzemeleri


Romalı Mimarların kullandığı tavan teknikleri (tonozlu yapılar) basit geometrik
formlar olarak görülmektedir. Genel olarak, yarım daire şeklinde olan beşik diye tabir
edilen tonozlar, segmental yapıdaki tonozlar gibi tavan yapıları bunlara örnektir.
Tonoz nedir sorusunun cevabı ise şöyledir. Tonoz, mimari bir kavram olarak
kemerlerin bir araya gelerek yapının tavanını oluşturan parçaya verilen isimdir.
Tonozlar genel olarak tuğlaların harç ile bir araya getirilmesiyle oluşturulurlar. Roma
Mimarisi özelliklerine bakacak olursak, tonozlarda sıva ve fayans kaplama
uygulamaları yapıldığını görmekteyiz. Tonozlu yapıların en güzel örneklerinden
bahsedecek olursak bunlar, Maxentius ve Konstantin bazilikalarıdır.
Roma Mimarisi Özellikleri ülkenin dini, siyasi yaşantısı ile şekil almıştır. Örnek
vermek gerekirse, ülkede oldukça fazla sayıda dini yapı, katedral vb. yapılar
bulunmaktadır. Bu yapıları incelediğimizde, tonozlu tavanlarıyla birlikte kubbeli
yapılar oldukları görülmektedir.

Yazımızın başında, Antik Roma Döneminde betonun fazlaca kullanıldığından


bahsetmiştik. Romalı mühendisler, betonu güçlendirmenin farklı yollarını da bu
dönemde keşfettiler. Güçlendirilmiş betonu sadece “betonarme” olarak düşünmemek
gerekir. Romalı Yapı Mühendisleri betonu saman vb. lifler ile güçlendirerek farklı
formlarda farklı yapılarda kullandılar.
Roma mimarisi özelliklerini incelediğimizde, bugün kullanılan HVAC ve mimarlıkta ki
doğal havalandırma yaratma unsurlarının kullanıldığı ilk dönem olma özelliğini de
taşımaktadır. Roma halkının konut yapılarını incelediğimizde, ev içerisindeki
sıcaklığın kontrol edilmesi ve sürekli bir hava sirkülasyonu sağlanması amacıyla
içerlerinde geniş bir avlu barındırdıkları görünmektedir.

Sonuç
Antik Roma Mimarisi gerek yapısal özellikleri, gerek kullandıkları yapı malzemeleri,
yapım teknikleri gibi konularda bugünün mimarisine ve yapı mühendisliğine büyük
ölçüde şekil vermiştir. İtalya’nın bugün ki tutumu özelinde bu yapıları korumaya
devam ettiğini, şehirlerinde planlamaya büyük önem verdiklerini görmekteyiz.
Geçmişten geleceğe bakıldığında, Romalılar için mimarinin önemini, bir gelene
haline geldiğini görmekteyiz.
Roma Mimarisi | Tapınaklar,
Tiyatrolar, Amfitiyatrolar,
Forumlar
Roma sanatı kendini öncelikle mimari alanında gösterir. Romalı mimarlar
kemerli, tonozlu ve kubbeli yapı tekniğini geliştirerek mekana önem
kazandırmışlar; anıtsal yapı tarzında bir üslup ortaya koymuşlardır.

Yapı malzemelerinde kireç harcının taş ya da tuğlalar bağlamadan kullanmaları


büyük yapıların gelişmesinde çok büyük rol oynamamıştır. Anıtsal mimaride
dikkati çeken kemer ve yapı tekniğinin gelişmesidir.

Taş ve tuğla malzeme kireçle birlikte kullanılarak geniş mekânların üstlerinin


kapanması problemi de çözülmüştür.

Sağlam, ağır görüntülü ve çok çeşitli Roma yapı tiplerinde tapınaklar, tiyatrolar,
amfitiyatrolar, stadionlar, hipodromlar, forumlar, bazilikalar, hamamlar, su
kemerleri, kent kapıları, taklar, sütunlu (direkli) caddeler, saraylar, evler,
kütüphaneler yer alır.

Tapınaklar: Planları bakımından Yunan tapınaklarına benzeyen Roma


tapınakları yüksek bir kaide (padium) üzerinde dikdörtgen sella ile önündeki
merdivenli portikten meydana Sütunlar yüksektir. Sütun başlıkları ve taşıdıkları
saçaklar korint nizamındadır.
İlk Roma tapınaklarına örnek olarak Nimes Tapınağı (Güney Fransa) (Resim
03.31) verilebilir.

Yuvarlak planlı tapınakların özelliği iki bölümden meydana gelmiş olmalarıdır.


Önde Korint nizamında yapılmış üçgen alınlık, portik, arkasında da yuvarlak
planlı ve üstü kubbe ile örtülü sella bulunur. Vesta Tapınağı (Roma) ve
Pantheon (Panteon) Tapınağı (Roma) bu türün en önde gelen görkemli
örnekleridir.

Kubbe tekniğinin en güzel örneği Pantheon’da görülür. Kubbenin ortasında yer


alan yuvarlak bir açıklıktan gökyüzü görülür.
Anadolu’daki Roma tapınak örnekleri Ankara Augustus Tapınağı, Aizanoi
(ÇavdarhisarKütahya), Zeus Tapınağı, Truva Athena Tapınağı, Efes Hadrionus,
Side Athena ve Apollon tapınaklarıdır.

Tiyatrolar: Roma tiyatroları Yunan tiyatroları gibi sahne (scene), yarım daire


şeklinde basamaklı oturma yerleri (cavea) ve yarım daire meydan (orkestra)
Roma tiyatrolarında bu üç bölüm ayrı düşünülmeyerek bir bütün olarak
yapılmıştır. Sahne çok geliştirilerek oturma basamaklarıyla birleştirilmiş, böylece
mimari bir bütünlük kazandırılmıştır. Bu tür tiyatroların en iyi örneği Antalya
Aspendos Tiyatrosu ‘dur (Resim 03.32).
Gelişen temel ve tonoz sayesinde oturma basamakları kemerli mekanlar
üzerine oturtulabilmekteydi. Böylece Side’deki gibi düz bir arazide de tiyatro
yapılabilmekteydi.

Yunan tiyatrolarındaki sahne ve oturma basamaklarındaki boşluk Roma


tiyatrolarında yoktur. Side, Efes, Milet, Bergama, Hioropolis (Denizli) ve Antalya
Aspendos Tiyatrosu, Anadolu’daki Roma tiyatro örnekleridir.

Amfitiyatrolar: 189 x 156m ölçülerindeki yapının dış duvarlarının yüksekliği ise


48m’dir. Collesseum gladyatör, vahşi hayvan dövüşleri, tarihi savaşların sahneye
koyulması, avcılık yarışmaları gibi etkinliklerin de yapıldığı mekanlardandır.
Roma mimarisine özgü yapı İki bölümden oluşan amfitiyatroların birinci
bölümü  arena adı verilen kumla kaplı, elips şeklinde bir alan, ikinci bölümü bu
alanı kat kat basamaklarla kuşatan cavea (basamaklı oturma yerleri)’dır.
Romalılar amfıtiyatrolarda gladyatör dövüşleri, avtörenleri gibi kanlı gösteriler
düzenlemişlerdir.En eski taş örnek Pompei Amfitiyatrosu’ dur. En çarpıcı örnek
ise Roma’ daki Colesseum (Koleseum)’dur (Resim 03.33).

Katlar arasında bulunan merdivenler sayesinde yapı kısa bir zaman içinde
boşaltılabilme özelliğine sahiptir. İmparator Vespasian zamanında yapımına
başlanan ve imparator Titus zamanında tamamlanan 50.000 kişilik bir yapıdır.

Forumlar: Roma kentinde kamu ve özel işlerin, sorunların çözüldüğü, halkın


toplandığı alanlar ve meydanlardır. Yunan mimarisindeki Pazar yeri agoranın
Roma mimarisindeki karşılığı forum olarak adlandırılmaktadır. Portikler,
tapınaklar, yapılarla çevrili forumların içinde en eski örnek Forum Romanum ve
Forum Emperium (İmperyum)’dur.

You might also like