You are on page 1of 6

2.

ÜNİTE: Erken Hıristiyanlık Sanatı

Tarihi Koşullar;
Hıristiyanlık 1.Yüzyıl’da Roma Devleti topraklarında(günümüzde Filistin) ortaya
çıkan bir inançtır. Bu inancın ortaya çıkmasındaki en önemli sebeplerden biri,
Roma’da çok sayıda farklı kültürün, farklı kökenli halkların bulunmasıdır. Bunun
yanı sıra farklı inançların çoğalması özellikle doğudan ithal edilen kültlerin
fazlalaşması insanların dini açıdan kendilerini sorgulamaya sebep olur. Ayrıca
ekonomik açıdan ülke gücünün zayıflaması, sınıflar arasında bir eşitsizliğin
oluşmasını tetiklemektedir. Ezilmiş olan halk, yeni dinde bir kurtuluş görmüştür
çünkü bu din herkese eşitlik vaat ediyordu. Hıristiyan kelimesi Yunanca
"khristianos" kökünden gelir. İsa’nın adı bu dilde Khristos olarak geçer. Bu kökten
çıkan "khristianos" ve "khristian" kelimeleri de, İsa’ya bağlanan, O'nun yolundan
giden anlamına gelmektedir. Kilise kelimesi ise “ecclesia” sözcüğünden çıkmıştır
ve “seçkin”,”mümtaz” anlamına gelmektedir.
Mimari ve Resim Sanatı
Katakomplar, yer altı mezarlarıdır. Katakomp kavramı, Roma’da bulunan
San Sebastiano mezarlığı ile bağlantılıydı. Bu kavram, daha geç dönemde daha
doğru 9.yy’da ortaya çıkmıştır ve ilk olarak din uğruna ölen Aziz Sebastian’ın
defnedildiği yer altı mezarına verilmiştir. Bu mezarlık alanı günümüzde VİA APPİA
(Appia Yolu) üzerinde bulunmaktadır. Katakompun girişinde Az. Sebastian’a
adanmış bir kilise bulunmaktadır. Bu kilise daha geç dönemlerde yaptırılmıştır.
Kilisenin San Sebastiano Fuori Le Mura (Aurellian Surlarının Dışında)
adlandırılmasının sebebi, Palatine Tepesi’nde bulunan ve yine bu azize adanan
kiliseden farklı olduğunu belirtmesidir. Katakomp kelimesi Yunanca kökenlidir ve
mağaralarda anlamını taşımaktadır.
Katakomplar aslında Hıristiyanların ilk mimari eserleridir. Bu mekânlar
genellikle sürgün edildikleri dönemde mezarlık ve ibadet yeri olarak kullanılmıştır.
Katakompların iç mekânları nişlere oyulmuştur ve bu nişlerde ölenler
defnedilmiştir. Din uğruna ölenler için kemerli niş şeklinde bölümler yapılarak
bunlar şapel olarak adlandırılmıştır. Bu ilk eserlerin en erken örnekleri 1.yy’la, en
geç örnekleri ise 3. yy’la aittir. Bu dönemlerde en yaygın kullanılmışlardır. Ancak,

1
çeşitli sebeplerden dolayı 9.yy’la kadar kullanımları devam etmiştir. En iyi
korunmuş olanlar Roma’da bulunmaktadır. Bunların arasında Ermiş Marzellinus ve
Petrus Katakompları, Priscilla ve Ermiş Calixtus Katakompları örnek olarak
verilebilir. Katakomp duvarlarında Hıristiyanların ilk resimlerine rastlanmıştır.
Resimler genellikle şematiktir ve simgesel anlam taşımaktadır.

Roma,San Sebastiano Katakompu;

Fotoğraf :
(https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Roma,_Catacombe_di_San_Sebastiano_(1).jpg)

Örneğin: Haç-İsa’nın çarmıha gerilişini, Palmiye-din uğruna ölenleri, Çapa ve


Balık-Kurtarıcı İsa’yı, Güvercin, Tavus Kuşu-arınmayı ve vaftizi simgelemektedir.
Balık sözcüğü Yunanca İHTİS (Çizim:1)olarak okunur ve anlamı İsa, Mesih, Tanrının
Oğlu, Kurtarıcı olmaktadır.

Çizim-1

2
Katakomp resimlerinde en azla yetinilmiş, çizimler aceleyle yapılmıştır. Derinliği
olmayan karanlık mekânların gerektirdiği gibi ışık etkisi açık renklerle yaratılmıştır.
Yüzlerin ve ayrıntıların gerçeğe uygun çizilmesine doğru bir eğilim sezilirse de
derinlik ve perspektif eksiktir. Asıl amaç duyguları simgelerle iletmek, mistik bir
beklentiyi anlatmaktır.

Hıristiyan dini ile ilgili en eski yapı Mezopotamya’daki Dura-Europos adlı


yapısıdır. Bu yapı aslında bir ev kilisesidir. “Dura-Europos” 3. yüzyılda Roma ve
Part İmparatoluğu sınırları arasında yer alan küçük bir kentti. Günümüzün Suriye
sınırları içinde bulunan kent M.S. 256 yılında Partlılar tarafından işgal edilmeden
terk edildi ve bugüne 3. Yüzyıl’dan kalma adeta bir hayalet kasaba olarak ulaştı.
Elbette yörenin kurak iklimi birçok bina kalıntısının günümüze kadar ulaşmasını da
sağlamıştır. Dura Europos’un geriye kalan binaları arasında ise en ilginç olanı
şüphesiz bugüne kadar keşfedilen en eski ev kilisesi kalıntısıdır. Arkeolojik
kazılardan anladığımız kadarıyla bu ev 233 ve 256 seneleri arasında aktif bir kilise
cemaati tarafından kullanılmış. Evin büyük odası toplantı salonu olarak
kullanılmış, bir başka odası ise vaftizhaneye çevrilmiş. Vaftizhane olarak kullanılan
odada birçok fresk keşfedilmiş. Aralarında İyi Çoban, Felçlinin İyileştirilmesi, İsa ve
Petrus’un Su Üstünde Yürümesi, Üç Meryem’in İsa’nın Mezarına Ziyareti ve
Samiriyeli kadının hikâyesini konu alan resimler mevcuttur.

Dura Europos Kilisesinden Âdem ve


Havva Tasviri; Fotoğraf: (https://tr.wikipedia.org/wiki/Dura_Europos_Kilise_Evi ) 3
Eski bazilikalar arasında en önemlisi, Roma’daki Saint(Aziz) Peter Kilisesidir. Bu
kilise, Hıristiyanlığın ana yapısı olarak kabul edilmiş ve Batı dünyası, bu yapı
formunu kendilerine “Tanrı Evi” olarak örnek almıştır. Bu St. Peter, Rönesans’ta
1450-1585 yılları arasında inşa edilen bugünkü yapı için
yıkılmıştır.(Turani,204)Sözü edilen ilk yapı İmparator Konstantin tarafından
4.yüzyılın ortasında inşa ettirilmiştir. Bu kilise İsa’nın havarilerinde Petrus adına
inşa edilmiştir. Yapının uzun kısmı, ortada bir geniş ge miyle, bunun iki yanındaki
ikişer yan gemiden ibarettir. Orta gemi, yan gemilerin iki misli genişliğinde ve
yüksekliğindedir. 5 gemili olan esas bazilikanın kapı tarafında bir narteks’i vardır.
Apsid ile esas gemi arasında da bir çapraz gemi bulunur. Çapraz geminin orta
duvarında apsidi yer almıştır. Yapının iç sütunları, yan gemileri birbirinden ayırır.
Bunlar eski yapılardan devşirilmiştir. Yan gemilerin üstü birer sundurma çatı, orta
geminin üzeri ise beşik çatıyla örtülmüştür. Bütün “batı-doğu” kiliselerin aksine bu
yapı “doğu-batı” yönündedir. Bu yüzden kapının doğusunda bir kapı binası yer
almıştı. Propylaen denen bu kapı yapısından içeri girilince bir atrium(avlu) yer
alıyordu. Bu avlu kemerli sütunlar ile çevriliydi. Yapı içine girilince orta gemi
boyunca yürünür. İşte bu yol “dünyadan İsa’ya giden yol” anlamına
gelir.(Turani,205)
Bazilika, eski Roma’da “kral salonu” olarak kullanılıyordu. Kral salonundan,
zengin Romalılar kendilerine bir kabul salonu geliştirdiler. Bundan da, Roma’da
hâkimlerine ait bir salon ile bir çarşı hal’i gelişti.
San Vitale Kilisesi-Ravenna
Konstantin’in, devlet merkezini Doğu ile Batı’nın birleştiği Bizans’a
getirmesi, doğudan kaynaklanan bu dinin işlenebilmesine imkân sağlamıştı.
Bizans, askeri uygulamalarda olduğu gibi sanat faaliyeti için de antik mirası
benimsemiş, fakat onu gereksinmelerine göre değiştirmiştir. Batı Roma
İmparatorluğu’ndaki antik mirasın eserleri, Büyük Göçler sırasında yakılıp
yıkılmıştı. Hatta kuzey halklarının güneye doğru yaptığı akınlar sırasında bütün
Orta Avrupa’da Roma’nın mimari ve diğer sanat geleneklerinden hemen hemen

4
hiçbir şey kalmadığı gibi, bu kültürün okulları da ortadan kalkmış ve 8.yüzyıla
kadar Orta Avrupa ülkelerinde bir tek yayın yapılamamıştı. Bizans ise Grek-Roma
kültürünü koruyordu. Ancak bu kültürün izleri yeni dinin esaslarına göre
biçimleniyordu.
Doğu-Roma İmparatoru İustinianus (Jüstinyen),Gotların elinden Ravenna’yı
aldıktan sonra, burada birçok yapı inşa ettirdi. Bunlardan biri San Vitale
kilisesidir.540-547 yılları arasında yaptırılan bu kilise Hıristiyanlığı kabul eden
Vitale isimli bir Roma kölesine adanmıştır. Bu kilise özellikle mozaikleri ile dikkati
çekmektedir. Apsisteki mozaiğin merkezinde İsa, mor elbise içinde dünya üzerinde
durmuş, her iki yanında birer melek yer almaktadır. Elindeki elmas tacı, sol
yanında duran Aziz Vitale’ye uzatmaktadır. İsa’nın sağ yanında piskopos Eklezius
durmaktadır ve elinde kilisenin maketini tutmaktadır. İustinianus Mozaiği ise,
Bizans sarayının gücünü ve ününü temsil etmektedir. Merkezde İustinianus haleli
ve elinde ekmek(kap biçiminde)ile tasvir edilmiştir. Yanında başpiskopos
Maksimianus altın renkli bir elbise ile betimlenmiştir, bir elinde elmas haçı
tutmaktadır. Yanında yardımcısı kutsal kitabı, onun yanında duran kilise temsilcisi
ise tütsülü kabı tutmaktadır. İustinianus’un diğer yanında ise saray erkânı ve
devamında askerleri yer almaktadır.

Ravena, San Vitale Kilisesi Apsis Mozaiği;

Fotoğraf: (https://www.wikiwand.com/tr/San_Vitale_Kilisesi )

5
Erken Hıristiyanlık Dönemi’nde Heykel Sanatı

Junius Bahus Lahdi- 4.yy’la ait bir eser olarak bu dönemin heykel sanatını
yansıtmaktadır. Bu eserde Roma Valisi ve ölüm döşeğinde vaftiz olan(359) Junius
Bahus dışında önemli azizler de tasvir edilmiştir. Lahdin ön yüzünde iki kat halinde
beşi altta ve beşi üstte sütunlarla ayrılmış on niş bulunmaktadır. Her nişte birer
sahne canlandırılmıştır. Sahnelerde genellikle üçer figür yer almıştır. Kutsal
kitaptan alınan konular tasvir edilmiştir. Örneğin: İshak’ın Kurban Edilmesi; İsa
Kudüs’e Girerken;

Batı Roma, 4. yüzyıldan başlayarak Kuzeyli kavimlerin istilasına uğramıştı .


Amansız Hun akınlarıyla yurtlarından atılan Cermen ulusları, Avrupa’nın çeşitli
yörelerine yayılmışlar, zayıf düşen Roma bunlarla başa çıkamamıştır. Ostrogotlar
ve Lombardlar İtalya’da, Franklar orta ve batı Avrupa’da, Vizigotlar İspanya’da,
Vikingler ve Anglosaksonlar İskandinavya ve İngiltere’de egemenlik kurmuşlardır.
Romalıların “barbar” saydıkları bu kavimlerin aslında kendilerine özgü uygarlıkları
ve sanatları vardı. Bu kavimler, Hıristiyanlığı benimsedikten sonra yerleştikleri
ülkelerin kültürünü de özümleyerek, 11. yüzyılın ortalarına kadar güçlü bir sanat
etkinliği yaratmışlardır. Bugün Oslo Gemi Müzesi’nde bulunan 9. yüzyıla ait bir
Viking Gemisi’nin burnu, Vikinglerin başarılı tahta oymacılığını yansıtan güzel bir
örnektir.

KAYNAKÇA

Çetinkaya, H. (2015) Antikçağ’dan XXI. Yüzyıla Büyük İstanbul Tarihi, Mimari, C .VII, s.24-56.

Kuban, D. (2017) Çağlar Boyunca Türkiye Sanatının Anahatları, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul.

Pischel, G. (1978) Sanat Tarihi Ansiklopedisi, Görsel Yayınlar, İstanbul.

Turani, A. (2011) Dünya Sanat Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Tunay, M.İ. “ İstanbul’da Bizans Sanatı”, Sanat Tarihi Ders Notları.

You might also like