You are on page 1of 12

TURK DJL KURUMU ' NUN 4ô.

ve

DİVAN-Ü L0GATİ'T-TÜRK'ÜN 900.


Y ILD ÖNÜMLERİ DOLAYlSIYLE DÜZENLENEN

I. TÜRK DİLİ BİLİMSEL KURULTAYINA


SUNULAN BİLDİRİLER

(Ankara, 27-29 eylül 1972)


BİLİMSEL BiLDiRiLER
ı 972

TÜRK DiL KURUMU YAYlNLARI


TÜRK DiL KURUMU YAYlNLARI: 413

AN KARA ü N i V E R·s iT E S i B AS 1 M E V i - AN KARA 1 975


1283 NUMARALI TİBETÇE
PELLIOT ELYAZMASINDA GEÇEN TÜRKÇE ADLAR
ÜZERİNE

SEMİH TEZCAN

(..<\nkara)

Pelliot heyetinin 1908 yılında Tun-huang'dan 15 km. uzaklıktal-i Ts~ien-fo­


tung'da (=Bin Buda Tapınaklan) elde ettiği buluntular arasmda şimdi Biblio-
theque Nationale'in Pelliot yazmalarıbölümünde saklanan ve 1283 numarayı taşıyan
bir yazma bulunmaktaydı. Bu yazmanin bir yüzünde Çince bir buddhist metni
bulunmakta, öteki yüzünde de Tibetçe iki metin yer almaktadır. Bu Tibetçe metin-
lerden biri, bir Uygur hakanının kuzeyde yaşayan ulusları tanımak üzere gönderdiği
beş kişilik Uygur heyetinin hazırlamış olduğu raporun özetidir. Pelliot ölümünden
önce bu belgede geçen adlar üzerine,hazı ·notlar yazmıştı. 1956'da J. Bacot bu metni
Fransızca çevirisi ile birlikte yayıularken Pelliot'un notlarını da yazısına eklemiş­
tir•. l957'de G. Clauson bu belgede geçen ulus, boy, han adlarını ve anlatılan
olayları konu alan bir makale yayınlayarak yorumlar yapmıştır'. Gerek Pelliot'u.u
gerekse Clauson'un açıklamaları bu belgede verilen bilgilerin değerlendirilmesi için
yararlı ~lmuşs.a da bütün sorunların çözüml~nmediği de kabul ~dilmektedir•.
Tibetçe metnin başlangıcında bunun Uygurların hazırladığı listenin·"özet olarak
kopyası" olduğu kaydedilmiş, ancak aslını hangi dilde yazılmış · olduğu belirtil-
memiştir. Pelliot'un bu konuda bir düşünce ileri sürdüğünü görmemekteyiz. Bacot
"Tibetçe redaksiyon veya çeviri" diyerek kesin bir yargıdan kaçınmıştır•. Clauson
ise belg.enin .Tibetçeye Türkçeden değil Çinceden .Yapılmış bir çeviri olduğu kanısın­
dadır, bu yüzden de kimi adların açıklanmasında değişik önerilerde bulunmuştur.
Ancak metinde geçen · Türkçe ve başka dillerden adların çevriyazılarının ustalıkla
yapılmış olduğunu kabul etmeliyi.z. Eğer bu çeviri Çinceden yapılmış olsaydı herhalde

·Jacques BACOT: Reconnaissıınce en Haute Asie septeotriooııle par cinq envoyes ouigours nu
Yilie sieclc, Joumal Asiatiqııc 1956, s. 137-153.
• Gerard ÇLAUSON: .A. Propos du ma:ııuscrit Pelliot Tibctııin 1283, Journal Asiatique 1957, s. 11·2•k
3
Bkz. Denis SINOR: Introduction lı l'etude de l'Eurasie Centrııle, Wiesbade~ 1963, s. 245.
• Bkz. BACOT, aynı yazı s. 139.
ş Bkz. CLAUSON, aynı yazı s. 13.
300 SEi\IİH TEZCAN

. çok daha güç durumlarla karşılaşacaktık. Oysa adiann yazllışmdaki açıklık bize İ}u
belgenin orijinalinin, Türkçenin yazıy~ geçirilmesine Çin işaretlerine göre çok daha .
elverişli bir alfabe ile yazılmış olduğu izlenimini veriyor. Bunun yanmda çevuinin
gerçekten Çinceden yapılmış olması, fakat çeviriyi yapanın konuyu bilen bir kişi
olup burada geçen adları gerçek şekillerine uygun olarak Tibet yazısma aktarl!llş
olması ihtimali de vardır•. ·

Burada, belgede geçen Türkçe adlarm yazılışıudaki önemli bir özelliğe dıkkat~
çekmek istiyorum. Bu özellik ],>azı Türkçe adlarm ,kelime başmda ~ ile ya~ş ol·
masıdır.'. Pelliot ve Clauson'nn bu hususta bir şey yazmamış olmaları, yani bunu
tabü karşılamış olmaları doğrusu hayret vericidir.
· Ana Türkçede (veya bazılarına
göre Ana Altaycada) p· önsesinin mevcut
olduğu ve bu önsesin p> .f > h> 0 gelişmesini yapmış olduğu ilk önce G .. Rıimstedt
tarafından öne sürülmüş, sonra da bu tez üzerine bir çokları düşünceletini açıklamış­
lardı4. Bu önses. Orta Mongolcada ve bazı modern Mongoı'lehçeİerinae lı-, Mancucada·
f. ve bazı Tnnguz lehçelerinde. p· olarak korunmuştur. Türk lehçelerinin an-ca~
bazılarmda ve ·çok az sayıda kelimede de h· olarak kornnmuştur. Özellikle Türk
lehçelerinde bu önsesin pek nadir olarak korunmuş olması, sonradan türeme olduğu·
nun iddia edilmesine yol açmaktaydı. 1968 yılında Prof. G. Doerfer'in ~alaççaYı
yeniden keşfetmesi ve Halaçça üzerinde bundan sonra yapılan araştırmalar bu Türk
lehçesinin h- önsesini düzenli olarak korumuş olduğuiıu ortaya çıkardı ve başka leh·
çelerde de görülen bu önsesin sonradan türeme olmayıp p> f> h yoluyla oı:taya
çıktığı kesinlik kazanmış oldu•.

Ancak Eski Türkçe {Köktürkçe, Eski Uygurca) devresinde lı· . önsesinin mevcut
olup olmadığı bilinı:i:ıemekteydi. Hocam .G. Doerfer derslerinde belki Eski Türkçede
de lı- ön~esinin mevcut olduğu, fakat bunun yazıd~ gösterilmemiş ol~uğu düşün·
cesini ileri sürmüştür••.
• Çince metinlerde geçen Türkçe kelimelerde h-'nın gösterilmesi için bkz. K. SHIRATORI: Sur·
l'origine des Hiong-nou, Journal Asiatique 1923, I, 71-81, s. 73 ve dev.
7 Eski Tibetçede h işareti ile gösterilmiş olan fonemin {Tibetçe kelimeler için) guttural spirant mı,

yoksa laryngal spirant mı olduğu kesin olarak belli değildir.


8
G.J.RAJ\fSTEDT: Ein anlautender stimmloser Labial in der 1\Iongolisch-tü:rkischen Ursprache,
Journal de la Societe Finno-ougrienne 32, 1916-1920.
P. PELLIOT: Les mots aH initiale aujourd'hui amuie dans le mongol des Xllle et XIVe siecles,
Journal Asiatique.1925, s. 193-263. P. A...U.TO: On the Altaic initial p-, Central Asiatic Journal, 1955,
s. 8-16.
A.1ıi. ŞÇERBAK: Ob altayskom gipoteze v yazıkoznanii, Voprosı Yazıkoznaniya 1959: 6, s. ~1-63.
G. DOERFER: Zwei wichtige Probleme der Altaistik, Journal de la Societe Finno-oıı.,"Tienne 69,
3-21.
• G. DOERFER: Das Chnladsclı • cine arcbaisclıe Türksprache in Zentralpersien, Zeitschrift der
Delitsehen Morgenliindischen Gesellscluıft 118, 1968, s. 79-ll2, bkz. s. 105-106 ve G. DOERFER: Klıa•
laj 1\Iaterials, Indiana University Publications, Uralic and Altaic Series 115, 1971, s. 163-165.
10
DOERFER bu düşüncesini yazılı olarak da belirtıniştir, Khalaj l'ı!aterials, s. 165: "Khalaj preser·
vation of h- means that Klıalaj is in this respect the most archaic Turkic language, even more arcbaic
than seventh century Runic-Turkic, wlıich lost h- very early {or,at least, did nottetain in it script)".
TİBETÇE ELYAZMASINDA GEÇEN TÜRKÇE ADLAR 301

Eski Türkçenin yazıya geçirilmesinde kullanılan alfahelerden yalnız Brahmi


alfabesi önseste h-'yı gösterehilme olanağına sahipti, (Mani alfabesinde ise lı harfi
yalnız s. atır doldurucu olarak kullanılmıştır). Brahm.i alfabesi ile yazılmış olan
metinleri toplayan Türkische Turfan-Texte ·VIII'de kelime başında lı ·ile yazılmış
birkaç kelime geçmektedir. {hlir.a "erkek eş, k!>ca", hükün '~yığın" ve anlamları
kesinlikle helli·olmayan bazı kelimeler).·Fakat şimdiki bilgilerimize göre Ana Türkçe-
de *p- önsesi taşımış olan birçok kelime v'o kal önsesi ile gösteı:ilmiştir.
:Buna karşılık Tibetçe belgede geçen h- Üe yazılmış kelimeler daha kesin hir
durum göstermekte ve bu belgenin yazılışı zamanında Türkçede lı- önsesinin varlığına
işaret etmektedir. Tihetçede (h+ v o kal) ile başlayan kelimeler pek azdır ve bunların
hemen hepsi Orta Asya ile ilgili (herhalde pek eski) ödünçlc~e1erdir 11 • Bu durumda
bazı Türkçe adların lı ile yazılmış olmasını bir "tibetçeleştirme" olarak anlamağa
olanak yoktur. Ayrıca bazı adların kelime başında ·vokal ile yazılmış olması da h-
. . ile vokal önsesi arasında bir ayırım yapılmış olduğunu
önsesi .
göstermektedir.
.
Tihet yazısıy~e yazılmış Çince metinlerdeki durum da Tfuetçede lı-'nın düzenli
olarak ve gerekli olan yerlerde kullanılmış olduğunu göstermektedir. Csongor'un
bu hususta yaptığı incelemeye göre Tihetçe lı- yalnız Eski Çince x ve y frikativleri
için k~anılmıştır 12 •
Şimdf Tibetçe metinde h ile yazılmış Türkçe adların incelenmesine geçelim:
I) Ha-la-yun-log = Ala yuntluy. Bir Türk boyu, Oğuzlardan bir boy, Divanü
lı1gati't-Türk'te yanfuşlıkla illa-yontluy olar~k kaydedilmiş olan boy. hala kelimesi .
Halaççada hala bula çiftinde geçmekted~; hala bula "çok renkli, alaca". Pelliot'
un tespiti doğrudur. Clauson ise bu adı Kara Koyun!u boy adı ile birleştirrneğe çalış­
mıştır.

2) Hi-dog-kas = Idoq qaş. Pelliot kelimeyi Orhon ve Şine U su yazıtlarında ge-


çen Idoq Baş yer adının yanlış yazılniış bir şekli olduğunu tahmin etmiştir. Clauson
ise Divanü lı1gati't-türk'te geçen Edgiş, İbn :ijurdadbeh'te geçen Adlciş ve Herr-
11
Bu kelimeler şunlaı:dır: ho m "deve yül.."iinün altına koyulım ufak yastık" {krş. Divımü lugati't-
türk III 136 (J; Jı:om "deve havudu. Bu devenin çulu alınarak içerisine saman doldurulur, devenin
hörgücü kadar yükseltilir, sonra devenin üzeririe konur; buna tewey Jı:omı denir"; hu-bde '.'1\Ioğol­
lann I..'llllımdığı bir tür kiliç" (krş. bel1.-i Divanü liigati't-türk I, 418 bügde~ bük te "hımçer"), Hor
"Türkistanlı", hor-yul «Türkistan", hor-tin "l\fongolistan'da yapılım sunu kapları" (krş. Divanü
lugati't-türk I, 473 Jı:orluk "içinde lqmız birikthilen 1.-üçük testi"); hor-du "Mongol ağılı, kampı"
(bu kelime Tibetçe sözcüklerde hor "Türkistanlı, Uygur" ke~esi ile du "duman" kelimesinin birleş­
mesi ile meydana gelmiş gibi gösteriliyorsa da ke!iııleniıı Türkçe orda~ ordu kelimesinden geldiği açık­
tır, bkz. B. LAUFER: Loım Wordsin Tibetan, T'oung-pao 17, 1916, 403-552, s. 499 ve dev.); hor-don
"Türkistan oku"; hor-se "Türkistımda yapılmış, üzeri boyalı deri sandık"; lıor-sle Türkistanda yapı·
lan kaba hattaniye"; h aI pa "süt, tereyağı ve bal ile yapılan bir tür lapa.".
ız B. CSONGOR: Some Chinese Texts in Tibetan Script from Tun-Huang, Acta Orient. Hung. 10,
1960, 97-140, s. 109.
JÖ2 simİH TEZCAN

mann'ın Çin haritasında geçen Adkash adlarıyla karşılaş·~ırmıştır. Burada da :PeHi-


ot'un daha doğru bir tahminde bulunmuş olduğunu sanmal.-ıayım. Eski Türkçcde.
"kutsal" aniamma gelen ı d o q kelimesi" bugün Halaççada h i d i k şeklinde ve "doğru"
anlamıyla yaşamaktadır. kas şek.l.i..c.de yazılmış olan kelimeye gelince bu kelimenin
de bugün Güney Sibirya Türklerinden Kaçiar, Kaşlar diye ~dlandırılan boyun arnn-
da ve yine Güney Sibirya Türklerinden Karagas'ların adında yaşayan kelime
olduğunu söyleyebifiriz. Hatta Mongollw Gizli Tarihi'nde geçen QaiJqas adında
da a~ı kelimeyi arayabiliriz. Bu kelime hakkında Hajdu, Juki ve Menges'in bazı
düşünceleri vardır. Hajdu kelimeyi Samoyedcede "insan" aniamma gelen kösö
kelimesiyle birleştirmek istemiş", Joki bunun fonetik sebeplerden dolayı müm-
kün olamayacağını ileri sürmüştür 15 • Menges ise bu kelimenin "demir" anlamına
gelmiş olan kaşa kelimesiyle ilgili olup olmadığım ortaya atmaktadır 16 • •
Eğer
QaiJqas adında da bu qas kelimesinin bulunduğu doğru ise o zaman b1,1
adın ilk kısmında da Kamas Samoyedl~rinin kendilerini adlandırdıkları ka!Jmace
kelimesinin ilk unsurunu görebiliriz. Philologiae Turcicae Fundamenta I, s. 600'de
Pritsak Qal)qas adını QaiJqa'mn s ile yapılmış çokluk şekli olarak göstermiş,
fakat hemen bundan sonraki c~ede, burada X as "Kaça Türkleri" adının esas
olduğunu yazmıştır.

3) Ud-ha-dag-leg = uel lıadaqlıy "sığır ayaklı". Çin kaynaklarında da "~ığır


ayaklı Türkler" diye geçen bir Türk boyu (bkz. Clauson, yukarıda adı geçen yazı,
s . .17). Halaçça hadaq "ayak". (Kelimenin Halaççadaki şekli bilinmezden önce
mo. adağ "ıriD:ak ağzı", mancu, fatxa "hayvan ayağı, pençe'·' ve kore. padal
"taban, temel" kelimelerine göre *padak şekli tahmin edilmişti••.)
. '
4) Hi-kilrkor-hi.r·kin (Belki) = İzgil kül erkin. Pelliot Egil kül (veya köl ?)
erkin şeklini tahmin etmiştir. Burada önemli olan Eski Tiirkçede erkin olarak bil-
diğimiz unvamn hir· kin şeklinde yazılmış olmasıdır. Bu unvanın er, erkek (Ha-
laçça har "er", hirkak "erkek") kelimeleriyle ilgili olduğuna kesin olarak inan•
maktayım (Doerfer de aym fikirdedir, bkz. Tiirkische und mongolische Elemente
im Neupersischen, II, Wieshaden 1965, s. 44, madde 461). .
1' Tüzkische Turfo.n-Text e Yili'de i to q şeklinde yazılan kelime; burada ikinci hecedeki o doğrudur,

v. GABAIN kel.iı:ııeyi anlamlıındırm.amıŞıır, fakat sanskrit arya karşılığı olarak geçmesi bunun eskiden
ı d u q olıuak ol..-un an kel.iı:ııe ile aynı olduğııııu açıkça göst~riyor.
u P. HAJDU: Die Benennungen der Samoyeden, Journal de In Societe Finno·ougrienne 54, 1948·
SO, s. 93·97, Karagas s. 134.
, u A.J. JOKI: Die Lehnwörter des Sajansamojedischen, Memoires de la Societe Finno·Ougrienne
103, s. 171·3.
11
K.H. J'ı!ENGES: The South·Siberian Tmkic Languages, II, Notes on the Samojed substratll.U4
Central Asiotic Journnl 2, 1956, s. 168 ve dev.
17
bkz. C. J. RAMSTEDT: Kalmückisehes Wörterbuch, Helsinki 1935, s. 1 ve P. AALTO: On
the Altnic initinl p·, s. 14.
TİBETÇE ELYAZi\!ASINDA GEÇEN TÜRKÇE ADLAR .303

5) Yer·myis·hir·kin, Pelliot Yetmiş veya Etmiş, Clauson ise El-etmiş adları·


için yanlış yazılış diye _kabul etmişlerdir. Belki de İrhis adının yanlış yazılmış şek­
lidir (bkz. L.N. GUMİLEV: Drevnie Tyurki, Moskva 1967, s. 482·4-83). B~rada
da hir· kin unvanının yazılışı önemlidir.
Metinde geçen boy ad larmdan Hir-tis, Gir-tis ve Hir-kis · şekillerini Clauson
Khe-rged (Kllgız) adının değişik yazilişları olarak anlamak istiyor. Pelliot ise bun-
lardan Hir-tis'i İrtiş ile (soru işareti koyarak) karşılaştırmıştır. Tabii bu gibi boy
adlarını Halaççada hulmamıza olanak yoktur.

Bunlardan başka He-bdal "Heftalit, Ebdal" admın da h ile yazılımş olması


bu önsesin ve yazılışın. rastgele kullanılma(4ğına bir kamt:U.
Tibetliler bugün dahi Türkistan Türklerini Hc>r diye adlandırmal.-tadır. Met-
nimizde ise bu Hor şeklinin yanında gene Uygur adını veren Ho·yo-hor, Ho-yo.-lıor­
ce, Ho-yo-'or ve 'U-yı"'-kor şekilleri geçmektedir. Acaba öteki örneklerde olduğu gibi
burada da bir h- önsesi söz konusu mudur?
Kaşgarh Mahmut, Uygur admı açıklarken İskender'le ilgili bir rivayet anlat-
makta ve Uygur adının Farsça }J.öd - }J.ör "kendi yiyen" sözünden geldiğini söyle-
mektedir. Tahü bu bir halk etimolojisidir ve doğru olduğu düşünülemez. Mahmut
bundan sonra da elifren önce gelen b- sesinin düşchildiğini ve lı sesiyle başlayan
kelimelerin de elifle söylenebileceğini kaydetmiş ve bir örnek vefmiştir. Ancak Mah-
mut'un burada ~ir açıklama· ihtiyacı duyarak bu örneği vermiş olduğunu tahmin
edebiliriz. Buradan çıkarahileceğimiz sonuÇ şu olabilir: Daha eskiden Uygur adı
bir konson önsesiyle söylenmişli ve bu önses h- idi, bu önses düştüKten sonra halk
etimÖlojisi buraya söyleniş bakııİıından ~n yakın olan }J.'yı yakıştırdı.
Çinliler Uyguradmı Suei zamanma (581) kadar huei-ho ( <yuaiyuet) olarak
yazmışlardır 18 • Son:raları
wei-ho, yüan-ho, wu-hu, wu-ho şe~erinde ~e ad-
landırmışlardır. Tabü bu değişmeler için A. v. Gabain'in de belirttiği gibi -başka se-
bepler rol oynamış olabilir. Fakat Çince çevriyazıda h- (<Eski Çince y-) ön~esli
bir hecenin kullanılmış olmasına dikKat edilmelidir.
Uygur adım fiilden türemiş bir isim (deverbales Nomen) olarak açıklamak is-
teyen bütün etimolojiler hatalıdır 10 • Belki Uygur adının oy "çukur, orman" kelime-
sinden türemiş olduğunu kabul etmek daha doğru olacaktır. + G Ur eki bilindiği
gibi birçok boy adlarmda görülen bir ektir, oy kelimesi ise Orta Moğolcada hoy
1

11 A.v. GABAii~: Die Frühgeschichte der Uiguren, 607-745, Nachrichten der Gesellschaft für
Natur- und Voikerkunde Ostasiens, Nr. 72, Hamburg 1952, 18·32, bkz. s. 25.
" Bkz. G. CLAUSON: The Name Uigur, Journal of the Royal Asiatic Society 1963, 140-149. Clau·
son burada yapılan etimolojilerdeki yanlışlan göstermiş ancak kendisi de l'ılongol etkisi olmadan önceki
devirde Tiirkçede +~Ur ekinin bulnnınadığmı söyleyerek büyük bir hata yapuuştır. Bu konuya
· başka bir yaııda değineceğiz.
SEMİH TEZCAN

"orman" şeklinde geçmiştir.'•. Belki ileride Uygur adının hoy {"-'huoy) + yuı•
."orman hallo, Wa1dleute" olarak açıklanması için başka tanıtlar bulmak da mümlı::ün·
olacaktır.

Sonuç olarak Eski Türkçe için kullanılan alfabelerde h- önsesinin kaydedilmemiş


olmasına karşılık bu önsesin VIII. yüzyılda büsbütün kaybolmamış olduğunu 'Ti-
betçe belgede geçen Türkçe a·d lara bakarak anlamaktayız. Ayrıca bu Tihetçe metnin
orijinalinin belki h-'ları tespit etmiş olan bir alfabe ile yazılmış olduğunu düşüne­
biliriz.
EK I: Metnin ·bütününlin tanınması ve b un<;! an sonra yapılacak araştırmalara
bir kolaylık sağlamak üzere Bacot'un Fransızcaya yapmış olduğu çeviriden Türk-
çeye yaptığımız çeviriyi de bu yazıya ekiemeği yararlı bulduk.
· Bu arada asıl anlamı yitirmemek düşüncesiy~e çevirinin kelimesi kelime-
sine yapılmış olduğunu, özel adların çevriyazısmm da ~ç__ değiştirilmediğini
belirtelim.

Tihetçe metnin çevirisi


Kuzeyde yaşayan hanların ve oymakların durumu.
Kuzeydeki hanlarm kimler olduğunu öğrenmek için eskiden Hor hanının gön-
dermiş olduğu beş Hor'un yazdı~ılistenin özet olarak kopy.ası.
"
Memleketin adı Çince Ji-'ur, Drugu dilinde (Türkçe'de} Ba-ker pa-lig. Daha
ötede, Druguların 'Bug-chor bölgesinde on iki oymak vardır: Za-ma-mo-~an Han'ın
oymağı, Hali'lerin oymağı, A-§a-ste-lerin oymağı, Sar-du-li'lerin 9ymağı, Lo-lad'lar~
oymağı,Par-sil'lerin. oymağı, Riıi-ke'lerin oymağı, So-ni'lerin · oymağı, Jol-to'ların
oymağı,Yan-ti'lerin oymağı, He-bdal'larm oymağı, Gar-rga-pur'lann oymağı.
Bu oymaklarm hanları yoktur, altı hin askerleri vardır.
Tihetlilerce. He, Çinlilerce He-ce, Türklerce Dad-pyi diye adlandırılan oymaı:
bu ~emleketin doğusunda 'b ulunur. Bu oyma~ başkanı Caiı.-boıi-ya'dır. Bu han
Dad-pyi ecdadının altın ve gümüşle işieniiriş ve süslenmiş kafataslaı;ından şarap
içer.
Bu oymağın doğusunda Drugularca Mug-lig, Çinlilerce Ke'uli diye adlandırılan
memleket vardır. Burası San-toıi'un büyiik ve küçük valilerinin eyaletidir. Bu Ke'-
. uli memleketinde yaşayan insanlarm çeneleri göğüslerine yapışıktır. İnsan eti yiyi~
cisidirler, kocamış ana ve babalarını başka yaşlılarla birlikte çıplak korlar ve öldü-
rürler.
' '0 Bu kelime Eski Türkçede oy ".çu1.-ıır, çu1.-ıırluk, boru" anlamlarıyla geçiyor. Kelimenin "or:maı:ı"
anlamını taşıdığı ~fongolcada Türkçeden bir alıntı olduğu bence kesindir. Bkz. G. DOERFER: Tür-
kische und mongolische Elemente im Neupersischen, I, Wiesbaden 19'63, s. 541 ve dev., madde 400.
Kelime Yal-ııtçada da oy, oyur şekillerinde ve "orman" anlamıyla vardır, fakat Yal-ııtçaya Mangol-
cadan girmiş olması müın1.-ündür.
TİBETÇE ELYAZMASıNDA GEÇEN TÜRKÇE ADLAR 305

Daha doğuda Mon-ha-heg-tse'ler çıplak yaşarlar. Güneyde halk halıklar gibi


denizde yaşar.
Daha güneyde Mon'laruı. derileri kara, gözleri ise aktır. Saçları deniz .aygıruı.uı.·
hiçimi gibi lavırcıktır. Balıklar gibi ustaca yüzerler.
, Dad·pyi'laruı. kuzeyinde Da-sre oYD!-ağı vardır. Bunlar çadır direği olarak tahta
yerine balık kemiği kullanırlar. Soylular hile çadırlaruı.ı balık derisiyle örterler. Alt
sınıf ise çadırlarnn kayın ağacı kabuğuyla örter.
'Bug-ch<>r'un hatısuı.da Tihe.tlilerin "Dok-uz Drugu ailesi" diye adlandırdığı'
oymak bulunur, Bu dok-uz oymağuı. büyük başkanı 'U-yi-kor-do-togkha-gan olmuş .
.Ailesinin adı Yag-le-ker'dir. Bu hakan, d~kuz çeşit yuvar~ak* k-urmuş. Ho-yo· 'or
oymağı kendi başına altı hin asker çıkarır.

Bunlaruı. kuzeyinde Ge-tan diye adlandırılanlar bulunur. Bunlaruı. hanı Ge-


tan kha-gan'ıdlr, beslenmeleri ve dinleri 'A-za'larınki gibidir. Besled:ilderi sürü
hayvanları, dana, koyun, at ve dil halamından genellikle birbirlerine benzerler.
Ho-yo-hor-'larla kimi zaman döğüşür, kimi zaman da hirleşirle_r.
Doğuda Dad-pyi'la.r vardır. Daha kuzey~e Ga.-ra-byi-gir oymağı vardır.
Vadilerde bunların sürü hayvanı olarak yalnız domuzları bulunur. Daha sonra Do-le-
man'laruı. oymağı gelir. Bu memleket en iyi arpa ve hyi-ce'yi (darı ?) yetiştirir.
Çadırlaruı.ı kayın ·ağacı kahuğuyla örten beş oymak vardır. Ondan sonra, daha ku-
zeyde sonsuz hir göllayısuı.da yaşayan insanlarm vücutları ve evleri 'A-za'laruı.kilere
heiı.zer. Bunların her cins sürüleri vardır. Giyim olarak kürk kullanırlar. Kışın
büyük yaylada toprak yarılır. İnsanlar gidip gelemezler. Halk kalabalıktır ve genlik
içindedir.
Ondan sonra, aşağı kuzeyde Khe-rged oymağı bulunur. Bunlar çadırlarnn
kaym kahuğu ile örterler: Hoôara mavi fare (keme) derileri verirler.
Ondan sonra kuzeyde yedi Ye-dre oymağı vardır. H~arı yo1.-ıur. Hor'larla
sürekli olarak çatışma durumundadırlar. Çadırları kayuı. ağacı kahuğuyla örtülüdür.
Şarap yerine dişi kayın ağaemın süt gibi sağdilları özsuyunu içerler Geçitler tarafında
memleket iyice korunahilir.
Batıda küçük Gud oymağı vardır. Dağ üzerindeki evleri sap saman örtülü ker-
piç sığuı.aklardır. Ren geyiklerini yüklerle_r ve yük hayvanı olarak kullanırlar. Kışın
da, yazın da kara kömürle uvuJmuş vahşi hayvan derileri giyerler. Besi olarak av
hayvanı, tatlı patates, mon-hu, farelecin biriktirdiği kuş pislikleri (vey~ to-
humları), çok sayıda fare ve siİı-sta - mo kuşu tarafından çürümüş ağaç gövdeleri
içerisinde hirik-tirilmiş olan (aynı şeyleri) yerler. Hor'lara vahşi hayvan derileri ve-
rirler.

* Bacot notunda tih. sgor ve tog kelimelerinin "globule" anlamuu verdiğini yazıyor. Bununla ne
kastedildiği anlaşılmıyor. ·
306 SEMİH TEZCA.i~

Ondan sonra yukarı kuzeyde Ku-chu-'ur OY?Jlağı vardır. Memleketleri iyi koru-
nabilir. Bunlar Hor'lara. ·h.oyun eğmezler ve onlarla aralıksız çatışmadadırlar.
Bunlarm ~dmda iki küçük flir,tis ojrmağı bulunur. Bunlar Hor'larm kimi zaman
dostu, kimi zaman da düşmanı~.
Ondan sonra, daha kuzeyde Gir-tis oyma ğı vardır. Bunlar billur. gözlü, ' kızıl
saçhdır. Memleketlerinde her türden sürü hayvaru bulunur. Atları iri yapılı~.
Ondan sonra, daha kuzeyde uçsuz buçaksız çorak kum dağları zinciri bir engel
·olarak dikilir. Za-ma-klıa-gan askerlerini oraya götürdü Askerler geçemediler.
Daha ötede, kuzeyde çok büyük bir adam vardır. Yaklaşık olarak üç kulaç
boyundadır. Vadisinin yamacı güneşe karş~ olduğundan öteki hanlar kadar gücü
ve besini vardır. Onun düşmaııı olmaktan ve ona saldırmak-tan çekinilir, çünkü
{1 ölüm yasasma tabi değildir. Ölmediği için ona cenaze töreni yapılmaz. Mezarİ da

yoktur. Çocukluğundan beri ·zekası ileriydi. Tanrılaı:a saygı gösterir. Sürü hayvanı
olarak her cins hayvanı, danaları, koyunları vardır. Hir-kisler ona bir haberci gön-
derdiklerinde habereiyi bir köpekle birlikte hırsızlığa gelmiş bir çocuk sandı.. Onu
asmak için bağladı. Sonra habereiye sordu: Ga-ra-gaiı.-lig a~da bir dana ve k oyun
çobarum varsa, ne işe yarar. Bu devin ötesinde insanlar bulunduğunun söylendiğini
işitmedik.

Bunun kuzeyinde Ba-sme'lerin beş oymağı bulunur. Bunlar Hor'lar ve Gar-log'


larla birleşerek 'Bug-chor hakarunm devletini yıktılar. Ba-mel oymağının başkanı
kagan oldu. O sırada Hor'lar ve Gar-log'lar Ba-mel Kha-gan'ıni öldürdüklerinden
Ba-smel oymakları dağıldılı,tr, küçük oymaklar oldular: Ba-smel arazisi üzerinde bir
Ges-dum oymağı, gene Ba-smel arazisi üzerinde bir Ba-yar-bgo oymağı ve Yer-myis·
hir-kin'in başkanlığı altında Hi-dog-kas'lardan bir oymak (durumuna geldiler).
Hi-kil-rkor adlı başka~ memleketi iyi korunaklıdır, öyle ki Gar-log'lar bunlara
erişemezler.

Buradan kuzeyde hiç kimse ile döğüşü olmayan Go-kog oymağı vardır. Bura-
nm hatısmda aşağı yukan on oymak vıırdır. Kimi korunaklı meıİıİeketlerde, kimi
geni_ş geçitlerde, kimi de geniş otlakları olan verimli memleketlerde bulunurlar.

Bu oymaklarm kuzeyinde büyük bir çorak kumul sırası vardır. Bunun ötesinde
Gnam hanının ·iki Oy"'Dağı bulunur. 'Bug-chor hükümdan Za-ma-klıa-gan devleti
gönençli olduğu sırada buraya asker yolladı. Askerler geçemedikleri için iki kişi
yollarmı şaşırdılar. Dolaşırken bir deve izine rastladılar. İzlerin peşinden giderek
temiz bir su gözüne ulaştılar. Çok sayıda devenin yanmda genç brr kızla karşılaştılar.
pnu Drugu diliyle ve işaretlerle selamladılar. Genç kız onlarm kılavuzu oldu, ona
katı1clılar ve peşinelen gittiler. Vahşi hay-vanları kovalamakta olan büyük bir köpek
sürüsü ansızm çıkageldi. Köpekler (genç kızm) kokusunu aldıklarmdan kız onları
selaınlamak için durdu. Sonra çorak dağları geçmek için istenilen her şeyle ve
gerekli suyla yüklü on deve köpekler tarafından yerlerinden sürüldü ve iki adam
TİBETÇE ELYAZ..~L4.SINDA GEÇEN TÜRKÇE ADLAR 307

tekrar Drugu memleketine döndüler. İlk köpekler gökten inmişti, hiii kızıl,' biri de
kara idi. Onlardan biri bii dişi kurdu eş ol~ak aldı ve onun yanına gidip geldi,
fak:at yavruları olıpadı. O zaman bii Drugu evi yakınından bir kız kaçırdı. Bu kızın
yanıı;ı.a gidip gelince erkek çocukları ·köpek, kız çocukları ise insan ırkından oldu ve
gerçekkızlar oldular. Kızıl köpeğin nesli Ge·zir·gu-su diye adlan~ıldı. Kara köpe-
ğin nesli Ga-ra-gu-su diye adlandırıldı. Bu köpekler ve karıları aralarmda Drugu
diliyle ve işaretieric konuşurlar. Koyun sürülerini toplayan (güden ?), mailarına
ve hayatiarına hakan o {kız) idi.
Buıılarm daha yukansında (kuzeyinde) insanlar bulunduğunun söylendiğini
biz işitmedik. Batıda sekiz bin .askeri olan üÇ Gar-log oymağı vardır. Du~rgyus'lar
P~rslerle (Ta-zig) çatışma halindedirler.
Bunların doğusundaüç Og-rag oymağı vardır. Ho-yo-hor-ce'lerin tarafında
Ne-sag'lar yasa mkhan -po '.s una saygı gösterirler ve Ho-yo-hor'ları baskı alnnda
tutmak için bu ho~ eğişten yararlanırlar.
Bunların aşağı kuzeyinde Drugu Gu-log-gol-chor'dan çıkma I-byil-kor oymağı
vardır. Bu oymağın bin askeri vardır.
Buıılarm yukarı kuzeyinde Be-ca-nag oymağı vardır. Beş bin askerleri vardır.
Hor'larla savaştadırlar.

Buranın hatısında Drugu'lardan olanHa-la-yun-log oymağı v?rdır. Bu oymak


kalabalıktır ve gönenç içindedir. E11- iyi Drugu atlarını oıılar yetiştirirler.
Buııl.arm 1."Uzeyiiıde, . çorak kumul sırasının ötesinde Ud-ha-dag-leg diye adlan-
dırılan
insanlar yaşar. Ayaklarmda öküz toynakları vardır. Vücutları kıllarla örtü-
lüdür ve insan etine meraklıdırlar.
Bu bölgenin daha uzaklarmda yabanıl Drugu'lar göçerdi. Onlardan birisinin
hacağı kırıldı. Yürüyemediği için arkadaşlan bu hacağı kırık Drugu'nun yanında bir
at öldürdüler ve pek çok odun topladılar. Ona bir kav kutusu bırakıp terkcttiler.
~ii zaman sonra korf.UJl.Ç l;ıir ~aplan kırık hacaklı adama yaklaştı. Kaplanın arkasın­
dan, vücudu ancak bir kedi büyüklüğünde olan ve tüyleri demir çomaklar gibi sert
olan bir hayvan takip ediyordu, gerdanı, sağ ve sol böğrü ve başparmakları (tır­
nakları ?) tamamiyle ak idi. Kırık hacaklı adam bu ak höğüre bir ok fırlattı, hayvan
· öldü. Vücudu domuzlar gibi büküktü. Kılları demir çomaklar gibi sertti.
Somağının ucundan kuyruğunun ucuna dek bir kılıç gibi keskiııdi . Drugu dilinde
kok-iio-yog (diye adlandırılır). ·
(Son yedi satırda tek tek kelimelerden başka bii şey yoktur.)
EK Il: Prof. G. Doerfer, TDAYB 1973 f74't'e yayınlanan "Eine seltsame alttür-
kisch-chaladsch Parallele" başlıklı yazısına aşağıdaki eki koymak istemiş, ancak
baskı yapıldığından bu mümkün olmamıştı. Konularımızın benzerliği dolayı­
siyle bu eki burada veriyorum: "Eski Tü. h- önsesiyle ilgili olarak Ligeti'nin
Magyar Nyelv. 59 (1963), 385 ve Etudes t 'i hetaines, dediees a la memoire de
Marcelle Lalou, Paris 1971, 188-9'da yayınlamış olan yazılarına da bakınız.''

You might also like