You are on page 1of 235

• •

FOLKLOR ve.iDEOLOJi
Sovyetler Birliği Döneminde Kırgızistan'da
Folklor Politika/an ve Çal!şmalan 1917-1958

Nezir TEMUR


c:
::u
"
m
c
m
m

�·
::::!
J>


::u
3:


c
w
Folklor ve İdeoloji
SOVYETLER BİRLİGİ DÖNEMİNDE KIRGIZİSTAN'DA
FOLKLOR POLİTİKALARI VE ÇALIŞMALARI 1917-1958

NezirTEMUR

Ankara 2011
TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ YAYINLARI

©Türk Kültürünü Araşorma Enstitüsü, 2011.

Türk Kültürünü Araşorma Enstitüsü yayınlarının tamamının veya bir kısmının


yayımcının yazılı izni olmadan herhangi bir yolla çoğalolması yasakor. Yayınların fikri
sorumluluğu ve imla tercihi yazarlarına aittir.Türk Kültürünü Araşorma Enstitüsü
yayınlarında yer alan başka kaynaklardan alınmış tablo, resim ve benzeri şeylerin yasal
kullanım sorumluluğu yazarlarına aittir.

Temur, Nezir
Folklor ve ideoloji (Sovyeıler Birliği döneminde Kırgızistan'da folklor politikaları ve çalışmaları
1917-1958)/ Nezir Temur
16x 24 cm.xıı + 220 s.
ISBN 978-975-456-101-2
1. Folklor 2. Sovyetler Birliği 3. Kırgızistan 4. Edebiyat 5. İdeoloj i

T ÜRK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ YAYINLARI


EDEBİYAT ARAŞTIRMALARI 03

Genel Yayın Editörü


Prof. Dr.Dursun YILDIRIM

Yayın Kurulu
Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN • Prof. Dr. Bahaeddin YEDİYILDIZ • Doç.Dr. Hayati
B EŞİRLİ • Doç.Dr.İbrahim DİLEK • Doç.Dr.Yunus KOÇ • Dr.Bülent GÜL

Teknik Editör
Dr. Bülent GÜL

İnceleyenler
Prof.Dr.İsa ÖZKAN
Prof. Dr. Dursun YILDIRIM

İletişim Adresi

T ü r k Kül t ü r ü n üA r aşt ı r m a En s ti tüsü


Bahçelievler 7. Cad. 17. Sok. No. 38, 06490 Ankara / TÜRKİYE
Tel: (00 90 312) 2133100 Belgegeçer: (00 90 312) 2134135
Genel ağ: http://www.turkkulturu.org.tr
e-posta: tkaedernegi@hotmail.com

''Folklor ve İdeoloji ·Soryetler Birliği Db'neminde Kı1J!.ızistan'da Folklor Çalışma/an ve Polıtikalan (1917-1958)- Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitiisiinde Prof Dr. İsa Özkan damşmanlığmda doktora tezi olarak hazırlanmışhr. Aynca
çalırma, tezprojesi olarak Gazi Üniversitesi Bilimsel Araşhrma Projeleri Birimi tarafından desteklenmiştir.

Folklor ve İdeolofi, Öncü Basımevinde 500 adet basılmıştır. (Kazımkarabekir Cad. 85/2 İskitler/ ANKARA Tel:
3843120)

Ankara/2011
Sevgili annem Sabire TEMUR Hanımefendi ve babam Hidayet TEMUR Beyefendije
sonsuz şükran duygu/anm/a ...

Folklor ve İdeoloji
SOVYETLER BİRLİGİ DÖNEMİNDE KIRGIZİSTAN'DA
FOLKLOR POLİTİKALARI VE ÇALIŞMALARI 1917-1958
Sunuş

Değerli Okuyucular,

TKAE, edebiyat araştırmaları dizisine yeni bir eser ile devam etmektedir. Bu eserde,
Sovyetler Birliği döneminde Kırgız Türkleri'nin sözlü edebiyat geleneklerine ve bu
gelenekler <mektepler> içinde yer alan ürünlere karşı, 1917-1958 yılları arasında
uygulanan politikalar ve bu politikalar bağlamında bunların uğradığı değişimler
üzerinde durulmaktadır.

'Folklor ve İdeoloji' adını taşıyan bu çalışma, yerinde, ytini Kırgızistan


Cumhuriyeti'nde yapılan araştırma ve incelemeler ile gerçekleştirilmiştir. Genç
bilim adamlarımızdan Nezir Temur tarafından hazırlanan bu eser, Sovyetler Birliği
döneminde Türk Cumhuriyetlerinde ve öteki bölgelerde yaşayan Türklerin kültürleri
ve edebiyatları üzerine uygulanan değiştirme baskılarını ve politikalarını
anlamamıza yardım eden önemli bir çalışmadır. Bugün bu coğrafyalarda yaşayan
Türklerin folklor ürünlerini, sözlü edebiyatlarını çalışırken, söz konusu malzemeyi
bilimsel açıdan hangi ölçütler içinde değerlendirmemiz icap ettiğine özen göstermek
gerekiyor. Bu bakımdan sizlere sunmuş olduğumuz 'Folklor ve İdeoloji' adlı eserin
önemli bir aydınlatıcı olacağı umudundayız.

Genç bilim adamı Nezir Temur, Türk bilim hayatına Türkiye'de bilimsel bağlamda
az bilinen bir konunun kapısını aralamıştır. Geçmiş doğru bilinmez ve öğrenilmez
ise, gelecek yoluna aynı yanlışlar ve cehalet içinde devam eder. Bundan kurtulmanın
yolu, bilimsel araştırmayı ve aydınlatmayı sürdürmekle mümkündür. Genç bilim
adamı, yaptığı çalışmayla bu yola katkıda bulunmuştur. Kendisinden beklentimiz,
bilim hayatımıza bu türden katkılarının devam etmesidir.

Genç bilim adamları kuşağında gördüğümüz pırıltılar, geleceğe umutla bakmamızı


sağlıyor. Nezir Temur'u bu bağlamda kutluyoruz. Saygılarımla,

Prof. Dr. Dursun YILDIRIM

Enstitü Başkanı
Önsöz

Batı'da romantizm hareketiyle birlikte sosyal bilimlerin birçok alanında önemli çalışmalar
başlatılmıştır. Folklor da Batı'daki romantizm akımın etkisiyle gelişen sosyal bilimlerin
önemli bir alanı olarak değerlendirilmiştir. Bu çerçevede folklor, kimi araştırmacılar için
önemli bir kültür olgusu değil; sadece egzotik bir obje olmuştur. Kimi araştırmacılar için ise
folklor bir sanat türüdür, yani estetik yönüyle öne çıkarılmıştır. Bazı araştırmacılar için ise
folklor, sadece milletlerin kimliklerini aradıkları kaynak olmuştur. Bu üç türlü yaklaşıma göre
çeşitli teoriler, metotlar oluşturulmuştur.
Batı'da nasyonalist (Almanya, İtalya, İspanya), Doğu'da ise sosyalist (Sovyetler Birliği,
Çin) ideolojiler için folklor önemli bir alan olarak telakki edilmiştir. Nasyonalist ideolojiler
folklor ürünlerini "milli unsurları muhafaza eden önemli bir kültürel unsur; sosyalist
ideolojiler ise emekçi sınıfın kolektif sanatsal faaliyeti" olarak algılamıştır. Bu algılama
farklılığı folklor ürünlerinin incelenmesinde ve değerlendirilmesinde farklı metotların ortaya
çıkması sonucunu doğurmuştur. Ancak her iki ideoloji için de folklor ürünleri kendi
düşüncelerinin daha geniş kitlelere benimsetilmesi gibi ortak bir amaca hizmet etmiştir. Bu
noktada 1789 Fransız İhtilali ve Napolyon Savaşlarıyla bütün dünyaya yayılmaya başlayan
milliyetçilik hareketleri ile özellikle Il. Dünya Savaşı öncesi İtalya ve Almanya'da patlak
veren milliyetçilik hareketlerini birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Çünkü milliyetçilik
hareketleri her iilkede farklı dönemlerde de,�işik karakter ve fonksiyonlar kazanmıştır. Çeşitli
toplumlarda milliyetçilik hareketlerinin ortaya çıkış sebepleri, gelişme aşamaları ve sonuçları
birbirinden farklı olmuştur. Milletin farklı bir medeniyetin sahibi olarak yeniden
canlandırılmasını hedefleyen ve bu yüzden siyasal amaçlardan ziyade dil, din, hayat tarzı gibi
öğelerin savunulmasına ve güçlendirilmesine yönelen kültürel milliyetçilik ile etnik
milliyetçilik birbiriyle çakışır. Etnik milliyetçilik, kültürel milliyetçiliğin unsurlarını
yansıtmak bakımından zayıftır ve ırkçılığa doğru eğilim gösterir. Bu açıdan gerek Alman,
gerekse İtalyan milliyetçiliği giderek şovenist inanç ve doktrinlere dayanan bir hüviyet
kazanmıştır.
"Folklor ve İdeoloji (Sovyetler Birliği Döneminde Kırgızistan'daki Folklor Politikaları ve
Çalışmaları (1917-1958)" başlıklı çalışmamızın daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmesi
amacıyla Giriş Bölümü'nde "Folklor ve İdeoloji" ilişkisi çerçevesinde XX. yüzyıl dünyasında
folklora olan ideolojik ve politik yaklaşımlar ana hatlarıyla verilmeye çalışılmıştır. Ayrıca
araştırmamızda, oldukça geniş bir alanı kapsayan folklor kavramı çerçevesinde sadece sözlü
geleneğe ait ürünler hakkında yapılan çalışmalar ve Sovyet yönetiminin bu ürünlere ideolojik
yaklaşımı ele alınmıştır.
Türkistan coğrafyasının XIX. yüzyılın sonlarında Ruslar tarafından tamamen işgalinden
sonra burada yaşayan topluluk/arın /ıem daha iyi tanınması, /ıem de Rus kültürüne ve
Ortodoksluğa entegrasyonunun sağlanması amacıyla kültürel unsurları mercek altına
alınmaya başlanmıştır. Bu amaçla Türk topluluklarının sözlü gelenekleriyle ilgili geniş çaplı
ilk derleme çalışmaları gerçekleŞtirilmiştir. İlk derleme çalışmaları seyyahlar ve misyonerlerin
de içinde olduğu heyetler tarafından yürütülmüştür. Bu çalışmalar neticesinde Türk halk
edebiyatına ait birçok ürün derlenmiş ve Sovyetler Birliği dönemi folklor çalışmaları için
zengin bir halk edebiyatı arşivi miras kalmıştır.
Ekim Devrimi'yle birlikte Rusya'da yönetime geçen Bolşevikler önceliği kendilerine Çarlık
döneminden miras kalan milliyetler problemine vermiştir. Çalışmamızda gerek folklor
politikaları gerekse dil politikaları milliyetler politikasının birer uzantısı olarak düşünülmüş
ve bu çerçevede değerlendirilmiştir. Devrimin ilk yıllarında milliyetler politikasında küçük
tavizler verilmişse de özellikle Lenin'in ölümünden sonra ve 1920'li yılların sonlarında
Stalin'in yönetimde tek söz sahibi olmasıyla milliyetler politikasındaki tutum sertleşmiştir.
Stalin döneminde Sovyetler Birliği görünürde federal, esasta ise katı bir merkeziyetçiliğin
hakim olduğu üniter devlet yapısına kavuşmuştur. Milliyetler politikasındaki havanın
değişimi aynı eksen üzerinde olan kültür politikalarına da yansımıştır. Çalışmamızda
Sovyetler Birliği dönemi folklor politikalarının iki ana döneme ayrılmasının sebebi gerek
milliyetler politikasında gerekse diğer alanlardaki politikalardaki söz konusu değişmelerdir.
Sovyetler Birliği dönemindeki folklorla ilgili çalışmalar, araştırmalar ve söz konusu
alandaki teorik tartışmalar, Sovyet hükümetinin resmi emriyle Marksist ideolojinin "toplum
ve kültürün evrimi" düşüncesi çerçevesinde yürütülmüştür. Sovyetler Birliği döneminin ilk
on yılında Kırgız Türklerinin folkloru ile ilgili çalışmalar derleme ağırlıklı olmuştur. Derleme
çalışmaları bölgesel ilim komitelerinin denetiminde gerçekleştirilmiştir. Bu ilim komiteleri
daha sonra Sovyet merkeziyetçiliğinin bir parçası olan ilim akademilerine dönüşmüştür.
Kırgız Türklerinin folkloruyla ilgili en geniş çaplı derleme çalışmaları 1920'li yıllarda
Kayyum Miftakov tarafından gerçekleştirilmiştir. Kayyum Miftakov aynı zamanda bu
dönemde bir folklor derneği de kurmuştur. Folklor derneğinde öğrencilere folklor ürünlerinin
nasıl derleneceği konusunda dersler verilmiştir. Derleme çalışmaları Komünist Parti
tarafından kurulan yerel ilim komitelerince hem organize edilmiş hem de denetlenmiştir.
Kayyum Miftakov, Kırgız Türklerinin folkloruyla ilgili oldukça zengin materyaller
derlemiştir. Ancak derlenen bu materyallerin bir kısmı yayımlanamayıp arşivlerin tozlu
raflarında kalmıştır. Bir kısmını ise Kayyum Miftakov kendi imkanlarıyla yerel gazetelerde
yayımlayabilmiştir. Kayyum Miftakov'dan sonra ise derleme çalışmaları Ibırayım
Abdırahmanov tarafından yürütülmüştür.
1934 yılında yapılan Sovyet Yazarlar Birliği toplantısında alınan kararlar aynı zamanda
Sovyetler Birliği folklor politikalarının resmileştiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Çünkü bu toplantıda komünist ideolojinin folklora bakış açısı, folklor ürünlerinin nasıl
değerlendirilmesi gerektiği gibi konular Gorki tarafından dile getirilmiştir. 1934 Ağustosunda
Moskova'da düzenlenen SSSR Sovyet yazarlarının I. Kurultayında M. Gorki'nin "Kendi
folklorunuzun malzemelerini toplayıp inceleyin, onlardan örnekler çıkarın." şeklindeki sözleri
birliğe bağlı diğer topluluklarda olduğu gibi Kırgız Türklerinin folkloru ile ilgili
araştırmalara da yön vermiştir. Bu tarihten itibaren halk şiiri antolojileri yayımlanmış,
derleme faaliyetleri için folklor merkezleri oluşturulmuştur. Sovyet Yazarlar Birliğinin de
üyesi olan Ibırayım Abdırahmanov, bu dönemden sonra Kırgız Türklerinin folklor
ürünlerinin derlenmesi ve yayımlanmasında ön plana çıkan bir isim olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle birlikte folklor çalışmaları üzerindeki baskı
kısmen ortadan kalkmıştır. Karşılaştırmalı çalışmalara izin verilmiştir. Bu dönemde dikkati
çeken en önemli husus kahramanlık destanları üzerindeki çalışmalardır. Savaş yılları ve
1940'lı yıllar boyunca Manas Destanı üzerinde durulmuş diğer çalışmalar Manas Destanı
hakkında yapılan çalışmaların gölgesinde kalmıştır. Özellikle Türk kahramanlık
destanlarındaki kahramanların vatanseverliği teması folklor çalışmalarının ilgi odağını
oluşturmuştur. Sovyet Patriotizm'i (Sovyet Vatanseverliği) yaratılmaya çalışılmıştır. Savaş
yıllarından sonra ise folklor çalışmalarına özellikle de Türk kahramanlık destanlarına yönelik
baskılar şiddetini arttırarak geri dönmüştür.
1940'lı yılların sonu ile 1950'li yılların ilk yarısı büyük Türk destanlarına (Dede Korkut,
Manas Destanı, Alpamış...) yönelik karalama kampanyalarının yapıldığı bir dönem olarak
tarih sahnesinde yerini almıştır. Özellikle bu destanların halkçı olmadığı söylenerek,
komünist ideolojiye zıt düşünceler (Pantürkist, Panislamist) taşıdıkları iddia edilmiştir. Bu
çerçevede söz konusu destanların bir kısmı yasaklanmış, bir kısmı da sansüre uğrayarak
yayımlanabilmiştir. 1952 yılında Manas Destanı ile ilgili büyük bir konferans düzenlenmiş
ve bu konferansta destanın halkçı unsurlar taşıyıp taşımadığı tartışılmıştır. Konferansın
sonunda ise Manas Destanı'nın muhtelif varyantlarından müteşekkil bir Kurama Varyant'ın
oluşturulması kararlaştırılmıştır. Söz konusu eser konferanstan sonra oluşturulan bir
komisyon tarafından hızla hazırlanarak 1958 yılında yayımlanmıştır.
Sovyetler Birliği dönemi folklor politikalarının Kırgız Türklerinin folkloruna etkisi iki
yönde olmuştur. Bunlardan ilki folklor çalışmalarına ikincisi ise folklor ürünlerine yöneliktir.
Folklor çalışmalarına etkisi çalışmamızın Üçüncü; folklor ürünlerine etkisi ise çalışmamızın
Dördüncü Bölümünde ele alınmıştır. Hakim ideolojinin folklor ürünlerine etkisi ya da
müdahalesi iki şekilde olmuştur: 1. Uyarlama (Adaptasyon) 2.Harmonizasyon
(Uygun/aştırma, Yeniden Kurma).
Sovyet değerleri, Stalin tarafından geliştirilen "Şekil olarak milli, içerik olarak sosyalist"
ilkesi çerçevesinde Kırgız Türklerinin sözlü gelenek türlerine uyarlanarak işlenmiş ve söz
konusu değerlerin propagandası yapılmıştır. Bu eserlerde devrim liderleri, kolhoz politikası,
Komünist Parti, Kızıl Ordu v.b yüceltilerek geniş halk kitlelerine benimsetilmeye
çalışılmıştır. Burada totaliter rejimlerin yaptığı gibi mevcut toplumsal bellek silinerek kendi
ideolojilerinin kurguladığı yeni bir toplumsal belleğin yaratılmaya çalışıldığını söylemek
mümkün görülmektedir. Ayrıca "Kırgız Sovyet El Irlıirı", "Kırgız Sovyet El Edebiyatı" gibi
ifadeler kullanılmaya başlanmıştır.
1958 yılında, hakim ideolojiye ters düşünceler taşıdığı iddia edilen epizotlar Manas
Destanı'nın muhtelif varyantlarından ayıklanarak, rejimin ideolojisine uygun bir Kurama
Varyant oluşturulmuştur. Mesela, Manas Destanı'nın değişik varyantlarında Çin'in düşman
olarak gösterilmesinin enternasyonalist anlayışa uygun olmadığı düşünülerek bu durumun
düzeltilmesi ya da destandan bu düşüncenin ayıklanması istenmiştir. Harmonize varyant
hakim ideolojinin bu tür istekleri doğrultusunda hazırlanarak 1958 yılında iki cilt halinde
yayımlanmıştır.
Yaptığımız bu çalışmanın Türkoloji araştırmalarına yeni açılımlar kazandırmasını
umuyor; Prof Dr. Süleyman Turdiyeviç KA YİPOV'a Kırgızistan'da yürütülen
çalışmalardaki desteği, Doç. Dr. İbrahim DİLEK'e yabancı yayınlara ulaşmam konusundaki
yardımları ve eleştirileri için teşekkür ederim. Çalışmamın her aşamasında verdiği destek,
gösterdiği titizlik, anlayış ve yurtdışında çalışmam konusunda sağladığı imkfinlar için Prof
Dr. İsa ÖZKAN'a şükran ve saygılarımı arz ederim.
Çalışmalarım boyunca gösterdikleri anlayış ve verdikleri destek için eşim İlknur Hanım'a
ve oğlum Oğuzhan'a teşekkür ederim.

NezirTEMUR
İçindekiler

SUNUŞ I v
ÔNSÖZ/ vii
İÇiNDEKiLER I x
KISALTMALAR / xii

GiRiŞ
XX. YÜZYIL DONYASINDA FOLKLORA İDEOLOJiK VE POLİTiK YAKLA$1MLAR

A. A/11Janya'da Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaş111J/3


B. İtalya'da Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım/ 6
C.İspanya'da Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım/ 8
Ç. Çin'de Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım/ Hl
D. SSC/l'de 1 :o/klora /'o/itik ve İdeolojik Yaklaşım/ 15

BİRİNCİ BÖLÜM
ÇARLIK VE SOVYET Rusv ASI DÖNEMi POLİTIKALARI

!. Çarlık ve Sovyet Rusyası Diıne11Ji l'o/itikalannın Sabit Noktalanndan Bin�· Milliyet/er Politikası/ 29
il. Soıyet/er Birliği Do.neminde Milliyetler l'o/itikamlln Bir Uzanlw Olarak K;i/tiir Politika/an/ 43
A. Dil ve Folklor Politika/an/ 43
1. Dil Politika/an/ 43
2. Folklor Politika/an/ 50

İKİNCİ BÖLÜM
KIRGIZ SÖZLÜ GELENE�İ
1. Kırgrz Türklerinin Siızlii l!dehiyat Ge/en�i/ne Genel llir llakış/ 59
11. Kırgız Siizlii 1-!dehiyat (;e/en��ine /lif T}riin/en"n Derlenmesi r•e incelenmesinin İlk /ldımları/ 73
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KIRGIZ FOLKLORU MESELELERiNiN SOVYETLER BIRLIGI DÖNEMiNDE İNCELENMESi VE
SOVYETLER BIRLIGl'NIN KIRGIZISTAN'DAKI FOLKLOR POLITIKALARI

l. 1917- 1929 Yıllannda Gerçekleştirilen Folklor Çalışma/an ve Politika/an/8 1


A. Kayyum Miftakov'un Derleme Faaliyetleri/ 82
B. Soıyet Merkeziyetçi Yapısının Bir Parçası Olarak "Bilim Komisyonu"nun Kuruluşu ve Kı1J1,ız
Bilimler Akademisi'nin Ortqya Çıkışı/ 96
il. 1930 - 1958 Yıl/annda Gerçekleştirilen Folklor Çalışma/an ve Politika/an/ 100
A. 1934 Yılında Düzenlenen SSCB Yazarlar Birliği Kurultqyı ve Bu Kurultqyın Kı1J1,ız Folklor
Çalışmalanna Etkısi/ 100
B. Ibırqyım Abdırahmanov'un Folklor Üriinlerini Derleme Faaliyetleri ve Diğer Çalışma/an/ 109
C. Kır;!,IZ Türklerinin Siizlü Geleneğine Ait Ürünleri Smıflandmna (ahşmalan/ 125
Ç.Manas Destanıyla İlgili Çalışmalar/ 136
D. 1950'1i Yıllann Başında Tiirk Destanlanna Yiineltilen Suçlamalar ve Bu Suçlamalann Giılgesinde
Manas Konferansı/ 146

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SOVYETLER BİRLİGİ DÖNEMİNDE KIRGIZ TüRKLERİNİN FOLKLOR ÜRÜNLERİNE MÜDAHALE
ŞEKiLLERi

!. Uyarlama (Adaptasyon)/163
A. likim Devrimi, ! ..enin, .\'talin/ 171
B. Komünist Parti/ 176
C. Kolhoz ve Sovhoz l layall/ 178
Ç. İkinci Dünya Savaşı ve Kızd Ordu/ 181
O. Diğer Temalar/ 186

il. Harmonizasyon (Ux�unlaştımıa, Yeniden Kurma) / 195


A. Manas Destam'nın Kurama Varyantı/ 195

SONUÇ/ 205
DiZiN/ 209
KAYNAKÇA/ 215
KISALTMALAR

a.g.a. :Adı geçen ansiklopedi


a.g.e. : Adı geçen eser
a.g.m. : Adı geçen makale
a.g.t. : Adı geçen tez
ANSSSR : SSCB Bilimler Akademisi
BKP :Bolşevik Komünist Parti
Bk. :Bakınız
Çev. : Çeviren
G.Ü. : Gazi Üniversitesi
Hzl. : Hazırlayan
İK : İstoriya Kirgizi, T. !, Frunze, 1963.
KAT Kırgız Adabiyatının Tarıhı -Oozeki Çıgarmaçılıktın Canrları Folk/oristka-, C.I,
il, III, iV, V, VI, Bişkek, 2004.
KEOÇTO : Kırgız Elinin Oozeki Çıgarmacı/ık Tarıhının Oçerki, Frunze, 1973.
KOMFUT :Komünist Fütüristler
KP : Komünist Parti
KPSSBK : Sovyetler Birliği Komünist Parti Birlik Konseyi
KSA : Kırgız Sovyet Ansiklopedisi (3), Kırgızdar başlığı, Frunze, 1978.
K.V : Kurama Varyant
LEF : Sanatın Sol Yönü
M. :Manas
MA !, !!., Bişkek, 1995.
: Manas Ansiklopedisi, C.
MBB Mnnns Birinci Böliik I Kitep, (Haz. B. M. Yumısaliyev), Frunze:
Kırgızmarnbas, 1958.
MK : Merkez Komite
o.v :Orijinal Varyant
RAPM : Rus Emekçi Müzisyenler Örgütü
RAPP :Rusya Emekçi Yazarlar Birliği
RK(b)P : Rusya Komünist Bolşevik Partisi
RSFSR Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti
s. :Sayfa
s. :Sayı
S-R :Sosyal Revolüsyonerler
SSCB :Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SSKP :Sovyet Sosyalist Komünist Partisi
SSR :Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
SSSR :Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SŞÇB :Şura Yazarlar Birliği Cemiyeti
vb. : ve benzeri
Yay. Yayınları
GİRİŞ

XX. YOZYIL DONYASINDA FOLKLORA İDEOLOJİK VE POLİTİK


YAKLAŞIMLAR

Folklor kavramı, XIX. yüzyılda sözlü gelenekleri, modern ideolojik amaçlar


doğrultusunda birleştirmeyi arzulayan romantik milliyetçi ideoloj inin bir parçası
olarak gelişmiştir, denilebilir. Bu anlamda dünyada folklor, değişik dönemlerde
kimi araştırmacılar için önemli bir kültür olgusu değil ; sadece egzotik bir obje
olmuştur. Kimi araştırmacılar için ise folklor bir sanat türüdür yani estetik yönüyle
öne çıkarılmıştır. Bazıları için ise folklor, sadece bir kimlik arama kaynağı olmuştur.
Bu üç farklı yaklaşıma göre metotlar, teoriler oluşturulmuştur. Özellikle XIX.
yüzyıla damgasını vuran romantizm hareketi, daha açık bir ifadeyle romantik
milliyetçilik, folklorun XX . yüzyılda ideoloj ik ya da politik bir araç olarak
kullanılmasında en önemli etken olmuştur. Dünyada önemli sosyal olayların
gerçekleştiği bu yüzyılda toplumların şekillenmesinde folklora önemli işlevler
yüklenmiştir.
Folklor ile milli kimlik arasındaki ilişkinin ne seviyede olduğunu tespit
edebilmek için Batılı araştırmacılar ve teorisyenler XIX. yüzyıldan itibaren köylü
kültürünü analiz etmeye başlamıştır. Folklor çalışmalarının bu ideolojik çerçevesini
XIX. yüzyılda ortaya çıkan romantizm akımı belirlemiş ve folklorun milli kimlikle
ilişkisi meselesi, XIX. yüzyıldan itibaren teorisyenlerin ve araştırıcıların ilgi odağı
haline gelmiştir. Folkloristlerin bu konudaki ilk fikirleri folklorun doğrudan milli
kimliği ifade ettiği, yönündedir. Milliyetçi ideoloj iler ve sosyal bilimciler XX.
yüzyılın ortasında millet ve kültür teorilerinde özellikle folklor konusuna
yoğunlaşmışlardır. Orta ve Batı Avrupa'da XX. yüzyılda ortaya çıkan dünya
savaşlarında özellikle İtalya, İspanya ve Almanya'da folklorun siyasi amaçlarla
kullanıldığına tanık olmaktayız. Aynı durum komünist ülkeler için de söz
konusudur. Sovyetler Birliği ve Çin gibi. Sosyal bilimciler bir ülkede bir gruba ait
kültürel özellikleri belirlemeye çalışırken folklor ürünlerinden faydalanmışlardır.
Folklorun kısa zaman içinde sıkı bir şekilde takip edilmesi gereken ulusal
düşüncelerin bir sembolü olduğu benimsenmiştir. Bu düşünceye göre, bir toplumun
kültürel genetik şifreleri folklor ürünlerinde gizlidir denilebilir. Bundan dolayı
birçok araştırmada hızlı sosyal değişmelerin olduğu dönemlerde toplumun yeni
sosyal şartlara uyumunda folklorun fonksiyonları gözden geçirilmiştir (Reich
1 97 1 :233). Bu çalışmalarda öncelikle değişim için bir ideoloj inin yaratılmasında
folklorun etkisi gösterilmeye çalışılmıştır.
Grimm kardeşler (Wilhelm ve Jakob Grimm) sözlü olarak aktarılan Alman
masallarını toplamış ve ilk serisini "Kinder und Hausmiirchen" (Çocuklar ve Ev
Masalları) adıyla 1 8 1 2'de yayımlamışlardır. Böylece Grimm kardeşlerin çalışmaları
ile bağımsız bir disiplin haline gelen halk bilimi çalışmaları, XIX. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren bütün dünyaya yayılmış, diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi halk
biliminde de yöntemleri, anlayışları ve teorileri ile birbirine benzeyen okullar ortaya
çıkmıştır (Azadovski 2002 : 1 3). Folklor, klasik dönem olarak kabul edilen XIX.
yüzyılda, ideoloj ik gruplar tarafından, belirli tarihi dönemlerde ve yüzyıllarda
geleneği taşıyan oldukça önemli bir alan olarak görülmeye başlanmıştır. Folklora
NEZİR TEMUR

olan bu ilginin arkasında yatan düşünce şüphesiz etnik, bölgesel ve politik bütünlüğe
sahip anahtar sembollere ihtiyaç duyulmuş olmasıdır. Bu şekilde folklorun,
akademik-bilimsel değeri tespit edilmiş ve bunun sonucunda modem Avrupa'nın
milliyetçi, totaliter rej imlerinde (Almanya, İtalya, İspanya); Doğu'da ise komünist
rejimlerde (Sovyetler Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti) folklor ideoloj ik bir olgu
olarak kullanılmıştır. Hakim ideoloj i ler politik doktrinlerin verilmesinde veya
propaganda amacıyla geleneksel kültürden birçok unsur alınmış, XX. yüzyıla kadar
folklor çalışmalarında katı bir tutum takınılmıştır.
Bağımsız bir disiplin olarak folklorun ortaya çıkışı milli devlet kavramıyla
ilişkilendirilebilir. Daha XVI. yüzyılda, reformcu Fin papazları İncil ' in Latince
olarak kalmasına karşı çıkmışlar, bir eğitim aracı olarak, kutsal kitabın ana dillerinde
okunup anlaşılması gerektiğini savunmuşlardır. Bunun için de Fincenin ilk alfabe
kitabını Michael Agricola adlı bir papaz yazmıştır. Aynı yazar din kitaplarının bir
kısmını Latinceden Finceye çevirmiş, eserleri daha çekici ve okunur hale sokmak
için bunların arasına atasözleri ve fıkralar koymuştur. Ruslar Finlandiya'yı 1 908'de
idareleri altına alınca halk kültürüne duyulan ilgi yavaş yavaş bir tepki eylemine
dönüşmüştür. Daha sonra iki üniversite öğrencisi, Abraham Poppius ve Anders
Sjorgen, Finlilere bir millet olma şuuru vermek, Fin bağımsızlığını, özellikle kültür
alanında korumak için halk kültürünü toplamaktan başka bir yolun olmadığı kararına
varmışlardır. Söz konusu kişiler Fin köylerinden epik şiirler, masallar, hikayeler ve
başka halk kültürü ürünlerinden örnekler derlemek için yola çıkmışlardır. Daha
sonra ise öğrenci oldukları Turku Üniversitesi, halk bilimi çalışmalarının merkezi
haline gelmiştir (Azadovski 2002 : 1 4).
Muhtelif toplumların folklor tarihçilerinin de işaret ettiği gibi, XIX. yüzyıl
sonunda yeniden şekillenen dünya rej imlerinin ve bunların resmi söylem
kurgulamalarında başvurdukları ilk kaynak çoğu zaman folklor olmuştur
(Öztürkmen 1 998: 1 6). Totaliter ideolojiler ile folklor arasındaki ilişki antropolojide
tarihçiler ve folkloristler arasında bir tartışma konusu olmuştur. Bu i lişki çeşitli
şekillerde geliştirilmiştir.
Folklor aynı zamanda toplumsal belleği oluşturan önemli kültürel olgulardandır.
Paul Connerton 'a göre Totaliter rej imler kendi yönetimleri altındaki toplumların
kafalarını tutsaklaştırmaya onları belleklerinden ederek başlar (Connerton 1 999:27-
28). Bunun yöntemi ise zamanın önemli yazar ve tarihçilerinin susturulup
sindirilmesidir. Buna en çarpıcı örnek olarak ise Stalin döneminde uygulanan
repressiya verilebilir. Repressiya'da birçok tarihçi ve yazar sürgün ya da idam ile
cezalandırılmıştır.
Wendy Reich, " Yeniden Canlandırma Hareketlerinde Folklorun Kullanımı"
(Reich 1 973:233) adlı çalışmasında, hızlı sosyal değişmelerin olduğu dönemlerde
folklorun fonksiyonlarını gözden geçirmeye ve yeniden canlandırma hareketlerini
örneklendirmeye çalışmıştır. Bu oluşumların yöntemleri gözden geçirilmiş, değişim
için bir ideoloj inin yaratılmasında folklorun etkisi değişik açılardan ele alınmıştır.
Kültün ideolojisini ve mesaj ını açıklamak için folklorun kullanışı Sovyetler
B irliği 'nin etkisindeki Çin komünizmi gibi yüzyılın hareketleri arasında oldukça
göze çarpmaktadır. Mao Tse - Tung kendisini bir tip olarak alan geleneksel Çin halk
hikayelerini tekrar yorumlatarak onlara komünizmin eninde sonunda nasıl üstün
geleceğini göstermeye çalışmıştır. Geleneksel Çin hayalet hikayelerinin koleksiyonu
Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yayımlanarak hayaletler, emperyalizme ve
emperyalizmin unsurlarına benzetilmiştir (Reich 1 973 :234). Komünist Çin,

2
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Sovyetler Birliği 'ndeki folklor çalışmalarını kendisine model alarak geliştirdiği Batı
karşıtı doktrinlerinde folkloru etkili bir silah olarak kullanmıştır. 27 Temmuz
1 96 1 'de Un.ited Press İnternational'da, Hong Kong'dan bir yayın, Çin
Komünistlerinin, hayaletlere karşı koyan eski Çin hikayelerinin bir cildini
yayımladığını bildirmiştir. Bu kitabın amacı, Çinlilerin geleneksel hayalet
korkusunu dağıtmaktır. Ve bu sebeple Batı korkusu ile hayalet korkusunu
eşitlemiştir. Eğer hayaletler yenilebilirse, Çinlinin aklında korkutucu bir hayalet gibi
beliren Batı da yenilebilir. Bu hikaye, düşmanla-ki bu düşman ister bir hayalet
isterse ABD olsun- sağduyu ve beceriyle nasıl başa çıkılacağına işaret etmekte
kullanılmıştır. Hikaye, hayaletle karşılaşan bir adamı anlatır. Adamın zekası ve
uyum yeteneği Laos'daki komünist taraftan Pathet Lao hareketiyle kıyaslanır. Onun
lideri Washington'dan olası Amerikan müdahalesinin yapıldığını varsayarak, bu
alandaki ateşkese razı olmuş ve güçlerini birleştirmeye gitmiştir (Dorson 1 962: 1 60-
1 64). Çin Halk Cumhuriyeti 'nde bu yönde yürütülen çalışmalar aşağıda ayrıntılı bir
şekilde verilecektir.
Richard M. Dorson XX. yüzyılda folklora olan söz konusu politik yaklaşımları
"İdeolojik Folklor Kuramı" (Dorson 2007 :25) çerçevesinde değerlendirmiştir.
Dorson 'a göre, halk şiirinin milli kimliği ön plana çıkaran ve koruyucu rolüne dikkat
çeken Johann G. Von Herder' in izindeki Avrupa'nın her ülkesinden bilim adamları
yerel ağızlarla söylenen halk masalları ve halk şarkılarında, halkbilimi konularını
geliştiren edebiyatta ve milli kahramanları anlatan tarih eserlerinde açığa çıkan halk
ruhunu aramışlardır. Folklor, Nazi Almanyasında ve Sovyet Rusya'da olduğu gibi
faşist ve komünist politik ideoloji lerle bütünleştirilmiş ve halkbilimi bu ideoloj ilerin
geniş halk kitlelerini etkilemede propaganda aracı olarak kullanılmıştır (Çobanoğlu
1 999). Almanya'da Hitler, Sovyetler Birliğinde Lenin ve Stalin, İtalya'da Musolini,
İspanya'da Franco XX. yüzyılda, folkloru yaratmak istedikleri yeni toplum
modelinde bir araç olarak kullanmışlar ve bu liderler folklor ürünlerinde adeta
kutsanmışlardır.
XX. yüzyılda Doğu'da ve Batı 'da meydana gelen önemli toplumsal olaylarda
folklorun işlevini göstermesi ve bu çerçevede Sovyetler Birliği'nin folklor
politikalarının değerlendirilmesinde daha geniş bir bakış açısı kazandırması
amacıyla çağa damgasını vuran bazı ideoloj ilerin folklora yaklaşımları, ana
çizgileriyle aşağıda verilmeye çalışılmıştır.
A. Almanya' da Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım
Avrupa ve Amerikan folklor araştırmalarında romantik dönemden itibaren bir
etnik kimlik yaratmak çabasının varlığı birçok bilim adamının ortak görüşüdür (Mc
Cannon 1 998: 1 25). XX. yüzyılda folkloru ideoloj ik amaçlar doğrultusunda önemli
bir araç olarak gören ve ilk kullanan Hitler'in Nazi Almanyası olmuştur. Folklor,
Nasyonal Sosyalizm ideolojisi için oldukça önemli bir yere sahiptir. Folklorun
kurumsallaşması "Üçüncü Alman Krallığı 'nın (Third Reich)" 1 kurulmasına yardımcı

1 Bk. Richard F. Szippl, "Folklore under Political Pressure", Asian Folklore Studies, Yol . 55,
No. 2. ( 1 996), s. 330. Birinci Reich: IX. yüzyılda Charlemagne döneminden başlayıp da bir
milenyum sonra Napolyon'un Avrupa'da estiği zamana kadar varlığını sürdüren ve yapısında
çok sayıda topluluğu içeren kutsal roma imparatorluğuna verilen isim. Frankların doğusunda
kurulmuşlardır. Orta ve Doğu Avrupa'nın çoğunu kaplayan bir imparatorluktur. Günümüzün
çoğu ülkesinin kökenini oluşturmasına karşın yapısındaki en önemli ulus yöneticilerinin
çoğunun da mensubu olduğu Almanlardır. İkinci Reich: Second Reich 1 87 1 - 1 933 arasındaki

3
NEZİR TEMUR

olacaktır. Üçüncü Rayh (Reich) ideolojisi insanlara l 933 'te iktidarın ele
geçirilişinden 1 939 yılının eylül ayında savaşın başlamasına kadar çeşitli yollarla ve
araçlarla Nasyonal Sosyalist Parti üyeleri tarafından anımsatılmıştır. Bu propaganda
çalışmalarında ise folklor önemli bir işleve sahip olmuştur.
Nasyonal Sosyalist ideolojinin içinde folklor, önemli bir alan olarak ortaya
çıkmıştır ve Hitler'in asıl amacı olan, "Halk İmparatorluğu"nun kurulmasında büyük
öneme sahip olmuştur. Genel olarak halkın geleneksel kültür mirası ile toplumun
yeni değerleri arasındaki farkın açık olmayışı özellikle savaştan sonra folklorun bir
bilim dalı olarak saygınlığını yitirmesinin başlıca sebeplerinden birisi olmuştur.
Kırklı yılların sonlarında bir Alman sosyolog, Nazi ideolojisiyle kirlenmiş olduğu
için folklorun üniversitelerden bir bilim dalı olarak tamamen kaldırılmasını
önermişse de bu görüş fazla önemsenmemiş, sadece bir öneri olarak kalmıştır
(Kamenesky l 972 : 222). Hitler iktidarından sonra ise folklor politik olmayan
uluslararası bir terim şeklinde tekrar ele alınmaya başlanmıştır.
1 935 'ten sonra Alman folklor araştırmacıları, kendi teori ve bulgularını
Nasyonal Sosyalist dünya görüşüne (weltanschauung) adapte etmeleri için parti
tarafından baskıya maruz bırakılmışlardır. Hermann Bausinger'e göre A lman Folklor
Derneği, baskılara direnecek ve çalışmalarını geleneksel çizgide sürdürecek kadar
profesyoneldi. Buna rağmen diğer gruplar ve kişiler tarafından folklor çalışmaları
tarihinde yeni eğilimle yani "folkish" üretimiyle mücadele edilmiştir (Stokker l 996:
307).
Nazilerin folklora ilgisi 1 93 3 ve 1 945 yılları arasında parti tarafından önemli
sayıda yayına destek olunması şekl inde yansımıştır. Alfred Rosenberg'in Nmyunal
Sosyalist Kültür Toplum 'u (Kulturgemeinde) yayımlanmasıyla Nordie - Germanic
folklor ve diğer "folkish" yayınlarında önemli sayıda artış olmuştur. İki büyük dergi
Kunst und Volk and Volkstum und Heimat 'ta (Sanat - Toplum ve Millet - Vatan)
geleneksel folklora, Nordic - Germanic sembollere ve Alman köylü atalarından
derlenerek elde edilen folklor ürünlerine, sanatına öncelik verilmiştir (Down 1 99 1 :
1 20).
Nasyonal Sosyalist dünya görüşü sadece dergilerle yansıtılmamış, konuyla ilgili
özel yayınlar yapılmış ve gazetelerde ideolojik meselelerle ilgili gazetelerde
yorumların yer aldığı ekler verilmiştir. Savaştan kısa bir zaman önce Rosenberg,
Alman Folklor Derneği tarafından basılan Zeitsehrift für Volkskunde (Halk İçin)
(Zipes 1 980: 330) adlı folklor dergisini çıkarmıştır.
Birçok yayınevi otuzlu yıllarda halk edebiyatı ve folklor yayınlan üzerinde
durmuştur. Nasyonal Öğretmenler Derneği bununla bağlantılı olarak karton ciltli
kitaplar yayımlamıştır. Bu kitapların ana başlıkları şu konulan kapsar:
1 . Thule Derlemeleri (İskandinav Masalları)
2. Alman Masalları, Efsaneleri ve Kahramanlık Hikayeleri
3. Gelenek, Töre ve Bölgelerle Alman Halk Kitabı
4. Alman Mizahı ve Fabllan

Almanya imparatorluğu ( 1 87 1 - 1 9 1 9) veya Weimar Cumhuriyeti. 1 87 1 'de Bismarck tarafından


kurulmuştur. Üçüncü Reich: ( 1 93 3- 1 945) Nazi Almanyası olarak da bilinir. Bütün Germen
topluluklarını bir çatı altında toplamayı hedeflemiştir. Başarının ancak böyle olacağına inanan
bir ideolojiye sahiptir.

4
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

5. Alman Halk Hikayeleri


6. Eski Alman Tarihi
Halk kitaplarının (folk books) söz konusu serisi 1 93 3 'te aynı organizasyonun
tavsiyesiyle bütün okullara dağıtılmıştır (Kamenesky 1 972: 222).
Bu çalışmanın amacı sadece halk ruhunu aksettirmek deği l bununla birlikte
Nasyonal Sosyalizm'in dünya görüşünü de yansıtmaktı. Schmidt de "kan ve toprak";
"Folklor içgüdünün katalizörü gibidir." ifadelerini dile getirmiş ancak biyolojik
kavramdan ziyade dil ve milletin ayrılmaz bir bütün olduğunu ifade etmiştir (Lixfeld
1 48). Schmidt kitabı için özel bir isim seçmiştir: "Folklore as a Political Task
(Folklorun Politik Görevi)" (Kamenesky 1 977: 1 68- 1 78). Bu başlığa göre folklor
kendisiyle ilgili kültürel ve politik akımları harekete geçirebilirdi.
Nasyonal Sosyalist Parti 'nin etkisi altındaki folklor, sadece değiştirilmemiş aynı
zamanda bir çalışma alanı olarak yapılandırılmıştır. Parti, geleneğin kaynağını
yüzeysel olarak inceleme düşüncesinde değildir. "Irkçı vurgu" olarak Nazi folklor
çalışmalarında yalnızca Nordic-Germanic eğilim üzerinde durulmalıydı. Büyük
oranda "ırk" bu bağlam içinde biyoloj ik ölçüt olmaktan ziyade kültürel ölçüt olarak
dikkate alınmış, bundan dolayı da partinin kültürel politikasında önemli rol
oynamıştır. Üçüncü Krallık polemiklerine göre "ırk", "ruh" olabilir ve "ruh" da
"ırk"ın ipuçlarını verebilirdi (Dow 1 987: 300-304). Politik harekete ait terimlerde
ikisi de birbirinin ölçütü olabilir ve folklor, ırkla ilgili ipuçları verebilirdi .
B i r milletin kendini tanımlamasında temel olarak kabul edilen folklor, aynı
zamanda politik hareket ve bütünlük için de bir umut olmuştur. Romantik harekete
kadar folklor, geleneksel mirasla ilgili bilgilerin doğal kaynağı olarak dikkatleri
çekmiştir.
Nasyonal Sosyalist ideoloj inin merkezinde "köylü" vardı. Partiye göre Nordic­
Germanic kültürel değerlerini yaşayan ve bunları geleceğe de taşıyacak olan
köylüdür. Bundan dolayı parti 1 935 'te köylüler için yirmi okul kurmuştur
(Kamenesky 1 977: 274).
Nasyonal Sosyalist rej imin ideoloj ik yapısı içinde folklor disiplini merkez
pozisyondadır. Aynı zamanda akademik yönünü ve barışçı amacını kaybetmiş bir
görünüm içine girmiştir. Sadece terminolojinin kullanımı partinin gerçek niyetini
ortaya koymamış yeni folklor politikasının uzak dönemleri kapsayabileceği önemli
Alman folklor profesörlerinin fark edemedikleri bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Partinin, halk ve toplumu geleneksel düşüncede yapılandırma işini sahiplenmesine
kadar Herder, Möser, Jahn, Göres, Riehl, Langbehn ve Lagarde gibi saygın
yazarlarla hem fikir olunup, Nasyonal Sosyalist ideoloj i tarafından onlar yeniden
değerlendirilmiştir (Down: 1 49). Üstelik oldukça açık farklılıklar olmasına rağmen
bütün zamanlarda etnik merkezden ve ırktan tamamıyla bağımsız olan geleneksel
düşünceye sahip çıkmamışlardır.
Üçüncü Alman İmparatorluğu'nda (Üçüncü Raylı) yeni folklor çalışmaları,
Almanya'nın kültürel köklerini yeniden canlandırma amacını taşımıştır.
Rosenberg'in kültür politikaları teorisini takip eden bu çalışmalar öncelikle Nordic­
Germanic ataların köylü miraslarını incelemiş, bu suretle geçmişteki Alman
gelenekleriyle sıkı bir şekilde uğraşarak bunları açıklamaya gayret göstermiştir.
Yeni folkloristler Geleceğin Bin Yıl İmparatorluğunu, köylü toplumun hiilii korunan
gelenekleri üzerine kurulacağı şeklinde algılamıştır. Geçmişin analizi ve
düşüncesiyle ilgili yeterli bilgileri yoktur. Öncelikle onların görüşleri politik bir

5
NEZİR TEMUR

harekete ihtiyaç duymuştur. Bu yönde yeni Nasyonal Sosyalist ideolojinin dünya


görüşünü (Weltanschaung) partinin gelecekteki amaçlan için sürekli gündemde
tutmak istemiş bunun da folklor ürünleriyle olacağı düşünülmüştür.
Folklorun gerçek faydasına ikinci derecede önem verilmiş, yeni rejimin bağlamı
içinde folklorun pratik faydalan karşılaştırılmıştır. Başından sonuna kadar Nazi
hareketi, folkloru Nasyonal Sosyalist ideoloji için etkili ve bir o kadar potansiyel
tehlikeli bir araç olarak görmüştür.
B. İtalya'da Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım
Musolini İtalyasında da folklora bakış açısı Nazi Almanyasından farklı
olmamıştır. Musolini İtalyasında folklor, Almanya'da olduğu kadar çok ön plana
çıkanlmamıştır. Ancak Musoli'nin şu sözü kanaatimizce söz konusu dönemin kültür
ürünlerine bakış açısını kısmen özetlemektedir: "Geçmişlerinin bir parçasını,
geleneklerini unutan insanlar saygıyı hak etmezler. " (Simone 1978: 543).
Musolini'nin bu sözü 1938'de Milano'da açılan Halk Sanatları Sergisi'nde her yerde
ilan edilerek yeni rejimin folklorla ilgilendiği, Musoli'nin geleneklere ne kadar sadık
olduğu gösterilmeye çalışılmıştır. Yeni bir toplum inşası temelinde geleneklere
dönüş adıyla folklor festivalleri, gelenekle ilgili festivaller düzenlenmiştir. Bir askeri
rejim olarak nasyonalistler, gururlu ve bilinçli İtalyanlara gereksinim duyduklarını
vurgulamış, bu tip sergiler organize ederek toplumun büyük folklor mirasına hizmet
etmeyi amaçladıklarını göstermeye çalışmışlardı. Milano'daki bu sergi aslında
rejimin politik olarak folklor çalışmalarını başlatan bir etkinlik kabul edilebilir.
1929 yılında Floransa'da gerçekleştirilen nasyonal konferansta İtalya' daki
folklor çalışmalarının kontrol altına alınması kararlaştırılmıştır. Kral Yictor
Emmanuel llI'ün rejime ilişkin toplantı teklifi kabul edilmiştir (Del Ncgro 2004:
58). Görüşmede gündem maddelerinden biri de Lares adlı bir derginin hazırlanması
olmuştur. Dergi 1912 - 1915 yılları arasında yayımlanmıştır. Daha sonra ise Rafael
Corso tarafından hazırlanan "İl Folklore İtaliano" adlı dergiyle 1925'te
birleştirilerek yayın hayatına devam etmiştir. Bu dergi 1930 yılında Lares2 başlıklı
bir sayı hazırlamıştır. Gün geçtikçe bazı İtalyan folkloristlerinin çalışmaları İtalyan
hükümetinin propaganda aracı olmaya başlamış savaş yıllarında özellikle 1940'tan
1943'e kadar iki dergi nasyonalist propagandanın sesi haline gelmiştir.
İtalyan folkloristlerin tamamı rejimi desteklememiş sadece bir kısım folklorist bu
propaganda faaliyetlerine aktif olarak katılmıştır. Bunlar arasında en isteklileri
Corso olmuştur. "İl Folklore İtaliano" dergisinin kurucusu ve editörü olan Corso
aynı zamanda Naples Üniversitesi Oriental Enstitüsü'nde etnografya profesörüydü.
Corso, kendisini Musolini'nin takipçisi olan vatansever bir bilim adamı olarak
görmüştür (Simone 1978: 546). Ona göre yeni İtalya'nın yaratılmasında
folkloristlerin çalışmaları önemli anahtarlardan biriydi. Yeni İtalya ile övünülmesi
için İtalyan folkloru kutsal ve değerli bir miras olarak korunmalıydı. İtalyan milli
ruhunun keşfinin folklorla olacağı rejim taraftarlarının ısrarla savundukları
düşünceler arasındaydı.
XIX. yüzyılda folkloristler milli İtalyan ruhunu folklorla özdeşleştirmişlerdir.
Bölgeselden ziyade ulusal olarak İtalyan folklorunda İtalyan ruhunu bulmak önemli
bir amaç olarak görülmüştür. Sicilya, Liguria, Umbria gibi ulaşılması zor sınır ötesi
eski bölgelerde, kasabalarda folklor ürünlerinin derlenmesi zorunlu görülmüştür.

2 Kelimenin sözlük anlamı: Romalıların himaye mabutları.

6
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

XIX. yüzyılda İtalyan halk şarkılarını folklorist Niccolo Tommaseo; Dalmaçya,


Tuscani, Corsica gibi bölgelerden derlemiştir (Simone 1978: 547).
Nasyonalist disiplin 1929'da Floransa'da folkloristlere tanıtılmış, 1931'de
Udinese'de düzenlenen folklor kongresinde delegelerin bir film kütüphanesi
oluşturulması yönündeki teklifi kabul edilmiş, 1938'de ise Musolini, Belluno ve
Treviso'da halk sanatları sergisinin açılışını yapmıştır. Daha sonra bu sergilere
gözlemci olarak Milli Folklor Komitesi genel sekreteri Prof. Emma Bona
görevlendirilmiştir (Simone 1978: 548).
Nasyonalist yönetim, folklorla ilgili organizasyonları resmi tören havasında
yapmaya başlamış ve arkasından folklor organizasyonlarının doğrudan resmi bir
denetime tabi tutulmasını kararlaştırmıştır. 1932'de yönetim milli folklor komitesine
parti ve hükümetten görevliler atamıştır. Bundan sonra komiteye başkan ve başkan
yardımcılarını Faşist Parti genel sekreteri Achille Starace atayacaktır. Onun atadığı
ilk başkan olan Emilio Bodrero aynı zamanda Lares adlı derginin editörüydü. Ancak
Bodrero halk bilimci değil eski felsefe araştırmacısıydı. Bodrero, parti üyesi bir
senatör ve Roma Üniversitesinde faşizm tarihi profesörüydü (Simone 1978: 548).
Bodrero'nun bu göreve getirilmesi tamamıyla politik bir karar olarak
nitelendirilebilir.
Taşra folklor komitelerinin başlıca görevi çeşitli şehirlerde bölgesel folklor
sergileri açmak ve bunları organize etmekti. Bu sergilere, birer küçük endüstri haline
gelebilecek halk sanatlarını yeniden canlandırmak için hükümet destek olmayı
düşünmüştür (Del Negro 2004: 65). Rejim bunları büyük kültür olayları olarak
görmüştür. Rejimin folklor yayın organı olan Lares, bu sergilerin fotoğraflarını
sayfalarına basarak folklorun faşizmin gölgesinde geliştiğini kanıtlamaya çalışmıştır.
1933 ve l 938'de faşist yönetim yavaş yavaş İtalyanların üstünlüğünü duyurma
ve bazı milletleri aşağılama eğilimi göstermeye başlamıştır. Bu eğilimin göstergeleri
hükümetin saf ırk ve dile ait hikayelerin yayımlanması konusunda verdiği emirlerdir.
Bu amaçla ilk olarak İtalyancadan "folklore" kelimesinin çıkartılması kararı
alınmıştır. İkinci olarak ise Yahudileri bastırmak ve milli hayattan temizlemek
amaçlanmıştır (Ruth Ben 2001: 122). Folkloristler mecbur kaldıkları için ilk kararı
uygulamamaya çalışmışlar ancak başarılı olamamışlardır. Bazı istisnalar dışında
ırkçı olarak nitelendirilen bu kararları sessiz bir şekilde kabul etmişlerdir.
İtalyanlar "folklore" kelimesini, yerel kelimesinden daha geçerli ve kapsayıcı
olduğu için kullanmak zorunda kalmışlardır. 1925 yılında Corso dergisi resmi olarak
yayın hayatına başladığında bir karar almış ve daha milli bir alternatifi göz önüne
alarak dergisini İl Folklore İtaliano adıyla yayımlamıştır.
1936'da Anti-Semitist kanunlar çıkarılmıştır. l 938'den önce İtalyan
folkloristlerin dünyasında Anti-Semitik tutumlar görülmemektedir (Ruth Ben 2001:
122). Bu tarihten başlayarak Lares ve İl Folklore İtaliano adlı dergilerde
Yahudilerle ilgili araştırmalara, kitaplara, yazılara yer verilmeye başlanmıştır. Bu
şekilde Anti-Semitik propaganda şiddetini arttırmıştır.
1937 yılında Leningrad Üniversitesi etnografya profesörü Eugene Kagaroff, hem
Alman, hem de İtalyan folklor araştırmalarındaki ırkçı tutumları eleştirmiştir.
Corso'nun yönetimi altındaki dergi hakkında arka arkaya iki eleştiri yazmıştır. İlk
yazısında ırkçı kararların öncesinde yapılan hazırlıkları yayımlamıştır. Corso ise
Kagarofrun İtalyan folkloru ve folklor çalışmalarındaki ırkçı değişmeler yönündeki

7
NEZİR TEMUR

görüşlerini yalanlamış, daha sonra ise Faşist ve Komünist folklor anlayışları


arasındaki zıtlıkları ve farklılıklara işaret eden açıklamalar yapmıştır.
Corso'ya göre bütün folkloristlerin, ideolojileri her ne olursa olsun bir toplumun
geleneklerini araştırma ve analiz etmede konulan aynıdır. Çiftçiler, çobanlar, kent ve
kırsal hayattaki alt sınıfın devam eden geleneklerini incelemek bu konular
arasındadır. Corso, folklorun Almanya'da Üçüncü Reich'in başlıca bilim dalı,
İtalya'da ise milli bir bilim dalı olarak görüldüğünü vurgulamıştır.
Roma'ya saygı için rejimin bir parçası olarak folkloristler, Latince ile ilişki
kurmak ve İtalyan kültürünün yaşatılması amacıyla araştırmalarını hızlandırmakla
görevlendirilmişlerdir. Bir öncü olarak Corso dergisindeki yazılarında folkloristler,
görevlerini yapmaya davet edilmiştir (Simone 1978: 554).
Dalmatia ve Corsica adalan stratejik açıdan oldukça büyük öneme sahip olduğu
ıçın İtalyan folkloristler buralarda çeşitli araştırmalar ve derlemeler
gerçekleştirmiştir. Savaş yıllarında özellikle 1941 ve 1943 yıllan arasında yenilgiye
uğranılacağı anlaşılınca ülkeye moral vermek için folkloristler tarafından çok sayıda
folklor dergisi çıkarılmıştır.
C. İspanya'da Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım
XX. yüzyılın önemli sosyal olaylarından biri de Katolik Kilisesi'nin desteğiyle
Franco liderliğinde 1936 yılında patlak veren ve 1939 yılında Franco'nun iktidara
geçmesiyle sonuçlanan İspanya'daki ayaklanmadır. Falangistler (İspanya faşist
örgütü) ile Loyalistler arasında yaşanan çatışmalar 1940'a kadar sürmüştür. Ancak
bu tarihten sonra da Franco ve faşizmle mücadele ufak çapta devam ettirilmiştir. Bu
mücadelenin önemli araçlarından biri mitolojik hikayeler ve halk şarkıları olmuştur
(Denisoff 1 969 :55). Franco, kendisine karşı yürütülen bu kampanyanın önemli
silahlarından biri olan folklor ürünlerini daha sonra yürütülecek çalışmalarla lehine
çevirecektir.
Popüler geleneğin, gerçek ya da uydurulmuş olsun milliyetçi karakterli politik
hareketlerde ne kadar önemli bir işleve sahip olduğu Almanya ve İtalya örneğinden
çok iyi bilinmektedir. İspanya'da Franco rejimi (1939-75) benzer diğer totaliter
sistemler gibi çeşitli şekillerde folkloru suistimal derecesinde kullanmıştır.
İspanya'da iç savaştan sonra General Franco'nun totaliter rejimi empoze edilmeye
çalışılmıştır. Rejimin, geleneksel halk şiirinde, özellikle de epik şiirlerde, iç savaşı
kazanan politik figürleri insanların kafasına yerleştirmek ve insanlara haklı
olduklarını göstermek için geleneksel kahramanlarla General Franco arasında ilişki
kurulmuştur.
İspanya'da Franco diktatörlüğü döneminde folklor araştırmaları sonucunda
folklor ilmi bir disiplin olarak geliştirilmiştir. Franco yönetimi altında bazı ana
özellikteki bilimsel çalışmalar devam ettirilmiştir: Gerçekte teorik bakıştan yoksun
(popüler koleksiyonların kapsamlı, hacimli derleme ve yayımları şeklindeki folklor
çalışmaları azaltılmış, böylece materyaller nitelikten ziyade nicele doğru
geliştirilmiştir.) olmakla birlikte diğer faktörlerle uyumlu temaların yükselmesi ve
kırsal alan kültürü bağlamındaki araştırmaların sınırlandırılması gibi çalışmalar
rejim tarafından teşvik edilmiş ve bu tür çalışmalara izin verilmiştir.
Yönetimin değişmesi ve diktatörlüğün gelmesiyle birlikte birçok yerde folklor
çalışmalarının motive edildiği, folklor ürünlerinin etııik ve bölgesel temelde
sonradan değiştirildiği iddia edilmiştir. Folklor sahasında akademik disiplinden
yoksun, bölgesel merkezli, çeşitli alanlardaki üniversite kürsüleri kadar olmasa da

8
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

birkaç seminer çalışması yapılmıştır. Böylece savaştan sonra folklor, akademik


anlamda politik olmayan bir misillemede bulunmuştur (Preston 1 984: 1 14 ). Aksi
takdirde folklorun diktatörlük tarafından kısa zaman içinde "Popüler Gelenekler"
başlığı altında sunulacak bilimsel çalışmalarla ortaya atılacak merkezileştirmenin bir
parçası olarak düzenlenen yapı içerisinde yer alacağı iddia edilmiştir. Bu amaçla
Bilimsel Araştırmalar Yüksek Konseyi'ne (HCSR) birçok görevi yerine getirme
yanında merkezi bir fonksiyon da verilmiştir (Ortiz 1 999: 480).
Çeşitli değişikliklerle birlikte folklor çalışmaları Katalanya gibi bazı bölgelerde,
yeni şartlara uygun bir şekilde devam ettirilmiş ve ilk çalışmalarda derlemelere
önem verilmiştir. Folklor, rejimin özellikle de başta Falangistlerin ve Katoliklerin
seçtiği, saptırdığı ideolojik bir unsur olarak kullandığı düşüncelerin ve olayların
etkisi altına girmiştir.
Rejim tarafından folklorun veya popüler kültürün belirgin bir şekilde kullanımı,
ideolojik hareketler ve bazı politik kurumların ortaklaşa olduğu mekanizma üzerine
temellendirilmiştir. Burada Hobsbawm'ın3 adlandırdığı ve tanımladığı icat edilmiş
geleneklere başvurulmuştur.
Movimiento (Faşist rejimin dünya görüşü) olarak kendilerini ifade eden yeni
rejim, Hispanic (İspanyol ırkı) ulusun oldukça derin bir katmanında köklenip
böylece "Yeni İspanya" şeklinde kendisini tanımlayan cumhuriyetçilerle bağlarını
koparan ancak aynı zamanda kendini yukarılara koyan "Ebedi İspanya'nın" baş
temsilcisi olmuştur (Solis 2003 : 74). Bundan dolayı sürekli olarak rejimin
propagandası ıçın İspanya'nın tarihi köklerine göndermeler yapılmıştır.
İmparatorluk bu yeni icat edilmiş, çarpıtılmış, uydurulmuş tarihin sembol
dünyasından beslenmiştir. Fetih, Katolik hükümdar Ferdinand ve İsabella, bu icat
edilmiş, çarpıtılmış tarihin yeni sembol dünyasının beslenmek zorunda olduğu
kaynaklar olarak belirlenmiştir. Her şeyden önce icat edilmesine rağmen tarihi
olaylara tahsis edildiği için bu semboller, mitleştirilmiş temaların yardımıyla yeni,
kutsal, ritüel ve sembolik fonksiyonlar taşımıştır.
Folklor önemli bir araç olması sebebiyle tarihten elde edilen oldukça derin,
köklü, ebedi, organik devamlılığı olan sistem için uygun özellikler taşımaktadır.
İnsanlar (İspanyollar) Movimiento olarak tanımlanan faşist ideolojinin temel manevi
özelliklerine sahip oldukları için yüce referanslara sahiptir. Bu ilkenin temelinde
daha lirik ve estetik türlerde (müzik ve şiir gibi) popüler kültür veya belirli unsurlar
diğer amaçlar için belirli sosyal gruplarla bağlantı kurmak ve bazı inançları insanlara
dayatmak, bunların kamuya mal edilmesi için propaganda çalışmalarında önemli bir
rol oynayacağı düşünülmüştür.
Bütün ülkede, yükselen değer olan folklor, politik kurumlar tarafından başlıca
ideolojik amaçlar için kullanılmış ve Franco rejimi artık kendi folklorunu
yaratmıştır. Örneğin işlenmiş, düzeltilmiş şekilde yazılmış ilahiler, şarkılar empoze
edilip yıllar boyunca kitleler tarafından sürekli bir şekilde tekrar edilerek
öğrenilmiştir. Bunların bir kısmı İspanya faşizminin temel görüşünü, ülkenin
popüler şiirini gerçekten eski geleneksel formlarında dile getirmiştir. Bu duruma
Jose Maria Peman tarafından incelenen ve aşağıda bir bölümünü yer alan "Asi
Espana, la Minera ... (Thus Spain, The Miner Woman)" örnek olarak verilebilir:

3 Bk. Eric Hobsbawm, Terence Ranger (2006), Geleneğin İcadı, çev. M. Murat Şahi
İstanbul: Agora Kitaplığı.

9
NEZİR TEMUR
But the same old Spain Ancak tıpkı eski İspanya gibi
Of lseballa and Guzman, Iseballa ve Guzınan,
Is under the ground. . . Yerin altındadır. . .
lf only someone were t o dig i t up! Eğer sadece birisi kazıp çıkarsaydı !

Francisco Franco has dug Francisco Franco kazdı


With his sultan 's hands. Onun sultanının elleriyle
it was the middle ofJuly, Temmuzun ortasıydı
Round reaping time. Zamanın etrafını biçtiği
A whole century eruptedfrom the land: Topraktan bütün bir yüzyıl püskürdü
Oh God, what a spring he found! Aman Tannın, o bir kaynak buldu
(Ortiz 1999: 483-484)
Büyük liderler tarafından ulusal bir mitin yaratılmasında, popüler ilham kaynağı
benzer unsurlar suiistimal edilerek kullanılmıştır. Bu durum hem Franco'nun
diktatörlüğünde hem de diğer zıt ideolojilerde Stalin'in Sovyetler Birliği dönemi
folklor ürünlerinin işlenişinde açıkça görülür.
Ç. Çin'de Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım
Batı'da bu türden önemli toplumsal değişimler yaşanırken Doğu'da da Sovyetler
Birliğiyle başlayan komünist hareket, etkisini diğer toplumlar üzerinde de güçlü bir
şekilde göstermiştir. Böylelikle dünya yavaş yavaş gerek kültürel gerek politik
açıdan iki kutupluluğa doğru ilerlemekteydi. Bu siyasi dalgalanmalarla sadece
toplumların yönetim şekli değil toplumu oluşturan bütün kurumlara bakış açıları da
hızlı bir şekilde değişime uğramıştır. Rusya'da meydana gelen değişimden en fazla
etkilenen Çin olmuştur.
Çin folklor çalışmalarının tarihi dönemlerine bakıldığında, politika ve
araştırmalar arasındaki ilişki oldukça belirgindir. Modem alanlardaki tarihi
gelişmeleri takip eden araştırmacılar, folklor ve antropoloji ile politika ve politik
hareketler arasındaki ilişkinin her dönemde var olduğunu ifade etmişlerdir. Çinle
ilgili XX. yüzyılda yapılan araştırmalar, ülke tarihini beş tarihi döneme ayırır: 1.
XX.yüzyılın ilk 20 yılında entelektüel hareketlerin olduğu dönem. 2. Savaş dönemi,
3. Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonraki 50'li yıllar, 4. Kültürel Devrim
Dönemi 5. 1978 sonrası Çin (Tuohy 1991: 189).
Komünist Çin'deki ilk folklor çalışmaları halk bilimi ile ilgili bilgilerin
Avrupa'dan Çin'e gelince başlamıştır. Folklor çalışmaları 1920 ile 1930 yılları
arasında Çin Komünist Partisi tarafından eğitilen folklor araştırmacıları ve Çin
folkloru piyoner (öncü) öğrencileri tarafından karşılaştırmalı teori ile yürütülmüştür.
l 920'lerde folklor çalışmaları Batılı ve Japon araştırmacıların etkisi altındadır ancak
Çin kültürü araştırmalarında uluslararası çalışmaların etkisi daha fazla
hissedilmektedir. 1931'de Çin'de Japon istilası öncesinde, Sun Yat-Sen Üniversitesi
ve Kuangtung Üniversitesi bölgeyi aşamalı olarak folklor araştırmalarının merkezi
haline getirmiştir (Yen 1964: 72).
2 Mart l 930'da Çin Solcu Yazarlar Birliği (Chinese Left - wing Writers League)
kurulmuştur. Bu birlik kendi amaçlarını kapitalist, feodal sanata karşı; Marksist teori
ve edebiyat toplulukları organize etmek olarak belirlemiştir. 1930 yılında
Komünistleri en çok meşgul eden olay Chiang Kai-shek ile olan savaştır. Bu
dönemde propaganda için folklor ürünleri yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Folklor
faaliyetleri Çin-Japon Savaşı (1937-1943) sırasında Kuzey Çin rejimi, güneybatıda

10
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Nasyonalist Çin, kuzeybatıda komünist tabanda olmak üzere üçlü koalisyon


tarafından yürütülmüştür (Chiang Yen 1967: 1-62).
Çinli folkloristler yüzyılın ilk 30 yılında milliyetçi düşünce çerçevesinde kendi
alanlannda yerleşmeye başlayan disiplinin tarihi anlatılan üzerinde çalışmışlardır.
XX. yüzyılın ilk 30 yılında Çinli entelektüeller milleti ayakta tutan ve birleştiren
temel milli değerleri inceleyerek Çin kültür ve gelenekleriyle yakından
ilgilenmişlerdir (Yen 1964: 76). Bu ilgi folklorun bugün Çin'de bir disiplin olmasını
sağlamıştır denilebilir.
Bu dönemde geleneksel halk şarkılarıyla Japon karşıtı ve devrimci halk şarkıları
aynı ölçüde inceleme konusu olmuştur. Geleneksel halk danslarıyla birlikte modern
danslar gösterime girmiş, bunun yanı sıra yoksul sınıfın şarkıları opera biçiminde
sahnelenmiştir.
1949'da Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra siyasi liderler komünizmle
Çin'e has kültürel özellikler üzerinde durmuşlar ve parti teorisyenleri
modernizasyon ve sosyalizmi tartışmışlardır. 1980'lerde birçok çalışma
yayımlanmış, bunların içinde sözlükler, uluslararası anlamda bir disiplin olarak
folklorun Çin'deki durumunu ele alan çalışmalar, farklı ülkelerdeki çalışmaların
tarihini anlatan özetler, Japon ve Batı folkloru içinde farklı dönemlerde kullanılan
genel tanımlamaların değerlendirmeleri yer almıştır. Chcn Qinjian, Çağdaş Çin
Folklor Araştırmaları adlı çalışmasında folkloru XX. yüzyılın ilk yarısında başarıyla
tanımlanmış uluslararası karaktere sahip bir insan bilimi olarak tarif etmiştir (Yen
1964: 77). Tao Lifan, folkloru uluslararası bir disiplin olarak tanımlar ancak
folklorun XX. yüzyılda gelişen, ulusal farklılıkları ortaya koyan ve tarihi sınırları
belli olan bir alan olduğu konusunda da folkloristlcri uyarır. Çünkü her ülkenin
farklı şartlara ve araştırmalarda farklı bakış açılarına sahip olduğunu buna bağlı
olarak folklor araştırmalarında farklı metotlar kullandıklarını vurgular (Tuohy 1991:
191).
Komünist Çin, folklor araştırmalarını Şubat 1950'de kurulan Research Society of
Chinese Folk Literatüre and A rts (Çin Halk Edebiyatı ve Sanatlarını Araştırma
Derneği) (Strasbcrg 2000: 28) tarafından yürütmüştür. Folklor araştırmaları Çin
Komünist Partisi tarafından yönlendirilmiş bu da Avrupa'daki folklor
çalışmalarındaki metotlardan sapmaya sebep olmuştur. Komünist Parti'nin folkloru
politik amaçlar için kullanımı 1930'dan öncesine dayanmaktadır. Parti, tıpkı
Sovyetler Birliği'nde olduğu gibi orduda askerler arasında propaganda yapabilmek
için devrimci hikayeler ve şarkılar talep etmekteydi.
Komünist Çin'dc folklor çalışmaları: 1. Özel folklor türlerine veya genci olarak
alana ait metinlerin incelendiği metin merkezli çalışmalar 2. Alan çalışması, farklı
kişilerden sözlü folklor ürünlerinin derlenmesi, şeklinde iki büyük alanda
yürütülmüştür.
Komünist folklor araştırmaları ilk olarak Çin tarihinin bir dönemine ait halk
şarkılarını derlemek şeklinde gerçekleşmiştir. Komünist Çin'de yoğun bir şekilde
başlayan mitoloji araştırmaları ideolojik terminoloji içerir. Mitolojiyle ilgili
Komünist çalışmalarda, Batı araştırmalan ve metotlan referans olarak alınmıştır.
Profesör R. D. Jameson "Karşılaştırmalı Folklor Metodolojisi Notları" ile Çinli
öğrencilere Fin Okulu'nu, Tarihi - Coğrafi Metot'u tanıtmış ve halk hikayeleri,
efsane, mitoloji, şarkı, bilmece, oyun, gelenek, inanç araştırmalannda bu metoda
başvurulmuştur (Chiang Yen 1967: 5).

11
NEZİR TEMUR

Folklor faaliyetlerinin parti tarafından düzenlenmesinden itibaren derleme


faaliyetleri hızla yürütülmüştür. Genel olarak bölgelere ait idari yönetimlerin
propaganda büroları, Etnolojik Araştırmalar Merkezi Akademisi ve Çin Yazarlar
Birliği'nin ilgili şubesi bölge bölge paylaşmak şeklinde derlemeleri başlatmıştır.
Örneğin 1958 yılında Yünnan Bölgesinde, Yünnan Eyalet Propaganda Bürosu ve
Çin Yazarlar Birliği Yünnan şubesi bölgedeki azınlıklar arasından folklor
materyalleri derlemeye başlamıştır. Alan çalışmaları derleme grubu 115 parti
yandaşından oluşturulmuştur. Ayrıca gelişmiş okullardan öğrenciler, öğretmenler ve
yüzden fazla tercüman Ta-li, Te-hung, Hsi-shuang-panna, Pai, Tai, Yio, Chuang
azınlık grupları arasına gönderilmiştir. Araştırmacılar, Çin'deki azınlıkların çoğunun
gelişmiş bir yazılı kültürü olmadığını ve halk edebiyatı ürünlerini sözlü gelenek
yoluyla aktardıklarını iddia etmişlerdir (Chiang Yen 1967: 12).
Halk şarkıları ve hikayeleriyle ilgili temel konu bu türlerde yer alan feodal
gelenekleri silme; fakir, zengin arasındaki sınıf farkı konusunda insanları
bilinçlendirme ve Çin Komünist partisiyle Mao'ya övgü olmuştur. Bunun doğal
sonucu olarak halk şarkılarının içeriği "Çalışmanın kutsanması", "Büyük ilerleme",
"Maden işçilerinin büyük hamlesi", "Çelik işçilerinin büyük hamlesi", "Baraj
inşaatları", "Long March" gibi konulardan oluşmuştur. Bu tür halk şarkıları antoloji
haline getirilerek Çince "Hung-ch 'i ko-yao" ve İngilizce "Folksongs of the Red Flag
(Kızıl Bayrağın Halk Şarkıları)" adlarıyla yayımlanmıştır (Yen 1964: 77). Yapılan
çalışmalarda Çin festivalleri, gelenekleri ve maden işçileriyle ilgili halk hikayeleri;
masallar; Japon karşıtlığı, devrim ve Mao, Chu-Teh konulu efsaneler derlenmiştir.
1958'de 30 etnik gruptan ve çeşitli bölgelerden derlenmiş 1 24 ha l k hikayesi
"Seçilmiş Çin Halk Hikayeleri (Selected Chinese Folktales)" adıyla müstakil bir eser
olarak basılmıştır. Derlenen halk hikayeleri genel olarak yeni bir evren yaratma;
Moğol at çobanlarının kahramanlık hikayeleri; fakir genç Uygur'un yoksulluktan
kurtularak mal sahibinin karşısına çıkması; Mao ve diğer devrim liderlerine övgü
gibi konulardan oluşmaktadır. Aynı zamanda azınlık gruplara ait halk hikayeleri de
yayımlanmıştır. Örneğin Folktales of Uighurs (Uygurların Halk Hikayeleri),
Collection of Legendary Tales of the Pai People (Pailerin Efsane Derlemeleri),
Folktales of Tibet (Tibet Halk Hikayeleri), Folktales of the T'hung People
(T'hungların Halk Hikayeleri) bu yayımlar arasında sayılabilir. Bu çalışmalar
folklorist ve karşılaştırmalı dilbilim uzmanı Kao Huan-nien tarafından
yürütülmüştür (Tuohy 1991: 198).
Çin'de komünizm öncesi ve sonrası dönemlerde folklor araştırmalarında
farklılıklar oluşmuştur. Komünizm öncesinde Çin'de folklor araştırmalarının başlıca
konulan şunlar olmuştur: Halk şarkıları, çocuk şiirleri, bilmeceler, atasözleri, peri
masalları, denizci efsaneleri, dini efsaneler, festivaller, hayvanlar, bitkiler ile ilgili
geleneksel efsaneler; halk inançları, hurafeler, halk sanatları ve halk hekimliği;
mitoloji; Miao ve Yoa kabilelerinin folklorudur. Bu konular arasında mitoloji ve
halk hekimliği tam olarak araştırılmamıştır. Komünizm dönemi folklor
çalışmalarında bu konularla birlikte başka konular üzerinde de durulmuştur. Söz
konusu çalışmalara ek olarak bu dönemde çalışılan konular şunlardır: Azınlıklara ait
halk edebiyatı ürünleri, halk draması, haydut hikayeleri. Ruhlar ve hurafelerle ilgili
inanışlara bu dönemde tolerans gösterilmemiştir. Hurafelerle ilgili unsurların,
motiflerin yer aldığı masal, efsane ve halk hikayeleri üzerinde fazla durulmamıştır.
Bunun için halk inançları ve hurafelerle ilgili bu dönemde çok fazla yayın olmaması
şaşırtıcı değildir. Komünist Çin'in, anlatıcıların bizzat ağzından derlettirdiği halk

12
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

hikayelerini parti yazarları yeniden düzenlemişlerdir. Benzer durum SSCB için de


geçerlidir.
Sonuç olarak Komünist Çin'de, folklor araştırmaları gerek alan çalışmalarında
gerek folklor türlerinin değerlendirilmesi konusunda belli bir disiplinden uzak ve
parti kontrolünde gerçekleştirilmiştir. Çin halk Cumhuriyeti'nde yürütülen bu
çalışmalarda ve folklorun politik bir araç olarak kullanımında Sovyetler Birliği'nin
model olarak alındığı söylenebilir. Folklor derleme çalışmaları, partinin ve alan
araştırması konusunda eğitimi olmayan derlemecilerin rehberliğinde yürütülmüştür.
Bunun doğal sonucu olarak da popüler edebiyat şeklinde tanımlanan folklor çok
önemsenmemiştir. 1957-1958 yıllarında Komünistler tarafından Batı folklor
araştırmaları eleştirilmeye başlandıktan sonra partinin folklor çalışmalarına yönelik
müdahalesi daha açık bir şekilde olmuştur. Bununla birlikte folklor araştırmaları
partinin kontrolünde gerçekleşmesine rağmen azınlık nüfusun folklorunun
araştırılması göz ardı edilmemiştir (Yen 1964: 6).
1970'lerin sonlarında folklor canlandırılmış, saygın bir akademik alan haline
gelmiş daha ötesi de modem Çin toplumunun oluşmasına katkıda bulunmuştur.
1985'te Kalevala'nın Çin'e geldiği haberi bütün ulusal gazetelerde manşetten
duyurulmuştur. Fin halkının milli eseri olan Kalevala'nın 150. yıldönümü nedeniyle
Çin halkı, Finlileri kutlamıştır. Bu olaya dergiler sayfalarında özel yer vermişler;
Kültür Bakanlığı, Edebiyat ve Sanat Derneği, Uluslararası Kardeşlik Örgütü, Çin
Halk Edebiyatı ve Sanatları Araştırma Topluluğu bu etkinliğe destek olmuş; Çin
Halk Cumhuriyeti bu yılın anısına para ve pul bastırmıştır. Bir yıl sonra Finli
fo l kloristler folklor ürün lerinin derlenmesi ve kaydedi l mesi konusunda Çinli
folkloristlerle ortak seminerler düzenlemişlerdir.
Çin'de 1985'te gerçekleştirilen Kalevala'yı anma programı, politika,
milliyetçilik ve folklor arasında önemli bağlantıların olduğunu göstermektedir.
Folklor alanındaki çalışmalar milliyetçi hareketleri ve ideolojileri kendi bağlamı
içinde geliştirmiştir.
Çin'deki Kalevala kutlamaları, folklor çalışmalarının önemine işaret etmıştır.
Folklor, Çin halkının duygularını ifade eden, olumlu bir değer ve milletin bir
sembolü olarak görülmüştür. Çin yönetimi; araştırma dernekleriyle Çin kültürünün
folklorik sembolleri konusundaki çalışmalara kitap yayımlayarak, filmler çekerek
destek olmuştur.
Bu konular modem Çin'de milliyetçilik tartışmalarıyla birlikte bazı problemlerin
ortaya çıkmasına neden olmuştur. 1978'den sonraki Çince üzerine yapılan
araştırmalarda milliyetçilik terimi kullanılmaya başlanmıştır. Modem Çin'de
Marksist politik teori hala hakim unsur olduğu için milliyetçilik kapitalist sınıfları
hatırlatan bir politika ve düşünce tipi olarak tanımlanmaktadır. Çin ve Kuzey Kore
gibi ülkeler, devrimci yönetim ve parti işçi sınıfının liderliği altında hem milliyetçi
demokratik devrimi, hem de sosyalist devrimi gerçekleştirmiştir. Anthony Smith ve
Eric Hobsbawn tarafından Avrupa'da milliyetçilik teorilerinin tarihi tartışılmıştır.
XIX. yüzyıl "Burjuva liberalizminin mutluluk çağı" şeklindeki analizinde,
Hobsbawn, "pratikte sadece üç kritere göre insanlar sınıflandırılabilir." sonucuna
ulaşmıştır. Bu kriterler: "İlk olarak milletin, tarihi bir kurum ve akım olarak oldukça
uzun bir sürece sahip olması gerekir; ikinci kriter elit kültürün oturmuş bir milli
yazılı edebiyatının ve bölgesel edebiyatının oluşması gerekir; üçüncü kriter ise zafer
için kendini ispatlamış bir iktidarın olması gerekir." (Hobsbawm 1990).

13
NEZİR TEMUR

Çinli bilim adamları folkloru yeniden tanımlamış ve bu alanı


değerlendirmişlerdir. Onlar kendi yaptıkları değerlendirmeler ve tanımlar ile
folkloru bir bilim dalı haline getirdiklerini iddia etmişlerdir. XX yüzyılın ilk
.

yansında Çin'de folkloristler kendilerini ispat etme gayreti içine girmişler, onların
çalışmalarıyla tartışmalarında geçmişteki araştırmalar görmezden gelinmiş, bu
çalışmalar toplumda hakim güçlerin kültürü olarak kabul görmüştür. Halk kaba ve
bilgisiz olarak tanımlanmıştır. XX yüzyılda folkloristlerin görevi genel olarak
.

toplumun gelenekleri ve dili hakkındaki bu yanlış görüşü doğru bir şekilde


değerlendirerek ortadan kaldırmak olmuştur. 1950'lerde bazı halk edebiyatı
araştırmacıları, üretilenleri halktan ayrıldığı ve açık olmadığı için eleştirilmiştir.
Politika teorisyenleri ve araştırmacılar tarafından toplumsal kategori (ya da işçi
sınıfı) tanımlandıktan sonra politika ve bilim alanında açık değerlendirmeler
yapılmıştır.
Parti teorisyenleri tarafından milliyet, vatanseverlik, vatan sevgisi, sosyalizm,
Çin sosyalist kültürünün yapılanması gibi ifadeler sosyalist düşüncenin araçları
haline getirilmiştir. Onlara göre uluslararası teori ve araştırmalar önemlidir ancak
Çin folkloru çalışmalarının yapısı Çin'deki eski folklor çalışmalarından beslenmeli
ve bunlara dayanmalıdır. Bu düşünceye bağlı olarak Çin 'de Propaganda Şubesi bazı
görevler üstlenmiştir: Marksizm, Leninizm ve Mao Zedong'un düşüncelerini yayma;
sosyalizmin geliştirilmesi; vatanseverlik, kolektivizm ve komünizmin insanlara
aşılanması ve bu düşüncelerin onların bilinçaltına yerleştirilmesiyle bu doğrultuda
dünyaya bakışlarının oluşturulması gibi (Yen 1964: 80). Bu çalışmalar çeşitli
alanlarda gerçekleştirilmiştir: Televizyon, radyo, okullar, tiyatrolar, halk tiyatrosu,
çay evleri . . .
Benzer yapıdaki folklor çalışmaları, propaganda faaliyetleri ülke merkezinden
köylere doğru kaydırılmıştır. Çin radyo ve televizyonlarında folklor ürünleri (şarkı,
masal, geleneksel şiirler . . . ) yayımlanmaya başlanmıştır.
Temel aykırılıklar Çin'in uzun tarihi boyunca sık sık görülmektedir: Sosyal
farklılıklar, bölgesel folklor ve ortak bir kültür yaratmakla meşgul olunmuştur. Çin
yönetimi nihayetinde insanları buna ikna etmekte oldukça başarılı olmuş ve yeni bir
Çin medeniyeti yaratmıştır. Sürekli başka toplumlarla kendi yiyecekleri, gelenekleri
ve davranış kalıpları arasındaki farklılıkları anlatmaya çalışmışlardır. Çinli
folkloristler, Çin halk mimarisinin özgünlüğünü anlatmış ve bu üslup bütün Çin'e
hakim olmuştur.
Çin yönetimi ve Komünist Parti, Çin Milli Kültürü adıyla Çin medeniyetini
yaymayı ve bu düşüncenin geliştirilmesini resmi ideolojinin yayılmasından daha çok
istemiştir. Çin folklor çalışmalarındaki teorinin temelinde Marksist teori yer
almaktadır. Çin tarihinin kesintiye uğramadan geleceğe aktarılması bu
çalışmalardaki temel düşünceyi teşkil etmektedir.
Folklor, hem Çin Komünizmini desteklemiş hem de partinin sosyal politikalarını
açıklamıştır. Çin'de devrimin başlangıcından itibaren Mançulann ve
Nasyonalistlerin yönetimi altındaki halkın perişanlığını dile getiren halk şarkıları
derlenmeye başlanmıştır. Ruslar da aynı şeyleri uygulamıştır. Sokolov devrimden
önce Rus köylerinden birçok atasözü derlemiştir. Bunların arasında "Cebi boş olanın
adaleti sağırdır; Beyinin hastalığı köylünün sağlığıdır. . . (Reich 1971: 236) gibi
atasözleri örnek olarak gösterilebilir.

14
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Hindistan'daki Sikh4 hareketi de yeni ideolojinin desteklenmesi için folkloru


kullananlara iyi bir örnek olarak gösterilebilir. Eski Sikh masalları ilk beş liderin
etrafında gerçekleşen mucizevi olaylarla ilgilidir ve masallarda bu kişilerin halk için
olumlu çalışmalarını vurgulamıştır. Pekin radyosu aracılığıyla iktidarın düşünceleri
sürekli aynı kalıplarla ifade edilmiştir. Bunların başlıcaları "Emperyalist Amerika"
ve "Emperyalist Amerikanın koşan köpeği"' dir (Reich 1971: 237). Bu tip
söylemlerin temel ideolojinin ve inançların güçlenmesinde oldukça faydalı olduğu
düşünülmüştür.
D. SSCB'de Folklora Politik ve İdeolojik Yaklaşım
Etnografya, tarih, dilbilim, edebiyat tarihi vb. beşeri bilimlerin hiçbiri folklorsuz
yapamaz diyen Vladimir Propp'a göre folklor, ideolojik bir disiplindir. Folklorun
yöntemleri ve amaçları, çağın genel görüşleri tarafından belirlenir ve folklor ürünleri
bu görüşleri yansıtır. Folkloru, özellikle Alman folkloristlerin tanımladığı manada
kabul etmeyen V. Propp, Rus folklor ekolünün folklor anlayışını, Batı'daki diğer
benzerleri gibi traditions popularies, tradizioni populari, Volksdichtung (halk
gelenekleri) şeklinde belirtmiş ancak kapitalizmdeki folklor ve sosyalizmdeki
folklor anlayışlarının farklı olduğunu da ifade etmiştir (Propp 1998: 9). Propp'un bu
analizi Sovyet folklor araştırmalarının temelini oluşturmuştur.
Rusya'da halkbilimine ve halk edebiyatına karşı ilgi diğer Avrupa ülkelerinde
olduğu gibi romantik akımla başlar. Ancak Propp, romantik akımın görüşleriyle
yönlendirilmeye ihtiyaçları olmadığını vurgulayarak kendi çağına ve ülkesinin
şartlarına uygun yeni bir disiplin yaratmanın gerekliliği üzerinde durmuştur. Ayrıca
Propp, folklorun politize edilmesine karşı olduğu yönünde görüşler öne sürmüştür
(Miller 1990: xi). Rus aydınlarında millet olma bilinci Napoleon savaşları ile birlikte
ortaya çıkmıştır. Halk edebiyatı ürünlerine Ortodoks kilisesi mesafeli yaklaşmıştır.
Bu eserler Çarlık ve kiliseyle çatışmadığı sürece yayımlanmıştır. Çarlığın ve
kilisenin folklor ürünlerine karşı bu yaklaşımı Rusya'da folklora olan ideolojik
yaklaşımın ilk örneği olarak kabul edilebilir. Bolşeviklerin iktidarda olduğu
dönemde ise folklor ürünleri Sosyalist sistemle çatışmadığı ölçüde kabul görmüş ve
yayımlanmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde Ruslar, bir millet olarak kendi folklorlarına ilk önce
estetik hazinenin kaynağı olarak bakmışlardır; fakat siyaset alanında folklorun içerik
olarak Komünist Partinin görüşleri ile örtüşen kısmına çok önem verilmeye
çalışılmıştır. Ekim Devrimi'nden sonra Sovyetler Birliği'ndeki halkbilim çalışmaları
ve halk edebiyatı ürünlerini derleme faaliyetleri iki ayrı ve birbirine karşıt çizgide
yürütülmüştür. 1925 yılında Komünist Parti Merkez Komitesi, farklı gruplar ve
akımlar arasındaki folklor çalışmaları konusundaki tartışmalara izin vermiştir
(Miller 1990: 5). Bundan dolayı Sovyetler Birliği döneminde folklor, devrimden

4 Sihizm olarak geçen Sıkh Dini; Hindistan 'da takriben 1 500 'lü yıllarda doğmuştur.Sihizm
Sri Guru Nanak Dev Ji ( 1 469- 1 539) tarafından kurulmuştur. İslam ve Hinduizm karışımı bir
dini harekettir. Sihizm hareketini Pencap 'ta ilk başlatan Guru Nanak ( 1 469- 1 5 39) yalnızca
dini akideler çerçevesinde Müslüman ve Hindu unsurlarını uzlaştırmaya gayret ederek
başlamıştır. Önce siyasi olarak başlayan bu hareket, sonradan dini bir yön kazanmıştır. İslam
tasavvufunun da etkisinde kalan Nanak, Kuzey Hindistan 'da vaazlarda bulunmuş ve
uzlaştırmacı (Sinkretist) Sih hareketini ortaya çıkarmıştır. Sihler Kuzeybatı Hindistan'ın
Pencap bölgesinde yaşamaktadırlar. Sihizm, günümüzde Hindistan 'ın dini ve siyasi hayatında
önemli yerini korumaktadır.

15
NEZİR TEMUR

sonraki ilk on yılda altın çağını yaşamıştır denilebilir. Bu yıllarda folklor, edebiyat
gibi yönetimin doğrudan müdahalesi olmadan bağımsız bir araştırma alanı olmuştur.
Folklor alanındaki çalışmalarda farklı eğilimlerin, akımların iç içe, yan yana bir
arada bulunması bunun göstergesidir. Bolşevik iktidarın ilk on yılında Sokolof,
Jirmunski, Propp, Azadowski gibi bilim adamları kayda değer önemli çalışmalar
yapmışlardır. Ancak bu isimlerin tamamı Çarlık döneminde yetişmiş ve alanlarında
kendilerini geliştirmişlerdir. Bu dönemdeki akımlar içinde en önemlileri tarih okulu,
tin okulu ve biçimcilerdir (formalistler). Tarih okulu, öncüsü Vsevolod Miller ile
devam etmiş, Rus Bylinilerindeki (Epik Şarkılar) somut tarihi gerçekleri
araştırmışlardır. Bunun için tarihi okulun eğilimlerine göre 1918 ve 1919
yıllarındaki Bylini koleksiyonları açıklanmış, aynca Miller disiplini Boris ve Yuri
Sokolov kardeşlerin çalışmalarında açıkça kendisini göstermiştir. Propp, Nikiforov,
Skaftymov, Jirmunsky gibi formalistler folkloru sanatsal açıdan (yapı, üslup, nazım
şekli ve dil, biçimciler için birinci dereceden önemli çalışmalardır.) incelemiş, belki
de Rus folklor araştırmalarında yüksek başarı bu sayede sağlanmıştır. Bununla ilgili
olarak örneğin V Propp 'un ünlü çalışması "Masallarda Yapı", bütün Rus halk
masallarında yer alan yapı ve biçimi, kahramanların temel fonksiyonunu tek tek
gözden geçirmiştir. Nikiforov ise çalışmalarında bu konulara kısmi olarak
değinmiştir (Oinas 1973: 45-48).
Fin Okulu ya da tarihi-coğrafi metot destan ve masallarla ilgili çalışmalar
yapmıştır. Bu metotla amaç bir masalın versiyonlarına ulaşılarak titizlikle incelenip
o masalda yer alan bütün tarihi, coğrafi faktörlerin ortaya koyulmasıdır. Bu metot
Rusya'da S. F. Oldenburg özellikle de N . P Andreev tarafından uygulanmıştır.
Andreev, daha sonra Kazan Üniversitesinde, tarihi-coğrafi metodun önemli
uygulayıcılarından biri olmuştur (Oinas 1973: 47).
Bu metotların her birinin esası bir topluluğun kültürü, folkloru ile ilgili hangi
çalışmaların yapılabileceğini tespit etmek olmuştur. 1917' den sonra bu
yaklaşımların yeni toplum düzeninde problemler yaratacağı düşünülmüştür. Çünkü
1920'1erde yönetimdekiler, geleneksel folklorun kapitalizmi teşvik ettiğini,
burjuvaziye ait değerleri ön plana çıkarıp, bunları desteklediğini, her birinin
sosyalist düşünceye zarar verdiğini dile getirmişlerdir (Goff 2004: 1-7). Yirmili
yılların sonlarına gelindiğinde Rus folklorcuların kazandığı büyük özgürlük ortamı
yerini Stalin döneminde yapılan beş yıllık planlara, endüstrileşme ve kolektivizme
(Kolhoz ve Sovhoz) bırakmıştır. 1929'da yürürlüğe konulan Beş Yıllık Plan ile
birlikte folklor da resmi olarak mercek altına alınmıştır. 1929 yılında ilk beş yıllık
kalkınma planı yürürlüğe girdiğinde bütün yazın hayatı RAPP5 (Russian Association
of Proletarian Writers - Rusya Emekçi Yazarlar Birliği) kontrolü altına girmiştir.
Folklor bu tarihten itibaren daha çok eleştiri ve tartışma alanı haline gelmiştir. Hem
RAPP hem de onun selefi olan PROLET KUL T6 (Emekçi Kültür ve Eğitim Örgütü)

5 Rusya Proleterya Yazarları Derneği (RAPP), prolet-kult geleneğini devam ettinneye çalışan
ve komünist olmayan yazarlara kapalı olan bir demektir. PROLETKULT, RAPP, VOAPP,
LEF, KOMFUT gibi dernekler Komünist Partisi 'nin 23 . 04. 1 932 tarihli kararıyla
kapatılmıştır.
6 "Proletkult", "Proleterya Kültürü" adını taşıyan bir Bolşevik derneğinin kısaltmasıdır. Söz
konusu demek çarlık rejimini deviren 1 9 1 7 Şubat devriminden sonra kurulan kısa ömürlü
demokratik hükümetler devrinde, eylül ayında, kurulmuştur. Kurucuları Bolşeviklerin ileri
gelenlerinden Dr. A. A. Bogdanov ile V. F. Pletnev'dir. Bu derneğin amacı emekçi sınıf için
yepyeni bir "proletarya kültürü" yaratarak, bütün güzel sanatlar dallarında --edebiyatta,

16
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

tarafından folklorun Sovyet toplum yapısı için zararlı olduğu iddia edilmiştir.
PROLET KULT yandaşları folklorun bütün yönleriyle yok edilmesi gerektiğini dile
getirmişler ve çocuklar için zararlı olduğuna inandıkları halk hikayelerini ortadan
kaldırmaya çalışmışlardır. RAPP, folklorun ideolojik arka planının olduğu
eleştirisini, folklorun kültürel olarak bir sanat değeri olmadığını geçmişten gelen
zararlı süreci devam ettirdiğini ve bunlardan işaret taşıdığını dile getirmiştir. Diğer
gruplar LEF (Sanatın Sol Tarafı), KOMFUT (Komünist Fütüristler) ve bunların
takipçileri folkloru ataerkil toplumun basit bir kalıntısı olarak görmüş, bunu
otomobilin yerine at arabasını getirmeye benzetmişlerdir. Bu akımlara göre emekçi
folkloru işçi sınıfının kültürel geriliğinin bir kanıtıydı. Bazı araştırmacılar (V. M.
Jirmuskiy, O. M. Freidenberg, M. Viner ve diğerleri) geçmiş kültüre ait bilgilerin
folklor ürünlerinden anlaşılabileceğini söylemişlerdir. Rus Emekçi Müzisyenler
Örgütü (RAPM) bu yıllarda geleneksel halk şarkılarına karşı bir hareket
başlatmışlardır (Miller 1980:50). Daha sonra 1932 yılında RAPP ve diğer edebiyat
toplulukları etrafında oluşturulan kuruluşlar dağıtılmış, edebiyat özellikle folklor
ürünleri ile ilgili çalışmalar hükümet tarafından sıkı bir denetime tabi tutulmuştur.
Folklor, hem sosyalist kültürün oluşturulmasında önemli bir unsur hem partinin
faaliyetlerini insanlara anlatmada bir araç olarak kabul görmüştür.
Bununla birlikte Lenin folklor ürünlerine önem vermiş, bu yöndeki çalışmaların
hızlandırılmasını istemiştir. V . D. Bonç-Bruyeviç bir hatırasında V. İ. Lenin 'in
folklora ilgisini şu şekilde dile getirmiştir:
.. V.İ. Lenin . . . sözlükleri incelemeyi. halk kutlamalarına katılmayı severdi.
A tasö=leriyle ilgilenirdi. ihtilal ile ilgi li şarkıları severdi ve onları çahuk
ezberlerdi. V.İ. Lenin, Dobrovolskiy tarafından hazırlanan "Smolenski 'nin
Etnografik Kitabı '"nın içerdiği kıymetli muhtevaya dikkat çekerek onu titizlikle
okurdu. Bir defasında şairlikle ilgili sohbet açılınca, Lenin, ona kıssa, şarkı ve
masal kitaplarının verilmesini istemiş. Onun ricası üzerine kitaplar getirilmiş.
"Ne kadar güzel bir makale-dedi o, -Ben bu kitaplara kısaca bir göz altım,
ama görüyorum ki bakış açısı eksik, sosyal-politik açıdan hakılması lazım. Bu
makalede halkın problemleri ve beklentileri hakkında yazılabilirdi. Bakınız,
benim okuduğum Onkuçov 'un masallarında güzel yerler var. İşte,
tarihçilerimizin ve edebiyatçılarımızın dikkatlerini buna çekmemiz lazım. Bu.
günümüzde halk psikolojisi i öğrenmemiz için en ideal halk yaratıcılığıdır. "

(Bonç-Bruyeviç 1 933).
Lenin'in ölümüyle l 920'lerin sonu ile 1930'ların başında folklor çalışmalarıyla
ilgili faaliyetlerde diğer toplumsal kurumlarda olduğu gibi gözle görülür bir

tiyatroda, müzikte, resimde . . . " devrim yapmaktı. İktidar bütün Rusya'da Bolşeviklerin eline
geçtikten sonra bu dernek Maarif Komiserliği ' ne bağlanmıştır. Prolet-kültçüler, burjuva­
kapitalizm döneminde ortaya çıkan bütün gelenek ve göreneklerinden annmış bir emekçi
kültür yaratılmazsa proletarya diktatoryasının yaşayamayacağını iddia etmişlerdir. "Gorn
(Demirci Ocağı)", "Gudki (Düdükler)", "Prolet-Kultura" adlı dergilerin aracılığıyla bu
düşüncelerinin propagandasını yapmışlardır. Bu gruba göre büyük Rus şairi Puşkin Feodalizm
devrinin yıkılışına ağlayan bir şairdi, Tolstoy ise sömürülen sınıfa tahammül ve sabır telkin
eden bir dervişti. 1 920 yılının Ekim ayında toplanan "Proletkult" genel kongresinde Lenin bu
derneğin faal iyeti i ve yayınlannı şiddetli bir şekilde tenkit etmiştir. Komünist devriminden
önceki kültürü kapitalist ve Burjuva kültürü diye ortadan kaldırmak isteyen bu hareket Birliğe
bağlı Türklerin yazarlarını da etkilemiştir. Kazanlı Komünist yazar G. Tulumbayskiy'nin
"Tatar burjuva dili bizim dil değildir." adlı bir eseri Tataristan Komünist Partisi tarafından
yayımlanmıştır ( 1 932 Kazan). (Abdulkadir İnan, "Rus İhtilali Tarihinde -Proletkult-",
Makaleler ve İncelemeler, il. cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1 99 1 , s.29 1 )

17
NEZİR TEMUR

değişiklik fark edilir. 1920'lerden sonra Rus folkloristlerinin etkisi folklor


çalışmalarında açık bir şekilde hissedilmeye başlanmıştır. Stalin döneminde folklor,
eski hayat tarzının yıkımında ve yeni düzenin (komünizm) yapılanmasında önemli
bir araç olarak görülmüştür. Bu işleve sahip olan folklor ürünü Sovyet ideolojisini,
kültürel değişimi insanlara telkin etmek üzerine kurulmuştur. Folklor
araştırmalarındaki bu görüş Batı tarzı düşünce ile taban tabana zıtlık içermekteydi
(Miller 1990: 13). Yüzyılın ilk dönemlerinde Batı'daki genel görüş "folklorist,
geleneksel şarkı, halk hikayesi gibi türleri toplayarak ülkenin çeşitli bölgelerindeki
yaşayan grupların geleneklerini koruma altına almalıdır" şeklindedir. Ancak Stalin
dönemi Sovyetler Birliği'nde folklor ürünleri eski şekillerle yeni hayat tarzını
anlatmalıdır görüşü hakim olmuştur.
Ekim Devrimi'nin ilk yıllarından 1930'lu yılların başına kadar sistem tam olarak
kurumlarıyla birlikte yerleşmemiş bu durum her alanda olduğu gibi folklor alanında
da kendini pek hissettirmemiştir. Ancak 1930'ların başından 1953'e kadar parti,
doktrinini, hedeflerini tam olarak belirlemiş ve bu yöndeki politikalarını oldukça net
bir şekilde yürürlüğe sokmuştur. Başta Sokolov olmak üzere Rus folkloristleri
folklorun sistemdeki fonksiyonunun ne olacağını tartışmışlar ve folkloru yeniden
tanımlama yoluna gitmişlerdir. Onlara göre folklor yeni sistemin geniş halk kitleleri
tarafından benimsenip tanınması için önemli bir propaganda aracıdır. Folklorun yeni
ideolojinin sesi haline gelmesiyle ortaya çıkan yeni folklorik ürünler artık folklor ve
iktidar ilişkisinin o dönemde ne kadar güçlü olduğunun açık delili olmuştur.
1930'ların başında önemli Rus folkloristlerin başında gelen, aynı zamanda
Sovyet Yazarlar Birliği'nin folklor bölümünün başkanı da olan Yuri Sokolov resmi
parti doktrininin işçi sınıfı arasında hızla yayılması için folklorun önemli bir araç
olduğunu vurgulamıştır (Sokolov 193 1: 9 1-1 14 ). F olklorist Y uri Sokolov, kendini
bu yeni folklor anlayışının sadık bir savunucusu olarak göstermiştir. 30'1u yılların
başlarında Sokolov ve diğer folkloristlere göre, edebiyat ile folklorun özdeşleşmesi
ve yazarlar ile folklor ürünlerinin icracılarının geleneksel folklor türlerinde yeni
çağdaş hayatı tasvir etmesi gerekiyordu; onun iddiasına göre folklor, folkloristlerin
denetiminde geliştirilmeliydi, propaganda faaliyetlerinde, yeni Komünist toplumun
yapılandırılmasında folklor oldukça değerli bir araçtı. Ayrıca, Sokolov bizzat kendisi
folklor ürünlerini icra edenlere yol göstermiş, onlardan "kendi çağlarının ihtişamını
tasvir etmelerini, eski hayal ile yeni hayat arasındaki büyük uçurumu dile
getirmelerini ve Sovyetler Birliği 'nde yaşamanın büyük mutluluk olduğunu
göstermelerinı"' (Miller 1990: 55) istemıştır. Çağdaş folklorun amaçları
belirlendikten sonra Sokolov'a göre Sovyet edebiyatının ve folklorunun amacı
aynıydı, politik aydınlanma, din karşıtı propaganda, ülkenin askeri olarak
savunulması, kolektivizm ve endüstrileşme. Mc Connan 'ın ( 1998: 128), "Niçin
folklor?" sorusuna Sokolov'un şu ifadesi cevap niteliği taşımaktadır: "Folklorun
propaganda aracı olarak kul/anılmasındaki en büyük etken folklor ürünlerinin
anonim olması ve kolay ezberlenmesidir. " (Sokolov 1933: 3 12). 193 1'de ise işçi
sınıfının yeni gelişen şiiri hakkında folkloristlere direktif verilmesinin ve gelişen
folklorun denetim altına alınmasının şart olduğunu beyan etmiştir. Sokolov'a göre:
"Sözlü şiir yaratımı edebiyat sanatının alanlarından biridir. Folklorda
modern işçi ve çiftçi (kolhoz) sınıfının gerçek amacı tam olarak emekçi
edebiyatının amacıyla aynıdır. Hem sözlü ürünlerde hem de emekçi sınıfının
bilincinde kendi içinde bulunduğu süreci destekleyen unsurlar olmalıdır."
(Miller 1 990:52)

18
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Yuri Sokolov, 1933'teki bir yazısının sonuç bölümünü 1934 yılında yapılacak
olan Yazarlar Birliği'nin Toplantısı'nda mevcut problemlerin ortadan kaldırılması
ve yeni Sovyet folklorunu daha da ileriye götürecek kararların alınması
temennisinde bulunarak bitirmiştir (Sokolov 1933: 312). 1934'teki makalesinde ise
"Priroda fol'klora i problemy fol'kloristiki" (Folklorun Doğası ve Folklorun
Problemleri) Sokolov, sonraki yirmi yılda Rus folklorunun rehberi olacak folklor
teorilerini açıklamıştır (Miller 1990: 54). Sokolov'a göre bütün Sovyet folkloristleri
folkloru, "geniş halk kitlelerinin sözlü yaratılan" ve "edebiyat araştırmalarının bir
alanı olarak" tanımlamıştır. Modern hayatta folklorla ilgili göstergelerin "geçmişin
yankısı ve aynı zamanda bugünün kuvvetli sesi" olduğunu bildirmiştir. Onun iddiası
göre folklor sınıf çatışmasının her çağ için önemli bir silahıdır. Bu da folklorun
edebiyatla birlikte önemli bir sosyal fonksiyon üstlenmesini sağlamıştır.
Bu gelişmelerde Maksim Gorki'nin payı küçümsenmemelidir. Gorki'nin 1934'te
Sovyet Yazarlar Birliği'nin ilk kongresindeki açılış konuşması folklor sahasında
birçok kişiyi etkilemiştir. Bu konuşmada Gorki, Sokolov gibi folklor ve işçi sınıfı
arasındaki ilişkiden bahsetmiş işçi sınıfının sözlü yaratıcılığını tarif etıniştir. Gorki
edebiyat ile folklor arasındaki ilişkinin çok güçlü olduğunu vurgulamış ve
derlemeler, araştırmalar için çağrıda bulunmuştur. Ayrıca Gorki konuşmasında
folklorun sanatsal değeri hakkında da şunları vurgulamıştır:
"En etkili ve derin düşünce; sanatkarane, mükemmel bir kahraman tipi sözlü
gelenek yoluyla folklor tarafindan yaratılmıştır. Herkül, Promoteus, Mikula
Selyaninoviç, Svyatogor, D. Faust, Vassi/issa Premudraya, ironik bir tip olan
Aptal İvan. her şeyi büyük başanvla. mükemmel bir şekilde kendi
yöntemleriyle yapmışlardır. Halk kendi mantığıyla ve sezgisiyle yarattığı bu
kahramanlarda düşünce ve duygu dünyasını uyumlu bir biçimde
birleştirmiştir. Böyle bir bileşim sadece insanların hayat için verdikleri
mücadele/erin doğrudan düşünce dünyalarına olan etkisiyle gerçekleşebilir.
(Goff 2004: 2)
Gorki'nin yorumu parti liderlerini derinden etkilemiş ve bu konuşmadan sonra
folkloristlerin çalışmaları için gerekli olan destek parti tarafından temin edilmiştir.
Daha sonra Komünist Parti ciddi bir şekilde folklor derlemelerini ve bu derlenen
materyallerin yayımlanmasını desteklemiştir. Moskova örgütünün önderliğinde
büyük bir derleme çalışması başlamıştır. Çalışmayı, Stalin'in yakın arkadaşı
Kaganoviç denetlemektedir. Parti halk edebiyatının hem eski, hem yeni örneklerinin
derlenmesini istemiştir. Bunlar bir yandan bilim adamlarının incelemesine
sunulacak, bir yandan da, elden geçirilip sosyalist ilkelere göre yeniden işlenecek ve
köylere, kolhozlara, işçi çevrelerine bir şekilde sızmış olan burjuva sanat anlayışını
yok etmek için kullanılacaktır. Yeni bir güzel sanatlar ve edebiyat görüşü, bu halk
kültüründen faydalanmak suretiyle gelişecektir (Azadovski 2002: 22). Folklor
çalışmaları bu yönde yürütülürse folklorun Rus tarihinde komünizm ve
vatanseverliğin (Sovyet Patriotizmi) geliştirilmesinde önemli rol oynayabileceği
vurgulanmıştır.
1930'larda Komünist Parti'nin ideolojisini geniş halk kitleleri arasında yaymak
için Rus folkloristler ve folklor ürünlerinin icracıları tarafından yapay folklor
ürünleri üretilmeye başlanmıştır. Bu dönemde bu tip folklor ürünleri ile folklor
çalışmaları parti kontrolü altında gelişmeye başlamıştır (Miller 1990: xiii).
1930'ların ortasında söz konusu ürünlerle Rus epik geleneğinin yeniden doğuşu
folkloristlerin ilgisini çekmeye başlamıştır. Bu yıllarda folklor ürünlerini icra
edenler ve folkloristlerdeki değişimler göze çarpmaktadır. Yeni çalışmalarda

19
NEZİR TEMUR

icracılar artık geleneğin koruyucusu, dağıtıcısı ve mirasçısıydı. Ancak yazarlar


edebiyat çalışmalarında ve araştırmalarında bu geleneği temel almaya dikkat
etmişlerdir. Folklor materyallerinin derleyicilerine folkloristler, edebiyat editörleri
ve temsilcileri rehberlik yapmışlardır.
Yeni folkloru (Sovyet Folkloru) çalışanların birçoğu Sovyet Yazarlar Birliği'ne
üye olmaya başlamışlardır. Aynca bu araştırıcıların yazılan günlük gazetelerde,
edebiyat dergilerinde, almanaklarda, geleneksel folklor antoloj ilerinde geniş bir
şekilde yer almaya başlamış ve ayn basımları yapılmıştır. 1 93 3 'ten itibaren sık
aralıklarla Literaturnia Gazeta ve Literaturnyi Kritik adlı gazeteler folklor
çalışmalarının desteklenmesi yönünde kampanya başlatmıştır. Bu gazetelerde
Sokolov' un görüşlerine yer verilmiş ve aynı yıl içerisinde Sokolov, Sovyet Yazarlar
Birliği 'nin genel sekreterliğine getirilmiştir. Bu yazılarda Sokolov, sık sık sınıf
mücadelesinde folklorun etkili bir silah olduğunu vurgulamıştır. Ulusal radyo ve
televizyonlar aracılığıyla folklor ürünlerinin usta icracıları daha geniş dinleyici
kitlesiyle buluşturulmuş, folklorik eserler okullarda genel müfredata dahil edilmiştir.
Yirminci yüzyılda yeni halk şairlerinin rolleri Sovyet yazarlannki ile aynı olarak
belirlenmiştir. Bazı halk şairlerinin eserlerini nasıl anlattıkları, nasıl tasavvur
ettikleri, nasıl ortaya çıkardıkları anlatılmaya çalışılmıştır. Stalin, bizzat kendisi
Kızıl Ordu 'nun üst düzey sorumlularına, "Repertuarlarına folklorik şarkıları
eklemelerini; olabildiğince hunları kullanmaları gerektiğim" söylemiştir (Goff
2004: 3).
Bolşeviklerin gündeminde yeni ideoloji temelinde yeni bir toplum (Sovyet
toplumuna yeni bir toplumsal k i m l i k yaratma "Sosyal ist kimlik") yaratma vardı.
Buna paralel olarak yeni değerler, törenler, sosyal yapı ve kültürel pratikler ortaya
çıkmıştır. Bolşevikler bu amaçlarına ulaşabilmek için toplumda bir heyecan
yaratmayı, etkili bir propaganda yapmayı zorunlu görmüşlerdir. Bunun aracı ise
folklor ürünleri olmuştur. Bu esas, Leninist tutumun savaş yıllarında onaylanmıştır.
Brovkin, bu politikaların Rus imparatorluğunu yeni semboller altında canlandırmak
anlamına geldiğini iddia etmiştir (Brovkin 1 998: 226).
Kısa bir süre sonra parti yöneticileri folklor ürünlerinin sosyal hayatta
kullanılmasını ve derlemelerin bir an önce bitirilmesini dile getirmişlerdir.
Bunlardan ilki ve ünlü örneği Sovyet şair Demian Bedny tarafından 1 936'da yazılan
komedi-opera Bogatyri 'dir (Kahramanlık Destanı). Opera Rus Byliny' lerinin
geleneksel kahramanlarından birinin maceralarına dayanmaktadır. Fakat Bedny bu
eserde eski feodal aristokrasinin üyelerinden kahramanların olumsuz özelliklerini
tasvir etmiş ve bu olumsuz şahıslar karşısındaki devrimcileri yüceltmiştir. Yine aynı
yıllardaki folklor araştırmalarında yapısalcı ekol ve Fin ekolü, parti yöneticileri
tarafından zararlı olarak ilan edilmiştir. Bu ekollerin mantıksız oldukları, akademik
olmadıkları ve işçi sınıfı ile folklor arasındaki ilişkiye yeteri kadar
odaklaşamadıkları öne sürülmüştür. Bu alanda önde gelen araştırmacılar teorilerinde
yanıldıklarını ve bundan dolayı özürlerini açıkça beyan etmişlerdir. Kısa bir zaman
içinde tarihi ekolün de zararlı olduğu ilan edilmiştir. Bu ekoller Byliny' lerin
başlangıçta sarayda yaratıldığı teorisini kabul etmiştir. Byliny' ler daha sonraları
köylü dilinde söylenmeye başlanmıştır. Sovyet ideoloj isinde üst sınıfların yer aldığı
veya böyle bir sınıf tarafından yaratılmış folklor ürünlerine yer yoktur (Goff 2004:
3).
Sovyetler Birliği ile başlayan değişim folklor ürünlerine de yansımıştır. Artık
fo lklor ürünleri komünist ideolojiye uyduğu takdirde kabul görmektedir. Gerek

20
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

folklor ürünlerinde gerekse folklor çalışmalarında gözle görülür bir değişim ve


canlanma başlamıştır. Medya bazı tasvirlerinde folklor ürünlerindeki motifleri
kullanmıştır. Metro için Lenin' in elindeki "Yer Altı Krallığı" gibi (Cannon
1 998: 1 25) ilerlemeler ve bilimsel gelişmeler bu çalışmalarda oldukça önemli bir
tema olarak kullanılmıştır. Folklor ürünlerinde yollar, köprüler ve tarımda
makineleşme, Komünist Partinin övgüye değer başarılarından sayılmış,
Moskova' nın modern bir şehir oluşu ise Rus teknoloj isinin büyüklüğünün bir
sembolü olarak gösterilmiştir. Metro yeraltı krallığına; makineleşmiş tarım, cennet
bahçesine benzetilmiştir. Bunların yanı sıra bu çalışmalarda uyan her zaman
olmuştur. İnsanlar ilerlemenin engel lenmesini isteyen içerdeki düşmanların sistemin
muhafızları tarafından yok edilmelerini istemiştir. İnsanlar, faşistlere karşı ülkeyi
savunmak için hazırlanmakta ve Kızıl Ordu'nun yenilmezliğine inanmaktadır.
Kışlalarda, koğuşlarda toplumsal hayatla ilgili folklor ürünleri üretilmeye
başlanmıştır.
Bu dönemde yazarlar ve yeni halk şairlerinin çalışmalarında gerçeğin yapay
resmi gösterilmiştir. Bu dönemin en popüler temalarından biri de kolektivizmin
başarısıdır. Halk sanatçılarına göre kolhozlar bir aile gibi yaşayan, mutlu insanlardan
oluşan bir ülkedir. Kolhozlarda çalışmak yüceltilmiştir. Kolhoz çiftçileri makineler
işlerini hafiflettiği için istekli ve neşeli çalışmaktadır. Söz konusu eserlerde
Sovyetler Birliği sürekli bayramların olduğu coşkulu şarkıların söylendiği bir
ülkedir (Miller 1 990:56).
Yeni Sovyet folklor ürünleri parti liderlerinin yüceltilmesi -özellikle Lenin ve
Stal in-, sosyalizmin ortaya çıkardığı teknoloj i ve ilerleme şeklinde iki büyük temayı
ele almaktadır. Birinci tema belki de en çok tutulan Lenin (Panchenko 2007 : 1 3 7-
1 67) ve Stalin'in kişisel kültleri olduğu için Sovyet propagandasında önemli bir yere
sahip olmuştur. Bu tür eserlerde Lenin ve Stalin adeta Sovyet azizlerinin
merkezindeydi; Lenin hayatını devrimin başarısına adamış ve bunun için çabalarken
ölmüştü. Onun ölümsüz tanrısal gücü kardeşi Stalin ' in üzerindeydi, onun zor
görevlerini korkusuz bir şekilde tamamlamasına yardım edecekti. Stalin,
yardımsever ve bilge lider için insanların rüyasının yaşayan deliliydi. O, Lenin'in
sadık yardımcısı ve seçilmiş takipçisi, Lenin' in kutsal hayalinin iktidardaki
gerçekleştiricisiydi . 1 924'te Lenin' in ölümü üzerine Stalin, Lenin'e sadakat yemini
eden bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmada Lenin geleneksel inanışta adeta bir ikon
yerini almıştır (Boobyer 2000: 1 4).
Folkloristler ve halk sanatçıları yeni çalışmalarında bu dönemi, özellikle de
Sovyet liderlerini, yönetimini, Sovyet insanlarının hayatını öven eserler vücuda
getirmişlerdir. Böylece "Sovyet Folkloru" terimi kısa zaman içinde önem
kazanmaya başlamıştır. Gorki 'nin, Dağıstan'dan kongreyi onurlandırması için
kongreye davet edilen okuma-yazması olmayan halk şairi Süleyman Stalskiy' i,
Stalin ' i öven destanı dolayısıyla " Yirminci yüzyılın Homerr' ilan edip
ödüllendirmesi bu yaklaşıma çarpıcı bir örnek olarak verilebilir (Çobanoğlu 1 999:
1 69). Bu yaklaşıma başka bir örnek de Sovyet folkloru ve oyun yazarları arasında
önemli isimlerden biri olarak değerlendirilen S. Kriukova'nın eserleridir. Kriukova
kahramanlık şiirini "Stalin'in Şanı Ebedi Olacak" şeklinde adlandırmıştır. Bu şiirin
gerek şekil, gerek tema açısından geleneksel bylina için oldukça iyi bir örnek olduğu
iddia edilmiştir. Bu şiir aynı zamanda Bolşevik ihtilalinde Stalin' in oynadığı rolü
anlatmaktadır:

21
NEZİR TEMUR

Bu uçan parlak bir şahin değildi


Şanlı Stalin 'in ışığı çevrede dolaşıyordu
Cesur arkadaşlarıyla
Sadık Kızıl Orduyla
Savurarak ve döverek Beyaz gücü
Savurarak ve vurarak bir veya iki gün (Miller 1 980: 1 60)
Lenin, klasik Rus peri masallan örnek alınarak hikayelerin asıl öznesi
yapılmıştır. Cenazesinde, plachi (ağıtlar) geleneksel şekliyle söylenmiştir. Nina
Tumarkin tarafından anlatılan bir hikayede Lenin' in ölmediği, gündüz mozalede
yattığı ve gece ruhunun çiftçiler, işçiler arasında gezdiği anlatılmaktadır. Hikayede
Lenin'in ruhunun komünizmin geliştiğini, toplumun ilerlediğini gördüğü dile
getirilmiştir. Hikayenin başındaki kahramanın ölümsüzlüğü teması birçok halk
hikayesinde müşterek temadır. Lenin' in ölümündeki yas ile ilgili yazanlardan birisi
de Krukiova'dır. O bu yas töreninin Lenin'in ölümüyle ortaya çıktığını iddia
etmiştir. Miller'e göre ise bu durum geleneksel yas törenlerinin müşterek motifleri
arasındadır:
Konuşun, tatlı dudaklar
Uyan ve yeniden ortaya çık sevgili Jlic(Lenin)
Kalemin yeniden hızlı yazsın
Bir hızlı notu yaz, yaz
Bu hı::.lı not biitiin değerli Rll.lya için (Goff 2004 : 1 -7 )
Bu tür şarkılarda ve insanlara anlatılan hikayelerde Lenin ve Stal in doğan güneş,
ışık şeklinde tasvir edilmiştir.
Sosyalizm döneminde teknoloj ik alandaki gelişmeler bylinylerde çoğunlukla yer
alan ana temalardan olmuştur. Böyle bir şiirde Moskova metrosundaki uzun bir
asansörden sihirli merdiven olarak bahsedilmiştir. Traktörler sivri burunlu domuzlar
olarak tasvir edilmiştir. Burada geleneksel folklor ürünlerindeki müşterek sihir, büyü
motifleri işlenmiştir. Yine Byliny'lerin temel yapısında sembolizm yükselmiştir. Bu
eserlerde modernizasyonun insanlar için faydaları dile getirilmiştir (Saussure 2006 :
262). Modernizm aynı zamanda bu dönemde kendi efsanelerini de üretmeye
başlamıştır.
Noviniler sadece Sovyet ideoloj isinin yüceltildiği şiirler olarak değil aynı
zamanda gerçeklerin çoğu zaman apaçık çarpıtıldığı şiirler olarak da tanımlanabilir.
Çarpıtmaların bazıları oldukça aşikardır: Mesela; 1. F. Kovaev ' in Stalin hakkında
yazdığı bir halk hikayesinde "O, halkı için daha çok çocukları için kaygılanan bir
baba, bilge ve merhametli bir lider" olarak tanımlanmıştır (Miller 1 980: 1 60).
Gerçekte milyonlarca insanın ölümüne sebep olan büyük tasfiye hareketinde başrol
oynadığı dile getirilmemiştir. Bunun aksine genel olarak başarılı sayılmış,
novinilerde yüceltilmiştir. Çiftçilerin birlikte çalıştığı anın resmedildiği bir resimde
"çiftçiler neşeli, istekli bir şekilde yüklerini bir makineye yüklüyor" ve Sovyetler
Birliği 'nde "insanlar bir tatil günündeymiş gibi coşkulu bir şekilde şarkı
söylüyorlar" ancak gerçekte kıtlıktan bir milyondan fazla insan ölmüştür. Bu
hikayeler Sovyetler Birliği kültürünü hiçbir şekilde tam olarak yansıtmamıştır çünkü
gerçekte insanların hayatı bu şekilde değildir (Miller 1 980: 50). Önceden insanlara

22
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

aşılamak için parti yöneticileri tarafından hazırlanan Sovyet doktrini, onların


Sovyetler Birliği hakkında nasıl düşünmeleri gerektiğini de tasarlamıştır.
Sovyet hükümetinin görevi folkloru sadece, sosyalist ideoloj inin propagandası
için kullanmak değil aynı zamanda kitleler arasında yaymaktı. Bunun yollarından
birisi de sadece yeni folklora ait ürünleri yazılı araçlarla (kitap, dergi, gazete) değil
oyunlar ve filmlerle göstermek, radyo ve halka açık yerlerde ezbere okumaktı.
Hükümet, icracıları her açıdan desteklemiş ve bu insanlar kısa zaman içinde
toplumda saygı gören ve oldukça ünlü kişiler olmuşlardır. Bununla birlikte
icracıların çoğu küçük köylerden gelen herhangi bir tahsili olmayan insanlardı. Bu
insanlar büyük şehirlere davet edilmiş, müzeler gezdirilmiş ve konserlere
götürülmüşlerdir. Aynca bu kişilere sık sık ödüller verilmiştir. Buralarda parti
ideoloj isine göre bu insanların eğitimi ve çalışmaları özel görüşmelerde ele alınarak
tartışılmıştır. Sovyet tipi folklor, Stalin döneminde bir akım şeklinde yayılmaya
başlamıştır. Bu folklorun konularını Sovyet tarzı hayat (Kolhozlar, tarım, traktör,
Sovyet kadınları, Sovyet kanunları) ve bu tarz hayatın kahramanları, liderleri (Lenin,
Stalin, Kirov, Pilotlar, Kolhoz liderleri vb.) oluşturmaktadır. Beş yıllık plandan
sonra Stalin rej iminin kültürel alanda radikal bazı politikalar uyguladığı şüphesizdir.
Boobyer (2000: 222), Stalin'in Musolini ve Hitler'den farklı olmadığını dile
getirmiştir. Nazi Almanyasındaki propaganda amacıyla kullanılan folklordan daha
uç noktada folklor konuları işlenmiştir.

Mark Azadovski bu dönemde kaleme aldığı Novıye Temı v Sovetskoi


Folkloristike (Sovyet Folklorculuğunda Yeni Konular) adlı makalesinde Rus
folklorunu devrim öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırm ı ştır. M . Azadovski
çalışmasında folklorun, edebiyatçı ve yazarların ilgi alanı dışında kaldığının
söylenmesinden, Sovyet yazarlarının folklorun varlığına ve tabiatına yapmış
oldukları yeni katkıların ve bu alanda yaptıkları birçok önemli çalışmanın az
bilinmesinden yakınmıştır.
M. Azadovski 'ye göre Sovyet folkloreuluğunda devrimden sonra yeni temalar
ortaya çıkmış ve bu temalar folklor eserlerinde işlenmiştir. Daha sonra yapılması
gereken öncelikli iş ise söz konusu temaların işlendiği folklor ürünlerinin
incelenmesi ve bu değerlendirmelerin geniş halk kitlelerine ulaştırılması olmalıdır.
Devrim öncesi eski adetleri devam ettiren Sovyet çağının ilk senelerindeki
folklorculuğu, esas itibariyle folkloru; köylülerin şiiri, şairaneliği olarak
nitelendirmiştir. Köylü folkloruyla ilgili çalışma ve materyal lerin yanı sıra, diğer
sosyal gruplarda da ikamet edenlerin folkloruna, özellikle de işçi sınıfının folkloruna
önem verilmiştir. Diğer taraftan devrim öncesi dönemde folklor sadece "arkaik'' bir
kültürel unsur olarak düşünülmüştür. Folklor, Rus araştırmacılar tarafından
"yaşayan geçmiş" terimi ile adlandırılmıştır. Yapılan yeni araştırmalarla folklordaki
aktif başlangıç ve onun çağdaşlıkla olan canlı bağlarını kullanarak tamamen farklı
bir yön keşfedilmiştir. Yeni araştırmalara göre folklor sadece geçmiş zamanla ilişkili
değildir, tam tersine çağdaş dönem onda kendi yansımalarını bulmuştur. Buna bariz
bir örnek olarak Çastuşkalar7 verilebilir. J. M. Sokolov'un ifadesiyle: "Çastuşka,
folklorun diğer birçok görünüşü gibi, aynı zamanda uzak geçmişin bir yadigarıdır ve
bizim çağdaşlığımızın yüksek sesidir." (Azadovski 1 93 3 : 4).
Rusların, folklor olgusunun özelliklerini gösteren bütün süreçlere sahip olduğunu
belirten M. Azadovski 'ye göre, önemli olan bu özelliklerin süreklilik kazanması,

7 Genelde dörtlü şekilde olan geleneksel Rus şarkıları.

23
NEZİR TEMUR

ileride yazardan kopmaması, ortamın özelliklerine göre tekrar işlenilmesidir.


Azadovski 'ye göre bunların hepsi şunu göstermekteydi :
"Sivil savaşla ilgili hikayeler artık gözümüzün önünde bir folklor olgusu
olmaya başladı. Bu, ihtilalin esas folklorudur ve onun öğrenilmesi,
incelenmesi sadece sosyal ve tarihi öneme sahip değildir ama teorik bir
öneme sahiptir ki o teorik önem, folklorun hayat sürecine başka bir şekilde
bakmamız için bizi zorluyor. Lenin, Komünist Parti ve komünizmin inşası ile
ilgili kaydedilmiş birçok şarkı da birer ihtilal folk/orudur. Bu akım özellikle
SSCB 'de daha güçlü ve parlaktır. En güzel örneklerden biri de Buryat
şarkılarıdır. Çağdaş Buryat şarkılarının konuları: Lenin 'in kişiliği,
özellikleri, ulusal özgürlük, Komünist Parti 'nin rolü, komsomol (genç
komünistler) ve kadının özgürlüğüdür. En çok duygusal ve sanatsal değeri
olanlar ise Lenin ile ilgili şarkılardır. " (Azadovski 1 933 :4).
Bu dönemde en önemli hususlardan biri de araştırmacılar tarafından devrimle,
işçilerle, çiftçilerle ilgili yazılmış olan folklor eserlerinin incelenmesinin altının
çizilmesidir. M. Azadovski bu konuda da şunları dile getirmiştir:
"Folklorda yeni bir konu da işçilerin folklorunu incelemektir. İhtilal öncesi
folklor bu konularla ilgilenmiyor, hatta bazen de çok çirkin bir biçimde
görmezlikten geliyordu. Folkloru öğrenmenin toplumsal (kitlesel) karakteri
bunda önemli bir şekilde etkili olmuştur. Öğrenmenin merkezinde daha önce
de belirttiğimiz gibi çiftçi folkloru, çiftçi şiirleri vardı ve onun biçiminde diğer
folklorlar için de estetik bir ölçü arıyorlardı. Fabrika ortamındaki şarkılar ve
şiirler ise estetikten yoksun olarak nitelendiriliyordu. Bu yüzden de folklor
alanındaki materyal birikimi çok zayıflı. Adeta o materyalleri eski folklor
kitaplarından ve çalışmalarından parça parça toplamak zorunda kalıyoruz.
J. M.Sokolov 'un hesaplarına göre P. Kireyevski 'nin kitabında 1 000 'e yakın
şarkı bulunurken bunlardan sadece on tanesi fabrika işçilerine aittir. İhtilal
döneminde bu sorun bütün önemiyle karşımıza çıkmıştır. Birçok araştırma ve
etüt düzenlendi. Zelıser, P. M. Sobolev, J. M. Sokolov gibi ünlü yazarların
çalışmaları ve makaleleri yayımlandı. Bu konuya ilgi uyandıran ve çok önemli
olduğu halde, maalesef o kadar daha güçlü olmayan A. M. Gorki 'nin
"Fabrikaların tarihidir. " Şu sevindirici ki fabrikayla ilgili yeni şarkılara
büyük ilgi duyuluyor. Sonuçlar hakkında konuşmak şu an için erken. Bu iş
daha yeni başladı ama şimdiden ondaki konulardan altı çizilmesi gereken
birçok yer var. "Sovyet Etnografisi " (1 932, Sayı:2) adlı dergide Leningrad
şehrinin folk/orcularının fabrika ve işçilerin şarkılarını biriktirmede
gösterdikleri büyük başarılar, yazılmıştır. Bu rapor Sovyet folklorcuların
yöntem arayışı için çok önemlidir. " (Azadovski 1 93 3 : 4).
Folklorun tanımından yöntemlerine geçiş otuzlu yılların sonunda tamamlanmıştır
ve Sovyet tarzı folklor yaratılmıştır (Goff 2004: 1 - 7). Stalin döneminde folklor
ülkenin resmi kültür politikaları içinde ayrı olarak düşünülmüştür. Sovyetler folklor
üretmeye başlamıştır (Cannon 1 998: 99). Bu tarz 1 95 3 yılından Stalin ' in ölümüne
kadar sürmüştür.
XX. yüzyıl dünyasında ideoloj ilerin iktidar olduğu toplumlarda söz konusu
ideoloj ilerin kendilerini geniş kitlelere benimsetmesinde ve fikirlerinin
propagandasında folklor önemli bir işleve sahip olmuştur. Söz konusu ideolojilerin
şekillendirdiği rej imler (totaliter rej imler) mevcut toplumsal bellekleri silerek yeni
toplumsal bellekler, ulusal kimlikler yaratma çabası içine girmişlerdir. 1 950' lerden
sonra ideolojilerin belirlediği keskin çizgilerle kutuplaşmaya başlayan ve uzay
çağına girmeye hazırlanan dünyada diğer toplumlarda da folklor, üzerinde durulması
gereken önemli bir kültürel olgu olarak savunulmuştur.

24
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

5 Ekim 1 96 1 tarihinde Richard Dorson, Amerikan senatosundan Senatör


Morse'a yazdığı rapor niteliğindeki mektupta folklor araştırmalarının ve
çalışmalarının ulusal savunma eğitimindeki önemini ve bu alanın Amerika' da ihmal
edildiğini, Sovyetler Birliği başta olmak üzere çeşitli ülkelerle ilişkilendirerek kısaca
�öyle açıklamıştır:
"Son zamanlarda folklor çalışmalarını eleştirenler, onun komünistlerin elinde doğrudan
oynadığı önemli rolün cahilliği içerisindedir. Folklor, Sovyetler Birliğinin en güçlü
propaganda silahlarından biri haline gelmiştir. Naziler (as it was of Third Reich), kan,
!{elenek ve mitoloji ile birleştirdikleri hakim olma teorilerini geliştirmek için folkloru
kullanmıştır. Sovyetler, sınıf çatışması temalarını ilerletmekte folkloru kullanmıştır.
Komünist/er; / 936 'tafolk/orun olanaklarını keşfettik/erinde, bilim adamlarına, folkloru üst
sınıfları alt sınıflardan ayıklama ürünü olarak gördükleri teorilerini değiştirip, yeni teori
olarak folklorun yaratıcılarının çalışan insanlar olduğunu duyurmalarını emretmiştir. Sovyet
hilim adamları, sürekli olarak parti çizgisini takip etmiş ve burjuva folkloristlerinin gerici
l<'orisini kınamıştır. Sovyet hükümeti, kolhoz çalışanlarını kahraman/ık şarkıları ve efeane
yazmaları konusunda cesaretlendirmiş, onlara ödül verilmesini emretmiş ve Sovyet yazarları
için düzenlenen ulusal bir kongrede onları onurlandırmıştır.
Neticede komünist çizginin gereklerini yerine getirmiştir. Sovyetler, folklordaki
gayretlerini hiç gizlememiş/erdir. Folklorun çok önemli sanatsal bir güç olduğu, komünizmin
ımıpagandasının yapılmasında. Sovyet Sosyalist kültüründe büyük bir yer işgal ettiği Y. M
Sokolov tarafından "Rus Folkloru " adlı kitapta yazılmıştır. Sözlü şiir Rusya tarihinin hiçbir
döneminde, Sovyet döneminde olduğu kadar güçlü ve yoğun olarak sosyal amaçlara hizmet
l'tmemiştir. Sovyet folkloristler, folklorun propagandadaki öneminin açığa çıkartılmasına
wırdım etmiştir. Böylelikle, Sovyet Folkloristler sosyal hayatın unsurları ile folkloru, büyük
/ıir gayretle hirhirine hağlamışlardır.
Ocak 1 961, Sovyet Edebiyatı Dergisinde, insanların heterojen yapısında Sovyet
amaçlarının sağlamlaştırılmasını sağlamak ve gelecekteki folklor araştırma/arı için planlar
V E Gusev tarafından ayrıntılarıyla açık/anmıştır. (" USSR 'de Folklor Araştırmaları " cilt. il,
51-58) Gusev, USSR Bilimler Akademisi 'nin Rus Edebiyatı Enstitüsü tarafından "Folklorun
genel Marksist tarihini geliştirmek " için yapılan planlama çalışmasını kaynak olarak
gösterir.
Demokratik sistem ile totaliter sistem arasındaki ihtilaf. tabii olarak bir fikir ihtilafıdır.
Kendi nüfaslarının fikir kanallarına ve bunları kontrol etmeye giriştik/eri için, diğer ülkeler,
faşist ve komünist devletler folkloru en etkili propaganda aracı olarak keşfetmişlerdir. 23
Nisan 1 961 'de Peggy Durdin New York Times Magazine 'de yayımladığı bir makalede,
Laos 'daki durumu, halk geleneklerinin yardımıyla komünistlerin sızma tekniğini açığa
çıkarmıştır. Komünist ajanlar, sade bir şekilde halka saygı göstererek, onların yerel
lehçelerini konuşarak, onlara komünist balatları söyleyerek (onlar müziği sevdikleri için), dış
dünya hikdyeleri ile onların ilgisini çekerek yaklaşmış/ardır. (s. 72) (Ajanlar halkın arasına
hu şekilde sızmışlardır). Kuzey Vietnam sınırları karşısındaki Komünist devrimciler
( Vietminh: Vietnam 'daki Komünist devriminin adı) birçok laosluya askeri eğitim vererek,
Komünist halk şarkıları, balatları söyleyerek ve parlak sözlerle vaatlerde bulunarak şehirde
yaşayanlara karşı onların kızgınlıklarını harekete geçirmek için her metodu kullanmışlar ve
onları komünist yapmaya çalışmış/ardır. (s. 1 1 O)
Geleneksel masalları ve şarkıları yeniden yazarak, folklordan propaganda amaçlı
yararlanmak komünist/erin kullandığı diğer bir yoldur. Bir haber ajansı 21 Eylül 1 961 'de
Vienna 'dan, Komünist Bulgar Yazarları Derneğinin (yayın) organı "Edebiyat Önü
(kıyısı) '"ndan alıntı bir haber göndermiştir. Habere göre: "Çocuk kitaplarındaki peri
masalları tamamıyla tatmin edici değildir. Yeni komünist durumu dikte eden yeni
kahraman/ar yaratmalıyız. " denilmiştir.
Sovyetlere bağımlı ülkeler, komünizmi güçlendirmek için folklordan yararlanan Sovyet
folkloristlerinin stratejilerini hızlı bir şekilde taklit etmişlerdir. Macar folkloristlerinin önemli

25
NEZİR TEMUR
isimlerinden Gyu/a Ortutay tarafından "Kurtuluşu Takip Eden Periyotta ve İkinci Dünya
Savaşı yıllarında Macaristan 'daki Folklor Bilimi (Acta Etnografı, 1 955, s. 6-89) " adıyla
yazılan ayrıntılı bir makalede bu gelişmeler bildirilmiştir. Ortutay, Macar Folk/orunıın yeni
dalını oluşturan ve İşçi sınıfının problemlerini araştıran Macaristan Folklor çalışmalarında,
Marksisim-Leninizimin etkisinin yükseltildiğine değinmiştir.
Komünist ülkeler, halk geleneklerinin tabiatının farkında olduğundan A merika üzerinde
büyük bir avantajı elinde tutmaktaydı. Demokrasi tabi olarak folkloru propaganda amaçlı
kullanmamıştır ama bilgi ve olayları daha iyi kavrayabilmek için folklora başvurmuştur. XIX
yüzyılda, İngiliz yönetici ve misyonerler folklor bilgisinin değerini, folklorla uğraşan ve
folklorun en iyi koleksiyonunun çoğunu üretenleri anlamaya çalıştıklarında tamamıyla fark
etmişlerdir. Yeni Ze/anda valisi Sir George Grey, Maori geleneklerinin ilk koleksiyonunu
yapmıştır. Bir çalışma alanı ya da bilgi sahası değil, değerler, inançlar, gelenekler ve töreler
gibi folklor unsurları ile insanların kalbine doğrudan ulaşırlar. Eski tarih, ekonomi, hükümet
disiplinleri, milyonlarca anonim deyim ve geleneksel .fikirlere ödenek ayırmamıştır. Eğitimli
folklorist/er, demokratik rejimlerde işçi sendikası içinde ve Demir perde arkasında,
komünist/erce folk/orıın istismarına maruz bırakılmışlardır.
Maalesef Amerika 'da folklor çalışmaları amatörler, şarlatanlar, komedyenler tarafından
kirletilmeye baş/anmıştır. Ülkemizde sahte folklor (fakelore) yaklaşımları ve profesyonel
folklor çalışmaları arasındaki farkı, 1 950 yılında American Mercwy 'da bir makalede
fakelore (sahte bilim) kelimesini kullanarak yayımladım . " (Dorson 1 962 : 1 60- 1 64).
. .

Burada özeti verilen Dorson ' un mektubu folklor çalışmalarının Amerika'da da


ciddi bir şekilde ele alınmasına yöneliktir. Dorson mektubunda XX. yüzyılda önemli
toplumsal değişimler yaşayan ülkelerde folklorun üstlendiği önemli sosyal işlevlere
vurgular yapmıştır.
Çağa d a m g a s ını vuran 1 9 1 7' deki Bolşevik Devrimi sonrasında özell ikle Stalin
döneminde ( 1 924- 1 953) folklora bakış açısı, hakim olan ideoloj inin derin izlerini
taşımaktadır. Sovyet yönetimi, folkloristlcrin çalışmalarını politik ideoloj ilerine göre
yönlendirmiştir. Sovyetler B irliği'nde folklor; sosyalizm ve komünizmi
gerçekleştirmek amacıyla toplumun politik eğitiminde, yeni kültürel yapılanmanın
propagandasını yapmak için bilinçli olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda gerek dil
politikaları gerekse folklor politikaları, Sovyetler Birliği 'nin milliyetler pol itikasıyla
bağlantılı olarak yürütülen genel kültür politikalarının bir uzantısı şeklinde
düşünülebilir. Ayrıca Komünist Parti ideoloj isi için, folklor bir yöntemdir.
Komünistler folkloru, insanın yaratıcı edebiyatı olarak görmüştür. İnsanların bu
yaratılan işçilerin çara, çiftlik sahiplerine, işverenlere, kapitalistlere karşı ateşli
protestolarını ifade etmektedir.
Batı 'daki ve Doğu'daki folklor çalışmaları genel özellikleriyle şu şekilde
karşılaştırılabilir: Batıda faşist doğuda ise komünist sistemler folkloru ideoloj ik bir
olgu ve araç olarak kullanmıştır. Komünist iktidarlarda folklor çalışmalarına
antropolojik görüş, nasyonalist iktidarlarda ise etnografık görüş hakimdir denilebilir.
Nasyonalist ideoloj ide folklor, etnik bir gruba ait kültürel değerleri korumak ve
yaşatmak için özel bir alan olarak görülmüştür. Sosyalist ideoloj ide ise folklor
materyalist tarih ve "toplum ve kültürün evrimi" anlayışı doğrultusunda yaşanılan
çağın gelişmelerini anlatan bir faaliyet alanı olarak algılanmıştır. Bu farklı algılama
şekilleri de komünist araştırmaların tarihi materyalizm, nasyonalist araştırmaların ise
tarihi-kültürel metot karakterli olmasını sağlamıştır.
Folklorun önemli bir disiplin haline geldiği XX. yüzyılda bu bilim dalı aynı
zamanda yayımlanan dergiler ve kurulan enstitüler ile kurumsallaşmıştır. Ancak
gerek dergiler gerekse enstitüler, çalışmalarını hakim ideoloj inin ortaya koyduğu

26
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

genel kültür politikaları doğrultusunda yürütmüşlerdir. Yukarıda iktidar-folklor ya


da folklor-ideoloji ilişkisini anlatmaya çalıştığımız sosyal değişimlerin yaşandığı
toplumlarda folklor politikalarının belirlenmesi ve uygulanmasındaki süreç Batı 'da
ve Doğu'da benzer karakterde gerçekleşmiştir. 1 950' lerden sonra söz konusu
ülkelerde (Almanya, İtalya, İspanya, Sovyetler Birliği, Çin) folklor çalışmalarındaki
ideoloj ik yaklaşımlar bilim adamları tarafından eleştirilmiş ve folklora ideolojik
dönemde yapılan baskılar sonucunda üretilen folklor ürünleri "Pseudo-folklore"
(Miller 1 990), "fakelore", "appliedfolklore" kavramlarıyla nitelendirilmiştir.
XX. yüzyıla damgasını vuran sosyal değişimlerin yaşandığı toplumlarda, yeni
sistemin ve bu sistemin ideoloj isinin topluma benimsetilmesinde folklorun veya
folklor ürünlerinin üstlenmiş olduğu işlevin, bunlar hakkında yapılan çalışmaların
aynı zaman diliminde Avrupa'da ve dünyada benzer çalışmalar olduğunu söylemek
mümkün görülmektedir.

27
1. B Ö L Ü M

ÇARLIK VE SOVYET RUSYASI DÖNEMİ POLİTİKALAR!

1. ÇARLIK VE SOVYET RUSYASI DÖNEMİ POLİTİKALARININ SABİT


NOKTALARINDAN BİRİ: MİLLİYETLER POLİTİKASI

Milliyetler Politikası'nın gerek Çarlık gerekse Sovyet dönemi politikalarının


temel, sabit noktalarından birisini oluşturduğunu söylemek mümkündür. İdari
bölünme, İslam, etnik unsurlar Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusyası dönemi arasındaki
milliyetler politikasındaki tarihi sürekliliği açıkça gösteren konu başlıklarıdır.
Uluslaştırma, korenizatsiya (yerlileştirme), modernizasyon, self-determinasyon,
sblizhenie (yakınlaşma), sliianie (kaynaşma) Sovyetler Birliği dönemi milliyetler
politikasının kavramsal çerçevesini oluşturmaktadır.
Tarihçiler Türk bölgelerinin Ruslar tarafından ele geçirilmesinin başlangıcı
olarak 1 5 5 2 ' de Kazan ' ı n işgali kabul edilmiştir. Çarlık Rusyasının, bütün Batı
Türkistan' daki Kırgız, Özbek ve Türkmen sahalarının işgali 1 864- 1 873 yılları
arasında kademeli olarak gerçekleştirmiştir (Saray 1 996: 339). Çarlık
imparatorluğunun sınırlarının güneye doğru uzaması Rusların Orta Asya'daki bu
yayılışı sayesinde olmuştur. 1 854'teki Kırım yenilgisi, Rusların Maveraünnehir'de
i lerlemesinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Batıdan doğuya doğru Orta
Asya'ya yayılan Hive, Buhara, Hokand hanlıkları sürekli çatışmaların içinde
olmuşlardır. Önce Hokand'a saldıran Ruslar, sırayla 1 860'ta Piçpek 'i (devrimden
sonra Frunze, şimdiki Bişkek), 1 864 'te Çimkent'i ve 1 865 'te Taşkent'i işgal
etmişlerdir. Taşkent'in 1 865 yılında işgaliyle çok az nüfusa sahip güneydoğudaki
Kazak stepleri Rusların idaresi altına girmiştir. 1 867' de Taşkent merkezli Türkistan
Genel Valiliği kurulmuş ve Orta Asya'nın Hive ile Buhara dışında kalan hemen
hemen her bölgesi buraya bağlanmıştır. Bolşevik Devrimine kadar Türkistan' ın
büyük bölümü bu genel valilik tarafından yönetilmiştir. Ele geçirilen bu bölgelerin,
Harezm (Hive), Buhara, Hoçend' (Fergana)deki Müslüman hanlıkların tehdit altında
bulundukları öne sürülerek ileri harekete geçilmiştir. Nitekim 1 870'li yıllara
gelindiğinde, Rusya, Hive ve Buhara ile yapmış olduğu anlaşmalarla onların
koruyucusu statüsünü kazanmış ve Hoçend'de yeni kurulan Rus eyaleti Kazakistan 'a
dahil edilmiştir. Türkistan ' ın tamamı 1 882'de Merv ' in işgaliyle Rus yönetimi altına
girmiştir (Braker 1 988: 1 7 1 ).
Bölgenin Ruslar tarafından fiili olarak işgali tamamlandıktan sonra bölge halkını
kültürel açıdan dönüştürme faaliyetleri bir plan dahilinde yürürlüğe konulmuştur.
Öncelikle işgal edilen topraklara gidilecek, buradaki halklar Hristiyanlık ve Çarlık
idaresine ısındırılarak Rus kültür dairesine dahil edilecektir. Bu konu hakkında ünlü
Şor Türkü folklorist N. P. Drenkova, "Ruslar, Hristiyanlaştırma ve sömürge halkı
'efendi ye ısındırma çabalarındaki başarılarını büyük ölçüde dil, folklor, etnografya
alanlarında sarf ettikleri mesaiye borçludurlar." (Aça 2003 : 26) şeklinde bir ifadede
bulunmuştur. Drenkova'nın ifadesine göre, Ortodoks din adamları için yerli
halkların hayat tarzlarının öğrenilmesi, bahsedilen planın başarıya ulaşabilmesi için
oldukça önemli bir araç olmuştur. Söz konusu halkların hayat tarzları ile inanç
NEZİR TEMUR

sistemlerinin yansımalarını, en kapsamlı şekilde, sözlü edebiyatlarında bulduğu için,


misyonerler ister istemez, sözlü edebiyat ürünlerine yoğunlaşmak durumunda
kalmışlardır. Bu durum da Nikolay İvanoviç İlminskiy gibi misyonerler tarafından
sistemleştirilen Rus Türkoloji araştırmalarının esasını teşkil etmiştir.
Bu dönemde sürdürülen dil politikasına göre, Rus İmparatorluğu'nun hemen
hemen bütününde resmi dil Rusça'dır. Yalnızca Finlandiya, Polonya ve Baltık
bölgesinde yerel dillere ayrıcalık tanınmıştır. İmparatorluğun büyük bölümünde
Rusça dışındaki dilleri konuşmak engellenmiş, hatta Ukrayna'da olduğu gibi
yasaklanmıştır. Ana dilde yayın yasağı 1 905 yılında kaldırılmış; ancak, kısa bir süre
sonra yeniden uygulanmaya başlamıştır.
Çarlık Rusyası döneminde İlminskiy'nin öne sürdüğü görüşlerin, Sovyet
döneminde de bazı küçük değişikliklerle uygulanarak süreklilik göstermesi,
İlminskiy 'nin ve etkilerinin göz ardı edilemeyeceği gerçeğini ortaya koymuştur.
İlminskiy, Rus kültür dairesine dahil etmek suretiyle Hristiyanlaştırma politikasının
istenilen sonucu vermeyeceğini görünce Türk topluluklarından farklı ulusal
kimlikler inşa etmek amacıyla bir eğitim programı ortaya koymuştur. Geliştirilen bu
eğitim programı, doğrudan Türkoloj i sahasını (tarih, dil, folklor. .. ) ilgilendiren
konuları ihtiva etmiş ve Türk topluluklarını ayrı ayrı milletler haline getirmeyi
amaçlayan Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusyası' nın Türkoloj i 'ye bakış açısını
şekillendirmiştir (Aça 2003 : 28). Bu amaca yönelik araçları özellikle dil ve folklor
oluşturmuştur. Dil ve folklor politikalarının, milliyetler politikasının birer uzantısı
olarak her iki dönemde de üzerinde önemle durulması gereken konular olduğu
söylenebil ir.
İlminskiy tarafından Rus olmayan halkların Rus kültür dairesine dahil edilmesi
amacıyla şekillendiri len eğitim programının başlıca amaçları ana çizgileriyle şu
şekilde belirtilmiştir (Söz konusu amaçlar, aynı zamanda, İlminskiy tarafından
şekillendirilen Rus Türkoloji çalışmalarının temel amaçlarını da belirlemiştir):
a. Rus idaresi altındaki halklara Rus Alfabesi benimsetilerek, Türkistan Türkleri
arasında iletişimi sağlayan alfabeyi değiştirmek ve böylece bölge halklarının
birliğini sağlayan İslam faktörünü de saf dışı etmek.
b. Misyoner okulları şekl inde çalışan eğitim kurumlarında Rusça'nın yanı sıra,
yerel lehçe ve şiveleri eğitim, kültür dili olarak kul lanmak . Rus çocuklarıyla bölge
halklarının çocuklarını birlikte okutmak. (Burada Rusça'nın ortak dil olarak
dayatı ldığı unutulmamalıdır.)
c. Yerel şiveleri eğitim ve kültür dili olarak kullandırmak suretiyle Türkistan
Türkleri arasında yüzyıllardır iletişimi sağlayan ortak yazı dilinin egemenliğine son
vermek. Bu sayede de ortak Türk dili içinden farklı yazı dillerinin inşa edilmesi ve
buna bağl ı olarak da ayrı ayrı ulusal kimlikler yaratmak. Bunun için de Türk grupları
arasında, lbıray Altınsarin gibi, misyonerlerle yakın ilişki ler içerisinde olan
eğitimcilere destek vererek, onların kendi okullarında kendi yerel ağızlarıyla
okutabilecekleri, Rus alfabesiyle yazılmış kitaplar hazırlamak.
ç. Söz konusu bölgelerde Tatar Türkleriyle Osmanlı Türklerinin etkisini azaltıp,
Rus yönetiminin kendi iktidarları açısından zararlı gördükleri "Pan - Türkist" ve
"Pan İslamist" akımların önüne geçerek, bölgedeki Rus idaresine bağlamak (Hayit
1 995 : 1 64- 1 70).
İlminskiy'nin bu planı, ilk kez Kazak eğitimcisi lbıray Altinsarin tarafından
uygulamaya sokulmuştur (Aça 2003 : 30). Rusların hem Çarlık hem de Sovyet

30
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

yönetimi döneminde yürüttükleri ve tarihi bir sürekliliğe sahip olduğu düşünülen


milli kimlikler inşa etme siyasetinde, toprak ve dil esas olarak alınmıştır. İzlenen bu
politikada esas olan, belli bir gruba dayanan, bir milli kimliğin öne sürülmesidir
(Roy 2005: 75-76). Batı 'da milli kimlik meselesi kimlik sistemleri tartışmasını da
beraberinde getirmiştir. Kimlik sistemleri, kültürün repertuarı üzerinde, o kültürün
bakış açılarını alarak ve onu belli sembolik değerlerle işleyerek şekillendirilmiştir.
Chapman, bu sembolik yerleştirmeye gönderme yapmıştır. Bir başka araştırmacı,
Edward Spicer, bu tür milli kimliklerin esnek olduğunu, yeni özelliklerin, kolektif
kimlik sistemi kendini tamamlamadan eskinin yerine geçebileceğini söyler. Belirli
maddelerin devamlılığı önemli değildir. Spicer, Avrupalı ve Kuzey Amerikalılardan
oluşan bir grubun kültürel kimliğini incelemiş ve sosyo-ekonomik şartların
değişimine rağmen, asimilasyona direnebildikleri sonucuna varmıştır. Bu çerçevede
kimlik sistemleri belirli sembol ya da maddelere dayanmaz, yeni sembollere adapte
olur ya da eski sembollere yeni anlamlar yükler. Lauri Hanko, kimlik sistemlerinin
soyut ve esnek olduğunu, bir gruptaki baskı ve zıt görüşlere bağlı olarak yeni
semboller ya da anlamlar kazanabileceğini belirtmektedir. 8 Bu durum bizi, kimlik
sisteminin milliyetle ilişkisi sorunuyla karşı karşıya getirmektedir. Kimlik
sisteminin, çevrelediği milliyetle birlikte yapılandığı söylenebilir.
İ lminskiy 'nin öğrencilerinden Verbitskiy ve N. P. Ostrovmov aynı politikaların
yürütülmesinde önemli roller oynamıştır. Verbitskiy Güney Sibirya'da oluşturulan
misyonerlik merkezlerinin sorumlusu olmuş ve bu bölgede yaşayan bölge
halklarının dilleri, kültürleri, inançları hakkında değerli malzemeler derlemiştir. N.
P Ostrovmov ise Tacikler ve Özbekler üzerinde yoğunlaşmıştır.
Söz konusu program kapsamında kabul edilebilecek Eğitim Bakanlığının
hazırlamış olduğu bir raporda ( 1 870) halklar arasındaki yakınlaşmada (sblizhenie)
Rusçanın oynayacağı rol vurgulanmıştır; bunu Rusların lehine (sliianie) kaynaşma
aşaması takip etmiştir (Roy 200 5 : 89). Lenin'in sblizhenie ve sliianie ayrımı
l 960 ' ların başına dek gerçekleşmesi amacı güdülerek korunmuştur (Akçalı 2003).
İ lminskiy ve 1 870 yılında Rus Milli Eğitim Bakanı 'nın ifadeleri Çarlık Rusyası 'nın
Ruslaştırma politikaları hakkında bir bakış açısı kazanılması bakımından iki çarpıcı
örnektir:
. . .yahancı ulusların Ruslaştırılması. onların inanç ve dil hakımından da
Ruslarla kesin olarak kaynaştırılmaları, yabancı ulusların eğitim sistemleri in
erişmek istedikleri son amaç olmalıdır. " (İlminsky)
' "A na vatanımızın sınırları içinde yaşayan tüm yabancı ulusların eğitimi.
onları kayıtsız şartsız Rus/aştırmak ve Rus halkıyla kaynaştırmak hedefine
yönelmelidir. (Lengeranlı 200 1 : 1 2) (Çarlık Rusyası Milli Eğitim Bakanı
1 8 70)
Çarlık Rusyası döneminde yürütülen mill iyetler politikasının kısmen hedefine
ulaştığı söylenebilir. Ancak bu dönemde yürütülen milliyetler politikasının temel
hedeflerinden birini teşkil eden, her topluma bir milli kimlik kazandırıp toplulukları
birbirinden ayrıştırarak bir Rus üst kimliği oluşturma çalışmaları tam manasıyla
neticelendirilememiştir. Aksine bu yöndeki çalışmaların Türk aydınlarının Çarlık
yönetimine karşı mücadele veren Bolşeviklerin saflarında yer almalarının önemli

8Bk. Gerald L. Pocius, "Folklore and The Creation of National Identities: A North American
Perspective", Journal ofthe Balıic lnstitute ofFolklore, Yol . 1 , 1 996.

31
NEZİR TEMUR

sebeplerinden birini oluşturduğunu söylemek dahi mümkündür. Fakat Çarlık


dönemindeki bu politikalar Bolşevik iktidar döneminde de özellikle Stalin
döneminde küçük değişiklikler -Ortodoksluk'un yerini Sosyalizm almıştır- dışında
bütün unsurlarıyla tarih sahnesinde yerini almıştır.
1 900'lü yılların başlarında özellikle Çar il. Nikolay döneminde savaşlardan
alınan başarısız sonuçlar, keyfi uygulamalar ve iktidar zafiyeti, rej imi tartışılır hale
getirmiştir. Rejime karşı yükselen muhalif sesler daha da güçlenmiştir. 1 905
yılındaki Rus-Japon savaşında alınan mağlubiyet ve ardından ülke çapında başlayan
ayaklanmalar, Çar yönetimini zor durumda bırakmıştır. Sonuç olarak Çar il.
Nikolay, ilan ettiği bir manifestoyla meşruti bir anayasayı ve seçilmiş bir
parlamentoyu (Duma) kabul etmek zorunda kalmıştır. Böylece siyasi partiler
yasallaşmış ve ülke genelinde seçimler yapılmasıyla Rusya' da çok partili meşrutiyet
kurulmuştur. Çar'ın bu manevrası kendine olan muhalif sesleri susturmaya
yetmemiştir. Çarlık yandaşı olan Menşevik kanat ile Bolşevik kanat arasındaki
tartışmalar zamanla sertleşmiştir. Nihayetinde Çarlık rej imi 1 4 yıl süren
ayaklanmalar sonucunda Lenin' in önderliğini yaptığı Bolşevik Hareket tarafından
fiili olarak 1 9 1 7 yılında yıkılmıştır.
Rus tarihinde adeta bir dönemi kapatmış olan Ekim Devrimi 'nden sonra Çarlık
döneminden miras kalan topraklar üzerinde, farklı etnik gruplardan oluşan,
Sovyetler Birliği (SSCB) adıyla yeni bir devlet kurulmuştur. Sovyetler Birliği içinde
altı coğrafi bölge yer alıyordu: Baltık Cumhuriyetleri (Estonya SSR, Letonya SSR,
Litvanya SSR), Kafkas Cumhuriyetleri (Ermenistan SSR, Azerbaycan SSR,
Gürcistan SSR), Orta Asya Cumhuriyetleri (Kazaki stan S S R , Kırgızi stan SSR,
Özbekistan SSR, Türkmenistan SSR), Slav Bölgeleri ( Belarus SSR, Moldova SSR,
Rus SFSR, Ukrayna SSR) ve Sibirya.
Siyaset bilimcilere göre komünizm ve yeni ekonomik politika sosyalist toplumun
yapılanmasında iki tutumu ön plana çıkarmıştır. İlki karmaşık bir politika olan
toplum mühendisliği ve modernizasyon; ikincisi ise merkeziyetçilik ancak daha
fazla gelişme (Boobyer 2000 : 1 3 ). Lenin tarafından ortaya konulan bu politik tutum
daha sonra Sovyet liderleri tarafından da kullanılmıştır.
V. İ. Lenin ' in başkan olduğu yeni yönetimde Troçki dış işleri, Stalin ise
Milliyetler Komiserliği 'nin sorumlusu olarak görevlendirilmiştir. Bert G. Fragner,
Marksist düşünceyle hiçbir ilgisi olmayan bir milliyetçiliği Stalin ' in Milliyetler
Komiserliği görevindeyken geliştirdiğini iddia etmiştir (Van Schendel 200 1 :2).
Çarlık Rusyası 'nın, Şubat Devrimi 'nin hemen ardından tam ulusal bağımsızlık
.
isteyen bölümleri Polonya ve Finlandiya'dır. Yeni yönetimin 1 . Dünya savaşı devam
ettiği için öncelikli konusu ve çözmesi gereken en önemli sorun Çarlık Rusyası
dönemindeki sınırları kontrol altına almak olmuştur. Bu yönde alınan ilk karar,
sınırlar içinde meskun topluluklarla hemen diyaloga geçilmesi gerektiğidir.
Birçok Türk aydını geçiş döneminde Çarlık Rusyasına karşı Bolşeviklerin
safında yer almıştır. Uzun süre Çarlık Rusyası egemenliği altında yaşayan Türk
topluluklarının ileri gelen aydınlarının, bizzat Bolşevik Devrimi 'ne katılmış olmaları
ve devrimin başını çeken Rus siyasilerinin sömürge halkların desteğine muhtaç
bulunmaları, kısa bir dönemde de olsa işgal altında yaşayan halklar arasında iyimser
bir havanın oluşmasını sağlamıştır (Hayit 1 995 : 2 1 3).
Devrimden sonra Stalin, Sovyet milliyetler politikasının başlıca aktörü olmuştur.
Daha sonra ise Sovyet milliyetçiliği adım adım ortaya çıkmaya başlamış ve

32
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

defalarca bu konuda Stalin' in temel fikirlerine başvurulmuştur. il. Dünya Savaşı


yıllarında ise "Sovyet Vatanseverliği"nin icadı ile büyük bir gelişim göstermiştir.
Sovyet Milliyetçiliği 'nin politik yapının adlandırdığı "Demokratik merkeziyetçilik"
adlı yapıda saklı olduğu önemli iddialar arasında yer almıştır (Van Schendel
200 1 : 1 8-20).
Bolşevik yönetimi 1 9 1 7' den sonraki kısa geçiş döneminde, Rus olmayan politik
grupların, özellikle de "Müslüman" adıyla kurulmuş teşekküllerin gücünü ve
önemini kabul etmiştir. Müslümanların sorunlarıyla ilgilenmek için oluşturulan
birçok merkezi ve bölgesel politik kuruluş9 bu durumun en önemli kanıtı olarak öne
sürülmüştür (Wimbush 1 986: 3). Ancak bu kuruluşlar gerçek anlamıyla Müslüman
nüfusun sorunlarıyla ilgilenmiş ve bu sorunları çözüme kavuşturmuş mudur?
şeklindeki bir sorunun cevabı tartışma konusu olacak kadar karışık görülmektedir.
Türkistan Sovyet Komiserliği, 1 5-22 Kasım 1 9 1 7 tarihlerinde yapılan kongre
sonunda kurulmuştur. Tek destekçisi Rus askerleri ve demiryolu işçileri olan söz
konusu komiserlik Türkistan' daki iktidarı temsil ettiğini iddia etmiştir. Ancak sözde
komünist iktidar temsilcileri, Türkistan üzerinde kontrol ve idarenin sadece
kendilerinin hakları olduğunu ileri sürdükleri için bu iktidar yeni diktatörlük idaresi
olarak yorumlanmıştır. Ekim devriminin önderleri Lenin ve Stalin tarafından 2
Kasım 1 9 1 7 ' de yayınlanan ve Rus olmayan nüfusu umutlandıran, onlara geniş
haklar öngören beyanname 1 0 göz ardı edilmiştir.
Stalin ise 5 Aralık 1 9 1 7 tarihinde, Rusya ve Doğu Müslümanlarına aşağıdaki
çağrıyı yapmıştır:
"Rusya Müslümanları, Vo/ga kıyıları ve Kırım Tatarları, Sibirya (Yenisey
Kırgızları) ve Türkistan Kırgızları, Güney Kafkasya Türkleri ve Tatarları,
Kafkas Çerkezleri: Çarlar ve Rusya 'nın diktatörleri tarafından camileri,
ibadethane/eri tahrip edilen, inanç ve gelenekleri çiğnenen sizler, şimdi
inançlarınız ve adetleriniz, milli müesseseleriniz ve kültürünüz serbesttir,
dokunulmazdır. (Gürün 1 99 1 : 1 3 ).
"

'1 Başlıca kuruluşlar şunlardır: Halkçı Milliyetler Komiserliği 'ne (Narkomnats) bağlı Orta
Asya ve Sibirya Müslümanları işlerine bakan Merkez Komiserliği (Tsenral nyi Kommissariaı
po defam Musu/ 'man Vnutrennei Rossii i Sibiri) 1 9 1 8'de kurulan ve ilk başkanlığını Sultan
Galiyev 'in yaptığı Merkezi Müslüman Askeri Koleji (Tsentrmusvoenkollegiia), Müslüman
Köylü-İşçiler Kızıl Ordusu (Musul 'manskaiia Raboche-Krestianskaiia Krasnaiia Armiia),
kendine has Müslüman Komünist (Bolşevik) Merkez Komitesi olan Müslüman Komünistlerin
( Bolşevikler) Rus partisi, hatta adalet komiserliği nezdinde Sovyet kanunlarıyla Kur'an'ın
kurallarını uzlaştırmak ve koordine etmekle görevli özel bir şeriat komisyonu gibi. Bundan
başka 1 9 1 8 'den 1 92 3 ' e kadar uzanan devrede her tarafa dağılan Müslüman kongreleri
görülmektedir. Bu kongrelerde, Müslümanların Sovyet ihtilaline olan özel katkısı ve özellikle
Müslümanların siyasi hedeflere ulaşmak için alması gereken tedbirler tartışılıyordu. (S. Ender
Wimbush, Sovyet Orta Asyasında Soysuzlaştırma Politikası, Çev : Yasin Ceylan, ODTÜ
Asya-Afrika Araştırmaları Grubu, Ankara 1 986, s.3.)
10
B u beyannamenin içeriği özetle ş u maddelerden oluşuyordu:
1- Rusya'daki bütün halkların eşitlik ve hakimiyet hakkı,
2- Halkların kendi mukadderatlarını bizzat tayin etmeleri,
3- Halkların milli ve dini inançlarının serbestçe tatbiki,
4- Rusya'daki milli azınlıkların kendi devletlerini serbestçe kurabilme haklarının olduğunu
kabul ve ilan ediyoruz. (Saray 1 996: 29 1 .)

33
NEZİR TEMUR

Daha sonraki dönemlerde, başta Türkistan halkı olmak üzere Orta Asya'da
yaşayan Türk halkları ilk hayal kırıklığını, 1 Mayıs 1 9 1 8 tarihinde " Türkistan
Otonom Sovyet Sosyalist Cumh uriyeti"nin kurulması ile yaşamışlardır. Türkistan
Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Türkistan 'da yaşayan Rusların,
Moskova'daki "Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyetleri Merkez
Komitesi"nden aldıkları emirle kurulmuştur. Bu yapının amacı, milli esaslara göre
gelişmekte olan Türklerin Muhtariyet çabalarını önlemek şeklinde yorumlanmıştır
(Saray 1 996: 29 1 ). Sahip olunan iyimser hava, devrimin bütün kurumlarıyla
oturması ve başta Lenin ile Stalin olmak üzere devrimin önde gelen liderlerinin
mutlak bir hakimiyet kazanmasıyla yerini bütünüyle karamsar bir havaya
bırakmıştır. Özellikle de Stalin döneminde iyice belirginleşmeye başlayan,
görünürde Sovyet milliyetçiliği esasta ise Rus milliyetçiliği, devrimle birlikte
Türkistan coğrafyasında yeşeren umutların yok olmasına sebep olmuştur. Devrim
yöneticileri, bir süre sonra Çarlık yönetimine karşı kendileriyle aynı safta yer alan
Türk aydınlarını sindirme harekatı başlatmışlardır. Sultan Galiyev, Turar Rıskulov,
Ahmet Baytursun gibi Türk aydınlan Bolşevik idarecilerin bu tavrı karşısında sessiz
kalmamışlardır. Daha sonra Sultan Galiyev, Alimcan İbrahimoğlu gibi aydınların
Türk topluluklarını Türkçe etrafında birleştirme çabalan ise bazı Sovyet yöneticileri
tarafından "Komünist Turan" şeklinde isimlendirilmiştir. Galiyev ' in "Sömürülen
sınıflar değil, milletlerdir. Bunlar da Müslüman Türkler 'dir." şeklindeki görüşü
Sovyet yöneticileri tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Kısa zamanda bu aydınlar
"Pan-Türkist", "Türkiye Ajanları" olmakla ve "karşı devrimci (reaksiyonel)"likle
suçlanmıştır (Aça 2003 : 34). Sultan Galiyev 1 923 'te K P ' deki görevinden alınmış,
l 928'dc hapsedilmiş ve sonrasında kaybolmuştur. Galiyev ' i n adı, Müslüman
halkların ayrı ulusal varlıklar olarak bölünmesine karşı çıkan milliyetçi ve Pantürkist
bir sapmaya işaret etmek için kullanılmıştır (Sultangalievşçina) (Roy 2005 : 1 O l ).
1 9 1 6 isyanlarının bir devamı olarak, 1 9 1 8'de başlayan ve Bolşevik yönetimi
tarafından "Basmacı Hareketi" (Hayit 1 995 : 1 69) diye adlandırılan Türkistan
merkezli isyanın kanlı bir şekilde bastırılması, devrimin ilk günlerinde takınılan
iyimser havanın bütünüyle yok olmasına sebep olmuştur.
Marksist düşüncede önemli bir yere sahip olan self-determinasyon kavramını ilk
olarak Bolşevikler, uluslararası bir hukuk prensibi şeklinde yorumlamıştır
(Sönmezoğlu 1 995: 466). Stalin 1 9 1 3 'te yayımladığı "Marksizm ve Milli Mesele"
adlı kitapçığında self-determinasyon hakkının bir millete merkezi yapıdan tam
ayrılma ya da özerklik hakkı vermediğini savunmuştur. Kendi kaderini tayin hakkı,
yani self determinasyon konusunda gelecekteki siyasi uygulamalarına ışık
tutabilecek nitelikte açıklamalar yapmıştır:
"Programımızdaki self determinasyon sadece politik self determinasyon
olarak anlaşılmalıdır. Bu ise ayrılmak ve bağımsız devlet kurmak demektir . . . .
Devlet içinde bir milliyet olarak yaşayan bir milliyetin sadece ve sadece bir
hakkı vardır. Rusya 'dan ayrılıp bağımsız bir devlet kurmak . . . Bu hakkı
kullanmak istemeyen bir halkın, devletten federal ilişkiler kurmak, toprak dışı
kültürel özerklik gibi haklar talep etme hakkı yoktur . . . " (Andican 2003 :34).
Devrim gerçekleşmeden önceki bu görüşlerden gerek Lenin döneminde gerekse
Stalin döneminde sapmaların olduğu uygulamalarda gün yüzüne çıkan gerçeklerdi.
Lenin' in Kadet Partisi sözcülerine yönelik yaptığı açıklamada kendi söylediklerinin
tam tersi bir görüşte olduğu açıkça görülmektedir:
"Kendi kaderini tayin hakkı başka şeydir, kaderinin tayin hakkının kullanımı,
yani bir ulusun belli koşullar altında ayrılmasının uygun düşüp düşmeyeceği

34
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
ise başka bir şeydir. Parti bu sorunu her özel olayda bir bütün olarak,
toplumsal gelişmenin ve proletaryanın sosyalizm için verdiği sınifsavaşımının
talepleriyle uyumlu olarak, değerine göre kararlaştırmalıdır. Biz self
determinasyonu . . . . ekonomik parçalanma ve küçük devletler oluşturma ideali
için istemiyoruz. Aksine büyük devletler arzu ediyoruz. Fakat bu tamamen
demokratik ve enternasyonal bir temele oturmalıdır. Bu ise ayrılma hakkı
olmadan düşünülemez . . . . Ayrılma bizim planımız değildir. Biz hiçbir şekilde
ayrılmayı öngörmedik. " (Andican 2003 :35).
Stalin' in de partinin çıkarlarının milletlerin haklarına göre öncelik taşıdığının
altını çizmesinden, aslında Lenin' in ve Stalin' in bu konudaki görüşlerinin tam olarak
netleşmediği anlaşılmaktadır. Bu konuda, P. B. Henze'nin değerlendirmesi şu
şekilde olmuştur:
" Verilen bütün ödünlere rağmen, Orta Asya 'nın bazı bölgelerinde ve Kuzey
Kajkasya 'da Sovyet rejimine karşı 1 930 'lu yıllara kadar süren direnişlere
rastlanmıştır. İmparatorluğun çok uluslu bir devlet olarak kurulmasında,
yönetimin bölgesel düzeyden başlayarak etnik birimlere göre düzenlenmesi
anlayışı, bir dereceye kadar milliyetçi duyguların güçlülüğü karşısında
verilen taviz olup, böyle bir uygulamaya Çarlık İmparatorluğu 'nun son
yıllarında da başvurulmuştu. Verilmiş olan bu ödün bir bakıma avutma
oluyordu. Üstelik bu ödünü hem yönetim biçimi şeklinde düzenleyenler hem de
bu sistemden yararlananlar gerçekçi bulmamışlardı. Öte yandan bütününde
olduğu gibi, bu yöntem de üst düzeyde yeni bir düş kırıklığına yol açmıştı.
(Henze ?: 46).
Bolşeviklerin görünürdeki milliyetler politikasının ana çizgilerini şöyle
iizetlemek mümkündür:
- Milliyetlerin ve dillerin eşitliği
- Proleterya partisinin milli çizgilerle ayrılmasına karşı çıkılması
Bazı koşullar altında daha önce baskı altında tutulan halkların
bağımsızlıklarının desteklenmesi
- Ayrılma hakkının proletaryanın çıkarlarıyla uyumlaştırılması,
Komünizme geçilene kadar, sosyalist düzende ulusal bilince ödünler
verilmesi (Virtanen 2002 : 1 83 ) .
Komünist Parti v e kurucusu Lenin'in milliyetler politikası ana çerçevesinde
Türkistan' ın "milli bölünüş" yani Türkistan'da kurulması düşünülen Sovyet-Milli
Devlet yapısı meselelerine önem verdiği, söz konusu dönemi anlatan tarih
kitaplarında da açıkça belirtilmiştir. l 920'de Lenin' in Merkezi Komite'nin
Türkistan'da "Rusya Komünist Bolşevik Partisi 'nin vazifeleri hakkındaki kararı"nı
tasdik ettiğinde, özellikle belirttiği iki husus ana hatlarıyla şöyledir:
1 . Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan 'ı bölerek, Türkistan' ın haritası
(etnografaa ve diğer haritaları) hazırlatılmalı ve uygulamaya konulmalı.
2. Söz konusu üç bölümü hazırlamanın şartları bütün ayrıntılarıyla
belirtilmelidir." (Tiiş liyev, Roslyakov, Saparov, Hocayev, Hudayberdiyev 1 965: 307)
Komünist Parti ve Lenin' in yaptığı bu bölümleme milliyetler politikasının
uygulanmasındaki stratej iyi ortaya koymaktadır. Bu stratej iye göre milliyetler
politikasının uygulanmasında sorunlar yaşanabileceği öngörülen bölgeler ayrı idari
yapılar olarak birbirinden ayrılmalıdır. Bu bölgeler içinde, Türkmenistan,
Özbekistan ve topraklarında Türkmenlerin de yaşadığı Tacikistan yer almaktadır. Bu
hölümlenmeye isim bulmakta gecikilmemiştir. Bu isim; yüzyıllarca Türklerin

35
NEZİR TEMUR

yaşadığı bölge anlamında kullanılan "Türkistan" tenmı yerine özellikle Lenin


döneminden itibaren "Orta Asya" terimidir. Sovyetler, Türk üst kimliğini
vurgulayan ve Türk yurdu, vatanı anlamlarına gelen Türkistan ifadesi yerine Orta
Asya Cumhuriyetleri ve Kazakistan tabirlerini kullanmıştır. Türkistan tabiri idari bir
birim ismi olarak Ruslar tarafından kullanılmıştır. Onlar, 1 865 yılına kadar işgal
ettikleri topraklara, idaresi Orenburg valiliğinde kalmak üzere " Türkistan Vilayeti"
adını vermişlerdir. Türkistan tabiri, Doğu Türkistan, Kuzey Afganistan ve
Kuzeydoğu İran gibi çok geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bu tabirin Sovyetler
tarafından kullanılmamasının hatta yasaklanmasının gerekçesi olarak birleştirici ve
Türk topluluklarını Türk üst kimliğinde bütünleştirici özelliğinde saklı olması
gösterilebilir. 1 9 1 7 ' den itibaren az kullanılmaya başlanılan Türkistan ismi 14 Ekim
1 924 'te Sovyet Rusya siyasi literatüründen çıkarılmıştır. 1 925 'ten sonra Sovyet
yönetimi Türkistan kelimesini haritalarından, sözlüklerinden kaldırmıştır. Türkistan
kelimesi yalnızca Türkistan Askeri Bölgesi isminde kalmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan
sonra ise artık Orta Asya tabiri kullanılır olmuştur. Sovyet coğrafyacıları
bölümlemeyi daha özel bir şekilde kullanmışlardır. Buna göre Sovyet Orta Asya'sı
terimi Kazakistan'ın güney yansı ile Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve
Tacikistan için kullanılmıştır. Kazakistan ' ın kuzey yarısı ayrı bir birim olarak
değerlendirilmiştir. Bu alan kabaca antikçağın Transoksianus 'una ve Müslümanların
Maveraünnehir'ine (Arapça'da "nehrin öte yanı") yani iki deryanın havzasına
karşılık gelmektedir (Roy 2005 : 29).
27 Ekim 1 925 'te uygulamaya konulan karar doğrultusunda Türkistan halkına
ayrı ayrı Özbek, Kırgız ve Türkmen olma şuurunu verip ayrı milletlermiş gibi "mi lli
bölünme" tabirini kullanarak gerçekleştirilen bu bölünmenin amaçlarından birisi de
kültürel açıdan dil ve edebiyattaki bölünmedir. Böylece Çarlık döneminde faaliyete
geçirilen İ lminskiy 'in planları, Sovyet döneminde de Lenin ' in talimatlarıyla bir
hükümet stratej isi şeklinde hukuki zemine oturtularak devam etmiştir (Erdem 1 999:
1 50). Sovyet rejiminin bölgesel milliyetçiliğin büyümesi için uygun koşulları
yarattığı iddia edilmiştir (Schendel 200 1 : 3). Gerçek kimlikler ayrı ayrı ifade
edilerek bastırılmıştır ancak aynı zamanda da Sovyet rej imi yerel milli kimlikleri
güçlendirmek kaydıyla kültür, dil ve tarih çalışmalarını desteklemiştir. Sovyet
sisteminin, milliyetçi tutumlara karşı çıkmak yerine çeşitli milliyetleri Sovyet
kimliğinde eritmek amacıyla prensipte isteksiz olsa da bu tür davranışlara toleranslı
bir tavır aldığı varsayılmaktadır.
1 920'li yıllarda başlatılan yerlileştirme (korenizatsiia) politikaları da bu
çerçevede düşünülmelidir. Bu politikaya göre, Sovyetler Birliği bünyesindeki
azınlıklara Marksist-Leninist ideoloj i kendi ana dillerinde öğretilebilmeliydi. Bu ise,
parti kadrolarının yerelleşmesini öngörmekteydi . Okullar, parti hücreleri, işçi
sendikaları, araştırma kurumları, tiyatrolar, mahkemeler, gazete ve dergilerin tümü
yerel dillerde olmalıydı. Lenin 'e göre, sosyalizm, önce ulusları "birbirlerine
yaklaştıracak" (sblizhenie), sonra da "birbirleri ile kaynaştırarak" (sliianie) "yeni
Sovyet insanını" oluşturacaktı. Yani, "halkların kardeşliğini" (druzhba naradov)
gerçekleştirecek olan bu yeni düzen, tüm Sovyet vatandaşlarının kendi ana
kimliklerinden arındığı ve bu tür kimliklerin geçerliliğini yitirdiği bir sistem
getirecekti. Bunun doğal sonucu olarak da zaman içerisinde federal yapı üniter bir
devlete dönüşecek, Sovyet federasyonu da tüm Sovyet vatandaşlarının yaşayacağı
üniter bir devlet olacaktı (Akçalı 2003). Ancak Bolşevik yöneticilerin Sovyet federal
sistemindeki teori ve pratikleri birbirini tutmamıştır. 1 922 yılında Lenin ve Stalin

36
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Rus olmayan halkların yeni sisteme nasıl entegre olacağı konusunda anlaşmazlığa
düşmüştür. Stalin Rus olmayan halkların büyük bir Rus devleti içerisine otonom
cumhuriyetler olarak dahil olmasını istemiştir (Boobyer 2000: 22). 1 922 yılında
imzalanan Birlik Anlaşması merkeze çok fazla yetki tanımış ve bu tarihten
başlayarak Birliği oluşturan cumhuriyetlerin tüm güçleri pratik olarak ellerinden
alınmıştır. Sovyetler Birliği teoride federal, uygulamada üniter bir devlet haline
gelmiştir. Merkezi otorite, birlik cumhuriyetlerinin anayasada belirtilen haklarını
kullanmasını engelleyici pek çok mekanizma ile yerel birimleri üniter bir devlette
olabilecek ölçüde kendisine bağlamıştır (Akçalı 2003). Yerel idarelerde resmi
organların yerlileştirilmesi (korenizatsiya) hareketi, Sovyetler B irliği 'nde Lenin
siyasetinden Stalin siyasetine geçildiği 1 920'1erin sonlarında hızlanmış bu dönemde
Stalinizm bir süre devrimin üstünde yer almaya başlamıştır. l 930'lu yıllarda
Stalin'in ortaya koyduğu sosyalizmin Marks, Engels ve Lenin' in sosyalizminden
farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Bazı tarihçiler Lenin rejiminden Stalin diktatörlüğüne
geçişin l 930'lu yılların ortasında olduğu görüşündedirler. Ancak Lenin' in
ideoloj isinin ve taktiklerinin Stalin sisteminin veya diktatörlüğünün temelini
oluşturduğu da bu görüşler arasında yer almıştır. 1 930'lu yılların sonlarında ise
görünürde Sovyet milliyetçiliği esasta ise Rus milliyetçiliği ortaya çıkmıştır
( Boobyer 2000: 5). 1 93 3 'te yerlileştirmeden (korenizatsiya) vazgeçilmiş, ama yerli
milliyetçilikle mücadele artarak devam etmiştir. Bunun aynı zamanda Rusçanın
yükselişi anlamına geldiği iddia edilmiştir (Uzman 2005 : 200).
Diğer taraftan, Lenin' in izlemiş olduğu milliyetler politikasının, ülkenin içinde
hulunduğu koşullarda geçici bir ödün politikası ya da belirli siyasi amaçların
gerçekleşmesine yönelik bir taktik olduğu belirtilmiştir. Devrim sonrasında Sovyet
rej imi yerel kültürlere karşı esnek, hoşgörülü, hatta yer yer destekleyici bir tutum
sergileyerek, azınlıklara kendi sanat ve kültürlerini yaşatmak konusunda oldukça
fazla imkan tanımıştır. Hatta azınlıklarla ilgili bir bakanlık dahi kurulmuştur. Bu
tutumun en önemli sebebi olarak yönetimin, Birinci Dünya Savaşı ve iç savaş
sonucu çökmüş olan ekonomiyi yeniden inşa etmek ve ayrılıkçı akımlarla baş etmek
durumunda kalmasını göstermek mümkündür.
Lenin' in 1 924 yılında ölümünün ardından, Sovyetler Birliği 'nin başına geçen
Stalin döneminde devrimin ilk yıllarına oranla çok daha farklı bir milliyetler
politikası izlenmiştir. Lenin döneminde, bazı zorunluluklar sebebiyle yerel kültürlere
ve kimliklere karşı gösterilen esnek tutum Stalin döneminde oldukça katılaşmıştır.
Stalin'e göre her türlü "milliyetçi sapma" önlenmeliydi. Sovyet kültürü "görünüşte
milli ama içerikte sosyalist" olmalıydı. Bu, tüm sanat dallarında uyulması gereken
bir temel prensibe dönüşmüştü. Tüm sanat ürünlerinde Ruslar her zaman dost,
cömert, cesur, adil olmalı ve azınlıkların yanında yer almak zorundaydılar (Akçalı
2003). Stalin dönemi; Sovyet kimliğinin yaratıldığı, bu kimliğin yaşandığı ve
kurumsallaştığı bir dönem olarak nitelendirilebilir. Alfabe politikaları, dil
politikaları, eğitim politikaları, güdümlü edebiyat politikaları, tarihin yeniden
yorumlanması ve Sovyet tarihinin oluşturulması bu dönemin ürünüdür (Naskali
2007 : 7).
Stalin dönemindeki milliyetler politikası çerçevesinde önemli uygulamalardan
birisi de 1 924-25 yıllarında başlatılan ve 1 936' da ana hatlarıyla beliren "ulusal sınır
belirleme politikaları" olmuştur. Sanatın tüm dallarına egemen olan "görünüşte milli
ama içerikte sosyalist" (Akçalı 2003) i lkesinin burada da geçerli olduğu söylenebilir.
Bu politikalar doğrultusunda Orta Asya' da o güne dek varolmamış sınırlar çizilmiş

37
NEZİR TEMUR

ve beş ayn birlik cumhuriyeti oluşturulmuştur. Bu politikanın en temel


sebeplerinden birinin Orta Asya halklarını kontrol altında tutabilmek için gerekli
olan bir tür "höl ve yönet" politikası olduğu belirtilmiştir. Aynca çizilen bu sınırlar
oldukça sorunluydu ve daha sonraki yıllarda bundan dolayı ufak çaplarda bölge
halkı arasında anlaşmazlıklar yaşanacaktı. Stalin, bölge insanının ezici bir
çoğunlukla Müslüman ve Türk kökenli olması açısından Türkçülük (Pantürkizm) ve
İslamcılık (Panislamizm) akımlannın güçlenebileceği endişesiyle bu bölgeleri
tehlikeli görmüştür.
1 924 'te sonradan her birine birer asli halk atfedilecek olan Sovyet
cumhuriyetlerinin kurulması kanun hükmüne bağlanmıştır. 1 924 yılında başlatılan
sınır belirleme süreciyle iki yeni birlik cumhuriyeti oluşturulmuştur: Türkmen Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti ve Özbek Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti. Bugünkü Kazakistan
ve Kırgızistan Rusya Federasyonu sınırları içerisinde "otonom cumhuriyet" olarak
yer almışlardır. Aynı şekilde Tacikistan da Özbek Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti
içerisinde bir otonom cumhuriyet olmuştur. Tacikistan 'a bu statü 1 929 yılında
verilmiştir. Böylece bir gecede, bir yanda Türkmenistan ve Özbekistan Sovyct
Sosyalist Cumhuriyetleri; diğer yanda her ikisi de Rusya'ya bağlı olan Kırgızistan
(aslında Kazakistan) ve Kara-Kırgızistan (aslında bugünkü Kırgızistan) Özerk
Cumhuriyetleri; son olarak da doğrudan Rusya 'ya bağlı Karakalpakistan özerk
bölgesi ortaya çıkıvermiştir. 1 929 yılında statüleriyle oynanmaksızın Kırgızistan 'ın
adı Kazakistan, Kara-Kırgızistan 'ın adı ise Kırgızistan olarak değiştirilmiştir.
1 932 ' de Karakalpakistan, hala Rusya içinde olmasına karşın özerk cumhuriyet
yapılmıştır. 1 936'da, Kazakistan ve Kırgızistan Sovyet cumhuriyeti statüsünü elde
etmişlerdir. Böy le c e 1 924 ' te, evvelce var olan tüm idari y ap ı l ar feshedilip, "bir etnik
- bir toprak" (Roy 2005 : 1 00) ilkesiyle Türkistan haritası yeniden çizilmiştir.
Sovyctler tarafından etnik kimlikler inşa edilmiş, yapı landırılmıştır. Sovyctlcr
Birliği döneminde etnik grupların ve dillerin isimlendirilmesi politize edilmiştir
(Grenoble 2003 : 32). Söz konusu süreç aynı zamanda bu etnik gruplara bir de isim
verilerek sonuçlanmıştır. 1 924'tc dört cumhuriyetin kurulmasıyla Türk
topluluklarını ayrı milliyetler haline getirme planında önemli bir basamak aşılmıştır.
1 924 yılının Ekim ayında Lenin ' i n daha önce almış olduğu karar doğrultusunda ve
Türkistan 'da yapılan çalışmalar sonucunda, bu bölgede kurulacak olan sosyalist
cumhuriyetlerle ilgili yapılması gereken çalışmalara başlanması kararlaştırılmıştır.
Zira Türkistan ' ın paylaşımı, Komünist Parti 'nin milli mesele olarak ele aldığı parti
programlarından biriydi.
Ulusal sınır belirleme politikalarının Sovyet Orta Asyasında başarılı olup
olmadığına ilişkin olarak değişik yorumlar yapılmıştır. Bazı araştırmacılara göre, bu
sınırlar yapay olarak çizilmiştir ve genel olarak Orta Asya'da ulus-devlet
oluşturmada başarısız olunmuştur. Bu görüşe göre, Sovyet yönetiminden önce
bölgede yaşayan insanların çok büyük bir çoğunluğu, genci olarak kendilerini
Türkistanlı veya Müslüman olarak kabul etmekteydiler. Bunun yanı sıra, yaşadıkları
yöre veya bölgeyle de özdeşleşmişlerdi. Ancak Sovyct yönetiminin ulusal sınır
belirleme politikaları çerçevesinde, bölge insanının dil, tarih, gelenek ve ülke olarak
birbirlerinden bağımsız olduklarını öne sürmeleri "tarihin değiştirilmest' olarak
yorumlanmıştır (Hayit 2005 : 3 1 ). Benzer şekilde, pek çok araştırmacı bölgedeki en
önemli kimliğin, Sovyet döneminde de etkisini ve önemini yitirmemiş olan
İslamiyet olduğunu belirtmişlerdir. Bu araştırmacılara göre, ulus-üstü bir kimlik olan
İ slam dini, bölge insanının en temel kimliğidir (Akçalı 2003). Dolayısıyla, 1 924-25

38
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

yıllarında uygulamaya konmuş olan ulusal sınır belirleme politikaları yapay


bölünmelere yol açmıştır.
Sovyet cumhuriyetleri, bir devletin her türlü dış görüntüsüne sahiptir: Bir devlet
başkanı (sovyet başkanı), bir dışişleri bakanlığı ( 1 944'ten sonra), bir bayrak, bir
ulusal komünist parti, bir ulusal dil, bir üniversite, bir bilimler akademisi vb. Özerk
cumhuriyetlerin bir sovyeti (ama sovyetin başkanı devlet başkanı değildir), teknik
konularla uğraşan bir bakanlar kurulu vardır ama dışişleri bakanı yoktur; ilk ve orta
eğitimde kullanılan bir ulusal dilleri vardır ama o dilde üniversiteleri yoktur; bilim
akademileri bağlı oldukları Sovyet cumhuriyetinin kendi akademisinin bir
bölümüdür; aynı şekilde yerel komünist parti de "ulusal" partinin bir koludur (Roy
2005 : 1 0) . Böylece Sovyet sisteminin, ulus-devlet kavramından habersiz olan bir
bölgeye ulus-devlet modelini yerleştirdiği belirtilmiştir.
Bölgeci ve etnik çatışmaların en önemli sebebi bu dönemde toplulukların her
birinin belli bir sistem dahilinde toprak temelinde bölgeselleştirilmesi ve
etnikleştirilmesiydi . Bu ise Sovyetler Birliği 'nin milliyetler politikası çerçevesinde
geleceğe yönelik yapmış olduğu en önemli faaliyet olarak değerlendirilmiştir.
Kolektivizasyon; bireyin bir kolektife (Kolhoz) bağlanması, Komünist Parti 'nin
idari bölümlenme (köy, bölge, il sovyetleri; cumhuriyet komünist partisi) temelinde
yapılanması olarak tanımlanmıştır. Her şeyin belli bir toprağa, bölgeye
dayandırılması ile kimliklerin sistemli bir şekilde etnikleştirilmesi birlikte
yürütülmüştür. Roy'un belirttiği gibi bu "ithal ulus - devlet" modeli Orta Asya
örneğinde çok daha geniş ve radikal bir toplum mühendisliği projesinin bir parçası
olarak değerlendiri lmiştir. Bu projenin öngörülerinden biri de ulus-devleti Sovyet
kalıbı içine dökerek sistemle bütünleştirmek, dolayısıyla geçersiz kılmaktı (Roy
2005: 1 1 ). Sürekli olarak ideoloj ik meşruiyetle "milliyetler" arasındaki gidip
gelmelerin arasında sıkışmış olan SSCB, sosyalizm adına ve Ruslaştırma
aracılığıyla, Rus olmayan on dört cumhuriyeti ideolojik bir uluslar-üstü bütününde
eritmeye çalışmıştır (Roy 2005 : 40). Bu bütünün adı ise Sovyet kimliğidir.
Ruslaştırma çalışmaları bu defa entemasyonalist bir ideoloj inin sağladığı
destekle Sovyetler Birliği döneminde özellikle Stalinli yıllarda bütün kurumlarıyla
yeşermeye başlamıştır ve Çarlık Rusyası temel politikalarının devamı niteliğinde
olan "Sovyet Milliyetler Teorist' geliştirilmeye çalışılmıştır.
Bu teorinin birbirini tamamlayan iki çıkış noktası Çarlık Rusyasında olduğu gibi
yakınlaşma (sblizhenie) ve kaynaşma (sliianie) 'dır. Henze Sovyet Milliyetler
Politikası'nın bu iki temel noktasını şu şekilde açıklamaktadır:
"Sblizhenie ve sliianie SSCB 'deki etnik sorunların tartışılmasında önem
kazanmış sözcüklerdir. Sblizhenie daha yakına gelmek anlamını taşır ve etnik
şuurunu kısmen yitirerek birbirlerine yaklaşmış milletlerin durumunu
gösteren bir terim olarak kullanılmıştır. Bu terim dil açısından Rusya 'daki
Rusça dışındaki dillere daha çok terimin sokulmasını özendirmektedir.
Sliianie bu işlevi daha da ileri götürmektedir. Bu da kelime anlamında
'birlikte sürüklenme ' yani bir araya getirme demektir. Sliianie sözcüğünün
içinde taşıdığı düşünceyi gerçek/eştirmek daha da güçtür. Çünkü böyle bir
yöntemle diller birbirleriyle karışarak kendilerine özgü nitelikleri
kaybedecek/erdir. işte bunun içindir ki en radikal Sovyet idealistleri bile böyle
bir işlevle Rusçanın diğer dillerin yerini almasından başka bir sonuç
çıkmayacağını ister istemez kabul etmek zorunda kalmışlardı. " (Lengeranlı
200 1 : 1 3 ).

39
NEZİR TEMUR

Sovyet dönemi milliyetler politikasının Rus, Ukrayna, Gürcü, Tatar ve Kazak


gibi varolan milliyetçilikleri kırmak için düşünüldüğü iddia edilmektedir. Bu şekilde
birbiriyle mücadele halinde ve teorik olarak "büyükler" kadar hakka sahip birçok
küçük halk imal edilmiş ve bunun doğal sonucu olarak yeni milliyetçilikler
yaratılmıştır. Sovyet yönetimi tarafından burada amaçlanan; yeni oluşturulan
halkları kendi ayaklan üzerinde durabilecek birer ulus-devlete dönüştürmek değil
aksine diğerleriyle birlikte bu halkları da büyük Sovyet bütünü içinde eritme hedefi
doğrultusunda sadece görünüşte var olan bir yönetime indirgemek şeklinde
yorumlanmıştır (Roy 2005 : 8).
Lenin ve Stalin arasında özellikle iç savaş döneminde ( 1 9 1 8- 1 92 1 ) meydana
gelen bazı olaylar sebebiyle fikir aynlıkları belirmeye başlamıştır. Sultan Galiyev'in
başlattığı karşı hareket ve Sovyet yöneticilerinin tabiriyle Basmacı hareketinin
Stalin'in milliyetler politikası konusunda bazı radikal görüşlerinin şekillenmesinde
etkili olduğu iddia edilmiştir. Ancak gerek Galiyev' in başlatmış olduğu hareketin
gerekse Basmacı hareketinin çıkış sebebi bu noktada göz ardı edilmiş olmalıdır.
Çünkü Galiyev' in muhalefeti devrime değil devrimin gerçekleşmesiyle birlikte
gerek Lenin 'in gerekse Stalin'in izledikleri milliyetler politikasındaki sapmalaradır.
Aynca Stalin bir anlamda Çarlık döneminin etnikleştirme politikasına geri dönüşü
yeniden gündeme getirmiştir.
Lenin, Bolşevik rej imin inşasında yaptığı önemli çalışmalar karşılığında Stalin ' i
Komünist Parti Sekreteri olarak atamıştır. Stalin' in SSCB 'nin başına geçmesindeki
en önemli etken bu görevidir, denilebilir. Siyaset bilimcilere göre Lenin, aslında
kendisinden sonra yönetime Troçki 'nin geçmesini istemiştir. Lcnin ' in ölümünden
sonra Stalin ' in başta Troçki olmak üzere Lenin 'e yakın isimlerle bazı noktalarda
fikir ayrılığına düşmesinin bunun önemli göstergelerinden biri olduğu söylenebilir.
Daha sonra Stalin, Troçki, Kamenev ve Zinoviev 'i, kendisine muhalif olan devrimin
önemli liderlerini partiden ihraç etmiştir (Stephen 1 999: 54 ). Stalin bu politikalarıyla
1 929'1arın sonuna doğru partideki hakimiyetini pekiştirmiştir.
Bu uygulamalar Stalin döneminin devlet yönetimi bakımından Lenin dönemine
göre daha sert geçeceğinin işaretleri olmuştur. Lenin dönemindeki demokratik
merkeziyetçiliğe dayanan yönetim şekli, Stalin döneminde demokratik olmaktan
ziyade sadece merkeziyetçi bir hale dönüşmüştür. Stalin özellikle, Türkistan
bölgesinde yaşayan Müslüman Türk halka uyguladığı şiddetli ekonomik, politik ve
kültürel politikalarla dikkat çekmiştir.
Oliver Roy, Stalin dönemi milliyetler politikasını üç unsura dayandırmaktadır:
1 . 1 9. yüzyıl antropolojisi ve Marksist anlayışın mirası olan sonradan Sovyet
etnografya ekolü olarak adlandırabileceğimiz yaklaşım tarafından sistemleştirilen bir
"halk" kavramlaştırmasından hareketle Stalin tarafından geliştirilen bir teorik bütün;
2. Toprağa bağlı kılmaya ve dilin statüsüne dayanan idari ve siyasal bir
sınıflandırma;
3. İlk iki ilkeyle ilgisi olmayan, ama onların terminolojisi içinde biçimlenen
siyasal ve stratej ik bir mantıktan hareketle, insan topluluklarının ve toprakların
gerçekten de bölünüp birbirinden ayrılması (Roy 2005 : 1 0 1 ).
Ulusal sınır belirleme politikalarında dile özel bir önem verilmiştir. Sovyet
yönetimi tarafından bölgede, mevcut çeşitli lehçeler ve fonetik farklılıklar
kullanılarak ayn yerel diller ve alfabeler yaratılmıştır. 1 923 yılında Özbek, 1 924
yılında Kırgız ve Türkmen, 1 925 yılında da Karakalpak dilleri ve alfabeleri

40
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

oluşturulmuştur. Dil konusu Çarlık Rusya ve Sovyet Rusyası arasında tarihi


sürekliliğe sahip diğer önemli politikalardan birini teşkil etmektedir.
SSCB 'nin ideolojik hedefi halkları Rus dilli bir homo sovieticus (Sovyet İnsanı)
içinde eritmek olsa da yeni imparatorluğun kurulması sırasındaki stratej ik
önceliğinin, dil (Türkçe) veya din (İslam) üzerine oturmuş büyük dilsel ve kültürel
bütünü bozmak olduğu söylenebilir. Bunu yapabilmek için, Stalin "mil liyet"
( natsionalnost) kavramını öne çıkarmıştır: Her milli siyasal varlık, tüm tarihsel
süreçler sırasında dile dayalı bir kimliği koruyabilmiş bir etnik cemaat olarak
tanımlanan asli bir milliyeti karşılamalıydı. Bu halk, mensuplarının her türlü siyasal
sözleşmesinden ve bilinçli seçiminden bağımsız olarak gelişen, canlı, doğal bir veri
olarak sunulmalıydı (Roy 2005 : 9). Stalin millet kavramını şu şekilde açıklamıştır:
"Millet tarihi olarak teşekkül etmiş, kararlı bir dil, toprak, iktisadi bir hayat ve kendi
kültür ortaklığında dile gelen ruhi bir şekillenme birliğidir. " (Miller 1 990: 3 1 4).
Stalin'in de belirttiği üzere sonuçta Rusça hakim olacak, ortaya çıkması amaçlanan
yeni Sovyet halkın gerçekte Ruslaşan milletlerin kaynaşmasıyla, Sovyetler Birliği
homojen bir biçimde Rusça konuşan halka meskun hale gelecekti.
Yeni milli devletlerin yaratılmasına paralel olarak Türkistan Türkleri ile birlikte
diğer Türk topluluklarına da bağımsız dil yaratılması konusunda ilk adımların
atılması sağlanmıştı. Kabul ettirilen diller ise önceden kullanılan (Türkistan'da
Çağatay Türkçesi, İdil-Ural bölgesinde Kazan Türkçesi, Azerbaycan ve Kafkasya'da
Azerbaycan Türkçesi) müşterek yazı dilleri yerine her Türk boyuna ve her coğrafi
bölgeye ayrı bir edebi dil şeklindeydi. Bir yandan değişik alfabeler kabul ettirilirken,
d i ğer yandan da farklı edebi dill er yaratılması amaçlanmıştır. Sovyetlerc göre
SSCB 'de 1 30 ayrı dil vardı. Bunların önemli bir bölümü Türk lehçe ve ağızlarıydı.
Bunlardan bazıları edebi dillere dönüştürülmüştü. Neredeyse her boya (uruk) bir
edebi dil düşecek şekilde 50 edebi dil yaratılmıştı. Bunların içerisinde Türklerin
payına düşen 1 8 ayrı edebi dil olmuştu. Kırımlı, söz konusu politikaların yeni
uygulanmaya başlandığı günlerde uygulama ve metot konularında ayrıntılı bilgi
vermiştir:
"Sovyet Rusların savunuculuğunu üstlenen ve Türklerin her birine ayrı ayrı
edebi diller yaratmanın gerekçelerini hazırlayan Kazanlı komünist/erden
A limcan İhrahimoğlu 'Türklerin dillerinin birliğinden söz etmenin Pan
Türkistlik olduğunu öne sürüyor. Farklı Türk topluluklarının dillerinin farklı
olmasının sebebi ise kesinlikle Moskova ile alakalı değildir. Bu ayrılık
tarihten ve yüksek dağlardan kaynaklanmaktadır." (Lengeranlı 200 1 : 14 ).

1 929'dan sonra Stalin'in yönetimi tamamen ele geçirmesiyle rejim tam bir
totaliter rejim havasına bürünmüştür. Kültürel hayatın kriterleri Yazarlar Birliği
tarafından yeniden tanımlanmıştır (Stephen 1 999: 52). Buna göre yazın hayatı
Sosyalist Realizm 'e (toplumcu gerçekçilik) uygun olmalıydı. Türkistan
coğrafyasında çok sayıda edebi dilin yaratılması ve Rusçanın ortak dil haline
gelmesi, Bolşevik ihtilalinden sonra yürürlüğe konulan yeni milliyetler yaratma,
farklılıklar oluşturma ve geliştirme politikalarının kaçınılmaz sonucu olmuştur.
Kırgızistan Komünist Partisi 1. Kongresinde Kırgız halkının hayatının Rus
proletaryası ve Sovyet halkına bağlandığı bu nedenle de ortak kültürle bütünleşmek
gerektiği ve bunun ancak Rus diline hakim olmakla mümkün olabileceği yönünde
karar alınmıştır. SSCB Komünist Partisi'nin yayın organı Pravda'nın 09.07. 1 937
tarihli sayısında çıkan bir yazıda: "Pantürkizm kokan Türkçe tabirler ve kavramların
sosyalist kültürün yarattığı terimlerle değiş tiri/mest' istenmiştir (Lengeranlı 200 1 : 1 6).

41
NEZİR TEMUR

Dolayısıyla gerek Çarlık gerekse Sovyet Rusyası döneminde "milliyetler"


politikasının önemli araçları etnografya ve dilbilim olmuştur.
Stalin, kolektivizasyon ve Sovyetleşmeye karşı gelişen direniş hareketlerine,
zorunlu göç ve repressiya (seçkin kıyımı) i le cevap vermiştir. 1 936--3 8 yıllarındaki
temizlik hareketinin ardından, savaş sırasında ve sonrasında binlerce kişi düşmanla
işbirliği yaptığı gerekçesiyle ortadan kaldırılmıştır. Daha sonra ise fiziksel kıyımı
kültürel kıyım izlemiştir. Daha önce bir kültür abidesi olarak kabul edilen Dede
Korkut'un milliyetçilik aşıladığı gerekçesiyle yasaklanmasında olduğu gibi, yeni
dönemde ulusal kültürlerin izleri silinmeye çalışılmıştır. Rus şovenizminin
tırmandığı bu dönemde, ilk dönemdeki tedbirli davranış elden bırakılarak, Rus
kahramanlığı, kültürü ve edebiyatı açıkça yüceltilmeye çalışılmıştır. Stalin
döneminde Rus halkı eşitler arasında öncelikli olmaya başlamıştır (Virtanen 2002 :
1 89).
Dil, edebiyat, folklor ve müzik alanındaki ulusal eserlere Rus kültürünün
aşılanması Sovyetleştirme politikasında başka bir yöntem olarak belirlenmiştir.
Stalin döneminde yürütülen milliyetler politikası çerçevesinde, sosyal bilimlerin dil
bilimi, folklor, etnografya, tarih gibi alanlarından azami ölçüde yararlanılmıştır.
Sovyet sisteminin en dikkat çeken yönü yalnızca ülkeleri değil, dilleri ve milli
tarihleri, folklor ve edebiyatı şekillendiren bir sistem olmasıdır. Bazı araştırmacılara
göre alt-etnik grupların oluşmasının anahtarı Sovyetleşme 'dir. Her ulus-devlet,
"liberal" de olsa, kendini oluşturmak için insan bilimlerini, öncelikle de arkeoloj i ve
tarihi harekete geçirmiştir. Bu yaklaşımın en önemli ismi, 1 86 1 'den sonra Kazan
Ü niversitesi ' nde Türk dilleri profesörü olan, Türk dil leri uzmanı N ikolay
İ lminsky'dir. İlminsky bir yandan hararetli bir şekilde kitlelerin Ortodoksluğa
döndürülmesini savunurken, öte yandan bu işin ulusal dil ve kültürlere dayanılarak
gerçekleştirilmesini istemiştir. İlminsky ve takipçileri tarafından Çarlık döneminde
ana hatları çizilen Ruslaştırma politikaları, Stalin döneminde Rus Türkologlarının
katkılarıyla "toprak" ve "dil" temelinde "Milliyetler Politikası" olarak uygulamaya
konulmuştur. Bu konuda O. Roy "Burada Ortodoksluk yerine Sosyalizm deseydik
Stalin 'in yaptığı şeyi tarif etmiş olurduk ."demiştir (Roy 2005 : 4 1 ). Lenin' in çok
uzun süre ortaya koyduğu "Şekilde millf, içerikte sosyalist" Sovyet formülü,
İlminsky'nin Rus milliyetçiliğinin bir sonucu olarak vurgulanan "Şekilde milli
içerikte Ortodoks"(Kreindler 1 977: 87) biçimindeki görüşleri ile birleştirilmiştir.
Sovyet etnografyası iki çok farklı geleneğin yan yana gelmesinden oluşmuştur:
Bir yanda Alman romantizmi tarafından temeli atılıp XIX. yüzyılın ikinci yarısında
Alman ve Rus kuramcılar tarafından sistemleştirilmiş haliyle halk fikri; diğer yanda,
farklı üretim biçimlerinin birbirini izlediğini savunan Marksist görüşün son derece
basitleştirilmiş bir yorumu (Roy 2005 : 1 0 1 ).
Stalin ' in 1 9 1 3 'te yayımlanan "Marksizm ve Ulusal Sorun" 1 1 adlı kitabı Sovyet
etnografyasının temel metni olarak değerlendiri lmiştir. Buna göre belli bir zaman
dilimi içerisinde farklı grupların kaynaşmasıyla ortaya çıkan halkın bir kökeni varsa,
adı geçen halk zaman içinde siyasal bir sürecin müdahalesi olmaksızın doğal bir
şekilde evrimleşir. Halk, siyasal bir sözleşmeyle değil, nesnel ve doğal nitelikler

11
Bu kitapta bir halk (narod), "tarihsel olarak dilden, topraktan, iktisadi yaşamdan, psikolojik
eğitimden oluşmuş, ortak bir kültürde kendini belli eden istikrarlı bir topluluk" olarak
tanımlanmıştır. Narod ve natsya için millet; natsionalnost için milliyet, kavmiyat ve halkiyat;
narod, narodnost için halk sözcükleri kullanılmıştır.(Bk. Roy 2005 : 45).

42
FOLKUJR ve İDEOLOJİ

bütünüyle tanımlanmıştır. Bu yaklaşım Alman etnografyasından miras olarak


kalmıştır. Bu çerçevede "narocf' kavramı Alman ekolündeki "volk" kavramıyla
örtüşmüştür. Kavramın Marksist bir eksene taşınmasıyla birlikte söz konusu
"halk"ın üretim biçimine bağlı olarak farklı siyasal örgütlenme tarzlarından geçtiği
kabul edilir. Kısacası, tarih boyunca varlığını sürdüren ve hiç değişmeyen bir sabitin
söz konusu olduğu kabul edilir. Bir halkın sürekliliğini sağlayan şey nedir? Stalin,
dilin bir üstyapı olduğunu savunan dilbilimci Marr ile 1 947'de yaptığı bir polemikte
bu sorunun yanıtını "Dil" olarak vermiştir (Roy 2005 : 1 0 1 ).
Sovyetler Birliği 'nin izlediği Milliyetler Politikası diğer kültürel ürünlere ve
folklora olan bakış açısını da belirlemiştir. Sovyetler Birliği döneminde milliyetler
politikası ana çerçevesinde farklı ulusal kimliklerin oluşturulması yönündeki
çalışmalar içerisinde Türklüğün ortak geçmişinde meydana getirdiği sözlü ve yazılı
edebi ürünlerin değişik topluluklara mal edilmesi önemli bir yer tutmaktadır. Azeri
milli kimliği Dede Korkut Destanı, Nizami, Fuzuli; Kırgız milli kimliği Manas
Destanı; Türkmen milli kimliği Köroğlu Destanı, Magtımgulı; Özbek milli kimliği
Alpamış Destanı ve Ali Şir Nevai etrafında şekillendirilmeye çalışılmıştır (Aça
2003 : 39). Folklor çalışmalarının özellikle Stalin ' in ölümüne kadar rej imin doğrudan
müdahalesi altında gerçekleştirilmesindeki en önemli etkenlerden birinin de bu
yönde izlenen politikalar olduğunu söylemek mümkün görünmektedir.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında Çarlık Rusyası 'nın izlediği milliyetler politikası
din dışında bütün araçlarıyla Sovyetler Birliği döneminde de sürdürülmüştür. Çarlık
döneminde İlminsky tarafından yöntemleri belirlenen milliyetler politikası aynı
zamanda Rusların daha sonraki Türkoloj i çalışmaları nı da etk i lemiştir.

Sovyetler Birliği'nin izlediği milliyetler politikası, folklora ve diğer kültürel


ürünlere olan bakış açısını oluşturmuştur. Folklora olan ideolojik yaklaşım izlenen
milliyetler politikasının bir sonucudur. Sovyetler Birliği dönemi folklor
politikalannı, bu dönemde uygulanan Milliyetler Politikasının bir uzantısı olan
kültür politikaları çerçevesinde değerlendirmek mümkündür. Sovyetler Birliği 'nin
izlediği milliyetler politikasının araçları olarak kullanılan özellikle dil ve folklor
alanındaki kültürel unsurlara ilişkin politikalar çalışmamızın bir sonraki bölümünde
değerlendirilecektir.
i l . SOVYETLER BiRLİGİ DÖNEMİNDE MİLLİYETLER POLİTİKASININ BiR
UZANTISI OLARAK KÜLTÜR POLİTİKALARI

A. DİL VE FOLKLOR POLİTİKALAR!


1 . Dil Politikaları
XIX. yüzyılın başlarında romantizm akımına paralel olarak Avrupa'da bir devlet
ideolojisi şeklinde ortaya çıkan milliyetçilikle birlikte toplumlar din, dil, toprak,
tarih gibi milli kimliğin oluşmasında belirleyici etken olan pek çok sosyal müessese
üzerinde önemle durmuştur. Her toplum kendi yapısına uygun olarak bu
müesseselerden birini veya birkaçını ön plana çıkararak toplumsal birliğini
sağlamaya çalışmıştır. Ancak milli bir bilincin yaratılmasında dilin diğer
müesseselerden daha önemli bir yere sahip olduğunu söylemek mümkündür. Dil,
sadece kimliğin ve kültürün bir taşıyıcısı, göstergesi değil aynı zamanda kültürün
işlendiği önemli bir alan olarak değerlendirilmiştir.

43
NEZİR TEMUR

Kelman, dilin bir toplumda birleştirici güç olarak işlevi konusunda şunları dile
getirmiştir:
"Duygusal aşamada milli bir dil, yakın sadakatleri olanlar arasında köprü
kurarak, başat bir bağlılık simgesi ve hedefi vazifesini görür. Anadili
aracılığıyla çocuk, halkının şarkılarının, kahramanlık hikayelerinin ve
geleneksel hikmetlerinin etkisi altında kalır. Üstelik annesi ve yanı başındaki
çevreyle iletişime geçtiği dil onu, üyelerinin zaman ve mektin açısından ırak
olduğu geniş bir topluluğa bağlar.
A raçsal aşamada ortak bir dil, sistemin yerleşmesine ve sayısı artmakta olan
bireylerin sisteme bağlanmalarına yardım eder. Diğer yandan milli bir dil ile
halkın tamamına hizmet veren siyasi, iktisadi ve toplumsal kurumların
geliştirilmesi daha kolaydır. Ayrıca, ortak bir dil, halkın bütün katmanlarına
hareketlilik kazandıran ve siyasete katılma imkanı sağlayan bir eğitim
sisteminin de geliştirilmesini kolaylaştıracaktır." (Uzman 2005 : 20).
XX. yüzyılda ortaya çıkan yeni yönetimler halk dillerinden, idari
merkezileşmenin bir aracı olarak yararlanmışlardır. İdari merkezileşme de dilde bir
çeşit merkezileşme olan standartlaşmayı kaçınılmaz kılmıştır. Dil, standartlaşıp
ortak bir iletişim aracı hiiline gelerek, merkezi otorite haline gelen ulus-devlete
"yekvücut ve merkeziyetçi bir siyasi sistem geliştirme ve tahkim etme girişimlerinde
pek çok avantajlar" sağlamıştı (Uzman 2005 : 2 1 ). Böylece hakim ideolojiler için dil,
kültür politikaları içerisinde vazgeçilmez bir alan haline gelmiş ve çok uluslu
devletlerde milliyetler politikalarının en önemli boyutunu oluşturmuştur.
Dil politikaları Sovyetler Birliği döneminde oldukça kapsamlı bir şekilde ele
alınmıştır. Sovyctler B i rl iği 'n i n i lerisi için yönetimi altındaki toplumları
biçimlendirmek amacıyla oluşturduğu kültür politikalarından birisi de dil
politikalarıdır. Zira Sovyet yönetimi ulus inşasında dili önemli bir unsur olarak
kabul etmiştir. Kellner, komünist ideoloj inin ve toplum mühendisliğinin Sovyetler
B irliği 'nin daha sağlam temeller üzerinde kurulması için en önemli amaçlarından
birinin de yeni Sovyet İnsanı (Homo Sovieticus) 'nı yaratmak olduğunu iddia etmiştir
(Landau, Kellner 200 1 : 5 1 ). Sovyet yönetimi dil politikası konusunda oldukça
temkinli davranmıştır. Bu durum aynı zamanda birbirine zıt iki Sovyet
düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Bir taraftan milli diller insanlar arasında milli
kimlik duygusunu harekete geçirip milliyetçilik düşüncesi yaratabilirdi. Diğer
taraftan da temelleri sağlam oturtulmuş bir ülkede modernizasyon adı altında
sanayileşme, eğitim, bilim yardımıyla tek bir ortak dil kullanılabilir hale
getirilebilirdi.
Milliyetler politikasında olduğu gibi dil politikalarının temelleri de devrim
öncesinde atılmıştır. Rus misyoner ve Türkologlarından olan N. İ. İlminsky ile N. A.
Ostraumov 'un Kafkasya, Türkistan, İdil-Ural ve Sibirya'da her Türk boyunun
şivesine dayanan, birbirinden bazı harflerle ayrılan Kiril esasındaki alfabeyle yazı
dili oluşturması fikri Çarlık Rusya'sında 1 870'li yıllarda ortaya konulmuş ancak
yaygınlık kazanmamıştı (Özkan 2007 : 1 66). Nikolay İlminsky ile özdeşleşen bu
yöntem, ana dilleri aracılığıyla halkın Ortodokslaştınlmasını amaçlamakta ve halkın
sahip olduğu birçok kültürel unsurdan (din, gelenek . . . ) uzaklaştırılmasını
içermekteydi. Bu hedefe ulaşıldığında Rus olmayan milletlerin Ruslarla
bütünleşmesi de kolaylaşacaktı. N. İlminsky, aynı zamanda Türkistan Genel Valisi
Yon Kaufman' ın da danışmanıdır.

44
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

İlminsky'nin söz konusu yöntemi yerel dilleri, Rus alfabesiyle farklı birer yazı
dili haline getirmeye dayanmaktadır. Burada amaç küçük farklılıkları ön plana
çıkarak Rus alfabesi temelinde yeni birçok yazı dili ortaya çıkarmaktı. İlminsky,
tasarladığı eğitim sistemini ise Yenisey'de görevli bir öğretmene yazdığı mektupta
�öyle açıklıyordu: " Yerel eğitimin temel noktası çok basit: Yerli çocukları
halihazırda anladıkları şekliyle kendi dillerinde okutmak ve kendi dilinde özel ders
kitapları hazırlamak. " (Uzman 2005: 35).
1 870'te Kutsal Sinod Meclisi eski üyesi ve eğitim bakanı D. A. Tolstoy yüksek,
hatta orta eğitim için Rusça' nın öncelikli olması gerekliğinin yanında, anadilin
ilköğretim için temel olduğunun kabul edilmesi ile ilgili bir eser yayımlamıştır:
" Yerlilerin Eğitimine Dair Talimatlar". Bu yaklaşım, gelecekte Stalinist milliyetler
politikasının temel ilkesi olacaktır. İ lerici "çok kültürlülük" (anadilinde konuşma,
yazma ve öğrenme hakkı) siyasetinin altında emperyalist, bütünleştirici ve ideoloj ik
bir proje vardır. İlk amaç dinsel ve kültürel dayanışmaları kırmaktır (Roy 2005: 93).
Burada "bütünleştirici" kelimesiyle kastedilen bütünleşme siyasi olarak "Sovyet
Sistemi", dil olarak ise "Rusça"dır.
İlminsky'nin faaliyetleri birçok açıdan Çarlık Rusyasının çıkarlarına hizmet
etmiştir. Ancak İlminsky'nin çalışmalarının kısmi olarak başarıya ulaştığı
söylenebilir. Nihayet 1 907 'de Rusya Devlet Maarif Heyeti memleketteki
Müslümanların kendi ana dillerinde eğitim alabilecekleri hakkındaki kararı kabul
etmiştir. Fakat bu özel karar, Müslüman çocuklarının ana dillerinde eğitim
almalarının yalnız yerli halk ağzında mümkün olabileceğini şart koşmuştur.
"Halk" ın (narod) doğasının ne olduğu hakkındaki düşünceler XIX. yüzyıldan
XX. yüzyıla kadar büyük bir süreklilik göstermiştir. Büyük ölçüde Alman
romantizminden (Volk) gelen bu düşünceler 1 9 1 7 'den sonra Marksist bir içerik
kazanmıştır. Buradaki fikir, halkın etnik, doğal, evrim halinde, her şeyden önce
diliyle tanımlanan bir bütünlük olduğudur (Roy 2005 : 92).
Sovyet dil politikası, devrimden önce ve sonraki ilk yıllarında Lenin'in
milliyetler politikasına dayanmaktadır. Bundan dolayı Narkompros'un (Milliyetler
Komiserliği) en önemli işi Sovyet dil politikalarını geliştirmekti. 1 9 1 9'da
Narkompros içerisinde bir alt grup olarak Azınlık Milliyetler Konseyi kurulmuştur.
Bu grubun Rus milliyetçiliğini önlemek ve diğer milliyetlere Sovyetlerin değer
verdiğini göstermek amacıyla kurulduğu iddia edilmiştir (Grenoble 2003: 38).
Lenin, devrimin ilk yıllarında herkesin kendi dilini eğitim dili olarak kullanmasını
vaat etmiştir. Sovyet sisteminin milliyetçi tutumlara karşı çıkmak yerine çeşitli
milliyetleri Sovyet kimliğinde eritmek amacıyla prensipte isteksiz olsa da bu tür
davranışlara toleranslı bir tavır aldığı varsayılmaktadır. Bundan dolayı bölgesel
ulusal kimlikleri güçlendirmek kaydıyla kültür, dil ve tarih çalışmalarını
desteklemiştir (Schendel 200 1 : 1 ).
Dil politikasının resmi amacı her "milliyet"in kendi dilini kullanması ve onu
yazılı bir dil haline getirmesidir. Sorun, aynı aileye ait lehçeler arasında açık bir
ayrım olmamasındadır. Sovyetler' in yaptığı lehçeleştirme ise her zaman ya bir yerel
kullanımı ya da büyük bir kültür diline karşılık gelen özel bir aracı dilin seçilmesini
gerektirir. Sovyet sistemi herhangi bir etnisitenin dil ile tanımlandığını varsaydığı
için, bir etninin varlığına karar verilen her aşamada bir dil seçilmesi gereğini ortaya
çıkarmıştır. Ama bu dilin belirlenmesini sağlayan normların seçimindeki sorun
ortadadır. Bu normlar belirli bir hesaba göre seçilir: Aynı dil alanındaki lehçe

45
NEZİR TEMUR

farklılıklarını artırmak. Ne de olsa milliyetler farklılık üzerine inşa edilecektir (Roy


2005 : 1 1 7).
Yazı dilinin halka yakınlaştırılması ve yerel ana dillerin eğitim dili olarak teşvik
edilmesi, her topluluğu kendi şivesini standart yazı dili haline getirmeye sevk
etmiştir. Eğitimin ana dilde yapılması Moskova'nın siyasetiyle de örtüşmektedir.
Rus Komünist Partisi'nin eğitimin ana dillerde yapılması gerekliliği yönündeki
kararları, Çarlık zamanından beri süre gelen siyasetin bir devamıydı. Bu amaçla
birbirinden bağımsız olarak yapılan alfabe ve imla reformları şivesel özerkliğin
önünü açmıştı. Yine de bir ara yol arayışı söz konusuydu. Türkistan Merkez İcra
Kurulu 1 920 yılında çocukların, eğitimin ilk üç yılında ana dillerinde, sonraki
yıllarda ise genel Türk dilinde eğitim görmeleri yönünde bir karar almıştır (Uzman
2005 : 22).
Sovyet kültür politikaları "İçerikte sosyalist, biçimde milli" prensibi
doğrultusunda yürütülmüştür (Grenoble 2003 : 4 1 ). Çarlık döneminde
"Ortodoksluk"un yerini Sovyet yönetiminde bir toplum modeli olan "Sosyalizm"
almıştır. Her ikisinde de insanlara cennet vaat edilmiştir. Birisinde kiliseye,
diğerinde ise partiye yandaş sağlamak için bir hoşgörü ortamı yaratılmıştır.
1 9 1 3 yılında Pravda'da, Lenin halkların eşitliği ve ayrılarak bağımsız devlet
kurmalarından (Self-determinasyon) ve bir milletin veya dilin imtiyazının söz
konusu olamayacağından bahsetmiştir. Bu görüşler 1 92 1 yılında parti programına da
yansıtılmıştır. Ancak bu kararlar sadece parti programında kalmış ve gerçek
anlamıyla uygulamaya geçirilememiştir. Ayrılmak isteyenler ise anti-Sovyet görüşü
savunmakla suçlanmışlardır.
Lenin ve İ lminsky, milletler politikasında faklı amaçlar için aynı yöntemleri
kullanmıştır demek pek de yanlış olmayacaktır (Kreindler 1 977: 86- 1 00). Birisi
siyasi (Sosyalizm) amaç için diğeri ise dini (Ortodoksluk) amaç için Rus olmayan
halkların kültürel haklarına sözde saygı duyduklarını göstermeye çalışmıştır. Bu
haklar, ancak Sosyalizm ve Ortodokslukla çatışmadığı sürece savunulabilirdi. Her
ikisi de halka ulaşmada en iyi araç olarak dili görmüş ve stratej ilerini bu araç
temelinde oluşturmuştur.
1 92 1 ' in Martında Onuncu RK(b)P Kongresi 'nde alınan "Okulları, tiyatroyu,
basını ve genel kültür kurumlarını yerli dillerde geliştirme" kararı doğrultusunda
1 923 yılında Kırgız Türkçesi'nin fonetik özellikleri dikkate alınarak ve alfabeye
Arap-Fars bazı diyakritikler 1 2 eklenerek reformdan geçirilmiş Arap yazısı
kullanılmaya başlanmıştır. Arap alfabesinin Kırgız ağzına uygulanması, yani bir
Kırgız-Arap alfabesi oluşturulması ise, 20. yüzyılın ilk çeyreğine rastlar. Arap
alfabesi, K. Tınıstanov, tarafından ıslah edilerek, Kırgız Türkçesine uygulanmıştır.
İlk Kırgız alfabe kitabı da, İ. Arabayev tarafından "Kırgız Alipbesi" adıyla 1 924 'te
Taşkent'te basılmıştır (User 2006 : 300). 7 Kasım 1 924 'te, ilk Kırgız gazetesi Erkin
Too, bu alfabeyle yayımlanmıştır. Ayrıca bu alfabeyle ders kitapları, bilimsel ve
edebi eserler de basılmıştır. Kasım Tınıstanov, Aali Tokombayev, Mukay Elebayev
gibi ünlü Kırgız yazar ve şairleri eserlerini bu alfabeyle kaleme almıştır.
25 - 27 Mayıs 1 925 'te Bişkek 'te gerçekleşen Kırgız Özerk Oblastı Bilim Eğitimi
Kongresi 'nde Kırgız-Arap alfabesi, resmen kabul edilmiştir. Bu alfabe, Türkçe'nin
seslerini karşılamak üzere, Türklerin İslamiyeti kabulünden sonra kullanmaya

12
" Diyakritik imler" birçok dilde mevcut harflere yapılan bir takım eklentilerdir.

46
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

başladıkları diyakritikleri de içermektedir (User 2006:30 1 ). Böylece 1 933 yılına


kadar sürecek olan yerlileştirme (korenizatsiya) hareketinin ilk resmi uygulamaları,
Kırgızistan ve birliğe bağlı diğer topluluklarda başlatılmıştır.
Kırgız Türkleri tarafından 1 927'ye kadar kullanılan Arap alfabesinden, diğer
Türk lehçelerinin olduğu gibi, Kırgız Türkçesinin de ses yapısını tam olarak
yansıtamadığı gerekçesi öne sürülerek kısa zaman içerisinde vazgeçilmiştir. Ancak
bu terk edişte en önemli etkenin merkezden gelen siyasi yönlendirme olduğu
aşikardır. 1 926 Bakü Türkoloj i Kongresine katılan Kasım Tınıstanov, Latin
alfabesini Kırgız Türkçesi için de uyarlamıştır. Tınıstanov'un hazırladığı bu alfabe,
1 2 Aralık 1 927' de Kırgızistan Cumhuriyeti Merkezi Uygulama Komitesi Heyeti
tarafından Kırgız resmi alfabesi olarak kabul edilmiştir. Bu komitenin başkanı
Urazbayev, yardımcısı ise Tınıstanov 'dur. 1 927'de onaylanan ve 1 92 8 'den itibaren
kullanılmaya başlanan Kırgız-Latin alfabesi 32 harften oluşmaktaydı. Kırgız
Türkçesinin Latin alfabesiyle yazılış kurallarını belirleme çalışması alfabenin de
düzenleyicisi olan K. Tınıstanov tarafından yapılmış olan "Imlanın Ereçeleri" adıyla
Frunze'de 1 934'te yayımlanmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde Türklere uygulanan harf devriminin sonucu olarak
A. Beningsen kültür birliğinin nasıl ortadan kaldırıldığını şöyle ifade etmektedir:
"Bugün ile dün arasına çekilen set, alfabenin değiştirilmesi yardımı ile
olmuştur. 1 928 yılına kadar ekserisi Türkçe olan dillerde Arap alfabesi
kullanılırdı. Ne var ki Arap alfabesindeki sesli harf azlığı karşısında edebi
Türkçenin lehçe farkları belli olmuyordu. Bir Azeri 'nin kaleme aldığı yazıyı
Kazak, Tatarların yazdığını Türkmrn de Özhek de okur anlardı. Başka hir
deyişle Sovyetler Birliği 'nde yaşayan Müslümanların kültür birliği 1 928 'e
kadar gözle görülür bir gerçekti. 1 929 'dan itibaren Latin alfabesi
kul/anılmaya haşlandı. Bu yolla eski yazılardan, ancak işlerine yarayanlar,
sosyalist eğilimli olanlar ve İslam dinine karşı çıkanlar yeni alfabe ile yeniden
basıldı. 1 939 'da Kiri/ alfabesi kullanılmaya başlandı. "(Benningsen 1 974:27).
1 920'li yıllar boyunca ise alfabe değişikliği dışındaki yenilikler genellikle
cumhuriyetlerdeki yerel aydınlar ve yetkililer eliyle yürütülmüştür. 1 920' lerin
sonlarında Stalin ' le başlayan merkeziyetçilikle birlikte milliyetler politikasında daha
baskıcı bir tutum takınılmıştır. 30' ların başında kültürel çeşitlilik yerini Sovyet
entegrasyonuna bırakmıştır (Landau, Kellner 200 1 : 52). 1 93 0 ' lu yıllardan
başlayarak Stalin döneminde Moskova'nın Orta Asya'da yok etmek istediği şey
Türkistan fikriydi. Bu yüzden Türk dilliler arasındaki dil farklılıkları öne çıkartılarak
belirli milliyetler geliştiri ldi . Türk diyalektleri arasındaki farklar vurgulanarak yerel
ağızlara önem verildi (Schendel 200 1 : 3 8). Yerlileşme konusunda düşe kalka alınan
mesafelerle 1 930' lara gelindiğinde bir taraftan korenizatsiyanın (yerlileştirme) yeni
tanımı ve amacı revizyona uğradı, diğer taraftan Rusçanın "medenileştirici" yönüne
yapılan vurgular artmaya başladı (Uzman 2005 : 42). Sovyet pol itikalarının ikinci
dönemi olarak nitelendirilebilecek 1 930'dan Stalin ' in ölümüne kadar olan dönem,
büyük ölçüde Stalin'in siyasi kişiliği ve görüşleriyle şekillenmiştir denilebilir.
Milliyetler politikasında "Sovyet vatanseverliğt'nin öne çıkarıldığı söz konusu
dönemde dil erozyonuna yol açan şartların temelleri atılmıştır. 1 9 1 7 'den 1 930'a
kadar olan dönemde yerel kimliklerin oluşması yönünde verilen ödünlerin ikinci
dönemde yerini yavaş yavaş "feodal geçmişin izlerinin silinmest' konusunda
baskıya bırakması, yerlileştirme (korenizatsiya) politikasının terk edilmeye
başlanması dillerin gelişimini yavaşlatmıştır. Söz konusu dönemde dil politikaları
konusunda en önemli adım denilebilecek iş, 1 93 8 Mart' ında yayımlanan ve eğitim

47
NEZİR TEMUR

dili Rusça olmayan bütün okullarda Rusçanın ders olarak okutulmasını zorunlu hale
getiren bir kararnamenin çıkarılmasıdır. Kararın gerekçelerinden biri olarak,
Rusçanın kullanıldığı ordu ve bilim-teknoloj i alanlarına yerel kadroların
yetiştirilmek istenmesi gösterilmiştir (Virtanen 2002 : 2 1 7). Bu karardan önce, ana
dilleriyle eğitim yapan okulların çok azında Rusça öğretilmekteydi. Dönemin ikinci
büyük adımı ise Latin alfabesinden Kiri! alfabesine geçiştir.
1 930'lu yıllarda SSCB ' de Türk yazı dillerinin Kirilleştirilmesi üzerine,
Kırgızistan'da yazı meselesi, 1 93 9 ' da yeniden gündeme getirilmiştir. K. Tınıstanov
tarafından hazırlanan imla kuralları kitapçığı, Proyekt Novoy Orfografı Kirgizskogo
Literaturnogo Yazıka adıyla Frunze'de ( 1 934) yayımlanmıştır.
Stalin, başından beri Türkistan'daki sosyalist oluşuma şüpheyle bakmıştır.
1 923 'te RKP Merkez Komitesinin IV. Konferansına sunduğu raporda Harezm ve
Buhara'da partiye kaydolanların çoğunun samimiyetsiz olduğunu ileri sürmüş ve
ancak parti organlarında yapılacak bir temizlikten sonra gerçek komünistlerin ortaya
çıkacağını bildirmiştir. 1 934 XVII. RKP Kurultayında özellikle parti içerisinde
bulunan yabancı unsurların temizlenmesi ve teşhir edilmesi karan alınmıştır.
Stalin ekonomik, politik ve kültürel birliğin lingua frankadan 13 yani ortak bir
dilden geçtiğini düşünmüş ve bu düşüncesini her fırsatta dile getirmiştir. Bu dil ise
Rusça olmalıydı. Partinin l 934 'teki 1 7. kongresinde öne çıkardığı iki kavram etni ve
dil olmuştur. Rusça'nın ortak bir dil haline getirilmesi çalışmalarına birliğe bağlı
cumhuriyetlerin önemli eserlerinin Rusça'ya çevrilmesiyle başlanmıştır. 1 936 'da ise
1 02 birlik cumhuriyetinde alfabe değiştirilmiştir (Grenoble 2003 : 48).
Latin-Kırgız alfabesi, Türkistan Türkl üğünün hemen hemen hepsinin kabul ettiği
Latin alfabeleriyle harf değerleri açısından ortaklıklar taşımakla birlikte, ayrılan
noktalara da sahiptir. Özellikle Sibirya ve Kafkasya Türkleri tarafından kullanılan
Latin alfabesiyle Türkistan Türklerinin kabul ettiği yeni alfabe arasında farklar
bulunmaktadır. Latin alfabesinin Türk varyantları, Türk topluluklarının kendi
iradeleriyle seçip kullanım alanına soktukları yazılar olmadıkları ve kısa zaman
içinde aceleyle hazırlandıkları için, yapılarında birçok kusur ve eksiklik
barındırmaktaydı. Bu eksikliklerin Rus yazısını ve dilini SSCB 'nin tamamında
baskın hale getirmeyi ve Rusçayı Lingua Franca olarak kabul ettirmeyi amaçlayan
kültür projelerinin işine yaradığı görülmüştür.
1 930'lu yıllar, Rusçanın yükselişe geçtiği ve ayrıca Nikolay Marr'ın dil
teorilerinin ön plana çıktığı bir döneme sahne olmuştur. Sovyet dil planlayıcıları
etnik kimlikte dilin rolünü özellikle vurgulamışlardır. Nikolay Marr'ın dilbilimle
ilgili teorileri Sovyet dil politikalarının gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
Nikolay Marr, bütün dillerin tek bir dilden kaynaklandığına inanan
monojenistlerdendir. Nikolay Marr'ın ortaya attığı ve yeryüzünde sadece tek bir
dilin kalacağını öngören Yafet Dil Teoris i ne göre bütün diller tek bir dilden (Yafet
'

dili) türemişti ve tarihin belli bir noktasında tekrar birleşecekti. Nikolay Marr, diller
arasında bir köken birliği olduğuna inanmış ve çalışmalarını bu teorisini kanıtlama
amacına yöneltmişti.
Marr'ın teorisine göre hiila devam etmekte olan evrim, dillerin harmanlaşarak
yeniden tek bir dil haline dönüşmesine kadar sürecekti. Kapitalizmin milli dilleri
ortaya çıkarması gibi komünizm de tek bir dilin ortaya çıkmasını sağlayacaktı.

1 3 Lingua Franca: Anadili farklı olan kişilerin konuştuğu ortak dil.

48
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

C ielecekte oluşacak bu "dünya dili" (mirovıy yazık) ise, yeni bir dil sistemi olacaktı;
yani bu yeni dil, mevcut dillerden hiçbiri olmayacak, farklı bir dil olacaktı. Bu yeni
dünya dili "geleceğin sınifsız toplumunun, sınifsız kültürünün dili olacak' 'tı. Nikolay
Marr, teorisinin resmi olarak kabul görmeye başladığı 1 930 yılında Komünist
Parti 'ye üye oldu. 1 93 1 'e gelindiğinde yafetologlar artık Sovyet dilciliğini tamamen
kontrol etmeye başlamışlardı. 1 5 Mart 1 93 1 'de KP Merkez Komitesince benimsenen
bir kararda Yafet Dil Teorisinin Komünist Bilim Akademisince tanınması
istenmiştir. Marr'ın teorisi, Sovyet rej iminin 1 940' lann sonuna kadar devam edecek
dil siyasetine teorik destek sağlamıştır (Uzman 2005 : 1 83).
10 Temmuz 1 939 tarihli Kızıl Kırgızistan gazetesinde "Rus alfabesine geçme
gerekliliğini" dile getiren "Orus alfavitine ötüv tura/ (Rus A lfabesine Geçilmeli "
başlıklı bir yazı yayımlanmıştır. Kırgızistan Bilim Araştırma Enstitüsü'nde
hazırlanan Kırgız Kiri! alfabesi ve imlası projesi, Aralık 1 940'ta Kırgızistan
Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti tarafından görüşülmüş ve yeni alfabe imla projesi,
heyet tarafından benimsenmiştir. Yüksek Heyet, 12 Eylül 1 94 1 'de Kırgız
Türkçesinin yeni alfabesini ve imla kurallarını onaylayarak yürürlüğe koymuştur
(User 2006: 303). Bu kurallar aynı yıl Kırgızdın Janı Orfografıyasının Erejeleri
adıyla Frunze'de yayımlanmıştır (User 2006: 303).
Savaş sonrası Sovyetler Birliği'nde cereyan eden en önemli dil hadiselerinden
biri de şüphesiz Marrizm'in reddiydi. 9 Mayıs 1 950 sabahı Pravda gazetesini açan
okuyucular, Marr'ın teorisine yönelik bir saldırıyla karşılaşmışlardır. Yaklaşık bir
buçuk ay kadar devam eden resmi yalanlama kampanyası, 20 Haziran 'da Stalin' in
makalesiyle son bulmuştur. Stal in, Marr' ın Marksist dil yorumunu tamamen
reddetmiştir. Reddi için en önemli dayanak ise Rus dilinin bizzat kendisiydi.
Hatırlanacağı gibi, Marr'ın kuramına göre dil bir üst yapı olarak kabul edilmiş ve alt
yapıda (üretim tarzı, ekonomi) meydana gelecek değişikliklerin üst yapıyı (dil) da
değiştireceği iddia edilmişti. Stalin ise Rus dilini göstererek bu sava karşı gelmiştir:
"Devrimden sonra üretim tarzı tamamen ve kökten değişmesine rağmen kelime
hazinesindeki kısmi değişiklik dışında dilde fazla bir değişiklik olmamıştır. Marr, bir
şarlatan, teorisi ise bir saçmalık olarak tarihteki yerini almıştır." (Uzman 2005 :
20 1 ).
Dillerin ve yazı biçimlerinin icadı bir Sovyet buluşu olarak
değerlendirilmemiştir. İlminsky Tatarcayı yazıya geçirmek için önce Arap alfabesini
denemiş daha sonra Kiri! alfabesini kullanmıştı. Keza, yine kendisinin derleyip bir
araya getirdiği Kazak dili için Kiri! harfleriyle bir transkripsiyon yöntemi bulmuştur.
Amaç, dili kullanarak ideoloj ik açıdan daha ıyı Ruslaştırmak, hatta
Ortodokslaştırmaktı; Ruslaştırma bu din değişikliğinin bir sonucuydu yalnızca. Ama
Sovyetleştirmede olduğu gibi, nihai amacına yani ideolojik kaynaşmaya
ulaşamadan, bu sistem etnik kimliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Roy
2005 : 92).
Sovyetler Birliği dönemi kültür politikaları içerisinde dil politikaları önemli bir
yere sahip olmuştur. Sovyetler Birliği döneminde yürütülen ve milliyetler
politikasının adeta bir uzantısı şeklinde tezahür eden dil politikaları, temelleri
İlminsky tarafından atılan Çarlık dönemi dil politikalarının devamı olarak kabul
edilebilir.

49
NEZİR TEMUR

2. Folklor Politikaları
Bir milletin hayatında, fertlerin ' sözlü ve yazılı gelenekte yer alan ' kabulleriyle
müştereklik gücüne erişen ve milli kimliği oluşturan maddi-manevi faaliyetlerin
tümünün milli kültürü veya kültürü meydana getirdiği belirtilmektedir (Yıldırım
1 998: 3 8). Dolayısıyla milli kültürün en önemli yapı taşı olan folklor, özellikle
milletlerin kimliklerinin oluşmasında çok önemli bir yere sahip olmuştur. Bu
durumun farkında olan Bolşevik rej imin kurucuları V.İ. Lenin ve Stalin, kurmuş
oldukları sözde federal, esasta üniter yapıya bağlı olarak yaşayan toplumları içine
alan yeni kimlikler oluşturma yoluna gitmişlerdir. Başta Türkistan bölgesinde
yaşayan Türk topluluktan olmak üzere Çarlık Rusyası döneminden beri Rusların
hakimiyeti altındaki milletler adeta baskı rej iminin etkisi altında yaşamaktaydılar.
Bu milletler için düşünülen yeni kimlik ve benlik oluşturma çalışmalarının temeli V.
İ. Lenin döneminde atılmış; Stalin döneminde ise uygulamaya geçilmiştir.
1 9 1 7- 1 924 yılları arasında Türkistan'daki bağımsızlık hareketleri kanlı bir
şekilde bastırılmıştır. Daha sonra Türkistan beş ayrı cumhuriyete bölünmüş ve bu
dönemden sonra Türkistan 'da komünist rejimin yerleştirilmesi için folklor ürünleri
ve edebiyat önemli araçlar olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Özellikle Stalin ' in Sovyet yönetiminin politikalarını yönlendim1e noktasına
gelmesiyle, Türkistanlı yazar ve şairler, devrimi ve Sovyet rej imini öven eserler
yazmaya zorlanmışlardır. Buna uymayanlar "Rej im karşıtı", "rej im ve halk
düşmanı" olmakla suçlanmışlar ve edebiyat sahnesinden yavaş yavaş
uzaklaştırılmışlardır. Örneğin, 1 930' ların başında bazı Özbek bakşıları Lenin, Stal in,
Ekim Devrimi, kolektivizm, Sovyet pamuk işçi leri , k ültürel dev rim hakkında uzun
halk şiirleri yazmışlardır (Miller 1 990: 1 1 ). Stalin ' in bu baskıcı politikası 1 935-
1 93 8 yılları arasında acımasız uygulamalarla devam etmiştir. Bu şiddetli baskı
politikası i l . Dünya Savaşı 'nın başladığı 1 939 yılına kadar aralıksız bir şekilde
sürdürmüştür. 1 939 yılında Sokolov, sözlü gelenek icracılarını Moskova'da toplamış
ve onlara eserlerinde "Eski hayat ile yeni hayat arasındaki büyük uçurumu
göstermelerini, Sovyetler Birliği 'ndeki mutlu hayatı tasvir etmelerini" (Miller 1 990:
1 2) ifade etmiştir.
Sovyet hükümetinin bütün cumhuriyetlerde folklor çalışmalarına büyük önem
vermesinin sebebi, Sovyetler Birliği ' nde bilimin bütün dalları gibi folklorun da
sosyalizmin ve komünizmin gerçekleşmesinde çok etkili bir araç olarak kabul
edilmiş olmasıdır. Richard Dorson 'un da belirttiği gibi Sovyetler Birliği 'nde folklor
alanında yapılan çalışmalar her yönüyle Sovyetleştirme amacıyla kullanılmıştır.
Köylerde yaşayan halk şairleri devrimi ve devrim liderlerini öven şiirler, destanlar
yaratmaları konusunda teşvik ve taltif edilmiştir. Bu şiirleri ve destanları yazan halk
şairleri parayla, madalyayla ödüllendirilmişlerdir (Dorson 2007 : 1 4- 1 7).
Sovyetler Birliği döneminde Bolşevik yönetimin idaresi altındaki diğer
toplumlar gibi Türk topluluklarının da folklor ürünleri ; ideoloj ik amaçlar
doğrultusunda yeniden yorumlanmış, değiştirilmiş ve toplumcu gerçekçilik adı
altında biçim olarak milli, içerik olarak sosyalist tarzda üretilerek yapay folklor
(pseudofolklore) ürünlerine dönüştürülmüştür. Sovyet rejiminin Türk topluluklarının
folkloruna yaklaşımı Rus folkloruna yaklaşımıyla görünürde aynıydı. Ancak bu
paralellik Stalin döneminde milliyetler politikasının uygulamaya konulmasıyla
ortadan kalkmıştır. Çünkü gerek folklor politikaları gerekse dil politikaları
milliyetler politikasının birer uzantısı olarak tezahür etmeye başlamıştır.

50
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

O. Roy' a göre insani bilimler sadece politikaları meşrulaştırmak için


kullanılmamış veya daha basit olarak ifade edilirse bilim adamlarının kişisel
ideolojik seçimlerinden (XIX. yüzyıl Fransa tarihinde olduğu gibi) etkilenmemiş; bu
hilimlerin imal etmek, uydurmak gibi rolleri de olmuştur. Sovyet dilbilimci siyasal
talimatlar doğrultusunda diller imal etmiştir. Sovyet etnograf, incelediği toplumsal
gerçekliğin içine Sovyet düzenini daha iyi katmak için töreler uydurmakla yükümlü
sayılmıştır. Bilimsel gözlem sadece ilk aşama olarak kabul edilmiştir. Dilbilimci bir
dizi lehçeyi ortaya çıkarır, etnograf töreler ve adetlerin listesini hazırlar. Sonra
genellikle hayli nitelikli olan bu sınıflandırma çalışması, yeni bir dil veya yeni
iıdetler inşa etmek için malzeme olarak kullanılır (Roy 2005 : 1 1 7).
Sovyet kuramcıların ve yöneticilerin, SSCB 'nin Rus olmayan bölgelerini
uluslaştırmada karşılaştığı problemlerden en zoru, tavsiye edilen ulusal kültürleri
sosyalist teori ve kurumlara uyarlama çabasından kaynaklanmaktadır. Çok uluslu bir
devlette farklı kültürler arası çatışma, eşit şartlarda eş zamanlı mevcudiyet ihtimali
geri kalmış ulusların daha gelişmiş uluslar tarafından baskı altına alınmasının
önlenme&1, geleneksel-tarihi kültürlerin uzlaştırılması-kabile, feodal veya dini
toplum mirası-ile birlikte sosyalist ve komünist bir toplum kurmak, Sovyet
l iderlerin çözümlemeye çalıştıkları sorunlardan bazılarıdır. Ancak, bu konuda
haşarmaları gereken daha çok şey bulunmaktadır. Önceleri bu sorunlar Lenin ' in bir
i fadesinde olduğu gibi teorik olarak alışılagelmiş bir üslupla çözümlenmiştir. Bu
hakış açısına göre "Geçmişteki her kültür, sosyalist kültürde korunması gereken
ilerici popüler unsurlar kadar, yok edilmesi gereken parazit sınıfların işaretini
taşıyan gerici unsurlara da sahiptir. Stalin, bu ifadeye şu meşhur hükmünü eklemişti :
"Suvyet halklarının kültürü özünde proleter ve so�yalist, şekilde de ulusal
ıılmalıdır" Bu belirsiz ifadeler yerini hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, mahalli
düzeyde daha da belirsiz ve tutarsız uygulamalara bırakmıştır. Bu belirsizlikler bir
yandan tarihi açıdan neyin "ilerici" veya "gerici" olduğunu, diğer yandan da "gerçek
emekçinin" özünde ne olduğunu tanımlamak etrafında toplanmıştır (Benningsen
2002 : 6 1 ).
Rusya 'da Türk boylarının folklor ürünlerine yönelik çalışmaları iki ana döneme
ayırmak mümkündür. İ lki Çarlık dönemi; ikincisi ise Sovyetler Birliği dönemidir.
Sovyet yönetiminin Türk boylarının folklor ürünlerine karşı yaklaşımını ele almadan
önce Çarlık döneminde Türk folklor ürünleriyle ilgili yapılan belli başlı çalışmalara
göz atmakta fayda vardır.
Rus işgalinin XIX. yüzyılda Türkistan coğrafyasında tamamlanmasıyla birlikte
folklor çalışmaları bu coğrafyada yaşayan toplulukların arasında da yürütülmeye
başlanmıştır. Çarlık Rusyası 'nın Türk topluluklarının folkloruna olan ilgisi bilimsel
amaçlardan ziyade, izlediği milliyetler politikası çerçevesinde işgal etmiş olduğu
veya işgal etmeyi planladığı topraklardaki Türklerin kültürel yapılarını daha
yakından tanımak istemesidir. Daha önceki bölümlerde söylediğimiz gibi bu
bölgelerdeki Türkoloj i çalışmalarının şekillenmesinde İlminsky ve onun
öğrencilerinin büyük rolü olmuştur.
Misyonerlerin çalışmaları neticesinde Eski Tös ve Ongunlar yerlerini Ortodoks
azizlerine bırakmıştır. Çarlık Rusya' nın misyonerler aracılığıyla sokmak istediği
Hristiyanlığa mahsus kültler -bunların yerini Sovyetler Birliği döneminde Lenin,
Stalin ve diğer parti liderleri alacaktır- eski kamlık dini tarafından benimsenip yeni
bir şekil almıştır. Kamlık inancının taşıyıcısı ve koruyucusu olan kamlar bile "Rus
ilhan/arının tahripkar faaliyet/eri karşısında aciz kaldıklarını" ifade etmişlerdir.

51
NEZİR TEMUR

Aynca çeşitli Türk boylarının halk edebiyatı ürünlerinde Rus istilasının doğurduğu
acılar da dile getirilmiştir (İnan 1 99 1 : 1 1 9). Bunun yanı sıra Manas Destanı
hakkında önemli çalışmalarda bulunan Radloff, destanda adı geçen ak padişah'a ve
Manas' ın ona itaatına (padişah değenge batır Manas baş koydu.) dair parçaların sırf
Rus memurunu memnun edebilmek için Kırgız halk şairi tarafından uydurulmuş
olabileceğini iddia etmiştir (İnan 1 99 1 : 1 1 7). Radloff'un derlediği Manas
Destanı ' nda Ruslarla ilgili şu ifadeler geçmektedir:
Cardı barıp bayıgan, Fakir gitti zenginleşti,
Cılanaç barıp kiyingen, Çıplak gitti giyindi,
Açka barıp toyungan Aç gitti doydu,
Arık barıp semirgen. Zayıf gitti tavlandı.

Orustun curtu booruker Rus 'un yurdu yardımsever


Orustan barıp cay algın, Rus'tan gidip ev alırsan
Kiyimin çeçip berüüçü Giysisini çıkarıp verir
Orustan catıp o/ut al. Rus 'tan gidip yer al. (Ibikeyev 1 966: 5 5 )
Rus işgalinin etkisi sadece halk edebiyatına ait türlerin içeriğine olmamış, söz
konusu dönemde Türk boylarının halk edebiyatına dair ilk çalışmalar da yapılmıştır.
Castren ve Schaefner l 847 'de Altaylardan bazı Türk destanlarını derlemiş ve
Almanca yayımlamışlardır. Ancak Türkler arasında halk bilimi çalışmalarının en
önemli ismi bu dönemde Vasili Vasilyeviç Radloff'tur. Radloff'un baş yapıtı olan ve
yedi cildini kendisinin yayımladığı "Proben der Volksliteratur der Turkischen
Stamme Südsibirien" adlı eserinde Kazak, Kırgız, Uygur ve Kırım Tatarları 'nın halk
edebiyatlarına ait ürünlerden örnekler verir. Radloff'un ölümünden sonra eserine
kaldığı yerden İ. Kunoş, Katanof ve Moshkov devam etmişler; 8. cilt Osmanlı
Türklerinden, 9. cilt Hakaslardan, 1 0. cilt ise Baserabya Gagauzlarından derlenen
halk edebiyatı ürünlerinden örnekler verilerek yayımlanmıştır. Radloff'un başlattığı
bu yöndeki çalışmaları Potanin, Samoyloviç, Çokan Velihanov, Ebubekir
Divayev ' in çalışmaları takip etmiştir. Bilim adamlarının yapmış olduğu söz konusu
çalışmalar çok büyük bir halk bilimi arşivi oluşturmuş ve Sovyet dönemine miras
kalan bu zengin folklor malzemeleri daha sonraki araştırmacılar tarafından
değerlendirilmiştir (Azadovski 2002 : 20).
V. İ. Lenin ' in "Folklor ürünlerinde halkın beklenti ve ümitleri vardır; rejimin
tesisi için bunlardan yarar/anılmadır." (Özkan 2007: 1 66) şeklindeki hakim
ideolojinin folklor ürünlerine yaklaşımını sergileyen bu görüşü bütün birlik
cumhuriyetlerinin özellikle de Türk boylarının folklor ürünlerini etkilemiştir. Bu
görüşe bağlı olarak da rej imin ve iktidarın propaganda aracı olmaktan öteye
gidemeyen yapay masal, efsane, halk şiiri, hikaye gibi folklor ürünleri: 1 4
(Pseudofolklore) ortaya çıkmıştır. Bu amaçlarla üretilen "Kerametli Çakmak Taşı"
adlı bir Karakalpak efsanesinde Lenin 'in keramet sahibi bir lider olduğu
vurgulanmaya çalışılmıştır. Söz konusu efsanede ateş yakmakta kullanılan kutsal
çakmak taşının Cemşid Padişah tarafından bulunduğu, Çemşid' in bu taşı kendi

1 4 Bu tür folklor ürünlerini Frank J. Miller, "Folklorefor Stalin", Armonk: M. E. Sharpe, ine . ,
1 990 adlı eserinde pseudofolklore şeklinde adlandırmıştır. Miller Pseudofolklore 'u "Yaşanılan
çağa ait konulan geleneksel folklor motifleriyle sunmak" olarak tanımlamıştır. Bk. ( 1 990: 4).

52
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

çıkarları için kullanarak halkının mahvolmasına sebep olduğu, daha sonra bu taşın
Lenin tarafından bulunduğu ve Lenin'in bu taşı halkının faydasına kullanarak her
yere elektrik getirdiği anlatılmaya çalışılmıştır. Efsanede elektriğin gelmesi kanıt
gösterilerek Lenin' in kerametli çakmağın sahibi olmasından dolayı da keramet
sahibi olduğu vurgulanmıştır (Fedakar 2004: 1 5 1 ).
Türk boylarındaki ünlü ırçı, comokçu, akın, bahşı gibi geleneksel halk edebiyatı
ürünlerinin icracıları; devrim liderlerini, yeni hayat biçimini ele alan geleneksel
türlerde eserler vücuda getirmeye başlamışlardır. Bu tür eserler söyleyen icracılara
örnek olarak Kırgızların tanınan manasçısı Sagımbay Orazbakoğlu ve büyük Kazak
akını Jambıl Jabayuulu verilebilir. Her iki sanatçı da rej imin ideoloj isine uygun
eserler vermişlerdir. Jambıl ' ın hayat hikayesiyle ilgili olarak 1 93 7 ' de "Literatumaya
Gazeta"da yayımlanan bir yazıda ünlü akının Lenin'e ilişkin şu sözlerine yer
verilmiştir:
" Yetmiş yaşıma geldiğimde yeni, aydınlık hayatı gördüm. Ben, kahraman, alp
görij_nüşlü lenin 'in adını duydum. Kızıl Ordu 'nun hizmetini gördüm.
Çevremde yeni bir hayat parlıyordu. Kendimde yeni bir güç sezip dombrayı
tekrar elime aldım. Gençlik dönemim tekrar geldi, türkü yaktım, yeni hayatı
anlatmak için tekrar ayağa kalktım. " (Öner 2004: 77).
Burada dikkati çeken en önemli unsur Lenin 'in geleneksel tasvirlerle alp
görünüşlü olarak anlatılmasıdır. Çalışmamızın son bölümünde de ele alacağımız
üzere Sovyet kültürünün değerleri geleneksel biçimlere uyarlanarak anlatılmıştır.
Söz konusu eserlerde yeni rejim, Lenin ' in şahsında sözde fakirleri koruyan, adaletli
h i r görünüme sahiptir.
1 9 1 9 yılında Almatı 'da Yedisu akınlarının ilk toplantısında Jambıl'a, jüri büyük
ödülü verilmiştir. 1 929 yılında Ernazar Kolhozuna katılan Jambıl, 1 936 yılında
Moskova'ya davet edilmiş, burada opera ve tiyatro sahnelerinde Lenin, Parti ve
Sovyetler Birliği halkı hakkında birçok j ır okumuştur. 1 93 8 yılında ise Lenin Nişanı
almış ve aynı yıl Kazakistan Yüksek Sovyetine milletvekili olarak seçilmiştir (Öner
2004:79). 1 930'1u yıllarda yani Stalin diktatörlüğünün zirvede olduğu dönemde bir
taraftan Sovyet kültürünün temelinin oluşturulması yönünde çalışan büyük
sanatçılar, edebiyatçılar ödüllendirilirken bir taraftan da rej ime muhalif olanlar 1 5 ya
sürgünle ya da idamla cezalandırılmışlardır.
Sovyetler Birliği dönemi yöneticilerinin "Halk edebiyatı geçmişteki iktidar
tabakasına ait unsurları ihtiva etmektedir. Söz konusu edebiyat sosyalist topluma
karşıt iki güçten, din ve milliyetçilik akımlarından derin izler taşımaktadır. Rus
masalları ise Çarı ve Çariçeyi gerçek olmayan çizgilerle kahramanlaştırmaktadır. "
şeklindeki yaklaşımının bilhassa Türk soylu Sovyet Cumhuriyetleri söz konusu
olunca daha da belirginleştiği gözlemlenmiştir. İktidarın folklor ürünlerine
müdahalesinin olmadığı bir dönemde ( 1 9 1 7-1 924) Azeri, Başkurt, Kazak, Kırgız,
Türkmen destan külliyatları toplanmıştır. Bu dönemde Manas Destanı'ndan iki
milyon dize, Özbeklere ait ise 200 halk hikayesi derlenmiştir (Azadovski 2002:2 1 ).
Ancak 1 924'ten sonraki folklor çalışmalarında iktidarın müdahalesi kendisini
hissettirmeye başlamıştır. Bu tarih aynı zamanda sınırların çizilmeye ve her
topluluğa farklı ulusal kimliklerin dayatılmaya başlandığı bir tarihtir.

1 5 1 937 yılında rej ime muhalif görüşler taşıdığı iddiasıyla idam edilen Kırgız edebiyatçı Sıdık
Karaçev, bu duruma örnek olarak verilebilir (Bkz. Cigitov 2006: 93- 1 05).

53
N EZİR TEMUR

Sokolov'un bir makalesinde ( 1 93 3 : 3 1 2) ifade ettiği şu düşünceler Sovyet


yönetiminin birlik cumhuriyetlerinin folklor ürünlerine bakış açısını özetler
niteliktedir:
. . . Bizim şair ve sanatçılarımızın yapması gereken, kapsamlı ve sorumluluk
isteyen görevleri vardır: Çeşitli Sovyet mil/etlerinin en iyi sözlü-sözel
eserlerini tercüme etmek ve elbette tercüme ederken o eserlerin ait olduğu
milletlerin karakteristik özelliğini korumaktır. Bunun SSCB milletleri
arasındaki kültürel yakınlaşma için ve Sovyet kültürüne ait enternasyonalizm
prensibine derinleşme adına ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek var
mı?"
Sokolov'un bu ifadesi Çarlık Rusyası döneminde İlminsky tarafından temeli
atılan, Stalin döneminde de devam ettirilen milliyetler politikasındaki yakınlaşma
(sblizhenie) ve kaynaşma (sliianie) kavramlarını hatırlatmaktadır.
Şakir Ibrayev 'in Sovyet döneminin ilk yıllarında yapılan folklor çalışmaları
hakkındaki şu değerlendirmeleri dikkat çekicidir:
"Fo/kloristler, Sovyetlerin ilk dönemlerinden başlayarak devrimden önceki
araştırmacıların çalışmalarında bahsedilmeyen meseleleri ele almaya
çabaladılar. Destan araştırma/arının çözümlenemeyen ve yanlış yapılan bazı
varsayım ve yaklaşımlarını yeniden değerlendirmeye haşladılar. Doğrusu, hu
mesele hızlı bir biçimde kendi doğru çözümünü bulamamıştır. Özellikle
destani eserlerin toplumsal ve sosyal vasfını açıklamada eksiklikler olmuştur.
Sınıf, parti ve halka ilişkin kavramlar destanı süzgeçten geçirmenin kaba eleği
haline gelmeye, geleneksel miraslarımız resmi ideolojinin oyuncağı olmaya
haşlamıştır. " ( l braycv 1 99 8 : 1 3 ) .

1 936 'nın başlarında SSSR Halk Komiserler Sovyeti bünyesinde sanat işleri ile
ilgili bir komite kurulmuş ve buna bağlı olarak da cumhuriyetlerde ve dahilinde
mahalli olarak sanat işleri ile ilgili kuruluşlar oluşturulmuştur. Böylece halk ürünleri
de denetim altına alınarak komünist ve sosyalist bir sansür rahatlıkla uygulanmıştır
(Erdem 1 999: 1 52). 1 936'da yönetimin folklor çalışmalarına doğrudan
müdahalesiyle başlayan süreç, 1 95 3 ' e Stalin'in ölümüne kadar parti tarafından
desteklenmiştir.
Bütün Avrupa'yı derinden etkileyen ve 1 939 'da patlak veren İkinci Dünya
Savaşı, Sovyetler Birliği 'nde sosyal bilimlerin bütün dallarında olduğu gibi folklor
çalışmalarına ve halk edebiyatı ürünlerine de yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu
durum Sovyetler Birliği içinde yer alan Türk boylarının folkloruna yeni bir bakış
açısı getirmiştir. Bu dönemde propaganda konuları değişmiş, Nazilere karşı savaşan
askerleri motive etmek amacıyla halk şairlerinden vatanseverlik ve kahramanlık
temalarının öne çıkarıldığı destan geleneğine bağlı olarak oluşturulan destanlar ve
bunlara benzetilerek üretilmiş destanlar derlenmeye başlanmıştır. Bu dönemde halk
edebiyatı ürünleri socialist realizm (toplumcu gerçekçilik) anlayışı ile üretilmeye
başlanmıştır. Savaş süresince halk edebiyatı ürünlerinde rej imin ideoloj isinden
ziyade kahramanlık ve vatanseverlik motifleri ön plana çıkartılmıştır. Özellikle
büyük destan kahramanlarının vatanseverlikleri değerlendiren çalışmalar yapılmıştır.
Bu amaçla yapılan çalışmalara örnek olarak 1 942 yılında Türkmenistan' da
yayımlanan Dede Korkut, Yusuf - Ahmet, Köroğlu destanları (Özkan 2007 : 1 72);
Kırgızistan 'da Rahmatulin' in, "Uluu Patriot Ukmuştuu Manas (Büyük Vatansever
Manas)" adlı kitabı gösterilebilir. Bunların yanı sıra destan kalıplan içerisinde şiirler
yazılmış ve bu şiirlerde askerler destan kahramanları ile özdeşleştirilmiştir:

54
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

A lıp - Manaş baatırdıy Alıp-Manaş bahadır gibi


Öştüge kilebes katu bol! Düşmana acıma sert ol!
A ltay - Buuçay baatırdıy, Altay-Buuçay bahadır gibi
Ölbös möiıkü iydelü bol! Ölümsüz ebedi güçlü ol!
(Dilek 1 998:45 1 -483)

A lmambettey aybattuu Almambet gibi heybetli


Çolponbay çıktı kırgızdan. Colponbay çıktı Kırgız' dan.
Külçorodoy küülöngön Külçoro gibi kükreyen
Düyşönkül çıktı kırgızdan. Düyşöngül çıktı Kırgız' dan
Kocoçaştay közgö atar Kocoçaş gibi gözden vuran
Mergen çıktı kırgızdan. Nişancı çıktı Kırgız' dan.
(Taştemirov, Zakirov 1 973 : 659).

Bu dönemde halk edebiyatı çalışmaları ile ilgili de Sovyet yönetiminde


değişimler görülür. Sovyet rej iminin milliyetler politikasına zarar verebilecek en
önemli araştırmalar folklor alanındaki karşılaştırmalı çalışmalar olabileceğinden
buna müsaade edilmemiştir. Rej imin kuruluşundan 1 944 yılında Taşkent'te toplanan
Orta Asya Halk Edebiyatı Konferansı 'na kadar farklı Türk topluluklarının folklor
ürünleri arasında karşı laştırmalı bir çalışmadan bahsetmek zor görünmektedir. Söz
konusu konferansta birtakım kararlar alınır. Bu kararlar arasında en dikkat çekici
olanı "Halkbilim çalışmalarında, geçmişte, aralarında kültür alış verişi ve ortak
bağlar bulunan halklar için, karşılaştırmalar yapılmasına" izin verilmesidir. Zarifov
(Özbek asıllı halk bilimci) ve Jirmunsky bu durumdan faydalanarak karşılaştırmalı
metotla hazırladıkları " Özbek Kahramanlık Destanları" adlı eserlerini
yayımlamışlardır. Bu eserde Özbek destanları hem diğer Türk destanlarıyla
karşılaştırılıp birçoğunun ortak kaynaktan geldiği savunulmuş, hem de eski Yunan
destanları İlyada ve Odysseia ile karşılaştırılmıştır.
Savaşın bitmesiyle birlikte halk bilimi çalışmalarına savaştan önce uygulanan
sıkı baskı ve denetim, şiddetini daha da artırarak geri dönmüş ve l 947 'de
yayımlanan " Özbek Kahramanlık Destanları" adlı eser parti yöneticilerinin sert
eleştirilerine maruz kalmıştır. Eseri yazanlar, Rus burjuvazisinin halk bilimcisi
olarak görülen Vesselovski 'nin ( 1 83 8- 1 906) yaklaşımını yeniden gündeme
getirmekle itham edilmişlerdir. Söz konusu destanlar ile eski Yunan destanları
arasında müşterekliklerin kurulmasının Marksizm'in Diyalektik Teorisi'ne karşı
gelmek anlamına geldiği savunulmuştur. Rej imin, hakim ideolojiye aykırı çalışmalar
yürüten folklorculara karşı tepkisi bazen oldukça sert olmuştur. Ü nlü Rus Türkolog
Samoyloviç, Türk boyları özellikle Türkmenler arasında milliyetçi burjuvaziyi
uyandırmakla suçlanmış ve bu yöndeki yayınlarından dolayı yargılanmıştır (Özkan
2007 : 1 69).
l 950'li yıllara gelindiğinde büyük Türk destanlarıyla ilgili birtakım çalışmalar
yapılmıştır. Türkmenistan'da Dede Korkut, Kırgızistan'da ise Manas Destanıyla
ilgili konferanslar düzenlenmiştir. 1 9 5 1 'de Pravda adlı gazetesinde yayınlanan altı
yazıda Dede Korkut'un halkçı bir destan olmadığı, milliyetçilik zehrini taşıdığı iddia
edilerek, eser halkçılık adına küçümsenmiştir. Ayrıca bu iki destanla ilgili

55
N EZİR TEMUR

gazetelerde seri makaleler yayımlanmıştır. Dede Korkut' la ilgili Türkmenistan' da o


yıllarda yapılan çalışmalar Azerbaycan'da da gerçekleştirilir. Sovyet
Ansiklopedisi'nde "Azeri halk kültürünün şanlı bir yapıtı; dürüstlüğün adaletin ve
vatan sevgisinin türküsünü ifade eden" bir destan olarak övülen Dede Korkut
Destanı, 1 949 yılında eleştirilmiştir. Azerbaycan Komünist Partisi üyesi Mirza
İbrahimov bu konuda şunları ifade etmiştir:
"Dede Korkut Destanı, Azeri halkının yarattığı bir eser değildir. Ondaki
yiğitlik türküleri, yurdumuzu istila etmiş ve halkımızı sömürmüş olan yabancı
soyluların türküleridir. " (Azadovski 2002 : 24).
Partinin genel sekreterleri ise Dede Korkut Kitabı'nı "katil ve haydutların
türküleri ve Marksizm 'le Leninizm 'in düşmanı, milliyetçiliğin zehirli kaynağı"
olarak kabul etmişlerdir. Bu dönemde, Türk topluluklarının birçok destanının
feodalizm döneminde oluştuğu için feodalist düşünceleri taşıdığı iddia edilmiştir.
Komünist ideolojiye aykırı olan bu düşünceyi bünyesinde taşıyan destanlar
yasaklanmıştır. Özbek araştırmacı A. Akdunabiyev ile Rus araştırmacı A. Stefanov,
Alpamış Destanı'nın feodalizm dönemine ait düşünceleri taşıdığını iddia etmişlerdir.
Kazak destanlarının Kambar Batır dışında tamamı feodalizm döneminin kalıntıları
olduktan düşüncesiyle okul müfredatlarından çıkarılmıştır (Çınar 2003 : 1 39).
Benzer eleştiriler aynı yıllarda ( 1 95 1 - 1 952) Türkmenistan 'da Köroğlu,
Kırgızistan 'da ise Manas Destanı' na yöneltilmiştir. Özellikle söz konusu destanların
halkçılık görüşüne aykırı unsurlar taşıdığı yönündeki eleştiriler ağırlıklı eleştirilerin
arasında yer almıştır. 1 952 yılında Kırgızistan 'da gerçekleştirilen Manas
Konferansı ' nda bu konu ayrıntılarıyla tartışılmıştır.
Stalin ' in ölümünden sonraki yıllarda Stalin politikalarının eleştirilmesi ve bu
politikalardan birçoğunun tasfiye edilmesi folklor çalışmaları üzerindeki baskıları
kısmen kaldırmış, folklor çalışmaları devrimin ilk on yılındaki gibi yürütülmeye
başlanmıştır. Stalin döneminde yapılan folklor çalışmaları ilmi disiplinden uzak,
ortaya çıkan folklor ürünleri ise yapay ürünler (pseudo-folklor) şeklinde
değerlendirilerek bilim adamları tarafından eleştirilmiştir. Bu bilim adamlarının
başını Leontev, A. Bocharov çekmektedir (Saussure 2006 : 26 1 ). Sovyetler Birliği
dönemindeki folklor çalışmalarını ilk eleştiren söz konusu araştırmacılar bu
dönemde yapılan çalışmalarda büyük hatalar yapıldığını belirtmiştir (Miller 1 990:
99). Benzer şekildeki eleştiriler, l 950'lilerin ortasında Alman halk bilimcilerini
Hitler zamanında yapılan folklor çalışmalarına yöneltmiştir.
1 952 yılında yasaklanan hatta müfredattan çıkarılan Sagımbay Orozbakoğlu 'nun
varyantı 1 96 l 'de; Barthold'un 1 936'da kaleme aldığı Dede Korkut Kitabı 1 963 'te
yayımlanmıştır. Aynca Yunus Aliyev 'in Manas; Kareev 'in Köroğlu; S.
Yakubova'nın Aşık Garib adlı çalışmaları basılmıştır. Türkmenistan 'da Korkut Ata
adlı kitabı yayınladığı için 1 952 yılında 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak tevkif
edilen Mati Köseyev 1 956 yılında serbest bırakılmıştır (Özkan 2007 : 1 73). 1 960'1ı
yıllardan sonra folklor ürünlerinin ve bu alandaki değerlendirmelerin yer aldığı
kitaplar yoğun bir şekilde yayımlanmaya başlamıştır.
Esasında SSCB 'nin folklora ilişkin yaklaşımlarını totaliter rejimlerin folklora
bakış, yorumlayış ve değerlendirişlerinden farklı düşünemeyiz. Totaliter rej imlerin
ayakta kalmalarını sağlayacak unsurlarından biri idareleri altındaki halkların
hatıralarını yok etme girişimleri olmuştur. Fakat onların göremedikleri unutmanın
dıştan gelen bir güçle gerçekleşemeyeceği olgusudur. Tacitus'un dediği gibi "Eğer
susmak gibi unutmak da elimizde olsaydı dille birlikte belleği de kaybederdik."

56
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Şüphesiz diktatörlük dil, bellek ve tarihi yok eder (Asman 200 1 : 88) ya da yok
etmeye çalışır. Eğer yok edemiyorsa -ki toplum hafızasının ve toplum hafızasının
önemli bir kısmını oluşturan folklorun yok edilemeyeceği gerçeğini anladıklannda­
değiştirme yoluna gitmiştir.
Sovyetler Birliği döneminde Türk boylarının folkloruna yönelik çalışmalar aynı
zamanda folklor kurumlarının oluşmasını sağlamıştır. Ancak bu kurumlar
faaliyetlerini bir merkeze bağlı olarak yürütmüşlerdir. Bu merkez Sovyet İlimler
Akademisi' dir; Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan vs. İlimler Akademisi ise bu
akademinin şubeleri konumundadır. Sovyet İlimler Akademisinin üyeleri arasında
bilim adamlarının yanı sıra Komünist Parti üyeleri de yer almıştır. Dolayısıyla bu
üye, bilim alanındaki çalışmaların hakim ideolojiye paralel yürütülüp
yürütülmediğini denetler. Aynca ilimler akademisinin üyelerinin atamaları parti
genel sekreterinin talimattan doğrultusunda yapılmıştır. Bu merkeziyetçilik sadece
bilim alanında değil diğer bütün toplumsal kurumlar için de geçerli olmuştur.
Merkezdeki ilimler akademisi şube şeklinde çalışan diğer akademilerin etkinliklerini
planlamı Ş, yönlendirmiş ve denetlemiştir.

57
i l . BÖ LÜ M
KI RGIZ S Ö ZL Ü GELEN EGİ

1 . KIRGIZ TORKLERİNİN SÖZLÜ EDEBİYAT GELENE<"'.iİNE GENEL BİR BAKIŞ

Tarihin çeşitli devirlerinde, değişik coğrafyalarda büyük devletler kurmuş olan


Türkler, boylar halinde geniş bir coğrafyaya yayılmışlar ve varlıklarını buralarda
idame ettirmişlerdir. Bu boylardan birisi de Kırgız Türkleri 'dir. Kırgız Türklerinin
tarihi, oldukça eski zamanlara dayanmaktadır. Tarihçilerden edinilen bilgilere göre
Kırgızlar Orta Asya'daki en eski, başka bir ifadeyle milattan önce de bilinen
topluluklardandır. Dil olarak, Kazaklar, Karakalpaklar, Başkurtlar, Tatarlar,
Nogaylar gibi Kıpçak ya da Kuzeybatı Türk dil grubuna giren Kırgız Türkçesinin üç
diyalekti _bulunmaktadır: Kuzey, güneydoğu, güneybatı (Arat 1 988: 4-5) . Kırgız adı
en eski Türk etnik adlarından biridir. lsık Göl, Tekes, Talas, Çu ırmakları ve Altay,
Pamir, Tanrı Dağları çevresinde yaşayan Kırgız Türkleri, Çin kaynaklarının M .Ö.
i k inci yüzyılda tespit ettikleri isimlerini bugün de koruyan Türk boylarındandır. Çin
kaynaklarında adları Kien-kun, K i-ku, K ie-kou gibi çeşitli şeki llerde geçmektedir.
IJu sebeplerden dolayı V V Bartold, Kırgız Türkleri için "Kırgızlar Asya 'nın kadim
lıalkı " (Bartold 1 99 1 : 1 92) ifadesini kullanmıştır.
Kırgız Türklerinin tarihi esas olarak şu dönemlere ayrılmaktadır (Gömeç 2002):
-Gök Türkler Dönemi
-Uygurlar Dönemi
-Moğollar Dönemi
-Timur ve Hanlıklar Dönemi
-Rus Çarlığı Dönemi
-S .S.C.B Dönemi
-Bağımsız Kırgız Cumhuriyeti
Çin tarihi kaynaklarında M .Ö i l . yüzyılda Hun Türkleri ile ilgili bazı olayların
bahsinde Kırgız adı "Gengün" şekl inde zikredilmiştir. Çince'de bu kelimenin
" Kırgız" kelimesine karşılık geldiği bilim adamları tarafından ispat edi lmiştir ( İ nan
1 968: 40) . Büyük Hun İ mparatorluğuna M .Ö. i l . yüzyılda dahil olan Kırgız Türkleri,
1 l un imparatorluğunun dağılmasından sonra "Hakas" adıyla bilinen bir devlet
kurmuşlardır.
Kırgız Türkleri V I I . yüzyılda Gök Türklere tabi olmuşlardır. Tarihçilere göre
( iök Türkler için Kırgız Türklerini itaat altına almak oldukça zor olmuştur. Bilge
Kağan, Kül Tegin ve Tonyukuk kitabelerinde Kırgız Türklerine yapı lan seferlerden
bahsedilmiştir ( İ nan 1 968: 40). Uygur Türk1eri ile VIII. yüzyılda ittifak kurarak Gök
Türk devletini yıkan Kırgız Türkleri , bir asır sonra Uygurları sürerek "Kırgız
Dcvleti"ni kurmuşlardır.
Medeniyet ve kültür açısından X. yüzyıl sonrası diğer Türk boylarında olduğu
gibi Kırgızlar için de bir dönüm noktası olmuştur. Bu yüzyıldan sonra Türk
boylarının dünyaya bakış açısını İslam dini şekillendirmeye başlamıştır. Doğal
olarak bu bakış açısı onların sözlü ve yazılı ürünlerine de yansımıştır. Ancak bu
NEZİR TEMUR

yansımanın kökleri oldukça eskilere dayanan bir geleneği tamamen ortadan


kaldırdığını söylemek mümkün değildir.
Kalmuk ve Moğollara karşı XVI-XVII . yüzyıllarda mücadele veren Kırgız
Türkleri, XVIII. yüzyılda Türkistan' da teşekkül eden hanlıklara tabi olmuşlardır.
Kırgızistan 1 860- 1 86 1 ' de Ruslar tarafından işgal edilmiştir. 1 99 1 yılında Sovyetler
B irliği 'nde meydana gelen büyük çözülme ile Kırgız Türkleri bağımsızlıklarına
kavuşmuştur.
Kırgızların yazılı kaynaklan, eski Türk yazısıyla yaşıttır, denilebilir. Kırgızlara
ait abidelerin tarihinin çok eskilere dayandığı söylense de (Malov 1 929) bugün
bilinen Kırgızca anıtların en eskisi Orhon, Yenisey, Talas yazıdandır. Bu anıtların
VI. yüzyıl ile XIX. yüzyıllar arasında yazıldığı bilim adamlarının iddialan
arasındadır. 1 6 Kırgız sözlü geleneğine ait eserlerin çok eskilere dayandığı iddia
edilse de bu yazıtlardan daha önce yazılmış, Kırgız Türkçesinin kaynağı olarak
değerlendirilebilecek bir metin henüz tespit edilememiştir.
Kırgız İlimler Akademisinin El Yazmalan bölümünde sözlü halk edebiyatı
ürünlerine ait muhteva açısından çok zengin malzemeler mevcuttur. Bunlardan
şarkılar, masallar, bilmeceler, tekerlemeler, atasözleri, akınların yazıya geçirilmiş
atışmaları, destanlar yayımlanmıştır. Ancak birçok malzeme de halii araştırılmayı ve
yayımlanmayı beklemektedir. XIX. yüzyılın ortalarında Kırgız Türklerinin sözlü
sanatı çok gelişmiş bir seviyededir. Semyanov, Tyanşanski, Lipski, Severtsev gibi
Rus seyyahları Kırgız Türklerinin tabiatla, şarkı ve türkülerle haşır neşir bir halk
olduğunu ifade etmişlerdir.
Kırgız Türklerinin folklonı v e tarih iyle ilgili kısmi bilgi lere Arapça ve Farsça
kaleme alınan bazı eserlerde de rastlamak mümkündür. Bu eserler arasında XVI.
yüzyıla ait Seyfaddin Aksikenti' nin "Mecmua/ 'üt - Tevarih" adlı eseri ayrı bir yere
sahiptir. Bu eser Kırgız tarihi ve folkloru ile ilgili değerli bilgiler ihtiva etmektedir.
Ayrıca söz konusu eser Manas Destanı ve bu destanın kahramanı Manas hakkında
dikkat çekici bilgiler vermektedir. Manas ismi 56. sayfadan itibaren eserin sonuna
kadar bütün sayfalarda olaylarla bağlantılı olarak geçmektedir. 1 7
Kırgız Türkçesi yüzyıllar boyunca sözlü gelenek ürünleriyle estetik bir seviye
kazanmıştır. Kırgız Türklerinin sözlü geleneğinin ya da sözlü geleneğine ait türlerin
ve bu türlerde vücuda getirilen ürünlerin ne zaman, nasıl ortaya çıktığı ve geliştiği
hakkında kesin, kaydedilmiş ayrıntılı bir tarihi bilgi henüz mevcut değildir. Bu
konuları ele alan, yakın geçmişte veya günümüzde yapılan araştırmalar ise yukarıda
adı geçen yazılı kaynaklara dayanan söz konusu tahminler üzerine yapılmıştır. Sözlü
gelenek ürünlerinin yazıya geçirilmesi, derlenmesi ve incelenmesi gibi faaliyetlere
XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başka bir ifadeyle Rus işgalinden sonra
başlanmıştır.
Kırgız sözlü geleneğinin en eski türünü, zengin bir içeriğe sahip olan sözlü
hikayeler oluşturmaktadır. Mifologiyalık angemeler (Mitoloj ik hikayeler) ve
Ulamıştar (efsaneler) bu hikayeler içerisinde en önemlilerindendir. Bu türlerin
figüratif yapısını oluşturan iyi ve Albarstı (kötü ruhlar), olağanüstü yaratıklar

1 6 Bk. S . E. Malov, Ta/asskiye Epigrafiçesskiye Pamyatniki Materya/ı, (Talas Epigrafi


Kitabeleri) Uzkomstarisa, Vıp. 6-7, Moskova 1 936: 1 7-38.
1 7 Bk. Tarıhtardın Cıynagı (Macmu' aıu 't - Tevarih), (Kırgız Türkçesine Çevirenler Moldo
Mamasabır Dosbolov ve Omor Sooronov), Bişkek 1 996.

60
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

( Calfıızköz), cin, peri gibi varlıklar söz konusu türlerin eski inanç sistemine
dayandığının somut göstergeleri olarak kabul edilmiştir (Akmataliyev vd. 2004: 1 .
533-585). Tarihi gerçekler gibi anlatılan efsanelerin, yazılı kültürün çok fazla
gelişmediği Kırgız Türklerinin kendi tarihleriyle ilgili bilgileri hafızalannda kısmen
de muhafaza etmelerini sağladığı düşünülmektedir. Bu çerçevede başka bir sözlü
anlatı türü olan sancıracılık geleneği de Kırgız Türklerinin kültürel hayatında önemli
bir rol oynamıştır. Bu gelenek çerçevesinde her Kırgız' ın kendi şeceresini en
azından yedi atasını (yedi kuşağını) bilmesi gerekmektedir. Yedi atasını bilmeyen
ise mankurtlukla, soysuzlukta itham edilmiştir (Kayipov 2005 : 4). Bu toplumsal
kontrol günümüzde de sosyal hayatta etkisini bütün gücüyle sürdürmektedir.
Nesir biçiminde anlatılan halk edebiyatı türleri arasında oldukça önemli diğer bir
tür ise masallardır (cöö comoktor). Epik türler içerisinde değerlendirilen masallar
farklı temalan içermektedir. Temalanna göre sınıflandınlan masallar şunlardır:
1 . Baatırdık cöö comoktor (Kahramanlık masalları)
2. Sıykurdını cöö comoktor (Sihirli masallar)
3. Aybanattar cönündögü cöö comoktor (Hayvan masallan)
4. Turmuştuk cöö comoktor (Sosyal hayatla ilgili masallar)
5. Satiralik cöö comoktor (Mizah konulu masallar) (Kayipov 2005 : 4).
Bunların arasında en sık rastlananı ise kahramanlık temasını içeren ( Töştük,
Karaçdöö . . . ) masallardır. Araştırmacılar, bu türün teşekkülünü kahramanlık
destanlarının epik tür olarak etkisini kaybetmesine bağlasalar da bazen de tam aksine
lıu tür masalları kahramanlık destanlarının ilk şekilleri olarak kabul etmektedirler
( Kayipov 2005 : 4)
Masal türleri arasında en fazla ilgi çeken hayvan masallarında hayvanların hayatı
iki farklı şekilde yansıtılır. Birincisinde hayvanın hayatı gerçeğe yakın bir şekilde
anlatılır. Mışık, Tülkü, Ayuu, Karışkır (Kedi, Tilki, Ayı, Kurt); Tülkü, Taşbaka cana
Ç'apkene (Tilki, Kaplumbağa ve Kene) vb. İkinci tip masallarda ise mecazlı
anlatımda hayvanlar sadece birer semboldür (Akmataliyev vd. 2004: I. 486). Bu tip
masallardan eldik tamsilder (temsili hikayeler, fabl) adlı yeni bir türün teşekkül
ettiğini söylemek mümkün görünmektedir. Tülkü menen Bödönö (Tilki ile
Bı ldırcın), Arstandın Küçügün Asıragan Mışık (Arslan Yavrusunu Büyüten Kedi)
gibi masallar bu türün en güzel örnekleri arasında kabul edilmiştir.
Turmuştuk Cöö Comoktor (Sosyal hayatla ilgili masalların) temalarını akıllı ile
akılsız, han ile hizmetkar, zengin ile fakir gibi sosyal hayattaki eşitsizlikler ve karşıt
durumlar oluşturmaktadır. İşlevi ve yapısı açısından bu masallara en yakın masal
türü satiralık cöö comoktor (mizahi masallardır) (Akmataliyev vd. 2004 : 1. 480-
5 3 3 ). Mizahi içerikli şiir-nesir karışımı geleneksel başka bir tür ise kalptar
(yalanlamalar)dır. Yalanlamaları diğer türlerden ayıran en önemli özelliği derin bir
hayal gücüyle yaratılan fantastik bir tür olmasıdır (Kayipov 2005 : 674-682). Bu
genel bilgilerden Kırgız Türklerinin oldukça zengin bir eldik prozasına (halk
nesrine) sahip olduğu söylemek mümkündür. Kırgız halk nesri XX. yüzyılın ilk
yarısından itibaren gelişmeye başlayan Kırgız modem edebiyatına sağlam ve güçlü
bir zemin hazırlamıştır.
Kırgız Türklerinin halk edebiyatında önemli bir başka tür ise epikalık ır (epik
şiir) veya comoktor (destanlar)dır. Bu türde gerek Kırgız Türklerinde gerekse diğer
Türk boylannda oldukça gelişmiş ve önemli eserler vücuda getirilmiştir. Başta

61
NEZİR TEMUR

Manas Destanı olmak üzere bu tür sayesinde Kırgız Türklerinin sözlü gelenek
ürünlerine karşı bilim adamlarında büyük bir ilgi oluşmuştur.
Muhteva ve şekil özelliklerine göre Kırgız destanlarını birçok gruba ayırmak
mümkündür. Klasik olan tasnife göre Kırgız destanları şu şekilde sınıflandırılmıştır:
Kence Epostor (Küçük destanlar), Çofı Epostor (Büyük destanlar). Büyük destanlar
Manas üçlemesidir. Bu üçleme dışındaki destanlar ise küçük destanlar olarak
tanımlanmıştır. Bugün Manas Destanı ' nın altmıştan fazla varyantı Kırgız Bilimler
Akademisinin El Yazmalan arşivinde muhafaza edilmektedir. Manas söyleme sanatı
(manasçılık, semeteycilik) Kırgız destancılık geleneğinde önemli bir yer tutar. Manas
üçlemesinden Manas' ı okuyanlara manasçı, Semetey bölümünü okuyanlara ise
semeteyci adlan verilmiştir. Ayrıca çeşitli bölgelerde manasçılık mektepleri
oluşmuştur. Destanın en hacimli varyantı, manasçı Sayakbay Karalayev 'e aittir.
Karalayev'den 500533 mısralık bir metin kayda geçirilmiştir. Kendini manasçıdan
ziyade semeteyci olarak tanımlayan Sagımbay Orozbakov 'dan önce Manas, sonra
ise Semetey metni derlenmiştir. 1 922 yılından, Ağustos 1 926 tarihine kadar bizzat
kendisinden, icra etmiş olduğu 1 80378 mısralık Manas metni derlenmiştir. Semetey
bölümünü yazdırmaya ise ömrü yetmemiştir.
Kırgız destanlarının birçoğunda olaylar, tarihi gerçeklere uygun bir şekilde
anlatılmaya çalışılmıştır. Bu tür destanlarda ana tema tarihi gerçekliktir.
Kahramanlık temaları ve lirik temalar ikinci planda gelir. Tarihiy comoktor (Tarihi
destanlar) şeklinde tanımlanan bu tür destanlara "Mendirman", "Caiiıl Mırza",
"Narikbay", "Şırdakbek" gibi eserler örnek gösterilebi lir (Kayipov 2005 : 5).
Kırgız dcstancılık geleneği içinde yer alan bir başka destan türü ise l irik­
romantik (liro-romantikalık comoktor) destanlardır. Ana teması aşk olan bu
destanlarda gerçek ve tarihi olaylar anlatılır. "Olcahay menen Kişimcan", "Sarinci
Bököy", "Gülgaakı", "Közölşaa", "Zıypırım Suluu", "Ak Möör" gibi destanları bu
türün tipik örnekleri olarak göstermek mümkündür.
Kırgız destanlarının bir kısmı yukarıdaki türlerden gerek şekil gerekse de
muhteva bakımından oldukça farklıdır. Söz konusu destan türünün esas temasını
vatan, millet sevgisi; vatanı, milleti iç ve dış düşmanlardan koruma gibi konular
oluşturur. Bu destanlarda ana düşünceyi iletmek için arkaik motifler, mitoloj ik
unsurlar birer araç olarak kullanılmıştır. "Canış, Bayış", "Kurmanbek", "Er Tabıldı",
"Seyitbek", "Toltoy" ve "Bagış" gibi destanlar bu tür içinde değerlendirilebilir.
Kırgız Türklerinin sözlü geleneğinde dini ve sosyal konulu destanlar (diniy,
sotsyaldık-turmuştuk comoktor) da mevcuttur. Bu tip destanlara "Kız Darıyka",
"Kedeykan'', "Mufıduk Zarlık" gibi destanlar örnek verilebilir. Kırgız sözlü
geleneğinde epik şi ir, yüzyı llar boyunca ortaya koyduğu bu zengin manzum eserlerle
sürekli kendini gel iştirmiştir.
Kırgız Türklerinin halk şiirinin kayda değer diğer bölümünü de lirik şiir (lirikalık
ırlar) şeklinde tanımlanan tür oluşturur. Bu tür şiirlerin en eski katmanlarını kamlık
inancından kalma unsurlar oluşturur. lrım-darım ırları (Büyü-afsun şiirleri) bu tür
şiirler arasına girmektedir. Bu şiirlerin kökeninin insanların doğaya söz ile
hükmedebi lme, gelecek bir kötülüğe söz ile engel olabilme, insan ve hayvanlara
kötü ruhlar aracılığıyla bulaştığına inanılan hastalıkları tedavi etme gibi inançların
yaygın olduğu devirlere uzandığı iddia edilmektedir (Kayipov 2005 : 6).
Lirik şiirlerin başka önemli bir türü ise emgek ırlarıdır (emek şi irleri). Temeli
oldukça eski dönemlere kadar uzanan emek şiirleri insanların avcılık, hayvancılık,

62
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

tarımcılık gibi faaliyetlerine bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Büyü-afsun şiirleri gibi
emek şiirlerinin de sözün tılsım gücüne inanma, söz ile dünyayı değiştirme inancına
dayandığını söylemek mümkün görünmektedir. Özellikle devrimden sonra bu türde
oldukça fazla eser vücuda getirilmiştir. Bu eserlerde kolhoz hayatı, buradaki
çalışmalar ana tema olarak kullanılmıştır.
Her kültürde olduğu gibi Kırgız Türklerinin halk edebiyatında da tören türküleri
(salt ırları) oldukça gelişmiş bir tür olarak yerini almıştır. Bu şiirler, koşoktor (ağıt),
toy ırları (düğün türküleri) olmak üzere iki ana grupta değerlendirilmiştir. Ağıtlar
tematik yapısı çok geniş ve Kırgız türkülerinin içinde en gelişmişi olarak kabul
edilebilir. Bazı ağıtların daha sonra destanlaştığı da görülmektedir. Karagul Botom
bu şekilde meydana gelmiş bir eserdir. Bu eserin önemli bir bölümünü tabiattaki
canlıları yok edercesine avlayıp, sonra geyik yavrusunun derisinden kürk giymiş
olan tek oğlunu yanlışlıkla avlayan babanın ağıtı oluşturur. Kırgız sözlü geleneğinde
ağıt, bir kişi öldüğünde yakınları tarafından söylenir. Bazen de akın-ırcılar
tarafından d.ii terennüm edilir.
Tören türkülerinin bir başka türü de düğün türküleridir (toy ırları). Düğün
türkülerini, düğün sırasında icra edilen ölöfıdör ve kızı evinden çıkarırken kızın
yakınları tarafından ağıt şeklinde söylenilen kız uğurlama (kız uzatuu) türküleri
oluşturur. Araştırmacılar bu türküleri, evlenme geleneği türküleri (üylönüü salt
ırları) şeklinde de adlandırmaktadır.
Kırgız sözlü geleneğinde belirli gün, mevsimlerle ilgili olarak icra edilen halk
takvimi ile ilgili şiirler ve türküler (kalendardık ırlar) de yer almaktadır. Bunlar,
Nevruz (Nooruz) veya Cı/ Acıratuu ( Y ı l Ayrımı) olarak bil inen 1 9-2 1 Mart tarihleri
arasında bayram havasında söylenen türkülerdir.
Kırgız halk şiirinde çok eski devirlerden günümüze kadar devam eden, Kırgız
Türklerinin hayata bakışını, hayat tecrübelerini yansıtan didaktik türkü (didaktik
ırlar) örneklerine de oldukça sık rastlanılmaktadır. Sanat ve nasihat türküleri (sanat
ve nasiyat) didaktik türküleri oluşturan iki önemli türdür. Sanat türkülerinin ana
temasını tabiat, insan, hayat ve ölüm gibi konular oluşturmaktadır. Bu eserlerde esas
amaç insanların felsefi görüşlerini estetik seviyede dile getirmektir. Nasihat ırlarında
ise eğiticilik önemlidir. Bu türkülerin muhtevasında zıt durumlar, varlıklar
karşılaştırılarak dinleyiciye öğüt verilir, yol gösterilir. Sovyet dönemi değerlerinin
ana tema olarak kullanıldığı bu tür şiirlerde eski hayat ile devrim sonrasındaki hayat
karşılaştırılarak Sovyet değerleri yücelti lmeye çalışılmıştır.
Belirli bir olaya dayanan ırlara tarihi ırlar adı verilmektedir. Bu tür ırlarda tarihi
olay baştan sona epik tarzda anlatılmaz, halkın olay karşısındaki duyguları ve olaya
karşı ilgisi dile getirilir. Örneğin Kalmukların istilası sırasında ve 1 9 1 6 yılındaki
(,'arlık rejimine karşı isyanda yaşanan sıkıntılar, çekilen ızdıraplar karşısında tarihi
ırlar bestelenip, akınlar, ırcılar tarafından icra edi lmiştir.
Kırgız Türklerinin sözlü geleneğinde önemli yer tutan başka bir ır türü ise sevgi
ırları (süyüü ırları ) dır. Aşk ya da sevgi ırları olarak adlandırılan bu tür, muhteva
bakımından ikiye ayrılır: Seketpay, Küygön. Seketpay, aşığın duygularını dile
getirmek için söylediği; Küygön ise sevgiliye kavuşamamanın verdiği üzüntüyle dile
getirilen ırlardır. Muhteva açısından koşoktor ve küygön ırlarına yakın olan arman
ırları (hüzünlü ırlar) ayrı bir tür olarak değerlendirilmiştir.
Teşekkülü bakımından oldukça eski dönemlere dayanan diğer bir halk şiiri türü
ise atışmalardır (aytış/ar). Atışmaya; Kırgız Türkleri aytış; Türkmenler aydışık;

63
N EZİR TEMUR

Kazak Türkleri aytıs adını vermektedirler. Kelimenin kökü ayt- tır. Aytmak kelimesi
Dede Korkut'ta da çok sık olarak geçmekte ve söylemek anlamına gelmektedir.
Kazak ve Kırgız Türklerinde bebeğin dünyaya gelişini kutlamak için yapılan
toylarda, beşik, nişan ve evlenme törenlerinde, bayram ve özel günlerde de atışmalar
yapılır (Çınar 2003 : 63).
Atışmalar eldik aytıştar ve akındar aytışı olmak üzere ikiye ayrılır. Anonim türü
atışmalarda kız ile yiğit, gelin ile kaynana, kayın ile yenge gibi halk içinden insanlar
atışırlar. Bu tip atışmalar çok varyantlıdır ve anonimdir. B una karşılık akınların
atışmaları ferdi özellikler taşır. Kazak sözlü edebiyat geleneğinde de irticalen şiir
söyleyen töpke akınlar çok önemli bir yere sahiptir. Akınların sanatlarının temsil
edilişine de akınlar aytısı denir. Aytıs akınların söz, bilgi ve zeka yarışına girdikleri
bir gösteridir. Aytıs sırasında akınların birbirlerine her şeyi sorma haklan vardır.
Aytıslarda tarihi olaylar dini konular veya günlük meseleler yer alabilir. İzleyiciler,
akınları değerlendirirler ve gerek gördükleri yerde alkışları ile ödüllendirirler. Bugün
Kazakistan'da sayıları 700'ü bulan akınlar, kurdukları derneklerle bu geleneği
sürdürmeye çalışmaktadırlar. En ünlü akınlar Kulınşak ( 1 834- 1 897), Birijan ( 1 834-
1 897), Sara Süyinbay ( 1 822- 1 895) gibi akınlardır. Bu geleneğin en ünlü
temsilcilerinden biri Jambıl Jabaulı ( 1 846- 1 945)'dır. Jambıl akınlık geleneğinin
gereği olarak ilk önce carapazan (ramazan) manileri söyleyerek işe başlar. Onun
sesindeki güzellik ve dombra çalmadaki ustalığı halk tarafından beğenilir ve şair,
devrin ünlü akınlarından Süyümbay Aranulı'nın çırağı olur. Ana diline hakimiyeti,
muazzam hafızası sayesinde konu ve temaya uygun ahenkli sözleri bulmadaki
ustalığı, aytıslarda onu daima başarı lı olarak öne çıkannıştır (Özkan 1 997: 40).
Aytısta gösterdiği ulaşı lmaz ustalık yanında Ötegen Batır, Şuransı Batır gibi Kazak
destanlarını ve Manas, Köroğlu, Seyit Battal gibi diğer Türk boylarında da yaygın
olan destanları başarıyla söylemiştir.
Akınların faaliyetleri kapsamlı olup, onlar hünerlerini şiir yarışmalarında (Aytış),
halk toplantılarında ve kutlama törenlerinde ortaya koymuşlardır. Türk dünyasında
aşıklık geleneğinin birliği dolayısıyla Türk boylarının aynı kültür köküne bağlı
olduğunu gösteren unsurlardan biri de atışmalardır (Çınar 1 99 8 : 60). Türk kültür
tarihinde atışmanın ilk örneklerini Kaşgarlı vermektedir. Divanu Lügati t Türk 'te de
' -

geçen yaz ile kışın karşılaşması, dedim-dedi olarak nitelendirdiğimiz atışmanın


aydım-aydı biçiminde ifade edi lmesi geleneğin ne kadar gerilere dayandığının
göstergesidir (Günay 1 976: 263).
Aydım angar sewük Dedim ona sevgili
Bizni taba nelük Bize doğru nasıl
Köçifı baldı kelük Gücün gelir oldu
Kırlar udu hedük Kırlar tepeler büyük

Aydı senin udu Dedi senin uğrunda


Emgek telim ıdu Eziyet çok kutludur.
Yumşar katıg udu Katı tepe yumuşar,
Köfılüm sana yügrük Gönlüm sana koşar.
Kırgız sözlü geleneğinin en zengin türü olarak kabul edilen, geçmişte olduğu
gibi bugün de bütün canlılığıyla devam eden başka bir tür ise alkışlar ve

64
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

kargış/ardır. Sözün tılsım ve büyü gucune inanıldığı günden beri devamlı


yaşatılmakta olan bu küçük hacimli eserler Türklerin oldukça eskilere dayanan halk
inanışlarından izler taşımaktadır.
Türk boylarındaki ortak atasözleri, bugün geniş bir alana yayılmış olan Türklerin
ortak tarihini ve kültürünü yansıtan bir ayna olmuştur. Kırgız Türklerinin atasözü ve
deyimleri (maka/ ve lakaplar) muhteva açısından oldukça geniş türlerdir. Atasözleri
ve deyimler geçmişten günümüze kadar engin hayat tecrübelerini içinde muhafaza
eden halk edebiyatı türleridir. 20. yüzyılın başlarına kadar diğer halk şiiri türleri gibi
yazıya geçirilmemiş bu türler didaktik özellikler taşır. Kırgız atasözleri hakkında
Ahmet Güngör ve Asel Cailova Güngör 1 8 çalışmıştır. Bu çalışma, Kırgızko Russkiye
Poslovistı Pogovorki i İzreçeniya 19 ve Kırgız Makal Lakaptarı20 adlı eserler esas
alınarak yapılmıştır.
Bilmece (tabışmaktar) sorma geleneği diğer Türk boylarında olduğu gibi Kırgız
Türklerinin de eğlence anlayışını yansıtan önemli bir gelenektir. Bilmece sorabilme,
sorulan bilmecelerin cevabını bulabilme, zekiliğin, çok bilgili olmanın göstergesi
olarak kabul edilmiştir. Bilmece soramayanlar, bilmecenin cevabını çabuk bir
�ckilde veremeyenler alay (şıldın) konusu olmuşlardır. Bu oyunlarda yenilenlerin
cezalandırılma şekilleri katılımcılar tarafından tespit edilip uygulanmıştır.
B ilmecelerin konuları oldukça çeşitli olup, Kırgızların günlük hayatta karşılaştıkları,
yaşadıkları her şey bilmecelere yansıtılmıştır.
İcra ediliş şekli ve işlevi bakımından bilmecelere en yakın tür ise tekerlemelerdir
( caiiılmaçtar). Bilmeceye yakın bir tür olsa da kendine has özelliklere sahiptir.
B ı lmeceler, insanların düşünme, hazır cevaplılık yeteneğini arttırmayı tekerleme ise
sesi, heceyi, sözü, cümleyi tam söyleme ve hafızada tutabilme yeteneğini
geliştirmeyi amaçlar. Tekerleme söylemenin de bilmece de olduğu gibi belirli
kuralları vardır. Bu kurallara göre yarışan taraflardan biri, bildiği bir tekerlemeyi,
yavaşça, her sesi tam çıkararak üç kere tekrarlar. Daha sonra aynı tekerlemeyi daha
hızlı bir şekilde rakibinin söylemesini ister. Rakibin kendisine verilen vazifeyi tam
anlamıyla yerine getirmesi için tekerlemeyi rakibinin söylediği hızda en az üç defa
tekrarlaması gerekir. Bunu yerine getiremezse müsabakayı kaybeder. Günümüzde
hu şekilde tekerleme söyleme geleneği artık yaşamamaktadır.
Kırgız folklor araştırmalarında çocuk folkloru (ha/dar folkloru) milli folklorun
müstakil bir alanı olarak değerlendirilmektedir. Çocuk folkloru manzum ve mensur
eserlerden oluşmaktadır.
Tarihi kaynaklar, folklor ürünlerini meydana getiren, koruyan ve halka ileten
t iplerin farklı yollarla ortaya çıktıklarını gösterir. Günümüzde aynı tipler olarak
görülen ozan, aşık, bakşı, jırav, ırcı, akın, vb. icracıların ortaya çıkış dönemlerinin
farklı olduğunu görmekteyiz. İlkel toplumların kültürleri üzerinde çalışmalar yapan
A . Formozov 'un bu konudaki düşüncesi şöyledir:
Hiçbir olayın çıkış noktasını öğrenmedikçe onun mahiyetini ve önemini
anlamak mümkün değildir. Tüm sanat eserlerinin toplum hayatına verdiği
hizmet ve sağlamış olduğu katkı hakkında bir fikir sahibi olabilmek için
onların en eski devirlerdeki durumlarını ve muhtelif şekillerini dikkatle
incelemeliyiz. (Tursınov 1 976: 55)

' " Bk. Ahmet Güngör, Asel Cailova Güngör, Kırgız A tasözleri, Ankara 1 998.
1 9 Bk. Saparbek Zairov, Kırgızko Russkiye Poslovistı Pogovorki i İzreçeniya, Frunze 1 982.
111
Bk. Şarşeke Cusupbekov, Kırgız Makal Lakapları, Frunze 1 982.

65
N EZİR TEMUR

Kırgız Türklerinin sözlü geleneğine ait türlerin yaratıcıları, icracıları da söz


konusu gelenek gibi oldukça köklü bir geleneğe sahiptir. Bu icracılar bakşı, emçi­
domçu (tabip, üfiirükçü), sınçı, tökmö akın, comokçu 'dur. Söz konusu icracıların ne
zaman, nasıl ortaya çıktığı hakkında mevcut kaynaklarda somut bilgiler yoktur.
Ancak sözlü geleneğe ait ürünlerden hareketle kimi akın ve ırcılann günümüzden
yaklaşık bin yıl önce yaşadığı tahmin edilebilir. Örneğin Manas Destanı'nda Caysaii
Irçı adı ile anılan ırçının IX. yüzyılda yaşadığı bilinmektedir. Aynı destanda adı
geçen Iramandın Irçı Uulu hakkında da aynı şeyi söylemek mümkündür.
Kırgız Türklerinin dini inanışları ile ilgili de muhtelif çalışmalar yapılmıştır.
Kırgızistan'da T. D. Bayaliyeva, S.İ. İ lyasov, M. Abdıldayev ve A. Tabışaliyeva gibi
ilim adanılan eski Türk dini üzerinde değerli çalışmalar yapmışlardır. Bayaliyeva'ya
göre Kırgız Türklerinde kamlar iki gruba ayrılmıştır; kara (kara bakşı), ak (ak bakşı)
kamlar.
IX.-XIII. yüzyıl arasındaki icracılar hakkında somut bir bilgi henüz tespit
edilememiştir. XIV. yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Toktogul Ircı ve Tolubay Sınçı
ile ilgili bilgiler de sadece sözlü kaynaklardan ibarettir. Toktogul gibi ırçı, Tolubay
gibi sınçı ol ( Toktogulday ırçı, Tolubayday sınçı bol) şeklindeki alkış sözü
günümüze kadar dilden dile yaşatılmıştır.
Sınçılık sonradan değil, doğuştan kazanılan bir vasıf olup bu mesleğin icracıları
çok akıllıdırlar ve iyi bir belagata sahiptirler. Sınçılar hakkında Muhammed Şeybani
hanın "Tavarih-i Güzide-yi Nusretname" adlı eserinde de (XVI. yy.) bilgiler
mevcuttur. Şahbutak Sultan öldükten sonra oğulları Muhammed Şeybani ve Mahmut
Sultan sınçı lara muayene ettiril ir. M i lletin ihtiyar sınçı ları ile ulu hanların soyundan
gelen eski beyleri, söz konusu her iki hanzadenin de büyük ve iyi niyetl i birer insan
olarak yetişecekleri neticesine varırlar ve bu haber halk arasında hızlı bir şekilde
yayılır (Tursınov 1 976: 1 67). V. Yudin, bu eserle ilgili açıklamasında "Sınçı"
kelimesini "İnsanların askeri özelliklerinden ve atlardan anlayan bilge kişiler."
şeklinde izah ederek şunları söylemiştir: Deşt-i Kıpçak hanlarının sarayında
bulunan sınçılar orduyu kurma ve askerlerin bineceği atları yetiştirme konusunda
danışman olarak görev yapmışlardır (Tursınov 1 976: 1 67).
Sınçı/sınşı kelimesi, Kırgız, Kazak, Nogay, Özbek ve Türkmen Türk
lehçelerinde yaşamaktadır. Söz konusu Türk lehçelerinde bu kelime etrafında bir
meslek teşekkül etmiştir. Kültürel açıdan geniş ve zengin Türk coğrafyasında bir
meslek olarak teşekkül eden sınçı kavramı kahin, danışman, insanların ve
hayvanların niteliğini tayin eden, hakikati araştıran bilge kişi anlamlarında
kullanılmıştır. Tarihi dönemler içerisinde muhtelif Türk boylarında sınçılar hakikati
araştıran ve insan ile hayvanların özelliklerini tayin eden bir meslek erbabı olarak
sanatlarını icra etmişler ve geleneklerini yaşatmışlardır. Ayrıca bazı sınçılar
etrafında efsaneler yaratılmıştır. Sınçılık geleneğinin Kırgız Türklerindeki önemli
temsilcilerinden olan Tolubay sınçının etrafında teşekkül eden hikayeler gerek vaka
örgüsü gerekse de motifleri bakımından Köroğlu destanıyla önemli müştereklikleri
bünyesinde muhafaza etmektedir. Kırgız Türklerinin efsanevi sınçılarından Tolubay
Sınçı 'nın XIV. yüzyılda; Sançı Sınçı ' nın ise XVI. yüzyılın sonu ile XVII. yüzyılın
başında yaşadığı tahmin edilmektedir. Halk inancına göre sınçılık Tanrı tarafından
bir insana bahşedilir. Tanrının sevgisini kazanan, temiz, iyi niyetli insanlar sınçı
olabilir. Bu unvana Kırgız Türklerinin asırları kapsayan tarihinde Tolubay Sınçı,
Sançı Sınçı, Kalıgul Bay Oğlu, Sart Ake gibi üstün zekalı, ileri görüşlü, üstün
yetenekli insanlar sahip olmuştur. Kırgız Türklerinde insanları, toplumu, hayvanları

66
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

sınamış olan ve gelecek hakkında kehanette bulunan insanların olduğunu dile getiren
birçok efsane, masal ve destan vardır.
Türk kültürünü zenginleştiren en önemli öğelerden birisi de aşıklık geleneğidir.
Söz konusu geleneğin temsilcileri muhtelif Türk boylarında değişik isimler altında
mesleklerini icra etmişlerdir. Aşıklık geleneğinin temsilcileri Türkiye' de aşık; Azeri
Türklerinde ozan, aşık, şair; Kazak Türklerinde aytısger, akın; Kırgız Türklerinde
akın (El Akını, Tökmö Akın); Özbeklerde bahşi, akın; Türkmenlerde bahşi, şair;
Uygurlarda bahşi, halk şairi, aşuk; Başkurtlarda sdsan; Tatarlarda çaçan şeklinde
adlandınlmaktadır.
Kırgızca-Türkçe sözlükte (Yudahin 1 994: 1 3) "akın" kelimesinin Türkiye
Türkçesi karşılığı "el akını" yani "halk şairt' olarak verilmiştir. Akınlar, Kırgız
Sovyet Ansiklopedisi 'nde2 1 kopuz, kıyak gibi halk müziğine ait çalgılar eşliğinde
�iir okuyan ve sözlü kültüre ait unsurları halka aktaran kişi şeklinde tarif edilmiştir.
Türkiye'de olduğu gibi "halk şairt' olarak nitelendirilen aşıkları, diğer şairlerden
ayırt etmek, için Kazakistan ve Kırgızistan'da "el akını" terimi kullanılmaktadır.
A kın kelimesi çağdaş şairleri de kapsadığı için "halk" kelimesi özellikle
kullanılmaktadır.
Ircı ve Akın kelimeleri Kırgız Türklerinde genel olarak aynı anlamda
kul lanılmaktadır. 22 Kırgız bilim adamlarından Kayipov 'a göre "ırçı" kelimesi daha
eski zamanlarda ortaya çıkmış ve geniş anlamda kullanılmıştır. İrticalen şiir söyleme
yeteneğine sahip olan her sanatçıya "ırcı" denilmiştir. Akın kelimesi son zamanlarda
n i speten kullanılmaya başlanmıştır. Halkın dilinde; eğitimli, din ve felsefeden
anlayan, tabiat, ahlak, felsefe konusunda nasihat, öğüt tarzındaki şiirleri irticalen
söyleyebilen ırcılara "Akın" denilmeye başlanmıştır. Fakat gün geçtikçe "Akın"
ke li mesi daha aktif kullanılmaya başlanmış ve anlam kaymasına uğrayarak "ırcı"
teri m iy l e eşanlamlı hale gelmiştir. Günümüzde "tökmö ırcı I tökmö akın", akınlar I
ırcılar", "el akından I el ırcıları" aynı anlamda, paralel bir kullanıma sahiptir.
Halk şairlerinin(Akınlar) faaliyetleri XIX. yüzyılın ikinci yarısı ile XX. yüzyılın
başları olarak sınırlandırılmıştır. Akınlar hakkında, Melis Kurmanalı "Muras"2 3 adlı
eserinde kısmi bilgiler vermiştir. Bu eserde ünlü akınlar hakkında biyografik bilgiler
i l e bu akınların şiirlerinden örnekler mevcuttur.
Birçok bilim adamına göre "akın" sözcüğünün aslı, Farsça bir kelime olan
"ahun" sözcüğünden gelmektedir. Bu noktaya ilk dikkat çeken Budagov ve Radloff
ol muştur. Budagov 'un sözlüğünde24 , "Ahun, akın (Farisilerin ahun sözcüğünden)
ilhamla hemen o anda irticalen şiir söyleyen sanatçı." şeklinde tarif edilmiştir.
Radloffun sözlüğünde ise, " Akın, (Fars. Ahun, ahund) atışmalarda üstün gelen şair"
�ekl i n de geçmektedir. "Akın" terimi hakkında, Konstantin Kuzmiç Yudahin' in "O
Kirgizskom Termine <Akın>" (Yudahin 1 95 3 : 325) adlı Rusça makalesi vardır. Bu
makalede Yudahin "akın" kelimesinin Kırgız ve Kazak sözlü geleneğine, Uygur
Türkçesindeki akıllı, saygıdeğer anlamlarını taşıyan "Ahun ", kelimesinden
türetildiğini söylemektedir. Ahun kelimesinin Uygur Türkçesindeki "islam dininde
okumuş kişi, aydın, molla; isimlerin arkasına geldiğinde Mumin Ahun, Cappar Ahun

21
Bk. Kırgız Sovyet A nsiklopedisi, "Akınlar Şiiri", Frunze 1 980, s. 358.
·'2 Bk. Akınlar Çıgarmacı/ığının Tarihinin Oçerkteri, Bişkek 1 988, s. 1 0-30-3 1 .
21
Bk. Melis Kunnanalı, Muras, Frunze 1 990.
24 Bk. L. Budagov, Sravnitelbinıy Slovari Türetsko-Tatarski Nareçiy, cilt 1, 1 869, s. 70.

67
NEZİR TEMUR

gibi saygı ifade eden söz karşılığındadır. "25 Ahun sözü ise ahund şeklinde
Farsça'daki imam, din adamı sözünden gelmektedir.
Akınlırcılık geleneğinin kökeni kamlık dinine dayanır. Daha sonra "bakşı" tipi
ortaya çıkmıştır. Bilahare ise bu meslek erbabı sınçı ve çeçenler olmak üzere ikiye
ayrılır. Mizah kültürünün gelişmesiyle birlikte "Kuuduldar" ortaya çıkar.
Kuudulduk, komedyenlik yeteneği26 anlamına gelmektedir. Akın/ırcı geleneğinin en
yaygın ve mütekamil tipini tökmö akınlar/ırçılar teşkil eder. Okuma-yazmanın
yaygınlaşmasıyla cazgıç akınlar (yazıcı akın) Kırgız sözlü geleneğinde görülmeye
başlar. Akın/ırcıların farklı olan tipi comokçulardır. Comokçuların ortaya çıkması
sözlü geleneğin zirveye ulaştığı döneme denk gelmektedir.
Kırgız Türklerinin sözlü kültüründe akınlar farklı şekilde sınıflandırılmıştır. 2 7 Bu
sınıflandırmalardan biri söyledikleri şiirlerin konusuna göre yapılmıştır. Buna göre
akınlar üç grupta değerlendirilmiştir:
Nakışu Akınlar: Genellikle övgü konulu şiirler yazar ve söylerler.
Comokçu Akınlar: Masalları yorumlarlar.
Nuskooçu Akınlar: Şiirlerinde felsefi konular ağır basan akınlardır.
Bir başka tasnifte Kırgız araştırıcılar, akınları yetişme tarzları, sanatlarını icra
usullerini dikkate alarak El A kını ve Tökmö Akın olmak üzere ikiye ayırmaktadırlar.
Kırgız yazılı geleneğinin etkisiyle az çok okuma yazma bilen cazgıç akınlar vardır.
Yazıcı akınlar XIX. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan şiirlerini hem irticalen
söyleyebilen hem de yazmayı bi ldikleri için kağıda döken şairlere verilen addır
(Erkcbaycv 1 997: 22). F Köprülü'yc göre aşıklar kendi aralarında bir tasnif
yapmıştır. Buna göre, hem saz çalabilen hem de irticalen söyleyebilen aşıklara saz
şairi (Meydan şairi); saz çalamayan ve şiirlerini yazılı olarak kaydedenlere ise kalem
şairi denilmiştir (Köprülü 1 989: 1 70- 1 7 1 ) . Akınlar da, benzer ölçülere göre tasnif
edilmeye çalışılmıştır. Bu ölçülere göre şu şekilde bir tasnif yapılmıştır:
1 . El akınları : Eğitimli olmakla birlikte irticalen şiir söyleyememekte ve çok
azı komuz kullanabilmektedir.
2. Tökmö akınlar: Usta-çırak ilişkisiyle yetişen, irticalen şiir söyleyebilen
okuma yazması olmayan ancak komuz çalabilen akınlardır.
E. D. Tursınov (Tursınov 1 976: 1 O) ise akınları şu şekilde sınıflandırmıştır:
1 . Legendardık Akındar (Efsanevi Akınlar) : Hayatı, eserleri hakkında tam bir
bilgi olmayan, fakat efsanelerde anlatılan ırcılar/akınlar (Caysan lrcı 9 . yüzyıl-Ket
Buka v.b. 1 3 . yüzyıl).
2. Tökmö Akındar: İrticalen şiir söyleyebilen ırcılar/akınlar.
3. Cazgıç Akındar: Kendi eserlerini yazıya geçirebilen, okuma-yazması olan
ırcılar/akınlar, ancak geleneğe bağlılıklarıyla modern şairlerden farklılık gösteren
akınlardır.
4. Kuuduldar: Güldürücüler, komedyenler; irticalen şiir söyleyip seyirciyi
güldüren ırcı/akınlar.

25 Bk. Uygur Ti/inin İzahlı Lügati, cilt I, Milletler Neşriyatı, Şincan 1 990, s. 39-40.
26 Bk. K. K. Yudahin, Kırgız Sözlüğü, cilt II, Ankara, T.D.K Yay., 1 994, s. 529.
27 Bk. Kırgız Sovyet Ansiklopedisi, a.g.m., s. 358.

68
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

5. Manasçılar: Manas Destanı'nın, Manas ve Semetey bölümlerini


söyleyebilen ırcı/akınlar.
Prof. Dr. Süleyman Kayipov'a göre bu sınıflandırmada birçok eksiklik vardır. En
büyük eksiklik, sınıflandırmada belli bir ilmi prensibin olmamasıdır. Kayipov, şöyle
bir tasnifin daha uygun düşeceği görüşünü taşımaktadır:
1 . Bakşılar
2. Sınçılar
3. Çeçenler
4. Kuuduldar
5. Tökmö ırcılar/akınlar
6. Camakçı ırcılar/akınlar
7. Comokçular
A) CoQlokçular
B) Manasçılar
a) Manasçı
b) Semeteyci
c) Seytekçi
Bu tasnif, kronoloj ik sıra takip edilerek yapılan bir sınıflandırmadır.
Ulaşabildiğimiz kaynaklarda halk şairlerinin faaliyetleri XIX. yüzyılın ikinci
yarısı ve XX. yüzyılın başlarıyla sınırlandırı lmıştır. Kırgız Türklerinin sözlü
edebiyatında XX. yüzyılın ikinci yansı, akın şiirinin çok önemli ölçüde geliştiği
dönem olmuştur. Bu yüzyılda Bekmurat, Esenaman, Çöndu, Eşmambet, Nişan,
Nurdin, Niyazalı, Moldo Kılıç, Toktogul, Togolok Moldo, Aytike, Naken, Sartbay,
Kalmurza, Naymanbay, Soltobay, Cenicok gibi akınlar yetişmiştir. Sadece Ketmen­
Tl\bö vadisinde 60'a yakın akının yetiştiği tespit edilmiştir.
XIX. yüzyılın ortalarında Kırgızların sosyal hayatındaki değişmeler, başka
ıopluluklarla olan ilişkiler akınlık geleneğinde yeni bir temanın ortaya çıkmasını
sağlamıştır. Kalıgul Bay Uulu 'nun ( 1 785- 1 855) başlattığı "zamane" teması daha
sonra Arstanbek Buylaş Uulu ( 1 840- 1 882) tarafından devam ettirilmiştir.
Bu tür (zamane) şiirlerin ilk örneklerini veren Kalıgul Bay Oğlu olmuştur
( Kurmanalı 1 930: 8). O, "Akır Zaman" adlı eserinde kendisinden sonraki
zamanlarda halkını zor günlerin beklediğini düşünerek halkı için kaygı duymuştur.
< >nun söz konusu şiiri halk arasında çabuk yayılmış ve XIX. yüzyılın ikinci
yarısında Kırgız Türklerinin sosyal, siyasal ve felsefi alanlardaki düşüncelerini
cıki lemiştir. Bu şiirden kısa bir bölüm şöyledir:
Akır zaman kişisi Ahir zaman insanlarının
Kiçine bolar müçösü Küçücük olur vücudu
İlgerki ötkön adamdan Geçmişteki insanlardan
Başka balat Farklı olur.
Adebi cok süylögön Edebsiz konuşur
Kaşka balat. Saygısız olur.
Konuşu takır, çöbü cok Baba ocağı boş, çocuksuz olur

69
NEZİR TEMUR

Egindin nurku azayıp Ekini kuruyup


Açka bolot. Aç kalır.
Akır zaman adamı Ahir zaman insanı
Bakıl bolot. (Musayev 2000:40) Cimri olur.
Kalıgul'dan sonra zamane konusunda şiir yazan akın Arstanbek Buylaşoğlu
olmuştur. Arstanbek " Tar Zaman" adlı şiirinde Hokant hanlığının halka olan
baskısını ve Rusların gelmesiyle Kırgızların yaşayacağı zorlukları dile getirmiştir.
Bu şiirden kısa bir bölüm şöyledir:
Karagaydın tafıında Karagay' ın tanında
Elik28 boldı elimiz Elik oldu halkımız
Kaptagan tüzdü kötörgön Sırtında çuval taşıyan
Kölük boldu elimiz Yük hayvanı oldu halkımız
Başka çapsa, bılk etpes, Ne olursa aldırmayan
Ölük boldu elimiz (Kurmanalı 1 990:40) Ölü oldu halkımız.
Kırgız Türklerinde XIX. yüzyılın ilk yarısında dini düşünceler hızla yayılmış ve
edebiyat başta olmak üzere toplumla ilgili diğer alanları da tesiri altına almıştır. Bu
yöneliş, akınları da etkilemiştir. Bu akınların başında Moldo Kılıç gelir. Onun
düşüncelerinde dini motifler yer almış ve dini meselelerle ilgili eserler yazmasına
sebep olmuştur. Moldo Kılıç gibi dini eğitim alan akınlara Aldaş Moldo,
Cumamüdün Moldo, Nişan Moldo, Niyazalı Moldo, Nurdin Moldo ve Cenicok 'u
örnek gösterebil iriz (Kurmanalı 1 990: 1 4) . Dini düşünceyi temsil eden akınlar
"Moldo" unvanıyla nitelendirilmiştir. Fakat bu akınların eserleri de tamamıyla
günümüze kadar ulaşmamıştır. Söz konusu akınların eserlerinde genel olarak dini
nitelikli nasihatler yer almıştır. Bu tür şiirler, günlük hayatın gerçekleriyle
uyuşmadığı, insanları karamsarlığa sürüklediği iddiasıyla Sovyetler Birliği
döneminde ağır bir dille eleştirilmiştir. 29
Kırgız sözlü geleneğinde destan icracılarının (comokçu) zirvesi olarak kabul
edilen manasçılar, hem yazıya geçirilmemiş bu geleneğin canlı taşıyıcıları hem de
Manas gibi bir şaheserin yaratıcıları olmuştur. Manas Destanı için Kırgız Türkleri
"Manas Destanı okunduğunda ölmek üzere olan kişi canlanır, düşmana karşı giden
askerler güç ve cesaret kazanır." demektedirler. Göktürk Kağanlığı devrinden
günümüze kadar birçok olay ve kahramanın Kırgız halkının vicdanındaki tesirleri
Comokçu'nun ağzından bu destanın bünyesinde günümüze taşınmıştır. Bu özelliği
ile Manas eski, orta ve yakın çağlardaki olay ve kahramanların hatıralarını sözlü
gelenekte muhafaza edip yaşatan nadir Türk destanlarından birisidir (Özkan 1 995 :
43). Abdulkadir İnan 'a göre Manas Destanı yüzyıllar boyu sürüp gelen "Manasçı"
adı verilen saz şairlerinin kolektif eseridir. Her devrin manasçısı bu destana kendi
devrinden bazı unsurlar ilave ederek destana zengin bir muhteva kazandırmıştır.
Kırgız Türklerinin unutmadığı birçok ünlü manasçı vardır. Bunlardan birisi Keldibek
adlı manasçıdır. Yazılı olmayan kaynaklara göre söz konusu manasçı 1 750 yılında
doğmuştur. O, Manas Destanı ' nı terennüm etmeye başladığında çobanlar sürülerini
bırakıp obaya dönerler, hayvanları ise arkalarından Manas' ı dinlemeye gelirler.

28
Elik: Karaca.
29
Bk. Saparbek Zakirov, Oozeki El Çıgartmacılığında Ataestik Karayışlar(Sözlü Gelenekteki
A taestik Yaklaşımlar), El Kençi, Frunze 1 98 1 .

70
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Kurtlar bile sürülere dokunınazlarmış (İnan 1 968). Manasçının anlatım tekniği ve


üslubu onun ustalığını belirleyici bir etken olmuştur.
Türk boylarının destancılık geleneklerinde görülen mektep oluşumu manasçılık
geleneği için de söz konusudur. Manasçılar üslupları bakımından birbirlerinden
ayrılırlar. Manasçılık mekteplerinin teşekkülünde usta-çırak müessesi önemli rol
oynamıştır (Ergun 1 995 : 1 02).
Manasçılık mektepleri hakkında bilgi veren Muhtar Avezov, bu mektepleri ikiye
ayırmıştır. Bunlar:
a- Narın Mektebi
b- Karakol Mektebi
Manasçılık mektepleri ile ilgili başka bir tasnif de Kalim Rahmatilün'e aittir.
Bunlar (Rahmati lün 1 942):
a- lsık-Köl Mektebi
b- Tiyanşan Mektebi
c- Tüştük<Mektebi
Manasçılık mektepleri üzerinde yapılan önemli araştırmalardan biri de Prof. Dr.
Raisa Kıdırbayeva'ya aittir (Ergun 1 995: 1 02- 1 03). Kıdırbayeva manasçılık
mekteplerini dört kola ayırmıştır. Bunlar:
a- Çuy Mektebi
b- Isık-Köl Mektebi
c- Tiyanşan Mektebi
ç- Tüştük Mektebi
Bu mekteplerin temsilcileri olan manasçı lar şunlardır:
a- Çuy Mektebi: Keldibek, Balık, Naymanbay, Akmat.
b- lsık-Köl Mektebi : Nazar, Çoyuke, Sayakbay, Şabay Acizov, Mambet
Cokmorov.
c- Tiyanşan Mektebi: Sagımbay, Şabak, Irısmendiyev, Bayımbet,
ı\bdırahmanov, Togolok, Bagış Tınıbek, Aktan Tınıbekoğlu.
ç- Tüştük Mektebi: Canıbay Kocoke, Dosu Taşmetov, Kalbek Cumagulov,
Togaybek, Muratov ve Çal Kadıkov.
Bu tasnifin yanı sıra manasçı ları, ustalıkla okudukları ve kaleme aldıkları
bölümler açısından şu şekilde de tasnif edebiliriz:
Togo/ok Ma lda : Manas üçlemesini (Manas, Semetey, Seytek) okumuş ve
kendi el yazısıyla kaleme almıştır.
Şapak Rısmendeev: Manas, Semetey ve Seytek ' i kaleme almıştır.
Sagımbay Orozbakov: Manas ' ı Arap alfabesiyle kaleme almıştır.
Canıbay Kocekov: Semetey ve Seytek' i okumuştur.
Cakşılık Sarıkov: Semetey ve Seytek' i okumuştur.
Moldobasan Musulmankulov: Manas, Semetey ve Seytek' i tam olarak
okumuştur. Bu üç bölüm 1 93 5 yı l ı nda Musulmankulov'dan alınarak yazıya
geçirilmiştir.
Akmat Rısmendeev: Semetey ' i okuyup yazmıştır.

71
N EZİR TEMUR

Sayakbay Karalaev: Manas, Semetey, Seytek, Kenen, Alımsank ve


Kulansank' ı okumuş ve daha sonra bu bölümler yazıya geçirilmiştir.
Mambet Çokmorov: Manas, Semetey ve Seytek'i okumuştur.
Cusup Mamay: Manas Destanı'nı sekiz gruba ayırıp, kendi kalemiyle yazıya
geçirmiş ve baskıya vermiştir. Bunlar: Manas, Semetey, Seytek, Kenenim, Seyit,
Asılbaca-Bekbaça, Sombilek ve Çigetey.
Manasçılıkta aşamalar vardır. Kırgız Sovyet Ansiklopedisi 'nde (KSA, IV: 1 59)
yapılan tasnife göre manasçılar, Manas ' ı tam olarak bilip bilmemelerine, anlatım
tekniklerine ve destanı okuma yeteneğine göre dörde ayrılır. Bunlar:
1- Çofi Comokçu (Büyük Manasçı)
2- Çıfiıgı Comokçu (Gerçek Manasçı)
3- Çala Comokçu (Vasat Manasçı)
4- Üyröncük Comokçu (Çırak Manasçı)
Manas' ı başından sonuna kadar bilen, söyledikleri yeni bir varyant sayılan,
destanın ana muhtevasından kopmadan hadiselere yeni unsurlar katan, kopuzu
mükemmel bir şekilde çalabilen ve sanatkarane bir üsluba sahip manasçılara "Çofi
Manasçı" adı verilir. Keldibek, Tınıbek, Çoyuke, Sagımbay ve Sayakbay gibi
manasçılar bu sıfata layık görülmüştür (Bk. KSA, IV: 1 60).
Destandaki hadiseleri iyi bilen ancak destanın muhtevasına kendinden ilaveler
yapamayan manasçılara "Çınıgı Manasçı" adı verilmiştir. Çınıgı manaçılar
destandan sadece bir bölümü çok iyi b i l irler. Çınıgı manasç ılara Musulmankolov,
Togolok Moldo ve Rısmendiyev örnek verilebilir (Bk. KSA, iV: 1 60).
Destanda belli bölümleri bilen ve okuyan kişilere "Çala Manasçı" denilmiştir. Bu
manasçılar destanın halk arasında yayılmasında önemli rol sahibidirler. Manas 'ın
tam metninden ziyade, halk arasında çok yayılmış birkaç kolunu ustalıkla anlatan
kişi demektir.
Çırak manasçı ise büyük manasçılardan destan söyleme ustalığını öğrenme ve
destanda geçen olaylan zihne yerleştirme aşamasında olan gençlere verilen isimdir.
Manasçılık geleneği ile aşıklık geleneği arasında bazı paralellikler
görülmektedir. Bu paralelliklerden biri atışma, diğeri ise görülen rüyadan sonra
mesleğe başlamaktır. Akınlar halk önünde atışmaya Manas 'la başlarlar. Manas' ı en
güzel kim anlatırsa atışmayı o kazanır. Manasçılık geleneğinde manasçılar, destanı
görmüş olduktan rüya neticesinde anlatmaya başladıklannı dile getirirler. Manas
Destanı 'nı okumaya başlamadan önce bütün manasçı lar: "Düş gördük, düşümüzde
Manas daarıdı 30 • Bunun için Manas Destanı 'nı okumaya başladım." derler (Gölgeci
1 995 : 6 1 ). Manas, rüyasına girdiği insanlara o günden sonra kendisini, kendi
tarihini, destanını anlatmasını telkin eder. Görülen rüyadan sonra destancılığa ve
aşıklığa başlama motifi Türk boylarında oldukça yaygındır.
Manasçılık mesleğinde usta-çırak müessesi esastır. Çırak destanın bölümlerini,
Manas ' ın geçmişini, kopuz çalmasını, manasçılık için bütün esasları ustasından
öğrenir. Çırak, ustasının her türlü hizmetinden sorumludur. Ü nlü manasçılardan
Tınıbek Cofibaş' ın; Sagımbay Keldibek'in; Şapak Balık' ın; Akbat Sagımbay'ın
çırağı olmuştur.

30 daarı- : değmek; hafifçe dokunmak.

72
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Türk dünyası destancılık geleneğine paralel olarak Kırgız Türklerinde de


destancılık mektepleri mevcuttur. Bu mektepler ve mekteplere bağlı manasçılar
Manas Destanı gibi bir büyük eserin bugüne kadar gelmesini sağlamış ve dünya
edebiyatının sayılı eserleri arasına girmesinde büyük rol oynamışlardır.
Genel hatlarıyla bilgi vermeye çalıştığımız Kırgız Türklerinin sözlü geleneği
hakkında ilk araştırmalar XIX.yüzyılın ikinci yansından itibaren Rus Türkologları
tarafından başlatılmış ve bu çalışmalar Sovyetler Birliği döneminde devam
ettirilmiştir. Ancak Sovyetler Birliği döneminde kültür politikaları çerçevesinde
diğer alanlar gibi folklor da rej imin doğrudan müdahalesine maruz kalmış ve bu
alandaki çalışmalar rej imin katı denetimi altında gerçekleştirilmiştir. Söz konusu
çalışmalar ve Bolşevik yönetimin bu alana bakış açısı çalışmamızın ilerleyen
bölümlerinde bütün yönleriyle ele alınacaktır.

i l . KIRGIZ SÖZLÜ EDEBİYAT GELENEGİNE AİT ÜRÜNLERİN DERLENMESİ VE


İNCELENMESİNİN İLK ADIMLARI

Türk boylarının son büyük göçünü gerçekleştiren ve Budist Oyratlar tarafından


bozkırlardan göçe zorlanan Kırgızlar, bugün yaşamakta oldukları topraklara XVI.­
XVII. yüzyıllarda yerleşmişlerdir. Oldukça uzun bir tarihi geçmişe sahip olan Kırgız
Türkleri bu tarihi geçmişe paralel olarak zengin bir sözlü edebiyat geleneğine de
sahip olmuşlardır. Ancak Kırgız folklor araştırmalarının; Kırgız Bilimler Akademisi
asil üyelerinden Abdıganı Erkenbayev 'in ( 1 997: 2 1 -27) de ifade ettiği gibi, tarihi ve
kültürü ortak, dili bir komşu cumhuriyetlerin araştırmalarından geri kaldığı
söylenebilir. Kazak, Özbek, Tacik ve Türkmen bilim adamları kendi kültürel
miraslarını eski dönemlerden itibaren kronoloj ik bir sırayla ayrıntılı bir şekilde
inceleyerek önemli eserler vücuda getirmişlerdir. Bugünkü Kırgız folkloruyla ilgili
somut bilgiler xıx. yüzyılın ikinci yansı ile xx. yüzyılın başlarındaki halk
şairlerinin faaliyetleri ile ilgili bilgilerden ibarettir.
Avrupa'da başlayan romantik milliyetçilik akımları ve milli romantik edebiyat
akımlarının etkisiyle başlayan Rus folklor çalışmaları, daha sonraki dönemlerde
farklı siyasi akımların etkisiyle gelişerek devam etmiş, Orta Asya'daki diğer Türk
boylarında olduğu gibi, Kırgız Türklerinin folkloru hakkında yapılan ilk çalışmaların
ortaya çıkmasını sağlamıştır. Tarihi çok eskilere dayanan ve zengin bir sözlü
geleneğe sahip olan Kırgız Türklerinin folkloru ve dolayısıyla Kırgız destanları
hakkındaki çalışmalar XIX. yüzyılın ikinci yansında başlamıştır. Çarlık Rusyasının
yönetimi altına girdikten sonraki yıllarda Rus araştırmacılar tarafından Kırgızların
kültürel ve edebi ürünleri derlenmeye, araştırılmaya başlanmıştır. Çarlık döneminde
yapılan bu derlemeler ve araştırmalar, Sovyet döneminde yapılacak çalışmalar için
zengin bir halk edebiyatı arşivi oluşturmuştur.
Kırgız Türklerinin folklor ürünleri hakkında yapılan gerek metin derleme
gerekse inceleme çalışmalarını üç dönem halinde ele almak mümkün görünmektedir.
Her ne kadar bu dönemler birbirinin devamı ise de amaçlan, yöntemleri bakımından
birbirinden farklı özellikler taşımaktadır. Kırgız Türklerinin sözlü gelenek
ürünlerinin derlenmesi, araştırılması I . Ekim devrimine kadar, 2. Sovyetler Birliği
dönemi ve 3. Bağımsızlık dönemi olmak üzere üç bölüme ayrılır. Sovyetler Birliği

73
NEZİR TEMUR

dönemini ise kendi içinde 1 . Devrimin ilk yıllan ve Lenin Dönemi, 2. Stalin dönemi,
3. Stalinden sonraki dönem olarak üçe ayırmak mümkündür.
Türkistan bölgesinin XIX. yüzyılın başlarında Ruslar tarafından işgal edilmeye
başlamasıyla Rus kökenli bilim adamları, subaylar, misyonerler, seyyahlar, Çarlık
hükümeti adına söz konusu bölgelere giderek çeşitli araştırmalar ve derlemeler
yapmaya başlamışlardır. Bu araştırma çalışmaları genellikle işgal edilen ya da işgal
edilmesi düşünülen bölgelerin tarihi, coğrafyası, inançları ve folklorunun
öğrenilmesi ve bu bilgilerin kullanılması suretiyle Türkistan' daki Rus idaresinin
sağlamlaştırılması amacına yöneliktir. Türkistan'ın işgalinin sebebini Dışişleri
Bakanı Prens Gorçakov vasıtasıyla dünya kamuoyuna;
"Rusya 'nın Türkistan 'da karşılaştığı durum, hiçbir sosyal organizasyonu
olmayan, yarı vahşi ve göçebe halklar karşısındaki bütün medeni devletlerin
problemleriyle aynıdır. Bu gibi durumlarda daha medeni olan devletler kendi
sınırlarını ve menfaatlerini korumak zorunda kalmışlardır. Hudut bölgesinde
huzursuzluğu yaratan gruplar cezalandırıldıktan sonra kuvvetlerimizi geri
çekmek mümkün olmamıştır. Verilen ceza çabuk unutulmuş ve geri çekilmemiz
bir nevi zayıflık olarak addedilmiştir. Çünkü Asyalılar, görünür ve hissedilir
kaba kuvvetin haricinde hiçbir şeye hürmet göstermemişlerdir. Onun içindir ki
biz bu iki şıktan birini seçmek durumunda kaldık. Ya vereceğimiz bütün
emekler, elde etıiğimiz ticari menfaatler ve sınır boylarında kurduğumuz
emniyet tertibatlarını unutup her şeyden vazgeçecektik veya bu vahşi
Türkistan memleketlerinin derinliklerine yürüyecektik. Rusya bu ikinci şıkkı
seçmek zorunda kaldı, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri 'nin Kuzey
Amerika 'da, İngiltere 'nin Hindistan 'da, Fransa 'mn Cezavir de
' ve
Hollanda 'nın kolonilerde yaptıkları gibi . . . " (Gömeç 2002 : 50-5 1 ).
sözleriyle bir "uygarlaştırma harekett' şeklinde açıklayan Rusya, bu işgali haklı
göstermeye çalışmıştır. Çarlık yönetimi folklor çalışmalarını da bilimsel çalışmaların
diğer alanlarında olduğu gibi, kendi siyasi amaçlarına ulaşmak için kullanmaktan
kaçınmamıştır (Fedakar 2004 : 5). XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar Kırgız
Türklerinin sözlü geleneğine ait ürünlerin yazıya geçirilme ve yayımlama
1
faaliyetlerinden söz etmek mümkün görünmemektedir. XIX. yüzyılda W. Radlo ff' ,
Çokan Velihanov, A. A. Divayev vb. gibi bilim adamları tarafından Kırgız, Kazak
ve Karakalpak destanlarının derlenmesinde oldukça başarılı çalışmalar
gerçekleştirilmiştir. Çokan Velihanov, W. Radloff gibi bilim adamları Kırgız
Türklerinin sözlü gelenek ürünlerini derleme, araştırma ve yayımlama faaliyetlerini
başlatmışlardır. Daha sonra yabancı ve yerli bilim adamları söz konusu ürünlerin
derleme, değerlendirme çalışmalarını devam ettirmişlerdir. Bu tür çalışmalar ilk
önceleri bireysel olarak yürütülmüşse de Sovyetler Birliği 'nin bütün kurumlarıyla
yerleşmesiyle birlikte 1 920'li yıllardan sonra devlet kuruluşlarınca bir plan dahilinde
gerçekleştirilmiştir.
Kırgız Türklerinin folkloruyla ilgili ilk araştırma yapan bilim adamları
çalışmalarını, halk edebiyatına ait türlerden kahramanlık destanları üzerinde
yoğunlaştırmıştır. Kırgız Türklerinin devrime kadarki kültürel mirasını, sözlü kültür
ürünlerini derleme, araştırma faaliyetlerine ilk başlayan araştırmacılardan biri Kazak
halkının aydınlarından Çokan Velihanov 'dur. Çokan Velihanov folklor ürünlerini ilk

31Gerçek adı Friedrich Wilhelm Radloff olan Alman Türkolog, 1 859' da Rus vatandaşı olunca
adını Vasili Vasilyeviç Radlov şeklinde değiştirmiştir.

74
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

defa inceleyip yazıya geçirerek Avrupa milletlerine Kırgız Türklerinin hayatı, dili,
gelenek ve görenekleri, dini inançtan hakkında bilgiler vermiştir.
O ilk önce 1 856 yılında Isık Göl bölgesinin topografık yapısını incelemek
umacıyla askeri bir heyete katılmıştır. Isık Göl bölgesindeki Bugu boyundan
Kırgızların tarihine, etnografyasına i lişkin materyalleri, sözlü gelenek ürünlerini
derleyip almıştır. Velihanov' un derlediği materyallerin temeli Manas Destanı'nın
farklı bölümlerine dayanmaktadır (Taşdemirov, Zakirov 1 973). Velihanov,
"Manas' ın Çocukluk Dönemi", "Kanıkeyle Evlenişi", "Kökötöy'ün Aşı" gibi önemli
epizotları manasçılardan dinleyerek yazıya geçirmiştir. İlk önce "Rus Coğrafya
Cemiyetinin Zapiskalan (Notları, mektupları)" "Cungaryanın Oçerki" adıyla
1 86 1 'de yayımlamıştır.32 O, Manas Destanının ikinci bölümü "Semetey" ile
karşılaşınca Manas Kırgızların İlyada'sı, Semetey ise Odise'si şeklinde bir
karşılaştırma yapmıştır. Manas' ı Avrupalıların hayranlıkla baktıkları Yunanlıların
" f iyatla" ve "Odysseia"sıyla33 eşleştiren Velihanov, destanın öneminin kavranması
gerektiğini vurgulamıştır.
Manas Destanı'nda Kırgızların yüzyıllar boyu oluşturduğu her türden kültürel
miras, halkın yaşamı, hayata bakışı ve her türlü düşüncenin geniş bir şekilde verilişi
Velihanov 'un söz konusu eserle ilgilenmesinin temel sebeplerinden biri olarak
verilebilir. O, Manas Destanı'nı Kırgız mitlerinin, comoklorunun, efsanelerinin aynı
dönemde vücuda getirilen ve aynı insanın, Manas adlı kahramanın etrafında
ıoplanan ansiklopedik anlatımı olarak tanımlamıştır.
Manas Destanı'nın tarihle olan i lişkisini ortaya çıkarmak amacıyla Velihanov,
K ı rgız halkının şeceresini, tarihi efsanelerini, sözlü geleneğe ait ürünlerini de
toplamıştır. Velihanov, Teltay adlı irticalen şiir söyleyen akınla karşılaşınca onun
akııılık özelliklerini "Fenomen" diyerek bir cümleyle değerlendirmiştir. Daha sonra
akademisyen E. K. Margulan "Manas' ın Çokon ' un Yazıp A ldığı Nüshası
Bulundu"3 4 adlı çalışma� ında "Çokon'a her türlü ilginç ırları söyleyip, kendisinin
akın yönünü göstermese, Çokon onu "Fenomen" olarak görmezdi." şeklinde
yazmıştır (Taşdemirov, Zakirov 1 973 :36).
Kırgızların sözlü gelenek ürünlerini derleyen başka bir bilim adamı da W.
Radloff' dur. Radloff, Kırgızistan ' a iki seyahat düzenler: 1 862 'de Tekes tarafına
g id er, 1 869 'da ise lsık Göl ' ün batısındaki Çüy bölgesindeki Bugu, Sarıbagış, Solto
huylarının arasına katılarak halkın sözlü edebiyat ürünlerinin birçok türünü yazıya
geçirmiştir. Radloff 1 863 yılında düzenlenen bu seyahat ve Manas' ın yazıya
geçirilişi hakkında bilgi verir. 3 5 Kırgız Türklerinin sözlü gelenek ürünlerinden

Bk. Ç. Ç. Velihanov, Soçineniya Zapiski Russkogo Geografiçeskogo Obşesta (Rus


Coğrafya Cemiyetinin Notlan), KN. il, 1 86 1 .
11
Bk. Ç. ç. Velihanov, Pereyizdano a Zapiski İmp. Russkiy Geogr. Obş-va Po Otd. Etn. , T.
XXIX. SBP. : 1 904. (Kırgız kahramanlık destanı Manas, "Bozkır İlyadası" ve Semetey,
"Burul Odisesi" hakkında 1 856 yılında Kırgız Türklerinin yaşadığı bölgeye düzenlenen
seyahatte alınan notlara göre Manas Destanı 'nın yeniden değerlendirilmesidir. Kırgızları,
Kalmuklar Burul adıyla isimlendirmişlerdir).
'4 Bk. Elkey Margulan, "Manastırı Çokon Cazıp Algan Nuskası Tabıldı (Manas 'ın Çokon'un
Yazıp Aldığı Nüshası Bulundu)", Kazak Edebiyatı Gazetası, Alma-Ata , 9 April 1 965.
' j Bk. W. Radloff, "Observations sur !es Kirghis", Journal Asiatique, Sanı Petersbourg, 1 863,
309-328.

75
NEZİR TEMUR

derlenen materyaller "Kuzey Türk Boylarının Halk Edebiyatından Örnekler"36 adlı


beş ciltlik çalışmanın beşinci cildini oluşturmaktadır. Kırgız halk edebiyatı örnekleri
Rus alfabesinin transkripsiyonu ile Kırgızca metni ve onun Almanca çevirisi 1 885
yılında basılmıştır.
W. Radloff' 'un V. cilde aldığı eserler Kırgız halkının basımdan çıkan ilk
örnekleri: "Manas'', "Semetey", "Coloy Han", "Er Töştük" adlı destanları;
"Kulmirza" gibi manzume ve küçük koşoklan kapsamaktadır. Elbette Radloff'un
derlediği materyallerin çoğu Manas Destanıyla ilgilidir. O, Manas' ın Doğuşu,
Almambet' in Gelişi, Manas ile Kökçö'nün Savaşı, Manas ' ın Ölümü ve Dirilişi,
Közkaman' ın Olaylan ve Semetey gibi bölümlerden oluşmaktadır37
Araştırmacı halktan derlediği sözlü edebiyat ürünlerinin dil özelliklerinden
ziyade bu ürünlerin içeriğini oluşturan düşünceye, edebi özelliklerine, tür
özelliklerine, kökenine, doğuşuna ilgi göstermiş, kendisi bu konularda çeşitli
değerlendirmelerde bulunmuştur.
W. Radloff, "Kuzey Türk Boylarının Halk Edebiyatı Örnekleri" adlı çalışmasına
yazdığı önsözde Kırgızların başka halklara bakılarak söz ustalığında yetenekli
olduklannı, epik eserlerindeki zenginliğini, bunların içinde Manas Destanı'nın ayrı
bir yere sahip olduğunu vurgulamıştır.
Radlotrun derlediği materyaller değerli epik eserler olup araştırmacıyı oldukça
heyecanlandırdığı, muhtelif araştırmacıların değerlendirmeleri arasındadır.
Kırgızlarda halk şiirinin üst seviyede gelişmesi kendi döneminin olaylarının ele
alındığını vurgulamıştır. Bu durumu Radloff "Gerçek Epik Zaman" şeklinde
tanımlamıştır (Taşdemirov, Zakirov 1 973 : 39).
1 900 ' lü yıllara kadar gerek Radloff'un gerekse Velihanov ' un çalışmalarına
dayanılarak birçok eser ortaya konulmuştur. Bu çalışmalar Manas Destanı ekseninde
olup Kırgız etnografyası, tarihi, halk edebiyatı hakkında bilgileri içermektedir. İ.
Kazantsiyev, "Opisaniye Kırgız-Kaysakov"38 adlı eserinde Moğol yağmacıların
lideri olan Kalça'nın Kırgız bölgesinden geçişi hakkındaki efsaneden
bahsetmektedir. Manas Destanı'nda Kıtay kahramanı Koflurbay' ın diğer adının söz
konusu efsanenin başkahramanı olan Kalça olduğu anlatılmıştır. Başka bir
araştırmacı M. İ. Venyukov "Puteşestviya po Okranyinam Russkoy Azii i Zapiski o
nih."39 adlı çalışmasında Kırgızlar ve onların kültürel seviyeleri hakkında

3 6 Bk. W. Radloff, Die Sprachen der nörd/ichen türkischen Stdmme. 1 . Abt. Proben der
volksliteratür, Sanı Petersburg, 1 88 5 .
37 W. Radloff, Die Sprachen der nörd/ichen türkischen Stdmme. 1. A bt. Proben der
vo/ksliteratür, Sani Petersburg, 1 885. Manas Destanı ile Coloy Han poemasının Alman
diline çevriliş, Kırgız destanının tahlili. W. Radloff. Proben der volksliteratür der nördlichen
Stdmme, Theil. V. Der Dialect der Karakirgisen, Sanı Petersburg, 1 885. XXVIII, s. 603.
Manas Destanı 372-529. syf. ; Coloy Han 530-593 . syf. ; Er Töştük 594.-603 . syf. Er Töştük
ve Manas Almanca, nazım şeklinde basılmıştır. Obraztsı Narodnoy Literatun Sevemıh
Tyurkskih Plemen: Ç. V. Nareçiye Dikokamennıh Kirgizov-SPB. 1 885(6). -XXVI, 599 s. 1 -
X XVl-b . Giriş 1 -368 "Manas" (Manas 'ın Doğumu, Almambet'in Müslüman olup Kökçö'den
ııyrı lıırıık Manas'a gelişi, Manas ile Kökçö'nün Savaşı, Manas 'ın Kanıkey ile Evlenişi,
M ıııııı, · ı ı ı ()Idnkıcn Sonra Dirilişi, Bokmurun, Közkaman, Semetey 'in Doğumu, Semetey);
ı 1 ı • ı \ K •ı wl < 'oloy, Fr Töştük hakkında bilgiler yer almaktadır.
" i l k 1\ 1 1 1 1 1 1 1 1 . ı y ı• v , < Jı ıiıwıivc• KırRIZ Kayssakov, Saint Petersburg, 1 867.
m M 1 Vl' l l y ı ı k ı ı v . / 'ıılq< '.ı·ıı·i ı •cı pıı Okranyinam Russkoy Azii i Zapiski o nih., Saint
l 'ı·h·ı • 1 1 1 1 1 1( . I KhK

/(,
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

değerlendirmelerde bulunmuştur. 1 89 1 yılında G. N. Potanin "Otnvki iz


Kirgizskogo Skazaniya o İdıge: İz Zapisey Ç. Velihanov' .4° adlı eserinde
Velihanov'un derlediği el yazmalarının içinde Kırgızların Manas Destanı 'nın
"Kökötöy'ün Ölümü ve Onun Aşı" adlı epizodunun da yer aldığını ifade etmiştir.
1 896 yılında N. A. Aristov 'un kaleme aldığı "Zametki ob Etniçeskom Sostave
Tyurkskih Plemen i Svedeniya ob ih Çislennosti' .41 adlı çalışmada Monguş
(Manas?), Matlı (Madıhan); Murun (Bok Munın); Bakay; Er Kökçö; Ubaktar
(Ubak); Manas, Kosay (Koşoy); Saytek (Seytek); Kökçö'den söz etmektedir.
Araştırmacı bunların Manas Destanı'nda geçen temel kahramanların adlarıyla
birbirine benzediği yönünde değerlendirmelerde bulunmuştur. Aynca 1 896 yılında
Turgayskaya adlı gazetede P. O. Meliyoranskiy42 Kırgızların masalları hakkında
bilgi veren bir makale yayımlamıştır. Kırgız masallarıyla ilgili o yıllarda yapılan
başka bir çalışma ise V. V. Bartold'a aittir. Bartold sözü geçen çalışmasında Akırtaş
şehrindeki Koşoy ile Korgon hakkında Manas' la ilişkili olan masalları ele almıştır.
Kırgız folkloru ve Manas Destanı hakkında ilk denilebilecek bu çalışmalar sonraki,
özellikle XX. yüzyılın ilk çeyreğindeki araştırmalara temel teşkil edecektir.
XX. yüzyılın başlarında Kırgızların halk şiirini derlemeye Rus ressam, etnograf
ve araştırmacılar da başlamıştır. 1 903 yılında Rus coğrafya topluluğu da
Kırgızistan 'a heyetler göndermiş, bu heyete ressam B. V. Simimov ile A. T.
Belinsky de katılmıştır. Bilim heyeti çalışmalarına 1 903 yılında Çüy bölgesinden
başlamıştır. Bölgenin o dönemde çizilen resimlerinde Kırgız halkının göçmen hayatı
ana hatlarıyla yer almıştır. Şipek şehrinde Kencekara adlı ırçıdan Semetey
Destan ı ' ndan bir parça derlenmiştir. V Simirnov Bişkek ' in yakınlarında halkın
hayatını kapsayan resimlerle birlikte sözlü gelenek ürünlerini de yazıp almıştır.
Onun çektiği etnografik özellikteki resimler, belgeler "1 903 yılı Kırgızistan
Hakkında" adlı albümü oluşturmuştur. Ressamın sözüyle "Kırgızistan 'ın lrçı
Müzisyent' Kence Kara'dan "Semetey' in Ayçürök' le Evlenişi" adlı bölümü ve "Ak
Bala Batır Hakkında Ir" adlı eserlerin Rusça çevirisi nesir şeklinde kaleme
alınmıştır. Ataybek adlı tercümanın yardımıyla destanın metni nesir şeklinde Rusça
olarak yazıya geçirilmiştir. Destanın kahramanları Semetey ve Ayçürök'le birlikte
Smimov Ürgenç 'teki rehberinin de resmini çizmiştir. Onun 1 9 1 4 yılında
"Türkistan'ın Steplerinde' .43 adlı kitabı basılmıştır. Destanın ilk parçaları
resimleriyle birlikte çıkmıştır. Ressam Semetey ile Ayçürök'ün ve ırçının resimlerini
çizmiştir. Daha sonra Kençekara'dan destanın tamamını yazıya geçirmiştir
(Taşdemirov, Zakirov 1 973 :44). Smimov 'un derleme yaparken hem anlatıcının hem
de destan kahramanının resimlerini çizmesi Kırgız folklorunda bu tipteki ilk çalışma
olarak değerlendirilmiştir.
Kırgız Türklerinin devrime kadarki kültürel ürünlerini derleyip, bu konuda
önemli ilmi görüşler öne sürenlerin birisi de Macar araştırmacısı G. Almasy 'dir.
Macar bilim adamı Almasy 'nin asıl ilgi alanı etnografyadır. lsık Göl, Alo-Too, Ceti­
Ögüz bölgelerinde çalışmalar yapmıştır. Narınkol'da Bugu boyuna mensup

40 Bk. G. N. Potanin, Otrıvki iz Kirgizskogo Skazaniya o İdıge: İz Zapisey Ç Velihanov,


Civaya Starina 1 89 1 .
4 1 Bak. N . A . Aristov, Zametki ob Etniçeskom Sostave Tyurkskih Plemen i Svedeniya ob ih
Çislennosti, Civaya Starina 1 896, s. 277-456.
42 Bk. P. O. Meliyoranskiy, "O Sostave i Obşem Haraktere Kirgizskih Blin", Turgayskaya
Gazeta 1 7 April 1 896.
43 Bk. Smimov B. V., V Stepyah Turkestana, M. 1 9 1 4.

77
N EZİR TEMUR

manasçılardan Manas Destanı ' nın bazı bölümlerini yazıya aktarmıştır. G. Almaşi
yazıp aldığı "Manas Baatır 'ın Uluu Semetey Menen Koştoşkonu (Manas'ın Oğlu
Semeteyle Vedalaşması)" adlı bölümünün bir parçasının 1 9 1 1 yılında " Vostoknoye
Obozreniye" gazetesinde Kırgızca transkribini, yayımlamıştır. 44 Daha sonra ise bu
bölüm Almancaya çevrilmiştir. Almasy'nin bu destanın üç bölümü hakkında bilgisi
olup her birinin hacmi hakkında malumatı vardı. O, bu makalesinde Manas
Destanı 'nın icrasına, nazım biçimine ve muhtevasına kısaca değinmiş, destanı bu
özellikleriyle tahlil etmiştir. Araştırmacının vermiş olduğu bilgilere göre onun
derlediği bu parça Bugu boyunun Kara Kırgızlanna aittir. Destanın "Semetey",
"Seytek" bölümlerinde tekrarların oldukça çok yapıldığı, "Seytek"in halk arasında
az bilindiği gözlenmiştir. Buna bakıldığında G. Almasy'nin destanın parçalarının
farklı pek çok yerini bildiği gözlenmiştir. O; Manas'taki nazım parçalarının 7-8 'li
heceyle kurulduğu, Kırgızların dilinin Kazak ve Özbeklerinkiyle karışmayan yeni
bir dil olduğunu iddia etmektedir. Almasy, Nannkol bölgesinin diyalektiği ile icra
edilen bu eserde Kazak ve Özbek tesirinin olmadığını dile getirmiştir (Taşdemirov,
Zakirov 1 973: 62). Araştırmacı Manas Destanı 'na ait bu parçayı ne zaman, kimden,
tam olarak nereden derlediği hakkında hiçbir bilgi vermemektedir.
Genel olarak Kırgız halkının tarihi, dili, kültürünün incelenmesi ve halk
edebiyatına ait ürünlerin derlenmesi Ekim Devrimi' nden sonra bir sisteme
sokulmuştur. Devrimin Bolşeviklerin lehine sonuçlanmasından sonra birliğe bağlı
diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi Kırgızların kültürel mirasları, sözlü gelenek
ürünlerinin derlenmesi ve araştırılmasına başlanmıştır. Bu derleme faaliyetlerinde ilk
adımı Manas Destanı oluşturmaktadır. Sovyct döneminin ilk Türkologlarından biri
olan Falev Andreyeviç, San-Petersburg Üniversitesi Doğu Dilleri bölümünde
Arapça, Farsça, Türkçe ve Tatarca eğitimi almıştır. Onun "Nogayskiye Skazaniya ob
Edige i Toktamişe (Edige ve Toktamış Hakkındaki Nogay Anlatıları)" adlı çalışması
altın madalya ile ödüllendirilmiş ve bu çalışma onun profesör olmasını sağlamıştır.
Daha sonra Rus Coğrafya Cemiyeti Doğu Bölümünün yürütmüş olduğu ilmi
faaliyetlere aktif olarak katılmıştır. 1 920 yılında Kırgız (Kazak) dilinde ders vermek
için Rus Coğrafya Cemiyetinin Türkistan Bölümü' nün asil üyeliğine atanmıştır.
1 922 yılında Türkistan ASSR'nin heyet başkanının çağrısıyla gelip, bütün ilmi
çalışmalarını Orta Asya ve Kazakistan halklarının dili, folkloru, etnografyası,
medeniyeti üzerine yapmıştır. "Kak Stroitsiya Kara-Kirgizskaya Blina (Kara "

Kırgızların Blinaları Nasıl Oluşturuluyor)45 , "O Kara-Kirgizskom Epose" adlı


çalışmaları doğrudan Manas Destanı'nı tahlil etmeye yöneliktir. Bu makalesi
Radloff tarafından derlenen "Manas" destanının materyalleri temel alınarak
yazılmıştır. Falev kendi makalesini destanın nazım biçimine tahsis etmiş, onu ilk
Türk boylarının hatıralarıyla karşılaştırmış, içerik ve biçim açısından benzerliklerin
olduğunu belgelemiştir. Ayrıca bu çalışmada Kökçö ile Manas 'ın karşılaşmasından
bir parça yer almakta ve Kültigin ' in hatıraları ile Manas Destanı 'ndaki sanatsal
unsurlardan bahsedilmektedir. Onun " Vvedenye v izüçeniye Tyurkskih Literatür i
Nareçiy" (Türk Edebiyatının Araştırılmasının İlk Adımları) adlı 1 92 1 yılında
Türkistan Doğu Enstitüsünde verdiği derste Kırgız halk edebiyatı ve ürünleri özel bir

44 Bk. G. Almasy, "Der Abschied des Helden Manas von Seinem Sohn Semetej (Aus dem
Karakirgisischen Epos "Manasdin-kisasi") (Manas 'ın Semetey 'le Vedalaşması)" Keleti
Szemle. Revue orientale pour les etndes ouralo-altaigucs-Budapeşte, 1 9 1 1 - 1 9 1 2 . C. 2 1 6-223.
45 Bk. P. A. Falev, Kak Stroitsiya Kara-Kirgizskaya Blina, Nayka i Prosveşeniye, Taşkent
1 922.

78
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
yere sahip olmuştur. Burada Kırgız destanlarının değişik tipleri, dünyadaki diğer
büyük destanların tipleri ile karşılaştırılmıştır (Calgız Köz Döö' yü, Odise'nin 1 2 .
şiirinde adı geçen Polifem i l e karşılaştırmıştır.)
Sovyet tarzı toplumun oluşumunun ilk yıllarında yani 1 920'li yıllardan itibaren
Kırgız Türklerinin halk edebiyatı ürünleri Kayyum Miftakov ve lbırayım
Abdırahmanov tarafından oldukça kapsamlı bir şekilde derlenmiştir. Bu iki
folklorcunun yaptığı derlemeler ve çalışmalar ilerideki bölümlerde ayrıntılarıyla ele
alınacaktır.

79
1 1 1 . BÖLÜM

KIRGIZ FOLKLORU MESELELERiNİN SOVYETLER BİRLİGİ DÖNEMİNDE


İ NCELENMESİ VE SOVYETLER BİRLİGİNİN KIRGIZİSTAN1 DAKI FOLKLOR
POLİTİKALAR!

1 . 1 9 1 7-1 929 YILLARINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN FOLKLOR ÇALIŞMALARI VE


POLİTİKALAR!

XIX. yüzyılın ikinci yansından itibaren Rus seyyahlar (Kazak Ç. Velihanov,


Radloff, Falev, Smimov, Macar bilim adamı Almaşi) Kırgız Türklerinin halk
edebiyatına ait bazı ürünleri derlemiş ve bunların bir kısmını yazıya geçirmişlerdir.
Bu dönemde söz konusu materyaller temel alınarak Kırgız halk edebiyatının
özellikleri genel olarak belirlenmeye çalışılmıştır.
Devrimden sonra ise özellikle rejimin folklora olan yaklaşımıyla birlikte Kırgız
Türklerinin halk edebiyatı ürünlerinin geniş bir şekilde derlenmesine yönelik yoğun
bir derleme faaliyeti başlatılmıştır. Söz konusu dönemde Kırgız folkloruyla ilgili
çalışmaları temel olarak iki döneme ayırmak mümkündür. İlk çalışmalar devrimin
ilk yıllarını ve Lenin dönemini kapsamaktadır. Bu dönemde yapılan faaliyetler
genellikle folklorik ürünleri derlemeye yönelik olmuştur. Derleme faaliyetlerinde iki
isim ön plana çıkmıştır. Bu isimler: Kayyum Miftakov ve lbırayım
Abdırahmanov 'dur. K. Miftakov ve 1. Abdırahmanov oluşturdukları derleme
ekipleriyle o döneme kadarki Kırgız halk edebiyatı ürünlerinin büyük bir bölümünü
yazıya geçirmişlerdir. Ancak bu derlemelerin belli bir metoda göre yapılıp
yapılmadığı, ilmi ölçütlere uygun olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Derleme
faaliyetleri 20 'li yılların sonuna kadar hızlı bir şekilde devam etmiştir. Kırgızistan' ın
bütün bölgelerinde başlatılan bu derleme faaliyetleri folklorcular başta olmak üzere,
bölgelerdeki öğretmenler ve öğrenciler tarafından yürütülmüştür.
Kırgız folklor ürünleriyle ilgili çalışmaların ikinci bölümünü ise derlenen
eserlerin yayınlanması ve arşivlenmesi oluşturmaktadır. Bu çalışmaları; özellikle
l 920'li yılların ortalarında Stalin' in yönetimi ele geçirmesiyle birlikte diğer alanlara
paralel olarak yürütülen kültürel alandaki politikalar ve 1 934 yılında yapılan Sovyet
Yazarlar Birliği Kurultayı'nda alınan kararlar şekillendirmiştir. Yazarlar Birliği
toplantısından sonra antolojiler hazırlanmış, folklor merkezleri kurularak derlemeler
hızlandırılmıştır. 1 940 'lı yıllarda ise halk edebiyatı ürünlerinin gerek derlenme
gerekse arşivlenme ve yayımlanma faaliyetlerinde Manas Destanı ön plana çıkmış,
diğer türler hakkında yapılan çalışmalar bu destanın gölgesinde kalmıştır.
Yirmili yıllarda öğretmenler, öğrenciler, genç akınlar, entelektüeller sözlü folklor
ürünlerini derlemeye başlamışlardır. Aali Tokombayev, Kurmanbek; Cuma
Camgırçiyev, Er Töştük; Hüseyin Karasayev, Olcobay Menen Kişimcan destanlarını
halktan derleyip yazıya geçirmişlerdir (Taşdemirov, Zakirov 1 97 3 : 1 67). Bu
NEZİR TEMUR

dönemde derlenen halk edebiyatı ürünleri arasında Sovyet dönemini ele alan eserler
de önemli yer tutmaktadır. 46
Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi 'nin 1 8 Haziran 1 925 'te çıkardığı
"Partinin Edebiyat Sahasındaki Politikası" önergesi doğrultusunda çalışmalar Halk
Maarifi Örgütleri denetiminde hız kazanmıştır. Bu önergede "Sınıfsız bir toplumda
taraftız bir sanat olmadığı ve olamayacağı" açıklaması yer almıştır. Bu tarihten
itibaren, Taşkent'te, Almaatı 'da, Bişkek'te okuyan gençler yaz mevsiminde sözlü
folklor ürünlerini derleme faaliyetlerine katılmaya başlamışlardır. Sözlü folklor
ürünleriyle birlikte bunların nağmeleri, melodileri toplanmaya başlanmıştır.
Kırgızların halk melodilerini, ezgilerini ilk toplayan müzik adamı Kazak SSR'nin
sanatçısı A. V. Zatayeviç 'tir. O, yirmili yıllarda Moskova, Taşkent gibi şehirlerde
okuyan Kırgız araştırmacılardan Kırgız halk şiirlerini ezgisiyle yazıp "Kırgız
Halkının 1 00 lrı" adlı antolojisini 1 925 yılında yayımlamıştır. 1 928 yılında A.
Zatayeviç, Frunze şehrine gelip Murataalı ile Kara Moldo'dan, usta akın
Toktogul'dan ve komuz sanatçısı Coloy'dan bütün melodileri yazarak Kırgızların
halk melodilerinin klasiklerini notaya geçirmiştir. Derlemeci; halk ezgilerinin,
melodilerinin ır şeklindeki metnini de yazmıştır. Örneğin o dönemde Frunze,
Taşkent şehirlerinde okuyan öğrencilerden: K. Cantöşev'den Ak Selki, Kalbübü,
Caramazan, Bekbekey, Ak Kelin, Möör, Dünüyö; K. Malikov ile A.
Toktomuşev 'den Küygön, Ak Oromol, Oy Tobo, Eski Arman ve A. Maldıbayev 'den
Cal-Cal, Kızıl Kül, Kara Köz, Bogaçı, Beş Kökül, Aktandın Obonu gibi ırlar ezgileri
ile birlikte yazılmıştır. Müzisyenin Kırgız halkından derlediği ezgiler ve
melodi lerden oluşan "Kırgızların 250 Nağme ve Ezgi si" adl ı antolojisi 1 934 yıl ında
Moskova'da basılmıştır. Derlemede hangi ezgi ve melodinin nasıl icra edildiği,
kimden alındığı gibi bilgileri içeren hususlar kısaca açıklanarak verilmiştir. A. V
Zatayeviç, Kırgızların ezgileriyle melodilerinin karakteristik özelliklerini, onun
türsel farklılıklarını ilmi açıdan incelemiştir (Taşdemirov, Zakirov 1 973 : 1 1 4).
Yirmili yıllarda halktan derlenip alınan sözlü folklor ürünleri arasındaki
farklılıklar hakkında bilgileri de içeren eser antoloji şeklinde yayınlanmıştır. Bu
antolojide yer alan eserler halk arasında oldukça geniş bir şekilde yayılmaya
başlamıştır. Eski usta comokçu Tınıbek'in icra ettiği "Semetey" bölümünden bazı
parçalar kitapçık türünde Moskova'da yayımlanmıştır. Kitapçığa halk arasında
yaygın olarak bilinen Semetey' in Ayçürökle evlenişinin resmedildiği bölüm de
girmiştir. Böylece Kırgızların sözlü gelenek ürünlerinin lirik türlerine giren bazı
koşokların yer aldığı antoloji ve akınların eserlerinden Togolok Moldo 'nun Nasihat
adlı şiiri de yayımlanmıştır (Taşdemirov, Zakirov 1 973: 1 23).
Bu dönemde yapılan çalışmalar ve bu çalışmaların hangi politikalar çerçevesinde
nasıl yürütüldüğü konusundaki bilgiler ve değerlendirmeler ilerideki bölümlerde
ayrıntısıyla verilmiştir.
A. Kayyum Mlftakov'un Derleme Faaliyetleri
Sovyetler Birliği döneminde özellikle Lenin' in folklor ürünlerinin derlenmesi ile
ilgili yaptığı çağrı üzerine birliğe bağlı bölgelerde yoğun bir derleme faaliyeti
başlatılmıştır. Çeşitli bölgelerde folklor merkezleri kurulmuş ve söz konusu
merkezlerde özellikle derlemelere önem verilmiştir. Bu derlemelere bölgedeki

46 Bk. i. E. Kabirov (Redaktör), Kırgızdın Sovettik Folkdoru, Kırgızmambas, Frunzc 1 947. Bu


eserde özellikle Sovyet döneminde üretilen halk edebiyatı ürünlerine (pseudofolklore) geniş
yer verilmiştir. Eserin önsözünde bu bilgi kitabın redaktörü tarafından da dile getiri lmiştir.

82
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

aydınlar, öğrenciler ve öğretmenler katılmıştır. Sovyetler B irliği döneminde derleme


çalışmalarında çeşitli metotlar uygulanmıştır. Bu metotların en sık uygulananları
şunlardır:
a. Statsiyonarni metot: Derleme sahasında sürekli kalınarak ürünlerin
derlenmesidir. 1 920 ile 1 930 yıllan arasında bu metot kullanılmış ve en sağlıklı
derlemeler bu metotla yapılmıştır.
b. Korrespondent metot: Bölgedeki görevli (öğretmen, doktor v.b.) kişilerin
folklor ürünlerini derleyip merkeze göndermesi şeklinde uygulanan bir metottur.
c. Expeditsiyoni metot: Oluşturulan uzman heyet tarafından yılda bir kere ilgili
derleme sahasın:. kısa süreli gidilerek yapılan derlemelerde uygulanan metottur. Bu
metot 1 954 yılında İlimler Akademisi kurulduktan sonra uygulanmaya başlanmıştır.
1. Abdırahmanov'un ilk dönemlerde yapılan derlemelere ilişkin "Manas
Destanı 'nın yazıya geçirilmesinde belli yöntemlerin, kuralların tamamen dikkate
alındığını söylemek oldukça zor. O dönemde derlemecilerin folklorik ürünleri yazıya
geçirirken bu yöntemlere gereksinim duydukları söylenemez " şeklindeki ifadesine
göre ilk derleme çalışmalarında belli bir metodun takip edildiğini söylemek oldukça
zordur. Destancı derleme yaparken derlemeciye uygun hareket etmiştir. Bu durum
sağlıklı bir derleme için oldukça sakıncalıdır. Çünkü destancı derlemeciye değil,
derlemeci des tancıy a uymak zorun dadı r .
Kırgızistan 'da derleme faaliyetleri ile ilgili bu dönemde iki önemli isim ön plana
çıkmıştır. Bu isimler Kayyum Miftakov ve lbırayım Abdırahmanov'dur.
Miftakov 'un 1 920 yıl ında "Kırgız Sözlü Edebiyatını Derleme Yöntemleri" adlı bir
makalesi yayımlanmıştır. Bu çalışma muhteva açısından çok geniş olmadığı
gerekçesiyle kitap haline getirilmemiştir. Genel olarak söylenirse Miftakov,
"Derleme Metotları"nda dönemin Sovyet folkloristlerinin kendi folklor ürünlerini
derlerken kullandıkları metotlardan faydalanmıştır. Miftakov, derleme faaliyetlerine
Sagımbay 'dan Manas Des tan ı 'nı derleyerek başlamıştır. Daha sonra Tiyan-şan ile
Talas ' ın güney bölgesinden sözlü gelenek ürünlerinin birçok türünü derlemiştir.
Miftakov 'un topladığı ürünler gerek tür, gerekse tema ve şekil açısından oldukça
zengin olmasına rağmen, maalesef bu materyaller sistemli bir hale getirilip
düzenlenerek müstakil bir kitap halinde yayımlanamamıştır. Onun topladığı
materyaller Kırgız SSR İ limler Akademisinin Dil, Edebiyat Enstitüsünün El
Yazmalar Bölümünde muhafaza edilmektedir. Sözlü gelenek ürünleri hakkında
kaleme alınan araştırma kitaplarında, edebiyat tarihlerinde M iftakov ' un derlediği
materyallerden geniş bir şekilde faydalanılmıştır.
Kayyum Miftakov, Sovyetler B irliği döneminde Kırgız sözlü gelenek ürünlerinin
ilk derleyicisi olarak bilinmektedir. Onun hayatı ve mesleği hakkında yazılı
kaynaklarda ayrıntılı bir bilgi yoktur.
Kayyum Miftakov 1 892 yılında Ufa şehrinin Elatavust ilçesindeki şu anda
Başkurtistan ' ın Salavat bölgesindeki İ nsibaş köyünde dünyaya gelir. Miftakov 'un
hayatı ile ilgili, Tatar araştırmacısı Z. Bektenov 'un hakkında 1 94 7 yılında yazılan
biyografik bir kitapta " . . . babam Gaydan, annem Gülbadiyan olup ben onların on
altı çocuğundan biriyim . . . Babam, annem çiftçi olup çoluk çocuk gece gündüz
çalışırlardı. Örneğin ben altı yaşımdan başlayarak orakla ekin biçtim . . "sözlerine
.

yer verilmiştir. Daha sonra evden kaçarak balıkçılıkla uğraşan eniştesinin yanına
yerleşmiştir. Eniştesi Tacittin Kamamatdinov, oğluyla birlikte Kayyum' u medreseye
gönderir. Özetle eniştesi Kayyum'a kendi çocuğu gibi davranıp, elinden geldiği

83
NEZİR TEMUR

kadar onun iyi bir eğitim almasını sağlar. Küçük yaşlarından itibaren folklora karşı
büyük bir ilgi göstermiş, okuma-yazma öğrendikten sonra Tatar ve Başkıırtlar'dan
şiirler derlemiştir. Bu derlemeler iki büyük defterde toplanmıştır. Bu bilgiler bizzat
kendisinden alınmıştır. Eniştesinin evinde 14 yaşına kadar eğitimine devam eder.
Artık kendi kendini idare edecek duruma geldiğinde köyüne 300 km uzaklıktaki
Troisk şehrine gider. Kayyum 1 906 yılında Kazakistan'ın Troisk şehrindeki
Rasuliya mektebinin 4. sınıfını okur. Bu mektepte matematik, tarih, coğrafya, Tatar
dili din dersleri alır. Miftakov çeşitli işlerde çalışarak eğitimini tamamlar
(Tokombayeva 1 99 1 : 1 0). 1 9 1 1 - 1 9 1 9 yılları arasında Kustanay, Semipalatinsk,
Torgay ve Ceti-Suu bölgelerinde öğretmen olarak çalışmıştır. Bu yıllarda Kazakların
binlerce deyim - atasözünü derler ve Kazakların sözlü gelenek ürünlerini geniş bir
şekilde öğrenir (Tokombayeva 1 99 1 : 1 1 ).
Kırgızların sözlü gelenek ürünlerine olan ilgisi öğretmenlik yaptığı yıllarda
başlar. 1 9 1 6 yılındaki ayaklanmadan sonra Kayyum, Sinszyan' daki mülteci Kazak
ve Kırgızlarla tanışır. Bunlar lsık göllü Arık Tukumu ile San Bagış boylarının
üyeleridir. lsık Göl 'deki Arık Tukumu Kıtlık Berdaali oğlundan "Karga
Yavruları(Karga Balapandarı)", "Kırgıy ile Ükü" adlı hikayeleri derleyerek yazıya
geçirmiştir. Oradaki insanlardan zengin Kırgız sözlü geleneğinin ürünleri hakkında
kısmen de olsa bilgi almıştır. Kırgız sözlü geleneğinin zenginliği, "Manas'',
"Semetey" destanları Kayyum'un Kırgızistan 'a gelişinin sebeplerinden biri olarak
hayat hikayesinde yer almaktadır (Tokombayeva 1 99 1 : 1 1 ).
Miftakov 1 920 yılında Talas bölgesinde okul müfettişi olarak işe başlamıştır.
Müfettiş olarak öğretmenlik mesleğinin daha iyi hale getirilmesi amacıyla
metodoloj ik kurslar düzenlemiştir. Manas 'ın türbesindeki yazıyı kaydedip almıştır.
Bununla birlikte Talas 'ın Köpürö bölgesinde ilk olarak Kırgızların halk edebiyatını
derleme derneğini kurmuştur. Bu halk edebiyatı ürünlerini sistemli bir şekilde
derlemek için kurulan ilk dernektir. O dönemde derneğin üyelerinin sözlü gelenek
ürünlerini derlemeye gereği kadar önem vermediklerini gözlemlemiştir. Kayyum bu
derneğin üyelerinden yalnızca bir öğretmenin Saruu boyunun sancırasını yazıp
verdiğini hatırladığını ifade etmiştir. Bu yıllarda halkın kültürel mirasını derleme
faaliyetlerini Türkistan İlim Komitesi (daha sonra ise Kırgızistan Halk Maarifi
Komitesi) organize ederek çalışmalara rehberlik etmiştir (Taşdemirov, Zakirov
1 973 : 2 1 ).
Geçmiş dönemlerde comokcuların eserlerini, Manas Destanı 'nı icra ediş şekilleri
Miftakov 'un ilgisini çekmiştir. Bu amaçla Miftakov, Talas bölgesindeki icracılar ile
ilgili bazı bilgileri halktan derleyerek almıştır. Canıbay Kocekov 'un büyük atalarının
yedinci kuşağa kadar "Manas" söyleyen comokçu olduğu ve Balık'ı başkalarından
ayıran güçlü ustalığı hakkındaki bilgilerle Kayyum 'un el yazmalarında
karşılaşmaktayız. Bunun gibi sadece akın ve comokçular "Manas"ı yedi gün
söyleseler, Balık kırk günde çözüp söyler. Sarı ile Sayak boylarının akın ve
comokçuları "Manas" comoğunu oldukça uzatıp, ilginç şekilde icra ederler. Bunun
gibi söyleyişlerde Balık'ın her zaman üstün geldiğinden bahseden bilgilere
rastlanmaktadır. 47
Miftakov'un Talas 'taki çalışmaları halk maarifi tarafından olumlu bir şekilde
kabul görmüştür. O, derleme okullarının ve derneklerinin kurulması hakkında
düşüncelerini "Kızıl Step" adlı Kazak Türkçesiyle çıkarılan dergide de açıkça

47 Bk. Manas Ensik/opediya, 11.C., Bişkek 1 995, s. 1 08 .

84
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

belirtmiştir. Miftakov, daha sonra 1 92 1 yılından başlayarak el yazması şeklindeki bu


dergiyi Kırgız Türkçesiyle çıkarmıştır. Aga Oluya Ata Halk Maarifi yöneticileri
buna başlangıçta karşı çıkmıştır. Mektebin gereksinimlerinin karşılanması için
dernek çalışanlarına halk yardımcı olup para toplamıştır. Derneğin kurulması için
bütün şartların hazır olduğunu bildiren Miftakov'un çabalan mahalli idare, halk
maarifi tarafından takdir edilmiştir. Bunlara rağmen durumdan memnun olmayan
Kayyum, daha sonra !sık Göl'e gitmiştir (Tokombayeva 1 99 1 : 1 4).
Karakol mahalli idaresinin o zamanki halk maarifi bölümü, 1 92 1 yılında
Miftakov 'u şimdiki Tofi bölgesindeki Tört Kül köyüne ilk açılan yedi yıldır boş olan
orta mektebe müdür, bir zaman sonra da o yöredeki yirmi dokuz okula müfettiş
olarak tayin etmiştir. Hatıralarına baktığımızda Tört Kül adlı okulda çalışırken
Miftakov öğretmenlik mesleğinde ve sözlü gelenek ürünlerini derlemede bir hayli
başarılı olduğuna işaret edilmiştir. Tört Kül adlı okulun yanına kurduğu "Kara
Kırgız Halk Edebiyatını Derleme Derneğı"'nin çok verimli bir şekilde çalıştığı
belirtilmiştir. Dernek, işlerini bir plı1n dahilinde yürütmüştür. Üyeleri hakkında
ayrıntılı olarak bilgi vermiş, onların mensup olduğu millete kadar gösterilmiştir.
Derneğin toplam 30 öğretmen, üst sınıflardan da kırk öğrenci üyesi vardır. Sözlü
edebiyat ürünleri ve bu ürünlerin halkın günlük hayatındaki yeri, önemi hakkında
yapılan açıklamalar, bu konular hakkında soru cevap şeklinde yapılan sohbetler,
derneğin verimli şekilde çalışmasının en önemli sebepleri arasında gösterilmiştir.
Sözlü gelenek ürünlerinin halktan nasıl yazılıp alınacağı konusunda derlemecinin
eğitimi meselesini ve derleme planını Miftakov kendi ilmi birikimi ile açıklayıp
bunu da derneğin üyelerine anlatmıştır. Derneğin üyelerinin topladığı materyallerin
azlığı aslında sözlü gelenek ürünlerinin ve onun derlenmesinin öneminin derneğin
üyeleri tarafından tam olarak anlaşılmadığını göstermiştir. Öğretmenler, derneğin
öğrenci üyelerinin sadece sözlü gelenek ürünlerinin derlenmesi faaliyetine katılması
gerektiğini savunmuşlardır (Tokombayeva 1 99 1 : 1 4). Öğrencilerin derledikleri
materyaller ayrı bir şekilde Kırgız SSR İlimler Akademisinin el yazmalar
bölümünde muhafaza edilmektedir.
Derneğin çalışma planı ile amacı oldukça ayrıntılı bir şekilde hazırlanmıştır.
Miftakov 1 94 l yılının Ağustos ayında yazdığı ayrıntılı bir mektupta derneğin çatısı
altında üç şubenin çalıştığını belirtmiştir.
İlim Araştırma şubesinin amaçları özetle şu şekilde belirtilmiştir:
1 . Kırgız Türkçesinde kaç sesin olduğunu belirlemek ve Kırgız halk edebiyatının
bütün türlerinden yeterli sayıda örnek bulmak.
2. "Manas"ı yazma şubesi oluşturmak.
3. Halk edebiyatının başka türlerini derleme şubesi kurmak (Tokombayeva
1 99 1 : 1 5 ).
Derneğin üyeleri "Narın" heyetinin çalışma planını l 922 yılında düzenleyip, onu
"Edebiyat Derleme Heyeti" diye adlandırmışlardır. Miftakov açıklamalı mektubunda
Tofi folklorunun ve akın comokçularının "Kırgız Sancırası", "Kılıçtın Kanattuuları",
"Arstanbek Akındın Irlan", "Tınıbektin Comogu/Manas-Semetey/ v.b. gibi
eserlerinin derlenip yazıya geçirildiğine işaret etmiştir. Bunlarla birlikte halk
edebiyatının başka türlerinin de derlendiğini dile getirmiştir. Bu eserler "Cigit
menen Kız", "Eki Too Arası", "Süyüü Irları", "Seketpay Irlan"dır. "Kız menen
Cigit", "Seketpay Irları"nın genel olarak halkın çok sevdiği eserler arasında olduğu
gösterilmiştir. Cumadıl ve Orozakun adlı derlemeciler de Miftakov'a derleme

85
NEZİR TEMUR

faaliyetlerinde o yıllarda yardımcı olan tecrübeli insanlardır (Tokombayeva


1 99 1 : 1 5).
Kırgızların okuma yazma bilen sanatkarları kendi yazmış oldukları ırlar ile sözlü
geleneğe ait anonim eserleri yazıya geçirerek kendilerini cazgıç akın olarak halka
tanıtmışlardır. Onların kaleme aldıkları eserler okuryazarlar tarafından yeniden
düzenlenerek elden ele köyden köye, bölgeden bölgeye ulaştırılmıştır. Orozakun ile
Cumadil 'in defterlerinde yazılı olan eserler halk tarafından sevilen, ezberlenip alınan
ırların güzel örnekleri arasına girmiştir. Burada Orozakun'un defterinden alınan ır şu
şekildedir:
Ay tiygen senin sarayın Ay ışığı değen sarayına
Ay tiygence karayın. Ay değene kadar bakayım
Ay tiygence kelbesen Ay değene kadar gelmezsen
Düynö iiy, Ey dünya
Azabın tartıp kalayın. Azabını çekeyim.

Kün tiygen senin sarayın Güneş ışığı değen sarayına


Kün tiygence karayın. Gün ışığı değene kadar bakayım
Kün tiygence kelbesen Gün ışığı değene kadar gelmezsen
Düynö iiy, Ey dünya
Küytün tartıp kalayın. Yasını çekeyim
Cılkı içinde tay toru, Sürü içinde tay doru
Azuusun sayıp at boldu. Azısını çıkarıp at oldu
Aytışkanım ak selki, Konuştuğum güzel
Acıray kaçıp cat boldu. Gidip yabancı oldu.

Köpürö sunun kuralı, Köprü suyun direği


Köz adamdın çıragı. Göz insanın ışığı
Kündöbarıp körö albay, Her gün gelip göremeyip
Kuurasın cerdin ıraagı. Lanet olsun gurbete

Çırpıktan kılgan çınarım, Fidan iken büyüttüğüm ağacım


Çın kocom bergen tumarım. Hocamın verdiği muskam
Çındap kolgo bir tiysen, Gerçekten elime gelirsen
Ak sekli, Ak sekli
( 'azı/at menin kumarım Bütün üzüntülerim gider (İNV No 45 1 /.)
( f oko ı nhay c va 1 99 1 : 1 6)
' '

c lı ıı ıı ı k ı ı ı ı ' ı ın yazdığı şiirler halk arasında oldukça yaygındı. Onun "Kan


ı ı ı ı k ı ı l ı l n " ııı l l ı � i i rindc 1 9 1 6 yılındaki ayaklanmada silahsız halkın cezalandırılıp
• • • � ı · ı l ı • ı l ı ı ı ıı l ı ı ı ı l ı ı ı ı ı ı l ı l n rn l ın c s i hüzünlü bir şekilde anlatılmıştır. "Göçebe Hayat",
/ ı · ı ı ıı ı ı ı l ı • ı ı l " ı ı l ı ı ı ı � ıı ı ı ı A l ı ı l ı ı n " . " l'ıırt iyc Çağrı", "Kırgız'a'', "Hazırlanın", "Kırgız,
�. 1 1 1 11 � :\ 1 1 1 1 1 C'ıı ı ı l l ı " " 1\ 1 1 1 1 S ı ı " v . h . her tUrlü temada yazılmış şiirleri Orozakun
l ı · ı ı • · ıı ı ı ıı l ı ı ı ı ı l ı ı ı ı M ı l l ı ı � ı ı ı ı lı ' ı l ı· v ı p k ı ı vılıı µcç i rmiştir (Tokombayeva 1 99 1 : 1 6).

Hrı
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Yukarıdaki şiirlerin adından da anlaşıldığı gibi şair geçmişte yaşanan eziyetlerden,


Kırgızların yeni hayata bakışlarından, eğitim almalarının gerekliliğinden
bahsetmektedir. Şair şiirlerinde insanları geçmişteki kederli günleri unutmaya,
zenginlere karşı koymaya, zeki ve dinç olmaya davet etmiştir. Aslında bu temalar o
dönemdeki sözlü gelenek ürünlerinin hepsine hakimdir. Bu şiirler Orozakun'un
Sovyetler Birliği döneminin başlarında kaleme aldığı şiirlerdir. Daha önce de
değinildiği gibi bu tip şiirler sözlü ve yazılı olarak düğünlerde, özel toplantılarda
okunup ezberlenmiş, dilden dile elden ele dağıtılmıştır. Aslında burada elden ele
dilden dile dağılan şiir değildir. Halk şiiri burada sadece hakim ideoloj inin geniş
halk tabanına yayılmasında bir araç işlevi görmektedir.
Daha önce bahsedilen Tört Kül mektebinin yanında kurulmuş folklor derneğinin
çalışma planı, amacı ile beraber "Kırgız Edebiyatını Derleme Yöntemlerı"' adlı
çalışma 1 92 1 yılı güz ayında düzenlenip, bir yıl sonra uygulanmaya çalışılmıştır. Bu
metot 1 923 yılında Almatı 'da tekrar denenmiştir (Taşdemirov, Zakirov 1 97 3 : 24).
Genel olarak söylenirse söz konusu "Derleme Metotları"nda o dönemde Sovyet
folklorunda kullanılan metotlardan faydalanıldığı görülmektedir. Sözlü gelenek
ürünlerini derlemede kullanılacak araçların hazırlanması, derleme işine yatkın
tecrübeli kişiler seçilmesi ve derleme yapılırken derlemecinin nasıl davranması
gerektiğine kadar her şey bütün ayrıntılarıyla bu eserde gösterilmiştir. "Derleme
Metotları" adl ı eserde, kendisinden derleme yapılan kaynak kişi konuyu nasıl
anlattıysa hiçbir şekilde ona dokunmadan ağız farklılıkları olsa bile olduğu gibi
malzemenin kaydedilmesi gerektiğinin önemi vurgulanmıştır. Eserin ilk anlatılışta
net bir şekilde kaydedi lemediği taktirde tekrar yazılması gerektiğine kadar
değinilmiştir. Derlenen eser nasıl bir eser olursa olsun, onun resmi olarak kaydedilip
bozulmadan korunmasını istemiştir. Derleme fişlerine kaynak kişilerin isminin,
doğum yeri ve yılının, öz geçmişinin; eserin kendisine mi ait olduğuna yoksa başka
bir yerden mi aldığına dair bilgilerin ve derlemecinin adı, soyadı gibi notların
yazılması gerektiği belirtilmiştir. Birkaç kere düzenlenip incelenen "Derleme
Metotları"ndaki bu tip kurallara Miftakov 'un çalışmalarına bakıldığında kendisinin
de riayet etmediği görülmektedir.
İlk zamanlardaki derlemelerde, derlenen sözlü gelenek ürünlerinin anlatıcılarının
doğum yılı ve tarihi belli değildir. Diğerlerinin ise adları, baba adları, doğum
tarihleri ve yerleri yazılmıştır. Orozakun Lepesoğlu, Muhammet Dögdüroğlu
Tonduk, Cumadıl Türökabılpoğlu Karakolduk, Kıtlık Berdaalıoğlu lsıkköldük,
Sarboz Acı Balıkçılık şeklindeki derleme fişlerinde yer alan notlar derlemelerin
Miftakov'un istediği gibi yapılmadığını göstermiştir. Bunun sebebi isimlerin
yanında geçen yer adlarının her birinin kendi başına büyük bir bölgeden oluşması ve
bu tip notların net bir bilgi vermemesidir. Ton, Karakol Isıkgöl, Balıkçı bölgelerinde
birkaç köy ve kasaba vardır. Bunlara baktığımızda "Derleme Metotları" adlı
çalışmanın başka bir şeyin tesirinden dolayı mı yazıldığı konusu kafalarda şüphe
oluşturmuştur. Bu etkilenmeyi kanıtlamaya çalışırsak: Bu çalışma yazıldığında
derneğin üyeleri ve öğretmenler tarafından sert bir şekilde eleştirilmesi, Almatı' da
son kez düzeltilmesi, eklemelerin ve çıkarmaların olması bize Miftakov'un Rus
folklorculardan sözlü gelenek ürünlerini derleme metotları konusunda etkilendiğini
açıkça göstermektedir. Bu dönemlerde Kazak sözli,i gelenek ürünlerinin de hızla
derlenmeye başladığı görülmektedir.
Isık-Göl bölgesindeki Kırgızlardan derlediği ilk sözlü gelenek ürünlerini kayıt
altına almada yapmış olduğu bazı hatalar onun derleme yöntemlerini yeterli

87
NEZİR TEMUR

derecede anlayamadığını, derleme yöntemlerini derleme faaliyetlerinde başarıyla


uygulayamadığını göstermektedir. Ancak yeni başlanılan her işte birtakım
yanlışların yapılabileceği faktörünü de gözden kaçırmamak gerekir. Miftakov 'un
çalışma hayatındaki dönüm noktalarından biri de Narın bölgesindeki sözlü .gelenek
ürünlerini derleyen araştırma grubunun düzenlediği ve onun başında bulunduğu
çalışmadır. Heyet, Türkistan İlim Komitesinin emri ile oluşturulmuştur. Tört Kül
mektebinde araştırmaya hazırlanılıp kaç kişinin bu çalışmaya katılması gerektiği
tespit edilmiştir. Derleme metottan da yazılıp derneğin üyelerine, gidecek heyetteki
araştırmacılara önceden geniş bir şekilde tanıtılmıştır. Böyle olmasına rağmen
araştırmaya başlanmadan birtakım zorluklar yaşanmıştır. Demekte Narın'dan sözlü
gelenek ürünlerini derlemek için iki öğretmen, iki öğrenci seçilmesine rağmen onlar
araştırma heyetine katılmayı kabul etmemişlerdir.
1 O Mayıs 1 922 tarihinde bizzat kendisinin Narın bölgesinde düzenlemiş olduğu
derleme çalışmasına derneğin üyesi ve öğrencisi Saparbay Sooronbayoğlu da
katılmıştır. Nann'a gelir gelmez orada görevli olan Sovyet Komünist Partisi 'nin
üyeleri tarafından araştırmalar denetlenmiştir (Tokombayeva 1 99 1 : 22).
Kırgız sözlü gelenek ürünlerinin derlenmesinde Miftakov "Manas" destanına çok
önem vermiştir. Kırgızlarla ilk karşılaştığından itibaren severek dinlediği eser
"Manas" olmuştur. Manas 'ın Talas 'tan çıkışı hakkındaki görüşler Miftakov 'un
ilgisini çekmiş, bundan dolayı Talas 'a giderek Manas 'la ilgili halk arasında sözlü
olarak dolaşan bilgileri dinleyip, bunlardan bazılarını yazıya geçirmiştir.
Bölgede tanınan Manasçı Orozbakov'u arayıp, ona Kök-Torpok yaylasında
ulaşmı ştır. M i ftakov, Sagı mbay ' la karşılaşmasını şu şek i lde d i l e getirmiştir:
"Gidip Sagımbay 'ı bulduk. Bir evde koyun kestirmiş, Kökötöy 'ün Aşı 'nı
anlatıyordu. Biz de Manas 'ı dinlemeye geldik, anlatınız dedik. Evin etrafında
karınca gibi toplanmış halk Manas 'ı kıpırdamadan dinliyordu. Sagımbay 'ın
temiz giyimi, kıpkırmızı dolgun yüzü bir hükümdarı andırıyordu. Manas 'ın
derin hikayesi, melodisi ve onun sevimli hareketleri halkı, demir parçalarını
kendine çeken mıknatıs gibi etrafına toplamıştı . .. " (Tokombayeva 1 99 1 : 22).
Miftakov derlediği parçadan yola çıkarak Manas Destanı 'nın Kırgız halkının
hayatındaki yerini, onun anlamını, kısaca hepsini anlatmıştır. Halkın destancıya
karşı duyduğu değeri, saygıyı Miftakov kendi gözleriyle görüp buna bizzat tanık
olmuştur. Sagımbay'a aşağı yukarı üç gün Manas 'ın bütün epizotlarından kısa
parçalar anlattırıp, sonra bunları yazmaya başlamıştır. Miftakov, Abdırrahmanov ile
Sooranbayev 'e Manas Destanı 'nın nasıl yazılması gerektiğini gösterip, defterin ilk
sayfalarını kendisi yazmıştır. Manas Destanı'nın derleme işinin nasıl yapıldığı da
Miftakov'un hatıralarında şu şekilde geçmektedir:
" Toplanan halkın en önüne oturup, yanıma !bıray 'ı, Sabarbay 'ı, Çaki
Kaptagayev 'i oturtup ayağıma yastık, onun üstüne tabak koyup yazmaya
başladım. Birkaç sayfa yazdıktan sonra kalemi, yastığı, tabağı lbıray 'a verip
kendim de lbıray 'ın yazdıklarına bakarak oturdum. Onun el yazısı hoşuma
gitti. Sagımbay 'ın altına yorgan, yan tarafına da üç yastık vermiştik.
Sagımbay 'a verdiğim değerden halk çok etkilenmişti. Halk beni Sagımbay 'dan
sözlü gelenek ürünlerini derlemeye Taşkent 'ten gelen Upolnomoçen(görevli)
diye tanıyordu." (Tokombayeva 1 99 1 : 23)
Komünist Parti yöneticisi lbıray Toyçinov derleme faaliyetlerini yakından takip
etmiştir. Burada Manas Destanı iki nüsha halinde kaleme alınmıştır. İkinci nüshasını
Saparbay Sooronbayev yazmıştır. İki nüsha yazılmasının sebebi yazılan tek

88
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

nüshanın kaybolması ihtimalinden korkulması olarak gösterilmiştir. Sooronbayev


yazdığı nüshayı Toyçinov'a vermiş, aslı ise Miftakov'da kalmıştır. Toyçinov ise
elindeki nüshayı Arabayev 'e vermiştir. Arabayev' in hanımı 1 93 7 yılında İlim
Araştırma Enstitüsüne nüshayı getirdiğinde lbıray Abdırahmanov nüshayı tanımıştır.
Miftakov derleme faaliyetlerini anlatan mektubunda şunları dile getirmiştir:
"Onların ikisi (A bdırahmanov, Sooronbayev) bundan sonra sadece "Manas "ı
derlemeye devam ettiler. Ben ise diğer halk edebiyatı ürünlerini derlemeye
devam ettim. Sagımbay 'dan Manas Destanı 'nı derlemede Jbıray 'ın emeği
büyüktür. Onun el yazısının net ve okunur olması da beni mutlu etmiştir.
Bundan dolayı Jbıray 'a Manas 'ı nasıl derleneceğini öğrettim. Onu bizden
sonra "Manas "ı derleme işini bitirmesi gerektiği konusunda hazırladım. "
(Tokombayeva 1 99 1 :23).
Ancak Mifatakov'un gerek biyografisinde gerekse söz konusu açıklamalı
mektubunda birbiriyle çelişen düşünceler bulunmaktadır. Bu çelişkili düşüncelerini
Sagımbay'dan derlemiş olduğu Manas Destanıyla ilgili görüşlerinden de çıkarmak
mümkündür. Her yerde "Manas ' ın Çocukluğu" adlı bölümü kendisinin yazdığını
belirtmiştir.
Manas ' ın ilk kitabını yazan S.Musayev "Sagımbay Çomokçu ve Onun Varyantı
Hakkında" adlı en son bölümde :
"Sagımbay 'dan Manas 'ı derleme işini Miftakov başlatmıştır, ancak o çok az
derlemiş, bu varyantı derleyen ve yazan lbırayım A bdırahmanov olmuştur. Net bir
şekilde söyleyecek olursak el yazmasının ilk üç sayfasını Miftakov, geriye kalanını
ise A b dırahmanov yazmıştır. " (Bk. KAT: 492) demektedir.
1 959 yılında Mamirov, Narın ' ın Komünist köyünde yaşayan Saparbay
Sooranbayev ' le buluşup, ona Sagımbay 'dan Manas Destanı' nın nasıl ve hangi
�artlarda derlendiğini sormuştur. Sooranbayev bu soruyu şu şekilde cevaplamıştır:
"Mifiakov, Sagımbay 'ı yanında götürüp Narın 'ın Üç Çat adlı yerinde, şimdiki
Emgekçil köyünde ilk derleme işine başlamıştır. Derleme şartlarına göre bir
köyden ikinci bir köye gittiğimizde ev, yemek gibi şeyleri önceden hazırlardık.
Ben Sagımbay Orozbakoğlu 'ndan hiçbir şey derlemedim." (Tokombayeva
1 99 1 :25).
Miftakov 'un Kırgız sözlü geleneğini derlemedeki en önemli özelliklerinden
birisi de bu işe başkalarının dikkatini çekip, derleme işinin nasıl yapılacağını
öğretmesidir. Kendisiyle derleme işinde beraber olan Saparbay ' ı saymazsak, Tört
Kül mektebinde ders verdiği öğrencilerinden Cuma Camgırçiyev, Ömürali
Maanayev, Sınat Kempirov, Nasirdin Botoyev gibi Kırgız sözlü geleneğine ait
ürünleri yazıya geçiren derlemeciler çıkmıştır. Yukarıda saydığımız insanların
topladığı materyaller şu an Dil ve Edebiyat Enstitüsünde korunmaktadır. Mesela C.
Camgırçiyev sözlü gelenek ürünlerini ilk derleyen derlemecilerdendir. Miftakov,
Narın 'a gelmeden önce Camgırçiyev 'le birlikte "Yaratılış", "Kazak'ın Ölük
Kaytarganı" gibi çeçen sözleri halktan derlemiştir. 1 926 yılında "Kaynana, gelin",
"Kayım Aytışuu", "Öyböy Kalgan Aştık", "Kızdın Çomogu", "Coldoşbay", "Beşik
in" gibi şiirleri ve ağıtları; "Er Töştük" destanının bir varyantını halktan derleyip
teslim etmiştir. Adı geçen eserlerin anlatıcılarının isimleri yazılmamıştır.
Camgırçiyev kendisi de ağıt yakıp Miftakov 'a yazdırmıştır. Sözlü gelenek
ürünlerinin nasıl derlenmesini gerektiğini Miftakov'un öğrencilerine öğretmeye
çalıştığını Saparbay da dile getirmiştir. Saparbay, bu konuda şunları söylemektedir:

89
NEZİR TEMUR
"Ben gençtim. Aşağı yukarı 1 8- 1 9 yaşlarındaydım. Önceleri hiçbir yere
gidemediğim için bulunduğum görevden istifa etmeyi düşündüğüm zamanlar
olmuştur. Bazen ağlayacak duruma gelirdim. Benim bu tavırlarıma Miftakov
çok kızardı. Sen gençsin bizim derlediğimiz eserlerden Kırgız Halk
Edebiyatının Tarihi çıkacak. O zaman senin de ismin ebedi/eşecek derdi. Beni
rahatlatmak için söylemiş olabilirdi. Ben ona çok inanıyordum. Bana
birisinden bir şeyler der/ersen tarihini, derlemenin sonuna da derleyici olarak
ismini, soyadım yazıp, imzanı at; ismini sonraki kuşak bilir, yaptığın iş sonra
değerlenir demişti. Yazılıp bitmiş olan defterleri benden kendisi alırdı. O
defterleri halı desenleriyle süslü olan çuvala koyar, çuvalın ağzını kapatırdı."
(Tokombayeva 1 99 1 :25).
Bunun dışında Tört Küllü Aytbay Çolponbayoğlu da "Bata" adlı dini şarkıyı
Tokon adlı bir köylüden derlemiştir. Aytbay Çolponbayoğlu da Tört Kül mektebinde
okumuş, Miftakov'un öğrencilerinden birisi olmuştur. Narın'da öğretmen olarak
lbırayım Abdırahmanov ile Çaki Kaptagayev ' in de sözlü geleneği derlemeye ilgisini
çekip, onlara derleme işini öğreten Miftakov olmuştur. Miftakov sözlü gelenek
ürünlerini derlerken öğrencilerden el yazılarını düzeltmelerini ve çabuk yazmalarını
istemiştir. Ibırayım'ın senelerdir öğretmen olarak çalışması, el yazısının hem güzel,
hem anlaşılır olması hem de çabuk yazması, çalışkanlığı, titizliği Miftakov 'u hoşnut
etmiştir.
Manas Destanı 'nı derleme işini düzenledikten sonra Miftakov At Başı, Orta Sırt,
Ak-Say, Arpa yaylalarında; Narın, Koçkor bölgelerindeki köylerde gezerek sözlü
gelenek ürünlerini gönüllü olarak derlemeye devam etmiştir. Topladığı eserlerin
tema ve tür bakımından oldukça zengin olduğunu söylemek mümkündür.
Miftakov 'un derleme faaliyetlerinde harcadığı emeği özellikle Narın ekibinin
topladığı materyallerde görmekteyiz. Miftakov burada kırktan fazla tür tespit
edildiğini söylemiştir. Bundan dolayı Miftakov Narın'daki derleme çalışmalarından
oldukça memnun kaldığını ifade etmiştir.
Eski dönemlerden günümüze kadar her millet kendi kültürünü çeşitli
materyallerle koruyup, kendinden sonraki kuşaklara bir şekilde aktarmayı
başarmıştır. Okuma-yazma kültürünün yok denilecek kadar az olduğu Kırgızlar,
kültürel zenginliklerini sözlü gelenek ürünleri ile günümüze kadar taşıyabilmişlerdir.
Halk, sözlü gelenek ürünlerinde insanın emeğe duyduğu saygıyı eski dönemlerden
bugüne kadar dile getirmiştir. Hangi sözlü gelenek ürünü olursa olsun hepsinin
içeriği genellikle gündelik hayatta yürütülen işlerden meydana gelmiştir.
Kırgızların emeğe değer verip söyledikleri şarkılardan bazıları "Bekbekey",
"Şırıldan", "Op Mayda" dır. Bu şarkıların çıkış zamanını net olarak söylemek
mümkün değildir, ancak büyük bir kısmı Kırgızların göçebelik döneminde hayatı ve
hayvancılıkla geçindiği dönemlerde ortaya çıkmıştır. Miftakov Narın seyahatinde
Togolok Moldo ile Koylu Tükölöyoğlu' ndan "Bekbekey" ile "Şırıldan"ın birkaç
varyantını derlemiştir. Çiftçilikle ilgili "Egin Oruu", "Egin Bastıruu" gibi şarkıları
Berdibay Beyjanoğlu anlatmıştır. Sözü geçen şarkılar, insanların hayvancılık ve
çiftçilikle hayatlarını kazandıklarını, bunların hasatlarının bol olması yönündeki
hayallerini ve dileklerini anlatmaktadır. İnsanlar, evcil hayvanların, yılkı/at
çobanlarının, güçlü, dayanıklı ve sabırlı olmasını istemişlerdir. Kırgızlar boş yere
" Yılkı beren, yılkıya bakan eren" dememişlerdir. Bu atasözünün anlamı, aniden
gelebilecek olan zorluklara sadece güçlü, sabırlı, kahraman yiğitlerimiz karşı
çıkabilir, demektir. Yılkı çobanları özellikle yemek konusunda büyük sıkıntılar
çekmişlerdir. Bu konuyla ilgili " Yılkı çobanının yediğini içtiğini it de yemez han da"

90
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

sözü anlamlıdır. Bundan dolayı yılkı çobanları "Şınldafi" adlı şarkıları söyleyip
halktan yemek istemişlerdir. "Bekbekey" adlı şarkıları ise çobanlar koyunlarını
hırsız ve kurtlardan korumak için geceleri yüksek sesle söylemişlerdir
(Tokombayeva 1 99 1 :26).
Sözlü gelenek ürünlerinin halk arasında en yaygın olanlarından biri de
masallardır. Halk arasında çok sayıda masal bilen ve onları da halka anlatan çok
sayıda anlatıcı mevcuttur. Miftakov'un derlediği masallara bakıldığında bu
anlatıcılardan en çok Koylu Tükölöyoğlu'ndan masal derlendiğini tespit etmek
mümkündür. O, Miftakov'a "Çükö Oynagan. Bala", "Külbös", "Maktançaak
Obozger", "Katın Albas Bala", "Balbandar", "Tabışmak Comok" gibi çok sayıda
masal anlatmıştır. Ayrıca Miftakov tarafından lbıray Salıkoğlu'ndan "Yedi Taz ile
Ceke Taz", "Beş Balban"; Moldobasan Musulmakuloğlu 'ndan ise "Bir Kızga Üç
Aşık", "Tabışmak Çomok'', "Torgoy" gibi masallar derlenmiştir.
Bu dönemde dini, örf- adet, gelenek şiirleri diğer halk şiiri türlerine göre daha
çok derlenmiştir. "Kündü Cayloo", "Kara Kurt Çakanda", "Ala Undu", gibi örf-iidet
şiirler Turdubayoğlu Kalınırsa ile Ürküçüoğlu Bekbolot'tan derlenmiştir. İnsanlar,
sözde sihirli gücün olduğunu hissetmişlerdir. Bundan dolayı da doğadan gelecek
tehlikelere karşı örf-adet şiirlerinin akıcı ve güzel bir şekilde okunduğunda etkili
olacağına inanmışlar ve ırım-cırımları(Her çeşit batıl itikat, hurafeler) şiir şeklinde
söylemeye başlamışlardır. Bu dönemlerde insanlar çalışırken dağlara, taşlara, yere,
suya kısaca doğada hareket ederek doğaya tapınmışlardır. Miftakov ' un Narın'dan
derlediği Kara Kurt ısırınca söylenen şi irlerden biri şöyledir:
Bici, hici, hiczyinı
Ben Bicinin aslıyım
A labatayın gülüyünı
Ejderhanın zehiriyim
Çiğerini parçalarını
Türkistandaki tüm kurtları
Kalkıp gelir kovalarım
Carkendeki yedi kurt
Yetişir gelir kovarım
Kurdun yolunu bağlarım (Tokombayeva 1 99 1 :29).
Musulmankuloğlu Moldobasan'dan yı lan ısırınca söylenmesi gereken
"Kelenker" adlı şarkıyı da derlemiştir. Dini, örf, adetleri, inanışları gösteren şiirleri
Aydarbekoğlu Altay 'dan bol miktarda derleyip yazıya geçirmiştir. Bunlar; "Ak Üy
Bay", "Doom Bar'', "Azireyil", "Düynö", "Mukammet", "Caramazan", "Orozo",
"Çatır-Mutur", "Bata" gibi dini şi irlerdir. Burada saydığımız inanç şiirleri, bu türün
Kırgızlar'ın İslamiyeti kabul etmesinden sonra yavaş yavaş geliştiğini anlatmaktadır.
Önceden doğaya tapınıp onlardan yardım bekleyip, çeşitli fallara inanan Kırgızlar
İslamiyeti kabul ettikten sonra inançlarını değiştirip ona göre şiirler vücuda
getirmişlerdir. Bu sayede İslami inançlar halk arasında geniş bir şekilde yayı lmıştır.
Ramazan ayında söylenen "Caramazan" adlı şiirler de pek çok değişiklik geçirip
günümüze kadar gelmiştir.

91
NEZİR TEMUR

Halka anlamsız gelen Arap alfabesiyle karışık yazılmış inanç fallarının, şiir
şeklinde söylendiği zaman daha anlamlı olup çabuk ezberlemeye yatkın olduğunu
ifade eden Miftakov'un Koylu Tükölöyoğlu'ndan derlediği "Caramazan" şöyledir:
Arkamdaki üç yıldız
Batmak üzeredir.
Yanımdaki çocuklar
Yatmak üzeredir.
Bu evin keçesi
Kopacak gibi görünüyor.
Bu evde yengem
Güzel görünüyor
Sakın ses çıkarma yenge
Böyle çocuğun yok muydu?
Ağlatma yenge.
Sakın ses çıkarma yenge
Böyle çocuğun yok muydu?
Ağlatma yenge (Tokombayeva 1 99 1 :30).
Caramazan adlı şiirler tek başına da birkaç kişiyle de söylenebilir. Bazen usta
kişiler halk arasında yaygın olan Caramazan şiirlerini değiştirip aytış şeklinde de
söylemişlerdir. Bu şiirlerde Caramazan ' ın duası adlı ayrı bir bölüm de
bulunmaktadır. İnsanların okuyana verdiği eşyaların değerine göre caramazanın
duası olmuştur. Duaya karşılık verilen hediyenin değerine göre methiyenin derecesi
değişmiştir. Eğer hiçbir şey verilmemişse caramazan şarkısı söylenmemiştir.
Aydarbekoğlu Altay caramazanın kimler tarafından nasıl söylenmesi gerektiğini de
şiir şeklinde dile getirmiştir. Caramazanın zengine, dua karşılığında bir şey
verebilecek eve söylenmesi gerektiğini belirtmiştir. Evine gelen iki konuğu
doyuramayan eve, caramazan söylemediğini ifade etmiş ve:
Oo Kulmambet oğlum,
A lıp çıktı anneniz
İki karış pamuğunu
A ltay şairi buna nasıl versin duasını.
Söyleyip yiğitler
Kubatbek Hanın oğlunu
A lıp çıkmış gibi
Pantolonunun paçasını.
Kubatmek 'e şiir söyledim
Sevinmedim boş döndüm . . .
diye küçümseyip şarkı söylemiştir. Şairler çoğu zaman geçimlerini caramazan
adlı şiirlerden sağlamıştır. Aydarbekoğlu'ndan bunun dışında ağıt, efsane, nasihat,
aşk şiirleri, Asan Kaygı 'nın sözleri; "Aziz Canıbek Han" gibi masallar, "Külküler",
"Zaman", "Beş Kakül" gibi şiirler derlenmiştir (Tokombayeva 1 99 1 :3 1 )
.

92
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Miftakov, Nann seyahatinde çok sayıda sanat, öğüt şiirleri de derlemiştir.


Sagımbay'dan hanımların özelliklerini belirten "İyi hanım, kötü hanım" adlı şiiri;
Şakebayoğlu Sabatar'dan "Hanımlar Hakkında"; Şeraalıoğlu Bekturgan'dan
"Dünya"; Maanaoğlu Kumanalı 'dan "Sanat in" gibi şiirleri derlemiştir. Çaki
Kaptaganoğlu Soltobay'dan öğüt şiirleri derlemiştir. Ayrıca birçok ağıt da
kaydetmiştir. Bunlara Tükölöyoğlu Koylu'dan "Karagul"; Şekebayoğlu Sabatar'dan
"Bazarkuldan Hanımının Ağıtı"; Döölötbayoğlu Düyşö'den birkaç ağıt;
Ümötaalıoğlu Karabek'ten "Sangul" ve "Arstanbek' in Ağıtı" gibi birçok ağıt örnek
gösterilebilir (Tokombayeva 1 99 1 :32).
Miftakov, sözlü geleneğe ait efsane, hikaye, menkabe, yalanlama gibi türlerden
de eserler derlemiştir. Sagımbay' ın dışında Döötöyoğlu Osmonaalı 'dan "İhtiyar ile
Tilkinin Avcılığı", "Tilki ile Bödönö", "Tilki ile Kurt", "Algırkuşun Merasimi" gibi
kısa hikayeler; Bayetoğlu Musa'dan "Tebetey Beşmant", "Cılkı Tebetey", "Kaşka
Çımın"; Caapayoğlu Mangıl 'dan "Balık", "Elek", adlı yalanlamaları derlemiştir.
Bayetoğlu'ndan derlenen yalanlama adlı türe dikkat çekilmiştir. Yalanlama adlı
türde özellikle Bayetoğlu'nun oldukça iyi olduğu belirtilmiştir. Anlattığı şeylere
dinleyiciyi inandırma ve onları etkileme konusunda Musa' nın oldukça yetenekli
olduğu iddia edilmiştir. Musa'nın "Çekirge ile Kelebek" adlı yalanlamasından bir
parça aşağıda verilmiştir:
Kelebek 'in sütü ile yüzümü yıkamıştım
Ay batmak üzereyken
Çekirgenin doru atına binip
Kız kovalamıştım.
Tütün içtim
Kelebeğin başında
Çıkta ördüm
Kuşun sesiyle.
Köy geçmez deryadan geçtim
Çekirgenin doru atına
Binip durmuştum. (Tokombayeva 1 99 1 :33)
Miftakov aşk şiirleri, tarihi şiirler, çeçen sözler, atasözleri gibi edebi türlerde de
derlemeler yapmıştır. Muratbekoğlu Bazarkul'dan "Toktogul'un Aşk Acısı";
Aydarbekoğlu Altay'dan "Beş Kökül"; Döölötbayoğlu Düyşö 'dön "Aşk Şiiri";
Şakebayoğlu Sabatar'dan "Küygön" adlı aşk şiirlerini Baycanoğlu Terdikbay'dan
"Üçükö-Tilki gibi tarihi eserleri de yazmıştır.
Narın seyahatinde toplanan materyallere genel olarak bakı lırsa kendilerinden
derleme yapılan anlatıcılar çoğunlukla yetenekli, işini iyi bilen şair-sanatçılardır.
Hazı destanların varyantları ilk olarak Miftakov tarafından derlenmiştir. Togolok
Moldo'dan Semetey Destanı'nı (Semetey' in Ayçürök 'e geldiğini anlatan varyant);
Moldobasan Musulmankuloğlu'ndan "Canış Bayış", "Er Kurmanbek" adlı destanları
derlemiştir. "Semetey' in Olayı" 1 83 8 ; "Canış-Bayış" 3 500, "Er Kurmanbek" 2633
satırdan ibarettir. Narın gezisinde 1 200'den fazla atasözü derlenmiştir
(Tokombayeva 1 99 1 : 35).
Miftakov bu gezide sözlü gelenek ürünlerinin hangi türü olursa olsun tamamını
derlemiş ve derletmiştir. Narın heyetinin çalışması altı ay sürmüştür. Kendisine

93
NEZİR TEMUR

sorulan bu kadar uzun zaman içinde materyallerin nasıl toplandığı ve hangi


seyahatin daha verimli geçtiği hakkındaki sorulara yazdığı açıklamalı mektup yedi
bölümden oluşmaktadır. Bu mektupta sözlü geleneği derleme metodunun planını
önceden hazırladıklarından, onların iyi korunduğundan ve derlemeciler Saparbay
Sooronbayoğlu ile lbıray Abdırahmanoğlu, anlatıcı Sagımbay Orozbakoğlu'nun çok
istekli ve dikkatli çalıştıklarından bahsetmiştir.
Miftakov izahlı mektubunda 1 920'li yıllardaki Kırgız Halkının sözlü geleneğini
derleme faaliyetlerinde başarılı olmalarında Nannlı Komünist Parti görevlilerinin
önemli katkılarının olduğunu söylemiştir. Derlemeler Miftakov 'un hazırladığı
"Derleme Metottan" adlı çalışmaya bağlı kalınarak yapılmıştır. Ancak bu metot tam
olarak uygulanmamıştır. Bu nedenle de bazı derlemeler bize sağlıklı bilgiler
verememektedir. Şöyle ki derlemelerde sadece anlatıcının adı soyadı bazılarının da
sadece doğum tarihi verilmiştir. Ancak anlatıcının öz geçmişi, eserin kendisinin olup
olmadığı gibi açıklamalar yapılmamıştır. Sadece Sagımbay 'ın öz geçmişi kısaca
yazılmıştır. Derlenen eserlerin hangisine bakarsak bakalım anlatıcıları halk arasında
bilinen şairlerdir. Ayrıca derleyici eserin derlendiği yeri, derlediği anlatıcının hangi
boydan olduğunu da belirtmemiştir. Kadın anlatıcılardan derlenen eserler yok
denecek kadar azdır. Halbuki eski dönemlerde ağıtları genellikle kadınlar
söylemişlerdir. Bunların yanı sıra sevdiği delikanlıyla kavuşamayan kızlar aşk
ş i irl e ri nin her türünde eser vermiştir. Miftakov sadece Umsunay adlı bir hanımdan
"Yengenin Kız ile Vedalaşması" adlı şiiri derlemiştir (Tokombayeva 1 99 1 : 36).
1 922 yılının ekim ayının sonunda M i ftakov, lbırayım' ı Manas ' ı Sagımbay 'dan
derlemesi için görevlendirmiştir ve bu işle de heyetin Narı n ' daki derleme işi sona
enniştir. Daha sonra topladıkları materyallerle Sooronbayoğlu Ton 'a, M i ftakov ise
Almatı 'ya doğru yola çıkar. M i ftakov dinlenmek için durduğu bir yerde hırsızlar
tarafından soyulur. Bu olayda M i ftakov 'un elbisesiyle birlikte topladığı materyaller
de hırsızlar tarafından alınır. Bu olaydan sonra Miftakov Ton 'un Tört-Kül köyü ve
mektebi ile ilişkisini keser. Miftakov, buna sebep olarak E . Arabayev ile arasındaki
kavgayı göstermiştir. Tört Kül ' de çalışırken topladığı materyaller, değerli derleme
defterleri, kendisine Arabayev ' in akrabaları tarafından ulaştırılmıştır. Derlenen
malzemenin tamamı toplam 4500 sayfa civarında olup, 2500 sayfadan fazlasının
Kırgız halk edebiyatı ile ilgili olduğu Miftakov tarafından beyan edilmiştir.
M i ftakov kaybolan materyallerle birl ikte 400 sayfadan fazla Tatarca şi irin ve
şarkının; Tatar, Kazak, Başkurt halk edebiyatına ait malzemenin de kaybolduğundan
bahsetmektedir. Defterin ismi " Gül Bahçes i"d ir. Bu defter daha sonra Sınat
Kempirov ' un eline geçmiştir. Onunla birlikte Taşkent'e gitmiştir. Kempirov defteri
Miftakov 'a ileteceğini söylemesine rağmen Arabayev, Kempirov 'un elindeki deftere
el koymuştur. Miftakov daha sonra Ceti-Suu bölge komitesi genel sekreterine
şikayet di lekçesi yazarak zorla da olsa Arabayev'in elindeki materyal lerin bir
kopyasını almıştır. Bu materyalleri türlerine göre sınıflandırarak "Kırgız Bahçesi"
adıyla 8 cilt şeklinde çoğaltmıştır. M i ftakov topladığı materyalleri kopyalamakla
birlikte onları sınıflandırmıştır. M i ftakov topladığı bu materyalleri kitap olarak
bastırmak için Komünist Parti yöneticileri ile görüşse de bundan bir sonuç
alamamıştır. Bu eserleri Almatı 'da kitap olarak bastıramamış, bunun üzerine
Taşkent' e gelmiştir ancak istediği sonuca burada da ulaşamamıştır. Topladığı sözlü
gelenek ürünlerini Leningratlı Doğu araştırmacı larına göstermiş ancak bu da etki li
olmamıştır. Miftakov daha sonra topladığı materyaller üzerine yerel gazetelerde
yazılar yazmıştır. "Kırgız Halk Edebiyatının Türleri" (Miftakov 1 927) adlı makalede

94
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Kırgızların sözlü gelenek ürünlerini 37 türe ayırmıştır. Miftakov' un Kırgız halk


edebiyatı ile ilgili yapmış olduğu tasnif denemelerine ilerleyen bölümlerde ayn bir
başlık altında değinilecektir.
1 923 yılında Taşkent'te Kırgız-Kazak Bilim komisyonu toplanır. Miftakov
Almatı 'da yazmış olduğu Kırgız sözlü geleneğine ait çalışmaları komisyona teslim
eder. Topladığı materyaller karşılığında komisyon Miftakov 'a belirli bir miktarda
ücret öder ve Miftakov derleme faaliyetlerinin ikinci dönemini başlatmak için
Talas 'a gider. Bu seyahatinde yalnızdır. Dört ay boyunca Talas' ın bütün köylerini
dolaşarak buradaki hemen hemen bütün sözlü gelenek ürünlerini derlemeyi
başarmıştır.
Sözlü gelenek ürünlerinin en önemli özelliği halk arasında geniş bir şekilde
yayılması ve zamanla varyantlarının oluşmasıdır. Halk arasında geniş bir şekilde
yayılma imkanı bulan türlerden birisi de emek şiirleridir. Emek şiirlerinden en
yaygın olanı ise Şınldaiilar'dır (çoban şarkısı). Miftakov Talas bölgesinden
Berdibayoğlu Erkebay'dan Şırıldaii ' ın üç çeşidini derlemiştir. Şırıldaii okumanın
amacı at sürülerine bakan, onları uzak otlaklara götüren çobanların halktan yiyecek
ve giyecek almasıdır. Çobanlar şırıldaii okuyarak ıssız bozkırlarda ve uzun gecelerde
hem kendilerini hem de oralardaki insanları eğlendirmişlerdir. Emek şiirleri hem
yapılan işin zorluğunu unutturmuş, hem de insanların uğraştıkları işleri severek
yapmalarını sağlamıştır. Burada yaptığı derlemelerde şırıldanın başka bir türünü de
Koyluu Tükölöyuulu'ndan derlemiştir. Bu şiirden kısa bir parça aşağıda verilmiştir:
Ana sultan şırıldan
İşte sultan şırıldan
Şıpşırı/dan şır imiş
At çobanının şarkısıymış (Tokombayeva 1 99 1 :44).
Miftakov, Berdibayuulu'ndan çiftçilikle ilgili şiirler de derlemiştir.
Osmoonalıuulu'ndan "Buyday'', "Tarttıruu" adlı eserleri kaydetmiştir. Miftakov
gerek Narın gerekse Talas 'taki derlemelerini tanınan usta icracılardan yapmıştır.
Berdibayuulu Erkibay'dan "Karçıga", "Peygamber", "Kögüçkön", "Tilki",
"Çapkene", "Taşbakan' ın Ekin Ekmesi", "Çekirge ile Kelebek", "Kiysi", "Yalan",
"Cennet ile Cehennem'', "Ölüm ile Ölen'', "Tavşan Yılı", "Eski Kişi'', "Bozuk Kişi",
"Caramazan", "Talasman'', "Azireil" gibi menkabeleri, yalanlamaları ve dini şiirleri
derlemiştir. Miftakov, Berdibayuulu Erkebay'dan aynı zamanda çok sayıda bilmece,
atasözü, halk hikayesi derlemiştir. Miftakov adı geçen icracıdan Manas Destanı 'nın
merkezi kahramanları olan Manas, Almambet, Sırgak, Kanıkey ile ilgili; Manas 'ın
Ak Kula'sı, Almambet' in Sarala'sı, Sırgak ' ın Kökteke'si ile ilgili epizotları yazıya
geçirmiştir (Tokombayeva 1 99 1 :45).
M i ftakov, Talas bölgesinden "Er Tabıldı", "Kedeykan", "Sarıncı Bököy" gibi
kence (küçük) destanlardan parçalar da derlemiştir. Er Tabıldı Destanı 'nı
Subankuluulu Erkebay (828 mısra), Dıykanbayuulu Rısbay (68 1 ) ve
Kudaybergenuulu Ömürbek 'ten (35 mısra); Kococaş ve Sarıncı Bököy destanlarını
ise Sulayman Konakbayuulu' ndan derlemiştir (Tokombayeva 1 99 1 :46).
Miftakov Talas bölgesinden Kırgız halk edebiyatı türleri arasında yaygın olan
çok sayıda masal derlemiştir. Cusupkul Canalıuulu'ndan "Karakan ile Munduubay",
"Karaç"; Cumagul Üsönuulu' ndan "Hanımları Kötü Han"; Ataeke Eşkocouulu'ndan
"Kırkala At"; İsat Boşkoyuulu'ndan "Ceerençe'nin Gelini", "İkayalar"; Maamıt

95
NEZİR TEMUR

Süyüntibekuulu'ndan "Padişahın Kızı", "Gülbaram'', "Ebelek"; Tuuganbay


Abayıluul'undan "Kökök Kan" gibi masallar derlemiştir. Derlenen bu masallar
arasında "Karakan ile Munduubay" adlı masal anlatım şekli, içeriği ve biçimi
bakımından diğer masallardan oldukça farklıdır. Bu masal nazım-nesir karışık bir
şekilde oluşturulmuştur. Aynı masal, Irsaalı Bayırmanuulu'ndan "Kökü!" adıyla
derlenmiştir.
Miftakov, Talas bölgesinden menkabe türünde de birçok eser kaydetmiştir.
Erkebay Berdibayuulu'ndan "Karşıga", "Peygamber", "Kögüçkön", "Tilki",
"Çapkene", "Taşbakan'ın Ekin Ekmesi"; Canızak Şekerbekuulu'ndan "Deve, Ayı,
Kurt"; lrmanbek Şamenuulu'ndan "Karga ve Sagızkan", "Torgoy"; Şapak
Musauulu'ndan "Karlıgaç ile Gelin", "Kırgıy ile Ükü" gibi menkabeleri derlemiştir
(Tokombayeva 1 99 1 :46).
Talas bölgesinden Miftakov tarafından derlenen sözlü geleneğe ait türler
arasında çok sayıda atasözü, bilmece ve tekerleme de bulunmaktadır. Atasözleri
Cenuzak Şekerbekuulu, Aydıraalı Bekturuulu, İsat Doşkoyuulu, Erketay
Berdibayuulu'ndan; bilmeceler Canuzak Şekerbekuulu, Kayıpnazar
Nurmukammetuulu, Şapak Musauulu, Toksobay Cakıpuulu, İmankul
Koçkorbayuulu, Azamat Abdıldauulu, Candarbek Şekerbekuulu, Mollabay
Agıbayuulu, Taştabek Moldobayuulu 'ndan derlenmiştir (Tokombayeva 1 99 1 :47).
1 920'li yıllarda oldukça geniş bir sahada yapı lan söz konusu derlemelerde Kırgız
Türklerinin halk edebiyatına ait türlerden birçok örnek derlenmiştir. Söz konusu
derlemeler Sovyetler Birliği döneminde kapsamlı bir şekilde yapılan ilk derlemeler
olması aç ısından oldukça değerl i çalışmalar olarak kabul edilebilir.
Söz konusu derlemeler daha sonraki halk edebiyatı konusunda yapılacak
çalışmalara temel teşkil edecektir. Komünist Parti denetiminde gerçekleştirilen
derleme çalışmalarında rej imin doğrudan olmasa da dolaylı olarak müdahalesinin
olduğu söylenebilir. Çünkü derlenen eserlerin yayımlanmasında derleyiciler,
derlemeler sırasında parti yöneticilerinden aldıkları sözde yardımları
görememişlerdir. Aslında burada yardım sözü yerine denetleme denilmesi daha
isabetli olacaktır. Özellikle dini içerikli sözlü gelenek eserlerine önem verilmemiş;
onlara "eskimiş, geride kalmış. güncel olmayan" gibi bakış açısıyla yaklaşılmıştır.
Bu tür metinler derlenip arşivlenmiş; fakat yayımlanmamıştır. Bu nedenle Kırgız
folklorundaki "dini ırlar/diniy ırlar", "'caramazan", "em-dom ırları", "'alkış ve
kargış" vs. türler son zamanlarda, 1 980'1i yıllardan sonra ele alınmaya başlamıştır.
Devrimden sonra ortaya çıkan ve Sovyet değerlerini ana tema olarak işleyen halk
edebiyatı ürünleri 1 920'li yıllardan sonra derlenmeye başlanmıştır. Şekil olarak
milli, içerik olarak sosyal ist olan bu eserler daha sonra Sovyet kültürünün ürünleri
olarak değerlendirilecektir.
B. Sovyet Merkeziyetçi Yapısının Bir Parçası Olarak "Bilim
Komlsyonu"nun Kuruluşu ve Kırgız Bilimler Akademisinin Ortaya Çıkışı
Komünizm ve yeni ekonomik politika, sosyalist toplumun yapılanmasında iki
tutumu ön plana çıkarıyordu. İlki karmaşık bir politika olan toplum mühendisliği ve
modernizasyon; ikincisi ise merkeziyetçilik ancak daha fazla gelişme. Lenin
tarafından ortaya konulan bu politik tutum daha sonra Sovyet liderleri tarafından da
kullanılmıştır. 1 922 yılında imzalanan Birlik Anlaşması merkeze çok fazla yetki
tanımış ve bu tarihten başlayarak birliği oluşturan cumhuriyetlerin tüm güçleri pratik
olarak ellerinden alınmıştır. Böylece Sovyetler Birliği teoride federal, uygulamada

96
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

üniter olmuştur. Merkezi otorite, birlik cumhuriyetlerinin anayasada belirtilen


haklarını kullanmasını engelleyici pek çok mekanizma ile yerel birimleri üniter bir
devlette olabilecek ölçüde kendisine bağlamıştır. Sovyet sistemine göre her ulusun
kendine ait olan, ayn, sınırlan belirli ve egemen bir merkezi otoritenin altında
yaşamaya hakkı vardır. Böylece Sovyet sisteminde merkezilik esas tutulmuştur. Bu
merkezi yapı gün geçtikçe daha da güçlendirilmiştir.
Sovyet Milliyetçiliği 'nin politik yapının adlandırdığı "Demokratik
merkeziyetçilik" adlı yapıda saklı olduğu iddia edilmiştir (Schendel 200 1 : 20). Bu
yapıya bağlı her cumhuriyette bilim enstitüleri kurulmuştur. Bu yapının bir parçası
olan birliğe bağlı cumhuriyetlerdeki ilim akademileri veya ilim komiteleri
merkezdeki Sovyet İlimler Akademisi 'nin birer şubesi olarak çalışmıştır. Bu
şubelerin çalışmaları Sovyet İlimler Akademisi tarafından planlanmış ve
denetlenmiştir. Komünist Devrimin ilk on yılında İ. J. Kraçkovskiy, W. W .
Barthold, S. F. Oldenburg, N. Marr, A. Samoyleviç gibi önemli bilim adamları
İlimler Akademisi'nin bünyesinde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Stalin' in partide
iktidarı tam olarak ele geçirdiği dönemde, 1 932- 1 935 yıllan arasında, Ruslar'ın
milliyetçi unsurları Komünist Parti 'de etkin olmaya başladıktan sonra İlimler
Akademisi'nin sosyal bilimler bölümüne söz konusu unsurların baskısı artmaya
başlamıştır. Bu baskı, sözde Marksist-Leninist görüşlerini kültürel hayata
yerleştirmek amacıyla, özellikle "Rus olmayan" milletlere yapılmaya başlanmıştır.
Komünist Parti 'nin muhtelif toplantılarında "Rus olmayan" milletlerin dil, tarih ve
edebiyatlarının, Rus komünistlerin kontrolleri altına alınması sağlayan birtakım
kararlar alınmıştır. 1 948 yılında Fuad Köprülü ' nün akademi üyeliği Komünist
Parti 'nin baskısıyla geri alınmış, ayrıca 1 932 yılında "Komünist Yayın Kurumu"
tarafından yayınlanan Edebiyat Ansiklopedisi'nin V. cildinde önemli bir Türkolog
olarak nitelendirilen Fuad Köprülü'nün adı Büyük Sovyet Ansiklopedisi'nin ikinci
baskısından ( 1 949) çıkarılmıştır (İnan 1 99 1 : 289).
Sovyet hakimiyetinin ilk yıllarında siyasi amaca uygun derlemeler yapılması için
1 9 1 8 yılından başlayarak 1 925- 1 932 ve sonraki yıllarda Komünist Parti Genel
Merkezi toplantılarında bir dizi karar alınmıştır. Bu kararlar doğrultusunda yapılacak
derlemelerin kontrolünü sağlamak, propagandaya uygun malzemelerin
yayımlanmasını hızlandırmak ve Sovyet rejimine uygun olmayan malzemelerin
kontrolden geçirilmeden yayımlanmasını önlemek amacıyla çeşitli kurul ve
komisyonlar oluşturulmuştur. Folklor ürünlerini derleme ve bu ürünlerden
"yararlanma" görevi, 1 9 1 8 yılında Türkistan Sovyet Cumhuriyeti Halk Maarif
Komiserliği Bilim Bölümü ' ne verilmişken, 1 922 yılında Türkistan Maarif
Komiserliği Bilim Bölümü Özbek Bilim Heyeti 'ne devredilerek yeni bir düzenleme
yapılmıştır. Komünist Partisi Merkez Komitesi 'nin 23 Nisan 1 932 tarihinde
"Edebiyat ve Sanat Teşkilatlarının Yeniden Yapılandırılması Kararı" doğrultusunda
yeni komiteler oluşturulmuştur. Bu yıllarda yapılan çalışmaların, Sovyet döneminde
yaratılan folklor ürünlerine yöneldiği görülmektedir (Fedakar 2004: 4).
Kırgız Cumhuriyeti İlimler Akademisinin; KCB ' sinin eski basım ve el yazma
kitaplarını, bölgede yaşayan toplulukların folkloru, etnografyası, tarihi ve dili
hakkında el yazmalarını toplayıp, arşivleyip inceleyerek yayıma hazırlayan ilmi bir
merkezdir. Bu kurumun kuruluşu 1 922'de Türkistan bilim adamları şurasının
altındaki Kazak-Kırgız bilim komitesinin çalışmaları ile bağlantılıdır. O dönemden
başlanarak Sagımbay'dan Manas Destanı derlenip yazıya geçirilmiştir. K.
Miftakov'dan sonra Manas Destanı'nı 1. Abdırahmanov yazıya geçirmiştir. Orta

97
NEZİR TEMUR

Asya Cumhuriyetleri kendi özerkliklerini aldıktan sonra 1 924 yılının Nisan ayında
Kırgız otonom bölgesinin Halk Maarifi Komitesi 'nin altında Bilim Komisyonu tekrar
oluşturulmuştur. Bu komisyon Kırgızistan'da yürütülen ilmi faaliyetleri yönlendirip,
idare etmek için kurulmuştur. Bilim komisyonunun ilk olarak gerçekleştirdiği
işlerden biri halk arasından Kırgız Türklerinin halk edebiyatına ait ürünleri
derleyerek yazıya geçirip değerlendirmek olmuştur. 1 926 yılında komisyonun
üyeleri K. Miftakov, A. Şabdonov derlenen materyallerin temelinde Kırgız halk
edebiyatı türlerini ayınp, el yazmalarını bir sisteme oturtmuşlardır. 1 926' da
Kırgızistan 'ın merkezinde müze oluşturulup, derlenen mevcut folklorik metinler, el
yazmaları buraya geçirilmiştir. Ancak 1 928 yılında Frunze Memleket Tanıtma
Enstitüsü açılıp bu enstitünün başlıca görevleri arasında halk edebiyatı ürünlerini her
şeyden önce Manas'ı derleme, arşivleme ve inceleme gösterilmiştir. O döneme
kadar toplanan el yazmalarının tamamı bu enstitüye verilmiştir. 1 930 yılında Kırgız
ASSR'nin Halk Maarifi Komiserliğinin altında Kültürel Kuruluş Enstitüsü olarak
tekrar oluşturulmuştur. 1 936 yılının Mayıs ayında söz konusu enstitü Dil ve Yazı
İlim Araştırma Enstitüsü'ne çevrilmiştir. Dil ve Edebiyat Enstitüsü Kırgız İlimler
Akademisi 'nin şubelerinden birisini oluşturmuş ve 1 936 yılının Mayıs ayında
kurulmuştur. İlk önce Kırgız Dili ile Edebiyatının Araştırma Enstitüsü olarak
adlandırılmış, 1 943-54 yıllarında Dil, Edebiyat ve Tarih Enstitüsü olmuştur. 1 954
yılında Kırgız SSR İlimler Akademisi'nin açılışı ile Tarih Enstitüsü şeklinde
bölünüp, Dil ve Edebiyat Enstitüsü olarak adlandırılıp altında birçok şube açılmıştır.
Enstitüde, Kırgız dilinin gelişimi, fonetik ve gramatikal oluşumu, üslup özellikleri
v.b.; Kırgız edebiyatının gelişim tarihi, şekillenişi, milli edebiyatı ile başka
edebiyatların etkileşimi, tekstoloji, folklor ürünlerini derleme ve yayına hazırlama
gibi ilmi çalışmalar yürütülmüştür (Bk. MA, i l : 278).
Enstitünün kuruluşundan itibaren büyük destan Manas ' ı derleme faaliyetleri aktif
olarak yürütülmüştür. Manas Bölümü adıyla özel bir şube açılmış ve söz konusu bu
şube destanı bütün yönleriyle incelemiştir. 1 992 yılında söz konusu enstitü "Dil,
Edebiyat ve Sanat" olup ikiye bölünmüştür. 1 940 yılında Kırgız SSR EKS 'nin
altında Dil, Edebiyat ve Tarih İlim Araştırma Enstitüsü kurulup el yazmaları
tamamıyla bu enstitünün sorumluluğu altına geçmiştir. 1 954 yılında El Yazmaları
Bölümü bu enstitüden ayrılıp, SSSR İlimler Akademisi 'nin KF'nın sorumluluğu
altına girmiştir.
1 954 yılında İ. Razzakov (Kırgızistan KP Merkezi Komite Sekreteri), T. Kulatov
(Kırgız SSR Yüksek Sovyet Heyetinin Başkanı), A. Süyörkulov'un (Kırgız SSR
Bakanlar Kurulunun Başkanı) imzasıyla hazırlanan Kırgız SSR İlimler
Akademisi 'nin tüzüğü şöyledir:
"Kırgızistan Komünist Partisinin Merkezi Komite.�inin, Kırgız SSR Yüksek
Sovyet Heyetinin ve Kırgız SSR Bakanlar Kurulunun Kararı
SSR Bakanlar Kurulu 1 7 Ağustos 1 954 tarihinde Kırgız İlimler
Akademisinin kurulması yönünde karar almıştır. Bu tarihi karar Kırgız Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti 'nin ekonomisinin istikrarlı bir şekilde yükselişi ve
kültürel gelişimi yönünde Komünist Parti 'nin ve Sovyet yönetiminin gündelik
himayesine şahit olmuştur.
Kırgız SSR İlimler Akademisinin açılışı Kırgız halkının hayatında tarihi
bir dönüm noktası olup, onun ekonomisinin, ilmi ve kültürel hayatının
gelişmesine yardımcı olacaktır.

98
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Sovyet yönetimi döneminde Komünist Parti 'nin rehberliğinde büyük Rus
halkının ve SSR 'nin yönetimi altındaki halklara gösterdiği yardımın altında
Kırgız halkı kendisinin tarihinde ilk kez kendi iradesi elinde olup, Sovyet
Sosyalist bir ulus olarak kuruldu. Ekonomik ve kültürel anlamda önemli
gelişmeler yaşadı. Kırgızistan şekil bakımından ulusal ve içerik bakımından
Sosyalist gelişen bir kültüre, zengin bir endüstriye sahip ve kolhozların olduğu
bir cumhuriyete dönüşmüş emekçilerin huzur içinde üretimi arttırmıştır.
Komünist Parti ve Sovyet yönetimi memleketimize bağlı birlik halklara
olduğu gibi Kırgız halkına ilim ve kültürel açıdan önemli imkanlar vermiştir.
Kırgızistan 'da başta ulusal bir üniversite olmak üzere 10 yüksekokul, 29 orta
mektep ve toplam 1547 okul mevcuttur. Bunun yanı sıra 2870 kulüp, okuma
evleri, tiyatrolar ve sinemalarla kültürel müesseselerin birçok şubesi
oluşturuldu. Ulusal entelijiyatsyanın geniş kadrosu ve araştırmacılar sürekli
çalışmaktaydı.
ikinci Dünya Savaşı yıllarında kurulan SSR ilimler Akademisinin
Kırgızistan 'daki şubesi bugün cumhuriyetin ilmi ve kültürel merkezine
dönüşmüştür. Bugün 9 ilim-araştırma enstitüsü ve bölümlerinin toplandığı
akademide beş yüzü aşkın bilim adamı görev yapmaktadır.
Cumhuriyetin ilmi araştırma müesseseleri Sovyet Kırgızistan 'mm sanayi
kuruluşlarının, kolhoz/arının ve kültürel müessese/erinin gelişmesi için önemli
problemler üzerinde çalışmaktadır. Kırgız ilimler Akademisi
cumhuriyetimizde ilmi düşüncelerin merkezi olarak kurulmuş ilme, Kırgız
SSR 'nin ekonomisinin ve medeniyetinin mevcut durumdan daha iyi olması için
çalıştığı tartışılmaz bir gerçektir.
Sovyetler Birliği Bakanlar Kurulu 'nun / 7 Ağustos 1 954 tarihindeki
kararına ilişkin olarak Kırgızistan Komünist Partisi Merkezi Komitesi, Kırgız
SSR Yüksek Meclisi Başkanlığı ve Bakanlar kurulu aşağıdaki kararları
almıştır:
1. Şu anda faaliyet/erini yürütmekte olan SSR ilimler Akademisinin
şubesinin altında Kırgız SSR ilimler Akademisi kurulacaktır.
2. Kırgız SSR ilimler Akademisi 'nin kuruluş tarihi 20 Aralık 1 954 olarak
belirlenmiştir.
3. Kırgızistan Komünist Partisi Merkezi Komitesi, Kırgız SSR Yüksek
Sovyeti Başkanlığı ve Bakanlar Kurulu parti teşkilatları, sivil toplum
örgütleri, araştırmacı/arı, uzmanları Kırgız ilimler Akademisindeki
çalışmalara yardım etmeleri ve ilmi araştırmalara rehberlik yapmaları için
akademiye davet edilecektir.
Kırgızistan Komünist Partisi Merkez Komitesi, Kırgız SSR Yüksek Meclisi
Başkanlığı ve Bakanlar Kurulu, Kırgız SSR ilimler Akademisinde toplanan,
araştırmacılar ve uzmanlardan Sovyet Kırgızistan 'ında ilmin ve kültürün
gelişmesi için bütün güçlerini ve birikimlerini ortaya koyarak Sovyet biliminin
gelişmesine katkıda bulunmak adına yoğun bir şekilde çalışmalarını talep
etmektedir. (Bk. KSA: 577).
1 954'te Kırgız SSR İ limler Akademisi 'nin kurulmasıyla derleme çalışmalarının
daha da hız kazandığı ve bu döneme kadar yapılmış derlemelerin söz konusu
akademinin oluşturduğu kurul lar tarafından tekrar değerlendirildiğini söylemek
mümkündür. Ayrıca akademinin görevlendirdiği heyetlerin çeşitli bölgelerde
derleme faaliyetleri gerçekleştirdiği de bahsedilen diğer konular arasındadır. 1 968
yılından itibaren Kırgız SSR İlimler Akademisi 'nin Dil ve Edebiyat Enstitüsüne El
Yazmalar ve Yayımlama şubesi olarak geçene kadar Akademi 'nin yönetimi
ııltındaki Sosyal Bilimler bölümünün bir parçası olarak kalmıştır. 1 968-87 yıllan

99
NEZİR TEMUR

arasında Dil ve Edebiyat Enstitüsünün 1 987 yılından itibaren ise Akademi'nin


Sosyal Bilimler bölümünün altında El Yazmalar ile Yayımlama Şubesi adı altında
çalışmalarını yürütmüştür (MA, I: 302).
Yukarıdaki tüzükte özellikle vurgulanan "Sovyet Sosyalist Kültür" ya da
" .. .Kırgız halkı tarihinde ilk kez kendi iradesi elinde olup, Sovyet Sosyalist bir ulus
olarak kuruldu . " ifadeleri aslında Sovyetler Birliği'ndeki hakim ideoloj inin
..

amacının ne olduğu hakkında açık fikir vermektedir. Abramzon'un da ifade ettiği


gibi Ekim Devrimi'nin temel hedeflerinden biri de tek bir Sovyet insanı yaratmaktır.
Bunun da en kolay yöntemi Stalin döneminde geliştirilen katı merkeziyetçilik
olmuştur.
Diğer alanlarda olduğu gibi 1 920'li yıllarda "Bilim Komisyonları"nın
kurulmasıyla başlayan sosyal bilimler alanındaki çalışmaların da merkezi bir yapıya
kavuşturulması süreci 1 954 yılında Kırgız SSR İlimler Akademisi 'nin kurulmasıyla
tamamlanmıştır. Bu yapı bilimsel çalışmaların hem merkez tarafından daha kolay
denetlenmesini hem de hakim ideoloj inin düşüncelerinin bilimsel alanda
gerçekleştirilmesini sağlamıştır. Dolayısıyla bu tutum da söz konusu dönemde
yapılan sosyal bilimler alanındaki bilimsel çalışmaların objektifliğini tartışılır hale
getirmiştir.
i l . 1 930-1 958 YILLARINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN FOLKLOR ÇALIŞMALARI VE
POLİTİKALAR!
A. 1 934 Yılında Düzenlenen SSCB Yazarlar Birliği Kurultayı ve Bu
Kurultayın Kırgız Folklor Çalışmalarına Etkisi
1 930'lu yıllarda Stalinizm politikasının sosyal ve kültürel hayata etkisi
Kırgızistan gibi birliğe bağlı cumhuriyetlerin hayatının her alanında açıkça
hissedilmeye başlanmıştır. Kırgızların ekonomik hayatında birtakım değişiklikler
gerçekleşmiştir. Buradaki göçmen Kırgızlar yerleşik hayata geçmiş, kolektivizmle
(kolhoz) çiftçilik endüstrisi içinde üretim faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir. Bu
değişikliklere bağlı olarak halkın kültürel hayatında da köklü değişmeler yaşanmaya
başlanmıştır. Komünist Parti izlediği kültür politikalarıyla her türlü halk mirasının
derlenmesi için derlemecilere, araştırmacılara çalışmalarını nasıl yapmaları gerektiği
konusunda yön vermiştir. Halkın kültürel mirasının derlenmesine, araştırılmasına
verilmesi gereken destek Sovyet Yazarlar Birliğinin birinci toplantısında Aleksey
Maksimoviç Gorki 'nin hazırladığı raporda açıkça belirtilmiştir. Gorki'nin raporunda
halk edebiyatının kökeninin emek süreciyle doğrudan ilişkili ve kolektif olduğu,
özgünlüğü; ilmi açıdan belgelenmeye çalışılmıştır. Raporda sözlü folklor ürünlerinin
tarihi önemi, edebi özellikleri vurgulanarak, sözlü gelenek ürünlerindeki
karakteristik tiplerin, edebi tiplerin nasıl yaratıldığı gösterilmiştir (Taşdemirov,
Zakirov 1 97 3 : 1 8).
Gorki, emekçi halkın sözlü folklor ürünlerinin halk tarafından oluşturulduğunu
ifade etmiştir. Eserlerdeki ifadelerin güzelliği, olayların ilginçliği, kahramanların
özgünlüğü, dinleyicileri güçlü bir şekilde etkilemesi açısından folklorik ürünler
dünya edebiyatın temeli, kaynağı olarak gösterilmiştir (Miller 1 980:55).
Gorki, Sovyet Yazarlar Birliğinin toplantısında sonuç olarak söylediği sözde
şunları demiştir (Miller 1 980: 52):
"Sözlü folklor ürünleri derlenmeli, araştırılmalı ve halktan öğrenilmelidir.
Süleyman gibi şiir hazinesini yaratan becerikli insanlar himaye edilmelidir.

1 00
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Söz sanatı folklordan başlar, herkes kendi sözlü folklor ürünlerini derlemeli,
onu öğrenmeli, tekrar işlemelidir. Bu sizlere ve bizlere birliğin bütün yazar ve
şairlerine birçok materyal vermektedir."
Böylece Gorki yazarlar birliğinin toplantısında düzenlediği raporda aynca
Kırgızlar gibi birliğe bağlı cumhuriyetlerde sözlü folklor ürünlerini derlemenin,
araştırmanın programını geniş bir şekilde belirleyen, yön veren, rehberlerden biri
olmuştur.
1 934 Ağustos ayında Moskova' da düzenlenen SSSR Sovyet yazarlarının 1 .
Kurultayında M. Gorki 'nin "Kendi folklonınuzun malzemelerini toplayıp inceleyin,
onlardan örnekler çıkarın." (Taşdemirov, Zakirov 1 97 3 : 24) şeklindeki sözleri
Kırgız halk edebiyatı ve folkloru ile ilgili araştırmalara yön vermiştir. Otuzlu yılların
ortasından başlanarak Sovyet folklorunun ilmi, ideoloj ik, teorik açıdan
sağlamlaştırılıp geliştirilmesi yönünde oldukça önemli adımlar atılmıştır. Gorki
edebiyat ile folklor arasındaki ilişkinin çok güçlü olduğunu vurgulamış ve
derlemeler, araştırmalar için çağnda bulunmuştur. Bu konuşmadan sonra
folklorcuların çalışmaları için gerekli olan destek parti tarafından temin edilmiştir.
Parti artık ciddi bir şekilde folklor derlemelerini ve bu derlenen materyallerin
yayımlanmasını desteklemiş bu desteğini hayata geçirmiştir. Bu çalışmalar
yaygınlaştığı takdirde Rus tarihinde komünizmin ve Sovyet vatanseverliğinin
geliştirilmesinde önemli rol oynayacağı düşünülmüştür (Miller 1 980: 53). Böylece
her cumhuriyetin yazarlar birliğinin en başında halk edebiyatı bölümü, folklor
bölümü, ilmi araştırma enstitülerinde bölümler oluşturulup, çalıştırılmaya
haşlanmıştır.
Stalin döneminde, Gorki önderliğinde 1 5 Aralık 1 933 tarihinde Moskova'da
Sovyet Şuralar Birliği toplanmış ve bu toplantıda birliğe bağlı bütün
cumhuriyetlerde hızlı bir şekilde Şura Edebiyatı Düzenleme Komiteleri
oluşturulmasına ve kurulan Şura Yazarlar Birliği 'ne üye kabul edilmeye
başlanmasına karar verilmiştir. Komünist rejimin edebiyat ile ilgili izlediği kültür
politikalarının daha net ortaya konulabilmesi için Şura Yazarlar Birliği 'nin Tüzüğü
aşağıda verilmiştir:
SSCB Yazarlar Birliği Düzenleme Komitesinin başkanlık divanı, düzenleme
komitesinin üçüncü toplantısında temel olarak kabul edilen ve 25 Eylül 1 934
tarihinde toplanacak olan, Şura Yazarlar Kurultayı 'nda son defa kabul edilmesine
ilişkin olan "Şura Yazarlar Birliği 'nin Tüzüğünü"(Şedeyev 1 934:2 1 -24)
onaylamıştır.Bütün düzenleme komiteleri, hızlıca onaylanan bu tüzük doğrultusunda
Şura Yazarlar Birliği 'ne üye kabul etmeye başlamalı ve bu işi 30 Eylül 1 934 tarihine
kadar tamamlamalıdırlar. Bu tüzüğün içeriği şöyledir:
1.
İşçi sınıfının Sosyalizm ile ilgili mücadeledeki başarıları, edebiyatın, güzel
sanatların, ilmin ve bütünüyle medeniyetin gelişmesini sağlamıştır.
Partisiz yazarların Şura hükümeti tarafına yönlendirilmeleri ve proletar
edebiyatın güçlü bir şekilde gelişmesi, partili ya da partisiz yazarlar gücünü bir
yazarlar birliği etrafında toplama meselesini gündeme getirmiştir.
BK(B)P MK'nın 23 Nisan 1 93 2 tarihinde çıkan kararı, birleşmenin düzenleme
�ekli olan, Birleşik Şura Yazarlar Birliği 'ni düzenlemeyi teklif etmiştir. Bununla
birlikte bu karar Şura Edebiyatı 'nın fikir ve yaratıcılık yönünden geliştirilmesinin
yollarını da göstermiştir.

101
NEZİR TEMUR

Edebiyatın ve onun sanatkarane biçiminin gelişmesi, edebiyatın fikri ve siyasi


yönden gelişmiş olmasının şartlan, edebiyat hareketinin, partinin ve Şura
hükümetinin çok önemli olan siyasi meselelerle çok sıkı ilişki içinde olması,
yazarların, sosyalizmin yapısındaki işlere hız vermeleri ve oradaki açık gerçeklikleri
dikkatli ve ayrıntılı öğrenmeleri gerekmektedir.
Proleterya diktatörlüğü yıllarında, Şura Edebiyatı ve Şura Edebi Tenkidi,
Komünist Partisi'ne önderlik eden işçi sınıfı ile birlikte hareket edip, kendisinin yeni
ilkelerini oluşturmuştur. Bir taraftan geçmişin edebi mirasını tenkit ederek ondan
faydalanmış, diğer taraftan başarılı sosyalist yapının tecrübelerini ve sosyalist
medeniyetin gelişmesini öğrenme esnasında ortaya çıkan bu ilkeler doğrultusunda,
sosyalist gerçekçilik ilkelerini bulmuşlardır.
Sosyalist gerçekçilik, Şura Edebiyatı 'nın ve Şura Edebi Tenkidi 'nin asıl yöntemi
olup, gerçekliği, onun gelişimini, göstermeyi amaçlamaktadır. Bu da tasvir etme,
gerçekçiliği, emekçi insanların fikirlerini yenilemek ve onlara sosyalizm ruhuyla
eğitim vermek görevi ile ilişkili olmalıdır.
Sosyalist gerçekçilik, yaratıcılık gücünün ortaya çıkmasını, çeşitli şekiller,
yöntemler, türler seçmeyi sağlamış. Sosyalizmin zaferi, başarılı olması, çalışıp
üretme gücünün insanlık tarihinde görülmemiş bir şekilde gelişmesi, sınıfları yok
etmenin büyük hareketi, insanın insan gücünden faydalanmasının bütün
imkanlarının yok edilmesi, en sonunda da ilmin, teknolojinin ve medeniyetin
görülmemiş biçimde gelişmesi, yaratıcılık gücünün nicelik ve nitelik yönünden
gelişmesine ve genel olarak güzel sanatların ve edebiyatın gelişmesine sınırsız
i mkanlar yaratmıştır.
il.
Sosyal Şura Cumhuriyetleri Birliğinin, Şuralar Hükümeti 'nin yetkisinde olan,
kendi yaratıcılığı ile proleteryanın sınıf mücadelesine ve sosyalizm yapısına aktif
olarak katılmak isteyen yazarların, Şura Yazarlar Birliği adıyla bir araya
toplanmalarına karar vermişlerdir.
Sovyet Yazarlar Birliği'nin Belirlenen Amaç ve Görevleri şunlardır:
1. Proleteryanın sınıflarla mücadele tarihini bizim yardımımızla, sınıfsal
mücadeleyi ve sosyalist yapıyı doğru bir şekilde tasvir etmekle birlikte aynı
zamanda geniş emekçi topluluğu sosyalizm ruhunda eğitmek; şura yazarlarının usta
yaratıcılıkları ile işçiler sınıfının sosyalizm yapısına arzusunu anlatıp, şuralar
hükümetini sağlamlaştırmaya çalışmaktır.
2. Modem edebiyat hakkında, geniş halk kitleleri arasında genç yazarlara önemli
yazarların ve eleştirmenlerin tecrübelerini yansıtmak; işçiler, kolhozcular ve kızıl
ordu edebiyat derneklerinde sendikalar, komsomol organizasyonu, IDQQ siyasi
bölümleri ile birlikte çalışmayla işçiler, kolhozcular ve kızıl ordu arasından genç
yazarları eğitmektir.
3. Sanatçılık gücünün daha başarılı bir şekilde gelişmesine ve sosyalist realizm
(toplumcu gerçekçilik) esasında yazarların kendi düşüncelerine ve yaratıcılık
arzularına göre, edebiyatta yaratıcılığın, şeklini, yöntemi, türü, konusunu bütün
yönleriyle derin bir şekilde gelişmesine yardım ederek, yazarlar arasında yaratıcılık
yarı şını, onların birbirlerine yardım etmelerini güçlendirmektir.
4. Kendi aralarında birbirlerine yardım etmek, çeşitli cumhuriyetlerin
v : ı ı : ı rl:ırıııııı ve eleştirmenlerinin kendi yaratıcılık tecrübelerini öğrenmek, bir halkın

1 02
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

dilinden diğer halkın diline sanat eserlerini tercüme etme yoluyla, kardeş
cumhuriyetlerin milli edebiyatlarını bütün yönleriyle geliştirmektir.
5. SSCB'de sosyalizmin başarılı olmasının bütün halk arasındaki önemini
öğrenmek, bütün halk arasındaki devrim hareketini ve şu anki dönemde olan dünya
medeniyetini öğrenmek, şura yazarlarının kendi sanat eserlerinde kapitalizmin ve
bağlı ülkelerdeki emekçilerin kahramanlık mücadelelerini tasvir etme yollanyla
yazarlara enternasyonel disiplini vermektir.
6. Ayn bir edebiyat bilimi oluşturmak, ilmi tebliğler sunmak, yazarların
eserlerini belli bir şekilde öğrenmek ve onların eserlerini eleştirmek suretiyle
gelecekte sosyalist gerçekçilik konusunu ilmi yönden incelemek.
7. Halklar arası proleteryanın kahramanca mücadelesi, sosyalizmin üstünlüğünün
mutluluğu, Komünist Parti 'nin başarısını ve kahramanlığını gösteren sanat yönü
üstün olan eserleri oluşturmayı, Sovyet Yazarlar Birliği yapılması gereken en önemli
vazife olarak en başta tutmaktadır. Sosyalizmin, büyük dönemine layık olan sanat
eserlerinin oluşturulması, Sovyet Yazarlar Birliğinin birinci görevi olarak
görülmelidir.
III
1 . Sovyet Yazarlar Birliği, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri B irliği 'ndeki tüm
yazar ve eleştirmenleri birleştiren gönüllü bir organizasyondur.
2. Şura hükümetinin platformunda yer alan, sosyalizm yapısıyla birlikte,
edebiyat çalışmalarıyla aralıksız meşgul olan, ayrıca onaylanan ya da ilmi önemi
(eleştiri çalışmaları) olan eserlerin yazarları (ünlüler, şairler, drama yazarları,
eleştirmenler) Sovyet Yazarlar Birliği 'ne üye olabilirler.
3. Sovyet Yazarlar Birliği üyelerinin;
a) Birliğin yerel şubelerinin yönetimine dilekçe yazıp vermesi,
b) Dilekçenin yanında dilekçe verenin bütün edebi-sanatsal ve toplumsal
çalışmalarda bulunduğunu gösteren bütün materyallerinin olması gerekmektedir.
Sovyet Yazarlar Birliği 'ne üye kabul edilmenin esası, her bir farklı durumda birliğin
yerel bölümlerini iyileştirme esasında Sovyet Yazarlar Birliği 'nin merkez (Birleşik)
yönetimi tarafından onaylanacaktır.
4. Sovyet Yazarlar Birliği 'nin üyeliğine kabul edilenler belli bir ücret
karşılığında Sovyet Yazarlar Birliği üyelik kartını alacaklardır.
5. Sovyet Yazarlar Birliği üyeliğinden çıkarılma sebepleri aşağıdaki
durumlardadır:
a) Birlik üyesi, yurttaşlık seçme hakkından çıkarılırsa,
b) Birlik üyesinin yaptığı çalışma, sosyalizmin ve Sovyet Yazarlar B irliği 'nin
amacına ters gelirse,
c) Sovyet hükümetine ve topluma karşı ihanet edecek bir suç işlerse, edebi
çalışmalarını uzun yıllar bırakırsa,
ç) Belirlenen zamanda üyelik aidatını vermezse,
d) Birlik üyesinin kendi hususi isteği doğrultusunda Sovyet Yazarlar Birliği 'nin
haşka bir bölümüne söz konusu cumhuriyetin sekreterinin karan ile geçilecektir.
Birliğin ilgili organlarının birliğe üye yazarlarını birlikten çıkarma hakkındaki
kararın birliğin üst yönetimine sunulması mümkündür. Yukarıda ayrıntılı bir şekilde

1 03
NEZİR TEMUR

verdiğimiz Sovyet Yazarlar Birliği Tüzüğü bütün SSCB 'de uygulanmak üzere ilgili
cumhuriyetlere gönderilmiştir.
Kırgızistan' da sözlü gelenek ürünlerini derlemeye, incelemeye Yazarlar
Birliği 'nin şiir bölümü, Ülkeyi Tanıtma İlim ve Araştırma Enstitüsü ( 1 928), sonra
Dil ve Yazı İlim ve Araştırma Enstitüsü ( 1 935) Kırgızistan Ülke Pedagoj i Enstitüsü,
Kırgız Dil ve Edebiyat Bölümleri, Kırgızistan Ülke Pedagojik ve Teknik Eğiticileri,
araştırmacıları ilgi göstermiştir. Özel teşkilatlar oluşturularak, Kırgızistan 'ın farklı
bölgelerine heyetler gönderilip sözlü gelenek ürünleri sistemli bir şekilde
derlenmeye başlanmıştır. Sözlü folklor ürünlerini derlemeciler, köylerde halktan
derleyip, onları sınıflandırıp halk tarafından tanınan deneyimli insanlarla görüşüp
almışlardır.
Sayakbay, Bagış, Şapak, Moldobasan, Togolok Moldo gibi manasçılann
varyantları yazılmıştır. O dönemde küçük destanlar arasına giren Kurmanbek,
Olcobay ile Kişimcan, Kococaş, Sarinci Bököy, Canış-Bayış, Er Töştük, Er Tabıldı,
Kedeykan gibi eserlerin temel varyantları da toplanmıştır (Taşdemirov, Zakirov
1 973 : 25).
Kırgızların kültürel miraslarını meydana getiren geliştiren ve gelecek nesillere
aktaran akınların şiirleri karakteristik özelliklere sahiptir. Akınlar sözlü folklor
ürünlerinden hangi tür ve alt türü meydana getirmişse onu kendi eserlerinde
geliştirip Kırgızların sözlü folklor ürünlerinin derlenmesine de büyük yardımda
bulunmuşlardır. Değişik akınlar Sovyet toplumunun oluşumunun ilk yıllarına kadar
yaşasa da eserleri yazılıp alınmamıştır. Onların eserleri halktan veya öğrencilerinden
derlenip yazıya geçiri lmiştir. Toktogul 'un eserlerini derlemede onun öğrenci leri
Kalık, Alımkul, Korgool gibi akınlar büyük yardımlarda bulunmuşlardır
(Taşdemirov, Zakirov 1 973 : 25).
Otuzlu yıllardan kırklı yılların sonuna kadar bazı sözlü gelenek ürünleri örnekleri
halka tanıtılmıştır. İkinci Dünya Savaşı döneminde özellikle destanların
yayımlanması dikkat çekicidir. Kurmanbek, Canış Sayış, Toktogul 'un varyantı
boyunca Kedeykan ( 1 938), S. Karalayev ' in varyantı Töştük ( 1 938), A.
Üsönbayev ' in varyantından Kococaş ( 1 93 8), Olcobay ile Kişimcan ( 1 940), A.
Tınıbekov 'un icra ettiği Er Tabıldı ( 1 94 1 ) destanları yayımlanmıştır.
Kırgız halkının manas üçlemesinden bazı epizotlar, parçalar da yayımlanmıştır.
1 940-45 yılları arasında Manas 'ın Serileri adlı birçok kitapçık basılmıştır. Bu Manas
Destanı 'nın parçalarının halk arasında geniş bir şekilde yayılması amacına yönelik
önemli bir faaliyet olarak değerlendirilebilir.
Sözlü gelenek ürünleriyle birlikte Kırgız akınları Toktogul ile Togolok
Moldo'nun, Alımkul 'un, Osmonkul ' un, lsak ' ın, Barpı 'nın ırları, manzumeleri
basılmaya başlanmıştır. Kırgızların sözlü folklor ürünleri ders olarak okullarda
okutulmaya başlanmıştır. Bununla birlikte yedi ve on yıllık okulların ders
programlarına edebiyat tarihine ilişkin eserler dahil edilip, söz konusu eserler hızlı
bir şekilde kaleme alınıp yayımlanmıştır. Okul kitaplarında ilk kez 1 939 yılında 6.
sınıflar için yazılan edebiyat tarihi adlı eserin ( 1 9. yy. edebiyat tarihi) bir bölümünde
Manas Destanı'nın "Kökötöy'ün Aşı" epizodundan yemek vermek için halkın
Karkırak'a göçünü, aşın veri lişini, tören esnasındaki at yarışlarını anlatan bilgilere
yer verilmiştir. K. Orozaliyev ile U. Abdukaymov'un yazmış olduğu 7. sınıflar için
Edebiyat Tarihi ( 1 939) adlı kitapta "Manas 'a Tal-Çoku 'nun Görünmesi", "Cılkı
Tiyüü" epizotları özet halinde verilmiştir. Manas Destanı 'na halk edebiyatının bir

1 04
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

türü olarak bakan Z. Bektenov, T. Bayciyev' in yazdığı "Folklor Hakkında Birinci


Okul Kitabı- Hrestomatiya Frunze 1 949" yayımlanmıştır. C. Taştemirov ve S.
Musayev' in yazdığı ortaokulların 8 . sınıf kitabına Manas Destanı ve bazı akınlar
zararlı ideolojiler içerdiği için alınmamıştır. Bu yıldan 1 96 1- 1 962 yıllarına kadar
Manas Destanı okul kitaplarında yer almamıştır. 1 96 1 yılından itibaren üzerinde
oynanılan Manas Destanı tekrar okul kitaplarında yer almaya başlamıştır (MA.
1 995 : 93).
Kırgızların sözlü gelenek ürünlerini Rus diline tercüme etme faaliyetlerine de
Manas Destanı 'yla başlanmıştır. 1 93 5 yılında Manas Destanı 'nı Rusçaya ilk çeviren
Profesör E. D. Polivanov'dur. Onun yaptığı çeviri ilk önce Sovetskaya Kirgiziya,
daha sonra ise Literaturniy Uzbekistan gazetelerinde yer almıştır. 1 936 yılından
başlayarak Manas Destanı'nın Rusçaya çevrilmesi çalışmasında L. Pehıkovskiy, M.
Tarlovskiy ve S. Lipkin gibi bilinen Rus şairleri başı çekti. Rusçaya çevrilen
parçalar ilk başlarda Pravda, İzvestiya, Literaturniya Gazeta, Sovetskiya Kirgiziya
gazetelerinin sayfalarında, Tvorçestvo Narodov SSSR, Narodnoye Tvorçestvo,
Noviy Mir, Ogonek gibi almanaklarda, dergilerde yayımlanmıştır. "Manas Kırgız
Destanı" adıyla Çong Kazat epizotu bir bütün olarak S. Lipkin, L. Penikovskiy, M.
Tarlovskiy' in tercümesinde Rusça olarak çıkmıştır. Manas Destanı'nın adı geçen
tercümelerine, Ö. Cakşıyev ile E. Mozolkov gibi edebiyatçılar ön söz yazmıştır. Ön
sözde, Manas Destanı 'nın Kırgızların kültüründeki yeri, onun derlenmesi,
araştırılma tarihi, destanın farklı karakteristik özellikleriyle Rus araştırmacılarla
tanışmasına yer verilmiştir. Rusça gazete ve dergilerde Kırgızların sözlü folklor
geleneği , bilhassa Manas Destanı hakkında ilmi mahiyette makaleler de yazılmıştır
(Taşdemirov, Zakirov 1 973 :26).
Kırgızların sözlü gelenek ürünlerinin yayımlanması, Rusçaya çevrilişiyle birlikte
araştırılma faaliyetlerinin yürütülmesi yavaş olsa da bu konular ele alınmıştır.
Kazakların tanınan yazan Profesör Muhtar Omorhanoviç Avezov, Manas Destanı'nı
1 927 yılında araştırmaya başlamıştır. Avezov önce o yıllarda derlenen Sagımbay'ın
varyantı üzerinde çalışmıştır. Kırgızlar arasında yaşayarak Sayakbay, Moldobasan
gibi manasçılara destanı okutturup dinlemiştir. Sözlü folklor geleneğinin başka
türleriyle tanışıp halkın ağzından bunları bizzat dinleyip yazıya geçirmiştir. Sonunda
1 938 yılında "Manas Kırgızların Kahramanlık Destanı" adlı değerli çalışmasını
ortaya çıkarmıştır. Yazarın Manas Destanı'na tahsis ettiği çalışması 1 959 yılında
"Her Dönemdeki Düşünceler" adlı hacimli ilmi çalışmaların içine dahil edilip bir
bütün olarak basılmıştır (Taşdemirov, Zakirov 1 973 : 27). Avezov, Manas Destanı'na
tahsis ettiği çalışmasında manasçılann sanatçılık özelliklerine, destanın düşünce
olarak içeriğine, temaların farklı üslup özelliklerine ilmi açıdan tanımlamalar
getirmiştir.
Sözlü gelenek ürünlerinin örneklerine, ayrıca atasözlerine, deyimlere,
masallardan, küçük ırlardan alınan parçalara, bazı edebi terimlere Konstantin
Kuzmiç Yudahin kendinin Kırgızça-Rusça Sözlüğünde ilmi açıdan ayrı ayrı
yaklaşmıştır. K. Rahmatulin "Manasçılar", "Ulu Patriyot Ukmuştuu Manas, "Eki
Varyanttı Salıştıruu'', adlı çalışmalarında destanın karakteristik özelliklerini ortaya
koymuştur. Manasçılar adlı çalışmasında Manasçıların biyografileri, farklı
özellikleri belirtilmiştir. "Eki Varyanttı Salıştıruu " (İki Varyantın Karşılaştırılması)
adlı çalışmasında yazar iki usta manasçının Sagımbay ile Sayakbay' ın varyantlarının
içeriğindeki farklı geleneksel motiflerdeki özellikleri ortaya koymuştur.

1 05
NEZİR TEMUR

Kırgız edebiyatının tarihinin değerlendirilmesi faaliyetine edebiyatçılar da


başlamıştır. Edebiyatçılar M. İ Bogdanova, Ö. Çakişev, T. Samançin, K. Rahmatulin
tarafından "Kırgız Edebiyatının İncelenmesi"' adlı çalışma ortaya konmuştur. Bu
inceleme esasen Kırgız Folkloru, akınların yaratıcılığı, Kırgız- Sovyet Edebiyatı adlı
bölümlerden oluşmaktadır. Söz konusu çalışmada M. Bogdanova lirik türlerin
karakteristik özelliklerini, örneklerini vermiş, Ö. Cakşiyev Manas Destanı'nın
muhteva özelliklerini göstermeye çalışmıştır.
Kırgızların sözlü geleneği konusunda araştırma yapan Bogdanova bu konuda bir
hayli emek harcayan araştırmacılardandır. O kendisinin "Kırgız Folklorunun
Sınıflandırılması Hakkında Yürütülen Bazı Farklı Görüşler" adlı ilmi çalışmasında
folklor ürünlerinin farklı türlerinin ortaya çıkışını değerlendirmiş, bunların
sınıflandırması konusunda şahsi düşüncelerini öne sürmüştür.
Manas Destanı'nı tarihi etnografik açıdan araştırmada tarihçiler ve etnograflar da
değerli çalışmalar yürütmüştür. Profesör A. K. Bemştam ile S. M . Abramzon Manas
Destanı'ndaki bazı tarihi olaylara, halkın hayatına, inanışlarına geniş yer veren ilmi
araştırmalar yapmışlardır. Bemştam' ın "Kırgız Halkının Geçmişteki Tarihi Günleri",
"Kırgızların Büyük Kahramanlık Destanı", "Kırgızistan ' ın Tarihi Medeniyeti",
"Manas 'ın Ortaya Çıktığı Dönem"; S. Abramzon 'un "Kırgız Halkının Yaratıcılığı",
"Kırgızlarda Askeri Teşkilatın ve Tekniğin Hususiyetleri" adlı çalışmalarında Manas
Destanı'nın tarih ile olan ilişkisi, etnografik açıdan incelenmektedir. A. Bemştam
Manas Destanı'ndaki başkahraman Manas ' ı tarihi bir kişilik olarak kabul etmekte,
onun prototipini bulmaya çalışırken karşılaştığı eksikliklerden söz etmektedir.
1 943 yıl ında SSSR İ limler Akadcmisi'nin Kırgızistan ' daki şubesi kurulmuştur.
Bu enstitü Kırgızların kültürel miraslarının, sözlü kültürünün geniş bir şekilde
derlenmesi ve araştırılmasına büyük imkanlar sunmuştur.
Komünist Parti Merkezi Komitesiyle Kırgızistan Komünist Parti Merkezi
Komitesi 'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda ideolojik meseleler
hakkındaki kararı doğrultusunda Kırgız sözlü gelenek ürünlerinin araştınlmasındaki
eksikliklerin düzeltilip, tartışmalı meselelerin ele alınıp çözülmesi amaçlamıştır
(Abdıldayev 1 983: 5). Bu sadece Kırgız Türkleri için alınmış bir karar değildir.
Manas Destanı 'nın halkçılığının tartışıldığı Kırgızistan İlimler Akademisi
tarafından düzenlenen ilmi konferans bu dönemde büyük öneme sahiptir. Destan
hakkındaki görüşmeler merkezi ve yerel basında geniş yer bulmuştur. Bu toplantıya
Kırgızistan 'ın büyük ilim merkezi Moskova'nın Leningrad'ın, birliğe bağlı
cumhuriyetlerin bilinen folklorist, araştırmacıları Kırgız halkının entelektüelleri, her
kesimdeki dilci, edebiyatçı, tarihçi ve tanınmış akınlardan oluşan geniş bir kitle
katılmıştır (Abdıldayev 1 98 3 : 5). Bu ilmi konferansın sonunda Manas Destanı'nın
araştırılması, öğrenilmesi burada değerlendirilip ilmi çalışmaların üzerinde
durularak, tespit edilen eksiklikler ele alınıp Manas Destanı'nın halkçılığı sözde
ispatlanmış ve mevcut materyallerin kısaltılarak bir kurama varyantın oluşturulması
yönündeki düşünce ortaya atılmıştır.
1 947 yılında antoloj i türünde "Kırgızdın Sovettik Folkdoru" adlı eser
yayımlanmıştır. Redaktörlüğünü İ. E. Kabirov'un hazırladığı eser, "Cailgı Zaman",
"Emgek Cönündö", "Ata Megendik Soguş", "Küygön", "Ceiliş Irları", "Tabışmak,
Cailılmaç, Kalptar" olmak üzere altı bölüme ayrılmaktadır. İlk bölümde, Komünist
Parti, Lenin, Stalin, Ekim Devrimi, Kızıl Ordu'ya övgüleri içeren halk ırlarına yer
verilmiştir. Bu ırların sonunda ise söz konusu eserin nerede ve ne zaman derlendiği

1 06
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

konusunda küçük notlar yer almaktadır. İkinci bölümde ise Kolhozları ele alan ırlar
yer almaktadır. Özetle bu eserde Sovyet değerlerini anlatan ve öven halk edebiyatı
türlerine geniş bir şekilde yer verilmiştir.
Sonraki yıllarda sözlü folklor ürünlerinin derlenmesinin toplumsal ve ilmi önemi
konusunda toplum aydınlatılmaya çalışılmıştır. Derleme faaliyetlerine ilgi duyan
insanlar bu çalışmalara dahil edilmiştir. Daha sonra ise Kırgız SSSR İlimler
Akademisinin bir bölümü olan Dil ve Edebiyat Enstitüsü tarafından özel heyetler
kurulup çalışmalara başlanmıştır. Sonuç olarak Isık Göl, Tiyan-Şan bölgesinden, Oş
şehrinin değişik bölgelerinden, Kırgızistan dışında yaşayan Kırgız Türklerinin48
sözlü edebiyatına ait ürünlerinin her türlü materyali yazıya geçirilmiştir
(Taşdemirov, Zakirov 1 973 : 29).
1 950'li yıllarda Kırgızların sözlü folklor ürünlerinin derlenme işiyle birlikte,
onun her açıdan incelenip halk arasında geniş bir şekilde yayılmasını sağlayan
birçok çalışma gerçekleştirilmiştir. Toktogul, Togolok Moldo gibi halk şairlerinin
seçkin eserleri antoloji olarak yayımlanmıştır. Kalık Akıyev' in, Barpı Alıkulov'un,
Alıkul Üsönbayev ' in, Osmonkul Bölöbalayev' in, lsak Şaybekov'un eserleri
kitapçıklar halinde seri olarak basılmıştır (Taşdemirov, Zakirov 1 97 3 : 3 1 ) .

Kırgız halkının deyim ve atasözlerinin bir bölümü, Kocoçaş, Olcobay ile


Kişimcan, Er Töştük, Er Tabıldı, Kurmanbek, Kedeykan, Sarinci Bököy gibi
Kırgızların küçük destanları ikinci kez yayımlanmıştır. 1 952 yılında gerçekleşen ve
Manas Destanı'na ithaf edilen konferansın kararlarına uygun olarak üçlemenin
bölümleri kısaltılıp bir araya getirilen varyantlarından Manas, Kırgızistan ' ın halk
şairlerinden K. Malikov tarafından; Semetey A. Tokombaycv tarafından ve Seytek
de T. Sıdıkbekov tarafından düzenlenip öğrencilere tekdim edilmiştir. Bu dönemde
ayrıca, sözlü gelenek ürünlerinin türleri hakkında aydınlatıcı bir düzine faaliyet
yürütülmüştür. 1 967 yılında Kırgız halkının lirik ırlarının farklı örneklerini ihtiva
eden "Kırgız Halk lrları" (Kudaybergenov 1 966) adlı antoloj i yayımlanmıştır. Eser
"Kırgız Sovyet Elinin Gracdanlık Irları'', "Ata Megendik Soguş Cıldarındagı Kırgız
El Irları", "Sotsialistik Emgek Kırgız El lrlarında" adlı üç bölümden müteşekkildir.
Eserde Sovyetler Birliği döneminde vücuda getirilen ve Sovyetler Birliği değerlerini
anlatan halk şiiri örnekleri verilerek değerlendirilmiştir. Söz konusu eser gibi 50'li
yıllardan sonra birçok antoloji oluşturulmuştur. "Lenin Cana Oktyabır Krgızdın
Eldik Poeziyasında" (Ümötaliyev 1 977), "Kırgız El Irları" (Tokombayeva 1 978) vb.
bu tip eserler arasında sayılabilir.
Kırgızların sözlü geleneğine ait ürünlerin Rusçaya tercümesi de ellili yıllarda bir
hayli faydalı sonuçlar sağlayan çalışmalar olarak değerlendirilmiştir. Kırgızların
masallarının bir bölümü, küçük destanların ise hemen hemen hepsi Rusçaya
çevrilmiştir. Manas Destanı'nın farklı epizotları Rusça olarak çıkmıştır. Kırgız sözlü
gelenek ürünlerinin bazı örnekleri halk şairlerinin ırları da Kırgız şiir antolojilerinde
geniş yer almıştır.
Kırgız halkının halk edebiyatı ürünleri Yazarlar Birliği 'nin toplantısında alınan
kararlar doğrultusunda diğer birlik cumhuriyetlerinin dillerine çevrilmiştir. Kırgız
masalları, farklı halk şiiri örnekleri Ukrayn dilinde ve Azerbaycan Türkçesinde
yayımlanmıştır. Manas ' ın çeşitli varyantlarının kısaltılmasıyla bir araya getirilen

4R1 955- 1 956 yıllarında Kırgızisıan Memleket Üniversitesinin Dil ve Edebiyat bölümlerinden
Tacikistan 'ın Tooluu Badahşan Otonom bölgesine, 1 958-1 959 yıllarında Tacikistan ' ın Cerge­
Tal bölgesindeki Kırgızlar'a derleme heyetleri gönderilmiştir.

1 07
NEZİR TEMUR

varyantının üç bölümü tam bir şekilde Kazak Türkçesine aktarılmıştır. Destanın


Manas bölümünün birinci kitabı Özbek Türkçesiyle yayımlanmıştır. Manas Destanı
Tacik, Karakalpak ve başka halkların dillerine de çevrilmiştir (Abdıldayev 1 983: 1 5).
Sonraki dönemde Kırgız Türklerinin halk edebiyatı ürünlerinin örnekleri sınır
ötesi halkların dillerine de çevrilmeye başlanmıştır. Kırgızların masalları Bulgarcaya
çevrilmiştir. 1 965 yılında Unesco'nun seçimine göre Er Töştük Destanı Fransızca
olarak basılmıştır. Manas Destanı ' nın bazı parçalarının Almanca ve Fransızcaya
çevrildiği hakkında da bazı bilgiler vardır (Taşdemirov, Zakirov 1 973:32).
Toktogul ile Togolok Moldo'nun eserlerinin bilinen antoloj ileri Kırgızistan ve
Moskova'da kitap şeklinde yayımlanmıştır. Barpı, Osmonkul, Alımkul'un eserleri
de bir araya getirilip Rusça olarak çıkmıştır (Taşdemirov, Zakirov 1 973 :32). Bu
çalışma Kırgız Türklerinin akınlarının eserleriyle Rus araştırmacıların tanışmasına
imkan tanımıştır.
Ellili yıllar Kırgızların halk edebiyatı ürünlerinin değerlendirilmesiyle derleme,
araştırma faaliyetleri birbirine karıştırılmamalıdır. Halk şiirinin türleri ve farklı
tematik özellikleri kendine göre incelenmiştir. Bu çalışmaları yöneten Kırgız SSR
İlimler Akademisinin Dil ve Edebiyat Enstitüsü'dür.
1 956 yılında Kırgızların küçük destanlarının araştırılmasına tahsis edilen
görüşmeler gerçekleşmiştir. Görüşmelerde C. Taştemirov, K. Asanaliyev ve D.
Süleymanov rapor hazırlayıp küçük destanların halkçı özellikleri tespit ederek farklı
özellikleri üzerinde durmuşlardır. Halk şiirlerinin icra ediliş şekilleri, içeriği ve tür
özellikleri hakkında düşünceler S. Zakirov, A. Tokombayev ' in "KırRIZ 'ın
Lirika/arının Tür Özellikleri" adlı incelemesinde dile getirilmiştir (Zakirov,
Tokombayeva 1 964).
Sonraki yıllarda Kırgız folklorcularının halk destanlarını araştırmaya ayrı bir ilgi
gösterdikleri gözlenmektedir. Sonuçta S. Zakirov'un Kocoçaş, Töştük; B.
Kebekova'nın Kurmanbek, Kedeykan, Er Tabıldı; R. Kıdırbayeva'nın Sarinci­
Bököy, Cangıl Mirza; C. Suvanbekov'un Töştük destanlarına yönelik monografik
çalışmaları ortaya çıkmıştır. Adı geçen destanlara yönelik incelemelerde yazarlar
sadece destanın halkçılığı, tip oluşumunun bazı üslup özellikleri üzerinde değil söz
konusu varyantın icra ediliş yönü üzerinde de durmuşlardır (Taşdemirov, Zakirov
1 973: 33).
Kırgız halkının övünç kaynağı olan Manas Destanı 'nın araştırılmasında da
dönüşlerin olduğunu özellikle belirtmemiz gerekmektedir. Buna Manas Destanı 'na
özel önceki araştırmaların ve 1 952 yılında gerçekleştirilen konferans bildirilerinin
hepsini kapsayan "Manas Kırgız Halkının Kahramanlık Destanı" adlı külliyatın
çıkışı örnek gösterilebilir. Külliyatta M. Avezov 'un, V. M. Jirmunskiy' in M.
Bogdanova'nın, P. N. Berkov'un, A. Tokombayev' in, T. Sıdıkbekov'un, B.
Yunusaliyev 'in, A. A. Petrosyn 'ın çalışmaları yer almaktadır (Taşdemirov, Zakirov
1 973: 32).
Kırgız akınlarının şiirlerinin araştırılmasında da dönüm noktalan yaşanmıştır. İlk
araştırmalarda geçen yüzyıldaki akınların yaşanan dönemin özelliklerini yansıtan
eserler vücuda getirdikleri iddia edilmiştir. Akınların sanatçılıklarını hangi şartlarda
geliştirdiklerinin tespit edilmesi ve sosyal önemlerine dair meseleler ele alınmıştır.
Müzisyen V. Vinogradov 'un, "Toktogul Satılganov ve Kırgız Akınları" adlı
çalışmasında akınların müziksel miraslarını araştırmaya geniş yer verilip, genel
olarak Kırgızların müzik geleneklerini yaratanlarla geliştirenlerin eserleri birlikte

1 08
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

tahlil edilmiştir. Toktogul Satılganov 'un hayatına, eserlerini yaratma şekline, farklı
eserlerine ithafen yazılan makaleler, çalışmalar ve araştırmalar da yayımlanmıştır.
M. Bogdanova'nın "Toktogul Satılganov" adlı Rusça çıkan monografisinde akının
yaratıcılığı, onun yeteneği hakkında değerlendirmeler yapılmıştır (Taşdemirov,
Zakirov 1 973 :33).
Farklı akınların eserlerini yaratmadaki metotlarını inceleyen makaleler de kaleme
alınmıştır. C. Taşdemirov'un "Togolok Moldo'nun Yaratıcılık Metodu" adlı
araştırması söz konusu çalışmalar arasındadır. B. Alıkov' un, K. Akıyev' in, A.
Üsönbayev' in, O. Bölöbayev' in yaratıcılıklarına ithafen monografik çalışmalar C.
Taştemirov ile S . Bayhodcoyev tarafından ortaya çıkarılmıştır. Adı geçen
araştırmalar her bir akının yaratıcılık özelliğini, akınlar şiirine katkısını, onun aldığı
yeri belirlemeye has başlıca çalışmalardan kabul edilmektedir. K. Rısaliyev ' in
"Kırgızların Ir Yaratıcılığı" ve B . Kerimcanova'nın "Kırgız Şiirinin Kafiyesi",
"Kırgız Ir Yaratıcılığının Bazı Meseleleri" adlı çalışmalarında halk edebiyatı ile
akınların şiiri ele alınmıştır. Kırgız şiir biçiminin araştırılmasında, sözlü gelenekle
akınların şiirlerinden başlanılması ön şart olarak kabul edilmiştir.
1 934 yılındaki Yazarlar Birliği toplantısı, Sovyetler Birliği yönetiminin birliğe
bağlı cumhuriyetlerdeki folklor ve edebiyat politikalarının resmileştiği bir toplantı
olmuştur. Bu toplantıda alınan kararlar diğer birlik cumhuriyetlerinde olduğu gibi
Kırgızistan 'da da uygulama sahasına konulmuştur. Bu uygulamalar, çalışmaların
organize edilmesinden ziyade hakim ideoloj inin folklor ve edebiyata doğrudan
müdahalesi, çalışmaların sıkı bir kontrol mekanizması altına alınması şeklinde
değerlendirilebilir. 1 953 ' tc Stal in ' i n ölümünden sonra folklor çalışmaları üzerindeki
rej imin baskısı kısmen kalkmıştır. Ayrıca birçok folklorist 1 930-- 1 953 arasında
yapılan folklor çalışmalarının ilmi olarak değerlendirilmemesi yönünde ortak görüş
bildirmişlerdir.
Kırgız Türklerinin halk edebiyatına ilişkin birçok çalışmanın gerçekleştirilmesi
söz konusu dönemin olumlu özelliği olarak kabul edilebilir. Ancak bu çalışmaların
rejimin sıkı cenderesi altında yapılması bu olumlu özelliği gölgelemiş bu durum da
çalışmaların bilimselliğini sonraki dönemlerde tartışılır hale getirmiştir.
B. lbırayım Abdırahmanov'un Folklor Ürünlerini Derleme Faaliyetleri ve
Diğer Çalışmaları
XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Rus işgaliyle Ruslar ile Kırgız Türkleri
arasında ekonomik ve kültürel ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Çarlık Rusyası'nın
Türkistan' daki diğer Türk topluluklarıyla birlikte Kırgız Türklerinin kültürüne,
tarihine siyasi sebeplerle gösterdiği ilgi neticesinde Ç. Ç. Velihanov, V. V. Radloff,
O. Poyarkov, İ. Andreyev gibi seyyah araştırmacılar Kırgızların kültürel mirasları
hakkında ilk derleme çalışmalarını başlatmıştır.
Ekim Devrimi gerçekleştikten sonra sözlü edebiyat ürünlerinin derlenmesi daha
da hız kazanmıştır. Öteden beri gelen Lenin ' in kültürel miras hakkındaki görüşlerine
uygun bir şekilde Kırgız folklor ürünlerini derleme faaliyetleri başlatılmıştır. Bu
faaliyetlere özel ilmi müesseseler rehberlik etmiştir. Bunun neticesinde büyük bir
enstitü kurulmuştur. Bu enstitü bir yandan folklor ürünlerinin derlenme faaliyetlerini
organize ederken diğer taraftan da bu faaliyetleri yürütecek derlemecilerin eğitilmesi
konusunda çalışmalara başlamıştır.
Bu dönemde Kırgız folklor ürünlerini derleyenler arasındaki önemli isimlerden
biri de, folklorist Ibırayım Abdırahmanov'dur. Ibırayım Abdırahmanov aynı

1 09
NEZİR TEMUR

zamanda "Manas" üçlemesi hakkında kendi varyantını kaleme alan bir Manasçı,
"Cami Mirza" başta olmak üzere birçok şiirin şairi, tarihçi ve etnograftır. Sözlü
edebiyat eserlerindeki değişim, folklorik türlerin gelişimi, hayatın gerçeği ile
folklorik ürünlerin aralarındaki alış veriş gibi birtakım önemli meseleleri eserlerinde
değerlendirmiştir (KEOÇTO 1 973 : 1 6).
lbırayım Abdırahmanov Kırgız folklor ürünlerinin derleyicisi, manasçı ve
etnograf olarak diğer araştırmacıların ilgisini çekmiştir. 1. Abdırahmanov'un hayatı,
yaratıcılığı, derlemeciliği, folklorculuğu, onun varyantı olan Manas Destanı'nın
diğer varyantlardan farkı incelenmiştir. Bu çalışmalarda ilmi dayanak olarak Kırgız
SSR İlimler Akadermisinin Dil ve Edebiyat Enstitüsünün El Y azmalan bölümünde
muhafaza edilen İ. Abdırahmanov 'un derlediği el yazmalarından ve dönemindeki
folkloristlerin hatıralarından faydalanılmıştır.
Tanınan manasçı ve etnograf, Kırgız folklorunun derleyicisi 1 . Abdırahmanov,
bütün hayatını Kırgız halkının sözlü folklor ürünlerini, aynca "Manas" destanını
derlemeye ve onu insanlara aktarmaya adamıştır. Derlediği Manas varyantı, 3427 1 2
ı r mısrasından v e 490 sayfadan oluşmaktadır (KEOÇTO 1 97 3 : 2 1 ).
Abdırahmanov, aynı zamanda Manas Destanı'nın 3 bölümünün tamamını
söyleyen, Kırgız comoklarını, tarihini iyi bi len, onları ıra dönüştüren akın­
comokçudur. Bundan dolayı Kırgız sözlü geleneğinden bahsederken
Abdırahmanov 'u atlamak mümkün değildir. Abdırahmanov 'un takma adı Ak
Moldo'dur. 1 888 yılında şimdiki !sık göl bölgesinin Ceti Ögüz ilçesindeki Çırak
köyünde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açmıştır (İbraimov
1 987 :4).
Abdırahmanov, büyükannesi ve büyükbabasının eğitimini alarak büyümüştür. 7
yaşında köyündeki okulda mollalardan ders alan Abdırahmanov, Prcevalıski 'deki 7
yıllık Tatar mektebinden mezun olduktan sonra 1 905 yılında Ceti-Ögüz'de yeni
açılan birinci basamak mektebine öğretmen olmuştur. Söz konusu okulda 1 1 yıl
öğretmen olarak görev yaptıktan sonra 1 9 1 6 yılında At-Başı'na gitmiş ve burada
öğretmenliğe devam etmiştir. lbırayım At-Başı bölgesinde devrimden sonra açılan
Sovyet mekteplerinde çalışan ilk öğretmenlerdendir. Onun asıl meşgalesi bu
dönemden sonra başlamıştır.
Derlemeci olmak için gittiği mektepte okuduğu dönemde, A. Puşkin, Lermontov,
L. Tolstoy, İ. Krılov başta olmak üzere Rus şair ve yazarların her birinin eserleri ile
tanışıp, Tatar ve Kazak dillerinde çıkan gazete ve dergileri takip etmiştir. Prof.
Hüseyin Karasayev ' in anılarına bakıldığında tarihi el yazması kitaplarını iyi bilen,
Tatar dilinde çıkan bütün kitapları okuyan çok yönlü bir bilim adamıdır (İbraimov
1 987: 7).
Abdırahmanov 1 920'de Almatı ' da, 1 926- 1 928 yılları arasında Frunze'de açılan
üç aylık yeni öğretmenler kursunda ders alarak kendini geliştirmiştir. 1 939 yılında
Frunze'deki Pedagoji Enstitüsünün Kırgız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun
olmuştur.
Abdırahmanov, 1 93 5 yılına kadar öğretmen olarak çalışmıştır. Değişik yazarlar
onun için 1 940 yılına kadar öğretmenlik mesleğine devam etmiştir şeklinde net
olmayan bilgiler vermektedir. 1 922 yılından 1 926 yılının Ağustosuna kadar yaklaşık
dört yıl büyük manasçı Sagımbay Orozbakov'un Manası'nı yazıya aktarmıştır.
Devrimden itibaren onu iyi tanıyan, çocuklarını ona okutan birçok kişi ona
"Moldoke" şeklinde isim takmıştır. 1 948 yılında SSSR Yazarlar Birliğine üye

1 10
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

olmuştur. Abdırahmanov, yaptığı çalışmalarla birçok ödülün sahibi olmuştur. 1 967


yılının 1 2 Nisan' ında At-Başı ilçesinin "Pograniçnik" kolhozunda dünyaya gözlerini
yummuştur (İbraimov 1 987: 8).
1 922 yılında Türkistan ilim heyetinin emriyle Manas Destanı 'nı derlemekle
görevlendirilen Abdırahmanov, bu tarihten itibaren tanınan manasçı Sagımbay
Orozbakuulu'nun Manası 'nı yazmaya başlamış ve ömrünün sonuna kadar bu işle
meşgul olmuştur. 1 9 1 8 yılında V. İ. Lenin' in tarafından bizzat hazırlanan "İlmi
zenginlikleri koruma hakkında" kanun yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu kanun
kapsamında 22 Mayıs 1 92 1 tarihinde Türkistan Cumhuriyetinin Halk Komiserleri
Heyeti ile Halk Maarifi Komiserliğinin idaresi altında müzelerin ve tarihi hatıraların,
sanatsal ürünlerin korunması konusunda bir dizi karar alınmıştır (KSA 1, 1 993 : 1 9).
Sovyet hükümetinin almış olduğu kararlara uygun olarak tarihi ve kültürel
mirasların korunması kanunu kapsamında Kırgızların sözlü folklor ürünlerinin
derlenmesine, çoğaltılıp saklanmasına yönelik birçok çalışma yürütülmüştür.
Türkistan halk maarif komitesinin idaresinde Milli İlim Komisyonları (Kazak,
Kırgız, Özbek, Türkmen, Tacik) oluşturulmuş, bu komisyonların temel ve en önemli
görevleri arasında halkın sözlü geleneğine ait folklor ürünlerini derlemek yer
almıştır. 1 924 yılının nisan ayından itibaren Kırgız İlim Komisyonu bölümlere
ayrılıp, çalışmalara başlamıştır (KEOÇTO 1 973 : 1 6).
Bu yıllarda Kırgız dilinin ses yapısına uygun yeni alfabe oluşturulup, sözde milli
yazı ortaya çıkarılmıştır. Halkın sözlü geleneğine ait ürünlerini derleme işiyle
görevlendirilen ilim komiteleri çeşitli yerlerde oluşturulmaya başlanmıştır. Böyle bir
komitenin Pişpek ' te çalışmalar yaptığı hakkında "Türkistan Pravdası" 1 924 yılı
Ağustos ayı sayısında bir haber yayımlanmıştır. Kırgız İlim Komisyonu 'nun
öncelikli görevleri arasında okul kitaplarının, eğitim programlarının hazırlanması,
halkın sözlü edebiyat ürünlerinin derlenmesi yer almıştır (İbraimov 1 983 :5).
Halkın sözlü edebiyat ürünlerinin nasıl derlenmesi gerektiği konusunda köy
okullarında örgütlendirilen derneklerin yöneticileri ve üyeleri bilgilendirilmiştir.
Kırgız İlim Komitesinin 10 Mayıs 1 924 'te aldığı karara göre Caykı Kanıkül
döneminde halk edebiyatını derleme derneğinin üyeleri derleme sahasından dönüp
geldiğinde her birinden derlemeler hakkında rapor istenmiş ve Taşkent şehrindeki
araştırmacı gençler Kara-Kırgız Kültür Maarif Derneği 'ne davet edilmiştir.
Derlemecilere yardım amacıyla "Ak Yor' gazetesinde "Kırgız Edebiyatının
Derleyicileri İçin Program" şeklinde bir ilan yayımlanmıştır. Yirmili yılların
başında Kırgız halk edebiyatı ürünleri ve onun halk arasında yaşayan türlerinin
yazılıp kaydedilmesinin gerekliliği hakkında birçok makale kaleme alınmıştır. Bu
makalelerin birisi de " Taşkent 'teki Kazak, Kırgız bilim komitesi tarafından 1 921
yılında edebiyat derlemeleri için Ceti-Suu ya gönderilen heyet Ceti-Suu 'daki Kalın
Kırgız 'ın ağzından birçok masal derleyip getirmiştir. Buna sevinmek mi gerekir,
üzülmek mi?" diyen M. Cumabayev adlı yazarın makalesidir. Bu makalede, yirmili
yılların başlarında Kırgız folklorunun derlenmesinin bir şey ifade etmediği, ancak bu
çalışmaların kültürel ve toplumsal öneminin doğru açıklandığı, derlenen malzemenin
doğru incelenip değerlendirildiği takdirde bu çalışmaların önem kazanacağı
vurgulanmıştır. Makalede ayrıca inceleme ve değerlendirme çalışmalarının bu
dönemde yeterli olmaması da eleştirilmiştir (KEOÇTO 1 973: 1 8).
Sovyet halk biliminin etkisi altında Kırgız folklorunu derlemeye başlayanlardan
Kayyum Miftakov, devrime kadarki Kırgızların tabışmalarını (atışma),
yalanlamalarını, fıkralarını derleyip yazıya aktarmıştır. Sonra ise Talas ve Toil

111
N EZİR TEMUR

bölgesinde öğretmen olarak görevine devam etmiş, iki-üç yılın içinde her bir türde
yaklaşık bin sayfa sözlü folklor ürününü derlemiştir. Sekiz defter olan bu el
yazmaları 1 923 yılında Taşkent'teki Kazak, Kırgız İlim Komisyonu' na teslim
edilmiştir.
K. Miftakov, 1 92 1 yılında Tofi'daki ikinci basamak bir mektepte "Halk
Edebiyatını Derleme Derneğt' kurmuştur. Söz konusu demek halk edebiyatını
derleme konusunda Kırgız topraklarında kurulan ilk demektir. K. Miftakov,
derneğin üyesi Saparbay Sooronbayev ile birlikte 1 0 Mayıs 1 922'de folklor ürünleri
derleme amacıyla Tiyan-Şan bölgesine yönelmiştir. Onlar Ton geçidini aşarak,
Balgart, Kara-Kaman ovalarından geçerek, Narın'da, Tınımseyit boyuna
gelmişlerdir. 1 922 yılının Eylül ayında Miftakov, Sagımbay' ın varyantını duyarak
onun bu varyantını derlemeye çalışmıştır.
Miftakov, hatıralarında bu derleme gezisine ilişkin "Biz ikimiz (Miflakov ile
Soronbayev) Narın 'a ulaştıktan sonra İbray Toyçinov 'un yardımıyla yanımıza iki
adam daha aldık. " şeklinde yazmıştır. Bahsedilen şahıslardan biri At-Başın'da
öğretmen olarak çalışan lbırayım Abdırahmanov, diğeri ise Çaki Kaptagayev 'dir. 1 .
Abdırahmanov derleme işine b u şekilde dahil olmuştur.
1. Abdırahmanov 'un önceleri bu işe pek de gönüllü girmediği iddia edilmiştir.
Sagımbay Orozbakoğlu'nun Manas 'ını yazması için özel davet alan lbırayım bu
davete önce icabet etmemiştir. Bunun nedeni olarak, yirmi yıla yakın bir süre
çocukları eğitip, bu işe bütün enerj isini veren tecrübeli öğretmenin mesleğine olan
sevgisinden dolayı bir anda mesleğini bir kenara bırakmayı istememesi
gösterilmiştir. Narın bölgesinde Manas Destanı'nı yazıya almanın toplumsal ve
tarihi açıdan büyük önem taşıması lbırayım'ı bu görevi yapmaya yönelten başlıca
etkenlerden biridir.
Miftakov ile Sooronbayev, Sagımbay'ı Kök-Torpak yaylasında Manas okurken
bulup dinlemişlerdir. Destanı hemen yazıya aktarmamışlardır. Bir cuma günü
"Kökötöy'ün Aşı", "Büyük Sefer" gibi bilinen epizotları söylettirip dinlemişlerdir.
Yaylaya 1. Abdırahmanov da gelmiştir. Miftakov, ona halk edebiyatı ürünlerini nasıl
derlemesi gerektiğini açıklamıştır. Daha sonra Nann'ın Üç Çat (Emgekçil Kolhoz'u)
adlı yerinde Sagımbay'dan Manas Destanı derlenmeye başlanmıştır. Saparbay
Sooronbayev söz konusu derleme hakkında "Halk geleneğine göre Manas 'ın ruhuna
bir koyun adanır. Koyun kesildikten sonra toplanan halkın önünde, Manasçı Manas
Destanı 'nı anlatmaya başlar. Bu işlemler gerçekleştikten sonra Sagımbay Manas
Destanı 'nı anlatmaya başladı. Miflakov, Sagımbay 'ın yakın çevresine lbray 'ı,
Saparbay 'ı, Çaki Kaptagayev 'i oturtup, ayağına yastık, onun üstüne tepsi koyup icra
edilen destanı yazmaya başladı. Birkaç sayfa yazdıktan sonra kalemi, yastığı,
batposu lbıray 'a verdi. Onun yazısı benden daha güzeldi. lbırayım 'ın bir üstün
özelliği de Arapçayı çok hızlı yazmasıydı. El yazısı da oldukça güzeldi. Manas 'ı,
Sagımbay hiçbir zaman yazılı olarak kaydedene göre okumadığı için ona yetişmeye
çalışıyorduk. Yalnız lbırayım Moldo, onun söylediklerine yetişip yazabiliyordu.
lbırayım 'ın bu yeteneği bizi şaşırttı. şeklinde bilgi vermiştir (İbraimov 1 98 3 : 1 1 ).
"

Manas Destanı'nı lbırayım, diğer sözlü folklor ürünlerini ise K. Miftakov, Saparbay
Sooronbayev ve Caki Kaptabayev derlemiştir.
Manas Destanı'nın yazıya geçirilmesi sürecinde 1. Abdırahmanov ile S.
Orozbakoğlu birçok güçlükle karşı karşıya kalmışlardır. Onlar yaylada yaşayan
insanlarla birlikte göç edip, bir köyden başka bir köye geçmişlerdir. Abdırahmanov,
sadece bir bölgenin insanını araştırmayıp, o bölgede sürekli yer değiştirerek

1 12
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

derlemelerini yapmıştır. 1 922 yılının Mayıs-Eylül aylan arasında At-Başı, Toguz­


Toro, Koçkor, İki Nann'da yaşayan insanların arasında çalışmalarına devam etmiştir
(İbraimov 1 98 3 : 1 1 ). Comokçu ile derlemeci Manas' ı yazmak için halk arasında
sürekli yer değiştirerek gezmeye mecbur kalmışlardır.
I.Abdırahmanov kendini tamamen destana vererek derleme işini bitirip destanı
yazma işine başlamıştır. Kırgızistan' da destanın yazıya geçirilmesinde Nann'daki İ.
Toyçinov'un başında olduğu bir grup görevlinin katkılan oldukça önemli olup bu
çalışmada büyük yardımları olmuştur. Bu faaliyetleri organize eden kişi ise K.
Miftakov olmuştur.
Bu varyantın üzerinde çalışan Kazak-Sovyet araştırmacısı M. Avezov'un
yazdıklarına göre Sagımbay, eserin tamamını bir yıla yakın bir zamanda yazdırıp
bitirmiştir. Destan doğal bir ortamda icra edilerek hızlı bir şekilde kaleme alınmıştır.
Avezov, destanın doğal ortamda anlatılmadığı takdirde, destanı icra eden
Manasçının sıkılıp, farklı bir metin ortaya koyabileceğini ifade etmiştir. 1 .
Abdırahmanov, M. Avezov'a verdiği bilgiye göre derlemeyi yaptığı yıllan net bir
şekilde hatırladığını ifade ederek o dönemde yazılan "Manas 'ın Çocukluk Dönemt',
"Kamkey 'in Evlenişi" "Altay 'daki Olaylar'', "Almambet ile Koşoy 'un Comokları"
gibi epizotların iyi bir şekilde yazıya aktarıldığını dile getirmiştir (Abdıldayev 1 983:
28-29).
Ancak Manas'ın yazılışı hep aynı şekilde olmamıştır. İlim Komitesi ve onun
üyeleri başlanılan işi unutup Manasçı ile derlemeciye sonradan fazla ilgi
göstermemişlerdir. Manas 'ı yazdırmak için uygun şartları bu komite oluşturmamış
ve bunun için bir çaba harcamamıştır. 1 . Abdırahmanov, 1 924 yılının çok sert geçen
kışında küçük ve dar bir evde Manas'ın yazıya geçirildiğini ve Seyitali adlı 1 5
yaşlarında bir çocuğun evin ısıtılması gibi konularda derlemecilere yardım ettiğini,
onlarla kaldığını kaydetmiştir. Bu dönemde derlemeciler gündelik hayatta oldukça
zor günler geçirmiştir. Bu sırada Abdırahmanov, güç durumda olan ailesini
Koçkor'a sık sık giderek ziyaret etmiştir. Derlemecilere ve ailelere derlemenin
başladığı yıllarda yapılan yardım kesilmiştir. Bu durumu Abdırahmanov il
yöneticilerine sık sık mektup yazarak bildirmiş ancak hiçbir olumlu netice
alamamıştır. Bu davranış zaman zaman derlemeci ve Manasçının cesaretini kırmış
yapmış oldukları çalışmaları olumsuz etkilemiştir. 1. Abdırahmanov, "Ben oldukça
gücendim ve gayretim kırıldı. İkimiz de çaresiz kaldıktan sonra geriye kalanları
evimizde yazıp Manas 'ı 1 926 yılında bitirdik. " diye kaydetmiştir (Abdıldayev 1 983:
9).
1 924 yılının eylül ayında Sagımbay Orozbakoğlu ile Abdırahmanov Taşkent'e
çağınlmıştır. lbrayım ve Sagımbay Frunze'ye gelmek için anlaşmışlardır. Ancak
Sagımbay Frunze'ye geldikten sonra hangi sebeple bilinmez lbırayım ile buluşmaya
gelmemiştir. lbırayım Taşkent'e gelip, Taşkent'ten Kırgız bölgesi olan Kızıl
Bayrak 'a geçtiğinde oradan trenle gitmiştir. Onların hangi amaçla davet edildiği
konusunda bir bilgiye rastlanmamıştır. Sonraki yıl Sagımbay, tekrar Taşkent'e
çağınlmıştır.
Taşkent'e birlikte giden Sagımbay ve 1. Abdırahmanov o zamana kadar yazıya
geçirilmiş Manas Destanı ' nın altı cildini de yanlarına alıp Taşkent'te on gün kadar
kalmışlardır. O dönemde İlim Komitesi'nde görev yapan Hüseyin Karasayev, hayli
yaşlanmış olan Manasçı Sagımbay'ın hayvan müzesine gidip orada her hayvan
kafesinin altında yazılı olan bilgi levhalarını okuyarak yazdığını bunları kendine
göre yorumlayıp anlattığını hatırlamaktadır. Karasayev'e göre Manas Destanı 'ndaki

113
NEZİR TEMUR

"Alokenin Bağı" burası görüldükten sonra yazılmıştır. Elbette bu konu kendine göre
bir araştırma gerektirmektedir. Taşkent'te özel olarak çağınlan Sagımbay ile 1 .
Abdırahmanov biraz soğuk karşılanmış, onlara önemli bir yardımda bulunulmamış,
tam aksine yazılan destan eleştirilip, çok hızlı yazdırması nedeniyle Manasçı
suçlanmışlardır (Mamirov 1 967: 55).
Taşkent'ten döndükten sonra birlikte Manas' ı yazmaya devam etmişlerdir. 1 .
Abdırahmanov bu konuda şunları söylemiştir:
"Koşkor 'a, Sagımbay 'ın evine gelip Büyük Sefer(Çong Kazat) 'i yazdık.
Sagımbay başlangıçtaki gibi büyük bir coşkuyla okudu, ben de onları yazıya
geçirdim. Taşkent 'ten geldikten sonra yazılan "Kökötöy 'ün Aşı ", "Çong
Kazat ", "Kiçi Kazat " gibi bölümler başlangıçtaki gibi olmadı. Burada
yazılan olayların karşılaştırılarak söylenme imkanı bulunamadı. "(İbraimov
1 987: 1 6).
1 . Abdırahmanov "Çong Kazat'ın Uruşun", "Manas 'tın Ölümü" adlı bölümleri
hızlı bir şekilde yazıya geçirmiştir. Abdırahmanov 'un ısrarlarına rağmen
Sagımbay 'ın "Benim bildiğim bu kadar" diyerek eserin yazıya geçirilmesi
konusunda fazla bir gayret göstermediğini dile getirilmiştir. Daha sonra
Sagımbay 'dan, üçüncü cildin sonundan başlayarak çeşitli türlerdeki ırlar derlenip
yazıya geçirilmiştir. Derlemecinin ve manasçının içinde oldukları imkansızlıkları,
ailelerin yaşadığı zorlukları Sagımbay söylediği bir ırla şu şekilde dile getirmiştir:
Arısan Manas batırın Aslan Manas'ın
Cazılıp boldu tamamı. Y azı tıp bitti tamamı
Köz sa/bastan durustap Doğru dürüst bakmadan
Ketirdiler çamanı, Hayatı zindan ettiler
Cazgan moldo lbıray Yazan Molla Ibıray
Kalem tartıp cadadı. Yazmaktan bıkıp usandı.
Aytkan akın Sagımbay Anlatan akın Sagımbay
Cüdöp bala-bakıram Bakımsız çoluk çocuğum
Cüzdörün üyrüp karadı Surat astılar

Kara sakal agında Kara sakalı ağarıp


Karıp kalgan çagında Yaşlandığı zaman
Sanduu- Tümön söz aytıp, Akıl fikir verip
Bul Sagımbay kurudu. Bu Sagımbay' ın işi zor oldu.
On bir tom kitep cazıldı, On bir cilt kitap yazıldı
Cazılgan kaçan basıldı . . . Yazılanlar ne zaman basıldı (MA II, 1 995: 3 54).
Kırgız özerk bölgesinin oluşturulmasından sonra Manas' ı derleme işini Kırgız
Halk Maarif Komitesi bizzat ele alıp, Sagımbay ile Abdırahmanov 'un çalışma
koşullarını bir hayli iyileştirmiştir. Ancak şartlar ne kadar iyileştirilse de yazma işi
dört yıl sürmüştür.
1. Abdırahmanov'un M. Avezov 'a verdiği bilgiye göre, bu dört yılın bir yıldan
fazlasını destanın yazıya geçirilmesi almıştır. Geriye kalan zamanda ise yukarıda
belirtilen sebeplerden dolayı faydalanılamamıştır, kolunun kırılıp alçıya alınması da
derleme işinin uzamasında önemli bir paya sahip olmuştur (İbraimov 1 987: 1 7).

1 14
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Bu dört yılın son yılı oldukça ağır geçmiştir. Yedinci cildin yazılmaya başladığı
dönemden itibaren, Sagımbay' da unutkanlık başlamıştır. Bazen 5--6 sayfa zor
söyleyip yorgun düşmüştür. Söylediklerini unutup, önce söylediklerini sonra tekrar
söylemiş, bazen de bir önceki söylediğini hatırlamayıp derlemeciden kendisine
hatırlatmasını istemiştir. Bir hayli zaman geçtikten sonra Sagımbay, destanı topluluk
önünde de anlatamaz hale gelmiştir.
Sagımbay daha önce yazıya geçirilmemiş olan destanı yazıya geçirmenin
kendinden sonrakilere büyük bir hizmet olacağını düşünerek hiçbir maddi beklentisi
olmadan bu çalışmada büyük bir özveride bulunmuştur. Aynı özveriyi 1 .
Abdırahmanov da göstermiştir. İçinde bulunduktan ağır şartlara aldırış etmeden özel
bir gayret sarf eden 1. Abdırahmanov, manasçıdan destanın 1 88666 mısrasını
derlemiştir. Manas' ı bölümlere ayırıp 1 0 cilt yazarak, destanın en son varyantına
kadar derlemiştir. Büyük manasçı kendilerinin emeklerini şu şekilde dile getirmiştir.
Körköm sözdör çıgıptır Güzel sözler çıkar
Akındardın sözünön. Akınların ağzından.
Cazgan Moldo Jbıray Yazan Molla Ibıray
Caş aktı eki közünön. Yaş aktı iki gözünden
Aytkan akın Sagımbay Anlatan akın Sagımbay
Adaştı akıl-esinek Şaştı kaldı aklı fikri
Özgöçö kıldık emgekti Farklı yaptı işi
Köpçülüktün işinen. Herkesin yaptığından (İbraimov 1 987: 1 9)
Bugün Sagımbay'dan derlenen Manas' ın el yazmaları on iki cilt olup, Kırgız
SSR İ limler Akademisinin El Yazmalar bölümünde muhafaza edilmektedir.
Sagımbay' ın varyantının yazıya geçirilmesinin dört yıl sürmesinden ve hangi
şartlarda nasıl kaleme alındığından yukarıda söz edilmiştir. Destanın yazıya
geçirilmesinde belli yöntemlerin, kuralların tamamen dikkate alındığını söylemek
oldukça zor. O dönemde derlemecilerin folklorik ürünleri yazıya geçirirken bu
yöntemlere gereksinim duyduklarını söylenemez. Bunun derlemecilik faaliyetlerinde
bir hayli tecrübesi olan ve Manas 'ın yazıya geçirilmesinde azımsanmayacak katkısı
bulunan K. Miftakov, diğer sözlü edebiyat ürünlerini yazıya aktarırken bunun
farkındadır. Her şeyden önce Sagımbay' ın Manas' ı doğal şartlarda kaleme
alınmıştır. Manasçı, destanı oturduğu yerden, yazılmaya uygun bir şekilde icra
etmiştir. Ancak icra edilen destanın metne ne ölçüde geçirildiği belirsizdir. Ibırayım
Abdırahmanov ile birlikte çalışıp, onun özelliklerini, karakterini, işe yatkınlığını,
çevikliğini bilen ve onun el yazmaları üzerinde çalışan folklorist S. Musayev 'e göre
Manas' ın (Sagımbay Orozbakuulu' nun varyantı) metni tam, manasçı nasıl
söylediyse o şekilde yazılmıştır. Böyle olduğunda diyalektik özelliklerini tamamıyla
muhafaza ettiğini söylemek mümkündür. Ancak icracının icra ettiği eserde fonetik
özelliklerin tam olarak muhafaza edilişi metni o kadar inandırıcı kılmamaktadır.
Folklor ürününü yazıya geçirildiğinde diyalektik özelliklerini ayrıca fonetik
farklılıklarını tam olarak korumanın oldukça zor olduğu iddia edilmiştir. Folklorist­
derlemeci Y. G. Kruglov bu konuda "Folklorik ürünleri diyalektik açıdan tam
olarak yazıya geçirmek tecrübeli derlemecilerin de üstesinden gelebileceği kolay bir
iş değildir" demiştir. Derlemeci N. E. Onçukov, kendi tecrübelerinde "Her zaman
comokçuların kendi ağzından yazıp almaya ve yerli ağzın mevcut özelliklerini

115
NEZİR TEMUR

muhafaza etmeye çalışmasına rağmen bunu tam olarak başaramadığını" ifade


etmiştir (Abdıldayev 1 98 3 : 32).
Sagımbay halk arasında Manas 'ı icra ederken, lbırayım Abdırahmanov da icra
edilen destanı yazıya geçirmiştir. Daha sonra ise manasçı yazıya geçirilen metni
lbırayım Abdırahmanov'a okutturup eksik yerleri tamamlamış, beğenmediği yerleri
ise sildirip tekrar yazdırmıştır. Bu durumu Manasçı'nın eşi Mariya ve derlemecinin
kendisi de doğrulamıştır. O dönemde genellikle sözlü edebiyat ürünlerinin derlenip
yazıya geçirilme metodu bu usullerle olmuştur. Ünlü Rus derlemeci V. P. Biryukov,
bu tekniğin derleme çalışmalarında sağlıklı metinler elde etmede oldukça önemli
olduğunu vurgulamıştır. Biryukov, folklor bilminin gereklerine uygun olarak önce
ve sonra yazılan varyantların içinden en az ikisinin iyi bir şekilde muhafaza edilmesi
gerektiğini, bunlann ilmi araştırma faaliyetlerinde oldukça büyük bir öneme sahip
olduğunu ve hangi amaçla tekrar yazıldığının, ne kadar eksiksiz olduğunun
bilinmesinin gerekliliğini ifade etmiştir (Abdıldayev 1 983: 33).
l. Abdırahmanov 'un sonradan derlediği folklorik, etnografık materyallerin de
yirmili yıllarda yazılan Manas 'ın metni gibi tam olarak nasıl söylendiyse öylece
yazıldığı konusunda araştırmacılar aynı düşünceleri paylaşmaktadır. El
yazmalarında yer alan yazıların uyumluluğu, ifadelerin doğrudan olması
değiştirilmeden kalması da icra edilen metnin bire bir yazıldığını ispatlamaktadır.
1. Abdırahmanov 'un derleme alanındaki deneyimleri esasen epik eserler ile ilgili
olup, Manas üçlemesinin çeşitli varyantları; Töştük Destanı'nı yazıp alması, ayrıca
manasçılar ile çalışıp, onların icra ettikleri varyantları tam olarak derlemesiyle
olmuştur. O Manas Destanı gibi başka eserleri de mümkün olduğu kadar bütün
varyantları ile yazıya geçirmeye gayret göstermiştir. Buna Töştük. Canı! Mirza,
Mendirman, Ceke Taz ile Ceti Taz, Bakayın Kızı Bakbakay Sulu, Kukuk Seynek adlı
eserler örnek olarak gösterilebilir. O, sadece Togolok Moldo ' nun Kayran Caş adlı
eserini bizzat iki kere yazmıştır. Kempirdin Kılıgı, Can Tattuu adlı hikayelerin ise
varyant olarak değil, derlemecinin aklında kaldığı kadarıyla yazıldığı bilim
adamlarının iddiaları arasındadır (Abdıldayev 1 983 : 33).
l . Abdırahmanov, 1 926 yılının Ağustosunda Manas' ı bitirdikten sonra tekrar At­
Başı 'ndaki Ak-Talaa mektebinde öğretmenlik görevine devam etmiştir. 04. 1 2 . 1 928
tarihinde Narın ' daki 7 yıllık Kırgız okuluna başöğretmen olmuş; 1 929- 1 93 1 yılları
arasında aynı mektepte; 1 93 1 - 1 932 yılları arasında ise At-Başı bölgesindeki bir
yetimhanede müdürlük yapmıştır (İbraimov 1 987:2 1 ) .
l. Abdırahmanov, Kırgızlann edebi mirasını, folklorunu, tarihiyle etnografyasını,
özellikle Manas Destanı'nı iyi bilen önemli bir derlemeci olarak 1 93 5 yılı Kasım
ayında Frunze'ye davet edilip, Kırgız Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Enstitüsünde
çeşitli görevlerde çalışmaya başlamıştır. Bu dönemden itibaren l. Abdırahmanov
derlemeci, folklorist olarak ömrünü bütünüyle Kırgız folkloruna adamıştır (Mamirov
1 967: 1 58).
Yazarlar Birliği 'nin büyük toplantısından sonra Kırgız folkloru ile ilgili
çalışmalar hayli canlanıp, hızlı bir şekilde gelişmeye başlamıştır. Kırgız
entelektüeller, Kırgız folklorunun, Kırgız akınlarının eserlerini yazıp, onları
aydınlatacak araştırmalara hızla başlamıştır. Bu dönemde sözlü folklor ürünleri epik
hazine olarak kabul edilip, Manas Destanı başta olmak üzere epik eserleri, onlann
varyantlarını yazıya geçirme faaliyetleri hızlı bir şekilde yürütülmüştür. Otuzlu

116
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

yılların ikinci yansında önemli folklorik eserler, müstakil kitaplar şeklinde basılarak
sözlü folklor ürünleri hakkında inceleme ve değerlendirme faaliyetleri başlamıştır.
1 . Abdırahmanov'un Frunze'ye gelmesiyle 20. yüzyılın Homeri unvanı verilen
büyük Manasçı Sayakbay Karalayev' in Manas' ı 1 93 1 yılında yazılmaya
başlanmıştır. Leningrad' daki Şark Enstitüsü'nden mezun olan H. Karasayev kendi
çabasıyla Irıs Uulu Cunuş Sayakbay' ın peşinden giderek, "Semetey"den beş defter
yazmıştır. Bu el yazmasının yok olan defteri, 3 Ocak 1 93 7 tarihinde 1 .
Abdırahmanov, Sayakbay' ın varyantının derlenmesinde görev alan Kerim
Cumabayev' in evinde bulup, el yazmaları enstitüsüne getirmiştir. Irıs Uulu'nun el
yazmaları bugün tamamıyla muhafaza edilmektedir. 1 93 1 yılının başlarında S.
Karayev'den "Semetey"i yazma işi anlaşılamayan bir sebepten dolayı kesintiye
uğramıştır (Osmonov 1 965: 593).
1 936 yılında 1 . Abdırahmanov bu işi tekrar ele alıp, Sayakbay' ın "Semetey"ini
yazıya aktarmıştır. Yıl sonuna kadar 63550 mısradan oluşan yedi defter
kaydetmiştir. Bu defterlerde Semetey' in Buhara' dan Talas 'a gelişinden Konurbay ile
olan mücadelesine kadar bütün olaylar anlatılmıştır. El yazmalarındaki bilgilere
bakıldığında 1 . ve 4. defter Frunze şehrinde (Sovyet Caddesi ' ndeki 85 No'lu evde);
5. defter Isık-Köl bölgesinde Dolonotu kolhozunda Nurmambet Capıl Uulu'nun
evinde; 6.-7. defter Rıbaçe şehrinde yazıya geçirilmiştir. Semetey ' in bunların
dışında yaşadığı olayları Kerim Cumabayev yazıp bitirmiştir (Osmonov 1 965 : 594).
1 93 7 yılında 1. Abdırahmanov, Sayakbay'dan üçlemenin Manas bölümünü
yazıya aktarmıştır. K. Cumabayev tarafından yazılan Manas ' ın doğumu, çocukluk
dönemiyle ilgili olayları ele alan birinci defteri göz önüne almamıştır. 1 .
Abdırahmanov, Manas bölümünü olduğu gibi yazıya geçirmiştir. Onun yazdığı on
iki defterin toplamı 80285 mısra ırdan oluşup 2663 sayfadır. Büyük Manasçı S.
Karalayev 'den 1 9 Nisan 1 93 7 tarihinde Töştük Destanı derlenmeye başlanmıştır.
Ancak destanın ne kadar sürede yazılıp bitirildiği ve ne zaman çalışılmaya
başlandığı belirsizdir. 1 6559 mısra ırdan oluşan destanın el yazması birkaç dizi kitap
olarak basılıp çıkmıştır, Rusça ve Fransızcaya çevrilip, yabancı ülkelerde
tanıtılmıştır. Onun Sayakbay Manasçı ' dan derlediği materyallerin tamamı 1 46 1 52
mısradır. Sayakbay Karalayev' den derlenen materyallerde de Sagımbay' ınki gibi her
türlü bilgiye yer verilmiştir (Mamirov 1 964: 24-40).
I. Abdırahmanov, Ulu Manasçılar S. Orozbakuulu ile Sayakbay Karalayev'in
Manası'nı yazıya geçirmekle birlikte enstitüde mevcut olan varyantları koruyup
bilinen Manasçıların varyantlarının da yazıya aktarılmasına doğrudan rehberlik
yapmıştır. 1 930- 1 940 yılları arasında Kırgızistan' ın dört bir tarafından gelen Şapak
Rısmendeyev, Moldobasan Müsülmankulov, Cangıbay Kocekov, Bagış Sazanov,
Akmat Rısmendiyev gibi bilinen Manasçıların hepsi folklorist, derlemeci 1 .
Abdırahmanov'un evinde kalarak onun gözetiminde, anlattıklarının ışığı altında
kendi varyantlarını yazıya aktartmışlardır. Adı geçen Manasçıların varyantlarını
kendi yazmayıp, bu işe kendine yakın, deneyimli isimleri(Namatov C., Toktogulov
B., Namatova U., Musayev İ., v.b.) görevlendirmiştir. Yazıya aktarma sürecinde
onların yaptıklarına göz atıp, yazdıklarını sürekli kontrol etmiştir. 1 939 yılında
bizzat kendi Isık-Ata'ya giderek yeğeni Belek Toktogulov'a, Akmat Rısmendiyev' in
Semetey' ini yazdırdı. Belek, buradaki enstitünün hazırlık kursunda öğrenciydi. B.
Toktogulov buradaki derlemeler hakkında şunları demiştir:
O kişi (Akmat Rısmendeyev) Semetey "i başından sonuna kadar biliyordu.
Burada çalışmalara dayım rehberlik yapıyordu. Bir cilt yazdıktan sonra

1 17
NEZİR TEMUR
okutup, şu şekilde yaz diyordu. Akmat iki - üç mısrayı okuyup, ben yazdıktan
sonra oku diyerek, tekrar okutup, içinden mırıldanarak daha sonra
anlatıyordu. Yazdığım en son mısraya bakarak benim ona yetişip
yetişemediğimi kontrol ediyordu. Bazen bir defteri tamamen yazdığımda,
Akmat 'ı yanına alıp, dayım bana defteri okutuyordu. Akmat 'tan anlamının
bozulup bozulmadığını, ifadelerin doğru olup olmadığını soruyordu. Eğer yok
derse, onun dediği gibi yaz, diyordu. (İbrairnov 1 987:24)
Ibırayım, Manasçı Moldobasan Musulmankulov'un varyantını yazıya aktarma
çalışmasına katılıp, "Manastın Alooke Kandı Alganı", "Manastın Samarkanga
Köçkönü", "Manastın Kanıkeydi Alganı", "Manastın Çürçüttü Çapkanı" gibi
hacimli epizotları ve "Çong Kazattın" değişik olaylarını yazıya aktarmıştır. M.
Musulmankulov'dan yazıp aldığı el yazmaların tamamı 1 02 1 1 mısra ırdan
oluşmaktadır. Bu eserler 1 944 yılının sonunda Frunze şehrinde yazıya geçirilmiştir
(Mamirov 1 964: 32).
1 . Abdırahmanov bu büyük mirasın yazıya aktarılmasının yanı sıra bu mirası
sözlü olarak nesilden nesile aktaran manasçıların hayatını da kaleme almıştır. 1 5 ' i
aşkın manasçının hayatını kendi ağızlarından olduğu gibi yazıya aktaran 1 .
Abdırahmanov'un bu çalışması, 1 945 yılında Kırgız sözlü geleneğinde önemli
görülen manasçılık geleneğini araştıran K. Rahmatulin 'in "Manasçılar" adlı
kitabının temelini teşkil etmiştir.
1. Abdırahmanov, Kırgız ruhunun zirvesi olarak nitelendirilen Manas ' ın sadece
bir varyantını değil, birçok varyantını yazıya geçirerek Kırgız destancılık
geleneğinin bütün dünya medeniyetinin hazinesi içerisinde yer almasını sağlamıştır.
O, hacmi bakımından dünyada eşi bulunmayan bir destanın değerli varyantlarının
birini düzenli bir şekilde tam olarak yazıya aktarıp Manas 'ın gerçek aşığı bir
derlemeci olarak tarihte yerini almıştır.
Abdırahmanov, Kırgız sözlü geleneğinin başka türlerini, akınlar şiiri hakkında da
oldukça fazla materyali yazıya geçirmiştir. 1 940'lı yıllarda birkaç kez düzenli olarak
At-Başı ilçesinde bulunup çeşitli temalardaki folklorik ürünleri derlemiştir. Bunların
tamamı 1 5 8 eserdir. 1 956 yılından itibaren Kırgız halkının atasözlerini, deyimlerini
yazıya aktarmaya başlayıp, 1 962 yılında bunları bir eserde toplamıştır. Bu eserde
3284 atasözü ve deyim yer almaktadır.
Onun derleme çalışmalarında özellikle bilinen bir başka şey ise Togolok
Moldo 'nun kendi ağzından yazıya geçirdiği folklor ürünleridir. Togolok Moldo'nun
evinde yazıya geçirdiği her bir eser oldukça geniş bir hacme sahiptir. Togolok
Moldo yaşadığı döneme kadar nesiller boyu sözlü olarak gelen ürünleri ıra
dönüştürmüştür. Seksen yaşında olan Togolok Moldo 1 936- 1 93 7 yıllarında Manas' ı
kendisi yazıya geçirmiştir. Togolok Moldo 'dan derlenen eserlerin birçoğu 1 938
yılında Abdırahmanov tarafından yazıya aktarılmıştır. Bunların arasında "Canı/
Mırza", "Er Eşim", "Şırdakbek", "Mendirman", başta olmak üzere, masal, atasözü,
deyime kadar türlü eserlere rastlanmaktadır.
1. Abdırahmanov'un derleyip teslim ettiği ürünlerin içinde elliye yakın masal
bulunmaktadır. Bunların arasında "Unçukpas Kız", "Altın Kuş", "Maammıt menen
Kara Döö", "Ceke Taz menen Ceti Taz", "Kanaatçıl Kedey", "Akılduu Kız", "Akıl
Kara Çaç'', "Ak Sanatay menen Kara Sanatay" gibi öğretici sosyal masallar önemli
bir yere sahiptir. Hayvanlar hakkında söylenen "Ögüz, Tülkü, Burkut, Teke Çal
Tuuraluu Angeme", Colbors, Karışkır, Tülkü, Töö", "Abışka menen Ayuş" gibi

118
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

masallar da vardır (İbraimov 1 987: 28-29). Bu masalların en önemli örnekleri


"Kırgız El Comoktoru" adlı eserde yer almaktadır.
Halk tarafından bilinen "Tolubay Sınçı", "Adlar Kösöö", "Asan Kaygı", "Ceyren
Çeçen'', "Toktogul Irçı", "Çık Tatırbas Çınarbay" ve "Canıbek Han" hakkındaki
efsanelerin, masalların farklı varyantları da 1. Abdırahmanov tarafından derlenmiştir.
Geniş halk kitlesi tarafından sevilen, bilinen mit ve efsaneler de 1. Abdırahmanov
tarafından derlenen değerli folklor ürünleri arasında yerini almıştır. "!sık Köldün
Çıgışı", "Arpa", "At-Başı", "Narın'', "Ala-Buga", "Soltonsarı" şeklindeki farklı yer
isimlerinin çıkışı hakkında efsaneler; canavarlar: Mışık, Börü, Taşbaka, Suur,
Maymıl, Kumayık, Cörgömüş, Ayuy, hakkındaki oldukça eskiye ait halkın mitoloj ik
açıklamaları da yazılmıştır. "Ürkördün Kızı Ülpüldök Sulu", "Bakanın Kızı
Bakbakay Sulu", "Tootay Mergen Menen Üç Arkar", "Kükük, Seynek" ve "Kışkı,
Caykı Çildeler" gibi halk arasında çok anlatılan mitolojik efsaneler de derlenmiştir
(İbraimov 1 987: 30).
1 . Abdırahmanov' un derlediği folklor materyalleri arasında koşok ve arman (Bir
tür ağıt) türleri de ayn bir yere sahiptir. "Ustanın Ayalının Koşoğu", "Kalmerdin
Ayalının Koşoğu", "Dıykafidın Ayalının Koşoğu", "Mananın Koşoğu", "Sarang
Kızdı Sergende Cengesinin Koşoğu" adlı koşoklor ile "Çapga Bergen Kızdın
Armanı", "Anarküldün Armanı", "Kencegenin Armanı", "Caş Balaga Bergen Kızdın
Armanı", "Bayımbettin Aytkan Arman Caşı" (İbraimov 1 987: 3 1 ) adlı eserler
incelenip söz konusu türlerin seçkin örnekleri olarak belirlenmişlerdir.
Abdırahınanov 'un derlediği ürünler arasında dini ırlar ve ırım-cırımlar da yer
almaktadır. Bunlara "Dubananın Aytkandarınan", "Karımın" şeklindeki eserleri
örnek olarak vermek mümkündür. Bunun gibi "Kuuçular", "Cayçılar", "Bakşılar"
hakkındaki halk inanışları, ırım--cırımlar, onlara ilişkin söylenen sözler derlenmiştir.
Hacim açısından "Küçük Türler" arasında düşünülen atasözleri, deyimler ile
yalanlamaları derleyip, 3284 deyim ve atasözünü içine alan el yazması şeklindeki
eserini oluşturmuştur. 1. Abdırahmanov tarafından derlenen folklorik materyaller
çeçendik, mizahi sözler ile halk yergileri sıradan ürünler olarak
değerlendirilmemiştir. "Moltoy Çeçendin Angemesi", Toktor Çeçendin Angemesi",
"Mıkının Tomogo Kaytargan Coobu" gibi önemli hikayelerde 1 9. yy. da yaşayan
farklı kişilerin ahlak ve davranışlarına ilişkin olaylar anlatılıp bu durumlar karşısında
söz ustalarının söyledikleri veciz sözler yer almaktadır. Onlar zenginler ile
yöneticilerin yalan yanlış, alaycı sözlerine usta bir şekilde cevap verip, onları açık
bir dille eleştirmektedirler. Bu tür muhtevaya sahip eserler özellikle dönemin
ideolojisi tarafından daha fazla kabul görmüştür.
"Can Tattuu'', "Eki Kempirdin Angemesi", "Kempirdin Kılığı", "Saramcalduu
Salkınçaç", Kara Borço Tantık Kız", "Köödök Angçı", "Kelesoo Koyçunun Sözü"
gibi mizahi konular ile temaşa, alay, şakaların çeşitli varyantları yazıya aktarılmıştır
(İbraimov 1 987: 3 1 ).
Halk arasında bilinen "Cami Mırza (Togolok Moldo ile Bagış Sazanov'dan)",
"Er Eşim (Togolok Moldo'dan)", "Töştük (Surançiyev Kalça)", "Coodarbeşim
(Surançiyev Kalça)", "Mendirman (Togolok Moldo ile Kayduu Karıya'dan)" adlı
nazım şeklindeki destanların ır ve başka türdeki birkaç varyantı derlenmiştir
(İbraimov 1 987: 3 1 ).
1. Abdırahmanov XIX. yüzyıl ve XX. yüzyılın başında yaşamış birçok akının
ırlarını çocuk yaşlarından itibaren ezberlemiştir. 1 922 yılında derlemeci K.

119
NEZİR TEMUR

Miftakov'un isteği üzerine Isık Göllü Soltobay akının "Akıl", "Cıldız", "Tekesten
Köçgöndö", "Soltobay Akının Isık Köl Menen Koştoşkondugu" başta olmak üzere
ondan fazla ın yazıya geçirmiştir. 1 940 yılında Toktosun, Kalmırza, Camankul,
Madanbek, Balık ve Aytiken' in değişik ırlannı, bu akınlar hakkında farklı bilgileri,
manasçı Sagımbay Orozbakov' dan dinlediği ır ve koşokloru yazıya aktarmıştır
(İbraimov 1 987: 32).
I. Abdırahmanov'un, yazıya geçirdiği eserlerde icracının yaptığı açıklamalar,
sanatçıyla ilgili bilgiler ve sanatçının ustalığı hakkındaki değerlendirmeler de yer
almaktadır. Bu, folklor ürünün tam ve doğru bir şekilde yazıya geçirildiğini gösteren
bir belge niteliğindedir. Çoğu zaman esere bakıldığında böyle açıklamalar ve
derlemecinin kendi tarafından yazılan özel notlar da göze çarpmaktadır.
I. Abdırahmanov tarafından enstitüye verilen materyallerin birçoğunun bizzat
kendi tarafından kaleme alındığı söylenebilir. Bunun yanı sıra onun derlediği
materyaller arasında başkaları tarafından kaleme alınan el yazmaları da mevcuttur.
Örneğin Togo lok Moldo 'dan, Abdırahmanov tarafından 1 940 yılında derlendiği
ifade edilen değişik eserlerin yarısına yakınının; ( 1 1 7 eserin 44'ü, Arstanbek' in
Aytkanı, Cöö Comoktor, çeşitli halk hikayeleri, Kalmırza, Camankul, Tokto'nun
başta olmak üzere değişik akınlarının ırları, Sançı Sınçı'nın hikayesi)
Abdırahmanov 'un bizzat derlediği eserler olmadığı iddia edilmiştir. Sançı Sınçı'nın
hikayeleri ile Tokto 'nun ırlarında 1. Abdırahmonov 'un katkısı 3-4 sayfadan ibaret
olmuştur. I. Abdırahmanov bu işlerin idarecisi ve derlenen eserlerin redaktörü
olduğu için bu eserlerin hepsinin derleyicisi olarak yazılması ihtimal dahilindedir.
Geniş çapta yapılan derleme çalışmalarında 1. Abdırahmanov ' un yanında yer alan
diğer derlemeciler arasında İnayet Musayev, Canek Naamatov, Umut Naamatova,
Belek Toktogulov gibi isimler sayı labilir.
1. Abdırahmanov ' un derlediği materyaller Arap, Latin ve Kiri! alfabeleriyle
kaleme alınmıştır. Kırgız yazısının tarihi gelişimine uygun, yirmili yıllarda yazılan
Manas Destanı Arap harfleriyle yazılıp bir sayfaya iki ır mısrası sığdırabilmiştir.
1 940 yılına kadar Latin alfabesiyle, sonra ise Kiril alfabesiyle yazılmıştır.
I. Abdırahmanov derlediği materyalleri düzenli bir şekilde dosyalayıp, her bir
eserin kimden, nerede ve ne kadar sürede yazıldığını sistemli bir şekilde
yazmamıştır. Değişik el yazmalarında bu bilgilerin sonradan yazılıp esere konulduğu
iddia edilmiştir. Manasçıların biyografik bilgileri, yaşı, doğduğu yer, bilgisindeki
yeterlilik gibi ilmi ölçütler yazmalarda yer almamaktadır (Mamirov 1 964: 1 59).
Bundan dolayı I. Abdırahmanov Kırgız folkloruyla ilgili çalışmalara tekrar
başlamıştır.
I. Abdırahmanov kendi el yazmalarını arşivlemek ve onları uzun süre
koruyabilmek için gayret göstermiştir. Daha önce söylendiği gibi kendisinin bizzat
kaleme aldığı defterlerdeki ve farklı sayfalardaki el yazmalarını uygun bir şekilde bir
araya getirip, iple dikip, kaplayarak, kitap haline getirmiştir. Sayfalarını belirtip
içindekiler bölümü düzenlemiştir. Bu açıdan kendine has bir tertiple enstitüdeki
diğer el yazmalarından ayrılmaktadır.
I. Abdırahmanov'un derlediği materyaller yalnız sözlü edebiyat ürünlerinden
oluşmamaktadır. O, Kırgız halkının tarihi hakkındaki şecere, efsaneleri, farklı tarihi
olaylan, halkın geçmişteki günlük hayatı gibi bilgileri de toplamıştır. Onun
çalışmaları şunlardır:

1 20
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Töştük Destanı ( ! ), Eldik Poemalar (6), Cöö Comoktor (50), Tamsilder (7),
Ulamış Legendalar (22), Koşoktor (9), Aytış türündeki Tabışmaklar (4), Arman
Irlan (9), Çeçendik Sözler, Kuudulduk, Eldik Satiralar (29), Eldik Ulama, Angız
Sözdör ( 1 6), çeşitli temadaki halk ırlan (49), maka!, lakaptar (3284),
cangılmaçlar(9), ınm--cınm, danın ırlan (7), sançıra (2), tarihi hikayeler, olaylar
(97), tarihi, etnografik materyaller ( 1 O), manasçılann biyografik bilgileri,
destanlardan farklı parçalar (İbraimov 1 987: 4 1 ).
1. Abdırahmanov, Kırgız folkloru alanında özel araştırmaları yürütüp,
monografik karakterdeki çalışmalar yapmakla birlikte Manas Destanı 'nın farklı
meseleleri hakkında kendi fikirlerini ortaya koyarak, destanın değişik varyantlarının
parçalarını baskıya hazırlamış ve bu konuda birçok kitapçık çıkarmıştır. Manas,
Semetey ve Seytek Destanlan 'nın nesir metinlerinin izahlı sözlüklerini
oluşturmuştur.
1 940'1ı yıllarda Manas Destanı'nı basmanın ilmi prensipleri belirlenirken
araştırmacılar V. M Jirmunskiy, K. K. Yudahin ile birlikte 1. Abdırahmanov da
düzenleyicilerin arasında aktif bir şekilde görev almıştır. 1. Abdırahmanov dört
kitaba hazırladığı izahlı sözlük için K. K. Yudahin 'den yardım almıştır. Destanın
nesir şeklinde yazılması işini Abdırahmanov üstlenmiştir; 1 946- 1 950 yılları arasında
Sagımbay, Togolok Moldo, Şapak, Bagış, Moldobasan, Cangıbay, Cakşılık kendi
varyantlarını nesir şeklinde hazırlamışlardır. Togolok Moldo, Şapak Rısmcndiyev,
Cakşılık Sarıkov 'un, Cangıbay Kocekov 'un Semetey, Seytek destanları 1 946 'da;
Moldabasan Musulmankulov ile Bagış Sazanov 'unki ise 1 947'de yazılmıştır
(Zak irov 1 98 1 : 2 1 6) .
1 . Abdırahmanov, Canıbay Kocekov 'un "Semetey'in Ölümü" v e "Seytek"inin
yazılmadan kaldığını, daha sonra kendisinin bu eserleri Manasçı Canıbay 'dan nesir
şeklinde yazıp tamamladığını, Şapak Rısmendiyev ' in Semetey 'inin ise sonuna kadar
yazılmadığı ifade etmiştir. 1 946 yılı şubat, mart ve ekim aylarında 1 .
Abdırahmanov 'un kendi varyantı olan Semetey v e Seytek Destanları 'nın v e Cakşılık
Sarıkov 'un varyantı Seytek'in yazılması istenmiştir. 1 950 yılında kendi varyantı
Seytek'in içindekiler bölümünü kısaca yazıp tamamlamıştır. 1 940- 1 94 1 yıllarında
Manas serisi adı altında basılan Manas 'ın Çocukluk Dönemi, Manas' ın Ölümü,
Alooke Han, Kanıkey 'in Comok 'u, Ürgenç, Semetey 'in Buhara'dan Talas 'a Gelişi
adlı kitaplar 1. Abdırahmanov tarafından basıma hazır hale getirilmiştir (Zakirov
1 98 1 : 2 1 7).
1 940 '1ı yılların başında Kırgız folkloruna ait sözlü folklor ürünleri
aydınlatılırken ilmi prensiplerin henüz kullanılmadığı, bu dönemde bir tecrübenin de
olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Ek olarak Manas Destanı'nın farklı
parçalarının basıma hazırlanmasına ana nüshalarının düzenlenerek, metin haline
getirilmesine başlanmıştır. Bu durum destanla ilgili metinlerin basıma hazırlanırken
müdahalelere maruz kaldığını açık bir şekilde göstermektedir. Bu husus esasen
destanın karakteristik özelliğine, düşünce yönüne şüpheyle yaklaşılmasına yol
açmıştır. Eserin temel olayları ile bağdaşmayan durumlar, halka ait olmayan yabancı
açıklamaların yanı sıra eser kısaltılmıştır. Togolok Moldo'nun varyantı hakkında
1 94 1 yılında yayınlanan "Semetey 'in Buhara'dan Talas 'a Gelişi" adlı kitapta temel
nüshadaki değişik epizotlar ile çeşitli tasvirlerin kısaltılarak verilmesi buna örnek
olarak gösterilebilir. Temel nüshadaki 1 5 1 4 mısranın yerine 1 4 1 5 mısra
yayınlanmıştır (Zakirov 1 98 1 : 2 1 8).

1 21
NEZİR TEMUR

1 94 1 yılında "Sovyet Edebiyatı ve Sanatı" isimli gazetenin 3. sayısında 1.


Abdırahmanov'un "Manas 'ın Yaşadığı Yüzyıllar'' (Abdırahmanov 1 94 1 : 1 7) adlı
makalesi yayımlanmıştır. Bu Kırgız folklorunda Manas Destanı'nı araştırma
konusunda önemli makaleler arasında yer almaktadır. Yazar bu makalesinde
destanda dini unsurların yer alışıyla ilgili olarak kendi görüşlerini ispatlamaya
çalışmıştır. Bu makaleye göre Manas, büyük mollalan hor görmektedir. Kanıkey
kırk yiğide giyecek verir, Manas bu olaya kızar ve ona kötü sözler söyleyip
Kanıkey'in üzerine bir kadın getirmeye yemin eder. Destana dini açıdan
bakıldığında geçmişten gelen kanunların güçlü olmasına, Allah adına Kuran'dan
yeminlere rastlanmaktadır. İslam dini ve ona bağlı olarak büyünün, batıl inançlann
Kokon Hanının döneminde kültüre girmeye başladığı, Manas Destanı 'nın teşekkül
ettiği dönemle ilgili ortaya atılan iddialar arasındadır (Abdırahmanov 1 94 1 : 1 8).
l 940'lı yıllarda ve 1 950'lerin başında yazılan makale türündeki birçok el
yazması halen muhafaza edilmektedir. Bu çalışmalar Kırgız folklorunun ilkleri olup
söz konusu makalelerde Manas Destanı 'nın kökeni, temeli, epik düşmanlar gibi
birçok önemli mesele ele alınmıştır. Ona göre, günümüze kadar yaşayan birçok
Manasçı, Manas ' ın yaşadığı yüzyıl hakkında açık bir fikir beyan etmemiştir. Sadece,
Ulu Comokçu Sagımbay Orozbakov, bu konu hakkında şunları söylemiştir:
Ayta herse bu sözdü, Söylese bu sözü
Dayın bolar ar ata. Belli olur her ata
Bir ming kırk cıl boluptur, Bin kırk yıl oldu
Andan beri karata . . . Ondan b u tarafa (Abdırahmanov 1 94 1 : 1 8)
Buradaki ıra göre Sagımbay, destanın 880' li yıl larda teşekkül ettiğini ifade
etmektedir.
Ancak Canıbay Kocekov ile Sayakbay Karalayev adlı manasçıların Manas,
Aksak Timur'dan sonra ortaya çıkmıştır şeklindeki görüşlerine İ. Abdırahmanov
karşı çıkmaktadır ve 1 4 . yy. dan beri Kırgız halkından Manas gibi önemli bir
kahramanın çıkmadığını iddia etmiştir. Manas' ın yaşadığı yüzyıl hakkında fikir
beyan edenlere S. Karalayev 'in varyantlarında karşı düşünceler ifade edilmektedir:
Tal-Çokunu kim aşkan, Dağ tepeyi kim aşmış
Ürüstöm Dastan er aşkan. Destanda Ürüstem er aşmış
Aziret - Aalı şer aşkan, Hz. Ali adlı aslan aşmış
Amir - Temir can aşkan Amir - Temir aşmış.
Başka bir yerde:
Tapon suu tozdop kirbegen, Sel suyu akmayan
Su/ayman surak albagan. Süleyman sorgulanmayan
Ürüstöm Dastan, İskender Destanda Ürüstem, İskender
Oşolor izii salbagan. Onlar iz bırakmamış
Tolkup catkan Beecinge Dalgalanan yer Beecin' e
Aziret - Aalı barbagan, Hz. Ali gitmeyen. (Abdırahmanov
1 94 1 : 1 8)
denilmektedir. Bu epik eserlerde temel olan icracının yaratıcılığıdır. Bundan
dolayı destanın yaratıldığı devri hatırlamak için metinde söylenenleri saptırılmamış
birer unsur olarak günümüze kadar gelmesi gerekmektedir.

1 22
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

1. Abdırahmanov Manas'a ilişkin bilgilerin günümüzde de hayli çok olduğunu


belirtmekle birlikte Manas' ın tarihte gerçekten yaşadığını teyit etmektedir. Buna
kanıt olarak Ak Kula'nın taş ahırını, taş direğini, destanda söylenen yerleri, Manas
ile kırk yiğidin ismini taşıyan farklı şehirler; (Kutubiy, Babakan, Sancı, Bay vb.)
Kulca şehrinin çıkışında Manas adında bir nehrin olduğunu göstermektedir. Bu
düşüncelerin Bakay hakkında halk arasında anlatılan efsaneleri desteklediğini iddia
etmiştir. Koşoy'un At-Başı 'nda yaşadığını, Koşoy-Korgon, Koşoydun Kara Toosu
adlı yerler, Koşoy hakkındaki efsaneler, "Er Koşoydun colun hersin" şeklindeki dua
Manas' ın tarihi bir kişilik olduğunu doğrulayan nitelikteki bilgiler olarak öne
sürülmüştür (Abdırahmanov 1 94 1 : 1 8).
1 . Abdırahmanov 1 949 yılından itibaren Manas' ı yazmaya başlayıp Bagış
Sazanov, Togolok Moldo, Şapak Rısmendiyev, Moldobasan Musulmankulov 'un
varyantlarını nesir haline getirmiştir. Temel varyantlar olarak bilinen Sagımbay ile
Sayakbay' ın varyantları da yazılmıştır, ancak el yazmalarından ne kadar yazıldığı
bilinmemektedir. Manas'ın Aşı adlı bölüm 1 949 yılında yazılıp tamamlanmıştır.
Togolok Moldo, Moldobasan Musulmankulov 'un varyantında destandaki
geleneksel olaylara yer verilmeyen farklı bölümlerin, izahların yer aldığını
comokçulardan duyduğu yerleri destana aldığı bilinmektedir. Moldobasan' ın
Semetey ' inin olayları Togolok Moldo'nunkine yakın, ancak edebiliği bakımından
oldukça farklıdır. Onda Semetey ' in Ö lümü ve Seytek hakkındaki olaylar oldukça
kısa verilmiştir.
Cakşı lık'ın Semetey' i edebi yönden iyi olmasına rağmen "Millinon (milyon)",
"Kcrcmct (keramet)", "Maki (çakı)", "Samoor (Semaver)", "Kant (Şeker)" gibi
sonradan eklenen sözcükler, açıklamalar Manas' ın döneminde söylenmiş gibi metne
girmiştir. Böyle ifadeler Sazanov 'un metninde de yer almaktadır. Cakşılık ile Bagış
kırk yiğidin bilinenlerini metne alıp, diğerlerinden bahsetmemiştir.
1 950 yılında "Kırgız Sovyet Folkloru" ve "Ata Megendik Soguş (II. Dünya
Savaşı)" adlı ır antoloj isini oluşturmuştur. Birinci antoloji 7 1 1 sayfadan
müteşekkildir ve bunları 1. Abdırahmanov kendi eliyle kaleme almıştır. Antoloji
" 1 9 1 6 Yılındaki Ayaklanma'', "Ekim İhtilali'', "Sovyetlerin İyilikleri'', "Geçmiş
Günler ile Yeni Günler'', "Eleştiriler" adlı bölümleri ihtiva etmektedir. El yazması
şeklindeki söz konusu antoloj ide Sovyet yönetiminin ilk yıllarında eline kalem alıp
ır yazmaya başlayan Toktobayev Kasım, Narınlı Kurmanaliyev, Aktan Tınıbekov,
Toktosun Boogaçiyev, Abılkasım, Cutakeyev, Musa Çagatayev, Musa Bayetov,
Moldogazi Togobayev, İ manalı Cangaziyev, Toktoralı Talkanbayev, Cumalı
Karasartov ve Abdırayım Şamatov ' un ırları yer almaktadır. Irların teması oldukça
geniş olup, Ekim Devrimi'nin zaferi, Lenin, Parti, Sovyetlerin getirmiş olduğu yeni
hayat tarzı, onun faydaları, iyilikleri v.b. ele alınmaktadır. Antoloj ide bunun gibi
öğüt anlamında yazılan eserler ile topluma aykırı durumları, dolandırıcıları,
rüşvetçileri eleştiren ırlara da yer verilmiştir. 49
A ta Megendik Soguş ( i l . Dünya Savaşı) antolojisinde yirmiye yakın akının savaş
konusunda yazdığı ır yer almaktadır. lrların çoğunda Sovyet halkının büyük zaferi
vurgulanmaktadır. Cephe gerisinden cepheye, cepheden cephe gerisine yazılan
mektup şeklindeki ırlar geniş yer kaplamaktadır. Savaşta ölenlerin yakınlarına
hitaben yazılan koşoklara da yer verilmiştir. Antoloj i savaş dönemindeki halkın

49 Bk. Kırgızdın Sovettik Folkloru, Kırgızmambas, Frunze 1 950.

1 23
NEZİR TEMUR

ruhunu, vatanseverlik duygusunu, zafere yönelik umut ve arzularını, cephe


gerisindeki inanılmaz gayretini, cephedeki kahramanlığını açık bir şekilde
anlatmaktadır.
1 952 yılında Manas Destanı araştırmaları ile ilgili yapılan konferansta 1.
Abdırahmanov, yaptığı konuşmada Manas' ın bir halk destanı olduğunu, dini
görüşlerin destana dış tesirlerle girdiğini ispatlamaya çalışmıştır. Büyük Manasçı
olarak kabul edilen Sagımbay' ın, dindar bir kişiliğe sahip olduğunu, buna bağlı
olarak Arapça ifadelerin onun varyantında oldukça yoğun kullanıldığını
savunmuştur. Abdırahmanov, aynca Manas' ın Mekke'ye gidişinin onun varyantında
dile getirildiğini ifade etmiştir. 5 0
1. Abdırahmanov, 1 95 1 yılının nisan mayıs aylarında Seytek Destanı'nın
toplanan varyantlarını düzenleyip, basıma hazırlamıştır. El yazmalarının tamamı
9350 mısradan oluşmaktadır ve 323 sayfadır. Destanın söz başında Abdırahmanov, "
Seytek 'in beş varyantının seçilip basıma hazırlanması bana söylendi. Togo/ok
Moldo, /rısmendiyev Şapak, Sarıkov Cakşılık üç comokçunun varyantını seçerek,
bunların hepsinden 300 mısra ır aldım. Geriye kalanlar benim varyantım oldu."
(İbraimov 1 987: 48) şeklinde yazmıştır. 1 95 1 yılında basıma hazırlanan Seytek
Destanı o yıllarda yayımlanamamıştır. Bunun nedeni olarak 1 950'li yılların başında
büyük Türk destanlarına yönelik Sovyet yönetiminin karalama kampanyası
gösterilebilir. Bu karalama kampanyası Stalin 'in ölümüne kadar devam etmiş ve
50' lerin sonuna kadar büyük Türk destanları ile ilgili çalışmalar kesintiye uğramıştır.
Manas Destanı 'nın "Çoii Kazat" bölümünü basıma ilk hazırlayanın 1 .
Abdırahmanov olduğu ihtimal dahilindedir. Metni Abdırahmanov bizzat kendisi
düzeltmiştir. 1 938 yı lına kadar eser basıma hazır hale getirilmiştir. 1 . Abdırahmanov,
İlim Enstitüsün 'de Kırgız tarihi, etnografyası ile folklorunu iyi bilen bir insan olarak
çeşitli ilmi faaliyetlerde danışmanlık görevi de yapmıştır. Ayrıca Manas Destanı 'nın
varyantlarının, bunlar arasındaki benzerliklerin ya da farklılıkların açıkça
gösterildiği çalışmalarda da 1. Abdırahmanov görev almıştır.
1 . Abdırahmanov ile uzun yıllar boyu çalışan Konstantin Kuzmiç Yudahin onu
"Canlı Ansiklopedi" şeklinde tarif etmiştir. Dönemindeki edebiyatçılar, T. Bayciyev
ile Z. Bektenov "O, Kırgız'ın dilcisi, edebiyatçısı, folkloristi olarak dil, tarih,
edebiyat alanındaki çalışmalara canlı sözlük olarak hizmet vermiştir." şeklinde
yazmışlardır (MA Il, 1 995: 355).
Derlenen materyaller arasında Manas Destanı 'nın güney varyantları hakkındaki
materyaller önemli bir yere sahiptir. El yazmalarındaki bilgilere bakıldığında bu
materyaller 1 952- 1 953 yılları arasında yazıya geçirilmiştir. 1. Abdırahmanov, güney
Kırgızlarının vekilleri (çoğunluğu Nookat bölgesinden) Taşmatov Dosu, Kölbayev
Murat, Taşımbetov Ergeş, Sultanov Cumabay gibi on iki icracının verdiği bilgilerin
temelinde destanın varyantlarını tasvir etmiştir. Güneyde Manas Destanı 'ndaki
olayların kısa, ır ve nesir şeklinde resmedilmesi ile ana kahramanları kuzeydeki
manasçılarından çok farklı değildir. Güneyde Törökeldi, Çoodon adlı bilinen
manasçılar yaşamaktadır. Kırgızistan ' ın kuzeyinden derlenen varyantlarla
karşılaştırıldığında destanın güney varyantları (Kısa nesir veya küçük ır şeklinde
söylense de) farklı motifleri ile önemli özelliklere sahiptir (İbraimov 1 987: 77).

50 Bk.Konferanstsiya, Manas Ensiklopediyası, 1 . C., Bişkek 1 995, s.305.

1 24
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

1. Abdırahrnanov, folklorik eserler ile tarihi-etnografik materyalleri derleyip,


yazıp vermekle yetinmemiş, aynca enstitünün özel bölümünü kurarak burada el
yazması türündeki folklor materyalleriyle 1 954 yılında büyük bir arşiv
oluşturmuştur. Daha sonra bu ürünleri türlere ayırarak tasnif etmiştir.
1. Abdırahmanov ve diğer Rus folklorculannın bu dönemde yürüttüğü uzun
soluklu çalışmalar, Kırgız Türklerinin folkloruyla ilgili çalışmaların olgunlaşma
dönemi olarak nitelendirebilir. Ancak söz konusu dönem aynı zamanda "Sovyet
kimliğinin" şekillendirilmeye başlandığı dönem olarak da kabul edilebilir. Bunun en
büyük göstergesi "Kırgız Sovyet El Irlan", "Kırgız Sovyet Folkloru" gibi
tanımlamaların kullanılmasıdır. 1 950'lerin sonuna kadar gerek devrim öncesi
gerekse Sovyet döneminde Kırgız folkloruna ait birçok türde vücuda getirilmiş
materyaller toplanmış ve arşivlenmiştir. 60'lardan sonra ise arşivlerdeki mevcut
eserler üzerinde teorik çalışmalar yapılmış ve söz konusu çalışmalar kitap olarak
yayımlanmıştır.
C. Kırgız Türklerinin Sözlü Geleneğine Ait Ürünleri Sınıflandırma
Çalışmaları
Sovyet ekolünde herhangi bir folklor incelemesinin temel birimi tür (janr) 5 1
olarak belirlenmiş ve söz konusu türler de daha küçük kategorilere bölünerek
incelenmiştir. Rus folklorunda Propp, B.N. Butilov, N. P. Kolpakova, V. E. Gusev,
V. P. Anikin, G. Kruglov sınıflandırma konusunda önemli çalışmalar yapan bilim
adamlarıdır. Propp, halk şiirini epik (anlatım şiiri ve nesir), drama ve lirik şiir olmak
üzere üçe ayırmıştır (Propp 1 998: 98). Anlatımın konusu çoğu zaman sınıflama için
temel olma işlevini görmüştür. Folklor ürünleri arasında günlük yaşama
uygulanışlarıyla karakterize edilmiş türler vardır ve bu da sınıflandırmada uyulan
başka bir kriterdir. Türün tanımlanmasında önemli rol oynayabilecek üçüncü ölçüt
de icranın biçimidir. Sadece düğünlerde, dini törenlerde ve belirli tatil günlerinde
söylenen birçok tür vardır. Belirli özel durumlarda kullanılıyor olmak bazı türlerin
temel özelliğidir. Türün tanımlanmasında manzumu, uygulanışı, icra çeşidi ve
müzikle olan ilişkisi belirleyici unsurlar olmuştur.
Sovyet dönemi folklor çalışmalarında, türlerin sınıflandırılmasında ve
tanımlanmasında söz konusu kriterler esas alınmıştır. Sovyetler Birliği döneminde
sınıflandırma çalışmalarının temel amacının birliğe bağlı toplulukların folklor
türlerinin envanterinin hazırlanması olduğu söylenebilir. Kırgız Türklerinin folklor
çalışmaları tarihinde K. Miftakov ( 1 924), M. Bogdanova ( 1 940), K. Rahmatulin
( 1 943), T. Samançin, T. Bayciyev, Z. Bektenov ( 1 947), A. Tayguranov ( 1 948), S.
Musayev, C. Taştemirov ( 1 960), S. Zakirov ( 1 982), M. Mamırov ( 1 988), M.
Tülögabılov ( 1 985), T. Tanayev ( 1 99 1 ) tarafından çeşitli bakış açılarıyla birçok
tasnif denemesi yapılmıştır (Tanayev 1 998: 6). Adı geçen bilim adamlarının büyük
bir çoğunluğu Kırgız folklor ürünlerini iki ana türe (Lirik Türler, Epik Türler)
ayırmıştır. Bu tasnif denemelerinde Kırgız Türklerinin halk edebiyatına ait türler
arasına halk tiyatrosunun dahil edilip edilmemesi önemli bir tartışma konusu
olmuştur.
Miftakov'dan önce Kırgız Türklerinin halk edebiyatı ürünlerinin
sınıflandırılmasına yönelik tam anlamıyla herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ama
tasnifin bazı belirtileri Radloff ve Velihanov'un eserlerinde görülmektedir. En

jl "Alt Tür " kelimesini karşılayan bu terim Fransızcadan alınmıştır.

1 25
NEZİR TEMUR

azından ep�.s, lirika gibi terimler kullanılmıştır. Ünlü Rus folklorcusu V. Propp
"Folklor Urünlerini Sınıflandırmanın Prensiplert' (Propp 1 998: 65) adlı
makalesinde halk edebiyatı ürünlerinin şiir ve düz yazı şeklinde ayrılması
gerektiğini söylemiştir. Miftakov'un yaptığı tasnif çalışması bu prensibe uymasa da
ilk olması açısından dikkate değerdir. Gerek Bogdanova gerekse Miftakov tasnif
çalışmalarında kendilerine Sovyet ekolünde olduğu gibi biçimden ziyade türü kriter
olarak almışladır.
Miftakov daha sonra topladığı materyaller üzerine yerel gazetelerde yazılar
yazmıştır. "Kırgız Halk Edebiyatının Türlerı"' adlı makalede Kırgızların sözlü
gelenek ürünlerini 37 türe ayırarak her birine birer örnek vermiştir. Kırgız halk
edebiyatını başlangıçta fakirlere, beylere ve bu iki sınıf arasındaki tabakaya ait halk
edebiyatı olmak üzere üçe ayırmıştır. 1 920'li yılların başlarında Sovyet ülkelerinde
" Tap Küröşü (Sınıf Mücadelesi)" gündemde olup halkın sözlü mirasına, sözlü
geleneğine buna göre yaklaşılması parti tarafından talep edilmiştir. Miftakov' un
sözlü gelenek ürünlerini bu şekilde tasnif etmesi ise çeşitli kesimler tarafından
eleştirilmiştir. Bu eleştirileri dikkate alan Miftakov çeşitli araştırmalardan sonra
1 924 yılında yeni bir tasnif denemesinde bulunmuştur.
Miftakov'un ilk yaptığı ve büyük eleştiriler alan tasnif denemesi şöyledir:
1 . Makal/Tabışmak
2. Mayda/Çüydölör
3. Cöö Comok
4. Sckctpay/Küygön
5. Kara Irı/Terme
6. Çong Ir/Comok
l 924'te yaptığı tasnif ise şöyledir:
1 . Comoktor
2. Tarihi Sözdör
A. Tarih
B. Makaldar
C. Kuu Irları
Ç. Edebiyat ve Tarih
3 . Köngül Uloo Sözdörü
A. Kara Ir
B. Koşok
4. Eski Adat Sözdörü
A. Bekbekey
B. Şırıldan
C. Danın
Ç. Bata
D. Caramazan
5 .Kızıkçılık Sözdörü
A. Küygön

1 26
FOLKLOR v e İDEOLOJİ

B. Seketbay
C. Kız Öbüş
Ç. Aytış
D. Camak
E. Kalp
F. Külkü
6. Mayda Adabıyattar
A. Cangılmaçtar
B. Tabışmaktar
C. Makaldar (Tokombayeva 1 99 1 :39)
1 927 yılında Miftakov, üçüncü tablosunu yapmıştır. Böylece Narın ve Issık-Köl
bölgelerinden derlenen sözlü gelenek ürünleri Miftakov tarafından ilk defa tasnif
edilmiştir. Bu aynı zamanda Kırgız halk edebiyatı ürünlerini sınıflandırma
denemelerini de başlatan çalışma olarak anılmıştır (Bogdanova 1 943).
Miftakov 'un yaptığı tasnif çalışmalarında eksiklikler ve hatalar olmasına rağmen
bu tasnif daha sonra Rahmatulin ' in, Bogdanova'nın, Samançin ' in, Bayçiyev ile
Bektenov'un sınıflandırmalarında da göz önüne alınmış ve kısmen korunmuştur. Söz
konusu araştırmacıların sınıflandırmalarında masal, menkabe, atasözü, şarkı, efsane,
ağıt, tedavi, dua, caramazan, aşk, aytış, yalanlama, bilmece, tekerleme, ninni gibi
Miftakov ' un kullandığı edebi terimler aynen alınmıştır.
Kırgız Türkleri yüzyıllar boyunca oldukça zengin bir sözlü kültür hazinesi
oluşturmuşlardır. Yazılı kültürlerinin çok fazla gelişmiş olmamasına rağmen kültür
tarihlerinde önemli edebi eserler yer almaktadır. Şiirler, şarkılar ve birçok anlatı türü
nesilden nesile sözlü olarak aktarılmıştır. Modern anlamda edebiyatın temelleri
devrimden sonra atılmaya başlanmış ve bu dönemden itibaren sözün yerini yazı
almaya başlamıştır.
Kırgız folkloruyla ilgili ilk bilgileri Radloff vermiştir. 1 885 yılında "Kuzey Türk
Boylarının Halk Edebiyatlarından Örnekler" adlı eseri yayımlanmıştır. Söz konusu
eserin 5. cildinde Manas Destanı'nın çevirisi ve transkripsiyonu verilmiştir. Bunun
ön sözünde Kırgız destanlarının ve folklorunun bazı problemlerine değinilmiştir.
1 904 yılında Çokan Velihanov'un "Kökötay'ın Aşı" adlı çalışması
yayımlanmıştır. 1 9 1 1 yılında Keleti Szemle adlı dergide Almasy'nin "Manas 'ın
Semetey ile Vedalaşması" epizotundaki ses bilgilerinden örnekler verilmiş ve Kırgız
halk şiirinin bazı sorunlarına değinilmiştir. Bu sorunlar genellikle şiirlerin türlerinin
belirsizliğiyle ilgilidir.
Aşağı yukarı aynı zaman dilimi içerisinde A. Divayev 'in Kırgız folklorundan,
etnografyasından bazı çevirileri içeren makaleleri yayımlanmıştır. Böylece devrime
kadar Kırgız folklorunun bütün dallarından kaynaklar kısmen de olsa derlenmiş ve
araştırılmıştır. Devrimin ilk yıl larında Kırgız halk edebiyatı ve Manas Destanı'yla
ilgili çalışmalara büyük bir hızla başlanmıştır. O dönemde derlenen materyaller
SSSR İlimler Akademisinin Dil ve Edebiyat Enstitüsünde muhafaza edilmiştir.
Manas Destanı 'nın 12 varyantı ve 1 60 ciltten oluşan el yazmaları aynı enstitünün
arşivleri arasındadır. Bu materyallerden Manas Destanı'nın bilinen epizotları,
kahramanlık destanları, masallar, atasözleri ve bilmeceler yayımlanmıştır.

1 27
NEZİR TEMUR

Devrimin ilk yıllarında ve sonraki dönemlerde yoğunlaşan folklor çalışmalarında


metot olarak Rus folkloristlerinin etkisinde kalınmıştır. Kırgız destanlarının
teşekkülü konusunda Falev, "Kara Kırgızların Destanları Nasıl Oluşmuştur?" adlı
bir çalışma yapmıştır. Devrimden sonra ilk olarak Manas'la ilgili ayrıntılı bilgiler
Kazak bilim adamı Muhtar Avezov tarafından verilmiştir. Yudahin tarafından
düzenlenen "Kırgızca-Rusça" (Yudahin 1 94 1 ) sözlükte çeşitli folklor · türleri
hakkında bilgiler yer almaktadır. Sözlükte, Kırgızca'daki deyimler, atasözleri,
şiirlerden örnekler verilmiş ve bazı folklor terimleri izah edilmiştir. Kırgız folkloru
ve destanlarıyla ile ilgili çeşitli çalışmalar dergilerde yayımlanmıştır.
Folkloristler en çok Manas Destanı üzerinde durmuşlardır. Rahmatulin' in
"Manasçılar", "Büyük Vatansever, Olağanüstü Manas" adlı eserleri Bemştam'ın
destanın teşekkülü konusundaki incelemeleri ve değerlendirmeleri önemli çalışmalar
arasındadır.
Kırgız folklorunu oluşturan zengin türlerin ilmi anlamda tam olarak tasnifi
yapılmamış ve bu da Kırgız folklorundaki önemli sorunlardan biri olarak kabul
edilmiştir. Akınlar tarafından yapılan sınıflandırmalar Kırgız halk edebiyatının tür
olarak oldukça zengin bir içeriğe sahip olduğunu göstermektedir. Farklı bilim
adamları ise Kırgız Türklerinin halk edebiyatı ürünlerini dört ana başlık altında
incelemiştir: Lirikalık Canrlar (Lirik Türler), Epikalık Canrlar (Epik Türler),
Didaktikalık Camlar (Didaktik Türler), Eldik Satiralar veya Kuudul Sözdör (Hiciv)
(Musayev, Taştemirov 1 95 8 : 1 8).
l 940 'lı yıl ların başlarında Kırgız Türklerinin halk edebiyatı ürünleri ile ilgili
tasnif çalışmasını M i ftakov ' dan sonra M. Bogdanova yapmıştır. Bogdanova 'nın
sınıflandırması şu şekildedir:
1 . Comok: Bu kavram folklorun bütün türlerini, biçimlerini (nazım-nesir) ve
Manas Destanı'nın bütün bölümlerini içine alır.
2. Cöö Comok: Nesir şeklindedir.
3. lr Comok: Nazım şeklindedir
4. /r: Lirik ve epik olmak üzere ikiye ayrılır.
5 . Kuudul: Hicivler (Bogdanova 1 943 : 1 49).
Bu türleri icra edenlere Akınlar, Comokçular, lrcılar ve Kuudul adı
verilmektedir. Bu türler muhtevaları, poetik karakterleri bakımından farklı olarak
ortaya çıkmıştır.
Bogdanova Kırgız halk edebiyatı türlerini temel olarak iki gruba ayırmıştır.
Bunlar:
1 . Lirik türler
2. Epik türler
Yukarıdaki iki temel grubu da alt başlıklara ayırmıştır:
1 . Lirik Türler
a) Emek şiirleri
b) Büyü
c) Tören, merasim
ç) Halk bilgisi
d) Hayat şarkıları

1 28
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

e) Bilmeceler
f) Tekerlemeler (Bogdanova 1 943 : 1 50)
Bogdanova, bu tasnifi yaparken kendisine ölçüt olarak türlerin tarihi
gelişimlerini almıştır. Lirik türler daha önce ortaya çıktığı için ilk grubu lirik
türlerden oluşturmuştur.
Lirik türlerin ilk grubuna giren emek şiirlerinin aynı zamanda, sonradan ortaya
çıkan günlük hayatla ilgili şiirlerle doğrudan ilgisi bulunmaktadır. Ancak M.
Bogdanova, bu çalışmasında Kırgız halk edebiyatının çok fazla bölünmemesi için
bazı türleri sınırlandırmıştır (Bogdanova 1 943 : 1 50).
Emek şiirlerinin en eski şekilleri çalışılırken söylenirdi. Ancak söz konusu
şiirlerin çoğu bugüne ulaşamamıştır. SSSR Bilimler Akademisinin Dil ve Edebiyat
Enstitüsü Kırgız tarihi bölümünde sadece tarla işçilerinin çalışırken söylediği bir
emek şiiri bulunmaktadır. Bu şiir tarla çapalarken söylenen "Op Mayda" adlı şiirdir
(Bogdanova 1 943 : 1 50).
Emek şiiri türlerinden olan Bekbekey kadınlar tarafından söylenmektedir.
Bekbekey totem kültünü içine almaktadır. Bekbekey'in yanında her zaman Saksakay
vardır. Saksakay çoktan unutulmuş bir totemdir. Totemi takip eden şarkılardan biri
de Şırıldan 'dır. Bu şarkı atları vahşi hayvanlardan ve kötü ruhlardan korumak için
söylenen şiirlerdir (Bogdanova 1 943 : 1 50).
Emek şiir ve şarkılarıyla büyü şiir ve şarkılarının ortaya çıkışı aynı döneme
rastlamaktadır. Kırgız folklorunda büyüyle ilgili bilgi ve materyallerin pek zengin
olduğu söylenemez. Ancak 1 929 yılındaki kolektivizm politikaları neticelerinde
birlikte kolhozların kurulmasının ve buradaki çalışmaların anlatıldığı şiirler emek
şiirleri kapsamında değerlendirilmiştir. Büyü şiir ve şarkılarını Bogdanova şu alt
başlıklara ayırmıştır:
1 . Avcılık
2. Hayvancılık
3. Tarla ekme
4. Ot yetiştirme (Bogdanova 1 943 : 1 5 1 )
Bunlar içinde hayvancılıkla ilgili büyüler diğerlerinden oldukça farklıdır.
Hayvan büyülerine ait ürünler çoğunlukla hayvanlarla ilgili bir işlem yapılırken
söylenir. Mesela, hayvanın yavrularını emzirirken söylenen türler. Bogdanova, bu
büyüleri doğrudan kamlık dönemi inançlarıyla ilişkilendirmiştir (Bogdanova
1 943 : 1 5 1 ) .
Merasim, ayin esnasında icra edilen türlerin muhtevası şu şekilde tasnif
edilmiştir:
1 . Hayvanları kötü ruhlardan korumak için söylenen türler
2. Çiftçilerin bereketli bir hasat dönemi geçirmeleri için söylenen türler
3. Toplumsal olaylar için söylenen türler
4. Günlük hayatla ilgili ve törenlerde söylenen türler
Günlük hayatla ilgili söylenen (Koşok, ağıtlar) türlerden birçoğu günümüze
kadar ulaşabilmiştir. Ölüm için söylenen ağıtlar iki gruba ayrılmıştır:
1 . Koşok: Yaşanan üzüntünün yüksek sesle, haykırarak söylendiği ağıtlar.

1 29
NEZİR TEMUR

2. Hayatla ilgili kaygıyı, endişeyi, yaşanan bir üzüntüyü ifade eden ağıtlar
(Bogdanova 1 943 : 1 53).
Kırgız folklor ürünleri arasında atasözleri, tekerlemeler ve didaktik eserler geniş
bir yer tutmaktadır.
Lirik türlerin çoğu günlük hayatla ilgili şarkılardan oluşmaktadır. Bu türler
Kırgız folklor ürünlerinin ilk örneklerini teşkil etmektedir. Günlük hayatla ilgili
türler günümüze kadar çok fazla değişmeden varlığını ve etkisini korumuştur. Ancak
tören şiirleri Bogdanova'ya göre feodalizm zamanında gelişmiştir. Bogdanova
günlük hayatla ilgili türleri ise şu şekilde tasnif etmiştir:
1 . Süyüü ırları (Aşk şiirleri)
2. Aytışdar (Atışmalar)
3. Arman ırları (Sıkıntı ile ilgili şiirler)
4. Koşok (Ağıtlar)
5. Coktoo ırları (Cenaze şiirleri)
6. Koştoşuu ırları (Veda şiirleri)
7. Kereez ırları (Vasiyet şiirleri)
8. Din ırları (Dini şiirler)
9. Moktoo ırları (Övgü şiirleri)
1 O. Arnoo ırları (İthaf şiirleri)
1 1 . Kordoo ırları (Tahkir �i irlcri)
1 2. Akıy, Akıynek (Atışma - tekerleme şiirleri)
1 3 . Oyun ırları (Oyun şiirleri)
1 4. Beşik ırları (Beşik şiirleri)
1 5 . Şıldın ırları (Alay şiirleri)
1 6. Kuudulduk ırları (Hiciv şiirleri)
1 7 . Tamaşaluu ırları (Eğlence şiirleri)
1 8 . Kalp (Yalanlamalar) (Bogdanova 1 943 : 1 53)
Günlük hayatla ilgili şiirlerin bir bölümünü oluşturan atışmalar genellikle soru -
cevap, bilmece ve diyalog şeklinde oluşturulmuştur. Devrime kadar atışmalarda
akınlar, hanlara, beylere övgülerini de dile getirmişlerdir. Devrimden sonraki
atışmalarda ise genellikle eski hayat ile yeni hayat karşılaştırılmıştır.
Kırgız folklor ürünlerinin ikinci grubunu da epik eserler oluşturmaktadır.
Bogdanova epik eserleri şu şekilde sınıflandırmıştır:
1 . Mitler
2. Masallar
3. Efsane
4. Uzun Şiirler
5 . Fıkralar ve küçük anlatı türleri (Bogdanova 1 943 : 1 54)
Mit, masal ve efsanelerle ilgili yeterli sayıda kaynak mevcut değildir. Bogdanova
epik eserler içinde önemli olan anlatıları şu şekilde sıralamıştır:
1 . Kahramanlık hikayeleri

1 30
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

2. Hikayeler
3. Romantik hikayeler
4. Sosyo - politik hikayeler (Bogdanova 1 943 : 1 54)
Kırgız folklorunda kahramanlık destanları geniş bir yer tutmaktadır. Destanların
içeriği çoğunlukla mitoloj ik döneme ait motiflerle oluşturulmuştur. Aynca bu
destanlar diğer folklor türlerini de içerisinde barındırmaktadır.
Mitolojik hikayeler ve efsaneler tarihi olaylan; lirik şiirlerin duygu dünyasını;
halkın günlük hayata dair üzüntülerini, mutluluklarını ve düşüncelerini; atasözlerini,
şarkılarını kendi olay örgüsü içerisinde işlemiştir. Kahramanlık destanı olan Manas
yüzyıllar boyu varlığını korumuştur. Manas Destanı diğer kahramanlık destanlarını
da etkilemiştir. Bunlar arasında Er Tabıldı, Kurmanbek, Canış-Bayış, Mendirman,
Kedeykan, Köbükkan, Olcobay ve Caftıl Mırza yer almaktadır. Söz konusu destanlar
hacimleri bakımından Manas Destanı'ndan küçük olmasına rağmen olay örgüleri
bakımından Manas Destanı'ndan geri kalmayacak kadar güçlüdür. Kırgızlar epik
anlatılan yüzyıllarca yaşatmış ve korumuşlardır. Bogdanova, destanlardaki
kahramanları şu şekilde vasıflandırmıştır: "Halkın epik anlatılarındaki kahramanlar
her şeyden önce milleti ve vatanı için savaşmış temiz insanlardır. " (Bogdanova
1 943 : 1 55) Bogdanova'nın ve diğer folkloristlerin özellikle İkinci Dünya Savaşı
sırasında destan değerlendirmelerinde kahramanlık ve vatan sevgisini ön plana
çıkarması dönemin şartlarına göre oldukça anlamlı değerlendirmeler olarak kabul
edilebilir. Ayrıca bu dönemde "Patrotizm" daha açık bir ifadeyle "Sovyet
Patrotizm"i halk şiirinde ön plana çıkan önemli bir motiftir.
Romantik türler olarak adlandırılan eserlerde ise halkın yaşadığı dramatik olaylar
anlatılmıştır. Bu türde yaratılmış eserlere ise Togolok Moldo'nun "Ak Bermet",
"Atkan Tan menen Süygön Bay" adlı eserleri örnek verilebilir.
Bogdanova'nın yapmış olduğu sınıflandırma aşağıda tam olarak verilmiştir
(Bogdanova 1 943 : 1 58):
I . LİRİK TÜRLER
A. Emek Şiirleri
1 . Op Mayda (Çiftçilerin çalışma sırasında söylediği şiir)
2. Bekbekey (At Sürüleri için Kadınlar Söyler)
3. Şırıldafi (Erkekler Söyler)
4. Çoban ezgileri
5. Çiftçi şiirleri
B. Hurafeler (lrımdar)
1 . Avcılık şiirleri
2. Hayvan sahiplerinin tören şiirleri
a) Hayvanların yavrularını emzirirken söylenen şiirler
b) Başka bir hayvan tarafından emziri len yavru için söylenen şiirler
3. Çiftçilikle İlgili Törenler
a) Hava olayları ile ilgili olan ırımlar
4. Büyü şiirleri
a) Tohumun çiçek açması işin söylenen ırımlar

1 31
NEZİR TEMUR

b) Hastalıkları kovmak için söylenen ınmlar


c) Diş hastalıklarıyla ilgili ınmlar
ç) Düşmanları kovmak için söylenen ınmlar
d) Yolculuğa çıkıldığında söylenen ırımlar
5. Gelenek - Görenek Irımları
a) Isıtmak
b) Soğutmak
c) Düşmanlardan korunmak
ç) Yoku ınmları
6. Fal Irımları
7. Bakşı Irımları
C. Gelenek Görenek Irları
-

1 . Hayvancılıkla İlgili Gelenek - Görenek Şiirleri


2. Çiftçilikle İlgili Gelenek - Görenek Şiirleri
a) Toprak İçin(Bereket) Adak Adama
b) Nevruz
3. Sosyo - Politik Gelenek - Görenek Şiirleri
a) Savaşa uğurlama şiirleri
4. Geleneksel Şiirler
a) Toy Irları (Düğün Şiirleri)
b) Koşoktor (Ağıtlar)
c) Caramazan (Ramazaniye)
ç) Kereez (Vasiyet Ş iirleri)
d) Bata (Dualar)
Ç. EL SÖZD ÖR Ü (HALK DEYİŞLERİ)
1 . Maka/dar (Atalar sözü)
2 . Lakaplar (Deyimler)
3. Sanat Irları (Sanat Şiirleri)
4. Nasiyat lrları (Nasihat Şiirleri)
D. GÜNLÜK HAY ATLA İLGİLİ ŞİİRLER
1 . Aşk Şiirleri(Süyüü Irları)
2. Atışmalar (Aytış Irları)
3 . Sıkıntıyla İlgili Şiirler (Arman Irları)
4. Ağıt (Koşok)
5. Ağıt Şiirleri (Coktoo, sadece ölen insan için söylenir)
6. Veda Şiirleri (Koştocuu Irları)
7. Vasiyet Şiirleri (Kerzee Irları)
8. Dini Şiirler
9. Övgü Şiirleri (Maktoo Irları)

1 32
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

1 0. İthaf Şiirleri (Arnoo Irlan)


1 1 . Tahkir Şiirleri (Kordoo Irlan)
1 2.Akiynek Şiirleri (Çocuklar tarafından yapılan atışmalar)
1 3 . Oyıın Şiirleri
1 4 . Ninniler (Beşik Irlan)
1 5 . Alay Şiirleri (Şıldıii Irlan)
1 6. Mizah Şiirleri (Kuudulduk Irlan)
1 7. Eğlence Şiirleri (Tamaşalık Irlar)
1 8. Yalanlamalar (Kalp)
E. BİLMECELER
F. TEKERLEMELER
il. EPİK TÜRLER
A. MİTLER
B . MASALLAR
1 . Hayvan Masalları
2. Olağanüstü Masallar
3. Günlük Hayatla İlgili Masallar
4. Mizahi Masallar
C. FABL (Tamsi lder)
Ç. EFSANELER
D. UZUN ŞİİRLER (Poemalar)
1 . Kahramanlık Poeması
a. Manas
b. Semetey
c. Seytek
ç. Er Töştük
d. Tabıldı Batır
e. Kurmanbek
f. Canış-Bayış
2. Sosyal Poemalar
a. Mendirman
b. Kedeykan
c. Köbük Han
ç. Olcobay
d. Kocoçaş
e. Caiiıl Mirza
3. Romantik Poemalar
a. Lirik
b. Lirik-Epik

1 33
NEZİR TEMUR

c. Tarihi
4. Sosyo-Politik Poemalar
a. Ahir Zaman
b. Dar Zaman
c. Zamandan Şikayet (Zor Zaman)
ç.Hanlann Zamanı(Hanlıklar döneminde hanlardan şikayeti anlatır)
d. Zamane
E. FIKRALAR (Anekdotlar)
Toktoy Tanayev, Bogdanova' nın tasnifine üçüncü ana başlık olarak ise halk
tiyatrosunu (Eldik Dramalar) aldığını (Tanayev 1 99 1 : 9) ancak halk tiyatrosuna
hangi türlerin girdiğini göstermediğini ifade etmiştir. Ne var ki Bogdanova 'nın 1 943
yılında yaptığı tasnif çalışmasında ve bu çalışmayla ilgili kaleme aldığı makalede bu
türle ilgili herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.
Başka bir çalışmada M. Bogdanova, "Ak Möör" adlı destanı eldik drama olarak
nitelendirmiştir. Ancak bu örneğe S. Zakirov, A. Tokombayeva karşı çıkmışlar, söz
konusu eserin Liro-Epik Poema şeklinde tanımlanması gerektiğini iddia etmişlerdir
(Zakirov, Tokombayeva 1 964: 5).
1 943 yılında folklorist Kalim Rahmatulin 'in yapmış olduğu tasnif çalışmasında
Kırgız Türklerinin halk edebiyatına ait türler üç ana başlık altında toplanmıştır:
1 . Lirik Türler (Lirikalık Canr)
A. Emgek Irları
B. Kaada - Salt Irları
C. Urp - Adat Irları
Ç. Tabışmaktar
2. Destan Türleri (Epostun Canr)
A. Mif.
B. Comok
C. Legenda
Ç. Poema
3. Drama (Tanayev 1 99 1 : 1 1 )
Rahmatulin de halk tiyatrosu ıçıne hangi türlerin girdiği konusunda bir
değerlendirmede bulunmamıştır. Gerek Bogdanova gerekse Rahmatulin Kırgız
Türklerinin devrime kadarki folklor ürünleri arasında halk tiyatrosunun olmadığı
yönünde öne sürülen görüşlere karşı çıkmışlardır. Ancak halk tiyatrosuna hangi
türlerin girmesi gerektiği konusunda da bir görüş öne sürememişlerdir.
il. Dünya Savaşı 'ndan sonra Kırgız Türklerinin folkloruyla ilgili çalışmalar
devam etmiştir. Ünlü Rus edebiyat bilimcileri T. Samançin, T. Bayciyev ve Z.
Bektenov, 1 947 yılında Kırgız Türklerinin halk edebiyatına ait türlerin tasnifiyle
ilgili yaptıkları ortak çalışmada türleri epik ve lirik olmak üzere iki ana başlık altında
toplamışlardır. Söz konusu bilim adamları Miftakov, Bogdanova ve Rahmatulin' in
tasnif çalışmalarındaki türleri kabul etmişler ancak onlar da kendi tasniflerinde halk
tiyatrosuna yer vermemişlerdir. Onların yapmış oldukları tasnif şöyledir:

1 34
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

1 . Epik Türler
A. Cöö Comoktor
B. Batırdık Poema
2. Lirik Türler
A. Emgek Irlan
B. Süyüü Irlan
C. Danmdar
Ç. Didaktika (Tanayev 1 99 1 : 1 1 )
1 948 yılında A . Taygürönov "Kırgızların Folkloru" adlı başka bir tasnif
çalışması yapmıştır. Bu çalışmada Kırgız Türklerinin halk edebiyatına ait türler üç
ana başlık altında toplanmıştır. Ancak söz konusu bilim adamı da Bogdanova ve
Rahmatulin ' in yaptığı gibi halk tiyatrosuna ait türler hakkında herhangi bir bilgi
vermemiştir. Taygürönov'un yapmış olduğu tasnif çalışması şöyledir:
1 . Lirik Türler (Lirikalık Canr)
A. Armandar
B. Koşoktor
C. Süyüü ırlan
Ç. Em - Dom Irları 5 2
D. Emgek Irları
E. Oyun lrları
2. Epik Türler
A. Baatırdık Poema
B. Cöö Comoktor
3. Eldik Dramalar (Tanayev 1 99 1 : 1 5)
Daha sonra yapılan tasnif çalışmalarında [S. Musayev, C. Taştemirov ( 1 960), S.
Zakirov ( 1 982), M Mamırov ( 1 988), M Tülögabılov ( 1 985), T. Tanayev ( 1 99 1 )]
temel olarak yukarıdaki tasnif denemeleri esas alınmıştır. Bu tasnif çalışmaları
arasında özel bir alanla ilgili olması sebebiyle 1 985 yılında Tülögabılov' un yaptığı
çalışma dikkate değerdir. Söz konusu çalışmada Tülögabılov çocuk folkloruyla ilgili
olan türleri "Kırgız Baldar Folkloru" başlığıyla sınıflandırmıştır. Bu tasnif denemesi
1 985 yılında "El Agartuu" adlı dergide yayımlanmıştır. Tülögabılov'un tasnifi şu
şekildedir:
I. IRLAR
1 . Beşik lrları
A. Aldey - Aldey
B. Tay Böbök
C. Salbilek
2. Düynö Taanuu Irlar
A. Makuluktar Cönündö

52 Hastalanan çocuklar için bakşılar tarafından okunan dualar.

1 35
NEZİR TEMUR

B. Ayabanatlar Cönündö
3. Mezgil - Maal
A. Dört Mezgil (Dört Mevsim)
4. Beymaral (Çeşitli Konular ile ilgili
A. Tört Tütük (Hayvan Türleri)
B. Cörölgö ır
C. Terebel Ir (Tabiat Irlan)
Ç. Sayakattarna / Sapat Ir
D. Oynoo Ir
E. Eliktöö Ir
il. KARA IRLAR
1 . Emgek Irları
2. Nasaat Irlar
3. Cafiılmaç
4. Tabışmak
5. Apırtma / Kalp
6. Makal
7. Lakap
8. Tamsil
III. COMOKTOR
1 . Cöö Comoktor
A. Keremettüü Cöö Comok
B. Aybanattar Cönündö
C. Tiriçilik Cönündö Comok
2. Koşok / Dastan / Epos
A. Kence Dastan
B. Uluu Dastan
C. Tarihiy Dastan (Tanayev 1 99 1 : 1 7)
Miftakov'unki ilk, Bogdanova'nınki ise ayrıntılı ve bilimsel kriterlere uygun i lk
tasnif denemesi olması açısından önemli çalışmalar olarak kabul edilebilir.
Samançin'in, Bayçiyev ile Bektenov'un sınıflandırmalarında söz konusu çalışmalar
temel alındığından adı geçen bilim adamlarının sınıflandırmaları çok fazla göz
önüne alınmamıştır. 1 960' 1ara kadar yapılan tasnif denemelerinde Kırgız Türklerinin
halk edebiyatına ait türlerin envanteri hemen hemen ortaya çıkarılmıştır. Gerek
devrim öncesi gerekse devrimden sonra vücuda getirilen eserler bu tasnif
çalışmalarında değerlendirilmiştir.
Ç. Manas Destanıyla İlglll Çalışmalar
Çarlık Rusyası'nın XIX. yüzyılda Türkistan coğrafyasını fiilen işgaliyle birlikte
işgal edilen bölgelerdeki toplulukların kültürel hayatına karşı da büyük bir ilgi
duyulmuştur. Kültürel hayata karşı olan bu ilgi Çarlık Rusyası'nın izlediği
milliyetler politikasının bir uzantısı olarak kabul edilebilir. Kültürel alandaki ilk

1 36
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

çalışmalar bölgeye giden misyonerler (İlminskiy ve takipçileri) tarafından


gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki dönemlerde ise bölgeye ilmi geziler
düzenlenmiştir. İlmi geziler için oluşturulan heyetlerde hemen hemen her alandan
uzmanlar yer almıştır. Çarlık Rusyası Türkistan bölgesindeki diğer Türk boylarında
da olduğu gibi Kırgızların ekonomisinin, kültürel hayatının gelişmesine katkıda
bulunmamış, aksine büyük bir baskı politikası uygulamıştır.
Kırgızlar, Rusya'nın yönetimi altına girdikten sonraki yıllarda Rus araştırmacılar
Kırgızların kültürel ve edebi ürünlerini derlemeye ve araştırmaya başlamışlardır. Bu
yöndeki faaliyetlerin ilki Manas Destanı'nın derlenmesi ve incelenmesi olmuştur.
Manas incelemelerini temel olarak üçe ayırmak mümkündür:
a) Destanın Derlenmesi
b) Destanın Yayımlanması
c) Destanın Bütün Yönleriyle Değerlendirilmesi.
1 940'lı yıllarda Manas Destanı'nı inceleme ve değerlendirme faaliyetleri yoğun
olarak yürütülmüştür. K. Rahmatulin, A. N. Bernştam, S. M. Abramzom, V. M.
Jirmunskiy, M. İ . Bogdanova, Ö. Cakişev, 1 . Abdırahmanov v.b. araştırmacıların
incelemeleri destanın günlük meselelere ilişkin yönleridir. 1 957 yılında Kırgız SSSR
İlimler Akademisinin Dil ve Edebiyat Enstitüsünde Manas bölümü kurularak, destan
hakkındaki materyalleri bir sisteme dahil edip basıma hazırlama ve ilmi açıdan
destanı inceleme faaliyetlerini yürütmekle görevlendirilmiştir.
Manas Destanı'nın derlenmesi ve incelenmesini dönem olarak Ekim Devrimine
kadarki ve Sovyetler Birliği devrindeki çalışmalar şeklinde ikiye ayırmak
mümkündür. XVI. yüzyılda Ferganalı Seyfeddin Aksıkenti ve oğlu Noonız
Muhammed'in 5 3 kaleme almış olduğu kitapta tarihi menkıbeler efsaneler ve dini
nitelikli hikayelerden bahsedilmiştir. Ayrıca IX. ve XV. yüzyıllar arasında meydana
gelen tarihi olaylar anlatılmıştır. Bu eserde Manas 'ın bir destan kahramanı olmadığı
tarihi bir kişilik olduğu vurgulanmıştır.
Devrime kadar Manas Destanı ' nı araştıranların başında Çokon Çingizoviç
Velihanov yer almaktadır. 1 856 yılında Velihanov ilk seyahatini Kırgızistan'a
yapmıştır. !sık Göl bölgesindeki çalışmaları esnasında Kırgızların örf-adetlerine ilgi
duymuş ve o bölgedeki halk edebiyatı ürünlerini derlemiştir. Onun genel olarak
Kırgızların tarihine, etnografyasına, ilişkin derlediği materyaller oldukça çoktur.
"Kökötöydün Aşı" (Ç. Ç. Velihanov, 1 856) adlı el yazmasının aslı 47 sayfa olup
3 3 1 9 mısradan müteşekkildir. Söz konusu nüsha bugün SSSR İlimler Akademisi 'nin
Doğu Bilimleri Enstitüsü arşivinde (r.2.op.4.d.36) bulunmaktadır. Velihanov 'un, bu
epizotu Rusça (Smert Kukotay Ilana i Ego Paminki) adıyla 9 1 3 mısra olarak tercüme
edilmiştir. Velihanov 'un söz konusu tercümesi "Soçineçiya Ç. Ç. Velihanova,
Zapiski Ruskogo Gerografıçeskogo Obşçestvo po otd. Etnografıi, Spb, 1 904" adıyla
yayımlanmıştır (Yılmaz 1 999: 67-72).
Manas Destanı'nı Velihanov 'dan sonra Radloff derlemiştir. O Türk boylarının
dillerini fonetik-diyalektik açıdan birbiriyle karşılaştırıp özelliklerini ortaya
çıkarmaya çalışmıştır. Bu çalışmaları yaparken Türk boylarının halk edebiyatına da
ilgi duymuş ve bu alandaki materyalleri derlemiştir. Radloff derlediği halk edebiyatı

53Bak. Tarıhtardın Cıynagı (Macmu A tuf - Tavorih), (Hazırlayanlar: Moldo Mamasabır


Dosbolov ve Omor Sooronov), Bişkek 1 996.

1 37
N EZİR TEMUR

ürünlerinin dil ve tür özelliklerini, muhtevalarını, ortaya çıkışlarını, nasıl


geliştiklerini incelemiş ve bu konudaki fikirlerini notlar halinde yazmıştır. Radloff
1 862 yılında Tekes tarafındaki, 1 869 yılında lsık Göl'ün batısındaki, Çüy
bölgesindeki Kırgızların halk edebiyatı ürünlerini yazıya aktarmıştır. Kırgızlardan
derlediği materyalleri "Kuzey Türk Boylarının Halk Edebiyatı Örneklerı" şeklinde
beş cilt halinde yayımlamıştır. Beşinci ciltte Kırgız halk edebiyatından örnekler
verilmiştir. Kitap; Manas ( 1 -368 s.), Coloy Kan (369-525 s.), Er Töştük (526-529
s.), Koşoktor (590-599 s.) olmak üzere dört bölümden oluşmaktadır. Derlenen halk
edebiyatı örneklerinin Rus alfabesiyle Kırgızca metni ve Almanca tercümesi 1 885
yılında basılmıştır. Obraztsı Narodnoy Literaturı Severnih Tyurkskih Plemen adlı
çalışmada Radloff, Manas ' ın Doğumu, Almambet'in Gelişi, Manas ile Kökçö'nün
Savaşı, Kanıkey' le Evlenişi, Manas 'ın Ölüp Dirilmesi, Kökötöy'ün Aşı,
Közkamanların Olayı ve Semetey (Bu bölümde Semetey ile Seytek' in Kaderi
anlatılmaktadır.) adlı epizotların bölümlerini yazıp almıştır. Manas Destanı'nın adı
geçen bu epizotlarında, bölümlerinde destanın başkahramanlarının hayatları, başka
halklarla olan ilişkileri kısaca anlatılmaktadır (Mamirov 1 967: 5).
Radloff, Manas Destanı'nı anlatarak nesilden nesile taşıyan destancıların halk
arasında aldığı yerin, onların yeteneklerine verilen kıymete bağlı olduğunu
anlatmıştır. Radloff, manasçıların destana dönemin şartlarına uygun eklemelerde
bulunduğunu açıklamıştır. Buna en iyi örnek olarak da "Ak padışa" ifadesinin
destana girmesini göstermiştir. Ayrıca bu dönemde Ruslar için " . . . Orus curtu
booruker (Rus ülkesi yardımsever), Orustan kirip cay algın" (Mamirov 1 967:6)
şeklindeki i fadelere de destanda rastlanmaktadır. Halk şairleri de Kırgızistan ' ı n
Rusya'ya bağlandığı i l k yıllarda Çar'a ithafen şiirler söylemişlerdir. Benzer durum
SSCB döneminde Lenin'e, Stalin'e ithaf edilen şiirler için de söylenebilir.
Ç. Velihanov ile Radloff Manas Destanı' ndan göçmen halkın savaş
dönemindeki siyasi ekonomik hayatının göründüğü, bu eserde masalların, her türlü
şiirin, dini izahların verildiği konusunda aynı fikri taşımaktadırlar. Bu araştırmacılar,
Manas Destanı'ndaki İslam dininin etkisini ve değişik gelişmeleri sonraki
dönemlerde destana giren katmanlar olarak kabul etmektedirler.
Her iki araştırmacı da Manas Destanı'nın ilk derleyicileri olduklarını, kendi
materyallerinde hangi özellikler olduğunu da anlatmışlar, bu özellikleri sonraki
varyantlarla karşılaştırmışlardır. Ç. Velihanov 'da Manas 'ın Neskara tarafından
öldürülüşü anlatılmaktadır. 1 9 1 4 yılında Moskova'da ünlü Semeteyci Kencekara'nın
varyantının esas alındığı "Semetey" varyantı, B. Smimov 'un "V Stepyah
Turkestana. M , 1 91 4", adlı kitabında yayımlanmıştır.
Manas Destanı' nın ayrıntılı bir şekilde araştırılması, bu çalışmaların bir sisteme
sokulması Sovyetler Birliği döneminde olmuştur. İhtilalin başarıyla
sonuçlanmasından sonra Sovyet yönetimi kültürel miraslara ilgi gösterip, Sovyet
toplumunun kurulmasının ilk yıllarında bunları belirleyip derleme faaliyetlerine
büyük önem vermiştir. 1 9 1 7 yılından sonra Sovyetler Birliği döneminde Manas ile
ilgili derlemeler hız kazanmıştır. 1 9 1 7- 1 924 yılları arasında Arabayev, Manasçı
Tınıbek'ten 400.000 mısra tespit etmiş, ancak bunun 3620 mısralık bir bölümünü
Arap harfleriyle yayımlanmıştır.
Sovyet yönetiminin ilk yıllarında Manas Destanı'nın araştırılmasında devrime
kadarki derlenen materyaller temel alınmıştır. 1 922 yılında Türkolog P. A. Falev ' in

1 38
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

"Kara Kırgızların Destanları Nasıl Oluştu?"54 adlı çalışması "Nayka i


Prosveşeniye" adlı gazetede yayımlanmıştır. Falev' in bu çalışmasında destanların
farklı edebi özellikleri, değişik Türk boylarının destanları ile karşılaştırılarak
incelenmiştir.
Manas Destanı'nı Sovyet döneminde inceleyenlerden biri de ünlü Kazak yazar
M. O. Avezov'dur. Araştırmacıların birçoğu destanın sadece bir epizodu üzerinde
durup teorik düşüncelerini bu şekilde geliştirmişlerdir. Kısaca bunlar Manas
Destanı 'nın düşünce yapısı ve içeriğiyle tanışmışlardır. M. Avezov'un Manas
Destanı'nıyla ilgili yaptığı çalışma destanın mevcut muhtevası ile geniş bir şekilde
tanışılan ilk ilmi çalışma olmuştur. Onun çalışması Rusça yayımlanmıştır. Böylece
Avezov 'un çalışmasıyla Rus araştırmacıların incelemeleri Manas Destanı
hakkındaki bazı meselelerin çözümünde sonraki çalışmalara ışık tutmuştur.
Avezov'un çalışmalarını kolaylaştıran ve daha sağlam tespitlerde bulunmasını
sağlayan en önemli husus kendisinin Kazak kültürünü oldukça iyi bilen bir bilim
adamı oluşudur. Kazak ve Kırgız halk edebiyatı ürünlerinin her açıdan birbirine
benzemesi Avezov'un Manas Destanı'nı incelerken en büyük yardımcısı olmuştur.
Avezov, Manas Destanı 'nı incelemeye 1 927 yılında başlamıştır. 1 927 yılında
Avezov, Frunze 'ye gelip halk kültürünü derleyip inceleyen kurumlarda çalışmıştır.
Manas Destanı'nın halk arasındaki yeri, derlemelerin hangi şartlarda, nasıl yapıldığı
hakkında bilgi almıştır. Bu yıllarda elde mevcut olan destanın Sagımbay
Orozbakoğlu'ndan derlenen varyantını incelemeye başlamıştır. Manas Destanı'nı
bilen ve icra eden kişi lerle tanışıp onlarla söyleşi yaparak bu konuda onlardan fikir
almıştır. O yerleşik Kırgızların arasında bulunarak halk edebiyatı türlerini, Manas
Destanı'nı dinleyip yazıya aktarmıştır. 1 935 yılında M. Avezov, "Manas Kırgız
Elinin Baatırdık Eposu" adlı çalışmasını kaleme almıştır. Yazar adı geçen
çalışmasını birkaç kez düzeltip yeni eklemeler yaparak tekrar yayımlamıştır. O
yıllarda Manas Destanı adlı bir dizi makale "Kazakistan Pravda" adlı gazetede
basılmıştır.
M. Avezov 'un Manas Destanı hakkında değerli ilmi çalışmaları 1 959 yılında "Ar
Kıl Cıldardagı Oylar" adlı hacimli ilmi eserde toplanarak yayımlanmıştır. "Manas
Kırgızların Kahramanlık Destanı" 55 adlı çalışma bazı teorik meseleleri içermektedir.
Bu eserin içindeki "Destanın İcracıları" adlı bölümde yazar, eserin yaratıcıları olan
destan anlatıcılarının dinleyiciyle olan etkileşimine yer vermiştir. M. A vezov Manas
Destanı'nı icra edenlerle dinleyici arasında olan organik bağın ne kadar güçlü
olduğunu dile getirmiştir. Dinleyici destanın icra edilişi esnasında pasif değil aksine
aktif birer unsurdur. Yaratılan eserin değer kazanmasında ve kalıplaşmasında
dinleyicinin aktif bir rol oynadığı düşünülmektedir. Manas Destanı'nı ilk söyleyen
Manas ' ın yiğitlerinden biridir şeklindeki düşüncesini dile getiren Avezov,
destandaki Iraman' ın ırçı oğlu adlı yiğidin (Çoro) destanı ıra çevirdiğini iddia ederek
manasçıları üslup özelliklerine göre Narın ve Karakol olmak üzere iki okula
ayırmıştır.
Bu çalışmada destanın muhtevası, estetiği, üslubu hakkında analizler yapıp,
destandaki olayları kendi akışına göre bölümlere ayırmıştır. Buna Manas'ın doğuşu,
çocukluk dönemi, evlenişi, seferleri, Kökötöy'ün Aşı gibi bölümler girmektedir.
Destana giren dini motifler, sonraki dönemlere ait katmanlar olarak

54 Bk. P. A. Falev, Kak Stroitsya Karakirgizskaya Blina, Taşkent 1 922.


55 Bk. M. Avezov, Kirgizskiy Geroiçeskiy Epos "Manas Alma-Ata 1 959.
",

1 39
NEZİR TEMUR

değerlendirilmiştir. M. Avezov' un "Manas Kırgızların Kahramanlık Destanı" adlı


eserinde temel olarak Sagımbay Orozbakoğlu'nun varyantı alınmıştır. Destanı
incelemeye başlamadan önce eserin diğer varyantları da gözden geçirilmiştir. M.
Avezov 1 952 yılında Manas Destanı'na özel düzenlenen konferansa katılmıştır.
Burada Manas Destanı'nın halkçı bir destan olduğunu savunanlar arasında yer
almıştır.
Sovyetler Birliği döneminin ilk yıllarında gerek Rus araştırmacıların gerekse de
akraba topluluklardaki araştırmacıların yoğun ilgi gösterdiği Manas Destanı'nda
halkların dostluğundan bahsedildiği bu konferansta tartışılan ve savunulan en önemli
konu olmuştur. Destandaki tiplerle halkların dostluğunun tasvir edildiği
savunulmuştur. Kalmak (Bazı varyantlarda Kıtaylar) Almambet ile Manas 'ın
dostluğu buna örnek gösterilmiştir. Almambet ile Manas karşılaştıklarında
düşmanlıklarını bir kenara koymuşlardır (Mamirov 1 964: 6). Elbette ki bu iddia
Komünist Parti 'nin enternasyonalist bakış açısının bir tezahürü olarak
değerlendirilebilir.
1 936 yılında Sergey Klıçeva, A lmambettin Armanı adlı epizotu "Almambet i
Altınay"56 adıyla Rusçaya çevirmiştir. Söz konusu çalışmada destanın konusu ve
olaylarından ziyade kahramanların psikolojik özellikleri ön plana çıkarılmıştır.
Vatanseverlik duygusunun lirik ve epik bir şekilde işlendiği Ayçürök Operası 1 2
Nisan 1 939'da sahnelenmiştir. Yazarları C . Bökönbayev, K . Malikov, C.
Tursunbekov'dur. Söz konusu operanın müziğini ise V. Vlasov, A. Maldıbayev, V.
Fere düzenlemiştir. Ayrıca 1 93 9 yılında çekimine başlanan "Manas tın Uulu
Semetey" adlı film, Kırgızistan 'da çekilen ilk film olmuş ancak söz konusu film
bitirilememiştir (Yılmaz 1 999: 68).
Okul kitaplarında destandan ilk kez 1 93 9 yılında 6. sınıflar için yazılan edebiyat
tarihi (XIX. yy. edebiyat tarihi) bölümünde, destanın "Kökötöy 'ün Aşı" epizodundan
yemek vermek için halkın Karkırak'a göçünü, aşın verilişini, tören esnasındaki at
yarışlarını anlatan bilgilere yer verilmiştir. K. Orozaliyev ile U. Abdukaymov' un
yazmış olduğu 7. sınıflar için Edebiyat Tarihi ( 1 939) adlı kitapta Manas'a Tal­
Çoku'nun Görünmesi", "Cılkı Tiyüü" epizotları özet halinde verilmiştir. "Manastagı
Elester" 57 adlı çalışma K. Malikov, tarafından okullar için hazırlanmıştır. Söz
konusu kitapta dönemin ünlü manasçılarının varyantlarının bilinen bölümleri ele
alınmıştır. Manas Destanı'na halk edebiyatının bir türü olarak bakan Z. Bektenov, T.
Bayciyev ' in yazdığı Folklor Hakkında Birinci Okul Kitabı- Hrestomatiya (Frunze
1 949) adlı çalışma 1 949 yılında yayımlanmıştır. 1 95 3 yılında C. Taştemirov ve S.
Musayev, 8 . ve 9. sınıflar için Tarih Birinci Kitabı'nı yazmış ve burada destana
geniş yer verilmiştir. Bu yazarların yazdığı ortaokulların 8. sınıf kitabına Manas
Destanı ve bazı akınlar zararlı ideolojiler içerdiği gerekçesiyle alınmamıştır. 1 96 1 -
1 962 yıllarına kadar Manas Destanı'na okul kitaplarında yer verilmemiştir. 1 96 1
yılından itibaren üzerinde oynanılan Manas Destanı tekrar okul kitaplarında yer
almaya başlamıştır.
l 940'lı yılların başından itibaren Manas serisi adı altında bir dizi kitap
yayımlanmıştır. Bu serinin ilk kitabı "Kanıkeydin Comogu" 58 adlı çalışmadır. 1.

56 Bk.S. Kılıçeva, Almambet i Altınay, Eylül 1 936.


57 Bk. K. Malikov, Manastagı Elester: Mektep Çagındagı Baldar Üçün, Frunze 1 94 1 .
5 8 Bk. Kanıkey 'in Comogu, Manas Serisi, Sayakbay Karalayev' in Varyantına Göre, Basıma
Hazırlayan 1. Abdırahmanov, Frunze 1 94 1 .

1 40
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Abdırahmanov tarafından 1 94 1 yılında hazırlanan ve 228 mısradan oluşan söz


konusu çalışma Sayakbay Karalayev' in varyantı göz önünde tutularak yazılmıştır.
Aynı yıl yayımlanan başka bir kitap ise "Manastın Bala/ık Çagı"59 adlı çalışmadır.
Togolok Moldo'nun varyantına göre hazırlanan söz konusu kitapta Manas' ın
doğumu, ata binmesi gibi olaylar kısaca anlatılmıştır.
1 94 1 yılında yine bu seriye ait birçok kitap hazırlanmıştır. lbırayım
Abdırahmanov tarafından hazırlanan çalışmalar "Alooke Kan ' .60 , "Maket Döö"6 ı ,
" Ürgönç'.62 , "Semeteydin Bukardan Ta/aska Kelişı"'63 adlı kitaplardır. 1 474 mısradan
oluşan Alooke Kan adlı bölümde Alooke Kan' ın Kırgız ve Kazaklar'a yaptığı
zulümler anlatılmıştır. Makel Döö adlı kitapta "Çon Kazat" epizotunda adı geçen
Makel Döö'nün Manas' la mücadelesi konu edilmiştir. Ürgönç adlı çalışmada ise
Ayçürök'ün hileyle Semetey' in Akşumkarı 'nı alması, Semetey' in arkadaşları
Kançoro ve Külçoro' yu yanına alıp Akşumkar'ı bulması anlatılmıştır. Kitabın son
bölümünde destanda geçen bazı kelimelerin açıklaması verilmiştir. Bu çalışmada
Akmat Rısmendeyev' in varyantı esas alınmıştır. "Semeteydin Bukardan Ta/aska
Kelişı"' adlı çalışmada Togolok Moldo'nun varyantı esas alınmış ve Semetey' in
diğer varyantlarıyla karşılaştırmalar yapılmıştır.
Aynı yıl, Ö. Cakişev'in redaktörlüğünü yaptığı, Karalayev' in varyantına göre
hazırlanan "Kamkeydin Toytorunu Çapkam"64 adlı eser 4466 mısradan
müteşekkildir. Eserde Manas 'ın ölümünün arkasından Abıke ve Cakıp tarafından
Kanıkey'e, Çıyırdı 'ya ve Bakay'a yapılan kötülükler dile getirilmiştir.
K. Rahmatulin, 1 942 yılında Manas Destanı hakkında "Manasçılar (Frunze
1 942)"65 , "Ulu Patriot Ukmuştuu Manas"66 , "Manas menen A lmambet" adlı üç
çalışma yapmıştır. "Manasçılar", manasçılar hakkında kaleme alınan ilk çalışmadır.
Söz konusu çalışmada tanınan manasçılar hakkında biyografik bilgilerin yanı sıra
manasçıların yetişme tarzı, yetiştikleri çevre, manasçı olma yolundaki uğraşları
"Manas"ı icra ediş şekilleri incelenmiştir. Özellikle Tınıbek, Keldibek, Çoyuke
Ömürov, Sagımbay, Sayakbay, Togolok Moldo, Şapak Rıspendeyev, Cangıbay
Kocekev gibi manasçıların varyantları ve hayatları hakkında bilgiler verilmiştir. K.
Rahmatulin "Ulu Patriot Ukmuştuu 'Manas "' adlı eserinde Kırgızların savaşçılığını,
destan kahramanlarının ülkeleri ve milletleri için yaptıkları mücadeleleri
anlatmaktadır. Ayrıca yazar, "Manas" destanındaki tarihi olaylarla tarihte meydana
gelmiş olaylar arasındaki yakınlıkları ve farklılıkları da ele almıştır. Rahmatulin

59 Bk. Manastın Bala/ık Çagı, Manas Serisi, Sagımbay Orozbakov ' un Varyantına Göre,
Basıma Hazırlayan 1. Abdırahmanov, Frunze 1 940.
60 Bk. A looke Kan, Manas Serisi, Sagımbay Orozbakov 'un Varyantına Göre, Basıma
Hazırlayan 1. Abdırahmanov, Frunze 1 94 1 .
6 ı Bk. Makel Döö, Manas Serisi, Sagımbay Orozbakov'un Varyantına Göre, Basıma
Hazırlayan 1. Abdırahmanov, Frunze 1 94 1 .
62
Bk. Ürgönç, Manas Serisi, Akrnat Rısmendeyev'in Varyantına Göre, Basıma Hazırlayan 1.
Abdırahmanov, Frunze 1 94 1 .
63 Bk. Seme/eydin Bukardan Ta/aska Kelişi, Manas Serisi, Bayımbet Abdırahmanov'un
Varyantına Göre, Basıma Hazırlayan 1. Abdırahmanov, Frunze 1 94 1 .
64 Bk. Kanıkeydin Toy/orunu Çapkanı, Manas Serisi, Sayakbay Karalayev 'in Varyantına
Göre, Basıma Hazırlayan Ö. Cakişev, Frunze 1 94 1 .
65
Bk. K . Rahmatulin, Manasçılar Biyografiyahk Materyaller -, Frunze 1 942.
-

66
Bk. K. Rahmatulin, Uluu Patriot, Ukrnuştuu Manas, (Velikiy Legendamıy Manas), Frunze
1 942.

141
NEZİR TEMUR

Kırgız halk edebiyatında vatanseverlik konusunda başka çalışmalar da kaleme


almıştır. Bunlar arasında " Velikiy Patriot-Legendarniy Manas'.6 1 , "Er Cigit Körkü El
Menen: Kırgız Edebiyatındagı Patriotizm"68 , adlı çalışmalar önemli eserlerdir.
Manas 'ta geçen olaylar esas alınarak yazılmış olan drama türündeki "Manas menen
A lmambet" adlı eser 1 943- 1 946 yıllan arasında Frunze'deki Rus Drama
Tiyatrosu 'nda sahnelenmiştir.
Manas Destanı'nın etnografık açıdan incelenme işi Rus araştırmacılar tarafından
hızla yürütülmüştür. Etnograf S. M. Abramzon Kırgızların etnografyasının
araştırılmasında bir hayli emek harcayan bilim adamlarındandır. S. M. Abramzon
"Kırgızların Yaratıcılığı"69 , "Kırgızlardaki Askerlik Teşkilatının ve Tekniğinin
Özelliklerf'10 , "Manas Destanı 'nın Etnografik Muhtevası" adlı çalışmalarında
Kırgızların geleneklerini, adetlerini ve asker toplum döneminde kullandıkları hukuk
kurallarını, yağmacılara karşı mücadeleleri, giyimleri, günlük hayattaki araç­
gereçlerini araştırmacı destandan çıkarmıştır. Abramzon, araştırmalarında,
Kırgızların Orta Asya ve Güney Sibirya halklarıyla etnogenetik, tarih ve sosyo­
kültürel bağları konuları üzerinde özellikle durmuştur. Ayrıca 1 926- 1 95 5 yılları
arasında Kırgızistan'da yapılan çalışmalara çok büyük katkıları olmuştur. Abramzon,
çalışmalarında sık sık komünizmi övmüş ve Kırgızların komünizm sayesinde
medeni bir halk olmaya başladıklarını söyleyip yazmışsa da, devrin Kırgızistan
Komünist Partisi birinci sekreteri T. U. Usubaliyev tarafından Kırgızları ve Kırgız
kültürünü bilim alemine yanlış tanıttığı için sert bir dille eleştirilmiştir. Usubaliyev'i
takip eden tarihçilerden K. K. Orozaliyev, S. İ. İlyas ve A. G. Zima da, onu, parti
karşıtı çalışmalar yapmakla suçlamışlardır. Çünkü onlara göre, boyların-urukların ve
halkların sosyo-kültürel yapılarını, geçmişlerini incelemek, gençlerin Sovyet
vatandaşı olmalarını engelleyici bir faktördür. Abramzon'a göre Çarlık Rusya'sı, Rus
olmayan milletleri Ruslaştırma siyaseti yapıyordu. Ancak aynı Abramzon şunları da
yazarak kendisiyle çelişkiye düşer:
"Ekim İhtilaliyle geleneksel Kırgız ailesi yeni sisteme ayak uydurmaya
başlamıştır. Ekim İhtilaliyle Kırgızların geleneksel çocuk yetiştirme
anlayışlarının yerini, Rus kültürü almaya başlamıştır. Böylece Kırgız
köylerinde Sovyet ailesi oluşmaya başlamıştır. Gençler Rusça öğrenmeye çok
çaba harcıyorlardı. Bazıları arkadaşları ve tanıdıklarıyla Rusça
mektuplaşıyorlardı. Ekim İhtilali Kırgız hayatını kökten değiştirdi. Sosyalist
düzen çağdaş Kırgız hayatını ortaya çıkarmıştır. Şüphesiz Ekim İhtilali Kırgız
ekonomisine önemli katkılar yapmıştır. Çünkü bunun örneklerini, çeşitli
şehirlerdeki fabrika kalıntılarından anlıyoruz. " (Aksoy, Karadavut 200 1 ).
Ancak Ekim İhtilali, Abramzon'un da ifade ettiği gibi, "tek bir Sovyet insanı"
yaratmak istemiştir.
1 943 yılında SSSR İlimler Akademisinin Kırgızistan ' da kurulmasıyla Manas
Destanı 'nın incelenme, derlenme ve basılma faaliyetleri önceki çalışmalardan daha
geniş bir şekilde ele alınmıştır. Kırgızistan'da Manas Destanı'na incelenmesi her
araştırmacının, akın ve yazarın kolektif bir şekilde bir araya gelip çalışması ile daha

6 7 Bk. K. Rahmatulin, Velikiy Patriot - Legendamiy Manas, Frunze 1 943.


68
Bk. K. Rahmatulin, Er Cigit Körkü El Menen: Kırgız Edebiyatındagı Patriotizm, Sovyet
Kirgiziya, Frunze 1 943.
69 Bk. S. M . Abramzon, Tvorçestvo Kirgizkogo Narada, Soviet Etnografiya, 1 940.
70 Bk. S. M . Abramzon, Çertı Voennoy Organizatsii i Tehniki u Kirgizov, AN SSSR, Frunze
1 944.

1 42
POLKLOR ve İDEOLOJİ

da hız kazanmıştır. Araştırmacı, yazar ve akınlann birlikte çalışması Manas


Destanı'nın ilmi olarak ele alınmasını, ondaki bazı noktalann aydınlatılmasını
sağlamıştır. Bu çalışmalara birçok Rus bilim adamı da dahil olmuştur. Bunlardan
birisi de V. M. Jirmunsky'dir.
Jirmunsky edebiyat teorisi, Batı edebiyatının tarihi, folkloru ve dili konusunda
çalışmalar yapmıştır. Jirmunsky halk destanlarını, Türk boylannın destanlannı
inceleyip dikkate değer çalışmalar yürütmüştür. Jirmunsky "Manas Destanı 'nı
Öğrenmeye Giriş"1 1 adlı çalışmasında destana ilişkin olarak teorik meseleleri
çözmeyi amaçlamıştır. Araştırmacı Manas Destanı'nın muhtevası, ortaya çıkışı,
düşünce yapısı, tip kategorisi gibi oldukça zor ve kanşık meseleleri ele almıştır.
Yazar adı geçen meseleleri çözmede kendisinin ortaya koyduğu genel halk edebiyatı
ürünleri arasındaki epik geleneği dikkate almıştır. O aynca Manas Destanı'ndaki
başka kahramanların ortaya çıkışı, genç yaşta kahramanlık gösterişi, eğitimi,
evlenmesi ve kahramanların atlarıyla olan ilişkileri gibi uzun zamandan beri
kalıplaşan epik parçalann tasvir edilişiyle Orta Asya'daki Türk boylarının
kahramanlık destanlanndaki bazı motifleri karşılaştınp, bunlann birbirine
benzediğini tespit etmiştir (Zakirov 1 964: 1 68). Jirmunsky'nin destan çalışmaları
sırasında kullandığı bu karşılaştırmalı metot rej im ve özellikle de yazarlar birliği
tarafından oldukça sert bir şekilde eleştirilmiştir.
Manas Destanı' nın muhtevasının biyografik yapı prensibinde oluştuğunu ortaya
çıkaran da Jirmunsky'dir. Bu prensibin temelinde destanın muhtevasındaki olaylann
gelişimini, çözümünü dört temel esasa ayırıp incelemiştir:
1 . Yeni biyografik motifler(Manas 'ın doğumu, çocukluk dönemi, evlenişi ve
ölümü)
2. Uruk, boylardaki acımasız hanlara karşı davranışı
3. Eski hayatı gösteren epizotlar (adetlere ilişkin törenler, düğünler,
ziyafetlerin şekli Kökötöy 'ün Aşı gibi)
4. Manas ' ın akınları (Mamirov 1 964 :34)
Bilim adamlanna göre yazann destanın ana temasındaki her türlü içeriği
olaylann özelliklerine göre bölümlere ayırıp incelemesi eserin daha iyi bir şekilde
anlaşılmasını sağlamıştır. Jirmunskiy'nin çalışmasının bu özelliği destanın sonraki
bölümleri "Semetey" ve "Seytek", hakkında özel bir ana başlık oluşturup, bu
bölümlere ilmi bir bakış açısıyla yaklaşılmasını sağlamıştır.
Jirmunskiy, destanın ortaya çıkışı meselesi üzerinde de durup bu konuda
kendisinden önceki fikirleri değerlendirmiştir. Destanın ortaya çıkışı hakkında ilk
kez M. Avezov bir görüş ileri sürmüştür. Bu görüşe göre "Çofi Kazat'' bölümündeki
mücadeleyle VIII. ve X. yüzyılda Kırgızlar ile Uygurlar arasındaki savaşın gidişatı
karşılaştırılıp, destanın bu dönemde ortaya çıktığı iddiası ileri sürülmüştür. Yazarı
bu düşünceye sevk eden unsur Orhon-Yenisey yazıtlannın destanın içeriğinin, en
eski halk edebiyatı ürünlerinin örneklerini muhafaza etmesidir. Manas Destanı'nın
tarihi açıdan incelenme işi üzerinde A. Bemştam da önemli çalışmalar yapmıştır.
Tarihçi A. Bemştam "Kırgızlann Tarihi", "Kırgızlann Büyük Kahramanlık
Destanının Ortaya Çıktığı Dönem" adlı çalışmalannda M. Avezov'un fikirlerini
ekleyip, destanın ortaya çıktığı dönemi tespit etmek için uğraşmıştır. Bemştam
çalışmasında Manas 'ı tarihi bir kişinin prototipi olarak göstermiştir. Bemştam'ın bu

71 Bk. V. M.Jinnunsky, Vvedeniye i İzuçeniye Eposa "Manas ", Frunze 1 948.

1 43
NEZİR TEMUR

tezinin ilmi ölçütlere uygun olmadığını bunun için kabul edilemeyeceğini S. E.


Malov söylemiş ve onu sert bir dille eleştirmiştir (Mamirov 1 964:35).
Jirmunskiy'in " Vvedenie v İzuçenie 'Manasa ' (Frunze 1 948)" adlı eseri ön söz
ve beş bölümden müteşekkildir. Ön sözde eserin niçin yazıldığı anlatılmıştır. Birinci
bölüm "Epiçeskiy Traditsiya" adını taşır ve Manas'ın doğumu, büyümesi, eğitimi
destan geleneği çerçevesinde ele alır. Aynca bu bölümde manasçılann icra
yetenekleri ve birbirlerini etkilemeleri incelenmiştir. İkinci bölümde Manas ' ın
şeceresi, düşmanlarıyla yaptığı mücadeleler, evlenmesi gibi bölümler ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde destanın toplum için taşıdığı anlam vurgulanmıştır. Dördüncü
bölümde, destanın oluşum devreleri anlatılmıştır. Beşinci bölümde ise, Manas' ın
devamı niteliğindeki Semetey ve Seytek' in konularının ve kompozisyonun Manas'a
göre nasıl olduğu değerlendirilmiştir (Yılmaz 1 999:69).
Manas Destanı 'nın ortaya çıktığı ve kalıplaştığı dönemi Jirmunskiy kendi
çalışmasında, Kırgızların Kalmuklarla savaştığı XVI.-XVII. yüzyıllar olarak
belirtmiştir. Ancak B. M. Yunusaliyev ' in düşüncesine göre Manas Destanı Altay
döneminde IX.-X. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.
Genel olarak Manas Destanı'nın ortaya çıktığı dönem hakkında:
1 . VIII.-lX. yüzyıllarda Yenisey - Orhon dönemi,
2. IX.-XI. yüzyıllarda Altay dönemi,
3 . XVI.-XVII. yüzyıllarda Cungar dönemi, şeklinde üç görüş vardır (Zakirov
1 964: 2 1 4).
1 943 yılında C. Bayşekeyev tarafından hazırlanan, "Maydan" (Frunze 1 943) adlı
eser hazırlanırken Manasçı Togolok Moldo'nun varyantındaki Semetey' in
"Konurbaydın Ta/aska Casagan Cürüşü" adlı bölümü esas alınmıştır. 1 944 yılında,
1 940-45 yıllan arasındaki "Manas Serisi"nin son kitabı olan "Birinci Kazat (Frunze
1 944)" K. Rahmatulin tarafından hazırlanan ve yayımlanan kitap, Sagımbay
Orozbakov'un varyantı temel alınarak kaleme alınmıştır.
Manas Destanı ile ilgili çalışmalara M. İ. Bogdanova aktif olarak katılmıştır.
Bogdanova Kırgız edebiyatının tarihini araştırmada bir hayli emek harcayan
araştırmacılardandır. "Kırgız Edebiyatı"72 , "Manas, Kahramanlık Destanı" ve
"Kırgızların Kahramanlık Destanı Manas 'ın Özellikleri Hakkında" adlı çalışmalar
M. Bogdanova tarafından kaleme alınmıştır. "Kırgız Edebiyatı'', "Manas,
Kahramanlık Destanı" adlı çalışmalarında yazar, Manas üçlemesinin Kırgızların
halk edebiyatında aldığı yeri, muhtevasını, farklı özelliklerini ayrıntılı bir şekilde ele
almıştır. "Kırgızın Kahramanlık Destanı Manas'ın Özellikleri Hakkında" adlı
makalesinde M . Bogdanova destanın ana muhtevasındaki özellikleri tespit etmeye
çalışmıştır. Yazar, Kırgızların bilinen manasçıları Sagımbay Orozbak Uulu,
Sayakbay Karalayev ve Bagış Sazanov'dan derlenen Manas Destanı'nın düşünce
yapısını, içeriğini birbiriyle karşılaştırıp her bir icracının kendine has özelliklerini
birlikte, eksiksiz vermeye çalışmıştır. M. Bogdanova birçok manasçının varyantını
birbiriyle karşılaştırıp, Manas Destan ı ' nın esasen halkçı bir eser olduğu sonucuna
varmıştır.
Manas Destanı'nı inceleyen Rus araştırmacılardan bahsederken Rus edebiyatının
önemli araştırmacılarından P. N. Berkov'un da ismini zikretmek gerekir. P.

72 Bk. Medine Bogdanova, Kirgizskaya Literatura, Moskva 1 947.

1 44
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Berkov'un "Manas ve Altay Destanları" adlı makalesi oldukça ilginç düşüncelerden


bahseder. Makalede Manas Destanı ile Altay destanı Alp Manaş'ta motifler, edebi
unsurlar açısından benzerlik olduğundan söz edilmiştir. P. N. Berkov'un, E. K.
Sagidova ile birlikte yazdığı "Manas Hakkında Edebiyatların Bibliyografik
Göstergelerı"' adlı uzun çalışma değerli araştırmalar arasına girmeyi başarmıştır. Söz
konusu çalışmada, bir asrı aşkın dönemde Manas Destanı'na dair Rus, Kırgız ve
başka dillerde yazılan makaleleri, yazarlar kronoloj ik düzende, oldukça açık ve kısa
bir şekilde göz önüne sermişlerdir.
Manas Destanı'yla ilgili araştırma ve onu başka dillere çevirme işi üzerinde
Kırgızistan' da uzun zamandan beri çalışan K. K. Yudahin ile İ. A. Batmanov'un
emekleri de göz ardı edilemez. Bu araştırmacıların arasına A. K. Borbokov'u ve L.
K. Klimoviç'i de ekleyebiliriz.
Manas Destanı'nı, Sovyetler B irliği yönetimi altındaki diğer topluluklardan
bilinen şairler de kendi dillerine çevirip üzerinde çalışmışlardır. 1 94 1 yılında destanı
Rusçaya çeviren şairler L. Penikovskiy, S. Lipkin ve M. Tarlovskiy'dir. Manas
Destanı'ndan tercüme edilen bölümler "Manas, Kırgızların Halk Destanı" (Manas
Kirgiziskiy Epos) adıyla Semyen Lipkin, L. Penkovskin, M. Tarlovski, tarafından
Moskova'da 1 946 yılında hacimli kitaplar şeklinde yayımlanmıştır. Rusçaya
çevrilen söz konusu çalışmada "Çofi Kazat'' epizodu yer almaktadır. Daha sonra
Semyen Lipkin 1 947, 1 948 ve 1 958 yıllarında "Manas Velikoduşniy" adıyla
Manas ' ın ana temasını temel alan ve öğrencilere yönelik yapılan roman
çalışmasında bulunmuştur. Eser üç bölümden oluşmuştur: Birinci bölümde rüya
görme, isim koyma, kırk yiğit; ikinci bölümde hanların toplanması, Çofi Kazat;
üçüncü bölümde ise dünyaya gelinen yer, son çarpışmalar gibi parçalar anlatılmıştır
(Yılmaz 1 999: 69).
l 950'li yılların başlarında diğer destanlar gibi Manas üzerindeki tartışmalar
nedeniyle çok fazla çalışma yapılmamıştır. Konferanstan sonraki ilk çalışma 1 956
yılında C. Taştemirov'un redaktörlüğünde basılan "Er Töştük" adlı eserdir. Ünlü
manasçı Sayakbay Karalayev ' den derlenen Er Töştük adlı destanda kahramanının
doğumundan halkıyla buluşmasına kadarki dönemde başından geçen olaylar
anlatılmıştır. Daha sonraki çalışma ise M. Bogdanova'nın "Poeziya Kirgizskogo
Narada" (Moskova 1 957) adlı eseridir. Söz konusu eserde Kırgız Halk edebiyatına
geniş yer verilmiş ve özellikle manasçılık geleneği üzerinde durulmuştur.
1 958 yılında redaktörlüğünü B. Yunusaliyev' in yaptığı "Manas" adlı çalışma,
1 952 yılında düzenlenen Manas Konferansı'nda alınan karar doğrultusunda
hazırlanmıştır. "Kurama Metin" adı verilen bu çalışma, her manasçının varyantından
parçalar alınarak oluşturulmuştur. 24252 mısradan müteşekkil bu seri dört cilttir. Bu
eser günümüzde Kırgız İlimler Akademisinde yer almaktadır. Metin oluşturulurken
rej imin değerlerine ters görüş taşıdığı düşünülen epizotlar, kavramlar sansüre
uğramıştır. Bu serinin ikinci kitabını K. Malikov hazırlamış ve B. Yunusaliyev
redakte etmiştir. Eser 28908 mısradan müteşekkildir. Eserde özellikle Sagımbay ve
Sayakbay'ın varyantlarındaki Kökötöydün Aşı, Çoil Kazat, Kiçi Kazat ve Manas' ın
ölümünü ele alan epizotlardan yararlanılmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde Manas Destanı üzerinde oldukça fazla durulmuş,
halk edebiyatının diğer türleri hakkındaki çalışmalar Manas Destanı hakkında
yapılan çalışmaların adeta gölgesi altında kalmıştır. Manas Destanı'nın üzerinde bu
kadar durulmasının en önemli sebebi olarak, destan içerisinde Kırgız Türklerinin
halk edebiyatına ait birçok türün yer aldığı düşüncesinin folkloristler arasında hakim

1 45
NEZİR TEMUR

olması gösterilebilir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında sadece Manas Destanı
üzerinde durulmamış diğer Türk boylannın kahramanlık destanlan üzerinde de
durulmuştur. Söz konusu destanlardaki kahramanlann göstermiş olduklan yiğitlikler
ve vatanseverlikleri ön plana çıkanlmıştır. Buradaki vatan sevgisiyle bir "Sovyet
Patrotizmi" (Sovyet Vatanseverliği) yaratılmak istenmiştir.
Savaştan sonra ise büyük destanlar hakkındaki değerlendirmeler olumsuz yönde
değişmiştir. Bu değişim, aynı zamanda rej imin folklor ürünleri hakkında izlediği
kültür politikasının da değişime uğradığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
B ilhassa büyük Türk destanları (Manas, Köroğlu, Dede Korkut, Alpamış . . . )
hakkında rej imin basın-yayın organlannda ciddi tartışmalar başlatılmıştır. Bu
tartışmalar 1 950'li yıllann başında tartışmadan ziyade bir saldırı ve karalama
kampanyasına dönüşmüştür. Bu tartışmalar ve saldırılar çalışmamızın sonraki
bölümünde ayrı bir başlık altında değerlendirilecektir.
D. 1 950'11 Yılların Başında Türk Destanlarına Yöneltilen Suçlamalar ve
Bu Suçlamaların Gölgesinde Manas Konferansı
Sovyetler Birliği döneminde yapılan çalışmaları ve izlenen folklor politikalannı
1 . Lenin Dönemi, 2. Stalin Dönemi ve 3. Stalin sonrası dönem olmak üzere üçe
ayırmak mümkündür. Lenin ' in ölümünden sonra Stalin'in iktidara gelmesiyle
hemen hemen her alanda izlenen politikalarda uygulama farklılıkları göze
çarpmaktadır. Siyaset tarihçilerine göre Stalin gerçek yüzünü l 929 ' dan sonra
göstermiştir ve bu tarihten itibaren Stalin diktatörlüğü (Stalinizm) Sovyetler
Birliği ' ne bağlı cumhuriyetler üzerine bir kara bulut gibi çökmüştür. Stal in, Lenin ' in
ölümünün arkasından parti içerisinde kendine muhalefet olabilecek sesleri (Troçki)
susturmaya çalışmış ve p art i i çeri s indeki çekişmeler uzun zaman sürmüştür.
1 929'dan itibaren Stalin tam anlam ı y la iktidarı ele geçirmiş ve birçok alanda
önceden p l an l adığ ı bazı çalışmaları uygulamaya koymuştur.
Partinin kültürel alanda izlediği politikalar da Stalin ' in iktidara gelmesiyle
keskinleşmeye başlamıştır. 1 924 yılından itibaren folklor çalışmaları baskı altına
alınmaya çalışılmıştır. Kırgızistan 'daki diğer çalışmalar gibi Manas Destanı da bu
baskıdan üstüne düşen payı almıştır. Çünkü Sovyet yöneticilerine göre " Yalnızca
halk bilimi açısından Manas önemli bir destan olabilir ama bu destan Kırgızların ve
öteki Türk halklarının kültürel hayattaki gelişmelerine zarar verecektir; çünkü onda
İslam 'ın boğucu etkisi kuvvetle belirgindir." Sovyet ansiklopedisi daha ileri giderek
der ki: "Manas Destanı 'nın gerici ozanlardan derlenen bazı epizotlarında, Pan
Türkizm ve Pan İslamizm akımlarının etkisi vardır. Bu düşünce sistemleri Sovyet
halklarının kardeşlik ilkesiyle çatışır." Bu nedenle derlenen malzemenin büyük
bölümü yayınlanamadan arşivlerdeki tozlu yerini almıştır. Bunlardan sadece
birkaçının Rusça çevirisi yayımlanmıştır. Yine aynı nedenle 1 936 yılında ölen
Barthold'un yazdığı Dede Korkut Kitabı 1 963 yılına kadar yayımlanamamıştır
(Azadovski 2002 : 1 9).
İslam kökenli olan ve "burjuva milliyetçi", "dini", "feodal" özellikleri taşımakla
suçlanan anlatılar da tamamen reddedilmiştir. Sovyet doktrinlerin Rus
yorumlamalarına karşı di ren i ş 1 930 'lu yıllar boyunca sürdü ve bu direniş il. Dünya
Savaşı 'nın hemen sonrasında, merkezi hükümetin Rus olmayan birçok grup arasında
tırmanan merkezden uzaklaşma temayüllerini kontrol etmeye çalıştığı dönemde
zirveye ulaştı. 1 95 1 -52 yıllannda Ruslar ve Müslümanlar yeni sosyalist toplumda

1 46
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

ulusal mirasın durumunun ne olacağı meselesi üzerinde apaçık bir çatışmaya


girmişlerdir (Beningsen 2002 :62).
Türk boylarının destanlarına karşı 1 950'li yılların başlarında bir karalama ve
baskı kampanyası başlatılmıştır. 1 940'lı yıllarda "dünyada epik şiirin mükemmel
örnekleri, Orta Asya milletlerinin hürriyet şarkıları, adalet ve vatan sevgisinin
anlatmaları" şeklinde kabul edilen söz konusu destanlar 1 950'li yılların başında
"burjuva destanları", "halka karşı" ve "feodalist sınıfın yaratmaları" olarak
nitelenmiş ve suçlanmıştır (Fedakar 2004: 9- 1 0). 1 95 1 - 1 95 2 krizi, Türkistan ve
Kafkas Türklerinin kendi milli kültürlerinin merkezi olarak kabul ettiği epik şiirleri,
destanları üzerine yoğunlaşmıştır. Bu epik şiirler, İç Asya göçebelerinin sözlü
geleneklerine tanıklık eden dönemleri yansıtmaktadır. En yenileri, Türkistan Türk
boylarının Oyratlara ve Kalmuklara karşı XV. ila XVIII. yüzyıllarda verdiği
mücadeleleri içeren bu destanların en kadimleri, İslamiyet öncesi dönemlere kadar
uzanmaktadır. Beningsen'e göre söz konusu epik şiirleri sosyalizmin inşasının
önünde bir engel olarak göstermeye çalışan Sovyet çabaları, Stalin iktidarının son
yıllarındaki "burjuva milliyetçiliğine" karşı yürütülen kapsamlı mücadelenin
yalnızca bir bölümünü oluşturmuştur (Beningsen 2002 : 62). Benzer saldırılar
"ilerleyici olmadığı" iddia edilen diğer eğilimler günlük hayat, edebiyat, sanat ve
tarih yazıcılığı karşısında da başlatılarak söz konusu alanlardaki çalışmalar baskı
altına alınmaya çalışılmıştır.
Hakim olan Marksist-Leninist dünya görüşüne uymadığı iddia edilen söz konusu
unsurların temizlenme çalışmaları 1 95 1 'de hız kazanmıştır. İlk karalama
kampanyası ve saldırılar Pravda veya Literatumia Gazeta gibi mahalli gazetelerde
küçük düşürücü yorumlarla başlamıştır. Konu, Komünist Parti Merkezi Komitesi,
çeşitli mahalli, politik, sosyal, akademik ve edebi kuruluşlar ve sonunda ilçe, kasaba
veya şehir parti komitesi, Komsomol, Bilimler Akademisi, devlet üniversitesi,
yazarlar birliği ve benzeri kuruluşlar tarafından ele alınacaktı. İzlenen bu yol (ki bu
modelin sadece bir tek önemli istinası bulunmaktadır) 1 - Kendi milli miraslarının
burjuva-milliyetçi yönlerini idealize etmekle suçlanan mahalli aydınların evrensel
boyutta kınanması 2- Liderlerine Sosyalist anavatanı en vahşi düşmanlarından
kurtardıkları için teşekkür eden, cumhuriyetçi parti organizasyonlarının Merkezi
komitelerine gönderilen tebrik, telgraf ve mektuplan ile sonuçlanacaktı (Benningsen
2002 :63). Ağırlıklı olarak, Kırgızistan 'da "Manas Destanı", Tataristan'da "Edige
Destanı", Türkmenistan'da "Köroğlu Destanı" ve "Korkut Ata Destanı" ve
Azerbaycan' da "Dede Korkut Destanı" hakkındaki çalışmalar sıkı bir denetime tabi
tutulmuş, rej ime aykırı düşünceler ve kavramlar sansüre uğramıştır. Dolayısıyla söz
konusu destanlar üzerindeki baskılar gün geçtikçe yoğunlaşmıştır.
Bu türden ilk saldırı 1 95 1 yılının baharında Azerbaycan 'da Kafkas Türkleri 'nin
mill'i destanı olan Dede Korkut' a karşı başlatılmıştır. Kökeni 1 1 . yüzyıla kadar
uzanan bu destanda, Azerbaycan' ın Azerbaycan Türkleri 'nin ataları Oğuz Türkleri
tarafından fethi ve Oğuz Türkleri 'nin Gürcüler, Güney Kafkasya Toplulukları ve
Bizanslı Rumlara karşı yaptığı mücadeleler anlatılır. 1 95 1 'den önce, Dede Korkut,
Azerbaycan kültürünün yiğitlik, kahramanlık, sadakat ve Atayurt aşkını yücelten en
tanınmış ve saygın eserlerinden biri olarak takdim edilmiştir. Resmi Azerbaycan Şiir
Antoloj isi ' nde bu destandan uzun alıntılar yer almış, 1 950 yılında Azerbaycan Bilim
Akademisi tarafından Rusça çevirisi yayımlanmıştır.
Azerbaycan Komünist Partisi üyelerinden olan Mirza İbrahimov, 5 Mayıs 1 95 1
tarihinde herhangi bir uyanda bulunmadan Sovyet Azerbaycan Yazarlar Kongresi

1 47
NEZİR TEMUR

önünde "Dede Korkut 'un Azerbaycan milletiyle hiçbir ortak noktası bulunmadığını"
ve "Kahramanlarının Azeri halkının oğulları değil, aksine yabancı aristokrat
fatihler" olduğunu iddia etmiştir. Bu beyanatı, Beria'nın yakın bir dostu ve
Azerbaycan Komünist Partisi B irinci sekreteri olan A. A. Bagirov tarafından
destanın resmi olarak kınanması takip etmiştir. 1 8. Azerbaycan Komünist Partisi
Kongresi'nde bir konuşma yapan Bagirov bu konudaki şikayetlerini şöyle dile
getirmiştir:
"Tüm siyasi ferasetini kaybeden bazı Azerbaycanlı tarihçiler ve yazarlar,
nahoş ve anti-milliyetçi (Sovyet karşıtı) bir şiirin halka mal edilmesine katkıda
bulundular. Dede Korkut milli, epik bir destan değildir. Yağma ve katliamla
Azerbaycan 'ı istila eden göçebe Oğuz soylularını övmektedir. Bu epik şiir
milliyetçilik zehriyle doludur. . . Bu şiirin yayımlanması cumhuriyetçi Bilim
Akademisi tarafından yapılmış çok büyük siyasi bir hata idi. . . Marksist­
Leninist ideolojiye karşı suç işleyenlerin tamamının maskelerini düşürmenin
ve onları acımasız bir şekilde cezalandırmanın zamanı gelmiştir."
(Benningsen 2002 :64)
Ağustos ayında Azerbaycan Merkez Komitesi üyesi olan Caferov adlı bir Azeri
yazar tarafından bu konudaki en acımasız darbe indirilmiştir. Caferov ' un Pravda'da
yayımlanan kınaması, Azeri kültürel hayatından Dede Korkut Destanı'nın bütün
izlerinin sistemli bir şekilde temizlenmesinin başlangıcına işaret etmiştir. Yapılacak
daha önemli hiçbir şey kalmamış gibi, destanın Azerbaycan Türkçesi ve Rusça
olarak yayımlanıp henüz basılmamış olan bütün nüshaları yok edilmiştir. Dede
Korkut Operası, Bakü Üniversitesi profesörü Demircizade tarafından yapılan
libertosu ve Rıza Kulizade 'nin aynı isimli tragedya ile birlikte -ki bunlar Bakü' deki
en popüler eğlenceler arasındadır- milliyetçi diye yargılanmış ve sahneden
kaldırılmıştır. Şiddet içermeyen eski Şia geleneğine sadık Azeri aydınlar, açık bir
protestoda bulunmamışlardır (Benningsen 2002 :65).
Saldırılar Azerbaycan'dan Türkmenistan'a yönelmiştir; Türkmenler ve Azeriler
aynı Batı Türk-Oğuz boyundan geldiği ve Türkmenlerin milli epik destanı Korkut
Ata, Azeri destanının bir versiyonu olduğu için sözde bu mantıklı bir karardı. 1 95 1
yılında Komünist Partisi Merkez Komitesinin kararı ile Korkut Ata destanlarının
yayımlanması yasaklanmıştır. Ayrıca, Soviet Türkmenistanı ve Türkmenskaya İskra
ve Yaş Kommünist gazetelerinde Korkut Ata destanları aleyhinde makaleler
yazılmıştır. Bu makalelerde Korkut Ata destanları aşağılanırken, Rusların "Igor
A layı" adlı destanlarıyla ilgili olumlu değerlendirmeler yapılmıştır. Dede Korkut
destanları ile ilgili yayımlanan bir kitabın Sovyet aleyhtarlığı yaptığı ve
milliyetçiliği övdüğü gerekçesiyle dağıtımına izin verilmemiştir. Mati Kösayev,
Korkut Ata 'yı yayımlamaktan 1 95 2 yılında yargılanmış ve 25 yıl hapis cezasına
çarptırılmıştır (Özkan 2007 :230). 1 95 1 -53 yılları arasında Korkut Ata destanları
karalanmaya devam ederken, diğer taraftan da YusufAhmet, Hür/ika Hemra, Sayatlı
Hemra gibi destanlar da Türkmen halkının milliyetçi duygularını beslediği için
Sovyet rej imine karşı tehlikeli eserler arasına girmiştir (Erdem 1 999: 1 56). Bunların
dışında Dede Korkut meselesiyle ilgili olarak Türkmen Yazarlar Birliği başkanı,
Türkmen şair Kurbansahatov'un 14 Ağustos 1 95 l 'de mahalli basına yaptığı
açıklamasında Korkut Ata hakkında "Oğuz feodal/erinin kana susamışlığını
gösteren tarihi bir kayıt ve dini bir fanatizm şiiri, Müslüman olmayanlara karşı
hayvani nefretin göstergesi"' şeklinde bir karalamada bulunmuştur. Şiiri
idealleştirenler ve özellikle Eğitim B akanlığı mahalli üyeleri ve Türkmen yazarları
burjuva milliyetçisi olarak ilan edilmiştir. Kurbansahatov açık bir şekilde

1 48
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Moskova'dan aldığı yetkiler ve Moskova'nın talimatları doğrultusunda


konuşmuştur. Eylül ayında Türkmenistan Komünist Partisi 'nin B irinci Merkezi
Komite Sekreterliği özel bir toplantıda yaptığı konuşmada, "Halkımızın ve
partimizin düşmanlarıyla işbirliği yaparak, Korkut A ta yı çoğaltmaya ve idea/ize
etmeye devam eden ve Azeri Dede Korkut 'un kınanmasını hesaba katmayan"
mahalli aydınlan suçlamıştır. Bu suçlama birkaç gün sonra Türkmenistan Bilim
Akademisinin parti üyeleri ve Türkmenistan Sovyet Yazarlar B irliği tarafından, daha
sonra da 28 Aralık'ta Merkezi Komite'nin genel kurulu sırasında tekrarlanmıştır
(Benningsen 2002 :65).
Ne var ki, Korkut Ata'ya yöneltilen saldırılar, Türkmenler tarafından güçlü
direniş ve başkaldınyla karşılanmıştır. Yukarıda bahsedilen ve Sovyet
Türkmenistanı ve Türkmenskaia I skra'da yayınlanan, Merkezi Komite'nin genel
kurulundaki stenografik kayıtlarında, arasında parti üst yönetimin üyelerinin de yer
aldığı yerli aydınların yeni resmi yorumlamayı reddettiği ve Korkut Ata'yı "milli ve
popüler" olarak savunmaya devam ettikleri yer almaktadır. Türkmenler için son
derece tipik olan bu güçlü direnişe rağmen, destan meselesi, Korkut Ata
destekçilerinin resmi olarak kınandığı ve mümkün olan her şekilde tasfiye edildiği
1 952 yılı Ocak ayında Sovyet yönetiminin isteği doğrultusunda çözümlenmiştir
(Benningsen 2002 : 65).
Sovyet yetkililer, daha sonra ideolojik silahlarını Özbekistan'a ve büyük Özbek
milli destanı Alpamış'a yöneltmişlerdir. Karalama kampanyasının Özbekistan'da
uygulayıcıları olarak da A. Abdunabiyev ve A. Stepanov görevlendirilmiştir.
Abdunabiyev ve A. Stcpanov ortak kaleme aldıkları "Oh epope A lpamış" (Alpamış
Hakkında) (Pravda Vostoka Gazetesi, 29 Ocak 1 952) ve "Pod Flagom Narodnosti"
(Halkçılık Bayrağı Altında) (Zvesta Vostoka Gazetesi, 1 952, No:2, s.79-87) adlı
makalede Alpamış Destanı'nın "halka karşı", bir destan olduğunu savunmuşlardır.
28-3 1 Mart 1 952 tarihleri arasında, Özbekistan Bilimler Akademisi Dil ve Edebiyat
Enstitüsü ile Özbekistan Sovyet Yazarlar Birliği ortaklaşa bir toplantı düzenlemiştir.
Aynı suçlamalar söz konusu toplantıda devam etmiş ve Alpamış Destanı'nın "kanlı
savaşları öven", "hanların ve beylerin halka uyguladığı zulmü debdebeli bir şekilde
anlatan", "halka karşı" bir destan olduğu iddialan ortaya atılmıştır (Fedakar 2004:
1 O). Dünyadaki epik destanların en görkemlilerinden biri olarak kabul edilen
Alpamış, tarihi Türk-Moğol göçebe dönemine kadar uzanan en eski ve önemli
Odysseus temasını (kocanın kansının düğününde geri dönüşü) içermektedir. Bütün
destanlar arasında Alpamış, lirik romantizm sanatsal niteliği ile diğer bütün
destanları geride bırakan, en meşhur ve en çok hayranlık uyandıran destanlardan biri
olarak tanımlanmıştır. Özbek Şiir Antoloj isi, Alpamış'tan "dünyadaki en mükemmel
destani şiirlerinden" biri olarak bahsetmektedir. Bol' shaia Sovetskaia Entsiklopediia
(Mayıs 1 950) Alpamış Destanı 'nı "yabancı istilacılara karşı savaşan Orta Asya
milletlerinin özgürlük şarkısı" olarak övmüştür. Alpamış'ın Rusça baskısının önsözü
(Moskova, 1 949) onun popüler, hatta neredeyse devrimci karakterini şöyle vurgular:
"Alın teri döken kitlelerin ideolojisini dile getiren, özgün popüler bir akım"
(Benningsen 2002 : 65).
Sovyet yetkililer bu sefer, belki de güçlü bir muhalefet beklentisiyle,
Literaturnaia Gazeta'daki anonim bir başyazıyla Alpamış'ın "gericilik ve feodalizm"
zehriyle dolu olduğuna, Müslüman-Türk fanatizmine güç verdiğine ve yabancılara
karşı nefret telkin ettiğine işaret ederek Alpamış'a ilk kez saldırmışlardır. Bu konu
Özbekistan Komünist Partisi B irinci sekreterliği tarafından komitenin 1 0.

1 49
NEZİR TEMUR

toplantısından önce Semerkant'ta cumhuriyet üniversitesinde edebiyat tarihçilerinin


özel bir konferansında ve son olarak 1 952 Nisanı 'nda Taşkent'te Özbek Sovyet
Yazarlar B irliği ve Bilim Akademisinin müşterek düzenlediği bir oturumda ele
alınmıştır. Sonraki birleşimde Özbek Bilim Akademisinin tanınmış sözcüsü ve
Özbekistan Komünist Partisi üyesi tarihçi İ. U. Süleymanov, Alpamış'ı "Pan-Türkist
milliyetçiler" olarak savunanları açıkça suçladığında kampanya yeni bir hal almıştır.
Diğer Özbek destanları da Kazak Koblandı Batır, Nogay Er - Sayın ve Tatar Çora
Batır- 1 952 yılının baharında bu saldırılardan payını almıştır (Berıningsen 2002 :66).
Gerek Türk dünyası gerekse de dünya edebiyatının önemli eserlerinden biri
olarak kabul gören Kırgız Türklerinin Manas Destanı'na karşı da 1 920'li yıllarda
olumsuz düşüncelerin yöneltilmeye başlandığı görülmektedir. Sovyet basını, özelde
destanlara ve genelde milliyetçilik izlerine karşı yürütülen kampanyanın hem
aydınlar hem de aydın olmayanlar tarafından memnuniyetle benimsendiğini
bildirmiştir. Bu tür yazılardan biri de Türkistanskaya Pravda gazetesinde
yayımlanan imzasız yazıdır. Bu yazıda Manas Destanı'nın Pantürkizm ülküsünün
inkişafı döneminde teşekkül ettiği, Panislamizm propagandası dolayısıyla yazılı
edebiyat unsurlarının da destana girdiği, destanın birinci ve ikinci dairelerinin
milliyetçilik ruhuyla dolu olduğu gibi suçlayıcı ifadelere yer verilmiştir (Aral 200 1 :
475). Nisan 1 952 'de yalnızca Sovetskaia Kirgiziia'da, ilki Ermeni bir aydın olan ve
Frunze'de yaşayan S. Doronyan ve İkincisi Kırgız Bilim Akademisi üyesi olan Rus
Bogdonova' nın kaleme aldığı iki Manas karşıtı makale yayınlanmıştır. Her iki yazar
da Manas'taki Pan - İslamizm ve feodal unsurların nispeten yakın kaynaklı olduğunu
belirtmekten daha çok, onun sözde olumsuz özel likleri üzerinde durmuştur:
"Manas 'ta düşman Çinlilerdir, bu yüzden destan Çin-Sovyet dostluğunu tahrip eder
niteliktedir." Çin'e karşı bu kadar hassas davranılmasının nedeni ise Çin'deki
Sosyalist ( 1 949) devrimin henüz yeni gerçekleşmesi olarak gösterilebilir. Bundan
dolayı rej ime göre Manas'taki Çin'e karşı olan düşünceler sosyalist sistemdeki
enternasyonel düşünceye tezat teşkil etmektedir.
Kırgız Komünist Partisi'nin Merkezi Komite üyesi ve en üst Sovyet Cumhuriyet
vekili olan Kırgız milli şairi Ali Tokombayev ' in, Ukraynalı Sherstiuk tarafından
kaleme alınan makalede "Manas 'taki İslami karakterin, her biri benimsenmiş
Hristiyanlık yasalarının bir parçası olmaktan kurtulamamış Rus bylina 'sı, the Slova
of İgor 's Host 'u veya Gürcü Hero in the Leopard's Skin 'inin sahip olduğu Hristiyan
karakterlerden daha şaşırtıcı olmadığı, Manas 'ın dünyanın en güzel kahramanlık
şarkılarından biri olduğu" şeklindeki düşüncelerine katıldığını söylemesinden ve
"Manas 'taki süvarilerle Sovyet savaş uçakları arasında biz Kırgızlara göre bir
benzerlik olmasa da, Manas bize uzak geçmişimizden bir yadigdrdır ve yüreğimizin
sonsuza dek kopmaz bir parçasıdır." şeklindeki ifadesinden dolayı Tokombayev
"Pan-Türkist sapmalar" ile suçlanarak Merkezi Komite'den ve diğer yetkili
mercilerinden uzaklaştırılmıştır (Benningsen 2002 :69).
Bu baskılar diğer büyük Türk destanlarına da aynı yıllarda uygulanmış ve söz
konusu cumhuriyetlerde gerçekleştirilen muhtelif toplantılarda bu büyük eserlerin
halkçılığı tartışılmıştır. i l . Dünya Savaşı'ndan sonra ülke politikasında meydana
gelen değişmeler sonucunda, 20 Ekim 1 950'de Moskova'da gerçekleştirilen
toplantıda Kırgızistan İ limler Akademisinin durumu gözden geçirilmiş ve enstitünün
ileride yapacağı işlere dair bir dizi karar alınmıştır. Bunlar arasında derlenmesine
rağmen haksız suçlamalara maruz kalarak yayımlanamayan Manas Destanı 'nı bütün
yönleriyle ele alan bir konferansın düzenlenmesi de yer almıştır. 1 940 'lı yılların

1 50
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

sonlarında bir milyon mısradan oluşan Kırgızların kahramanlık destanı Manas


hakkında tartışmalar başlamış, tenkit ve baskılar ağırlaşmıştır.
Konferans temel olarak Manas Destanı 'nın halkçı özelliği üzerine
düzenlenmiştir. Konferans SSSR İlimler Akademisinin yönetiminde gerçekleşmiştir.
20 Ekim 1 950 tarihinde Moskova' da gerçekleştirilen görüşmelerde akademinin
Kırgız şubesindeki Dil, Edebiyat ve Tarih Enstitüsü'nün işleyişi ve kadro durumu
müzakere edilip, kabul edilen kararda enstitünün işleyişinin düzenlenmesindeki
zorunlu çarelerden biri olarak 1 95 1 yılında destanın halkçılığı, ana varyantlarını ve
küçük parçalarını hazırlama meselelerine tahsis edilen Manas Destanı hakkında ilmi
görüşmelerin gerçekleşmesi İlimler Akademisinin Kırgız şubesi komitesine
sunulmuştur. Konferanstan önce 29 Eylül 1 95 1 'de ilim adamlarının ve yazarlar
birliğinin temsilcilerinin katıldığı bir toplantı düzenlenmiştir. Söz konusu toplantıda
Manas Destanı ile ilgili olarak mevcut malzemenin yetersiz olduğu, metinlerde
önemli hataların olduğu iddia edilerek, Rayza Kıdırbayeva'nın işaret ettiği
Klimoviç, Borovkov gibi bilim adamlarının başını çektiği Moskovalı ve Leningradlı
araştırmacılar tarafından tertiplenecek konferansta destanın halkçı olup olmadığı ve
geleceği gibi konuların tartışılması gerektiğine karar verilmiştir (MA 1 995 : 307).
Bu meselenin ortaya atılmasında KPSS BK'nın ideoloj ik meseleler hakkında
savaştan sonra kabul edilen bir dizi kararı, bunlara ilişkin ülkede oluşan siyasi
şartlar, diğer halkların kahramanlık destanlarının halkçı olmadığının ilan edilişi ve
1 946 yılında "Manas Kırgız Destanı" adıyla (Çofi Kazat' ın Olaylan) Rusça olarak
Moskova'da basılan kitaptaki epizotları eleştiren makaleler sebep olmuştur. Kırgız
şubesi heyeti, meseleyi talep edilen zamanda hazırlayıp yetiştirmiştir. 29 Eylül
1 95 1 'de Moskova' da Leningrad ' dan gelen araştırmacıların, SSSR ve Kırgızistan
Yazarlar Birliği 'nin üyelerinin, Sovyetler Birliği araştırmacıların ve Kırgız Şubesi
heyetinin katıldığı büyük toplantıda ilmi konferansın gerçekleşmesi için Dil,
Edebiyat ve Tarih Enstitüsü' nün hazırladığı metinlerin (destanın tamamını kapsayan
ve bilimsel baskıların hazırlanması) yanlış ve yetersiz olduğu savunulmuştur.
Profesör L. İ. Klimoviç, Profesör A. K. Borovkov başta olmak üzere Moskovalı ve
Leningradlı araştırmacılar görüşmelerde Manas Destanı 'nın halkçılığı üzerinde
özellikle durulması gerektiği konusunda anlaşıp, mevcut varyantlarda birçok
eksikliğin olduğunu dile getirmiştir. Toplantıda konferansın gerçekleştirileceği
tarihin uzatılması gerektiği karara bağlanmıştır. SSSR İlimler Akademisi'nin
yönetim kurulunun 21 Kasım 1 952 ' deki işaretiyle Kırgız şubesi yönetim kurulu
Kırgız destanı Manas ' ın incelenmesi hakkında SSSR İlimler Akademisi'nin ve
yazarlar birliğinin üyelerinin katılmasıyla konferansın gerçekleştirilmesi için
görevlendirilen ve konferans için bütün şubelerin görüşmelerinin sonunda ortaya
çıkan tekliflerle yapılan program onaylanmıştır. Tamamı dört rapor olup raportörler
belirlenmiştir: "Manas Destanı 'nın Şekillenişindeki Tarihi Şartlar" adlı meselenin
raportörü A. Y. Yakubovski; "Manas Eposun İzildöönün Cıyındıktarı cana
Mildetteri (Manas Destanı 'nın Derlenmesi ve Esasları)" adlı konunun raportörü L.
İ . Klimoviç; "Manas Destanı 'nın Halkçılık Problemt' adlı konunun raportörü A. K.
Borovkov; "Manas Destanı 'nın Varyantlarının Tasnif Edilmest' adlı konunun
raportörü Ö. Cakişev'dir. Bunlara ek olarak bir dizi rapor hazırlanması da karara
bağlanmıştır. Dil, Edebiyat ve Tarih Enstitüsü'nden 1 Nisan'dan itibaren
Kırgızistan'ın bütün bölgelerinden Manas Destanı 'nın varyantlarının derlenip yazıya
geçirilmesi için heyetler oluşturması istenmiştir. Raporların zamanında ve iyi
hazırlanarak temin edilmesi için beş kişilik bir komisyon oluşturulmuştur: Filoloji

151
N EZİR TEMUR

uzmanları V. P. Suhotin, L. İ. Klimoviç, A. A. Valitova, G. S. Tihomirov, V. V.


Farsobin bu komisyonun üyeleridir. Konferansı hazırlama ve bu yönde yapılacak
faaliyetleri yürütme işi şubenin görüşmeleriyle Kırgız şubesi yönetim kuruluna
verilmiştir. Bu yöndeki faaliyetler hızlandırılıp gerekli hazırlıklar yapılmaya
başlanmıştır. Manas Destanı'nın Kırgızlara ait bir eser olduğunu kanıtlamak
amacıyla Kırgızistan' ın bütün bölgelerine heyetler gönderilerek özellikle de destanın
yazıya geçirilmediği bölgelerde derleme faaliyetleri hızla yürütülmüştür. Kırgızistan
üzerinde önemle durulup destanın yeni varyantları yazıya geçirilmiştir. Aynca belli
manasçılara destanın eldeki metinlerini tekrarlattınlıp yazıya aktarılmıştır (Sayakbay
Uulu Manas Destanı'nın yazıya geçirilmesi ve derlenmesi işlerine aktif olarak
katılmış, aynca kendi varyantını okuyup İ. Abdırahmanov bunu yazıya geçirmiştir.).
Dört ay boyunca bütün bölgelerde Manas Destanı 'yla ilgili özel görüşmeler ve
toplantılar yapılmış, "Kızıl Kırgızistan", "Sovetskaya Kirgiziya" gibi gazetelerde
temel olarak destanın halkçılık özelliğini vurgulayan Rusça ve Kırgızca çeşitli
içeriklerde 25 'ten fazla makale yayımlanmıştır. 2 Şubat 1 952 'de Sovetskaya
Kirgiziya (O tarihte gazetenin ismi Kırgızca Kızıl Kırgızıstan) gazetesinde
yayımlanan tarihçi G. Nurov'un "Çofı Kazat Kitabı Hakkında" adlı makalesiyle
başlayan bu tartışmalar ülkenin yazar ve şairlerinin A. Tokombayev "Kırgız Halk
Destanı Manas"(28 Mart 1 952 Sovetskaya Kirgiziya); K. Bayalinov, "Manas
Destanı Hakkında" (25 Mayıs 1 952 Kızıl Kırgızıstan); T. Sıdıkbekov "Manas
Destanı 'nın Halkçılığı Hakkında" (29 Mayıs 1 952 Kızıl Kırgızıstan); Türkologlar B .
Yunusaliyev " K Voprosu o b Epohe i Vozniknovenin Eposa Manas (Manas
Destanındaki Dönemler Hakkındaki Sorular)" ( 28 Mayıs 1 952 Kızıl Kırgızıstan), İ .
Batmanov "Manas Destanı Hakkında" (2 1 Mayıs 1 952 Kızıl Kırgızstan); Kırgız
bilim adamları C. Taştemirov "Dış Düşmanlara Karşı Kırgızların Yürüttüğü
Mücadele ile Manas Destanı 'nın Doğru Bağlantısı" ( 1 7 Mayıs 1 952 Kızıl
Kırgızstan); B. Kerimcanova "Manas Destanı 'nın Halkçılığı Doğru Analiz Edilmelt'
(5 Haziran 1 952 Sovetskaya Kirgiziya); pedagoj i uzmanları İ. Şerstyuk "Halk
Destanı Manas" ( 1 8 Mart 1 952 Sovetskaya Kirgiziya, 1 9 Mart 1 952 Kızıl
Kırgızstan), S. Musayev "Halk Destanı Doğru Değerlendirilmeli"' ( 1 3 Nisan 1 952
Kızıl Kırgızstan), P. Baltin "Protiv Falısifıkatsii Ustnıh Proyizvedeniy" ( 1 5 Mayıs
1 952 Sovetskaya Kirgiziya); Moskovalı bilim adanılan S. Daronyan "K Voprosu o
Narodnosti Eposa Manas (Manas Destanının Halkçılığı ile İlgili Sorular)" ( 1 3
Nisan ] 952 Sovetskaya Kirgiziya) M . Bogdanova "Oçistitv Epos ot A ntinarodnıh
Nasloyeniy" ( 1 8 Nisan ı 952 Sovetskaya Kirgiziya), "Manas Destanı 'nın Halkçılığı
Hakkında ( 1 1 Mayıs 1 952 Kızıl Kırgızstan), "Ob Epose Manas (Manas Destanı
Hakkında)" (27 Mayıs 1 952 Literaturnya Gazeta), V. Zimopglyad "Velikiy Pohod -
Reaktsiyonnaya Antinarodnaya Kinga" ( 1 5 Nisan 1 952 Sovetskaya Kirgiziya)
(Manas Ans. 1 995:306) gibi yazılarıyla sürüp gitmiştir.
Konferansın düzenlenme işinde SSSR İlimler Akademisi'nin Kırgızistan şubesi
ve SSSR İlimler Akademisi'nin Dil ve Edebiyat Bölümü rehberlik yapmıştır.
Konferansla ilgili faaliyetlere dört yüzden fazla insan katılmıştır. Bunlar arasında
Sovyetler Birliği yönetimi altındaki cumhuriyetlerden, Moskova' dan, Leningrad'dan
bilim adamları, yazarlar, şairler ve Komünist Parti yöneticileri yer almaktadır.
Konferansın düzenlenmesine sebep olan ana mesele Manas Destanı 'nın
halkçılığı olup buna ilişkin hazırlanan raporlar iki bölüme ayrılmıştır. Birinci
bölümde: Esas rapor, "Manas Destanı 'nın Halkçılığı Hakkındaki Problem", raportör
Özbek İlimler Akademisi üyesi A. K. Borovkov; ek raporlar, "Manas Destanı 'nın

1 52
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Halkçılık Problemine Bakış" raportör Dil, Edebiyat ve Tarih Enstitüsü yöneticisi


filoloji uzmanı A. D. Davletkeldiyev; "Manas Destanı 'nın Halkçılığı Hakkında" M.
İ. Bogdanova. İkinci bölümde ise ana rapor "Manas Destanı 'nın Varyantları 'nın
Değerlendirilmesi", raportör Ö. Cakişev; ek raporlar "Karalayev 'in Kariantına
Münözdömö" raportör K. Malikov; "Manas Destanı 'nın İlk Yazıya Geçirilişi
Hakkında" raportör SSSR İlimler Akademisi Doğu Araştırma Enstitüsü(Leningrad)
üyesi A. A. Valitova; "Manas Destanı 'nın !. Abdırahmanov Tarafından Oluşturulan
Varyantı" raportör filoloj i uzmanı B. Kerimcanova; "Semetey 'in Halkçılığı
Hakkındaki Probleme Bakış" raportör A. Tokombayev; "Manas Üçlemesinin Bir
Bölümü Olarak SeyteK' raportör T. Sıdıkbekov. Bu iki bölümdeki raporlar dışında
ana raporlardan biri de SSSR Yazarlar Birliğinin Milli Edebiyatlar Bürosunun
yöneticisi, Prof. Dr. L. İ Klimoviç'in Raporu "Manas Destanı İncelemelerinin
Sorumlulukları ve Durumu"dur (MA 1 995: 307). Ana ve ek raporların dışında bu
probleme yönelik görüşlerini bildiren M. Avezov, A. Bernştam, B. Yunusaliyev gibi
tanınmış bilim adamları da vardır.
Beş gün geçmeden Kırgız Türkçesiyle kaleme alınmış metinler Rusçaya
çevrilmiştir. Ana raporlar ve ek raporların kayıtlan, basılan örnekleri El Yazmaları
bölümünde muhafaza edilmektedir. Konferansın işleyişi, raporlar, dile getirilen
düşüncelerin kısa özetleri "Kızıl Kırgızstan", "Sovetskaya Kirgiziya" gazetelerinin
7. 8. ve 1 0. sayılarında yayımlanmıştır. Konferansın materyallerinin tamamı söz
konusu dönemin gazetelerinde yayımlanmamıştır.
6- 1 O Haziran 1 952 tarihinde toplanan konferansta, belirlenen bilim adamlarının
ve yardımcılarının hazırladıkları raporlar doğrultusunda konferansın en önemli
meselesi, destanın halkçı olup olmadığı konusunda yoğunlaşmıştır. Bu konudaki
raporlar iki grupta toplanmıştır:
1 . Destanın halkçılığı hakkındaki raporlar
2. Manas Destanı'nın varyantlarından tanzim edilmiş yeni bir metnin
(Kurama Varyant) hazırlanması gerektiği konusundaki raporlar
Konferansın açılış konuşmasında oturum başkanı, SSSR İlimler Akademisi
Kırgız Şubesi 'nin başkanının yer aldığı filoloj i uzmanı A. Altımışbayev, Kırgızların
en eski halklardan biri olduğunu, onların sistemli bir şekilde tarihleri
yazılmadığından bu görevi Manas Destanı 'nın yerine getirdiğini, destanı halk
arasından derleme, basıma hazır hale getirme araştırma işinin oldukça zor olduğunu,
ancak eserin halkçılığı hakkındaki meselenin henüz tam olarak aydınlatılmadığını,
bunu da Rusça olarak çıkan ( Velikiy Pohad M 1 946) materyalin kanıtladığını
söylemiştir. Kitapta tartışmaya yol açan bazı dönemlerin yer aldığı hatırlatılıp, bu
tartışmaya katılanların düşüncelerine de dikkat çekilmiştir. Toplantıda katılımcıların
da tartışmalara aktif bir şekilde müdahil olup mesele hakkında obj ektif çözümler
üretmelerinin böylece de akademinin Kırgızistan şubesinin bilim heyetine yardımcı
olmalarının umulduğunu söylemişlerdir. Baş raportör A. K. Borovkov, halk
edebiyatına Marksist-Leninist estetik anlayışıyla ve komünist bakış açısına göre
yaklaşılması gerektiğini ve bu bakış açısı dışında Kırgız destanlarının halkçılığının
değerlendirilmesinde birçok zorlukla karşılaşılabileceğini söylemiştir.
Araştırmacının düşüncesine göre Manas Destanı'nın en gerçekçi ve halkçı varyantı
Sagımbay Orazbakoğlu'na ait olandır. Destanın halka karşı olan muhtevası, İslami
propagandası, başka halklara karşı düşmanlık gütmesi ve yağmacılığı, savaşmayı
idealleştirmesi kahraman Manas' ın oradaki Kırgız ülkesini kurması şeklindeki
düşüncelerin asılsız olduğu açık bir şekilde verilmiştir (MA 1 995: 308).

1 53
NEZİR TEMUR

Manas Destanı'na devrim karşıtı feodal, burjuvazi, milliyetçi düşüncelerin


etkisiyle giren eklemeler, raportörün düşüncesine göre, kendine has bir özelliğe
sahiptir, bunlar eserdeki tabakalar değil devrim karşıtı izlere dönüşmüştür. Raportör
bu düşüncesine kanıt olarak S. Orozbakov 'un, M. Musulmankulov 'un ve Togolok
Moldo'nun varyantlarını göstermiştir. Raportörün açıklamasına göre devrim karşıtı
düşünceye dönüşen, içeriğe sinen bu eklemeleri destandan temizlemek mümkün
değildir.
Ondan öte raportör destanı muhtevasına göre sınıflandırıp tahlil ederek
Sagımbay Orazbakoğlu'nu ve diğer manasçıları eleştirmiştir. Önemli olumsuzluklar
olarak metinlerde Baabedin, Hızır, İlyas, Kırk Çilten v.b. kavramların; İslam, Türk
gibi değişik ifade ve terimlerin yer aldığını vurgulamıştır. Destana muhtelif
dönemlerde yapılan eklemelerin, destanı olduğundan farklı gösterdiğini
düşünmektedir (MA 1 995 : 306).
Ek rapor hazırlayan A. Davletkeldiyev konuşmasına geçmişten gelen kültürel
mirasa eleştirel gözle bakmak gerektiğini söyleyerek başlamıştır. Manas Destanı'nın
Kırgızların tarihinden, mücadelelerinden, siyasi, toplumsal gelişmelerinden haber
veren ansiklopedik bir eser olduğundan ve taban tabana zıt sınıfların bulunduğu
toplumda iktidar sahiplerinin kendi zevklerini tatmin etme amacıyla halk edebiyatı
ürünlerinden faydalandıklarını iddia etmiştir. Bundan dolayı destanın muhtevasına
ilaveler yapılarak eserin devrim karşıtı düşünceler ile tabakalaştığını ve temel
özelliklerinin tahrip edildiğini dile getirmiştir (MA 1 995: 309). Sonuçta konuşmacı
destanın halkçı bir eser olduğunu ancak Panislamizm ve Pantürkizm ' in etkisiyle
birtakım değişikliklere uğradığını bundan dolayı halkç ılık özell iğini kaybettiğini
düşünmektedir.
Destanın muhtevasındaki olaylar örgüsünü kısaca hatırlatarak raportör bunlarda
Panislamizm, Pantürkizm, milliyetçi ve yağmacılık düşünceleri yer alıyor şeklindeki
düşüncesini dile getirmiştir. Söylediklerine kanıt olarak destanın içeriğindeki
Cakıp ' ın Düşü (Cakıp ' ın gördüğü rüya, oğlunun bütün dünyayı kendine boyun
eğdirecek bir kahraman olacağı ve bunun için sefere çıkacağı şeklinde yorumlanır.),
adlı bölümde Almambet' in Müslümanlık emareleri ile doğuşu gibi örnekleri ileri
sürer ve bunları tahlil eder. Böyle olsa da raportör sadece Karalayev ' inkinde ve
diğer değişik varyantlarda deği l devrim karşıtı olarak nitelendirilebilecek
varyantlarda da farklı süreçleri yaşayan durumlar var, ancak onlar birbirine zıt
tabakaların önüne geçerek çok derin olduğu için çok dikkatli bakılarak bulunabilir
demiştir. Sagımbay ' ın varyantında yer alan ve reaktsyaçı/ (devrim karşıtı) olarak
kabul edilen bölümde Manas 'ın Altay 'dan Kırgız bölgesi Ala-Too 'ya gelişiyle
Kalmukların Kırgızları bozguna uğratması ilişkilendirilmiştir. Söz konusu bölümde
Kırgız bölgesinin yağmacılardan kurtarıldığı dönemde Manas 'ın yeni bir halk
yaratan, şehirleri tahrip eden bir kahraman olarak tasvir edilişi ile bağımsızlık
düşüncesi, yıkılıp perişan olan halkı birleştirmeye çalıştığı olayların manasçının
anlatımında yağmacılık şekline dönüştüğünü düşünmektedir (MA 1 995 : 309).
Raportör devrim karşıtı, halka karşı olan eklemelere bakılmaksızın Manas
Destanı 'nı bu eklemelerden temizleyip, esas muhtevasında varolan çağdaş,
demokratik özelliklere sahip hale getirmenin mümkün olabileceği gibi bir sonuca
ulaşmıştır. Konuşmasının sonunda yeni, herhangi bir eklemede bulunulmamış,
gerçekten halkçı bir varyantın bulunması gerektiğini söylemiş, ancak bu tür bir
varyantın bulunmasının mümkün olmadığını, destandaki temel halkçı, demokratik,

1 54
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

yönü bulmak, bu durumu tam anlamıyla aydınlatmak için eldeki varyantları bütün
ayrıntılarıyla incelemek ve yenileri de yazmak gerektiğini vurgulamıştır.
Ek rapor hazırlayan M. Bogdanova kendi bildirisinde milliyetçi burjuvazi
sınıfının manasçılara olan tesiri sonucunda destan metnine giren bazı unsurların
destanın ana muhtevasının anlaşılmasını zorlaştırdığına değinerek konuşmasına
başlamıştır. Destanı değerlendirirken uzun dönemler boyunca destana nüfuz eden
halka karşı olan devrim karşıtı tabakalara ait düşüncelerin metindeki hakimiyetine
dikkatleri çekmiştir. Değişik dönemlerde metne giren söz konusu devrim karşıtı
motifleri araştırıp bularak ve bu düşünce temelinde eseri halkçı değildir şeklinde
değerlendirmenin acelecilik olacağına değinmiştir. Bogdanova, destanın büyük bir
eser olana kadar kompozisyonunda birçok efsane, masal barındırmış olduğunu, daha
sonra da bunların bir araya getirilerek bu büyük eserin oluşturulmasının ihtimal
dahilinde olduğunu dile getirmiştir (Bogdanova 1 947: 50). Manas yalnız bir kişinin
yarattığı eser değildir, aynı zamanda onu Sosyalist rej imin savunucularının
bahsettiği gibi feodal dönemde bir ücret karşılığında icra edilen bir eser olarak
değerlendirmek de doğru değildir. Manas Destanı, nesillerin ortaklaşa çalışması
sonucu meydana gelen bir emeğin ürünüdür. Destanda sadece savaşlar değil, bir
halkın hayat tarzı da çeşitli açılardan tasvir edilmiştir.
Raportör Manas Destanı 'nın en başta poetik bir eser olduğunu, halkın çeşitli
tarihi dönemlerdeki hayatının bütün unsurlarıyla geniş bir şekilde yer aldığını
vurgulamıştır. Manas Destanı 'nı inceleyen birçok bilim adamı tarihi olayların
destanda hangi oranda yer aldığı üzerinde tartışmışlardır. Raportör destandaki tarihi
olaylarla kişilerin göz önüne alınmadığını ve estetik karakterdeki bilgi lerin
karıştırıldığını vurgulayarak destanı tanıtan Rusça ve Kırgızca yayınlara, Bagış
Sazanoğlu 'nun varyantına dayanarak eserin özelliklerinden birinin de olayların
tasvir edilmesinde, kahraman tiplerinde taban tabana zıtlıkların bulunduğunu
düşünmektedir. Bu zıtlıkların, destanın oldukça eski dönemlerdeki destanlardan,
efsanelerden, halk şiirlerinden oluşmasının neticesinde meydana gelebileceği
iddiasında bulunmuştur (MA 1 995 : 309).
Bilinen versiyonlarda Manas ' ın, sadece kendi boyunu korumak için değil aynı
zamanda mal, savaş ganimeti elde etmek için de çalıştığı gözlenmektedir şeklinde
konuşmasını devam ettirmiştir. Bogdanova, halkçılık kavramının özünde tarihi bir
kategori olduğunu hatırlatıp, destanın ortaya çıkarıldığı dönemin şartları altında
halkçılığın bugün komünizmin açıkladığı karakterde olamayacağını savunmuştur.
M. Bogdanova'nın bu şekilde düşünmesinin sebebi tarihi dönemlerdeki şartların
birbirinden farklılığıyla açıklanabilir.
Bildirisinin sonunda M. Bogdanova destanın devrim karşıtı düşünceleri taşıyan
varyantlarında da halkın sesinin farklı bölümlerle, değişik motiflerle açık bir şekilde
gözlendiğini dile getirip destanın temelde halkçı olduğunu, onda halkın asırlar boyu
süren hayatının yansıdığını, eserde çeşitli edebi türlerin yer aldığını, boyların
birleşerek dış düşmanlarla mücadele ettiklerini, Manas ' ın kahraman tipinde de taban
tabana zıtlıkların olduğunu, eserin halk arasında geniş bir şekilde yayıldığını,
birbirine zıt sınıfların birbirleri arasındaki mücadelelerinin bunun kanıtı olduğunu
ileri sürmüştür. Onu çeşitli devrim karşıtı eklemelerden, olumsuz tabakalardan
temizleyip ayırma faaliyetlerini yürüterek tamamıyla halkçı, iyi örneklerini
yayımlamanın mükemmel olacağı savunulmuştur. Akademisyen İ. A. Orveli 'nin
rehberliğiyle 70 versiyonunun temelinde oluşan Ermenilerin "Sasunlu David" adlı

1 55
NEZİR TEMUR

destanının örnek alınarak yeni bir varyant (Kurama Varyant) oluşturulması


gerektiğini ifade etmiştir (MA 1 995 : 3 1 O).
Baş raportörlerden biri olan A. Cakişev, konuşmasında V. İ Lenin' in her milletin
kültürünün iki yönünün olması hakkındaki görüşüne dayanarak Ekim Devrimi 'ne
kadar Kırgızların da iki kültüre sahip olduğunu, devrim karşıtlarının başında
Kalıgul, Arstanbek, Kılıç Kiret, demokratik grubun başında Toktogul ' un durduğunu
işaret ederek 1 920'li ve 1 93 0'lu yıllarda Manas Destanı'nın ve Sagımbay
Orozbakoğlu'nun varyantının yazıya geçirilmesinde önemli hatalar yapıldığını ifade
etmiştir. Bu işin yürütülmesine rehberlik yapan milliyetçi burjuvazi sınıfın temsilcisi
olarak nitelendirilen icracı eserini yaratırken müdahalede bulunulmuş Panislamizm,
Pantürkizm karakterdeki toplantılar düzenleyip, Manas' ın kahraman tipinin savaşçı,
İslam için savaşan bir tip olarak oluşturulduğunu savunmuştur. Cakişev' in
düşüncesine göre destan bütünüyle baştan sona kadar devrim karşıtı unsurlarla
doludur demek yanlıştır, eğer eser sadece devrim karşıtı ve feodal düşüncelerle
sınırlandırılıp halkın zevkini yansıtmamış olsaydı destan günümüze kadar halk
arasında yaşayıp böyle değer kazanmazdı. Destanın böyle büyük bir hacme ve
yüksek estetiğe halkın katılımı olmadan ulaşmasının mümkün olmadığını ifade
etmiştir.
Cakişev, Sayakbay Karalayev ' in varyantını tahlil ederek, onun içeriğindeki
Alooke'yi mağlup edene kadarki olayları Manas' ın halkın hakkını savunan bir
kahraman olarak tasvir edilen bölümler şeklinde kabul edip, sonraki olayların
genelinde ise Manas' ın İslamı tavsiye eden, Türklerin başında bulunan, mütecaviz
ve yağmacı bir tip olarak tasvir edilen bir kahraman olduğunu savunmuştur. Ç .
Velihanoğlu ve W . Radloffun derlediği metinleri tahlil edip, bu araştırmacıların
Kırgızlar İslam hakkında üstünkörü bilgilere sahiptir şeklindeki bilgilerine
dayanarak, Manas Destanı 'na İslami unsurların, Hokand Hanlığının ve Cedidizmin
etkisiyle xıx. ve xx. yüzyılın başında girmiş olabileceği yönündeki düşüncesini
dile getirmiştir.
Raportör; Sagımbay 'ın varyantı üzerinde durarak, manasçıdan metinleri yazıya
aktaran derlemeci de maharetini gösterip yazma işine rehberlik eden dinleyiciler de
İslamcı (Panslamizm), Türkçü (Pantürkizm) düşüncelerini metne dahil etmiştir,
demiştir. Sagımbay' ın Kırgız toplumundaki zenginler ve milliyetçi entelektüellerle
sıkı bir ilişki içerisinde olduğu savunulmuştur. Cakişev 'in düşüncesine göre
Sagımbay' ın varyantında "Manas 'ın Doğuşu", "Manas ' ın Çocukluk Çağı'',
"Kanıkeyle Evlenişi" ve "Kökötöy 'ün Aşı" adlı bölümlerde değişik hayat tarzları
tasvir edilmekte, diğer olaylarda ise sadece savaş ve başka halktan kendine boyun
eğdirme durumu yer almaktadır.
Raportörün açıklamasında Sayakbay Karalayev ' in fakir bir aileden çıkışı ve
bunun kendi varyantına etkisine ilişkin olarak onun varyantının da burjuvazist
milliyetçilerin tesirinden temizlenemeyeceği ifadesi yer almıştır. Sagımbay gibi
Sayakbay' ın da üçlemenin birinci bölümünü yazıya aktarırken milliyetçilerin etkisi
altında kaldığı iddia edilmiştir.
Cakişev, Sagımbay ile Sayakbay' ın varyantlarındaki olaylan karşılaştırmıştır.
Şapak Rısmendiyev, Bagış Sazanov, Moldobasan Musulmankulov'un anlattığı
metinlerin muhteva, kompozisyon ve içerdiği düşünceler açısından Sagımbay
Orazbakov'u esasen tekrarladıklarını, halka karşı olduklarının şüphe götürmediğini
düşünmektedir. Bildirisinin sonunda Cakişev, mevcut varyantların içinden Sayakbay
Karalayev 'de halkçı motiflerin daha ağır bastığına, bu durumun metinlerin kendine

1 56
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

has değerlerini gösterdiğine değinmiştir. Enstitünün ilgili bölümlerindeki


varyantların hepsinin dikkatle incelenerek onlardaki halka yabancı düşüncelerin
temizlenmesi gerektiği sonucuna varmıştır (MA 1 99 5 : 309).
K. Malikov, kendi bildirisinde esas olarak Sayakbay Karalayev'e dikkatleri
çekip, onun eserinin içeriğine kısaca değinmiştir. Dışarıdan gelen düşmana karşı
mücadele etmek, vatanını korumak, dağılan boylan birleştirmek gibi meselelere
değinip, Manas' ın halkı ezen Moltokan ile Alooke'ye karşı mücadele etmesi,
toprağından sürülen Kırgızların hayat mücadelesini, Manas ' ın Akkula'yı alması gibi
olaylardan örnekler vererek bunların destanın halkçılığının göstergesi olduğunu
savunmuştur. Sagımbay'ın varyantındaki halka ters düşünceler olarak belirtilen
burjuvazist milliyetçiliğin etkisiyle bozulan bölümler olarak "Çofi Kazat", "Şoonıkla
Savaş", "Çubak'ın Buhara'yı Kuşatması" gibi olaylan ve bunun gibi zıt karakterdeki
eklemeler ile bozulan metinler içinde de Koşoy, Bakay, Acıbay gibi kahramanların
hayadan hakkında bilgi veren parçalan göstermiştir. Araştırmacı "Çofi Kazat"ın
baştan sona içerdiği düşünceler bakımından talepleri karşılamadığını, halkın
isteklerine karşı düşünceler içerdiğini iddia etmiştir. Çin ile Sovyet halklarının
dostluğu için bu bölümün destanın bütününden tamamen çıkarılmasını teklif
etmiştir. Konuşmasının sonunda Manas Destanı'nın gerek düşünce gerekse de
estetik açıdan isteklere cevap verebilen bir metninin hazırlanması için mevcut
varyantlardan oluşan yeni bir varyantın(Kurama Varyant) oluşturulması gerektiğini
vurgulamıştır. Bunun için Togolok Moldo dışındaki bütün manasçıların okuma
yazması olmadığının göz önüne alınıp, onlardan derlenen metinlerin tekrar işlenip
ortaya konulmasının elzem olduğunu söyleyerek konuşmasını bitirmiştir (MA 1 995:
306).
A. Tokombayev, konuşmasının başında destanın özünün halka ait olduğunun,
halkın geçmişine bugünün gözüyle bakılmaması gerektiğinin, folkloru geliştirmek
için ağızların incelenmesinin önemli olduğunun altını çizmiştir. Konuşmacı destanın
ideoloj isinin destanın anlatıcısı tarafından oluşturulduğunun ve değerlendirme
yapılırken destanın teşekkül ettiği devrin de dikkate alınması gerektiğini
savunmuştur. Arkaik bir destandan bugünkü ideoloj iyi yansıtmasının beklenmesinin
doğru olmadığını vurgulamıştır. Destanı inceleyen ve değerlendiren bilim
adamlarının bunu göz önüne almamasını üzücü bir durum olarak nitelendirmiştir.
Manas Destanı "Halk kültürünün erken döneminin bir göstergesidir." demiştir. Daha
sonra konuşmacı destandaki kahramanları taşıdıkları tip özellikleri açısından iki
gruba ayırmıştır: ! . Halk için çalışan olumlu tipler, 2. Olumsuz tipler. Halk için ve
onların birliği için çalışan kahramanlar olarak Manas, Çubak, A lmambet, Koşoy,
Bakay, Ürbü, Sırgak, Töştük, Semetey, Külçoro, Sarıtaz, Kanıkey, Ayçürök; ikinci
gruptaki olumsuz kahramanlar olarak da Manas' ın babası Cakıp, A bıke, Köböş,
Közkaman, Toltoy, Kıyaz, Çınkoco gösterilmiştir. Bunların dışında halk düşmanları
şeklinde gösterilenler ise Kançoro, Çaçıbey, Kırgılçal adlı tiplerdir. Ayrıca
Sagımbay'ın varyantında oldukça fazla etkinin ve değişimin olduğunu söyleyip
bunun göstergesinin olarak da yoğun bir şekilde yer alan dini motiflerle tarihle hiç
alakası olmayan savaşları göstermiştir.
A. Tokombayev, destanın esası olarak "Manas' ın Doğumu", "Kökötay' ın Aşı",
"Kanıkey' in Comok'u", "Semetey' in Düğünü" gibi halkın iyi bildiği bölümleri
saymıştır. Her varyantta eksiklerin olduğunu, bunun nedeni olarak da yanın milyon
satırdan ibaret bir eseri kimsenin tam, hatasız söyleyemeyeceğini ve bu varyantlar
içindeki eksikliklerin sonraki varyantlarda tamamlanabileceğini ifade etmiştir. İleriki

1 57
N EZİR TEMUR

aşamada ise bu varyantların birleştirilerek yeni bir varyant oluşturulmasını teklif


etmiştir. Bu yöntemle oluşturulmuş eserlere de "Sasunlu David"i ve "Kalevala"yı
örnek göstermiştir. Tokombayev, Semetey üzerinde durarak Sayakbay' ın
varyantındaki vakaları değerlendirmiştir. Konuşmasının sonunda Manas Destanı
aslında halkındır, ama feodalizm dönemine ait tabakalardan destanı temizlememiz
gerek, destanın en son varyantını toplamak, düzenlemek Sovyet bilim adamlarının
ve yazarlarının başlıca görevleri arasındadır, demiştir (MA 1 995: 3 1 1 ).
Önemli üç konuşmacıdan biri olan A. İ. Klimoviç konuşmasında Manas
Destanı 'nın XIX. yy.ın ikinci yarısından itibaren teşekkül etmiş olabileceği ihtimali
üzerinde durarak Ç. Velihanov ve W. Radloff'un destan hakkında yaptığı değerli
çalışmalardan bahsetmiştir. Klimoviç, destanın Kırgızlara ait her türlü poetik eseri
içinde barındırdığını ifade etmiştir.
Konuşmacı, Ç. Velihanoğlu ve W. Radloff'un Manas Destanı'yla ilgili Ekim
Devrimi 'ne kadarki çalışmalarının ünlü Doğu araştırmacıları tarafından kabul
gördüğüne değinmiştir. V. P. Rozen, V. V. Barthold, P. M. Meliopanskiy gibi bilim
adamlarının kendilerinin düşüncelerini onayladıklarını öne sürmüştür. Devrime
kadar Doğu biliminde M anas Destanı 'nı derinden araştırmaya yetecek kadar
materyal olmasına rağmen, destanı ayrıntısıyla inceleyen bir çalışmanın
yapılmadığını beyan etmiştir.
Destanı yazıya geçirme faaliyetine 1 922 yılından itibaren başlanıp birkaç işin
yapılmasına rağmen, derleme ve yazıya geçirme işlerinin bel l i bir metoda, yönteme
göre yürütülmediğini, metinlerin burjuva milliyetçiliğinin kontrolü altında
yazıldığını belirtmiştir. Kl imoviç, destan yazıya geçiri lirken seçilen manasçının
tesadüf olmadığını, Sagımbay ' ın, Ormon Hanın himayesi altında yaşayan
Orozbak' ın oğlu olduğunu ve destanı Mambetaalı, Dür, Tezekbay, Çolponkul gibi
zenginlerin konaklarında anlattığını vurgulamıştır. Yine Klimovi ç ' e göre Arstanbek,
Moldo Kılıç gibi manasçılar en gerici eserleri yazmışlardı r. Onların eserlerinde dinin
zayıfladığının, yüzsüzlük ile yalancılığın geniş bir şekilde yayı ldığının anlatı ldığını
ifade etmiştir. Orozbakov 'dan Manas Destanı'nı yazıya geçirme işinin burjuva
milliyetçisi E. Arabayev ve halk düşmanlarının teklifiyle, Narın bölgesinde zengin
bir Bey olan Abdılda'nın evinde yürütüldüğünü de konuşmasına eklemiştir.
Klimoviç, "Kızıl Kırgızistan" gazetesini 1 930 yılında Orazbakov ' un varyantını
yayımlaması nedeniyle kınamıştır. Konuşmacıya göre destan hakkında yapılan
yayımlar ve destan dikkatli bir şekilde ele alınmamıştır. Buna sebep olarak da
Marksist-Leninist öğretilerden yeteri kadar yararlanılmamasını göstermiştir.
Klimoviç, A. N . Bemştam ' ın çalışmalarını incelemiş, ayrıca onun bir kahramanlık
destanı olan Manas, halkın siyasi ve ekonomik gelişmelerinin gölgesinde teşekkül
etmiştir şeklindeki görüşüne de karşı çıkmıştır. Bununla birlikte Sagımbay ' ın
varyantında Kırgız kabilelerini bir araya toplama düşüncesi işlenmektedir şeklindeki
tezleri de kabul etmediğini dile getirmiştir. Bernştam, Orazbakoğlu'nun varyantında
Panislamizm ve Pantürkizm ideoloj ilerinin muhafaza edildiği görüşündedir.
Klimoviç, A. N. Bernştam ' ın destan arkaiktir, ayrıca destanın VIII.-IX. yüzyıldaki
olaylarla bağlantısı vardır yönündeki tezine karşı çıkıp, onun masal ve mitle ilgili
fikirlerini kozmopolitik olarak kabul etmiştir.
Daha sonra konuşmacı "Çofi Kazat" kitabıyla ilgili değerlendirmelerine
geçmiştir. Bu bölümde kitabın daha çıkmadan gereğinden fazla övüldüğünü,
Bogdanova'nın "Çofı Kazat"ı yayımlamasıyla birlikte Rus araştırmacılarda destan
hakkında olumsuz fikirler oluştuğunu söylemiştir. Nurov ile Zimoglyad ' ın

1 58
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

"Sovestkaya Kniga" dergisinin 1 2. sayısında yayımlanan makalesindeki "Çon


Kazat' ın halkın olmadığı" yönündeki düşüncelerin altı yıl önce ortaya atılmasına
rağmen kitabı savunanlardan birinin de Bemştam olduğunu; K. Rahmatulin' in "Çon
Kazat"ın saldırgan temada değil de vakalann düşmanın saldırısına karşı bir ön
hazırlık şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettiğini, Abrarnzon ' un ise
destandaki dini düşünceleri savunup Almambet' in suretini Oğuz Kağan'a kadar
götürdüğünü söylemiştir. Bunun dışında Jirmunsky ile Zarifov'u ve tercümanlar L.
Penkovskiy ile M. E. Masson' u kitaplarındaki Manas ile ilgili düşüncelerinden
dolayı eleştirmiştir. Daha sonraki bölümde Klimoviç destanın ortaya çıkışıyla ilgili
meselelerden söz etmiştir. Klimoviç, konuşmasını şu sonuçla bitirmiştir:
"Sovyet bilimi şu anda Manas ile ilgili önemli materyallere sahiptir. Bunları
incelemek Kırgız tarihini incelemektir, ancak Manas Destanı 'nın teşekkülü
1 6. - 1 8. yüzyıllardaki Çungar, Kalmuk savaşlarına denk gelmektedir.
Destanda halkın hayatını, geleneklerini ve göreneklerini anlatan vakalar
çoktur. Bu destan soyluların veya zenginlerin etrafında oluşmamıştır, destan
temel olarak halka aillir. Demek ki Manas 'ın korunması gerekiyor.
Destandaki aşırı derecede Müslümanlaşma ve Çin 'e karşı mücadele etme,
Türklük, İslam ile ilgili öğeler destana XIX -XX.yüzyılda eklenmiştir. Destanın
çeşitli versiyonlarındaki demokratik-halkçı motiflerin sıkı bir incelemeden
sonra ortaya çıkarılıp vurgulanması gerekir. "Manas " "Semetey ", "Seytek "
üçlemesine yapılan yapay eklemelerin ve halkçı düşünceye tezat teşkil eden
fikirlerin söz konusu eserlerden temizlenmesi öncelikli işler arasında
olmalıdır. " (MA 1 995: 3 1 2) .
Toplantı başkanı V P. Suhotin'in teklifine göre konuşulan, tartışılan konuların
üzerine çalışmalar yapılması için bir komite oluşturulmalıdır. Teklif kabul edilir ve
komiteye A. K. Borovkov, L. İ. Klimoviç, Ö. Çakişev, A. D. Davletkeldiyev, G. S.
Tihomirov üye olarak seçilirler. Komite üyelerinin isteği üzerine sonradan komiteye
A. Altımışbayev, K. Bayanalinov da dahil edilmiştir.
L. İ. Klimoviç ile A. K. Borovkov yazılı ve sözlü sorulara cevap verdikten sonra
tartışmalar başlamıştır. E. H. Budyakin (Kırgız Eğitim Enstitüsü Araştırma
Görevlisi) konuşmasında Manas Destanı'nın konu ve olay örgüsü bakımından
oldukça karışık bir eser olduğunu çeşitli devirlerin izlerinin baskın olduğunu, bunlar
arasında da en baskın olarak feodalitenin güçlü olduğunu ifade etmiştir. Destandaki
halkçılık meselesinin V. İ. Lenin'in iki kültürlülük hakkındaki çalışmasının
yardımıyla çözülebi leceğini söyler. Hanların ve zenginlerin düşüncelerini halka
ulaştırmada epik şiirin bir araç olarak kullanıldığını vurgulamıştır. Konuşmasının
sonunda boyları birleştirmek, bağımsızlık, iyi bir hayat için mücadele düşüncesini
taşıdığı gerekçesiyle destanın aslında halkçı olduğunu söyleyerek bilim adamlarının
görevinin destandaki Marksist-Leninist öğretiye tezat teşkil eden ve sonradan ilave
edilen unsurları temizlemek olduğunu belirtmiştir (Manas Ans. 1 995 : 3 1 4).
Eleştirmen C. Samagonov konuşmasında 30 yıl devam eden çalışmalar
sonucunda Manas Destanı'ndaki yanlışlıkların açıkça anlatılmasından dolayı
memnuniyet duyduğunu, kendisinin bu incelemelere katılamadığı için üzüldüğünü
söylemiştir. C. Samagonov kurama varyant düzenleme düşüncesine karşı çıkmıştır.
B irinin bumunu, birinin kulağını, bir diğerinin ise dudağını alarak bir bütün eser
yaratmanın mümkün olamayacağını iddia etmiştir (Manas Ans. 1 99 5 : 3 1 4).
Kırgızistan KPBK birinci sekreteri İ . Razzakov 'un "Sizin fikriniz ve teklifiniz
nedir?", "Manas Destanı 'nın ideoloj isi nedir?" sorularını, C . Samaganov, yıllardır bu

1 59
N EZİR TEMUR

destanı inceleyen bilim adamları bu sorunun cevabını veremediler, ben nasıl


vereyim, şeklinde yanıtlar (Manas Ans. 1 995 :3 14 ).
Kırgız Yazarlar Birliği komitesinin başkanı K. Bayalinov, destana Manas 'ın
gözüyle bakılmadığı için hep destanın sahte varyantlarının derlendiğini, boş yere
zaman kaybedildiğini, yazarlar da bu işe dikkatle eğilmedikleri için ilk milli opera
"Ayçürök Destanı" nın konusunun sonradan düzenlendiğini, fakat bunlara rağmen
Sagımbay'ın sahte varyantının yanı sıra halka ait olan varyantların da olduğunu
söyler. Konuşmasının sonraki bölümünde S. Karalayev' in varyantı üzerinde durarak
bu varyanttaki hatalara Çin'e karşı savaşı, Almambet' in olaylarını örnek verip
konuşmasını şu sonuçla bağlar:
"Destan Sovyetler Birliği 'nin temel değerlerine karşı olan unsurlarla
doldurulmuştur. Kahraman tasvirlerinde birçok tezat vardır. Edebiyatçı ve
tarihçi bilim adamlarının görevi destanın mevcut bütün varyantlarını
inceleyip bunlarda yer alan unsurların hangilerinin gerçekçi olduğunu,
hangilerinin feodal beylerin tesiriyle destana girdiğini tespit etmek ve bu
unsurlardan destanı arındırmaktır." (MA 1 995: 3 1 6)
Kırgız SSSR Eğitim bakanı Toktogonov, Ayunova, Musayev, Baltin tarafından
düzenlenen eğitim programının 8. sınıflar için hazırlanan bölümünde sahte destan
anlatıcısı S. Orozbakov ' un öz geçmişini okuttuklarını, Orozbakov 'un varyantından
yola çıkarak destanın Kırgız halk edebiyatının abidevi eseri şeklinde
adlandırıldığını; Manas, Almambet gibi kahramanların tasvirlerini incelediğini ve
Kırgızları Çinliler ezmiştir şeklindeki yalanların yer aldığını söylemiştir.
Konuşmasının sonraki bölümünde M. Musulmankulov 'un varyantı üzerinde durur
ve bu varyantta İslamın güçlü tesiri olduğunu belirtir. Ayrıca bu varyantın
Orozbakov' un sahte varyantından hiçbir farkının olmadığını dile getirir. Manas' ı
böyle hatalardan arındırmak, yeni varyantlar bulmak bilim adamlarının e n önemli
görevleri arasındadır demiştir. Eğitim Bakanlığında 8. - 1 O. sınıflar için yeniden ders
programı düzenlenmesi amacıyla komite kurulduğunu, ayrıca 8. sınıfın ders
programının değiştirileceğini belirtir (MA 1 995: 3 1 4).
P. İ. Baltin, burada Manas Destanı'nın halkın olduğunu belirten hiçbir kanıt
bulamadığını, sadece destanın yapaylıktan ve sonradan eklenen ideolojik
unsurlardan arınması gerektiği fikrinin konferans katılımcılarının ortak görüşü
olduğunu vurgulamıştır. Sözünün sonunda da 8. sınıf programında yapılan hatadan
dolayı Musayev' in hesap vereceğini dile getirmiştir (MA 1 995 : 3 1 7).
Klimoviç konferansın sonunda okuduğu sonuç bildirgesinde konferansın genel
olarak yararlı olduğunu söyler ve Kerimcanova, Yunusaliyev, Bogdanova,
Bernştam, Tabışaliyev, Nurov . . . tarafından öne sürülen temel (kurama) bir varyant
düzenlenmesi yönündeki düşüncenin zaman kaybedilmeden hayata geçirilmesi
gerektiğini belirtir. Toplantının sonunda 10 maddelik bir karar alınır. Bu kararlar
şöyledir:
1 . Nesilden nesile yaşayan Manas Destanı halkçı bir destandır, ancak bazı
varyantlarında halkçılık düşüncesine zıt unsurlar vardır.
2. Çofi Kazat kitabının yayımlanması bir hatadır.
3. Mevcut varyantlardan birinin yayımlanması çalışmalara bir fayda
sağlamayacaktır.
4. Dil, edebiyat ve tarih enstitüleri Manas Destanı'nı derleme konusunda
önemli işler yapmıştır.

1 60
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

5 . Destanın öğrenilmesi ilmi açıdan değerlendirilmesi konusunda herhangi


bir çalışma yoktur ve planlanmamıştır.
6. Manas Destanı ile ilgili basın üzerinden sürdürülen tartışmalar, destan ile
ilgili çalışmalara fayda sağlamıştır.
7. Manas Destanı 'nın açıklamalar ve giriş sözü ile düzenlenmiş bir kurama
varyantının hazırlanıp yayımlanması gerekmektedir.
8. Konferansın gerçekleşmesinde emeği bulunanlar önemli bir iş
başarmışlardır.
9. Dil, edebiyat ve tarih enstitüleri bünyesinde sözlü halk kültürünü
incelemek üzere birimler oluşturulmalıdır.
1 O. Konferans metinlerinin toplanarak Rusça ve Kırgız Türkçesiyle
yayımlanması gerekmektedir.
Konferansın sonunda Manas Destanı'nın halkçı bir eser olduğu ancak bazı
varyantların düzeltilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Konferansta rejim lehinde görüş
bildiren konuşmacıların teklifleri kabul görmüş ve 1 958 yılında Manas 'ın "kurama
metni" 7 3 oluşturulmuştur. Aynca Sagımbay Orozbakov 'un biyografisi ve rej imin
savunduğu halkçılık düşüncesine aykırı olduğu iddia edilen varyantı okul
kitaplarından çıkarılmıştır. Bu konuda Prof. Dr. Rayza Kıdırbayeva'nın Manas
Destanı ' nın 1 995 yılında yayımlanan Sagımbay Orazbakoğlu 'nun ilmi varyantına
yazdığı önsözünde ifade ettiği bir cümle, rej imin halk edebiyatı ürünlerine verdiği
tahribatı değerlendirmek için oldukça dikkat çekicidir: "Manas Destanı Klimoviç,
Borovkov gibi/erinin elinde siyasi oyuncak haline gelmiştir."(MA 1 995 : 6)
Aslında söz konusu konferansta destanın halkçı olup olmadığı konusunun
tartışılmasından ziyade destanda yer alan Türk kültürüyle ve İslamla ilgili unsurların
(Panislamizm, Pantürkizm suçlamaları altında) destandan nasıl atılması gerektiği
üzerinde durulmuştur. Çünkü destanın muhtevasıyla ilgili tartışmaların odağında
milliyetçilik ve İslamiyet'in destana nasıl ve hangi dönemde nüfuz ettiği yer
almaktadır. Buna çare olarak ise tamamen rej imin değerlerini ihtiva eden
varyantlardan ve epizotlardan yeni bir varyant oluşturması düşünülmüştür.
1 95 8 yılında değişik varyantlardan müteşekkil bir "Kurama Varyant"
oluşturulmuştur. Bu çalışmada Finlilerin "Kalevela"sı örnek alınmıştır. Ancak şu
unutulmamalıdır ki Finlilerin Kalevalı' sı, Finliler tarafından oluşturulmuş ve bu
metin Fin milli kimliğinin bayrağı olacak şekilde düzenlenmiştir. Aynca Manas
büyük bir destancılık geleneğinin ürünüdür. Nesiller boyu usta çırak ilişkisi
içerisinde yetişen destan icracılarının vücuda getirdiği bir eserdir. 1 958 'de
oluşturulan kurama varyant ise tamamen Sovyet rejiminin değerleri paralelinde
enternasyonal düşünceyi yansıtan bir metin olarak vücuda getirilmiştir. Burada ise
yöntem olarak yine folklorun şekil olarak milli içerik olarak Komünist Parti 'nin
görüşleri ile örtüşen kısmına çok önem verilmesi kullanılmıştır.
Büyük Türk destanlarına ve diğer halk edebiyatı ürünlerine karşı Sovyet
yönetimi tarafından uygulanan söz konusu baskılar, 1 953 yılının Mart ayında
Stalin' in ölümünden sonra başlayan "Kruçşev Demokrasisi" adı verilen yönetimdeki
yumuşamayla azalmıştır. Özellikle Kruçşev ' in 1 955 yılında Stalin' in politikalarını

73 Kurama metin: Manas Destanı' nın değişik varyantlarından rej imin görüşlerine uygun
parçaların alınarak ortaya çıkarılan yeni varyant. Günümüzde bu metin dört cilt olarak Kırgız
İlimler Akademisi 'nin arşivinde muhafaza edilmektedir.

161
NEZİR TEMUR

eleştirerek reddetmesinden sonra sosyal bilimlerin diğer alanlarında olduğu gibi


folklor çalışmaları için de nispeten daha rahat bir ortam yaratılmıştır.
Yukarıda örneklerini verdiğimiz konuşmaların gerçekleştiği söz konusu
konferansın bizim için asıl ilgi çekici yönü bir folklor metninin sisteme adapte
edilmesi için bu kadar büyük bir tartışma konusu olmasıdır. Fakat aradan geçen
zaman baskıcı bir rej imin bile bir folklor metnini tamamen değiştiremeyeceğini
ortaya koymuştur. 1 99 1 'den sonra Manas Destanı üzerine yapılan çalışmalarda hiç
şüphesiz metnin orij inal olanı araştırmacılar tarafından tercih edilmiş ve bundan
sonra da tercih edilecektir.

1 62
iV. BÖLÜM

SOVYETLER BİRLİGİ DÖNEMİNDE KIRGIZ TÜRKLERİNİN FOLKLOR


ÜRÜNLERİNE MÜDAHALE ŞEKİLLERİ

1 . UYARLAMA {ADAPTASYON)
İnsanı sadece maddeden ibaret bir varlık olarak gören ve Komünizmin temeli
olan materyalist felsefede, insan ruhunun varlığı reddedilmekte, insan bilincinin
sadece "hareket halindeki madde"nin bir ürünü olduğu ileri sürülmektedir.
Dolayısıyla, materyalizme göre insan sadece gelişmiş bir makinedir. Bundan dolayı
da hayatı bilinç değil, bilinci hayat yaratır veya şekillendirir düşüncesi hakimdir.
Buna bağlı olarak da insanların sahip oldukları tüm kültür ve bilincin de, maddi
etkenlere dayandığı varsayılmaktadır. Komünizme göre insanın etrafındaki maddi
dünyadan ayn, bağımsız bir bilinci yoktur. Aksine, insan bilincini tamamen içinde
yaşadığı maddi dünya belirler. Marx, "insanların varlığını belirleyen bilinçleri değil,
tersine, bilinçlerini belirleyen sosyal varlıklarıdır" diye iddia etmiştir.
Devrimin hemen ardından, "proleterya sanatı" kavramı ortaya atılmıştır.
Komünizmi benimseyen sanatçılar Iskusstvo Kommuny (Komün Sanatı) adlı bir
dergi etrafında toplanmış ve "proleterya kültürüne hizmet edecek sanat eserleri
üreteceklerini" ilan etmişlerdir. Benzer bir düşünce, Proletkult (Proleter Kültürü)
adlı demekte de sergilenmiştir.
1 92 1 yılında bu yeni sanat anlayışı "constructivism" (inşaacılık) olarak
tanımlanarak Sovyetler Birliği'nin resmi sanat politikası gibi görülmeye
başlanmıştır. Bu anlayışın öncüsü Tatlin, resim gibi "yararsız" sanatlar yerine, ev ve
mobilya tasarımı gibi "yararlı" çalışmaların gerektiğini savunmuştur. Proleterlerin,
yani Rus işçilerinin çalışma saatleri sırasında "en az ağırlık ve hammadde ile, en çok
ısınma ve hareket yeteneği" sağlayan kıyafetler giyebilmeleri için tasarımlar
yapmıştır. Böylelikle "proleterya"nın hayatına yeni katkılar sağlayacaktı.
Sanatçıların hepsi Tatlin gibi onlar da "proleterya sanatı"nı benimsemiş ve komünist
ideoloj iye hizmet edecek işlerle ilgilenmişlerdir. Dönemin Sovyet sanatçılarının
hemen hepsi, işçi kulüplerinde ve "sovyet" adı verilen küçük meclislerde
kullanılması için işçi posterleri, afişler ve sloganlar üretme yarışına girmişlerdir.
Tüm bu tasarımlarda ortak temalara yer verilmekteydi: Kaslı kollarıyla ellerinde
orak veya çekiç tutan Sovyet köylü ve işçileri, kendilerini saran zincirleri
parçalayarak ayağa kalkan öfkeli proleterya figürleri, kızıl bayrakların gölgesinde ve
Lenin'in önderliğinde koşturan silahlı askerler . . .
Batı 'da romantizme tepki olarak realizm Rusya'da da farklı şekilde gelişme
göstermiştir. Bu konuda Rus yazar Çemişevski "Sanat gerçekliğin yansıtılmasıdır
fakat kopyacılık değildir, zira yazar görüneni olduğu gibi, yansıtmamalı, öze ait
olanla olmayanı ayırabilmelidir." (Moran 1 974: 36) düşüncesini taşımaktadır.
Rusya'daki bu yeni sanat anlayışının özelliği, "estetik" kavramının tamamen
gündemden çıkarılması, hatta zararlı bir "burjuva" alışkanlığı olarak görülmesiydi.
Yapılan tüm resimler, heykeller, posterler, dekor ve mimari tasarımlar, özellikle
estetikten uzak, soğuk, donuk olarak nitelendirilmiş; Encyclopedia Britannica'daki
tanımla, komünist sanata tam bir "anti-estetizm" hakim olmuştur.
NEZİR TEMUR

Stalin döneminde bu sanat anlayışı daha da tutucu bir hale gelmiştir. Stalin rej imi
" Sosyalist Realizm" adını verdiği bu donuk sanat anlayışını resmi bir politika haline
getirmiştir. Temelini Marksist görüşten alan sosyalist realizm, "Soyvet devriminin
prensiplerini (yani komünist ideoloj iyi) proleteryanın günlük yaşamı içinde gerçekçi
olarak yansıtan" bir sanat anlayışı olarak tarif edilebilir. Sosyalist realizme göre
yazılan romanlarda komünist militanlar, kararlı, cesur, fedakar olarak gösterilmekte
ve bu militanların sözde örnek mücadelesi anlatılmakta Sovyet işçi ve köylülerinin
devrim sayesinde sözde ne kadar "mutlu" oldukları tarif edilmekteydi.
Gerçekte devrim halka mutluluk değil açlık, baskı ve ölüm getirmişti
(repressiya), ama "Sosyalist Realizm" sanatçıları, bunun tam aksini tasvir etmekte
hiçbir sakınca görmemiştir. Sosyalist Realizm, aslında realizmin (gerçekçiliğin)
değil, hayalciliğin ve romantizmin ifadesi olarak tarif edilebilirdi. Çünkü
kahramanın idealize edilmesi realist düşünceden ziyade romantik düşüncenin
ürünüdür. Encyclopedia Britannica'daki tanımla, "Sosyalist Realizm, kitlelerin
bilincini etkilemek için kişileri ve olaylan idealize etmekte ve onlara belirli bir
kutsallık kazandırmakla, romantizme dayanmaktaydı. "
Sosyalist Realizm 1 932 yılında, Stalin rej iminin kanlı günlerinde tanımlanmış ve
1 980'1i yıllara kadar da Sovyetler Birliği'nin resmi sanat politikası olarak kalmıştır.
Tüm bu dönem boyunca, Sovyet sanatına komünizmin donuk, soğuk ve durağan
atmosferi hakim olmuştur denilebilir. Sosyalist Realizm, Sovyetler Birliği'nin
yanında, 1 949'dan itibaren komünist bir rej ime geçen Çin'de de uygulanmış ve aynı
donuk ve kaba sanat anlayışını meydana getirmiştir. Mao'nun Kızıl Çin'inde tüm
topluma tek tip elbise giydirilmesi, Kültür Devrimi sırasında evcil havyan
beslemenin bile yasaklanması, komünist tutuculuğun diğer çarpıcı örnekleri arasında
gösterilebilir.
1 9 1 7 yılında gerçekleşen Bolşevik devriminden sonra bütün Sovyetler B irliği 'ni
oluşturan halkların meydana getirdikleri edebiyata genel olarak Sovyet Edebiyatı adı
verilebilir. Bu edebiyatın temel ilkeleri 1 934 yılında yapılan Yazarlar Kurultayında
ortaya konmuştur. Maksim Gorki sunduğu bildiride masalların, efsanelerin, mitlerin
tarihteki emekçi toplumların emeklerini dile getirdiğini ifade etmiştir. Aynca
kapitalizmin şekillendirdiği dünyada kentli-işçi veya burjuva-emekçi gibi sınıflar
oluşturduğunu ve burjuvanın emekçi sınıfı nasıl ezdiğini açıklamaya çalışan Gorki,
emekçi halkın tarihini öğrenmek için sözlü halk yaratıcılığını öğrenmek gerektiğine
dikkatleri çekerek "Çok eski zamanlardan beri folklor yorulmadan kendine has
özelliğiyle tarihe yoldaşlık etmiştir." (Gorki 2007 : 243) demiştir. Folklordan
"emekçi halkın sözlü yaratıcılığı" şeklinde bahseden Gorki'ye göre folklor
kolektivizmin bir ürünüdür (Gorki 2007 : 227). Gorki bildirisinde folklorun yarattığı
kahraman tiplerden de bahsetmiştir:
"Ben sizin dikkatinizi, en önemli ve çarpıcı her yönden en mükemmel
kahraman tiplerinin, halkbilimi (folklor) yani emekçi halkın sözlü yaratıcılığı
tarafından yaratıldığı gerçeğine çekmek isterim. Herkül, Prometheus, Mikula
Selyaninovic 74, Svyatogor 75, Doktor Faust 76, Akıllı Vasi/isa 77, A laycı ve şanslı

74 Rus folklorunun köylü kahramanıdır. M ikula Selianinovich ünlü Rus destanı Byliny ve
çeşitli halk hikayelerinde güçlü ve yakışıklı bir çiftçi kahramanı olarak ortaya çıkar. Mikula,
zıraı üretimi ve Rusların toprak üzerindeki hakimiyetini sembolize eder.
(www .pantheon.org/articles/ın/mikula.html)

1 64
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Saftoloz lvan 78 ve son olarak -doktoru, keşişi, polisi, şeytanı ve hatta ölümü
yenen Petruşka 79 Bütün bu canlıların gelişmesinde, duygu ve düşünce uyum
içerisindedir. Bu uyum, yalnız yaratıcının, varlık yaratma çalışmasına, hayatı
yenileştirmek uğrundaki mücadelesine katılmakla mümkündür. " (Gorki
2007 : 235)
"Ülkemizde patates ekiminin arttırılması için çalışmalar başlatıldığında,
patatesin, şeytanla ahlaksız bir kız arasındaki ilişkiden meydana geldiği
hakkında bir sürü efsaneler ve masallar doğmuştur. Bu, kilise düşüncelerinin
ahmaklığı ile gelenek haline getirilmiş bir barbarlığın eski ve değişik
biçiminden başka bir şey değildi ki: güya "İsa ve azizler patates yemezdi "
Fakat bugün aynı folklor, Vladimir Lenin 'i Prometheus ile eski çağların
efsane kahramanının seviyesine yükseltmiştir. "(Gorki 2007: 243).
Bu kurultayda Sovyet edebiyatının özünü Sosyalist Realizm (Toplumcu
Gerçekçilik) anlayışının oluşturduğu kabul ve dikte edilmiştir. Fakat bu durum
edebiyatın ihtiyaç duyduğu estetik ifade ve endişeleri geri planda bırakmıştır.
Sosyalist Realizm doğrudan siyasal işlevle görevlendirilmiş yazarın eserini
oluştururken uyması gereken ilkeleri de belirlemiştir. 80 Bu ilkeyle yazılmış eserlerde
siyahla - beyazın savaşı yoktur, her şey beyazdır, olumludur. Gorki bu çerçevede,
folklora kötümserlik duygusunun tamamıyla yabancı olduğu düşüncesini
savunmuştur. Bu edebiyatın temel konuları şunlardır:
1 . Eski değerlere yergi, bilimi öne çıkarma
2. Dine ve geleneklere karşı çıkış ve yeni sistemin değerlerine övgü
3. Sistemin yönetici ve kurucularını övme
4. Kolhoz ve sovhoz yaşamına teşvik
5. Kadınlan iş ve sosyal hayata katılım konusunda aktif olmaya davet
6. Proletarya ve burjuva, zengin ve yoksul çatışmalarını işleyerek işçi ve
köylü sınıfını ön plana çıkarma gayretleri
Sanat alanında rejimin ideoloj isine paralel olarak ortaya konulan bu ilkeler doğal
olarak folklor ürünlerini de etkilemiştir. Çünkü Sovyet anlayışına göre folklor,
emekçi kitlenin önemli bir sanatsal faaliyeti ve edebiyatın kaynağı olarak

75 Rus mitolojisinin ve folklorunun savaşçı kahramanlarındandır. Bir dev olan Svyatogor


atıyla beraber Holy dağlarında yaşar.(www.pantheon.org/articles/s/svyatogor.html)
76 Cristopher Marlowe'nin yazdığı İngiliz dramı. 1 604'te yayımlanır. Genç, epikürosçu,
tutkulu bir ütopyacı olan Faust, Truvalı Helene'nin simgelediği güzellik inanışından hıristiyan
umutsuzluğuna geçer. Prometheusçu bir dram ya da bir tanrıtanımazlık trajedisi olan Faust,
komik bir kontrapuntoyla süslenmiştir. (Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, 8. cilt,
Faust maddesi)
77 Rus masalı. Yaratıcılık ve cesaretin heyecan verici bir örneği olan bu masalda kahraman,
güzelliğinden ziyade zekiliği ve yetenekliliğiyle ön plana çıkarılan bir kadındır. Çoğu peri
masalında kadınların pasif rolü, bir erkek tarafından kurtarılmayı beklemesi gibi özellikler
göstermesine rağmen bu masalda tam tersi bir kadın profili
çizilmiştir.(www.slais.ubc.ca/PEOPLE/students/resumes/K_Foley/kfoleyPortfolio/Projects%5
CReading%20Log%20Final.htrn)
7 8 Rus masalı. Saf bir çocuk olan İvan ' ın başına gelen gülünç olayların anlatıldığı bir
masaldır. (www .activated-storytellers.com/ folktales/simple_ivan.htrnl)
79 Kamış ve talaş torbasından yapılmış bir kuklanın anlatıldığı bir rus masalıdır. İtalyanların
Pinokyo' suna benzer, Petruşka sevme hissine de sahiptir. (en.wikipedia.org/wiki/Petrushka)
80
Bk. Ahmet Oktay, Toplumcu Gerçekçi/iğin Kaynakları, İstanbul, Everest Yay., 2003 .

1 65
N EZİR TEMUR

algılanmaktatır. Bu çerçevede Sovyetler Birliği döneminde kültür politikalarının bir


uzantısı olarak folklor politikaları farklı dönemlerde çok yönlü olarak yürütülmüştür.
Stalin dönemine kadar folklor araştırmalarına rejim tarafından çok fazla müdahalede
bulunulmamıştır. Bu döneme kadar çalışmalar derleme ağırlıklı olmuştur. Ancak
Stalin döneminde özellikle de otuzlu yılların başından itibaren folklor
araştırmalarında reJımın doğrudan müdahalesi açıkça görülmektedir. Bu
müdahaleler iki yönde olmuştur. Birincisi rej imin ideoloj isine uygunluk
göstermeyen ürünler ya sansüre uğrayarak arşivlerin tozlu raflarına mahkum edilmiş
ya da ekleme veya çıkarmalarla rej imin ideoloj isine uygun hale getirilmiştir. İkinci
ise folklor ürünleri ile ilgili çalışmalara yapılan müdahalelerdir.
Sovyetler Birliği dönemi folklor ile ilgili çalışmalar ve bu alandaki teorik
tartışmalar hükümetin resmi emriyle, Marksist ideoloji ve bu ideolojiye has toplum
ve kültürün evrimi düşüncesi rehberliğinde yürütülmüştür. Viktor Gusev, folklorun
uyarlanma, yeniden üretilme ve dönüşüm süreci gibi yönlerinin olduğunu
vurgulayarak şu düşünceleri dile getirmiştir:
"Folklor, tinsel kültürün, toplumun ilerici gelişimi sırasında hayatla kalan
muhafazakar bir öğesi olarak değil, eski dönemlerin kalıntılarının yeniliklerle
birarada yer aldığı dinamik bir yapı olarak düşünülmelidir. Halkın yeni
gündelik yaşam koşullarının etkisiyle. . . kalıntılar çağdaş yaşama uyum
sağlayarak yeni anlamlar kazanırlar. Folklor, bu bağımsız olarak gelişebilme
yönü sebebiyle, sınıflı toplum kültürünün muhafazakar ya da yabancı bir öğesi
değil, bu kültürün ilerici gelişimine uyum sağlayan ve bu sürece katkıda
bulunması için üzerinde çalışılan bir alandır. " (Smidhchens 2000: 83).
Sovyetler Birliği döneminde bu ve buna benzer anlayışlar çerçevesinde
geleneksel folklor türlerinin biçim özellikleri korunarak muhtevalarında değişiklikler
yapılmıştır. Söz konusu türlerde içerik olarak rej imin değerleri işlenmiştir. Folklor
ürünlerinde başta Lenin ve Stalin olmak üzere devrim ve parti liderleri birer kült
haline getirilmiş; yeni toplumsal değerler başka bir deyişle "Sovyet kimliğine" ait
kültürel unsurlar ele alınmıştır.
Ekim devriminin Bolşeviklerin lehine sonuçlandığı günlerden sonraki tarihi
değişimler, yeni toplum tipinin oluşturulmasında Komünist Partinin öncü rolü sözlü
gelenek ürünlerine yansıtılmıştır. Bu açıdan bakıldığında, Kırgızların sözlü gelenek
ürünleri Sovyet halk yaratıcılığının bir şubesi olarak düşünülmüştür. Onun gelişme
şekli de bu çok uluslu Sovyet halkının halk edebiyatının gelişimi ile sıkı sıkıya
bağlıdır.
Yeni rej imin, kötü bir miras ve feodal sistemin kalıntıları olarak kabul ettiği sınıf
düşmanlarıyla mücadelesinin dile getirilmesinde sözlü gelenek ürünlerinin oldukça
büyük öneminin olduğu düşünülmüştür. Bunun için Parti ile hükümet bu ürünlere
oldukça büyük değer verip onun gelişmesi için bir düzine karar almıştır. Bu
kararların içerisinde BKP Merkezi Komitesi 'nin 1 932 yılında "Edebi kurumların
yeniden kurulması" yönünde aldığı karar da yer almaktadır. 1 936 yılında partinin
kararıyla D. Bednıy'ın "Baatırlar" adlı piyesi repertuardan çıkarılmıştır. Aynı yıl
blinaların çıkışının halk kökenli olmadığı teorisinin doğru olmadığı, bunun yanlış
olduğu Pravda gazetesinde eleştirilmiştir (Taştemirov, Zakirov 1 973 : 52).
Bu dönemdeki sözlü gelenek ürünleri devrime ait düşünceyle takviye edilip
emekçileri mücadeleye davet ederek onları heyecanlandıran güçlü bir propaganda
unsuru haline getirilmiştir. Bu açıdan ele alındığında Kırgızların Sovyet dönemi
sözlü gelenek ürünleri birliğe bağlı diğer halkların folkloruyla aynı düşünceleri dile

1 66
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

getirmiştir. Kırgızların sözlü türdeki eserleri biçim açısından özelliklerini


korumuştur (Kabirov 1 947: 5). Sovyet dönemindeki halk şiirleri Kırgızların
geçmişteki sözlü geleneğe ait ürünlerinin örnekleriyle yaratılmıştır. Toplumun
değişimine bakarak günlük hayata giren yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır.
Sovyet dönemi Kırgız halle edebiyatı ürünleri tarihi olarak aşağıdaki temel
dönemlere ayrılmaktadır: Devrim ve Birinci Dünya Savaşı dönemi Halk Edebiyatı;
Kolektivizasyon dönemi halk edebiyatı, Savaş dönemi ve Savaştan sonraki halk
edebiyatı. Her bir dönem önemli toplumsal değişimleri kapsamakla birlikte halk
edebiyatı ürünlerine bunların ayn ayn yansımaları olmuştur. Daha açık bir ifadeyle
rej im, toplumsal gelişmelerin daha ziyade olumlu gelişmelerin halk edebiyatına ait
ürünlerde işlenmesini istemiştir. 1 920'li ve 1 960'1ı yıllan kapsayan dönemde halk
şiirinin konulan ideoloj ik temalarla sınırlandırılmıştır. Lenin, Stalin, Komünist Parti,
Savaş, Kolhoz Hayatı v.b.
Rej im tarafından topluma telkin edilen Kırgızların uzun süren feodal yönetimler
altında ezildiği ve devrimle birlikte hayatlarının tamamen değiştiği düşüncesi bu
dönem halk edebiyatı ürünlerinin ana temasını oluşturmuştur. Komünist Parti ve
Sovyet yönetiminin gerçek amacı, halk edebiyatına ait ürünler aracılığıyla yeni
toplumsal düzende alt tabakanın kendilerini ezen zengin sınıfına karşı mücadeleye
devam etmelerini teşvik ve davet etmektir. Devrimin ilk yıllarında üretilen halk
edebiyatı ürünleri genel olarak bu konuyu ele almıştır.
Sürekli devrimi çağrıştıran sözcükler, terimler, kavramlar ve isimler halk
edebiyatı ürünlerinde sık sık kullanılarak devrimle birlikte gelen yeni toplum
düzeninin toplumun bütün bireyleri tarafından kanıksanması ve kabul edilmesi
amaçlanmıştır. Bolşevik, kolhoz, emekçi, komünist parti, sosyalizm, eşitlik, adalet
gibi kavramların siyasal hayattan sosyal hayata geçişinin en önemli yollarından biri
de folklor ürünlerinde motif olarak kullanılmasıydı . Bu ve bunun gibi konular,
Kırgız Türklerinin geleneksel halk edebiyatına ait türlerde muhteva olarak
işlenmiştir. Söz konusu eserlerin büyük bir bölümü anonimdir.
Bu bölümde halk edebiyatı ürünlerine müdahale şekilleri iki alt başlık altında
verilmiştir:
1. Adaptasyon (Uyarlama)
a) Ekim Devrimi, Lenin, Stalin
b) Komünist Parti
c) Kolhoz Hayatı
ç) İkinci Dünya Savaşı ve Kızıl Ordu
d) Diğer Temalar (Sınıf Mücadelesi, Bilimsel Gelişmeler, Eski ile Yeninin
karşılaştırılması. . . )
2. Harmanizasyon (Uygunlaştırma, Yeniden Kurma)
a) Manas Destanı'nm Kurama Varyantı
Uyarlama, Sovyet değerlerinin Kırgız halk edebiyatına ait geleneksel türlerle ve
bu türlerdeki motiflerle anlatılmasıdır. Burada Stalin tarafından ortaya atılan "Şekil
olarak milli, içerik olarak sosyalist" düşüncesi uygulama alanına sokulmuştur.
Devrimin Bolşeviklerin lehine sonuçlandığı ilk yıllarda Kırgız sözlü edebiyatı
ürünlerinin temasını çoğunlukla Ekim Devrimi oluşturmaktaydı. Devrimin
toplumsal hayata getirdiği yenilikler, toplum hayatındaki yeri işlenen başlıca

1 67
NEZİR TEMUR

konulardır. Birliğe bağlı diğer cumhuriyetlerde olduğu gibi Kırgız halk edebiyatı da
işlediği konu ve tema bakımından yeni bir tarihi dönem içerisine girmiştir. Bu
dönem halk edebiyatı ürünlerini önceki dönemlerden ayıran önemli özelliği Ekim
Devrimi sonucunda oluşan siyasi, sosyal, medeni v.b. her türlü yeniliği içeren bir
muhtevaya sahip olmasıdır.
Halk şiirinde parti, yönetimin seslenişi ile yöneticilerin çağrılan kendine has bir
şekilde dile getirilmiştir. "Oktıyabır" adlı eser bunun en tipik örneğidir (Ümötaliyev
1 977: 7). Aynca dönemin önemli siyasi ve sosyal yenilikleri yansımaları akınların
ve ırcılann eserlerinde kendisini bulmuştur. Kırgız Türklerinin SSSR halkları ile
olan dostluğunun devrimden sonra başladığı bu şiirlerde vurgulanan başka bir
temadır. Kırgız Sovyet edebiyatının ilk on yılındaki ( 1 9 1 7- 1 927) SSSR halklarının
dostluğu hakkındaki tema, okul kitaplarında ve ilmi kitaplarda ele alınmıştır.
Doğu halklarının geleneksel şiirinde V. İ. Lenin' in tipinin yaygınlaşması
hakkında araştırmacı İ. S. Braginskiy:
"Lenin hakkında bilgiler, sınırlı ve parça parça olup, binlerce kilometre
uzaklıktaki ülkeler ile dağlardaki ezilmiş doğu emekçilerine ulaştığı dönemlerde
onun adı gizemli olarak göründü. Böylece o yeni bir inanç, yeni duyguları doğurup
gelenek dışı "İnsan mı, yoksa destandaki sevilen batır mı, dev mi? ", "Eski
peygamberlerden biri mi, Mehdi mi gibi bir ruh mu? " şeklindeki sorular insanlar
tarafından sorulmaya başlanmıştır. Bu gibi şiirler sadece Kırgızlarda değil, bütün
doğu halklarında görülen unsurlar arasındadır. " (Ümötaliyev 1 977: 9) demiştir.
"Lenin" konulu ırlarda, Lenin ebedi, bahtlı hayatın sembolü olarak görülüp,
"Ebedi değen ışık" şeklinde adlandırılmıştır. Lenin 'e ithaf edilen "Ebedi değen ışık"
şeklindeki tarzın oluşumu sadece Kırgız Türklerinin değil, o dönemdeki bütün
Sovyet halklarının ırlannda ortak motif haline gelmiştir. Örneğin, Altay folklorunda
Lenin hakkındaki bu düşünce "Altın Yıldız Yandı" sözüyle, kuzeydeki Evengilerin
folklorunda "Taygadan Kün Carık" denilmiştir (Kudaybergenov 1 936: 24). Halk
şiirinde geçmiş zamanda karanlık geceyle bunun gibi olumsuz tabiat görünüşleriyle
her türlü karanlık güç karşılaştırılmıştır. Ancak devrimden sonraki günler doğan,
parlayan gün ile birlikte verilmiştir.
Yukarıdaki sembollerin o dönemin halk edebiyatı ürünlerinde oldukça çok yer
aldığı konusunda folklorist S. Zakirov gözlemlerini şu şekilde ifade etmiştir:
"Hayatın içine parlayan gün ile birlikte diriliş başladı. Rengarenk türlü
güller açtı hayatımız rahata erdi. Güneşin ışıltısı buraya hayata kötülüğün,
karanlığın gelmesini engelliyor. Kara bulutlar milletin üstüne binlerce yıl
çökmüştür. Bunları Lenin yok etmiştir. " (Ümöıaliyev 1 977: 1 4).
Bazense Lenin halk edebiyatında mitolojik tiplerle mukayese edilmiştir. Bu
konuyla ilgili Gorki SSSR Yazarlar Kurultayında şunları söylenmiştir:
"Günümüz folklorunda Lenin 'in Promete 'den daha aşağıda kalmayıp
zamanın mitolojik kahraman büyüklüğüne ulaşmıştır. " (Ümötaliyev 1 977: 1 6).
1 924 yılında V. İ . Lenin dünyaya gözlerini yummuştur. Ancak onun ölümü
yaptığı devrimlerin de ölümü olarak kabul edilmemiştir. Onun yaptığı işleri
toplumun her kademesindeki insanların devam ettireceği düşüncesi o dönem Kırgız
folklorunda ve onun değişik temsilcilerinin eserlerinde önemli derecede yer almıştır.
Bunun en açık örneği halk arasında yaygın bir şekilde bilinen ırlar olmuştur.
Bunlardan "Lenin Koşogu" adlı ırda Lenin'in ezilen işçi sınıfını zulümden
kurtararak onların sevgisini kazanışı ifade edilmiştir.

1 68
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Büyük Manasçı Sagımbay'ın "Lenindin Koşkonu" adlı ın vardır. Bu ır 1 924


yılında Nann 'da Arap alfabesi ile yazılıp alınmıştır. Büyük manasçı, eserinde
Lenin'i bütün dünyadaki emekçilerin rehberi olarak epik tarzla tasvir etmiştir. Kırgız
halk şairleri Lenin' in ölümü üzerine de birçok şiir vücuda getirmişlerdir. Bu
temadaki ırlardan A. Cutakeyev'in "Lenin Coldoş Ötkön Ay", 1 . Şaybekov'un
"Lenin" ve halk şiirlerinden "Lenindin Koşogu", "Lenin Sanatı" gibi eserler örnek
verilebilir. Kırgız sözlü geleneğinde ve edebiyatında Lenin hakkında Toktogul 'un
yazdığı "Kanday ayal tuudu eken Lenindey uu/du" adlı ır önemli bir yere sahiptir.
Bütün ırlarda Lenin' in dünyaya gözlerini kapaması halkların yas günü, bahtının
karardığı gün olarak verilmiştir. Lenin' in ölümsüzlüğü destanlardaki halk
hikayelerindeki kahramanın ölümsüzlüğü ile bağdaştırılmak istenmiştir. Sözlü
gelenek ürünlerinde Lenin'in mücadelesi yanında onun Karl Marks ve Engels'in
yolunda yürüdüğü de vurgulanmıştır.
Lenin'den sonra halk edebiyatına ait türlerde önemli bir tip haline getirilen diğer
bir lider ise Stalin 'dir. Stalin, çoğunlukla gerçekleştiği kolektivizm politikası ile
şiirlere konu olmuştur. Ancak Stalin dönemindeki kıtlık, repressiya gibi konulardan
bahsedilmemiştir. Bu da aslında Sosyalist Realizm' in gerçekçilikle çeliştiğinin bir
kanıtı olarak gösterilebilir.
El yazmaları bölümündeki materyallere göz atıldığında, halk şiiri ürünlerinin
çoğunun Komünist Partiye ithaf edilen şiirlerden oluştuğu gözlemlenmektedir. Bu
eserlerde Komünist Partinin yaptığı hizmetler çoğunluk tarafından yüceltilmektedir.
Partiye ithafen yazılan sözlü edebiyat eserleri içinden "Kemünüs" adlı ır özel bir
öneme sahiptir. Burada Komünist Partinin liderlik rolü hakkında duygular dile
getirilip onun yürüttüğü siyaset ve emekçiler için olan hizmetleri Kırgız Türklerinin
geleneksel halk şiiri formunda i fade edilmiştir. Şekil bakımından nasihat ırlannı
andıran içerik bakımından ise günlük hayatı tasvir eden bu şiirler partinin toplum
hayatına getirdiği yenilikleri ele almaktadır.
1 929 yılında uygulanmaya başlayan kolektivizm politikasının bir sonucu olan
Kolhozlar hakkında Kırgız halk edebiyatında birçok şiir söylenmiştir. Bunlara
"Kolhoz", "Kolhoz Tuuralu Ir'', "Kolhozcu", "Çaban in", "Uşu Kez", "Emne
Sonun?" adlı ırlarörnek olarak gösterilebilir.
Halk şairleri, halkı kolhozlardaki çalışmalara yönlendirmek için bizzat gayret
sarf etmişlerdir. Kolhozların büyük bir tarihi öneme sahip olduğu halk edebiyatı
ürünlerinde vurgulanmıştır. Kolhozdoki çalışmalar, Kırgız halk edebiyatında o
dönemdeki emek ırlarının temelini oluşturmuştur. Bu eserlerde Kolhozların
kurulmasından sonra kolhozcu çiftçilerin hangi imkanlara sahip oldukları
anlatılmaya çalışılmıştır. Yine aynı dönemde yürürlüğe konulan Beş Yıllık
Kalkınma Planı da tema olarak halk edebiyatı ürünlerinde kendine yer bulmuştur.
"Uşu Kez" adlı ır buna güzel bir örnektir.
Anonim halk şiirleriyle birlikte bu dönemde Kırgız halk şairleri de kolhoz
çalışmalarının topluma sağladığı katkıları dile getiren eserler meydana
getirmişlerdir. Buna büyük akın Toktogul'un "Bizdin Kolhoz Kızıl Tuu'', "Kolhoz
Cönündö"; Barpı Alıkulov'un "Kolhozdo", Osmonkulov'un "Kolhozdo" adlı ve
başka halk akınlarının ırları örnek olarak verilebilir. Kolhoz konulu halk edebiyatı
ürünlerinde de tip oluşumu göze çarpmaktadır. Bu tipler l . Çalışkan ve Tembel Tip
(Udarnik, Calkoo), 2. Kolhoz Kahramanları

1 69
N EZİR TEMUR

Sovyetler Birliği döneminin önemli kurumlarından biri de Kızıl Ordu'dur. Kızıl


Ordu her zaman emekçiler kitlesinin yanında olduğu fikri insanlara anlatılmaya
çalışılmıştır. Kızıl Ordu'dan Kırgız halk edebiyatı ürünleri övgüyle bahsederek Kızıl
Ordu'nun halkı korumak için hazır beklediği anlatılmıştır.
İkinci Dünya Savaşı döneminde folklor ürünlerinde ön plana çıkan tema
vatanseverliktir. Ancak buradaki vatan Sovyet ülkesidir. Bu dönemdeki
vatanseverlik duygulan halk edebiyatı türlerinde geniş bir şekilde yer almıştır.
Aynca birliği oluşturan toplulukların kahramanlık destanları kitapçıklar halinde
yayımlanmaya başlanmış ve bu eserlerdeki kahramanların vatan sevgisi anlatılmaya
çalışılmıştır. Bu dönemdeki halk edebiyatı ürünlerinin temelini çoğunlukla lirik ırlar
oluşturmuştur. Bu vedalaşma, uğurlama, karşılama, selam, mektup şeklindeki koşok,
gibi geleneksel ırlardır. Kırgızların arasında eskiden beri söylenilen ırlann türe ait
şekilleri, üslup özellikleri, edebi unsurlarından ustaca faydalanılmış Kırgızların
vatanseverlik düşünceleri, duyguları söz konusu dönemin şartlarına uygun eserler
meydana getirilmiştir. Örneğin savaş yıllarında askeri savaşa gönderirken,
uğurlarken yaşanan duygulan dile getiren ırlar geleneksel ırların biçim özellikleriyle
söylenmiştir. Onda yer alan acı, kaygı, savaştan zaferle dönülmesi gibi dilekler
ırların ana muhtevasını oluşturmaktadır. Ayrıca söz konusu eserlere Rusça kelimeler
de girmeye başlamıştır.
Bu dönemdeki halk şiirlerinin bir kısmının muhtevasını da düşman askerleriyle
Kırgız askerlerinin karşılaştırılması oluşturmuştur.8 1 Bunun yanında vatanı, Sovyet
halkını düşmandan hayatı pahasına koruma teması da ırların temelini teşkil
etmektedir. İ kinci Dünya Savaşı Dönemindeki koşoklarda Sovye t askerinin
kahramanlığı, cesareti, coşkusu epik bir şekilde tasvir edilmiştir. Bu şiirlerden
savaşın ağır şartları düşman ile amansız mücadele, Kırgız askerlerin kahraman tipi
anlatılmıştır.
Bu döneme ait eserlerde iki tip ortaya çıkmıştır. Biri kahramanlar gibi mücadele
edip zafer kazanan Sovyet askeri; diğeri ise korkak, güçsüz düşman askerinin tipi.
"Körkoo ", "cırtkıç ", "karakçı " gibi geleneksel sıfatlar her tür içerikteki lirik
ırlarda düşmanın tipini gösteren edebi unsurlardır.
Kırgız atalar sözü ve vecizeler de İkinci Dünya Savaşı döneminde halk edebiyatı
ürünleri arasında önemli bir yer almıştır. Savaş temasına, vatanseverlik duygularına
uygun gelen bu tür, askerlerin eğitilmesinde önemli roller üstlenmiştir. Örneğin "Er
cigit el çetinde, coo betinde", "Erge namıs, Koyengo kamış", "Catıp ölgönçö atıp
öl." gibi vecizeler savaş dönemi gazete makalelerinde sık sık yer almıştır.
Savaş dönemindeki halk ırlannda, eski kahramanlık destanlarında sık kullanılan
"Ak Şumkar" sevdiğini, halkını korumaya giden yiğidi sembolize eden bir motif
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Kırgız kahramanlık destanlarının kahraman
tipleri (Manas, Kanıkey, Semetey v.b.) bu dönemdeki halk edebiyatı ürünlerinde
birer motif olarak kullanılmıştır.
Sovyetler B irliği döneminde Kırgız Türklerinin halk edebiyatı ürünlerinde yer
alan diğer temalar ise "halkların kardeşliği'', "eski hayat ile yeni hayatın
karşılaştırılması'', "Bilimsel ve teknoloj ik gelişmeler'', "Sınıf Mücadelesi" . . . dir.

81Bk.Turdubay Abdırakunov; Uluu A ta Mekendik Soguş Mezgilindegi El lrları, Kırgızstan


Basması, Frunze 1 974 ve S. Bayhodcoyev, A ta Mekendik Soguş Mezgilindegi El Oozeki
Çıgarmacılıgı, İlim Basması, Frunze 1 97 3 .

1 70
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Burada şu noktaya değinmek gerekiyor ki mutlaka halk edebiyatı dönemi ile


ilgili gelişmeleri kendine tema olarak alacaktır. Ancak sadece olumlu özellikleri
kendine tema olarak alması düşündürücüdür. Örneğin Stalin dönemindeki sürgünler,
kulak politikası 82 , repressiya idamlar gibi uygulamalara hiçbir şekilde
değinilmemiştir. Ayrıca 1 920'1erin sonunda Kazakistan ve Kırgızistan'da yaşanan
kıtlık da halk edebiyatı ürünlerine yansıtılmamıştır. Sadece söz konusu eserlerde
Sovyet değerleri ve liderleri idealize edilmiştir.

A. Ekim Devrimi, Lenin ve Stalin

OKTYABIR EKİM DEVRİMİ


Cer cüzünö nur çaçkan, Yeryüzüne ışık saçan,
Kün caynattın, Oktyabır. Güneşi doğdurdun Ekim Devrimi
Cer düynögö ugulgan, Bütün dünyada duyulan,
Ün carattın, Oktyabır. Ses yarattın Ekim Devrimi
Cer cüzü körüp tan kalgan, Yeryüzünün görüp hayran kaldığı
Gül östürdün Oktyabır. Gül yetiştirdin Ekim Devrimi
Körkömünö köz cetkis, Güzelliğine göz yetmeyen
Cer östürdün Oktyabır. Yer yarattın Ekim Devrimi
Önörün kündö artıltkan, Hünerini her gün arttıran
El östürdün Oktyabır. Halk yarattın Ekim Devrimi
Öçpös Lenin carıgın, Sönmeyen Lenin ışığını
Sen östürdün Oktyabır. Sen yarattın Ekim Devrimi
A ltın kümüş alıngan. Altın, gümüş çıkarılan
Ken östürdün Oktyabır. Maden yarattın Ekim Devrimi
Adamga kubat - küç bergen, İnsana güç kuvvet veren,
Dem östürdün Oktyabır. Devir yarattın Ekim Devrimi
Artkı uluttu aldıga, Geri kalmış milleti
Ten östürdün, Oktyabır. Eşitledin Ekim Devrimi
Bababız Manas, Bakayday, Babamız Manas, Bakay gibi
Şer östürdün Oktyabır. Arslan yetiştirdin Ekim Devrimi
Anvarbek, Talgat, Dayırday, Anvarbek, Talgat, Dayır gibi
Er östürdün Oktyabır. Er yetiştirdin Ekim Devrimi
Uşunun baarın ulantıp, Bunların hepsini
Sen östürdün, Oktyabır Sen yetiştirdin Ekim Devrimi
(Kırgız El Irları 1 978: 1 6).

82 Kulak: Stalin döneminde zengin toprak sahiplerinin mallarına el konularak bu malların


kolhozlara dahil edilmesidir. Bu duruma karşı çıkan zengin toprak sahipleri ya idam edilmiş
ya da sürgünle cezalandırılmıştır.

171
NEZİR TEMUR

TAALA Y, BAKIT, OKTYABIR TALİH, BAHT, DEVRİM


Tendik bergen adamga, Eşitlik verdi insana
Taalay, bakıt Oktyabır. Talih, baht, devrim
Tarıhıy işin zamanga, Tarihte yaptığın bu iş
Kanday bakıt Oktyabır, Nasıl bir mutluluktur devrim
Emgekçige erkindik, Emekçiye bağımsızlık,
Carık berdin, Oktyabır Işık verdin devrim
Emgekçige boştonduk, Emekçiye hürriyet yolu
Açıp keldifı Oktyabır. Açıp geldin devrim.
Aşuu aşıp, suu keçip, Geçitleri aşıp, sulan geçip
Cöö baskansın Oktyabır. Yaya ilerleyensin devrim,
Dalay zatım betine, Zalimin yüzüne
Köö baskansın Oktyabır. Karanlığa basansın devrim.
Adamzattı okutup, İnsanları okutup
Bilim berdin Oktyabır. Bilim verdin devrim.
A ltın kolgo bilimdin, Aldın ele bilimi
Gülün berdifı Oktyabır. Gülünü verdin devrim.
Sotsyalistik bilimdin Sosyalist bilimin
Türün berdiii Oktyabır. Çeşidini verdin
Sandagan eldi cırgatıp, Yoksul halkı refaha ulaştırıp
Külündödün Oktyabır. Güldürdün devrim.
Zordukçunu sooltup, Zorlukları yenip
Tepsep saldın Oktyabır. Ayağının altına aldın devrim.
Sıykırçı koco, moldonu Büyücü hoca, mollayı
Cektep saldın Oktyabır. Lanetleyip gönderdin devrim.
Okup bilim algın dep, Okuyup bilim alın diyerek,
Köksöp keldin Oktyabır. Arzu edip geldin devrim
Catıp içeer çalkoonu, Yatıp, gezen tembeli,
Cektep keldin Oktyabır. Lanetleyip gönderdin devrim.
Erkin tanın carkırap, Hürriyetin tanını parlatıp
Elüügö keldin Oktyabır. Geldin devrim.

Kommunizm carıgın, Komünizmin ışığını


Körüügö keldifı Oktyabır. Görerek geldin devrim
Col körsötgön düynögö, Yol gösteren dünyaya
Cardı - calçı kuralı Fakir halkın silahı
Caşay hersin Oktyabır. Yaşasın devrim.
Marks, Lenin uraanı! Marks, Lenin ' in sesi. (Kırgız El lrlan
1 978:2 1 )

1 72
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

LENİNGE LENİN'E
Bürdöp turgan kayınday, Tomurcuk açan kayın gibi
Könülüm açık, köönüm cay. Gönlüm açık, gönlüm sakin
Bulbulday mukam ti/ berdin Bülbül gibi güzel dil verdin
Uluu Lenin taymanbay. Ulu Lenin tereddütsüz.

Caşıl gül aldım kaluma Yeşil gül aldım elime


Cetiştik sovet colunda. Yetiştik sovyet yolunda
Cıltıldadık kubulup Yılmadan, dönmeden
Cırgalduu ata doorunda. Huzurlu ata devrinde.

Kızıl gül aldım koluma Kızıl gül aldım elime


Kızıktuu sovet colunda. Heyecanlı sovyet yolunda
Kılkıldadık kubulup, Nefesimiz kesilmeden, ara vermeyip
Kımbattuu ata doorunda. Değerli ata devrinde.

Carkıratıp kolumdu, Aydınlatıp elimi


Carık bergen özünsün Işık veren sensin
Calpı Kırgız elime Bütün Kırgız halkına
Tan cibergen özünsün. Tan söktüren sensin.

Güldösün dep deneme Rahat etsin diye


Gül cibergen özünsün. Gül açtıran sensin
Karangıda Kırgızga Karanlıkta Kırgız'a
Kün cibergen özüfısün 83 Güneş doğduran sensin.

TİRÜÜSÜN A TA LENİN DİRİSİN ATA LENİN


Emgekçi eldin kamı üçün, Emekçi halkın hepsi için
Neçen azap tartkansın. Azap çekensin
Otton - suudan tartınbay, Ateşten sudan çekinmeyip
Taalay colun çapkansın. Şans yolunda koşansın

Kedey şorduu baykuştun, Fakir talihsiz baykuşun


Umaçtay közün açkansın Gözünü fal taşı gibi açansın
Carık berip düynögö, Aydınlık verip dünyaya
Kündün nurun çaçkansın. Güneş ışığını saçansın

83 Bk. Anar Tokombayeva, Bahna Kebekova, Kırgız El Irları, Frunze 1 967, s. 357. (Söz
konusu kitap, "Devrime Kadarki Halk Şiiri(Eldik Irlar), Devrimden Sonraki Halk Şiiri olmak
üzere iki ana bölümden oluşmuştur.)

1 73
N EZİR TEMUR

Çıncırın üzüp düşmandın Zincirini kopanp düşmanın


Cırgalga bizdi cetkirdin. Bizi refaha ulaştırdın.
Cüröktün munun arı/tıp, Yüreği sıkıntıdan temizleyip
Tazalap kirin ketirdin. Tazeleyerek kirini götürdün.

Bereke taalay bak berip, Başan, talih verip


Kapasın bastın elindin. Sıkıntısını dağıttın halkının
Türküm gül, cemiş östürüp, Çeşitli gül, yemiş yetiştirip
Körkün açtın cerindin. Güzelliğini açtın yerinin

İlim, bilim üyrönüp, İlim bilim öğrenip


Önörpos çıktı mindegen. Usta çıktı binler.
Tınçtıktın tüzüp tiregin, Banşın direğini sen diktin
Ösöbüz sizdin col menen. Büyürüz sizin yolunuzla
Cırgal şattık turmuşta. Huzurlu, neşeli hayatta
Kaygıruunu bilbegen. Kaygı bilmedi.
Sovettik baatır ölködön, Sovyetli yiğit ülkeden
Dalay duşman sürdögön. Güçlü düşmanı sürdü.
Kommunizmge alga! - dep, Komünizmi seç ! diyerek
Partiya bizdi sürögön. Bizi partiye çağırdı.

Tüzüp bergen zakonun, Yapıp kanunu


Tübölükkö sakta/at. Her zaman korudu.
Irıska elin çömülüp, Halkını talihe boğup
Emgek menen danktanat. Emek ile ünü yayıldı

Kıyalım ergip şattanıp, Hayalim


Tolkundanıp ırdadım. Coşup söyledim.
Tirüüsün, Ata Lenin, Dirisin Ata Lenin
El içinde cırgalım. Halk içinde huzurluyum.
(Tokombayeva, Kebekova 1 967:46)

STALİNGE IRAA ZI STALİN'E RAZI


Stalindin tuşunda Stalin' in zamanında
Toodoy bolgon andan köp, Dağ gibi olan ondan çok,
Corgo mingen mından köp. Y orgaya binen bundan çok.
Stalindin tuşunda Stalin ' in zamanında
Külüktü mingen mından köp Külük' e binen bundan çok

1 74
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Külüp cürgön mından köp. Gülüp yürüyen bundan çok.


Stalinge ıraazı, Stalin'e
Bilbegendi bilgizdi. Bilinmeyeni bildi.
Kördünörbü, coldoştor, Gördünüz mü yoldaşlar
Semeni menen kötörüp, Çimento ile kaldırıp
Colun kazıp çındatıp, Yolu kazarak sağlamlaştırıp
Karagayın zımdatıp, Direklere tel çekip
A lkımında tili cok, Ağzında dili olmayan
Patifonun ırdatıp, Radyoya şarkı söyleten
Stalinge ıraazı. Stalin' e razı
Stalindin tuşunda Stalin' in zamanında
Kördünörbü, coldoştor, Gördünüz mü yoldaşlar
Tetigi artman çafıı burkurayt. Egzozundan duman çıkanp
Özünön - özü zırıldayt. Kendi kendine hızla yürüyor.
Tört ayagı tıbırayt, Dört ayağı dönüyor,
Stalinge ıraazı, Stalin'e razı
Masköödögü kep bolso, Moskova'dan bir haber varsa
Nasıbay gana tartımda, Çok kısa bir sürede
Kulakka kelip şıbırayt. Kulağımıza geliyor
Stalinge ıraazı Stalin'e razı
Ay töbödön tolgonu. Ay tepede dolunay olduğunda
Kolhoz gana başına Kolhozun başına
Molotilka bolgonu. Harman makinası oldu
Sovhoz, kolhoz güldösün, Sovhoz, kolhoz gelişsin
Arana calkoo cürbösün, Aranızda tembel yürümesin
Sovhoz kolhoz caşasın, Sovhoz kolhoz yaşasın
Karı cana caş debey, Yaşlı, genç demeden
Tegiz togoç aşasın Ekmeği eşit yesin (Kabirov 1 94 7: 1 6- 1 7)
(lsık Göl Vilayeti, Tofi Bölgesi)

ÇIRAGIBIZ STALİN IŞIGIMIZ STALİN


Bul cırgalduu zamanda, Bu huzurlu zamanda
Adırdın baarı gül boldu. Her taraf gül oldu
Ar nerseler bar boldu. Her şey var oldu.
Kurgagan cer köl boldu, Kuruyan yer göl oldu.
Kalktı uşunday cırgatıp, Halkı böyle refaha ulaştırıp
Kadimki ötkön zamanda, Geçen eski zamanda
Stalindey kim boldu, Stalin gibi kim oldu,
Soolbogon suulu köl Kurumayan suyu bol göl,

1 75
NEZİR TEMUR

Bulagıbız Stalin. Pınarımız Stalin


Düynönü cırgatkan Dünyayı lezzetlendiren
Çıragıbız Stalin. Işığımız Stalin.
Dıykandardı sugargan Çiftçilere su veren
Dariyabız Stalin. Irmağımız Stalin
Kedeylerdi çoiioytkon Fakirleri büyüten
Tarbiyamız Stalin. Terbiyemiz Stalin
Kün asmanda cılganday, Gökyüzündeki güneş gibi hareket eden
Külügübüz Stalin. Külüğümüz Stalin.
Küyüp turgan çıraktay Yanan çıra gibi
Piligibiz Stalin. Meşalemiz Stalin.
Aylana köldö eki kaz Gölde dolaşan iki kaz
Aykınıbız Stalin. Rehberimiz Stalin.
Dünüyögö barabar. Dünyaya denk
Altınıbız Stalin. Altınımız Stalin.
Cıldan - cılga bir abad Her geçen yıl hayatımız güzelleşir
Turmuşubuz Stalin. Hayatımız Stalin
Himiyaday söz aytkan Gerçekleri söyleyen
Goharımız Stalin Rehberimiz Stalin.
Uşarlanıp söz aytkan Akıcı söz söyleyen
Akınıbız Stalin. Şairimiz Stalin.
Sözü şirin aalamga Sözü tatlı aleme
Akılıbız Stalin. Aklımız Stalin
A ltın balı dariya, Altını, balı derya gibi
Agın suuday Stalin. Akan su gibi Stalin
Ar uluttu bir kılgan Her milleti bir kılan
Aşuu kırday Stalin Yüce Stalin. (Kabirov 1 947 : 1 7- 1 8)
(Oş Vilayeti, Molotov Bölgesi)

B. Komünist Parti

CÜZ MİN CAŞA PAR TİYA YÜZ BİN YAŞA PARTİ


Saktap bekem ustavlı, Sıkı bir şekilde kouyup gözleyen
Sovetskiy vlastı. Sovyet yönetimi
Beçaranın baarına Bütün çaresizlere
Berdi kıyın kubattı. Verdi güç kuvveti
Kömülböy tirüü turgandar, Gömülmez diri duranlar
Körösüiiör ırakattı. Görsünler rahatı
Uşunçalık cardım O kadar fakiri

1 76
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Uyum kılıp bölgönü. Diğerlerine denk kıldı.
Uruyat bizge cakşı dep, Hürriyet bizim için iyi diye
Ugup cüröt körgönü. Duymuş, görmüş.
Oylop tursan Kırgızdı Düşünsen Kırgız' ı
Ondolup kelet cöndömü. Düzene koyup işimi
Daana col açtın bizderge, Aydınlık yol açtın bizlere
Eerçitip baarın artına. İz açıp ardına
Cürögü ak, kayrattuu Yüreği ak, gayretli
Cüz min caşa partiya Parti yüz bin yaşa (Kabirov 1 947 : 1 2)

KOMPAR TİYA KOMÜNİST PARTİ


A ldına minip cürsün dep, Önüne binip yürüsün diyerek
Tulpar bergen partiya, Tulpar veren parti
Asman menen uçsun dep, Gökyüzüyle uçsun diyerek
Şumkar bergen, partiya. Şumkar veren parti

Kep bilbegen adamga, Konuşmayı bilmeyen adama


Kep bildirgen partiya. Konuşmayı öğreten parti
Söz bilbegen adamga Söz bilmeyen adama
Söz bildirgen partiya. Söz öğreten parti.
Kıyın küröş coldorun, Zorlu yollan
Basıp kelgen partiya. Aşıp gelen parti
Eldin öçpös baktısın Halkın sönmeyen talihini
Açıp kelgen partiya. Açıp kelen parti

Carık düynö çıragın, Aydınlık dünya ışığını


Sen candırdın, partiya Sen yaktın parti
Solgon güldöy bolordo, Solan gül gibi olduğunda
Dem aldırdın partiya. Nefes aldırdın parti

Mekenimdin cattarın, Vatanımın düşmanlarını


Talka/adın partiya. Param parça ettin parti,
Uu !ırmaktan elimdi, Zehirli pençeden halkımı
Kalka/adın partiya. Korudun parti,
Bütkül sovet kalkımdı, Bütün Sovyet halkını
Baatır kılgan, partiya. Kahraman kılan parti.
Ar adamdı takşaltıp, Her insanı yetiştirip
Akıl bergen partiya. Akıl veren parti.

1 77
NEZİR TEMUR
Örkündötüp mekenin, Geliştirip ülkeni
Gül caynatkan, partiya. Gül açtıran parti.
Tal terektin şagına, Kavağın dalına
Bür baylatkan, partiya. Yaprak açtıran parti.

Bilbegendi üyrötüp, Bilinmeyeni öğretip


Bilim bergen partiya Bilim veren parti,
Canı zaman eli üçün, Yeni zaman insanı için
İlim bergen partiya, İlim veren parti.

Külkü bergen elime, Mutluluk veren halkıma


Tür kirgizgen cerime, Düzen veren yurduma
Uzun ömür tileybiz, Uzun ömür dileriz
El baktısı partiya. Halkın bahtı parti. (Kırgız El Irları
1 978:2 1 )

KÜN ÇIGARTKAN PAR TİYA GÜNEŞ DOGDURAN PARTİ


Asmandagı şumkarday, Gökyüzündeki şumkar gibi
A lıs uçkan partiya. Yükseklerde uçan parti.
KaraFıgı eldi carıkka, Karanlıktaki halkı aydınlığa
Alıp çıkkan partiya. Çıkaran parti.

Ayıl çarba şaymandı. Köy, çiftlik teçhizatını


Mal çıgartkan partiya Bol çıkartan parti.
Biyik toolu askadan, Yüksek, kayalı dağdan
Col cıgartkan partiya. Yol çıkaran parti .

Kakıragan cöldörgö. Kuruyan çöllerde


Gül çıgargan partiya. Gül çıkaran parti
KaraFıgı catkan elime Karanlık basmış halkıma
Kün cıgartkan partiya. Güneş doğduran parti. (Kırgız El Irları
1 978: 36)

C. Kolhoz ve Sovhoz Hayatı

KOLHOZ CÖNÜNDÖ KOLHOZ HAKKINDA


Ak kar ketip, kök çıgıp, Ak kar gidip, gök çıktı,
A vada torgoy sayragan. Havada turgay öttü.
Sarcan salıp, koş kurup, Araziyi ölçüp, koşum taktı

1 78
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Cer caynatıp aydagan. Yer açıp sürdü.


Udamikter ıldamdap, Gayretli işçiler elini çabuk tuttu,
Cüz sotikten aşırıp, Yüz dekardan fazla
Cüz elüüdön karmagan. Yüz elliden
Oylonboy calkoo köp catıp, Düşünmeden tembel hep yattı
Otuzga caşı barbagan. Otuza yaşı varmayan
Cer arbıtıp küç menen Çokça yer açtırdı
Cana dıykan aydagan. Ve çiftçi sürdü.
Calkoo menen tap duşman Tembel ile sınıf düşmanı
Carışka cakın kelbegen. Y anşta yakın gelmedi.
Orundatıp kızmatın Hizmetini yerine getiren
Udarnikter terdegen. Çalışkanlar terledi.
Stalin aytkan ustapta Stalin söyledi nizamnamesinde
Uşuga sıylık ber degen. Buna ödül ver dedi.
Öndürüşkö tizi/ip, Üretim için dizildi
Sugatçı kulak baylagan, Sulayan kulak verdi
Suusun cayıp alganda, Suyunu verdiğinde
Kögü çıgıp caynagan. Kökü çıkıp açtı.
Öydölöp ösüp kelgende, Büyüyüp çıktığında
Özöktörü taldagan. Dalları yapraklandı.
Karayıp dümbül bolgondo, Ham oldu
Kızarıp danı tolgondo, Kızarıp olgunlaştığında
Opşu(calpı) dıykan emgekçi Bütün çiftçiler
Orak salıp karmagan. Orakla kavradı.
Sapattuu kılıp kızmatın İyi yaptı görevini
Sabalan cerge kalbagan. Yerde kalmadı. (Kabirov 1 947:3 1 )

BİZDİN KOLHOZ KIZIL - TUU BİZİM KOLHOZ KIZIL - TUU


Bizdin kolhoz Kızıl - Tuu Bizim kolhoz Kızıl - Tuu
Eginge tiyet erte suu. Ekine değdi eken su.
Suu tiybegen cekeler Su değmeyen yerler
Arıklı bolboyt ızı --çuu. Zayıf olmadı.

Bizdin kolhoz Kızıl - Tuu Bizim kolhoz Kızıl - Tuu


Bizdin kolhoz erte belin baylangan Bizim kolhoz belini erken bağladı

Brigatına84 karabay, Brigatına bakmadan

84 Brigat: İkinci derecede kolhoz yöneticisi

1 79
NEZİR TEMUR
İş başına şaylangan. İş başına geçti.
İş başına barganda İş başı yaptığında

Bizdin kolhoz Kızıl - Tuu, B izim kolhoz Kızıl - Tuu


Corgo attay salışkan. Corgo at gibi yanşan.
Külük attay çabışkan, Külük at gibi koşan
Emgekterge cabışkan, Çalışmasıyla yanşan
Emgekterge carışkan. Çalışmasıyla yanşan.

Bizdin kolhoz Kızıl - Tuu, B izim kolhoz Kızıl - Tuu


Udarnik bolgon kolhozdan. Çalışkan kadınlar çıktı kolhozdan.
Mukapatın köp alıp, Ödülünü fazlasıyla alıp,
Ordenderi tagıngan. Madalyaları taktı.
Bizdin kolhoz Kızıl - Tuu, Bizim kolhoz Kızıl - Tuu
(Kırgız El Irlan 1 978: 1 27)

BURULKAN BURULKAN
Elge cakkan Buru/kan, Halkın takdirini kazanan Burulkan
El şayfagan deputat Halkın seçtiği vekil,
Mıktı iştep emgekti, Güzel çalışarak
Kadırıii ösüp kelatat. Kadrini, kıymetini arttırdı.

Caydın künü sayrandap, Tatilde gezindi


Çöp çabışta buru/kan. Ot biçilen yerde dolaştı .
Kışında belin kurçanıp, Kışın ise kuşak kuşandı
At bagışta Buru/kan. At - Bagış 'ta Burulkan
Alda cüröt ar dayım, Önde yürür her zaman
Normasın aşık atkarıp, Kendisinden beklenenden fazlasını
Sapatı menen iş kılgan. Sabır ile çalışan

Bolottoy orok kolunda, Çelik gibi orak elinde


Küz mezgili bolgondo. Sonbahar geldi.
Maktabay kantip koyesuii, Övünmeden
Otuz sotik orgondo. Otuz dekar topladı.

Epkindüü kelin Buru/kan Gayretli gelin Burulkan


Emgekke çındap bet burgan. Çalışmaya layıkıyla yüz çeviren
Gektarına egindin, Hektarına ekinin
Cılıga tüşüm mol algan. Her sene bol aldı.

1 80
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Zveno kelin Buru/kan, Grup başı gelin Burulgan
El içinen sınalgan. Halk içinde denendi.

Cumuş üçün atlanıp, İş için hareket eden


Barktuu bolgon Buru/kan, Değerli Burulkan
El içinde maktalıp, Halk içinde methedilen
Dafıktuu bolgon Burulkan.­ Şöhretli Burulkan.
(Kırgız El Irlan 1 978: 1 1 3)

Ç. İkinci Dünya Savaşı ve Kızıl Ordu

KIZIL ASKER KIZIL ASKER


Kızıl asker arstan, Kızıl asker arslan,
Kayratı mal daanışman, Gayreti büyük ilim sahibi
Baarı baatır, er cürök, Hepsi kahraman, yiğit yürek
Caltanbay coogo barışkan. Korkusuzca düşman üzerine yürüyen
Sürünön korkkon cattarı Birçok korkak yabancıya
Er korgoogo beri/gen, Kahraman, korku veren
Emgekçi eldin caştarı. Emekçi halkın gençleri

Kanattuu algır bürküttöy Kanatlı acı kartal gibi


Düşmanın koyboyt ürkütpöy. Düşman koymadı, korkmadı
Balat teköör, kurç tırmak, Çelik pençe, çelik tırnak
Coosun cefıgen cürgüzböy. Düşmanını yenen, durduran

Baarı dilgir berender, Hepsi şiddetle arzu eden


Kayratı artık degender, Gayreti büyük olan
Onu mifıge tatıgan, Onu bin kişiye karşı gelen
Caza atpagan mergender. Boşa atmayan keskin nişancı.

Coo degende uzanıp, Düşman denildiğinde ileri atılan


Atkanı catat sunalıp. Attığını vurup yatıran
Betteşken duşman kırı/at, Karşılaşan düşman yok oldu
Baltırkanday tuuralıp. Ağaç gibi doğrandı.

Küröştördö tolgan er, Savaşlarda güçlenmiş olan er


Kalkına balat kargan er. Halkına kale olan er.
Kızıl asker başçısı Kızıl asker komutanı
Boroşilov kemenger. Boroşilov önder.

1 81
N EZİR TEMUR

Saya ketpes atkanı, Gölgeye gitmez attığı


A tkanı sulap catkanı. Vurduğu uzanıp yarattı.
Kubanıçta baarı şat, Sevinçli, hepsi mutlu
Muzika, kıyak tartkanı. Müzik, keman çaldı.

Kılıçları bolotton, Kılıçlan çelikten


Duşmandardın so/otkon Düşmanlarını yok eden
Boroşilov aldında Boroşilov'un emri altında
Coo caragın of'ıotkon. Kendi silahını hazırlayan

Korkpogondu korkutkan Korkmayanı korkutan


Coosun coldo büktögön Düşmanını yolundan döndüren
Asıl asker bizderde. Gerçek asker bizde

Bir sunganda beş atkan Bir uzattığında beş atan


Baatır asker bizderde, Kahraman asker bizde
Karmaşkanın kulatıp, Kapıştığını yıkan
Cef'ıgen asker bizderde. Yenen asker bizde

Kastaşganga aldırbas Düşmanlık besleyene aldırmaz


Balhan asker bizderde. Pehlivan asker bizde.
Sungan mı/tık candırbay Uzatılıp tutuşmayan mıltıkı
Algan asker bizderde. Alan asker bizde.

Baarı birdey kaarman Hepsi kahraman


Kayrattuu asker bizderde Gayretli asker bizde
Çoyun muştum kabı/an Demir yumruk kaplan
Aybattuu asker bizderde Heybetli asker bizde

Kayralı aşıp şer bolgon, Gayreti büyük aslan


Baarı tegiz er bolgon. Hepsi er oldu
SSSR dey kalkına SSSR adlı halkına
Askar toodoy bel bolgon. Yüksek dağ gibi boğaz oldu.
(Kabirov 1 947: 1 9-20) (Frunze vilayeti)

CUKO V ŞER CUKOV ASLAN


Germandı sovet cef'ıgenbiz, Alman' ı sovyet yener
Kerektüü cardam bergenbiz, Gerekli yardımı veririz

1 82
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Kayratuu katuu temirdey, Gayreti katı demir gibi
Kımbattuu Kırgız e/denbiz. Değerli Kırgız halkındanız.

Aygışkan coonu cengenbiz, Kızgın düşmanı yeneriz


Ar türdüü cardam bergenbiz, Her türlü yardım veririz
Atamız Manas er bo/gon, Atamız Manas er oldu.
Ardaktuu Kırgız e/denbiz. Değerli Kırgız halkındanız.

Kekengen coonu cenüü üçün, Kin besleyen düşmanı yenmek için


Ketkender aman kelüü üçün, Gidenlerin mutlu gelmesi için
Ayabay kızmat kı/ganbız, Büyük hizmet kılarız biz
Ata meken cer üçün. Anavatan için.

Talkaloo üçün faşistti Bozguna uğratmak için faşisti


Cardam bergen tıldagı el Yardım etti cephe gerisindeki halk
Berlinge kızıl tuu saygan, Berlin 'e kızıl bayrak diken
Kımbattuu marşa! Cukov şer. Değerli mareşal Cukov aslan.

Azama! cigit tüşbüybü, Heybetli yiğit düşmez mi


Atası er Manas sa/tına. Atası er Manas ' ı izi peşine
Cefıiş menen kelişet, Zafer ile gelen
Cerdegen Kırgız kalkma. Yaşayan Kırgız halkına.
Ardaktuu marşa! Cukovdun, Değerli mareşal Cukov 'un
Aytılmak dankı calpıga. Şöhreti dağılsın herkese.
Aygışkan duşmanfaşistti Kızgın düşman faşisti
Afıtara salıp tus - saldın Geri çevirip gönderdin
Tilekke bizdi cetkirgen, Bizi arzumuza ulaştıran
Taalayluu atam Stalin. Bahtlı atam Stalin.
(Kabirov 1 947: 83-84)
(!sık Köl Vilayeti, Ton Bölgesi)

KOŞOK KOŞOK
Sandıkta bulun men elem, Sandıkta köşe bucak ben idim
Sayragan bu/bul sen elen, Öten bülbül sen idin.
Sandıkta bulun kuuradı, Sandıkta köşe bucak kurudu
Sayragan bu/bul suladı. Öten bülbül sustu.

Kayçı kulak kara atın Kayçı kulak kara atını


Aydı közdöy kagmat. Ayı gözlüyor

1 83
N EZİR TEMUR

Kündö atam kelet dep; Her gün atam gelecek diyen


Baldarıii baykuş sagınat. Gariban çocuklarını özler

Kümüş kulak kara atıii Gümüş kulak kara atını


Kündü közdöy kagınat. Güneşi gözlüyor
Kündö atam kelet dep; Her gün atam gelecek diyerek
Baldardıii baykuş sagınat Çocuklarını baykuş özledi.

Kaşkardan algan kara/at, Kaşkar'dan aldı köle


Kalmakka barıp pul bolsun, Kalmak'a gidip pul olsun
Kas sanagan germandın Düşman Alman ' ın
Katını mendey tul kalsın. Kadını benim gibi dul kalsın

Enkeyişte eki tal Enkeyiş'te iki dal


Estesem, kıyak bolobu, İstesem keman olur mu
Artında kalgan baldardı. Arkanda kalan çocukların
Saktasam, tuyak bolobu. Saklasam, nesil olur mu?
(Kabirov 1 947:47) (Frunze şehri)

BAA TIRLAR ÇIKTI YİGİTLER ÇIKTI


Eskertip aytam kurbuma, Hatırlatıp söyleyim yaşıtlarıma
Elime coonu turguzba! Halkımın karşısına düşman dikme.
Eçender ölüp cogolgon, Birçoğu ölüp yok oldu
Eregişip(karmaşıp) tiyin Kırgızga. Kırgıza savaş açanların

Almambettey aybattuu Almambet gibi heybetli


Çolponbay çıktı Kırgızdan Çolponbay çıktı Kırgızdan
Külçorodoy küülöngön Külçoro gibi nizam veren
Düyşönkul çıktı Kırgızdan. Düyşönkul çıktı Kırgızdan

Koca Caştay közgö atkan, Koco Caş gibi köze atan


Mergen çıktı Kırgızdan. Keskin nişancı çıktı Kırgızdan.
Kolkosun coonun suurgan, Karşısındaki düşmanını süren
Erler çıktı Kırgızdan. Erler çıktı Kırgızdan.
(Kabirov 1 947:39) (üş Vilayeti, Özgön Bölgesi)

CARKINIM IŞIGIM
Carkınım, saga aytkanım, Işığım sana söyleyim
Cakında coodon kaytamın. Yakında cepheden dönerim.

1 84
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Talkalap bütüp duşmandı, Bozguna uğratıp düşmanı


Oşondo sırdı aytamın. Oradaki sım söyleyim.

Esendik, carım, kütömün, Yarim sağlık selametle gidiyorum


El üçün coodo cürömün. Halk için cephede yürüyorum
İtke suurup berbesem, Alıp ite vermesem
Esirgen faşist cürögün. Kudurmuş faşist yüreğini.
A tkaram aytkan antımdı, Yerine getirdim ettiğim yemini
Ardaktuu carım, barsınbı? Sevgili yarim gelsin mi?
A lışkan coonu cogotsom, Düşmanımı yok etsem
Bitersin menin barkımdı. Bilirsin benim kıymetimi

Aytıp koy erkek balana Söyle oğluna


Men keterde törölgön. Ben giderken doğan
A tanın saltı uşul dep, Atanın töresi şudur deyip
Cookerlik menin cörölgöm, Kahramanlık benim adetim.

Kas turup, süylöp külgöndür, Yeni yürüyüp konuşup gülen


Kayda dep atam ciirgön diir Nerde atam diyerek yürüttür
Kaada işti aytıp tüşiintür Adet olan işi açıklayıp söyle
Kamkey öndüü ündöp cür. Kanıkey gibi seslenip yürü.
(Kabirov 1 947 :42) (Oş Vilayeti, Özgön Bölgesi)

A TAKE KOŞ BOL SA GINBA BABA SEVİN, ÖZLEME


Bülbülü hakta tanşıgan, Bülbülü bahçede türlü şekilde öten
Bulagı orgup taşıgan. Pınarı coşup taştı.
Baylıgı malduu Tiyan - Şan, Zenginliği, malı bol Tiyan - Şan
Cerimden ketim baratam. Yerimden geleyim.

Kukugu ta/da sayragan, Guguğu ağaçta öten


Külük maldı aydagan. Külük malı koşan.
Kücürmön Kırgız ak kalpak, Çevik Kırgız ak kalpak
Elimden ketip baratam. Halkımın arasından kalkıp geleyim.

Berekem Kırgız el üçün, Başarılı Kırgız halkı için


Baramın sovet cer üçün. Geleyim Sovyet yeri için.
Emgek kılsan erikpey, Çalış desen üşenmez
Estegin kurbum men üçün. Hatırla arkadaşım benim için.

1 85
NEZİR TEMUR

Caşıl maydan keii özön Yeşil meydan, maden yatağı


Cerimdi coogo berbesmin Yerimi düşmana vermem
Kömür, kümüş, taşı altın, Kömür, gümüş, taşı altın
Kenimdi coogo berbesmin Madenimi düşmana vermem

A tabız Manas er çıkkan Atamız Manas er çıktı


A lmambet, Çubak şer çıkkan. Almambet, Çubak er çıktı.
Kırgızdın kınday uulumun Kırgızın kın gibi oğlunun
Kılıçınan kan çıkkan. Kılıcından kan çıktı.

Ak Şumkar koldon cem cegen Ak Şumkar elden yem yedi


A lışıp duşman ceiibegen. Alıştı düşman yenmeğe.
Ardagım kösöm partiya Şerefli kılavuzum parti
Al da barat biz menen Her şeyi var et bizimle
A take, koş bol, sagınba, Baba hoş ol özleme
A lısta catıp kat berem. Cephede yatıp mektup vereyim.
(Kırgız El Irlan 1 978:258 )

D. Diğer Temalar

CAN/ ZAMAN YENİ ZAMAN


Agitator sayradı, Propagandacı söyledi
Alkımga tildi kayradı. Ağızdaki dili biledi .
Bolum turdu oşondo Hazır bulundu orada
Caiiı ökmöttün mayramı. Yeni hükümetin bayramı
Caiiı ökmöt cardıgın Yeni hükümet parladı
Cakşı ekenin bilişti, İyi olanı öğretti
Murunkuday cürbö -dep, Eskisi gibi hareket etme, diyerek
Akıl aytıp bul elge Akıl verdi bu halka
Agitator bilgizdi. Propagandacı öğretti.
Çoiiduk kılıp biröögö, Büyüklük kılıp birine
Çokko tüşüp küybö, dep. Ateşe düşüp yanma diyerek
Abalkıday tınç alıp, Eskisi gibi rahat
Egerde catpa üygö, dep. Evde yatma diyerek
Çarbalar cayloo cay/asın, Hayvan sahipleri yaylaya çıksın
Dıykandar aştık aydasın. Çiftçiler yemeklik hazırlasın
Araket kılıp özünçö, Hareket dip kendince
Ookattın bilsin ay/asın Erzakını hazırlayıp dönsün
Keiisalarga turuuga Büroda duran

1 86
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Kemisarın şaylasın Komiserin seçilsin
Bilinizder uşunday Biliniz bunun gibi

Meenetkeçtin paydasın. Emekçinin faydasını.


Caşasın ökmöt işçiler, Yaşasın hükümet işçiler
Carıkka çıksa tan katar. Aydınlığa çıksa şaşınr.
Emi canı açıldı Şimdi yeni açıldı
Közüngö tartkan pardalar. Gözüne çekilen perdeler.
A bayla dep kıynadı, Dikkat et diyerek uyardı
Atka mingen baştıktı. Ata binen amiri.
Aydasın dıykan aştıktı, Hazırlasın çiftçi aşını
Aga tuugan curtuna Orada doğan yurduna
Egerde kılba kastıktı. Fenalık düşünme
Ayıl - apa bolunar, Dostça, barış içinde yaşayın,
Arıldı emi şorunar Temizlendi şimdi kötülükler

Uykudagı kalın curt, Uykudaki kalabalık yurt


Oygonup öydö bolunar Uyanıp evde oturur
Tan attı kalıkka. Tan attı halkın üstüne
Camı curt çıktı carıkka Bütün yurt çıktı aydınlığa
Medirese açıldı, Medrese açıldı
Ar bir ayıl kıştakka. Her bir köye, kışlağa
Oylop akıl açkandar, Düşünüp akıl verenler
Okuuga kirdi çaş baldar Okula başladı çocuklar
İlim, esep, arıp dep, İlim, hesap alayım diyerek
İzdep, okuu baram dep. Okula gideyim dedi
Cagırapiya, tarıh dep, Coğrafya, tarih diyerek
Carıkka çıktı anık dep Şüphesiz aydınlığa çıktı diyerek
Karangıda cürbögün Karanlıkta yürümeyin
Kazak, Kırgız kalık dep. Kazak, Kırgız halkı dedi.
Okusun baldar sınıp dep. Okusun çocuklar dedi
Oşondo bolot tınıç dep. Orada olur rahatlık dedi.
Oyun menen, çaş baldar, Oyun ile çocuklar
Okuudan ketpe çıgıp dep. Okuldan çıkıp gitme dedi.
Adam menen aybandın İnsan ile hayvanı
Acıratar arasın. Ayınr
Adam bolsa okutsun, İnsan olursa okutur
Mektepke berip balasın. Okula verip çocuğunu
Karap közün açpasan, Bakıp gözünü açmazsan

1 87
NEZİR TEMUR

Karangıda kalasın. Karanlıkta kalırsın.


Keneş tapkan azamat, Toplan yiğit
Kezit cazıp alasın. Yazılan gazeteyi alasın
Bar izatın bar bolsa, İzzetin varsa
Maksatını tabasın. Amacına ulaşasın.
Okusan çıktın carıkka. Okursan çıkarsın aydınlığa
Iktıyar herdi koluna. Seçme hakkını verdi eline
Ezilgen erde zayıpka, Ezilen zayıfa
Berdi döölöt başına Devlet verdi başına
Kedey cardı karıpka. Fakir, yoksul, garibe.
Urgaaçı, erkek, karı, caş Kadın, erkek, yaşlı, genç
Uruyat - bilsen, bolosun Hürriyeti bilir olsun
Ökmöt menen akıldaş. Hükümet ile anlaş
Taraçı, Kazak, dungandar, Taracı, Kazak, Dunganlar
Tatar, Kırgız tuugandar, Tatar, Kırgız soydaşlar
Özgöriiş kalık sarı, Orus Değişen halk Sart, Rus
Uruyat alıp cürgöndör, Hürriyet alıp yürüyenler
Cardıga berip kubatlı. Fakire verdi gücü
Tüzüp aldı uşuntip, Nizam verdi böyle
Sovetskiy vlastı. 85 Sovyet yönetimi.

CANI ÖKMÖT YENİ HÜKÜMET


Kıy/anıp eski uhakta Azap çekip eski dönemde
Kırgızdın baarı mun bolgon. Kırgız'ın hepsi sıkıntı çekti.
Kardına tamak taba/bay, Kamına yemek girmedi
Kaçkındın baarı zor bolgon. Kaçkının hepsi kuvvetli oldu.
Uşunçalık alaamat Bunca alamet
Buzukuluktun zardabı. Bozukluğun felaketi
Canı ökmöt bolboso, Yeni hükümet olmasa
Caman balo cazdadı Yaman olurdu.
Cardı/ardın kalganı. Fakir halkın kalanı
"Kedeyge saan bergin " dep, Fakir hizmet etsin, dedi
Kekeytip koydu bay/ardı. Kibirlendi zenginleri.
Kelgen ökmöt bolboso. Gelen hükümet olmasa
Kekirtek üçün kül kılıp, Herşeyi kendileri için yapardı
Ketiret ele ay/andı. Hayatı bize zindan ederlerdi

85 Bk. i. E. Kabirov (Redaktör), Kırgızdın Sovettik Folkdoru, Kırgızmambas, Frunze 1 947, s.


1 2 . yukandaki halk şiiri 1 9 1 8 yılında yazıya geçirilmiştir.

1 88
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Uşu ökmöt en cakşı, Bu hükümet en güzeli
Ugup turnp, oyloçu. Duyup düşünen
Bölöktörü tınçıdı, Toplumu rahatlattı
Möndürövtü soygonu Möndüröv'ü soyanı
Canın baylap ölümgö, cardılar, Cezalandırıp idam ettiler
Asırap munu saktaçı. Bunu iyi bir şekilde koru
Önör menen baarısın Hüner ile hepsini
Kazınaga aldın işletip Hazine sahibi yaptın çalıştırıp
Cürgüzüp koydu kedeydi Fakir yürüdü
Ökmöt kılıp iştetip 86 Hükümet olup çalıştı.

KIZ - CİGİT KIZ - CİGİT


Kız:
Caynap /urgan cazgı güldün, Açılan ilkbahar gülü
Caşıl gülü kız kezek. Yeşil gülün genç çağı
Cadıragan bul turmuştun, Lezzetli bu dünyanın
Caraközü kız kezek. En güzel zamanı

Cigit:
Canı turmuş gülün açkan, Yeni hayatın gülü açtı,
Canı öspürüm er cigit. Yeni yetişen er yiğit.
Caşıldantıp saymalantkan, Yeşillenip süslenen
Öskön cemiş er cigit. Olgunlaşmış meyve er yiğit.

Kız:
Men bir gülmün min kubulgan. Ben bir gülüm renkten renge giren
Men ölkömdün ardagı, Ben ülkemin şerefi
Bak - taalaydın kuçagında Talihin kucağında
Baatır öskön tandagı Kahraman yetişen tandaki

Cigit:
Men da turam bir başında. Ben de durayım bir başında
Çeksiz süygön ölkönün. Şüphesiz seven ülkesini.
Katılgandın meesin carıp, Saklananın kafasını yarıp
Körsötömün ölgönün. Gösteririm öldüğünü.

86
Bk. İ. Kabirov Kırgızdın Sovettik Folkdoru, Kırgızmambas, Frunze 1 947, s. 8. yukarıdaki
halk şiiri 1 922 yılında Nann'dan derlenmiştir.

1 89
NEZİR TEMUR

Kız :
Köldön teren bilim alıp. Gölden derin bilim alıp
Turmuş sırın açamın. Hayatın sımnı açarım.
Meditsida kursun butup, Tıp fakültesini bitirip
Doktorlukta talabım. Doktor olmayı isterim

Cigit:
A lış üçün kefı bilimdi Almak için engin ilim
Moskvaga baramın. Moskova'ya giderim.
İncenerlik kurstu bütüp, Mühendislik fakültesini bitirip
A ltın kümüş tabamın. Altın, gümüş bulurum.

Eköö:
Oylop körsök bul zamandı Düşünüp baksak bu zamana
Çaştar üçün çeksiz kefı Gençler için şüphesiz büyük
İşenbesefı, tafıdanarsıfı. İnanmazsan şaşırırsın.
Bizdeylerdi körsöfı sen. Bizler gibi bunu sen de gör.

Ar ııbakta biz dayarhız, Her zaman biz hazırız.


Ölkö üçün, namıs üçün, Ü lke için, namus için,
Bakıl üçün, namıs üçün, Talih için, namıs için
Biz cumşaybız bar küçün. Biz hizmet ederiz var gücümüzle
(Tokombayeva, Kebekova 1 967: 429-430).

A VTOMOBİL MİNGİZDİN OTOMOBİLE BİNDİRDİN


Korgon bolgon bizderge, Koruyucu oldu bizlere
Kızıl asker caşasın! Kızıl asker yaşasın
Saklasın aman tabiygat Korusun aman tabiat
Kedeydin Stalin atasın. Fakirin Stalin atasını.
Arık atka cete albay, Zayıf ata bile yetişemeyen
Alı ketken kırgızka Güçsüz Kırgız'a
A vtomobil mingizdifı. Otomobile bindirdin
Kırgız eldin atagın Kırgız halkının şöhretini
Kadırladıfı, kötördüfı Takdir edip yücelttin
Kızdarga kızıl kiygizip, Kızlara kızıl giydirip
Köfıüldördün kötördüfı. Gönüllerini yücelttin (Kabirov 1 947: 1 9 )

ORUS, KIRGIZ BİR TUUGAN RUS, KIRGIZ BİR KARDEŞ


Çofı coldun tüştük cagında Büyük yolun güneyinde

1 90
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Ak saray kolhoz tamında. Ak saray kolhoz damında.


Ak halat kiygen taptaza, Ak halat giyen tertemiz
Süt, maydın cürgön kamında. Süt, yağ hazırlayan
Camıyla, Cınar, Veraday Camıyla, Çınar, Vera gibi
Saançılar bizdin ayı/da. Sağıcı kadınlar bizim köyde.

Ee bolgon sıymık kadırga, Sahip olduyüksek talihe


Mingeni buudan tabında. Bindiği atın kuvveti yerinde
Araket köp cılkını Hareketli at sürüsünün
Asıldandıruu cagında. Yetiştirdiği zamanda
Muratbek, Musa, Aleksey, Muratbek, Musa, Aleksey
Cı/kıçı bizdin ayı/da. At çobanı bizim köyde

Koroosu cıluu kışında, Koyun sürüsü sıcak kışında


Köy - Oyrok cay/ap cayında. Köy - Oyrok yazında
Salmagı tokson kilodon, Ağırlığı doksan kiloda
Sapat bar bakkan malında. Güzellik var baktığı malında
Jbırayım, Nikolay, Ibırayım, Nikolay
Çabandar bizdin ayı/da. Çobanlar bizim köyde.

Jrıstuu cırgal agımda, Bereketli coşkulu ırmagında


Madaniy kolhoz bagında. Medeni kolhoz yerinde
Cumuştay kiyin çogulup, İşten sonra toplanıp,
Klubdun kontsert zatında, Kulübün konser salonunda
Dostuktun ırın ırdaşkan, Dostluk şiirini okuyan
Şayırlar bizdin ayı/da. Şairler bizim köyde.

Maekteşken çaldarı Sohbet eden ihtiyarları


Boordoş öskön baldarı. Yan yana büyüyen çocukları
Orus Kırgız bir tuugan, Rus Kırgız bir kardeş,
Jntımaktuu caydarı. Ortaktır yerleri.
Uluttuk cok ayırma, Milleti birbirinden ayırmayan
Uşunday, bizdin ayı/da Böylesi bizim köyde.
(Kırgız El Irlan 1 978:96)

EPKİNDÜÜ İŞTE DIYKANDAR GAYRETLİ ÇALIŞAN ÇİFTÇİLER


Kolhozcu dıykan, argaçan, Kolhozcu çiftçi, her zaman
Epkindüü işte ta/bastan. Gayretle çalışan yorulmadan
Murunku zalim Nikolay, Önceki zalim Nikolay

191
NEZİR TEMUR

Bay - Manaptı kolgo algan. Zengini kollayan


Dıykandı satıp kul kılgan Çiftçiyi satıp köle yapan
Casoolu da bir caktan Düzen kuran bir yandan
Kuturgan ittey culungan. Kuduran it gibi atılan.
Caşasın sovet ökümöt Yaşasın Sovyet hükümeti
Kutkargan anday zulumdan, Kurtardı onun gibi zalimden
Traktordu cürgüzüp, Traktörü yürütüp
Aydap catat cerifıdi, Sürer yerini
Kolhozcu, dıykan, kedeyler, Kolhozcu, çiftçi, fakirler
Cakşınakay bagıp al İyi göz kulak ona
A rpa, buuday egindi. Arpa, buğday, ekini
Kezek menen suu algın, Sırayla su alıp
Dıykandar keltirip aştık sugargın. Çiftçiler getirip mahsulünü sular.

Oçuret(Kezek) menen suu algın, Sırayla su alıp


Orçunduu aştık sugargın. Bolca mahsulünü sular
Zamanın keldi kedeyler, Zamanınız geldi yoksullar
Taalayına kubangın, Talihinizle övünün
Epkindüü işte dankınar Gayretli çalışan ününüz
Kıyrına cetsin dubandın! Dünyanın dört bir yanına ula ş sı n.
(Kırgız El Irlan 1 978 :5 5-56)

TABIŞMAKTAR (BİLMECELER) (Kabirov 1 947: 89-99)


1.
Buramaluu tulpar at Burmalı tulpar at
Adam zattı kötörüp, İnsanı götüren
A bıdan ıldam çurkaar at. Pek hızlı koşu atı.
Üylörü bar efı laza, Evleri var tertemiz
Munu oylop kim tabat. Bunu düşünüp kim bulur?
(Poezd) (Şair)

2.
Tekşerüügö paydaluu, Görmeye yarayan
Aynekçesi bar dagı. Aynası da var.
Anısı menen karasan Onunla baksam
Kiçinesin çofıoytkan. Küçüğü büyüten
Koluma alıp karasam, Elime alıp baksam
Turat anday bolboston, Öyle görünmez
Kanday kural boldu eken, Nasıl bir alet olduğunu

1 92
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Tabalbadım oylosom? Düşündüm bulamadım
(Mikroskop) (Mikroskop)
3.
Ak örgöödöy küyöt, Ak çadır yanar
Çogu cok bar calın. Kömürü yok var ateşi
Özü işte bolsa da Özü içte olsa da
Tışka beret carıgın. Dışan verir ışığını
(Elektor) (Elektrik)
4.
Şaşkalaktap bat uçkan, Şaşırmadan hızla uçan
Kanatı kara sızılgan, Kanatı kara çizgili
Sonun kızıl üylörü İyi kızıl evleri
Asman menen kıdırgan. Gökyüzünde gezen.
(Aeroplan) (Uçak)

5.
Bara bara baratıp, Giderken
Barıp colgo tura tur, Varıp o yolda dur
Tört bııtıı bar tegerek. Dört bacağı var yuvarlak
Kişi barsa kişinebes, İnsan gelse kişnemez
Başın iyken ottobos. Başını eğip otlamaz.
(Avtomobil) (Otomobil)

6.
Balban tulpar bakırgan. Güçlü tulpar kişnedi .
Talaanın körkü özü eken, Bozkırın güzelliği kendisiydi
Emgek balban atı bar, İşin güçlü atı var
Küç kayrattın özü eken. Güç gayretin kendisiydi .
Körgülöçü oylonup Görünce düşündü
Bul kandayca neme eken. Bu nasıl bir şeydi?
(Traktor) (Traktör)

7.
Daldaygan kagaz aldım. Geniş bir kağıt aldım
Sonundukka okuy saldım. Güzelce okudum.
Süylöögö tili cok, Konuşan dili yok
Birok bardıgına kanaattandım. Ancak içindekilere inandım.
(Gazeta) (Gazete)

1 93
NEZİR TEMUR

8.
Özön emes, s01 emes, Nehir değil, ırmak değil
Suu da çıgat şırkırap, Su çıkartır şırıl şırıl
Ortosunda nesi bar. Ortasında şeyi var
Or körünöt carkırap Çukur görünür parlar
(Samoor) (Semaver)

9.
Agası inisine cetpeyt. Büyük kardeşi küçüğüne yetişemiyor.
(Arabanın döngödögü) (Araba tekeri)

1 0.
Uçkul kanat Hızlı uçan kanat
A lıs bara!. Çabucak varan.
Paydaluu al Faydalıdır o
Köldöy önü Göl gibi yüzü
Kaltarlanat. Titrer.
(Samolöt) (Uçak)

1 1.
Bul düynödö çıgıptır boz argımak, Bu dünyada çıkar boz argımak
Ket degende ketişet uuldap-zuuldap. Git dediğinde gider uğuldayarak
Kel degende coop heret kayra çuuldap. Gel dediğinde cevapverir uğuldayarak
(Telefon) (Telefon)

12.
Katar-katar kara nar kayda oynodu, Sıra sıra kara deve nerede oynadı Ar
Zamandın ayagın bir kozgodu. Her zaman ayağını kımıldattı
Baarı birge tirkelgen ak baş atan, Hepsi birlikte kaydeden ak baş atan
Ay aalamdın tört burçun büt coylodu. Alemin dört bir köşesini karıştırdı.
(Telegramma) (Telgraf)

13.
Maiıdayında közü bar, Alnında gözü var.
Boorunda tört butıı bar, Yanında dört bacağı var
Maldan ozup, cer ottoboyt, Mal gibi durup otlamıyor
Biyliksiz toktoboyt, İ darecisiz durmuyor
İçkeni suyuk, çıçkanı tütün. İ çtiği sulu, çıkardığı tütün
(Avtomaşina) (Otomobil)

1 94
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

14.
Bir top çınar terek, Bir top çınar yaprağı
Düynögö carık beret. Dünyaya ışık verdi.
Butaktarı nurdan bütkön, Budaklan ışıktan olan
Ten carışıp ösüp kelet. Eşit yarışıp büyüyor.
Çeçip munun baarın kim, Çözün bunun hepsi kim
Coobun taap aytıp beret? Cevabını bul söyleyiver.
(SSSR Cana Soyuzduk Respublikalar) (SSCB ve Birlik Cumhuriyetleri)

i l . HARMONİZASYON (UYGUNLAŞTIRMA, YENİDEN KURMA)

A. Manas Destanı'nın Kurama Varyantı


Destanlar bir milletin özellikle yazılı kültüre çok geç dönemlerde geçiş yapmış
toplumların kültürel özellikleri konusunda önemli ipuçları veren zengin
kaynaklardır. Bu eserlerde söz konusu toplumun yaşamış olduğu tarihi olaylar,
kültürel değişmeler icracının duygu ve düşünce dünyasında estetik bir seviyeye
ulaşarak nesilden nesile sözlü olarak aktarılmıştır. Toplumun değişik tarihi dönemler
içerisinde yaşamış olduğu önemli olaylar, kültürel değişmeler destandaki tabakaları
ol uşturur. Türk kültür tarihi, destancılık geleneği açısından oldukça zengin bir
içeriğe sahiptir. Bu gelenek içerisinde Kırgız dcstancılık geleneğine ait destanlar
önemli bir yer almaktadır.
Kırgız kahramanlık destanları iki ana bölüme ayrılır: Kiçi Epostor(Küçük
Destanlar), Çofı Epostor (Büyük Destanlar). Kedey Kan, Er Töştük, Er Tabıldı,
Sarıncı Bököy, Kurmanbek, Cafiıl Mırza, Kococaş ve Olcabay Menen Kişimcan gibi
destanlar küçük destanlara; Manas üçlemesi ise büyük destanlara örnek
gösterilebilir. Manas Destanı, diğer büyük Türk destanları gibi (Dede Korkut,
Köroğlu, Alpamış vb.) nesiller boyu devam ettirilmiş oldukça köklü bir destancılık
geleneğinin ürünü olarak kabul edilebilir. Çeşitli dönemlere ait tarihi tabakaları
içinde ihtiva eden destan aynı zamanda çeşitli inanç tabakalarına da sahiptir. Bu
inanç tabakaları arasında en güçlü olanlardan birisi de İslam inancına ait unsurlardır.
Manas Destanı ' nda İslamiyet ile ilgili önemli motifler yer almaktadır. Aynı zamanda
İslamiyet zamanla destanın ve destan kahramanlarının önemli bir ideoloj isi haline
gelmiştir. Söz konusu ideoloj iye göre Manas, Müslüman olmayan toplumlarla
savaşarak İslamın yolunu açacak sonunda komşu bütün kavimleri Kırgızların
bayrağı altında toplayacaktır. Bu husus destanın muhtelif bölümlerinde değişik
vesilelerle sıkça dile getirilmiştir.87
Sovyetler Birliği döneminde 1 940 '1ı yılların sonunda başlayıp 1 950'li yılların
ortasına kadar devam eden büyük Türk destanlarına (Manas, Alpamış, Dede Korkut)
yönelik karalama kampanyasının temel inde söz konusu destanlardaki İslami unsurlar
önemli yer almaktadır. Destanlarda ön plana çıkan gerek İslamiyet, gerekse Türk
kültürüyle ilgili unsurlardan dolayı söz konusu eserler ya halkçı olmadıkları ya da

87 Bk. İsa Özkan, "Manas Destanı'nda İslami Unsurlar", Manas Destanı ve Etkileri Uluslar
arası Bilgi Şöleni, A.K.M Yay . , Ankara 1 995, s. 1 93-200.

1 95
N EZİR TEMUR

devrim karşıtı (reaktsyaçıl) Panislamist, Pantürkist ideoloj ileri içermekle


suçlanmışlardır. Bu kampanya sonucunda destanlar ya sansüre uğrayarak
yayımlanmış ya da yasaklanmıştır. 1 952 yılında gerçekleştirilen Manas
Konferansı'nda alınan kararlardan birisi de Manas Destanı'na ait çeşitli
varyantlardan müteşekkil yeni bir varyant oluşturmaktı. Söz konusu konferansta
eleştiriler özellikle Sagımbay Orozbakov'un varyantına yönelik olmuş ve bu
varyantın dönemin ideolojisine aykırı Panislamist, Pantürkist ideoloj iler taşıdığı
sonucuna varılmıştır. 1 962 yılına kadar hem Sagımbay Orozbakoğlu 'nun
varyantının yayımlanması yasaklanmış, hem de okul kitaplarından Sagımbay
Orozbakoğlu ile ilgili bilgiler çıkarılmıştır. Söz konusu konferansta alınan karara
uygun bir şekilde Kurama Varyant (Harmonize Varyant) iki cilt olarak
yayımlanmıştır. Bu varyantta başta Sagımbay olmak üzere birçok manasçının
varyantından yararlanılmıştır. Kurama Varyant'ın ilk kitabında Sagımbay' ın
Orazbakov 'un; İkinci kitabında ise Sayakbay Karalayev'in varyantından oldukça
fazla faydalanılmıştır. Ancak bu varyantlardan sadece rej imin görüşüne uygun
rej imin ideoloj isiyle çatışmayan bölümler alınmıştır. Aynca bu durum doğal olarak
kurama varyantın kelime kadrosunu da etkilemiştir. Aşağıda redaktörlüğünü
Yunusaliyev' in yaptığı Manas ' ın Kurama Varyantı 'nın birinci kitabı 88 (2 1 064 mısra)
ile l 995 'te yayımlanan Sagımbay Orozbakov'un orij inal varyantının birinci kitabı 89
( 1 0938 mısra) kelime kadrosu açısından karşılaştırılmıştır:
Kelime Kullanım Sıklı2ı
o. v K. v
Kutlay / Yaratan / Tanrı / Al lah (151) (54)
Türk (62) (-)
Türkistan ( 7) (-)
Oğuz Han (1) (-)
Hz. Muhammed (2) (-)
Azrail ( 3) (-)
Hz. Yusuf (!) (-)
Umay (1) (-)
Turan (6) (-)
Peygamber ( 1 6) (-)
Hz. Nuh (!) (-)
Hızır - İlyas (5) (3)
İslam (6) (-)
Ferişte (1) (-)
Hz. Muhammed Mustafa (3) (-)
Abdı! Muttalip (!) (-)

88
Bk. Manas Birinci Bölük I Kitep (Haz. B . M. Yunusaliyev), Kırgızmambas Frunze 1 958.
89 Bk. Manas, Kırgız Elinin Batırdık Eposu: l - Kitep, Sürötçüsü A. Akmatov, Adab. c- a
İskusstvo İn-tü, Bişkek Kırgızstan, 1 995. Bu metin 1 995 yılında Manas 1 000 yılı sebebiyle
düzenlenen etkinlikler çerçevesinde ve Sagımbay Orazbakov 'a ait mevcut el yazması metne
hiçbir müdahalede bulunmadan yayımlanan metnidir.

1 96
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

Hz. Ömer (1) ( )


-

Hz. Hamza (1) ( )


-

Abdullah (1) ( )
-

Kuraıı (1) (1)


Cebrail (2) ( )
-

İsrafil (1) ( )
-

Hz. Ali (1) ( )


-

Ayet (2) ( )
-

Sünnet (1) ( )
-

Hadis (1 ) ( )
-

Kelime-i Tevhit (1) ( )


-

Zemzem (1) ( )
-

Namaz Kılmak (1) (1)


Listeden de anlaşılacağı üzre özellikle Türk v e Müslüman kimliklerini
çağrıştıran bazı kelimeler, Sagımbay Orazbakov 'dan alınan mısralardan ayıklanarak
kurama varyantta alınmamıştır.
Yunusaliyev, 1 95 8 yılında oluşturulan Kurama Varyant'ın söz başında
destandaki dini unsurlarla ilgili şu şekilde bir yorumda bulunmuştur:
"Kırgızlar, Müslümanlığı kabul etmişlerdir. Ancak Kırgızların ondan önce
hangi dine mensup oldukları konusunda destan ilginç bilgiler vermekıedir.
Destanı büıün halk varyantlarında Manas ve yiğitleri yemin eıtiğinde
yeminlerinde peygamber ismi yer almamaktadır. Onlar ''Töbösü açık kökkö ",
"Töşü ıük/üü cerge ", "Asmandagı ayga, küngö, karafıgı /üngö calınışat. "
Bunlara bakıldığında destanın teşekkül devrinde ve ondan sonraki
dönemlerde Kırgızların çok tanrılı inanışa sahip olduğunu gözlem/emekteyiz.
Kırgız Türklerinin arasında XVI. yüzyıldan sonra yayılmaya başlayan İslam
dininin etkisi her alanda olduğu gibi doğal olarak edebi alanda da kendisini
hisseıtirmiştir. Feodal çevreler tarafından daima bir güç olarak kullanılan ve
ideolojiye dönüşen İslamizm destanın geleneksel kalıbı içerisinde yeni bir
motif olarak kullanılmaya baş/anmıştır. Bunun neticesinde ise destanın ana
kahramanları Müslüman kimlikleri ile ön plana çıkarılmıştır. Böylelikle
destanın muhtevasında da önemli değişmeler göze çarpmıştır. Daha sonraki
dönemlerde ise destanın İslamiyet 'e bağlı olarak kalıp/aşmaya başladığını
söyleyen Radloff'un bu konudaki fikirlerinin doğru olarak kabul
edebiliriz. "(MBB 1 95 8 : XIX).
Bununla birlikte söz konusu eserin söz başında Sagımbay ' ın varyantında halkçı
düşünceler ile birlikte Panislamist motifleri, Manas 'ın Mekke ye Gidişi, Sayakbay' ın
varyaııtındaki Çubak 'ın Mekke ye Gidişi gibi epizotların Manas Destanı'nın temel
ruhuna, muhtevasına bağdaşmayan üretilmiş (sahte) eklemeler, katmanlar olarak
nitelendirilmiştir. Moldobasan Musulmakulov'un varyantında ise, Maııas ' ı bütün
dünyaya İslam dinini yayan peygamber gibi göstermesi eserin halkçılık özelliği ile
çatıştığı iddia edilmiştir (MBB 1 958: XX).
Rusya'da kapitalizmin gelişimine ve devrimin yakınlaşmasıyla ilgili olarak,
XIX. yüzyılın sonunda ve XX. yüzyılın başında Türk boylarının burjuvazi unsurları
din görevlileri ve burjuvazist entelektüellerin Pantürkist düşünceyi yaydıkları iddia
edilmiştir. Bu düşüncenin moldo ve manapların elinde tehlikeli bir ideolojiye

1 97
NEZİR TEMUR

dönüştüğü söylenerek Kırgızlar arasında İslam dininin güçlenip Panislamist


düşüncenin oluşumunda Hokand hanlığının büyük rolü olduğu düşünülmüştür (İK
1 95 6: C . 1, 1 85-200) . Manasçılann bu dönemden sonra artık Manas' ı halkın arasında
değil zengin beylerin konaklarında anlattığı savunulmuştur.
Yunusaliyev ve eseri hazırlayan diğer araştırmacılara göre aristokrat sınıf üyeleri
halka karşı devrim karşıtı(reaksiyaçıl) Pantürkist ve Panislamist ideolojileri halk
arasında yaymak için halk edebiyatının ilk dönemine ait halk arasında yaygınlaşan
destandan faydalanıldığı iddia edilmiştir. Bunun neticesinde usta akın - comokçu
Sagımbay' ın varyantındaki gibi Manas' ı dünyaya İslam dinini yayan, bütün Türkleri
bir araya toplayan kahraman olarak gösterilip, destanın ana ruhuna sığmayan bir
ideoloj inin savunucusu olarak nitelendirilmiştir. Yunusaliyev, bu tip zararlı
ideoloj ilerin başka comokçulann destanlarında da yer aldığını savunmuştur (MBB
1 958: XX). Bu düşünceler aynı zamanda dönemin hakim ideoloj isini görüşlerini
yansıtmaktadır.
Yunusaliyev 'e göre devrim karşıtı(reaksiyaçıl) düşüncelerin propagandası için
ilk planda kahramanlığın en güçlü şekilde tasvir edilen birinci bölümünü Manas'tan
faydalanılmaya kalkışılmıştır. Togolok Moldo 'nun Semeteyinde, kahramanın
Hindistan 'ı fethetmeye yönelik hayaline bakıldığında destanın Semetey bölümü de
baskıncılık ruhu ve Pantürkizm hastalığının yayılmaya başlandığının gözlemlendiği
ifade edilmiştir (MBB 1 95 8 : XX). Sagımbay'ın varyantında da Pantürkist
ideoloj inin geniş bir şekilde işlendiği düşünülmüş ve söz konusu ideolj iyi yansıttığı
düşünülen bazı mısralar ayıklanarak kurama varyanta dahil edilmemiştir. Bu
mı sralardan bazıları aşağıda verilmiştir:

(2 1 24) Ar cagı Türk artık curt Her tarafı Türk o güzel yurt
(Manas 1 995: 1 5 1 )

(237 1 ) Arkı atası turan - dep,­ Diğer Atası Turan diye


Namızduular cönöl - dep - Namuslular haydi diye
Berki atanar Türk - dep, ­ Diğer babanız Türk diye
(Manas 1 995: 1 59)

(2425) Balbandı Türk çıgıptır Pehlivanı Türk yıktı.


A ltı sıyır, beş cılkı Altı sığır, beş at
Baygesin alıp çıgıptır. Ö dülünü aldı
Türk kubandı dürküröp Türkler coşkuyla sevindi
(Manas 1 995 : 1 60)

(243 3) Turandın bolgon tukumu Turan soylu


Tögömün -dep-, kanındı Kanını akıtırım, diye
Kıyamın -dep-, canındı Canına kıyarım, diye
Ketirern -dep-, sanındı İtibarını mahvederim, diye
Maydanga kirdi bakırıp, Haykırarak meydana çıktı

1 98
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Türk tukumu bolgonufı Türk soyundan olan
Kel beri! - dep -, çakırıp Gel buraya! diye çağırdı.
(Manas 1 995 : 1 60- 1 6 1 )

(257 1 ) Emi osolduk bolor tim catış: Artık sessiz oturmak kötü oldu:
Ayrı örköçkö töö çaldı, Hörgüçlü deve kesti,
Ay tuyakka bee çaldı. Bunun şerefine kısrak kesti.
"Urugum Kırgız Türk - dep -, Soyum Kırgız Türkü
(Manas 1 995 : 1 65)

(273 1 ) Ak kalpak Kırgız moldosu. Ak kalpaklı Kırgız hocası


Aytkan ti/im ene ti/, Konuştuğun dil, ana dil
Akı/mandar oylop bil, Alimler düşünsün,
A rkı atanız Türktür, Diğer atanız Türktür
(Manas 1 995: 1 70)

(2822) Altayda Kazak al da Türk Altay 'daki Kazaklar da Türk


Ürküttö Kazak bul da Türk Ürküt'teki Kazaklar da Türk
Kara - Şaar Kuınuldu Kara - Şaar, Kumuldu
Kabarı bizge uguldu Haberi bize geldi
Oşolordun baarısı Onların tamamı
Oylop tursam cuda Türk Düşünürsen hepsi seçkin Türk
Kokon, Taşken, Margalafı Kokand, Taşkent, Margulan
Kozgolbogon bu da Türk Şüphesiz bunlar da Türk
Türkistan turat ceribiz Türkistan' dır yerimiz
Tümön Kırgız e/ibiz Binlercedir Kırgız halkımız
(Manas 1 995: 1 73)

"Oo balam, urugufı Kırgız- Türk- dep - Oğlum soyun Kırgız Türk 'ü diye
(Manas 1 995:209)

( 4039) Kırgız uruk - Türk oolat Kırgız halkı Türk soylu


(Manas 1 995:2 1 1 )

(4468) Kazak, Kırgız kara Türk Kazak Kırgız Türk halkı


(Manas 1 995 :222)

1 99
N EZİR TEMUR

(4698) Kılım Türk curtunun Bütün Türk yurtları


Kızmatına bölöyün A rasında işini yapsın
Arkı atam atı Turan - dep , - Diğer atanız Turan' dır
(Manas 1 995 :229)

(5829) Uygurdan bolot uçubuz, Uygurlardan ucumuz


Türktön bolot tübübüz Türklerden olur kökümüz
(Manas 1 995:26 1 )
XIX. yüzyılın ortasında ç. Valihanov ile V. Radloff'un derlediği varyantlarında
hiçbir Pantürkist motifin yer almadığı bu devrim karşıtı (reaksiyaçıl) ideolojiye
destanın 1 9. yüzyılın başından itibaren sahip olduğu ve bundan dolayı karmaşık bir
hal aldığı iddia edilmiştir. Bunun gibi önemli ideoloj ik katmanlarla birlikte
comokçuların ihmalkarlığı neticesinde ortaya çıkan değişik küçük katmanlar da
destanda yer aldığı savunulan düşünceler arasındadır. Destandaki özellikle
Sagımbay ' ın varyantında yoğun bir şekilde yer alan bu ve bunun gibi halkçılığa
daha doğru bir ifadeyle rej imin ideoloj isine diğer ters katmanların temizlenmesinin
mümkün olabileceği ifade edilmiştir (MBB 1 95 8 : XXI) .
Destanı b u katmanlardan temizleme işinin kolay olmadığı bunun için
kahramanlara verilen sıfatların yer aldığı ırların, onların hayatını, giyimlerini ve
toplum içindeki davranışlarını tasvir eden ırların arasındaki zıt düşünceleri içeren
mısraların, bazı değişik parçaların bilinçli bir şekilde kısaltmanın yeterl i olabi leceği
düşünülmüştür. Hangi dönemde bu düşüncelerin kahramanların davranışlarına
yansıdığı üzerinde durulması gerektiği vurgulanmıştır. Böylece bu davranışların
başka varyantlarda nasıl verildiğinin tespit edilerek varyantların karşılaştırılmasının
zorunlu olduğu düşünülmüştür. Örneğin Sagımbay' ın varyantında Almambet'in
kendi vatanından gidişine yalnızca sebep olarak Müslüman olması gösterilmektedir,
Sayakbay' ın varyantında ise dinden başka sebepler de yer almaktadır: Esen Han ' ın
Almambet'e hanlığını vermediği, onun atasının "Kancaylak" adlı yaylasını
Kofiurbay ' ın çekip alışı gibi sebepler gösterilmektedir. Sagımbay ' ın varyantı
düşman ile olan savaşta yenilenlerin İslam dinine girmesi ile bitmekte, Sayakbay'ın
varyantında ise destan kahramanlarının dininin belirtilmediği, Panislamist
düşüncenin propagandasının o kadar yapılmadığı savunulmuştur (MBB 1 95 8 :
XXII). Bundan dolayı d a Sayakbay ' ın varyantındaki b u bölüm harmonize varyanta
dahil edilmiştir.
Harmonize varyantı hazırlayan K. Malikov, A. Tokombayev, T. Sıdıkbekov
uzun yıllar boyunca incelemelerde bulunmuşlardır. Özellikle Sagımbay ve
Sayakbay' ın varyantı üzerinde önemle durmuşlardır (MBB 1 95 8 : XXIII). Sagımbay
ve Sayakbay' ın varyantlarındaki benzer epizotlar karşılaştırılarak İslami unsurların
en az yer aldığı bölümler harmonize varyanta girebilmiştir.
Halkın refahı için halk kahramanlarının verdiği mücadeleleri, dostluk, sevgi,
adalet gibi insani düşünceleri işleyen destanlar rej imin tanımladığı halkçı destanların
temel özelliklerini oluşturmaktadır. Bu ve bunun gibi motiflerin, temaların temelinde
oluşturulan epizotlar ve olaylar halkçı destanın vazgeçilmez unsurları olarak kabul
görmüştür.

200
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Söz konusu harmonize varyantta, Sagımbay'ın varyantındaki Ubak'ın Buhara'ya
gerçekleştirdiği sefer gibi epizotlar, değişik kahramanların saldırgan tutumları
Panislamist, Pantürkist ideoloj iyi savunduğu gerekçesiyle alınmamıştır. Değişik
varyantlardan tabiat tasvirleri, halkçı sayılabilecek kahramanlar alınarak bu varyanta
eklenmiştir. Harmonize varyanta, bu metni hazırlayanlar tarafından ayıklanarak
alınan Sayakbay' ın varyantının muhtevasına yakın diğer varyantlar kısaltılarak
eklenmiştir. Bu amaçla destanın (harmonize metnin) birinci bölümünde özellikle
Sagımbay Orozbakov 'un varyantından oldukça fazla faydalanıldığını söylemek
mümkündür. Sagımbay'dan alınan mısralar bütünlüğünü koruyamamış bazı mısralar
ayrıntı kabul edilerek ayıklanmıştır. Aşağıda kurama varyantın nasıl oluşturulduğuna
dair bir fikir verebilmesi açısından Sagımbay'ın varyantından alınan ve mısralar
arasından adeta çımbızla ayıklanan bazı mısralar verilmiştir. Örnekte koyu yazı
karakterinde verilen mısralar kurama varyanta alınmayan başka bir ifadeyle
Sagımbayın varyantından ayıklanan mısraları belirtmektedir:
o. v. K. v.
(1 70)Könülü kança sögülüp, (793)Könülü kança sögülüp,
(Gönlü incinip)
(1 7J)Közünün caşı tögülüp, (794)Közünün caşı tögülüp,
(Gözyaşı dökülüp)
(1 72)Cüünü boşop cıgılıp, (795)Cüünü boşop cıgılıp,
(Siniri boşalıp)
(1 73)Cük adlına bügülüp (796)Cük adlına bügülüp
(Diz üstüne çöküp)
(1 74)Alagör Kuday barımdı
(Alsın Allah herşeyimi)
(1 75) Tört tülüktüü malımdı!
(Ne kadar malım varsa)
(1 76)Aman koyso çalımdı
(Sağ bıraksın kocamı)
(1 77)Caşartar Kuday canımdı,
(Yaşatır Allah 'ım canımı)
(1 78) Uşunçanın eesi
(Bunların sahibi)
(1 79) Ugar beken zarımdı?
(Duyar mı feryadımı?)
(1 80)Alda berse dilegim
(Allah gerçekleştirirse dileğimi)
(181)Ayabas elem barımdı!
(Veririm herşeyimi)
(1 82)Anı aytıp baybiçe
(Bunları söyleyen ihtiyar kadın)
(183)Başın koydu cazdıkka, (79 7)Başın koydu cazdıkka,

201
N EZİR TEMUR

(Yastığa koydu başını)


(l 84)Bakdöölöttün köFıülü (798)Bakdöölöttün köFıülü
(Bakdöölöt 'ün gönlü)
(1 85)Ketken eken kastıkka (799)Ketken eken kastıkka
(Düşmanlıkla dolmuş)
(l 86)Kas köFıülü bilindi (800)Kas köFıülü bilindi
(Düşmanlığı bilinmiş)
(18 7)/ylap catıp Çıyırdı (801)/ylap catıp Çıyırdı
(Ağlayan Çıyırdı)
(188)Çırım közü ilindi. (802)Çırım közü ilindi.
(Gözleri kapanmış)
(189) Uykuga közü barıptır
(Uykuya dalıp gitmiş)
( 1 90) Uyup uktap kalıptır
(Uyuşup uyuyakalmış)
( 1 9 1 ) Ak seldesi başında,
(Ak kalpağı başında)
( 1 92) Ak sakalduu bir adam
(Ak sakallı bir adam)
( 1 93) Kelip kirdi kaşına,
(Gelip dikildi karşıma)
( 1 94) Iylap catkan bakırdın
(Ağlayıp duran fakirin)
( 1 95 ) Irayımı keldi caşına:
(Acıyıp göz yaşına)
( 1 96) Barbardiger bar Kuday
(Perverdiger Allah var)
( 1 97 ) Jylama dedi silerdi,
(Ağlama! dedi sizlere)
( 1 98 ) Meni buyrup ciberdi.
(Beni gönderdi)
( 1 99) Ayaktay bolgon ak alma,
(Büyük bir ak elma)
(200) Azelden şirin bal alma
(Ezelden beri tatlı bal elma)
(20 1 ) Alda buyurgan alma - dep -,

( Manas 1 995 :88-89).


(Allah 'ın nimeti elma, diyerek)

202
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
(225) Baykap kördüm kaşımda (803) Baykap kördüm kaşımda
(Dikkatlice baktım karşımda) (Manas 1 95 8 : 1 8).
(Manas 1 995 :90) . . . .
(450) Takanak cünü baarı altın, (815) Takanak cünü baarı altın,
(Bacak tüyleri tamamen altın)
(451) Çırımtal cünü - cılk altın. (81 6) Çırımtal cünü - cılk altın.
(İnce tüyleri tüm altın)
(452) Teköörü bo/ot temir - deyt -, (81 7) Teköörü bo/oı temir - deyt -,
(Mahmuzu çelik, der)
(453) Serpkeni ölgön sebil - deyi -, (81 8) Serpkeni ölgön sebil - deyt -,
(Üzerindeki tüyleri demir yelek, der)
(454) Car berüücü capar teiıir - deyi -, . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
(Yardımcıs kudretli Tanrı, der)
(455) Tumşugu bolot tuncur - deyt -, (81 9) Tumşugu balat tuncur - deyt -,
Gagası çelik doğan, der)
(456) Tuyak bolot kancar - deyi -,
(Pençeleri çelik hançer, der)
(45 7) Cıpar menen cuulgan (820) Cıpar menen cuulgan
(Tertemiz yıkanmış) (Manas 1 95 8 : 1 8).
(Manas 1 995 :98).

Hannonize varyantın ikinci kitabının girişinde ise "Kökötöy'ün Aşı"nın


başlangıç kısmı, ondaki ihtişamlı savaş ve tabiat tasvirleriyle, "Çoi'i Kazat"ın birinci
bölümündeki olaylar Sagımbay' ın varyantından alınmıştır. Değişik olayların
detaylan, örneğin Kanıkey' in "Çoi'i Kazat"a çıkan yiğitlerinin mücadelesi,
Almambet ile Ubak' ın savaşı, Koşoy ile Coloy'un, Koi'iurbay ile Manas 'ın
mücadelesi gibi tablolar edebi açıdan hafızalarda kalan tasvirler de Sagımbay 'ın
varyantından alınıp bu varyanta eklenmiştir. Birinci kitaptaki "Kanıkey 'in Manas 'la
Evlenişi"' ve "O/uya Çaldın Büktölüşü" hakkındaki olaylar ise Moldobasan
Musulmankulov'un icra ettiği varyanttan alınmıştır.
Cakıp'ın Altay'a Sürülüşü'nü, Kanıkey'in Talas'a Gelişi, Almambet' in kendi
Vatanından Gidişi, "Çoi'i Kazat"ın orta ve sonundaki değişik bölümlerindeki ana
başlıkları oluşturulurken Sayakbay' ın, Sagımbay' ın, lbıray Abdırahmanov 'un,
Moldobasan 'ın, Şapak ' ın varyantlarındaki güzel olarak nitelendirilen parça ve
ırlardan faydalanılmıştır.
Manas Destanı'nın kısaltılan bu varyantında bazı küçük olaylar ve ayrıntılara yer
verilmemiştir. Destanın ana kahramanlarına Manas'a, Bakay ile Kanıkey' e,
Almambet ile Sırgak'a, Konurbay ile Coloy'a, Koşoy ile Ubak'a bağlantılı
epizotlara geniş yer verilmiştir. Ancak ikinci derecedeki kahramanlara örneğin Kırk
Coro'nun her biri hakkındaki varyantlara, olaylara, Manas ' ın bilinen silahlarıyla
ilgili bilgilere yer verilmemiştir. Kunnanbek Malikov'un, kısaltılan söz konusu
varyantın en zor olarak nitelendirilen bölümünü oluşturmada önemli katkısı olduğu
ifade edilmiştir (MBB 1 95 8 : XXIV). Savaşların anlatıldığı epizotlara oldukça geniş

203
NEZİR TEMUR

yer verilmiş "Çofi Kazat" gibi hacimli kahramanlık figürleri destana girmıştır.
Aynca destanın söz konusu varyantında Manas, Semetey, Seytek ve Almambet gibi
önemli kahramanlardaki vatan sevgisi ele alan parçalar ön plana çıkartılmıştır.
Harmonize metnin ikinci bölümünü ağırlıklı olarak Semetey'den alınan bölümler
oluşturmaktadır. Bu bölüm üzerinde halk akını Aalı Tokombayev uzun süre
çalışmıştır. Tokombayev, enstitüdeki Semetey'le ilgili bütün varyantları dikkatli bir
şekilde inceleyerek yeni bir varyant oluşturmuştur.
Semetey Destanı 'nın muhtevası mevcut varyantlarda aşağıdaki ana olaylardan
müteşekkildir: l . Yetim kalan Semetey' in ölümden korumak için Buhara'ya
kaçırılışı 2. Semetey'in çocukluk dönemini Buhara'da geçirişi ve kendi vatanını,
babasını öğrenişi 3. Semetey'in Talas' a gelişi 4. Semetey' in Çınkoco, Toltoy ile
savaşı 5. Açürök'ün gelişi ve Semetey' in onunla evlenişi 6. Semetey' in Kofiurbay
ile savaşı 7. Semetey' in ölümü. Enstitüdeki bu bölümleri içeren benzer varyantların
muhteva açısından birbirine benzemesi göz önüne alınmış, Aalı Tokombayev
tarafından söz konusu varyantlar bir araya getirilerek kısaltılıp Sayakbay Karalayev
ile Togolok Moldo'nun varyantları da esas alınarak harmonize varyant
hazırlanmıştır. Bu varyantta halk tarafından bilinen olaylar korunmuştur. Bunların
dışında Şapak, Tınıbek, Akmat, Cakşılık gibi diğer Semeteycilerin varyantlarından
da bazı parçalar alınmıştır. Bu çalışma sonucunda ise Semetey Destanı ' nın hacmi
küçültülmüştür.
Kitabın girişinde kadınların toplumsal rollerinin İslam diniyle birlikte azaldığı
anlatılmaya çalışılmış. Bu tutumun destana da yansıdığı ifade edilmiştir. Buna örnek
olarak Manas ' ın dört kadınla evlenmesi gösteri lmiştir ( M B B 1 95 8 : XXXl l l).
Bu kitapların sonuna arkaik kelimelerin daha iyi anlaşılması için sözlük
hazırlanmıştır. Yazar, kitabın giriş bölümünü komünist partinin rehberliğinde daha
rahat bir hayatın olacağını ve bu imkanlara komünistler sayesinde kavuştuklarını
dile getirerek bitirmiştir.
Kurama metnin redaksiyon heyetinin üyeleri Aytiyev K., Asanaliyev K., Avezov
M., Cakişev Ö., Cantöşev K., İliyasov S., Kerimcanova B . , Saliyev A . , Tokombayev
Aalı, Şükürov C., Yudahin K. K., heyetin sekreteri Sopiyev A., dır.
Kırgız Türklerinin yaşadığı sosyal, kültürel, coğrafi değişmelerin destana
yansıması doğaldır, ancak bu değişim toplum ve comokçu tarafından destana doğal
bir süreç içerisinde yansıtılmalıdır. Çünkü destan yaşayan canlı ve doğal bir
varl ıktır. Manas Destanı 'ndaki İslam inancına, Türk kültürüne ait tabakalara, Kırgız
etnografyasına ait unsurlar destandan Panislamist, Pantürkist ve ayrıntı gerekçesiyle
çıkarılmış ve 1 95 8 yılında değişik varyantlardan oluşturulan söz konusu "Kurama
Varyant " oluşturulmuştur. Bu çalışmada Finlilerin "Kalevela"sı ve akademisyen i.
A. Orveli 'nin rehberliğiyle 70 versiyonunun temelinde oluşturulan Ermenilerin
"Sasunlu David" adlı destanı örnek alınmıştır. Ancak şu unutulmamalıdır ki
Finlilerin Kalevalı ' sı, Finliler tarafından oluşturulmuş ve bu metin Fin milli
kimliğinin bayrağı olacak şekilde düzenlenmiştir. Manas ise büyük bir destancılık
geleneğinin ürünüdür. Nesiller boyu usta-çırak ilişkisi içerisinde yetişen destan
icracılarının vücuda getirdiği bir eserdir. 1 95 8 'de oluşturulan kurama varyant ise
tamamen Sovyet rejiminin değerleri paralelinde rej imin ideolojisini yansıtan bir
metin olarak vücuda getirilmiş ve destanın doğal dokusu bozulmuştur. Burada ise
yöntem olarak yine "Şekil olarak milli, içerik olarak Sosyalist" düşüncesi uygulama
alanına sokulmuştur.

204
SONUÇ

Folklor kavramı XIX. yüzyılın sözlü gelenekleri modem ideolojik amaçlar


doğrultusunda birleştirmeyi arzulayan romantik milliyetçi ideoloj inin bir parçası
olarak gelişmiştir, diyebiliriz. Batı 'da Romantizm' le birlikte ivme kazanan folklor
çalışmaları XIX. ve XX yüzyılda toplumların yeniden yapılanmasında önemli bir
.

propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Özellikle XX yüzyılda Batı 'da(Almanya,


.

İspanya, İtalya) ve Doğu'da (Çin, Sovyetler Birliği) meydana gelen önemli


toplumsal olaylarda hakim ideoloj ilerin toplumlara benimsetilmesinde folklor
ürünleri önemli roller üstlenmiştir. Toplumsal hafızanın temel unsurlarından birisini
oluşturan folklor ürünleri hakkında yapılan çalışmalar, hakim ideolojilerin
belirlediği hedefler doğrultusunda yürütülmüştür. Bazı ideoloj iler mevcut toplumsal
hafızayı silip yerine kendi ideoloj ilerinin kurguladığı yeni bir toplumsal hafıza
yaratma çabası içine girmişlerdir. Bunun sonucunda ise XX yüzyılın ortasında söz
.

konusu ideolojilerin hakim olduğu toplumlarda gerçekleştirilen folklor çalışmaları


ideolojik bir boyut kazanarak objektifliğini yitirmiş ve sonraki dönemlerde
bilimsellikleri tartışma konusu olmuştur.
Folklor ürünleri komünist ve nasyonalist ideoloj ilerde farklı şekillerde
yorumlanıp propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Nasyonalist ideolojilerde folklor
ürünleri milli unsurları içerisinde muhafaza eden bu yüzden de korunması gerektiği
düşünülen bir kültürel olgu; komünist rejimlerde ise komünist partinin değerlerinin
halka daha iyi anlatılmasını sağlayan emekçi sınıfın kolektif bir sanat faaliyeti olarak
algılanmıştır. Söz konusu algılama farklılığı da bu alanda yürütülen bilimsel
faaliyetlerde değişik metotların izlenmesi sonucunu doğurmuştur. Ancak her iki
ideolojinin liderleri folklor ürünlerinde mitolojik kahramanların yerini alarak
topluma sunulmuşlardır.
XIX. yüzyılın sonlarında işgal ettiği topraklarla Çarlık Rusyası sınırlarını
genişletmiştir. Çarlık döneminde işgal edilen bölgelerde Rus ve Ortodoks olmayan
toplumların Rus kültürüne ve Ortodoksluğa entegrasyonu misyonerler aracılığıyla
sağlanmaya çalışılmıştır. Bu dönemde Çarlık sınırları içerisindeki toplulukların
özellikle Türk topluluklarının kültürel (dil, folklor. . . ) unsurları mercek altına
alınmaya başlanmıştır. Böylece Türk topluluklarının dil ve folkloruyla ilgili ilk
çalışmalar başlamıştır. Bu çerçevede seyyah ve misyonerler heyetler halinde
Türkistan coğrafyasına ilmi seyahatler düzenlemişlerdir. Bu seyahatlerin en önemli
neticelerinden biri de Türk dünyasına ait birçok önemli halk edebiyatı örneğinin
derlenmesidir. Bu eserler arasında Türk kültür tarihi açısından Manas Destanı büyük
bir öneme sahiptir. Çarlık döneminde yürütülen söz konusu folklor çalışmaları ve
derlemeleri sayesinde Sovyetler Birliği dönemindeki folklor araştırmaları için
zengin bir folklor malzemesi miras kalmıştır.
XX yüzyılda çağa damgasını vuran ve sonraki dönemlerde etkisini uzun süre
.

devam ettirecek önemli gelişmelerden birisi de Ekim Devrimi'dir. Çarlık Rusyası


döneminde yürütülen milliyetler politikası, Sovyetler Birliği döneminde ana
çizgilerini kaybetmeden devam eden temel politikalardan biri olduğu söylenebilir.
Milliyetler politikasının bir uzantısı olan kültür politikaları da bu çerçevede
yürütülmüştür. Gerek Çarlık döneminde gerekse Sovyetler B irliği döneminde
NEZİR TEMUR

yürütülen milliyetler politikası çerçevesinde din, dil, etnik, sınırlar çözülmesi


gereken önemli problemler olarak görülmüştür.
1 9 1 7 yılında gerçekleşen Ekim Devrimi 'yle iktidara gelen Komünist Parti
önceliği, kendisine Çarlık Rusyası ' ndan miras kalan milliyetler problemine
vermiştir. Bu çerçevede kurulan Milliyetler Komiserliği 'nin başına Stalin
getirilmiştir. Devrimden önce ve devrimin ilk yıllarında bu konuda iyimser mesaj lar
veren Komünist Parti ve yöneticilerinin daha sonraki uygulamaları bu iyimser
havanın yok olmasına sebep olmuştur. Milliyetler politikası konusunda 1 920'li
yılların başında daha hoşgörülü bir tutum sergilenirken Sovyet merkeziyetçiliğinin
daha da belirginleşmesiyle 1 920' lerin sonunda bu tutum katılaşmıştır. Siyaset
bilimciler tarafından Stalin diktatörlüğü olarak tanımlanan Stalinizm kavramı,
Marksizm ve Leninizm'in önüne geçmiştir. Stalin' in önemli amaçlarından birisinin
de bütün kültürel kimliklerin içerisinde eridiği yeni bir Sovyet Kimliği ya da Sovyet
İnsanı yaratmak olduğu söylenebilir. Stalin'e göre bu kimliğin dili Rusça olmalıydı.
Çalışmamızda Sovyetler Birliği dönemindeki folklor politikaları, milliyetler
politikasının bir uzantısı olan kültür politikaları çerçevesinde ele alınmıştır.
Sovyetler Birliği döneminde milliyetler politikasındaki değişmeler aynı eksen
üzerindeki kültür politikalarını da etkilemiştir. Dil ve folklor alanındaki
uygulamalar, yürütülen faaliyetler gerek Lenin gerekse de Stalin döneminde ön
plana çıkan konulardır. Söz konusu iki alandaki faaliyetler birliğe bağlı bütün
topluluklarda paralel olarak yürütülmüştür. Dil ve folklor alanındaki çalışmalar
Bilim Komiteleri tarafından yürütülmüş ve denetlenmiştir. Bilim komiteleri, Lenin
döneminde temeli atı lan, Stal in döneminde ise bütün hatlarıyla belirginleşen Sovyet
merkeziyetçiliğinin bir parçası olarak kabul edilebilir. Bilim komiteleri daha sonra
Sovyet Bilimler Akademisinin birer şubesi olan Bilim Akademileri 'ne (Kırgızistan
Bilimler Akademisi, Özbekistan Bilimler Akademisi . . . ) dönüşmüştür.
Lenin döneminde Kırgızistan' da çok yönlü folklor çalışmalarına ve derleme
faaliyetleriyle başlanmıştır. Bu dönemde derleme faaliyetlerinde ön plana çıkan isim
Kayyum Miftakov 'dur. Kayyum Miftakov, Kırgızistan ' ın hemen hemen bütün
bölgelerini gezerek Kırgız folklor ürünlerinin çok büyük bir bölümünü derlemiş ve
yazıya geçirmiştir. O döneme kadarki Kırgız folkloru ile ilgili en geniş çaplı
derlemeyi Kayyum Miftakov gerçekleştirmiştir. Kayyum Miftakov ' un derleme
çalışmaları Komünist Parti 'nin yerel örgütleri tarafından hem organize edilmiş hem
de denetlenmiştir. Söz konusu dönem Kırgız folklor çalışmalarında ilklerin
yaşandığı bir dönem olarak kabul edilebilir. Kayyum Miftakov, Kırgız folklor
ürünlerinin nasıl derlenmesi gerektiği ve bu çalışmaların organize edildiği bir Kırgız
Folklor Derneği kurmuştur. Bu derneğin üyeleri ise öğrenciler ve bölgede görev
yapan öğretmenlerdir. Kayyum Miftakov ' un derleme metotlarında Rus
folklorcularının etkisi altında kaldığı söylenilebilir. Miftakov derlediği eserleri
yayımlamakta zorlanmıştır. Derlediği materyallerin sadece küçük bir bölümünü
yerel gazetelerde yayımlayabilmiştir.
Lenin dönemi ve 1 920'li yılların sonuna kadar derleme ağırlıklı süren folklor
çalışmaları bu dönemden sonra yerini gerek Çarlık Rusyası dönemi gerekse de
1 920'li yıllarda derlenen folklor malzemelerinin incelenmesi ve değerlendirilmesine
bırakmıştır. Tabii ki bu değerlendirmeler komünist ideolojinin belirlediği çerçevede
gerçekleştirilmiştir. Stalin ' in diğer alanlardaki baskıcı tutumu folklor çalışmalarını
da etkilemiştir. Bu dönemde Sovyet değerlerinin propagandasının yapıldığı Kırgız
folkloruna ait eserler ırcıların ve eldik akınların aracılığıyla dilden dile dolaşmaya

206
FOLKLOR ve İDEOLOJİ

başlamıştır. 1 932 yılında Sokolov' un yeni Sovyet folklorunun nasıl olması gerektiği
konusunda yazdığı makale, hem Sovyet folklorunun ilkelerini belirlemiş hem de
1 934 yılında gerçekleştirilecek B irinci Sovyet Yazarlar Birliği toplantısının
programını oluşturmuştur. M. Gorki, 1. Sovyet Yazarlar Birliği Toplantısı 'nın sonuç
raporunda folklor ürünlerinin önemini vurgulamış ve birliğe bağlı topluluklarda
folklor ürünlerinin hızlı bir şekilde derlenmesi için folklorcuların harekete geçmesi
gerektiğini dile getirmiştir.
1 934 yılında gerçekleşen bu toplantıda alınan kararlar, birliğe bağlı diğer
topluluklarda olduğu gibi Kırgızistan'daki folklor çalışmalarına da yön vermiştir. Bu
dönemde gerçekleştirilen derlemelerde öne çıkan isim lbıray Abdırahmanov'dur.
lbıray Abdırahmanov ilk derleme çalışmalarına Kayyum Miftakov'un yanında
başlamıştır ve Miftakov ile birlikte Sagımbay Orozbakov'dan Manas Destanı'nı
derlemişlerdir. Kırgız folklorunun birçok türüne ait çok sayıda malzeme derleyen ve
Yazarlar Birliği üyesi olan Abdırahmanov, derleme çalışmaları yanı sıra folklor
ürünlerinin basıma hazırlanışında önemli bir paya sahiptir. Aynca bu dönemde
Sovyet Kırgız Folkloru, Sovyet Kırgız El Jrları gibi ifadeler çeşitli vesilelerle dile
getirilmeye başlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı ' nın başlamasıyla birlikte folklor çalışmaları üzerindeki
baskı kısmen de olsa kalkmıştır. Savaş yıllarında özellikle kahramanlık destanları
üzerinde durulmuştur. Destan incelemelerinde destan kahramanlarının
vatanseverliklerini değerlendirilmiş ve tema olarak ön plana çıkarılmıştır. Bu
dönemdeki folklor ürünlerinde özellikle "Sovyet Vatanseverliği (Sovyet Patrotizmi)"
i şlenmi ştir. Bu çerçevede savaş yıllarında ve 1 940 ' l ı yıl lar boyunca Manas Destanı
üzerinde durulmuştur. Diğer folklor ürünleri, Manas Destanı hakkındaki
çalışmaların gölgesinde kalmıştır. Rej imin kuruluşundan 1 944 yılında Taşkent'te
toplanan Orta Asya Halk Edebiyatı Konferansı 'na kadar farklı Türk topluluklarının
folklor ürünleri arasında karşılaştırmalı bir çalışmadan bahsetmek zor
görünmektedir. Söz konusu konferansta birtakım kararlar alınır. Bu kararlar arasında
en dikkat çekici olanı "Halkbilim çalışmalarında, geçmişte, aralarında kültür alış
verişi ve ortak bağlar bulunan halklar için, karşılaştırmalar yapılmasına" izin
verilmesidir. Bu durumdan Zarifov (Özbek asıllı halk bilimci) ve Jirmunskiy
faydalanarak karşılaştırmalı metotla hazırladıkları " Özbek Kahramanlık Destanları"
adlı eserlerini yayımlamışlardır. Bu eserde hem Özbek destanları diğer Türk
destanlarıyla karşılaştırılıp birçoğunun ortak kaynaktan geldiği savunulmuştur, hem
de eski Yunan destanları İlyada ve Odyssie ile karşılaştırılmıştır.
Savaşın bitmesiyle birlikte halk bilimi çalışmalarına savaştan önce uygulanan
sıkı baskı ve denetim, şiddetini daha da artırarak geri dönmüş ve 1 94 7' de
yayımlanan " Özbek Kahramanlık Destanları" adlı eser parti yöneticilerinin sert
eleştirilerine maruz kalmıştır. Eseri yazanlar, Rus burjuvazisinin halk bilimcisi
olarak görülen Vesselovski 'nin ( 1 83 8- 1 906) yaklaşımını yeniden gündeme
getirmekle itham edilmişlerdir. Söz konusu destanlar ile eski Yunan destanları
arasında müşterekliklerin kurulmasının Marksizm'in Diyalektik Teorisi 'ne karşı
gelmek anlamına geldiği savunulmuştur. Rej imin, hakim ideoloj iye aykırı çalışmalar
yürüten folklorculara karşı tepkisi bazen oldukça sert olmuştur. Ünlü Rus Türkolog
A. N. Samoyloviç, Türk boyları özellikle Türkmenler arasında milliyetçi burjuvaziyi
uyandırmakla suçlanmış ve bu yöndeki yayınlarından dolayı yargılanmıştır.
1 950'1i yıllar büyük Türk destanlarına (Dede Korkut, Alpamış, Manas Destanı. .. )
halkçı olmadıkları için, daha doğru bir ifadeyle Pantürkist ve Panislamist

207
NEZİR TEMUR

ideoloj ileri ihtiva ettikleri iddiasıyla yapılan karalama kampanyalarının yaşandığı bir
dönemdir. Bu dönemde Sovyet B ilimler Akademisi, Yazarlar Birliği üyeleri söz
konusu destanları mercek altına almış ve büyük bir titizlikle destanlardaki hakim
ideolojiye ters düşünceler taşıdıklarına inanılan unsurlar (Panislamist ve Pantürkist)
ayıklanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda harmonize metinler ortaya çıkarılmıştır.
1 95 2 yılında Kırgızistan'da Manas Konferansı düzenlenerek bu toplantıda Manas
Destanı 'nın halkçı olup olmadığı tartışılmıştır. Söz konusu konferanstan çıkan
önemli kararlardan biri de Manas Destanı'nın çeşitli varyantlarından müteşekkil yeni
bir Kurama Varyantı 'nın oluşturulmasıdır. Bu doğrultuda 1 95 8 yılında Kurama
Varyant oluşturulmuştur.
Komünist ideoloji 'nin folklor ürünlerine etkisi iki şekilde olmuştur: 1 . Uyarlama
(adaptasyon) 2. Harmonizasyon (Yeniden Kurma). Sovyetler Birliği 'nin veya
Stalin'in yaratmak istediği Sovyet kimliğine ait değerler geleneksel Kırgız halk
edebiyatı türlerinde işlenmiştir. Burada Lenin tarafından ortaya atılan ve Stalin
tarafından uygulanan "şekil olarak milli, içerik olarak sosyalist " ilkesinden
hareketle geleneksel biçimlerde yeni daha açık bir ifadeyle Sovyet
modernizasyonuna ait unsurlar işlenerek geniş kitlelere bu değerler benimsetilmeye
çalışılmıştır. Aynca Lenin ve Stalin hakkında efsane şeklinde anlatılar türetilmiştir.
Ancak bu anlatılar halk edebiyatçıları tarafından bir halk edebiyatı türü olarak değil
modem edebiyata ait kısa anlatılar olarak değerlendirilmiştir. Harmonizasyon ise
halk edebiyatına ait hacimli eserlerde Sovyet ideolojisine zıt ideoloj i ler olarak iddia
edilen unsurların ayıklanarak eserin söz konusu ideoloj iye uygun hale getirilmesidir.
Bu tür çalışmanın en tipik özelliği 1 95 8 yılında girişi Yunusaliyev tarafından
hazırlanan Manas Destanı' nın harmonize varyantıdır.
Sovyetler Birliği dönemindeki folklorla ilgili çalışmalar, araştırmalar ve söz
konusu alandaki teorik tartışmalar, Sovyet hükümetinin resmi emriyle Marksist
ideoloj inin "toplum ve kültürün evrimt' düşüncesiyle yürütülmüştür. Stalin ' in
ölümünden sonra folklor çalışmaları üzerindeki baskı kısmen olsa da kalkmış, ancak
Stalin'in yarattığı korku psikoloj isi etkisini uzun süre bu çalışmalar üzerinde
hissettirmiştir. Stalin döneminde yapılan folklor çalışmaları ve ortaya çıkan folklor
ürünleri (Pseudofolklore) daha sonra muhtelif folklorcular tarafından eleştirilmiş ve
bilimsellikleri tartışılmıştır.
Sonuç olarak Sovyetler Birliği dönemindeki milliyetler politikası çerçevesinde
uygulanan kültür politikalarının bir uzantısı olan folklor ve dil politikaları söz
konusu dönem içinde muhtelif devirlerde değişik biçimlerde tezahür etmiştir. Dil ve
folklor çalışmaları hakim ideolojinin tesirinden kurtulamamıştır. Dil alanında Sovyet
politikalarının hedeflediği amaçlara ulaştığı söylenebilir. Folklor alanında ise söz
konusu dönemde uygulanan politikaların Kırgız Türklerinin folkloruna ait temel
unsurları yok edemediğini ancak bu dönemin Kırgız Türklerinin folklorunda önemli
bir tabakayı teşkil ettiğini söylemek mümkündür.

208
DiZİN

TERİM, YER VE ŞAHIS Bakşı, 70, 72


ADLARI DİZİNİ Bakü, 5 1 , 1 56
Bartold, 63, 82
Başkurtistan, 88
A. Falev, 84, 1 46 Bekbekey, 86, 95, 1 33 , 1 36, 1 39
A. K. Borovkov, 1 60, 1 6 1 , 1 62, 1 68 Belarus, 34
Aali Tokombayev, 50, 85 Bilge Kağan, 63
Abdulkadir İnan, 1 9, 56, 75, 76, 1 02 Bilmece, 1 3, 70, 1 00, 1 0 1 , 1 34, 1 3 8
Abraham Poppius, 2 Bolşevik, 1 7, 1 8, 24, 29, 3 1 , 34, 35, 36,
Achille Starace, 7 38, 39, 43, 45, 54, 5 5 , 78, 1 73, 1 76
Ahmet Baytursun, 36 Buhara, 3 1 , 52, 1 23 , 1 28, 1 66, 2 1 1 , 2 1 4
Ak Moldo, 1 1 6 Burjuvazi, 1 62, 1 63 , 1 64, 208
Akın, 57, 67, 70, 7 1 , 72, 7 3 , 74, 75, 8 1 , Cakıp, 1 49, 1 63 , 1 66, 2 1 3
86, 89, 90, 1 1 6, 1 20, 1 2 1 , 1 50, 1 79, Canış- Bayış, 1 4 1
208 Caramazan, 97, 1 O 1 , 1 34
Aksak Timur, 1 29 Caramazan, 86, 96, 97, 1 00, 1 34, 1 40
Alfabe, 2, 50, 5 1 , 52, 53, 1 1 7 Caysan Irçı, 70
Ali Şir Nevai, 46 Cedidizm, 37
Alimcan İbrahimoğlu, 36, 45 Ceti Ögüz, 1 1 6
Alkışlar, 69 Ceti-Suu, 88, 99, 1 1 7
Almambet, 60, 8 1 , 1 00, 1 1 9, 1 46, 1 48, Comoktor, 66, 67
1 49, 1 63, 1 66, 1 68, 1 69, 1 94, 1 96, Corsica, 7, 9
2 1 0, 2 1 3 , 2 1 4 Cöö Comoktor, 65, 66
Almanya, 1 , 2 , 3 , 4 , 6 , 8 , 9 , 30, 2 1 6 Çaki Kaptagayev, 93, 94, 1 1 8
Almasy, 8 3 , 1 34 Çarlık, 1 7, 3 1 , 32, 33, 34, 35, 36, 38, 39,
Almatı, 58, 70, 9 1 , 92, 99, 1 1 6, 238 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 54,
Alpamış, 46, 6 1 , 1 54, 1 57, 1 5 8, 205, 206, 56, 59, 68, 79, 1 1 5, 1 44, 1 50, 2 1 6, 2 1 7
218 Çeçendik Sözler, 1 2 7
Altay, 59, 60, 63, 96, 97, 98, 1 1 9, 1 52, Çeçenler, 74
1 53 , 1 63, 1 77, 209, 2 1 3 Çimkent, 3 1
Amerikan, 3 , 4, 27 Çin, 1 , 2, 3, 1 1 , 1 2, 1 3, 1 4, 1 5, 1 6, 30, 3 1 ,
Anders Sj orgen, 2 63, 1 5 8, 1 66, 1 68, 1 69, 1 73, 2 1 6, 230
Anthony Smith, 1 5 Çokan Velihanov, 57, 80, 1 34
Anti-Semitist, 8 Çüy, 8 1 , 83, 1 45
Antoloji, 1 3, 86, 1 1 2, 1 1 3 , 1 30 Dağıstan, 24
Antropoloji, 1 1 Dalmaçya, 7
Arabayev, 50, 93, 99, 1 46, 1 67 Dede Korkut, 39, 45, 46, 59, 60, 6 1 , 68,
Arkeoloji, 45 1 54, 1 55, 1 56, 1 57, 205, 206, 2 1 8, 232
Asan Kaygı, 97, 1 25 Diyakritikler, 50
At-Başı, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 9, 1 23, 1 25 Drenkova, 3 1
Avrupa, 1 , 2, 3, 4, i l , 1 3 , 1 5, 1 7, 30, 47, E. Malov, 64, 1 52
59, 79, 80 Ebubekir Divayev, 57
Aytış, 69, 1 27, 1 34, 1 40 Edward Spicer, 3 3
Azadowski, 1 7 Efsane, 1 3 , 1 4, 2 7 , 57, 7 1 , 9 7 , 1 34, 1 63,
Azerbaycan, 34, 44, 6 1 , 1 1 3, 1 56 1 74, 2 1 9
B. Yunusaliyev, 1 1 4, 1 53 , 1 60, 1 6 1 Efsaneler, 1 3 , 1 4, 65, 7 1 , 1 25, 1 30, 1 3 8,
Bagış Sazanov, 1 24, 1 26, 1 28, 1 30, 1 52, 1 45, 1 74
1 65 Egzotik, 1
Bakay, 82, 1 30, 1 49, 1 66, 1 8 1 , 2 1 4
NEZİR TEMUR
Ekim Devrimi, 1 7, 20, 34, 54, 84, 1 05, 5 8 , 59, 66, i l 1 1 30, 1 50, 1 75, 1 76,
'
1 1 2, 1 1 5, 1 30, 1 64, 1 67, 1 76, 1 77, 1 77, 1 78, 1 79, 1 80, 207, 2 1 9
1 80, 1 8 1 , 2 1 6, 2 1 7 Geleneksel, 3 , 1 2, 23, 28, 1 40, 23 1 , 232
Elatavust, 88 Gorki, 2 1 , 24, 27, 1 06, 1 73, 1 74, 1 78, 2 1 8
Emma Bona, 7 Grimm Kardeşler, 1
Engels, 40, 1 78 Gürcistan, 34
Entemasyonalist, 42, 1 48 Halk Bilimi, 1 , 2, 1 1 , 57, 60, 1 54, 2 1 8
Epik Şiir, 66, 67, 1 56 Halk Edebiyatı, 5 , 1 3, 1 4, 1 5, 1 7, 56, 57,
Er Töştük, 8 1 , 85, 94, 1 09, 1 1 3 , 1 4 1 , 1 46, 59, 60, 64, 65, 69, 79, 8 1 , 82, 84, 85,
1 53 , 205 86, 88, 93, 99, 1 00, 1 0 1 , 1 03 , 1 05 ,
Eric Hobsbawn, 1 5 1 06, 1 1 2, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 5, 1 1 7, 1 1 8,
Ermenistan, 34 1 33 , 1 34, 1 3 5, 1 36, 1 45, 1 47, 1 5 1 ,
Estonya, 34 1 63 , 1 70, 1 7 1 , 1 76, 1 77, 1 79, 1 80,
Etnik, 2, 4, 6, 9, 1 3, 29, 3 1 , 34, 37, 4 1 , 42, 2 1 6, 2 1 9
43, 44, 45, 49, 52, 54, 63, 2 1 6 Halk Hekimliği, 1 4
Etnografya, 7 , 8 , 3 1 , 38, 44, 45 Halk Sanatlan, 7 , 1 4
Eugene Kagaroff, 8 Halk Şarkılan, 9 , 1 2, 1 3 , 1 6, 2 8
Fakelore, 29, 30 Harezm, 3 1 , 5 2
Falangistler, 9 Harmonizasyon, 2 1 9
Falev Andreyeviç, 84 Hermann Bausinger, 4
Faşist, 3, 9, 1 0, 28, 29, 1 95 Hızır, 1 62, 206
Feodalizm, 6 1 , 1 37, 1 5 8, 1 66 Hikaye, 3, 57, 97
Festivaller, 6, 1 4 Hindistan, 1 6, 79, 208
Finlandiya, 2, 3 2 , 35 Hispanic, 1 0
Floransa, 7 Hitler, 3 , 4 , 25, 6 1
Folkl or, 1 , 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 1 0, 1 1 , 1 2, Hivc, 3 1
1 3 , 1 4, 1 5, 1 6, 1 7, 1 8, 1 9, 20, 2 1 , 22, Hokand, 3 1 , 1 65, 208
23, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 3 1 , 32, 45, Homo Sovieticus, 48
47, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 6 1 , 62, Hong Kong, 3
70, 78, 79, 80, 85, 86, 87, 9 1 , 1 02, Ibıray Altınsarin, 32
1 03, 1 06, 1 09, 1 1 0, i l i , 1 1 2, 1 1 3 , Ibıray Toyçinov, 93
1 1 5, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 1 9, 1 22, 1 23 , Ibırayım Abdırahmanov, 84, 85, 87, 93,
1 25, 1 26, 1 27, 1 28, 1 32, 1 3 5, 1 37, 94, 1 1 5, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 2 1 , 1 22, 1 3 1 ,
1 3 8, 1 42, 1 54, 1 7 1 , 1 73, 1 74, 1 75, 1 49, 233
1 76, 1 79, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9 !sık Göl, 63, 80, 8 1 , 83, 88, 89, 1 1 2, 1 45,
Fonetik, 44, 50, 1 03, 1 22, 1 45 1 85
Franco, 3, 9, 1 0, l 1 , 236 i. Kunoş, 57
Frunze, 3 1 , 5 1 , 52, 53, 56, 60, 63, 69, 72, İdeoloji, 6, 22, 29, 39, 1 75, 2 1 9
75, 76, 80, 86, 88, 99, 1 03, 1 06, 1 1 o, İlminskiy, 3 1 , 32, 33, 39, 1 44, 229
1 1 2, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 1 9, İlyas, 1 50, 1 62, 206
1 20, 1 23, 1 24, 1 25, 1 28, 1 30, 1 34, İsa Özkan, 205
1 3 5, 1 42, 1 47, 1 48, 1 49, 1 50, 1 5 1 , İslamcılık, 4 1
1 52, 1 58, 1 76, 1 77, 1 79, 1 8 1 , 1 83, İspanya, 1 , 2 , 3, 9 , 1 0, 1 1 , 30, 2 1 6
1 87, 1 90, 1 92, 1 94, 1 96, 1 98, 20 1 , İtalya, ı , 2 , 3 , 6 , 7 , 8 , 9 , 30, 2 1 6
202,206, 207, 208, 229, 230, 23 1 , 233, Jambıl Jabayuulu, 57
234, 235, 236, 237, 238, 239, 240 Johann G. Von Herder, 3
Fuad Köprülü, 73, 1 02 K. Klimoviç, 1 53
Gelenek, 1 3, 1 8, 27, 42, 48, 65, 70, 80, Kafkasya, 36, 37, 44, 48, 52, 1 56
8 1 , 87, 89, 9 1 , 92, 94, 95, 99, 1 00, Kanıkey, 8 1 , 1 00, 1 1 9, 1 28, 1 29, 1 46,
1 09, 1 1 0, i l 1, 1 33 , 1 74, 1 75, 1 76, 1 48, 1 49, 1 66, 1 80, 1 95, 2 1 3 , 2 1 4
1 77, 1 78, 205 Kapitalist, 1 2, 1 5, 1 8
Geleneksel, 2, 3, 4, 5 , 6, 9, 1 0, 1 2, 1 4, 1 6, Karakol, 76, 89, 92, 1 47
1 8, 20, 22, 24, 25, 26, 29, 47, 55, 57, Kasım Tınıstanov, 50, 5 1
Katalanya, 1 O

210
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Katanof, 57 Kurama Varyant, 1 62, 1 64, 1 66, 1 70,
Katolik, 9, 1 0 206, 207, 208, 2 1 0, 2 1 3 , 2 1 4, 2 1 5, 2 1 9
Kayyum Miftakov, 84, 85, 87, 88, 1 1 6, Kurmanbek, 67, 85, 98, 1 09, 1 1 0, 1 1 3,
1 1 8, 2 1 7, 2 1 8, 233, 238 1 1 4, 1 38, 1 4 1 , 205, 2 1 4
Kazakistan, 3 1 , 34, 38, 4 1 , 58, 6 1 , 62, 68, Kül Tegin, 63
72, 84, 88, 1 47, 1 80, 23 1 Kültür, 1, 2, 4, 6, 8, 1 0, 1 2, 1 6, 1 8, 27, 29,
Kırgız, 3 1 , 39, 44, 45, 46, 50, 5 1 , 52, 53, 3 1 , 32, 39, 44, 45, 47, 48, 49, 50, 5 1 ,
56, 57, 58, 60, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 52, 54, 55, 60, 64, 69, 78, 80, 1 05,
69, 70, 7 1 , 72, 73, 74, 75, 77, 78, 79, 1 07, 1 34, 1 54, 1 72, 1 75 , 205, 2 1 6,
80, 8 1 , 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9
90, 9 1 , 92, 93, 94, 98, 99, 1 00, 1 0 1 , Kültürel, 1 , 2 , 5 , 6 , 1 1 , 1 2, 1 9, 22, 25, 26,
1 03 , 1 04, 1 05, 1 06, 1 09, 1 1 0, 1 1 1 , 27, 29, 3 1 , 33, 37, 39, 44, 45, 46, 47,
1 1 2, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 5, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 48, 49, 50, 5 1 , 52, 54, 56, 58, 65, 78,
1 1 9, 1 20, 1 2 1 , 1 23 , 1 25, 1 27, 1 28, 79, 80, 82, 83, 84, 85, 88, 95, 1 02,
1 29, 1 30, 1 3 1 , 1 32, 1 33, 1 34, 1 35 , 1 04, 1 05, 1 09, 1 1 2, 1 1 5, 1 1 7, 1 1 8,
1 36, 1 37, 1 3 8, 1 4 1 , 1 42, 1 43, 1 44, 1 44, 1 45, 1 46, 1 50, 1 54, 1 56, 1 62,
1 45, 1 46, 1 47, 1 49, 1 50, 1 52, 1 53 , 1 75, 205, 2 1 4, 2 1 6, 2 1 7
1 54, 1 5 8, 1 59, 1 6 1 , 1 62, 1 63, 1 65 , Laos, 3 , 28
1 67, 1 68, 1 69, 1 70, 1 76, 1 77, 1 78, Latince, 2, 8
1 79, 1 80, 1 8 1 , 1 82, 1 83, 1 86, 1 87, Lauri Hanko, 33
1 90, 1 92, 1 93, 1 95, 1 96, 1 97, 1 98, Lehçe, 32, 44, 49, 5 1
200, 20 1 , 202, 205, 206, 207, 208, Lenin, 3 , 1 8, 1 9, 22, 23, 24, 25, 26, 33,
209, 2 1 0, 2 1 4, 2 1 7, 2 1 8, 2 1 9, 229, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 4 1 , 43, 44,
230, 23 1 , 232, 233, 234, 235, 236, 46, 49, 50, 54, 5 5 , 56, 57, 58, 79, 85,
237, 238, 239 87, 1 0 1 , 1 1 2, 1 1 3 , 1 1 5, 1 1 7, 1 30, 1 46,
K ı rgızistan, 34, 38, 39, 4 1 , 45, 5 1 , 52, 53, 1 54, 1 64, 1 68, 1 72, 1 74, 1 75, 1 76,
59, 60, 6 1 , 62, 63, 64, 70, 72, 8 1 , 83, 1 77, 1 78, 1 80, 1 82, 1 84, 2 1 7, 2 1 9,
85, 87, 88, 1 03, 1 04, 1 05, 1 09, 1 1 2, 230, 23 1 , 234, 239
1 1 3, 1 1 4, 1 1 5, 1 1 9, 1 24, 1 3 1 , 1 45, Leningrad, 8, 27, 1 1 2, 1 23, 1 60, 1 6 1
1 46, 1 48, 1 50, 1 53, 1 54, 1 55, 1 59, Leninizm, 1 5, 6 1 , 2 1 7
1 60, 1 6 1 , 1 62, 1 67, 1 69, 1 80, 2 1 7, Lermontov, 1 1 6
2 1 8, 2 1 9 Letonya, 34
Kırım, 3 1 , 36, 57 Liberal, 45
Kız Uzatuu, 67 Liguria, 7
Kızıl Ordu, 22, 23, 57, 1 1 2, 1 76, 1 79, 1 90 Lingua Franca, 52
Kocoçaş, 60, 1 1 3 , 1 1 4, 1 4 1 Lirik, 1 0, 66, 67, 86, 1 1 1 , 1 1 3, 1 32, 1 36,
Kolektivizasyon, 42, 1 76 1 3 8, 1 42, 1 48, 1 5 8, 1 79, 1 80
Kolektivizm, 1 5, 20, 54, 1 36, 1 78, 1 79 Litvanya, 34
Kolhoz, 20, 27, 67, 1 05, 1 76, 1 79, 1 85, Loyalistler, 9
1 89, 1 90, 20 1 M. Avezov, 1 1 4, 1 1 9, 1 2 1 , 1 47, 1 5 1 , 1 6 1
Kolhoz, 1 8, 23, 25, 42, 1 1 8, 1 74, 1 76, M . Bogdanova, 1 1 1 , 1 1 4, 1 1 5, 1 32, 1 34,
1 79, 1 85, 1 88 1 35, 1 36, 1 42, 1 52, 1 53 , 1 6 1 , 1 63, 1 64
Komsomol, 26, 1 08 M. İ Bogdanova, 1 1 1
Komünist Parti, 1 3 , 1 6, 1 7, 2 1 , 22, 26, 29, Magtımgulı, 46
38, 4 1 , 42, 43, 53, 62, 93, 98, 99, 1 0 1 , Makal, 69, 1 33 , 1 44, 23 1
1 02, 1 04, 1 05, 1 08, 1 1 2, 1 48, 1 55, Manas, 46, 56, 58, 59, 60, 6 1 , 64, 66, 69,
1 6 1 , 1 7 1 , 1 76, 1 86, 2 1 7 70, 73, 75, 76, 77, 78, 80, 8 1 , 82, 83,
Korkut Ata, 6 1 , 1 56, 1 57 84, 85, 87, 88, 89, 90, 92, 93, 94, 95,
Koşoktor, 67, 68 99, 1 00, 1 03 , 1 05, 1 1 0, 1 1 1 , 1 1 2, 1 1 3 ,
Kök-Torpak, 1 1 8 1 1 4, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 1 9, 1 20, 1 2 1 ,
Köroğlu, 46, 59, 6 1 , 69, 7 1 , 1 54, 1 56, 205 1 22, 1 23, 1 24, 1 25, 1 27, 1 28, 1 29,
Köroğlu Destanı, 46, 1 56 1 30, 1 3 1 , 1 34, 1 35 , 1 3 8, 1 4 1 , 1 44, 1 45,
Kruçşev, 1 7 1 1 46, 1 47, 1 48, 1 49, 1 50, 1 5 1 , 1 52,
1 53, 1 54, 1 55, 1 58, 1 59, 1 6 1 , 1 62,

21 1
NEZİR TEMUR
1 63 , 1 64, 1 65, 1 66, 1 67, 1 68, 1 69, Muhammed Şeybani, 7 1
1 70, 1 7 1 , 1 77, 1 80, 1 8 1 , 1 92, 1 93 , Muhtar Avezov, 76, 1 3 5
1 96, 205, 206, 207, 208, 209, 2 1 0, Mukay Elebayev, 50
2 1 3 , 2 1 4, 2 1 5, 2 1 6, 2 1 8, 2 1 9, 230, Musolini, 3 , 6, 7, 25
23 1 , 235, 236, 237, 239, 240 Müslüman, 1 6, 3 1 , 35, 36, 4 1 , 42, 44, 49,
Manas Destanı, 46, 56, 58, 6 1 , 64, 66, 70, 8 1 , 1 57, 1 58, 205, 207, 2 1 0
73, 75, 76, 77, 78, 80, 8 1 , 82, 83, 84, N . P . Andreev, 1 8
85, 87, 89, 93, 94, 95, 1 00, 1 03, 1 1 0, Narın, 76, 90, 92, 94, 95, 96, 97, 98, 99,
1 1 1 , 1 1 2, 1 1 3, 1 1 4, 1 1 6, 1 1 7, 1 1 8, 1 00, 1 1 8, 1 1 9, 1 23 , 1 25, 1 34, 1 47,
1 1 9, 1 20, 1 22, 1 23 , 1 27, 1 28, 1 29, 1 67, 1 78, 1 86, 1 99
1 3 1 , 1 34, 1 3 5, 1 38, 1 45, 1 46, 1 47, Nasyonal Sosyalizm, 4, 5
1 48, 1 49, 1 50, 1 5 1 , 1 52, 1 53 , 1 54, Nasyonalist, 7, 29, 2 1 6
1 55 , 1 58, 1 59, 1 60, 1 6 1 , 1 62, 1 63 , Nevruz, 68, 1 40
1 64, 1 65, 1 66, 1 67, 1 68, 1 69, 1 70, Niccolo Tommaseo, 7
1 7 1 , 1 77, 205, 206, 207, 2 1 4, 2 1 5, Nikolay Marr, 52, 53
2 1 6, 2 1 8, 2 1 9, 230, 236, 239 Nina Tumarkin, 24
Manasçı, 74, 75, 77, 92, 1 1 6, 1 1 8, 1 1 9, Ninni, 1 34
1 20, 1 22, 1 23, 1 24, 1 28, 1 29, 1 3 1 , Oliver Roy, 44
1 46, 1 52, 1 78 Orenburg, 38
Manasçılık, 66, 76, 78, 1 25, 1 53 Orta Asya, 3 1 , 33, 34, 35, 36, 37, 38, 4 1 ,
Mao Tse - Tung, 3 42, 5 1 , 52, 60, 63, 79, 84, 1 03 , 1 50,
Mark Azadovski, 1 , 25, 26 1 5 1 , 1 55, 1 58, 2 1 8, 229, 239
Marksist, 1 2, 1 5, 1 6, 28, 35, 37, 39, 44, Ortodoks, 1 7, 32, 46, 56, 2 1 6
46, 49, 53, 1 02, 1 55, 1 56, 1 62, 1 67, Ostrovmov, 33
1 68, 1 73, 1 75, 2 1 9 Otonom, 39, 4 1 , 1 03
Marksizm, 1 5 , 20, 37, 46, 60, 6 1 , 2 1 7, Oyun, 1 3 , 24
2 1 8, 237 Ozan, 70, 7 1
Marx, 1 72 Ö . Cakişev, 1 45, 1 49, 1 60, 1 6 1
Masal, 1 4, 1 6, 1 9, 57, 66, 7 1 , 95, 1 00, Ölöfidör, 67
1 1 7, 1 25, 1 34, 1 3 8, 1 63, 1 67 Özbekistan, 34, 38, 4 1 , 80, 1 5 5, 1 57, 1 5 8,
Mati Köseyev, 6 1 2 1 7, 232
Maveraünnehir, 3 1 , 3 9 Panislamist, 206, 207, 208, 2 1 0, 2 1 1 , 2 1 5,
Mekke, 1 3 1 , 207 218
Menkabe, 97, 1 0 1 , 1 34 Pantürkist, 37, 206, 208, 2 1 0, 2 1 1 , 2 1 5 ,
Michael Agricola, 2 218
Milano, 6 Pathet Lao, 3
Milliyetçilik, 1 , 1 5 , 45, 48, 58, 60, 79, Patriotizm, 1 50, 236
1 56, 1 58, 1 70 Paul Connerton, 2
Mirza İbrahimov, 6 1 , 1 56 Pekin, 1 6
Mit, 1 3 8 Polonya, 32, 3 5
Mitoloji, 1 3, 1 4 , 27 Potanin, 57, 82
Mitolojik, 9, 67, 1 25 , 1 3 8, 1 78, 2 1 6 Proleterya, 1 8, 38, 1 07
Modernizasyon, 1 2, 3 1 , 34, 48, 1 O 1 Proletkult, 1 8, 1 72, 233
Modemizm, 25 Pseudo-Folklore, 30
Moldo Kılıç, 74, 75, 1 67 Puşkin, 1 8, 1 1 6
Moldobasan Musulmankulov, 77, 1 24, Rafael Corso, 7
1 30, 1 65, 2 1 3 Rahmatulin, 59, 1 1 1 , 1 25, 1 32, 1 34, 1 3 5,
Moldova, 34 1 42, 143, 145, 1 49, 1 50, 1 52, 1 68
Moshkov, 57 Raisa Kıdırbayeva, 76
Moskova, 2 1 , 23, 24, 36, 45, 49, 5 1 , 54, Reaktsyaçıl, 1 63, 206
58, 64, 72, 86, 1 06, 1 1 2, 1 1 4, 1 46, Realizm, 59, 1 08, 1 72, 1 73
1 53 , 1 57, 1 58, 1 59, 1 60, 1 6 1 , 1 84, Repressiya, 2, 45, 1 73, 1 78, 1 80
200, 240 Rıza Kulizade, 1 56
Movimiento, 1 O Richard Dorson, 27, 5 5

212
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
Richard M. Dorson, 3, 29 Sovhoz, 1 8, 1 85, 1 88
Ritüel, 1 0 Sovyet Yazarlar Birliği, 20, 2 1 , 22, 85,
Roma, 8 1 08, 1 09, 1 57, 1 58, 2 1 8
Romantizm, 1 , 47, 1 5 8 Sovyetler Birliği, 1 , 2 , 3 , 1 1 , 1 3, 1 4, 1 7,
Rosenberg, 4 , 5, 6 20, 23, 25, 27, 29, 30, 3 1 , 34, 39, 40,
Rus, 1 6, 1 7, 1 8, 1 9, 20, 2 1 , 22, 23, 24, 25, 4 1 , 42, 44, 46, 47, 48, 5 1 , 53, 54, 55,
26, 28, 3 1 , 32, 33, 34, 35, 36, 39, 42, 56, 57, 58, 59, 6 1 , 62, 64, 75, 78, 79,
43, 44, 45, 46, 48, 49, 50, 52, 53, 5 5 , 80, 87, 9 1 , 1 0 1 , 1 04, 1 05, 1 1 3, 1 1 5,
56, 58, 60, 6 1 , 63, 64, 65, 7 8 , 79, 80, 1 32, 1 45, 1 46, 1 48, 1 53 , 1 54, 1 60,
8 1 , 82, 84, 85, 86, 92, 1 02, 1 04, 1 06, 1 6 1 , 1 69, 1 72, 1 73 , 1 75 , 1 79, 1 80,
1 1 0, 1 1 4, 1 1 5, 1 1 6, 1 22, 1 32, 1 33 , 206, 2 1 6, 2 1 7, 2 1 9, 230, 236
1 3 5, 1 42, 1 45, 1 46, 1 47, 1 48, 1 50, Sözlü Gelenek, 1 3 , 2 1 , 54, 64, 66, 79, 80,
1 5 1 , 1 53, 1 55, 1 5 8, 1 59, 1 67, 1 72, 8 1 , 83, 84, 86, 87, 88, 89, 9 1 , 92, 93,
1 73 , 1 74, 1 98, 20 1 , 2 1 6, 2 1 7, 2 1 8, 94, 95, 98, 99, 1 00, 1 0 1 , 1 06, 1 09,
229, 233 1 1 0, i l i , 1 1 2, 1 1 3, 1 33 , 1 34, 1 75, 1 76
Rusça, 32, 43, 44, 48, 52, 72, 83, 1 1 0, Stalin, 2, 3, 1 1 , 1 8, 1 9, 2 1 , 22, 23, 24, 25,
1 1 1 , 1 1 3, 1 1 4, 1 1 5, 1 24, 1 3 5, 1 45 , 27, 29, 30, 34, 35, 36, 37, 39, 40, 43,
1 47, 1 50, 1 55, 1 56, 1 58, 1 59, 1 62, 44, 45, 46, 47, 5 1 , 52, 53, 54, 55, 56,
1 64, 1 70, 1 79, 2 1 7 57, 58, 59, 6 1 , 79, 85, 1 02, 1 05, 1 06,
Rusya, 3 , 1 1 , 1 7, 1 8, 24, 28, 3 1 , 34, 36, 1 1 2, 1 1 5, 1 3 1 , 1 46, 1 54, 1 55, 1 7 1 ,
37, 38, 39, 4 1 , 43, 44, 48, 49, 56, 79, 1 73, 1 75, 1 76, 1 77, 1 78, 1 80, 1 84,
1 45 , 1 46, 1 50, 1 72, 208 1 85, 1 86, 1 88, 1 93 , 200, 2 1 7, 2 1 9,
S . Abramzon, 1 1 2 230, 234, 235, 236
Sagımbay Orazbakoğlu, 57, 1 62, 1 70 Stalinist, 48
Saksakay, 1 36 Stalinizm, 40, 1 05, 1 54, 2 1 7
Salavat, 8 8 Sultan Galiyev, 35, 36, 43
Samoyloviç, 5 7 , 2 1 8 Süleyman Stalskiy, 24
Sanat, 1 , 1 9, 2 1 , 40, 59, 68, 70, 86, 97, Şahbutak Sultan, 7 1
1 08, 1 55, 1 72, 1 73, 2 1 6 Şakir Ibrayev, 59
Sançı Sınçı, 7 1 , 1 27 Şapak Rısmendeyev, 1 24
San-Petersburg, 84 Şınldaft, 95, 1 00, 1 36, 1 39
Sart Ake, 7 1 Tacikistan, 38, 4 1 , 1 1 2
Sayakbay Karalayev, 66, 1 23, 1 24, 1 29, Tacitus, 62
1 48, 1 49, 1 52, 1 53 , 1 65, 206, 2 1 4 Talas, 63, 64, 87, 88, 89, 92, 99, 1 00, 1 0 1 ,
Self-Determinasyon, 3 1 , 37 1 1 8, 1 23 , 1 28, 2 1 3 , 2 1 4
Sembolizm, 25 Tamsilder, 1 27, 1 4 1
Semerkant, 1 5 8 Tanrı Dağlan, 63
Semetey, 66, 7 3 , 77, 80, 8 1 , 8 3 , 86, 88, Tao Lifan, 1 2
90, 98, 1 1 3 , 1 23 , 1 24, 1 28, 1 30, 1 34, Taşkent, 3 1 , 50, 60, 84, 86, 93, 99, 1 1 7,
1 4 1 , 1 46, 1 48, 1 49, 1 5 1 , 1 52, 1 6 1 , 1 1 8, 1 20, 1 46, 1 5 8, 209, 2 1 8, 232
1 66, 1 68, 1 80, 208, 2 1 4 Tatar, 1 9, 33, 43, 88, 99, 1 1 6, 1 5 8, 1 98
Seytek, 77, 82, 83, 1 1 3, 1 28, 1 30, 1 3 1 , Tekerleme, 70, 1 0 1 , 1 34, 1 37
1 4 1 , 1 46, 1 5 1 , 1 52, 1 6 1 , 1 68, 2 1 4 Tiyan-Şan, 87
Sınçı, 70, 7 1 , 72 Togolok Moldo, 74, 77, 86, 95, 98, 1 09,
Sibirya, 1 , 33, 34, 35, 36, 48, 52, 1 50, 230 1 1 0, 1 1 3 , 1 1 4, 1 1 5, 1 23, 1 25, 1 26,
Sicilya, 7 1 27, 1 28, 1 30, 1 3 1 , 1 39, 1 49, 1 52,
Simimov, 83 1 62, 1 66, 208, 2 1 4
Sokolov, 1 6, 1 7, 20, 2 1 , 22, 26, 27, 28, Tolstoy, 1 8, 48, 1 1 6
54, 58, 59, 2 1 7 Tolubay, 7 1 , 1 25
Sosyalist, 1 5 , 1 8, 2 1 , 25, 34, 38, 40, 4 1 , Tolubay Sınçı, 7 1
45, 46, 50, 5 1 , 52, 55, 58, 59, 1 0 1 , Toft, 89, 90, 1 1 8, 1 85, 1 93
1 07, 1 08, 1 55, 1 59, 1 73 , 1 77, 2 1 9 Tonyukuk, 63
Sosyalist Realizm, 45, 1 73 , 1 74, 1 78 Toplumcu Gerçekçilik, 45, 55, 59, 1 08
Sovhoz, 1 74 Totaliter, 2, 9, 27, 28, 45, 62

213
NEZİR TEMUR
Totem, 1 36
Tört Kül, 89, 9 1 , 92, 94, 99
Troçki, 35, 43, 1 54
Troisk, 8 8
Turan, 36, 206, 208, 209, 2 1 0
Turar Rıskulov, 36
Tuscani, 7
Türk, 1 9, 3 1 , 32, 33, 34, 35, 36, 38, 40,
4 1 , 44, 45, 46, 48, 50, 5 1 , 52, 54, 55,
56, 57, 58, 59, 60, 6 1 , 62, 63, 64, 65,
66, 69, 70, 7 1 , 72, 73, 75, 76, 78, 79,
8 1 , 82, 84, 1 02, 1 1 5, 1 3 1 , 1 34, 1 44,
1 45, 1 47, 1 5 1 , 1 54, 1 55, 1 56, 1 58,
1 59, 1 62, 1 70, 1 7 1 , 205, 206, 207,
208, 209, 2 1 0, 2 1 5, 2 1 6, 2 1 8, 229,
230, 232, 233, 234, 236, 237, 239
Türkçe, 36, 44, 45, 50, 5 1 , 72, 84
Türkçülük, 4 1
Türkistan, 3 1 , 32, 33, 36, 37, 38, 39, 4 1 ,
44, 45, 47, 48, 50, 5 1 , 52, 54, 56, 58,
64, 79, 83, 84, 88, 92, 1 02, 1 03, 1 1 5,
1 1 7, 1 44, 1 5 5, 206, 209, 2 1 6, 229,
233, 236, 239
Türkmenistan, 34, 38, 39, 4 1 , 48, 57, 59,
60, 6 1 , 62, 1 07, 1 56, 1 5 7, 232, 233,
236
Türkoloji, 32, 47, 5 1 , 56, 23 1
Udinese, 7
Ufa, 88
Ukrayna, 32, 34, 43
Umbria, 7
Von Kaufman, 48
Washington, 3
Wendy Reich, 1 , 2
Yerlileştirme, 3 1 , 39, 5 1
Yudahin, 72, 73, 1 1 1 , 1 2 8, 1 3 1 , 1 3 5, 1 5 3,
214
Yuri Sokolov, 20
Z. Bektenov, 88, 1 1 0, 1 3 1 , 1 32, 1 42, 1 48

21 4
KAYNAKÇA

ABDILDAYEV, Esenaalı ( 1 983). Kırgız Folklorunun Tarıhınan, Frunze.


ABDIRAHMANOV, Ibırayım ( 1 94 1 ). "Manastırı Kaysı Kılımdarda Bolgondugu Tuuraluu",
Sovyet Adabiyat Cana İskusstvo, Frunze.
ABDIRAKUNOV, Turdubay ( 1 974). Uluu Ata Mekendik Soguş Me;.gilindegi El lrları,
Kırgızstan Basması, Frunze.
ABRAMZON, S. M. ( 1 940). Tvorçestvo Kirgizkogo Naroda, Soviet Etnografiya.
ABRAMZON, S. M. ( 1 944). Çertı Voennoy Organizatsii i Tehniki u Kirgizov, AN SSSR,
Frunze.
AÇA, Mehmet (2003). "Orta Asya'da Uluslaşma Süreci ve Türkiyat Araştırmalarında Rus
İlminskiy ve Ardıllarının Rolü" Orta Asya 'nın Sosyo - Kültürel Sorunları: Kimlik,
İslam, Milliyet ve Etnisite, (Haz. Pınar Akçalı, Ertan Efegil). İstanbul: Gündoğan
Yay.
AKÇALI, Pınar (2003). "Modernleşme Uluslaşma Sürecinde Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri", Modernleşme ve Kültür, Haz. Gönül Putlar, Emine Onaran
İncirlioğlu, Bahattin Akşit, Ankara: Türkiye Kültür Araştırmaları Grubu.
AKINLAR ÇJGARMA CJLIGJNIN TARİHİNİN OÇERKTERİ ( 1 988). Bişkek.
AKİYEV, Kalık ( 1 958). Tandalgan lrlar, Frunze.
AKMA TALİYEV A., CAYNAKOVA A., CUMABA YEV İ., KEBEKOVA 8 . ,
KIDIRBAYEVA P., KIRBAŞEV K . , MUSAYEV S., ŞARŞENALİYEV Ö. D .
(2004). Kırgız Adabiyatının Tarıhı -Oozeki Çıgarmaçılıktın Canrları Folkloristka-,
C . I , i l , ili, i V V,VI, Bişkek.
,

ALIMKUL ( 1 965). Tandalgan lrlar, Frunze.


ALSPAUGH, Amy. The lntegration of Folk Culture and Bolshevik ldeals in Soviet Visual
Propaganda, Senior History Thesis, www.triceratops.brynmawr.edu.
ANDİÇAN, A. Ahad (2003). Cedidizim 'den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi,
İstanbul: Emre Yayınlan .
ARAL, Mehmet İsa (200 1 ). "Ekim İhtilalinden Sonra Sovyetler Birliği ' nde Manas Destanı
Üzerinde Oynanan Oyunlar ve Baskılar" Türk Kültürü, S. 243 : 475-48 1 .
ASSMAN, lan (200 1 ). Kültürel Bellek, Çev. Ayşe Tekin, İstanbul: Ayrıntı Yay.
AZADOVSKI, Mark ( 1 933). "Novıye Temı v Sovetskoi Folkloristike" (Sovyet
Folklorculuğunda Yeni Konular), Literaturnaya Gazeta Organ Orgkomiteta Soyuza
Sovetskih Pisateley SSSR İ FSFR, 1 1 Aralık, Sayı 57 s.4.
AZADOVSKI, Mark (2002). Sibirya 'dan Bir Masal Anası, Çev. İlhan Başgöz, Ankara:
Kültür Bak. Yay.
BA YHODCOYEV, S. ( 1 973). Ata Mekendik Soguş Me;.gilindegi El Oozeki Çıgarmacılıgı,
Frunze: İlim Basması.
BEKTENOV, Z.; BA YCİYEV, T. ( 1 993). Kırgız Adabiyatı, Bişkek: Mektep Neşriyatı.
BENINGSEN, Alexandre A. (2002). "Milli Türk Destanları Buhranı, 1 95 1 - 1 952: Mahalli
Milliyetçilik mi, Beynelmilelcilik mi?'', Çev. Dr. Metin ÖZARSLAN, Türkbilig, S.4,
Ankara.
BENNINGSEN, Alexandre ( 1 974). SSCB'deki Müslümanlar, Çev. Selim Taygan, Ankara.
BERNŞTAM, A. N. ( 1 945). Kırgız Elinin El Aralık Cana Soguştuk Mamilelerinin
Tarıhınan, SSSR İlimler Akademiyasının Kırgız Filialının Kabarlan.
BOGDANOV A, M. ( 1 943). "Nekotoriye Dannıye Po Klassifikatsii Kirgizskogo Folklora",
SSSR İlimder Akademiyasının Kırgızstandık Filialının Emgekteri, Frunze
BOGDANOVA, Medina ( 1 947). Kirgizskaya Literatura, Moskva.
BONÇ-BRUYEVIÇ, V. D. ( 1 933). "V.İ. Lenin O Folklore", Uteraturnaya Gazeta, Organ
Orgkomiteta Soyuza Sovetskih Pisateley SSSR i RSFR, Sayı 57 (3 1 2).
BOOBYER, Philip (2000). Stalin Era, Florence, KY, USA: Routledge.
NEZİR TEMUR
BRAKER, Hans ( 1 988). Çin Sovyet İlişkilerinde Milliyet Hareketleri .", Stratejik Açıdan
Sovyet Müslümanları ve Diğer Azınlıklar, Ankara.
BROVKIN, Vlademir N. ( 1 998). Russia After Lenin Politics, Culture and Society, 1 921 -
1929, Roudledge.
BURAN, Ahmet (2007). Kurşunlanan Türkoloji, Elazığ: Manas Yay.
CANNON, John Mc ( 1 998). Red Arctic: Polar Exploration and the Myth ofthe North in the
Soviet Union (1932 - 1 939), Oxford University Press.
CİGİTOV, Salican (2006). "Karanlık Yıllar ve Bir Mihenk Taşı : Sıdık Karaçev", Manas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Bişkek, 1 5 : 93 - 1 05 .
CONNERTON, Paul ( 1 999). Toplumlar Nasıl Anımsar?, Çev. Alaeddin Şenel, İstanbul:
Ayrıntı Yayın.
COLOVİÇ, İvan ( 1 994). Bordel Ratnika - Folklor i Politika-, Belgrad.
CUSUPOV, Keneş ( 1 993). Kırgızdar 1 - 2, Bişkek: Kırgızstan Basması.
CUSUPBEKOV, Şarşeke ( 1 982). Kırgız Makal Lakapları, Frunze .
ÇINAR, A. Abbas (2003). "Kazakistan' da Folklor Faaliyetleri", Dünya Halkbilimi
Çalışmaları, Haz. Gülin Öğüt Eker, M . Öcal Oğuz, Nebi Özdemir, Milü Folklor,
Ankara.
ÇOBANOGLU, Özkul ( 1 999). Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine
Giriş, Ankara: Akçağ Yay.
DEL NEGRO, Giovanna (2004). Passeggiata and Popular Culture in an ltalian Town
Folklore and the Performance of Modernity .Montreal, PQ, CAN: McGill-Queen's
University Press.
DENISOFF, R. Serge ( 1 969). "The Proleterian Renascence: The Folkness of the İdeological
Folk", The Journal American Folklore, Vol.82, No.323 : 5 1 - 65.
DORSON, Richard M. ( 1 962). "Folklore and the National Defense Education Act'', The
Journal ofAmerican Folklore, Vol. 7 5 , No:296: 1 60 - 1 64.
DORSON, Richard M. (2007): Günümüz Folklor Kuramları, Çev. Selcan Gürçayır, Yeliz
Özay, Ankara: Geleneksel Yay.
DOW, James R. ( 1 987): "German Volkskunde and National Socialism", The Journal of
American Folklore, Vol. 1 00, No. 397: 300- 304.
DOW, James R.; LİXFELD, Hannjost ( 1 99 1 ). "National Socialistic Folklore and Overcoming
the Past in the Federal Rebuplic of Germany'', Asian Folklore Studies, Vol. 50,
No. 1 : 1 1 7- 1 53
ERDEM, Melek ( 1 999). "Türkmenistan'daki Dede Korkut Destanlarının Türkmen Şuurunun
Yaratılmasındaki Etkileri'', Kök Araştırmalar, 1 . cilt, 2, Ankara.
ERKEBAYEV, Abdıganı ( 1 997). "Kırgız Halkının Devrim 'e Kadarki Edebi Mirası
Hakkında" Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, , Ankara, 1 1 : 21 - 27.
F. SZIPPL, Richard ( 1 996). "Folklore under Political Pressure", Asian Folklore Studies,
Vol. 55, No. 2.:229 - 237.
FALEV, P. A. ( 1 922). "Kak Stroitsiya Kara-Kirgizskaya Blina", Nayka i Prosveşeniye,
Taşkent.
FEDAKAR, Pınar Dönmez (2004). "Karakalpak Halk Kültürü Üzerinde Siyasal Etkiler ve
Karakalpak Efsanelerinde Değişim", Halk Kültüründe Değişim Uluslararası
Sempozyum Bildirileri, Motif Vakfı Yay . : 1 46 - 1 55 .
FEDAKAR, Selami (2004). "Özbekistan 'da Destan Çalışmalarının Tarihçesi'', Milli Folklor
Dergisi, 62.
FOLKLORUN SAHTESİ: FAKELORE (2007). Haz. Selcan Gürçayır, Ankara: Geleneksel
Yay.
GIA T, Ruth B. (200 1 ). Facist Modernities İtaly 1922 - 1945, University of Califomia Press.
GOFF, Rachell (2004). "The Role of Traditional Russian Folklore in Soviet Propaganda",
Perspectives Student Journal, Vol. 1 2 : 1 - 7.
GORKİ, Maksim (2007). Edebiyat Yaşamım, Çev. Şemsa Yeğin, İstanbul: Payel Yay.
GÖMEÇ, Saadettin (2002). Tarihte ve Günümüzde Kırgız Türkleri, Ankara: Akçağ
Yayınlan.

216
FOLKLOR ve İDEOLOJİ
GRENOBLE, Lenore A. (2003). Language Policy in the Soviet Union, Secaucus, NJ, USA:
Kluwer Academic Publishers.
GÜNAY, Turgut ( 1 976). "Türk Halk Şiirinde İlk 'Deyişme' Örnekleri", Uluslararası Folklor
ve Halk Edebiyatı Semineri Bildirileri, Ankara:253-257.
GÜNGÖR, Ahmet; GÜNGÖR, Asel Cailova ( 1 998). Kırgız Atasöz/eri, Ankara.
GÜRÜN, Kamuran ( 1 99 1 ). Türk Sovyet İlişkileri (1920-1953), Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yay.
HAYİT, Baymirza ( 1 995). Türkistan Devletlerinin Mi/ü Mücadele Tarihi, Ankara: Türk
Tarih Kurumu Yay.
HOBSBAWM, Eric ( 1 990). Nation and Nationalism since 1870: Programme, Myth,
Rea/ity, Cambridge.
HOBSBAWM, Eric; RANGER, Terence (2006). Geleneğin İcadı, Çev. M. Murat Şahin,
İstanbul: Agora Kitaplığı.
HUDAYBERDİYEY, Y.A. ( 1 965). Türkmenistan Kommünistik PartiyasınılJ TarıhınılJ
Oçerk/eri, Aşgabat: Türkmenistan Neşriyatı.
IBIKEYEY, S. ( 1 966). Kırgız Elinin Oozeki Adabiyatındagı Ateizmdin Elementleri,
Kırgızstan Basması, Frunze.
iBRAYEY, Şakir ( 1 998). Destanın Yapısı (Kazak Destanlarında İnsan, Zaman ve Mekan),
Türkiye Türkçesine Aktaran A. Abbas Çınar, Ankara: AKM Yay.
İBRAİMOY, K. ( 1 987). Kayyum Miftakov, Frunze: İlim Basması.
İBRAİMOY, K. ( 1 987).lbırayım Abdırahmanov, Frunze: İlim Basması
İNAN, Abdulkadir ( 1 99 1 ). "Rus İhtilali Tarihinde -Proletkult-'', Makaleler ve İncelemeler 2.
cilt, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
İNAN, Abdulkadir ( 1 99 1 ). "Türk Kavimlerinin Halk Edebiyatında Rus İstilasının Yankıları",
Makaleler ve İncelemeler 1, il. cilt, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
KABİROY, İ. E. ( 1 947). Kırgızdın Sovettik Folkdoru, Frunze:Kırgızmambas.
KADI ROY A, Salkınay; KIDIRBA YEY A, Rayza (2000). Kırgızdın Kaada - Salt Irları,
Bişkek.
KAMENESKY, Christa ( 1 972). "Folklore as a Political Tool in Nazi Germany", The Journal
of American Folklore, Y ol. 85, No. 337:22 1 - 235
KAMENETSKY, Christa ( 1 977). "Folktale and İdeology in the Third Reich", The Journal of
American Folklore, Yol. 90, No. 356: 1 68 - 1 78.
KA YİPOY, Süleyman ( 1 98 1 ). El lrçıları, Frunze.
KIRGIZ ELİNİN OOZEKİ ÇIGARMA ÇILIK TARiHiNiN OÇERKİ, ( 1 973). Frunze.
KIRGIZDIN SO VETTİK FOLKLORU, ( 1 947). Frunze: Kırgızmambas.
KREINDLER, Isabelle ( 1 977). "A Neglected Source of Lenin 's Nationality Policy'', Slavlc
Review, Y ol. 36, No. 1 : 86 - 1 00.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad ( 1 989). Edebiyat Araştırmaları 1, İstanbul: Ötüken Yay.
KUDA YBERGENOY, Kıdırkan ( 1 966). Kırgız Sovyet El lrları, Frunze İlim Basması.
KUDA YBERGENOY, Kıdırkan ( 1 969). lrçılar Door Carçısı, Frunze: İlim Basması
KURMANALI, Metis ( 1 990). Muras, Frunze.
LANDAU, Jacob M.; HEINKELE, Barbara Kellner (200 1 ). Politics of Language in the ex ­
Soviet Muslim States, London: Hurst anda Company.
LEE, Stephen J. ( 1 999). Stalin and The Soviet Union, London and Newyork: Roudlege.
LENGERANLI, Yunus (200 1 ). "Sovyet Döneminde Türkleri Ruslaştırmak Amacıyla
Uygulanan Dil ve Diğer Politikalar Üzerine Bir İnceleme", Türk Yurdu Dergisi,
2 ! .cilt, Ankara, 69: 1 2- 1 8 .
MALİKOY, K. ( 1 94 1 ). Manastagı Elester: Mektep Çagındagı Baldar Üçün, Frunze
MAMIROY, M. ( 1 964). "Manas Eposunun Sovettik Mezgilde İzildenişi'', Orus
Okumuştuu/arı Manas Eposu Cönündö, Frunze: Kırgızstan Basması.
MAMIROY, M. ( 1 967): "Comokçu, Cıynooçu", Folklorist, Ala - Too, Frunze.
MAMIROY, M. ( 1 964). Orus Okumuştuuları "Manas" Eposu Cönündö, Frunze: Kırgızstan
Basması.

217
NEZİR TEMUR
MANAS BİRİNCİ BÖLÜK I KİTEP ( 1 958). (Haz. B. M. Yunusaliyev), Frunze:
Kırgızmambas.
MANAS (Sagımbay Orazbakuulu 'nun varyantı boyunça akademik basılış), 1. Kitep, ( 1 995).
Bişkek.
MANAS ENTSİKLOPEDİYA, ( 1 995). 1, il. cilt, Bişkek.
MARGULAN, Elkey ( 1 965). Manastın Çokon Cazıp Algan Nuskası Tabıldı (Manas 'ın
Çokon'un Yazıp Aldığı Nüshası Bulundu)", Kazak Edebiyatı Gazetası, Alma-Ata.
MC CANNON, John ( 1 998). Red Arctic: Polar Exploration and the Myth o/ the North in
the Soviet Union (1931 - 1939), Oxford University Press.
MİFT AKOV, K. ( 1 927). "El Adabiyatın Cıynoçularga Karata (El Adabiyatının Türlörü)'',
Erkin - Too, Frunze.
MiLLER, Frank J. ( 1 980). "The İmage of Stalin in Soviet Union", Russian Review, Vol.39,
No. 1 : 50 -67.
MiLLER, Frank J. ( 1 990). Folklorefor Stalin: Russian Folklore and Pseudofolklore of the
Stalin Era, London: M. E Sharpe Armonk.
MORAN, Berna ( 1 974). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, İstanbul: Cem Yay.
MUSA YEV, S . ; TAŞTEMİROV, C. ( 1 958). Kırgız Adabiyatı, Frunze.
MUSAEV, Samar; AKMATALİEV, Abdıldacan (2000). Akılman Kalıgul, Bişkek: Şam
Basması.
NASKALİ, Emine Gürsoy; ŞAHİN, Liaisan (Editörler) (2007). Stalin ve Türk Dünyası,
İstanbul: Kaknüs Yay.
OINAS, Felix J. ( 1 973). "Folklore and Politics in the Soviet Union", Slavic Review, Vol. 32,
No. 1 : 45-58.
OKTAY, Ahmet (2003). Toplumcu Gerçekçiliğin Kaynakları, İstanbul: Everest Yay.
ORTIZ, Carmen ( 1 999). "The Uses Of Folklore By The Franco Regime", The Journal of
American Folklore, Vol. 1 1 2 , No. 446: 479-496.
OSMONOV, A. ( 1 965). "Manastın Murasçısı'', Çıgarmalar Cıynagı, Frunze.
ÖNER, Mustafa (2004). "Türkistan'da "Ozan"ın Sovyetleştirilmesi Örneği Olarak Jambıl
Jabay", Kök Araştırmaları VI ( 1 ):77.
ÖZKAN, İsa ( 1 995). Manas ' ın "Türk Destanları İçindeki Yeri ve Önemi'', Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Manas Bilgi Şöleni Bildirileri, Van.
ÖZKAN, İsa ( 1 995). "Manas Destanı 'nda İslami Unsurlar", Manas Destanı ve Etkileri,
Uluslar arası Bilgi Şöleni, Ankara: A.K.M Yay . : 1 93 - 200.
ÖZKAN, İsa ( 1 997). "Jambıl Japaulı ve Kazak Edebiyatı", Anayurttan Atayurda Türk
Dünyası, Ankara, 1 1 .
ÖZKAN, İsa (2007). "Sovyetler Birliği Döneminde Türkmenistan 'da Folklor Çalışmaları",
Türk Dünyası Araştırmaları "Bengü İzler", Ankara: Pagema Yay.
ÖZTÜRKMEN, Arzu ( 1 998). Türkiye 'de Folklor ve Milliyetçilik, İstanbul: İletişim Yayınları
PRESTON, Paul ( 1 984). Revolution and War in Spain 1931-1939, London and
Newyork:Routledge.
PROPP, Vladimir ( 1 998). Folklor, Teori ve Tarih, Çev. Necdet Hasgül, Tolga Tanyel,
İstanbul: Avesta Yay.
RAHMATULİN, K. ( 1 942). Uluu Patriot, Ukmuştuu Manas, (Vclikiy Lcgendarnıy Manas),
Frunze.
RAHMATULİN, K. ( 1 943). "Er Cigit Körkü El Menen: Kırgız Edebiyatındagı Patriotizm",
Sovyet Kirgiziya, Frunze.
RAHMATULİN, K. ( 1 945). Manasçılar, İnv. No: 1 289, Frunze.
REICH, Wendy ( 1 97 1 ). "The Uses of Folklore in Revitalization Movements", Folklore, Vol .
82: 233-244.
ROY, Oliver (2005). Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Çev. Mehmet Moralı,
İstanbul: Metis Yayınları, 2 .baskı.
SARAY, Mehmet ( 1 996). Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yay.
SAMANÇİYEV, T.; MAMBETALİYEV, A. ( 1 978). Kırgız Adabiyatı, Frunze.

218
FOLKLOR ve İDEOL< >J 1
SAUSSURE, Louis De (2006). Manipulation and ldeologies in the Twentieth Century:
Discourse, Language, Mind.Amsterdam, NLD: John Benjamins Publishing
Company.
SIDIKBEKOV, T. ( 1 952). "Manas Eposunun Eldigi Cönündö" Kızıl Kırgızstan, Frunze: iV
-VI.
SIMONE, William E. ( 1 978). "Fascists and Folklorists in İtaly", The Journal of American
Folklore, Yol. 9 1 , No.359: 344 - 353.
SMİDCHENS, Guntis (2000). "Folklorizmi Yeniden Değerlendirmek" Çev. Altuğ Yılmaz,
Folklor I Edebiyat, VI. c., 4, Ankara: 8 1 -98.
SOKOLOV, Yuri ( 1 93 1 ). "Diskussia o znachenii fol 'klora i fol'kloristiki v rekonstruktivnyi
period'', Literatura i Marksizm: 9 1 - 1 1 4.
SOKOLOV, Yuri ( 1 933). Literaturnaya Gazeta Organ Orgkomiteta Soyuza Sovetskih
Pisateley, SSSR İ FSFR, 57, 1 1 .
SOLIS, Femando Leon (2003). Negotiating Spain and Catalonia: Competing Narratives of
National İdentity, Bristol: İntellect Boks.
SOORONOV, Omor ( 1 99 1 ). Aktan Tınıbek Uulu, Bişkek.
SÖNMEZOGLU, Faruk ( 1 995). Uluslar arası Politika ve Dış Politika Analizi, İstanbul.
SO VETTER SOYUZUNUN KOMMUNİSTTİK PAR TİYASININ TARiHi ( 1 963). Frunze.
STOKKER, Kathleen, Hurry Home, Haakon ( 1 996). "The Impact of Anti-Nazi Humor on the
İmage of the Norwegian Monarch", The Journal of American Folklore, Yol. 1 09,
No. 433:289 - 307.
STRASBERG, Richard E. (2000). Chinese Bestiary, University of Califomia Press.
SUVANBEKOV, Cürsün ( 1 976). Kırgız Elinin Baatırdık Epostoru, Frunze: Mektep
Basması.
TANA YEV, Toktoş ( 1 998). Kırgız Folklorundagı Lirikalık Canrlar, 1. Kitep, Komduk
İl imler İnstitütü, Oş.
TANA Y EV, Toktoy ( 1 99 1 ). Kırgız El Oozeki Çıgarmaçılıgının Canrdık Bölünüşü, Oş.
TARIHTARDIN CIYNA G/ (MA CMU A TUT - TA VORİH) ( 1 996)., Haz. Moldo Mamasabır
Dosbolov ve Omor Sooronov, Bişkek.
TAŞTEMİROV, Caki ( 1 970). V. İ. Lenindin Obrazı Kırgız Poeziyasında, Frunze : Kırgızstan
Basması.
TAŞTEMİROV, C.; ZAKİROV, S. ( 1 973). Kırgız Elinin Oozeki Çıgarmaçılık Tarıhının
Oçerki (Kırgız Halkının Sözlü Edebiyatının Tarihine Bakış), Frunze : İlim Basması.
TOKOMBA YEVA, A.; Kayyum Miftakov ( 1 892- 1 948), Kırgız SSSR İlimler Akademiyası,
F runze 1 99 1 .
TOKOMBA YEVA, A . ; Kırgız El lrları, Frunze 1 978.
TOKOMBA YEVA, Anar; KEBEKOV A, Batma ( 1 967). Kırgız El lrları, Frunze.
TUOHY, Sue ( 1 99 1 ). "Cultural Metaphors and Reasoning: Folklore Scholarship and İdeology
in Contemporary China", Asian Folklore Studies, Yol., 50, No. 1 : 1 89-220.
TURSINOV, E. D. ( 1 976). Kazak Ayız Edebiyetin Casayışlardın Bayırgı Ökilderi,
Almatı :Gınm Basması .
USER, Hatice Şirin (2006). Başlangıçtan Günümüze Türk Yazı Sistemleri, Ankara: Akçağ
Yay.
UZMAN, Mehmet (2005 ). Türkistan 'da Dil Tartışmaları Özbekçenin İcat Edilişi (191 7-
1 940), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enst., Basılmamış Doktora Tezi, Ankara.
ÜMÖT ALİYEV, Şarşenbek ( 1 977). Lenin Cana Oktyabır Kırgızdın Eldik Poeziyasında,
Frunze: Kırgızstan Basması.
VAN SCHENDEL, Willem (Ed.) (200 1 ). /dentity Politics in Central Asia and the Muslim
World: Nationalism, Ethnicity and Labour in the Twentieth Century. London: GBR:
1. B. Tauris & Company, Limited.
VİRTANEN, Özlem Eraydın (2002). Dil Politikalarına Bütüncül Bir Yaklaşım: Orta
Asya'da Dil Politikaları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enst. (Basılmamış
Doktora Tezi), İstanbul.

219
NEZİR TEMUR
WIMBUS, S. Ender ( 1 986). Sovyet Orta Asyasında Soysuzlaştırma Politikası, Çev. Yasin
Ceylan, ODTÜ Asya-Afrika Araştırmaları Grubu, Ankara.
YEN, Alsace C. ( 1 969). "Red China' s Use of Folklore", Literature East and West, Yol. 8:
72 - 86.
YEN, Chun-chiang ( 1 967). "Folklore Research in Communist China", Asian Folklore
Studies, Yol. 26, No. 2 : 1 -62.
YILDIRIM, Dursun ( 1 998). "Sözlü Kültür ve Folklor Kavranılan Üzerine Düşünceler'', Türk
Bitiği, Ankara: Akçağ Yay.
YILDIZ, Naciye ( 1 995). Manas Destanı (W. Rad/off) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve
Tahliller, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay.
YILDIZ, Naciye (2007). Kırgız Halk Edebiyatı - l, Ankara: Alp Yayınevi.
YILMAZ, Mehmet ( 1 999). Manas Destanı 'nın Epik Kurallara Göre İncelenmesi( Sagımbay
Orazbakov 'un Varyantı 1. Cilt), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum.
YUDAHİN, K.K. ( 1 94 1 ). Kirgizsko - Russkiy S/ovari, Moskva.
YUDAHİN, K. K. ( 1 953). "O Kirgizskom Terrni <Akın>", Akademiku
V.A.Gordlevskomu, Moskva.
YUNUSALİYEV, B. K. ( 1 952). K Voprosu ob Epohe i Vozinknovenin Eposa "Manas", Sov.
Kirgiziya.
ZAİROV, Saparbek ( 1 982). Kırgızko Russkiye Pos/ovistı Pogovorki i İueçeniya, Frunze
ZAKİROV, Saparbek ( 1 98 1 ). Oozeki El Çıgartmacılığında Ataestik Karayışlar(Sözlü
Gelenekteki Ataestik Yaklaşım/ar), Frunze: El Kençi.
ZAKİROV, Saparbek.; TOKOMBAYEVA, A. ( 1 9 64) Kırgızdın Lirikalarının Canrdık
.

Özgöcölüktörü, Frunze İlim Basması.


ZAKİROV, Z. ( 1 964). Manas Eposu İzildöö Kee Mase/e/er, Frunze.
ZIPES, Jack ( 1 980). "Folklore Research and Westem Marxism: A Critical Replay", The
Journal of American Folklore, Vol. 9 1 : 329- 3 3 7 .

220

You might also like