You are on page 1of 112

ÜfiÜYORUM

ANNE
SADIK SÖZTUTAN

SERBEST
ÜfiÜYORUM
ANNE
SADIK SÖZTUTAN

SERBEST
Bab›ali Kültür Yay›nc›l›¤›: 184
Serbest: 6

Üflüyorum Anne
Sad›k Söztutan
Kapak Tasar›m
Davut Okumufl

‹ç Tasar›m
BKY Ajans

© Yay›n Haklar›
Bab›ali Kültür Yay›nc›l›¤›’na aittir.

Birinci Bask›: May›s 2009

ISBN: 978-9944-118-76-7
Sertifika No: 12393

29 Ekim Cad. No: 23, 34530 Yenibosna/‹STANBUL


Tel: (0212) 454 21 65 • (0212) 454 21 67 • (0212) 454 21 69
GSM: (0505) 584 03 79 Faks: (0212) 454 21 71
www.bky.com.tr • bky@bky.com.tr
Bask› ve Cilt
MAPSAN Matbaac›l›k
Davutpafla Cad. Güven Sitesi C Blok 278 Topkap›/‹STANBUL
Tel: (0212) 544 36 66 • (0212) 544 77 74 • Faks: (0212) 544 72 64
SADIK SÖZTUTAN

1961 Kars do¤umlu. Çok say›da fliir, f›kra ve hikâye


yazd›. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Spor
Yazarlar› Derne¤i ve Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi
üyesi. Sürekli Bas›n Kart› sahibi. Halen bir gazetenin spor
müdürlü¤ünün yan› s›ra spor edebiyat›na dönük kalem
ürünleri vermeye devam etmektedir. Sad›k Söztutan evli
ve 2 çocuk babas›d›r.

sadiksoztutan@hotmail.com
Yay›nlanm›fl eserleri:
Ben Senin Yerinde Olsayd›m Bunlar› Kitap Yapard›m -1999
Gol Olmasa da Hareket Güzeldi -2000
S›ra Bana Geldi¤inde Bilet Bitmiflti -2001
Faili Meçhul Spor Öyküleri -2002
Spor Bir Hikayedir -2002
Sana Gözyafl› Vâdediyorum -2006
Seni Seviyorsam Bundan Sana Ne -2008
Üflüyorum Anne - 2009
‹Ç‹NDEK‹LER
Üflüyorum Anne 7
Seni Görmüfl Gibiyim Ana 9
Gözlerini Açt› Annem 11
Sevgili 13
Al›yorlar Götürüyorlar 15
Sar› Saçl› Yak›fl›kl› 17
Ot tafl›n alt›nda kalmaz! 21
Finale Ç›kaca¤›m Anne, Göreceksin 23
Anne Sevgii 25
Hatun Kifli Niyetine 27
Çocuk Dergisi Öyküsü 29
Sen Ölme Dayanamam 31
Anneme Sporcu Oldu¤umu Söylemeyin 35
Vahfli Erkek 37
Perde ‹ndi 39
Kad›nlar Tuvaleti 43
Dokuz Do¤urmak 45
Gelin Gelin 47
Kesildi mi Ellerin? 49
Ertelenmifl Bir Ac›... 51
Kadirbilir 53
Anas›n›n Yavrusu 57
Hât›ra Yafll›n›n Bastonudur 59
Sessiz Telefon 61
Hakemin Annesi 65
Yoklu¤una Hiç Al›flmayaca¤›m 67
Çok Acil Teflekkür 71
Anne Yar›s› 75
Sakal›m Batard› Bebek Yüzüne 77
Çaresi Yok Abi Bunu dövece¤iz 81
Sak›n Söyleme Sürpriz Olsun 85
Anac›¤›m› Görmek ‹stiyorum 87
Anneniz Niye Gelmedi Sahi 89
Dizi ‹zlemeye Devam Edin 93
Yüksekten Uçma, Düflünce ‹ncinirsin 95
Önce Anneye Sayg› 97
Annem Baklava Yapt› 99
Önder’in Annesi 103
K›yma Yavruma 105
“Annem Bana K›z Bulmufl” 107
Çocu¤um Olacak m›? 109
“Sizin hiç anneniz öldü mü?”
Benim öldü.
74 yaşındaydı.
Yaşarken yeterince yanında olamadığım için, bir
gün ölürse pişman olacağımı biliyordum.
Ölünce pişman oldum.
7 yaşındayken annesini, 37 yaşındayken
kocasını, 67 yaşındayken kızını, 74 yaşındayken
oğlunu kaybetmiş, yaşamaktan yorulmuştu.

Varsa, bütün yazı yeteneğimi annem ve anneler
için harcamak isterdim.
Ama biliyorum ki anneler için yazılmış,
söylenmiş her söz eksiktir.

Biz doğulular; babamızı, annemizi,
çocuklarımızı… “uzaktan” severiz.
Yetiştiğimiz iklimde “Seni seviyorum.” yoktu.
Dokunmak, sarılmak yoktu.
Bugün, bu yaşta öğrendim ki, anneler için
gözkapaklarının ardında her zaman dökülmeye
hazır gözyaşları mevcuttur.
Ve ben şimdi, yaşlı suratım iki elimin arasında,
akan gözyaşlarım ve titreyen dudaklarımla
diyorum ki:
“Seni seviyor(d)um anne…”

5
by
Üflüyorum Anne

ÜfiÜYORUM ANNE

fiair ve hikâye yazar› dostumuz, bayram al›fl veriflini bi-


tirip eflini taksiye bindirdikten sonra kendisi de gazeteye
gitmek üzere bir baflka taksiye el kald›rd›.
Taksi biraz ileride durdu… yazar, birkaç ad›ml›k bu me-
safeyi koflarak araca bindi¤i için, nefes nefeseydi.
Taksi floförü, müflterisinden nereye gidece¤ini ö¤ren-
mek için k›st›¤› radyonun sesini tekrar yükseltti.

***
Radyoda, “Anneler Günü” program› vard›. Han›m su-
nucu k›s›k ve duygusal bir sesle fliir okuyordu. M›sralar› o
kadar net ve anlafl›l›r flekilde s›ral›yordu ki_ sanki her din-
leyen o anda ezberleyebilirdi fliiri:

Gurbette her fley tuzak,


fiafl›yorum be anne...
Bu bayram senden uzak
Yafl›yorum be anne...
Duan kalbime ilaç,
Bir gün tokum bir gün aç,
S›cakl›¤›na muhtaç;
Üflüyorum be anne...
Özledim her halini,
Yavrum diyen dilini;
Uzat... uzat elini,
Düflüyorum be anne...

***
Genç taksici eliyle h›zl› bir flekilde birkaç daire çizerek
cam kolunu çevirdi… Derince son nefesini çekti¤i sigaran›n
izmaritini yar›ya kadar indirdi¤i camdan savurdu:

7
Sad›k Söztutan

- Pis herifler ne güzel fliir yaz›yor, dedi.


‹çeri dolan ve arkadaki müflterinin yüzünü yalayarak
geçen so¤u¤u kesmek üzere tekrar cam› kald›rd› floför. Di-
kiz aynas›ndan arkaya bakarak:
- ‹çime oturdu be abi, dedi.
Müflterisi, duda¤›na iliflen memnuniyet tebessümü ile
bofllu¤a bakt›, kendi kendine söylendi:
- Pis herif sensin! fiiir yazd›k da suç mu iflledik, serseri!
- Efendim abi?
- Yok, bir fley demedim.

8
Üflüyorum Anne

SEN‹ GÖRMÜfi G‹B‹Y‹M ANA...

- Nas›l verirsin anne onca ansiklopediyi!


- O¤lum ansiklopedilere bakt›¤›n m› vard› ki? Kör öldü
badem gözlü mü oldu? Kald› ki ölen mölen de yok, hay›rl›
bir yere verdim.
-Nereye?
Taksim’de bir çad›r-kütüphane kurmufllar. Hay›rsever
insanlardan toplanan kitaplar Güneydo¤u’daki fakir ço-
cuklara gidecekmifl.
- Çok gider!
- Gider… Gider! Benim niyetim iyi, en az›ndan… Ben o
niyetle verdim.
- On sekiz cilt anne! “Belki yerine ulafl›r.” u¤runa verilir
mi yahu?
- “Belki” u¤runa de¤il evlad›m, fakir çocuklar u¤runa…
Yapmac›k bir k›zg›nl›k gösterdi anne… fiefkatli elini, o
tebessüm dolu yüzüne inat, tokat vuracakm›fl gibi kald›rd›:
- Çok konuflma! Hadi, ç›kar eflofmanlar›n›, yüzünü gö-
zünü y›ka da sofraya gel. Baban flimdi banyodan ç›kar.

***
Dört y›l sonra…
- Merhaba baba!
- Merhaba o¤lum… Nas›ls›n, iyi misin?
- Gayet iyiyim baba.
- Do¤ru söyle, iyi misin? Bizi kand›rma…
- Aflk olsun baba, dedim ya, iyiyim flükür. Yaln›z…
- “Yaln›z” ne o¤lum? Problem mi var?
- Yok ya baba… Yaln›z bir iki gün telefon edemeyebili-
rim.
- Haydaaa! Yine mi operasyona ç›k›yorsun?

9
Sad›k Söztutan

- Yapacak bir fley yok baba… (Bir süre sessizlik oldu.) Ya


da, yapacak çok fley var… Aaa yapacak fley deyince… fiim-
di akl›ma geldi! Annemi verir misin baba? Çabuk!
- Ne oldu o¤lum?
- Baba, annemi ver, ona çarp›c› bir fley anlataca¤›m.
Anne, baba ile o¤lun telefon konuflmalar› boyunca ade-
ta titreyerek, hatta düflmemek için eflinin sol koluna yap›fl-
m›fl olarak ayakta bekliyordu.
Kocas›ndan ahizeyi al›rken heyecandan düflürdü. Tek-
rar eline ald›¤›nda hiç kendini s›kmadan a¤layarak seslen-
di:
- O¤lum, evlad›m?
- Yapma anne, yapma, a¤lama gözünü seveyim.
- Nas›l a¤lamayay›m o¤lum? ‹yi misin sen? K›fl geliyor,
üflüyor musun? Yine mi araziye ç›kacaks›n›z?
- Dinle anne… Dün bir köye gittik burada… Köy kahve-
sinin bir köflesine derme çatma bir kütüphane yapm›fllar.
Vizontele filminde izlemifltik ya, aynen öyle… Kitaplara
bakarken “Ana Britannica’lar›m› gördüm anne, kapa¤›n›n
içinde ismim yaz›yor! ‹stanbul’da kendi elimle yazd›¤›m
yaz› fi›rnak’›n bir köyünde karfl›ma ç›kt›! Böyle bir fley var
m›? ‹yi ki o zaman bu ansiklopedileri vermiflsin anne, seni
görmüfl gibi oldum burada…
Anne a¤lamas›n› 盤l›¤a dönüfltürdü:
- O¤lum, aslan›m benim!
Gözyafllar›na hâkim olmaya çal›flan baba kar›s›na s›rt›n›
döndü, titreyen dudaklarla kendi kendine söylendi:
- Komando o¤lum!

10
Üflüyorum Anne

GÖZLER‹N‹ AÇTI ANNEM

- Alooo? Sedef?
- Efendim?
- Merhaba Sedef.
- Oooo, merhaba Aydan abla.
- Nas›ls›n kuzucu¤um?
- fiükür, çok iyiyim ablam.
- Ben… Üzgünüm Sedef, çok üzgünüm. Annen için…
- Yo, ben sevinçliyim Aydan abla.
- Sevinçli mi? Neden?
- Nas›l sevinmeyeyim abla? Anneci¤im çok uzun zaman
sonra ilk defa gözlerini açt›. ‹lk defa konufltu. Düflünebili-
yor musun?!
- Ne zaman?
- Bu sabah. (Saatine bakt›.) ‹flte, bir buçuk saat filan ön-
ce… Sabah hastanedeydim yine. Konufltuk. Daha do¤rusu,
o konufltu. Ben de neredeyse on gün sonra gönül rahatl›¤›
ile ifle gelebildim. Day›m yan›nda kald›.
- Ne dedi peki?
- Çok güzel fleyler söyledi abla. “Seni çok seviyorum k›-
z›m.” dedi, “Ben iyiyim.” dedi, “‹nsanlara hizmet etti¤im
için mutluyum.” dedi. “Hayat›mda övünebilece¤im bir tek
fley varsa, o da hiç ama hiç kimse ile kavga etmedim ve hiç
kimseyi utan›lacak duruma düflürmedim.” dedi.
- Sedef?
- Gözlerinin içi gülüyordu, surat›na renk gelmiflti, o gü-
zel yüzü çiçek gibi açm›flt›. “Baban› çok erken kaybettik bi-
liyorsun k›z›m. Sana üvey baba s›k›nt›s› yaflatmamak için
evlenmedim, bunu da biliyorsun.” dedi.
- Sedef?

11
Sad›k Söztutan

- “Hep Yüce Allah'a güvendim k›z›m, o da bana hiç s›-


k›nt› çektirmedi flükür.” dedi...
- Sedefçi¤im? Sedef?
- ...efendim Aydan abla?

***
Aydan abla avukatt›.
Sedef ise sanat yönetmeni bir genç k›zd›.
Sedef, Aydan ablan›n en samimi oldu¤u arkadafl› olan
Doktor Süreyya Han›m'›n büyük k›z›yd›.
74 yafl›ndaki Süreyya Han›m alt› ayd›r hastayd›. Son
günlerde iyice “a¤›rlaflm›flt›.”
Aydan Abla hemen her gün hasta arkadafl›n› ziyarete gi-
diyordu. Arkadafl› ve onun k›z› Sedef ile art›k bir aile gibi
olmufllard›.
Onun için Süreyya Han›m'›n kardefli, yani Sedef'in day›-
s›, o sabah ablas›n›n ölümünü önce ye¤enine de¤il, Aydan
Han›m'a bildirmiflti.
“Nas›l sevinmeyeyim abla. Anneci¤im çok uzun zaman
sonra ilk defa gözlerini açt›, ilk defa konufltu.” diyen Sedef,
annesinin öldü¤ünü bilmiyordu henüz...

12
Üflüyorum Anne

SEVG‹L‹

Birden onu ne çok özledi¤imi kalbimde hissettim.


Hemen telefona sar›ld›m:
- Benimle bir yeme¤e ne dersin, diye sordum.
Beklemedi¤i aç›kt›, flafl›rd›. Ama itirazs›z kabul etti.
Beni sevdi¤ini, çok sevdi¤ini biliyordum!
- Yemek sonras›, flu görememekten yak›nd›¤›n, Minia-
türk’ü gezeriz, e¤er bana ay›raca¤›n bir-iki saat varsa…
Sesindeki coflkudan gürül gürül minnet f›flk›r›yordu:
- Memnuniyetle!

***
Evinden almaya gitti¤imde, onu giyinip kuflanm›fl ola-
rak haz›r buldum. Beklemeyi sevmedi¤imi bilirdi.
‹çeri girmedim.
Ayakkab›lar›n› giydi ve ç›kt›k.

***
- Eflinin flu anda senin nerede oldu¤undan haberi var m›,
diye imal› ve alayc› bir tebessümle sordu.
Ani bir kararla yapt›¤›m davetin ve flimdi birlikte olma-
m›z›n getirdi¤i mutlulu¤u saklayam›yordu. Her hareketin-
de çocuksu bir coflku ve heyecan vard›.
Mönüyü tutan elleri titriyordu.
- Eskiden sen benim yedi¤imi yerdin, bugün ben senin
tercihine uyaca¤›m, dedi yemek listesini masaya b›raka-
rak...
Ben de, sayg›yla bekleyen beyaz giyimli garsona, onun
en sevdi¤i yeme¤i söyledim.

***
Keyifli bir sohbet eflli¤inde yedi¤imiz yeme¤in sonras›n-
da çay içiyorduk.

13
Sad›k Söztutan

Acaba eflim bizi böyle görse ne düflünür diye düflün-


düm.
- Senin saatin geliyor, dedi. Galiba Miniatürk’ü görmek
bu sefer de k›smet olmayacak.
Saate bakt›m, gerçekten de onca zaman›n nas›l geçti¤ini
anlamam›flt›m bile.
- Hakl›s›n, epey geç olmufl, dedim.
Kalkt›k.
Ayr›l›k havas›, saatlerdir gözlerinde ›fl›l ›fl›l parlayan
mutlulu¤un izlerini yavafl yavafl hüzne terk ediyordu.
Giderek as›lan surat›n›, çiçekçiden al›p kuca¤›na tutufl-
turdu¤um bir buket gül de da¤›tmad›.
Evine b›rakt›m.
Kap›dan içeri girerken döndü… Sar›ld›… Beni öptü…
“Çok teflekkür ederim.” dedi. “Bir daha “Anneler Günü”nü
birlikte kutlaman›n k›smet olaca¤›n› sanm›yorum o¤lum.”

14
Üflüyorum Anne

ALIYORLAR, GÖTÜRÜYORLAR

Ünlü kad›n yazar, son kitab›n› yazmak için ‹stanbul'u


terk etmiflti.
Hep öyle yapard›.
Yeni bir kitap yazaca¤› zaman kendi dünyas›na çekilir-
di. Gitti¤i yeri; 74 yafl›ndaki annesi, ablas› ve iki hizmetçi-
sinden baflka kimse bilmezdi.
Ara ara ‹stanbul'a geliyordu ama kitaplar›n› hep “taflra-
da” yaz›yordu.
Bütün kitaplar›, dokümanlar›, bilgi ve belgeleri de bu
gizli s›¤›na¤›ndayd›.
Son kitab›n›n sonlar›na yaklaflt›¤› bir gün, “Anneler Gü-
nü”nde, fliddetle annesini özledi¤ini hissetti. Hemen araba-
s›na atlay›p ‹stanbul'a, evine geldi.
Annesi çok iyi görünüyordu, kap›da karfl›lad› onu.
***
“Nas›l sevindi anlatamam; sar›ld›m, öptüm. Sonra bera-
ber yemek yedik. Her yaz onu da yan›mda götürüyordum
asl›nda; ama bu yaz biraz rahats›zl›¤› vard›, götürmedim.
F›r›n› bozulmufl bu arada...”
***
Kad›n yazar annesi için yeni bir f›r›n ald›ktan sonra tek-
rar “s›¤›na¤›na” do¤ru yola ç›kt›. Annesinin, abla-kardefl
olan iki bak›c›s›ndan erkek olan›na telefon etti:
- F›r›n› ald›m, paras›n› ödedim. Onlar akflamüzeri getire-
bilirlermifl, sen flimdi gidip Befliktafl'tan al, dedi.
...
‹stanbul'u henüz terk etmiflti ki erkek bak›c› arad›:
- Han›mefendi neredesiniz?
- Yolday›m, gidiyorum. Ne oldu, gitmedin mi f›r›n› al-
maya?

15
Sad›k Söztutan

- F›r›n› siz getirseniz…


***
“Kitap yazarken gergin oluyorum. Bir anl›k öfkeydi bel-
ki, hizmetçiye patlad›: 'Laf anlam›yor musun sen? Ödedim
ben paras›n›; git al flunu dedim sana… Zaten kalp çarp›n-
t›m var, niye sinirlendiriyorsun beni? Defol git, kovdum se-
ni!' diye ba¤›rd›m.”
***
Kad›n yazar, telefonda hizmetçiyi kovmufltu kovmas›na
da… “F›r›n› ben ald›r›r›m.” demiflti firmaya, flimdi ne olacakt›?
Ani bir kararla hemen geri döndü! Befliktafl'tan f›r›n› al›p
eve b›rakacak, ö¤leden sonra tekrar yola ç›kacakt›.
***
“Eve girdi¤imde annem ölmüfltü! Yarabbi, nas›l piflman
oluyorsun; Allah'›n belas› f›r›n! O olmasa annem kollar›m-
da ölecek. Annem henüz s›cakt›. Ellerini öptüm, sevdim ve
haber vermedim kimseye. Çünkü haber verdi¤iniz anda ge-
lip al›yorlar, gidiyor sizin olan fley…”
***
Hizmetçi kad›n, annesinin bir takvimden kopar›p son
günlerinde sürekli okudu¤u fliiri uzatt› yazara…
Kad›n yazar, annesinden bir parça bulmufl gibi hüzünle,
arada bir annesinin yerde boylu boyunca uzanm›fl cesedi-
ne, battaniyenin ucundan görünen ç›plak ayaklar›na baka-
rak okudu fliiri:
Yeni ilaç bulduk diyor tabipler,
Lokman gibi deva bilse ne fayda?
Son nefeste söylemezse bu diller,
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda?
Milyonun olsa da r›zk›n› yersin,
Ecel flerbetini bir gün içersin,
Yal›n ayak, bafl›n aç›k gidersin,
Dünya dolu mal›n olsa ne fayda?

16
Üflüyorum Anne

SARI SAÇLI YAKIfiIKLI

- Annem hep böyle Aylinci¤im, dedi Emine… Maçlar›


kaç›rmaz.
‹ki arkadafl, yemek masas›nda foto¤raf albümlerini ka-
r›flt›r›yorlard›.
Emine, babas›n›n komiserli¤i yüzünden ‹stanbul'dan
ayr›lm›fl olan ortaokul arkadafl› Aylin'e, birlikte çekilmifl es-
ki foto¤raflar›n› gösteriyordu. Bir y›ld›r görmedi¤i arkada-
fl›, dokuz günlük bayram tatili için ‹stanbul'a gelmiflti.
Anne; üçlü koltu¤un kenar›nda, televizyondan, futbol
maç› izliyordu.
- Annem en büyük futbol fanati¤i oldu. Ama maçtan an-
lamaz, tak›mlar› tan›maz.
Anne, kendisini çekifltiren k›z›na sevgi ve tebessümle
bakt›. Hiçbir fley söylemeden tekrar ekrana döndü.
Emine devam etti:
- Onun bir "sar› saçl› yak›fl›kl›"s› var. Maçlar› s›rf onu
görmek için izler. Gel sana göstereyim.
Arkadafl›n›n kolundan tuttu, üçlü koltu¤a, annesinin ya-
n›na oturttu.
- Seninki oynuyor mu anne?
- Oynuyor yavrum, dedi. Bir flut att›, görmeliydiniz. Ya-
k›fl›kl›m benim!
- Dufl almak ister misin Aylin? Yorgun olmal›s›n, dedi
Emine.
- Hay›r, teflekkür ederim.
- O zaman ben girece¤im banyoya. Biraz annemle oturur
musun? Gerçi o maç sonuna kadar meflgul çal›yor ama...
- Olsun, ben de maç seyrederim.
Emine gittikten sonra Aylin anneye döndü:

17
Sad›k Söztutan

- Gerçekten ben de flafl›rd›m bu maç tutkunuza Cemile


Teyze... Eskiden böyle bir hobiniz yoktu.
Anne bir süre sessizce maç seyretti. Sonra ani bir hare-
ketle televizyonun sesini kapatt›, Aylin'e döndü:
- S›r tutabilir misin k›z›m?
- Elbette teyzeci¤im.
Anne, bir süre dalg›n seyretti televizyondaki sessiz gö-
rüntüleri... ‹ki büyük tak›m›n derbi maç›yd› ekrandaki...
Tekrar döndü:
- Bak k›z›m, bu benim hayat›m kadar önemli. Söyleme-
mem gerekir ama iki sebeple söylüyorum: Birincisi ben de
rahatlamak istiyorum. Biz evlenirken Salih amcan bir flart
kofltu: "Benden önceki hayat›n› unutacaks›n ve kimseye
bahsetmeyeceksin." diye... ‹lk eflim ölmüfltü ve zor durum-
dayd›m. Salih amcan o zaman bekârd› ve Antep'ten ‹stan-
bul'a tayini ç›km›flt›. Tek çocu¤umu befl yafl›nda yetifltirme
yurduna b›rakarak Salih'le evlenip yola ç›kt›m. Y›llar sonra,
hiç ummad›¤›m anda, o¤lumu bir futbol tak›m›n›n içinde
televizyon ekran›nda buldum! Antep'teki bir arkadafl›m-
dan ara s›ra o¤lumla ilgili haber alabiliyordum. Futbolcu
oldu¤unu duymufltum; ama bir gün televizyonda karfl›ma
ç›kaca¤› hiç akl›ma gelmezdi! Salih amcana söyledi¤imde
aradan geçen on befl y›la ra¤men tepkisi yine ayn›yd›: "Ne
bana, ne baflkas›na bir daha bu konuyu açma!"
Birden, ara s›ra gözünün kayd›¤› ekrana dikkat kesildi
anne:
- Eyvah eyvah!
- Ne oldu teyze?
- O¤luma vurdular! Yerde k›vran›yor!
Ekranda doktorlar sahaya girerken, anne de aya¤a kalk-
m›flt›.
Tedavi bitti, sar› saçl› çocuk aya¤a kalk›nca, anne otur-
du:
- Salih amcan biraz sinirli ama asl›nda iyi bir insand›r.

18
Üflüyorum Anne

O¤lumun oynad›¤› tak›m› tuttu¤u halde benim yan›mda


maç seyretmez, lokale gider.
- fiimdi, Emine bilmiyor mu sar› saçl› çocu¤un kardefli
oldu¤unu?
- Aman k›z›m, aman! Sak›n a¤z›n› açma! Bu konuyu sa-
na söylememin ikinci sebebi de ben öldükten sonra Emi-
ne'ye bunu bildirecek biri olsun istedim. Ama flimdi de¤il;
lütfen!
Emine mutfaktaki kombiyi yakmak üzere bornozla sa-
londan geçerken gülümseyerek Aylin'e seslendi:
- Annem seni de futbol fanati¤i yapt› m› Aylin?
fiaflk›nl›¤›n› üzerinden atamam›fl olan Aylin sessiz kald›.
- Sar› saçl› çocuk nas›l oynuyor anne? Aylinci¤im, o ço-
cuk bana talip olsa annem bir saniye düflünmeden verir bi-
liyor musun, diye espri yapt›.
Ama Aylin'in kendi kendine m›r›ldand›¤› cevab› duy-
mad›:
- Hiç sanm›yorum...

19
by
Üflüyorum Anne

OT TAfiIN ALTINDA KALMAZ!

Genç muhabir, bir sanat dergisinde çal›fl›yordu.


Ayl›k dergilerin lokomotifi, özel röportajlard›r.
Bu muhabir de her ay bir yazar›n, ya da bir dizi oyuncu-
sunun veya bir futbolcunun evine giderek “Özel Yaflam”
ad› alt›nda kapsaml› söylefliler yap›yordu.
Ünlü misafirinin yirmi dört saatte neler yapt›¤›n›, ailesi-
ni, çocuklar›n›, sevinçlerini, hüzünlerini soruyor, foto mu-
habiri arkadafl›n›n çekti¤i özel foto¤raflar eflli¤inde “Özel
Yaflam” sayfalar›n› haz›rl›yordu.

***
Genç muhabir, o hafta, o s›ralar flöhretinin zirvesinde
bulunan genç bir flark›c›yla bir röportaj yapacakt›.
Yapt› da...
Müzik ve sanat a¤›rl›kl› bu söylefli, yine foto muhabiri-
nin çekti¤i çok özel resimlerle süslendi.
Alt› gün sonra dergi bas›ld›.
Genç söylefli muhabiri, sanki ilk kez röportaj yap›yor-
mufl gibi heyecanla ald›¤› derginin henüz üstünde tüten bo-
ya kokusunu içine çektikten sonra, h›zl› h›zl› kendi haz›rla-
d›¤› sayfay› açt›.
“Özel Yaflam” sayfalar›, kocaman resimlerle flahane gö-
rünüyordu. Konufltu¤u genç flark›c› sayfan›n ortas›nda kö-
pe¤iyle objektife gülümsüyordu. “Ailem Her fieyim” bafll›-
¤›n› att›¤› sayfalar›n bir baflka foto¤raf›nda flark›c›, villas›-
n›n bahçesinde kuyudan su çekiyordu.
Bir fleyi çok be¤enir, böbürlenip keyiflenirseniz, biraz ih-
tiyatl› olun; zira genellikle bir aksilik keyfinizin üstüne kib-
rit suyu s›kacakt›r.

21
Sad›k Söztutan

Yan odadan foto muhabiri arkadafl› elinde dergiyle ve


felaket haberi verece¤i surat›n›n halinden belli olacak flekil-
de koflarak geldi:
- Sen ne yapm›fls›n be abi!
- Ne oldu ki?
- Ne demek bu: “Rahmetli annesi mezar›nda o¤luyla gu-
rur duyuyordur flimdi...”
- Ne var bunda?
- Yahu adam›n annesi yafl›yor!
Vücudunu s›cakl›k bast› genç muhabirin...
- Yapma ya! Ben onu fley etmifltim, kad›n›n öldü¤ünü bir
yerlerde okumufltum sanki…
On alt› bin dergi yeniden bas›lamazd›. B›rak›n yeniden
bas›lmay›, böyle bir yanl›fll›k muhabirin iflten at›lmas›na bi-
le sebep olabilirdi.
Genç muhabir, foto¤rafç› arkadafl›na biraz da yalvaran
gözlerle bakt›:
- Kimseye söylemesek...
- Duyarlar be abici¤im duyarlar. Ot, tafl›n alt›nda kal-
maz! Bir flekilde ç›kar meydana...
Derginin piyasaya sürülmesine dört gün vard›.

***
Mesai bitmek üzereydi. Genç muhabir, elindeki dergiyi
koltu¤unun alt›na saklar gibi s›k›flt›rarak ifl yerinden ç›kt›...
Ne yapaca¤›n› bilemiyor, eve gitmek istemiyordu.
‹lk üzüntü ve flaflk›nl›¤›n› att›ktan sonra, ikincisi akl›na
geldi; röportaj yapt›¤› flark›c›n›n yüzüne nas›l bakacakt›?

***
“Ertesi sabah yaflad›¤›m floku ömür boyu unutamam.”
diye anlatt› bana muhabir... “Günlük bir gazeteyi açt›¤›m-
da, röportaj yapt›¤›m genç flark›c›n›n annesinin ölüm habe-
rini gördüm!”

22
Üflüyorum Anne

F‹NALE ÇIKACA⁄IM ANNE, GÖRECEKS‹N!

Dünyan›n en köklü organizasyonlar›ndan biri, tenis


sporunun ise hiç tart›flmas›z zirvesi say›lan Wimbledon,
2001 y›l›nda flaflk›nl›k içindeydi.

***
Wimbledon…
Hangi “top toplay›c›n›n” nerede duraca¤›, Dük ve Dü-
fles’in kupa töreninde kaç ad›m ataca¤› ve kaç kelime konu-
flaca¤› önceden belli, tenis hayranlar›n›n günlerce kap›lar›n-
da yat›p kuyru¤a girdi¤i muntazam organizasyon…

***
Büyük Kort’un tribünlerini t›ka basa dolduran insanlar,
flaflk›nl›k içindeydi.
Çünkü ad› san› duyulmam›fl Belçikal› on alt› yafl›nda bir
k›zca¤›z, çim kortta f›rt›na gibi esiyordu.
Önüne geleni deviriyor, turlar ilerledikçe seri bafl› rakip-
lerini bile ezerek bu tarihi yerde ad›n› finale yazd›r›yordu!

***
Fakat…
Fakat finalde o k›z gitmifl, bir baflkas› gelmiflti adeta…
Önceki turlarda rakiplerine göz açt›rmayan raket o de-
¤ilmifl gibi, eli aya¤› birbirine dolaflt›, set alamadan Ameri-
kal› rakibine boyun e¤di.

***
Bunun sebebini anlamak için dört y›l öncesine dönmek
gerekirdi.
Belçikal› on alt› yafl›ndaki k›z buraya, Wimbledon’a ilk
kez o zaman gelmiflti.
Dört y›l önce, on iki yafl›nda bir çocuk olarak…

23
Sad›k Söztutan

Onu oraya getiren, tenis sevdal›s› annesiydi.


‹lk kez annesiyle geldi¤inde buradaki büyük heyecan-
dan çok etkilenen k›z çocu¤u, ç›k›flta, yan›nda yürüdü¤ü
annesinin önünü kesip, baflparma¤›n› annesine h›rsla salla-
yarak dedi ki:
- Bir gün burada finale ç›kaca¤›m anne, göreceksin!
Wimbledon’u aç›k a¤›zla ve hayranl›kla izledikten son-
ra, ç›k›flta annesine bu sözü veren o küçük k›z çocu¤u, sa-
dece dört y›l sonra sözünü tuttu ve finale ç›kt›; ama aman-
s›z hastal›¤›n pençesindeki annesi tam da onun final maç›-
na ç›kaca¤› gün öldü!
Final maç› için haz›rlan›rken, sadece antrenörünün bu-
lundu¤u soyunma odas›nda:
- Ben burada finaldeyim anne. Sen neredesin, diyen on
alt› yafl›nda bir k›z, bu ruh haliyle nas›l oynayabilirdi ki?..

24
Üflüyorum Anne

ANNE SEVG‹S‹

Amerikal› bilim adam›, anne maymun ile yavrusunu


özel bir kafesin içine koyup, bu kafesi alttan ›s›tmaya baflla-
d›!
Bilim adam›, yavafl yavafl ›s›y› yükseltti; anne ve yavru
maymunun ayaklar› giderek daha çok yan›yordu.
Anne maymun, artan ›s›n›n yavrusunu yakt›¤›n› düflü-
nerek, onu s›rt›na ald›.
Bilim adam› ›s›y› iyice yükseltti!
Ve deney, inan›lmaz bir sonla bitti: Anne maymun, bu
kez yavrusunu afla¤› alarak, onun üstüne ç›kt›!
Bilim adam›, bu korkunç deneyinin sonuç bölümüne
ac›mas›z hükmünü yazd›:
“Anne sevgisinin de bir s›n›r› vard›r!”

***
Genç floför, efli ve kaban alacaklar› sekiz yafl›ndaki k›z›y-
la üçüncü dükkâna girerken yorgun düflmüfltü.
‹çeride, fazla süslü ve boyal› bir anne ve onun da sekiz
yafllar›nda k›z› kaban be¤enmekle meflguldü.
K›z, k›rm›z› bir kaban› giymifl, bu kaban›n art›k kendisi-
nin oldu¤unu sanarak keyifle aynaya bak›yordu. Yüzünde
büyük bir memnuniyet ve coflku vard›.
Ama annenin tezgâhtar k›zla yapt›¤› pazarl›¤a bak›l›rsa,
al›fl verifl henüz bitmemiflti.
Kad›n:
- K›rk lira veremem. Ama madem k›z›m da bunu giydi;
otuz dokuza b›rak›n, diyordu.
- Ablac›¤›m, k›z›n›za çok yak›flt›, k›rkla otuz dokuz ara-
s›nda sadece bir lira var. Talimat gere¤i indirim yapam›yo-
ruz, ben bir fley yapamam, diye diretiyordu tezgâhtar.
- Siz indirmezseniz ben de almam!

25
Sad›k Söztutan

Genç floför, bu pazarl›¤›n bitmesini beklerken, efli ve k›-


z› da kabanlar› deniyordu.
fioför, bu keyif kaç›ran pazarl›ktan kendini kurtarmak
için k›z›na:
- Tamam evlâd›m, bu giydi¤in çok yak›flt›. Bir sürü yer
dolaflt›k, buradan alal›m art›k, dedi.
K›z:
- Ben flunu be¤endim baba, dedi.
Küçük parma¤›yla iflaret etti¤i kaban, keyifle ellerini ye-
ni kaban›n ceplerine sokan di¤er k›z›n üzerindekiydi.
Kaban, bir k›z›n üzerinden ç›kar›l›p, di¤erine giydirilir-
ken, orada bulunan alt› kifliden sadece birisi müthifl bir
mutsuzluk yafl›yordu; kaban›n›n el de¤ifltirmesine mahzun
gözlerle bakan o k›z çocu¤u…
A¤layarak dükkândan d›flar› ç›kt›.

26
Üflüyorum Anne

HATUN K‹fi‹ N‹YET‹NE!

Her meslekte k›skançl›k vard›r.


Türkücü türkücüyü, futbolcu futbolcuyu, minibüsçü mi-
nibüsçüyü k›skan›r.
Ama köfle yazar› köfle yazar›n› daha fena k›skan›r.
Ekme¤ini, mesle¤ini, popülaritesini, pozisyonunu k›ska-
n›r.
Gazetecilik tarihi, fliddetli meslektafl kavgalar›yla dolu-
dur.

***
Günümüzün de kavgal› yazarlar› vard›r.
Bunlardan, birbirlerini bir kafl›k suda bo¤mak isteyen
ikisi, görüfl farkl›l›klar›n› sütunlar›na dökerken, sürekli ha-
karet ederler.
Bununla yetinmez, dost sohbetlerinde, cemiyet içinde
birbirlerinin önünü kesmek için çabalarlar.

***
Geçti¤imiz günlerde, bu iki “düflman” yazardan birinin
annesi 74 yafl›nda hayata gözlerini yummufltu.
Yazar, Nuruosmaniye Camiindeki cenaze namaz› önce-
sinde, annesinin tabutunun yan›nda, onun son sözlerine
dal›p gitti:
“- Ah evlat, bir yudumluk daha hayat›m olsayd›, bütün
öksüz çocuklar› mutlu etmek isterdim, bir ihtiyara, bir tek
çaresize daha onu sevdi¤imi söylemek isterdim, çocuklar›n
yüzünü güldürmek isterdim, gözyafllar›mla bütün gülleri
sulamak isterdim.”
Yazar, hât›ralardan ç›k›p cami avlusuna döndü¤ünde,
annesinin yan›nda bir tabut daha gördü.

27
Sad›k Söztutan

Yafll› gözlerle, taziyelere karfl›l›k verirken, uzak bir köfle-


de “düflman›” olan di¤er yazar› fark etti.
“Kadere bak!” diye düflündü; “Ayn› gün ve ayn› yerde
onun da cenazesi var!”
Annesinin sözlerini hat›rlamak kalbini yumuflatm›flt›.
“Erkeklik bende kals›n.” diye düflündü, gitti, o yazara
yaklaflt›:
- Bafl›n sa¤ olsun, dedi.
Di¤er yazar flafl›rd›:
- Yoo, benim cenazem yok, senin için gelmifltim. Bafl›n
sa¤ olsun, dedi.
Kucaklaflt›lar.

28
Üflüyorum Anne

ÇOCUK DERG‹S‹ ÖYKÜSÜ

Difl doktoru, büyük bir marketten al›fl verifl yapm›fl, ka-


sa bafl›nda hesab›n›n kesilmesini bekliyordu. Sucuk, kaflar,
et, kola, zeytin ne bulduysa pofletlere doldurmufl oldu¤u
için hesab› uzun sürüyordu.
Kasa görevlisinin okunmayan baz› barkot numaralar›n›
eliyle yazmas›ndan s›k›lm›fl olarak sa¤a sola bakarken, yan
kasada hesaplar›n› bekleyen pardösülü ve yar›m baflörtülü
orta yafll› kad›nla, esmer güzeli küçük k›z›na iliflti gözü…
Oradaki kasa görevlisi bayan, müflteri kad›na:
- Befl lira yirmi kurufl, dedi.
Kad›n; tezgâh üzerindeki dört ekmek, bir büyük kola ve
bir çocuk dergisine, sonra çaresizce elindeki befl liraya bak-
t›. Küçük esmer güzeli karakafll› k›z hemen at›ld›:
- Dergi kals›n!
Doktorun içi ac›d›. Kendi hesab›n› b›rak›p oraya döndü:
- Hay›r. Lütfen al›n dergiyi, bende bozuk para var.
Çocuk fliddetle itiraz etti:
- Hay›r, dergiyi istemiyorum!
Doktor ›srar ettiyse de, k›z çocu¤u dergiyi kaparak mar-
ketin içine kar›flt›.
Kasa görevlisi yeni hesab› bildirdi:
- Dört lira yirmi kurufl.
Kad›n befl liray› uzatt›. Esmer küçük k›z dergiyi b›rak-
m›fl olarak geri geldi.
Kad›n; para üstünü, ekmek ve kolay› ald›ktan sonra ç›-
k›p gittiler.
Difl doktoru kendi hesab›n› bitirdikten sonra, alelacele
marketin içine kofluflturdu, çocu¤un iade etti¤i dergiyi bul-
du. Paras›n› verip, kendi paketleriyle birlikte çocuk dergisi-
ni de alarak marketten ç›kt›.

29
Sad›k Söztutan

Üzüntü ve heyecanla sa¤a sola bakt› ama anne ile k›z›n›


bulamad›.
Çok üzülmüfltü.
Kendi paketlerinden utan›yordu.
Çaresizce marketin önündeki kald›r›ma oturdu.
Bir süre sonra paketlerini alarak arabas›n› b›rakt›¤› oto-
parka yöneldi.
Sat›n ald›¤› ama esmer sevimli k›zca¤›za veremedi¤i ço-
cuk dergisini kendisine yard›m eden otopark görevlisine
uzatt›.
Moral bozuklu¤uyla bast› gaza…

***
Bütün gün ve gece, o esmer k›zca¤›z›n paralar› yetmedi-
¤i için çocuk dergisini iade etti¤i sahne gelip geçti gözleri-
nin önünden… Daha erken davranmad›¤›, daha çok ›srar
etmedi¤i için kendi kendine k›z›p durdu. Koyu bir piflman-
l›kla ertesi günü zor etti.
Sabahleyin markete giderek yine o çocuk dergisinden
sat›n ald›.
Marketin içini dolaflt›, d›fl›n› dolaflt›… O sevimli, o gu-
rurlu esmer k›z› bofluna arad›.
Umudunu kesip, yine otoparka yöneldi.
Arabas›na binerken otopark görevlisi koflarak geldi:
- Allah raz› olsun be abi, dün verdi¤in dergi çok makbu-
le geçti. Annesi k›z›mdan daha çok sevindi: “Param›z yet-
memiflti, sana da söyleyemedik. K›z›m; ald›¤› dergiyi geri
koymufltu, iyi ki ak›l edip alm›fls›n.” dedi bana, biliyor mu-
sun…

30
Üflüyorum Anne

SEN ÖLME, DAYANAMAM

Genç annenin nurani yüzünde a¤lama belirtisi yoktu;


ama gözle görülür bir yafl tanesi yana¤›ndan h›zla yuvarla-
n›p kuca¤›na düfltü. Yar› örtülü bafl›n› otomobilin cam›n-
dan içeri çevirdi, kocas› gördü mü diye...
Son yetmifl iki günde yaflad›¤› inan›lmas› ve dayan›lma-
s› güç fleyleri düflünüyordu.
Ve yak›c›, y›k›c› bir ziyarete gidiyordu.

***
On yedi yafl›ndaki sar›fl›n delikanl›, doktora yalvar›yor-
du:
- Benim kan›m tutuyor, ne olur benden al›n.
- O¤lum, kaç kere söyledim, on sekiz yafl›nda olman ge-
rekir diyorum ya… Baban bulmaya gitti nas›lsa, bekleye-
lim. Tamam m›?
Tam o s›rada özel hastanenin baflhekimi oradan geçiyor-
du, bu küçük tart›flmay› duyunca ilgilendi:
- Hay›rd›r?
Çocuktan önce doktor at›ld›:
- Hulusi Bey, bu delikanl›n›n annesi ameliyat olacak da
iki ünite taze kan ar›yoruz. Ben vereyim diye tutturdu.
Ama böyle boyuna posuna bakmay›n, on yedi yafl›nday-
m›fl.
Baflhekim:
- Olsun, birini ondan al›n, deyince çocu¤un gergin yüzü
yumuflad›.
Baba u¤rafl› Matbaa Meslek Lisesi’ne giden çocuk, anne-
sinin hastal›¤› belli olal› uyur-gezer gibiydi. Bir haftad›r
okula da gitmiyor, annesinin “son günlerini” birlikte geçir-
mek istiyordu.
***

31
Sad›k Söztutan

Dram bu mutlu ailenin kap›s›n› çalal› on befl gün olmufl-


tu.
Anne sürekli kar›n a¤r›lar› sebebiyle ve öylesine gitti¤i
doktordan, y›k›lm›fl olarak döndü¤ünde…
Dahiliye doktoru, önündeki ultrason filmini incelemifl:
- Anneci¤im laf› dolaflt›rmayaca¤›m, demiflti. Bunlar ha-
yat›n gerçekleri… Üstelik ne kadar erken davran›rsan›z o
kadar iyi olur. Rahim a¤z› kanseri söz konusu… Bir de to-
mografi çektirece¤iz. San›r›m bir ameliyat görünüyor si-
ze… Dedi¤im gibi umutsuzlu¤a düflmeyin. Çocu¤unuz var
m›?
Kad›n ses ç›karamam›fl, sadece baflparma¤› ile “bir” di-
ye iflaret etmiflti.

***
Üç gündür hastanedeydiler. Annenin bafl›nda baba ve
o¤ul… Hasta yata¤›n›n karfl›s›nda bir refakatçi yata¤›, iki
yata¤›n ortas›nda da bir koltuk…
Ertesi gün ameliyat vard›. Anne art›k bu fikre al›flm›flt›.
- Akflam, ilaçlar›n etkisiyle olacak, erken uyumuflum.
Refakatçi yata¤›nda hanginiz yatt›n›z bu gece?
Baba yata¤›n üstünde, o¤ul koltukta oturuyordu. Çocuk
kafas›n› kald›rd›:
- Ben yatt›m, ne oldu, horlad›m m›?
- Yok can›m, yok bir fley.

***
Ertesi gün annenin operasyonu baflar› ile gerçekleflmiflti.
Öyle ki, ameliyat›n dördüncü gününde taburcu olmaya
haz›rlan›yordu.
O¤lunun kolunda lavaboya gidip geldikten sonra, kendi
yata¤›n› bizzat kendisi düzeltmifl, valizini haz›rl›yordu.
- Difl f›rçam› hanginiz kulland›n›z?
- Ben, dedi o¤lu.
Anne kafllar›n› çatt›.

32
Üflüyorum Anne

***
Aile o gün hastaneden ç›kamad›.
Annenin, refakatçi yast›¤›nda ve difl f›rças›nda gördü¤ü
kan sebebiyle korktu¤u bafl›na gelmiflti.
Ameliyat öncesi, annesi için çocuktan kan alan doktor,
daha sonra baflhekime gitmifl, çocu¤un kan›ndaki eksiklik-
ten bahsetmifl, anne için baflka kan bulunmufltu.
fiimdi, baflhekimin odas›na ça¤›rd›klar› matbaac› babaya
meseleyi anlatmaya çal›fl›yordu iki doktor:
- Sorun; çocu¤un lenf bezesinden kaynaklanan lenfoma-
lar, amcac›¤›m…
“Amca”, doktorlar›n iyi fleyler söylemedi¤ini anl›yordu
ama ne dediklerini anlam›yordu. Kelimeler tafl parças› gibi
kafas›na çarp›p duruyordu:
- ‹lkel sinir hücrelerinden…. köken alan nöroblastom-
lar… tabii son zamanlarda yaflad›¤› afl›r› üzüntü ve stres
de… tetiklemifl olabilir.
Özetle, çocu¤un kan›n›n ileri tetkiki ile problem ortaya
ç›km›flt›: Lösemi (kan kanseri.) Ve genç vücut, ayn› hastane-
de yap›lan tedaviye cevap vermemifl, bir hafta sonra evine
ç›kar›lm›fl, evindeki sekizinci günde de ölmüfltü.
Baba ile anne, elli iki gün sonra ilk kez birlikte mezarl›-
¤a gidiyordu.

33
by
Üflüyorum Anne

ANNEME SPORCU OLDU⁄UMU


SÖYLEMEY‹N

Kahvalt›dayd›lar.
- Ben maçtan sonra anneme gidece¤im. Sen de salondan
ç›k›nca oraya gelir misin, dedi kad›n.
- Tamam. Sekiz civar›nda orada olurum, dedi efli.

***
Kad›n, üç büyük kulüpten birinin basketbol tak›m›nda
oynuyordu.
Erkek ise Voleybol Ligi’nin iddial› tak›mlar›ndan birinin
oyuncusuydu.
‹kisinin de ayn› gün, birer saat arayla maç› vard›.

***
Erkek voleybolcu maça ç›kt›.
Rakip, ‹stanbul’a yak›n bir ilçenin iddial› tak›m›yd›. Yüz
civar›nda seyirciyle gelmifllerdi.
Maç beklendi¤i gibi çok zorlu geçti. Setler (1-0), (1-1), (2-
1), (2-2) ve nihayet (3-2) fleklinde at bafl› bitti.
Kahraman›m›z olan erkek voleybolcunun tak›m› kazan-
m›flt›.
Maç›n son setinin son say›lar›nda büyük tart›flmalar ol-
du. “maç say›s›”nda ise gerilim doru¤a ç›kt›. Rakip tak›m›n
“‹çeri düfltü.” dedi¤i topa çizgi hakemi k›rm›z› bayrak kal-
d›r›nca, taflradan gelen yüz civar›ndaki seyirci, cebinde bul-
du¤u hemen her fleyi salonun ortas›na f›rlatmaya bafllad›.
Bizim voleybolcunun kafas›na bir küçük pil “k›smet ol-
mufltu.”
Kula¤›n›n hemen üst taraf› kan›yordu. Ortal›k savafl ala-
n› gibiydi; kimsenin kimseyle u¤raflacak hali yoktu.

35
Sad›k Söztutan

Voleybolcumuz dufl almadan, çantas›n› kapt›¤› gibi ara-


bas›na atlad› ve hastanenin yolunu tuttu.

***
- Allah Allah! Size kim haber verdi anneci¤im! Bir fleyim
yok, ayaküstü dikifl att›lar. Ben de size geliyordum zaten,
hadi gidelim. Bofluna zahmet ettin.
Voleybolcu kay›n validesini üzgün bir suratla hastane-
nin acil servis giriflinde bulmufltu.
- Ne diyorsun o¤lum sen? Allah’›m sen akl›m› koru, di-
ye söylenerek ve surat› gözle görülür flekilde sarararak ban-
ka çöktü kad›nca¤›z...
Çünkü kay›n valide hastaneye, bayan basketbol derbi-
sinde beline sandalye yiyen k›z›n›n tedavisi için gelmiflti.
Damad›ndan haberi bile yoktu...

36
Üflüyorum Anne

VAHfi‹ ERKEK

Genç anne, eflini kaybettikten sonra, ikiz yavrular› ile bir


bafl›na kalm›flt›.
Yarad›l›fl›n›n getirdi¤i dirençle çabuk toparland›; haya-
t›n ac›mas›zl›¤›na teslim olmaya niyeti yoktu.
Kendisinin ve iki çocu¤unun nafakas› için mücadele et-
meye bafllad›.
Sürekli bir meflgalesi olmasa da gündelik çal›flmalarla
çocuklar›na et, süt temin ediyordu.
***
Her fley yolunda giderken, çocuklar›n›n yetim kalmas›n-
dan üç - dört ay sonra, bir gün, "dul" olman›n asl›nda ne ka-
dar zor bir fley oldu¤unu ö¤rendi.
Bulunduklar› bölgeye tafl›nan biri, bir erkek, bu mutlu
aileyi örselemeye bafllad›.
Anneyi sürekli taciz eden bu "mahlûk", geçmifli karanl›k
biriydi.
Daha önce de benzer "sab›kalar›ndan" dolay› kendi
memleketinde kalamam›fl, mecburi göçle gelmiflti.
Yaln›z yafl›yordu.
Gücü, kuvveti, nüfuzu vard›.
***
‹nsan diyemeyece¤imiz bu yabanî mahlûk, bir gün yine
bir ›ss›z bölgede anneyi s›k›flt›rd›.
Annenin s›rt›n› dayayaca¤›, yard›m isteyece¤i kimsesi
yoktu; giderek dayan›lmaz olan bu tacizlerden b›km›flt›.
Bu s›k›flt›rma karfl›s›nda, ileride bafl›na çok daha büyük
belalar açacak bir mazeret ileri sürdü: Çocuklar…
‹ki yavrusuna bakmak zorunda oldu¤unu, çocuklar›na
üvey baba ac›s›n› yaflatmamaya yemin etti¤ini “izhar edip”
o mahlûku reddetti.

37
Sad›k Söztutan

***
Her fley tekrar yoluna girmiflti.
Zorba ortal›ktan kaybolmufltu.

***
O talihsiz gün çocuklar›n› kendi bafllar›na b›rakan anne,
nafaka için yollara düflmüfltü.
‹kindi üzeri geri döndü¤ünde içinde s›k›nt› vard›.
Kalbi s›k›fl›yor, ad›n› koyamad›¤›, göremedi¤i bir el bo-
¤az›n› s›k›yordu sanki…
Yuvas›na geldi¤inde hazin manzaray› dehfletle görüp,
y›k›ld›.
‹ki yavrusu da bo¤ulmak suretiyle öldürülmüfltü!

***
Anne büyük ac›s›n› kalbine gömdü.
Hayat devam ediyordu.
Çocuklar›n›n katili ile ilgili flüpheleri, hiç beklemedi¤i
bir anda gerçe¤e dönüfltü, inan›lmaz bir rastlant› ile…
Yine ifle gidiyordu.
Ve uzun zamand›r ortal›kta görünmeyen o zorba karfl›-
s›na ç›k›vermiflti.
Hem de çocuklar› kendisinin öldürdü¤ünü belli edecek
tarzda; art›k çocuklar›n yok, birlikte olabiliriz diye!
Daha da flafl›rt›c› olan, anne bu zorbay› kabul etti, çare-
sizlikten ötürü…
Yaln›zd› ve bu son s›¤›nakt› çünkü…

***
Hayvan belgesellerini kaç›rmay›n.
Tanzanya Serengeti'deki bir kaplan ailesinin öyküsüydü
bu…

38
Üflüyorum Anne

PERDE ‹ND‹

Acemi h›rs›z odan›n ortas›nda panikle dolafl›yordu.


Hafta içinde bir kuflluk vaktiydi ve h›rs›z›n ilk “ifli”ydi.
As›k surat› ve endifleli gözleriyle sa¤› solu tararken d›fla-
r›dan gelen alarm sesini duyunca korkuyla yere uzand›.
Birkaç dakika sonra, küt küt eden kalbiyle tekrar aya¤a
kalkt›¤›nda, pencereye yaklafl›p tül perdenin arkas›ndan
d›flar› bakt›.
Caddenin karfl› s›ras›nda, tam da pencereye denk gelen
noktada bir polis sandalyeye oturmufl, s›rt›n› iki dükkân
aras›ndaki duvara dayam›fl, muhtemelen esnaftan birinin
ikram etti¤i çay› içiyordu.
Lise mezunu acemi h›rs›z›n akl›na o ünlü deyim geliver-
di; “Yetim h›rs›zl›¤a ç›k›nca ay akflamdan do¤arm›fl.”

***
Babas› bir ekmek f›r›n›nda çal›fl›rken, bir gün annesi,
a¤abeyi ve kendisini b›rak›p kay›plara kar›fl›nca bu deli-
kanl› da flirazeden ç›km›flt›.
H›rs›zl›¤›na ulvi bir k›l›f giydirmek için, çalaca¤› fleyleri
paraya çevirip bilgisayar almaya niyetlenmifl, günlerce bu
evi gözetlemiflti.
fiimdi, içinde bulundu¤u korkunun da etkisiyle, polisin
ikide bir bulundu¤u pencereye bakt›¤›n› zannediyordu.
Yakalan›rsa rezil olacakt›, çünkü o mahallede oturuyor-
du.
O dakika kalk›flt›¤› iflten çok piflman oldu, bu evden vu-
kuats›z olarak nas›l ç›kabilece¤inin hesab›n› yapmaya bafl-
lad›.
Henüz hiçbir fleye elini sürmemiflti…
Koltu¤a oturup, polise yakalan›rsa verebilece¤i bir ce-
vap arad›.

39
Sad›k Söztutan

Kalkt›, kal›n perdeleri kornifllerinden ç›karmaya bafllad›.


Mutfaktan getirdi¤i karton kutuya doldurdu¤u iki ta-
k›m perde ile apartmandan ç›kt›; e¤er bir fley soran olursa
“Y›katmaya götürüyorum.” diyecekti; ama yan soka¤a gi-
rip gözden kayboluncaya kadar kimse bir fley sormad›.

***
- … ben seni daha çok seviyorum tatl›m.
- Annenlere yak›n olsun diye öyle bir ev kiralam›fls›n ki
ikide bir alarm sesiyle uyanaca¤›z galiba. Dün sen biletleri
almaya gitti¤inde gün boyu uyutmad›lar beni…
- Sorma, civarda bakmad›k yer b›rakmad›k. K›smet. Gi-
riflinde oto alarmc›s› oldu¤unu fark etmedim bile… Gece
çal›flmazlar nas›lsa…
- Gündüz de sen evde yoksun, benim dinlemem önemli
de¤il öyle mi?
Taze gelin ile damat, dü¤ünün üçüncü gününde, bir ta-
til beldesinde balay›ndayd›lar.
Cep telefonu çal›nca, adam çiçe¤i burnunda eflinin boy-
nuna dolad›¤› kolunu çekip, telefonun kapa¤›n› açarak ku-
la¤›na götürdü:
- Efendim?.. Benim?.. Kim?.. Ha, siz… Hay›rd›r?.. Yap-
may›n! Off... Kesin mi?.. Hiç s›ras› de¤ildi.. Kap› k›r›k m›?..
Neler çal›nm›fl?.. Annemlerin haberi var m›?.. Do¤ru ya,
saçmal›yorum.. Peki.. Sa¤ olun..
Telefonu kapatt›¤› halde kendi kendine konufluyordu:
- Tüh… Böyle rezalet olmaz… Sahipsiz bir kentte yafl›-
yoruz anas›n› satay›m!
- Ne oldu hayat›m?
- Arayan üst kattaki komflu… Eve h›rs›z girmifl... Akl›-
m›za gelen bafl›m›za geldi gördün mü? Kim bilir neler gö-
türdü…
- Kad›na telefon numaram›z› balay›m›z› zehir etsin diye
vermiflim desene… Nas›l olmufl?

40
Üflüyorum Anne

- Kad›n ne yaps›n can›m? Annemlere haber verdin mi diye


soruyorum ben de, sanki kad›n sülalemizi tan›yormufl gibi…
Adam bir yandan da flezlonglar›n›n civar›ndaki havlu,
sigara, kitap, telefon ve sair abur cuburu h›zla toplay›p, ya-
n›nda efli yokmufl gibi bir yandan h›zl› ad›mlarla otele do¤-
ru yürürken birden akl›na gelmifl gibi geri döndü:
- Tak›lar› nereye koymufltun?
Taze gelinin yüzünde endifle yoktu:
- Tak›lar› f›r›n›n içinde bir tencereye koydum, paralar›
da perdenin ete¤ine diktim!
Adam tekrar kar›s›n›n yan›na döndü; yana¤›n› sevgi ve
minnetle öptü:
- Can›m benim, zeki kar›m…

***
Acemi h›rs›z, bir an önce kendi semtinden mümkün ol-
du¤u kadar uza¤a gitmek için Halkal›’dan trene bindi, Ye-
flilköy’de indi.
Elindeki perdelerle Çiroz Pazar›’na girerken, ilginç bir
fley oldu.

***
Egzozcu kocas›n›n üç ay önce vefat etmesi sonras›nda
biricik o¤lu ile birlikte eflinin Ba¤-Kur emekli maafl›na mah-
kûm olarak yaflayan orta yafll› kad›n, yeni kiralad›klar› ev
için pazara kullan›lm›fl eflya bakmaya gelmiflti.
Yan›nda ise, hiçbir fleyinden anlamad›¤›, o¤lunun, “An-
ne bunun modas› geçti, zaten ikide bir ekran› kay›yor, mo-
demi flöyle, remi böyle…” diye yabanc› dilden flikâyetlerini
dinledi¤i siyah-beyaz bilgisayar› vard›.
Kader acemi h›rs›z›n perdeleri ile dul kad›n›n bilgisaya-
r›n› Çiroz Pazar›’n›n köflesinde buluflturdu.
Kad›n, bu de¤ifl tokuflta yaklafl›k olarak dört milyar ci-
var›nda bir kazanc› oldu¤unu Kanarya’da yetim o¤luyla
yaflad›¤› yar› bodrum eve gidince ö¤renecekti.

41
by
Üflüyorum Anne

KADINLAR TUVALET‹

Temmuz s›ca¤›n›n kenti teslim ald›¤› ve insanlar› hare-


ketsiz b›rakt›¤› ö¤le saatleriydi.
Orta yafll› bir han›m, kad›nlar tuvaletinin kap›s›ndan
feryatlarla d›flar› f›rlad›.
Caminin bahçesindeki dernek binas›n›n önünde miskin
miskin oturan bir grup yafll› adam, kad›n›n sözleri üzerine
sandalyeleri devirerek aya¤a kalkt›:
- ‹çeride erkek var, erkek var, diyordu kad›n, az önce
apar topar ç›kt›¤› kad›nlar tuvaletini göstererek…
“Normal zamanda” bu kadar erke¤in bulundu¤u bir ca-
mi bahçesinde sesli konuflmas› mümkün olmayan kad›n›n,
üstelik feryat figan ba¤›rmas›, o yafll› insanlar›n kendilerin-
den beklenmeyecek bir h›zla kad›nlar tuvaletine do¤ru ko-
fluflturmas›na sebep oldu.

***
Ço¤u yafll› on kifliye yak›n insan›n gürültüler pat›rt›lar
aras›nda biraz sonra içeriden döverek ç›kard›klar› kifli, bir
pazarc›yd›.
Bafl›nda kasketi, oduncu gömle¤inin üzerine geçirdi¤i
yele¤i, parma¤›nda flövalye yüzü¤ü, tüysüz yüzüne inat
kal›n kafllar›yla ellili yafllarda biri…

***
Ald›¤› darbelerle hastaneye kald›r›ld›¤› için olay ertesi
gün yerel bas›na yans›d›. Böylece pazarc› ile ilgili net bilgi-
ler ortaya döküldü:
Elli dört yafl›ndayd›.
Dört çocu¤u vard›.
Daha yirmi dokuz yafl›nda iken, efli ölmüfltü.
Bir daha evlenmemiflti.

43
Sad›k Söztutan

Yirmi befl y›ld›r duldu.


E.Ü. Onkoloji Hastanesi’nde kanser teflhisi konulal› iki
buçuk y›l olmufltu.
Bulundu¤u il ve civar›nda, çocuklar›yla birlikte pazarla-
mac›l›k yap›yor, ço¤unlukla deterjan sat›yordu.
Çocuklar›na ifl bulmak için çalmad›k kap› b›rakmam›fl,
ama hiçbir denemesinde baflar›l› olamam›flt›.
Kendisinin de herhangi bir sosyal güvencesi yoktu.

***
Pazarc›, kad›nlar tuvaletinde yakalan›p dayak yedi¤i
olay›n ertesi günü akflamüzeri, kap›s›nda bir polisin nöbet
tuttu¤u hastane odas›nda kendisini ziyarete giden gazeteci-
ye flunlar› söyledi:
“‹ki buçuk y›ld›r tedavi görüyorum; ama bu tedavi laf›n
gelifli… Maalesef burada ilaç bulmak çok zor… Art›k anla-
d›m ki, hayat boflmufl. Kendimi çocuklar›ma adad›m, flimdi
yolun sonuna geldi¤imi hissediyorum. Ac›lar içinde k›vra-
n›yorum. Herhalde ölece¤im, yaflam çizgim tükendi. Çek-
tiklerimin cümle âleme duyurulmas›n› çok isterdim.”

***
Gerçekten de pazarc›n›n yaz›lmaya de¤er gözü yafll› bir
öyküsü vard›.
Çünkü yirmi dokuz yafl›nda ve dört çocu¤u ile dul ka-
l›nca, çocuklar›n› korumak, cinsel tacize u¤ramamak için
tam yirmi befl y›l erkek k›yafeti ile yaflam›fl bir kad›nd› o…
Evet, kad›n dernekleri taraf›ndan tam befl kez ‘y›l›n an-
nesi’ seçilen Y. T., 13 Temmuz 2005 günü Kayseri’de, hasta-
nede hayata veda etti.

44
Üflüyorum Anne

DOKUZ DO⁄URMAK

- Hamileyim, dedi k›z ve tokad› yedi.

***
Çok mutlu bir evlili¤i vard› oysa…
K›sa bir flört döneminden sonra evlenmiflti.
Efli onu, o eflini çok seviyordu.
Dü¤ün yapal› henüz bir sene dolmam›flt›. Aflklar› dipdi-
riydi.
- Hamileyim, dedi ve tokad› yedi.

***
Efli, babadan kalma bir zengin ve genç yaflta bir patron-
du. Yurt d›fl›nda e¤itim görmüfl insanlar›n kendine has fl›-
mar›kl›¤›, rahatl›¤› ve parlakl›¤›yla tekstil ihracat› piyasas›-
n›n “prenslerinden” biri olmufltu k›sa sürede…
- Hamileyim, dedi k›z ve tokad› yedi.

***
Oysa efli çok istemiflti bu çocu¤u… K›zdan daha çok…
“Acele edelim! Sülaleme ve servetime sahip olacak çocu-
¤umun bir an önce büyümesini istiyorum” derdi s›k s›k…
“K›z ya da erkek, hiç fark etmez. Huyu da yüzü de sana
benzesin yeter.” diye iltifat ediyordu kar›s›na…
K›z, “Yüzü bana, huyu sana benzesin daha iyi” diye kar-
fl›l›k verirdi.
- Hamileyim, dedi ve tokad› yedi k›z…

***
O sabah evden ç›kt›klar›nda ayr› ayr› otomobillerine
bindiler.
Her sabahki gibi mutlu bir flekilde koca kendi ifline, k›z
kendi “ifline” gitmiflti.

45
Sad›k Söztutan

***
K›z, Bayanlar 1. ligi’nin önemli tak›mlar›ndan birinde
voleybolcuydu; o sezon oynayacaklar› ilk Avrupa kupas›
maç› öncesi teknik direktörüne:
- Hamileyim, dedi ve tokad› yedi.

46
Üflüyorum Anne

GEL‹N GEL‹N

‹pini koparan›n, yükünü sallas›rt edenin, biletini alan›n


se¤irtip geldi¤i ‹stanbul’un bir belde belediye baflkan yar-
d›mc›s›, köydeki ortanca ve Erzincan’daki büyük a¤abeyi-
ne ra¤men, ailenin en küçük o¤lu olarak, 74 yafl›ndaki an-
nesini bu koca kente getirip, “kalan ömrünü” yan›nda ve
rahat bir flekilde geçirmesi için evlatl›k görevini yapmaya
çal›fl›yordu.
Belki de iyi etmiflti.
‹nce çal› dallar› görünümündeki kal›n damarlar›n›n k›v-
r›mlar› gibi burufl burufl olmufl haf›zas› ile art›k eflini kay-
betti¤i tarihi bile neredeyse hat›rlamakta güçlük çeken yafl-
l› anne, hayat›n›n üç çeyrek asr›n›n sonras›nda geldi¤i bu
dünyan›n en kötü ve en güzel, en rezil ve en harika, en ca-
hil ve en kültürlü, en s›¤ ve en köklü kentine al›flmaya çal›-
fl›yordu.
Daha do¤rusu yaflad›¤› bu ‹stanbul muhitinde, haritan›n
do¤usundan kim varsa hemfleri sayarak arada bir onlara gi-
diyor, onlar da baflkan yard›mc›s›n›n evine ziyarete geliyor-
du.
Yani genifl bir kentte ama dar bir semtte yafl›yordu.
Yetmifl küsur yafl›ndan sonra tan›flt›¤› bu “kalabal›k
dünyan›n” kendisini bozmamas› için direniyordu.
Neyse ki adetlerini bilen, dilinden anlayan, evine gelen
gidenlerin, “Allah herkese nasip etsin.” dedi¤i türden bir
gelini vard›.

***
Belediye baflkan yard›mc›s›n›n misafir odas›na, kula¤›-
m›z› kabartt›¤›m›zda duyduklar›m›z, her kay›nvalidenin
beklentisi de¤il midir: ?
- Biraz daha çay al›r m›s›n anneci¤im?

47
Sad›k Söztutan

- Sa¤ol yavrum, çok içtim.


- O zaman ben senin ilaçlar›n› getireyim, tam vaktidir.
- A, unutmufltum. Teflekkür ederim k›z›m.
Çocu¤u olmayan belediye baflkan yard›mc›s›n›n, efli ve
annesi ile mutlu ve huzurlu yaflad›¤› evindeki bu gelin-kay-
nana samimiyeti, eksik olmayan misafirleri aras›nda herke-
sin imrendi¤i ve konufltu¤u bir mahalle efsanesi haline dö-
nüflmüfltü.

***
Yafll› anne, o¤lunun mesle¤inin ne ifle yarad›¤›n› ve yet-
ki s›n›rlar›n› bilmemekle beraber, önemli bir mesle¤i oldu-
¤unu seziyordu.
Bu bak›mdan da bu “önemli adam›n” a¤›z tad›n›n bo-
zulmamas› ve bir skandala yol açmamak için sesini ç›kar-
m›yordu ama… O¤lu ve misafirleri olmad›¤› zamanlar ge-
linine karfl› en çok kulland›¤› cümle flöyleydi:
- Hakaret etme ne olur… Az bir ömrüm kald› flurada…
Yar›n öbür gün ölece¤im.
- Ne zamaaan!

48
Üflüyorum Anne

KES‹LD‹ M‹ ELLER‹N?

Öyküyü bilirsiniz.
Mehmet Emin Yurdakul, hay›rs›z bir evlad› anlatt›¤›
manzum eserinde, gece yar›s› sarhofl olarak eve gelen o¤-
lun, dul annesini, "Kalk çabuk, kalk bana para ver!" diye
sert hareketlerle sarsarak uyand›rmas›n› kaydeder.
Anne, "Bende para ne gezer evlâd›m? Param olsa ele di-
kifli diker miyim?" dese de, hay›rs›z evlat elinde b›çakla, "O
masal› baflkas›na anlat sen. Para istiyorum! Yoksa vururum
seni!" diye tehdit eder.
Annenin feryad› yürek yak›c›d›r:
"Vurma, dur; beni dinle, hangi ana, para vermez o¤lu-
na?
Vallahi yok, olmufl olsa, feda olsun yoluna..."
Çocu¤un gözünü h›rs ve ihanet bürümüfltür, b›ça¤› an-
nesinin omzuna saplar.
B›çak darbesinden daha çok evlad›n ihaneti yere devirir
anneyi…
"Kim derdi ki, koynumda büyüttü¤üm o ellerin; benim flu
ak, flu k›nal› saçlar›mdan tutarak ac›madan, titremeden bana
b›çak vuracak?" diye inlerken, o¤lunun elinde kan görür.
Ve bunun üzerine, okuru tam kalbinden yakalayacak ve
yaralayacak cümle gelir anneden:
"O kan ne?.. O damlayan kimin kan›? Yoksa bana b›çak
saplarken ellerin mi kesildi? Kesildi mi ellerin? K›yamam…
Kaç buradan, seni flimdi gelip burada tutarlar; zincir vurup
o karanl›k zindanlara atarlar. Kaç buradan kufl gibi, ben ka-
n›m› helal ettim, sen de affet Yâ Rabbî!.."

***
Afla¤›daki sat›rlar› yazarken yukar›daki öykü akl›ma
geldi.

49
Sad›k Söztutan

Genç ö¤retmen, dü¤ünün üzerinden alt› ay geçti¤i hal-


de yaln›z yaflayan annesinin evine bir kez (o da yaln›z ola-
rak) ziyarete gitmiflti. Evlili¤inin haftas›yd›. Bir daha da an-
nesinin kap›s›n› açmad›.
Evlats›z geçen her gün dul annenin özlem hanesine bir
kiremit daha koyarken, bu alt› ayl›k zaman diliminde bir
kandil, bir de dinî bayram geçmiflti.

***
So¤uk bir k›fl gecesinde eflinin yak›t tasarrufu sebebiyle
kafas›nda bafll›k ve aya¤›nda çoraplarla girdi¤i yata¤›ndan,
ac› ac› çalan telefonla kalkt› ö¤retmen delikanl›…
Gece lambas›n›n cimri ›fl›¤› ile önce telefonun yan›nda
duran saate göz att›, biri befl geçiyordu.
Bu saatte çalan hemen hiçbir telefon iyi fleylerin haberci-
si de¤ildi.
Küt küt atan kalbi ve titreyen elleriyle telefona uzand›,
ürkek sesi zor ç›kt›:
- Aloo?
Karfl›dan da belli belirsiz, korkak ama yumuflak bir ses
duyuldu:
- Benim…
Ac› bir haber yerine flefkatli bir ses duyunca hem rahat-
lam›fl, hem de sinirlenmiflti:
- Bu saatte ne var anne?
- Özür dilerim evlâd›m. Sen de yirmi dört y›l önce bu ge-
ce, bu saatte beni rahats›z etmifltin. Do¤um günün kutlu ol-
sun.
Delikanl›, annesinin burnunu çekmesinden, telefonu a¤-
layarak kapatt›¤›n› hissetti.

50
Üflüyorum Anne

ERTELENM‹fi B‹R ACI...

Spor yazar› B.B.’nin a¤abeyi hastalanm›flt› bundan bir


buçuk y›l önce…
Hastal›k son derece h›zl› geliflti ve afla¤› yukar› iki ay
içinde a¤abey öldü.
Spor yazar›m›z, a¤abeyi hastaneye yatt›¤›nda onunla
birlikte Silivri'de yaflayan annesini ‹stanbul'daki kendi sem-
tine de¤il, Anadolu yakas›nda, kiral›k bir eve tafl›m›flt›.
Çünkü a¤abey ad›m ad›m ölüme yaklafl›rken, aileyi ya-
k›ndan tan›yan doktor: "Ölüm vaki oldu¤unda annene söy-
leme ha, kald›ramaz!" demiflti.

***
Bir ölüm, hem de bir evlat ölümü anneden nas›l saklana-
bilir?

***
Anne yeni evine yerleflti. Bir de bak›c› tutuldu.
Spor yazar› gazeteden annesine telefon etti. Kula¤› zor
duydu¤u için ba¤›r›yordu:
- Anne bugün a¤abeyimi doktorlar›n tavsiyesine uyarak
Almanya'ya gönderdik. Apar topar gitti, sana u¤rayamad›.
- Almanya m›? Allah flifa versin. Aman iyi olsun da ba-
na dönüflte u¤ras›n.

***
Spor yazar› a¤abeyimiz bir baflka gün, Almanya'dan gelen
bir okuyucu mektubundaki pulu kopar›p bofl bir zarfa yap›flt›-
rarak, ölen a¤abeyinin a¤z›ndan annesine mektup yazd›, "H›z-
la iyilefliyorum annem, k›sa zamanda gelece¤im inflallah."
Zarf›n içine bir miktar da para koydu, annesinin semtin-
de oturan muhabire verdi, "Posta kutusuna koy lütfen." di-
yerek…

51
Sad›k Söztutan

***
Bir baflka gün, sesinin a¤abeyininkine benzemesinden
ve annesinin a¤›r iflitmesinden medet umarak telefon etti.
A¤abeyi olarak konufltu.
Anne:
- Ne zaman geleceksin o¤lum, özledim seni, dedi. Yoksa
bir Alman k›zla evlendin mi ha? Do¤ru söyle!

***
Spor yazar› a¤abeyimiz annesini ziyarete gitti¤inde ac›
çekiyordu. Çünkü annesi nefle içinde anlat›yordu:
- A¤abeyin para göndermifl. Dün telefon etti. Dedim,
yoksa Alman gelin mi getiriyorsun bana…
Konudan hiç haberi yokmufl gibi davranan spor yazar›-
m›z:
- Beni de arad› anne, sa¤l›¤› iyice düzelmifl, dedi.
- Bak o¤lum, biliyorsun benim baklavam› çok sever a¤a-
beyin, yapay›m da gönder ha? Bir daha k›smet olmayabilir.
O gelinceye kadar yaflar m›y›m bilmiyorum. Son bir defa
yesin olmaz m›?
‹çi burkuldu yazar›n… Yutkunarak tebessüm etmeye ça-
l›flt›:
- Bize hiç yapm›yorsun! Hep onu besle sen… fiaka yap›-
yorum. Olur anne, gönderirim.
Yazar›m›z, gece annesinde kald› ve ertesi gün bir tepsi
baklavay› getirip spor servisine ikram etti.

***
Bu melodram, bir gün, bir sonbahar günü ac› bir sonla
bitti.
‹lginç bir tesadüf sonucu anne, tam o¤lunun ölüm y›ldö-
nümünde, 74 yafl›nda, bak›c›s›n›n kollar›nda sessizce vefat
etti. Evlat ac›s› çekmeden…

52
Üflüyorum Anne

KAD‹RB‹L‹R

‹stanbul'da, televizyon dizilerinde kostüm sorumlusu


olarak çal›flan k›z, bir kokteylde âfl›k oldu¤u sigortac›n›n
pefline tak›l›p Antalya'ya göçtü.
Evlendiler.
K›z ifl hayat›ndan el etek çekti, evinin kad›n› oldu.
‹ki ayl›k bir erkek bebekle mutlu bir aile olarak evlili¤in
bir y›l›n› yeni doldurmufllard› ki k›z›n annesinin ani ölümü
her fleyi alt üst etti.
Çünkü yafll› babas›, ihtiyar dünyada yapayaln›z kalm›flt›.
Deniz yollar› emeklisi Kadir baba, koyu matemini sükû-
netle yaflad›ktan sonra, k›z›n›n ›srar› ile Antalya'ya gitti.
‹flinden ve eflinden sonra k›rk üç y›ll›k “memleketi” ‹s-
tanbul'dan da ayr›lmak babay› sarst›. (Aslen Gümüflhane-
liydi.)
Tamamen içine kapand›; kimse ile konuflmuyor, hiçbir
yere gitmiyor, do¤ru dürüst yiyip içmiyordu.
Bir süre sonra damat, kay›npederin varl›¤›ndan rahats›z
oldu¤unu hissettirmeye bafllad›. Efliyle s›k s›k tart›fl›yordu.
Antalya'daki bir ayl›k sürenin sonunda bir gün baba, da-
mad›n›n tavr›n› hissetmifl bir bedbaht olarak, “Ben gidiyo-
rum.” dedi ve tekrar ‹stanbul'a döndü.

***
“Benim babam ‹stanbul'da tek bafl›na ne yapacak?” di-
yen k›z›, baban›n arkas›ndan, iki gün sonra ç›k›p geldi.
Daha sonras›nda ise efli ile telefonda flehirleraras› tart›fl-
malar bafllad›. Kocan›n, "Ya o, ya ben!" zorlamas› kaç›n›l-
maz olarak ayr›l›¤› getirdi.
Tazminats›z ve nafakas›z bofland›lar.
Genç kad›n art›k, mahkemeden "kopard›¤›" o¤lu ile bir-
likte, ‹stanbul'da babas›na bak›yordu.

53
Sad›k Söztutan

***
- Acilen tomografi çektirmeniz gerek.
Doktor için söylemek kolay da, iki ayd›r, babas›n›n dört
yüz küsur lira emekli maafl›ndan baflka bir kurufl geliri ol-
mayan dul kad›n için iki yüz yirmi befl milyon lira tutan to-
mografiyi çektirmek imkâns›zd›.
‹mkans›zd›, çünkü Kadir baban›n ani rahats›zl›¤› sonra-
s›nda taksi ile apar topar en yak›n özel hastaneye kofltur-
mufltu, bebe¤ini komfluya b›rakarak…
Yan›nda taksi ücretinden baflka neredeyse hiç paras›
yoktu. Tomografinin fiyat› ise bir ay geçinecekleri paran›n
yar›s›na eflitti.
Doktor tekrar etti:
- ‹leri tetkik için acilen tomografi gerekiyor.
Baba, doktorun odas›n›n iç taraf›ndaki küçük bölmede
sedyede yat›yordu. Kad›n, utangaç bir flekilde boyun atk›-
s›n›n ucundaki püsküllerle oynayarak:
- Param yok, dedi.
Doktor böyle sözleri çok duymufltu, umursamad›; masa
üzerindeki ajandas›n›, çantas›n›, kalemli¤ini düzeltti:
- Valla bilemem.
- Bir fleyler yap›lamaz m›?
Doktor bu açmazdan adeta memnun olmufl gibi tebes-
sümle:
- Hay›r, dedi. Hatta geçen hafta flark›c› (N.S.)'ye indirim
yaps›nlar diye ricac› oldum, mide bulant›s› ile gelmiflti. Sa¤
olsunlar muhasebede yar›m vizite alm›fllar, ama patron az
kals›n hepimizi birden kovacakt›.
Tam o s›rada d›flar›da, koridor duvarlar›nda yank›lanan
öfkeli bir ses duyuldu:
- Kaç kere söyleyece¤im size! Kapat flu pencereyi be k›-
z›m! ‹çeride klima çal›fl›yor, siz pencereyi aç›yorsunuz. Kli-
man›n anlam› ne o zaman?
Doktor aya¤a kalkarken söylendi:

54
Üflüyorum Anne

- Patron… Tam laf›n›n üstüne geldi.


Hastane sahibi söylene söylene kad›n›n bulundu¤u oda-
n›n önünden geçerken içeridekileri görünce durdu.
Esmer, kal›n b›y›kl›, kal›n kafll›, surat›na öfke yap›flm›fl,
gaddar birine benziyordu.
- Burada m›s›n doktor, diyerek odan›n kap›s›na geldi.
- Ç›k›yordum. Bu han›m›n babas› acildi de… Ona bak-
t›m, birazdan ç›kaca¤›m.
Kad›n aya¤a kalkarak patrona yaklaflt›:
- Tomografi gerekiyormufl ama param yok.
Hastane sahibi çat›k kaflla kad›na bakt›. Kula¤›na do¤ru
e¤ildi. K›s›k sesle flöyle dedi:
- Bir seher vakti benim için kalpten bir dua edersin, öde-
fliriz ablac›¤›m. fiimdi söylerim çekerler tomografiyi. Allah
flifa versin.

55
by
Üflüyorum Anne

ANASININ YAVRUSU

O ‹stanbullu çello sanatç›s› bir genç k›zd›.


***
“Ünlü çello ustas› Jacqueline Du Pré’nin bir ö¤rencisinin
davetlisi olarak ‹ngiltere’ye gidip, bir süre Londra’da yafla-
yacakt›m. Annemin itiraz› vard›, ‘Gitme, burada kal’ diyor-
du. Dinlemedim. Kararl›yd›m. 20 Kas›m 2003 günüydü.
Kahvalt›dan sonra annem yafll› gözlerle yan›ma gelip yana-
¤›m› öptü ve çantam›n içindeki fermuarl› cebe bir zarf koy-
du. Asl›nda kendi param› kazanan biriydim ve harçl›¤a ih-
tiyac›m yoktu. Neyse...”
***
O gün saat 11.00’deki randevusu için konsoloslu¤a vize
almaya giden çellist k›z, geç kalmas›n›n “ödülünü” hayatta
kalarak ald›. Çünkü yoldayken ‹ngiltere'nin ‹stanbul Bafl-
konsoloslu¤u'na bombal› sald›r› düzenlendi¤ini ö¤rendi.
On alt› dakika erken gitseydi ölen on alt› kifliden biri ola-
cakt›. Böylece ‹ngiltere iflini rafa kald›rd›. Fakat…
***
“…Fakat ‹stanbul’daki patlamadan çok etkilenmifltim.
Londra'y› iptal edip, 4 arkadafl›mla Güney Asya'ya gitmeye
karar verdik. Önce Kuala Lumpur'a, ard›ndan Phi Phi'ye
geçecektik. Ancak arkadafllar›mdan birinin program› de¤i-
flince önce Phi Phi'ye gittik, sonra Kuala Lumpur geçeriz di-
yerek… 25 Aral›k'ta Phi Phi'den ayr›ld›k, 26's›n›n sabah›
tsunami facias› oldu. Bir gün daha kalsayd›k, ölen 150 bin
kifliden biri olacakt›m. ‹stanbul’a döndüm.”
***
Genç çello sanatç›s› k›z, ‹stanbul’a döndü¤ünün ertesi
günü, arka arkaya yaflad›¤› moral bozucu olaylar ve psiko-

57
Sad›k Söztutan

lojik travmalar sebebiyle arkadafllar›n›n düzenledi¤i sür-


priz bir moral partisindeydi. Beyo¤lu'nda bir oteldeydi par-
ti… Ama…

***
“Ç›k›flta arkadafl›mla birlikte taksiye bindik. Sadece tak-
siye bindi¤imizi ve sonras›nda beni bir araban›n arka koltu-
¤una yat›rd›klar›n› hat›rl›yorum. Arka sa¤da oturuyor-
dum. Kaza s›ras›nda torpido gözüyle koltu¤un aras›na gir-
miflim. Arkadafl›m ölmüfl. Beni yoldan geçen biri kurtarm›fl.
Baca¤›m, sol bile¤im, sa¤ omzum ve dirse¤im k›r›k. Neyse
ki surat›mda bir fley yok. Yüzüm çok önemli, herkes gü-
lümsememi çok sever.”

***
Genç k›z özel hastanenin tek kiflilik temiz odas›nda,
bunca badireden sa¤ ç›km›fl olman›n sevinci ile gelene gi-
dene bafl›ndan geçenleri ve nas›l olup da kurtuldu¤una
kendisinin de flaflt›¤›n› anlat›yordu. Bir yandan da çantas›-
n›n içinde cep telefonunu ar›yordu. Çantay› kurcalarken
fermuarl› iç cebinde annesinin yaklafl›k k›rk gün önce koy-
du¤u zarf› buldu. Unutmufltu.
Ve üç gündür hastanede yan›ndan bir an için ayr›lma-
yan, sevgi dolu gözlerle kendisine bakan annesine döndü:
- Dedi¤im gibi, bu paraya hiç ihtiyaç olmad› anne, dedi
ve zarf› açt›.
Zarf›n içinden para de¤il de temiz bir dosya k⤛d› ç›k-
t›¤›n› görünce merakla kafllar›n› çatt›. Annesinin tek cümle-
lik el yaz›s›n› gözleriyle okudu:
“Melekler kol kanat gersin mele¤ime, amin.”

58
Üflüyorum Anne

HÂTIRA YAfiLININ BASTONUDUR

Ah Hoca Han›m ah… Mahallenin "Deli Hoca Han›m"›…

***
‹htiyar kad›n ö¤retmenlikten emekliydi.
Yüzünde ince ince belki yüz çizgi, ellerinde yol yol bel-
ki elli yeflil damar… Mahallelinin hafif dengesiz diye bakt›-
¤› 74 yafl›ndaki "Deli Hoca Han›m" hiç aksatmadan, her cu-
ma sabah› önemli bir yolculu¤a haz›rlan›r gibi giyinip ku-
flan›r, tek bafl›na oturdu¤u müstâkil evinin bahçesindeki
emektar Vosvos'una biner, gürültülü motorunu çal›flt›r›r,
yar›m saat oturduktan sonra iner, günlük ifllerine dönerdi.
Akflamüzeri, saat tam beflte yine anahtar› al›p Vos-
vos'unun yan›na gider, yine çal›flt›r›r, yine yar›m saat otur-
duktan sonra iner, "tek evlâd› olan kaplumba¤as›n›n" bran-
das›n› üzerine serer, evine girerdi.

***
Hoca Han›m elden ayaktan düflüp yata¤a mahkûm hale
geldi¤inde, ilk kez bir gazeteciye özel hayat›n›n perdesini
aralad›.
Eflinin bir arkadafl›n›n o¤lu olan bu gazeteciyi evine da-
vet etti¤inde bir istekte bulundu.
Deli Hoca Han›m anlat›yor:
"Emekli gümrük memuru beyim 1994 senesinde Hakk›n
rahmetine kavufltu. 'Ne ‹stanbul'un içinde, ne de d›fl›nda
bir yerde yaflamak istiyorum.' demiflti. Bu kararla yola ç›k-
t›k. ‹stanbul'un insan›n üstüne üstüne gelen bo¤ucu ve bez-
dirici hayat›ndan kaç›p, buraya, Güzelce'ye yerlefltik.
Haftada bir gün, cuma günleri, emektar Vosvos'una bi-
ner, beni de yan›na al›rd›; ‹stanbul'a inerdik.
Beyim, son y›llarda insanlarla hemen hemen hiç konufl-

59
Sad›k Söztutan

mazd›. ‹kimiz hariç… Ben ve emektar Vosvosumuz… Cu-


ma günleri Vosvos'ta bafl bafla kald›¤›m›zda, geriye kalan
zamanlardaki suskunlu¤unun ac›s›n› ç›kar›rd›. Biliyor mu-
sun, bana sadece kaplumba¤am›z›n içinde iken 'Seni sevi-
yorum.' derdi.
'Evlad›m' derdi Vosvosumuza, 'Sevgiyle okflad›¤›m za-
man bozuk silecekleri çal›flmaya bafll›yor. ‹ki kere satmaya
karar verdim, ikisinde de ar›za ç›kard›, ayak diredi.'
Viraja sert girdi¤inde ondan özür diler, 'Vicdan›m s›zla-
d›.' derdi; direksiyonu öperdi.
Ona afl›r› yük bindirmemek için sürat yapmazd›. Bir gün
kelebek cam› k›r›ld›¤› zaman neredeyse a¤layacakt›.
Arada Vosvos'u k›skand›¤›m bile olurdu.
Ah evlâd›m, o rahmetli olduktan sonra ben her cuma
günü sabahlar› Vosvos'a biniyorum, beyimle ‹stanbul'a gi-
der gibi... Fakat kullanmas›n› bilmiyorum. Akflam da sa¤l›-
¤›nda oldu¤u gibi ‘‹stanbul'dan dönüyoruz.’
Paraya çok ihtiyac›m oldu¤u zamanlarda bile onu sat-
may› akl›ma getirmedim. Ama art›k kaplumba¤amla ilgile-
nemiyorum.
Ben öldü¤ümde e¤lence yerlerinde müzik kesilmeyecek,
ekrandaki dekor seyirci kad›nlar türkücüye alk›fllar›n› sür-
dürecek, marketteki kasa görevlisi yine müflterilerine tebes-
sümle hofl geldiniz demeye devam edecek, mahalledeki ço-
cuklar top peflinde kofluyor olacak, ama biliyorum, bir tek
sevgili kaplumba¤am a¤layacak.
Maddi bir sevgi de¤il bu; bugün sahip oldu¤um paray-
la araban›n en iyisini alabilirim. Ama ben tabut yerine Vos-
vosumla gömülmek isterim. Acaba bu kanunen mümkün
müdür?"

60
Üflüyorum Anne

SESS‹Z TELEFON

Eflinin mide bulant›lar› sebebiyle o sabah telefonla izin


ald› üniversiteden…
Kar›s›n› arabaya bindirip, hastaneye gitmek üzere moto-
ru çal›flt›rm›flt› ki cep telefonu çald›.
Telefonda ses yoktu; ya da birisi bir süre “alo” sesini
dinleyip kapatm›flt›.
Dikiz aynas›ndan, arka koltukta hafif yan yatm›fl olarak
oturan efline bakt›. Bir yandan park etti¤i yerden ç›kmaya
çal›fl›rken düflünüyordu:
“Hülya olabilir miydi sessiz arayan? Hay›r can›m, onun
zaman›nda cep telefonu bile yoktu, çok eskilerde kald› o…
Peki Aydan? O da olamaz, çünkü onu ben terk etmifltim,
çok gururludur, asla dönüp arkas›na bakmaz. Belki de Ze-
liha’d›r.”
- Randevu ald›n m›? Doktor gelmifl midir?
Kar›s›n›n sesiyle düflünceleri bölündü.
- Evet can›m, bizi bekliyor.

***
Üniversitede memur olarak çal›flt›¤› için, hastanede tan›-
d›¤› çoktu. Gastroenterologun yan›na efliyle birlikte girdi.
Daha doktorla henüz konuflmaya bafllam›fllard› ki cep
telefonu çald›.
- Özür dilerim, diyerek odadan d›flar› ç›kt›.
Yine sessiz bir telefondu.
H›fl›rt›, belki derinden gelen bir müzik sesi… Ama aç›k-
t› karfl›daki telefon… Ses yoktu.
- Efendim?
Ba¤›r›p ça¤›rmak, hakaret etmek istemiyordu; “Kesin-
likle beni tan›yan biri” diye düflünüyordu. “Emine'dir me-
sela… Bir türlü kabullenemedi ayr›l›¤›… Ama o art›k niflan-

61
Sad›k Söztutan

l›… Yok, olmaz. Sevim daha yak›n ihtimal geliyor, ars›z›n


biriydi çünkü… Resmen kolumu filan çimdiklerdi k›zd›¤›
zaman… Tülin olmas›n?”
- Efendim?
Telefon kapan›nca h›zla doktorun odas›na döndü.

***
Doktorun yan›ndaki resmi havaya ra¤men han›m› sert-
çe bakm›flt› surat›na, “Nerede kald›n?” sorusu vard› bak›fl-
lar›nda…
Çeflitli sorular soran, tetkikler yapan doktor muayene-
nin sonunda teflhisini aç›klad›:
- Hipokondriazis.
Kad›n:
- Yani?
Kocas›:
- Ne demek, diye sordu ayn› anda.
- Yo yo, önemli bir fley de¤il, dedi doktor koltu¤una otu-
rurken. Han›mefendi siz toparlan›n d›flar› ç›k›n. Ben eflinize
bir iki ilaç yaz›p verece¤im.
Kad›n daha da korkmufltu. Çaresiz d›flar› ç›kt›, akl›n› ve
bütün dikkatini içeride b›rakarak…
Doktor, endifleli kocaya tebessümle döndü:
- Bir fley yok, hastal›k hastal›¤› gibi geldi bana. S›kça ya-
par m› bunu?
Adam kar›s›n› çekifltirmekte sak›nca görmedi:
- Hem de çok doktor bey! “Bende önemli bir hastal›k var
ama doktorlar anlam›yor.” diyor sürekli… Hep hastal›ktan
bahseder, “Gö¤süm yan›yor, karn›m a¤r›yor.” der durur.
- Tipik hipokondriyak… Hastal›k hastas› yani…

***
Akflamüzeri memur eczanede s›ra beklerken cep telefo-
nu bir kez daha çald›. Bu defa müzik sesi daha net duyulu-
yordu.

62
Üflüyorum Anne

- Efendim?
Cevap yoktu. “Kim ya? Yoksa Elif mi? Ama o evlendi.
Müzik düflkünü Hayriye olabilir. Belki de Derya…”
‹laçlar› al›p karmakar›fl›k kafa ile arabaya döndü. Efline
bir fley belli etmemek için:
- Marketten al›fl verifl yapal›m m›, diye sordu.
- ‹yi olur, evde bir fley kalmad›.

***
Markette hangi marka daha ucuz diye yo¤urt kovalar›n-
dan birini koyup di¤erini al›rken, telefon tekrar çald›. Bu
kez derinden bir a¤lama sesi duyuluyordu. Arka fondaki
müzi¤i anlamaya çal›flt›. “Biz bize yaflarken geldik oyu-
na…” sözlerini duydu.
“Tamam, klasik müzik tutkunu Süreyya olmal›… Nere-
den akl›na esti bunca zaman sonra?” diye akl›ndan geçirdi
ve bu kez telefonu kendisi kapatt›.
Cevaps›z telefonun öteki taraf›nda, yata¤›nda iyice hal-
siz düflmüfl, gözlerinden ya¤mur gibi yafllar akan, dudakla-
r› ve elleri titreyen, telefonu yata¤›n içine b›rakt›ktan sonra
da, “Allah›m, onu hep bahtiyar etmeni diliyorum.” diye
dua eden, evlendi¤inden beri kap›s›n› çalmad›¤›, 74. do-
¤um gününü idrak eden annesi vard›

63
by
Üflüyorum Anne

HAKEM‹N ANNES‹

- Kusura bakma anneci¤im, yar›n maça ç›kaca¤›m.


Genç hakem, annesinin naafl›n› mezara indirirken, için-
den bu cümleyi geçiriyordu.

Ayn› akflam, güneyden Orta Anadolu’ya hareket etti.
Bu “gönül mesle¤i”nde büyük hedefleri, tatl› hayalleri
vard›.
***
Tak›mlar seremoniden sonra kendi yar› sahalar›na da¤›-
l›p, bafllama vuruflu yap›laca¤› s›rada çok fl›k, çok ince, çok
anlaml› bir sürpriz yafland›.
Stad›n anons görevlisinin sesi duyuldu hoparlörden:
- De¤erli hakemimiz (S........../Ç...........) annesini kaybet-
mifltir. Kendisine sab›r ve baflsa¤l›¤› diliyor ve sizleri bir
dakikal›k sayg› durufluna davet ediyoruz.
Statta yap›lacak bu tür anonstan haberi olmas› gereken
hakemin de haberi yoktu.
Ve genç hakem, annesinin vefat›ndan beri sab›rla diren-
di¤i gözyafllar›na bu kez hâkim olamad›.
Dudaklar› kontrolsüz bir flekilde titredi¤i için sayg› du-
ruflunun bitifl düdü¤ünü çalmakta zorland›.
Neyse ki hoparlördeki ses yetiflti imdad›na:
- Teflekkür ederiz.
Sadece tak›mlar›n›n golleri için aya¤a kalkmaya al›flm›fl
seyirci, bu defa hiç tan›mad›¤› bir merhume için görevini
tamamlam›fl olman›n huzuruyla yerlerine oturdu.
Maç bafllad›.
***
Hiç flüphesiz sahadaki yirmi üç kifliden ifli en zor olan›,
hakemdi.

65
Sad›k Söztutan

Maç öncesinin karmafl›k duygular›n› oyuna tafl›mama-


ya, etki alt›nda kalmamaya çal›fl›yordu.
Ve o zor an geldi.
Bitime sadece bir dakika vard›.
Misafir tak›m, maç boyu kendi sahas›ndan ç›kmay›p be-
raberli¤e oynam›fl, hiç hücumu düflünmemiflti. Fakat biti-
me bir dakika kala misafir tak›m›n orta saha oyuncusu, ta-
mamen kendi çabas›yla ev sahibi tak›m›n neredeyse tama-
m›n› çal›mlad›ktan sonra kaleciyle karfl› karfl›ya kald›.
Kaleciyi de çal›mlad›.
Hakem, eldivenli kaleci elinin, gole giden oyuncuyu ar-
kadan çekip indirdi¤ini gördü.
Çald› penalt›y›.
Son dakikayd› ve penalt› gol oldu.
Maç bitti.

***
Maç›n bafl›nda hakemin ölen annesi için sayg› duruflun-
da bulunan seyirciler, bu kez hep bir a¤›zdan hakemin an-
nesi dâhil yedi sülalesine küfrediyordu.
Ve maç›n bafl›nda seyirci ac›s›na ortak oldu diye gözya-
fl› döken hakem, flimdi üzüntüden a¤layarak polis eflli¤inde
soyunma odas›na iniyordu.

66
Üflüyorum Anne

YOKLU⁄UNA H‹Ç ALIfiMAYACA⁄IM

- Sanki annemi bir an düflünmesem, ona ihanet ediyor-


muflum duygusuna kap›l›yorum Yasemin. Onu götürüp
topra¤a gömdük ve hiçbir fley olmam›fl gibi gündelik haya-
t›m›za devam ediyoruz! Oysa o yok Yasemin, o art›k yok!
- Biliyorum can›m. Ama al›flman gerek.
Meral telefonda a¤lamaya bafllad›:
- Hay›r, al›flmayaca¤›m!
- Onu demek istemedim Meralci¤im. Yani, ona iyilik
yapmak istiyor musun?
Meral konuflmay› 盤l›¤a dönüfltürdü:
- ‹stemez olur muyum ya, istemez olur muyum!
- Tamam, bol bol dua edeceksin. Kesinlikle ona en yarar-
l› fley budur. Tamam m›?

***
Meral’in annesi öleli yirmi üç gün olmufltu ama sanki az
önce mezarl›ktan dönmüfl gibi içi yan›yordu. Kendini hiç-
bir fleyle meflgul edemiyordu. Samimi oldu¤u arkadafllar›
içinde, en sa¤lam inançl› olan, Yasemin’e s›¤›nm›flt› teselli
için… Telefonda a¤l›yordu habire:
- Odas›na giremiyorum, gard›robunu açam›yorum.
- Müslümanlar›n böyle zamanlarda birbirine söyledi¤i
“Allah sab›r versin.” sözü ne kadar önemli görüyor mu-
sun? Sabra ne kadar ihtiyaç duyuyoruz. Sab›r liman› olma-
sayd›, sevdiklerimizi kaybetti¤imizde, üstümüze ya¤an hü-
zünden hangi flemsiye ile korunacakt›k?
- Bir yandan cesedini ç›kar›yoruz hastaneden, bir yan-
dan elime pofletler tutuflturuyorlar. Elbiseleri, el çantas›, çi-
çekleri… Hepsini babama verdim ve bir daha hiç bakama-
d›m Yasemin.

67
Sad›k Söztutan

- Allah rahmet eylesin Meralci¤im, bil ki ben de sürekli


annen için bir fleyler okuyorum, dua ediyorum.

***
Meral maden mühendisli¤ini bitirmesine ra¤men, k›sa
aral›klarla mesle¤ine uygun bir iki iflte çal›fl›p, sonra hiç il-
gisiz bir alana s›çram›flt›; ‹stanbul fiaflk›nbakkal’da bir kafe-
yi devral›p iflletmeye bafllam›flt› yedi ayd›r…
Ancak hem esnafl›ktaki acemili¤i, hem son birkaç ayd›r
annesinin hastal›¤› sebebiyle dükkân› tamamen çal›flanlar›n
insaf›na b›rakmas› sebebiyle epey borçlanm›flt›. Mobilyac›-
ya, pastaneye, içecek firmalar›na ödemesi gereken paralar›
verememiflti.
Kafe müdürünün hesab›na göre otuz befl bin lira kadar
s›cak paraya ihtiyaç vard›.

***
Bir süredir eve seyrek gelen babas› o gün kafeye telefon
etmifl ve akflam eve birisini getirece¤ini söylemiflti. “Art›k
tan›flman›z› istiyorum.” dedi¤i için, Meral kimin gelece¤ini
tahmin etmiflti.
“Bunu kald›ramam.” diyordu kendi kendine, “Daha an-
nem öleli bir ay bile dolmad›.”

***
Akl›na gelen, bafl›na gelmiflti. Babas›, akflam eve, nere-
deyse annesi ile ayn› yaflta, ayn› boyda, ayn› saç kesimli, ay-
n› ses tonuna sahip bir han›mla ç›kagelmiflti.
Meral çoktan karar›n› vermiflti; e¤er babas› bu eve bir
han›m getirecekse, o gidecekti. Bu sebeple babas›na ve ge-
len kad›na çok da surat yapmad›. “Akflam› geçifltireyim, ifl
resmiyete binerse zaten ben olmayaca¤›m.” diye düflündü.

***
Babas› gece “sevgilisi” ile evden ç›karken:

68
Üflüyorum Anne

- Annenin el çantas›n› getirdim, telefonu filan var içinde,


dedi Meral’e…
Meral kap›y› kapat›r kapatmaz annesinin el çantas›na
kofltu. Ondan bir fley bulmak, görmek, koklamak için…
Cep telefonu aç›kt›; ama ne “son aramalar”da bir fley
vard›, ne mesajlarda… Telefon hiç kullan›lmam›fl gibiydi.

***
Oysa babas› hastaneden ç›k›l›p, cenaze topra¤a verildi¤i
akflam gitti¤i “sevgilisinin” evinde telefonu açm›fl, sa¤›n›
solunu kurcalam›fl, ölen kar›s›ndan bir ses kayd› bulmufltu.
Zoraki bir konuflma ile flöyle diyordu Meral’in annesi:
“K›z›m Meralim, babandan her türlü eziyeti görmüfl-
tüm; ama en büyü¤ünü en sona saklad›¤›n› bugün ö¤ren-
dim. Bugün hastane odama sevgilisi ile geldi. Sana bu ses
kayd›n› haz›rlad›m çünkü babanla ortak banka hesab›m›z-
da benim emekli ikramiyemin de içinde bulundu¤u altm›fl
bin dolar civar›nda para var. O paran›n benim pay›ma dü-
flen k›sm› senindir. Hakk›n› helal et k›z›m.” diyordu.
Ama babas›, k›z›na telefonu getirmeden önce bu kayd›
silmiflti.

69
by
Üflüyorum Anne

ÇOK AC‹L TEfiEKKÜR

- Üzülme anne, ben çaresine bakaca¤›m, dedi çocuk, bü-


yük bir adam gibi, annesinin elini sevgiyle tutarak…
Anne ile o¤ul, komflu kad›nla birlikte, trafikte yavafl ya-
vafl ilerlemeye çal›flan belediye otobüsünde, doktordan dö-
nüyorlard›. Daha do¤rusu anne, komflu kad›n›n götürdü¤ü
doktordan, çocuk okuldan dönüyordu; otobüs dura¤›nda
buluflmufllard›.
Anne üzgün ve çaresiz flekilde, otobüsün mutat sallama-
lar›na kendini b›rakm›fl, bezgin konufluyordu:
- Nereden bulacaks›n o¤lum, nereden?... Neyse… Sa¤l›k
olsun… Maafl› bekleriz.
Kafas›n› yeisle cama dayad› anne; yandaki bir otomobil-
de, floförün yan›nda oturan genç k›z torpidodan ç›kard›¤›
flifleden ellerine kolonya dökünce, anne kolonyan›n koku-
sunu burnunda hissetti.
Özel klinikteki muayene ve tahliller için hepi topu iki
yüz liraya ihtiyaçlar› vard›. Merhum babadan kalan ve üç
ayda bir ald›klar› maafl› bekleyeceklerdi.

***
Lise birinci s›n›f ö¤rencisi çocu¤un annesine "Çaresine
bakaca¤›m." derken güvendi¤i fley, sahip oldu¤u tek ser-
maye olan bilgisayar›yd›.
Yedi ay önce annesine büyük ›srarlar sonucu ald›rm›flt›.
Bu kez annesinden habersiz bilgisayar› satmaya karar
vermiflti.
Eve geldi¤inde üzüntü ile odas›na kapand›. Bilgisayarda
kendisine ait dosyalar› "temizlemeye" ve bilgisayar› sat›fla
haz›r hale getirmeye koyuldu.

***

71
Sad›k Söztutan

Lise ö¤rencisi yetim çocuk mail dosyas›n› boflalt›rken,


kendi ad›yla kendisine gelmifl yeni bir mail gördü! Mailin
sat›rlar›n› okudukça heyecan ve korku hissetti.
Heyecan›n›n sebebi, gelen mailde yaz›l›yd›:
"Say›n E.S. adafl›m, size bir teklifim var. Gördü¤ünüz gi-
bi hem ismimiz hem de soy ismimiz ayn›… Kendim için
MSN adresi almak istedim, fakat benim ismimle sizin ismi-
niz ayn› oldu¤u için ve siz benden önce MSN adresini ald›-
¤›n›z için benim baflvurum kabul edilmedi. Sizi tan›m›yo-
rum. Benim çevrem genifl ve müflterilerimin kolay ulaflabil-
mesi için bu MSN adresine ihtiyac›m var.
Kabul ederseniz, size iki yüz elli lira teklif ediyorum. Bu
MSN adresini bana verir misiniz?
Cevab›n›z› bekliyorum. Bir tereddüdünüz olursa, afla¤›-
ya telefonumu yaz›yorum, telefonla konuflabiliriz.
Kabul ederseniz, MSN flifrenizle birlikte bir banka hesa-
b› da belirtirseniz paran›z› hemen yat›r›r›m.
Sayg›lar›mla. E.S."
‹flte çocu¤un heyecan›n sebebi, hiç beklenmedik zaman-
da, hiç beklenmedik yerden ihtiyaçlar› olan paran›n gelme
ihtimaliydi.
Küçük yüre¤inde duydu¤u korku ise, Yüce Allah'›n on-
lara bu kadar k›sa zamanda ihsanda bulunmas›n›n "karfl›l›-
¤›n›" ödeyememe korkusuydu.
"Allah›m, flükür flükür flükür flükür…" dedi aceleyle…
Sa¤a sola çarpa çarpa odalarda annesini arad›. Onu,
mutfakta çöp sepetinin içindeki pofleti ba¤larken buldu:
- Anne, bankamatik kart›n nerede?
Kad›n korktu. Efli iki y›l önce vefat etti¤inde, o¤lu, yafla-
d›¤› büyük flok ve ac› ile olgunlaflm›fl ve bir anda büyümüfl-
tü adeta… Hiç yanl›fl›n› görmemiflti.
- Ne yapacaks›n kart› o¤lum? Daha maafl› çekmeye k›rk
üç gün var.
- Anneci¤im hesap numaram›z› ver.

72
Üflüyorum Anne

Kad›n düflünceli düflünceli yatak odas›na yürüdü, o¤lu


da onu takip etti. Karyolan›n bafl taraf›ndaki komodinden
bir zarf ç›kard›, içinden banka cüzdan›n›…
Çocuk annesinin okumas›n› beklemeden adeta cüzdan›
kapt› ve odas›na kofltu.
Adafl› E.S.'nin mailine cevap yazd›:
"MSN flifrem fludur… Banka hesap numaram budur…"

***
‹ki gün sonra, anne bankamati¤in önündeydi. Kart› ci-
haza sokup, flifreyi girdikten sonra "para çekme" tufluna do-
kundu¤unda hesapta "iki yüz elli lira" oldu¤unu gördü!
Bankamatik paray› vermek üzere tatl› tatl› h›r›ldamaya
bafllad›¤›nda, anne tebessüm ve sevgi ile o¤luna dua etti.
Paray› al›p doktorun yolunu tuttu.

***
Anne muayenesini yapt›rm›fl, ilaçlar›n› alm›fl, doktor
arac›l›¤›yla hastaneden gün koparm›fl ve rahatlam›fl olarak
eve geldi¤inde o¤luna s›radan bir cümle söyledi:
- Geçen gün unuttum o¤lum, hayatta ne büyük rastlan-
t›lar var; doktorun ad› da soyad› da seninki ile ayn›… Mem-
leketini sordum, bizlerle ilgisi yok, göçmenmifl.

73
by
Üflüyorum Anne

ANNE YARISI

Yetmifl dört yafl›ndaki emekli ö¤retmen Hangül Nine,


hayattaki iki ye¤eninden biri olan Halime’yi Erzurum’dan
‹stanbul’a gelin gönderirken, göz p›narlar›nda hâlâ bir mik-
tar kalm›fl olan yafllar› cömertçe döküyordu:
- Art›k bir daha görüflmemiz ahirete kald› yavrum, diye-
rek…
Halime:
- Olur mu teyzeci¤im, ben gelirim, arar›m… Yapma, a¤-
lama… diye teselli etmeye çal›fl›yordu teyzesini, kendisi de
a¤layarak.

***
Gerçekten de Halime, yabanc›s› oldu¤u ‹stanbul’da k›sa
sürede bir iki konu komflu, dost edinse de, hemen her sabah
mutlaka teyzesi Hangül Nineyi arar, ondan sonra bafllard›
ev ifllerine…
Ufak tefek hastal›klar, hamilelik sanc›lar›, do¤um gibi
insani mazeretler sebebiyle arada telefonlar› aksatt›¤› olur-
du ama bu bir iki günü geçmezdi.

***
Bebe¤i ile birlikte iki y›l sonra tatil için Erzurum’a dö-
nüp teyzesini yatakta buldu¤unda çok üzüldü Halime…
Her seferinde telefonla konuflmak için zorlanarak aya¤a
kalkt›¤›n› görünce, hemen bir elektrikçi getirterek, telefonu
yata¤›n›n ucuna çektirdi.
Hangül Nine, uzun uzun öpüp koklad›¤› ye¤enine alel
acele di¤er ye¤enini çekifltirdi:
- Her gün penceremin önünden geçiyor ama dönüp bak-
m›yor! Senden baflka aray›p soran›m yok k›z›m. Allah tut-
tu¤unu alt›n etsin!

75
Sad›k Söztutan

***
Halime’nin ‹stanbul’a dönüflünden üç ay sonra birden
telefonlar› kesildi.
Hangül Nine, kendisine bakt›¤› için emekli maafl›n›n ya-
r›s›n› verdi¤i Gönül’ü s›k›flt›r›yor, Halime’yi aramas›n› söy-
lüyordu.
Gönül de her defas›nda ayn› cümleyi tekrarl›yordu:
- Dedim ya eze, herhal ki evlerini degiflm›fllar. Ariram
ariram 盤an yo¤.

***
Gael Grene der ki, “Büyük Katerina birlikte olduktan
sonra sevgililerini öldürürdü. Çünkü ertesi gün sevgilisinin
ona telefon etmemesinin yaflataca¤› bofllu¤a dayanamaz-
d›.”
Hangül Nine, derinden hissetti¤i bu “boflluk” için yan›p
tutufluyor:
- Ya¤mur gibi ya¤ar bafl›ma tafllar / ‹lla dostun gülü ya-
ralar beni… deyip duruyordu.
Gönül:
- Yapma eze, embele deme, dedikçe o, hayat›nda en gü-
vendi¤i insan›n da s›rt›n› döndü¤ünü, oysa teyzenin anne
yar›s› oldu¤unu, ahir ömründe bu vefas›zl›¤›n kendisini
y›kt›¤›n› söylüyordu.

***
Halime teyzesini nas›l aras›n ki, teyzesine hiç bahsetme-
di¤i alt› ay önceki ameliyat›n sonras›nda, bir cuma günü
koltukta otururken ve tam da sala okunurken kalp damar-
lar›n›n t›kanmas› sonucu -t›pk› annesi gibi- genç yafl›nda
vefat etmifl, ‹stanbul’da topra¤a verilmiflti.
Teyzesine söylemiyorlard›, söylemeyeceklerdi.

76
Üflüyorum Anne

SAKALIM BATARDI BEBEK YÜZÜNE

Komflu kad›n ç›k›nca, adam sinirle nefes boflaltt›:


- Off... fiafl›yorum böylelerine... Yolculu¤a ç›kaca¤›m›z›
bildi¤i halde kalkmak bilmiyor! Allah muhafaza, en büyük
korkum, istenmedi¤im yerde bulunmakt›r!
Kar›s› da kat›ld›:
- Hele flükür gitti! Neyse…
- Asl›nda... Bana kal›rsa bu seyahate hiç gidesim yok ha-
tun. Ama sen maflallah yerinde duram›yorsun. Eteklerin zil
çal›yor.
Yüzünde y›llar›n imzalad›¤› çizgileri ve yavafl yavafl bü-
külen beliyle orta yafl›n biraz üzerindeki kad›nca¤›z, du-
daklar›na yay›lan tebessümü saklamaya çal›flarak:
- Sen benden daha çok seviniyorsun, dedi, yalan söyle-
me bey.
- Ben o¤lumu görece¤im için seviniyorum, sen gelinini.
- Gelini nereden tan›yorum ki, özlemifl olay›m?
- Neyse neyse, gelir flimdi Mevlüt… Haz›r m›s›n ç›kma-
ya?
- Ben haz›r›m, sen hâlâ gömlekle oturuyorsun.
Kap› zili çal›nca adam ceketini giydi, paltosunu koluna
att›, bavula uzand›.
Mevlüt, onlar› tren istasyonuna götürecek olan minibü-
sün sahibi olan komflular›yd›.
‹stanbul'a gidiyorlard›.

***
Tren gar›n›n yüksek tavanl›, so¤uk beton salonundaki
ahflap bankta yan yana oturuyorlard›.
- Ne kadar sürer yol?
- Bir güne ancak gideriz, on iki saat filan.

77
Sad›k Söztutan

- Dedim sana, otobüsle gitseydik yedi sekiz saat sonra


oradayd›k. Paraya m› ac›d›n bilmem ki…
Adam kafllar›n› çatarak kar›s›na döndü, “Kes sesini!”
der gibi bakt›. Kad›n, onun bu yalanc› öfkesine inat, biraz
daha sokuldu kocas›na…
Bir önceki konuflma hiç yap›lmam›fl gibi, sevgiyle efline
flöyle dedi kad›n:
- Sen de yaflland›¤›n› hissediyor musun adamc›¤›m?
Gürbüz Bey, derin bir iç çekti, farkl› konufltu:
- Yoo, o¤lum evlendi diye yafllanm›fl m› oluyorum?
Ba¤dagül Han›m, kendi cümlelerine a¤lamaya bafllad›:
- Çocuk yapmaktan korkmufltuk uzun süre… O¤lumuz
do¤unca, böyle bir mutluluk için niye geç kald›k diye pifl-
man olduk sonra… Zeynel’imize olan sevgimiz azalmas›n
diye ikinci bir çocuk yapmad›k…
- Yahu niye a¤l›yorsun flimdi, bunda a¤layacak ne var?
Ba¤dagül Han›m siyah ve büyük çantas›n›n içinden
mendil ararken, Gürbüz Bey, eli paltosunun cebinde, bu
kez dirse¤i ile kar›s›n›n karn›na vurdu:
- ‹nsanlar geliyor, sakin ol.

***
Gürbüz Bey emekli ö¤retmendi. Kar›s› kendi köylüsü,
uzaktan akrabas›, ev han›m›yd›.
Evliliklerinin yirmi alt›nc› y›l›ndayd›lar.
Çok düflkün olduklar› tek çocuklar› Zeynel, s›n›f ö¤ret-
menli¤ini bitirmifl, ‹stanbul'da mesle¤inin ikinci y›l›n› yafl›-
yordu.
Ve o¤ullar›, onlara, hayatlar›n›n en büyük sürprizini
yapt› bir gün; telefonda, “fiey anne, ben evlendim.” diye-
rek…
Zeynel, anne ve babas›n›n biraz ileri yafllar›nda dünya-
ya geldi¤i için, sanki aradaki yafl fark›, mesafe fark›n› da ge-
tirmifl gibi, gönül dünyas›n› hiç açmam›flt› onlara…

78
Üflüyorum Anne

Flörtünün ve müstakbel kay›nvalidesinin de bask›s›yla


pat diye evlenivermiflti.
fiimdi anne ve babas›, bekâr olarak ‹stanbul'a gönder-
dikleri o¤ullar›n›n “evlenmifl halini” görmeye gidiyorlard›.

***
Ba¤dagül Han›m'›n içi içine s›¤m›yordu, Haydarpafla
Gar›'n›n beton parkelerinde o¤lunun arar gözlerle treni ta-
rad›¤›n› görünce eliyle iflaret etti:
- Hah, orada Zeynel!
Gürbüz Bey, eflinin kolundan tutup yüzünü kendisine
çevirdi:
- Bak, bir kez daha söylüyorum hatun, o¤lana sitem et-
mek yok! Niye bizden habersiz evlendin diye d›rd›r yok.
Hele gelinimize... Asla!
Anne, yol boyunca tekrarlanan bu tembihten b›kk›nl›¤›-
n› göstermek için surat›n› asarak:
- Tamam tamam, dedi.

***
Zeynel, babas›n›n ve annesinin elini öptükten ve bir iki
al›fl›ld›k laf etikten sonra, ezik bir flekilde ortaya konufltu:
- Takside konuflamay›z. fiöyle bir durum var… Bizim
han›m biraz titizlik yap›yor da… Onlar›n fleyleri böyley-
mifl…
Baba, laf kalabal›¤›ndan flüphelendi:
- Ne demeye çal›fl›yorsun o¤lum?
O¤lan, bir haftad›r zihninde evirip çevirdi¤i cümleyi bir
atefl topu gibi orta yere döktü:
- Otelde kalacakm›fls›n›z...

79
by
Üflüyorum Anne

ÇARES‹ YOK AB‹ BUNU DÖVECE⁄‹Z

Annesi, arkas›ndan kap›y› tam kapat›rken bir cümle


söyledi, çocuk anlamad›. Eliyle kap›y› tuttu, kapanmas›na
engel oldu:
- Ne dedin anne?
- Yok o¤lum bir fley, “Tevekkeltü Alallah” dedim.
- Yani?
- Dua ettim o¤lum, git hadi.
Delikanl›, babas›ndan gizli, annesinden haberli, "y›l›n
maç›na" gidiyordu. 2007'nin son derbisi Kad›köy'de oyna-
nacakt›.
Medya heyecan› iyice körüklemifl, yabanc› bir internet
sitesi bu maç›n "dünyan›n bir numaral› derbisi" oldu¤unu
yazm›flt›.
Valili¤in aç›klamas›na göre bu derbiye rakip seyirci top-
lu olarak gidemeyecekti. Ama Cimbom sevdal›s› delikanl›-
y› (Agâh, 22 yafl›nda, üniversite ö¤rencisi) kimse durdura-
mazd›!
Daha riskli olan› fluydu: delikanl›, montunun ve kaza¤›-
n›n alt›na sar›-k›rm›z› forma giymiflti. Derbiyi kazanacak-
lard› ve dönüflte, ‹stanbul yakas›na geçer geçmez kazak ile
forman›n yerini de¤ifltirecekti.

***
Agâh Eminönü'ndeki hengâmeden s›yr›l›p kendisini va-
pura att›¤›nda derin bir nefes ald›. Vapurda birkaç Fenerli
vard›.
Vapur iskeleden demir ald›ktan sonra manevras›n› ta-
mamlad›¤›nda, Agâh'›n bulundu¤u aç›k bölüm sert bir rüz-
gârla sars›ld› ve Fenerli bir delikanl›n›n bafll›¤› kafas›ndan
uçup yere düfltü. Agâh e¤ilip, ayaklar›n›n dibine gelen bafl-
l›¤› yerden alarak sahibine verdi.

81
Sad›k Söztutan

Ama yere e¤ildi¤i bu iki saniye içinde hayat›na mal ola-


cak bir hata yapt›¤›n› bilmiyordu.
Çünkü bafll›¤› almaya e¤ildi¤inde, arka s›rada oturan iki
kifli, iflah olmaz iki Fenerli, Agâh'›n bel k›sm›nda ortaya ç›-
kan sar›-k›rm›z› formay› görmüfltü!
Çat›k gözlerle birbirlerine bakt›lar. Ve "Evet, ben de gör-
düm." anlam›nda kafa sallad›lar.
Gençlerden biri (Himmet, 23 yafl›nda, Kapal›çarfl›'da ifl-
çi, Bo¤az Köprüsü'nden iki kez indirilen G.Saray bayra¤›
eylemine kat›lm›flt›.) arkadafl›n›n kula¤›na e¤ildi:
- Dövece¤iz bunu…
Arkadafl› kafas›yla onaylad›. Himmet kararl›yd›:
- Hele bir karfl›ya geçelim.
Arkadafl› difllerini s›karak bu cümleyi de onaylad›; kafa-
s›n› çevirip bu kez o, Himmet'e döndü:
- Stada yak›n bir yerde, bizimkilerin aras›nda vural›m.

***
Vapur, o¤ul veren ar› kovan› gibi içindekileri sahile dök-
tü¤ünde Himmet ile arkadafl› (Necip, 24 yafl›nda, bir devlet
dairesinde floför) kol kola girip, Cimbomlu Agâh'› bir met-
reden takibe bafllad›lar.
V›z›r v›z›r iflleyen caddeyi karfl›ya geçtiler. Birkaç ad›m
sonra Necip, Himmet'e dedi ki:
- Gel flu camide derbi için dua edelim. Namaz k›lal›m.
Namaz k›lmay› biliyor musun?
- Olum herif kaybolacak.
Necip duda¤›n› ›s›rarak düflündü bir süre:
- Evet… O da var… Ne yapsak…
- Zaten ben namaz› bilmiyorum.
Karar vermelerine gerek kalmad›, çünkü Agâh camiye
yöneldi.

***

82
Üflüyorum Anne

‹ki Fenerli flad›rvanda ihtiyar bir adamdan "kopya çeke-


rek" abdest al›p Osman A¤a Camii'nin sofas›na girdiler.
Himmet k›s›k sesle:
- Ben de namaz› bilmiyorum, dedi.
‹ki arkadafl al›nlar›nda, kulaklar›nda abdestten kalan
yafllar› elleri ile silerken birbirlerine bakt›lar, "fiimdi ne ya-
paca¤›z?" gibilerinden…
O s›rada orada bulunan orta yafll›, biraz kilolu, secdeye
inifl kalk›fllar›nda sol aya¤›n› arkaya do¤ru uzatan engelli
bir adam Agâh'a dedi ki:
- O¤lum sen imam ol da cemaatle k›lal›m, daha sevap.
Agâh öne geçti, adam arkas›nda durdu, namaza bafllad›-
lar.
‹ki Fenerli arkadafl Himmet ile Necip birbirlerine bakt›-
lar, kafalar›yla onay iflareti yaparak engelli adam›n yan›nda
namaza durdular. Cimbomlu “düflmanlar›” Agâh önde
“Allahü Ekber” dedikçe, birlikte e¤ilip kalk›yorlard›.
Agâh selam vererek namaz› bitirdi; -namaz esnas›nda
onlara kat›lan iki kifli ile birlikte- befl kiflilik cemaatine yü-
zünü dönüp, ellerini kald›rd› ve k›s›k ama duyulan bir ses-
le dua etti:
- Allah›m günahlar›m›z› affet. Memleketimizi belalar-
dan koru. Bizi do¤ru yoldan ay›rma, bar›fl ve huzur içinde
bulundur. Amin.
Camiden d›flar› ç›k›p alt› yola döndüler. Bo¤a heykeline
do¤ru yaklafl›rlarken Fenerli Necip, Cimbomlu Agâh'›n ko-
lundan tutup sertçe sokak aras›na çekti; kavgaya haz›rlan›r
gibi uzun paltosunu ç›karmaya bafllad›.
Agâh iki dakikal›¤›na gördü¤ü iki kiflinin yan›na gelip
birlikte yürümeye bafllamas›ndan tedirgin olmufltu, ara so-
ka¤a sürüklenmesinden hepten korktu. Zaten Kad›köy'de
kendisini güvensiz hissediyordu.
- Ǜkar flu montunu, dedi Necip.

83
Sad›k Söztutan

Agâh karfl› koyamad›, sebebini bilmeden montunu ç›ka-


r›rken, korkulu gözlerle:
- Ne oldu ki, diye sordu.
Himmet sadece seyrediyordu. Necip kafllar›n› çatt›:
- Daha ne olacak?
Ve Agâh'›n elinden sert bir hareketle montu çekip ald›.
Paltoyu uzatt›:
- Forman görünüyor! Giy flu paltoyu… ve dönünceye
kadar yan›m›zdan ayr›lma. Bafl›n derde girer.

***
Agâh tak›m›n›n kaybetti¤i ama kendisinin iki yeni dost
kazand›¤› maçtan eve döndü¤ünde annesini mutfakta bul-
du:
- Sen sabah ne demifltin anne beni u¤urlarken?
Annesi hat›rlamakta zorland›. Sonra birden:
- Hah hat›rlad›m, dedi. “Tevekkeltü Alallah dedim.
- Ne demekti?
- "Seni Allah'a havale ettim" demek; ne oldu ki?

84
Üflüyorum Anne

SAKIN SÖYLEME SÜRPR‹Z OLSUN

- Baba, bak büyük yemin verdiriyorum; sak›n söyleme-


yeceksin!
- Tamam o¤lum, fleref sözü dedim ya.
- Tamam! Harika!
Telefonu kapatt›.

***
Olay fluydu:
‹sviçre’nin baflkenti Bern yak›nlar›nda flirin bir kasabada
yaflayan genç kar› koca çift, bebeklerini ilk kez, Bebek’te ya-
flayan anne babalar›na getireceklerdi.
Gerçi yeni dede ve nine, torunlar›n› do¤umundan itiba-
ren hemen her gün internetten izliyorlard›, yanlar›nda bü-
yüyormufl gibi her an›n› biliyorlard› ama ilk kez “kokusu-
nu içlerine çekeceklerdi.”
Ama o¤ul (Serdar), babas›na telefonda, izne ayr›ld›klar›-
n› ve üç gün sonra ‹stanbul’a geleceklerini, bu haberi anne-
lerine söylememesini rica ediyordu.
Sürpriz yapacaklard›.
Çünkü anne hem o¤luna, hem o¤lunun o¤luna afl›r› de-
recede düflkündü.
Saatlerce internet karfl›s›nda oturur, huzurla, mutluluk-
la ve hasretle a¤lard›.

***
Mutlu haberi ald›¤›n›n akflam› eve gelen banka yönetici-
si baba, sevincini saklamakta zorlan›yordu.
‹ki kiflilik yemek masas›nda konuya te¤et geçti:
- fiimdi torunun pat diye geliverse ne yapars›n?
- Ah can›››mmm... Ay nerede flekerim, Serdar’la bugün
konufltum, “Anne burada ifller çok yo¤un”, kanton seçimle-

85
Sad›k Söztutan

rine mi haz›rlan›yorlarm›fl neymifl, “Uzun süre bizi unut.”


dedi. Ah, flu tombiflimi, yavrumu bir kuca¤›ma alsam dün-
ya gözüyle…
- Can sa¤ olsun, al›rs›n al›rs›n…
- Çocuklar› oldu bizi hepten unuttu bu çocuklar. Kendi
dünyalar›n› kurdular, kendilerine yetiyorlar art›k… ‹kinci
sene doluyor. “Bu sene de tatile gelmemiz imkâns›z” dedi
Serdar.
Perizat Han›m, elindeki ekmek parças›n› masaya b›rak›p
a¤lamaya bafllad›.

***
Bo¤az’da insanlar feci bir kazan›n etraf›nda toplanm›flt›.
Dura¤a do¤ru yaklaflan belediye otobüsü, karfl›dan süratle
gelen spor bir araban›n hatal› sollama sebebiyle tam önüne
ç›kmas› üzerine, aniden kald›r›ma ç›kt›.
Perizat Han›m otobüs ile durak aras›nda s›k›flm›flt›. Bü-
yük kargafla içinde ambulans gelip de hafif yaral› bir adam-
la birlikte Perizat Han›m› hastaneye do¤ru götürmek üzere
hareket etti¤inde, küçük Cenk’i ilk kez ülkesinin toprakla-
r›na getiren Zürih uça¤›n›n tekerleri Yeflilköy’de piste de¤i-
yordu.
Ne yaz›k ki, facia bu kadarla bitmedi.

***
Üç gün komada yaflayan Perizat Han›m›n ölümü tart›fl-
ma konusu oldu; çünkü talihsiz kad›n›n anestezi sebebiyle
öldü¤ü iddias› vard›.
Bankac› koca, ünlü avukatlar›n bulundu¤u hukuk büro-
sunda nefes nefese hastane raporlar›n› gösterip hakl›l›¤›n›
anlat›yordu iki avukata...

86
Üflüyorum Anne

ANACI⁄IMI GÖRMEK ‹ST‹YORUM

Beden E¤itimi ö¤retmeni genç hakem, bir üst klasmana


ç›kma hayaliyle sezon boyu haz›rland›¤› s›nav için uça¤a
binecekken, ald›¤› bir telefonla geri döndü:
- Hocam yetiflin, evinize h›rs›z girmifl!
Genç hakem, iflyerinde tedirgin etmemek için kar›s›n›
aramad›; korkarak geldi¤i evinde, bu ihbar›n yalan oldu¤u-
nu ö¤renince hem çok sevindi, hem çok üzüldü.
Evi kurtulmufltu; ama en üst klasmana ç›kma umudu
bitmiflti. Çünkü s›nav o sabah Ankara’da yap›lacakt›.
Çaresizce ç›rp›n›p telefonda konufltu¤u eski bir hakem
hocas›, “Ah evlâd›m, sana da m› yapt›lar bu kötülü¤ü? Bi-
zim camia maalesef böyledir; biz hakemler, futbol dünya-
s›nda oturacak sandalyesi çok az olan insanlar›z. Ayakta
bekleyenler, senin oturaca¤›n sandalyeyi kapmak için yap-
mad›¤›n› b›rakmazlar. Benim de birçok klasman s›nav›m
öncesi palavradan evim yand›, arabam çal›nd›, annem öl-
dü. Geçmifl olsun” dedi hüzünle…

***
Eve yak›n iflyerinden ça¤›rd›¤› efliyle ö¤le yeme¤i için
sofraya oturan genç hakem, neredeyse yemeklere hiç do-
kunmad›. Didikleyip durdu¤u tabaktan kafas›n› kald›r›p,
çatal› kenara koyarak efline döndü:
- Anac›¤›m› görmek istiyorum.
Genç hakemin üzüntüyle ve yalvar›rcas›na söyledi¤i bu
söz kar›s›n› k›zd›rd›:
- Yani s›ras› m› flimdi? Madem Ankara’ya gitmedin, ço-
cu¤un okuluna git. Saat üç buçukta veli toplant›s› var.
- Okula sen gidecektin ya?
- Sen yoksun diye ben gidecektim. fiimdi madem bura-
das›n sen git.

87
Sad›k Söztutan

- Annemi görmek istiyorum, ne var bunda?


- fiimdi nereden esti akl›na?
- Yahu, flurac›kta kad›nca¤›z. fiöyle bir u¤rar, yar›m saa-
te dönerim.
Kar›s› da yeme¤i b›rak›p, h›fl›mla sofray› toplamaya bafl-
lad›:
- Ben, dul kad›n m›y›m? Her seferinde yaln›z gidiyorum
okula. Sen ö¤retmensin; ö¤retmen ö¤retmenin dilinden da-
ha iyi anlar. Hem ben niye anneme gitmiyorum ikide bir?
Üzüntüden omuzlar› düfltü genç hakemin; yalvar›r gibi
konufltu:
- Hayat›m… Benim annem flurada ya… Seninki gibi
Eyüp’te de¤il. Sen gitmek istedi¤inde gidiyoruz. Ben hiç iti-
raz ettim mi sana? Niye böyle yap›yorsun?
Kad›n tencerenin kapa¤›n› sertçe kapatt›:
- Okula gidiyorsun, uzatma!
Kocas›, annesini görme ümidini kaybedince sinirlendi:
- Yahu nas›l insans›n sen! Tamam gitmiyorum! Anne-
min ad›n› duyunca hafakanlar bas›yor sana! Zavall› kad›n-
ca¤›z öldü, hâlâ dilinden kurtulamad›; mezar›nda bir Fati-
ha okuyup gelecektim flurada…

88
Üflüyorum Anne

ANNEN‹Z N‹YE GELMED‹ SAH‹?

Celal Amca, giyim ma¤azas› sahibiydi ve bir süredir


evinde hasta yat›yordu.
Dükkâna, tam yirmi iki y›ld›r yan›nda çal›flan emektar
Kenan Efendi bak›yordu.
Celal Amca'n›n üç çocu¤undan büyük k›z› Hande, geçen
y›l bir gurbetçi ile evlenerek Viyana'ya gitmiflti.
‹kinci çocu¤u Kerem üniversiteye yeni bafllam›flt› ve bofl
zamanlar›n› babas›n›n dükkân›nda geçiriyordu.
Küçük k›z› Billur ise ilkö¤retim alt›nc› s›n›ftayd›.
Anne Cahide Teyze ev han›m›yd›.

***
Celal Amca'n›n hastal›¤› ilerleyince, hastaneye kald›r›l-
m›flt›.
Yaklafl›k yirmi gündür hastanedeydi.
Kerem, s›rf babas›na Avusturya'daki ablas› Hale'yi gös-
termek için laptop alm›flt›.
Hastane odas›nda MSN'yi aç›yor, k›z› ile babas›n›n gö-
rüntülü konuflmas›n› sa¤l›yordu.
‹lk kez gördü¤ü bu sisteme Celal Amca'n›n akl› erme-
miflti ama çok memnun olmufltu.
fiimdi art›k o¤lunun laptopu ile hastaneye gelmesini
dört gözle bekliyordu.
O¤lu da hemen her gün, ya da gün afl›r› babas›n› ziyare-
te gidiyor, o arada da baba ile ablay› sanal ortamda bulufl-
turuyordu.

***
Herkes Kerem'in babas›n›n ölümünü beklerken annesi
öldü!

89
Sad›k Söztutan

‹ki gün içinde abla Hande Avusturya'dan, Cahide Tey-


ze'nin akrabalar› memleketten geldi ve merhume topra¤a
verildi.
Durumu daha da kötüye gitmesin diye, bütün bu olan
bitenler Celal Amca'dan saklanm›flt›.

***
Celal Amca bu kez üç çocu¤unu da karfl›s›nda görünce
hem çok sevindi, hem çok üzüldü.
Yurt d›fl›ndan beklenmedik bir flekilde gelen k›z›n› daha
bir hasretle koklad›:
- Ne zaman geldin? Niye hiç bahsetmedin?
- Sürpriz olsun istedim baba, dedi Hande, söyleseydim
gelmeme engel olurdun belki.
Celal Amca:
- Teflekkür ederim k›z›m, dedi minnetle gözlerini kapa-
tarak. Engel olmazd›m. Ayaklar›na sa¤l›k. Nas›ls›n peki, iyi
misin? Al›flabildin mi?
Zoraki bir flekilde gülümsedi Hande:
- Ben iyiyim baba, sen iyi olunca daha da iyi olaca¤›m.
Celal Amca, o an akl›na gelmifl gibi gözleriyle oday› ta-
rad›; mevcut kiflileri içinden sayd› ve:
- Anneniz niye gelmedi, dedi.
Bu s›radan; ama kor gibi soru çocuklar› sarst›. Küçük
Billur kendini odadan d›flar› zor att›. Kerem yata¤a s›rt›n›
dönecek flekilde, titreyen dudaklar›yla pencereden d›flar›
bakmaya bafllad›.
- Annem, biraz rahats›z hissetti kendini, dedi Hande.
Gelemedi…
Celal Amca yutkundu, peki dercesine hafifçe kafas›n›
sallad›.

***
Biraz sonra Billur yüzünü lavaboda y›kam›fl ve topar-
lanm›fl olarak odaya döndü.

90
Üflüyorum Anne

Hande s›rf ses olsun diye sordu:


- Bir fleyler yiyebiliyor musun baba, ifltah›n nas›l?
Babas›n›n akl› baflka yerdeydi:
- Kerem o¤lum, flu bilgisayar›ndan anneni gösteremez
misin bana?
Küçük ve kasvetli odada, bir anda üç a¤lama sesi birbi-
rine kar›flt›.

91
by
Üflüyorum Anne

D‹Z‹ ‹ZLEMEYE DEVAM ED‹N

- Maafl verdiler mi?


- Evet.
- Güzel! Söz vermifltin, hadi.
- Ne?
- Mutfa¤a televizyon alacakt›n.
Adam surat ast›:
- Bir dur da ceketimi ç›karay›m.
Eflofmanlar›n› giyip tekrar mutfa¤a döndü¤ünde maze-
retini de haz›rlam›flt›:
- Bence çok gereksiz bir masraf. Hele flu s›ralar. Kredi
kart›m›n taksitini yat›raca¤›m. Her odada bir televizyon...
Ne gerek var?
Kad›n e¤ildi¤i yufkan›n üzerinden dikildi:
- Aaaa, öyle deme! Tamam demifltin. Dizi izlemek için
içeri gidiyorum mutfakta ifllerim aks›yor. Hadi.
Hangi erkek kad›nlara direnebilmifl ki:
- Önümüzdeki ay, tamam söz!
Kad›n efline cilveli güldü:
- Ben kar›flmam, sen bilirsin. Akflam eve gelince yemek
bekleme!
- Söz dedim ya!

***
Gerçekten de hayat› televizyondu bir çocuk annesi genç
ev han›m›n›n…

***
Telefon flirketinde çal›flan baba, o akflam merdivenleri
nefes nefese ç›karken kuca¤›nda yeni bir televizyon vard›.
Onca paraya k›ym›fl olman›n gücüyle, kar›s›n›n sevinci-
ni harmanlay›p f›rçay› bast›:

93
Sad›k Söztutan

- Kredi kart›n› s›f›rlamak varken evimizde üçüncü tele-


vizyon da oldu! Hay›rl› olsun!
Kad›n televizyonun ambalaj›n› keyifle y›rtarken, bu site-
mi fazla ciddiye almad›:
- Sa¤ ol hayat›m. Teflekkür ederim beni k›rmad›¤›n için.
Adam uyuyan k›z›n› öpmeye giderken hâlâ söyleniyor-
du:
- Ayn› senaryolar, ayn› olaylar… Bana da zorla izlettiri-
yorsun bu saçma dizileri.
Mutfa¤a döndü¤ünde, kar›s›n›n duymam›fl olma ihti-
maline karfl›l›k tekrar etti:
- Hep ayn› senaryolar… Seyirciyi çekmek için bir oyun-
cuyu hapse koy, bir k›z hamile kals›n, olsun bitsin! Bak bü-
tün dizilere, ayn› olaylar…
Kad›n kocas›n›n hakk›n› teslim etti:
- Ay do¤ru, valla. (fi›mar›kça kocas›n›n koluna dirsek
vurdu:) Hadi hadi, sen de izlerken kendinden geçiyorsun,
dedi gülerek…

***
Gazetelerde okudunuz:
Olay günü, kad›n yemekle meflgulken, bir buçuk yafl›n-
daki k›z› mutfakta oynuyordu. Birden kenardaki sehpaya
çarp›nca dengesi bozuldu ve sehpan›n üzerinden devrilen
televizyonun alt›nda kald›! Kad›n canh›rafl bir flekilde kal-
d›rd›¤› televizyonun alt›ndan ald›¤› kendinden geçmifl k›z›
için hemen ambulans ça¤›rd›. Ancak talihsiz çocuk kald›r›l-
d›¤› hastanende hayat›n› kaybetti. Çocu¤un beyin kanama-
s› sonucu öldü¤ü aç›kland›.

94
Üflüyorum Anne

YÜKSEKTEN UÇMA, DÜfiÜNCE ‹NC‹N‹RS‹N

‹ki kad›n, iki saattir tart›fl›yordu:


- Bak›n hocam…
- Ben hoca de¤ilim dedim, cumhuriyet ö¤retmeniyim!
- Pardon... Tamam... Peki... A¤›z al›flkanl›¤›... Ö¤retme-
nim, bu çocuk, Ege Nur’cu¤um, evde bütün gece ödev ya-
p›yor. Yani teorik olarak süre yetmiyor. B›rak›n ö¤renciyi, o
ödevleri ben yapsam, yine yetifltiremem uyku saatine…
- Kardeflim, ben yirmi bir y›ll›k ö¤retmenim, bana mes-
le¤imi ö¤retmeyin lütfen. Ben ne yap›yorsam bu çocuklar
için yap›yorum.
- Elbette… Onu kabul ediyorum… Benim bütün söyledi-
¤im, fazla ödev veriyorsunuz gibime geliyor Çi¤dem Ha-
n›m. Neden bu kadar sinirlendi¤inizi de anlam›yorum ger-
çekten...
- Ya gidin iflinize ya, sizinle tart›flacak de¤ilim!
- Ben veliyim han›mefendi. Ondan da önemlisi, ben bir
anneyim! Beni dinlemek zorundas›n›z.
- Ben de ö¤retmenim, ne var?

***
‹ki taraf da kad›n oldu¤u için, bu tats›z tart›flman›n gali-
bi yoktu.
Veli, yani Halime Han›m, çatalla çorba içtiklerini fark
edip, söylene söylene evinin yolunu tuttu.
Gerçekten de küçük Ege Nur daha ilkokul dördüncü s›-
n›fta olmas›na ra¤men bir sürü ödevle eve geliyor, bütün
bir akflam sayfalar dolusu yaz› yaz›yordu.
Halime Han›m bu duruma içten içe öfke duyuyordu
günlerdir. Sonunda, -k›z›ndan habersiz- ö¤retmenin karfl›-
s›na dikilmiflti.

95
Sad›k Söztutan

***
Tart›flman›n ertesi sabah biraz tedirginlikle uyand› Hali-
me Han›m.
Hemen Kur'an-› kerimi aç›p, bir Yasin okudu.
Kahvalt› s›ras›nda rüyas›n› k›z›na anlatt›:
- Nereden rüyama girdiyse Egeci¤im, güya senin Çi¤-
dem ö¤retmenin rüyamda bana yalvar›yordu, “Ne olur eli-
mi tut. Ne olur annemi kurtar.” diye…
- Eee?
- Ne yapaca¤›m› flafl›rd›m k›z›m. Korku ile uyand›m, he-
men bir Yasin okudum.

***
Küçük Ege Nur okula gider gitmez bu rüyay› ö¤retme-
nine anlatt›. Hem de bütün s›n›f›n önünde...
Ve Çi¤dem ö¤retmen alelâcele s›n›ftan d›flar› ç›karak cep
telefonuna davrand›:
- Alo, Halime Han›m, size nas›l teflekkür edece¤imi bil-
miyorum. Siz ne temiz kalpli bir insanm›fls›n›z! Bugün an-
nemin ölüm y›ldönümü. Gece rüyamda annem, “Bana iki
sat›r Kuran oku!” diye yalvar›yordu ama ben okumay› bil-
miyorum. Allah raz› olsun sizden. Evime yeme¤e davet et-
sem gelir misiniz?

96
Üflüyorum Anne

ÖNCE ANNEYE SAYGI

- Ben bugün oynamasam hocam, dedi...


- Olur mu o¤lum öyle fley! Bu maç›n önemini biliyorsun;
sen benim en cesur, ayn› zamanda en metin adam›ms›n. Ar-
kadafllar›n›n sana ihtiyac› var, ç›k ve oyna, diye sa¤ kolunu
sarsarak vücudunu silkeledi hoca...
Dal›p gitmifl gözlerini hocaya çevirdi ve usulca:
- Peki, dedi.

***
‹stanbul'daki büyük maça, küçük tak›m›n oyuncusu ola-
rak ç›km›flt›.
Herkes gibi o da bu maç› kaybedeceklerini biliyordu.
Ama o bir profesyoneldi. Elinden geleni yapacakt›.
Büyük tak›m›n sa¤ kanat oyuncusunu durdurmakla gö-
revliydi.
Futbol hayat›nda hiç k›rm›z› kart görmemiflti.

***
Büyük tak›m oyuncular›n›n medyadaki "Fark ataca¤›z."
sözleri onun gibi bütün arkadafllar›n› da kamç›lam›fl olacak
ki, ikinci yar›n›n ortalar›na gelmifl olmalar›na ra¤men maç
golsüz gidiyordu.
Mücadele onlar›n sahas›na y›k›lm›flt› ki soldan derin bir
pas att›, santrfor arkadafl› bombofl pozisyonda flok golü ya-
z›verdi!

***
Bitime sadece on dakika kalm›flt›. Büyük bir zaferin mi-
marlar›ndan biri mi oluyordu?
Önce tribünlerin korosu sarst› onu; "Sahaya ineriz ...!"
küfürün bini bir parayd›.
Üzüntü ve çaresizlikle yutkundu.

97
Sad›k Söztutan

Sonra, durdurmakla görevli oldu¤u sa¤ kanat oyuncu-


sundan, top taca ç›kmas›na ra¤men, sol aya¤›na öyle bir
darbe geldi ki ac›yla yere y›¤›ld›.
Hakem, vuran oyuncuya sar› kart›n› ç›kard›.
O, ac›s›na ald›rmayarak aya¤a kalkt›. Kendisine vuran
oyuncu yan›na geldi; özür dileyece¤ini sanarak rakibine
elini uzatt›; ama o, "Artistlik yapma lan!" diyerek küfretme-
ye bafllad›.
Annesi geldi gözünün önüne, siniri tepesine ç›km›flt›.
Rakibinin bo¤az›na sar›larak yere y›kt›. Araya girdiler.
Bütün rakip tak›m oyuncular› kendisine küfür ediyordu
art›k... Ama o kaba kelimeleri duymuyordu bile...
Hakem k›rm›z› kart›n› ç›kard›. O itirazs›z soyunma oda-
s›n›n yolunu tuttu.

***
Bafl› önünde tünele yürürken art›k tribünlerden gelen
koro halinde küfürleri duymuyordu bile… ‹ki ayr› derdi
vard› onun:
Biri: hayat›nda ilk k›rm›z› kart›n› görmüfltü...
‹kincisi de: bir gün önce sevgili anneci¤ini topra¤a ver-
miflti.

98
Üflüyorum Anne

ANNEM BAKLAVA YAPTI

Futbol maçlar›nda top toplay›c› bir çocuk... On dört ya-


fl›nda...
Babas›, floförlü¤ünü yapt›¤› flehirleraras› otobüsü, ken-
disiyle birlikte befl kifliye mezar etti¤i günden beri, yani se-
kiz y›ld›r yetim...
Evin tek çocu¤u... Annesiyle yafl›yor.
Anne, sigortadan gelen küçük maaflla k›t kanaat geçin-
diriyor evi...
Çocuk okuyor. Hafta sonlar› da Süper Lig’de “top toplu-
yor.”
Fanatik bir imparator hayran›...

***
Uykunun en tatl› oldu¤u sabah saatlerinde, annesinin
sert hareketlerle kendisini sarsmas›yla s›çrad› top toplay›c›
çocuk:
- Kalk bakay›m kalk! Nedir bu paralar? Nereden buldun
bunlar›? Çald›n m› yoksa? Söylee!
“Depreme mi uyand›m?” diye korkan gözlerle yataktan
f›rlayan çocuk, annesinin elinde sallad›¤› kirli, k›r›fl k›r›fl kâ-
¤›t paralar› görünce rahatlad›. Cevap vermeden yüzünü y›-
kamaya gitti.
Annesi ayn› endifleyle o¤lunu musluk bafl›nda k›st›rd›:
- Nedir bu paralar?
Çocuk, ›slak ellerini yüzünden çekti, annesine döndü:
- Bir saniye anne, anlataca¤›m.
Günlerden Cumartesi’ydi.
Havluyla kurulan›p kahvalt› masas›na oturdu çocuk:
- Cebimi mi kar›flt›rd›n?
- Hay›r! Pantolonunu çamafl›r makinesine atacakt›m,
ceplerini boflaltt›m.

99
Sad›k Söztutan

- Merak etme anne, senin o¤lun h›rs›zl›k yapmaz.


- Eee?
- Hele otur, hem yiyip hem konuflal›m.

***
Televizyonda imparatorun, idmana baklava getiren ta-
raftarlarla görüntüsünü gören top toplay›c› çocuk, hayran
oldu¤u bu futbolcuya bir “iyilik” düflünmüfltü.
Sabahlar› erkenden servise binip okula gitti¤i için anne-
sinin uykusunu bölmüyor, annesi de ona her gün po¤aça
almas› için befl lira harçl›k veriyordu.
Çocuk, befl gün boyunca kahvalt› etmemifl, okulda veri-
len ö¤le yeme¤ini beklemiflti. Biriktirdi¤i yirmi befl lira ile
baklava al›p imparatora götürecekti.
‹çi burkuldu annesinin:
- Evlad›m! Bunun için aç kalmana gerek yoktu ki yav-
rum. Al sen bu paralar›. fiükür; un da var, fleker de... Hem
ev baklavas› daha iyi olur. Bu akflam ben sana nefis bir bak-
lava yapay›m, yar›nki maça götür. Maçtan önce yesin, gol-
lerini ats›n. Tamam m›?

***
Top toplay›c› çocuk imtiyazl› olarak girdi¤i soyunma
odas›nda, büyük bir mutlulukla baklava tepsisini impara-
tora verdi.
‹mparator bafl›n› okflad›.
Maç›n bafllamas›na say›l› dakikalar vard›. Tepsiyi bir ke-
nara koydu ünlü futbolcu...

***
Top toplay›c› çocuk, imrenerek seyretti¤i ve 3-1 kendi
tak›m›n›n lehine biten maç›n sonras›nda, stat d›fl›nda, bir
kenarda imparatorun ç›k›fl›n› bekledi.
Ad›n› koyamad›¤› bir duyguyla, bu kez tak›m otobüsü-
nün yan›na gitmeye utan›yordu.

100
Üflüyorum Anne

Bu duygunun ad› “asaletti.” Bir iyilik yapm›flt› ve bunu


imparatorun “yüzüne vurmak istemiyordu.”
‹mparator, bir elinde spor çantas›, di¤er elinde tepsiyle
göründü. Top toplay›c› çocuk uzaktan izliyordu.
‹mparator tam otobüse binecekken geri döndü. Tepsiye
sar›l› gazeteyi y›rtarak açt›. Kenarda, taraftar› futbolculara
yaklaflt›rmayan polislerin yan›na gitti, k›r›k dökük Türkçe-
si’yle:
- O bunu yer mi, diye sordu.
Polis güldü:
- Tepsiyi bile yer!
‹mparator düzgün s›ral› baklavan›n ortas›na iflaret par-
ma¤›n› geçirerek dilimleri parçalad›.
Ve, tepsiyi polis köpe¤inin önüne koyarak otobüse kofl-
tu...

***
Çocuk, bütün gün kalbinin ac›d›¤›n› hissederek, annesi-
nin k›zmayaca¤› en son saate kadar bafl› önünde, sokaklar-
da dolaflt›.
Eve girdi¤inde annesi merak içindeydi:
- Nerde kald›n o¤lum? Be¤endi mi baklavay› imparator
a¤abeyin? Ev baklavas› oldu¤unu söyledin mi? Annem
yapt› dedin mi? Di¤erleri de yedi mi? Be¤endilerse haftaya
yine yapay›m m›? Tepsi nerede?
Top toplay›c› çocuk, gözyafllar›n› saklamak için habire
yüzünü y›k›yordu...

101
byby
Üflüyorum Anne

ÖNDER’‹N ANNES‹

Bugünün futbolcular› daha bir “mazbut” yafl›yor.


Düzensiz bir hayat›n onlara neler kaybettirece¤ini bili-
yorlar çünkü...
Oysa eskiden öyle miydi?
Ne bol s›f›rl› transfer ücretleri, ne yüklü primler...
Ne yaps›n sa¤l›kl› ve flöhretli futbolcu?
Çapk›nl›kta “kelle say›s›n›” artt›rmaya, gayri meflru skor
tabelas›nda say›y› yükseltmeye yaz›ld›lar.
Evlenenler boflan›yor, boflananlar evleniyor, arkalar›nda
bir sürü “denenmifl müsvedde” b›rak›yorlard›.

***
Çeyrek as›r öncesinin ünlü bir futbolcusu, spor yazarl›¤›
talebiyle bana geldi¤inde söyledi¤i bir cümle, daha do¤ru-
su sordu¤u bir soru bu yaz›y› ortaya ç›kard›.
Ona spor yazarl›¤› yapt›ramad›k ama o bize bir hikâye
yazd›rm›fl oldu.

***
Çeyrek as›r öncesinin ünlü futbolcusu karfl›mda oturur-
ken cep telefonu çald›.
Onun söylediklerini duyuyordum, karfl›dakinin sözleri-
ni de daha sonra kendisi anlatt›.
fiöyle bir konuflma olmufltu:
- Aloo, efendim?
- Baba, benim. Kötü bir durum var. ‹flten ç›kard›¤›m bir
k›z bana iftira atm›fl. Polisler geldi, beni karakola götüre-
cekler.
- Anlamad›m, kimsin sen?
- Baba, benim. O¤lun o¤lun.
- O¤lum mu? Ad›n ne senin?

103
Sad›k Söztutan

- Önder’im ben baba. Bir fleyler yapamaz m›s›n?


- Haa, nas›ls›n o¤lum? Nerdesin?
- ‹zmir’deyim.
- ‹zmir’de mi?
- Evet baba.
Ve beni etkileyen soru flu olmufltu:
- Annen kimdi senin yahu?

104
Üflüyorum Anne

KIYMA YAVRUMA

Pistlerin dünya çap›nda say›l› kad›n atletlerinden biriy-


di o...
Asl›nda bir sporcu için geç say›labilecek yaflta bafllad›¤›
atletizmde, basamaklar› h›zla t›rmanarak k›sa sürede bü-
yük isim yapt›.
Gün geldi, bir uçak yolculu¤u s›ras›nda tan›flt›¤› ünlü
bir müzisyenle evlendi.
Evlilikten sonra performans› daha da artt›; spor hayat›-
n›n en olgun, en baflar›l› dönemini yaflad›.
Bir gün, bu mutlu evlili¤i yerle bir oldu.
Dünya çap›nda kazand›¤› madalyalar ve yakalad›¤› bü-
yük flöhret, yuvas›n› kurtaramad›.
Oysa görünürde geçimsizlik için hiçbir sebep yoktu.
***
Ünlü kad›n atlet ve müzisyen kocas›n›n dört y›ll›k evlilik-
lerinde tek üzüntüleri bir türlü çocuk sahibi olamay›fllar›yd›.
Müzisyen koca, eflinin hamileli¤inin her defas›nda dü-
flükle sona ermesine yan›yor, hem kendisi hem de çok sev-
di¤i kar›s›n›n üzülmesine üzülüyordu.
Dört y›lda üç düflük...
***
Sporcu aile, Dünya Atletizm Birli¤i’nin yapt›¤› bir aç›k-
lamayla y›k›ld›.
Aç›klama: “Bu kad›n atletle birlikte baflka birkaç kad›n
sporcunun daha çocuk düflürmek için özellikle hamile kal-
d›¤›n›…” duyuruyordu.
Çünkü yar›fllar öncesi hamile kalan bir kad›n›n “çift can-
dan” dolay› norandrosterone denen hormonu art›yor, bu
da insan›n gücünü ikiye katl›yordu!..
Yar›fl sonras›nda ise çocu¤unu ald›r›yordu.

105
byby
Üflüyorum Anne

“ANNEM BANA KIZ BULMUfi”

Semt pazar›ndan dönen orta yafll›, zay›f bedenli, y›llar›n


izlerini tafl›yan çizgileriyle surat› oturmufl anne, elindekile-
ri kap› arkas›na b›rak›r b›rakmaz, nefes nefese koltu¤a ken-
dini att› ve o¤lunu yan›na ça¤›rd›.
O¤lu, çal›flma odas›ndan esneyerek ç›kt›, annesinin ya-
na¤›ndan makas ald› ve üçlü kanepeye uzand›.
- Buyur anam. Neler ald›n pazardan? Benlik bir fley var
m›?
- Var! Senin için hem de harika bir fley var!
O¤ul, flüphe ile kafllar›n› çatarak do¤ruldu:
- Hay›rd›r?
Anne, bir yandan pardösünün dü¤melerini çözerken
o¤lunun yüzüne bakt›:
- O¤lum, harika bir fley! Ben gelinimi buldum!
Delikanl› rahatlad›. Güldü:
- Haa, o muydu mesele? K›z m› ald›n pazardan?
- Çok ciddiyim o¤lum. Sen hep söylemiyor muydun,
“Gelinini sen bulacaks›n anne. Seninle iyi geçinecek birisi
olsun, ben nas›l olsa anlafl›r›m.” diye. Evet, ben gönlüme
göre birini buldum, tabii ki yine de sen tamam dersen…
Gerçekten de o¤ul, bu sözü defalarca etmiflti ve bunda
samimiydi.
Ama, -tam da o günlerde- annesinden habersiz bir k›za
âfl›k olaca¤›n›, daha öncekilerden farkl› olarak bu k›z› ger-
çekten sevece¤ini ve onunla evlilik hayalleri kuraca¤›n› ne-
reden bilebilirdi?
Yüzü ciddileflti delikanl›n›n…
Ne diyece¤ini bilemedi.
- Hay›rl›s› olsun anne, günü gelince bakar›z, diye duru-
mu geçifltirerek kalkmaya yeltendi.

107
Sad›k Söztutan

Annesi daha erken davrand›; yerinden kalkt›, pardösü-


nün cebinden bir k⤛t ç›kard›:
- Bak; telefon numaras›n› ald›m, hadi ara onu, tan›fl›ver
hele bir…
- Anneee…
- Hadi lütfen o¤lum…
- fiu an buna haz›r de¤ilim anne, yapma n’olur! Elin k›-
z›ndan nas›l istedin telefonunu?
Kad›n bir fleyler aranmaya bafllad›, bir yandan da:
- Dur, dedi, ben arayay›m!
Delikanl›, bu “tiyatronun” sonunu merak etmeye baflla-
d›.
Anne, “Hah, çal›yor.” diyerek telsiz telefonu o¤luna
uzatt›.
Yeni yetme bir pop flark›c›s› star olan o¤ul, annesine du-
daklar›n› büzerek telefona konufltu:
- Merhaba… öncelikle çok özür dilerim…
Karfl› taraftan gelen sesle oturdu¤u koltuktan aya¤a f›r-
lad›:
“Merhaba sevgilim, affedersin pazara ç›km›flt›m, flimdi
geldim. Ne oldu? Pek çekingensin, bir suç mu iflledin, bu
özür neyin nesi?”

108
Üflüyorum Anne

ÇOCU⁄UM OLACAK MI?

Güney illerinden birinde, babas›n›n emlâk bürosunda


çal›flman›n yan› s›ra, yerel bir gazetede fahri muhabirlik de
yap›yordu.
Haber için girip ç›kt›¤› belediyenin evlendirme dairesin-
de bir sekretere âfl›k oldu.
Üç ayl›k mutlu ve heyecanl› serüven, beklenmedik bir
sürprizle sars›ld›; sekreter k›z›n babas›, fahri muhabir ile k›-
z›n› bir arada görmüfl ve ikisine birden sald›rm›flt›.

***
“Çok rencide olmufltum. Bu tats›zl›ktan kurtulmak için
evlenmeye karar verdim. Bin bir güçlükle raz› etti¤im aile-
mi k›z arkadafl›m›n evine gönderdim. Ama sevdi¤im k›z›n
babas› onlar› so¤uk karfl›lam›fl, k›z›n› asla vermeyece¤ini
belirtip, so¤uk u¤urlam›fl.”

***
Ayn› hafta içinde, fahri muhabir ile sekreter k›z, karar-
laflt›rd›klar› gün ve saatte buluflup, kaçt›lar.
Yeni bir yuva böyle kuruldu.

***
“Evlili¤imiz ikinci y›l›n› doldurdu¤unda iki büyük s›-
k›nt›m›z vard›: birisi; kay›npederim hâlâ ve asla bizimle ba-
r›flm›yordu, ikincisi ise çocu¤umuz olmuyordu. Oysa ifl
olarak tamamen gazetecili¤i seçmifl ve profesyonel olmufl-
tum. ‹stanbul’daki bir ulusal gazeteye de haber gönderiyor-
dum. Mesleki hayat›m yükseldikçe, özel hayat›m yerlerde
sürünmeye bafllad›.”

***

109
Sad›k Söztutan

Genç muhabir, çocu¤unun olmamas›n› ciddi bir prob-


lem haline getirmiflti. Üstelik doktora, kontrole, tedaviye
karfl› ç›k›yordu.
Facian›n bafllayaca¤› o gece efli ile fliddetli bir kavga et-
mifl, iki y›ll›k evlili¤ini getirip flu yol ayr›m›na sürüklemifl-
ti:
- Tamam, ben yar›n doktora gidece¤im. Çocuk konusun-
da eksiklik bende ise bu konuyu kapataca¤›m. De¤ilse, bu
ifl biter!

***
“Ertesi günümüz trajik bir Tük filmi gibiydi.
Utana s›k›la kentin tek ürologuna gittim, üstelik beni ta-
n›yordu. Muayene ve testlerden sonra dedi ki:, ‘Evet… ‹n-
fertilite söz konusu…’ Yani?
Yani’si k›s›rl›km›fl! Y›k›ld›m. Bir külçe gibi eve do¤ru
kendimi sürükledim. Bu konuda haks›z yere eflimi de üz-
müfl olman›n vicdan azab›yla…”

***
Muhabirin efli, kendisi kullanmad›¤› halde ilk kez kendi
eliyle kocas›na içki alm›fl, masay› donatm›fl, mutfakta et pi-
fliriyordu.
Kap›n›n sesini duyunca salona kofltu, eflinin boynuna sa-
r›ld›:
- Müjde hayat›m, hamileyim! ‹yi bir kutlama yapaca¤›z!

***
“Sanki eflimin sözlerinin devam› derinlerden geliyordu.
Metrelerce afla¤›larda bir su kuyusunun dibinden konuflu-
yormufl gibi, kelimeleri duvarlara çarpa çarpa kula¤›ma
ulafl›yordu: ‘Bugün doktora gittim. Ultrason çektirdim.
Bak, iflte yavrumuzun resmi… yavrumuzun… yavru-
muz…’ Sonras›n› hat›rlam›yorum.

110
Üflüyorum Anne

Kendime geldi¤imde ellerimin kelepçeli oldu¤unu fark


ettim. Polise komflular m› haber verdi, kendim mi gittim,
inan›n bugün bile bilmiyorum.”

***
Oysa muhabirin as›l dram› bundan sonra bafll›yordu.
Eflini öldürmekten dolay› girdi¤i hapishanede bir intihar
teflebbüsü, kurtar›l›fl, ard›ndan amans›z bir hastal›¤a yaka-
lan›fl ve tedaviyi reddetme… Bir deri, bir kemik ölümü bek-
leme…
Çünkü yaflad›¤› vicdan azab›n›n alt›ndan kalkmak
mümkün de¤ildi; öldürdü¤ü eflinin, o meflum cinayet gü-
nü, s›rf evlili¤ini kurtarmak için bir arkadafl›n›n ultrason
filmini eve getirdi¤ini ö¤rendikten sonra…

111

You might also like