You are on page 1of 50

ÇALIŞMA

SERMAYESİ
YÖNETİMİ
• Çalışma (işletme) sermayesi, bir yıl içinde nakde dönüşebilen hazır değerler
(kasa, banka), menkul kıymetler, alacaklar, stoklar ve diğer dönen varlıklardır.
Çalışma sermayesinin konusu, işletmenin bilançodaki dönen varlıklarıdır.
• Bu varlıklar uzun süreli olarak değişmeden firmada kalmazlar. Bu-rada önemli
olan konulardan ilki, genel olarak dönen varlıkların hangi tip fon-larla, yani
kısa vadeli fonlarla mı yoksa uzun vadeli fonlarla mı finanse edileceği; ikincisi
ise her bir dönen varlık kalemine yapılan yatırımın optimal olmasının
sağlanmasıdır. Bunların yönetimi firmada hayati bir önem taşımaktadır
Çalışma Sermayesinin İşletmeler İçin Önemi

• İşletme yöneticisi zamanının belirli bir kısmını çalışma sermayesi yöneti-mine


ayırmak zorundadır. Tipik bir üretim işletmesinde dönen varlıklar genellikle
toplam varlıkların yarısını oluşturmaktadır. Özellikle küçük ve orta ölçekli
işlet-melerde çalışma sermayesi analizi, büyük işletmelere göre daha fazla
önemlidir
• Çünkü onlar yatırımlarını daha çok dönen varlıklar üzerine
yoğunlaştırmışlardır.
Etkin bir çalışma sermayesi yönetiminin iki temel amacı vardır:
İşletmenin kârlılığını artırma,
İşletmenin kısa vadeli likit yükümlülüklerini zamanında karşılama.
Bunları yerine getirirken dönen varlıklara yapılacak en uygun yatırım düze-yini belirlemeli ve
bunları kısa ve uzun vadeli finansman bileşimi ile destekleme-lidir. İşletme yöneticisi bu kararları
verirken her zaman olduğu gibi risk ve getiri ikilemi ile karşı karşıya kalmaktadır. Dönen
varlıklara yapılan yatırım azaldı-ğında, işletme daha düşük düzeyde dönen varlık
bulundurduğunda, işletmenin satışları aksayabilir, kârlılığı azalabilir. Dönen varlıklara yapılan
yatırımlar artı-rıldığında ise; kaynakların etkin şekilde kullanılamama tehlikesi ortaya çıkar.
Yüksek düzeyde nakit, stok veya alacağı olan işletmelerin kârlılıkları düşmekte-dir
Faaliyet Döngüsü
• Çalışma sermayesini oluşturan varlıklar, işletme faaliyetlerine devam eder-ken bir
türden başka bir türe dönüşebilir. Örneğin; bir endüstri işletmesinde bu-lunan nakit,
mevcut üretim için gerekli hammadde ve yardımcı maddelerin satın alınması ile ilk
madde ve malzeme stoğuna dönüşür. Daha sonra üretim aşama-sında çeşitli giderler
yapılarak mamul haline gelir ve mamul stoğunu oluşturur. Mamul müşterilere peşin
ve/veya vadeli satılarak nakit ya da alacağa dönüşür. Elde edilen nakit ile giderler ya
da borçlanılan tutarlar ödenir. Tekrar nakit karşı-lığında ya da borçlanılarak, üretim
için gerekli hammadde ve yardımcı maddeler satın alınır, üretim süreci ve satış süreci
tekrarlanır. Alacaklar vadesinde tahsil edilerek nakde, menkul kıymetlere, stoklara
dönüşür ya da borçların ödenme-sinde kullanılır.
• Ticaret işletmesinde ise; eldeki mevcut nakit, satılmak üzere ti-cari malların
satın alınması ile ticari mallar stoğuna dönüşür. Daha sonra bu mal-lar
müşterilere peşin ve/veya vadeli satılarak nakit ya da alacağa dönüşür. Elde
edilen nakit ile yapılan giderler ya da borçlanılan tutarlar ödenir. Tekrar nakit
karşılığı ya da boçlanılarak ticari mal satın alınır ve satış süreci tekrarlanır. Ala-
caklar vadesinde tahsil edilerek nakde, menkul kıymetlere, stoklara dönüşür ya
da borçların ödenmesinde kullanılır
• Hammadde stoklarının işletmeye ulaşması ile satışlardan doğan alacakların
tahsil edilmesi arasında geçen süre faaliyet çemberi (döngüsü) olarak
adlandırı-lırken, nakitle başlayıp tekrar nakitle tamamlanan toplam süreye
(Nakit → Stok → Alacak → Nakit) ise nakde dönüşüm süresi adı verilir
• faaliyet çemberi ve nakde dönüşüm süreleri gösterilmektedir. Şekilde
görüldüğü gibi nakdin işletmeden çıkması ile tekrar iş-letmeye girişi
arasındaki süre, nakde dönüşüm süresini oluşturmaktadır. Faaliyet çemberi ise
hammaddenin satın alınması ile (ya da stokların işletmeye ulaşması ile)
alacakların tahsil edilmesi arasında geçen toplam süredir.
• Örneğin; bir işletmenin yıllık satışları 5 milyon TL, satılan malların maliyeti
(SMM) 3 milyon TL, ortalama stokları 600.000 TL, ortalama alacakları
700.000 TL ve ortalama ticari borçları 370.000 TL olsun. İşletmenin tüm
satışlarının kre-dili olduğu düşünüldüğünde faaliyet çemberi ve nakde
dönüşüm süresi kaç gün olur?
• Dönen varlıklar toplamı işletmenin “Brüt Çalışma Sermayesi” ni verirken;
dönen varlıklarla kısa vadeli yabancı kaynaklar arasındaki fark “Net Çalışma
Sermayesi” olarak adlandırılır. Net çalışma sermayesi, çalışma sermayesinin
uzun süreli yabancı kaynaklarla finanse edilmiş kısmıdır. Dönen varlıklar, kısa
vadeli yabancı kaynaklardan daha fazla olduğunda, yani net çalışma sermayesi
pozitif olduğunda, bu kısım uzun vadeli kaynaklarla finanse edilir.
Çalışma Sermayesinin Finansmanı

• Finansmandaki temel ilke, kısa vadeli varlıkların kısa vadeli kaynaklarla, uzun
vadeli varlıkların uzun vadeli kaynaklarla (uzun vadeli borç ve özkaynak)
finanse edilmesine çalışmaktır. Bu prensibe göre hareket edilmediğinde
işletme risk üstlenmiş olacaktır. Sözgelimi dönen varlıkların finansmanında
uzun vadeli kaynaklar kullanılırsa, işletme yüksek bir maliyete katlanmak
durumunda kala-caktır
• İşletme günlük faaliyetlerinde likit kalmak zorundadır. Ayrıca faaliyetlerini
olabildiğince etkin ve kârlı yürütmelidir. Firmanın Risk-Kârlılık dengesi,
çalışma sermayesi kalemlerinin nasıl finanse edileceği durumunu etkiler.
Çalışma serma-yesi optimum olmalıdır (Okka, 2015a: 239). İşletme yeterli
seviyede çalışma ser-mayesi bulundurmaya karar verdiği zaman, risk ve
kârlılık dengesine dikkat et-mek zorundadır. Çalışma sermayesi düzeyinin
belirlenmesine yönelik üç tip ça-lışma sermayesi politikası mevcuttur:
• İhtiyatlı (Tutucu) Yaklaşım: Yönetici çalışma sermayesi konusunda mu-hafazakar
davranıp, yüksek düzeyde dönen varlık bulundurarak kendisini beklenmedik
durumlara karşı koruma altına alabilir. Bu şekilde işletmenin satışlarının aksaması ve
kısa vadeli borçlarının ödenmeme riski azalacak, fa-kat işletmenin kârlılığı da
azalacaktır. Ekonomik belirsizliklerin olduğu dö-nemlerde bu yaklaşım tercih
edilmektedir (Karan, 2012: 153). Dönen varlık-lar genel olarak duran varlıklardan
daha az risklidir. Dolayısıyla dönen var-lıkların beklenen kârlılığı, duran varlıklara
kıyasla daha düşüktür. Bu poli-tika tercih edildiğinde toplam varlıklar üzerinden
verimlilik daha düşük ola-caktır (Aydın vd., 2015: 209). Ayrıca bu yaklaşımda stok ve
alacak düzeyi-nin yüksek oluşundan dolayı, stok tüketim süresi ve alacak tahsil süresi
uzun olacak; nakde dönüşüm süresi nispeten artacaktır
• Atak (Atılgan) Yaklaşım: Bu yaklaşımda düşük düzeyde dönen varlık tu-tularak,
işletmenin kârının artırılabilmesi imkanı bulunur. Ancak kısa vadeli yükümlülüklerin
karşılanma riski artmış ve satışların aksaması ihtimali or-taya çıkmış olacaktır (Karan,
2012: 153). Bu durumda dönen varlıkların du-ran varlıklara oranı en düşük, firmanın
borçlarını ödeyememe riski en yüksek düzeyde olmaktadır. Yaklaşım en yüksek kâr
oranını sağlamakla birlikte, en düşük likiditeyi ve en yüksek likidite riskini
(yükümlülüklerini karşılaya-mama riski) ortaya çıkarır (Akgüç, 1998: 206-207). Atak
bir finansman po-litikası sıfır, hatta negatif net işletme sermayesini beraberinde
getirdiğinden ekonominin büyüme döneminde iken bu politikanın ter-cih edilmesi
daha elverişli
• Dengeli (Ilımlı) Yaklaşım: Bu yaklaşım, ilk iki yaklaşım arasında yer alan ılımlı bir
yaklaşımdır. Beklenen kârlılık ve risk seviyesi bu iki yaklaşım ara-sında olup, ne çok
atılgan ne de çok tutucudur (Aydın vd., 2015: 209). Bu-rada dikkat edilen nokta,
dönen varlıkların kullanımı ve nakde dönüşüm ta-rihi ile borçlanma vadesinin
birbirine uyumlu olmasıdır (Sarıaslan ve Erol, 2014: 309). Duran varlıkların tamamı
ve dönen varlıkların süreklilik göste-ren kısmı uzun vadeli yabancı kaynakla,
dalgalanma gösteren kısmı kısa va-deli yabancı kaynakla finanse edilmektedir
(Tomak, 2013: 21). Aynı za-manda stok tüketim süresi ve alacak tahsil süresi kısa
olacağından işletmenin nakde dönüşüm süresi de kısalmaktadır
• Yukarıdaki tabloda üç farklı çalışma sermayesi yaklaşımının uygulanması
halinde, işletmelerin karşılaşacakları likidite, kârlılık ve risk durumlarının
sonuç-ları gösterilmektedir. İşletmeler ihtiyatlı bir çalışma sermayesi politikası
benim-semişlerse, likidite yüksek olacağından risk düşecek, fakat kârlılık da
düşecektir. Atak bir çalışma sermayesi yaklaşımı uygulanıyorsa, işletmenin
likiditesi düşük olmakla birlikte kârlılığı yüksek olacaktır. Yalnız bu yaklaşım,
riski yüksek olan bir yaklaşımdır. Çalışma sermayesinde dengeli bir politika
izleyen işletme için likidite, kârlılık ve risk, diğer iki yaklaşım arasında orta
seviyede yer alır.
Çalışma Sermayesini Etkileyen Faktörler

• İşletmenin faaliyet konusu, çalışma sermayesi ihtiyacını belirleyen önemli


etkenlerdir. Belirtildiği üzere ticari faaliyette bulunan işletmeler, üretim
işletmelerine nazaran daha çok çalışma sermayesi ihtiyacı duyarlar.
• Ayrıca işletmenin büyüklüğü de çalışma sermayesine etki eder. Küçük işletmeler
büyük işletmelere kıyasla daha fazla çalışma sermayesine sahiptirler. Büyük
işletmeler çoğunlukla çalışma sermayesi yönetimine gerekli ilgiyi
gösterdiklerinden, etkinliği artırabil-mektedirler (Aydın vd., 2015: 206).
• Çalışma sermaye-sinin miktarının herhangi bir zamandaki düzeyi üzerinde,
nakde dönüşüm hızının payı da büyüktür. Nakde dönüşüm ne kadar hızlı olursa,
çalışma sermayesine ya-tırım da o kadar az olur (Gole, 1977: 100). Ayrıca
enflasyonun yoğun hissedildiği dönemlerde çalışma sermayesine daha çok
ihtiyaç duyulur.
• Satış koşulları ile bağlantılı olarak satışlarda görülen artış, çalışma sermaye-
sinde de artışa neden olacaktır. Esnek alacak yönetimi politikası uygulayan bir
işletme daha çok çalışma sermayesine ihtiyaç duyarken, daha katı bir politika
iz-leyen işletmenin çalışma semayesi ihtiyacı azalacaktır.
• İşletmelerde üretim süresi uzadıkça çalışma sermayesi ihtiyacı artmakta, üretim
süreci kısaldıkça ihtiyaç azalmaktadır. Aynı zamanda hammadde kaynaklarına
erişim koşullarında sıkıntı yaşanmıyorsa, işletme stoklarına gereğinden fazla
fon bağlamak zorunda kalma-yacak, çalışma sermayesine olan ihtiyaç
azalacaktır
• Konjonktürdeki değişiklikler çalışma sermayesini etkiler. Ekonomi canlan-
dığında talep artışı olur. İş hacmi genişler ve kapasite kullanım oranları artar.
Ça-lışma sermayesi ihtiyacı da artar. Durgunluk dönemlerinde ise azalan talep
ve iş hacmi ile çalışma sermayesi ihtiyacı geriler
• Finansman kurumlarının ve fonların çeşitliliği, çalışma sermayesi üzerinde olumlu
bir etkiye sahiptir. İhtiyaç duydukları zaman, uygun kaynağı elde etme imkanı
olan firmalar, daha düşük çalışma sermayesi ile faaliyetlerini sürdürebilirler.
• Rekabet düzeyi de çalışma sermayesine etkide bulunur. Rekabetin yoğun ol-
duğu piyasalarda kredili satışlara yönelmenin sonucunda alacakların artması,
ko-şullara uygun olarak rekabet edebilmek amacıyla promosyon vb. çalışmalar
yap-mak için nakit bulundurma ihtiyacının fazlalaşması bu duruma örnek
olarak gös-terilebilir
ALACAK VE STOK
YÖNETİMİ
• Alacaklar ve stoklar, işletmelerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri açısından
büyük önem taşımaktadır. Bunun en temel sebebi ise bu iki dönen varlık
kalemine büyük miktarda yatırım yapılması sonucunda, işletmelerin
faaliyetlerinin doğrudan etkilenmesidir. İşletmeler alacaklarını vadesinde tahsil
edemeyip ödemelerinde aksaklıklar yaşarsa, buna bağlı olarak da satın almış
olduğu stoklarına ait borçlarını ödeyemez. Bu durum, işletmenin çalışma ser-
mayesi yönetiminde ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalması anlamına gelir. Ala-
cak ve stok politikasının yanlış belirlenmesi sonucunda ise işletmelerin likidite
sorunu yaşaması hatta iflas etmesi kaçınılmaz olabilir
Alacak Yönetimi ve Tanımı
• Bilançonun dönen varlık kalemlerinden biri olan alacaklar, nakit ve nakit
benzerlerinden sonra çalışma sermayesi içindeki likiditesi en yüksek
varlıklardır. İşletmeler, rekabet koşullarına ayak uydurabilmek ve müşterilerin
beklentilerini karşılayabilmek için hem peşin hem de vadeli satış yapabilirler.
Peşin satış yapmak işletmeler için daha cazip olsa da, satışları arttırabilmek
için vadeli satış yolunu da tercih edebilirler
• Peşin satış aracılığıyla işletmelerin likiditesi yükselirken, kredili satışlarla daha fazla
müşteriye satış yapılabilmektedir. İşletmelerin hangi noktaya kadar vadeli satış
yapması gerektiği, satışların vadesi gibi değişkenler alacak yönetiminin kapsamını
oluşturmaktadır. Kredili satışların satışlar içindeki payının artması sonucunda
alacaklar hesabı da artış göstermektedir. Bir işletmenin alacaklarının olması, her
zaman alacakların vadesinde tahsil edilebileceği anlamına gelmez. Böyle durumlarda,
alacaklar önce şüpheli alacaklar olarak kaydedilir. İşletme vadeli satışlarla bir yandan
müşteri beklentisini karşılamış ve satışları artırmış olurken, diğer yandan da
alacakların tahsil edilememe riski ve maliyetiyle karşı karşıya kalır
• İşletmeler vadeli satış politikası aracılığıyla satış miktarını artırmayı hedeflediğinde,
stok miktarını da aynı doğrultuda artırmalıdır. İşletmenin likiditesi yüksekse ve
stokları peşin alacak nakdi varsa, nakit iskontosundan yararlanabilir. Bunun tam tersi
durumda, yani işletme stokları kredili alacaksa vade farkına katlanmak durumunda
kalacaktır. Bu da, işletmenin katlanması gereken maliyeti yükseltici bir unsurdur.
Aynı şekilde, işletme vadeli satış yaptığında alacakları tahsil etmek için de ayrı bir
maliyete katlanılması gerekmektedir. Vadenin uzamasıyla bir yandan müşterilerin
ürünlere talebini artarken, bir yandan da şüpheli alacak olma olasılığını artmaktadır.
Finans yöneticisi, bütün bu ek maliyetleri ve satışlardan sağlanacak ek kazancı
karşılaştırmalı ve optimum düzeyde alacak miktarı ve vadesini belirlemelidir
Alacak Politikasının Belirlenmesi
• Müşterilere uygulanacak kredili satışın vadesinin belirlenmesi için, öncelikle
işletmenin kendi stok alım politikası belirlenir. Kredili alımlardaki vadelerle, kre-dili
satışların süresi birbiriyle karşılaştırılır. Kredili satışlara vadenin artması, sa-tış
miktarına da artış olarak yansımaktadır. Fakat kredi süresinin uzun olması hem
alacakların bugünkü değerini düşürür hem de tahsilat için daha temkinli olmayı
gerektirir. Aynı şekilde vadenin uzamasıyla beraber, kredibilitesi daha düşük olan
müşterilere de vadeli satış yapma ve şüpheli alacaklılarla karşılaşma olasılığı ar-tar.
Ancak bu, şüpheli alacak oranının artmasıyla beraber alacakların tahsil edile-meme
sorununa yol açar. İşletmelerin kredili satış koşullarını yüksek tutmasıyla da
müşteriler bu konuda daha esnek davranan firmalara yönelebilirler
• Müşterilere uygulanacak kredi limiti belirlenirken, müşterinin faaliyet alanı ve
iş kolu, karlılığı ve çeşitli rasyolarının performansı göz önüne alınır. Bunlara
ilaveten, kredi verecek olan firmanın da finansal durumu, risk politikası ve
bü-yüklüğü de kredi limiti belirlenmesinde büyük rol oynar
• Kredili satış yapıldıktan sonra ise, alacakların nasıl tahsil edileceği planlanır.
Alacakların vadesi geldiğinde tamamının tahsil edilebilmesi için, iskonto uygu-
lanarak bu durum cazip hale getirilmeye çalışılır. Çoğunlukla, vadenin
uzatılması müşteriler tarafından olumlu karşılanacaktır. Ancak bu da, şüpheli
alacak riskini doğuracaktır. Alacaklara ilişkin 2/15 net 30 ifadesi gibi ifadeler
kullanılmaktadır. Bu ifade, mamulün 30 gün vadeli olarak satıldığını, ancak 15
gün içerisinde ala-caklarını ödeyen müşterilere % 2 iskonto uygulandığını
göstermektedir.
• İşletmenin alacak yönetimi konusunda etkin olup olmadığını anlamak için,
alacak devir hızı oranı ve alacakların ortalama tahsil süresi sektördeki diğer
işletmelerde karşılaştırılır
• Vadeli satışlarda iskonto olması durumunda, alacakların ortalama tahsil sü-
resi aşağıdaki formül aracılığıyla hesaplanır

You might also like