You are on page 1of 13

T.C.

BOLU ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ

İLAHİYAT FAKÜLTESİ

MAKALE ADI

KULUN AHİRETTEKİ HALLERİ

HAZIRLAYAN
BAYRAM BULUT

02.01.2023 – BOLU

1
İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER............................................................................................................2

GİRİŞ............................................................................................................................3

A. AHİRET KAVRAMI..............................................................................................4

1.1. Ölüm.......................................................................................................................5

B. KABİR VE KIYAMET AHVÂLİ..........................................................................5

1.1. Kabir.......................................................................................................................5

1.1.1. Ecel.......................................................................................................................5

1.1.2. Kabir Suâli .........................................................................................................6

1.1.3. Kabir Azabı ....................................................................................................... 7

1.2. Kıyamet Âhvâli .....................................................................................................7

1.2.1. Kıyamet...............................................................................................................7

1.2.2. Kıyametin Zamanı.............................................................................................7

KIYAMET SONRASI ÂHİRET AHVÂLİ...............................................................8

2.1. Kıyametin Sonraki Evreleri.................................................................................8

2.1.1. Haşir....................................................................................................................9

2.1.2. Mahşer................................................................................................................9

2.1.3. Mîzan.................................................................................................................10

2.1.4. Hesap (amel) Defteri…....................................................................................10

2.1.5. Cennet………………........................................................................................11

2.1.6. Cehennem…………..........................................................................................11

SONUÇ……………....................................................................................................12

BİBLOGRAFYA……………....................................................................................13

2
GİRİŞ

Kur'ân-ı Kerim'de her fırsatta kulun ibadet gereksinimini sağlayan konular ele
alınmış, etraflı bir şekilde önemle üzerinde durulmuştur. Ahiret inancı konusu ise, bu
asıl maksatlara yardım etmeleri gayesiyle dolaylı olarak zikrolunmuştur. Ancak
Peygamber efendimiz (sav) sayesinde, biz bu konulara daha fazla vakıf olma imkânı
buluyoruz.
Ahiretin varlığı hakkında pek çok deliller zikredilmiş ve inkârcıların iddiaları
cevaplandırılmıştır.
Canlılar, ortak bir özellik olarak doğar, gelişir ve ölürler. Ölüm, zahiren bir son
olmakla birlikte asla bir yok oluş değil, bir sürecin sona erişidir. İslâm inancına göre
ölümden sonra insanı sonsuz bir âhiret hayatı beklemektedir.
Dünya hayatının bütün mahlûkât itibariyle sona ererek âhiret hayatının cennet
veya cehennem ile sonuçlanmasına kadar olan bölümünü kapsayan bu konuyu
kendimize araştırma mevzuu olarak seçmemizin sebebi, bir sır ve bir muamma olmakla
birlikte mutlaka gerçekleşecek olan, ancak ne zaman meydana geleceğini kimsenin
bilemediği, sadece alametleriyle yaklaştığı hissedilecek olan bu toptan yok oluş ve
yeniden ebedi var oluş hakkındaki dinî bilgileri toplayıp itikâdî açıdan
değerlendirmelerini yaparak sunmaktır.
“Kulun ahiretteki halleri” adlı araştırmamız bir giriş ve üç bölüm ve sonuçtan
müteşekkildir. Giriş bölümümüzde ahiret kavramını, sözlük ve terim manalarıyla ilgili
eserlerinde tarayarak ele almaya çalıştık. Birinci bölümde kıyamet ve ahiretle ilgili
kavramları irdeledik. İkinci bölümde ise kıyamet konusunu inceledik. Üçüncü bölümde
kıyamet sonrasında kulun karşılaşacağı durumları ve neticelerini kaleme aldık. Sonuç
bölümüyle de çalışmamızı nihayete erdirdik.

3
A. AHİRET KAVRAMI

Ahiret, âhir kelimesinin müennesi olup, Kur’an’da “öbür dünya” manasında


kullanılmıştır. Müfessirlere göre, tam şekli “al-Dâr al-âhira” “son ikamet mahalli” olup,
“al-dünyâ” “yakın” yani bu dünyaya mukabil olarak kullanılır.1

Âhiret, ölüm veya kıyametten sonraki ebedî hayat, öte dünya, ukbâ, dâr-ı beka’dır. 2
Öbür dünya, öteki dünya3 İnsanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve
Tanrı'ya hesap vereceği yer4, yine sözlüklerdeki verilen manalardandır. Âhira kelimesi
sonuncu, nihai, son, nihayet, sonuç manasına gelmektedir. “El-âhira” “öbür dünya,
ahiret” demektir.5

Sözlükte "son, sonra olan ve sonrakiler" gibi manaları olan âhiret kelimesi, terim
olarak dünya hayatından sonraki ebedî hayat karşılığında kullanılır.

Âhiret, ölümden sonra başlayan ve mahşerdeki dirilişten sonra ebediyen devam


edecek olan bir hayattır. Bu anlamda âhiret dünya karşılığında, âhiret hayatı da dünya
hayatı karşılığında kullanılır.6

İslam'da âhiret gününe inanmak imanın bir rüknü, akidenin, inancın bir
parçasıdır. Bu sebeple Âhirete iman etmeyen gerçek mü'min olamaz. Nitekim Kur'an'ı
Kerim'de mü'minlerin vasıfları sayılırken: "(Onlar) namaz kılan, zekât veren ve Âhirete
de kesinlikle inanan (mü'minlerdir)." 7 buyurulmaktadır. Bir başka âyet-i kerimede de:
"Ey Muhammed, onlar sana indirilen kitaba da senden önce indirilenlere de inanırlar;
Âhirete de onlar kesinlikle inanırlar."8 buyurulur. Âhirete inanmayanların durumuyla
ilgili âyetlerden birkaçı da şunlardır;

"Kim Allah'ı meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr


ederse, mutlaka haktan çok uzak, derin bir sapıklığa sapmıştır."9
1
İslam Ansiklopedisi, Millî Eğitim Bakanlığı (Heyet), Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1950., s. 257.
2
Doğan, D. Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, Bahar Yay. İstanbul, Trs., s. 23.
3
Develioğlu, Ferit, Ansiklopedik Lügat, Doğuş Matbaası, Ankara, 1962., s. 20.
4
TDK Türkçe Sözlük, TDK basımevi, Ankara, 2005., c. 1, s. 42.
5
Mutçalı, Serdar, Arapça-Türkçe Sözlük, Dağarcık Yay., İstanbul, 1995., s. 8.
6
Şerafettin Gölcük- Süleyman Toprak, Kelam (Tarih-Ekoller-Problemler), Tekin Kitabevi, Konya, 2001, s. 439 11 Hûd,
11/105-108.
7
Neml, 27/3.
8
Bakara, 2/4.
9
Nisa, 4/136.

4
"Bilakis Âhirete inanmayanlar azapta ve derin bir sapıklık içindedirler."10

"İnkâr edip âyetlerimizi ve bana kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azapla yüz
yüze bırakılırlar."11

B.1.Ölüm

Arapça’da “mevt, helâk, vefât” gibi tabirlerle anılan ölüm, “hayatın zıddı olan
varoluşsal bir sıfat” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi
müslümanlar için ölüm, dünya hayatının bitmesi anlamına gelmekle beraber bir yok oluş
değildir. Zira ölümle beraber bu hayat, başka bir mahiyete bürünerek devam etmektedir.
Kısaca “hayatın sona ermesi” veya “ruhun bedenden ayrılması suretiyle, kişinin maddî
hayat kaynağını yitirmesi” olarak da tanımlanmıştır. Ancak burada hayatın sona
ermesinden kasdedilen, tamamıyla yok oluş değil, yeni bir hayatın başlamasıdır.

B. KABİR VE KIYAMET AHVÂLİ

Bu bölüm iki ana başlıkta incelenecektir. İlk bölümde insanın ömrünün sona
ermesi anlamına gelen ecel konusu ele alınacak, ardından Kabir suali, kabir azabı ve
kabir nimeti konularına değinilecektir. Bu bölümün ikinci kısmında da kıyametin
kopması ve kıyametin zamanı konuları ele alınacaktır.

1.1. Kabir

1.1.1. Ecel

Sözlükte belirlenmiş bir süre anlamına gelen ecel12; mutlak anlamda vakit, ölüm
için hayatın sona ermesi ve borç için borcun ödeme zamanının gelmesi gibi mânâları
ihtiva eder. Ecelin terim anlamı da Allah Teâlâ tarafından tüm canlılar için belirlenen
yaşam süresi ve bu sürenin bitişi olan ölüm vaktidir.13

Ecel konusu itikâdî bir mesele olarak görüldüğünden Kelâmcılar eceli, kader
başlığı altında ele almışlardır. Ecel konusunda gerek Mu’tezile gerekse Ehli sünnet
alimleri, insanların tek bir ecelle öldüğü hususunda hemfikirdirler. Ehl-i sünnete göre
10
Sebe', 34/8.
11
Rûm, 30/16.
12
Tunç, Cihat, “Ecel”, DİA, İstanbul, 1994, C. X, s.380.
13
İbn Manzur, Muhammed b. Mükerrem b. Ali, Lisânü’l-Arab, Daru Sadır, Beyrut, 1988, 1/79.

5
kişi, hastalık, öldürülme, deprem ve yaşlılık gibi hangi sebeple olursa olsun, ecelin
takdir edilmesi yalnızca Allah’a aittir. Hayat verme ve alma konusunda tek karar sahibi
O’dur. Böylece öldürülen kimse hangi sebeple ölürse ölsün, Allah’ın o kimseye takdir
ettiği ecelle ölmüştür.14

1.1.2. Kabir Suâli


Ölen kimsenin gömüldüğü yer anlamına gelen kabir, aynı zamanda ölülerin,
mahşere kadar bekleyeceği berzah âlemini de ifade eder. Kabirle aynı anlamlarda
kullanılan berzah kelimesi, sözlükte iki şey arasındaki engel ve sınır mânâlarına gelir.15
Berzah ifadesi dünya ile ahiret arasındaki zamanı kapsayan ve keyfiyeti bilinmeyen bir
âlemdir. Berzahla birlikte kullanılan ifadelerden biri de kabir hayatıdır.
İslam düşüncesinde insanın ölümüyle birlikte kabirde ahiret hayatı başlamış
sayıldığından; kişi nerede, hangi durumda ve ne şekilde ölürse ölsün kabir ve berzah
safhalarından geçer.76
Kabir hayatı konusu, ilk dönem İslam mezheplerinden itibaren her dönemde
gündemde kalan, akâid metinlerinde kendisine yer verilen tartışmalı meselelerden
birisidir. Bu tartışmanın sebebi, kabir hayatının varlığına dair ayet ve hadislerin farklı
yorumlanmasıdır. Kabir hayatının varlığını kabul edenler, ayet ve hadislere dayanarak
kabirde bir hayatın var olduğunu savunmuşlar; kabir hayatını reddedenler ise kabir
hayatına ilişkin ilgili ayetleri te’vil yoluna gitmişler ve bu konudaki hadisi şerifleri de
âhâd kabul ederek reddetmişlerdir.16
Bu konuda İmam Gazali (k.s.) şöyle buyurmuştur; “ALLAH Rasûlü (sa), kabirde
sorgulama olduğunu haber vermiştir. Bu sebeple, onun hak olduğuna iman etmek
farzdır. Suâlin muhatabı ruhtur. Ruh ise dünya da görülmez. Onun için, ölünün sakin
haline bakıp suâli inkâr etmek yanlıştır. Rüya gören bir kimse de dış görünüşüyle
sakindir, topluluk içinde olsa, bunlar onun gördüklerini görmez ve duymazlar. ALLAH
Rasûlü’ne melekler gelirdi; Cebrail (as) vahiy getirip ona okurdu ve ikisi karşılıklı
konuşurlardı. Fakat, yanındaki ashâb bunları görüp işitmezlerdi. Çünkü, insanların
görme ve işitme duyuları sınırlıdır ve ancak belli şartlarda duyarlı olabilirler. Allah
Rasûlü (sa), kabir azabının hak olduğunu söyler ve ondan ALLAH Teâlâ'ya sığınırdı.
14
Aliyyü’l Kârî, Şerhu’l-Fıkhu’l-Ekber, Dârü’l Kütübi’l İlmiyye, Beyrut, 1984, s.133.
15
Topaloğlu, Bekir; Çelebi, İlyas, Kelâm Terimleri Sözlüğü, İSAM Yayınları, Ankara, 2017, s.49. 76 Toprak, Süleyman,
Ölümden Sonraki Hayat, Nur Basımevi, Konya, 1986, s.268.
16
Kubat, Mehmet, “Mezheplerin Ana İhtilâf Konularından Biri Olarak Kabir Azâbı” Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi, 2020,
sayı.1, s. 9-32.

6
Kur'ân-ı Kerim'de de " Onlar, (kabirde) sabah akşam ateşe verilirler." 17 buyurulmuştur.
Kabirdeki azap ruha yönelik olduğu için, cesedin dağılıp yok olması sorun oluşturmaz.18
1.1.3. Kabir Azabı

Kabirde bir hayatın var olduğu konusunda olduğu gibi, kabir azabının varlığı
konusunda da Ehl-i sünnet ile Mu’tezile hemfikirdir.
Kabir azabı konusunu özetlemek adına İmam Taftazan-i şu sözleri belirtmiştir.”
Cenab-ı Allah'ın ölen kimsenin ama bütün parçalarında ama bazı parçalarında azabın
acısını veya nimetin tadını hissedecek kadar bir hayat yaratması mümkündür. Bu
durum, mevtanın bedenine ruhun tekrar iade edilmesini gerektirmediği gibi onun
kabirde hareket etmesini, sarsılmasını ya da üzerinde azap izlerinin görülmesini de
gerektirmez. Bu bakımdan suda boğulan, hayvanlar tarafından parçalanıp yenilen veya
havada asılıp kalarak ölen her mevta biz fark edemesek de kabirde azaba maruz
kalabilir. Cenab-ı Allah'ın mülk ve melekûtunun harikulade incelikleri, onun kudret ve
ceberûtunun akıllara durgunluk veren fevkalade halleri üzerinde düşünen kimse bu gibi
şeyleri imkânsız bulmak bir yana garipsemez bile.”19
1.2. Kıyamet Âhvâli

1.2.1. Kıyamet

Kıyamet, ayakta durup dikilmek manalarına gelen kıyâm kökünden türemiştir.20


Kıyamet dünya hayatının sona erip, ahiret hayatının başladığını bildiren ve insanların
dünyada yapıp ettiklerinin karşılığını alacakları, mahşer meydanına çıkacakları ânı
bildiren bir zaman dilimidir.
1.2.2. Kıyametin Zamanı

Kur’an-ı Kerim’de kıyametten bahseden ayetlerde ‘es-sâatü’ ifadesi


geçmektedir. Ayette geçen es-sâatü ifadesinin kıyamete işaret ettiğine dair tüm

ekollerce ittifak vardır. Naslarda yer alan, bu olayla ilgili ve zamanlamayı andıran
ifadelerin jeolojik ve kozmolojik zaman statüsüne girdiği dikkate alınırsa kıyametin
kopmasının yakın olduğu şeklindeki beyanın üzerinden 1400 yılın geçmesinin bir
problem teşkil etmediği anlaşılır. Râgıb el-İsfahânî “kıyamet” anlamına gelen sâatin
17
Mümin, 46
18
İhya-u Ulumud-Din, İmam Gazali,278,279
19
Şerhu-l Akaid-İmam Taftazani, Terc. Talha Hakan,228
20
Topaloğlu, Bekir, ‘’Kıyamet’’, DİA, İstanbul, 2002, C. XXV, s.516

7
muhteva açısından üçe ayrıldığını kaydeder. Birincisi bütün insanların sorguya çekilmek
üzere mahşerde bir araya getirilmesi (büyük sâat), ikincisi bir devrin insanlarının âhirete
intikal etmesi (orta sâat), üçüncüsü de bir kişinin ölmesidir.21

KIYAMET SONRASI ÂHİRET AHVÂLİ

Âhiret, âhir kelimesinin müennesi olup, son ve sonraki anlamlarına gelir.22


Terim olarak ise ahiret: dünya hayatının sona ermesiyle başlayıp, ebedî olarak devam
edecek hayat manasına gelir. Kur’an-ı Kerîm’in de üzerine bina edildiği üç ana
unsurdan biri olan ahiret hakkında Kur’an’da yüzden fazla ayet geçmektedir.

Âhiret hayatına ilişkin bilgiler deney veya duyu yoluyla elde edilemediği için
âhirete ilişkin bilgiler yalnızca nakil yoluyla gelmektedir. Bu nedenle ölüm ve sonrasını
içeren kabir, cennet-cehennem, mahşer vd. kavramlar nakil yoluyla geldiği için Kelâm
ilminde ‘sem’iyyat’ bahsinde işlenir. Kur’ân-ı Kerim’de âhiretten bahsedilmesi sadece
âhiretin ontolojik anlamda varlığını ele alma şeklinde değil; insandan hesabın varlığı ve
onun getirdiği sorumluluklara karşı dikkatli olması istenir.

İnsana bir azabın ve mükafatın va’dedilmesi, yaptığının karşılığını görecek


olmasının yanında, insan davranış ve psikolojisini olumlu anlamda değiştirip
dönüştürecek kadar önemli bir etkendir. İnsanın dünyada uğradığı sıkıntı ve belâlara
karşı sığınacağı en büyük liman ahiret inancıdır. Karşılaşılan sıkıntılara karşı cennetin
vadedilmesi,23 insanı teselli edip, ona huzur veren bir güven kaynağıdır.

2.1. Kıyametin Sonraki Evreleri

İslam inancının üç temel unsuru vardır. Bunlar: Tevhit, Nübüvvet ve Ahirettir.


Bu üç unsurdan birini teşkil eden ahiret inancı, insanların dünyada yaptıklarının
hesabını vermek üzere yeniden yaratılmasıdır. Ahiret hayatının başlangıcı demek olan
ve birini harekete geçirmek, uyandırmak ve diriltmek demek olan ba’s, Allah Teâlâ’nın
kıyamet gününde ahiret hayatını başlatmak üzere insanlara yeniden hayat vermesi ve

21
küçük sâat, küçük kıyamet; el-Müfredât, “sâʿat” md.
22
İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, s. 88.
23
Bakara, 2/156 145 Yavuz, Yusuf Şevki, “Ba’s’’, DİA, İstanbul, V/98-100.

8
onları kabirlerinden çıkartmasıdır. Bu manayı karşılayan ba’s ve haşr gibi benzer
kelimeler de kullanılır.

2.1.1. Haşir

Ayet ve hadislerde haşrin cismânî olduğu anlatılır. 159 Ehl-i sünnet ve Mu’tezile,
haşrin cismânî olacağı hususunda hemfikirdir. Hatta Ehl-i sünnet için haşrin cismânî
olacağı düşüncesi, tartışılması dahi caiz olmayan zarurât-ı dîniyedendir.24
Haşir, insanların mahşerde hesaplarını gördükten sonra cennet ya da cehenneme
gönderilmek üzere dağılmalarını ifade eden “neşir” kelimesinin zıddı olarak
kullanılmaktadır.25 Kur’an ve hadislerde haşir tasvirleri ile ilgili ifadeler de bunu
doğrulamaktadır. Hz. Peygamber bazı hadislerinde haşir tasvirlerine değinmiş ve haşrin
kötüsünden Allah’a sığınmıştır.26
Haşrin dehşet ve şiddetinden bahsederek insanların o gün çıplak, yalınayak ve
sünnetsiz olacakları; ancak o günün dehşetinden kadın ve erkeklerin birbirlerine
bakamayacakları, herkesin kendi derdine düşeceği, güneşin yaklaştırılmasıyla insanların
tere gark olacağı ifade edilmiştir.27

2.1.2. Mahşer

Kıyamet koptuktan sonra sûra ikinci üflemeyle birlikte yeniden diriliş


başlayacak.28. Allah Teâlâ, Sûrun ikinci üfürülmesinden sonra bütün canlıları diriltip bir
geniş meydanda toplar. Bu toplananlar birbirine karışırlar. İnsanlar, cinler, şeytanlar ve
türlü hayvanlar iç içedirler. Çünkü ALLAH Teâlâ, bir süre için hayvanları da diriltir. 29
Bu konuda şöyle buyurulmuştur: "Biz hiçbirini ihmal etmeksizin hepsini haşrettik.
(Ondan sonra) saflar hâlinde Rablerine arz edildiler. (Rableri onlara şöyle hitap etti:)
'Sizi ilk sefer yarattığımız gibi, (ikinci bir yaratmayla) bize geri geldiniz. Fakat siz (ey
inkârcılar!), sizinle böyle buluşacağımıza inanmamıştınız.’ Kitap (ortaya) konuldu.
Mücrimlerin ondaki yazılardan nasıl korktuklarını görmelisin. Onlar şöyle
24
Harpûtî, Abdullatif, Tenkîhu’l Kelâm, s.245.
25
Süleyman Toprak, “Haşir”, DİA, XVI, 416-417
26
Tirmizî, “Zühd”, 37
27
Buhârî, “Enbiyâ”, 8; “Zekât”, 52
28
Naziat, 79/6-7
29
İhya-u Ulumud-Din, İmam Gazali,3173,3174

9
diyeceklerdir: 'Vay hâlimize! Bu kitap nasıl bir şeydir ki, küçük büyük hiçbir ameli
bırakmamış, saymıştır.’ Bunlar, yaptıklarını hazır bulurlar. Rabbin kimseye
zulmetmez." 30

2.1.3. Mizan

Mîzân sözlükte “bir şeyin ağırlığını tahmin etmek, ölçüp biçmek, tartmak”
anlamına gelen ‘zîne’ fiilinden türemiş bir isim olup tartı aleti, adâlet, tartıda kullanılan
ağırlık gibi anlamlara gelmektedir. Âhiret hayatıyla ilgili bir terim olarak ise,
mükelleflerin bu dünyadaki inanç ve amellerinin değerlendirilerek belirginleşmesini
ifade etmek için kullanılmaktadır.

Mîzân’ın şekli ve tartmanın keyfiyeti hakkında birtakım değerlendirmeler


yapılmış olmakla beraber bunun âhiret hayatıyla ilgili bir uygulama olduğu, şekil ve
keyfiyet itibariyle kesin yargıya varmanın zorluğu ifade edilmiştir. Ancak insanların bu
dünyada yapıp ettiklerinden mutlaka sorguya çekilecekleri, her şeyin eksiksiz bir
şekilde kaydedildiği ve hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağı, bu ölçü ve
değerlendirmenin biçimi tam olarak tahmin edilmese de mutlaka gerçekleşeceği
kaydedilmiştir. Mîzânda amellerin değerlendirme süresinin herkes için eşit olmayacağı,
bazılarının hesabının çok seri görüleceği, bazılarının ise, çok zor görüleceği
belirtilmektedir.31

2.1.4. Hesap (Amel) Defteri

İnsanların dünya hayatında benimsedikleri inanç ve amellerin kayıtlı olduğu ve


âhirette kendilerine verilerek bu doğrultuda karşılık görecekleri kayıtları ifade eden
hesap defteri, Kur’an ve hadislerde “kitap, suhuf, illiyyîn, siccîn” gibi isimlerle
anılmıştır. İnsanların bu dünyada yaptıkları her şeyin kayıt altına alındığı 32ve bunların
kayıtlı olduğu herkese ait şahsî defterin kendisine verilerek, okuma yazmayı bilen-
bilmeyen herkesin defterini okumasının isteneceği belirtilmektedir. 33 Yüce Allah

30
Kehf, 47-49
31
El-İnşikâk 84/8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 218
32
El-Enbiyâ, 21/94
33
El-İsrâ, 17/13-14

10
insanların işledikleri amelleri kaydetmek için “kirâmen kâtibîn” 34 adı verilen melekler
görevlendirerek, onlara günah ve sevap ayrımı yapmaksızın her şeyi kaydetmelerini
emretmiştir.35

2.1.5. Cennet

Bütün dinî inanışlara göre “iyilerin âhirette sonsuz mutluluk içinde yaşayacakları
yer” olan cennet, sözlükte “örtmek, saklamak” anlamına gelen “cnn“ kökünden
türetilmiş olup , “ağaç ve bitkileriyle yeri örterek gizleyen bahçe” demektir. Her tarafı
yeşilliklerle kaplı olduğu veya içindekileri dışarıya karşı sakladığı için bu ismin
verildiği belirtilmiştir. Âhirette, iman edip salih amel işleyenler için vâdedilen cennet,
Kur’an’da tekil ve çoğul kipleriyle birçok defa kullanılmıştır.

Kur’an’da cennet kelimesi adn, naîm ve firdevs kelimeleriyle birlikte de


geçmektedir. Ayrıca cennete işaret etmek üzere “dârüsselâm, dârülmukame ve hüsnâ”
tabirleri de kullanılmaktadır. Kur’an’da yer alan cennetle ilgili bütün tasvirlerde sınırsız
genişlik, mutluluk, nimet ve sevinç ifade edilmektedir. Cennetliklerin iştahını çeken her
türlü yiyecek ve içecekler, gölgelikler, ırmaklar, köşkler, sınırsız genişlik gibi cennetle
ilgili tasvirler, insanların özlemini çektiği ve sahip olmak istediği nimetlerin tamamının
burada bulunduğuna işaret etmektedir. Aynı zamanda bu ifadelerle cennette hiçbir
sıkıntı ve yokluğun yaşanmayacağı, her türlü talebin fazlasıyla karşılanacağı da
belirtilmektedir.36

2.1.6. Cehennem

“Derin kuyu, hayırsız, uğursuz” gibi manalara gelen Cehennem kelimesinin


Arapça ’ya İbranice, Latince veya Grekçeden girdiği ileri sürülmüştür. Âhiret inancına
sahip bütün dinlerde, kötülerin cezalarını çekecekleri fikri bulunmaktadır. Cehennem
tabiri ile ilgili farklı referansların olması da buna delil teşkil etmektedir. Kur’an’da sıkça
geçen cehennem tabiri, kâfir, münâfık, zâlim ve hakka tabi olmayanların âhirette azap
görecekleri yer olarak tasvir edilmektedir. Kur’an’da cehennem kelimesi yerine aynı
34
El-İnfitâr, 82/11
35
Ez-Zuhrûf, 43/80
36
M. S. Şahin, “Cennet”, DİA, VII, 374-376

11
anlama gelen nâr, lezâ, saîr, hutame, hâviye, cahîm, sakar gibi tabirler de kullanılmıştır.
Bu tabirlerin tamamı cehennem azabının nitelik ve şiddetini ifade etmektedir.

Cehennemin şu anda var olup olmadığı, var ise nerede olduğu konusu tartışıldığı
gibi, cehennem azabının ebedî olup olmadığı da ilk dönemlerden itibaren ihtilaf konusu
olmuştur. Kur’an’da birçok defa cehennemin ebedî olduğuna delalet eden ifadeler
kullanılmakla beraber, zaman zaman onun ebedi olmadığı izlenimini verecek ifadelere
de yer verilmiştir. Sahabeden de önemli isimlerin içerisinde bulunduğu bir kısım ulemâ,
cehennemin ebedî olmadığı görüşünü ileri sürmüşlerdir.37

SONUÇ

Ahiret inancı, Kur'ân-ı Kerîm'de çok geniş ve farklı yönleriyle ele alınmıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'de bir taraftan, âhiret hayatının naklî yönüne yer verilerek, uhrevî
âlemlerin ebedi manzaraları tasvîr edilip, gözler önünde canlandırılırken, bir taraftan da,
âhiret hayatıyla, öldükten sonra dirilmeyle alakalı, aklî çerçevede de ele alınmıştır.

Tarih boyunca bütün milletlerde, öldükten sonra ruhun hayatiyetini


sürdürdüğüne, ölümle her şeyin son bulmadığına dâir birtakım inançlar olsa da Kur'ân'ın
bildirdiği manada bir âhiret inancına inananların sayısı her devirde az olmuştur. Bütün
peygamberler, tevhîd inancının yanında, bu inancın yerleştirilmesi hususunda da büyük
güçlüklerle karşılaşmışlardır.

İnsanlık her hususta olduğu gibi, öldükten sonra durumlarının ne olacağının


cevabını da en güzel şekliyle Kur’ân’da ve Ehli Sünnet Ulemaların eserlerinde
bulabilirler ve bu husustaki şüphelerinden de Kur'ân'ın sunduğu delillerle kurtulabilirler.

BİBLOGRAFYA

37
Topaloğlu, “Cehennem”, DİA, VII, 227-235

12
FIKHI EKBER ŞERHİ, Aliyyü’l Kârî, Dârü’l Kütübi’l İlmiyye, Beyrut,
1984.

İSLAM ANSİKLOPEDİSİ, Millî Eğitim Bakanlığı (Heyet), Milli Eğitim


Basımevi, İstanbul, 1950.

KUR'ÂN-I KERİM VE AÇIKLAMALI MEALİ, Komisyon, Türkiye


Diyanet Vakfı Yay. 2. Baskı, Ankara, 1993.

DEVELİOĞLU, Ferit, Ansiklopedik Lügat, Doğuş Matbaası, Ankara,


1962.

TDK TÜRKÇE SÖZLÜK, TDK basımevi, Ankara, 2005.

MUTÇALI, Serdar, Arapça-Türkçe Sözlük, Dağarcık Yay., İstanbul,


1995.

ŞERAFETTİN GÖLCÜK- SÜLEYMAN TOPRAK, Kelam


(Tarih Ekoller-Problemler), Tekin kitabevi, Konya, 2001, s. 439
İBN. MANZUR, Ebu'1-Fadl Cemaluddîn Muhammed b. Mükrim b.
Manzûr el-Âfakî el-Mısrî, Lisânu'l-Arab, Beyrut, 1990.

MESNED İLAHİYAT DERGİSİ, 2020, sayı.1, s. 9-32.

İHYA-U ULUMUD-DİN, İmam Gazali, Ankara, 2005.

ŞERHU-L AKAİD, İmam Taftazani, Terc. Talha Hakan

BUHÂRÎ, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail, Sahihu'l-Buhârî, 2.Baskı,


Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.

TİRMİZÎ, Ebû Îsâ Muhammed b. İsâ b. Sevre, Sünenü't-Tirmizî, 2.


Baskı, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.

13

You might also like