Professional Documents
Culture Documents
• Emeviler Devri
• Endülüs Emevileri Devri GENEL SANAT TARİHİ
• Abbasiler Devri
• Fatımiler Devri Prof. Dr. Haldun
• İslam Sanatında Süsleme ÖZKAN
Özellikleri
açıklayabilecek,
• Erken İslam mimarisinin önemini
kavrayabilecek,
• Emeviler dönemindeki cami-mescitler ve
saraylar ile onların tarihsel gelişimini
bilebilecek,
• Endülüs Emevileri devri, Abbasiler devri,
Fatımiler devri mimarisini
öğrenebilecek,
• Farklı coğrafyalardaki İslam mimarisini
karşılaştırabilecek,
ÜNİTE
6
• İslam sanatını süsleme özellikleri,
malzeme teknik ve motifleriyle
tanıyabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
İslam Sanatı
Emeviler
Endülüs Emevileri
İSLAM SANATI
Abbasiler
Fatımiler
GİRİŞ
İslam Sanatı, İslam dinin ortaya çıkıp yayılmaya başlamasından günümüze
kadar İslam ülkelerinde oluşup gelişen tüm sanat dallarının adıdır. İslam dini,
Peygamberimiz Hz. Muhammed’e 610 yılında Arabistan’da Mekke’de indirilmeye
Erken İslam döneminin başlanmıştır. 622’de Mekkeli müşriklerin Müslümanlara zulmetmesi sonucu bu
en önemli mimari
zulümlere dayanamayan Hz. Muhammed ve ashabı Medine’ye hicret etmek
yapıları arasında; Kâbe,
Mescid-i Nebevi, Basra zorunda kalmış, bu tarih aynı zamanda, Hicri Takvimin de başlangıcını teşkil
Mescidi ve Kufe etmiştir. Medine’de zamanla büyüyen ve gelişen Müslümanlar bir devlet hâline
Mescidleri gelmişlerdir.
gösterilebilir.
Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve
Hz. Ali’nin halifelik ettiği döneme Hulefâ-i Râşidîn dönemi denir. Hz. Muhammed
ve Hz. Ebubekir devirlerinde İslam Devleti’nin sınırları Arap Yarımadası’nın dışına
taşmazken; Hz. Ömer zamanından itibaren Suriye, Filistin, Mısır, Irak, İran,
Azerbaycan ile Kıbrıs ve Horasan bölgesi İslam topraklarına dahil edilmiştir.
Hz. Muhammed ve dört halife devrinde anıtsal mimari eserler inşa
edilmemiştir. Fetihlerle ele geçirilen eski Roma, Bizans ve Sasani topraklarında
zengin bir mimari mirasın mevcut olduğu görülmüştür. Erken İslam dönemin en
önemli mimari yapıları arasında, Kâbe, Mescid-i Nebevi, Basra Mescidi ve Kufe
Mescidleri gösterilebilir. İslam Sanatı, İslam dininin yayıldığı ülkelerde, mimarlık
başta olmak üzere küçük el sanatları, seramik, çini, cam, minyatür, hat, maden,
dokuma, ciltçilik, halıcılık gibi alanlarda kendine özgü sanat alanları oluşturmuştur.
Tüm sanatların olduğu gibi İslam sanatının oluşumuna da etki eden başlıca
faktörler; İslam dini, coğrafi şartlar ve iklim koşulları ile toplumların gelenek ve
görenekleridir. İslam dini, fetihlerle birlikte doğudan batıya geniş bir coğrafyaya
yayılmış ve dolayısıyla çok farklı milletlere ulaşmış, çok değişik kültürlerle
karşılaşmıştır. Ekonomik bakımdan zenginleşen Müslümanlar hemen hemen her
bölgede kale, saray, cami, medrese, han, hamam, zaviye, tekke, çeşme, sebil gibi
dinî, askerî ve sivil mimari eserler meydana getirmişlerdir. Bütün bunların
sonucunda ‘İslam Sanatları’ ortaya çıkmıştır.
İslamiyet’ten önce Araplar, kabileler hâlinde ve birbirinden bağımsız
topluluklar hâlinde yaşıyorlardı. İçinde her bir kabileye ait 300’den fazla putun
bulunduğu ve “Kâbe” adını verdikleri küçük bir mabetteki putlara tapıyorlardı. 610
yılında Hz. Muhammed, İslam dinini Mekke’de tebliğ etmeye başlamasıyla
putperestlik dönemi sona erdi.
Yeryüzündeki ilk mabet olan Kâbe, 624 yılından itibaren Müslümanların
kıblesi olması nedeniyle daha da önem kazanmış; Beytullah, Mescidü’l-harâm ve
Kıble gibi farklı isimlerle anılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerden Kâbe’nin Hz. İbrahim’den önce var olduğu;
ancak yıkılıp zamanla yerinin kaybolduğu anlaşılmaktadır. Mekke’de Mescid-i
Harâm’ın ortasında bulunan Kâbe, mevcut hâliyle dıştan dışa 10,70 x 12,00 m
ölçüsünde ve 15,00 m yüksekliğinde küp formundadır. Mekke’nin çevresindeki
dağlardan getirilmiş bazalt parçalarıyla yapılan duvarların dış yüzlerinde farklı
ebatlarda 1614 taş kullanılarak inşa edilmiştir. İçi dört köşe bir oda görünümünde
olan Kâbe’de, Abdullah b. Zübeyr zamanından (683) kalma, kuzey-güney yönünde
sıralanmış üç ahşap direk bulunmaktadır. Etrafı revaklarla çevrili, üzeri de
perdelerle örtülü Kâbe, Hacerü’l-Esved, Makam-ı İbrahim, Hicr, Hatim ve Metaf
(tavaf edilen kısım) gibi bölümleriyle Hac farizasının ziyaretgâhını oluşturmaktadır.
Kâbe'nin örtüsü özel olarak hazırlanmakta, 700 kilo saf ipek ve120 kilo altın ve
gümüş kullanılarak 4 parçadan oluşan 47 metre uzunluğunda, 657 metrekare
büyüklüğünde olup, 200 kişinin emeği ile yaklaşık 10 ayda dokunmaktadır. Üzerine
altın ve gümüşten işlenmiş çeşitli ayet ve dualar yazılıdır. Her sene Kurban
Bayramı’nın ilk gününde örtü değiştirilir, eski örtü ise zemzem suyuyla yıkandıktan
sonra sergilenmesi için İslam ülkelerine, müzelere ve hediye olarak bazı devlet
başkanlarına gönderilir.
Mescid-i Kubâ,
müslümanların hür ve
güvenli bir ortamda
yaptıkları umuma açık
ilk mescit olması
bakımından büyük Görsel 6.1. Kâbe
önem taşımaktadır.
Hz. Muhammed ve Hulefâ-i Râşidîn Devri
622 yılında Hz. Muhammed ve ashabı Mekke’den Medine’ye Hicret etmişler
ve Hicret sırasında Medine’den önceki son durak olan Kubâ’da konaklamışlardır.
Hz. Peygamber ve beraberindekiler tarafından düz bir alanın etrafının taş
duvarlarla çevrilmesiyle bir ibadet mekanı oluşturulmuştur. Mescid-i Kubâ olarak
adlandırılan bu Mescid, müslümanların hür ve güvenli bir ortamda yaptıkları
umuma açık ilk mescit olması bakımından büyük önem taşımaktadır. Çeşitli
tarihlerde yapılan genişletme ve değişikliklerle zamanımıza ulaşan Mescid-i Kubâ,
1985’te Kral Fahd döneminde tamamen yıkılıp, yeniden inşa edilmiştir.
Hicretten hemen sonra Medine’de Hz. Muhammed ve ashabı tarafından
bina edilen Mescid-i Nebevi, Hz. Peygamber’in buradaki bütün faaliyetlerinin
merkezinde yer almış ve fonksiyonları bakımından sonraki dönemlerde kurulan
cami ve mescitlere de örnek teşkil etmiştir.
Mescidin kuruluşu ile ilgili olarak anlatılan kıssa şöyledir: “Hz. Peygamberin
622'de Medine'ye vardığında, Ensar ve Muhacirlerden oluşan Müslümanlar onu
şehrin girişinde coşkuyla karşılamışlardır. Kendisini çok sayıda davet eden olduğu
için kimseyi kırmak istemeyen Hz. Muhammed, devesi Kasvâ'yı serbest
bırakmalarını ve onun çöktüğü yere mescidin kurulacağını bildirmiş ve Kasvâ
adındaki deve, Sehl ile Süheyl adında iki yetim çocuğa ait olan boş araziye
çökmüştür. Bu arazi sahiplerine Ebu Bekir tarafından ödenen 10 dinar karşılığında
sahınlı ibadet mekanı ile Erken İslam devrinin karakteristik yapılarından birisi
olmuştur.
Emeviler
Emeviler, Dört Halife Dönemi’nden sonra kurulan 661-750 yılları arasında
hüküm sürmüş Müslüman Arap devletidir. Emeviler devri, İslam sanatının ortaya
çıkış ve oluşum evresi olarak dikkat çeker. Roma, Bizans, Sasani ve Kopt sanat
çevrelerinin etkileri ile şekillenmiş bir dönemdir. Bu dönemde İslam geleneklerine
göre biçimlenen yeni bir sanat ve mimari form oluşturma çabaları da
Emeviler devri, İslam hissedilmektedir. Cami ve mescitler ile sarayların plan düzenleri, mimari biçimleri
sanatının ortaya çıkış ve ve süslemelerinde bu oluşum ve gelişim sürecinin izlerini takip edebilmek
oluşum evresi olarak mümkündür. Köklerini Hz. Muhammed ve Dört Halife döneminden almıştır. Bu
dikkat çeker.
dönemde Mescid-i Nebevi’nin planı, İslam coğrafyasının farklı noktalarına
taşınarak hem yaygınlaştırılmış hem de bölgesel özelliklere uyarlanarak
kendilerinden sonra ortaya konulan yapılara da model olmuştur. Kudüs’teki
Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahra, Şam Emeviye Camii, Kayrevan Sidi Ukba Camii
bu dönemin en önemli örnekleri olarak gösterilebilir.
Hâlife Abdülmelik b. Mervan tarafından 691 yılında yaptırılan Kudüs’teki
Kubbetü’s-Sahra, semavi dinlerce kutsal kabul edilen Haremü’ş-Şerif’te Hacer-i
Muallâk denilen kayanın üzerinde yükselen anıtsal bir binadır. Bir ibadet yeri
olmaktan çok, bir ziyaret mekanı olarak değer kazanmış olan Kubbetü’s-Sahra, her
bir kenarı 20,40 m uzunluğunda ve 12,00 m yüksekliğinde olan sekizgen planlı bir
yapıdır. Dıştaki sekizgen, içteki ise daire şekilli iç içe iki galeriden meydana gelen
yapının üzeri 20,44 m çapında ve 35,00 m yüksekliğinde bir kubbe ile örtülüdür.
Kubbetü’s Sahra, İslâm mimarisinde bilinen ilk kubbeli eserlerdendir. Mimarisi
kadar binanın süslemeleri de İslam sanatında önemli bir yer tutar. Orijinalde
Kubbetü’s-Sahra’nın hem iç hem de dış yüzeyleri mozaik tekniğinde süslemelerle
bezeliydi. Dışarıdaki mozaikler Kanuni Sultan Süleyman devrindeki onarımda İznik
çinileriyle değiştirilmiştir. Kubbe kasnağı ve kemer köşelikleri gibi iç yüzeylerde
kenger yaprakları, kıvrık dallar, rozetler, asma yaprakları, üzüm salkımları, hurma
ağaçları ile değişik bitki motifleri, altın sarısı zemin üzerine yeşil rengin hâkim
olduğu Helenistik tesirli mozaikler, hâlâ görülebilmektedir. Ayrıca kubbe
kasnağındaki kufi yazı frizi, İslam mimarisindeki en eski kitabe olarak da dikkat
çekmektedir.
•Suriye/Halep kentinde yer alan Emeviler dönemine ait Halep Ulu Camii
(715-716), Süleyman bin Abdülmelik tarafından inşa ettirilmiştir.
Endülüs Emevileri
İspanya’da Endülüs’te 756-1031 tarihleri arasında hüküm sürmüş olan
Emeviler tarafından kurulmuş Müslüman devlettir. Şam’daki Emevi hanedanını
ortadan kaldıran Abbasilerin elinden kurtulan Hişam b. Abdülmelik’in
torunlarından Abdurrahman b. Muaviye, önce Kuzey Afrika’ya, oradan da
Endülüs’e geçerek 756 yılında Endülüs Emevi Emirliği’ni kurmuştur. Sıkça yaşanan
ayaklanmalar ve Hıristiyan saldırıları Endülüs Emevilerini kale, sur ve gözetleme
kuleleri yapmaya zorlamıştır.
El-Hamra Sarayı, Endülüs Emevilerinin en önemli eserlerinden biridir. Daro
ve Genil ırmaklarına bakan sarp bir tepenin üzerinde, ilk olarak 9. yüzyılda inşa
edilen sarayın bugün ayakta kalan bölümlerinin büyük kısmı I. Yusuf (1333-54) ve
Gani Billâh V. Muhammed (1354-59, 1362-91) tarafından inşa ettirilmiştir. Etrafı
1984 yılında Kurtuba Camii UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan
edilmiştir. Dikey dikdörtgen planlı cami ibadet mekanı, revaklı avlusu ve kare
gövdeli kulevari minaresi ile Kuzey Afrika mağrip mimarisinin özelliklerini
sergilemektedir. Dünyadaki en fazla sütuna sahip olan mabetlerden biri, Kurtuba
Camii'dir. 850 adet olan sütunların çoğu granitten, bazıları da çeşitli taşlardan
yapılmıştır. Kırmızı ve beyaz renkli taşlardan örülmüş at nalı ve yuvarlak kemerleri
ile içeride adeta bir renk cümbüşü oluşmuştur. Kemerlerin iki katlı olması yalnız bu
camide bulunmaktadır. Kurtuba Camii'nin en güzel kısmı, at nalı kemerli mihrabı
Abbasiler
Emevi hanedanından sonra, başa gelerek İslam Devleti'nin yönetimini ve
halifeliği 750-1258 yılları arsında beş asırdan daha uzun bir süre elinde tutan
Müslüman Arap hanedanlığıdır. Hilafet merkezini Suriye’den Irak’a nakleden
Abbasiler, Bağdat şehrini başkent yapmışlar ve İslam medeniyetine en parlak
evresini yaşatmıştırlar. Abbasi Halifeliği döneminde Bağdat'ta yaşayan bilginler;
felsefe, astronomi, tıp ve birçok diğer bilim dalına dair Yunanların ya da
başkalarının edindiği bilgilerin korunmasına katkıda bulundu. Bilginin korunmasına
ek olarak, bu bilginler alanlarına yeni bakış açıları kazandırdı ve sonunda keşiflerini
Avrupa'ya da aktardı.
Abbasiler döneminde Eski Mezopotamya, Sasani ve daha sonraları da Orta
Asya Türk sanatının etkileri İslam mimarisini ve sanatını şekillendiren unsurlardır.
Coğrafyanın da etkisiyle tuğla kullanımı ve tuğla duvarlar üzerine alçı sıva ile
oluşturulan stuko tezyinat, Abbasi sanatının en belirgin özelliğidir. Abbasiler
döneminden günümüze ulaşan Samerra Camiu’l-Kebiri, Damgan Tarıhane ve
Tolunoğlu Ahmet Camii, gibi çoğunluğu ordugâh tipi, büyük boyutlu, bazıları da
küçük ölçülerine karşın İslam mimarisinde önemli bir adım teşkil edecek plan ve
Emevi hanedanından
sonra, başa gelerek form yansıtan cami ve mescitler inşa edilmiştir.
İslam Devleti'nin
yönetimini ve halifeliği
750-1258 yılları arsında
beş asırdan daha uzun
Örnek
bir süre elinde tutan, •Günümüzde Irak'ın başkenti konumunda olan Bağdat, 762 yılında
Müslüman Arap Halife Mansur tarafından kurulmuştur.
hanedanlığıdır.
sahiptir. Tuğla bir yapı olmasına karşın caminin sütunlarında mermer malzeme
kullanılmıştır.
Kubbetü’s-Süleybiye,
İslam sanatının ilk
türbesi olarak kabul
edilir.
Fatımiler
Halifeliğin Hz. Peygamber’in kızı Fatıma’nın soyundan gelenlerin hakkı
olduğunu savunan Fatımiler, Tunus’taki Mehdiye şehrinde kurulan ve 909-1171
yılları arasında egemenlik kuran bir Şii İslam devletidir. 973 yılında Mısır’ın fethini
müteakip, Kahire’yi kurarak, devlet merkezini buraya taşımışlardır. Fatımiler,
Selahaddin Eyyubi tarafından 1171’de ortadan kaldırılmıştır.
Fatımi kültürü ve medeniyeti bir ölçüde Emevi ve Abbasilerden etkilenmiş
olsa da, aslen Kuzey Afrikalı, Mağrip ve Berberi karakterlidir. Yapıların hem dış
hem de iç mimarisi ve süslemelerinde kendine has Fatımi zevk ve anlayışının
ortaya konulduğu görülür. Kahire Ezher Camii, Hâkim Camii, Akmer Camii yanı sıra
Mısır’daki ilk İslami türbeler Seb’a Benat, yanı sıra çeşitli sivil ve askerî yapılar
Kahire şehir surları bu dönemin önemli eserleri arasındadır.
Ezher Camii, Fatımi Halifesi tarafından 972’de kurulmuştur. Caminin
isminin, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in kızı Fatıma'nın lakabı olan ez-Zehra'dan
geldiği düşünülmektedir. Dönemin en önemli camilerinden olan bu abidevi yapı,
harim ve avlu mekanı olmak üzere iki bölümden teşekkül etmiş, caminin harim
bölümü mihraba paralel beş sahından oluşmaktadır. Bu beş sahını tam mihrap
ekseninde dikey bir sahın ile keserek transept plan şeması oluşturulmuştur. Yapı
Mısır fatihi Yavuz Sultan avlusunun doğu ve batısında ise revak sistemine yer verilmiştir. Osmanlı devrinde
Selim, Ezher Camii’nde Ezher Camii’ne gereken alaka gösterilmiştir. Mısır fatihi Yavuz Sultan Selim, Ezher
çok namaz kılmış ve Camii’nde çok namaz kılmış ve burada Kur’ân-ı kerîm okutarak dinlemiştir. Hatta
burada Kur’ân-ı Kerîm
tahsil gören fakir talebelere hediyeler dağıtıp yardımda bulunmuştur. Osmanlı
okutarak dinlemiştir.
devrinde Ezher’e yeni binalar ilave edilmiştir. Osmanlı valisi Abdurrahman
Kethüda, 1753 yılında camiye 50 mermer sütunlu bir maksure yaptırmış, böylece
Örnek
•Mısır/Kahire'de yer alan Salih Talayi bin Ruziik Camii (1160) Halife
Nasrullah döneminde inşa edilmiştir.
tuğlaların bir yüzü ş renkli sıra batırılıp pişirilerek, sırlı tuğla olarak bina
cephelerinde ışıltılı bir yüzey elde edilmiştir. Tuğla işçiliği, coğrafî şartlara bağlı
olarak daha çok Orta ve Ön Asya Türk ve İslam mimarisinde yaygınlık kazanmıştır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. İlk İslam mescidi aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kâbe
b) Mescid-i Nebevi
c) Kuba Mescidi
d) Mescid-i Aksa
e) Beytülatik
2. Fresk tarzı tezyinatı ile İslam sivil mimarisinde önemli bir yer tutan Emevi
sarayı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kasru Müşettâ
b) Hırbetü’l-Minye
c) Kuseyru’l-Hâllabat
d) Ancar
e) Kuseyru Amre
Cevap Anahtarı
1.c, 2.e, 3.a, 4.c, 5.d, 6.e, 7.e, 8.d, 9.b, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Algül, H. (2004). “Mescid-i Kubâ”. TDVİA Ankara, s. 279-280.
Arseven, C.E. (1983). Sanat Ansiklopedisi, M.E.Basım Evi, İstanbul (5Cilt).
Beksaç, A. E. (1995). “Elhamra Sarayı-Mimari”. TDVİA İstanbul, s. 31-33.
Beksaç, A. E. (1995). “Emeviler-Sanat”. TDVİA İstanbul, s. 104-108.
Beksaç, A. E. (2001). “Kasrü’l-Hayr”. TDVİA İstanbul, s. 576-577.
Beksaç, A. E. (2001). “Kasrü’l-Müşetta”. TDVİA İstanbul, s. 577-579.
Beksaç, A. E. (2002). “Kurtuba Ulucamii”. TDVİA İstanbul, s. 453-454.
Beksaç, A. E. (2002). “Kuseyru Amre”. TDVİA İstanbul, s. 461-462.
Bozkurt, N. (2002). “Kubbetü’s-Sahre”. TDVİA İstanbul, s. 304-308.
Bozkurt, N. (2004). “Mescid-i Aksâ”. TDVİA Ankara, s. 268-271
Bozkurt, N. (2004). “Mescid-i Kubâ-Mimari”. TDVİA İstanbul, s. 280-281.
Bozkurt, N.-Küçükaşçı, M S. (2004). “Mescid-i Nebevî”. TDVİA İstanbul, s. 281-290.
Bozkurt, N.-Küçükaşçı, M S. (2004). “Mescid-i Harâm”. TDVİA İstanbul, s. 273-277.
Can, Y. – Gün, R., (2006). Ana Hatlarıyla Türk İslam Sanatları ve Estetiği, İstanbul.
Creswell, K. A. C. – Allan, J. W. (1989). A Short Account of Early Muslim
Architecture, Cairo: Cairo American University Press.
Creswell, K. A. C. (1932-40). Early Muslim Architecture, I-II, Oxford: Oxford
University Press.
Doğanay, A.(2012); “Tezyinat”. TDVİA İstanbul, s. 79-83.
Dorıs B.-A. (1997); “Hâkim Camii”. TDVİA İstanbul, s. 184-185.
Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi (1997). Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul.
Eyice, S. (1991). “Akmer Camii”. TDVİA İstanbul, s. 283.
Eyice, S. (1991). “Amr b. Âs Camii”. TDVİA İstanbul, s. 81-82.
Göncüoğlu, S. F.-Kumbasar, Z. (2006). Gelenekten Geleceğe Camiler, İstanbul.
Hoag, J. D. (1987). Islamic Architecture, London.
İslam Sanatı ve Mimarisi (2007). (Ed.: M Hattstein – P. Delius), Italy: Könemann.
Küçüksipahioğlu, B. (2003). “Medînetü’zzehrâ”. TDVİA İstanbul, s. 320-322.
Öney, G. “Büyük Selçuklu Seramik Sanatında Resim Programı ve Gelişen Figür
Üslûbu” Sanat Tarihi Dergisi, Sayı/XIII/Nisan, s. 61-82
Özdemir, M (1995). “Elhamra Sarayı”. TDVİA İstanbul, s. 29-3.1
Özkan, H. (2017). Sanat Tarihine Giriş Ders Kitabı, Erzurum.
Pektaş, K., (2009). “Sîdî Ukbe Camii”. TDVİA İstanbul, s.149-151.