Professional Documents
Culture Documents
• Aslında ilk introjekte edilen nesne annenin memesidir. Ve bu annenin memesi, bebeğin içe atılan ilk
nesnesidir. İlk nesne. Bu da süperego’nun temelini oluşturur.
• İçselleştirmelerin, içe alımların ve yansıtmaların ilk nesneyle olan ilişkide merkezi bir rolü vardır. •
Bu süreçler benliğin ve üstbenliğin yapılanmasında rol oynar. Ve yaşamın 6-12 aylık evresinde Ödip
karmaşasının başlamasına zemin hazırlar.
• Kleinyen ekolde 0-1 yaş çok önemlidir, karakter oluşumunda çok etkilidir. 0-1 yaşta her şeyin
çekirdeği oluşmaktadır.
• Biz psikotik çekirdekle yaşama başlıyoruz ve yaşantılarımızda bu psikotik çekirdek değişiyor.
• Çocuğun annesiyle ilişkisi ne kadar harika olursa olsun, bu ilişki hep bir hüsran içerir. Doğum
öncesindeki doyumun tekrarlanamayacağı koşullar hakimdir çünkü. Hiçbir şey doğum öncesi anne-
bebek birliğinin yerini tutamaz.
• Çocuğun aslında içsel dünyası abartılmış, taşkınlık içeren, idealize ya da tehditkar nesnelerle
doludur, bunlara yönelik düşlemlerle doludur. Bunlar sadece anne-babanın içsel temsilleri değildir.
Bunlara basit representasyonlar gibi bakmamak gerekir. Bu içsel tasarımlar ancak çok fantezi ile
mümkündür.
• Çok küçük bebek (infant), bu çocuğun içsel dünyası, yaşamı birincil olarak defansiftir, çok
savunmacıdır. Ve daima kendisini rahatsızlık veren acı ve engellenmeden korumaya, kaçınmaya
yönelik hareket eder. İçsel duygulanımlar hem çok savunmacı hem de engellenmeye ve
hoşnutsuzluklardan kaçınmaya yöneliktir.
• Klein, Freud’un psikoseksüel gelişim evrelerini hepsini birbirinin içine geçirip çok daha erken bir
evreye sıkıştırmış gibidir.
• Klein’ın kuramında bebek, kaygılı, paranoid endişeleri olan, saldırgan, birtakım yıkıcı düşlemlere
sahip bir bebek. Aslında anneye de yani nesnesine de zarar verme riski taşıyan bir bebek gibi.
• Klein zor kavramlarla çalışıyor, kuramını okuyan insanlarda yoğun duygular uyandırıyor. Bu
anlamda Klein’a defansif yaklaşmak mümkün.
- Klein’ın Freud’a yoğun bir bağlılığı var.
• Freud, yetişkinin analizindeki çocuğu buluyor.
• Klein da çocuğun analizindeki yetişkini buluyor.
- Çocukların analizindeki bu saldırgan, haset duyan, nefret eden, kendi pozisyonunu önceleyen aslında
bir yetişkinden söz ediyor. Bir taraftan da yetişkinin bebeksi taraflarını keşfetti. Hem yetişkindeki
bebeği hem de bebekteki yetişkine özgü bir takın duygulanımları fark etti. Dolayısıyla Freudyen
psikanalizin devamı gibi.
• Annenin anne imgesini merkeze koyması da Klein’ın kuramında önemli bir nokta (bu ne demekse
artık hoca böyle bi cümle kurdu). Klein’da anne, annenin projeksiyonları ve bunun bebekteki etkilerini
görmüş oluyoruz ağırlıklı olarak. Burada babaya da çok yer yok. Bir yandan da gerçek anneye de
psikopatoloji yüklemiyor Klein. Psikopatolojiye yol açan şey, aslında düşlemsel anne Klein’a göre.
Gerçek anne değil, gerçek anne zaten ne yaparsa yapsın hayal kırıklığı yaratacaktır. Hiçbir deneyim
hayal kırıklıklarından uzak yaşanamaz. Asıl doyum zaten anne karnında olduğu için devamında gelen
herhangi bir deneyim hayal kırıklığına yol açacaktır.
Erken Bebeklik
Klein, erken bebekliği evrelere ayırır:
0-6 ay arası: Yenidoğan dönemi, paranoid-şizoid pozisyon
6-12 ay arası: Depresif pozisyona geçiş
Bu pozisyonları ruhsal faaliyet biçimi, benliğin işleyişleri, benliğin savunmaları olarak tanımlamak
mümkün. Bunları evre olarak isimlendirmek yanlış olur.
Zulmedici meme- Çocuğu kendinden ve bakımından mahrum ederek engellenme yaşatan bir nesne
olarak deneyimlendiğinde.
İdeal meme-beslenme, bakım, sevgi, ilgi ve rahatlık sunarak bebeği rahatlatan ve doyum veren nesne
olarak deneyimlendiğinde.
★ Erken dönemdeki içselleştirilmiş iyi nesne ve kötü nesneler aslında karakteri oluşturur.
İçselleştirilen nesneler erken dönemde gelecekteki nesne ilişkilerimizin de belirleyicisi olur.
Başlangıçta ne kadar çok iyi nesneye içselleştirmişse kişi ilişkilerde de o kadar güvenli hisseder. Karşı
tarafı tehditkâr bir nesne olarak değil de güvenilir bir nesne olarak görebilir. Kötü nesnenin
içselleştirildiği durumlarda ise gelecekte kurulan ilişkilerde endişe güvensizlik hâkim olacaktır.
Ötekine güvenmekten öteki tarafından değerli hissetmekte zorlanacaktır.
Onarım
Klein, “bebek zamanla nesnesini tamamen yok etmediğini anlayacaktır, annenin projeksiyonları ve
bakımı ona yardımcı olacaktır ve onarım ihtimali onu rahatlatacaktır..”
Anneye kalıcı bir zarar vermediğini hissedecektir. Bunu da aslında o ilişkinin hiçbir şey olmamış gibi
devam ettiğini gördüğü zaman hissedecektir.
-Haset ve Kıskançlık-
Klein, haset ve kıskançlığı birbirinden ayırıyor.
• Kıskançlık, bir üçüncüyü gerektirir. Beni sevmiyor, benle ilgilenmiyor onunla ilgileniyor, onu
seviyor. İçinde yıkıcılık bulundurmaz. Üçgeni içerir.
• Haset, ötekinin sahip olduğu şeye sahip olmasından dolayı ona duyulan nefret.
Haset duyulan ilk nesne besleyen annedir. Bebeğin ihtiyacı olduğu şey annede var ama o şeyi bebeğe
vermiyor, bebek bu duyguyu çok yaşar ve bu yüzden ona saldırır, yıkıcılığını ona yönlendirir. Çok
yoğun bir erken dönem deneyiminden kaynaklanan bir haset. Çocuğun arzuladığı her şey sınırsız süt
ve sevgi annede var fakat anne kendi doyumu için onları bebekten saklıyor, bebek annenin bunları
ondan alıkoyduğunu sanıyordur. Memenin varlığı da yokluğu da hasede sebep olabilir.
- Kıskançlık, ruhsal gelişimin normal bir parçası.
- Haset ise şizoid bir duruma ait gibi. Haset, iyi nesneye saldırarak da olabiliyor. Yok edici tutumun
ortaya çıkması.
Kıskançlık da hasete dayanır, ama öznenin en az iki kişiyle ilişki içinde olmasını gerektirir: Özne, kendi hakkı olan sevginin
rakibi tarafından elinden alındığına ya da alınma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğuna inanıyordur. Kıskançlığın günlük
kullanımında, sevilen kişiyle özne arasına bir üçüncü kişi girmiştir.
Açgözlülükse özneyi sürekli uyaran ama doyurulması imkansız bir istektir, hem öznenin ihtiyacından hem de nesnenin
verebileceğinden fazlasına yönelen bir istek. Açgözlülük, bilinçdışı düzlemde, memeyi boşaltmaya, kurutuncaya kadar emip
tüketmeye ve tümüyle yutmaya yönelir esas olarak; başka bir deyişle, amacı yıkıcı içe yansıtmadır.
“Çalışmalarım boyunca şunu anladım: Haset duyulan ilk nesne besleyen memedir, çünkü bebek bu memede kendi arzuladığı
her şeyin bulunduğunu, memenin sınırsız süt ve sevgi verebileceğini ama bunları kendi doyumu için alıkoyduğunu
sanıyordur. Bu duygu bebeğin gücenme ve nefretini artırır ve sonuçta anneyle ilişki de çarpıklaşır.”
“Hasetin aşırılığı, bana göre, paranoid ve şizoid özelliklerin de olağan üstü güçlü olduğunu gösterir; böyle bir bebeğin hasta
olduğu kabul edilmelidir.”
Yoksunluğun açgözlülük ve zulmedilme kaygısını artırdığını ve bebeğin zihninde (bütün arzularının yöneldiği) bir tükenmez
meme fantezisi bulunduğunu kabul edersek, bebeğin yeterli beslenmemesi durumunda hasetin ortaya çıkabileceğini görürüz.
Bebekte, memenin onu yoksun bıraktığına ilişkin bir duygu belirir; meme, iyi memeyle ilişkili sütü, sevgiyi ve şefkati
kendine saklıyor ve dolayısıyla kötüleşiyordur. Böylece bebek nefret ve haset duygularını kötü ve pinti olarak gördüğü
memeye yöneltir.
Doyurucu memeye haset duyulabilmesini anlamak daha kolaydır. Sütün cömertçe akması (bebeğe tatmin duygusu verse bile)
hasete de yol açar, çünkü bu kadar büyük bir armağan bebeğe hiç ulaşamayacağı bir şey olarak görünüyordur.