You are on page 1of 3

Doğu’da Sürrealizm

Narjess D’Outreligne

André Breton ve Max Ernst Doğu’ya ilgi duyduysa bu, başkalarının yanı sıra, o “tanınmaz hale
gelmiş dışarısı”na bir hayli umut bağlamış sürrealist sanatçılar sayesinde olmuştur. Doğu hem
Avrupa dışındaki ülkelerden gelmiş yeni üyeler “kazanmayı” hem de sanatsal faaliyetleri
Batılı muhayyileyi etkileyen alanlara yaymayı sağlıyordu.

Sürrealist hareket, 1937’de Mısır’a dönüşüyle birlikte Sanat ve Özgürlük’ü kuran Mısırlı
Georges Henein (Kahire, 1914-Paris, 1973) ile birlikte Doğu’ya yayılır. Bu oluşum Kahire
sürrealist grubunun o güne dek yürüttüğü faaliyete eklenip Mısır’daki entelektüel hayatı alt
üst edecektir. Kendisi de ressam ve yazar olan Henein’in mücadelesi siyasal muhafazakarlık
ile edebi ve sanatsal akademizmi hedef alır. Fuat Kamel, El-Telmisany ve özellikle R. Yunan’ın
(Mısır, 1913-1966) katılımıyla bu çalışma hızla sonuçlarını gösterir. Yunan’ın, Henein’la
birlikte Mısır’ın yanı sıra Lübnan, Suriye ve Irak gibi bazı Arap ülkelerinde sürrealist hareketin
gelişmesinde büyük katkıları olur. Bu ikisinin (Henein ve Yunan) işbirliği sayesinde Mısır’da bir
başka sürrealist dergi, Kumun Payı, 1947’de yayınlanır. Sayfalarında Soupault, Yves
Bonnefoy, Michaux, Serbanne ve Char’ın eserlerinin yanı sıra genç Mısırlı sürrealistlerin
çalışmaları ve resimleri de yer alır: Kamel, Rafi, El-Telmisany, Yunan ve Ikbal el-Alaily
(Henein’ın eşi). Yunan, Camus, Kafka ve Rimbaud’yu Arapçaya çevirir; çizimleri ve yağlıboya
resimleri Paris’te Dragon galerisinde, Henein’ın eserleriyle birlikte 1948’de sergilenir. Sanat
ve edebiyat alanlarındaki yıkıcı ve spontane temsilleriyle Yunan sürrealist serüveni paylaşır.
1947’de Paris’e geri dönerek Henein ve Yunan Breton’un grubuyla birlikte faaliyet gösterir.
Henein, Alexandrian’la birlikte (ki bu ikincisinin Bağdat’ta doğmuş olması bir tesadüf değildir)
sürrealist haber bürosu Cause’un sekretaryasını yürütür. Yine Parisli sürrealistlerle birlikte
Rixes ve Phases1 dergilerine katkıda bulunur.

Arap ülkelerindeki sansür, muhafazakarlık ve konformizm bu ülkelerin sürrealistlerini başka


yerlere yerleşmeye mecbur bırakır. Arap sürrealistleri Avrupa’da, Fransa, Londra, Belçika ve
İsviçre’de grubun fikirlerinin ve faaliyetlerinin geliştirilmesine katkıda bulunur. Eğitimi için
Paris’e yerleşmiş olan Lübnanlı Georges Schéhadé (İskenderiye, 1910) sürrealizmi burada
keşfeder ve benimser. Rodogune Sinne ve Monsieur Bob’le gibi şiir ve tiyatro alanlarındaki
Fransızca eserleri üzerinde hareketin etkisi belirleyici olmuştur. Sürrealizm Schéhadé
sayesinde Lübnan’a ulaşmış ve bu Doğulu ortamda yeşermiştir. Schéhadé’nin izinden giden
bir başka Lübnanlı, Ghazi Yunes (Beyrut, 1950) sürrealist patikada ilerlemiş ve onun
gelişimine katkıda bulunmuştur. Yeni kuşaktan bu çizer, şair ve tiyatro oyuncusu Ortadoğu’da
sürrealist sanatsal üretimin sürekliliğinde aktif bir rol oynar. Abdul Kader El-Janaby (Irak
1944), Haïfa Zangana ve Salah Faik (Irak), Farid Lariby (Cezayir) ile 1973’te Liberter Arzu
dergisini kurar. Bu dergi her şeyi yıkmaya, İslamcı milliyetçiliğin değerlerine isyan etmeye ve
tüm Arap-Müslüman değer ve geleneklerini reddetmeye çağırıyordu. Bu amaçları Sürrealist
Devrim’inkileri hatırlatır. Bu topluluk, yerleşik Arap rejimlerini mahkûm eden ve üyelerinin
hayatını tehlikeye atan bir sertlik ve cesaretle, sürrealizmi tıpkı Breton’un zamanında olduğu
gibi yeniden yaşatır.

1
1950 ve 1954’de kurulan bu iki dergi hızla tüm dünyanın sürrealistleri için bir platform halini alır; otomatizmi
ve sanatta modernizmi savunur. Phases’ın sanatsal faaliyetini tanımlamamız gerekseydi, “peri masalı”
sözcüklerini kullanmaktan çekinmezdik.
Fakat Arapça yazan ilk Lübnanlı sürrealist şair hiç şüphesiz Ounsi El-Hagge (Beyrut, 1937)
olmuştur. Breton’un ve Artaud’nun tercümanı olan El-Hagge, Lübnan’da, Len, Gelecek
Günlerin Geçmişi, Altını ne yaptın, Gülü ne yaptın? Kaynağına Kadar Uzun Saçlı Bakire gibi
çeşitli sürrealist eserler yayınlayarak haleflerinin çalışmalarını sürdürmekten hiç vazgeçmez.
Breton’un ölümünün ardından El-Hagge Cinlerin Kralı Paris’te Öldü’yü yayınlayarak ona saygı
duruşunda bulunur. “Cin” kelimesini kullanarak, El-Hagge cini ölümsüz olarak gören Arap-
Müslüman kökenlerine göndermede bulunur. Breton’un “su perisi” [ondine], ona Suyun
Havası ve Çılgın Aşk için ilham veren Jaqueline Lamba da Breton tarafından
ölümsüzleştirilmiş bir çeşit cin değil midir? “Ondin, Ondine” kelimelerinin su perisini temsil
ettiğini hatırlatmak gerek; gnomlara ve İblis gibi kötücül cinlere karşı insanı koruyan odur.
Cinlerin Kralı Paris’te Öldü’de Batılı ve Doğulu kültürler, yaşamı süresince Doğu’yu savunan
Breton’a saygıda bulunmak için böylece birleşir.

Birkaç yıl öncesinde Arturo Schwartz’ın2 siyasal faaliyetleri nedeniyle Mısır’da tutuklanıp
işkence görmüş olması tesadüf değildir; 1944’te bu ülkedeki Troçkist partinin yöneticisiydi.
1949’da serbest bırakılmasının ardından faaliyetlerine devam edeceği İtalya’ya geçer.
Schwartz, Kahireli çevrelerde devrimci tohumun filizlenmesine katkıda bulunur. 1955’te
Paris’te sürrealist harekete katılır ve yazıları, eleştirileri ve keşifleriyle ona her daim sadık
kalır. Türkiye doğumlu Leone Minasyan da bizlere Doğu’dan gelir; eserlerinde Şark’ın tonları
ve renklerinden etkilenecektir, sürrealist resimlerinin kökleri başka diyarlardan gelen bir
muhayyileye uzanır. Doğduğu ülkeye sadık kalmakla birlikte onu çevreleyen kültürden ilham
alacak ve eserinin bu karşılaşmalarla zenginleşecektir.
Tüm bu çabalarını taçlandırmak üzere Arap ve Doğulu sürrealistler 10 ila 25 Mart 1941
tarihleri arasında Kahire’de, kendilerinin yanı sıra Breton’un yakınlarının da katılacağı bir
Bağımsız Sanat Sergisi düzenlerler.

“Doğuluların” Avrupa sürrealist hareketine katılımını hızlıca ele aldıysak bu, her türden
gelişmeye açık olan bu kültüre dair bilginin edinilmesinde onların rolünün ne denli belirleyici
olduğunu göstermek içindi. Aynı zamanda Avrupalı, Amerikalı, Asyalı ve Arap-Müslüman
ülkelerinden sürrealistler arasındaki bağı ve karşılıklı etkileşimi inkâr edenlere bir cevap
vermeyi amaçladık.
Bu incelemeyi, Doğu kültüründen esinlenen Avrupalı sürrealist kadınlara değinmeden
tamamlamayacağız. Çok kalabalık değiller, şüphesiz; ki her ne kadar yoğun bir faaliyet
gösterseler de sürrealist grubun bünyesinde de sayıları sınırlıydı. Karina Raeck Berlinli genç
bir oyuncuydu fakat başka kültürlerle, bilhassa da sanat hayatını derinden etkileyecek olan
Türkiye kültürüyle ilgilenmek üzere tiyatro dünyasını terk edecektir. Eserlerinde fetiş
nesneler kullanır: kurumuş yapraklar, çürümüş çiçekler, hayvan iskeletleri, tüyler, taşlar.
“Güzellik ve ölüm” arasında var olabilecek bağ ile Türkiye’de tanışır; araştırma alanı mit,
muhayyile ve rüyadır. Esasında, bu dünyadan geçip gittiğimizi ve gerçek hayatın öte dünyada
bulunduğunu ileri süren tek tanrılı dinlerin geleneğini yeniden güncelleştirir, tıpkı eserleri
Herod’un Çocuklarının Sonsuz Uykusu veya Masumiyet Kapısı’nda olduğu gibi.
Doğu’nun çekimine kapılan bir başka sima da, yine Berlinli olan Unika Zürn’dür. O da
çocukluğundan itibaren, mobilyaları ve dekorasyonuyla “Pierre Loti” tipi bir evde yaşayarak
bir Doğulu atmosferle çevrelenir. Aynı zamanda Şark eserleri (tablo ve mobilya) koleksiyonu
yapar.

2
Italyan kökenli sürrealist şair Arturo Schwarz, 1924’te İskenderiye’de doğar. Picabia ile Marcel Duchamp’ın
eserlerinin dağıtımını sağlar. Simya ile ilgilenir ve bu konuda uluslararası çaplı bir araştırma başlatır.
Obliques’te ve Sürrealizm Sözlüğü’nde ilk kez Unika Zürn’ün çizimlerini gördüğümde, aklıma
derhal Arap kaligrafisi geldi. 1957’nin Resim’inde yahut 1967’nin Resim’inde bu tekniğin
Doğu estetizmine dair gerektirdiği hakimiyeti ve yeteneği görürüz mesela. Yazılı eserlerinde,
sürekli Doğu’dan söz eder. “O vakit duman henüz Doğu’ya varmamıştı” yazar. O duman ki
uzun süredir kalmakta olduğu Maison-Blanche psikiyatri hastanesindeki tüm hastalarla sağlık
görevlilerini öldürmek üzere yazar tarafından zehir olarak kullanılmıştır. İçtiği sigara, narkotik
maddelerle dolu Doğu sigarasının aksine, öldüremez. Doğu’dan gelen “suni cennetler”
gerçeklikten kaçışı sağlar, bir çeşit dünyada kalarak ölmek gibidir. Unika Zürn aynı zamanda
Arapların sağladığı haz ve şehveti de hayal eder: “Maskelerini çekip atarlar ve kadın o şedit
Arap (…), Zenci ve Kızılderili suratlarını görür. Beyazlardansa renkli erkekleri tercih eder (…).
Onlar birer kral, prens ve soyludur”3. Avrupalı olmayanlara yönelik bu çekim sanat hayatına
damgasını vurur ve bu Doğu ilhamını yalnızca süs nesneleri olarak değil fakat onun için
vazgeçilmez bir ihtiyacı sahneye koymak için kullanır. Bu kültürde, muhayyile, olağanüstülük
ama özellikle de düşsellik ve fantazi gibi reel dünyadan kaçmak için kendisine gerekli olanı
bulur.
1970’deki ölümünün ardından Yasemin Adam yayınlanır4; bu metin Kara Bahar ile aynı
çizgidedir. Reel ile hayali olan arasındaki sınır güçlükle sezilebilir. Karamsarlık hakimdir. İkinci
Dünya Savaşı sonrasının karanlık döneminin ve hayallerinin dünyasında kendine bir sığınak
bulan bu yalnız sanatçının durumunun bir tanıklığıdır. Bu periler diyarına özdeş Doğu bitmek
bilmez kaygılarının üstesinden gelmesini sağlıyordu.
Sürrealist kadın Unika Zürn’ün tanıklığı, bazı Batılı endişelere “şifa bulunmasında” büyük
oranda katkısı olmuş bir Doğunun önleyici ve tedavi edici rolü konusunda düşünmeyi sağlar.
Mısır kökenli, 1928 doğumlu Joyce Mansour da aktif olarak sürrealist kültürel hayata
katılmıştır. En büyük sürrealist şenlik, 2 Aralık 1959’da onun Paris’teki evinde gerçekleşir.
“Şiirleri, tıpkı masalları gibi, iffetsizlikte kimsenin yenemeyeceği bir Eros’un yüceltildiği,
dehşet verici ve mizahi bir çeşit modern divan teşkil eder”5.
Sıklıkla aşk ile ölüm arasındaki ilişkiyi ele alan şiirlerinin Matta, Baj, Svanberg gibi sürrealist
ressamlarca illüstrasyonları yapılır. Böylece bu ressamlar zıtları ahenkle bir araya getirmeyi
bilen bu şairin duyarlılığına ve acımasızlığına bir saygı gösterisinde bulunurlar.
Sayıları az olmakla birlikte sürrealist kadınlar güzel ve vazgeçilmez olarak
değerlendirdikleriyle birlikte kendilerini dayatmayı başardılar. Uhrevi bir diyara olan tinsel
açıklıkları, her gün yaşadıkları dünyadan bambaşka bir atmosferde serpilmelerini sağlar.

Kaynak: “Le surréalisme en Orient”, Arabica, T.50, Fasc. 2, 2003.


https://www.jstor.org/stable/4057676?read-now=1&seq=1#metadata_info_tab_contents

Çeviren: Uraz Aydın

3
Unika Zürn, Sombre Printemps, Belfond, 1971, s.61. [Kara Bahar, çeviren: Osman Çakmakçı, Encore yayınları,
2014.]
4
Yasemin Adam, çeviren Kansu Kanber, Dedalus, 2018.
5
Biro-Passeron, Dictionnaire général du surréalisme et de ses environs, PUF, 1982, s.263.

You might also like