Professional Documents
Culture Documents
FAKÜLTELER MATBAASI
lSTANBUL - 1972
Z02853
JSTANBUL UNIVERSITESİ YAYINLARI NDAN No. : 1761 /
H U K U K F A K Ü l T E S İ No. : 3~
TÜRKiYE'DE
1961 ANAYASASINA GÖRE
KANUN l(A VRAMI
• • ~ ~ ,. • of., l : \ l , . .. . 1 •• , • • : •, ·;· • ~. ~ i. '
FAKÜLTELER MATBAASI
İSTANBUL - 1972
-1~
Bu inceleme, 1970 ydında doçentlik tezi olarak, o tarihte yürüdük1€
olan 1961 Türkiye Cumlhuriyeti Anayasasının ilk metnine göre hazırlan
mıştır.
~rdoğan TEZlÇ
İÇİNDEKİLER
Sayfa
GİR Ş 1
BİRİNCİ KJSIM
KANUNUN NİTELİGİ
§ 1. Mutlak Monarşi
Dönemi ........................ 22
§ 2. Meşrutiyet Dönemi . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .25
§ 3. Mill'i Mücadele Dönemi ........................... 28
İKİNCİ KISIM
KANUNUN MUTEBER.LİGİ
Sayfa
§ 2. Yetki Unsuru 76
A) Yasamanın düzenleme alanı . . .. . .. . .. . .... /9
B) Yasama yetkisinin devredilmezliği 87
ÜÇÜNCÜ KISIM
KANUNUN YÜRÜRLÜGÜ
Sayfa
SONUÇ 173
BİBLİYOGRAFYA
TÜRKİYE'DE
..
1961 ANAYASASINA G RE
KANUN l(A VRAMI
G İ R Ş
Erdoğan Tezı - 1
2
KANUNUN NiTELIGİ
BİRİNCİ BÖLÜM
VE YASAMA İŞLEMLERİ
hukuki tasnifi ile, hükümet rejimleri arasında bir münasebet mevcut de-
ğildir9. Turan Güneş'in işaret ettiği gibi, 1961 Anayasasında, yumuşak
kuvvetler ayrılığını ve yürütmenin daha bağımsız bir duruma geldiğini
gösteren pozitif hukuk kaynakları da yoktur. Yazarın haklı olarak belirtti-
ği gibi, Meclisin 1924 sisteminde yapabilip 1961 sisteminde yapamadığı
ne vardır? Diğer deyişle, 1961 sisteminde, Meclisin hangi yetkisinde Ba-
kanlar Kurulu lehine bir azalma olmuştur?Kaldı ki, 1961 sisteminde, ya-
samanın yürütmeyi denetim imkanını arttıran. eskisinden daha kuvvet-
lendiren esaslar vardır .
10
Son bir tahlille, siyasi parti mekanizması içinde 1961 Anayasası de--
ğerlendirilecek olursa, bütün parlamenter rejimlerde mevcut olan, yasa
ma organındaki çoğunluk ile yürütme arasındaki ayniyeti gözden kaçır·
mamak gerekiyor. 1961 Anayasasında, yasama ile yürütme aynı noktaya
dayanmaktadır: Millet Meclisindeki çoğunluk. Kuvvetler ayrılığının kla-
sik şekliyle alınmamış olduğunu anlatmak bakımından kullanılan "yumu-
şak kuvvetler ayrılığı" 11 terimi de, bir yerde kuvvetlerin aynı ölçüde ay-
rıldığını ifade etmesi bakımından _yerinde sayılamaz. Mümtaz SoysaI'm
belirttiği gibi, "güçler ayrılığı, bu anayasa sistemi içinde, gerçek anlam-
da, olsa olsa, (yasama yürütme ikilisi) ile (yargı) arasında var. Bu bakım
dan, Anayasa Tasarısının gerekçesinde kuJlamlan (yumuşak kuvvetler
ayrılığı) sözü bile, akla Amerikan sistemini veya İngiliz sisteminin Montes-
quieu gözüyle görülüşünü getirdiği için yanıltıc olabilir"l 2 •
B - PARLAMENTO KARARLARI
Bunlar:
1. Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ve üyeliğin düşmesine
ilişkin kararlar (Any. md. 81),
14 DURAN L., idare H ukuku Meseleleri, gözden geçirilmiş ilaveli yeni ya-
yın, İstanbul 1964, sf. 253, not 1.
15 Devletin hukuk[ fonksiyonları hakkında ileri sürülen kriterler ·e 1961
Anayasasının bu açıdan değerlendirilmesi ile ilgili geniş ve ayrıntılı
bir inceleme için Bkz. GÜNEŞ T., a.g e., sf. 12-47.
16 BOUDET F., La force juridique des resoulutions parlementaires., Revue
du Droit public, Paris 1958, sf. 256, 288.
17 CHARNAY J. P:', Le Contrôle de l:ı Regularite des Elections Parlemen-
taires, Paris 1964, sf. 69.
12
2. Milletlerarası
hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanı ile,
Türk silahlı
kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi veya yabancı
silahlı kuvvetlerin Türkiyede bulunmasına izin verilmesi: TBMM Birleşik
Toplantı Kararı (Any. md. 66).
.'3. Dört yıllık süre sona ermeden, seçimi ) enileme kararı: ~{illet
.\l eclisi kararı (Any. md. 69).
re25, parlamento kararları, bir kanuna konu olup, kanun şeklinde ortaya
çıkmadıkça, Anayasa Mahkemesinde iptal <livasına konu olamayacak-
lardır.
Kanaatimizce, parlamento kararlarının Anayasa :Mahkemesinin dene~
timi dışında bırakılmasının büyük sakıncaları vardır. Mesela 27 Mayıs
1960 hareketine yol açan sebeplerden biri dan "Tahkikat Encümeni Ku-
rulmasına dair TBMM kararı'. 26 ile Meclise yargılama yetkisi veren va
açık bir "yetki saptırması" niteliğini taşıyan karara benzer bir işlemin,
bugünkü Anayasa sist•emi içinde dahi denetim dışı kalacağı düşünülebi
lir. Bunun gibi, yürütme organına, kalkınma planı kararı ile olağanüstü
düzçnleme yetkileri tanınsa, bunun hiç bir hukuki müeyyidesi olmayacak
mıdu?
Bu, her şeyden önce, "Hukuk Devleti" kavramı ile ba~daşmaz. Tem·
silciler Meclisi Anayasa Komisyonu raporunun genel ger-ekçe kısmında da
belirtildiği gibi, "Hukuk Devleti", " ... bütün Devlet faaliyetinin hukuk
kurallarına uygun olmasıdır" • Aynca 5, 6 ve 7. maddelerin gerekçesin-
29
de, " ... Anayasa Mahkemesi kurulmuş olmakla Devletin hukuki tasarrui-
iarının tamamı yargı denetimine bağlı kılınmıştır" 3 0 deniyor.
27 CHARNA Y J. P., a.g.e., sf. 70-73; BOUDET F., a.g.m., sf: 277 :
28 DURAN L., Siyasi denetiımde yetkinin saptı~ıbnası, Cumhunyet, 2fJ
Mart 1965.
29 ÖZTÜRK K., a.g.e., cilt I. sf. 605.
30 ÖZ TÜRK K., a.g.e., cilt II, sf. 1146.
31 E: 1963/124, 1963/243, k.t. 11.10.1963, AMKD. sayı 1, sf. 348. Aynı yön
de Bkz: E: 1966/11, K: 1966/44, k.t. 29.11.1966, AMKD , sayı 5, sf. 11
''Hukuk Devleti. .. bütün davranışlarında hukuk ve Anayasa'ya uyan
bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı bulunan bir devlet
demektir".
32 Anayasa Mahkemesinin '' ... karar namiyle çıkarılan ·e fakat parl~ -
mentonun içişlerini taşıp, vatandaşların haklarına dokunan yasama ta-
16
Erdoğan Tezıç - 2
18
38 ONAR S. S., a.g.e., Cilt III, sf. 1500; GİRİTLİ-BİLGEN İdare Huku-
ku, İstanbul 1967, 3. kitap, sf. 117.
39 ONAR S. S., a.g.e., cilt III, sf. 1504-1506.
40 ·· ... sıkı yönetim iiarı. işleminin yargı denetimine tabi bir işlem oldu-
ğunu kabul zorunludur" GİRİTLİ-BİLGEN a.g.e., 3. kitap, sf. 120.
sıkıyönetimi ilan ed~n kararın TBMM'nin onaylaması ile idari yargı
denetiminden sıyrıldığı yönündeki görüş için Bkz. ONAR S.S., a.g.e.
cilt III, sf. 1504.
41 ONAR S. S., a.g.e., Cilt III, sf. 1504.
1
44 Bkz. ÖZTÜRK K., a.g.e., cilt II, sf. 2278 de Komisyon sözücüsü Turaa
Güneş'in açıklamaları.
45 Aksi yöndeki görüş için Bkz. ARSEL İ.. a.g.e., sf. 314.
46 Bu mesele, daha çok idari işlemlerin kriteri ile ilgili olduğundan, ko-
numuz dışında kalmaktadır. Bu konuda Bkz. TİMSİT G. Le Rôle de
la Notion de Fonction Administratif en Droit Adıninistratif Françai-,.
Paris 1963, sf. 127 \'2 devamı; BATAİLLER F., Le Conseil d'Etat Juge
2
1 TUNAYA T. Z., İslameılık Cereyanı, İstanbul 1962, sf. 27; ESEN B. N.,
Türk Anayasa Hukuku, Birinci Fasikül, Ankara 1968, sf. 11.
2 GARDET L., La Cite Musulman., Librairie F'ilıilosophlque J. Varin,
Troisieme edition augmentee, Paris 1969, sf. 109; TUNAYA T. Z. a.g.e ..
sf. 27; İNALCIK H., Os.maıı.Iı Hukukuna Giriş, SBFD, Cilt XIII, no
2 (1958), sf. 102.
l ABADAN - SAVCI, Türkiye'de Anayasa Gelişmelerine Bir Bakış, An-
kara 1959, sf. 7-8.
23
§ 2. MEŞRU'IİYET DÖNEMİ
1909 değişikliği
ile, yasama konusunda, nisbi de olsa, yine son sö:z
padişahmdu ve kanun onun tasdikiyle oluşmaktadır. Fakat, dikkat ediliı-
2'l'
24 54. maddenin ilk şekline göre, Ayan Meclisi, Mebusan tarafından ka-
bul edilen bir kanun tasarısını reddettiği takdirde, söz konusu tasarı
o yılın "müddeti-içtimaiyesinde" tekrar tartışma imkanına ka ·uşa
mazdı. Oysa 1909 değişikliği bu konuda bir açıklık getirmiyordu. Böy-
lece Padişaha sadakatla bağlı olan Ayan'ın, Mebusanca kabul edilen
bir tasarıyı reddetmesi halinde bu kesin ve daimi bir sonuç dogu a-
bilecektir. OKANDAN R. G. a.g.e., sf. 308, not. 36.
25 ARSEL İ., a.g.e., sf. 56-57.
26 SOYSAL M., Anayasaya Gir~ş ... , sf. 156-157.
28
Erdoğan Tezi' - 3
34
Bu görüş,
ilk defa Alman hukukçuları tarafından sistemleştirilmeğe
çalışılmıştır.Bunlar, başta Laband ve Jellinek olmak üzere, kanun keli-
mesinin, mili anayasalarında, çift anlamda (şekli ve madd1) anlaşıldığını
ve kullanıldığını açıklamağa çalıştılar 4 •
A - KANUNU GENELLİGİ
nuni bir rejimin şartı ve hukuk dev]eti'nin başlıca postulat'sı olarak gö-
rüliıyordu9.
Diğer bir kısım yazarlar ise, kanunun bir kaide oluşu ve her kaide-
nin zorunlu olarak genel olacağından hareket ederek, hukuk kanunları
ile fizik, moral ve s0syal kanunlar arasında bir benzerlik kurmaktadırlar~
Bu görüş M ontesqu-ieu'nün, "kanunlar, geniş anlamı ile eşyanın tabiatın
dan doğan zorunlu ilişkilerdir" tanımına bağlanabilirrn. Fakat bu görüş
hukuk kanunları ile fizik kanunları arasındaki farkı gözden kaçırmakta··
dır. Hukuk kanunları, olması gerekeni 17 gösterirler ve kanun koyucunun.
iradesine bağlı olup suni karakterdedirler; mutlak bir değerleri yoktur.
ihayet tarihi bir temel olarak genellik, kanunun amacı ve var oluş.
sebebi olarak belirtiliyor 1". Duguit, politik gücü elinde bulunduranların
keyfi ve kişisel kararlarına karşı, kanunun genelliğinin ve soyut karak-
terinin en etkili bir koruyucu olacağının anlaşıldığını, böylece, kişilerin
keyfiliğe karşı korunmalarının, ancak önceden formüle edilmiş genel ni
teHkteki kanunlarla mümkün olacağını belirtmektedir 19 •
Duguit, kanunu, orijini bakımından da genelliği ile açıklarken, par-
lamentonun müdahalelerini asgariye indirmek istiyordu. Bu da liberal
Devlet anlayışına uygun düşmektedir. Pozitif hukukun verileri ile bağ
daşmasa bile, bu görüşün dayandığı esas, devletin, toplum hayatına müm-
kün olduğu kadar az müdahale etmesi ile açıklanmaktadır 20 .
Carre de Malberg'in işaret ettiği gibi, Duguit'in kanunun genelliği
ni savunması, hukuki değil, rasyonel. politik ve tarihi esaslara dayanma1'.-
tadır21. Kanunun genelliğini savunanları tenkit etmek yeterli değildir
15 CARRE DE MALBERG, a.g.e., cilt I, sf. 289; DUGUİT L., Traite de Dro-
it Constitutionnel, Cilt II.. Faris 1928, sf. 166.
16 CARRE DE MALBERG a.g.e., cilt I., sf. 292-293.
17 ~ELSEN H., Theorie Pure du Droit, Dalloz, Faris 1962, sf. 109.
18 DUGUİT L., a.g.e., cilt II., sf. 173.
19 DUGUİT L., a.g.e., cilt II .. sf. 174-175.
20 COTTERET J. M., a.g.e., sf. 24-25. Duguit'nin daha sonra Liberal dev-
letteki gelişmeyi görüp, görüşlerinde bazı değişiklikler yaptığı ve dev-
letin sosyal hayata daha fazla müdahalesinin zorunlu olduğunu kabul
ettiği belirtilmektedir (aynı yerde sf. 25).
21) CARRE DE MALBERG, a.g.e., cilt I, sf. 296, 297.
37
Kanunu maddl, kritere göre açıklayan ikinci bir görüş, onun bir hu
kuk kaidesi olduğu yönündedir. Hukuk kaidesinden anlaşılan, hukuk dü-
.zeninde, kişilere bir takım yeni yetkiler ve mükellefiyetler yükleyen iş
lemdir.
Bu görüş, Alman hukukçuları tarafından savunulmuştur. Buna göre,
kanunun anayasal kriteri, modern anayasalar2aki gözlemden çıkarılmak
tadır : Hak doğuran her kaide kanun konusu,1ur. Jellinek, "maddi ka-·
nun, konusu ile, yani yeni bir hak doğurması ile nitelenir'' 23 diyor.
Kanunun bir hukuk kaidesi olması, muhakkak genel nitelikte olması
nı zorunlu kılmaz. Alınan bir tedbir, bir tek kişinin statüsünde değişikli
yapıy0r, ona yeni haklar veriyorsa, bu bir hukuk kaidesidir ve kanun ko-
nusudur24.
asıl sahibi olan monark, anayasa ile elinden alınmayan, daha d0ğrusu
elinden bırakmadığı bütün yetkileri serbestçe kullanabiliyordu.
Bu görüş, aynı zamanda, Montesquieu'nün kuvvetler ayrılığı teori-
si ile de paralellik gösterir. Montesquieu, "Kanunların Ruhu" nda. devle
fonksioynlarını, madd1 konularına göre ayırmaktadır. Yasanıa'yı yürüt-
meden ayımken, ön planda ele almak istediği, kişinin güvenliği ve hür-
riyetidir. Montesquieuı'nün yasamadan anladığı, vatandaşların haklan ile
ilgili hususların düzenlenmesidir30 • Demek ki, XIX. yüzyılın monarşist
lerindeki, yasama ile yürütmenin konuları bakımından birbirinden ayrıl
ması görüşü ile M ontesquie·u!nün düşünceleri arasında yakın bir iliş i
kurmak mümkündür.
Kanunu hukuk kaidesi olarak yorumlayanların asıl amacı. monar
lehine serbest bir düzenleme sahasının korunması esasına dayanmaktadır.
Görüldüğü gibi, maddi kriter, hukuki olmaktan ço~ politik ve tarih'• se-
beplere dayanmaktadır.
41 SAVCI B., İnsan Hakları, Ankara 1953, sf. 30-31; KAPANİ M., Kamu
Hürriyetleri, Ankara 1968, sf. 50; DE SOTO J., a.g.m., sf. 254.
42 AKIN İ., Temel Hak ve Özgürlükler, İstanbul 1968, sf. 67.
43 MORANGES G., la hierarchie des textes dans la constitution du 4 Oc-
tobre 1958, Recueil Dalloz, Paris 1959, sf. 21 .
44 BURDEAU G., Demokrasi..., sf. 31.
45 BURDEAU G., Traite de cience politique, Faris 1952, cilt IV, sf. 467.
46 BURDEAU G., Traite ... cilt IV, sf. 475
47 BURDEAU G., a g.m., sf. 53.
48 BURDEA U G., a.g.m .. sf. 55.
13
Buna karşılık, aynı Anayasa Mahkemesi, 619 sayılı. 1965 yılı bütçe
kanunun 1. maddesine bağlı A/l cetveli ile, aynı kanunun 16. maddesine
bağlı R cetvelindeki ödeneklerin bir kısmını iptal eden kararında 5 8 , "ni-
telikleri ne olursa olsun TBMM'nce kanun adı altında yapılan bütün ta-
sarruflar Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi" olacak, demekle, ka-
nun hakkında, bu defa tamamen şekli bir kriteri kabul eder görünmekte-
dir.
Anayasa Mahkemesinin, kanun'un nitelikleri konusunda - şekli kri-
teri benimsediği (1965/19/42) karar hariç- ileri sürdüğü görüşün, Ana-
yasanın pozitif hükümleri karşısındaki değerini tartışmak gerekir. Ana-
yasa mahkemesine göre kanun 59 :
- Geleceği düzenleyici olmalı,
- Genel hukuk kuralları kvymalı,
- Kamu yararına yapılmış olmalıdır.
Mahkemenin, kanunun nitelikleri bakımından ileri sürdüğü esasları,
tek tek ele alıp. 1961 Anayasamız açısından bir sonuca varmağa çalışa
cağız.
layışmı açıklamakta kullanılan bir ölçü olamaz. Kaldı ki, Anayasada, ka-
nunların geriye yürümezliği, pozitif bir hukuk kuralı değildir. Bunun tek
istisnası, Anayasanın 33. maddesindeki ceza kanunları ile ilgili hüküm-
dür: "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç sayma-
dığı bir fiilinden dolayı cezalandırılamaz". Bunun mefhumu muhalifin-
den çıkan sonuç şudur ki, şayet kanunların geriye yürümezliği bir gene!
kural olarak Anayasada bulunsaydı, bu istisnayı koymanın gereği olma-
yacaktı60.
65 GÜNEŞ T., a.g.m., sf. 189: SOYSAL M., Anayasaya Giriş.. , sf. 216:
66 DUPEYROUX H., Sur la generalite de la loi, Melanges Carre de Mal-
berg, Paris, 1933, sf. 147. Eşitlik konusunda geniş bilgi için Bkz.
COLLİARD C. A, Libertes Publiques, Dalloz, Paris 1968, sf. 173-197.
67 DUPEYROUX H., a.g.m., sf. 149; BURDEAU G., Les Ubertes Publi-
ques, sf. 99.
68 GÜNEŞ T., Devlet Başkanı - :'.\' eclis Çatışması ... , sf. 190.
49
Erdoğan Tez ç - 4
İKİNCİ KI IM
KANUNUN MUTEBERLIGi
BİRİNCİ BÖLÜM
DIŞ UNSURLAR
Kanunun usul ve ~kil unsuru, önemli bir mesele olarak karşımıza çık
maktadır. Bu unsurdaki sakatlık, kanunun hukuk düzeninde varlığı ve .;.
yokluğu ile ilgilidir. Anayasa Mahkemesi denetimini yaparken, önce şe
kil2 yönünden kanunu incelemekte, ancak ondan sonra "esasa 3 ilişki
incelemede bulunmaktadır.
1 Burada, teknik bakımdan şekil'den çok, usul'den söz etmek daha doğru
dur. Kanun'un yapılışında, Anayasa ve İçtüzük'de belirtilen kurallara
uyulması bir "usul'' meselesidir. Kanunun yazılı bir metin halini al-
ması ise, sadece "şeıkil"le ilgili bir husustur.
2 E: 1964/38, K: 1965/59, k.t. 16.11.1965, .A MKD. sayı 3, sf. 230;
E: 1964/26, K: 1966/1, k.t. 13.1.1966, AMKD, sayı 4, sf. 20. Anayasa
Mahkemesi, aynı şekilde, yasama dokunulmazlığının kaldırılması ile
ilgili kararın Anayasa uygun olup olmadığını denetlerken, "usule iliş
kin itirazların esasa ilişkin olanlardan daha önce incelenmesi tabiidir'
demektedir. Bkz; E: 1967/22, K: 1967/22, k.t. 2.8.1967, AMKD., sayı
5 sf. 132.
:a Anayasa Mahkemesinin, önce usul'e ilişkin istemi ele alıp, bu unsur-
da sakatlık tesbit ettiği takdirde esasa ait bir inceleme yapmaması,
ilk bakışta yerinde görülebilir (E: 1964/38, K: 1965/59 16.ll.1965 ta-
rihli kararında olduğu gibi). Oysa dava dilekçesinde esasa ait bi.
istem de yer alıyorsa, Mahkeme bunu da incelemelidir. Zira, kısa bir
süre içinde usul bozuklukları giderilen aynı kanunun, bu defa esa.:;
yönünden Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülebilir. Böyle bir durumda,
Anayasa Mahkem "'İ, .ı.Kinci bir dava veya itiraz yoluyla, önüne gelen
kanun üzerinde tekrar bir inceleme yapmak zorunda kalacaktır. Anaya-
sa Mahkemesi usul unsurundaki sakatlığı tesbit ettikten sonra kanunun
hukuk düzeninde varlığı kalmasa bile, Mahkemenin esas yönünden de
bir inceleme yaparak görüşünü ortaya koymasına bir engel yoktur.
Kaldı ki, e.~ asa ait bir istem bulunmasa da Anayasa Mahkemesi bunu
Kanunların yapıhşmda uyulacak usuller, Anayasa ve !~ ,tüzüklerde
belirtilmiştir. Kanun koyucu bunlara u •mak zorundadır. Gereken usulle-
re uyularak yapılan bir kanunun varlık şartlarından biri de, yazılı şekil·
de olmasıdır. Yazılı bir metin halinde ortaya çıkmayan kanunun hukuki
varlığından söz edilemez.
Kanun teklif etme yetkisi, Anayasa 'nm 91. maddesine göre, Bakanlar
Kuruluna ve TBMM üyelerine aittir. Bakanlar Kurulundan gelen teklife
utasarı" adı verilir. TBMM üyelerinden gelene ise ·~teklif' denir. Bu ayı
rımın pozitif dayanağını, Anayasanın 92. maddesinin ilk fıkrası ile, 140.
14 BALTA T. B., a.g.e., sf. 69; KIRATLI M., a.g.e .. sf. 153:
15 VELİDEDEOGLU H. V., Türk Medeni Hukuku, Cilt I, cüz 1 (Umumı
Esaslar). 6. bası, İstanbul 1959, sf. 192.
16 AKSOY M., Anaya a Mahkemesi Üyelerinin Seçimi Konusundaki Tar-
tışma, Ankara 1962, sf. 35.
17 E: 1963/204, K: 1963/179, k.t. 8.7.1963, AMKD, sayı 1, sf. 310.
tanınması, bir yönü ile, kanundaki muhtemel teknik hataların 'e eksiklik-
lerin düzeltilmesi yönünde yasama organına yapılan bir hatırlalma 1 anla
mına geldiğine göre, tek den-etim yolu olarak düşünülebilir 19 •
ni olacak bir şekil eksikliği ile malul sayılması gerektiği sonucuna varı
lır.'24.
dır.
Bu meseleye verilecek cevabı ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda-
ki görüşünü değerlendirirken, her şeyden önce, komisyonların kuruluşun
da uyulması gereken ilkeleri ortaya koymağa çalışalım:
Burada ortaya çıkan bir mesele de, içtüzüklerde belirtilen süre için-
de Anayasanın öngördüğü oranın bozulması halinde, çözümün nasıl ola-
cağıdır.
Erdoğa Teziç - S
66
dıe, Anayasa ve içtüzük kuralları hiçe sayılmış ve bir Kanun tasarı veya
teklifinin, komisyonun incelemesinden geçirilmeksizin genel kurulda gö-
rüşülmesi y0lu açılmış olur.
de, ivedilikle kabul edilip gelen metni, CumhuriyBt Senatosu, <m fazla on-
beş gün bekletebilir. Şüphesiz Cumhuriyet Senatosu da ivedilik kararı
vererek (Cum. Sen. İçtüz. Md.46), onbcş günlük azami bekleme süresim
kısaltıp, kanunu daha kısa bir süre içinde kabul edebilir ~ 0 • İvedilik ka-
rarı alınması konusunda, Meclisler, biribirlerinin kararı ile bağlı değiller
dir. Millet Meclisinin alacağı ivedilik kararı, Cumhuriyet Senatosunu
bu yönde bir karar almağa mecbur edemeyeceği gibi, Millet Meclisi ive-
dilik kararı almamış olsa dahi, senato kendisine gönderilen bir metin
hakkında h ·edilik kararı alabilir 51 • Anayasanın 85. maddesinin 1. fıkrası
na göre, " ... Meclisler çalışmalarını kendi yaptıkları içtüzüklerin hüküm-
lerine göre" yürüteceklerinden, birinin aldığı karar ötekini bağlayacaktır
sonucu çıkarılamaz. A~sihalde, iki meclisli parlamentonun bir anlamı
kalmayacaktır.
Öncelik kararı alınmadan öncelikle görüşülüp kabul edilen bir ka-
nun metnini, usul yönünden Anayasaya aykırı saymağa imkan yoktur. Bir
kanun metninin gündemindeki diğer işlerden önce görüşülmesi, kanunlaş
tırma prosedüründe esasa etkili 0lacak bir mesele değildir.
Oysa, usulüne göre verilmemiş bir ivedilik kararıyla bir defa görü-
şülerek kabul edilen bir metin, usül yönünden Anayasaya aykırı olacak-
tır. Zira, Millet Meclisinde alınacak bir ivedilik kararı üzerine kabul edi-
len kanun metninin Senatoda görüşülme sürelerinin hesaplanması. bu
karara göre değerlendirilecektir.
Buna karşılık, ivedilik karan alınmadan bir defada "süratle" görü-
şülüp kabul edilen bir metnin, iptali gerektirecek bir usul sakatlığı ile
doğduğu kabul edilemez. Ortada şeklen bir ivedilik karan olmadığı için,
bu, Cumhuriyet Senatosundaki görüşme süresini etkileyemeyecektir. Ka-
§ 2. YETKİ UNSURU
1961 Anayasasının 4. maddesinin son fıkrası, " ... hiç bir kimse veya
organ, kaynağını Anayasadan almıyan bir devlet }'€tkisi kullanamaz'
hükmünü koyduktan sonra, 5. maddesi, kanun koymada yetkili organın
TBMM olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini belirtmektedir.
1961 Anayasasına göre, kanun koymada yetkili olan yasama organı.
MHlet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan meydana gelmektedir. Bun-
lardan sadece Millet Meclisinde görüşülüp kabul edilen bir kanun, yetki
unsuru bakımından Anayasaya aykırı olacaktır. Fakat, bunun aynı za-
Bu bakımdan
"ne zaman şekil unsuru, ne zaman yetki unsuru ile kar-
şılaşılmakladJr?" sorularına verilecek cevabı, öncelikle tesbit etmeğe ça-
lışacağız.
bir takım
sebeplerle, sürelerin işlemiyeceğini kabul etmek mümkü
değildir"'
diyerek (AMKD, sayı 5, sf. 29), yasama faaliyetinin, kurul us
tarzı tamam olmadan da yapılabileceğini kabul etmektedir.
~7 Bkz. E: 1966/7, K: 1966/46, 19.12.1966 tarihli Anayasa Mahkemesi ka-
rarına yazılan "karşı oy yazısındaki ", (AMKD, ~yı 5, sf. 36, Ş. AK-
CAOGLU, F. ULUOCAK, R. SEÇKİN, L. ÖMERBAŞ) ve "Karşı dü ·
şünce açıklaması" ndaki (AMKD, sayı 5, sf. 40: S. BAŞOL) görüşler.
68 Kanunların ikinci mecliste görüşülüp karara bağlanması bakımından
süreleri!J. tesbitinde, şu noktalar önem kazanmaktadır: a) Sürenin baş
langıcı, b) Sürenin işlemeyeceği zamanlar, c) $ürenin bittiğine karar
verecek yetkili makam.
- enin Başlanpeı : Millet Meclisinde görüşülüp kabul edilen .;~
Cumhuriyet Senatosuna gönderilen bir kanun tasarı veya teklifini "
Cumhuriyet Senatıosunca görüşülme süresinin, metnin Cumhuriyet
Senatosu Başkanlığınca alındığı tarihten itibaren başlaması gerekir.
(E: 1966/7, K: 1966/46, k.t. 19.12.1966, AMKD, sayı 5, sf. 29. Aynı yön-
deki görüşler için Bkz. A KET CEVAPLARI, sf. 9, 14, 27. Farklı gö-
rüşler için sf. 33, 37.
S enin emeyeeeği Zamanlar : Sürelerin hesaplanmasında, 92.
maddenin 10. fıkrasındaki son cümlenin, "Bu fıkrada belirtilen süreler
meclislerin tatili devamınca işlemez" hükmü, Anayasa Mahkemesinin
aksine (E: 1966/7, K: 1966/46, k.t. 19.12.1966, AMKD, sayı5, sf. 29
dar anlamda yorumlanamaz. (Aynı yöndeki görüşler için Bkz. A KET
CEV PLARI sf. g, 14, 37). Sürenin hesaplanmasında, ayrıca, tatile ek
olarak, Cumhuriyet Senatosunun Başkanlık Divanı ve komisyonlarının
kurulmuş olup olmadığının da gözönünde tutulması gerekir. Daha ön-
ce de belirttiğimiz gibi, bu kuruluşlar tamam olmadıkça Cumhuriyeı
$.enatosunun yasama faaliyetine başlamasına imkan yoktur. Bu or-
ganlar kurulmamışsa, bunlar kuruluncaya kadar, 92. maddenin 10. fık
rasındaki sürelerin işlememesi gerekir.
Sörenhı Bittlilnde arar e Makam : Cumhuriyet Senato-
sundaki görüşme sürelerinin sona erip ermediğine karar verecek ma-
kam, Millet Meclisi Başkanlığıdır. Bu konuda yapılacak tesbitin, Mil-
let Meclisi genel kurulu veya başkanlığı tarafından yapılmış olmasın
da bir fark yoktur. Sürelerin hes;ıplanmasında isabet ıolmadığı yolun-
79
de, bunu, Anayasanın kendisine tanıdığı yetki alanı içinde yerine getire-
cektir. Yasama organı, Anayasada öngörülen yetki alanının dışma çıktığı
takdirde, "yetki gaspı" söz konusudur.
Yasamanın düz-enleme alanmm sınırı tesbit edilirken, Anayasanın
5, 6 ve 7. maddeleri gözönünde tutulacaktır. Yetki alanı, Anayasada ön-
görülen organlar arasındaki ilişkiyle ilgilidir. Çalışmamızın birinci kıs
mında da belirttiğimiz gibi, biz, Anayasanın 5, 6 ve 7. maddelerinden ha-
reket edilerek. 1961 Anayasasında yasama, yürütme ve yargılama organ-
ları arasında üçlü bir kuvvetler ayrılığının veya "yumuşak bir kuvvetler
ayrılığının bulunduğu görüşünü kabul etmiyoruz. Gerek d0ktrin69 , gerek-
se . Anayasa Mahkemesinin 70 aksine, her üç organ arasında, "yumuşak
bir kuvvetler ayrılığının'' 1961 Anayasasında öngörüldüğü söylenemez
Biraz sonra tekrar temas edeceğimiz gibi, yürütmenin mahfuz bir düzen-
leme yetkisi yoktur. 5, 6 ve 7. maddelerin gerekçesinde de belirtildiği
gibi, "Kanun olmayan yerde, Türk hukukuna göre yürütme de yoktur".
Yasama organınm, düzenleme yetkisini kullanamayacağı alan. yarg 1
1961 Anayasasına göre, gerçek anlamda iki "kuvvet" ten söz edile-
bilir : Yasama ve yargılama. Bu ikisinin birbirine denk klJVvetler olduğu
belirtilirken, yasama ve yargılamanın fonksiy0nlarının niteliği bakımın
dan, "yasama lehine bir derecelenme" den söz edilebilir. Çünkü hukuk
kaidelerini koyan, yasama organıdır. Yargı organı ise, çözümle)eceği uyuş
mazlıklarda "maddi gerçeği" ortaya çıkarmak için, yasamanın koymuş
olduğu kuralları uygulayacaktır. Buna karşılık, hukuk kurallarının Ana-
yasaya aykırılığı halinde, yargı mercilerinin bunları ortadan kaldırma
imkanı vardır 73 •
Erdoğa Te2 ç - b
82
Yürütme organının
"mahfuz" bir düzenleme alanının söz konusu ola-
mayacağını söylemiştik. Bu bakımdan, kanun koyucunun düzenleme açı
sından yürütll1€ organına karşı yetkisiz sayılabileceği bir alandan, asla söz
edilemez. Hatta, Anayasanın, istisnai olarak, kanunun verdiği yetkiye gö-
re (Md. 112/son fıkra) yürütmenin düzenlemede bulunabileceğini kabul
ettiği ve gene Anayasada, milletlerarası andlaşmaların onaylanması ile
ilgili 65. maddedeki genel kurala 76 istisna getiren 2 ve 3. fıkralara göre
TBMM'nin kanunla uygun bulma zorunluğunun aranmayacağı durum-
larda dahi, yürütmenin mahfuz bir yetkisinden söz etmek mümkün de-
ğildir.
Anayasanın 112. maddesinin son fıkrasındaki ve 65. maddesinin 2
ve 3. fıkralarındaki durumlarda, yasama organının düzenleme yetkisi ya-
saklanmış değildir. Bu maddelerdeki istisnalar bir imkanı belirtmekte-
dir. Yoksa, bu kvnuların yürütme organınca düzenleneceğini emreden
hükümler koymamaktadır.
31 Mayıs 1963 tarih ve 244 sayılı kanunun 77 3. maddesinin 3. fıkra
sında yer alan, " ... bu andlaşmaların onaylanmasının veya buna katıl
mamn uygun bulunması hakkında kanun çıkarılamaz" hükmü, 1961 Ana-
durum, objektif bir mesele olarak, Yargıtay veya Danıştay Genel Kuru~
lunda bir sonuca bağlanır.
Temyiz Teşkilatına dair 1221 Sayılı kanunda 1953 yılında, 6082 sa-
yılı kanunla 8 2 yapılan değişiklikle, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararla-
rının, "emsal hadiselerde mahkemeleri bağlayacağı" belirtilmiştir.
521 Sayılı Danıştay Kanununun 46. maddesine göre, İdare yargı mer-
cileri ve İdare, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararlarına uymak zorun-
dadırlar.
re. "bu sebeple, maksatla ve aynı zamanda kesinlikle bu mevzu ile sı
nırlı olan bir tamamlay1cılıktır'' 00 •
116 R.G. ıı Ağustos 1967 - 12671. Bu satırları kaleme aldıktan bir süre
sonra Anayasa Mahkemesi 933 sayılı kanunun çeşitli maddelerini ip-
tal etmiştir. Bkz. 26 Ekim 1969 tarihli gazeteler. Anayasa Mahkeme-
sinin bu iptal kararı ile ilgili gerekçeli hükmü çok daha sonra yayın
lanmıştır. Bkz. E: 1967/41, K: 1969/57 karar günü 23, 24 ve 25.10.1969
R. G. 12 Mart 1971. Aynı konuda, E: 1967/42, K: 1969/58 karar günü
25.10.1969, R.G. 9 Nisan 1971 - 13804.
117 Bu kanunun kısmen hukuki fakat daha çok siyasi açıdan tahlili için
Bkz. ONAR s. s., Yetki Kanunu ve Anayasaya Uygunluk, Milliyet
16 Ağustos 1967; ÖZEK Ç., Yetki Kanunu, Cumhuriyet, 22 Ağustos
1967· TUNAYA T. Z., a.g.e., sf. 697-699, 757, 758.
118 DÖNMEZER S., I\.ronik, İHFM, Cilt XXVIII, sayı 1 ( 1962), sf. 242:
DURAN L., Mevzuat Kroniği, İHFM, cilt xxynr, sayı 1 (1962), sf. 230:
aynı yönde İdare Alanının Düzenl~?mesi, IH~M, cilt XXX. sayı 3--!
(1965) ayrı bası, sf. 26-27; TOSUN O., a.g.m., IHFM, cilt XXVIII, sayı
2 (1962), sf. 353. Aynı yönde E: 1963/4, K: 1963/71 de, muhalefet şer
hinde E. KORKUT'un görüşü, AMKD, sayı 1, sf. 148.
94
Erıfoğa Teziı; _ 7
98
İÇ UNSURLAR
~ 1. SEEEP UNSURU
Anayasa, oolli
kvnuların muhakkak kanunla düzenlenmesi gerekti-
ğini ifade edebilir. Ancak, yasama organı, Anayasada kanunla düzenlen-
mesi istenilen konuları -Anayasanın geçici 7. maddesinde olduğu gibi-
gereken süre içinde yerine getirmezse, bunun hukuki bir müeyyide~ı
yoktur3 . Yasama organı, Anayasaya aykırı olmamak şartıyla istediği gibi
kanun koyabilir.
Yasama organı, ayrıca, sadece Anayasa' da belirtilen konuları düzen-
lemekle yetinmeyip, başka konuları da düzenleyebilir. Bu, tamamen, ya-
samın takdiriyle ilgilidir. Hatta, bu bakımdan, kanun koyucuyu, kanun
yapmağa sevkeden sebeplerin yargısal denetiminin güçlüğü bir yana,
bunun gereksiz dahi olduğu söylenebilir•. Fakat, 1961 Anayasasına göre,
-tesbit edebildiğimiz kadarıyla- "Yasama organının sebeple bağlı ol-
duğu" istisnai durumlar vardır. Bunlar:
1 ONAR, S. S., a.g.e., cilt I., sf. 361; GİRİTLİ - BİLGEN, a.g.e:, Birincı
Kitap, sf. 61; KIRATLI, \1: .• a.g.e., sf. 134. Kamu işlemleri bakımmdan
sebep unsurunun etraflı bir incelemesi için Bkz. GİRİTLİ, İ., İdare-:
nin yetkisini sap~tırması, İstanbul 1957, sf. 30 ve devamı.
2 TANÖR, B., Anayasa Hukuku Meseleleri, Filiz Kitabevi, İstanbul 1969
sf. 59.
3 GÜ. TEŞ T., Yürütme Organı. .. , sf. 86, not 83.
4 KIRATLI M., a.g.e., s. 134.
101
§ 2. AMAÇ UNSURU
10 ONAR, S. S., a.g e., cilt L, sf. 363; GİRİTLİ - BİLGEN, a.g.e:. sf: 63;
"(sebep) tasarrufa tekaddüm eden bir unsur, (Maksat) da tasarrufun
nihai neticesidir" GİRİTLİ İ., İdarenin Yetkisini saptırması, sf. 34:
GÜNEŞ T., CHP'nin haksız iktisaplarının iadesi hakkında 6195 sayılı
kanunu iptal eden Anayasa Mahkemesi karan üzerine, SBFD, cilt
XVIII (1963), sayı 3-4, sf. 357.
11 Burada yeri gelmişken, sık sık kullanılan iki kavram üzerinde dur-
mak istiyoruz : Sınırlama ve düzenleme. Ilk bakışta Anayasa koyucu-
larının bunlara farklı anlamlar verdiği ileri sürülebilirse de, (DURA.. ·
L., İdare alanının ... İHFM, cilt XXX, sayı 3-4 (1965), ayrı bası, sf. 9;
105
ÖZEK Ç., Kronik, İHFM, cilt XXIX, sayı 4 _(1964). ayrı bası, sf. 14;
DÖNMEZER s., Basın Hürriyetini Düzenleyen ve Sınırlayan Mevzua-
tın Değerlendirilmesi, İHFM, cilt XXXII, sayı 2-4 (1966), sf. 435
DÖNl\ı1EZER, bu makalesinde aynen: " ... düzenleme niteliğindeki ya-
saklar, herkesin hürriyetten faydalanması için zarur! bulunan sınır
ları ifade eder ve hürri~etin muhtemel suistimalini bertaraf etmek
amacını karşılar. Sınırlama ise, bir suistimal ihtimalini karşılayan ya-
saklardır" demektedir. TUNAYA T. Z., Siyasi l\1üesSıeseler, sf. 393'de
"Düzenleme, bir bakıma, sınırlamadır" dedikten sonra sf. 395'te "Yü-
rütme ancak ... düzenleyebilir ... sınırlamalar koyma yoluna gidemez"
diyerek herşeye rağmen her iki kavram arasındaki organik bir fark-
lılık görme eğilimindedir. Buna karşılık, "düzenleme" ve "sınırlama"
kavramlarının eş anlamda kullanıldığı da görülm2ktedri. Bkz. KA-
PANİ M., 1-{amu Hürriyetleri, Ankara 1968, sf. 179). Anayasa madde-
leri gözden geçirildiğinde, kurucuların, bu kavramları farklı anlam-
larda kullanmadığı anlaşılıyor. Anayasanın 18. maddesinde seyahat
hürriyetinin sınırlanabileceğinden söz edildiği halde, 23. maddede ga-
zete ve dergilerin çıkarılması, yayımı, mali kaynakları ve gazetecilik
mesleğiyle ilgili şartların, kanunla düzenleneceği belirtiliyor. Buna
bakarak 23. mr.ddedeki konuların sınırlanamayacağı şeklinde hukuki
bir son~ç çıkarmak mümkün değildir. Kısaca, bu kavramlar arasın
da yapılacak bir ayırım, 1961 Anayasa.~ı bakımından pozitif bir temele
oturmamaktadır. Aynı yönde Bkz. GUNEŞ T., Yürütme organının ...
sf. 2, not 60; TANÖR B., Siyasi Düşünce Hürr~yeti ve 1961 Türk Ana-
7
yasası, İstanbul 1969. sf. 204, not 6. -
Anayasanın IV kısmında 1~4. madde ile öngörü~en Diyanet İşleri
12
Ba kanlığı _madde gerekçesınden ve 154. maddenm açık hükmünder
anlaşılacağı gibi_ "genel idare içinde'' yer almaktadır. Diyanet t 5-
leri Başkanlığı, böylece, devletin idare mekanizması içinde bir rarlık
kazanmaktadır.
106
20 SOYSAL M., Anayasa giriş ... , sf. 243; Anayasa Huktıın:u Açısından Aı;ık
lık ve Kapalılık KavramJarı, SBFD, cilt XXIII (1968), sayı 1, sf. 2BB.
Haklar ve Özgürlükler Bakımından 1D61 Anayasasının Evrensel An-
lamı, SBFD, cilt XXIV (1969), sayı 1, sf. 93.
21 Burada mutlak niteliktedir derken, bunların muhtevaca sınırlanama
yacağını kasdediyoruz yoksa şeklen düzenlenmeyeceklerini değil, Ak~!
yönde Bkz. DÖNMEZER S., Basın . Hürriyetini Düzenleyen ve Sınırla
yan Mevzuatın Değerlendirilmesi, IHFM, cilt XXXII (1967), sayı 2- 4
sf. 435.
22 Anayasanın 21. maddesinde "kanunla düzenleme", ancak ''özel okul-
ların bağlı olduğu esaslar" bakımından söz konusu olmaktadır.
23 TANÖR B., Siyasi Düşünce Hürriyeti ve 1961 Türk Anayasası, İs an-
bul 1969, sf. 128-129.
24 Mümtaz SOYSAL, 1 ı. maddenin genel bir sınırlama maddesi olarak
yorumlan~bilmesi için, maddenin şu şekilde yazılmış olması gerekti-
ğine. haklı olarak işaret etmektedir: "Temel hak ve Hürriyetler, Ana-
yasanın süzüne ve ruhuna uygun olarak ve ancak kanunla sınırlana
bilir". Anayasa Hukuku Açısından Açıklık ve Kapalılık Kavramları
SBFD, cilt XXIII, (1968), sayı 1. sf. 268; Haklar ve Özgür ük er BRk _
mmdan 1961 Anayasru.-ı:nın Evrensel Anlamı SBFD, cilt XXIV (1969
sayı 1, sf. 93.
110
Erdoğan Teziç _ 8
114
devamı. Toplum yararı ile kamu · yararı arasında yapılan ayırım için
Bkz. sf. 339-340. Aynı yöndeki bir ayırım için AZRAK Ü., Millileştirme
Kavramı Üzerine, Mukayeseli Hukuk Araştırmaları Dergisi, İstanbul
1968, yeni seri, yıl 1, sayı 2, sf. 54. Kamu yararı için ayrıca Bkz. ESEN
B.N., Anayasa Hukuku Genel Esaslar, Ankara 1963. sf. 119 ve devamı:
GİRİTLİ-BILGEN. İdare Hukuku (3. kitap), İstanbul 1967 .sf. 126-132:
TANÖR B., Siyasi Düşünce Hürriyeti. .. , sf. 131-137.
41 Bu konuda Bkz. E: 1S63/3, K: 1963/77, k.t. 26.3.1963. AMKD, sayı 1 sf
127: E: 1963/33!:3, K: 1964/61 , k.t. 15.9.1964, AMKD, sayı2, sf. 181: KI-
RATLI M .. zikrediyor a.g.e .. sf. 132. not 20.
42 POLİTZER G ., Principes Fondamentaux de Philosophie, Editions soci-
ales, Paris 1954, sf. 430-431. .. Kamu yararı·· kavramının sınıfsal nite-
liği hakkında ayrıca Bkz. SOYSAL M., Dinamik Anayasa Anlayışı, An·
kara, 1969 sf. 95.
115
ı
Titekim, 14.12.L53 tarih ve 6185 s ~ıyılı " CHP'nin haksız iktis~pları
nın iadesi hakkınclak; kamın 5 6 ile, 21.12.1953 tarih ve 6203 sayılı "Abana
ilçe merkezinin Bozkurt - Pazaryeri kasabasına nakli hakkındaki ka ·
nun''j 7 daki amaç tınsurunun sakatlığı, kolaylıkla ortaya konabilmiştir.
Kanunun amaç unsuru hakkında yapmağa çalıştığımız açıklamaları
mızı tamamlarken, şunu belirtelim ki, bütün kamu işleml€rinde mevcut
olması gereken 'Kamu )aran amacı" kanunlar için de ağırlık kazanmak-
tadır. Şu farkla ki, J..amu yararının siyası Uir teı cih meselesi oluşu, olduk-
ça nazik bir durum yaratmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu konuda
kendi tercihlerini ve eğilimlerini, kanun koyucunun yerine geçerek de-
ğerlendirmekten kaçmması gerekir. Ancak, biraz önce işaret ettiğimiz her
iki kararda da olduğu gibi, kanunların yasama meclislerinde görüşülm'='
si sırasında, kanun koyucunun amacının "Kamu yararı" olmadığının açık.
. eçik bir biçimde ortaya konabildiği durumlarda, mesele kalmamaktadır.
Böylece, Anayasa Mahkemesi, bütün diğer unsurları bakımından Anaya-
saya uygun olan bır kanunu, sırf amaç unsurundaki sakatlık dolayısıyla
iptal edebilecektir.
Bu konuda son bir misal ·0larak, 1036 sayılı Seçim Kanununun öngör-
düğü "engelli seçim düzeninin" (Barajlı d'hondt sisteminin) Anaya!'a
Mahkemesince ıptal €dilmesi üzerinde durmak gerekiyor. Bu karar, yo ·
ğun tartışmalara yol açmıştı. Gerçekten de, Anayasa Mahkemesinin, Ana·
yasanın 55. madedsinin koyduğu esaslar içinde yasama organına tanın,
mış olan takdir yetkisini 58 ortadan kaldırdığ~ hatta yasama organının
yerine geçerek yeni bir s€çim sistemi koyduğu ileri sürülebilir. Ne var:
§ 3. KONU UNSURU
i\?ıayasanm başka maddelerinde >er alan " saslar'' için d , a) ııı man-
Lıkla hareket edilmelidir. M-cscla, Anayasanın 55. madd sinin 2. fıkra 1 _
na gfü·c, "~(çi mler, serbest. eşit, gizli, tek dereceli, genel OJ-, açık sa nn
\ c döküm esaslarına göre" yapıJacahır. .Kanun ko) ucu, bu e a Iardan
''ayrılmarnaF';o yaııi bunlara aykırı bir düzenlemede bulunmamak Z"
nmdadır.
Kanunun işçi tarifi içine, fikir işçileri, veya fikri çalışması bedeni
çalışmasına üstün olan kimseler almmadıO-ından, bunlar, sosyal mevzu-
74 E: 1963/172, K" 1963/244, k.t. 21.10.1963, AMKD, sayı 1, sf, 359. Baş
kaca kararlarında da, Anayasa Mahkemesinin iptal yetkisi ancak var
olan bir hüküm dolayısıyla işleyebilir. Hüküm yokluğunun iptal ko-
nusu olabilmesi düşünülemez" şeklindedir. E: 19€3/ 174, K: 1963/115
k.t. 20.5.1963, AMKD, sayı 2, sf. 6. Aynı yönde, E: 1963/205, K: 1963,
123, k.t. 22.5.1965, AMKD, sayı 2, sf. 15, E: 1965/89, K: 1964/36, k.t.
22.5.1963 AMKD sayı 2, sf. 95.
75 3008 sayılı iş kanunu ile ilgili karar; E. 1963/172, K: 1963/244, k.t.
21.10.1963, AMKD, sayı 1, sf. 359.
76 E: 1963/166, K: 1964/76, k.t. 22.12.1964, AMKD, sayı 2, sf. 237-238,
E: 1963/336, K: 1967/29, k.t. 26-27.9.1967, R.G. 19 Ekim 1963-13031 .
sf. 12. sütun 1.
77 E: 1963/138, K: 1964/71, k.t. 11.12.1964, AMKD, sayı 2, sf. 215 de ay-
nen: "Kanun koyucu sosyal güvenlik alanında bazı hakları vermemey
veya sadece bir kısmını vermeğe yetkilidir. Fakat ekonomik gelişme
ile mali kaynakları yeterli görerek bir hakkı sağlayınca herkesi bunun
kapsamına alması zorunludur" demektedir.
78 3008 sayılı iş kanununun 1. maddesinin 1. fıkrasındaki eksikliği, Ana-
126
Erdoğan Teıiç _ 9
130
,orundadır. Aksi halde, dolaylı bir yolla, diğer temel hakların özünü <la-
lli ortadan kaldırma tehlikesi her zaman mevcut olacaktır.
Tabii, bu açıklamaların hemen arkasından, ister istemez, "lokavt'la
ilgili düzenlemenin mahiyeti nedir" sorusu akla gelecektir. Kanun koyu-
cunun Anayasanın açıkça öngörmediği lokavt hakkını tanıyan bir kanun96
çıkarması. Anayasaya aykırılık teşkil eder mi?
gürüşündedir.
KANUNUN YÜRÜRLÜGÜ
BİRİNCİ BÖLÜM
KANUNLARIN YAYINLANMASI
nunun Resmi Gazete ile yayınlanma mecburiyeti bir Anayasa normu ol-
malı idi"3 görüşündedir.
Kanaatimizce. kanunların Resmi Gazete ile yayınlanması gereklili-
ğinin dayanağını Anayasadan çıkartmak mümkündür. Anayasanın 150.
maddesinin 1. fıkrasına göre, "Anayasa Mahkemesine ... iptal davası aç-
ma hakkı, iptali istenen kanunun veya iç tüzüğün Resmi Gazete'de ya-
yınlanmasından başlayarak doksan gün sonra düşer". Bu hüküm, kanun-
iann ve iç tüzüklerin Resmi Gazete'de yayınlanacağını ,açıkça belirtmek-
tedir. Ayrıca, 23 Mayıs 1928 tarih ve 1322 sayılı "Kanunların ve Nizam-
namelerin sureti neşir ilanı ve Meriyet tarihi hakkında kanun" un 5.
4
5) DAVER B., Kanunla İlgili Meseleler, SBFD, cilt XVI, no: 4 (1961).
sf. 230-231; ONAR S. S., a.g.e., cilt I, sf. 268.
6 KIRATLI M., a g.e., sf. 137.
7 AnayasaMahkemesine dava açma süresinin başlangıcı bakımından uy-
gulamada şöyle bir durum dikkati çekebilir: Cumhuriyet Senatosu ;ç
tüzüğünün 182. maddesinde, "Bu içtüzük, kabulü tarihinden itibaren
yürürlüğe girer" hükmü yer almaktadır. Oysa TBMM Birleşik Toplan-
tısı İç tüzüğünim 32. maddesi ise, "Bu içtüzük yayını tarihinde yürür-
lüğe girer" demektedir. Anayasanın 150. maddesine göre, bir kanun ve-
ya içtüzük hakkında iptal davası açma süresi, Resmi gazetede yayın
lanmasından başlayarak 90 gün sonra düşer. Söz konusu Cumhuriyet
Senatosu iç tüzüğü, 27 Aralık 1963 tarihinde kabul edilmiş ülup, Resmı
Gazetede 18 Ocak 1964'de ~yınlanmıştır. Bu durumda ortaya çıkan me-
sele, sürenin başlangıcının, uygulanmaya başlangıç mı, yoksa Resmi
Gazete ile yayın tarihi mi olacağıdır. Kanaatimizce, böyle bir durumdi'
içtüzüğün kabulü tarihinden itibaren -ki burada kabul ve yürürlük ta-
rihi kaynaş.:::rııştır- iptal davası hakkının doğduğunu, fakat 90 günlük
sürenin başlangıcını Resmi Gazetede yayın tarihinin tayin ettiğini kabul
etmek gerekiyor. Zira, içtüzüğün kabulü ile senato üyeleri için uygu-
139
Yayın,maddi bir işlem olup, kanun metninin, ona tabi olacaklara du-
yurulması amacını güder. Yayın, kanunun uygulanacağının halka açık
lanmasıdır. lsdar, Cumhurbaşkanının, kanunun varlığını tesbit eden ve
uygulanması gerektiğini idareye emreden bir işlemdir.
Cumhurbaşkanı 13 ,
uygun bulmadığı kanunu, gerekçe göstererek bir
daha görüşülmek üzere, on gün içinde 14 TBMM'ne geri gönderir 1 ıı. Büt-
17 DURAN L., Mevzuat Kroniği, İHFM, cilt XXVIII, sayı 1 (1962), sf.
224.
18 Bu konu özellikle "önceki kanun - sonraki kanun'' meselelerinde
önemlidir. .
19 Türkiye Cumhuriye1 ınde üç seri kanun numarası vardır: a) birincisL
23 Nisan 1920-27 Mayıs 1960 tarihleri arasındaki dönemdir. Bu dönem-
deki kanunlar 1 numaradan başlayıp 7840 numaralı kanunla son bu-
luyor; b) ikincisi 27 Mayıs 1960-25 Ekim 1961 tarihleri arasındaki dö-
nemdir. Bu dönemdeki kanunlar, l'den başlayıp 375 numaralı kanunla
son buluyor; c) üçüncüsü, 25 Ekim 1961 tarihinden sonraki dönem-
dir. Bu dönemdeki kanunlar tekrar 1 numaradan başlayıp devam et-
mektedir.
20 Cumhurbaşkanlığınca geri gönderilen kanunlara, tekrar görüşülüp
TBMM'nce kabul edildikten sonra, yeni bir sayı verilmektedir.
21 DURAN L., aynı yerde.
mi Gazete'de yayınlanan metnin, TBMM'nce kabul edilen metne uygun
olup olmadığmı araştırabilirler • 22
22 FEYZİOGLU T., a.g.e., sf. 45-47; KIRATLI M., a.g.e., sf. 129.
23 AZGUR F., Anayasaya Aykırı Kanun Hükümlerinin İptal veya İluna
Jinde Genel Kaide ve İstisnaları, A.D., yıl 55, Eylül-Aralık 1961, say.
9-12, sf. 997; DAVER B., a.g.m., sf. 241. S1ddık Sami ONAR. "Meclis
zabıtlarındaki metin ile Resmi Gazetede ilan edilen metin arasında
mübayenet olursa, gazeteye verilen metin muteberdir. Çünkü Mecli-
sin selahiyetli makamlarının imza ettikleri asıl metin budur. Bu met-
nin müzakerelere ve zabıtlara uymaması Meclisin iç işlerindendir ve ..
Kazai murakabe dışında görülmektedir" diyor (a.g.e., cilt l, sf. 369).
24 Farklılık ortaya çıktıktan sonra yapılacak düzeltmede, kanunların
Cumhurbaşkanınca yaymlanmas nda izlenen usul aynen uygulan-
malıdır.
25 EREM F .. Türk Ceza Hukuku, Cilt I, sekizinci baskı. Ankara 1968
sf. 81.
IKINCİ BÖLÜM
Erdoğan Teziç - 10
146
maddesinde yer alan itiraz konusu hüküm, bir yürürlük koşulu değildir_
Kanun Resmi Gazete 'de yayınlanmakla yürürlüğe girmiş ve her yer
uygulama olanağı doğmuştur'' s0nucunu çıkarmaktadır.
11
Burada henıen akla gelen, yasamanın "ilkel" bir yetki oluşunun orta.
dan kalkıp kalkmadığı ve kanun koyucunun Anayasada öngörülen il'<e. ı
ih.lfil edip etmediğidir. Kanaatimizce, burada yasamanın kendini, kanun-
ları yürüt-en (dcrivc) bir organ durumuna sokması, söz konusu değildir.
Zira, kanun koyucu, bir konuyu düzenleyip düzenlememek bakımından,
yürütme ve idareden farklı olarak tamamen serbesttir; bu serbesti yasa-
manın takdirinden çıkmaktadır. 657 sayılı kanundaki hükümden (md. 238)
çıkan sonuç, bu konuların muhakkak bir kanunla düzenlenmesi gerekti-
ğidir. Yani belirtilen hükümlerin uygulanabilmesi, yürütmenin düzenle-
yici işlemleriyle yapılamayacaktır.
Konu, Fransız hukukunda da tartışılmıştır: "Hiç bir dini toplulu ,
bir kanunun izni olmaksızın teşekkül edemez'' hükmü değerlendirilirken,
kanun koyucunun, bu konuyu yasamanın münhasır yetkisine soktuğu, h·-
.naenaleyh yürütmenin bu konuyu düzenleyemeyeceği belirtilmektedır•··
16 Bu konuda. etraflı bligi için SARICA R., Türkiye'de icra uzvunun tan- ·
zim selahlyeti, İstanbul 1943, sf. 214-218.
17 SARICA R., a.g.e., sf. 214; DE LAUBADERE A., Traite elementaire de-
droit administratif, Paris 1967, cilt I, sf. 75.
18 WALİNE M., Traite de droit administratif, Paris 1957, sf. 117.
19 ONAR S. S., a.g.e., cilt I., sf. 375; SARICA R., a.g.e., sf. 216.
20 Kanunla yürütme organına düzenleyici işlem yapma yetkisi verildiği
hallerde ortaya çıkan meseleler hakkında Bkz. GÜNEŞ T., Yürütm
organının .. ., sf. 161-169.
151
A - SARİH İLGA
3 - Önceki kanun özel, sonraki kanun genel ise ve genel kanun özel
kanunun öngörmediği bir konuyu düzenlemişse, özel kanun ilga edilmiş
sayılmaz; fakat, özel kanunun genel kanuna aykırı bulunan hükümleri,
üstü kapalı olarak (:i',ımnen) ilga edilmiş 0lur 22 • Önceki kanun genel, son-
raki kanun özel ise~ özel kanunun düzenlediği konularda, genel kanun
üstü kapalı olarak ilga edilmiş sayılır •
23
Zımni ilga (üstü kapalı ilga) konusunda ortaya çıkan bir mesele de,
iki kanundan hangisinin daha önce olduğudur. T.B. Balta bu konuda,
"kanunun yasama organınca kabul €dildiği tarih esas alınmalıdır, çünkü
kanun meclis iradesinin mahsulüdür" diyor 24 • Ayrıca, önceki ve sonraki
kanunu tesbit ederken, "mantıken", yasama organınca kabul tarihinin
esas alınması gerektiği, ileri sürülmektedir25 •
Anayasa Mahkemesinin biraz önce değindiğimiz kararında, yürürlük
tarihini esas aldığı görülmektedir.
Ancak, bu konuda yürürlük tarihinin esas alınması, bazı tereddütlere
yol açabilir. Mesela, birbiriyle çelişen iki kanundan birinin yasama orga-
nınca kabul tarihi 1 Haziran 1970, yürürlüğe giriş tarihi ise altı ay sonra
olsun. Öteki kan.unun kabul tarihi 1 Temmuz 1970, fakat yürürlüğe girişi
yayınlandığı tarih olsun. Ve bu sonuncu kanunun 14 Temmuz 1970'de
Resmi Gazet·ede yayınlandığını kabul ede1im. Yürürlük tarihi esas alındı
ğında, ) asama organınca daha sonra kabul edilen kanun, daha önce yü-
rürlüğe girdiği için, 1 Haziran tarihli, yani daha önceki kanun tarafından
ilga edilmi~ sayılacöhır 26 •
Anayasanın 92. maddesinde öngörülen oldukça karışık "mekanizma"
dolayısıyla, bir kanunun kesin olarak yasama organınca ne zaman kabul
edildiği tesbit edilemez. Daha önce de temas ettiğimiz gibi, bizce, bu
konuda, kanunun Cumhurbaşkanı tarafından yaymlanmak üzern imz3.
landığı tarihin, "Kanunun anılmasında" esas alınması gerekir. Ôno+ : ve
sonraki kanun da, bu tar·he göre tesbit edilmelidir.
22 BALTA T. B.: a.g.e., sf. 66; DÖ~:MEZER-ERMAN, a.g.e., cilt I, sf. 175,
EREM, sonraki genel kanunun önceki özel kanuna müessir olmayaca-
ğına işaret ediyor. Bkz. EREM F., a.g.e., cilt I, sf. 123.
23 EREM F., aynı yerde.
24 BALTA, a.g.e., sf. 68.
25 Bu konudaki tartışmalar için Bkz. SAVCI B., Kanun tekniği ile ilgili
meseleler üzerine seminer, SBFD, cilt XVI, no: 4, Ankara Aralık 1961
sf. 212-213.
26 Bu konuda ayrıca Bkz. SAVCI B .. aynı yerde.
159
b) Z1mni ilga ile ilgili olarak ele alacağımız ikinci konu, sonradan
yürürlüğe giren bir Anayasanın, daha önce yürürlükte olup kendisiyle
çelişen kanunları veya hükümleri üstü kapalı olarak yürürlükten kaldı
rıp kaldırmayacağı meselesidir. Bu, özellikle 1961 Anayasasının yürürlü-
ğe girmesinden sonra, doktrin ve Mahkeme kararlarında, üzerinde önemle
durulan kvnulardan biri olmuştur •21
Erdoğa ezıc - 11
162
ten sonra, herhangi bir kanunun, Anayasa kurallarına aykırı nitelikte so-
nuç verecek uygulamalarını önl·emektir. Bu bakımdan, Anayasa Mahke-
mesi göreve başladığı tarihten önce hükmünü yürüten ve Anayasadan
sonra meydana gelecek yeni bir olaya uygulanarak, yeni bir hukuki sonu-
cun doğmasına ve Anayasa Kurallarıyla çelişecek bir uygulamaya mey-
dan verme durumunda olmayan kanunların da, iptal davasına konu ya-
p1lmamaları gerekir::•.
37 Bkz. Al\1KD, s~yı 5, sf. 126-127 deki E: 1963/145, K: 1967 /20, 27.6.196 i
tarihli kararın muhalefet şerhindeki, A. Ş. HOCAOGLU, C. KURAL·-
MEN ve M. GÜRÜN'ün görüşleri.
38 Bu konu ile ilgili kararlar için Bkz. E: 1963/41, K: 19€3/94, k.t. 22.4 .
1963, AMKD, sayı 1. sf. 192-193; E: 1963/124, K: 1963/243, k.t. 11.10
1963, AMKD. sayı 1, sf. 346; E: 1964/2, K: 1964/23, k.t. 20.3.1964. AMKD
sayı 2, sf. 81; E: 1966/24, K: 1967/8, k .t. 28.2.1967, AMKD, sayı 5, c;f
56; E: 1963/145, K: 1967/20, k.t. 27.6.1967, AMKD, sayı 5. sf. 118.
165
Bilindiği gibi, yasama organının iki çeşit işlemi vardır: Karar ve ka-
nun. Kanun adı altında yapılanların tabi o1acakları hukuki rejim Anaya-
sada belirtilmiştir. Karar şeklinde yapılan işlemlerden ise, sadece, yasama
dokunulmazlığının kaldırılması ve üyeliğin düşmesine ilişkin olanlarla.
bir "kararlar serisi" 1 niteliğini taşıyan içtüzüklerin Anayasa Mahkemesin-
ce denetlenecekleri açıkça ifade edilmiştir. Bunların dışında kalan ka-
rarların, tabi olacakları hukuki rejim hakkında Anayasada bir hüküm yok-
tur. Biz, asıl konumuza girmeden önce, yasamanın karar şeklinde yapılan
işlemlerinin tabi vlacakları hukuki rejimi bir ön mesele olarak ele aldık
ve bu işlemlerin, gerek şekli gerekse maddi bakımdan Anayasa Mahke-
mesince denetlenebileceklerini göstermeğe çalıştık.
Bundan sonra, Anayasamıza göre, yasamanın kanun şeklinde yaptığı
işlemleri
incelerken şu noktaları tesbit ettik:
1. Anayasada yasama için kullamlan "yetki" kavramının, lıukuki
tartışmaların ötesinde, siyasi bir anlamı vardır. Türkiye'de, milli müca-
dele dönemine gelinceye kadar, yasamanın müstakil bir varlığı ve de let
faaliyetleri içinde üstün bir yeri yoktu. Yasama daima yürütme'nin için-
de, ona tabi ve zamanla yürütmeden bir şeyler kaparak gelişen bir organ
durumundaydı. Oysa 23 Nisan 1920'de TBMM'nin Ankarada toplanması.
Türk Anayasa Hukukunda yepyeni bir oluşu sağlamış ve bundan bö_,'le
yasamanın üstün bir güç haline geldiği görülmüştür. Osmanlı Anayasa
Hukukundan tamamen farklı olarak, yürütme daima yasamadan çıkan
ve ona tabi olarak hukuki faaliyetler yapan bir organ olmuştur. Bu ba-
knndan, yasama için "yetki" ve yürütme için "görev" denmesinin hukuH
ebeplcrini. tarihi gelişim içinde değerlendirmcğe çalıştık.
Erdoğan Teziç - 12
B İ fı .L i Y O G R A F Y A *
ARIK F. : Yeni Anayasa Mahkememiz hakkında bir inceleme A.D. yıl 55,
Eylül - Ekım 1961, sayı 9-10, sf. 831-849, 1019-1027.
ÇELİK E. : AncIİaşma Yapma Yetkisi, İHFM, Cilt XXXI, sayı 1-4 (1965),
sf. 363-396.
DA VER B. : Fevkalade Hal rejimleri, SBF yayını, Ankara 1961.
DAVER B. : Kanunla ilgili meseleler, SBFD Cilt XVI, No: 4 (1961), si
217-244.
DE LAUBADERE A. : Traite eıementaire de droit administratif, L.G.D.J .
cilt I, Paris 1967.
181
DURAN L. : Mevzuat Kroniğ'i, İHFM, cilt XXVII, sayı (1962), sf. 223-233.
DURAN L. : Mevzuat Kroniği, İHFM, cilt XXVIII, sayı 2 (1962), sf. 449-475
DURAN L. : İdarenin Mali külfet yüklemesi (kronik), İHFM, cilt XXX, sa-
yı 3-4 (1964), sf. 988-1000.