Professional Documents
Culture Documents
4 - Asimetrik Savaş Politik Psikoloji - Nevzat Tarhan
4 - Asimetrik Savaş Politik Psikoloji - Nevzat Tarhan
Telif Geliri
iDER VAKFI (insani Değerler ve Ruh Sağlığı)'na
tahsis edilmiştir.
ASİMETRİKSAVAŞ
Politik Psikoloji
Nevıar Tarhan
TIMAŞ YAYIN1ARII2261
Politika/Perde Arkası Dizisi 1 57
YAYlN YÖNETMENI
Emine Eroğlu
EDITÖR
Cüneyt Dalgakıran
KAPAKTASARIMI
Ravı.a Kızıltuğ
!.BASK!
Mayıs 201O, !stanbul
ISBN
978-605-114- ı86-2
TIMAŞYAl'INlARI
Alayköşkü Caddesi, No: ı ı, Cağaloğlu, !stanbul
Tdefon: (02ı2) 511 24 24 Faks: (0212) 5ı2 40 00
P.K 50 Sirkeci llsranbul
timas.com.tr
rimas@timas.com.rr
BASKIVEdii
Sistem Marbaacılık
Y ılarılı Ayazma Sok. No: 8
Davutpaşa-Topkapı/lsranbul
Tdefon: (02ı2) 482 1 ı Ol
YAYlN HAKLAR.I
<!:) Eserin her hakkı anlaşmalı olarak
Tımaş Basım Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi'ne aittir.
İzinsiz yayınlanamaz. Kaynak gösterilerek alınu yapılabilir.
ASiMETRiK SAVAŞ
Politik Psikoloji
Nevzat Tarhan
NEVZAT TARHAN
1952 yılında Merıifon'da doğdu. 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesi'ni, ı975 yılında !stanbul
Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. GATA stajı, Kıbrıs ve Bursa kıra hizmetinden
sonra 1982 yılında GATAd
' a psikiyatri uzmanı oldu. Erzincan ve Çorlu'daki hastane hekimliği
sonunda GATA Haydarpaşa'da yardımcı doçent (1988) ve doçent (1990) olarak çalıştı. Klinik
direktörlüğü yaptı. Albaylığa (ı993) ve profesörlüğe (1996) yükseldi. ı 996-1999 yılları arasında
Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde öğretim üyeliği ve Adli Tıp Kurumu'nda bilirkişilik yaptı. Kendi
isteğiyle emekli oldu. Halen Memory Center Nöropsikiyarri Merkezi'nin yönericiliğini, Türkiye'nin
ilk nöropsikiyarri hastanesi olan NP! STANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi'nin Yönetim Kurulu
Başkanlığını ve lnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı'nın (!DER) başkanlığını yapmakradır.
1989 yılında "Stres", 1991 yıliında "Psikofarmakolojide Yenilikler", ı 992 yılında "Saldırganlık",
1993 yılında "Serotonin" konularında Türkiye'de ilk defa uluslararası katılımlı sempozyumlar
düzerıledi. Altı yıl boyunca "Psikofarmakoloji" dergisinin editörlüğünü yaptı. Uzun yıllar "Sieep
and Hypnosis" dergisinin yayın kurulunda yer aldı. 1991 yılında Hollanda'da "Destructive
Drives andlmpulse Control" konulu uluslararası kongrede "En !yi Araşnrmacı", 2003 yılında
STV'de yaptığı "Makul Çözüm" programı için RTGD'den "En İyi Toplum Programı" ve 2007
yılında Türk müziğinin tedavide kullanımına sağladığı katkı nedeniyle "Altın Elma" ödülünü
aldı.2005 yılında SKY T URK'te yaptığı "Psikoyorum" prograrnı için '�le eğitimine verdiği
destek ve topluma yaptığı k�ruyucu ruh sağlığı hizmetinden" dolayı, Başbakanlık Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü rarafından ödüle layık görüldü.
American Psychiatry Assosiation {APA), New York Academy of Science, New York Acadetnia
Psychiatry Foundation, International Psychogeriatric Assodation (IPA), EEG and Clinical
Neuroscience Sociery (ECNS), International Sociery for Neuroimaging in Psychiatry (ISNIP)
ve National Geografıc Sociery adlı uluslararası derneklerde aktif üyedir. Otuz biri uluslararası
olmak üzere yüzün üzerinde yayını vardır.
YaymiAnm'f KitaplArı:
• "Stres ve Hastalıklar", Sempozyum Kirabı, ı 989
• "Psikofarmakolojide Yenilikler", Sempozyum Kirabı, ı991
• "Şiddet {Biyopsikososyal Yönleri ile Şiddet)", Ortak Yazar (Prof. Dr. İbrahim Balaoğlu), ı 998
• "Kendinizle Barışık Olmak", 2001
• "Mutluluk Psikolojisi, Stresi Mutluluğa Dönüştürmek", 2002
• "Psikolojik Savaş, Gri Propaganda", 2002
• "Makul Çözüm, Aile İçi lletişim Rehberi", 2004
• "Kadın Psikolojisi", 2005
• "Evlilik Psikolojisi", 2006
• "Duyguların Dili", 2006
• "Hayara Dair", Orrak Yazar (Dr. Elifllgaz), 2008
• "Var mı Beni Anlamak İsteyen", 2009
• " Toplum Psikolojisi", 2010
• "İnanç Psikolojisi", 2009
ntarhan@mcaturk.com 1 www.npisranbul.com 1 www.nevzattarhan.com
iÇiNDEKiLER
GİRİŞ
PolitikPsikolojinin Tarihçesi ..................................................... ll
BÖLÜM I
TOPLUMSALGÜVEN .............................................................. 27
GÜVEN DUYGUSU VE TOPLUMSAL İLERLEME..............27
MİLİTARİST ANAYASAMIZ GENÇLİGİN
GÜVEN DUYGUSUNU ZEDELİYOR .................. ........... 31 .
BÖLÜM2
DEGER VE YÖNTEM OLARAK ADALET ............................... 35
AMAÇ, ADALET VE EMPATİ İLİŞKİSİ ......... ........... ......... ... 35
MAHKEMELERDEKi ADALET ANLAYlŞI.......................... 48
YARGI ETİGİ ········ · · · · · · · · · · · · · ·············· · · · · · · · · · ······························ 50
CUNTACILIK VE YASALAR.............. ...... ....... ... . ............. ....51 . . .
BÖLÜM3
SİYASİE Ti K ............................................................................. 57
KÜRESEL AtiLAK................................................................... 57
SiYASİ AHLAK . ... .......................................... .... ..... ............. 59
. . .
BÖLÜM4
DEMOKRASi ALGILAMALA.RI .•...••••••••••••••••.•••••••.••••..•••.••••••• 64
DEMOKRASİNİN GEREKLER! ....... . . ............ ....................... 64
DEMOKRASİYE TERS ROLLER BİÇMEK. .......................... 66
OY VERMEKLE YETİNMEK
FAZİLET YETERSİZLİGİDİR . .... . . ..
. . . . .
..... ........ ... ... .......... 69
REKTÖRLER! KUTLARIM .
...................... .................. .......... 70
CUMHURİYET VE ÖZELEŞT1R1 .
....... ................................. 72
BÖLÜM5
PSİKOHİSTORİ ....................................................................... 75
OSMANLININ TOPLUMSAL YAPISI .. ... .
......... ....... ............. 75
BÖLÜM6
OLGU-ALGIFARKLILIKLARIVE
SİYASE'fTE ÖNYARGILAR . .
. ............ ....................................... 81
SOSYAL ŞİZOFRENİYE GÖTÜREN ÖNYARGILAR .. .. .. 81 . . ...
BÖLÜM7
KATEGORİK SİYASALDÜŞÜNCE....................................... 107
ASIMETRIK SAVAŞ •
BÖLÜM S
KİMLİKTARTIŞMALARI �
................... .................................. 120
SOSYAL HASTALIK OLARAK IRKÇILIK . . . . ....................... 120
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" TÜM TOPLUMU
KUCAKLAYABİLİYOR MU? . . . . . . . . . . . . . . ............................. 134
KÜRTLERİ TÜRKLERE BAGLAYAN
SOSYAL BAGLAR ......................... .................................... 137
GiZLi IRKÇILIK ................................................... ......... . . . . . . . 140
"TÜRKİYE, SUÇUNU iTiRAF ET" . . . . . . ................................ 146
BÖLÜM9
"YAKIN TARiHiN TRA"VMALARI ........................................... 150
27 MAYIS'TAN 28 ŞUBAT'A GEÇMiŞLE
HESAPLAŞMA ........................ ........... .............................. 150
KIBRIS VEYA FİLİSTİN:
TARİH, YAKIN MESAFEDEN GÖRÜLMEZ ................. 152
İNSANLAR! KATEGORİZE ETME FENOMEN!
OLARAK MADIMAK VE 6-7 EYLÜL TRAJEDİLERİ ............. 156
SİYASAL İSLAM NE DURUMDA? ....... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 163
MİLİTARİZM VE 28 ŞUBAT . . . . . . . . . . . ........ ............................ 164
MiLiTARİST RUH HALİ ÖLÇEGİ ........ .............................. 167
BÖLÜM10
LiDERLİK .............................................................................. 170
LİDERLiK VE EMPATİ . . . . . . . . . . . . ...................... ...................... 170
n NEVZAT TARHAN
BÖLÜM U
ASKERLİKTE STRATEJİKDÜŞÜNCE ...•...........•.•...••....•...... 197
MEGALOMANLIK VE HARP TARlH1 ................................ 197
MAYIN MESELESİNDE KOMUTANLAR!
KİM YANILTTI? ............................................................... ı99
TSK'YI HANGİ ÇİZGİ TEMSiL EDiYOR? ......................... 203
ÖLÜM12
ASKERi VESAYETIEN NORMALLEŞMEYE ......................... 206
SiYASİ VESAYET VE TRAVMA ............................................ 2ı ı
KIRMIZI KiTAP DEGiŞTi Mi? .
...... .......... .. ...................... . . 2ı4
GÜNLÜK POLİTİKADA ÖFKE VE
ÖGRENİLMİŞ ÇARESiZLİK ....... .. .... .................... ....... . .. 217
BÖLÜM B
ELİTİZM VE STATÜKOCULUK ............................................ 221
SiYASETTE SINIR İHLALLERİ: ELİTİZM . .... .
...... ....... . . .. 22ı
. . .
BÖLÜM14
ASKERLİKVE DEGİŞİMEDi RENÇ ..................................... 233
STATÜKO ÖNYARGISI .. . .. . .
. . . . . . . . . ..... . . . .. .................. . .......... 233
TSK İMAJI ............................................................................. 236
ASIMETRIK SAVAŞ
•
TSK'DA İDEOLOJİK SAPLANTILAR V E
ÖZEL KUWETLER KOMUTANLIGI.. . .... . .................. 238
BÖLÜM15
PSi KOlOJiKHAREKA:f ........................................................ 278
VATANSEVERLİK -VATAN HAİNLİGİ RETORİGİ ... ..... .. 278
BÖLÜM16
A SİMETRİK SAVAŞ................................................................ 308
GAYRİ NİZAMİ HARP .... ... .... . . . . . ..
.... .. ................................. 308
KONTRGERiLLA VE KABADAYILIK PSiKOLOJiSi . . . 31O
.. ....
GENELKURMAY'DA
ASİMETRİK PSiKOLOJiK SAVAŞ KORKUSU. .. . .. . ... .321 . .. .
_
HARP OYUNU MU DARBE OYUNU MU? . . ... . .. .. . .. 326 ... . . . . . ..
BÖLÜM17
GÜNCELÇATlŞMALAR VE ÇÖZÜM YOLLARI .................. 340
SML İTMTSİZLİK/SATYAGRAHA. ..
.. . . . . . . . . . . ............... . .... 340
TEK KİŞİLİK ORDU OLABiLMEK ......... . .................. . 342
.......
'NE KADAR ... O KADAR .. .' RETORİGİ... ... .. . . 365 .... ..... . . . . . . . . .
GiRiŞ
Yeni Gelişmeler
Gerek evrimsel psikoloji gerekse nörobilim politik psikolojinin
araştırma konularına etki etmeye başlamıştır. Sidanius ve Kurzban
evrimsel psikolojiyi araşnnrken, etnosentrizmin yani ırkçılığın
kökenini, siyasi davranışta cinsel farklılıkları ve grup-temelli hiye
rarşilerin gelişimini ele almıştır. Evrimsel psikolojideki gelişmeler
nöropsikolojideki yakın zamanlı gelişmelerle yakından ilişkilidir.
Mesela Sidanius ve Kurzban beyni evrim süreci boyunca farklı
işlerle uğraşmak üzere tasarlanmış, "fonksiyonel olarak uzmanlaş
mış devreler" sistemi olarak tanımlarlar. Nöropsikolojiden gelen
bu anlayış George Marcus'un emosyon yaklaşımının temelini
oluşturur. Marcus farklı nötral süreçlerin kontrolü altına girebilen,
coşku, anksiyete ve tiksinme gibi farklı tipte emosyonel tepkilere
vurgu yapar. Bu da politik psikoloji için önemli bir açılım sağlar.
Emosyonu rasyonel karar almayı engelleyen bir durum olarak
tanımlayan geleneksel görüşün aksine, anksiyete kişiyi yeni bilgi
arayışına teşvik ederken, coşku veya tiksinme kişiyi yeni bilgi ·
TOPLUMSAL GÜVEN
Toplumda Güven
Toplumlarda iç güven zayıfladığı zaman savaş kültürü beslenir,
hoşgörü arttığı zaman ise barış kültürü ortaya çıkar. Savaş kül
türünün bencillikle yakından ilişkisi vardır. Çocuktaki bencillik
masumdur çünkü hayatı tanımıyordur, kendisini dünyanın oda
ğında görür ve sevgisini kendisine yöneltir. Büyüdükçe bu sevgiyi;
arıneye, babaya, aileye ve topluma paylaştırır. Olgunlaştıkça bütün
dünyaya, bügeleştikçe yaratıcıya yöneiterek sevgisini adil şekilde
dağıtır. Bu tür bireylerin olduğu toplumlarda sosyal sevgi ön plana
çıkar ve barış kültürü oluşur.
Eski TBMM Başkanımız Ferruh Bozbeyli'nin yerinde tespit
leri Üe bir ülkenin demokrat olduğunu gösteren üç şart vardır:
Ülkede seçimin dürüst yapılması ve dürüst yapıldığı konusun-
da herkesin müttefik olması
Seçimin sonucu ne olursa olsun, herkesin sonuca razı olması
Yönetimin, gerektiğinde çoğunluğun isteği ile el değiştirmesi
Seçim yapmak insanlarda güven oluşturur. Seçim sonuçla-
n kişinin beklediği gibi olmasa bile çoğunluğun isteğine razı ol
mak gerekir. Bu duyguları benimsemeyen bir insan, çoğunluğun
görüşü kendi görüşü gibi olmazsa "cahil toplum, bidon kafalı
lar, göbeğini kaşıyan adam" diyerek toplumu küçümser. Çoğun
luğun görüşü, kişinin görüşüyle aynı olunca doğru, farklı olunca
yanlış diye yorumlanusa dürüst seçimi kabullenememe gibi bir
sorun ortaya çıkar. Çoğunluğun seçtiği kimse yanlışsa, yanlış ol
duklannı görürler, hatasını düzeltebilirler. Devamlı hata yapan
başta kalmaz. Demokratik sistemlerde güvenin oluşması için dü
rüstlük şarttır. Demokratik sistemin monarşiden farkı, toplum-
.
da güven oluşturmasıdır.
Bir ailede çatışma durumunda yukarıdaki şartlar işliyorsa sorun
çözülür. Toplumda ise çatışmadan önce çatışmayı önleyici sosyal
ASIMETRIK SAVAŞ ..
uyum geçerlidir. Sosyal güvenin olması, sosyal uyumu gerektirir,
sosyal uyum da sosyal sevginin olmasını gerektirir. Bunun için
insanların birbirlerini sevmesi teşvik edilmelidir. Bir kişi diğerinin
kalbini kırdığında, yine aynı kişinin diğerinin gönlünü almaya
çalışması gibi değerlerin devam etmesi toplumda uyumu, sevgiyi
ve güveni artırır. İnsan ilişkilerini sağlıklı hale getirir.
Toplumdaki Çatışmalar
Toplumda iki türlü çatışma vardır:
Kasıtsız Çatışma
Kasıtsız çatışmalarda söz taşıma, fime gibi durumlar yoktur. Bu
çatışmalarda doğru davranılırsa çatışma zamanla uyuma dönüşür.
Taraflar ayrılmayı seçenek olarak düşünmeyip çatışarak doğruyu
bulmayı ve birlikte yaşamayı hedeflerlerse, çatışma uyuma dö
nüşebilir.
Kasıtlı Çatışma
Kasıtlı çatışmalar ilkel toplumlarda görülür. Ailede veya top
lumda bir kişi, diğer kişiler hakkında konuşarak fitne çıkarırlar, söz
taşırlar, dedikodu yaparlar. Mesela komşusunun kocasını dışarıda
bir bayanla gören kişi gider eşini bu olaydan haberdar ederse,
eş de kıskanç biriyse evde çatışma çıkar. Kişi, "Ben gördüğümü
söylüyorum, yalan söylemiyorum" diyebilir, ama ne konuştuğunu
ve niçin konuştuğunu bilmediği için çatışma çıkarıp ilişkiye zarar
verir. Çatışmadan zevk alan kişilikler vardır. Bunlar kavga çıkarır,
sonra da seyrederek zevk alırlar.
Toplumda örgüdenmiş kasıtlı çatışmalar da psikolojik savaş
malzemesi olarak kullanılır. Etnik gruplar arasında kötü propa
gandalar yaparak, birbirleri hakkında suç söylentileri çıkararak
onları çatıştırırlar. Karşı tarafın yaptığı hatayı binlerce defa tek
rarlayarak imajını değiştirirler ve kavgaya zemin hazırlarlar. Etnik
m NEVZAT TARHAN
Toplumsal Sadakat
Toplumdaki sosyal süreçlerden biri de rekabettir. Toplumda
barışçıl ve savaşçıl rekabet vardır. Barışçıl rekabette başarılı olan
insanlar alkışlanır. Türkiye'de savaşçıl rekabet çoğunluktadır. Başa
rılı kimseler alkışlanmaz, aksine kötülenir. Fırsatların eşit olduğu,
değerlerin ölçülebildiği toplumlarda rekabetçilik barışçıl olur ve
üretim artar. Bunun için sosyal sevginin işleyebilmesi yolunda hak
kaniyet sınırları içersinde olunması gerekir. Bencillik ve kindarlık,
sosyal sevgiyi azaltır. Kişileri veya grupları kendi geleneklerine
ve birikimlerine saygı duyarak, olduğu gibi kabul ederek yaşa
mak gerekir. Komşuyu kendine benzeterek onunla yaşamak değil,
onu olduğu gibi kabul ederek birlikte yaşamayı başarmak gerekir.
Rum, Ermeni, Kürt, Yahudi birlikte kardeşçe, birbirlerinin etnik
kimliklerini kabul ederek yaşadığında hoşgörülü toplum oluşur.
Bencilliğin olmaması ve hoşgörünün ağır basması toplumsal gü
veni oluşturur. Toplumsal güven de toplumsal sadakati ve ülkenin
birliğini, bütünlüğünü sağlar.
Mevlana, Yunus, Şeyh Edebali gibi dünyaya mal olmuş edip
ler de toplumu barışa götüren hoşgörüyü tavsiye etmişlerdir. An
layışlı tartışma, erdemli olma, insanın kendi davasına inanması
nın sonucudur. Başkalarının fıkirlerine saygı duymak kendi doğ
rularına inanmanın sonucudur. Kendi tezlerine inanan bir insan,
ASIMETRIK SAVAŞ
"'
başkalannın tezinin farklılığını rolere edebilir. Kendi tezine inan
mayan insan, kendine güvenmeyen insandır. Kendine güvenme
yen insan da farklı fikirlerden rahatsızlık duyar çünkü kendi fi
kirlerine inancı zayıftır. Cam sarayda yaşayan bir insan en ufak
bir taş parçasından bile korkarak yaşar. Etrafına kimseyi yaklaştır
maz, hep tehdit altındadır, güvenliği fazla yüceltir. Fakat bir insan
sağlam bir sarayda yaşıyorsa gelenden gidenden korkmaz. Ken
dine güvenen, sağlam değerleri olan bir insan başkalarıyla temas
tan korkmaz. Sosyal temas korkusu kişinin kendi davasına inan
mamasının bir sonucudur.
sosyal fobi, yaş grubunun o/o 24,5'e varan kısmını etkiliyor. Bu,
dünya ortalamasının çok üstünde bir oran. Ölümden, sevdikle
rini kaybetmekten, dini duyguları yitirmekten, cehennemden ve
depremden korkma sıra ile yaygın olarak o/o 1 0-20 oranlarında çık
mış. Özellikle yeni tanışmalarda gençlerin o/o 72'sinin kaygılı, sı
kıntılı olmasının dünya ortalamasının çok üstünde olduğu göze
çarpıyor. Sosyal korkular ve kaygılar aynı yaş grubunda dünyada
o/o 1 0 oranını geçmez. Türk gencinde istatistiki bilgilere göre 6-7
misli fazla çıkmasının nedenlerini iyi saptamak gerekir.
1 2 Eylül Faktörü
12 Eylül Anayasası darbe hukukuna ve Askeri Akla göre yazılmış,
vatandaşa güvenmeyen devleti kutsallaştıran bir Anayasadır. Ha
len bir kamu reformu yapamadık Millet iradesi TBMM'ye yetki
verdi ama eli sopalı militarİst ideologlar yolu kapayıp engelliyorlar.
1 2 Eylül sonrası gençler bilinçli bir şekilde depolitize edildiler,
toplumsal ideallerden uiaklaştırıldılar. Futbol, fılm ve fesrivalle
uyuruldular ve bastırıldılar. Halen de üniversitelerde "lkna Odası"
ASIMETRIK SAVAŞ ..
ceza olarak onun dövülmesi gerekmez. Ama köle olan birisi bir
aristokratı döverse sadece dövülmesi yetmez, ayrıca ona başka bir
ceza da verilmesi gerekir. Aristo kadın erkek eşitliğini de kabul
etmeyerek erkeklerin üstün olduğunu, kadınların zayıf bir ırk
olduğunu, bu nedenle de kadınlara yönetirnde yer verilmemesi
gerektiğini söyler.
Ahlaki adalet, hukuki adalet, toplumsal adalet, psikolojik adalet
ve biyolojik adalet gibi farklı adalet türlerinde farklı dengeler söz
konusudur. Fakat hepsinin ortak bir noktasının olması gerekir.
Bu ortak noktada buluşma, bütünleyici adalet anlayışını oluştu
rur. Çünkü, sadece eşitliğe dayalı bir adalet anlayışı adaletsizliğe,
sadece özgürlüğe dayalı bir anlayış da zayıfların yok edilmesine
sebep olur. Bunların arasında dengenin sağlanması gerekir.
YARGI ETiGi
Sistemin çürümüşlüğünün en büyük göstergesi, etiğinin bozul
masıdır. Türkiye'ınizin Kurulu sisteminde Yargıtay başkanı TBMM
kararına karşı yüzü kızarınadan taraf olduğunu açıklamışsa yüksek
yargı sisteminde de çürümüşlük var diyebiliriz.
Yine Yargıtay başkanı, askeri yargının sırurlandırılması ile ilgili
yasa değişikliği konusunda da Anayasa Mahkemesi'ne başvuru ile
ilgili ''Anayasa'nın 145'nci maddesine uygundur diyemem" diyerek
alenen kanaat beyan etmiştir. Yani taraf olduğunu beyan etmekte
beis görmemiştir.
O halde kim çürük mal alır, kim çürük arabaya güvenerek biner?
Yasalarla etik sağlanmaz, toplumun denetimi ile etik sağlanır. Bu
nedenle yargının bozuk işleyişi ve yargı, etik ilkelerine uyulmaması
ASIMETRIK SAVAŞ
"'
gerekçeleri ile tartışılmalıdır.
Bütün bunları da göz önüne alarak diyebiliriz ki adalet duygusu,
insanda güven duygusunun gelişmesi için gerekli iki temel duy
gudan birisidir. Bu duygunun, insanın kendisi ile barışık olması
için tatmin edilmesi gerekir.
1 Peki, adalet duygusunu bozan etkenler nelerdir? Bu duyguyu
akla uygun olmayan korkular, yazılı kuralların olmaması veya
uyıilmaması yani hukuksuzluk, milliyetçi ve dini kibir bozar; çün
kü gurur düşünce katılığı yapar ve eleştirel bakışı köreltir, kendi
ırkına ve inançlarına sahip olan insana öncelik verdirtir. Ayrıca,
bu duyguya dogmatik bağlılık ve ideolojik bakış halel getirir; çün
kü bunlar kişide önyargıların oluşumuna neden olurken nesnel
davranışa engel olur. Bencillik bozar; çünkü bencil insan olayları
etraflıca inedeyip sağlam bilgiye ulaşırsa rahatsız olur, egosunu
rahatsız eden bilgi ile karşılaşmamak için gerçekleri görmezlikten
gelir. Çıkarcılık bozar; çünkü çıkarcı insan doyumsuzdur, abartılı
ihtiyaç hissi yaşar. ihtiyacını karşılayan güce hizmet etmek için
adaleti göz ardı eder.
CUNTACILIK VE YASALAR
Cuntacılığı önlemek için yapılacak olanın ne olduğunu açık
lamadan önce bu eylemin dayanaksızlığını göstermek için Milli
Güvenlik dersi bilgilerimizi hatırlayalım.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) Türk devletinin gizli
belgesidir. Yürütülmesinden İçişleri Bakanlığı sorurnludur ve hiçbir
maddesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı'na veya SeferberlikTetkik
Kurulu'na görev, yetki ve sorumluluk verilmemektedir. İç Güvenlik;
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve vatandaşlarının güvenliğine yönelik
her türlü tehlike ve suça karşı ülkenin genel emniyet ve asayişinin
sağlanması olarak tanımlanırken belgenin hiç bir yerinde Silahlı
Kuvvetiere görev ve sorumluluk verilmemektedir. Rejimi korumak
• NEVZAT TARHAN
"Dini, şahsi veya siyasi emellerine alet eden kesimler; bazı siyasi
partiler başta olmak üzere çeşidi kuruluş ve şahıslar, bu grupta
değerlendirilmektedir. Şahsi ya da siyasi amaçlarına dini değer
leri alet eden bu gruplar, ağırlıklı olarak legal platformda faaliyet
göstermektedirier. Tarikat ve dini akımlar -faaliyetleri radikal dini
gruplara nazaran farklılık arz eden bu kesim- geniş tabana sahip
olup, uygulamalarını büyük ölçüde yasal imkanlardan istifade
etmek suretiyle yürütmektedirler. Dini anlayışları itibarıyla da,
geleneksel ve tasawuf formların ağır bastığı tarikat ve dini akım
lara yönelik yapılan çalışmalar, yasaların öngördüğü çerçevede
sürdürülmektedir."
ASIMETRIK SAVAŞ
El
Şu ifadeden de anlaşılacağı üzere din istismarcısı tanımlaması,
irtica suçu ile birlikte anılmaktadır. Empati yapabilmek için şöyle
bir benzetme yapıyorum:
"Cuntacılık faaliyederi ve laiklik istismarı ile mücadele;
'Toplumumuzu yönlendiren önemli etkenlerden birisi olan
Atatürkçü düşünce sistemi değişik biçimlerde yorumlanmıştır.
Bazı legal dernekler ve gizli örgütler, Atatürkçü düşünce sistemini,
din karşıtı laiklik olarak yorumlamakta ve istismar ederek kendi
siyasi emelleri için ordumuzu, milli hedeflerin dışına çıkarmak
istemektedirler. Avrupa Birliği'ne katılmak gibi stratejik ve milli
bir hedeften uzaklaşmak isteyen radikal grupların laiklik ilkesini sık
sık zikretmeleri, cuntacılığın kamuflaj ı olarak dikkati çekmektedir.
Radikal çizgide sürdürülen faaliyetler sonucu; 'Bireysel laiklik
duyarlılıkları ağır basan' insan tipi yerine, 'Siyasal manadaki din
karşıtı laiklik anlayışlarını ön plana çıkaran, örgütlenme gerekli
liğini ve hedefini kendi radikal ideolojik referanslarıyla belirleyen'
insan tipi ortaya çıkmaya başlamıştır."
Sonuç olarak, kurucu liderimiz Atatürk'ü ve anayasanın de
ğişmez ilkesi laikliği, istismar ederek cuntacılık faaliyetinde bu
lunanlara yönelik konsept değişikliği yaproadıkça Türkiye çağdaş
anlamda modernleşemeyecektir. Bu değişikliklerin de yapılabilmesi
için en uygun şartlar oluşmuştur.
Dini siyasi amaçlarına yönelik istismar ederek din devleti kur
maya teşebbüs etmek kadar, laikliği siyasi amaçlarına yönelik is
tismar ederek cuntacılık yoluyla militer devlet kurmaya teşebbüs
de iç tehdit olarak algılanmalıdır. TSK yönetimi de, artık siyaseti
kendi mecrasında işletmeye engel olma çabasım gösteren siyasilere
alet olmak istememektedir.
Dış odakların darbeci damarı kullanarak ülkeyi yönetilmez hale
getirmelerine firsat verilmemelidir. Laikliği tehdit eden İrtica bir
şiddetinde bir tehlike ise demokrasiyi tehdit eden cuntacılık 1 O
şiddetinde, yakın ve sıcak bir tehlikedir. Hilmi Özkök Paşa'nın
El NEVZAT TARHAN
KÜRESEL AHLAK
Küresel adalet için küresel ahlak gerekir. Küresel ahlak ve küresel
adaletin olduğu yerde de küresel barış olur. Bu barışın sağlanması
için de küresel ahiakla ilgili olarak insanların büyük çoğunluğunun
mutabık olduğu temel standartlar vardır. İnsanın doğuştan günah
sız ve özgür olması, eşit haklara sahip olması, herkesin adaletten
pay alma hakkı, kişinin meskenine izinsiz girilmemesi, bireyin
kendisine zarar vermedikçe başkalarının özelleriyle uğraşmaması,
suçun şahsiliği, suç işledi diye bütün ailenin veya kabilenin suç
lanmaması, kişinin düşündüğünü ifade ve inanma hakkı, ticaret
yapma ve mülkiyet hakkı, çalışanın hakkının korunması, siyaset
yapma, zalimlik yapınama ve zulüm yapana karşı çıkma hakkı,
eğitim ile ilgili özgürlüklerinin olması, haklarını koruma, şahitlik
yapma ve adil yargılanma hakkı gibi haklar küresel ahiakın sınırları
içerisine girer. Ahlaki normların ve standartların genel çerçevesini
belirleyen ve küresel ahiakın yaklaşık % 40'ını oluşturan bu mad
deler, kimsenin itiraz ederneyeceği temel insan haklarıdır; bütün
dünyada ahlak felsefesi ve teoloji ile uğraşan kişilerin işbirliği ile
oluşturacakları maddelerdir. Her toplum da bu genel çerçeve
içersinde kendi küresel adaletini meydana getirir. Fakat kapitalist
sistemin getirdiği belli bir adalet ve ahlak anlayışı toplurnlara
dayatılırsa yahut dinler arasında ortak standartlar bulunarnazsa
bu durumun kötü sonuçlarına katlanmak gerekir. Mesela idam
m NEVZAT TARHAN
SiYASi AHLAK
"Seküler ahlak bize yeter, doğa yasaları ahlak için yeterlidir"
diyen materyalist bakışla "semavi öğretiler olmazsa gerçek ahlak
mümkün değildir" şeklindeki spritüel bakış kıyasıya tartışıyor.
Tartışmanın güzelliğinden siyaset de nasibini alıyor.
Siyasi alanda yaşanan tartışmalara bir örnek olarak CHP Genel
Sekreteri Önder Sav'ın telefonunun dinlenmesi olayını inceleyelim.
Sav'ın telefonunun dinlenmesinin usul ve esas yönleri vardı. Usul
yqnü izinsiz ve yasadışı telefon dinlenmesidir. Esas yönü ise vali ile
yapılan konuşmanın içeriğidir. Tartışmaları izlediğimizde muhte
vayı örtrnek isteyenler yönteme aşırı tepki verdiler. Yapılan yanlış
eylem ayrı bir konu, eylemin ortaya çıkaniışı ayrı bir konudur.
Ancak siyasi ahlak her iki hatayı da birlikte incelerneyi gerektirirdil
Önder Sav ve vali diyalogunda, "Merkez Medya" ve gürültücü
azınlık, konuyu siyasi ranta dönüştürecek orantısız yöntem tepkisi
verdiler. Bu davranış ahlaki değildir. Diğer taraftan birisinin tele
fonunun izinsiz dinlenmesi de ahlaki değildir. Ancak ortaya çıkan
gerçek, Önder Sav'ın telefonunu açık unucmasıydı. Bu olayda var
olan siyasi ikiyüzlülükleri irdeleyelim.
Olayda görülen birinci siyasi ikiyüzlülük:
Önder Sav, on günde etik açıdan uygun olmayan üç büyük
hata yaptı. Hacca gitmek isteyen bir seçmeni ile dalga geçti. Sonra
"kamera olduğunu bilmiyordum" dedi. Demek ki kamera olduğunu
bilse Hacca gitmenin faziletlerinden bahsedecektil
"' NEVZAT TARHAN
Dünyada nasıl?
ABD'de, 2001 yılında, Çocukları Savunma Fonu'nun yönettiği,
"ABD gençliğinin bir günü" adlı raporun sonuçlarına göre bir günde
342 çocuk, şiddet suçundan; 6042 çocuk, diğer suçlardan tutukla
nıyor; 135.000 çocuk okula silah getiriyor; 6 çocuk intihar ediyor.
Değerler erozyonu
Nasıl toprak erozyonu çevreyi bitiriyorsa değerler erozyonu da
insanlığı yiyip bitiriyor. Bütün dünyada şiddetin baş sorumlusu
olarak tanımlanan dört karanlık duygu var: "Merhametsizlik, öfke,
düşmanlık ve nefret". Bu dört duyguyu besleyen her şey insanlığa
zarar veriyor.
Şiddeti besleyen karanlık duyguları doğuran değerler, ahlaki
akıl yürütmenin somut seviyede kalması ile ilgili. Somut değerlere
göre düşünen insan yaşadıklarının sonuçlarını düşünür. Olayları
kir zarar analizinde değerlendirir. "Bana ve aileme menfaati varsa
iyidir yoksa kötüdür" gibi ...
DEMOKRASiNiN GEREKLERi
20. yüzyılın ilk yarısında anarşizm, sosyalizm, faşizm gibi çe
şitli akımlar ortaya çıkmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında da bir
başka değer olarak demokrasi kendini göstermiştir. Demokra
si, toplumun çoğunluğunun rızasına dayalı olarak belli kurallar
çerçevesinde kendi kendini yönetmesi demektir. Demokrasinin
yaşayabilmesi için ise kültür gerekir. Churchill'e en iyi sistem
hangisi diye sorulduğunda, "En iyi ikinci sistem demokrasidir,
birinciyi bilmiyorum" cevabını verir. Çünkü onun da aksayan
yönleri vardır. Halkın iktidarı tam demokrasiyi karşılar fakat bu
iktidar çoğunluğun otoritesi olabilir ve çoğunluğun despotizmine
dönüşebilir. Ancak demokrasinin, çoğurıluğun azınlığı ötekileştitip
yok etmesi tarzında olmaması gerekir, çoğunluğun diktatörlüğü
tarzında da olmamalıdır.
Demokrat bir işleyiş için 3 kademenin gerçekleşmesi gere
kir. Birinci aşama: Özgür, dürüst ve adil seçimin olması gerekir.
İkinci aşama: Seçim sonucu kendi aleyhine çıksa bile sonuca razı
olunmalıdır çünkü böyle olmazsa demokrasiden söz edilemez.
istenilen kişi seçilince demokrasi iyidir, seçilmezse kötüdür, diye
bir anlayış olmaz. Sonuca razı olmak empati anlamına da gelir.
Seçimin dürüst yapılması ve kendi çıkarına uygun olmayan seçim
sonuçlarına rıza göstermek toplumsal empatinin olduğunu gösterir.
Üçüncü aşama ise yönetimlerin halkın isteği ile el değiştirmesidir.
ASIMETRIK SAVAŞ ..
Yargıyı son kale gibi gören askeri akıl ve sivil paşalar muhte
melen yüksek yargıçları da etkiliyorlar. Yüksek Seçim Kurulu'nun
seçime 1 5 gün kala internet sayfasında küçük bir açıklama ile TC
Kimlik Numarası ile oy kullanma zorunluluğunu duyurması ve san
dık görevinin kamusal alan sayılması hukukun eğilip bükülmesidir,
yani başka bir 367 vakasıdır. Sanki devlet, sandık müşahitlerine
bir maaş mı veriyor ki kıyafet dayatıyor?
ideal Sistem
Eleştiriye açık olma, otoriter olmama, çoğulcu ve katılımcı
olma özelliğini taşıyan sistemler demokrasiyi kültürhaline getirmiş
demektir. Bir siyasi partide bu özellikler yoksa, lider partisini bir
tabura çevirmişse, parti içinde muhalefet bırakrnamışsa, kendini
eleştiriye kapamışsa bu parti demokrat değildir.
Demokrasi güçlülerin yönetimi değil, eşiderin ilişkisi ve yöneti
midir. Yani kendi gücünü, özelliklerini tanıyıp başkalarının gücünü
bilip eşiderin ilişkisi halinde yaşamaktır. Demokrasilerde herkes
sistemin ucundan tutar, herkes fabrikanın bir çarkı gibi olur. Böyle
bir durumda da herkes sistemin bir parçası haline gelir. Bu şekilde
yaşayan bir demokrasi de empatiyi besler ve güçlendirir. Empatinin
olmadığı sistemlerde ise demokrasinin işlemesi çok zordur. Bölücü
lük, etnik Narsizm ortaya çıkar. Kendi ırkından olmayanları küçük
gören, dışlayan, yok etmeye çalışan, "ya sev ya terk et" anlayışında
insanlar ortaya çıkar. Bu durum empati yoksuniuğu anlamına gelir
ki bu da karşı tarafın, toplumun ıstıraplarını, acılarını okumamak
demektir. Bu yoksunluk, toplumsal barışın en büyük düşmanıdır.
Bu sebepten dolayı demokratik kültür empatiyi ihtiva eden siyasi
bir yönetim biçimi olmalıdır. Unutulmamalıdır ki çoğunluğun iyi
bireylerden oluştuğu bir demokrasi ideal sistemdir. Ancak bazen
bu durum, demokraside suiistimal edilebilir. Çünkü yönetimin
empati ayağı zayıf olduğunda demokrasi güçlüye hizmet etmeye
başlar. Sonuç olarak, empatisiz bir demokrasi Churchill'in dediği
gibi, "en iyi ikinci sistem olan demokrasi"dir. Bir demokrasinin
birinci sistem olması için bunu içermesi gerekir. Yani iyi bireyler
den oluşan, erdemliliğin yüceirildiği ve idealize edildiği bir sistem,
birinci sınıf yönetim sistemidir. Yönetenlerin iyi olması yetmez,
toplumun da iyi olması gerekir. Çoğunluğun iyi olması ve davranış
olarak iyi ve güzel şeyleri yapmayı amaç edinmiş olması gerekir.
Yapamayabilirler ama yapmayı tercih etmeleri ve bu yolda gayret
ASIMETRIK SAVAŞ •
REKTÖRLERi KUTLARIM
Geçmişte 20 üniversitenin rektörü, anayasa değişikliğini YÖK
Başkanı gibi yorumlamadılar ve sivil itaatsizlik gösterisi olarak
üniversitelerine başörtülü kız öğrencileri almadılar. Amaçları belki
imtiyazlarının devamını sağlamak veya ulusalcılık ideolojilerini,
tehlikeli gördüklerinden korumak olabilirdi. Yine de cesur ve
inanmış duruşları saygıya değerdir. En azından inandıkları karşı
sında gereğini yapmışlardır.
Sivil itaatsizliğin doktrin haline gelmesinin mimarı olan David
Thoreau, 1 849'daABD'de köleliği protesto amacı ile yaşadıklarını
kitap haline getirdi. ABD'de köle sorunu bundan 1 00 yıl sonra
çözülebildi.
Türkiye'de yeterli zihinsel yapılanma vardır. Ancak eylemci,
aktivist, girişimci ruha olan ihtiyaç daha çoktur. Vatandaş, vicda-
ASIMETRIK SAVAŞ ..
nını kanun yapıcıya, rektörlere, komutanlara ve siyasilere bırak
mamalıdır. Oy vermekle yetinmek, vicdanı siyasi otoriteye teslim
etmek anlamına gelir. Oy vermeyi vatandaşlık hakkı olarak gören
herkes, buna sahip çıkmayı da aynı derecede bir hak olarak gör
ıneli ve gerekeni yapmalıdır. Bugün ülkemizin önünde duran ve
yürekleri rahatsız eden en acil iki sorun, Güneydoğu ve başörtüsü
sorunudur. Bu iki konuda Türk devleti ve adaleti ne yazık ki iyi
işlemiyor. "Kamu vicdanı" adına hareket etmesi gereken yargımız,
"devlet vicdanı" adına hareket ediyor görüntüsü veriyor. Bu durum
da insanımızda adalete güven hissini zedeliyor.
"Adaletsizliğe boyun eğdiğim zaman kendimi çok değersiz his
sediyorum" diyenler için bazı tavsiyelerim olacaktır.
Birincisi, üniversitelerde hoca iseniz proaktif olun! Olaylar sizi
yönlendirmesin. Vicdanınızın emri doğrultusunda olaylara müda
hale edin. Sizin gibi düşünenlerle demokratik platformlar oluştu
mn. Farklı düşünenleri de konuşturun, özgürce fikir tartışmaları
yapın. Üniversitede öğrenci iseniz, aynı şey sizin için de geçerlidir.
İkincisi, ticarecle uğraşan veya köyde yaşayan biri iseniz sizin
de yapacağınız şeyler vardır. Düşüncelerinizi yazıya dökün. Kahve
de, internette bu konularla ilgili düşüncelerinizi basına, siyasilere,
devlet bürokrasisine yazarak gönderin. Korkularınızı böyle giderin.
Üçüncüsü, yaptığımız sıradan ve rutin işlere toplumsal iyi
niyeclerle yaklaşırsak yaptığımız işlere ahlaki unsur katmış oluruz.
Doğruların hakim olması için de zenginieşirken para ile insan
arasına, menfaat ile insan arasına ahlaki unsurlar koymak gerekir.
Yoksa para, oy ve tiraj arttıkça fazilet azalır. Bu durumda yaptığınız
iş ucuzlar çünkü adaletsizliğe boyun eğmek daha pahalıdır.
Yüksek yargı yetkilileri önlerine gelen davaları sığ aydınlanma
cı gözü ile değil, devlet vicdanı duygusu ile değil, militan demok
rasi veya tek partili cumhuriyet düşüncesi ile değil, kamu vicdanı
lll NEVZAT TARHAN
CUMHURiYET VE ÖZELEŞTiRi
Bir büyük şirket düşününüz; dev ve uluslararası büyüklükte.
Ancak bu şirket belli bir süre sonra çeşitli nedenlerle geriledi ve
iyi yönetilemedi. Daha sonra şirket yönetiminin çocukları yöne
timi devraldılar, şirketi kurtardılar ve yeniden yapılandırdılar. Bu
durumda yönetirnin devarnında üç davranış biçimi ve üç yöntem
geliştirilmiş oldu. (Sayacağım sosyopsikolojik tavırlar [attitudes]
birey, şirket ve ülke yönetimleri için geçerlidir)
Gandhi-Ergenekon ilişkisi
Ergenekon ruhu, doğası gereği merhametsizdir, güçlü oldu
ğu zaman insafsız ve zalimdir. Fakat aynı zamanda da korkaktır.
Gücünü toplum üzerinde oluşturduğu korkudan alır. Toplumun
korkusu kalkarsa zorbaların gücü de gider.
Gandhi İngilizlerin zorba yasalarına karşı korkmadığını gös
tererek sivil itaatsizliği hayata geçirmişti. O tarihte, Hindistan'da
Hindularla Müslümanların arasında evlenmeyi yasaklayan saçma
bir yasa vardı. Bu yasanın amacı aslında Hindularla Müslümanla
rın bloklaşmasını sağlamaktı ve toplumda karşılığı yoktu. İngiliz
siyaseti kontrollü gerilim stratejisi ile iki etnik grubu çatıştırıp
Hindistan'ı yönetmek istiyordu.
Gandhi oyunu bozdu. Güç odakları ile hiçbir pazarlığa gir
medi. "Sayısal çoğunluk önemli değildir, yanında Tanrı olan kişi
zaten çoğunluk demektir" diyerek acı ve ızdırabın temizliği ve
saflığı ile insanlarda cesaret uyandırdı. İngilizlerin zalim ruhunu
Hindistan'da öldürdü.
Türkiye'yi Pakistanlaştırmayalım
YÖK Başkanı, ipinin çekileceğinden korkuyarsa istifa etmelidir.
Üniversiteyi özgürlüklerin kalesi yapamayan kişi o makama layık
değildir.
Ankara'da demokrasinin bayrağını dalgalandırmak gibi bir he
defi olanlar ürkekliği değil, Mustafa Kemal cesaretini örnek alma
lıdırlar. Öyle ki hedefleri için bedeli ne olursa olsun, riske girme
yi başaranlar tarihte şerefle anılırlar.
Baskıcı yönetimlerin Türkiye'yi Pakistanlaştıracağını, komu
tanlar çok iyi görüyorlar.Bugün dinini yaşamak isteyenlere baskı
ve sosyolojik süreçlere siyasi anlarnlar yüklenmeye devam eder
se bilimsel davranılmamış olur. Hani rehberimiz akıl ve bilim idi.
Geleceği tahmin etmek için akıl gözü yeter, Türkiye'yi Pakis
tanlaştırmayalım.
Tüketen gençlik
Yukarıda anlatıldığı gibi yetiştirilen çocukların egoları öyle
şişirilmiştir ki aileleri için sorumluluk almayı istemezler. Özellikle
ergenlik dönemlerinin başlamasıyla birlikte aileye düşman kesilirler.
İstekieri her geçen gün büyür; bunları aile karşılayamadığında da
isyan ederler. Haklarının verilmediğini, zevklerinin engellendi
ğini söyleyerek kendilerine ayrı ev tutmak isterler. Çoğu zaman
da anne baba varlıklıysa olay çıkmasın diyerek hep taviz verilir;
çocuğun ayrı ev talebi ve her isteği yerine getirilir. Artık o genç
sürekli tüketir, daima eğlence ve zevk peşindedir.
iradeyi temsil
28 Şubat şokundan sonra halk uyutulduğunu anladı ve kendi
iradesini temsil etme yeteneğine sahip olan insanları destekledi.
Yani halkın temsilcileri devlette görülmeye başladı. İşte bundan
sonra şehzade gibi özel emzikle büyütülmüş, imtiyazlı gruplar
kendilerini tehlikede hissetmeye başladılar.
Akıntıya kürek çekenlerin bunu anlamaları gerekiyor. 28 Şu
bat, arıtılmış bir grubu iktidara getirdi. Bilinmesi gereken, eğer
yeni bir 28 Şubat daha olursa daha da arıtılmış bir grubun gel
mesine yol açılacağıdır
Çözüm, tembelliği bırakarak halkla bütünleşip onların gön
lünü almak olmalı iken, birileri Marmaris, Bodrum keşiflerin
den ve zevklerinden vazgeçemiyor; askeri idare beklemek kolay
cılığına kaçıyor.
Tehdit algısı
Askeri idareden sorumlu olanlar, tıpkı haylaz, sorumsuz, ai
lenin imtiyazına alışmış gençler gibiler. Eğer istedikleri olmazsa
kendilerini tehdit altında hissedip ayrı bir ev açma düşüncesin
de olan haylaz gençler gibi, onlar da vatanı terk etmekten söz
ediyorlar. Ancak bu durumda doğru yöntem, özeleştiri yaparak
sorumluluk almaktır. Ben odaklı değil, aile odaklı yani toplum
odaklı düşünmektir.
Beyhude hevesler
Darbe hevesleri de beyhudedir. Toplum artık darbecilerin siyasi
ajandalarını biliyor. Eğer bir darbe girişimi olsa, binlerce arabanın
askeri birliklerin önünde, trafiği kilideyeceğini söylersek abartmış
m NEVZAT TARHAN
Çözüm nedir?
Uzl�maktan b�ka çözüm yok. Herkes birer adım atacak, kimse
kimseyi kendine benzetmeye çalışmayacak. Toplumsal muhalefeti
susturmak için siyasi cinayet ve kriz planları yapanlar artık bu
gerçekleri görmelidirler.
Türkiye herkesi mutlu edebilecek kültürel, siyasal ve sosyal ik
lime sahiptir.
Diyalog eğitimdir
Çoğunluğu iyi niyetli ama önyargılı olan emekli generalleri
miz eksik bilgi ve veri ile hareket ediyorlar. Eksik bilgi ile yapılan
tanımlamalar yanlış algılamalara neden olur. Yanlış algılamalar da
yanlış kararlar almak demektir. Korkuları gidermek için diyalog
tek çaredir. Sayın Başbakan' ın son olaylarda askeri danışmanlık
hizmeti almadığı, olaylar arasında bağlantıları fark edemediği
anlaşılıyor. Silahlı Kuvvetleri tanımayan bir siyasi kadro yanlış
algılarnalara zemin hazırlar. Bu nedenle Sayın Başbakan'ın güçlü
bir askeri danışman kadrosu ile iç diyaloga yönelmesinde fayda
vardır. Korku ve kaygılarla değil, bilgi ve verilerle hareket eden
akıllı yöneticilerle Türkiye'nin önü açılır. Olaylara sadece siyasi
ve ideolojik değil, psikolojik ve sosyolojik boyutla bakan gözlere
her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır.
ASIMETRIK SAVAŞ
•
Başı örtülüler:
Eğer inanmadan örtünüyorsanız, başörtüsünü çıkarınız.
Eğer siyasi simge olarak örtünüyorsanız, onu çıkarınız.
Eğer mahalle baskısı ile örtünüyorsanız, onu çıkarınız.
Eğer babanızın baskısı ile örtünüyorsanız, onu çıkarınız.
Eğer kocanızın baskısı ile örtünüyorsanız, onu çıkarınız.
Eğer ağabeyinizin baskısı ile örtünüyorsaruz, onu çıkarınız.
Eğer yaşadığınız ortamda prim yaptığı için örtüyorsanız, onu
çıkarınız.
Eğer gelenek olduğu için örtüyorsanız, onu çıkarınız.
Eğer sizi güzelleştiediği için başınızı örtüyorsanız, onu çıkarınız.
Eğer Allah için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz.
Eğer inandığınız için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz.
Eğer dini gereklilik için örtüyorsanız, sizi tebrik ederiz, de
vam e�iniz. Ancak artık özgür olmadığınızı unutmayın. Başör
tüsü ile sakız çiğneyerek dolaşamazsınız. Karşı cinsle sarmaş do
laş olamazsınız. Artık temsil ettiğiniz bazı değerlerin var olduğu
nu unutmayınız.
Eğer inandığınız için örtünüyorsaruz içini doldurunuz. Dü
rüsdüğünüz, çalışkanlığınız, hoşgörünüzle örnek olurken; ahlaki
anlayışınızda, oturup kalkışınızda da daha dikkatli almalısınız.
Çünkü başörtüsü sizin için hem bir hak hem bir değerdir. Haktır;
çünkü sonradan çıkarılmış bir kavram değildir. 1400 yıllık bir
geçmişi vardır. O halde örtündüğünüz gibi gereklerini yerine
getirerek yaşayın.
.. NEVZAT TARHAN
Karşı çıkanlar:
Başörtüsüne size ölümü hatırlattığı için karşıysanız, vazgeçiniz;
ölüm vardır ve gerçektir.
Başörtüsüne din karşıclığınız sebebiyle muhalifseniz, vazgeçi
niz. Çünkü dinin inananlar için teselli etme ve hayata anlam kat
ma gücünü yok edemezsiniz.
Başörtüsüne korktuğunuz için karşıysanız, korkunuzu ana
liz ediniz.
Korkunuz dini bir veriden kaynaklanıyorsa, o veriyi tartışınız.
Korkunuz dinin yanlış yorumlarından kaynaklanıyorsa, doğru
yorum bulmak ya da oluşturmak için mücadele ediniz.
Korkunuz küçük kentler ve Anadolu'daki mahalle baskısı ise,
insanlarla diyaloga giriniz. Birlikte yaşama bilincini oluşturmak
gibi bir misyon üsdeniniz. Yasağı yasakla gidermek çözüm olamaz.
Korkunuz İran gibi olmaktan kaynaklanıyorsa, başörtüsüne
karşı çıkmak yerine radikalliğe karşı çıkınız.
Korkunuz Atatürkçülüğün tehlikede olmasından kaynaklanı
yorsa hangi Atatürk' ü savunduğunuzu sorgulayınız.
Korkunuz Cumhuriyetin tehlikede olmasından kaynaklanıyor
sa 'Tek Parti Cumhuriyeti'ni mi, 'Çok Partili Cumhuriyeti' mi sa
vunduğunuzu sorgulayınız.
Korkunuzun sebebi özgürlüklerin kaybolması ise, herkese özgür
yaşayacağı ortam sağlayacak çözümler üretiniz.
Korkunuz laikliğin tehlikede olmasından ileri geliyorsa, la
iklikle din karşıtlığını karıştırıp karıştırmadığınızı sorgulayınız.
Korkunuz sahip olduklarıruzı yitirmekse, elde ettiğiniz varlık
lara "düşünceye karşı düşünce" yöntemiyle mi mücadele ediyor
sunuz, bunu sorgulayınız.
ASIMETRIK SAVAŞ •
Laiklik
Laiklik bütün yaşam tarziarına eşit duran bir yaklaşım değil
midir? Ateist, deist, materyalist, Müslüman, Hindu, Yahudi, Hris
tiyan yaşam tarzı gibi çeşitli yaşam tarzları ve bu yaşam tarzlarını
besleyen ideolojiler vardır.
Laiklik, bu yaşam tarzlarından materyalist yaşam tarzını öne
riyorsa taraflardan birisinin yaniışı olmuş demektir. Laikliği böyle
bir konuma koyarsanız, laikliği ideoloji haline getirmiş olursunuz.
Halbuki laikliği, taraflar arasında eşit ilişki kurma ve yönetim
biçimi olarak tanımlamak, modern dünyanın geliştirdiği bir uygu
lamadır. 'Ladini' olarak tanımlanan eski yaklaşım bütün dünyada
marjinal kaldı. Türkiye'de sadece yüksek yargı ve askeri bürokra
sinin bir kısım dinazorları bunun farkında değil.
Dinozor nesiini yok eden 'küçük beyin, büyük zırh' idi. ln
sansal dinazorları yok eden ise eski sorulara eski cevaplar verme
ye devam etmeleri olmuştur. Dinazorlar küçük beyinleri nede
niyle çok korkuyorlardı ve her şeyden kaçıyorlardı. Bu nedenle
de değişen dünyaya uyum sağlayamadılar. İnsansal dinazorlar ise
dini tezahürlerden çok korkuyorlar. Anlamaya çalışınaziarsa tü
kenmek zorundalar.
ASIMETRIK SAVAŞ m
Silahlı kuvvetlerden yargı yolu kapalı bir şekilde yani YAŞ kararı
ile tasfiye edilenler, "Ben disiplinsiz değilim" isimli bir kitap yazdılar
ve hangi yayınevine gittilerse yayınlatamadılar. Kendi imlcinları ile
kitabı zorlukla basurdılar. Geçmişte Sayın Ali Babacan "Türkiye'de
çoğunluğun da din özgürlüğü sorunu vardır" deyince medya terörü
başlatıldı. Peki, bir subay liyakatı olduğu halde terfi ettirilmiyorsa,
bir memurun liyakati olduğu halde yükselmesi eşinin başörtüsü
nedeniyle engelleniyorsa bu özgürlük sorunu değil midir?
Püriten kişi toplumdaki tatsız, can sıkıcı işleri başarı ile halleder.
Bu kişi birinci adam olursa, vay onun yanında çalışanların haline
demek gerekecektir. Eğer ikinci adam olursa büyük bir boşluğu
doldurur.
NEVZAT TARHAN
Toplumsal etkisi
Geçtiğimiz yüzyıllarda doğru, iyi ve güzeli topluma kabul ertir
mek için baskıcı yaklaşırnlar bir yöntem olarak benimsendi. Ancak
günümüzde insanların iyi, doğru, güzel olması yetmiyor. Özgürlük
duyguları ve iletişim teknolojisi, insanca yaşama arzusu ve iyiyi,
iyi şekilde yaşamak duygusunu insanlarda pekiştirdi.
İnsanlar çoğulculuğu, farklı kültürel mirası yaşamayı ve kül
türel duyarlılığı önemsiyorlar. Toplumsal barışın sağlanması için
farklı düşüncelerin ifadesine fırsat vermek gerekmektedir. Birile
rinin çıkıp "sizin iyiliğiniz ve toplumun iyiliği için" diyerek baş
kalarına ızdırap çektiremeyecekleri bir dünyada yaşıyoruz artık.
ASIMETRIK SAVAŞ
m
genci fark ederek, ona alaycı bir tarzda sataşmaya yeltendi. Fakat
ağzından çıkan sözler onun sonunu hazırlayacaktı:
"Sırtında san tişörtü olan oradaki arkadaş, Macara veya adı her
neyse. O bir zamanlar benim rakibimin safındaydı. Haydi ona
bir hoş geldin diyelim. Amerika'ya hoş geldin, Virjinya'nın ger
çek dünyasına..."
Bu sahne televizyonda pek çok kez gösterildi. İnternette ise yüz
binlerce kez. Webb bizzat bu duruma hemen tepki vermedi, fakat
basın danışmanı hiç vakit kayberrnedi ve o gencin bir adı oldu
ğunu ve doğuştan Virjinya'lı olduğunu belirtti. Alien özür beyan
etmek zorunda kaldı, saf değişikliğinden ötürü küçük düşürücü
bir irnada bulunmadığını belirtti: "Kişisel olarak asla onu aşağıla
mak gibi bir niyetim olmadı. Buna gücendiyse şayet, kendisinden
gerçekten özür dilerim." Fakat olan olmuştu. Alien kendi safına
geçen Macaca ile kendini karalarnış oldu.
Alien bu olayı telafi edemedi. Bir hafta içerisinde düşüşe geçti.
Eylül ayı ortalarında Webb anketlerde az bir farkla öne geçti. Oysa
Demokrat Parti onu "potansiyel olarak kazanabilecekler" listesine
bile koyrnarnıştı.
Alien kaybetrneye devarn etti. Seçim sonunda Webb asla rnese
leyi bir seçim meselesine dönüştürrnediği için büyük destek gör
dü. Webb kendini belli bir mesafede tutarak veya medyanın bu
işi kendisi adına üscleneceğini umarak, ırkçı söylemiere karşı De
mokratların geleneksel tavrını ortaya koydu.
Alien renginden dolayı bir Amerikan vatandaşını alaya aldığında,
güney ve kırsal kesimdekiler de dahil, Amerikalıların birçoğuna
artık görrnek istemedikleri şeyleri söylemiş oldu. Çünkü bilinç
dışı fikirleri ne olursa olsun, aşırı ırkçı görüntüler onların bilinç
düzeyindeki hassasiyetleriyle çelişiyordu. Bu olay ABD toplumu
nun ırkçılık ve ayrımcılık konusunda ne kadar olgunlaştığının
bir göstergesiydi.
ASIMETRIK SAVAŞ m
Psikanalitik Teori
Eski dostumuz psikanalitik teori (terörizm çalışmasında oldu
ğu gibi) politik psikoloji içerisinde hala varlığını sürdürmektedir.
Ulusalcılığa karşı daha net içsel bir yaklaşım sergiler. Sigmund
Freud "minör farklılıkların narsisizmi"nden söz etmiştir. Bu, sa
dece yakınımızda yaşayan kişilerle değil, aynı zamanda çarpıcı bir
biçimde bize benzeyen kişilerle çatışmaların oluşma eğilimidir.
Arap-İsrail çatışmasına veya Kuzey İrlanda'daki Protestanlarla
Katalikler arasındaki çatışmaya baktığımızda bunun kısmen yan
kı bulduğunu görüyoruz. Bunlar çoğu zaman dışarıdakiler için
ayırt edilmesi olanaksız gibi görünen komşulara ilişkin belirgin
örneklerdir. Halihazırda görmüş olduğumuz gibi, her ne kadar
bizler toplumda agresyonu hasuracak şekilde sosyalleşsek de, Freud
saldırganlığın temel ve doğuştan gelen insani bir dürtü olduğunu
spesifik olarak iddia etmiştir.
Bunun dışında, Freud'un ulusalcılığın psikolojisi hakkında söy
leyeceği pek az şey vardı. Diğer alanlarda olduğu gibi, onun fikir
lerini genişletmek takipçilerine düştü. Bu fikirleri ulusalcılık ve et
nik çatışmaya adapte etmiş olanlar arasında belki de en tanınınışı
Vamık Volkan ve arkadaşlarıydı. " The Need To Have Enemies and
Allies" isimli kitabında Volkan, klasik Freudçu "yarılma'' ("split
ting') fikrinden yola çıkar. Gelişimimizin erken evresinde, dünya
yı "iyi" ve "kötü" şeklinde ikiye bölme eğilimindeyizdir. Hoşlan
madığımız veya kabul edilemez bulduğumuz yönlerimizi dışsal
laştırır veya başkalarına yükleriz. Aslında düşmanlarımızı ayıpla
yıp kınadığımızda, sadece onları değil, kendi içimizde hoşnut al
madığımız yönlerimizi de kınıyoruzdur. İstenmeyen yönlerimi
zi dış dünyaya yüklüyoruzdur. Bu yüzden düşmanlarımız olduk
ça değerli, fakat bilinçaltı bir amaca hizmet ederler. Onlara karşı
duyduğumuz kızgınlık ve öfke bilmeden kendimize karşı hisset
tiğimiz kızgınlık ve öfkeden kurtulmamızı sağlar.
NEVZAT TARHAN
lıklar tolere edilir. Aynı kural toplumlar için de geçerlidir. İyi iliş
kiyi güçlendirmek için taraRarın özgeçmişinde var olan ortak de
ğerler kişilik tesderi ve dikkatli değerlendirmelerle tespit edilir. İyi
ve güzel paylaşımlar tekrar canlandırılmaya çalışılır. Ortak zevk
ler, eğlenceler, ritüeller, törenler, yaslar paylaşılır.
Eski psikanaliz ekolünün şimdi yaniışianan yaklaşımında ise
geçmişte yaşanan travmatik olayların üzerine gidilir. Eski psika
nalitik yaklaşımın tutumu doğal mekanizmaların önünü açarak
tedavi yapmak yerine hastayı gereksiz arneliyara alma davranışı ile
eşdeğer bir tutumdu. Böyle bir durumda karı koca arası düzeleil
rnek İstenirken anasına babasına düşman bireyler ortaya çıkarılır.
Evlilik terapisini bireyselleşme ve bireysel özgürlükler zeminin
de çözmeye çalışırken evlilik bağları zayıflatılır. "Özgür ol, haya
tını yaşa, zincirleri kır, kendin ol" gibi kulağa hoş gelen söylem
lerle taraRar bireyselleştirilmeye çalışılırken bencilleştirilir. Evlilik
terapisi 'boşanma başarısı' ile sonlandırılır. Bugün ABD'de boşan
manın o/o 50'nin üzerinde olmasında bu yöntemi uygulayan çift
terapistlerinin teşviki büyük rol oynamıştır . . .
Bugünkü tehlike demokratik açılımın, ortak değerleri güçlen
dirmek yerine ortak kimlik değerlerini değil farklı kimlik değer
lerini güçlendirecek şekilde yönetilmesidir. Kültürel bağları güç
lendirmeden yapılan özgürleşme ayrışma ile sonlanır. Tıpkı aile
lerde olduğu gibi.
Şimdi bakrığımızda hükümet, demokratik açılım gibi kulağa
hoş gelen sloganların cazibesi ile Türk-Kürt diyalogunu Türk-Kürt
ayrışmasına götürecek bir yola girmek üzeredir. Muhalefet partileri
ise böyle bir dönemde 'Partisel ve ideolojik ego'larını 'Türkiye' nin
ego'sundan önce tutmaya çalışarak tarihi hata yapmaktadırlar.
Kimse kimseyi küçük görmemeli, kimse kimseyi değiştirmeye
çalışmamalı, herkes karşı tarafın eşit olduğunu kabul etmelidir.
Sorunları çözmeyi ikinci plana alan tarihsel özgeçmişteki bağları
m NEVZAT TARHAN
GiZLi IRKÇILIK
Açılımların konuşulduğu günümüzde kavramlar ve tanımla
maların daha fazla netleşmeye ihtiyacı var. Gözlemlenen belirgin
hatalı algılamalar, yanlış ve kalıplaşmış düşünceler ırkçılığın tanımı
ve sınırlarını değiştiriyorlar.
"Ben kafatasçı değilim ama Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur,
Türkiye Türklerindir demek bizim hakkımız, Türkiyeliyim demek
Türklükten utanmaktır, Osmanlı Türklere imtiyazlı davranına
makla hata etti, Osmanlı etnik temizlik yapmalıydı. Türk olmak
üstün olmaktır. Kürt asli unsur değildir. Türkleşmiş Kürt benimle
eşittir. Bir Yunanlıyı Kürt'ten daha yakın hissediyorum"
İnsan hasta olduğu zaman Türk doktor değil iyi doktor arar.
Fakat Atatürk'ün belli şartlarda söylediği "Beni Türk hekimlerine
emanet ediniz" sözünü hastanelere asarız. Benim çalıştığım has
taneye yabancı öğretim üyeleri geldiğinde bu sözü açıklayamayız
diyerek "En büyük rehberimiz akıl ve bilimdir" sözünü astık.
İnsanlara ikinci sınıf insan muamelesi yaptıktan sonra neden
bunlar isyan ediyorlar demek realite körlüğüdür. Özellikle Gü
neydoğu Anadolu'daki insanlara kendi kimliklerinin aşağılandığını
hissettirecek şekilde dağa taşa ırk ayrımcılığı çağrışmacak sözler
yazmak gerçekte bölücülük yapmaktır.
Ayrıca devletin resmi söyleminde ırk ayrımcılığını çağrıştıran
resmi terimler vardır. Özellikle ırklar hiyerarşisinin bilimsel olarak
savunulduğu Hitler döneminde; yasalara, okul kitaplarına girmiş
ASIMETRIK SAVAŞ m
b) Olabilir,
c) Kesinlikle doğru ve katılıyorum.
MiLiTARiZM VE 28 ŞUBAT
Askerlikte "Stratejiniz yanlışsa başarılarınız geçicidir" diye bir
söz vardır. İşte Türkiye'nin resmi ideolojisinin, stratejisinin yanlış
lığına ve sonuç vermediğine en büyük kanıt son 50 yılda yapılan
askeri müdahalelere rağmen Türkiye'nin 'Muasır ve müreffeh' bir
ülke olma hedefine ulaşamamasıdır.
1 950'li yıllarda yardım ettiğimiz Güney Kore, yerle bir olmuş
Almanya ve atom bombası ile yıkılmış Japonya, tembel toplum
lar olan İspanya ve Yunanistan bizi geçti.
Bu ülkelerden farkımız siyasi istikrarımızın olmaması idi. Dar
becilik sabıkası olan askeri bürokrasinin Osmanlıların Yeniçerileri
gibi bir türlü dizginlenememesi gerçeği dikkati çekiyor. Askeri
bürokrasi darbe ve siyasi müdahaleler ile geçici ve yalancı başarılar
elde etti. Ancak strateji yanlış olduğu için tekrar başa dönüldü ve
medeniyet yarışında hep geri kaldık. Yeniçeriler ve kumandanları
"Biz Osmanlının kurucu gücüyüz" diyerek her türlü yeniliğe karşı
çıkıyorlardı. Sonunda İkinci Mahmut halk gücünü yanına alarak
Yeniçeri Ocağı'nı dağıttı. Bugün Türkiye'ınizde yaşanan süreçte
Yeniçeri Ocağı'nın modern versiyonu olan 'Darbeci zihniyet' mo-
ASIMETRIK SAVAŞ
dern bir değişim yaşamazsa benzer bir akıbet onu bekliyor. Benim
bu görüşüm bilimsel bir öngörüdür, gerekçelerini açıklamaya
çalışacağım.
Zihinsel dönüşüm olmadan toplumsal dönüşüm olmaz, top
lumsal dönüşüm olmadan da siyasi dönüşüm olmaz. Bu sebeple
'Militarizm'i tanımadan ve alt etmeden Türkiye kendi moderniz
mini oluşturamamaktadır.
Stratejik yığınaktaki hata militarizmi bir yöntem olarak be
nimsemektir. Ulusal Güvenlik tanımlamasım militaristçe yorum
lamaktır. Bütün dünyanın terk ettiği militarizmi sorgularnaclıkça
Türkiye kendisine gelemeyecektir.
Militarizm'den ne anlıyoruz?
Militarizmi;
Askeri disiplinin toplumsal ve siyasal yaşamda baskın rol alması,
Sorunların çözümünde baskı, tehdit ve şiddetin benimsenmesi,
Şiddet kullanımının meşru olarak algılanması,
Hiyerarşinin yüceltilmesi,
Erkekliğin şiddetle özdeşleştirilmesi ve kadınlığın korumacı-
lıkla özdeşleştirilmesi,
Haklı olanın değil, güçlü olanın dediğinin gerçekleşmesi,
Farklı fikirleri taşıyanların tehdit olarak algılanması,
Kendi fikrini zorla kabul ettirmenin doğal bulunması,
Muhalefetten ve eleştiriden rahatsız olmak
olarak tanımlayabiliriz.
Avrupalı ünlü tarihçi Michael Howard, militarizm için "Aske
ri alt kültüre ait değerlerin, toplumun egemen değerleri olarak al
gılanmasıdır" demiştir.
NEVZAT TARHAN
Çözümler
Herkes tabiatının gereğini yapıyor. Ünlü bir derviş hikayesi
vardır. Derviş suyun kenarında boğulmak üzere olan bir akrep
görüyor. Derviş akrebi kurtarırken akrep dervişi sokuyor. Arkadaşı
"seni sokan o hayvanı neden kurtardın, neden tekrar suya atmadın"
diyor. Bu soru karşısında dervişin cevabı ilginç: "O tabiatının
gereğini yapıyor, ben de yapmam gerekeni yapıyorum."
Militarizm puanı yüksek bir babanın olduğu ailede yetenekler
gelişmez, girişimcilik zayıflar. Bağımlı inisiyatifi düşük bireyler ye
tişir. Başkalarının onayı olmadan hareket etmeyen, zihinsel isyan
larını üretken enerjiye dönüştürmeyen bireyler ve liderler fırsat
ları kaçırırlar. Militarise yaşam tarzı askerlik hizmetini icra eder
ken gerekebilir ama sivil alana yansıdığıncia ülkeyi kışlaya çevirir.
Osmanlı döneminde yozlaşmış Yeniçerilerin bugünkü modern
karşılığı Ergenekon yapılanmasıdır. IL Mahmut gibi devrimci bir
lider ve onu destekleyen cesur bir toplumla Türkiye militarİst uy
gulamalardan kurtulabilir.
Bilindiği gi�i Sultan Mahmut Sultanahmet Meydanı'na top
lanmış halkın desteği ile Yeniçerileri lağvetmişti. Bugün Silahlı
Kuvvetler içerisindeki çeteleri, TSK kendi kendine tasfiye etmez
se gidişat benzer yöndedir.
İşte Türkiye' nin başının derdi olan darbeci zihniyet böyle bes
leniyor. Ailede başlayan küçük istibdadarın ülke yönetiminde
faşizme dönüşmesinde herkesin sorumluluğu vardır.
BÖLÜM 1 0
LiDERLiK
LiDERLiK VE EMPATi
Liderlik ve empati ilişkisi sosyal bilimlerde sıklıkla araştırma
konusu olmuştur. Çünkü empatik liderlik zaman zaman zaafko
nusu olabilir, zaman zaman da toplumu harekete geçiren öncülük
özelliği şeklinde ortaya çıkabilir. Duygusal zeki kavramı içersinde
empati önemli bir liderlik özelliği olarak gözükür. Bu özelliğin
bulunması takım ruhu oluşturmada, insanların ikna edilmesinde,
güven oluşturulmasında, kişiler arası ilişkilerde önemlidir. Empatik
bir kimse liderlik yaptığında grupta sürükleyicilik ortaya çıkar,
başkalarında heyecan uyandırabilir, doğru ve hızlı karar vermeyi
sağlar. Bu sebeplerden dolayı liderlik ve empati ilişkisinin tanım
lanması ve sınırlarının çok iyi belirlenmesi gerekir. Bu çerçevede
düşünüldüğünde, empatiyi kullanıp kullanmama açısından 3
grup liderlik vardır: Bunlar klasik liderlik, karizmatik liderlik ve
bilimsel liderliktir.
ideal Lider
Bir işin patronu olmadan önce o işin hamalı olmak gerekir.
Araziye çıkmadan sadece karargahta çalışan komutan gerçek komu
tan olamaz. Klasik liderlik karargah subaylığı gibidir. Karizmatik
liderlik bir bakıma hem cephede dolaşan hem de karargahta bulu
nan asker gibidir. Bilimsel liderlik ise gerektiği zaman karargahta,
gerektiği zaman cephede bulunabilmek, gerektiği zaman işçi, ge
rektiği zaman da yöneticilik özellikleri gösterebilmektir. Yönetici,
işyerinde yürürken ayağının altına dolaşan naylon torba parçasını
alabilmelidir. Çünkü bu davranış, çalışanlara model olur. Çalışan
larda, "Bunu yönetici yapıyorsa ben de yapmalıyım" şeklinde bir
duygu oluşur. Bilimsel liderin kullandığı yöntemler genellikle iş
odaklıdır, lider odaklı, sürükleyici değildir. Yönlendirirler, yetki
devrederler, başkalarının götürmesini sağlarlar. İşi delege ederler,
karışmazlar, bir bakıma fikri sorulan konumdadırlar.
Liderliğin eğitimdeki yansımasını Türkiye ve ABD'deki üni
versitelerin uygulamalarında görürüz. Türkiye'de üniversitelerde
m NEVZAT TARHAN
Öfke Kontrolü
Öfke ile başa çıkma öncelikle, öfkenin bastırılmasını ve saklan
masını değil, tanınmasını gerektirir. Öfkenin tanınması, öfkeye
neden olan düşünsel, biyolojik, fizyolojik yapının, mantıklı ve
mantık dışı inançların, içinde yaşanılan ortamın, aile, kültür gibi
çevresel etkenlerİn bilinmesi ile mümkündür. Bireyler ancak öf
kelerini tanıdıklarında, öfkelerinin zararlarından kurtulabilir ve
onu kendileri için yapıcı bir hale getirebilir.
Öfke ertelenmeli
İnsanlar öfkelenebilir fakat önemli olan öfkenin şiddete dönüş
meden ifade edilmesidir. Mesela bir köpeğin saldırgan olmaması
ASIMETRIK SAVAŞ m
etkileri çok uzun ve kalıcı olmuştur. Bu yolun canlı bir örneği Hz.
Ömer'in torunu Ömer bin Abdülaziz'dir. Emevi dönemindeki
üç yıllık hilafetinde hızlı bir büyüme sağlanmıştır. Örnek devlet
adamlığı nedeniyle beşinci halife olarak anılır. Çokvarlıklı olduğu
halde çok sade yaşaması, ölümü her an aklında tutması, "Hak ve
adaleti sağlamak için bana yardım etmeyenler Allah katında mesul
dür" diyerek toplumsal sorumluluğu artırması bilinen icraaclarıdır.
Bu icraatlarından biri de Arap olmayanlara yapılan ayrımcılığı ve
haraç vergisi alınmasını kaldırması olmuştur. Hz. Ali'nin ismini
hutbelerde okutmuştur. Politikalarında savaşı değil, barışı esas
almış; davranışlarında, sözlerinde ve gönlünde herkesi kucaklayan
bir yaklaşımı benimserniştir. Siyaseten doğru olanı değil, ahlaken
doğru olanı yakın-uzak demeden titizlikle uygulamıştır. Vefatında
gayrimüslirnlerin ağladığı, Roma hükümdarının çok övücü mesaj
yayınladığı bilinir. İstişareye çok önem veren Ömer b. Abdiliaziz
alimierin nasihatlerine de bağlı kalmış ve faydasını görmüştür.
Bunlardan bazıları şöyledir:
Kriz tanımlaması
Kriz döneminde yaşanan çeşitli evreler vardır. Birinci evre,
hareketleri kısıtlama dönemidir; ilerlemeyi ve yatırımı durdurur,
gerginlikler artar. İkinci evre, karışıklık dönemidir. Bu dönemde
insanlar yardıma fazla açık değillerdir. Güven sorgulaması yaparlar,
uyumsuz tepki verirler, felaket (Katastrofik) davranışları sergilerler.
Kavga ve çatışma çıkarırlar. Üçüncü evre, belirsizlik dönemidir. Bu
dönemde insan yönlendirilmeye ve propagandaya açıktır. Kolayca
suç işleyebilir. 6-7 Eylül'de azınlıklara karşı gerçekleştirilen eylemler
ve 12 Eylül öncesi kurtarılmış bölgeler, çatışmalar ve �czimendi
Olayları' kötü niyetli kişilerce kolaylıkla tertip edilen örnekler
olmuştur. Dördüncü evre, güven artırıcı dönemdir. Korkuları
giderici ilişkilerin adımları atılır, kriz yatışmaya başlar. Güven
sorgulaması nedeniyle taraflar birbirlerini test ederler. Sinirlen
direcek, öfkelendirecek tehdit ve hakaretre bulunurlar. Arıcak
karşı taraf soğukkanlı davranışları ve beden dili ile güven verirse
kriz inişe başlar.
Krizin inişe geçmesi için sözlerin etkisi %20, beden dilinin ve
eylemlerin etkisi %80'dir. İyi niyet, içtenlik beden diline yansırsa
ve karşı taraf açık ve net duruşunu ısrarla sürdürürse korku azalır.
Krizi azaltmada sorun çözme mekanizmasının temel ilkeleri
şunlardır: Birincisi, evrensellik vurgusudur. Bu, krizi ilk defa yaşa
madıkları ve dünyada sadece onların yaşamaclığını bilmeleri halidir.
NEVZAT TARHAN
Askerlik ve satranç
Generaller askerlik mesleği ile satranç oynamanın benzediğini
iyi bilirler. Satrançta tahta sürücüler vardır, aceleci ve sabırsızdırlar,
düşünmeden hamle yaparlar. Yem sürücüler vardır, aç gözlü ve
hırslıdırlar, bedava gördükleri taşı yerler.
Pozisyonel sürücüler vardır, savunma duygusu ile hareket eder,
oyun kurmaz, oyun bozarlar, pasif agresiftirler, sumo güreşçisi gi
bidirler, karşı tarafın oyununu beklerler, kuşkucudurlar, güçleri
ne güvenider ama taktik sürücülerce alt edilirler.
NEVZATTARHAN
Klasik başöğretmen
"Her şeyi ben bilirim" der. Eleştiriye tahammülsüzdür.
Hep saygı görmeyi bekler ve övgü ile beslenir.
Kendisinin ancak özel kişiler tarafından anlaşılabileceğini dü
şünür.
ASIMETRIK SAVAŞ
Modern başöğretmen
Beyin temelli öğrenim ilkesine göre hareket eder.
"Ben de sizinle beraber öğreniyorum," der.
Okulu, öğretenierin değil, öğrenenlerin okulu olarak kabul eder.
Eleştiriyi kıymetli bilgi olarak ciddiye alır.
Ders dışında öğrencisi ile arkadaş olabilir.
Kendisini özel ve önemli olarak görmez. Mesleki hırs ve iddi
ası ile kişisel alçak gönüllülüğü birleştirebilir.
Bir çocuğu bile anlamaya çalışır.
Engellendiğinde masanın karşı tarafına geçip olayı analiz ede
bilir.
Haklı ise sonuna kadar kendini savunur.
Takip edilmekten, arkasından konuşulmasından korkmaz çün
kü gerçek özgüveni vardır.
***
NEVZAT TARHAN
kisi olmadığı halde sözlü ve yazılı tasarrufa devam ederse suç işle
miş olur. Yasaların vermediği yetkiyi kullanmış olur.
Generaller yasaların vermediği yetkiyi gizli plan ve harp oyun
ları ile kullanmışlar ve askeri müdahaleler yapmışlardır. Askeri ve
sayeti Batı Çalışma Grubu (BÇG) gibi hukuk dışı yollarla devam
ettirmek istemişlerdir. Askerin günlük siyasetle uğraşması suçtur.
Vasilik taslaması da suçtur.
Günlük siyasi davranışa dönersek Ankara'da millet adına
Türkiye'yi yönetme yetkisi alanlar, "milletim ne der, hukuk ne
der" yerine, "asker ne der" diye düşünüyorlarsa orada askeri ve
sayet var demektir.
Vesayet mahkeme kararı ile kalktıktan sonra vasi, elindeki gücü
kullanarak vesayetini devam ertirmek isterse vesayetten çıkan ki
şinin yeter artık demesi gerekir. Eğer kişi yeter artık diyemiyar
sa vesayetin kalkmasını hak etmemiştir. Ya korkaktır ya menfaati
bunu gerektiriyordur. Ama artık özgüdüğüm kısıtlı diye şikayet
etme hakkına da sahip değildir.
14 Mayıs 1 950'de bu millet çok partili hayata/döneme geç
tikten sonra vesayet resmen kalkmıştı. Fakat Demokrat Parti'nin
hataları ve halkın·özgürlüğüne sahip çıkmaması nedeniyle vesayet
devam ediyor. Netice olarak askeri müdahalelerle, yenilen tokatlarla
toplumun kendine güveni zedelenerek bugüne gelindi. Bugün ise
toplumun kendine güveni en yüksek seviyededir.
ı. Yıkıcı Faaliyetler;
Bir milletin birlik ve beraberliğini parçalamak, kurulu düzen ve
yönetimine karşı güvensizlik yaratmak, moralini bozmak, mücadele
azınini kırmak ve milli gücünü zayıftatmak için gizli/açık ya da
doğrudan/dolaylı bir şekilde yürütülen faaliyetlerdir.
ASIMETRIK SAVAŞ m
j. Bölücü Faaliyetler;
Devleti parçalayarak, kendilerince belirlenmiş bölgelerde, kendi
görüşleri istikametinde devlet kurabilmek amacıyla yürütülen
faaliyetlerdir.
k.irticai Faaliyetler;
Devletin Anayasa'da belirlenen demokratik, laik, sosyal, hukuki,
siyasi ve iktisadi yapısını ortadan kaldırarak dini esas ve prensipiere
dayanan bir devlet kurma amacını güden faaliyetlerdir.
Kurbanlık psikolojisi
Politikanın toplam hayatı insanın toplam hayatı gibidir. Taktik
başarılar değil toplam başarı esas alınmalıdır. Hayatın sonuna gel-
NEVZAT TARHAN
Uzlaşmaz Statükoculuk
Bugün Türkiye'nin önünü açacak ve sistemimizi 'yan demokrat,
kısmen hür' damgalamasından kurtaracak yaklaşım özel liderlik
gerektirmektedir. Sorumluluk duygusu yüksek olan insanların
yaptığı bir hata var ki bu hata, aile içi iletişimi ve uzlaşmayı baltalar.
Eşlerinin tedaviye gelmesi gerektiğini söylediğimiz hastalarımiZ
eşleri adına karar vererek hemen şöyle derler: "O gelmez ki . . . "
Bu durumda biz de "Gelip gelmernek onun sorumluluğu, sizin
sorumluluğunuz eşinize bu ihtiyacı ifade etmektir" deriz. Çoğu
kez eşi önce itiraz eder ancak haklı ve mantıklı gerekçeleri görün
ce kabul eder. Böylece senelerdir süren iletişimsizliğe psikolojik
yardım yapma fırsatı yakalarız.
Aynı şekilde Türkiye'ınizde de çok inatçı ve uzlaşmaz bir statü
kocu anlayış var. Ancak zamanın ruhu bu anlayışı zorluyor. Statü
koya karşı dirayet gösteren siyasi irade ise 'Cumhuriyet Ruhu'nu
canlandırmış olur.
Elitist Despotizm
Çıkan tehlikede olan kontrolsüz biri kendini tehdit altında
hissettiğinde şu savaş stratejisini kullanır. Bağırıp çağırarak 'ben
güçlüyüm, kontrol bende' demek ister. Karşı tarafda bağırıp çağır
maya başlarsa bu kişi amacına ulaşmış olur. Böyle kişiye verilecek
en iyi cevap onu düşünmeye sevk etmektir.
Bugün bazı rektörterimizin bu şekilde davranması gençlere kötü
örnek oluyor. Çok şükür kimse zorba rektörlerimizin oyununa gel
miyor. Bu vesileyle zorbalığın psikolojisini kısaca özetlemek gerek.
Despotizm ve militarizm doğası gereği diyaloga kapalıdır. Var
olmak için karşı tarafı yok ermeyi ve susturmayı amaçlar. Despo
tizmirı ilk özelliği, zorbalığın dokrrin haline getirilmesi ve yöntem
olarak benirnsenmesidir. Tarihte bütün dünyada insanlığın insa
ni tekamülünün ilk aşamalarında hem yöntem hem de değer ola-
NEVZAT TARHAN
STATÜKO ÖNYARGISI
İleri yaşlarda rastlanan, neofobi olarak tanımlanan klinik bir
durum vardır. Yani yenilikten korkma. Bu klinik vakada kişide,
odasındaki eşyaların yerini değiştirmernek ve hiçbir eşyasını atama
mak gibi bir davranış sorunu yaşanır. Çöp ev içinde yaşayabilmenin
mantığında eşyaları, kuralları, yöntemleri kursallaştırma eğilimi
yatar. Kişi sevgi yatırımını onun için hatırası olan eşyalara yatırmış
tır ve onları kişiliği ile bütünleştirmiştir. Kendisine değişim talep
edenlere çok kızan hatta onları düşmanı gibi gören bir zihni alt
yapıya sahip olan kişi, bir aile şirketinde karar ':erici durumda ise
değişimden korktuğu için şirket birliğini koruyamaz. Bu şirkette
aile fertleri mutlu ve üretken olamazlar. Neticede şirket ya dağılır
ya da küçülür. Çünkü değişimden korkan kişi bütün gücünü ve
enerjisini mevcudu korumaya harcar ve yenilikleri kaçırır.
TSK iMAJI
İletişim Psikolojisi'nde bilinçdışı öne çıkarma veya eşik altı
önyargı (Subliminal Priming} tanımları vardır. Bu tanımlamalara
uygun olarak, bazı olaylar vardır ki kişi farkında olmadan önyar
gılarını açığa çıkarır.
Ergenekon davası ile ilgili olarak da açık ve net bir duruş gös
terilemediği gibi yalan yanlış açıklamalar ve uygulamalar yapıldı.
Bu uygulamalara birkaç örnek vermek gerekirse;
Neden Değişmeli?
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (MGSB) Türk devletinin gizli
belgesidir. Yürütülmesinden İçişleri Bakanlığı sorumludur. Hiç
bir maddesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı'na veya Seferberlik
Tetkik Kurulu'na görev, yetki ve sorumluluk verilmemektedir.
Aşağıdaki tanımlamalar incelendiğinde hiçbir yerinde cuntacılık
iç tehdit sayılmamıştır.
h.iç Güvenlik;
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve vatandaşlarının güvenliğine
yönelik her türlü tehlike ve suça karşı ülkenin genel emniyet ve
asayişinin sağlanmasıdır.
ı.Yıkıcı Faaliyetler;
Bir milletin birlik ve beraberliğini parçalamak, kurulu düzen
ve yönetime karşı güvensizlik yaratmak, moralini bozmak, mü
cadele azınini kırmak ve milli gücünü zayıftatmak için gizli/açık,
doğrudan/dolaylı şekilde yürütülen faaliyederdir.
ASIMETRIK SAVAŞ m
j.Bölücü Faaliyetler;
Devleti parçalayarak, kendilerince belirlenmiş bölgelerde, kendi
görüşleri istikametinde devlet kurabilmek amacıyla yürütülen
faaliyetlerdir.
k.irticai Faaliyetler;
Devletin Anayasada belirlenen demokratik, laik, sosyal, hukuki,
siyasi ve iktisadi yapısını ortadan kaldırarak dini esas ve prensipiere
dayanan bir devlet kurma amacını güden faaliyetlerdir:.
ı. Azınlık;
Ülkemizde yaşayan azınlıkların hak ve özgürlükleri Lozan
Andaşması'nda saptanmıştır. Adı geçen antlaşma ile azınlıklar,
temel hak ve hürriyetler ile devlet-vatandaş ilişkisi bakımından
Müslüman halka eşit duruma getirilmiş ve ayrıcalıklı uygulama
lara son verilmiştir. Bu andaşmasının imzatanmasından sonra
Türkiye, antlaşmadan doğan hakların tamamını metinde açıkça
azınlık olarak ifade edilmeseler de, Ermeni, Rum ve Yahudiler
için uygulamaya koymuştur. Diğer gayrimüslim gruplar ise azınlık
kavramı dışında telakki edilmiştir.
m .Yolsuzluk;
Kamu gücünün özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması
veya kamu ve özel kuruluşların karar verme mekanizmalarındaki
yozlaşma ve bozulma ya da yakın ilişkiler kurarak, kendisi ve
yakınları için bu davranıştan bazı avantajlar sağlamaya yöneli k
kasıtlı ve uygunsuz hareket ve faaliyederdir.
NEVZAT TARHAN
n.Kayıtdışı Ekonomi;
Kamu düzenini korumak için getirilen yasalara ve mevzuata
aykırı olarak gerçekleştirilen ve belgeye bağlanmayan hem kayıt
dışı hem de yasadışı ekonomik faaliyetleri ifade etmektedir.
o.Yasadışı Göçmen;
Doğrudan veya dalaylı olarak maddi çıkar elde etmek için
uyrukluğunu taşımadığı veya daimi ikamet sahibi olmadığı bir
devlete yasadışı giren veya bir devlette bulunan kişidir.
p.Karapara;
4208 sayılı yasarun 2/a maddesinde sayılan fiilierin işlenmesi
suretiyle elde edilen para, para yerine geçen her türlü kıymetli
evrak, mal veya gelirlerin veya bir para biriminden diğer bir para
birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya
gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü
maddi menfaat ve değere kara para denir.
s. Mülteci;
Avrupa'da meydana gelen olaylar sebebiyle ırkı, dini, milliyeti,
belirli bir toplumsal gruba üyeliği bulunan veya siyasi düşünceleri
nedeniyle takibata uğrayacağından haklı olarak korktuğu için
vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve vatandaşı olduğu
ülkenin himayesinden istifade edemeyen veya korkudan dolayı
ASIMETRIK SAVAŞ
t. Sığınmacı;
lrkı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği bulunan
veya siyasi düşünceleri nedeniyle takibata uğrayacağından haklı
olarak korktuğu için vatandaşı olduğu ülke dışında bulunan ve
vatandaşı olduğu ülkenin himayesinden istifade etmeyen veya
korkudan dolayı istifade etmek istemeyen ya da uyruğu yoksa ve
önceden ikamet ettiği ülke dışında bulunuyarsa oraya dönmeyen
veya korkusundan dolayı dönmek istemeyen yabancıya denir.
İç Güvenlik tanımları içinde 'Cuntacılık' başlığı altında bir ta
nırnlama olmaması büyük eksikliktir.
1 -Böyle bir tanımlama olmaması cuntacılık eğilimi olanlarda
beklenti oluşturmaktadır.
2-Cuntacılılık Türk Ceza Kanunu'nda suçtur. Fakat bu suç
ihtimal dışı olarak öngörüldüğü için iç tehdit değerlendirmesi
kapsamına alınmamıştır.
3-Cuntacılık iç tehdit değerlendirilmesinde yer almadığı için
bazı siyasi partiler kolay yoldan iktidara gelebilmek için TSK' nın
içinde işbirlikçi arayışına girmektedir.
4-Cuntacılık iç tehdit kapsamına alınmadığı için dış odak
lar Türkiye'de karışıklık çıkarmak için askerleri kullanmak iste
mektedirler.
5-Aynı biçimde Uluslararası gizli servisler askeri ihaleler yolu
ile TSK'ya sızınayı başarmaktadırlar.
6-27 Mayıs ve akabinde iki askeri kalkışma cuntacılık eylemidir.
Toplam dört başarılı; 27 Mayıs 1960, 1 2 Mart 1971, 1 2 Eylül
1980, 28 Şubat 1997 ile birlikte üç başarısız; 22 Şubat, 2 1 Mayıs
1 96 1 , 27 Nisan 2007 cuntacılık eylemi vardır.
m NEVZAT TARHAN
Silahlı kuvvetiere tapu ile ilgüi işlemlerde görev ver, sonra neden
silahlı kuvvetlerden izin alınıyor diye şikayet et!
Millet sana büyük çoğunlukla tek parti iktidarı versin, sen yasa
ma gücünü ve varlık sebebini (raison d'etre) kullanmayı başaramal
Silahlı Kuvvetler için "Türkiye'nin %51 oranında sahibi olduğu
zannediliyor" diye konuş, sonra TBMM' nin gücünü artırmak için
hiçbir çalışma yapma! Bu mudur vatan sevgisi?
BEDELLi ASKERLiK
Toplumun iki konuda ciddi beklentileri vardır. Bunlar; bedelli
askerlik ve askerlik kanununda polislerin acemi eğitiminden sonra
mesleklerini icra ederken askerliklerini tamamlamaları talebidir.
İhracat o/o 25 azaldı ve bütçe açığı büyüyor. Küresel ekonomik
kriz ekonomimizi etkiledi. Böyle bir zamanda askerin gönlünü
razı etmeye çalışmanın anlamı yok.
ŞEHADET VE ADALET
1993'te Bingöl'de şehit olan Samsun Vezirköprülü Şenol
Cansız'ın annesi Hanım Cansız'ın şahsında, Anadolu insanının
ferasetini gördük. Bu şehit anası, hem "Vatan sağ olsun" hem
de '�keriye suçludur, eviadıma sahip çıkmadı" dedi. Hem de
"PKK'lılar pişman olarak Türk bayrağı ile geliderse onları affede
rim" dedi.
Herhalde Anadolu insanındaki "Peygamber ahlakı ile yoğrul
muş Oğuz boyunun asaleti" bu olsa gerek. Çözüm bu cümlelerde
fakat Genelkurmay Başkanı'nın basireti bağlanmış, çözümü göre
miyar. Generaller konuştukça hatalar ortaya çıkıyor.
Genelkurmay Başkanı'nın savaş gemisinde basın toplantısı
yapıp yargı, basın mensupianna ve akademisyenlere buyurgan
biçimde emir ve talimat verir gibi konuşması, Türkiye'nin yönetim
kültürü olarak Ortadoğu veya Güney Amerika ülkesi düzeyinde
olduğunu çağrıştırıyordu.
Bir diğer mesele de Harp Akademilerinin askerlik bilimine göre
değil, Tek parti resmi ideolojisine göre eğitim vermesi nedeniyle
çağdışı kalması. Yönetim bilimlerinin temel ilkelerinden birisinde;
"İdeal yönetim, görünmeden işleri yürütür" denilir. Bu kural, hem
devlet için hem de ordu için geçerlidir.
Yıllar önce Mısır'a gittiğimde rehber, "altı milyon asker
var" demişti. Yani devletin kaynakları asker maaşma gidiyordu.
Türkiye'ınizin güvenlik yönetimi maalesef Batı'dan çok Mısır'a
benziyor.
ASIMETRIK SAVAŞ m
Verimlilik ilkesi
Orduyu güçlü yapan asker sayısı değil, savaşma gücüdür. Ayaklı
bilgisayar gibi ve özel telsiz bağlantılı nanoteknoloji ile üretilmiş
kıyafet giyen bir asker, bir bölük klasik askerden daha çok savaşma
gücüne sahip değil mi?
Halen dededen kalma yöntemlerle askerliği devam ettirmek
modern silahlı kuvvetierimize hiç yakışmıyor. Her şeyin elektro
nize teknoloji olduğu çağımızda eski alışkanlıklar devam ediyor.
Bugün Türkiye'de devlet hastaneleri, adiiye binaları yeni tek
nolojilerle kendilerini hep yenilediler. Ancak askerlerimiz kıtalar
da halen ranzalarda yatıyorlar, barakalarda eğitim görüyorlar, sı-
ASIMETRIK SAVAŞ m
Yöntem farklılıkları
Geçtiğimiz günlerde bir sohbet sırasında Harp Okulu öğrencisi
olduğunu söyleyen genç şöyle demişti: "Genel Kurmay Başkanımız
çok bilgili ama çok yumuşak davranıyor." Geleceğin kurmayı olacak
bir gencin Genel Kurmay Başkanı'nı bu şekilde sorgulaması acaba
kendi fikri miydi? Harp okullarında uygulanan tek seslilik ve itaati
yücelten eğitim sistemi göz önüne alınarak değerlendirildiğinde,
bu fıkrin onun fikri olmadığı hemen belli oluyordu.
Hükümeti denediyor konumunda olmak ön kabulü ile hare
ket etme eğitimi alan bir subay, çağın subayı olabilir mi? Bugün
Harp okullarında verilen eğitimlerde yeterince demokrasi vurgusu
yapılamadığı biliniyor. Bir Harp Okulu öğrencisi okulu bitirin
ceye kadar bine yakın laiklik konferansı dinlerken, demokrasinin
çağdaş bir sistem olduğunu öğrenebiliyor mu acaba? Bu soruya
"evet" cevabı vermek çok zor.
Her devlet kurumunda olduğu gibi TSK'da da "serinkanlı
lar" ve "şahinler" yaklaşımı vardır. Şahinlerin yaniışı düzeltmek
için kullandıkları metotlar; baskı, tehdit, korkutma ve sindirme
dir. Güzel söz ve soğukkanlı dilden anlayan kişilere bile bu meto
du uyguladıkları için kontrollü gerilim stratejileri" ile varlıkları
nı sürdürmek isterler. Bu kolay bir yoldur ve fazla bilgiye de ihti
yaç yoktur. Fikir vermek yerine emir vermeyi, model olmak yeri-
• NEVZATTARHAN
Çağı yakalamak
Türkiye ilginç bir ülke. Toplum devletten daha fazla çağı ya
kalıyor. Geleneksel çevreler, inkılapçılığı 1 930'ların fikirlerini
savunmak olarak anlarken; toplum bunu, dinamizm, gelişim ve
yeniliğe yönelmek olarak algıladı. Gerilim değil uzlaşma ile so
runları çözme yaklaşımı, çağın vazgeçilmez doğrusudur. Nükleer
m NEVZAT TARHAN
Şunlar unutulmamalıdır:
Vatan için adalet rafa kaldırılamaz.
Vatan için suçsuzlar öldürülemez.
Vatanseverlik duygusu ile görev kötüye kullanılamaz.
Önce insanız sonra Türk veya Kürt' üz.
Vatandaşı önemsemeyen vatanseverlik yalancıdır.
vaşın sona ermesi ile ABD güvenliği ve Askeri Sanayi için Komü
nizm yerine gerekçe olarak İslami Terörizm tanımlarup yerleştirildi.
Resmi açıdan hiçbir küresel güç İslam dinini terörle özdeşleş
tirmenin fıkri kanıtını sunamıyor. Ancak Kur'an kursu açmak,
giyim-kuşam biçimini İslami esasları gözeterek belirlemek, ilk genç
lik dönemlerinden itibaren ibadet etmeyi tercih etmek, Filistin'deki
yurt savaşı, karikatür krizi gibi belirgin bazı sosyal olgu ve olayları
sıra dışı, nizama aykırı şeklinde değerlendirme eğiliminde olmak;
öfke, korku ve nefret duygularını artırarak tüm bu saydıklarımı
Zlll tehdit olarak tanımlanmasına sebep olacaktır.
Mahalle Baskısı
ŞerifMardin Hocamız mahalledeki rekabette öğretmenin kay
bettiğini söylemiş, böylelikle de psikolojik savaş stratejistlerinin
eline bir mahalle malzemesi daha vermiştir.
Yeni bir kutsallar savaşına veya fikirler tartışmasına hazır ola
lım. Şimdi seküler ulusalcılar "Biz demedik mi savaşı kaybettik,
ya Cumhuriyet ya ölüm" diyecekler. 'Mahalle Baskısı' kavramı
siyasi bir kavram değildi ama medya bunu siyasi baskı aracı haline
getiriverdi. Aslında Hocamız siyasi değil fikri tartışma istiyordu.
Tartışma, fikrine güvenen, gerçeği arayan ve kendini geliştir
mek isteyen fert için bir fırsattır. Konuyu ideolojik değil bilimsel
zeminde tutmayı başarırsak Türkiye kazanır.
Şerif Mardin Hocanın gözünden kaçan bazı gerçekler var. Bu
gerçekleri inedersek aslında hem öğretmenin hem de imarnın ka
zandığını görürüz.
Birincisi, mahalledeki öğretmen-imam kavgası Cumhuriyet
le birlikte başlamadı. Tanzimat'la başladı. Mektepler kurulun
ca, medrese ehli ve tekke ehli ciddi hatalar yaptılar. Fenni ilim
leri dünyevi diye küçümsediler. Bunlara ihtiyacımız yok diyerek
dışladılar. Medreselerde fizik ve kimyayı bilmeyen hocalar yetişti.
Bugünkü Afganistan'ın Taliban'ı gibi. .. Üstelik rnekceplerde din
ilimlerinin okunmasını istemeyen bir tavır bile gelişti. Sadece fen
ilimleri okuyan mektepliler ise semavi ahiakın yerine çıkar ahla
kını koydular. Sonucu görüyoruz. Bir tarafta sadece din eğitimi
almış taassup içindeki radikal dindarlar, dinin sadece kelime an
lamı ile yetinen zahiri, selefi algılama... Diğer taraftan dinin her
türlü tezahürünü gericilik olarak gören şekilci, körü körüne laik,
bencil ve kibirli aydın tipi ...
İkinci gerçek, Tanzimat'tan beri eğitim iki başlı gitti. Cum
�uriyette başın birini kestiler. Yani medrese ve tekkeler kapan
dı. Aslında kapanmaya değil ıslaha ihtiyaç vardı. Din ihtiyacı in-
ASIMETRIK SAVAŞ m
Korku Siyaseti
Günümüzde devletin içinde ciddi bir güç mücadelesi vardır.
Bir taraf halkın gücünü alıp meclise yansıtmış. TBMM var ama
gücünün farkında değil. Diğer tarafta müthiş bir oyun kabiliyeri
ile örgütlü ajitasyonlar yapan bir güruh var. Zihinlere korku salıyor,
bu vehimlere dayanarak analizler yapıyor.
Muhtemel korkuları mümkün hale getirmek psikolojik
harekatın taktiklerindendir. Tıpkı deprem ihtimali gibi . . . Bu
gün İstanbul'da deprem olma ihtimali var ama depremle yatıp
depremle kalkmak akıllıca bir davranış değil. Ama depremden
geçinerek proje satan hocalaı: konuyu sık sık gündeme getiriyor
lar. Çünkü çıkarları onu gerektiriyor.
Bugün Türkiye'de reel olmayan totaliter İran modelli bir din
devleti ihtimalini kullanarak, siyasi çıkar peşinde koşan güç odak
ları var. Çıkarlarını destekleyen halk gücü olmadığı için muhte
mel korkuyu mürnkünmüş gibi abartıyorlar.
Bir başka oyunu Anayasa Mahkemesi' ni etkileyen 367 olayında
gördük. Ayru günlerdeki diğer oyun Türk Silahlı Kuvvetleri'nin
tahrik edip yanıltılması ve 27 Nisan bildirisine sebebiyet verilme
sidir. Ancak halkı temsil eden siyasi güçler oyunu fark ettiler ve
nitekim seçimler de bu oyunu bozdu.
Yeni oyun ise parti kapattırma korkusu. Böylece TBMM gücünü
kullanamayacak ve 'mücadeleyi' kaybedecek. Neden söz ettiğimi
ASIMETRIK SAVAŞ
Korku Siyaseti
Makyavelli'nin bilinen görüşlerinden biri "Korkulmak sevil
rnekten daha emniyetlidir" görüşüdür. Makyavelli sevgi ve korku
nun bir arada bulunmasının çok güç olduğunu kabul ederek, bir
yöneticiden korkulması gerektiğinin şart olduğunu söylüyordu.
Gerekçe olarak da, insanların zaten güvenilmez, kazanma hırsı ile
donanmış, kendisine menfaat sağlandığı sürece sadık, tehlike uzak
ta iken kahraman, olduklarını söylüyordu. Korku oluşturmak için
hilekarlığı, iftirayı, ikiyüzlülüğü, zor kullanmayı, kötü muameleyi
zorunlu gören bu anlayışın tezahürleri her zaman görülebiliyor.
Bir gazeteci çıkıyor bir insana iftira atıyor. Sonra göstermelik
özür dilerken 'Çamur at izi kalsın' yöntemi ile karşı tarafın imajını
karalıyor. Yakın tarihimizde böyle bir ifuraya maruz kalıp mahkeme
kararı ile aklanan 'medyazede' o kadar çok insan var ki aklandığını
kimseye duyuramıyor. Medya yöneticilerinin, bir olayı iki tarafın
görüşünü alarak yayınlamak yerine iftirayı maksimize ederek ya
yınlamalarının bir de gerekçesi vardır: 'Gazetecilik refleksi.'
Kapalı bölümde iken Ağca bir şekilde eline silah alıyor veya ken
disine veriliyor. Ayrıntıcia yanılabilirim. Kaçmak için rehin aldığı
kişiler oluyor. O anda görevli olan gardiyandan bizzat diniediğim
olay şöyle cereyan ediyor:
Prof. Ayhan Songar soğukkanlı bir biçimde Ağca'nın yanına
giriyor ve onu ikna ederek silahını teslim alıyor. Sonradan öğren
diğimize göre, aslında Ağca kaçınlmak veya infaz edilmek isten
miş, oyunu Ayhan Songar Hoca bozmuştu. Mamafıh daha sonra
Ağca Maltepe Askeri Cezaevi'nden kolayca kaçırılmıştı.
'Taşeron Mesih' kitabı ile gündemi yakalayan araştırmacı yazar
Saygı Öztürk'ten öğrendiğimiz; M. Ali Ağca' nın, Abdullah Çatlı,
Oral Çelik, Haluk Kırcı gibi Susurluk bağlantılı 12 Eylül öncesi
darbe ortamını hazırlama görevlisi kişilerin evlerinde kaldığı, on
larla yakın ilişki içinde olduğu gerçeği çok önemlidir. Bu kişilerin
hepsi ülkücü kökenlidir. Özal suikastının sanığı Karta! Demirağ
ülkücü kökenlidir. Kontrgerillayı araştırırken öldürülen Savcı
Doğan Öz' ün katili olarak idama mahkum edilen, daha sonra 1 2
Eylül döneminde Askeri Yargıtay tarafından üç idam kararına rağ
men bir oy farkla heraat ettirilen İbrahim Çiftçi ülkücü kökenlidir.
Fakat ülkücüler bugün uluslararası katil olan Ağca'ya haklı olarak
sahip çıkmamaktadırlar. Ağca'nın Türkiye'yi karıştumak için Abdi
İpekçi'yi öldürmesi, dünyayı karıştırmak Müslüman-Hristiyan
çatışması çıkarmak için Papa'yı öldürmek istemesi bireysel bir
eylem olamaz.
Gizli el Özal suikastı araştırmasını durdurdu.
O gizli el Savcı Doğan Öz'ü öldüren, itirafina rağmen katili
sürpriz bir şekilde heraat ettirdi.
O gizli el 12 Eylül'ün toplum nezdinde haklılığının oluşması
için birkaç yıl terörü önlemedi. Abdi İpekçi de bu yolda harcandı.
O gizli el laik-dinci bloktaşmasını sağlamak için Uğur
Mumcu'yu öldürttü.
ASIMETRIK SAVAŞ
Ne Yapılmalı?
Atatürk'ün İsmet Paşa ile birlikte yıllarca savunduğu bir gö
rüşü vardı. Bu görüş Türkiye'ye çok şey kattı . Atatürk'ün "Askeri
siyasetten çekin" görüşü üzerine vurgu yapmak gerekir. Siyaset
yapmak isteyen generaller ABD'de olduğu gibi sivil politikaya da
soyunmalıdırlar.
Türkiye'deki muhalefet yetersizliği ordu üzerinden siyaset yapıl
masına fırsat vermemelidir. MGK hangi günler için var? MGK'da
düşüncesini ifade etmeyip Türkiye'yi gerilime sokma stratejisine
malzeme olan kişiler MGK'da sorgulanmalıdır. Eğer bu yapılamı
yorsa bölünmeye ve dağılmaya hazır olunmalıdır.
Diğer vurgulanması gereken konu "özgürlükten korkmama"
duygusudur. Korkuların sanal olduğu bu olaylar da açık, net, sa
mimi tutumlar sergilenerek anlaşılacaktır. Kesinlikle dürüst ol
mayan takiyyeyi çağrıştıran yaklaşırnlara girilmemelidir. Mutla
ka özgürlükçü paradigmaya gelmeliyiz. Bu tartışmalar toplumu
zihin tembelliğinden uzaklaştırır. Teslimiyetçi insanlar yerine sor
gulayan insanlar, zihinsel istibdadar yerine güven duygusu olu
şur. Özgürlük korkusu çağdaşlaşmanın önünde en büyük engeldir.
Türkiye ekonomisi düze çıkmaya başlamıştır. Ekonominin iyi
ye gi.tmesi darbe heveslilerinin iştihasını arttırır. Darbedler eko
nomiden arılamaz. 1 2 Eylül öncesi Sayın Özal'ın müsteşarlığında
ekonominin düze çıkmasının beklenınesini unutmayalım.
Türkiye gürültü çıkararak kontrolü elinde tutmak isteyenle
rin oyunlarının farkına varmıştır. Herkes açık, içten, dürüst ko
nuşabilir oldukça, korkular azalacak güven sorunu çözülecektir.
Amerikalı siyaset bilimci Francis Fukuyama güven sorunu
olmayan toplumlarda ekonomik refahın daha iyi olduğunu söy
lerken haklıydı.
• NEVZAT TARHAN
fikri geriye kalır ki, herhalde bunu en başta TSK istemez, iste
memeüdir." 4
Türkiye'ye -kendi iktidarlarının devamı için- huzur vermeyen
leri tanıyalım. Ayrıca tarikat ve cemaat yapılanmasının uhrevi
ve ibadet grubu şeklinde değil dünyevi, siyasi şekilde olmasının
farkını ve tehlikesini düşünmemizde de fayda vardır. TSK'dan
tarikatçı diye dindar subay ve astsubayları uzaklaştıranlar aslında
kendileri mi tarikatçıymış göreceğiz.
İttihat terakki ve çağdaş tarikatlar
ı 893 yılında İstanbul Haydarpaşa'da Askeri Tıbbiye
Mektebi'nde kurulan bir dernek olarak İttihat Terakki cemiyetini
iyi analiz etmemiz gerekir.
Dr. Abdullah Cevdet'in de içinde bulunduğu obbiyeli beş genç
kurucu hızla kadrolaştı. Böylece 'Jön Türkler Hareketi' başlamış
oldu. Cemiyetin resmi sözcüsü Ziya Gökalp idi. Bol provokasyon
lu 3 ı Mart irticai isyan vakası ile güçlendi. 1 9 1 3'te ünlü Babıali
Baskını ve Mahmut Şevket Paşa'nın beş ay sonra şüpheli suikastı
ile iktidara tam sahip oldu. ı 9 1 8'den sonra Anadolu'da Kuvayi
Milliye Hareketi'ni yeni kadrolarla başlattı.
İttihat Terakki 1 909' a kadar "Rical-i Gayb" denilen görünmez
kişilerce yönetildi. Kuruluşu ve işleyişi tarikat yapılanmasına çok
benziyordu. İstibdada mücadele idealinde birçok haklı yeniliği
Osmanlı'ya getirirken yeni istibdatlara yönelmesi ilginçti.
Başta Enver Paşa olmak üzere ilk yıllarında İttihat Terakki
yönetiminin niyeti çok samimiydi ve idealleri yüksekti. Ancak kul
landıkları yöntem istibdata istibdatla karşılık verme şeklinde oldu.
'Dünyevi' tarikatların yapılanması nasıldır? Tarikat ve ibadet
gruplarının nitelikleri ile ilgili psikolojik kriterler üzerine yapılmış
çalışmalarda genellikle aşağıdaki ölçüder göz önüne alınır.
ğimizde ağiardı Aydın Yüzbaşı. Bir kez korucuları şehit olan bir
köye taziyeye gitmiştik. Köylüler bizi köyün içinde karşıladılar.
Az sonra kendisini tutamadı, hıçkırıklarla ağlarken malıcup olup
köylüler karşısında kayıp vermenin zedelediği onuru ile gruptan
hızla uzaklaştı ve orada ağlıyordu. Onun o insani duyguları he
pimizi duygulandırdı ...
Cesur insandı Yüzbaşı, defalarla çatışmaya girmişti: Van Çarak'ta
bir çatışmada yaralanmıştı. Bir seferinde asker olan terörist, tipili
bir gece de kendisini öldürmeyi planlamıştı. Asker kendisini fark
eden astsubayı öldürmüş Yüzbaşıya ulaşamayacağıru anlayınca da
hemen gidip koğuşunda yarağına yatmıştı. Her şeye rağmen terö
risti ortaya çıkarmayı başardı Aydın Yüzbaşı.
Çalışkandı, işinde titizdi, işini iyi biliyordu. En sorunlu bölge
olmasına rağmen nasılsa Aydın yüzbaşı var diye Dargeçit'ten en
dişelenmiyorlardı ildeki Komutanları ama Sakıncalı Yüzbaşı Aydın
namaz kılıyordu ve bunu hiç kimseden gizlemiyordu. Bağnaz
bir insan değildi, asla suçlandığı türden art niyetleri yoktu. Eşi
kapalıydı yüzbaşının, Boğaziçi Üniversitesi mezunu, haruroefendi
bir kadındı. Kapalıydı ama herkesten daha sosyal ve moderndi.
Her şeye rağmen sakıncalıydılar. İle gittikleri zaman orduevinde
kalamıyorlardı, restoranında yemek yiyemiyorlardı. Peki, ama
Dargeçit Jandarma Komutanı herhangi bir otelde kime neye ve
niye güvenerek kalacaktı?
Her Askeri Şura toplandığında, sonuçlar açıklanıncaya kadar
uyumuyordu. "Kaymakam Bey her şey bir yana çocuklarım 'Seni
niye attılar?' diye sorariarsa onlara ne cevap vereceğim ben?" di
yordu. Yüksek Askeri Şura'da liste açıklarunca da o insan yüzüy
le tebessüm ederek "Yırttık yine" diyordu. Ona "Dargeçit'te iyi
çalışıyorsun Yüzbaşım, senin gibisini bulamazlar; ama sen bütün
planiarım Dargeçit'teki görevden sonra atılacağına dair yap, sen
kesinlikle atılacaksın" diyordum. Adana'ya tayin olmuştu. Loj-
NEVZAT TARHAN
-Tanıdım nasılsın?
-Teskereyi aldım sonunda... Derken. "Yırttık yine!" derken
o acı gülümseyiş vardı ifadesinde, içim yandı geçti. Dargeçit'in
yüzbaşısının atılmasını kabullenebilmem imkansızdı. Ağlamaklı
oldum ama etrafımda insanlar vardı, kendimi topladım...
-Yüzbaşım bunu ikimiz de bekliyorduk. Sen ülken için herkesten
fazlasını yaptın. Çok zor şeyler atlattın. Bu en kolayı senin için.
-Hiç üzülmedim. Ben kendim ayrılsam Allah'a hesap verme
liydim, ülkem için ama kendileri attılar.
Atıldıktan sonra da ona hep yüzbaşım diyordum. Ne kadar
zordu. Daha sonra işsiz kaldı yüzbaşı, bir ara babasıyla tavuk
işine girdi, ekonomik kriz nedeniyle iflas etti. Resmi kururnlar ve
özel şirketler de konjonktürün etkisi ile iş vermiyorlardı. Namaz
kıldırması için binlerce memur çalıştıran devletin, namaz kıldığı
için görevden aldığı bir memurunu, hiç değilse askeriye dışında
bir başka kurumda çalıştırmasının ne sakıncası olabilirdi ki?"
Hükümet yakın tarihte ilk defa demokrasi adına cesur bir du
ruş sergiledi, yani görevini ihmal etmedi. Bu süreci TSK'yı yıp
ratmadan aşabilmek komuta katının tutumuna bağlıdır. 28 Şubat
bin yıl sürecek diyerek, Ankara'da siyasi kulis yapan orgenerallerin
TSK'yı gerçek anlamda yıpratan kişiler olduğu daha iyi anlaşılıyor.
SiViL iTAATSiZLiK/SATYAGRAHA
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1 5 Haziran 2007'de "2 Ekim"
gününü oy birliği ile "Dünya Şiddete Hayır Günü" olarak ilan
etti. 2 Ekim, Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin siyasi ve ruhani
lideri Mahatma Gandhi' nin doğum günü idi. Yine bu tarihlerde
Boğaziçi Üniversitesi' nin o dönemdeki rektörü tuhaf bir şekilde
özgürlükten yana değil, despotizmden yana tavır koyarak başör
tülü öğrencilerin üniversiteye girişini yasakladı. Yasakçı yönetime
karşı bazı erkek ve diğer örtülü olmayan kız öğrenciler toplu tepki
gösterdiler. "Derin Dünya Devleti"nin derin Türk bürokrasisini
etkilernesi ile millet iradesi üniversite!ere yansıyamadı. Geriye tek
yol kaldı gibi görünüyor: "Sivil itaatsizlik."
SiYASi ALlNGANLlKLAR
Büyük yargıçların hukuki değil siyasi düşünmelerinin arka
planı incelenmelidir. 'Dindar Cumhurbaşkanı' sözünü yahut 'İlahi
söyleyen çocukları' tehlike olarak gören sağlıksız algılamayı tar
tışmamız gerekir.
KÜRT SORUN U
Kürtler, toplum tarafından ötelenmemek istiyorlar. Önemli
ve değerli olduklarının hissedilmesini istiyorlar. Oldukları gibi
NEVZAT TARHAN
Kürtçe diye bir dil yoktur" tezi resmi ideoloji doktrini olarak
endoktrinize edildi.
Cumhuriyetin kuruluş felsefesinde ve 1924 anayasasında olma
yan bir değişiklik yapıldı. Osmanlı döneminde hem Barı'nın kabul
ettiği hem de Osmanlı'da diğer unsurların benimsediği 'Ayrımcılık
yapmayan kültürel Türklük' kavramı diğer ırkları asimile eden
'Kan bağına dayalı Türklük' kavramı olarak değiştirildi.
Kan bağı ve Türklük anlayışı, ırklar hiyerarşisinde Türk ırkını
en üste koyuyordu. Bunun sonucu "Ya benim gibi ol ya da terk
et" mantığı ortaya çıktı. Ben Kürdüm demedikçe Kürtçe konuş
madıkça insanlara özgürlük tanınıyordu. İşte, ayrımcılık yok diye
ısrar ederılerio dediği bu idi. Bana benzersen ayrımcılık yapmam
anlayışı idi.
Bir toplulukta veya şirkette bir insana sistematik olarak psiko
lojik taciz uygulamaya mobbing deniliyor. O insanı yok saymak,
odada yokmuş gibi davranmak, selam bile vermemek, sözünü
kesmek, değersizleştitmek ve küçük düşürme ile yıldırma politi
kası uygulanır. Taciz edilen ve duygusal şiddet uygulanan kişi iş
yerinden ayrıldığında "geçimsiz adamdı" şeklinde yaftalanır.
Bugün Kürt kökenli insanlarımızın daha çok suça ve yasa dışı
eylemiere karışmış olması dışlanma ve yabancılaştırmaya bilinç
dışı tepkisel yönelmesi dememiz mümkündür. Yani sebep değil
sonuçtur. Yakın tarihimizde Kürtçe konuşmaya getirilen yasaklar,
Kürt isimlerinin köy ve şehirlerden kaldırılması kültürel psikolo
jik tacizlerdi. İnsanlara 'ya sev ya terk et' denildiğinde ya asimile
olacaklar ya isyan edecekler ya sessiz bir kültürel içe kapanmaya
girecekler yahut demokratik sabırla onurlu mücadeleye devam
edecek!erdi.
Şeyh Said İngilizlerin kışkırtmasına inandı. 1925'te Doğu is
yanını Bingöl Genç'te başlattı. idamdan önce "Hani beni idam
etmeyecektiniz" sözü ile tarihteki yerini aldı. Yani önce İngilizler
sonra da devlet tarafindan kandırılmıştı. Aynı dönemde diğer Kürt
m NEVZAT TARHAN
Antisosyoller
Antisosyaller yalan söylerler. Ceza almasına sebep olacak ey
lemlerde pişman olmadan bulunurlar. Bu kişiler kendisinin veya
başkasının güvenliği konusunda umursamazdırlar. Suçluluk duy
gusu yaşamazlar, vicdan azabı gibi kaygıları yoktur. Gelecek için
plan yapmayı sevmezler. Dürtüsel yaşarlar. Amaçlarına ulaşmak
için kavgacı, sinirli hareket ve eylemleri yöntem olarak seçerler.
NEVZAT TARHAN
Narsisistler
Narsisisder kendilerini çok önemli ve vazgeçilmez hissederler.
Başarı ve yeteneklerini abartular. Kendilerini özel ve önemli gö
rürler. Benzeri bulunmaz bir kişi olduklarını düşünürler.
Narsisisder kendilerine yöneltilen eleştirilere öfkeyle karşılık
verirler. Daima ayrıcalık, özel muamele beklentisi içindedirler.
Başkalarını anlayamazlar ve onların zayıf taraflarını kullanırlar.
Narsisisderin kafa yorduğu konular başarı, güç, zeka, güzellik ve
kusursuz sevgi gibi düşüncelerdir. Çok kıskançtırlar.
Paranoidler
Dostlarından, iş arkadaşlarından ve diğer insanlardan yersiz
yere hemen kuşkulanırlar. Bu kişiler arkadaşlarının kendisine
bağlılığını ve güvenini sık sık sorgularlar. Her olayda kendisine
kötülük yapılabileceği anlamını çıkarırlar. Aşuı ketum olurlar hiç
sır vermezler. Kin besler ve hataları bağışlamayı sevmezler. Gör
mezden gelindiklerinde karşı tarafa öfke beslerler. Paranoidler dost
ve düşmanlarını karıştımlar. Hep güven bunalımı içinde yaşarlar.
Haksızlığa saldırıyla karşılık verme eğilimindedirler.
ifade etmeye çalıştığım bu üç kişilik yapısının temel örün
tüsünden anlaşılacağı gibi, bu tiplerin, kendilerine yönelen teh
ditlere ve haksızlıklara karşı şiddete başvurma eğilimleri fazladır.
ikna yöntemi
Haksızlığa uğrayan kişi eğitimli ise, ikna ve inanciırma yolunu
seçecektir. Karşı tarafın kafasındaki soruları gidermeye çalışacak
ve çözüm odaklı düşünecektir.
Fikrine güvenen kişi şiddete başvurmaz.
Şiddet ve öfke zayıflık işaretidir.
Zor ama uzlaşmacı bir yol olan ikna ve inanciırma yöntemi,
en iyi hak arama yöntemidir. Çağımızın insaniarına üstünlük
sağlamak ancak ikna ve inanduma yolu ile mümkündür. Sözden
anlamayan ilkel kabilelerio yöntemini uygulayanlar, haklıyken
haksız duruma düşeceklerdir.
O halde yapılacak şey; doğruyu doğru şekilde savunmak olacak
tır. Değişen ve gelişen dünya üzerinde doğruları silahla savunmaya
karşılık yerinde ve zamanında verilen olgun tepkiler daha evladır,
daha etkilidir.
'NE KADAR. . . O KADAR. . . ' RETORiGi
.
Halk dilinde güzel bir deyiş vardır: "Ne kadar ekmek o kadar kofte"
' .
.
şeklınde. Bu deyişi şöyle genişletebiliriz:
Gilberr, D. T, Fiske, S. T, & Lindzey, G. (Eds.). (1998). The handbook of social psy
chology. Boston: McGraw-Hill.
Greenstein, F. I. (1973). Political psychology: A pluralistic universe. in J. N. Knutson
(Ed.), Handbook ofPolitical Psychology (pp. 450-472). San Francisco: Jossey-Bass.
Greenstein, F. I., & Polsby, N. W (Eds.). (I 975). Handbook ofpolitical science. Reading,
MA: Addison-Wesley.
Heiferz, R. A. (1994). Leadership without easy answers. Cambridge, MA: Harvard
University Press.
Heider, E (1958). The psychology ofinterpersonal rdationships. New York: Wiley.
Hermann, M. G. (1986). Political psychology. San Francisco: Jossey-Bass
Houghton, David Parrick., Political Psychology Siruations, Individuals, and Cases.,
Taylor and Francis New York and London, 2009.
lyengar, Shanro., McGuire, William J., Explorations in Political Psychology., Duke
University Press. 1993 Durham and London.
Jennings, M. K. (1 987). Residues of a movement: The aging of the American protest
generation. American Political Science Review, 81, 367-382.