Professional Documents
Culture Documents
Felsefe Programının 6 Yaş Grubu
Felsefe Programının 6 Yaş Grubu
Marmara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlköğretim Anabilim Dalı
Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı
Melek OKUR
İstanbul, 2008
T.C.
Marmara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlköğretim Anabilim Dalı
Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı
Melek OKUR
İstanbul, 2008
T.C.
Marmara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Enstitüsü
İlköğretim Anabilim Dalı
Okul Öncesi Öğretmenliği Bilim Dalı
İmzalar
I
ÖZET
Araştırma İstanbul ili, Üsküdar ilçesi İMKB Kız Meslek Lisesi Uygulama
Anaokulu’nda; 2007- 2008 eğitim-öğretim yılında öğrenim gören, toplam 24
çocuktan (12 deney grubu, 12 kontrol grubu) oluşturulan altı yaş grubu
çocuklarla yürütülmüştür.
II
Deney ve kontrol gruplarına ön-test ve son-test olarak Sosyal Becerileri
Değerlendirme Ölçeği Öğretmen Formu (Kamaraj, 2004) uygulanmıştır. Test
ölçümleri ile ilgili istatistiksel işlemler için, T- testi ve Mann- Whitney U
testleri kullanılmıştır.
III
ABSTRACT
The reseach was carried out İstanbul, district of Uskudar at IMKB Vocational
School’s Kindergarten. The participants were 24 of 6 year-old children during
2007- 2008 academic year. Children were divided into two groups to form one
experiment group, and one control group of equal number. The boys and girls
were equal numbers in the groups too.
The educational process consisted of ten 40 minute sessions for 8 weeks. Both
sessions for experiment and control groups included story-telling and drama
and for experiment group the programme also included discussions initiated by
teacher’s questions which aimed the inquiry of philosophical concepts.
A Social Skill Rating scale; Teacher Form (Kamaraj, 2004) were administered
to experiment, control groups as a pre-test and post test. For the statistic
analysis, the T-test and test of Mann Whitney-U were applied.
IV
The results indicate that children at the age of 6, showed a meaningful
difference statistically at their social skill level in Philosophy for Children
education Programme performances. At the end of the research; we can see
that Philosophy for Children affects 6 year age children’s social skills that are:
assertiveness, self-control, and cooperation. There is not any difference found
related to gender of children.
V
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
ÖNSÖZ --------------------------------------------------------------------------------- I
ÖZET-----------------------------------------------------------------------------------II
ABSTRACT--------------------------------------------------------------------------IV
İÇİNDEKİLER----------------------------------------------------------------------VI
TABLOLAR LİSTESİ -------------------------------------------------------------IX
ŞEKİLLER LİSTESİ---------------------------------------------------------------XI
BÖLÜM I: GİRİŞ
1.5. Sayıltılar----------------------------------------------------------------------------------------4
1.6. Sınırlılıklar-------------------------------------------------------------------------------------5
VI
Sayfa No.
VII
Sayfa No.
4.6. Program Sonrası En Fazla Etkilenen Davranışlara Dair Bulgular ---------------- 117
KAYNAKÇA
EKLER
EK 1. Deney Grubu Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi Uygulama Programı ------------ 136
ÖZGEÇMİŞ
VIII
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa No.
IX
Sayfa No.
Tablo 4.16. Program Sonrası Kontrol Grubu İle Deney Grupları Kendini
Kontrol Sosyal Becerileri son-test Analizi....................................................115
Tablo 4.17. Deney Grubunun Program Sonrası Cinsiyete Göre Ön-test/ Son-
test Analizi ..................................................................................................116
Tablo 4.18. Program Sonrası Etkilenen Davranışlar ....................................117
X
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa No.
Şekil 2.4. Çocuklar için felsefe Öğretmen kitabından alınmış örnek bir etkinlik.
.................................................................................................................... 65
XI
BÖLÜM I
GøRøù
1.1. Problem
Okul öncesi dönem e÷itimi hayat boyu ö÷renme sürecinin baúlangıcıdır. Bu nedenle
yeterlilikleri sürekli tartıúılmalı ve sürekli geliúmeye açık olmalıdır. Dünyada bu
konuyla ilgili artan bir talep gözlemlenmektedir. Bütün dünyada oldu÷u gibi ülkemizde
de son zamanlarda e÷itim ve ö÷retim ile ilgili köklü çözüm arayıúları devam etmektedir.
Milli E÷itim Bakanlı÷ı’nın uygulamaya koydu÷u ö÷renci merkezli ö÷retim ile çocukları
ezberci e÷itim ve ö÷retim kültüründen kurtarmak ve onları düúünen ve üreten bireyler
olarak yetiútirmek için yo÷un çalıúmalar yapılmaktadır.
De÷iúim ve e÷itim arasındaki ba÷lantı son yıllarda büyük ölçüde ilgi çekmektedir. Bu
tartıúmanın kritik noktası insanların hızla yayılan de÷iúime kendilerini uyarlamalarıdır.
Bu hem bireyin kendisi hem de yaúadı÷ı toplumun iyili÷i içindir. Bu demek oluyor ki,
eğitimin amacı esneklik, açıklık, yenilik geliştirme yeteneği, belirsizlikleri tolere etme
yeteneği vb. özellikleri başka bir deyişle yaratıcılığı geliştirmektir. Yaratıcılık ve
problem çözme yetenekleri eskiden olduğuna göre çok daha fazla talep görmektedir.
Çocukların düşünme yeteneklerinin geliştirilmesini önemini kabul eden eğitimciler her
zaman vardı. Resnik(1987)’e göre bugünkü öğretim düşüncesinin gereksinimi toplumda
oluşan hızlı değişimlerle yaratılmaktadır. Bilgi ve enformasyon her gün daha karmaşık
hale gelmektedir. Çocuklar seçenekleri değerlendirmek ve mantıksal usa vurumu
kullanarak sorunları çözmek için donatılmış olmak zorundadırlar (Ki, 2005).
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı eleştirel düşünme aracılığı ile ortak bir bakış
geliştirerek, sosyal becerileri destekler ve toplumun araştırılmasına olanak sağlar.
Daniel (2000) bu konuda; “Toplum içindeki araştırmalar, gençlerin kendilerine bir yer
edinmesine yardımcı olur. İyi alışkanlıklar sağlar, karakteri güçlendirir, özel ve genel
iyilikleri birleştirir. Toplum içinde araştırma, çocuktaki olumlu sosyalleşmeyi yansıtır.”
demektedir. (Vansieleghem, 2005).
Sosyal hayatımızda var olan olumsuzlukların eğitimle telafisini yapabilmek için eğitim
programlarının sosyal becerileri destekleyecek ve işbirlikli öğrenmeyi arttıracak
nitelikte olması gerekmektedir. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı, sorgulama
grubuyla ortak zihin oluşumunu sağlar. Araştırmalar göstermiştir ki Çocuklar İçin
Felsefe Eğitim Programı oluşturduğu ortak zihin aracılığıyla empati, işbirlikli düşünme,
kendine güvenme, başarısızlıktan korkmamama, eleştirel ve yaratıcı düşünebilme,
mantıksal muhakeme yeteneğinin gelişimini sağlamaktadır (Colwell&Lindsey, 2003;
Daniel, 2000; Denham, 2003; Direk, 2002; Elias ve Kress, 1994; Kane, 1985).
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı, sosyal olarak onaylanma ve kabul edilme,
duygusal ve sosyal gelişim üzerinde de çok önemli bir etkiye sahiptir. (Doherr, 2000;
Dyfed County Council, 1994; Sasseville, 1994) Yaşam boyunca bireyin hedeflerine
ulaşabilmesi amacıyla kullandığı, çoğunlukla günlük hayatın içinde farkında olmadan
2
kendiliğinden ya da rastlantısal olarak edinilen bu beceriler aslında zihinsel olgunlaşma
ve öğrenmeye dayanan bir süreçtir.
1.2. Amaç
Bu araştırmanın temel amacı Çocuklar için Felsefe Eğitim Programı’nın okul öncesi
eğitime devam eden 6 yaş grubu çocuklarda, atılganlık, işbirliği ve kendini kontrol
sosyal becerileri üzerindeki etkisini sınamaktır. Buradan hareketle araştırma soruları;
1.3. Önem
Çocuklar için Felsefe Eğitim Programı; okul öncesi eğitimle birlikte uygulamaya
başlanabilecek bir program uygulanmakta olup her yaş grubu için uygulanabilecek
şekilde geliştirilmiştir. Okul Öncesi Eğitim müfredatının amaçları arasında çocuklarda
düşünsel, duygusal ve kinestetik öğrenme konularında pozitif bir gelişim sağlanması da
bulunmaktadır. Müfredat çocuğun dengeli gelişimine odaklanmıştır. Sosyal, duygusal
ve zihinsel gelişim, dil yetkinliği, estetik farkındalık ve değerlendirme, psikomotor
gelişimleri desteklemeyi amaçlamaktadır.
3
Literatür taramaları sonucunda görülmüştür ki Çocuklar İçin Felsefe eğitimi verilen
bireylerin hem kendilerine hem de çevrelerindeki kişilere olan güvenleri artmaktadır
(Dyfed County Council, 1994; Sasseville, 1994). Bu sonuç, bireylerin kendilerini
tanıyarak daha tatminkâr, başarılı, üretken ve mutlu hissetmelerini, kendilerini
geliştirmelerini sağlayabilir. Bir toplumun gelişmişlik düzeyine erişebilmesi o toplumun
ekonomik ve teknolojik gelişiminin yanı sıra, toplumdaki kişilerin sosyal becerileri
yüksek, üretken ve demokratik kişilik özelliklerine sahip olmalarına da bağlıdır.
Bireylerin yaratıcı ve üretici olabilmeleri için sorgulayabilen, düşünen bireyler olmaları
gereklidir. Toplum içinde sağlıklı iletişim kurulabilmesi ve yürütülebilmesi ise bu
bireylerin sosyal becerilerinin gelişmiş olmasıyla mümkündür. Küçük yaştan başlanarak
uygulanan felsefe eğitimiyle yetişen bireyler, içinde yaşadıkları toplumdaki birçok
unsuru sorgulayarak geliştirir. Bu da toplumun gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmasına
katkı sağlayabilir.
1.5. Sayıltılar
4
1.6. Sınırlılıklar
1.7.1 Tanımlar
Atılganlık: Başkalarına bilgi sorma, kendini tanıtma gibi ilişkileri başlatıcı davranışları
ve başkalarına tepki vermeyi içermektedir (Gresham ve Elliott, 1990; akt. Kamaraj,
2004, s.47 ).
Kendini Kontrol: Çatışma durumlarında (örneğin; rahatsız edici durumlara uygun tepki
verme) ve çatışma olmayan durumlarda (örneğin sıraya girme, iltifat edebilme gibi
becerileri gerektiren durumlarda) sergilenen davranışları kapsamaktadır (Gresham ve
Elliott, 1990; akt. Kamaraj, 2004, s.47 ).
5
Çocuklar için Felsefe: Çocuklarla birlikte yapılan sokratik konuşmaları içeren felsefi
sorgulamaların yapıldığı bir düşünme eğitimi metodu (Lipman, 2001).
Sokratik Konuşma: Düşünce, fikir üretme, ortak akıl veya düşünme süreci için
motivasyon oluşturma (çocukların ilgi, alaka ve merak gücünü artırma), ortak keşif,
delil getirme ve arka planı sorgulamadır. (Ann, 1991)
1.7.2. Kısaltmalar
6
BÖLÜM II
İLGİLİ LİTERATÜR
2.1. Düşünme
Aristoteles'e göre düşünme, insanı hayvandan ayıran belirgin bir özniteliktir. Usun
bağımsız ve kendine özgü eylemidir, karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme,
bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisidir (Aydın, 2004).
Sokrates’e göre gerçek bilgi doğuştan gelir. Bu nedenle Sokrates öğrencilerine kendi
düşünceleri üzerine yoğunlaşmalarını önermiştir. Soktates’in bu konuda iki önemli tezi
vardır. Bunlar;
Süt çocuğu için sütü, sıcaklığı ve sevgiyi alabilmek doyum nesnesini içselleştirmek
demektir. Burada Bion; M. Klein’in doyum nesnesini beklemenin doğuştan olduğu
varsayımından hareket eder. Bu bekleyişi ön-kavrayış (preconception) olarak adlandırır.
Bu bekleyiş gerçek meme ile yani bir nesne ile karşılaştığında, diğer bir deyişle bir ön-
kavrayış gerçekleşmeye (realisation) uğradığında buradan bir kavrayış (conception)
7
ortaya çıkar. Kavrayışlar daima duygusal bir doyum deneyimine bağlıdır (Parman, 2006
s.2).
Ancak her zaman bir doyum oluşmaz. Olumsuz deneyimler ortaya çıktığında, çocuk
yoksunluk deneyimini çözmek durumundadır. Yani düşünmek zorundadır, işte tam
anlamıyla düşünce olarak adlandırılan olgunun başlangıcı buradadır. Yani düşünce
yokluktan doğar. Ön-kavrayış gerçek nesne ile karşılaşmadığında, çocuğun yoksunluğa
dayanma gücü yeterliyse buradan bir kavram ortaya çıkacaktır. Kavram ya da düşünce
yeni bir gerçeklikle karşılaştığında yeni bir düşünceye kalıp oluşturacak ve böylece
düşünce gelişecektir (Parman, 2006 s.2).
Vygotsky’nin görüşüne göre, düşünce insan beyni ya da zihni ile sınırlı değildir. Zihin,
insan bedeninin dışına uzanır ve diğer zihinlerle ayrılamayacak bir birliktelik içindedir.
Vygotsky’nin sosyo-kültürel gelişim teorisinde biliş, sosyal bir olgudur. Sosyal
deneyimler düşünceyi şekillendirir. Sosyal olarak yapılandırılan zihnin oluşmasında
dilin çok özel bir yer vardır, çünkü diğer insanlarla zihinsel ilişkiler kurarken kullanılan
araç, dildir (Oktay, 2000 s.58). Bu durumda dil aracılığıyla ortaya konulan problem
durumları sonrasında düşünme gelişimi desteklenmektedir.
8
Uzmanlar eğitimin her kademesinde öğrencilere zekâ ve yetenekleri doğrultusunda
düşünme becerilerinin kazandırılabileceğini belirtmektedirler. Bloom’un düşük
seviyedeki akademik bilgilerle ileri düzeydeki düşünsel etkinlikler arasındaki farka
dikkat etmesinden sonra bu konudaki çalışmalar daha da yoğunlaşmıştır (Trickey &
Topping, 2004).
Düşünme becerilerinin ayrı bir ders olarak okutulmasını öneren ve bunu basarıyla
uygulayan De Bono’nun programındaki düşünme becerilerinden bazıları (De Bono,
1985):
· Bir problemin veya fikrin artı, eksi ve ilginç olabilecek yanlarının belirlenmesi,
· Amaç belirleme,
· Amaçta odaklaşma,
David Perkins ve Edward Smith düşünme becerileri eğitimi programını beş kategoride
sınıflamışlardır (Aybek, 2004): Bunlar;
9
4. Dil ve sembol kullanımını vurgulayan programlar,
10
2.1.1.5. Düşünme Hakkında Düşünme Programları:
11
İçinden konuşma: Kişinin semboller aracılığıyla kendi kendine konuşması.
Yazılı ve içinden konuşma monolog; sözlü konuşma ise çoğu kez diyalogu ifade eder.
(Vgotsky, 1985 s.202)
Yazılı dilde içinde bulunulan durumumdan doğan ve anlatıma yardımcı olan öğelerden
yoksun olunğu için, iletişim, yalnızca sözcükler ve bunların bileşimleri aracılığıyla
sağlanmak zorundadır. Bu da etkinliğin çok daha karmaşık bir sürece girmesine,
dolayısıyla taslak kullanımını gerektirir. Bu taslak bizim zihinsel sürecimizi yansıtır. Bu
zihinsel taslak içinden konuşmadır. İçinden konuşma yalnızca yazılı dilde değil aynı
zamanda sözlü dilde de vardır fakat bu kadar komplike değildir ve her zaman görülmez.
Yüklemleştirme içsel dilin doğal biçimidir ve psikolojik açıdan bu dil özneleri atar.
Yazılı konuşma da ise hem yüklem hem de özne gereklidir (Vgotsky, 1985).
Düşüncenin dilden en büyük farkı ayrı ayrı birimlerden oluşmamasıdır. “Ağaçta kırmızı
bir elma gördüm.” cümlesini düşündüğümüzde gözümüzün önüne gelen kırmızı renk,
elma ve ağaç değildir. Hepsi bir bütün olarak görülür; fakat dille, ifadesinde ayrı ayrı
dile getirilir. Yine bir konuşmacıyı ele aldığımızda, konuşmacının konuşması belli bir
süre alır fakat söyledikleri onun zihninde başından beri var olmaktadır. Fakat
konuşmada bunların ardı ardına sıralanması gerekir. Bu anlamda düşünce, sözcük
sağanağı yağdıran bir buluta benzetilebilir (Vgotsky, 1985 s. 211-212).
Düşünce hakkında düşünme eğilimi Arendt’a göre kökte yatar. Düşüncenin modern
anlayışı bilgi edinmenin çeşitli yollarıdır. Belirlilik için araştırma ideal dünyanın yapısı
ve geleceği üzerine odaklanmıştır. Ne kadar çok araştırma ve yaratıcılık olursa o kadar
çok bilgi ve olasılık olacaktır. Bu ideal dünyayı anlamak için düşünce ütopik amaçlara
12
şekillendirilince anlamını kaybeder. Sonuç olarak düşünme kavramı olarak
anlaşıldığında anlamını kaybeder ve insanı geri çeker, geliştirmez, insan aklını
hapishane haline getirir ve yaratıcılığını sınırlandırır (Arendt, 1958). Arendt’a göre
dünya yapısının sınırlarının ötesini düşünmeye ve kabiliyetlerimizi geliştirmeye,
geleceğin yararı için kullanmaya ihtiyacımız var.
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı psikolojik gelişim evrelerinde çocuklarla birlikte
çalışan Harvey Siegel, eleştirel düşünmenin genelleştirilmiş yönünün sebep
değerlendirmesiyle çok uğraşmadığını düşünür. Yani genel bir doğruya ulaşmakla çok
ilgilenmez. Daha çok sorunun kaynağıyla ilgilenir. Sharone Bailin Siegel, eleştirel
düşünmenin diğer düşünme türlerinden ayrı tutulmamasını düşünmüştür ama yeni
fikirler üretmek için analitik mantıksal ve değerlendirmeci yönleri olmalıdır
(Vansieleghem, 2005, s.7).
Zeka ölçümleri ile olumlu doğrusal ilişki gösteren eleştirel düşünme (Royalty, 1995),
kendi düşüncemizi ve başkalarının fikirlerini daha iyi anlayabilmek ve düşünceleri
açıklayabilme becerimizi geliştirmek için gerçekleştirilen etkin, örgütlü ve işlevsel bir
bilişsel süreç olarak tanımlanabilir (Chaffee, 1994). Bu sürecin en önemli özelliği,
sonunda bir yargıya ya da yoruma varılması gereken durumlarda ya da olgular
arasındaki ilişkiler hakkında fikir yürütmek gerektiğinde neden sorusunun
sorulabilmesidir. “Neden ?” sorusu bize sadece yanıtını bulmamız için sorulan bir soru
değildir. Bu soru aynı zamanda karşılaşılan yanıtlardaki nedensellik ilişkilerinin
sorgulanmasını da sağlar (Kökdemir, 2000).
Eleştirel düşünme becerileri ile akademik performans arasında olumlu bir ilişkinin
bulunması çok şaşırtıcı değildir. Daha da önemlisi, eleştirel düşünme eğitiminin,
süregelen eğitimin bir parçası olduğu durumlarda öğrenciler yalnızca akademik açıdan
daha başarılı olmakla kalmamakta, aynı zamanda toplumsal olarak da daha olumlu,
daha yardımsever davranmakta ve madde bağımlılığı oranları düşmektedir (Elias ve
Kress, 1994). İster pragmatik sonuçları, ister yaşama olumlu katkıları nedeniyle olsun,
öğrencilerin ufuklarını genişletebilmek amacıyla geleneksel eğitim yöntemleri yerine,
eleştirel düşünme ağırlıklı ve daha öğrenci merkezli eğitim modellerinin uygulanması
savunulmaktadır (Frost, 1997; Kökdemir, 2000).
13
Levy (1997), eleştirel düşünmenin ilk aşamasının dil olduğu savunur. O’na göre, dil bir
düşünme aracı olduğu gibi kişinin kendini ortaya koyduğu bir iletişim aracıdır. Toplum
iletişiminde eleştirel düşünme eğitimi doğru ilişkiler kurabilme açısından önemli ve
gereklidir.
Halpern (1988)’a göre son zamanlarda yapılan çalışmalar toplum içerisindeki birçok
insanın ve özellikle öğretmenlerin yeterince düşünmediğini ya da kusurlu düşündüğünü
göstermektedir. Halpern bu sonuçtan yola çıkarak, okullarda öğrencilerin eleştirel
düşünmeyi öğrenebilmesi ve bilgiyi yeni, değişik koşullara uygulayabilmesi için
öğretmenlerin düşünme konusunda eğitilmesi gerektiğini belirtmiştir (Aybek, 2004).
Piaget (Akt. Fisher, 1995)’e göre eğitimin en önemli amacı, geçmişte insanların
yaptıklarını sürekli tekrar eden değil, yeni bir şeyler yapabilen, üretebilen insanlar
14
yetiştirmektedir. Bunun için de, eğitim kendine sunulan her şeyi kabul etmeyen,
sorgulayabilen, eleştirebilen, üretebilen bireyler yetiştirebilmelidir.
15
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi öğretmen merkezli eğitim anlayışında daha çok
geleneksel öğrenme söz konusu iken, öğrenci merkezli eğitimde daha çok çağdaş
öğrenme anlayışı vardır. Çocuklar İçin Felsefe uygulama mantığı ile öğrenci merkezli
öğretim birebir örtüşmektedir.
I. Felsefe nedir? Felsefi düşünme biçimleri: Soru sorabilme, araştırma gibi özel bir
yaşam biçimi.
II. Felsefe ortamı: Toplumun kendi diliyle (kültür) düşünmeye çalışan insanlarının
oluşturacağı bir yaşama biçimi.
III. Filozof kimdir? Düşünebilme yeteneği kazanan insan yani; kendi özünden
kaçmayan, kendi gerçeği ile yaşayan ve onu kendi evrenine alan insan olmalıdır
(Akdemir M. 2004).
1- Büyüklerin çocuklar hakkında yaptıkları felsefe: Bu alan felsefenin bir alt dalı olup
çocuğu evrelere göre inceler. Çocuklar hakkında ve onların felsefi yeti ve becerileri
hakkındaki araştırma, analiz ve değerlendirmeler yapar (akt. Brününig 1985 s.27:
Karakaya, 2006). Çocukluk kavramın ne olduğunu düşünen düşünürler, hala net bir
16
cevap verebilmiş değillerdir. Çocukluğun ne olduğunu sorgulama belki de çocukların
gelişiminde büyük mesafeler katedilmesine yardımcı olacaktır.
2- Çocuklar için yapılan felsefe: Bu alana büyükler tarafından çocuklar için hazırlanan
programlar, öyküler, ders kitapları, çocuk kitapları girmektedir. Yalnız bu tür kitaplar
çocuklara felsefi içerikler aktarmakta veya felsefi metotlar sunmaktadır (Karakaya,
2006).
3- Çocukluk felsefesi veya çocukça felsefe: Çocuk felsefesi içerisinde çocukların kendi
düşünceleri veya kendi kendilerine veya başkalarıyla birlikte ürettikleri düşünce; bu
felsefe kendileri hakkında olabileceği gibi başka alanlarda da olabilir (Age. 27). Kısaca
bu alan sadece çocukça felsefeye dayanır. Buna “çocuksu felsefe” de denilebilir
(Englhart’tan alınmıştır: 1997 s.26. Martens 1980 s.83). (akt. Karakaya, 2006).
1970’lerde çocuk gelişimi, daha çok eğitimde ilerlemecilik, özellikle de çocuğu özgür
kılmayla ilgiliydi. Son yıllarda ilgi daha pratik olarak, program geliştirmeye ve
müfredatta araç – gereç kullanmaya yöneldi (Vansieleghem, 2005). Geliştirilen felsefi
düşünme programları aşağıda açıklanmıştır.
17
Matthew Lipman, 1960’lı yılların sonlarında, lisans öğrencilerinin muhakeme ve
yargılama açısından eksikliklerini fark etmiş ve bu konuda çalışmalar yürütmüştür. Tüm
çabalarına rağmen bu öğrencilerin düşünmelerinde dikkate değer bir düzelme
göremeyen Lipman, bir düzelme sağlamak için bu yaş grubunda geç kalındığını ifade
etmiştir (Lipman, 2003 s.1).
Bu konuyu ilgi çekici kılıp, uygulanabilir “kullanıcı dostu” haline getirebilmek için
çocukların mantığını keşfetmesiyle ilgili hikâye formatında, bir metin yazmak
gerektiğini savunmuştur. Fakat hikâye geliştirme çalışmaları sırasında hikâyelerin
yalnızca mantıkla ilgili olmasının konuyu sığlaştıracağı ve gerekli sonuçlara
ulaştırmayacağını düşünerek; hikâyelerin felsefeyi keşfetmeye yönelik olması
gerektiğine karar vermiştir. Böylece “Harry Stottlemeier’s Discovery” adlı hikâyeyi
(1974) yazmıştır. Hikâye Aristo’ya gönderme niteliğinde sözcük oyunlarını
içermekteydi (Lipman, 2003).
18
Teachers College Yayınları gibi üniversite yayınları Çocuklar İçin Felsefe programı ile
ilgili teorik kitaplar yayınlamışlarıdır (Lipman, 2003 s.2).
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı, John Dewey ve Lev Vygotsky’nin ezbere değil
düşünmeye dayanan bir eğitim düşünceleri üzerine inşa edilmiştir(Lipman, 2003).
Çocuklar bir malzemeyi inceleyip analiz etmeden, sadece kendilerine anlatılması
yoluyla öğrenemezler. Öğrenmenin, çocukların duyuları yoluyla algıladıkları dünyayı
beyinlerinde işlemesi analiz etmesi olarak ortaya konulduğunda, okulda ne
öğrendiklerini düşünmek gerekir. Ezberlemek göreceli olarak düşük seviyede bir
düşünme etkinliğidir. Çocukların kavram oluşturma, yargılama, muhakeme etme gibi
yetenekleri geliştirilmelidir.
1970’lerde programın kısa ama etkili bir şekilde denenmesinin ardından ülke genelinde
uygulanabilmesi için felsefe doktorlarının eğitimine başlandı. On yılın sonunda 5000
okulda program uygulanıyordu (Lipman, 2003).
IAPC Enstitüsü’nün yayın organı “Thinking The Journal of Philosophy for Children”
adlı dergidir. Bu dergide çok sayıda uygulama raporları ve ders raporları yer almaktadır
(Karakaya, 2006). Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı felsefeyi bir eğitim şekli
haline getirme çabası olarak düşünülmelidir (Lipman, 2003 s.4). Çocuğun anlam bulma
konusundaki açlığının tatmin edilmesi amacına yönelmiştir. Çocuklar için Felsefe
Eğitim Programı, ilk defa 1970’lerde eğitime dahil olmuştur. Ancak çok hızlı bir şekilde
19
gelişerek; son on yılda hakkındaki tartışmaları değişmiştir. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim
Programının, temel ilkesi artık sorgulamamakta olup, felsefeyi farklı içeriklerde
uygulamaya nasıl koyulacağı sorgulanır hale gelmiştir (Vansieleghem, 2005).
Tablo 2.2.’de Natasha (1996) Vygotskian Dialogues’ tan (Natasha: Vygotski Tarzı
Söyleşiler) alıntı yapılarak, Lipman’la Çocuklar İçin Felfese Eğitim Programının
gelişimi aktarılmıştır.
20
Ahlaki Etik (Ethical Inquiry) adlı eğitsel kılavuz Lisa’ nın yanında, IAPC
1977 tarafından yayınlandı.
Philosophy in the Classroom (Sınıf İçi Felsefe) IAPC tarafından yayınlandı.
Growing up with Philosophy (felsefeyle büyümek) Temple Universitesi yayınları
tarafından yayınlandı.
1978
Suki (14-15 yaş grubu için) IAPC tarafından yayınlandı.
Mark (orta okul için) IAPC tarafından yayınlanmıştır.
21
Thinking Children and Education (Çocuklar ve Eğitim Hakkında Düşünme),
Kendall/Hunt tarafından yayınlandı.
1993
Phil Cam tarafından Thinking Stories Vol. 1 (Hikayeleri Düşünme-1. bölüm),
yayına hazırlandı.
Phil Cam tarafından Thinking Stories Vol. 2 (Hikayeleri Düşünme-2. bölüm),
yayına hazırlandı.
1994
Gareth Matthews’ in The Philosophy of Childhood (Çocukluk Felsefesi) adlı
kitabı, Harvard University Pres tarafından yayınlandı.
1995 Montclair State College, Montclair State University adını aldı.
Natasha: Vygotskian Dialogues (Natasha: Vygotski Tarzı Söyleşiler), Cambridge
1996
University Pres tarafından yayınlandı.
Bu alanda Amerika’da ikinci önemli kişi ise Gareth B. Matthews’dir. Onun görüşleri de
Lipman’ın görüşlerinden pek farklı değildir. Yalnız Matthew’in görüşüne katılmadığı
noktalar vardır. Matthews, felsefeyi aynen müzik yapmak ve oyun oynamak gibi
tamamen doğal bir aktivite olarak görme görüşüne katılmamıştır (Matthews 1995:11;
akt. Karakaya, 2006).
Lipman’dan ayrılan başka bir görüşü de; çocuk felsefesini sadece Çocuklar İçin Felsefe
olarak anlamış olması ve de çocukların yaptıklarını “büyükler için felsefe” olarak da
kabul etmesidir. O bunu, büyüklere bir tutum kazandırmak ve bu tutumdan hareketle
çocukların felsefî yaklaşımlarını veya düşüncelerini desteklemelerini sağlamak
amacıyla yapmıştır. Bu vesileyle her iki gruba da (çocuklar ve büyüklere) felsefe yapma
tutumu kazandırılacağına inanmıştır(Karakaya, 2006).
22
anaokulundan on ikinci sınıfa kadar kendisine yer bulabilmektedir. Bu duruma
kurumsallık paranoyasına sıkışmış olan felsefenin kurtuluşu denilebilir.
Matthews (2001); çocukların da sık sık felsefi sorular sorduğunu, yorumlar yaptığını
ileri sürdü. Birkaç örnek:
- Ursula (3 yaşında) “Karnımda ağrı var” dedi Annesi “ uzan ve uyan, ağrın uzağa
gidecek” dedi Ursula “Acı nereye gidecek?” diye sordu.
23
- Lames “Biliyorum” dedi. Babası “Ama belki yanılıyorsundur” dedi. 4 yaşındaki
Dennis de katıldı konuşmaya ve şunu dedi. “Ama eğer biliyorsa, yanılıyor olamaz.
Düşünmek bazen yanıltıcıdır ama bilmek her zaman doğrudur.”
- 9 yaşındaki kız sordu “Baba gerçekten Tanrı var mı?” Babasının bunun çok kesin
olmadığını söyledi. Çocuk sert cevap verdi. “Gerçekten olmalı çünkü bir isme sahip.”
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı birçok çevre tarafından tepkiyle karşılaşmıştır.
Bu tepkilerin başında büyük düşünürlere ait olduğunu düşündüğümüz felsefe biliminin
küçük insan olarak nitelendirilen çocuklar için fazla sofistike olduğunu varsayılmasıdır.
Çocukların felsefe yapamayacağına yönelik inanç aynı zamanda eğitimden
beklentilerimiz ve eğitime bakışımızla ilgilidir (Matthew, 2001). Çocukluk felsefesi
çocukların düşüncelerine olduğu gibi yetişkinlerin felsefeye bakışınıda etkilemekte,
felsefenin gelişimini sağlamaktadır.
Felsefe bir bilgiler bütünü değildir. Çünkü her söylemin karşısında başka bir söylem
bulunmaktadır. Felsefe bilimsel metotlarla çelişmeyen bazı temel sorular sorarak
yapılan sorgulama metodudur. Batı geleneklerinde Plato’dan beri bu metot acımasızca
soru sormak şeklinde açıklanabilir. Bu mantıkta bir sorunun cevabı sizi ancak başka bir
soruya götürür (Magee, 2000) Bunu Plato’yu okuyanlar ve küçük çocuk sahibi olanlar
bilir.
24
Çocuklar felsefe yapar mı sorusu Plato’dan beri tartışılmaktadır. Sorunun asıl nedeni;
büyük filozofları değerlendirmek ve herhangi bir soruyu felsefi düşünceyle
değerlendirmek olarak ikiye ayrılır (Murris, 2000).
Richard Kitchener’nın karşı çıktığı üst düzey düşünce demek; Akla aykırı
durumlarla ilgili varsayımlar oluşturarak mantıklı sonuçlara ulaşma ve ulaşılan
bilgiyi benzer durumlarda kullanma yeteneği. Felsefe eğitimi görmüş çocuklar;
felsefe eğitimi görmemiş yetişkinler ve çocukların aksine kendi düşüncelerini
düşünürler, bunu diğer çocuklarla paylaşarak bunu diyalog özelliği gösterir
şekilde yaparlar. Ayrıca da felsefe yapmaya başlayan çocukla yetişkin
karşılaştırılınca çocuğun daha az yetenekli olduğu gerçeği ortaya çıksa bile bu
çocuğun felsefe eğitimi almaması gerektiğini oraya çıkarmaz. Okulda matematik
öğrenen bir çocuğu da bir matematikçiyle kıyaslamayız ve matematik yapamıyor
diye çocuğu bu eğitimden mahrum bırakmayız (Murris, 2000, s.1).
25
Felsefe hiçbir zaman profesyonellerin garantili yaşama alanı olmamıştır ki böyle olduğu
takdirde felsefe ölür. Esas önemli olan çocukların bu gibi aktivitelerin genel ruhunu
anlamalarıdır. Yani hayata felsefi bakmayı öğrenmektir önemli olan. Cleyde Evans’ın
dediği gibi felsefe eğitimiyle çocuklara; objektiflik, tutarlılık, çok yönlü düşünme, diğer
insanlara saygı gösterme, sağduyuya ve nedenselleştirme ve sadece birbiriyle ilgili
kıstaslarını göz önüne alma tanıtılmış olmaktadır (Robinson, 1995).
Soyut düşünce öyle birden bire değişmez ve gelişmez. Kavramları sofistike bir şekilde
kullanmak, onları disiplinli ve sistematik bir şekilde düşünmek demektir. Bu da felsefe
eğitimi görmemiş ve akademik eğitim almamış yetişkinler için zordur. Felsefi
sorgulama konusunda eğitim almak yaştan daha önemli bir kriterdir. Felsefe eğitimi
almayan çocuklar hakkında felsefe yapabilir veya yapamaz diye bir genelleme
bulunmayız (Murris, 2000).
Çocukların felsefe yaparken diğer avantajları grupla çalışıp işbirliği yaparak tek bir
düşünce oluşturabilmeleridir. Böylelikle tek tek bireylerin ulaşabileceklerin ötesine
geçmektedirler. Aslında soru şu olmalıdır; bütün üyelerin birbirlerini eleştirel
sorgulayabilme ve kendi fikirlerini uzun süre savunabilme yeteneğine sahip genç
üyelerden oluşan bir topluluk var mıdır? (Murris, 2000)
26
Çocuklar somut bir vakayı tartışabilirler fakat onun altında yatan felsefi disiplini
çözemezler. Theseus'un gemisi vakası zaman içinde oluşan kimliği varlık bilimsel
prensibinden yoksundur (Murris, 2000).
Aslında Kitchener doğru söyler çocukların somut örneklerden daha genel sonuçlara
ulaşarak soyutlama ve bunu diğer benzer somut vakalara uygulayamaz yani analoji
yapamazlar. Theseus'un gemisi, Gareth Mathews tarafından incelenmiştir.
“Theseus'un gemisi antik bir gemidir ve bu gemi belli bir zaman içinde tüm
tahtları yenilenmiştir. Bu geminin hala eski bir gemi olup olmadığı konusunda
tartışabilir. Eğer değilse ne zaman ve nerede eski gemi varolmamaya başladı?
Aynı zamanda bu bir kimlik sorununu doğurur. Çünkü oradan çıkan eski tahtalar
ikinci bir eski gemi yapılabilirdi. Bu da bir kimlik sorununu doğurur.”
8 yaşındaki Donald problemi şöyle ortaya koyar. Gemi gerçekten eski mi yoksa
bu eski geminin sadece bir kopyası mı? Matthews Donald’la konuştuktan sonra
bu sınıftaki bazı çocukların bu eski gemi mi yoksa insanlar mı onu eski gemi
olarak görür. Matthews çocukların bir kısmının bu ayrımı yapabildiğini fark
eder. Çocuklar sadece bu vakaya sahip olmamak üzere prensibin ayırtına
varmışlar mıdır yani prensibi başka durumlara da uygulayabiliyorlar m?
Bir sonraki diyalogta aynı problem şatolara; şatonun artık eski şato olmaması
için kaç tuğlasının değişmesi gerekir? Arabalara; arabanın artık eski araba
olmaması için tekerlek, kapı, cam, değişebilir ama motor değişmediği sürece
araba aynı araba mıdır? Örnekleri sunulduğunda alınan sonuçlar gösteriyor ki
çocuklar analoji de yapabiliyorlar. Aynı durum soyut kavramlara da uygulanmış;
örneğin insan kavramında çocukların tahtaların değişmesi ile hücrelerin
değişmesi arasında analoji kurduklarını göstermiştir (Mathews, 2001).
27
düşünüyor ve çocukların buna bağlı olarak felsefe yapamayacaklarının söylenmesinin
yetersiz olduğunu savunmuştur (Murris, 2000, s.3). Eğer çocuklar felsefi
düşünebiliyorsa, sosyal ve özel yetişkin desteği olmadan felsefi bağlamlar
yapabiliyorlarsa, düşünceleri ve becerileri desteklenebilir ve geliştirilebilir (Sharp,
1991).
Felsefe eğitimi, yüksek okul derecesindeki müfredatta akademik olarak yer bulmaktadır
fakat ortaöğretim düzeyinde henüz uygulamalara girmiştir. Fakat bu giriş varolan eğitim
sisteminin sınırlandırmalarıyla karşı karşıyadır (Sasseville, 1998).
Genel inanca göre ciddi felsefe düşünüşü; ergenlik öncesinde olanlar için uygun
olmadığını öne sürer. Bu görüşü kabul etmek için iki neden olabilir. Birincisi, felsefi
düşünce öyle bir anlam ve kavram gelişimi gerektirir ki, bu da ergenlik öncesi kişilerin
ulaşacağının ötesindedir. İkincisi okul müfredatı zaten yoğun ve felsefe gibi bir konuyu
tanıştırmak öğrencilerin kafasını dağıtır, bulanıklaştırır; hem de onların “öğrenci” yerine
“kuşkucu” olmalarına yol açabilir.
28
kullanıyorsun anlamıyorum’ ‘şimdi söylediğin önceki söylediğinle uyuşmuyor’
Okul dışında ise, anne – babalar, sınıfta yapılan tartışmaların yemek masasında da
devam ettiğini rapor ettiler. Çocuklar yeni düşünme becerilerine evde de
başvuruyor.
Çocuklar İçin Felsefe, John Dewey ve Lev Vygotsky’nin ezbere değil düşünmeye
dayanan bir eğitim düşünceleri üzerine inşa edilmiştir (Lipman, 2003). Dünyada
uygulanmakta olan erken çocukluk eğitim programlarından bazıları şöyle sıralanabilir
(Koçak, 2000, s.109- 112).
29
• Kısa Florida Okulöncesi Eğitim Programı
Yetişkin olma yoluna girmekte olan çocuğun hayatında görüş alışverişi, tartışma önemli
bir yer tutmaya başlar. Bunun sonucu olarak çocuklar, birbirlerini daha iyi
anlayabilirler. Başkalarının görüş açılarına göre düşünebilirler. Harekete geçmeden
önce düşünüp tartma, zihni tartışmaya tabi tutma görülür. Olasılıklar göz önünde
tutulur, teoriler geliştirilir, varsayımlar yapılır, eleştirel bakış açısı gelişir (Charles,
1992).
Mantık yürütme, hipotez kurma, tümevarım, tümdengelim gibi soyut düzeyde zihinsel
işlemler yapılabilir. Çocuğun düşünceleri, somut işlemler döneminde olduğu gibi,
mevcut durumun verileri ile sınırlı kalmayarak olasılıkları değerlendirebilir (Charles,
1992).
Son 20 yılda Piaget’in psikolojik deneylerden çıkardığı sonuçları yorumlamak için çok
sayıda araştırma yapılmıştır. Margeret Donald’a göre yanlış olan deneyler değil
deneylerden çıkarılan sonuçlardır (Donaldson, 1978, s.23). Bu sonuca ulaştırılan
ampirik kanıt çocuk için anlam taşıyan benzer durumların oluşturulmasıyla birbirine
benzer deneyler inşa edilmesiyle elde edilmiştir (Donaltson 1978 s.23, Susherland 1992
s.15). Örneğin, çocukların bir başkasının gözünden ne kadar bencil olduklarını
göstermek için Piaget 8 yaş altı çocukların bir başkasının gözünden olaylara
bakamadığını ispatlayan bir deney yapmıştır. Bu deneyde çocuk üç faklı dağın üzerinde
bulunduğu bir masada oturur, yuvarlak masanın bir başka noktasına bir bebek
yerleştirilir. Çoğu çocuk bebeğin ne gördüğünü tahmin edememiştir. Donaldsun;
Piaget’in vardığı sonuçların çocukların imgelemlerinde tahayyül edemeyecekleri
sonucuna katılmaz (Donaldsun 1978 s.41). Kendi çocuğumla ilgili birçok kanıtım var
örneğin çocuğum 18 aylıkken radyatörün üzerinde duran bebeğine uzanıp “lala sıcak”
demişti. Gelişim teorilerinin sorgulayarak kabul edildiği varsayıma göre; bütün bu
sürecin hedefi olgunluktur. Her etap daha iyi daha olgun bir sonraki etaba ulaşır
(Murris, 2000).
30
Piaget (1969) soyut işlem düşüncesini şöyle nitelemişti: “... somut olandan, burada
olmayana ve geleceğe yönelik ilgi doğrultusunda kurtulma. Bu, büyük düşüncelerin ve
kuramların başlamasının çağ, aynı zamanda şimdiki gerçekliğe uyum sağlamanın
zamanıdır.” Piaget bunu ayrıca şöyle betimledi: “...somut ve şimdiki gözlemlerden
çıkan önermeler hakkında varsayımlar ileri sürmeyi ve akıl yürütmeyi sağlayan bir
düşünce dönüşümü” (Akt: Gander ve Gardiner, 1998, s.425).
Piaget’in çalışmasına yapılan en büyük eleştiri çocukların düşünme şekline ilişkin tek
yönlü bir bakış açısıyla bakmasına ilişkindir. Piaget matematiksel düşünceyi paradigma
olarak kullanır. Egan’a göre bir öğrenci olarak çocuğun öteki yarısı(yaratıcı yönü) ihmal
edilmektedir (Egan, 1988-1992-1993; akt. Mathews, 2001).
Piaget’e göre bilişsel gelişim refleks düzeydeki tepkilerden olgun bir insanın tepkilerine
kadar birbirini izleyen dört dönemlik bir süreçtir. Bu dönemler:
4.Soyut İşlemler Dönemi (Formal Operational Stage): (12 yaş ve üstü) (Ramazan,
2000).
• Deneylerin, çok ince noktalara dikkat çekme ve böylece çok özel sonuçlar
çıkarabilme imkânı vardır.
31
• Çocukların deneyimledikleri olaylara bizi şaşırtan tepkilerini gözler önüne
seriyordu
Piaget’e göre henüz işlem öncesinde olan çocukların felsefe yapmaları mümkün
değildir. Fakat yapılan gözlem ve araştırmalar sonrasında görülmüştür ki çocuklar
felsefe yapmaktadırlar. Buradaki iddialar nispeten bile doğruysa Piaget’in deneylerinin
getirdiği sonuçların eğitim sistemimize ya da çocuklara yaklaşımımızda bizi etkisini
kısıtlı bir duruma getirmek durumundayız.
Piaget ve Inhelder, raporlarında, beş ile on üç yaş arası çocukların (Robinson, 1995);
III. Bir mısır tanesinin patlaması gibi olaylara çocukların verdikleri tepkilerin dört
farklı temel düzeye ayrılabildiğini iddia ederler.
32
Bu üçü şu alt gruplara ayrılırlar:
Çocukların atom kuramı muhteşem bir düşünsel yapı içerir. Aslında bu yapı felsefi
anlamda kurulmuştur. Sadece gerçek dünya için (HK) Hacmin Korunması düşüncesinin
yanlış olması, bizi bu yapının düşünsel güzelliğini göz ardı etmeye itmemelidir. Piaget
ve Matthews arasındaki en büyük farklılık ise şudur; Piaget tüm normal çocuklarda
gözlenebilen yaş bağlantılı bir zihinsel gelişim düzeni ararken ve hatta bu yaş bağlantılı
düzeni “kurmaya” çalışırken; Matthews, bu düzen dışındaki Felsefi düşünceleri
irdelemektedir (Mathews, 2001).
33
bazen doğru şeyi, doğru bir sebeple ya da en azından iyi bir sebeple, tam anlamıyla
ahlaki bir sebeple yapabildiklerinin gözlemlenmesidir (Mathews, 1980).
34
çocuk, gelişimini engelleyen ve eski değer yargılarından oluşan “duvar”la
karşılaştığında bu “duvar”ı kendi kendine aşmayı başarmalıdır (Temel, 2005). Lipman,
Reggio Emilia’daki “Duvar”ın Çocuklar İçin Felsefe eğitiminde düşünme gelişimine
engel olan ezberciliği sunmuştur ve gelişimin önünde birebir etkili olduğunu
savunmuştur.
Reggio Emilia’da Çocuklar İçin Felsefe Eğitim de olduğu gibi; eğitimcilerinin gözünde
çocuk; güçlü, zengin yetenekli ve yaratıcıdır. Bütün çocukların potansiyeli, merakı ve
ilgisi vardır. Her çocuğun da öğrenmeye ve gelişmeye hakkı vardır. Bu özelliklerini
kullanabilmesi için çocuğun sosyal etkileşime ihtiyacı vardır. Çocuklar ve
öğretmenlerle beraber aile ve toplum da eğitim sürecindeki temel kahramanlardır.
Okulda küçük grup çalışmalarına ve hep beraber yürütülen projelere önem verilir.
Çocuklar bildikleri şeyler hakkında konuşur, modeller grafikler gibi birçok araç
kullanır, fikirlerini açıklar ve bir şeyi başkasına açıklamazsan o şeyi biliyor
sayılmazsın" fikrini savunurlar. Çocuklar kendi istedikleri etkinliği seçer fakat aynı
zamanda küçük gruplarla da çalışma yaparlar. Aynı zamanda daha az konu hakkında
daha derin bilgi edinirler. Grup çalışmaları çocukluk felsefesinin temelini oluşturur ve
grupların işleyişinde aslolan grubun kendi dinamiğidir. Çocukların özerk hareket
etmeleri esastır.
Reggio Emilia okullarında eğitim çocukların gerçek hayatlarıyla doğrudan bir ilişki
içindedir. Sınıf ortamı çocukların fikirlerini birbirleriyle paylaşabilmeleri için olanaklar
sağlamaktadır. Günlük aktiviteler esnasında öğretmen çocuklarla küçük gruplar halinde
çalışmak için yeterince zamana sahiptir ( Aslan, 2005).
Yaratıcı ve üretici düşünmenin gelişiminde imgenin çok önemli yeri vardır. Aslında
çocukların imge dünyası, sanatçılar ve bilim adamları gibi zengin ve geniştir. Ancak
her gün her çocuk televizyon karşısında genellikle çizgi filmleri seyretmekle saatler
geçirir. Bu yolla çocuklara verilen zarar bir nükleer savaş tehlikesinden daha fazladır.
Çocuklara hiçbir zaman etkisi yok edilemeyecek zarar, imgelerinin kirletilmesi,
zehirlenmesi ve yok olmaya başlamasıdır. Eğitimle ilgilenen bütün kişilerin bu vahşet
ve şiddet propagandası konusunda dikkatli olmaları gerekir. Günümüzde çocukları
35
imgelerini kullanmaya yönelten Reggio Emilia gibi çok az sayıda okul bulunmaktadır
(Temel, 2005).
Sonuç olarak; Reggio Emilia yaklaşımı, işbirliğine dayalı felsefesi, kullandığı farklı
teknikler ve yaratıcılığa verdiği önem ile dikkati çeken bir düşünme eğitimi felsefesidir.
Bu felsefe ile yetişen çocuklar bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini etkin bir şekilde
tamamlamaktadırlar (3. Reggio Emilia Study Group Notları, Kasım, 2004). Çocuklar
İçin Felsefe eğitimi, Reggio Emilia okullarında etkin kullanılabilen bir yöntemdir.
Çünkü çocukların işbirliği geliştirmelerine olanak sağlamakta ve düşünme gelişimini
destekleyerek, sorgulayarak isteklerini keşfetmeyi geliştirmektedir.
Aktif öğrenme son yıllarda dünya çapında etkin bir eğitim sistemi haline geldi.
Yaşayarak- yaparak öğrenme olarak tanıdığı aktif öğrenme; çocuğun objelerle direkt
olarak tanıştığı, insanlar, fikirler ve olaylarla doğrudan ilişki içinde edindiği
deneyimlerini yorumlayarak yeni anlayışlar geliştirdiği bir öğrenme şeklidir.
Çocuklar İçin Felsefe Eğitimİ, Dewey’in ezbere değil düşünmeye dayanan eğitim
düşünceleri üzerine inşa edilmiştir (Lipman, 2003).
Çocuğun kavramları, ilerleyen basamaklar halinde sağlam olarak kurması için aktif
öğrenmenin beş temel unsuru vardır: (Dewey, 1997)
• Materyaller
• Malzemeleri Kullanma
• Seçim
• Çocuğun Dili
• Yetişkin Desteği
36
Çocuğun nesnelerle doğrudan ilişkisi ve onları kullanırken veya değiştirirken çıkan
sonuçları zihinsel olarak yorumlaması ve yorumlarını daha bütünleşmiş bir dünya
görüşüne oturtması gerekir. Bu zihinsel süreci harekete geçirmek için, çocukların
deneyimleri hakkında konuşmaları, neyi, neden ve nasıl yaptıklarını kendi kelimeleriyle
anlatmaları teşvik edilmelidir. Dil gelişimleriyle bilişsel gelişim içiçe olduğu için
çocukların konuşmasına her zaman fırsat tanımak yeni öğrenme deneyimlerine yol
açacağı gibi, çocuğun gelişim sürecini takip etmemizi kolaylaştıracaktır (Dewey, 1997).
37
Sokrates düşünme yeteneğinin Locke’un savunduğu Tabula Rasa- boş levha fikrinden
farklı olduğunu ve çocuğun doğuştan getirdiklerinin ortaya çıkarılmasıyla oluştuğunu
savunmuştur. Çocukluk felsefesi varolan kapasitenin kullanımının sağlanmasıyla ilgili
bir eğitim sistemidir. Chormsky, dilin varolan bir düşünme potansiyeli olduğunu ve
eğitimle geliştirilebileceğini öne sürmüştür. Bu görüşteki bazı isimler arasında Jacques
Derrida gibi post yapısalcılar ve Claude Levi-Strauss sayılabilir (Cook, and Newson,
1996).
38
Harp Okulu’nda yapılan bir ankette, öğrencilerin öğrenme yaklaşımlarının % 53
bağıntısında ortanın üzerinde oldukları gözlenmiştir. Erişilen bu bulgu; yaratıcı
düşünme eğitimi sorunsalının (problematiğinin) çözümlenmesinde bize bir durum
saptaması ve değerlendirme olanağı vermektedir (www.gadef.net).
Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi, John Dewey ve Lev Vygotsky’nin ezbere değil
düşünmeye dayanan eğitim düşünceleri üzerine inşa edilmiştir (Lipman, 2003).
Düşünme eğitimi çocuklar için felsefe eğitiminde esas amaçtır. Bununla birlikte
uygulama tekniklerinde oluşturulan sosyal yapıyla çocuklar kendini ifade edebilmekte,
dil aracılığıyla iletişime geçmektedirler. Vygotsky’nin teorisi hakkında aşağıdaki
maddeleri sıralayabiliriz:
Tüm yüksek zihinsel işlemlerin sosyal temelleri vardır, bunlar daha sonra
içselleştirilir.
Ona göre en önemli kültürel araç olan dil, yüksek zihinsel işlemlerin
düzenlenmesinde ve düşüncenin gelişiminde temeldir.
Sosyal etkileşimin bilişsel gelişimle olan ilişkisine Vygotsky, farklı bir açıdan
bakmaktadır.
39
- Yetişkin, bir problemi çözmeye çalışan çocuğa henüz repertuarında olmayan
yeni yollar sunmakla görevlidir.
Bu ölçütler şunlardır:
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı her seviyeden öğrencinin bir bölümünü yüksek
sesle okuduğu, ilgili sorular sorduğu ve bunları tartıştığı benzersiz bir eğitim
programıdır. Bu metodoloji eğitmenler tarafından çocukları demokratik bir toplumun
40
parçası olmaya hazırlayan birlikte eleştiri yapmayı, görüş ve yargıların dikkatli şekilde
ifade edilmesini içeren bir yaklaşımdır (Lipman, 2003).
Çocuklar için Felsefe eleştirel düşünme aracılığı ile ortak bir bakış geliştirerek, sosyal
becerileri destekler ve toplum araştırmasına olanak sağlar. Daniel şöyle ifade eder:
toplum araştırması, gençlerin kendilerine bir yer edinmesine yardımcı olur. İyi
alışkanlıklar sağlar, karakteri güçlendirir, özel ve genel iyilikleri birleştirir. Kısaca
toplum araştırması, çocuktaki olumlu sosyalleşmeyi yansıtır (Vansieleghem, 2005).
41
Arendt’in gecikmişlik üzerine görüşünü açıklamak için Levinson William Faulkner’e
başvurur. William “geçmiş hiçbir zaman ölmez, hatta geçmiş bile değildir” der. Diğer
bir değişle, ayak bastığımız dünya için sorumluyuz, bu dünyayı biz inşa etmediğimiz
halde. Gecikmişlik deneyimi kafamızı karıştıracak, ihtiyaçlarımızı ve amaçlarımızı
sorgulayacaktır. Amaçlarımızı arıtmamız ve ihtiyaçlarımızı belirlememiz gerek.
(Vansieleghem, 2005).
Eleştirel düşünme becerileri ile akademik performans arasında olumlu bir ilişkinin
bulunması çok şaşırtıcı değildir. Daha da önemlisi, eleştirel düşünme eğitiminin,
süregelen eğitimin bir parçası olduğu durumlarda öğrenciler yalnızca akademik açıdan
daha başarılı olmakla kalmamakta, aynı zamanda toplumsal olarak da daha olumlu,
daha yardımsever davranmakta ve madde bağımlılığı oranları düşmektedir (Elias ve
Kress, 1994). İster pragmatik sonuçları, ister yaşama olumlu katkıları nedeniyle olsun,
öğrencilerin ufuklarını genişletebilmek amacıyla geleneksel eğitim yöntemleri yerine,
düşünme ağırlıklı ve daha öğrenci merkezli eğitim modellerinin uygulanması
savunulmaktadır (Frost, 1997; Kökdemir, 2000c).
42
ve akıl yürütme becerisine sahip, sistemli düşünebilen, ölçüm ve karşılaştırma
yapabilen, iletişim ve işbirliği becerisi yüksek bireyler yetiştirilebilir (Kökdemir, 2003).
Lipman’a göre, Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi kendini ifade etme, iletişim ve düşünme
becerileri geliştirmek için kullanılmalıdır. Bir kaç araç – gereçle kişi kendini ve
diğerlerini sorgular bu da düşünme olasılıklarını ortaya çıkarır. Düşünen birey empati
kurabilir ( Lipman, 2003).
43
hikâyelerin içinde sunulur. Diğer bir taraftan, tartışma devam eder. Kısa hikâyeler;
çocuklar etik, politik, özgürlük, adalet ve eşitlik kavramlarına uygun anlamlar
yansıtmakta cesaretlendirmeyi amaçlar. Ayrıca toplum araştırması ya da merakı
çocukların bu kavramları uygulamasına olanak sağlar. Bu metot bağlantılar ve ayrımlar
yapmayı, iyi nedenler vermeyi, iyi soru sormayı, mantıklı davranmayı, ayırım yapmayı,
farklı görüşler sunmayı ve neden – örnek verip test etmeyi kapsar. Felsefe öğretimi,
çocukların ihtiyaç duyduğu ve kullanabileceği davranışlar, stratejiler ve beceriler
geliştirmeyi kapsar. Düşüncelerini eyleme dönüştürmede ve doğru sorular sormada
yardımcı olur.
Çocuk felsefesinin genel amacı, toplumdaki her üyenin sesini kapsamaktır. Çocukların
bilgisi değerlidir çünkü yetişkinler soru sorma yeteneğini kaybetmişlerdir ancak
çocuklar durmadan soru sorarlar. Araç kullanma kapasitesi, stratejileri kullanma,
araştırma ve katılma, demokratik toplumun temel taşlarıdır. Çocuk felsefesi de eleştirel
düşünme ve konuşmaya, çocukları özgür bırakmak için gerekli koşullara dayanır
(Matthews, 1980).
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı müfredat içerisinde dahil edilebileceği gibi
oturumlar halinde de uygulanabilir. Bir öğretim tekniği olarak var olan düşünme
potansiyelinin ortaya çıkarılmasında nasıl bir vazifesi olduğunu incelemek için
öncelikle öğretimde strateji mantığını çözmek gereklidir.
44
Yöntem: Bir ünite içindeki bazı davranışları kazandırmak için bir veya birkaç ders
süresi için yapılan etkinliklerdir.
Taktik: öğrencilere hâkim olmak ve öğrencilerin konuya olan ilgilerini artırmak için
yapılan etkinliklerdir (Toker, 2003 s.7-8). Şekil 2.2.’de ilişkileri görülmektedir.
Öğretim yöntemleri öğretmen veya öğrenciyi eksen alması durumuna göre öğretmen
merkezli ve öğrenci merkezli olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Öğretmen merkezli
yöntemde aktif olan öğretmendir. Öğretmen bilgiyi aktarır, öğrenci dinler ve öğrenmeye
çalışır. Öğrenci pasiftir ve alıcı durumdadır. Öğretmenin derste çok soru sorması ve
öğrencilerin derse katılımını sağlaması, onlardan aldığı cevapları toparlayıp özetleyerek
sonuca gitmesi dersi öğrenci merkezli hale getirmez. Bu durumda ders yine öğretmen
merkezli bir derstir (Toker, 2003).
45
öğretim etkinlikleri tesadüflere bırakılamaz. Öğretim metotları, öğrenmenin etkili bir
şekilde gerçekleşmesinde önemli bir rol oynar (Toker, 2003).
Öğrenmenin gerçekleşmesi ile eş öneme sahip diğer bir faktör ise, öğrendiklerimizi
akılda tutabilme ve bunları günlük hayatta kullanabilmedir. Farklı öğrenme yaşantıları
ile elde ettiğimiz bilgilerin hatırlanma ve tekrar kullanılma oranları ise şu şekilde
verilebilir (Doğan, 1997).
Okuduklarımız % 10
İşittiklerimiz % 20
Gördüklerimiz % 30
Görüp işittiklerimiz % 50
Söylediklerimiz % 70
Söyleyip yaptıklarımız % 90
46
çıkarak öğretim yöntemi kavramı, öğrenme çevrelerinin oluşturulmasında ve bir ders
boyunca gerçekleştirilecek etkinliklerin belirlenmesi olarak tanımlanabilir. Bu
çerçevede, öğretmen uygun öğretim stratejilerini belirledikten sonra öğretim yöntemleri
hususunda karar vermelidir. Şekil 4’de farklı yöntemlerin beş strateji ile olan ilişkisi
görülmektedir.
ÖĞRETİM
BECERİLERİ
47
• Problem-çözümü ile uğraştığı,
Etkili bir erken çocukluk eğitiminin hedefleri şöyle sıralanabilir (Koçak, 2001).
48
• Çocukların duygularını ifade edebilmelerinin gelişimini sağlama,
Felsefe tarihinin ünlü düşünürü Sokrates M.Ö. 470 veya 469 yılında Atina'da doğdu;
399'da öldürüldü (Hilav, 1981). Sokrates için her şey insandan ibarettir. Bu sebeple
hayatını, insanları ve kendini incelemekle geçirmiştir. Yetiştiği dönemde, Atina her
bakımdan zor şartlardadır. Çevreden buraya gelen halk (köylüler) çalışmanın adiliğini,
zevk ve sefaletin lezzetini öğreniyorlardı. Sokrates, hayatı boyunca bu kötülüklerle
mücadele etmiş bilge bir kişidir. Yalnız O, kendisinde hiç bir çeşit bilgelik
hissetmiyordu. Sürekli olarak kendi bilgisizliğini, hiçbir şey bilmediğini söylüyordu
(Aydın, 2001).
Sokrates kendisi hiçbir şey yazmadığı için O'nun fikirlerini öğrencileri Eflatun'un
Diyaloglar'ı ile Xenophon'un "Sokrates'ten Anılar" isimli eserinden öğreniyoruz (Aydın,
2001).
49
2.7.1. Sokrates'in Düşünceleri
Sokratik konuşma 20. yüzyılda, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Alman filozof
Leonard Nelson’un öncülüğünde geliştirilmiştir. O zamandan bu yana çeşitli Avrupa
ülkelerinde çocuklar, öğrenciler ve yetişkinlerin yer aldığı gruplar halinde
uygulanmakta çeşitli öğrenim programlarına esin kaynağı olmaktadır. İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra özellikle Almanya ve Hollanda’da Sokratik Diyalog gruplarına
katılım giderek çoğalmıştır (Cevizci, 1994).
Platon’dan etkilenen Nelson, Sokratik Konuşma nedir sorusu karşısında; “kendimi nasıl
keman çaldığı sorulan bir viyolonist gibi çaresiz hissediyorum: o da sanatını pekala icra
50
edebilir; kemanın nasıl çalındığını kavramlarla açıklamayı beceremez.” (Birnbacher D.
ve Diğerleri. 2006).
Ön şartı; düşünce, fikir üretme, ortak akıl veya düşünme süreci için motivasyon
oluşturma (çocukların ilgi, alaka ve merak gücünü artırma), ortak keşif, delil getirme ve
arka planı sorgulamadır (Karakaya, 2006). Sokratik konuşma’nın tam olarak hangi
felsefi anlayışa tekabül ettiği en azından şimdilik söylenemez. Öte yandan, en temelde
akla yönelik bir güven yattığı kesindir. İlhamını Sokrates’ten (ve Platon
diyaloglarından) almış, özellikle –Kant’a dayanan- eleştirel felsefeden etkilenmiştir.
Olabildiğince düzgün işleyen çok özneli bir iletişim ortamı sağlayarak uzlaşmaya
yönelmeyi ciddiye alan bir çalışma tarzıdır (Birnbacher ve Diğerleri2006).
51
Sokratik (Buldurma yöntemi) konuşma; "Önceden düzenlenmiş bir dizi (takım)
sorularla öğrencilerin bildiklerinden hareket ederek ona yeni bilgiler öğretme temeline
dayanan bir öğretim yöntemidir (Aydın, 2001).
Splitter ve Sharp şöyle düşünür: her bir diyalog şartı, farklı görüş ve bakış açılarının
birbirine kucaklamasıdır. Diyaloglu bir kavramda, çocuklar bir problem hakkında
düşünmenin birçok yolu olduğunu keşfederler ve problemin ne olduğunu tam olarak
açıklamak, problemin bir parçasıdır ( Splitter ve Sharp, 1995).
Bir Sokratik Konuşma’ya katılanlardan beklenenleri kısaca ama yine de yeterince geniş
kapsamlı olarak şöyle belirtebiliriz. Konuşmacılar kendi düşüncelerinin anlaşılır bir
dille ifade etmeye, diğer konuşmacıların düşüncelerini anlamaya ve hem kendi hem de
başkalarının düşüncelerini eleştirel bir bakışla sınamaya hazır olmalıdır. Tartışılan soru
ya da önerme hakkında gerçekten ne düşünüyorsa onu söylemeli, aslında ikna
olmadıkları bir tezi sırf tartışma heyecanının tatmak uğruna savunmaya
kalkışmamalıdırlar; mesele “düşünme ve konuşmanın Dürüstlüğü”dür. Bunun için bir
takım filozofların neler dediği bilmek gerekmez; amaç felsefe tarihiyle ilgilenmek değil,
özerkçe felsefe yapmaktır (Birnbacher ve Diğerleri, 2006).
52
Nasyonal Sosyalist rejim tarafından dağıtılmış, 1949’da yeniden faaliyete geçmiştir.
Ayrıca, Sokratik yöntemle yine Gustav Heckmann aracılığıyla tanışmış olan Detlef
Horster, Niedersachsen Halk Yüksek Okulları Birliği bünyesinde yetişkin eğitimi
alanında çalışan öğretmenlerin katıldığı Sokratik Konuşmalar yapmaktadır (bazı
değişikliklerle) Sokratik Konuşma artık bazı halk yüksek okullarının eğitim
faaliyetlerinden biri olmuştur (Birnbacher ve diğerleri, 2006).
Felsefi Politik Akademi yılda üç kez Almanya’daki çeşitli eğitim tesislerinde bir hafta
süren seminerler düzenler. Ortalama on kişilik dört ayrı çalışma grubu birer Sokratik
Konuşma yapar bu seminerlerde. Ayrıca hafta sonu seminerleri de
gerçekleştirilmektedir. Katılmak için belli bir çevre ya da gruba dahil olmak gerekli
değildir. Yılda bir kez Sokratik Konuşma’nın teori ve pratiğini konu alan hafta sonu
toplantılarından çıkan sonuç ve ürünler, çeşitli makalelerin toplandığı Sokratisches
Philosophieren [ Sokratik Felsefe ] adlı kitap dizisinde yayımlanmaktadır. Toplantıların
organizasyonunu Felsefi Politik Akademi ve Sokratik Felsefe Derneği [ Gesellschaft für
Sokratisches Philosophieren- GSP ] üstlenmiştir (Birnbacher ve Diğerleri, 2006).
Muhtemelen zamanla Sokratik Konuşma biraz daha tamamlanmış bir kuramsal temele
sahip olacak ve uygulamada da gelişmeler görülecektir. Bunu sınarken bir konuşmayı
53
Nelson/Heckmann geleneğinde gerçek bir Sokratik Konuşma sayabilmek için mutlaka
yerine gelmesi gereken şu dört ölçüte dikkat edilmelidir: (Birnbacher ve diğerleri,
2006).
3. Konuşma sırasında gündeme gelen bir alt soruyu çözüme ulaşana kadar ele
almaya devam etme: Bunun başarılabilmesi için hem tüm konuşmacıların büyük bir
irade göstermesi hem de aklın kendine güvenebilmesi gerekir. Yani konuşma grubu iş
zorlaşsa bile vazgeçmemeli, ama gerektiğinde de telaşa kapılmadan ve tekrar söz
konusu alt soruya dönmek üzere başka bir yolda sakince ilerlemelidir.
54
2.7.4. Bir Felsefe Yöntemi Olarak Sokratik Konuşmayı Erken Çocukluk
Döneminde Uygulama
Mayles (1995)’e göre, okul öncesi dönemde sınıflar, öğrenci ve öğretmenin birlikte
yaşamı paylaştığı, esnek, dinamik, ilginç, büyük mekanlar olma durumundadır. Sınıflar
çocukların ilgi ve gereksinimlerine uygun eğitim etkinliklerini uygulamalarına olanak
vermeli, bu etkinlikler için gerekli araç gerecin estetik yönünü ve işlevselliğini bir
bütünlük içinde birleştirmelidir (Akt. Çağlar ve Kurtuluş, 2003).
Genel olarak çocuklar için felsefe öğrenci ve öğretmenin birlikte sürdürdüğü bir grup
etkinliğidir. Kısa bir hikaye, resim, şiir ya da herhangi bir uyarıcı ile eğitim verilir. Tüm
sorular kısaca tartışılır ve seçilen bir problem üzerinde durulur.
Daha iyi bir gelecek için çocuklar birer umuttur. Yegane umudumuz bu olduğu için onu
kontrol etmeye çalışırız ve bu aşamada çocuklarımıza zarar verebiliriz. Eğitim
programları her çocukta bulunan yenilik ve devrimciliğe karşı hazırlıklı olmalıdır
(Arendt, 1977).Var olan bu yenilik, merak ve heyecanın yok olmaması için çocukların
desteklenmesi gerekmektedir. Bu desteği heyecan ve merak duygusuna dayalı olan
Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi sağlayabilir.
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı’nın görkemli yaşlı hanımı olarak tanınan Ann
Margereth Sharp; IAPC organizasyonundaki ana karakterlerden biri ve Çocuklar İçin
Felsefe Eğitim hikâyelerinin yazarına göre; Çocuklar İçin Felsefe Eğitim programının
yeni uygulamaya başlanacağı durumlarda geleneksel eğitim yeniden düşünülmelidir.
Buna göre;
1. Öğretmenin rolü,
2. Müfredat,
3. Değerlendirme sistemi,
6. Sınıf dizaynı,
55
7. Eğitimin ana amaçları,
9. Değerlendirme.
56
Matthew Lipman’ın ‘Pixie’ programının ‘Zeyno’adıyla Türkçeye uygulanması
çalışmalarını tamamlayan Direk, 9- 12 yaş grubu çalışmaları için ‘Zeyno programını
hazırlamıştır. Türkiye Felsefe Kurumunun izniyle uygulanabilen program temelde 10-
12 kişilik öğrenci grubu ile felsefi bir formasyonu bulunan bir öğretmenin okullarda ve
felsefe kulüplerinde kullanması için düşünülmüştür. Bununla birlikte grup
çalışmalarında kullanılacağı gibi bireysel çalışmalarda da kullanılabilineceği
belirtilmiştir (Direk, 2002).
Grup tartışması yapma olanağının bulunmadığı durumlarda çocuk öyküden bir bölüm
okur, sonra bu kitaptaki o bölüm ile ilgili açıklamaları okuyarak sorular bölümünü
yanıtlamaya çalışır. İlgisini çeken konular hakkında çevresindekilere bazı sorular
sorabilir. Çocuğun eğitimiyle ilgilenen yetişkin, soruyu hemen yanıtlamaya
girişmemelidir. Uygun davranış, çocuğa uygun sorular yönelterek, o sorunun yanıtını
kendisi buldurmak, mutlak ve değişmez doğrular olduğu izlenimi vermekten
kaçınmaktır. Amacımız, çocuğun merak ve ilgisini yitirmeden araştırmayı sürdürmesini
sağlamak olmalıdır.
57
Gestalt’a göre; sorgulama ve toplum gibi büyük kavramlar bir araya gelerek bütüncül
bir yaklaşım oluşturulmuştur (Saran& Neisser 2004).
2.7.4.2.2. Ortam
Dershane havasından uzak, ferah, sevimli, öğrencileri yuvarlak bir masa etrafında,
birbirlerinin yüzlerini görebilecek şekilde oturabilecekleri bir oda ya da salon olmalıdır.
Öğretmen de bu grubun bir elemanıdır, oturduğu yerde bunu göstermelidir. Bu nedenle
öğrencilerin arasında oturur (Direk, 2002).
Sokrates yönteminin başarılı bir şekilde uygulanması için öğrencilerin "U" ya da hilal
biçiminde oturmaları uygundur. Böyle bir oturma düzeninde tüm öğrenciler birbirlerini
ve öğretmeni rahatça görüp duyabilirler. Öğrenci ve öğretmenin birbirlerini rahat bir
şekilde görmeleri iletişimin daha iyi olmasını sağlayabilir (Aydın, 2001).
Öğretmenin sınıftaki temel görevi, etkili bir öğrenme için gerekli sınıf koşullarını
oluşturmaktır. Bunlardan biri de sınıftaki duygusal havadır. Sınıfın havası, özellikle
ilişkilerde gözlenebilir. Bu hava gergin, resmi, otoriter olabileceği gibi, samimi, sıcak
ve demokratik de olabilir. Sınıfın havası sınıftaki öğrenme ve öğretme etkinliklerini
olumlu ya da olumsuz bir biçimde doğrudan etkiler. Öğretmen sınıfta etkili bir
öğrenme-öğretme sürecinin gerçekleşebilmesi için rahat bir psikolojik ortam
58
oluşturmalıdır. Tüm öğrencilerin kaygı ve korkudan uzak derse katılımını sağlamalıdır.
Otoriter bir hava sınıftaki etkileşim ve iletişimi en düşük seviyede tutarak öğrencilerde
endişe ve gerginlik yaratıp, onların sağlıklı bir şekilde düşünmesini engeller
(Büyükkaragöz ve Çivi, 1999).
Soru sorma düşünmeyi ateşleyen bir yöntem olarak kabul edilir. "İnsanların düşünmesi,
daha çok soru işaretleri oluşturarak meydana gelmektedir. Düşünme bir konu üzerinde
sorular sorulmaya başlandığı andan itibaren oluşmaya başlar. Öğretmen kendisi bizzat
düşünceyi uyarıcı sorular üretmek zorundadır. Sorular düşünmeyi ateşleyici nitelikte
olmalıdır. Yüzeysel sorular, yüzeysel anlamaya yol açar ve öğrencinin düşünmesini
engeller (Daniel, 1998).
Çocuklar İçin Felsefe çalışmalarında öğretmen, öğretmen olmaktan çok bir tartışma
yöneticisi durumundadır. Bilgisiyle öğrenciler üzerinde bir otorite kurmaya çalışmaz. O,
bütün doğruları elinde bulunduran biri değildir. Eğer öğretmen beklediği yanıtı ya da
fikrini öğrencilere belli ederse çocuklar hemen onun düşüncesini kabul edip o konu
üzerinde kafa yormayı bir kenara bırakırlar. Oysa yapmak istediğimiz, belli sonuçlara
ulaşmaktan ya da problemleri çözmekten çok bunlara hangi yollardan ulaşabileceğimizi
bulmaya çalışmaktır. O nedenle alıştırmalara bir cevap anahtarı verilmemiştir. Her
alıştırmanın mutlak doğru bir cevabı olmasından çok tartışmalara çok yeğlenmiştir
(Direk, 2002).
Felsefe yapmak veya düşünsel içerikli konuşmalar yapmak öğretmen için yeni bir
görevdir. Bunun için öğretmenler konu hakkında iyi bilgilenmeleri, çocuklarla felsefî
konuşma yapabilecek bir konuma gelmeleri gerekmektedir. Bunu yaparken de ilgilerini
bu yöne kaydırmaları, var olan bilgilerini güncelleştirmeleri, bunları konuyla
bağdaştırmaları, çocuk merkezli çalışmalara önem vermeleri, şeffaf ve verimli
konuşmalar yapmanın yollarını bilmeleri gereklidir. Dikkat etmeleri gereken başka bir
husus da, doğrudan bilgi vermek yerine felsefî konuşmalarla bilgiyi özümsetmek, bilgi
yollarını elde etmeyi içselleştirmektir. Ayrıca öğretmen kendi değer yargısını veya fikrî
mülahazasını öğrenciye bildirmemesi gerekir. Onun görevi, çocukların değer yargılarını
oluşturmasına ve deneysel düşüncelerini geliştirmelerine fırsat vermek olacaktır. Felsefe
içerikli metinlerle çalışma, eğitimcilere felsefenin çeşitli alanlarıyla (ahlak, toplum,
59
felsefe, mantık gibi) ilgili iyi bilgi sahibi olmayı ve her şeyden önce de yüksek bir sezgi,
empati, algılama, hissetme ve alımlama gücüne sahip olmalarını gerektirmektedir
(Karakaya, 2006).
Öğretmenler sürekli olarak büyük bir sabırla felsefî kaynak kitaplarıyla, konuyla ilgili
diğer felsefî kaynaklarla ve de felsefe ve düşünce içeren çocuk ve gençlik edebiyatıyla,
yani bu türde yazılmış kitap, öykü, roman ve metinlerle çok iyi bir şekilde ilgilenmeleri
veya çalışmaları gerekmektedir. Bu tür faaliyetler öğreticilik açısından da öğrencilere
son derece faydalıdır. Çocukların coşku, istek, arzu ve sevinçleri çok iyi kullanılmalıdır.
Ve en büyük araç da bu tür doğal çocuk özellikleridir. Avusturya’daki okulda yapılan
bir ankette çocukların 2/3 si bir saatlik uygulamayı az bulmuşlar ve programın süresinin
ve sayısının artırılmasını istemişler ve hatta felsefe yapma konusunda talepleri artmıştır
(Karakaya, 2006).
2. Moderatör grubun kendi seçtiği belli bir soru üzerinde çalışıyor olmasına ve bu
soru konuşmanın gelişimi elverdiği ve gerektirdiği ölçüde açımlayıp yanıtlanana
kadar konudan ayrılmamasına dikkat etmelidir (Birnbacher ve Diğerleri,2006).
60
5. Moderatör hiçbir zaman konuşmacılara tartışılan konu hakkında kendi yargısını
herhangi bir şekilde sezdirecek bir yönlendirmeyle onların kendi yargılarını
oluşturma sürecine engel çıkaramaz (Birnbacher ve Diğerleri, 2006).
2.7.4.2.4. Uygulamalar
61
öğrencilere biraz zor gelebilir, onların söylediklerinden çok fazla ayrılmadan ufak tefek
yardımlarda bulunmak gerekebilir. Ama öğrenciler zamanla soru sormada
ustalaşacaklardır. Her öğrencinin sorusu, soranın adı da yanına eklenerek tahtaya
yazılır. Bu, hem onların kendilerine güvenmelerini sağlar hem de tartışmaya başlarken
soru yöneltilecek öğrenciyi belirler. Tekrarlara izin vermeden belli sayıda soruyu (5-
10) yazdıktan sonra oylamaya geçilir. Öğrencilerden tartışmaya başlamak için en
elverişli ya da en iyi biçimlendirilmiş soruları saptamak üzere soruları oylamaları
istenir. Her öğrenci birden fazla soruya oy verebilir. Soruların aldıkları oylar yanlarına
yazılır (Direk, 2002).
Çocuk edebiyatı genellikle aynı yaş grubundaki çocuklar için uygun bir destek
oluşturur. Bu destek entelektüel, sosyal ve ahlaki gelişim konularında olabileceği gibi
felsefi konularda olması düşünme gelişimi için gereklidir.
Çocuk edebiyatı konusu özellikle ülkemizde çok hassas bir konudur. Çocuk edebiyatı
Çocuklar İçin Felsefe Eğitimini içermeli ve çocuk gelişimi konusunda yeterli birikime
sahip kimseler tarafından oluşturulmalıdır. Oysaki günümüzde çocukların heyecanlarını
sömüren, kar amaçlı ürünler görmekteyiz.
Psikoloji, çocuklarda felsefi düşünceyi büyük ölçüde göz ardı ettiği halde, çocuk
hikayeleri ve şiir yazarları bunu yapmamıştır. Psikolojinin çocuk felsefesine az önem
göstermesinin temel nedeni, gelişim modeliyle uyuşmamasıdır. Piaget’i takip eden
gelişimcilere göre; çocuklarda bulunan kapasite ve beceri kavramları sadece ilkel ya da
olgunlaşmamış biçimdeyken; kapasiteleri kullanma tamamen olgun bir yolla yetişkinlik
döneminde olabilir (Matthews, 1980).
Çocuklarla felsefe yapmak için edebi metinlerden de yararlanabilir. Bunun için önce
çocuklarla birlikte bir öykü okunur, sonra sorular verilir (Lipman metodunda olduğu
gibi önceden verilmez). Bu sorular metnin dışında düşündürmeye dayalı sorular da
olabilir. Yalnız bu soruların her birinin mantıklı yani, felsefi birer cevabı olmalıdır.
62
Öğretmenlerin felsefi içerikli öykülerle yapacağı çalışmalar çocukları, hem okudukları
hem de deneyimleri üzerinde kafa yorarak içinde yaşadıkları bu karmaşık dünyayı
anlama olanağına kavuşturabilir. Çocuklarla ve gençlerle felsefe çalışmalarına başlarken
seçtiğimiz konuya uygun yazınsal bir metinle işe başlamak çok yararlı bir başlangıçtır
(Direk, 2002).
İşe somut gerçekliklerle ilgili düşüncelerle başlanmalı ve öncelikle çok bilinen öykü
kahramanlarıyla düşündürülmelidir (Yedi Cüceler, Külkedisi, Gülüver, Robinson
Crouse veya diğer komik figürlerle). Daha sonra kendi gerçeklikleriyle ilgili sorular
sorulabilir: Gerçekten dünya var mı? Yoksa dünya sadece senin düşüncende mi var?
Görmediğimiz başka gerçeklikler var mıdır? Freese, yöntem olarak bu konuda 44 adet
basit deney tavsiye etmiştir. Bununla ilgili bazı sorular şunlar olabilir: Kaşıkla suya
nasıl dalınır? Suyun içinde kaşık neden “eğri” görünür? Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?
Güneşin ışıkları aynaya yansır mı? Nasıl yansır? Ayna ısı verir mi? (Not: Bu tür sorular
somut olgulardan soyut düşünmeye aracılık edebilir.) Yine çeşitli sıcaklıktaki sulara
eller sokularak farklı ısı biçimleri algılanıp soyut kavramlar yaşatılabilir. Freese, bu tür
deneylere felsefî sohbetlerin ilave edilmesini tavsiye etmektedir (Freese, 1990).
Ben kimim? Ben neyim? Bu beden benim bedenim mi? Beni ben yapan nedir?
Düşüncelerim mi, duygularım mı, anılarım mıdır? Başkaları beni benden daha iyi tanır
63
mı? İnsan kendi duygu, düşünce ve davranışları için ne kadar sorumludur? Kaynak
malzeme olarak masal, fabl, hikâyeler verilebilir; çünkü bunlarda değişim,
başkalaşmalar, ruh değişimleri, çift yönlülük vs. konu edilebilmektedir.
Canlılar ile cansızlar arasındaki fark nedir? Diğer canlıların aklı, mantığı var mıdır?
Yoksa programlanmış olarak içgüdüleriyle mi hareket ederler? Hayvanlar hayal
edebilirler mi? Yalan söyleyebilir mi? Freese, çocukların bu tür soru ve konulara
büyüklerde olduğu gibi dogmatik bakmadıklarını ve doğal fanteziyle baktıklarını ifade
eder. Çocukların etrafındaki tabiatla ve diğer canlılarla ilişkileri çok önemlidir, düşünce
alternatiflerine açık olmak gerekir, ancak dar ve ideolojik tespitlerden uzak tutmak da
gerekir (Freese, 1990).
2.8.1.5. Bilgisayar
Turkle (1994) belirttiği gibi bilgisayar günümüz çocukları için makineden başka bir
şeydir. . Artık sanal gerçeklik vardır. Sanal hayat çocuklar için alternatif bir hayat
biçimi olmaya başlamıştır. Çocukların eşya ile insan, gerçek ile sanal hayat arasındaki
farkları iyi bilmeleri gerekmektedir. Çocuk felsefesinin bu konuda yapması gereken
hususlar vardır. Çocuklar bilgisayar oyunları çeşitli fantastik kurgular sayesinde soyut
düşünmeyi, hayal ve fantezi kurmayı öğrenirler.
64
2.8.1.6. Diğer Konular
değerlendirirsiniz?
Şekil 2.4. Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi Öğretmen kitabından alınmış örnek bir
etkinlik (Will Ord- Öğretmen Kitabı, & SAPERE, Çocuklar için Felsefe Eğitimine
giriş www.thinkingeducation.co.uk)
65
2.9. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı Değerlendirme Ve Uygulama
Yöntemleri
(Willord- www.thinkingeducation.co.uk)
66
2.10. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı’nın Erken Çocukluk Gelişim Ve
Eğitimlerine Katkıları
Çocuklar İçin Felsefe Eğitim eğitiminin genel amacı eğitim çağındaki çocukların
okuma, anlama, soru sorma, problemi görme gibi etkinliklerde bulunarak düşünme ve
dili kullanma becerisini geliştirmektir. Düşünme ve dil arasındaki bağlantılar hareket
noktamızdır. Çünkü düşünme anlam verme ile bağlantılıdır. Öykü, hayatı kendi akışı
içinde bölüp parçalamada, didaktik olmadan bir bütün olarak veren bir metindir bizi
çocuklara uzun ve sıkıcı gelecek açıklamalar yapmaktan kurtarır ve çocukların sezgisel
kavrayışlarının yolunu izlememizi sağlar (Direk, 2002 s.7).
67
Okuduğunu anlatmak ise farklı bir etkinliktir öğretmenler çoğu zaman öğrencilerine bir
konuyu nasıl anlatacaklarını düşünürken o konudaki eksiklerini tamamlarlar. Öyleyse
okuma ve okuduğu üzerine konuşma, ezbere dayanmayan bir eğitimin vazgeçilmez
öğeleridir. Öğrencilerimizin mantıksal bir düzen içinde tartışma yapabilmesi:
karşılaştırmalar yaparak benzer ve farklı ilişkileri keşfetmeleri: benzetmeleri,
eğretilemeleri ve benzeşimleri (analojileri) sorgulamaları, onların ileri yaşlarda karşılaşa
bilecekleri aldatmacalara karşı donanımlı olmalarının sağlayacaktır.
Bu tür bir çalışma yaparak düşünmeye, ilişkiler kurmaya yatkınlık kazanan öğrenciler,
bu derslerde kazandıkları düşünme alışkanlıkları ile okuldaki diğer derslerini okuma ve
anlamda problem çözmede çeşitli derslerde öğrendiklerinin birbirleri ile bağlantısını
korumada daha başarılı olacaklardır. Çünkü başarısızlığın temel nedenlerinden biri
çocukların okuduklarını anlama konusunda çektikleri güçlüklerdir. Ders kitaplarının
dilini de çocuklara çok yardımcı olduğunu söylemek ne yazık ki zordur. Çoğu zaman
bir çocuğun matematik dersindeki başarısızlığının nedeni bile budur. Çocuklar için
Felsefe eğitiminin başlıca amacı, çocukların kafalarına duvar örmeden, onların özgür
düşünen bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktadır (Direk, 2002 s.7).
68
4. Öğrencilerin kişisel yaşantıları ile işlenen konular arasında ilişki kurmalarına
yardımcı olabilir. Öğretimin başlıca amaçlarından birisi de, öğrencilerin kendi
yaşantıları arasındaki bilgi, beceri ve tutumlar arasında bağlantılar kurabilmeleri ve
bundan sonra sağlam genellemelerde bulunabilmelerini sağlamaktır.
69
2.11. Erken Çocuklukta Sosyal Beceriler Ve Önemi
Okul öncesi dönem, insanın hayatı tanımaya ve kavramaya başladığı en verimli ve belki
de en hayati dönemidir. Bu dönemde kazanılanlar, ileride kazanılacakları önemli ölçüde
etkiler ve yönlendirir. Bu neden ile okul öncesinde her bilgi ve beceri önemle işlenmeli
ve çocuğun gelişim alanları çok yönlü desteklenmelidir (Güven, 2004, s.1).
Gelişim genel anlamda üç alanda oluşur: Fiziksel, bilişsel ve psiko-sosyal. Fiziksel alan;
duyusal kapasiteler, motor beceriler, fiziksel özellikler ile ilgilidir. Bilişsel alan; tüm
zihin yetenekleri ve aktiviteleri hatta düşünce organizasyonunu kapsar. Algılama,
nedensellik, hafıza, problem çözme ve dil gibi aktiviteleri içerir. Psiko-sosyal alan;
kişisel özellikler ve sosyal beceriler ile ilgilidir. Sosyal koşullara karşı çocuğun kendine
özgü davranışlarını, duygularını ve tepkilerini içerir (Bayhan ve Artan, 2004, s.10).
Çocuklar, yaşları ilerledikçe toplum kurallarını öğrenmeye başlarlar. Çocukların,
yapmak istediği davranışlarla, toplumun kendisinden yapmasını beklediği davranışlar
farklı olabilir. Çocuklar bu iki durum arasında denge kurmaya çalışırlar. Bu dengeyi
kurmada başarılı olmuşlarsa, topluma uyum sağlamış olurlar (Kandır, 2004, s.69).
Bebeğin kendini fark ederek, diğer insanlarla ilişkiye girmesi ile başlayan sosyal
etkileşim süreci, yaşam boyu devam eder. Bireyin başka insanlarla üretken ve sağlıklı
ilişkiler kurması, bilişsel ve ahlaki akıl yürütme süreciyle yakından ilgilidir. Ancak
bireyin diğer insanlarla uyumlu ve tutarlı ilişkiler kurması için, öncelikle kendisiyle
uyumlu ve tutarlı olması gerekir. İlk sosyal temas anne ile kurulur. Dolayısıyla bebeğin
gereksinimlerinin anne tarafından karşılanma biçimi (sert ya da yumuşak, az ya da çok
duyarlı davranma) sosyal gelişimi geniş ölçüde etkiler. Özellikle 0- 1 yaş dönemi
çocuklarında temel gereksinim güvenliktir. Bebek güvenlik gereksinmelerini gidermek
için anneye dokunmak ve onun varlığını sıcaklığını duymak ister. Bebek haz aldığı
edimlere gülümseyerek, acı çektiği deneyimlere ise ağlayarak tepkide bulunur.
İki yaş dolaylarında çocuklarda gözlenen fizyolojik dürtüler ve sosyal ilgiler, öncelikle
yakın çevreyi keşfetme duygusudur. Bu dönem çocuklar için kendi varlığını anne
babaya kabul ettirme dönemidir. Ancak bu yaş çocukları hem anne babanın yönlendirici
70
uyarılarına gereksinim duyarlar hem de özerkleşerek bireysel önem duygusunu
geliştirmek isterler. Bireyselleşme girişimleri uygun şekilde pekiştirilen çocuklar,
problem durumu ile karşılaştıklarında alternatif çözüm yolları üretirler ve genellikle
sosyal ilişkilerde liderlik becerisi gösterirler. Fakat yeterli bir özgüven ve olumlu bir
benlik algısı geliştiremeyen çocuklar, edilgen içe dönük ve kararsız olurlar
(www.behavioradvisor.com/socialskills.htm.).
Bu tür çocuklar problem durumlarında kolayca ağlar, öfkelenir veya kaçma davranışı
gösterir. Özerkleşme ve bireyselleşme sürecinin niteliği akranlarla kurulan ve daha
kapsamlı olan yeni iletişim örüntülerine hazırlık açısından önemlidir.
Çocuğun ailesi ile kurduğu iletişimin niteliği önemli ölçüde onun akranlarıyla
geliştireceği ilişkiyi etkiler. Okul öncesi dönemde başlayan akranlarla iletişim çocuğun
dış dünyayı anlayarak, çevresel uyaranlara uyum sağlamasını kolaylaştırır. Bu etkileşim
örüntüleri içinde farklı yaşantılar geçiren çocuk paylaşma, uzlaşma, yarışma,
saldırganlık, yardımseverlik gibi olumlu ya da olumsuz duygularla tanışır.
Sosyal beceriler, iletişim, problem çözme, karar verme, kendini yönetme ve akran
ilişkileri gibi diğerleriyle olumlu sosyal ilişkileri başlatmaya ve sürdürmeye izin veren
becerilerdir (www.behavioradvisor.com/socialskills.htm.).
Sosyal beceriler, kişiler arası ilişkilerde sosyal bilgiyi alma, çözümleme ve uygun
tepkilerde bulunma, hedefe yönelik ve sosyal bağlama göre değişen, hem gözlenebilen
hem de gözlenemeyen bilişsel ve duyuşsal öğeleri içeren ve öğrenilebilir davranışlardır
(Yüksel, 2004, s.3–5).
Sosyal beceriler özel, tanımlanabilir, ayrı özellikleri olan davranışlardır ve geniş bir
yapı olan sosyal yeterliliğin bir parçasıdır. Buna bağlı olarak bireyin sosyal yeterliliğe
sahip olması, çevresi ile uygun şekilde etkileşim kurabilmesi için gerekli olan sosyal
71
becerilerinin olması ve gerekli ortamlarda bu becerileri kullanabilmesi olarak
açıklanabilir (http://www.ailemax.com/icerikler/1005.aspx).
Yardım kabul etme, bir etkinliği bitirme, yardım isteme, arkadaşlığı sürdürme, akran
baskısıyla başa çıkma, işbirliği içinde çalışma, gruptan ayrılma, bağımsız çalışma,
sınıfta bir gruba girme, süren konuşmaya katılma, hayal kırıklığıyla başa çıkma, arkadaş
edinme, çatışmadan kaçınma, işbirliği ile oynama, yeni bir grubun üyesini kabullenme
gibi sosyal davranışları başarıyla yürüten bireyler, sosyal becerilere sahip olarak
görülmektedir (Campbell and Sperstein, 1994, s.90).
Sosyal becerileri gelişmiş bir insan, çevresindeki diğer insanlarla sorun yaratmadan,
olumlu ilişkiler kurar. Sorun yaşasa dahi, bunları toplumca onaylanan yollarla
çözümleyebilir. Bu özellikleri, sosyal statülerine yansıyabilir, bulundukları toplumda
liderlik rolü üstlenebilirler. Çocuklarda disiplin olaylarının önemli bir kısmının nedeni,
sosyal uyumsuzluktur (Kandır, 2004, s.81).
72
başkalarına saygı duymayla ilişkili olduğunu saptamışlardır (Akt. Kapıkıran ve
diğerleri, 2006, s.2).
Sosyal yeterlik; bir öğretmen ya da anne baba gibi bir yetişkin tarafından gözlenerek
belirlenebilen toplam bir yargıdır. Sosyal beceriler ise, bir bireyin sosyal gereklilikleri
yerine getirebilmek için başvurduğu, amaca götüren özel yollardır (Önder, 2003, s.147).
Sosyal beceriler, çocuğun sosyalleşmesinde ilk olarak aile ikinci olarak akran ilişkileri
etkilidir denilebilir. Çocuk akranlarıyla olumlu ilişki kurarak sosyal becerilerini
geliştirir, sosyal becerilerini geliştirdikçe de sosyal ilişkilerinde başarılı bir birey haline
gelir.
73
• Sosyal cevreden gelen olumlu tepkilerin artmasını sağlayarak, var olan
becerilerin pekişmesine olanak tanır.
74
2.11.3. Sosyal Çevre İlişkisi
Vygotsky’ye göre insanlara ait tüm yüksek zihinsel işlemler kişinin içinde bulunduğu
sosyal ve kültürel bağlamdan kaynaklanır. Bu yüksek zihinsel işlemler, o sosyal ve
kültürel çevrede bulunan diğer insanlarla da paylaşılır ve kişinin o çevreye uyumu ve o
çevrede başarılı olması için önemlidir (Oktay, 2000, s.58).
Kişinin gelişimini anlayabilmek için onun, bir parçası olduğu sosyal ilişkileri
anlamamız gerekir. Vygotsky’ye göre kültürel gelişim boyunca her işlem önce sosyal,
sonra da psikolojik boyutlarda ortaya çıkar. Sosyal boyutta ortaya çıkan bir işlem kişiler
arasında olur. Daha sonra bu işlem içselleştirilir ve psikolojik boyutta görülür. Sosyal
ilişkiler genetik olarak tüm yüksek zihinsel işlemlerin altında yatmaktadır. Zihinsel
beceriler kişinin diğer kişilerle sosyal etkileşiminden etkilenir. Bu nedenle çocuğun
sosyalleşme süreci içerisinde yetişkinler tarafından bilinçli olarak desteklenmesi, onun
sosyal ve bilişsel gelişimini hızlandıracaktır (Oktay, 2000 s.58).
Altı yaş çocuğunun sosyal gelişiminde; oyun, çocuğun içinde bulunduğu toplumun
kültürel yapısı, öğeleri, ebeveyn tutumları, medya, cinsiyet ve kendilik değerleri ile
ahlak gelişimi, yaşıt etkileşimleri, ebeveynlerin çocuğun gelişimine uyumu, kardeş
tutumları gibi faktörler etkilidir (Smart, D. and Ann, S. 2001).
Altı yaş, okul öncesi dönemin sonu, okul döneminin başlangıcı ve gelişimin kritik
dönemlerinden biridir. Beş yaşında genellikle rahat, uyumlu ve sakin görünen çocuğun,
bu yaşın ortalarına doğru değişmeye, daha hareketli ve uyumsuz bir görünüm almaya
başladığı dikkati çeker (Oktay, 2000, s.122).
Yavuzer (2002)’e göre 6 yaş çocuğu, değişmekte olan bir çocuktur. Anneler,
çocuklarındaki bu ani değişiklikleri; “Bu çocuğa ne oldu bilmiyorum, çok değişti.”
şeklindeki sözlerle dile getirirler (Yavuzer, 2002, s.116).
Gesell, çocuğun eylemlerinde bir tür çift motivasyondan oluşmuş görünen iki
kutupluluktan söz eder. Örneğin, çocuk bir an annesini sever, biraz sonra ona nefret
75
duyar. Yani bir şeyin olumlu ve olumsuz iki yüzü arasında hızla gelip gider (Yavuzer,
2002, s.116).
Oyunlarda ve ilgi alanlarında, kız ve erkek çocuklar arasında farklılık izlenir. Her ikisi
de sürekli, yeni şeyleri denemek ister; yeni oyunlar yaratır ve uygular; birçok hayali
rollere girer. Bazı sorumluluklar yüklenir, söylenenleri dikkatle dinler, dikkat süresi
uzar. Kendisiyle gerçek nitelikte eğitim uygulamaları yapılacak bir çağa gelmiştir (Akt.
Zembat ve Unutkan, 2001, s.27).
Sosyal yönden hala ailesine bağımlı olmakla birlikte, öğretmeni ve arkadaşlarının önemi
de giderek artar (Oktay, 2000, s.123). Daha çok sayıda arkadaşla ilişki kurduğu, bunun
yanında aile ilişkilerinin zayıfladığı, bireysel oyunun yerini grup oyununun aldığı
görülür. Sosyal bilincin arttığı dikkati çeker (Yavuzer, 2002, s.117).
Son derece meraklıdır, çevresindeki her şeye ilgi duyar. Altı yaş çocuğu, pek çok
şeyden korkmaz. Ama hayali durumlardan beş yaşındakilerden daha çok endişe duyar.
Hırsızdan, cadılardan ve hayaletlerden korkar. İşittiği öykülerden veya seyrettiği
filmlerden etkilenebilir. Kâbus görerek uyandığında, gördükleri hakkında iyi bilgi
verebildiği için ana-babanın kendisine yardımcı olması da kolay olur (Oktay, 2000,
s.122).
76
• Grup oyunları oynar.
Atılganlık; Başkalarına bilgi sorma, kendini tanıtma gibi ilişkileri başlatıcı davranışları
ve başkalarına tepki vermeyi içermektedir (Gresham ve Elliott, 1990; Akt. Kamaraj,
2004, s.47).
Atılganlık beceridir, birinin “sahip olduğu ”ya da “yoksun olduğu” bir “özellik”
değildir.
77
4.Atılganlık risk içerir. Atılganlık kişinin “kendi yolunu” elde edemeyeceğine dair şansı
olmalıdır.
Atılganlığın becerisi ise; bir kişinin başkalarının hakkının tamamını ve daha fazlasını
elde etmesine yardım ederek tanırken, aynı zamanda başkalarının haklarını ihlal
etmeden saygı duyma, nazik olma ve birinin kendi itibarını etkili bir şekilde
kullanabilmesinde yeterli olmasıdır(Tindall,1994,s.221; Akt. Kamaraj; 2004).
• Kadere, kısmete ve şansa bağlı olmaktan çok, diğer insanların ihtiyaçları ile
etkili bir şekilde ilgilenirler,
78
2.12.2. Erken Çocuklukta İşbirliği ve Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı
Bir çocuğun diğer insanlara ilişkin duyguları ve hareketleri negatif ve anti-sosyal değil,
daha çok pozitif ve istenilendir. Toplumda bireyler arasında işbirliği ve işbölümü
esastır. İşbirliği bir işi yapanların güçlerini birleştirmesidir (Aral ve Diğerleri, 2001,
s.73).
Diğer kişilerle iletişimde bulunmak bir çeşit zorunluluk gibidir. İletişim yararcılık
sağlayan, anlam ve değer katan, sonsuz bir zincir halka gibidir (Vansieleghem, 2005).
İşbirliği kurarak öğrenme, çocukların ortak bir amaç için birlikte çalışmaları ile
sağlanabilen bir öğrenme türüdür. İşbirliği gerektiren ortak çalışma sırasında farklı
yetenekte olan çocukların birbirlerine yardımcı olarak öğrendikleri sayıtlısı, bu tür
öğrenmenin temelini oluşturur. Çocukların birbirleriyle işbirliği kurarak, problem
çözmeye, özgün bir yaratı ortaya çıkarmaya ya da bilgi toplamaya çalıştıkları işbirliği
yolu ile öğrenme, eğitici drama etkinliklerinde sık yararlanılan bir öğrenme yoludur
(Önder, 2002b, s.69).
79
Çocuk felsefesi, bireylerin rol aldığı değerlendirmeleri tamamen özerk yollarla yapmaz.
Diğerleriyle diyalog kurma, dengeli bir cevap için önemlidir çünkü topluluk içinde ne
kadar çok alternatif ses olursa, yargının sonuçları da kadar güvenli olur (Vansieleghem,
2005).
Birçok öğretmen için Çocuk Felsefesinin bir diğer ilginç özelliği de, çocukların
fikirlerini saygı içinde açıklıkla değiş-tokuş yaptıkları “araştırma topluluğu” adı
altındaki bir sınıf fikrinin ilerlemesidir. Her öğrenci konuya değerli katkılarda
bulunacak potansiyel olarak görülür. Öğrencilerin dinleme becerileri, diğerlerinin
söylediklerine saygılı olma, kendi düşüncelerini desteklemede istekli olma ve yeni
düşünceler ışığında birinin fikirlerini değiştirmede açık olma konularında
cesaretlendirilir. Kısacası, sınıf öğrencilerin potansiyel mantığını kuvvetlendirmek için
düzenlenir. (IAPC,2000).
Mantık temel olarak sosyal bir düzendir. Mantıklı bir kişi diğerlerine saygı gösterir,
diğerlerinin fikirlerine, duygularına açıktır. Sınıfın araştırma topluluğu olması fikri
öğretmenlere uygun gelse de, felsefenin tartışmanın merkez parçası olması fikrine karı
çıkabilirler. İşbirlikçi öğrenme de bir tür araştırma topluluğu olabilir. Çocuk Felsefesi
buna karşı çıkmıyor ama Çocuk Felsefesi Geliştirme Enstitüsünün başarısı, araştırma
topluluğundaki çocukların mantığını geliştirmede felsefenin ne kadar iyi yerleştiğini
gösteriyor.
Karşı çıkmanın bir nedeni felsefenin ortaokul seviyesindeki her öğrenci için değil de
birkaç öğrenci için uygun olması olabilir. Felsefe Amerika’da lisede öğretildiği için,
80
ortaokul öğrencilerinin çok azı için uygun olduğu düşünülebilir. Ancak Çocuk Felsefesi
araştırmada bütün sınıfı bütün öğrencileri felsefeye katmayı başardı. Öğretmenler bile
az konuşan öğrencileri felsefim fikir tartışmasına aktif olarak katılmalarına hem şaşkın
hem memnun.
Felsefe çocukları kendileri için düşünmeyi ve aynı zamanda başkaları ile düşünmeyi
sağlar. Öğrencilerin diğerleriyle etkileşim içinde olması önemlidir. Gareth Matthew’s
yazıları birçok öğrencinin ilginç felsefi düşüncelerini paylaşım örnekleri yeterli değildir.
Matthew’ un Dialogeus With Children “ Çocuklarla Diyaloglar” güzel bir kanıt sağlar.
Hayatın her alanında büyük önem taşıyan bu beceri, çalışma ortamlarında rekabet
bakımından da önemlidir. Lider yöneticinin kendini yönetme becerisi, alt kademelere
doğru süzülerek yayılan bir etki yaratır. Belirsizliklerle dolu gündelik yaşamda
kendisini yönetebilen kişi, değişimlere daha iyi ayak uyduracaktır (Cüceloğlu, 1998).
Vücudumuzun idaresini önemli ölçüde kontrol eden bilinçaltının sekizde yedisi denizin
altında, sekizde biri ise denizin üzerinde olan aysberglere benzetebiliriz. Bilinçaltınıza
yalnızca siz emir verebilirsiniz. Bilinçaltınızı etkilemek için sürekli emirler
vermelisiniz. Bilinçaltınız, zihninizde oluşan inançları alır ve vücudunuzu programlar.
Her zaman sürekli kendinize olumlu telkinler verip başarı odaklı inançlara sahip
olursanız, bilinçaltınız da zamanla sizi sahip olduğunuz bu inançlar için çalıştırmaya
başlar; çünkü bilinçaltı otomatik bir pilot gibi çalışır. Gelen emirleri hiçbir şekilde
yargılamaz (Cüceloğlu, 1998).
81
savunma mekanizmaları, kaygı derecemizi azaltarak çevreyle geçici olarak daha etkin
etkileşimde bulunmamızı sağladığından, sağlıklıdır. Birey çevreye uyum sağlamak için
sürekli savunma mekanizmaları kullanırsa, sorun çıkar. Sürekli olarak kullanılan
savunma mekanizmaları, çevreye uyum yapımızı bozarak, sağlıksız sonuçlara götürür
(Akbaş, 2006).
Yıkıcı duyguları ve güdüleri kontrol altında tutma yeterliliğine sahip insanlar; güdüsel
hislerini ve sıkıntı verici duygularını iyi idare ederler. Çok zor anlarda bile sakin,
olumlu ve soğukkanlı davranırlar. Düşünceleri berraktır ve baskı altındayken dikkatleri
dağılmaz. Ruh halleri, düşünce, bellek ve algılama üzerinde güçlü bir çekim gücü
yaratır. Öfkelendiğimizde, hıncımızı destekleyen olayları daha kolay hatırlarız,
öfkemizin kaynağı düşüncelerimizi daha fazla meşgul eder ve alınganlığımız dünyaya
bakışımızı öylesine çarptırır ki, başka zamanlarda en iyi niyetli gözüken bir yanımız
şimdi düşmanca gözükebilir. Üretken bir biçimde çalışabilmemiz için, ruh hallerinin bu
zorbalığına direnç göstermemiz şarttır (Akbaş, 2006).
Lipman’a göre, çocuk felsefesi kendini idare etme ve düşünme becerileri geliştirmek
için kullanılmalıdır. Bir kaç araç – gereçle kişi kendini ve diğerlerini sorgular bu da
düşünme olasılıklarını ortaya çıkarır. Kendi kendini sorgulayan birisi, kendi en derin
duygularından, değerlerinden ve kişiliğinden şüphe duyabilir.( Lipman, 2003 ).
82
felsefesinin, demokratik ve özgür bir yaşam başlangıcı için bir yapı olduğunu. Dewey
gibi Lipman da demokrasiyi bir yönetim biçimi olarak rol değil de, daha düşünceli bir
şekilde birlikte yaşamak ve kendi kendini yönetme biçimi olarak görür. Kendi kendini
yönetme, düşüncelerini ve eylemlerini yaşadığı çevre içinde kontrol edebilme
aşamasıdır. Bu kontrolü elde edebilmek için rol almak önemlidir çünkü Dewey’e göre
sadece rol olarak ve yaparak sonuçları başarabiliriz. Sonra yaptıklarımızın sonuçları
ürettiğimiz sonuçlar tarafından yargılanır. Bu konuda Lipman ‘ kendini düzeltme eylemi
’ hakkında konuşur. Yani daha çok soru, daha çok hipotez ve daha güvenilir bir kriter
(Lipman, 2003).
Ann Sharp ve Laurence Splitter’a göre, kendin için düşünme daha çok güvenilir bir
araştırmayı kapsar çünkü kişinin kendi yargısı daha sağlamdır. Kendileri için
düşünenler tartışmaları ve sonuçları açıkça belirtirler ama yeni fikir ve olasılıklarla
karşılaşmaya hazırdırlar (Vansieleghem, 2005).
83
2.13. Çocuklar İçin Felsefe Ve Sosyal Becerilerle İlgili Araştırmalar
S. Trickey & K. J. Topping’in (2004, s.11) Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programıyla
ilgili sistematik incelemeleri içeren “Philosophy for children’: a systematic review”
isimli makalesinde geçen çocuklar için felsefe eğitim programının etkilerini inceleyen,
son 30 yılda yapılmış araştırmalar:
• Okuduğunu kavrama (Lipman & Bierman, 1970; Haas, 1975; Williams, 1993;
Dyfed County Council, 1994; Fields, 1995);
BBC Televizyonu 1990 yılında “6 yaşındakiler için sokrates” isimli bir belgesel
hazırlamışlardır. Hazırlanan bu belgesel programın dünya çapında tanınmasını
sağlamıştır.
84
Tablo 2. 3 :S. Trickey & K. J. Topping’in (2004:12) Çocuklar İçin Felsefe Eğitim programıyla ilgili sistematik incelemeleri içeren “‘Philosophy for children’: a
systematic review” isimli makalesinde geçen son 30 yılda yapılmış araştırmalar.
Williams (1993) Rapor İngiltere 32 12 YAŞ Bilinmiyor 27 saat; 8 aydan fazla London Reading Test 0.32
3.- 6. 2 kırsal köy/ 2 şehirde Haftada 70 dakika; 5 ay
Sasseville (1994) Dergi Kanada 220 SINIF bulunan okul boyunca Pierce-Harris self-esteem test 0.43
Pupil and Teacher
Dyfed County Her hafta 21 saatlik questionnaires,comprehension Yetersiz
Council (1994) Rapor Galler 229 5 YAŞ 2 şehir/4 köy okulu oturumlar; 2,5 sömestr test, British Ability Scales data
7- 8 Devlet /köy /özel /
Fields (1995) Dergi İngiltere 123 YAŞ şehir okulu Bilinmiyor New Jersey Reasoning Test 0.31
5- 8 Cognitive Behaviour Therapy Yetersiz
Doherr (2000) Yayınlanmadı İngiltere 72 YAŞ Karma sosyal altyapı Çeşitli Ability Test data
Campbell (2002) 11- 12 Sosyal olarak Videoed incidence of turntaking
Yayınlanmadı İskoçya 59 YAŞ avantajlı olmayanlar Haftada bir saat; 6 ay during discussion 0.59
85
İlk Kurumsal Uygulama Çalışması: Resmî olarak ilk defa Avusturya’da 1982 yılında
Amerikan modeli esas alınarak Dr. Daniela Camhy tarafından uygulama yapılmıştır;
öncelikli olarak ilköğretim okullarında çocuklarla felsefe yapma veya felsefeyi
çocuklara tanıtma çalışmaları yapılmıştır. Almanca dil derslerinde dilbilgisi yerine
felsefe yapmak tercih edilmiştir. Çocuklara güncel hayatta fazla kullanmayacakları
teorik bilgiler yüklemek yerine mantıklı düşünmeyi öğretme, sorun çözme yollarını ve
kendi düşünceleri üzerinde düşünmeyi öğretme yolu seçilmiştir.
Temel hedefler:
-Yaratıcılığı geliştirme.
İlk deneme okulu: 1984’den beri Avrupa çapında bazı deneme ilköğretim okullarında
felsefe dersleri veya Çocuklar için Felsefe dersi sayesinde öğrencilerin düşünce ve
kişilik gelişiminin desteklenmesi amacıyla araştırma projesi uygulanmıştır.
86
Dyfed County Council, 1994; Sasseville, 1994; resimli kitapların kullanımıyla felsefe
öğretme yaklaşımını benimsemiş (Murris, 1992) tartışmayı tetikleyici unsur olarak 3
grup okulda uygulamıştır.
2. Grup: 6 okul okuma aktivitesi, küçük bir grup okuma güçlüğü çekme riski taşıyan
çocuklar
Rastlantısal olarak seçilen okullarda 229 çocuktan veri toplanmıştır. Çocuklar İçin
Felsefe Eğitim grubuna her hafta 2 adet 1 saatlik oturumlar düzenlenmiştir (Akademik
yılın %83’ü boyunca).
Standart testler sonucunda gruplar arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır fakat diğer
ölçek sonuçları göstermiştir ki; çocuklar Çocuklar İçin Felsefe Eğitim ve okuma
aktivitesinden yarar sağladılar. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim programı uygulanan
çocuklarda dinleme, düşünme, dil yetenekleri ve kendine güven konularında iyileşmeler
vardır (Trickey &Topping, 2004).
87
Ön-test ve son-test olarak standart testler uygulanmıştır. Etkileşim videoya kaydedip
analiz edilmiştir. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim uygulanan deney grubunun yazma
yeteneğiyle ilgili gelişme London Okuma Testiyle ölçülmüştür. Çalışma sonucunda
deney grubunda muhakeme yeteneği, alternatif fikir üretme ve varsayımların
sorgulanması gibi konularda önemli bir gelişme gelişme gösterdiği video kayıtlarının
izlenmesi sonucu bulgulandı. Kendini kontrol, kendine güven, sebat etme ve eleştirel
muhakeme yeteneklerinde gelişme görüldü. Kişiler arasındaki ilişkiler ve empati,
küçümseyici ve fevri cevaplarda azalma ve destekleyici grup etkileşimi gözlendi
(Trickey, Topping, 2004).
Pierre- Harris kendine güven testinde deney grubunda büyük bir ilerleme görüldü.
Kendine güveni en fazla artan öğrenciler ön-testte kendine güveni en düşük ola
öğrencilerdi. En yüksek kendine güven puanı alanlarsa son-test sonucunda düşüş
göstermişlerdir (Trickey &Topping, 2004).
Sasseville araştırma grubunun bir kısmına mantıksal muhakemeyle ilgili bir testte
uygulamıştır ve bu alanda da ilerleme gösterdiklerini kaydetmiştir (Trickey &Topping,
2004).
İran’da Seyed Mansaur Marashi tarafından yapılan bir araştırmada; Çocuklar İçin
Felsefe Eğitim Programı çok yakın bir zamanda uygulandı. Akademik ve bilimsel
çevreler tarafından büyük ilgiyle karşılandı. Lipman’ın araştırmaları esas alınarak
Ahwaz Nemooneh Dulady okulunda uygulanan çalışmada; Çocuklar İçin Felsefe’nin
çocukların akıl yürütme yeteneklerinin üzerindeki etkilerini saptamak amacıyla 8. sınıfa
devam eden, 60 erkek öğrenci deney ve kontrol grubuna rastlantısal şekilde seçilerek 70
dakikalık 11 oturum yapıldı. Uygulanan program sonrasında muhakeme (mantık
yürütme) yeteneklerinde %40 artış gözlemlenmiştir. İran’daki eğitim sisteminde
88
öğrencilerin daha katılımcı olduğu, derslerin tartışmaya dayalı yürütüldüğü bir anlayışın
benimsenmesi gerektiği kararına varılmıştır (Marashi, 2006).
Simon (1979), Cummings (1981), Iorio et al (1984), Allen (1988), Sprod (1997), Daniel
(1998), Montes and Maria (2001) Çocuklar için Felsefeprogramının etkileri üzerine
çalışmalar yürütmüşler ve Marashi’nin araştırma bulgularıyla eşleşen sonuçlar elde
etmişlerdir. Bu çalışma sonrasında İran’daki 4. kalkınma planı çerçevesinde; eğitim
sisteminde değişiklikler yapılması kararlaştırılmıştır. Derslerde tartışma yöntemine yer
verilmesi, felsefe eğitimine farklı bakış açılarıyla yaklaşarak öğretmenlerin Çocuklar
İçin Felsefe eğitimlerinden geçmelerini sağlamak için kurslar açılması kararlaştırılmıştır
(Marashi, 2006).
M. F. Daniel & A.M. Daniel, (2000) 3-5 yaşları arasındaki çocuklarda Çocuklar İçin
Felsefe Eğitim programının düşünmeyi ve konuşmayı öğrenmek üzerine etkisini
ölçmek amacıyla bir araştırma yapmışlardır. Araştırmada 2-4 yaşlarındaki çocuklar
Fransa’da; 4-5 yaşlarındaki çocuklar Qebec’te çalışmaya dahil olmuşlardır. Çalışmada
Audrey-Anne’s çocuklar için hazırlamış olduğu felsefi hikayeleri kullanılmıştır.
Çalışma sonunda oldukça yüksek pozitif bir etki gözlemlenmiştir (Daniel, 2000).
Campbell (2002), bir İskoç okulunda Çocuklar İçin Felsefe Eğitim ’nin öğrencilerin
konuşma yetenekleri, sözel katılım yapma isteği, kendine güven seviyesi ve sözel
sorgulama kapasitesi’ne etkisini ölçmek istemiştir. Metot ön ve son-test, gözlem ve
mülakatlara dayanmaktadır.
Elde edilen bulgulara göre, Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi eğitimi; dinleme ve grup
tartışmasına katılımı (atılganlık) arttırmıştır. Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi uygulanan
çocukların sınıf önünde konuşmaya daha istekli ve diğerlerinin fikirlerini kabul etmeye
hazır olduklarını gözlemlenmiştir (Trickey &Topping, 2004).
89
Çocukların fikirlerini dile getirirken daha çok neden ortaya koyduklarına dair kanıt elde
edildi. Öğretmenler, bazı kazanımların müfredattaki diğer konulara taşındığını ve genel
olarak sosyal becerilerde iyileşme olduğunu rapor ettiler (Trickey &Topping, 2004).
Sue Lyle (2000); aynı konuyu destekler tarzda yaptığı araştırmalarda çocukların
çevrelerinden fiziksel, kültürel ve sosyal olarak etkilendiklerini vurgulamıştır. Öyle ki
bir konunun öyküleştirilmesi ve öykünün öğrencilerin kültürü ve çevresiyle
ilişkilendirilmesi, o konunun daha kolay anlaşılmasını ve çabuk unutulmamasını
sağlayacaktır.
90
1994- 1995 Yılları arasında Direk; sosyal hizmetler genel müdürünün izni ile Küçükyalı
ve Kasımpaşa çocuk esirgeme kurumu yuvalarında (9-12 yaş) üç ayrı grupla iki yıl
süreyle Pixie programının ‘Zeyno’ programı olarak uyarlanması ve uygulaması
çalışması sürdürülmüştür (Direk, 2002).
Tüm bir eğitim yılı boyunca (Ekim-Mayıs) quebe’deki Fransız okullarından 9-/12 yaş
arası 10. sınıfa devam eden 211 öğrenci (98 erkek-113 kız) projeye katılmıştır. 5 sınıf
deney, 5 sınıf kontrol grubu olarak kullanılmış, sorular anksiyete (kaygı) zevk katılım
tepkilerini ölçmek amacıyla tasarlanmıştır. Kendine güvenin kazanılmasıyla ilgili nicel
bulguları elde etmek için iki ölçüt kullanılmıştır. Birincisi “ben” kavramının
matematikle ilgili konularda ölçülmesi için Harter’in (1982) geliştirdiği soru formları
adapte edilerek kullanılmıştır. İkincisi; kontrolle ilgili matematiksel inançlar karşısında
Bouffard-Bouhard’ın kullanmış olduğu Bordeleau ve Dube (1991) soru formları
kullanılmıştrı. Bu iki araç tanınmış olmakla birlikte geçerlilikleri kabul edilmiş
araçlardır (Sasseville, 1994).
91
Robert Lisesi düşünme ve kavram eğitimi: Robert Lisesi; değişik yer ve eğitim
kurumlarından gelen 15–16 yaşlarındaki yeni öğrencilerin; sorgulama,
bağlantılandırma, “okuma ve yazma” konularında verimli olamama, öğretmeni tek
otorite olarak kabul etme, soru sormama, uygulamada zorlanma, entelektüel
birikimlerinde sınırlılık, sosyal bilimler ve felsefe alanlarında yetersizlik, en endişe
verici olanı da öğretmenin anlattıklarını ezberlemekle başarılı olabileceklerini düşünen
öğrenciler için, bir yıl süren bir çalışmayla hazırlanan Kavram Bilgisi programı;
öğrencilerin okuma, dinleme, soru sorma, yorumlama ve anlatma gibi etkinliklerde
bulunarak düşünme, anlama, girişimci olma ve dili kullanma becerilerini geliştirmeyi
dolayısıyla çağdaş dünyanın özgür ve yaratıcı bireylerini yetiştirmeyi amaçlamaktadır.
IX. sınıflarda haftada bir ders saatinde bir yıl süre ile uygulanır. Kavram bilgisi dersinde
özellikle sokratik yöntem yani bilgi empoze etmeden öğrencinin bilgi birikimlerini ve
düşüncelerini doğurtma, açığa çıkartma yöntemi kullanılacaktır. Bu bağlamda ana
teknik de soru-cevaptır (Öz ve Ulcay, 2004).
Öğrenciler, birbirleri ile yüz yüze, yan yana konumlanabilecek ve en pratik biçimde
gruplar oluşturacak şekilde oturmalı, hareket olanağına sahip olmalı, öğretmen ise
merkezde yer almalıdır. Kavram Bilgisi Programı, seçime dayalı sorularla devam eden
kavramlar ve bu kavramların değişik alanlardaki bağlamlarına ilişkin örnek ve bilgileri
içerir. Kavramlar, insan hayatının bütünselliği esas alınarak bu bütünselliğin temel
öğeleri olan ana temalar altında toplanmıştır. Her bir başlık altında betimlenen
kavramlar ardı ardına gelen konuları değil ama bir araya getirildiğinde “insanlığı”
yansıtırlar. Her biri, kendi ve birbirleri ile ilişkisi içinde araştırma, eleştirme,
bağlantılandırma, ayırt etme, temellendirme gibi düşüncenin aktif kılındığı etkinlikleri
taşır. Bu tür bir çalışma felsefi açılımları olan öykülerden, anekdotlardan, örnek
olaylardan, mektuplardan, makalelerden, mitlerden… vb hareketle başlar. Öğrencilerin
kendi deneyimleri, değişik derslerde öğrendikleri bilgiler ile okunan öyküler/yazınsal
metinler arasında ilişkiler kurmalarının sağlanması; özgün ve eleştirel bakış açısıyla
dünyayı sorgulayabilmeleri; düşünce, dil ve dünya arasındaki ilişkileri keşfederek sözlü
ve yazılı ifade güçlerini arttırmaları ile amaca ulaşılır. Çalışma sonunda öğrenci ve
öğretmenlerde öğrenme ve düşünme becerilerinde artış görülmüştür (Öz ve
Ulcay,2004).
92
2.13.2. Sosyal Becerilerle İlgili Yapılan Araştırmalar
Tüy (1999) 3-6 yaş arasındaki işitme engelli ve işiten çocukları sosyal beceri ve
problem davranışları yönünden karşılaştırmıştır. Elde edilen bulgulara göre, her iki grup
arasında sosyal becerinin sosyal etkileşim boyutunda farklılık ortaya çıktığı
görülmüştür. Ayrıca yaşlara göre sosyal beceri düzeylerinde yaşın büyümesiyle sosyal
beceri puanının artması şeklinde bir ilişki bulunurken, cinsiyet ve işitme engelli olup
olmama değişkenlerinin sosyal beceri puanları üzerinde bir etkisi ortaya konmuştur.
Kara, Çam (2007); gelişim ve öğrenme dersinde grupla bir işi yapma ve yürütme,
ilişkiyi başlatma ve sürdürme ile kendini kontrol etme sosyal becerilerinin
kazandırılmasına yaratıcı drama yönteminin etkisini araştırmak amacıyla
gerçekleştirmiştir. Çalışma gelişim ve öğrenme dersi alan toplam 74 öğretmen adayı ile
bir deney ve bir kontrol gruplu deneme modeli kullanılarak yürütülmüştür. Rasgele
yöntemle öğretmen adaylarından 37 tanesi yaratıcı drama yönteminin kullanıldığı
deney, diğer 37 tanesi ise geleneksel öğretim yönteminin uygulandığı kontrol grubuna
atanmıştır. Deney grubunda sosyal becerileri geliştirecek şekilde düzenlenmiş yaratıcı
drama aktiviteleri 12 haftalık ders saati süresince uygulanmıştır. Sosyal becerilerin
ölçümünde, araştırmacılar tarafından hazırlanan, geçerlik ve güvenirlik çalışmaları
yapılan Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği (SBDÖ) kullanılmıştır. Ön ölçüm ve
son ölçümden elde edilen veriler üzerinde bağımsız t testi uygulanmıştır. Sonuç olarak,
bulgular grupla bir işi yapma ve yürütme becerileri, ilişkiyi başlatma ve sürdürme
becerileri ile kendini kontrol etme becerilerini kazandırma konusunda yaratıcı drama
yönteminin etkili olduğunu göstermektedir (Kara, Çam 2007).
93
Avcıoğlu (2002), “Okul öncesi dönemdeki çocuklara sosyal becerilerin öğretilmesinde
işbirlikçi öğrenme yöntemi ile sunulan öğretim programının etkililiğinin incelenmesi”
adlı araştırmasında; işbirlikçi öğrenme yöntemine dayalı olarak hazırlanan sosyal beceri
öğretim programının, okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların dinleme
becerileri, sözel açıklama becerileri ve kişiler arası becerileri öğrenmelerinde etkili olup
olmadığını ortaya koymak amaçlanmıştır. Araştırmanın sonucunda, işbirlikçi öğrenme
yöntemi doğrultusunda geliştirilmiş olan sosyal beceri öğretim programının,
öğrencilerin hedef sosyal becerileri öğrenmelerinde etkili olduğu bulunmuştur.
Kaya (2000); Konya’da yapılan bu çalışmada özel ve resmi okul öncesi eğitim
kurumlarında uygulanan farklı eğitim programlarının 4- 6 yaş grubu öğrencilerinin
özerklik (otonomi) ve atılganlık becerileri üzerine etkisi incelenmiştir. Araştırmada yaş
ve cinsiyet değişkenlerinin farklılık gösterdiği tespit edilmiştir. Buna göre kız
öğrencilerin özerklik puanları çalışma öncesinde büyük farkla yüksek görülmüşken,
çalışma sonrasında erkek öğrencilerin büyük bir ilerleme kaydettikleri görülmüştür. Yaş
değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık görülmemiştir. Çalışma Konya Selçuk
Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Uygulama Anaokulu ile Sosyal Hizmetler Çocuk
Esirgeme Kurumu Kreş ve Gündüz Bakımevi öğrencilerinin özerklik puanlarının, Milli
Eğitim Bakanlığına bağlı anaokulu- anasınıfı öğrencilerinin puanlarından önemli
94
düzeyde yüksek bulunmuştur fakat atılganlık becerilerinde anlamlı bir fark
bulunamamıştır (Kamaraj, 2004).
Sarı’nın (2007) “Anasınıfına Devam Eden 5-6 Yas Grubu Çocukların, Annelerinin
Çocuk Yetiştirme Tutumlarının, Çocuğun Sosyal Uyum Ve Becerilerine Etkisinin
İncelenmesi” adlı yüksek lisans tezinde; çocuğun sosyal uyum ve becerilerinin, kardeş
sayısı, doğum sırası ve cinsiyete göre farklılaşmadığı, ancak çocuğun yaşına, anne-baba
yaşına ve eğitim düzeyine göre farklılaştığı görülmüştür. Anne-baba eğitim düzeyi ve
yaşı arttıkça (özellikle 36-40 yaş arasında) çocuğun sosyal uyum ve becerilerinin arttığı
saptanmıştır. Ayrıca araştırmada, 6 yaş çocuklarının sosyal uyum ve becerilerinin 5 yaş
çocuklarına göre yüksek olduğu belirlenmiştir (Sarı, 2007, s.178-179).
Kurt’ un (2007) “Okul Öncesi Eğitim Kurumlarına Devam Eden Beş-Altı Yaş
Çocuklarının Sosyal Uyum ve Becerilerine Proje Yaklaşımlı Eğitim Programlarının
Etkisinin İncelenmesi" adlı yüksek lisans tezinde; “çocukların sosyal uyum ve
becerilerinin desteklendiği eğitim programları, sosyal uyum ve becerileri destekleyen
çeşitli etkinliklerle güçlendirilerek, çocukların sosyal becerileri tanıma, kazanma,
uygulama yetilerini kazanmaları sağlanabilir.” sonucuna varılmıştır.
95
Kamaraj, 2004; Sosyal becerileri derecelendirme ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanması ve
Beş Yaş Çocuklarının Atılganlık Sosyal Becerisini Kazanmalarında Eğitici Drama
Programının incelenmesiyle ilgili doktora tezinde; Sosyal becerileri derecelendirme
ölçeği’ni Türkçeye adapte etmiş ve ölçeğin alt boyutları arasında olan atılganlık sosyal
becerisini kazanmalarında eğitici drama programının etkisini incelemiştir. İnceleme
sonunda Dramanın 5 yaş çocuklarının atılganlık becerileri üzerinde etkili olduğu
sonucunu elde etmiştir.
96
BÖLÜM III
ARASTIRMA YÖNTEMI
Bu araştırma, okul öncesi eğitiminde, Çocuklar İçin Felsefe Eğitim Programı’nın okul
öncesi eğitime devam eden, altı yas grubu çocuklarının atılganlık, işbirliği ve kendini
kontrol sosyal becerileri üzerindeki etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilen
deneysel bir çalışmadır.
Bu araştırmanın deney ve kontrol gruplarını İstanbul ili, Üsküdar ilçesi İMKB Anadolu
Kız Meslek Lisesi Uygulama Anaokulu iki şubesinde 2007- 2008 öğretim yılında
öğrenim gören altı yaş grubu çocuklar oluşturmuştur. Deney ve kontrol gruplarına
tesadüfî örneklem yoluyla belirlenmiştir. Yani çocuklar deney ve kontrol gruplarına her
iki şubeden eşit sayıda alınarak, random olarak atanmışlar ve böylece grupların
araştırma özellikleri dışındaki diğer yönlerden eşit olmaları sağlanmaya çalışılmıştır.
97
Tablo 3.1. Deney Kontrol Grubu Çocuklarının Cinsiyetlerine İlişkin Frekans
Dağılımı
Toplam 12 50 12 50 24 100
Tablo 3.1’de görüldüğü gibi deney ve kontrol grubu eşit sayıda olmak üzere toplam
yirmi dört çocuktan oluşmaktadır. Gruplara göre cinsiyetlerin dağılımı incelendiğinde
deney ve kontrol grubunda kız ve erkek sayısının birbirine eşit olduğu görülmektedir.
Çalışmaya katılan iki sınıfın öğretmenleri de Kız Meslek Lisesi Çocuk Gelişimi ve
Eğitimi Bölümü mezunu ve 21-25 yaş aralığındadırlar. Her iki grupta da engelli çocuk
bulunmamaktadır.
Çalışmanın İMKB Anadolu Kız Meslek Lisesi Uygulama Anaokulu’nda yapılma nedeni
anaokulunda aynı yaş grubu çocukların bulunduğu şubelerin ve anaokulunun Çocuklar
İçin Felsefe Eğitim Programının uygulamaya konulmasına uygun olmasıdır.
Bu bölümde araştırmada kullanılan veri toplama aracı ile ilgili psikometrik bilgiler
verilmiştir.
Ön Bilgi Formu;
98
Sosyal Becerileri Derecelendirme Ölçeği (Social Skills Rating System)
(SSRS)
Frank M. Graham ve Stephen N. Elliott tarafından, 1990 yılında geliştirilmiş olan ölçek,
3- 18 yaş arasındaki tüm öğrencilere uygulanabilmektedir. Testin amacı, sosyal davranış
problemlerinden kuşku duyulan çocukları taramak, sınıflandırmak ve bu çocukların
gelişimlerine uygun eğitimlerle yardımcı olmak amaçlanmaktadır. Ölçekteki her bir
form yaklaşık olarak 10- 25 dakika sürmektedir (Kamaraj, 2004).
12. Zihinsel Ölçekler Yıllığı’nda, (The Twelfth Mental Measurements Yearbook, 1998)
ölçeğin içeriğine özelliklerine ve kullanımına yönelik çeşitli uzmanlar tarafından
değerlendirmeler yapılmıştır (Kamaraj, 2004).
Sosyal becerileri değerlendirme ölçeği, okul öncesi (3-5 yaş), ilköğretim (anasınıfından-
6. sınıfa kadar), ve lise (7. sınıftan-12 sınıfa kadar) düzeyinde öğrencilere
uygulanabilmektedir. Ayrıca Sosyal Becerileri Değerlendirme Ölçeği, öğrencinin sosyal
davranışlarını üç yöntem ile değerlendirmektedir. Bunlar;
a. Öğretmen Formu,
99
Araştırmacı tarafından okul öncesi dönemde uygulanabilen; Sosyal beceriler alt ölçeği
uygulanmıştır. Bu ölçekte üç alt ölçek bulunmaktadır ve (her alt boyutta 10 madde)
toplam madde sayısı 30’dur. Atılganlık, işbirliği ve kendini kontrol alt boyutları
bulunmaktadır.
1.İşbirliği
2. Atılganlık
3. Kendini kontrol
Sosyal becerileri değerlendirme ölçeği öğretmen formu, okul öncesi dönem düzeyi (4-6
yaş); sosyal beceriler alt ölçeği ve problem davranışlar alt ölçeği olmak üzere iki alt
ölçekten oluşmuştur. Ölçek toplam 40 maddeden oluşmaktadır. 1-30 arasındaki
100
maddeler Sosyal beceriler Alt Ölçeğini; 31-40 arası maddeler Problem Davranışlar alt
Ölçeğini oluşturmaktadır.
Deney ve kontrol gruplarındaki kız ve erkek öğrenci sayısı eşit olması gerektiği için, her
iki sınıftan eşit sayıda kız ve erkek öğrenci alınmıştır. Aynı sınıfta olan öğrencilerin
hem deney hem kontrol grubunda aynı sayıda yer almasının sağlanmasıyla birlikte yaş,
101
sosyo-ekonomik düzey, cinsiyet ve öğretmen değişkenleri kontrol altına alınmıştır.
Sonuçta deney ve kontrol grupları her iki sınıftan 6 kız/6 erkek öğrencinin hem deney
hem kontrol grubunda yer almasıyla 12 deney- 12 kontrol grubunda olmak üzere 24
öğrenciden oluşturulmuştur.
102
Türkçeye çevrilmiş ve literatürle desteklenir şekilde (bkn s.60) adaptasyonu yapılmıştır.
Deneyel çalışmada kullanılacak diğer örnekler tez danışmanıyla birlikte
değerlendirilmiş ve araştırmacı tarafından oluşturulmuştur.
Son aşamada Çocuklar İçin Felsefe eğitim programı etkinlikleri, yaş ve atılganlık,
işbirliği ve kendini kontrol sosyal becerileri arasındaki uyumu belirlemek amacıyla on
iki kişiden oluşan uzman görüşüne başvurulmuştur. Uzmanlar lisans mezunu deneyimli
çocuk gelişimi ve okul öncesi eğitim öğretmenlerinden oluşmaktadır. Uzman görüşü
için tüm etkinlik örnekleri öğretmenlere verilmiş, inceleyip; hazırlanmış olan ilgili
formu doldurmaları istenmiştir (Ek 5).
Çocuk gelişimi öğretmeni, okul öncesi eğitim öğretmeni ve tez danışmanının hakem
görüşü alınarak her örnek için hakemlerarası korelâsyonlar belirlenmiştir. Buna göre
hazırlanmış olan 15 uygulama örneği elenerek, uygulanacak olan 10 uygulama örneği
istatistikî işlemler sonrasında belirlenmiştir.
15 uygulama içerisinde kullanılan oyların %80’ni 6 yaşa uygundur dediği için ilk
aşamada %20 lik kısmı olan 2, 6, 12, 13. uygulamalar yaşa uygun olmadığı için
elenmiştir. İkinci aşamada ise yaşa bağlı olarak ayrı ayrı atılganlık (0.18), işbirliği
(0,164) ve kendini kontrol değişkenleri (0,169) için korelasyon katsayıları
hesaplanmıştır. Hesaplanan korelasyon katsayılarına göre ağırlıklandırılmış toplam
değerler bulunmuştur. Tablo 3.2.’de bu değerlerin sıralanışı yer almaktadır. Değerler
büyükten küçüğe sıralandığında hakem görüşüne göre 2,5 değerinin altında kalan
uygulamalar elenmiştir.
103
11 12 12 0 12 4,188
3 12 12 3 9 4,173
1 11 12 10 2 4,138
15 12 3 5 12 3,388
4 12 11 2 6 3,322
5 12 3 12 2 2,846
8 11 6 0 7 2,263
13 7 5 10 10 *
2 7 10 12 4 *
6 10 4 2 5 *
12 8 11 0 2 *
Program 7 Nisan’da başlamış ve haftada bir ders saati (son 2 hafta Pazartesi ve Cuma
olmak üzere iki uygulama yapılmıştır).olacak şekilde uygulanmıştır. 26 Mayıs’a kadar
geçen 8 hafta içinde 10 uygulama yapılmıştır. Yapılacak uygulamaların yaş gruplarıyla
104
uygunluğu ve hangi beceriyi desteklediği aşağıdaki tabloda görülen uzman
değerlendirmeleriyle belirlenmiştir.
105
yapılmıştır. Beşinci uygulamada; kendini kontrol sosyal becerisine yönelik olarak
“Doğru-Yanlış” uygulaması yapılmıştır. Altıncı uygulamada; işbirliği ve atılganlık
sosyal becerilerine yönelik olarak “Arkadaşlık” uygulaması yapılmıştır. Yedinci
uygulamada; işbirliği ve kendini kontrol sosyal becerilerine yönelik olarak “Minik
Farenin Işığı” uygulaması yapılmıştır. Sekizinci uygulamada; atılganlık ve kendini
kontrol sosyal becerisine yönelik olarak “Yalan söylemek” uygulaması yapılmıştır.
Dokuzuncu uygulamada; işbirliği sosyal becerisine yönelik olarak “Sınıf Hikayesi”
uygulaması yapılmıştır. Onuncu uygulamada; atılganlık sosyal becerisine yönelik olarak
“Cesaret” uygulaması yapılmıştır. Etkinlikler devam ederken 3. uygulamadan itibaren
farklılıklar gözlenlenmiştir. Kontrol grubu etkinlikleri deney grubunun akabinde
uygulanmıştır.
106
BÖLÜM IV
BULGULAR VE TARTIŞMA
Bu bölümde, soruların cevaplanması için yapılan uygulamalar sonucunda toplanan
verilerin istatistiksel çözümlemeleriyle elde edilen bulgular yer almaktadır. Elde edilen
bulgular, araştırma sorularıyla aynı sırayı takiben verilmiştir.
Deney ve kontrol gruplarının ön-test ve son-test ölçümleri ile ilgili istatistiksel işlemler
için; t-Testi ve Mann- Whitney U testi kullanılmıştır.
107
4.1. Deney Ve Kontrol Gruplarına İlişkin Ön-Test Bulguları
Tablo 4.1. Program Öncesi Kontrol Grubu İle Deney Grupları Ön-test Analizi
Tablo 4.2. Program Öncesi Kontrol Grubu İle Deney Grupları atılganlık becerileri
Ön-test Analizi
108
Tablo 4.3. Program Öncesi Kontrol Grubu İle Deney Grupları İşbirliği Sosyal
Becerileri Ön-test Analizi
Tablo 4.3’e göre; kontrol grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerilerini gösterme
sıklıkları ile deney grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerilerini gösterme sıklıkları
arasında anlamlı bir fark yoktur.
Tablo 4.4. Program Öncesi Kontrol Grubu İle Deney Grupları Kendini Kontrol
Sosyal Becerileri Ön-test Analizi
N Ortalama Standart P
Değişkenler Sapma
Kontrol Grubu 12 0,833 0,236 0,719
Tablo 4.4.’e göre; kontrol grubundaki çocukların kendini kontrol sosyal becerilerine
gösterme sıklıkları ile deney grubundaki çocukların kendini kontrol sosyal becerilerini
gösterme sıklıkları arasında anlamlı bir fark yoktur.
109
4.2. Kontrol Grubuna İlişkin Ön-Test Ve Son-Test Bulguları
110
Tablo 4.6. Kontrol Grubu Atılganlık Becerileri ön-test/son-test Analizi
*P>.05
Tablo 4.6’ya göre; kontrol grubundaki çocukların atılganlık sosyal becerileri gösterme
sıklıkları program öncesinde ve sonrasında değişmemiştir. Ön-test ve son-test arasında
anlamlı bir fark yoktur.
*P>.05
Tablo 4.7’ye göre; kontrol grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerileri gösterme
sıklıkları program öncesinde ve sonrasında değişmemiştir. Ön-test ve son-test arasında
anlamlı bir fark yoktur.
Tablo 4.8. Kontrol Grubu Kendini Kontrol Sosyal Becerileri ön-test- son-test
Analizi
*P>.05
Tablo 4.8’e göre; kontrol grubundaki çocukların Kendini Kontrol sosyal becerileri
gösterme sıklıkları program öncesinde ve sonrasında değişmemiştir. Ön-test ve son-test
arasında anlamlı bir fark yoktur.
111
4.3. Deney Grubuna İlişkin Ön-Test Ve Son-Test Bulguları
*P<.01
Deney grubunun son-test ölçümlerinde yapılan t-test ve Mann-Whitney U testi
sonuçlarına göre Atılganlık, işbirliği ve kendini kontrol alt boyutlarında davranışların
görülme sıklığı değişkeninde istatistiksel açıdan .01 düzeyinde anlamlı bir fark
bulunmuştur. Deney grubunda program kaynaklı bir değişiklik görüldüğü tespit
edilmiştir.
*P<.01
Tablo 4.10’a göre deney grubundaki çocukların atılganlık sosyal becerileri gösterme
sıklıkları program öncesinde ve sonrasında değiştiği görülmüştür. Ön-test ve son-test
arasında program kaynaklı .01 düzeyinde anlamlı bir fark vardır.
112
Tablo 4.11. Deney Grubu İşbirliği Becerileri ön-test- son-test Analizi
*P<.01
Tablo 4.11’e göre; deney grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerileri gösterme
sıklıkları program öncesinde ve sonrasında değişmiştir. Ön-test ve son-test arasında
program kaynaklı .01 düzeyinde anlamlı bir fark vardır.
*P<.01
Tablo 4.12’ye göre; deney grubundaki çocukların Kendini Kontrol sosyal becerileri
gösterme sıklıkları program öncesinde ve sonrasında değişmiştir. Ön-test ve son-test
arasında program kaynaklı .01 düzeyinde anlamlı bir fark vardır.
113
4.4. Deney Ve Kontrol Gruplarına İlişkin Son-Test Bulguları
114
Tablo 4.14. Program Sonrası Kontrol Grubu İle Deney Grupları atılganlık
becerileri Son-test Analizi
*P<.01
Tablo 4.14’e göre; kontrol grubundaki çocukların atılganlık sosyal becerilerine
gösterme sıklıkları ile deney grubundaki çocukların atılganlık sosyal becerilerini
gösterme sıklıkları arasında .01 düzeyinde program kaynaklı anlamlı bir fark vardır.
Tablo 4.15. Program Sonrası Kontrol Grubu İle Deney Grupları İşbirliği Sosyal
Becerileri son-test Analizi
*P<.01
Tablo 4.15’e göre; kontrol grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerilerini gösterme
sıklıkları ile deney grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerilerini gösterme sıklıkları
arasında .01 düzeyinde program kaynaklı anlamlı bir fark vardır.
Tablo 4.16. Program Sonrası Kontrol Grubu İle Deney Grupları Kendini Kontrol
Sosyal Becerileri son-test Analizi
*P>.01
Tablo 4.16’ya göre; kontrol grubundaki çocukların işbirliği sosyal becerileri gösterme
sıklıkları arasında .01 düzeyinde program kaynaklı anlamlı bir fark vardır.
115
Kontrol grupları ile deney grupları kendi içlerinde ve birbirleri arasında, ön-test ve son-
test olmak üzere 4 farklı şekilde karşılaştırılmıştır. Kontrol grubunun karşılaştırılması
sonucunda hiç bir değişime rastlanmamıştır. Deney grubunda ise atılganlık, işbirliği ve
kendini kontrol sosyal becerilerinde artış meydana gelmiştir. Sonuç olarak kontrol
grubunda bir değişiklik olmadığı deney grubundaki artışın nedeninin “Çocuklar İçin
Felsefe Eğitim Programı” kaynaklı olduğunu açıklamaktadır.
Tablo 4.17. Deney Grubunun Program Sonrası Cinsiyete Göre Ön-test/ Son-test
Analizi
116
test sonuçlarına göre; .05 den büyük olduğu için anlamlı bir farklılık bulunamamıştır.
Deney grubundaki çocukların atılganlık, işbirliği ve kendini kontrol sosyal becerileri
cinsiyete göre farklılık göstermemiştir.
Tablo 4.18’de yapılan çalışma sonrasında en fazla etkilenen sosyal beceri davranışları
görülmektedir.
117
BÖLÜM V
Bu bölümde, yapılan çalışma sonucunda elde edilen bulgulara göre varılan sonuçlar
üzerinde durulmuştur. Bunun yanında “Çocuklar için Felsefe Eğitim Programı”
konusunda yapılabilecek çalışmalara ilişkin öneriler sunulmuştur.
5.1. Sonuç
118
5.2. Tartışma
Campbell (2002), bir İskoç okulunda Çocuklar İçin Felsefe Eğitiminin öğrencilerin
konuşma yetenekleri, sözel katılım yapma isteği, kendine güven seviyesi ve sözel
sorgulama kapasitesine etkisini; ön ve son-test, gözlem ve mülakatlara dayanarak tespit
etmiştir. Buna göre tüm becerilerde etkili olduğu görülmüştür.
Trickey ve Topping (2004), yaptıkları çalımadan elde ettikleri bulgulara göre, Çocuklar
İçin Felsefe Eğitim eğitimi; dinleme ve grup tartışmasına katılımı (atılganlık)
arttırmıştır. Çocuklar İçin Felsefe Eğitim eğitimi uygulanan çocukların sınıf önünde
konuşmaya daha istekli ve diğerlerinin fikirlerini kabul etmeye hazır olduklarını
gözlenmiştir.
119
Kişiler arasındaki ilişkiler ve empati, küçümseyici ve fevri cevaplarda azalma ve
destekleyici grup etkileşimi gözlenmiştir (Trickey &Topping, 2004).
Ülkemizde sosyal becerilerle ilgili birçok araştırma yapıldığı tespit edilmiştir. Fakat
sosyal beceri kavramının alt boyutları birçok düşünüre göre farklılık göstermektedir.
Sosyal becerileri değerlendirme ölçeği alt boyutları arasında yer alan atılganlık sosyal
becerisiyle ilgili biri deneysel (Kamaraj, 2004) ve biri tarama olmak üzere (Kaya, 2000)
iki çalışma bulunduğu görülmüştür. İşbirliği ve kendini kontrol sosyal becerileri ile
ilgili yeterince araştırma bulgusuna rastlanmamıştır.
120
incelemek ve tartışmak felsefeye başlamanın en kolay yoludur. Ancak, metnin felsefi
açılımlara izin veren, ilgi çekici bir metin olması gerekmektedir. Çalışmalarda dil ve
düşünce arasındaki ilişkiyi göz önünde bulundurmaya çalışılmıştır. Çalışmalarda 6
yaşındaki çocukların yetişkin bir akademisyenden kadar bilinçli bir şekilde felsefi
sorgulamalar yaptığı gözlenmiştir. Fakat burada tehlikeli olan çocukların sorguladıkları
kuralların nedenlerini bulamamalarıdır. Örneğin; çalışmada deney grubundaki çocuklar
okul kurallarını tartışmaya yönelmişlerdir. Okul kuralları arasında düzen amaçlı bazı
kuralların demokrasiye aykırı olduğu tespitinde bulunmuşlar ve uymama kararı
almışlardır. Araştırmacı, program gereği herhangi bir yönlendirmede bulunamamıştır;
çünkü alınan karar grubun sorgulamaları sonucu ortaya çıkan bir sonuçtur. Düşünmek
de böyledir. Çocuk, okuduğu metinde, kendisi ile bağlantı kurduğu şey üzerinde
düşünür. Öğretmen çocuğun gösterdiği yoldan gitmek zorundadır Burada yönetici ilke
çocukların bizim sorularımıza değil, kendi sordukları sorulara yanıt bulmak için
düşünmeleridir.
Halpern (1988) ve Ann (2000)’inde belirttiği gibi düşünme eğitimi, öğretmenin tam
donanımlı olmasını gerektirmektedir. Bu anlamda çocuklar için felsefe öğretimine
121
geçilmeden önce öğretmenlerin yoğun olan müfredat programının içersinde, öğretim
tekniği olarak bu metudu kullanabilmeleriyle ilgili eğitim almaları gerekmektedir.
Araştırma sürecinde devam eden uygulamalarda görülmüştür ki, sokratik sorgulamalar -
6 yaş grubunda devam etmesine rağmen- öğretmenin yetersiz hissetmesine neden
olabilmektedir.
122
5.3. Öneriler
Bilgi yükleme yerine, bilgi kullanma ve bilgi üretmeyi amaçlayan düşünme odaklı
eğitim programları geliştirilmelidir. Her yaştaki öğrenciye değerlendirme, planlama,
önceliklendirme, sorgulama gibi becerileri kazandıracak konular müfredata
eklenmelidir. Öğretim, yöntem ve teknikleri de öğrencinin düşünme becerilerini
destekleyecek şekilde planlanmalıdır.
“Çocuklar için Felsefe Eğitim Programı” yurtdışında elliden fazla ülkede uygulanmakta
olan sistematik bir eğitim programıdır. Halen birçok ülke adaptasyon çalışmalarına
devam etmektedir. Ülkemizde ise bu konudaki çalışmalar oldukça yetersizdir. Bu
çalışmanın konuyla ilgili araştırmalara yol göstermesi umulmaktadır.
123
• Grup etkinliklerinde akranlarının düşüncelerini kabul eder.
• Ona adil olmayan bir şekilde davrandığınızı düşündüğünde, bunu size uygun
yolla söyler.
124
KAYNAKÇA
Akbaş, E. (2006). İstanbul İli Fatih İlçesi İlköğretim Okulu Öğretmenlerinin Duygusal
Zeka Düzeylerinin Belirlenmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Aral, N. Baran, G., Bulut, Ş., Çimen, S. (2001). Çocuk gelişimi 2. İstanbul: Ya-pa
Yayınları.
Avşar, O. (2002). Eğitimde Yeni Yaklaşımlar. TED Ankara Koleji Vakfi İlköğretim
Okulu
Aydın, A. (2004). Düşünce tarihi ve insan doğası. 1.baskı. Gendaş Kültür Yayınları.
İstanbul
125
Bacanlı, H. (2000). Gelişim ve öğrenme. Ankara: Nobel Yayınları.
Charles, C. M. (1992). “Öğretmenler İçin Piaget İlkeleri”. Çeviren: Gülten Ülgen. Lazer
Ofset. Ankara
Cinhirlioğlu, G., F. (2001). Çocuk ruh sağlığı ve gelişimi. Ankara: Nobel Yayınları.
Clark, L., & Starr, I. (1996). Secondary and middle school teaching methods. (7th ed.)
Upper Saddle, NJ: Prentice Hall.
Corden R. March. (1999). Reading and talking ınto writing. Education 3 to 13.
Colwell, J.M. & Lindsey, W.E. (2003). Teacher child interactions and preschool
children's perceptions of self and pers. Early Child Development and Care
(s.249-258). Vol. 173(2-3).
126
Daniel, M.F. (1998). P4C in pre- service Teacher Education. Journal of Analytic
Teaching, 19. (1), 13-20
Denham, S.A., Blair, K.A., Demulder, E., Levitas, J., Sawyer, K. , Auerbch, S.M. and
Queenan, P. (2003). Preschool emotional competence: pathway to social
competence?. Child Development (s.238-256). January/february 2003, Volume
74, Number 1.
Elias, M.J. ve Kress, J.S. (1994). Social decision-making and life skills development: a
critical thinking approach to health promotion in the middle school. Journal of
School Health, 64(2), 62-66.
Ergin T., Dondurucu I. (2005). Öğrenme ve Öğrenme Problemlerine Yeni Bir Bilişsel
Yaklaşım; "Düşünme Becerileri Eğitim Programı". Eğitimde İyi Örnekler
Konferansında Sunulmuş Bildiri.
Fisher, R. (1995). Teaching children to learn. London: Bloch well / Simon and Schuster/
Stanley thornes.
127
Gaarder J. (1994). Sofie’nin Dünyası. Pan Yayınları - Gri Yayın Dizisi Türkçesi: Sabir
Yücesoy. Basım tarihi: Kasım 2002
Gaarder J. (1997). İskambil Kağıtlarının Esrarı. Pan Yayınları - Gri Yayın Dizisi
Türkçesi: Sabir Yücesoy. Basım tarihi: Kasım 2006
Hızlan D. (1995, Ekim). Sofia’nın dünyası kitabına bir bakış, Hürriyet Gazetesi
Kane, J. (1985). Philosophy for children. Journal of Critical Thinking Across the
Disciplin, 5(2), 67-74.
Kapıkıran, N., İvrendi, A., Adak, A. (2006). Okul öncesi çocuklarında sosyal beceri:
durum saptaması. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı/19,1-9.
128
Karakaya, Z. (2006) Çocuk Felsefesi Ve Çocuk Eğitimi- Children’s Philosophy And
Education. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi VI, Sayı: 1
Kara Y., Çam F. (2007). Yaratıcı Drama Yönteminin Bazı Sosyal Becerilerin
Kazandırılmasına Etkisi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 32
[2007] 145-155
Ki, Lam Tsz. (2005), Developing Creativity and Problem Solving Through Story
Telling for Preschool Children. Master of Education, the University of Hong
Kong.
Kurt, F. (2007). Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden beş-altı yaş çocuklarının
sosyal uyum ve becerilerine proje yaklaşımlı eğitim programlarının etkisinin
129
incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
Levy, D.A. (1997). Tools of critical thinking: Metathoughts for psychology. Boston:
Allyn and Bacon.
Lerh, F., Armbrudter, B., Osborn, J. (2003). A Child becomes a reader. Second Edition.
U.S: National Institute for Literacy.
Lipman, M.,(1974) Harry Stottlemeier's Discovery (Upper Montclair, NJ: Institute for
the Advancement of Philosophy for Children, 1974). (Also the author of Kio and
Gus, Pixie, Lisa, and other K-12 novels and accompanying teachers' manuals, all
available through IAPC.)
Lipman, M. (2003). Philosophy for Children: Naji Saeed (röportajı yapan araştırmacı
gazeteci). www.buf.no/en/
Lindsey, W.E., (2002). Preschool children's friendships and peer acceptance: links to
social competence. Child Study Journal. Volume 32/no.3.
Lundquist, R. (1999). Critical thinking and the art of making good mistakes. Teaching
in Higher Education, 4(4), 523-530.
Matthews, G. (1980). Philosophy and the Young Child (Cambridge, Mass.: Harvard
University Press).
130
Matthews, G. (2001). The Philosopy of Childhood. Çeviren: Emrah ÇAKMAK Baskı.
Gendaş Kültür Yayınları
Montes,.M. and M., E. (2001). Juchitande lost ninos, Abstract in IAPC. Montclair State
University.
Oktay, A., Gürkan, T., Zembat, R., Unutkan, Ö.P. (2003). Okul Öncesi Eğitim Programı
Uygulama Rehberi – Ne Yapıyorum? Neden Yapıyorum? Nasıl Yapıyorum?,
Geliştirilmiş 2. Baskı, Ya-Pa Yayınları, İstanbul.
Önalan Akfırat, F. (2006). Sosyal yeterlilik, sosyal beceri ve yaratıcı drama. Yaratıcı
Drama Dergisi, 1(1), 39-58.
Önder, A. (2003). Okul öncesi çocuklar için eğitici drama uygulamaları. İstanbul:
Morpa Kültür Yayınları.
131
Öz, F.G., Ulcay, S. (2004). Robert Lisesi’nde Kavram Bilgisi Programı Uygulaması.
İstanbul
Palsson, H., Sigurdardottir B, Nelson Y.B., (1998) Philosophy for Children on Top of
the World. Akureyri: Univ. Akureyri. Probably it is the same study they
published in Critical and Creative Thinking, 6 (1)
Paul, R. (1998). Critical thinking: Why it must be at the heart of ethics instruction.
Journal of Developmental Education, 22(1), 32.
Piaget, J. (1973). Foreword. In M. Schwabl and J. Raph Piaget in the classroom. New
York: Basic Books.
Robinson, W. Mar. (1995). Why "Philosophy for Children"? Early Child Development
and Care v107 p5-15
Ryle, G. (1971). Collected papers, Vol. 1. New York: Barnes and Noble.
Saint-Exupery A.D. (2004). Küçük Prens. Avunç Yaşar (çev.) 9 Baskı. Mavi Bulut
Yayıncılık
Saran R.& Neisser B. (Ed.). (2004) Enquiring minds: Socratic dialogue in education
Staffordshire.
Sarı, E. (2007). Anasınıfına devam eden 5-6 yaş grubu çocukların annelerinin çocuk
yetiştirme tutumlarının, çocuğun sosyal uyum ve becerilerine etkisinin
132
incelenmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
Smart, D. and Ann, S. (2001). Children’s social competence. Family matters, 59,6-10.
Sharp, Ann M. (2004). Philosophy for Children: Naji Saeed. Meksika (röportajı yapan
araştırmacı gazeteci). www.buf.no/en/
Vgotsky L.S. (1985). Düşünce ve dil. Çeviren: S. Koray. 2. baskı. Toplumsal dönüşüm
yayınları. İstanbul.
Toker, M. (2003), Aktif öğrenme, Bilim, eğitim ve düşünce dergisi, cilt 3, sayı 1,(7-8)
Tüy Poyraz, S. (1999). 3-6 yaş arasındaki işitme engelli ve işiten çocukların sosyal
beceri ve problem davranışları yönünden karşılaştırılmaları. Yayınlanmamış
yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
133
Trickey & K. J. Topping. (2004, Eylül). ‘Philosophy for children’: a systematic review.
Research Papers in Education Vol. 19, No. 3,
Yüksel, G. (2004). Sosyal beceri envanteri (l. Baskı). Ankara: Asil Yayıncılık.
Will Ord- Education Trainer, & Chair of SAPERE, An Introduction to: Philosophy for
Children www.thinkingeducation.co.uk (20 Kasım 2008 tarihinde ulaşılmıştır.)
(http://www.banaz-meb.gov.tr/rehberlik/ogeret.%20tekn.met.doc)
134
EKLER
135
EK 1. Deney Grubu Çocuklar İçin Felsefe Eğitimi Uygulama Programı
Uygulama 1.
Hazırlık Çalışmaları
• Öğrenciler birbirlerinin yüzlerini görebilecek şekilde U şeklinde
hazırlanmış masalara otururlar.
• Çocuklara etkinlikle ilgili bilgi verilir.
Yöntem ve Strateji
• Sokratik konuşma
• Hikaye tamamlama
• Gözlemleme için beş duyuyu kullanma.
• Çocukları cesaretlendirme pozitif etkisi
• Güven artırma çalışmaları
• Düşünce seviyesinde risk alma
• Başarılı olduklarını hissetmelerini sağlama
Elma Ağacı
Küçük sevimli bir kasabada çok mutlu insanlar yaşarmış. Bu insanlar birbirine yardım
eder, birbirini severlermiş. Her sabah birbirlerine günaydın der; gülümserlermiş. Kimse
kimseyi üzmezmiş. Bu kasabanın ortasında kocaman bir elma ağacı varmış ve herkes bu
ağacı seviyormuş. Her akşam kasaba halkı kocaman ağacın altında oturur sohbet
ederlermiş.
Bir gün kasabaya bir mektup gelmiş. Mektupta köye bir tren geleceği ve köyün
ortasından geçeceği yazıyormuş. Bu güzel trenin geçeceği yerde tam kasabanın
ortasıymış. Herkes çok sevinmiş. Çünkü bu tren sayesinde çok uzaktaki sevdiklerine
rahatça gidebileceklermiş.
Ama bir de bakmışlar ki kasabanın tam ortasında ne var?
Evet. Kasabanın tam ortasında çok sevdikleri elma ağacı varmış. Ve ağacın kesilmesi
gerekiyormuş. Çok düşünmüşler ve yetişkinler ağacın kesilmesini kabul etmişler ama
çocuklar bunu kabul etmemiş. Sizce ağacın kesilmemesi için neler yapılabilir?
136
1. aktivite
Bu köydekiler nasıl işbirliği, iletişim kuruyorlar yapıyorlar?
Elmayla hangi yemekler yapılır?
Eğer siz o köyde olsaydınız ne yapardınız?
Bu hikayeyi uygun şekilde sonuç tasarlayın ve bununla ilgili bir resim çizin
bunu bizimle paylaşın.
2. aktivite
Sonrada herkes resmini ve kendi hikaye sonuçlarını birbirleriyle paylaşırlar.
Favori elmalarını sınıfa getirin ve oları bizimle paylaşın.
3. aktivite
Elmayı önüne yerleştir ve ona iyice bak.
görme
Nasıl görünüyor? Ne renk?
Parlak mı mat mı?
Şekli neye benziyor?
Kendi elmandan daha büyük veya daha küçük bir meyce var mı?
İçi neye benziyor sence?
Sence içinde kaç tane çekirdek görebilirsin?
Dokunma
Elmayı alın elinize nasıl hissettiriyor?
Pürüzlü mü sert mi?
Ağır mı hafif mi?
Üzerinde tmsek hissediryomusunuz?
Sıcak mı serin mi soğuk mu
Koklama
Koklayın elmayı
Ne kokuyor?
Kokusu daha önce kokladığınız bir şeyi hatırlatıyor mu?
Duyma
Elmayı çalkalayın, sallayın
Ses çıkarıyor mu?
137
Kulağınıza götürün
Sizinle konuşuyor mu?
Size ne diyor?
Bir ısırık alın.
Siz onu yerken size ne diyor?
Tatma
Bir ısırık alın, tadı neye benziyor?
Size daha önce tattığınız bir şeyi hatırlatıyor mu?
Elmanın şeklini kullanarak bir resim çizin.
138
Uygulama 2.
İŞBİRLİĞİ
Hazırlık Çalışmaları
• Öğrenciler birbirlerinin yüzlerini görebilecek şekilde U şeklinde
hazırlanmış masalara otururlar.
• Çocuklara etkinlikle ilgili bilgi verilir.
Yöntem ve Strateji
• Sokratik konuşma
• Şarkı söyleme
• Çocukları cesaretlendirme pozitif etkisi
• Fikirleri paylaşma
• Güven artırma çalışmaları
• Düşünce seviyesinde risk alma
• Başarılı olduklarını hissetmeleri sağlama
Ön çalışma
İŞBİRLİĞİ
Gruba sulu boya ile serbest resim ve şarkı tekrarı yaptırılır. Bu derslerde serbest resim
ve sonrasında öğretmenin yönergeleriyle proje çalışması yapılmalıdır (konusu
öğretmenin gün içindeki tercihidir)
Müzik etkinliğinde ise, eski şarkı tekrarları yapılmalı, çocukların tek başlarına ve grup
olarak şarkı söylemelerine fırsat tanınmalıdır.
İŞBİRLİĞİ
Çember oyunu işbirliği kavramının bir takım olayların bu kavrama ait olup olmadığının
tartışılması yoluyla kavramların keşfini teşvik eden bir egzersizdir.
Yere üç tane çember çizin ve bunlara birlikte yapmak/ yalnız yapmak/arada kalan
şeklinde isimler verin (eğer sınıftakiler daha hassas ve farklı ayrımlar yapmak isterse
çember sayısı arttırılabilir.) sınıfa belli etkinlikler sözel olarak söylenir ve çocuklardan
bu eylemlerin hangi daireye ait olabileceğini tartışmaları istenir ama bu yerleştirme
139
yapılırken neden birlikte yapmak ya da neden yalnız yapmak&arada kalan grubuna
girdiğini açıklamaları gerekiyor. Açıklarken kullandıkları kavramlar yapmak/ yalnız
yapmak/ arada kalan grubunun karşısına yazılır sonra tanımlamasında kullanılır.
Peki şekillere?
140
Öğrendiğiniz şarkıları söylerken, kendi sesinizi duyabiliyorsunuz ve sesinizi istediğiniz
şekilde çıkarabiliyorsunuz. Öyleyse tek başınıza mı şarkı söylüyorsunuz?
141
Uygulama 3.
ARKADAŞLIK
Hazırlık Çalışmaları
Yöntem ve Strateji
• Sokratik konuşma
• Drama
• Fikirleri paylaşma
Ön çalışma
Kırmızı başlıklı kız öyküsünü birkaç kez dinlemiş olan bir grupta uygulanmalıdır.
Öğretmen haksızlığa uğrayan zavallı kurdun öyküsü (Önder, 2003) birkaç kez
okunduktan sonra, iki çocuktan birine kurt diğerine de Kırmızı başlıkla kız rolleri
verilir. Öğretmen öyküyü bir kez daha okur. Kurdun ya da Kırmızı başlıklı kızın
söylediği bir cümle söylendiğinde kurt rolündeki çocuk kurdun söylediği cümleyi aynen
tekrarlar. Kırmızı başlıklı kız rolündeki de öğretmenin kendisi için söylediği cümleyi
yeri geldiğinde tekrarlar. Yani önce öğretmen konuşur, sonra rol alan çocuklardan biri,
öğretmeni taklit ederek söylediklerinin tekrarlar.
142
HAKSIZLIĞA UĞRAYAN ZAVALLI KURDUN ÖYKÜSÜ
(Önder, 2003)
Merhaba, orman benim evimdi. Orada yaşıyordum ve ormanı çok seviyordum. Onu
temiz ve düzenli tutmaya çalışıyordum. Güneşli bir günde, ormanda piknik yapanların
arkalarında bıraktıkları çöpleri temizlerken ayak sesleri duydum. Hemen bir ağacın
arkasına saklandım ve elinde sepet taşıyan küçük bir kızın geldiğini gördüm. Bu küçük
kızı görür görmez şüphelendim. Çünkü çok garip bir şekilde giyinmişti. Baştan ayağa
Kırmızılar içindeydi. Kırmızı bir palto giyinmişti. Başında da sanki kendini
başkalarından saklamaya yarıyan Kırmızı bir başlık vardı.
Bu küçük kız birden bire benim ormanımın çiçeklerini koparmaya, özenle büyüttüğüm
minicik fidanlarımın üzerine dikkatsizce basmaya başladı. Onu durdurup sorular
sormaya karar verdim. Kim olduğunu, nereye gittiğini, sepetinde ne taşıdığını sordum.
O ise şarkı söyleyip etrafımda dans ederek bana yanıt verdi. Büyük annesine yemek
götürüyormuş. Aslında iyi bir kıza benziyordu. Ama bu ormanda benim ormanımdı ve
komik elbisesi ile şüpheli birine benziyordu. Ayrıca küçük bir kızı ormanda tek başına
dolaşması da pek uygun değildi. Bu nedenle ona ormanın tehlikeli bir yer olabileceğini,
böyle kimseye haber vermeden tak başına, komik bir kılıkta ormanda dolaşmasının
doğru olmadığını göstermek için bir ders vermenin yararlı olacağını düşündüm.
Yoluna devam etmesine izin verdim. Ama kısa yollardan hızla koşarak ondan önce
büyük annesinin evine geldim. Büyük anne çok hoş, çok kibar bir hanımdır. çok uzun
zamandan beri beni tanır ve dostluk ederiz. Büyük anneye durumu anlattım ve o da
küçük kıza bir ders verilmesini uygun gördü. Büyük anne ben ona seslenene kadar
saklanmaktı. Yatağın altına girip beklemeye başladı. ben de büyük annemin
giysilerinden birini giydim. Yatak başlığını da kafama geçirdim. Küçük kız beni büyük
annesi sancaktı.
Küçük kız eve vardığında hemen yatağa girdim ve kızı yanıma çağırdım. Küçük kız,
yanakları kırmızı kırmızı olmuş bir şekilde yanıma geldi. Yatağın yanında durdu ve
kulaklarımla ilgili alaycı bir şeyler söyledi. Daha önce de kulaklarım büyük diye alay
edenler olmuştu. Bu nedenle ona aldırmadım. Kulaklarımın onu daha iyi duymak için
büyük olduğunu söyledim. Yani ondan hoşlandığımı, ona değer verdiğimi ve
söylediklerini ilgi ile dinlemek istediğimi anlatmaya çalıştım. Benim bu iyi niyetli
tavrıma karşılık ne yaptı dersiniz? Alaycı bir şekilde gözlerimin niye böyle patlak patlak
olduğunu sordu. Artık bu terbiyesiz küçük kıza karşı neler hissetmeye başladığımı
143
tahmin edebilirsiniz. Ama gene de kızgınlıktan kendimi kaybetmedim. Yüzüme bir
gülümseme yerleştirdim ve iyi davranmaya devam ettim. Gözlerimin onu daha iyi
görmek için büyük yaratıldığını söyledim.
Ama bundan sonraki hakareti ben gerçekten kırdı, mahvetti. Laf aramızda benim bir
sorunum var. Dişlerim biraz kocaman. Bu beni hep üzmüştür zaten. Hatta bir diş
doktoruna gidip dişlerimi biraz daha kısalttırmayı bile düşündüm. Anlayacağınız, bu
küçük kız benim en duyarlı olduğum, en çok üzüldüğüm özelliğimle alay etti.
Biliyorum, kendimi tutmalıydım. ama dayanamadım. Yataktan fırlayıp homurdandım ve
dişlerimin onu daha rahat yemek için büyük olduğunu söyledim. Şimdi şunu kabul
edelim ki, hiçbir kurt küçük bir kızı yiyemez. Bunu herkes bilir. Ama bu küçük deli kız,
evin etrafında çığlıklar atarak koşmaya başladı. ben de arkasından koşarak onu
yatıştırmaya, şaka yaptığımı anlatmaya çalıştım. Ama maalesef, işe yaramadı. Bir ara
büyük annesinin giysilerini üzerimden çıkardım. Ama bu durumu daha da kötü yaptı.
Birden kapı açıldı ve elinde kocaman bir balta olan avcı içeri girdi. Onu görür görmez
başımın fena halde dertte olduğunu anladım. Neyse ki açık bir pencereden kendimi
dışarı attım da kaçtım.
İşte efendim, öykü aslında böyle geçti. Ama büyük anne nedense öyküyü hiç benim
açımdan anlatmadı. Kısa sürede, tüm dünyada benim ne kadar zalim ve kötü biri
olduğum söylentileri dolaşmaya başladı. Kırmızı başlıklı kız bana koca kötü kurt adını
taktı. Herkes benden uzaklaştı. Kırmızı başlıklı kız yaşamını nasıl sürdürdüğünü
bilemem. Ama benim yaşamım, o olaydan sonra hep mutsuzluk ve yalnızlıkla geçti. Bu
nedenle biz kurtların nesli hemen hemen tükenmek üzere. Eminim bunda o garip
kırmızı başlıklı şımarık kızın öyküsünün etkisi büyüktür.
• Bir kedi
• Bir köpek
• Bir bebek
• Bir taş-kaya
144
• Yaşlı bir insan
• Bir öğretmen
145
EK 2. Kontrol Grubu Uygulama Programı
Uygulama 1.
Elma Ağacı
Küçük sevimli bir kasabada çok mutlu insanlar yaşarmış. Bu insanlar birbirine yardım
eder, birbirini severlermiş. Her sabah birbirlerine günaydın der; gülümserlermiş. Kimse
kimseyi üzmezmiş. Bu kasabanın ortasında kocaman bir elma ağacı varmış ve herkes bu
ağacı seviyormuş. Her akşam kasaba halkı kocaman ağacın altında oturur sohbet
ederlermiş.
Bir gün kasabaya bir mektup gelmiş. Mektupta köye bir tren geleceği ve köyün
ortasından geçeceği yazıyormuş. Bu güzel trenin geçeceği yerde tam kasabanın
ortasıymış. Herkes çok sevinmiş. Çünkü bu tren sayesinde çok uzaktaki sevdiklerine
rahatça gidebileceklermiş.
Evet. Kasabanın tam ortasında çok sevdikleri elma ağacı varmış. Ve ağacın kesilmesi
gerekiyormuş. Çok düşünmüşler ve yetişkinler ağacın kesilmesini kabul etmişler ama
çocuklar bunu kabul etmemiş. Bu nedenle treni ağacın etrafından dolaştırmışlar.
Böylelikle ağaç kesilmeden sevdiklerine kavuşmuşlar.
146
Uygulama 2.
İŞBİRLİĞİ
Gruba sulu boya ile serbest resim ve şarkı tekrarı yaptırılır. Bu derslerde serbest resim
ve sonrasında öğretmenin yönergeleriyle proje çalışması yapılmalıdır (konusu
öğretmenin gün içindeki tercihidir)
Müzik etkinliğinde ise, eski şarkı tekrarları yapılmalı, çocukların tek başlarına ve grup
olarak şarkı söylemelerine fırsat tanınmalıdır.
147
Uygulama 3.
ARKADAŞLIK
Kırmızı başlıklı kız öyküsünü birkaç kez dinlemiş olan bir grupta uygulanmalıdır.
Öğretmen haksızlığa uğrayan zavallı kurdun öyküsü birkaç kez okunduktan sonra, iki
çocuktan birine kurt diğerine de Kırmızı başlıkla kız rolleri verilir. Öğretmen öyküyü
bir kez daha okur. Kurdun ya da Kırmızı başlıklı kızın söylediği bir cümle
söylendiğinde kurt rolündeki çocuk kurdun söylediği cümleyi aynen tekrarlar. Kırmızı
başlıklı kız rolündeki de öğretmenin kendisi için söylediği cümleyi yeri geldiğinde
tekrarlar. Yani önce öğretmen konuşur, sonra rol alan çocuklardan biri, öğretmeni taklit
ederek söylediklerinin tekrarlar. (Önder, 2003)
(Önder, 2003)
Merhaba, orman benim evimdi. Orada yaşıyordum ve ormanı çok seviyordum. Onu
temiz ve düzenli tutmaya çalışıyordum. Güneşli bir günde, ormanda piknik yapanların
arkalarında bıraktıkları çöpleri temizlerken ayak sesleri duydum. Hemen bir ağacın
arkasına saklandım ve elinde sepet taşıyan küçük bir kızın geldiğini gördüm. Bu küçük
kızı görür görmez şüphelendim. Çünkü çok garip bir şekilde giyinmişti. Baştan ayağa
Kırmızılar içindeydi. Kırmızı bir palto giyinmişti. Başında da sanki kendini
başkalarından saklamaya yarıyan Kırmızı bir başlık vardı.
Bu küçük kız birden bire benim ormanımın çiçeklerini koparmaya, özenle büyüttüğüm
minicik fidanlarımın üzerine dikkatsizce basmaya başladı. Onu durdurup sorular
sormaya karar verdim. Kim olduğunu, nereye gittiğini, sepetinde ne taşıdığını sordum.
O ise şarkı söyleyip etrafımda dans ederek bana yanıt verdi. Büyük annesine yemek
götürüyormuş. Aslında iyi bir kıza benziyordu. Ama bu ormanda benim ormanımdı ve
komik elbisesi ile şüpheli birine benziyordu. Ayrıca küçük bir kızı ormanda tek başına
dolaşması da pek uygun değildi. Bu nedenle ona ormanın tehlikeli bir yer olabileceğini,
böyle kimseye haber vermeden tak başına, komik bir kılıkta ormanda dolaşmasının
doğru olmadığını göstermek için bir ders vermenin yararlı olacağını düşündüm.
148
Yoluna devam etmesine izin verdim. Ama kısa yollardan hızla koşarak ondan önce
büyük annesinin evine geldim. Büyük anne çok hoş, çok kibar bir hanımdır. çok uzun
zamandan beri beni tanır ve dostluk ederiz. Büyük anneye durumu anlattım ve o da
küçük kıza bir ders verilmesini uygun gördü. Büyük anne ben ona seslenene kadar
saklanmaktı. Yatağın altına girip beklemeye başladı. ben de büyük annemin
giysilerinden birini giydim. Yatak başlığını da kafama geçirdim. Küçük kız beni büyük
annesi sancaktı.
Küçük kız eve vardığında hemen yatağa girdim ve kızı yanıma çağırdım. Küçük kız,
yanakları kırmızı kırmızı olmuş bir şekilde yanıma geldi. Yatağın yanında durdu ve
kulaklarımla ilgili alaycı bir şeyler söyledi. Daha önce de kulaklarım büyük diye alay
edenler olmuştu. Bu nedenle ona aldırmadım. Kulaklarımın onu daha iyi duymak için
büyük olduğunu söyledim. Yani ondan hoşlandığımı, ona değer verdiğimi ve
söylediklerini ilgi ile dinlemek istediğimi anlatmaya çalıştım. Benim bu iyi niyetli
tavrıma karşılık ne yaptı dersiniz? Alaycı bir şekilde gözlerimin niye böyle patlak patlak
olduğunu sordu. Artık bu terbiyesiz küçük kıza karşı neler hissetmeye başladığımı
tahmin edebilirsiniz. Ama gene de kızgınlıktan kendimi kaybetmedim. Yüzüme bir
gülümseme yerleştirdim ve iyi davranmaya devam ettim. Gözlerimin onu daha iyi
görmek için büyük yaratıldığını söyledim.
Ama bundan sonraki hakareti ben gerçekten kırdı, mahvetti. Laf aramızda benim bir
sorunum var. Dişlerim biraz kocaman. Bu beni hep üzmüştür zaten. Hatta bir diş
doktoruna gidip dişlerimi biraz daha kısalttırmayı bile düşündüm. Anlayacağınız, bu
küçük kız benim en duyarlı olduğum, en çok üzüldüğüm özelliğimle alay etti.
Biliyorum, kendimi tutmalıydım. ama dayanamadım. Yataktan fırlayıp homurdandım ve
dişlerimin onu daha rahat yemek için büyük olduğunu söyledim. Şimdi şunu kabul
edelim ki, hiçbir kurt küçük bir kızı yiyemez. Bunu herkes bilir. Ama bu küçük deli kız,
evin etrafında çığlıklar atarak koşmaya başladı. ben de arkasından koşarak onu
yatıştırmaya, şaka yaptığımı anlatmaya çalıştım. Ama maalesef, işe yaramadı. Bir ara
büyük annesinin giysilerini üzerimden çıkardım. Ama bu durumu daha da kötü yaptı.
Birden kapı açıldı ve elinde kocaman bir balta olan avcı içeri girdi. Onu görür görmez
149
başımın fena halde dertte olduğunu anladım. Neyse ki açık bir pencereden kendimi
dışarı attım da kaçtım.
İşte efendim, öykü aslında böyle geçti. Ama büyük anne nedense öyküyü hiç benim
açımdan anlatmadı. Kısa sürede, tüm dünyada benim ne kadar zalim ve kötü biri
olduğum söylentileri dolaşmaya başladı. Kırmızı başlıklı kız bana koca kötü kurt adını
taktı. Herkes benden uzaklaştı. Kırmızı başlıklı kız yaşamını nasıl sürdürdüğünü
bilemem. Ama benim yaşamım, o olaydan sonra hep mutsuzluk ve yalnızlıkla geçti. Bu
nedenle biz kurtların nesli hemen hemen tükenmek üzere. Eminim bunda o garip
kırmızı başlıklı şımarık kızın öyküsünün etkisi büyüktür.
150
EK 3. Eğitim Programını Hazırlarken Uzman Görüşü Almak İçin Hazırlanan
Form
Çocuklar için Felsefe(Philosophy For Children) eğitim programının okul öncesi eğitime
devam eden 6 yaş çocuklarında sosyal beceriler üzerine etkisini ölçmek amacıyla
uygulama programı düzenlenmiştir.
Düzenlenen uygulama programının;
1. Çocukların gelişim düzeylerine uygunluğu;
2. Atılganlık ve Çocuklar İçin Felsefe Eğitim programı arasındaki ilişki;
3. İşbirliği ve Çocuklar İçin Felsefe Eğitim programı arasındaki ilişki;
4. Kendini kontrol Çocuklar İçin Felsefe Eğitim programı arasındaki ilişki;
Tespiti için uzman görüşü olarak sizlerin fikirlerini almak amacıyla aşağıdaki tablo
düzenlenmiştir.
Tabloyu doldururken ekte sunulan program oturumlarının 1., 2., 3., 4. maddelerle ilişki
düzeyini evet / hayır seçenekleri arasından uygun olanı seçerek yapabilirsiniz.
Atılganlık: Başkalarına bilgi sorma, kendini tanıtma gibi ilişkileri başlatıcı davranışları
ve başkalarına tepki vermeyi içermektedir.
Kendini Kontrol: çatışma durumlarında (örneğin; rahatsız edici durumlara uygun tepki
verme) ve çatışma olmayan durumlarda (örneğin sıraya girme, iltifat edebilme gibi
becerileri gerektiren durumlarda) sergilenen davranışları kapsamaktadır.
151
Yaş grubuna Kendini
Atılganlık İşbirliği
Kavramlar uygunluğu Kontrol
152
ÖZGEÇMİŞ
Melek Okur, 1980 yılında Rize; Çayeli’nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı yerde
tamamladı. 1998 yılında Selçuk Üniversitesi Anaokulu Öğretmenliği Bölümünde
yüksek öğrenime başladı. 2004 yılında öğretmen olarak Siirt’te göreve başladı. 2005–
2006 eğitim-öğretim yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Okul
Öncesi Öğretmenliği Yüksek Lisans Programı’nda okumaya hak kazandı.
İlgi Alanları arasında düşünce gelişimi, drama, tiyatro ve fotoğraf bulunmaktadır.
Halen, Üsküdar İMKB Anadolu Kız Meslek Lisesi’nde görev yapmaktadır.
153