You are on page 1of 129

Alejandro Jodorowsky

PSİKOBÜ YÜ KILAVUZU
BAZI BİR
PSİKOBÜ YÜ Ö NERİLERİ
(Genel Ddurumlar)
Psikobü yü ye Giriş

Hafızanın Zincirlerinden Kurtulmak

Ö nsö z

Marsilya Tarot'unun 78 Aarkana’sını inceledikten ve ezberledikten sonra kendimle bir


anlaşma imzaladım: “'Haftada bir gü n herhangi bir kafede ü cretsiz olarak Tarot bakacağ ım.
Bunu hayatımın sonuna kadar yapacağ ım.”'. Bu sö zü me 30 yıldır sadığ ım. Tarot bakma
eylemini, adına “'Tarotoloji /Tarot bilim”' dediğ im sembolik bir psikanaliz şekline
dö nü ştü rdü m. Tarotoloji'nin birincil amacı geleceğ i tahmin etmek değ il, danışanın gü ncel
sorunlarını çö zmesine yardımcı olmak amacıyla Arkanalar kılavuzluğ unda geçmişini
sorgulamaktır. Bunu yaptığ ım kafeye her yaştan, her ulustan, farklı ekonomik ve bilinç
dü zeyinden  insan geliyor. Genelde herkes bir tavsiye vermemi (aslında cesaret edemedikleri
şeyi yapmak için izin istiyorlar) ya da hayatlarıyla ilgili bir kehanette bulunmamı istiyor
(mü mkü n olduğ unca olumlu). O zaman kendimi sorularına karşılık vermeye mecbur
hissediyorum.

- Bir eş bulabilecek miyim?

- Bir eş bulup bulamayacağ ını sö yleyemem ama neden bulamadığ ını sö yleyebilirim.

- Karımı ve çocuklarımı â şığ ım için terk etmeli miyim?

- Ne yapıp yapmaman gerektiğ ini sö yleyemem ama hangi nedenlerden dolayı ailenle kalman
gerektiğ ini ve hangilerinden dolayı ö bü rü yle gitmen gerektiğ ini sö yleyebilirim. Avantaj ve
dezavantajları değ erlendirip hangisinin senin için daha iyi olduğ una karar vermesi gereken sensin.

Her tü rlü ö neri ve kehanet bir hâkimiyet kurma denemesidir ve danışanı "bü yü cü nü n"
mü ridine dö nü şme eğ ilimine sokar. Danışan bilinçaltını bir dü şman gibi gö rmeyi bırakırsa
kendine acı çektiren travmaları keşfedebilir. Bu olduğ unda genelde yardım ister. "Sonunda
anneme â şık olduğ umun farkına vardım, bu durum dü zenli bir ilişki kurmama engel oluyordu,
peki şimdi ne yapmalıyım?" "Şiddetle yaşlı adamlara oral seks yapmak istiyorum çü nkü
kü çü kken dedem organını ağ zıma soktu. Bundan nasıl kurtulabilirim?" Bu istenmeyen
gü dü leri gerek sanatsal gerek sosyal faaliyetlerle belirtmenin yeterli olmadığ ını fark
ettiğimde Psikobü yü 'yü icat ettim. 

Psikanaliz kelimeler aracılığ ıyla tedavi eden bir tekniktir. Psikanalizcinin "hasta" olarak
adlandırdığ ı danışanlar, psikanalizciyle aralarında hiçbir temas olmadan bir divanda
uzanırlar. Hastayı kendisine acı veren semptomlardan kurtarmak için sadece rü yalarını
hatırlaması, dil sü rçmelerini ve hatalarını not etmesi, dilini canı istediği gibi kullanması ve
dü şü nmeden aklına her geleni sö ylemesi istenir. Uzun sü ren karmaşık monologların ardından
bazı durumlarda hafızanın derinine gö mü lmü ş bir anının canlanması sağ lanır.

"Bakıcımı değ iştirdiler.", "Eerkek kardeşim bebeklerimi parçaladı."

, "Bbeni kö tü kokulu dedelerimle yaşamaya mecbur ettiler."

, "Bbabamı bir hemcinsimle ilişkiye girerek şaşırttım.", vb. 

Psikanalizci -gö revi bilinçaltının mantıklı sö ylemler sırasında gö nderdiğ i mesajları deşifre
ederek ilerlemektir- hastasının semptomların nedeninin farkına vardığ ı anda ortadan
kalkacağ ına inanır... Ama bö yle olmaz! Bilinçaltından gelen güdüden kurtulmanın tek yolu onu
gerçekleştirmekti. İşte bu nedenle

Psikobü yü  sadece konuşmayı değil eyleme geçmeyi de ö nerir, sadece konuşmayı değ il.
Danışan psikanalizcinin izlediğ i yolun tersine gider; bilinçaltına mantığ ın diliyle konuşmayı
ö ğ retmek yerine, mantığ a sadece kelimelerden değ il eylemler, gö rü ntü ler, sesler, kokular,
tatlar ve dokunsal duyulardan oluşan bilinçaltı dilini kullanmayı ö ğ retir. Bilinçaltı metaforik
ve sembolik gerçekleştirmeyi kabul eder. Onun için fotoğ raf bir temsil değ il kişinin kendisidir,
parçayı bü tü nü n tamamı olarak algılar (cadılar bü yü lerinden kurbanlarının saçlarını, tırnak
ya da elbise parçalarını kullanırlar); hafızasında yer alan kişileri gerçek kişilere ya da
nesnelere yansıtır. Psikodrama yaratıcıları, bir yakınını oynamayı kabul eden kişinin hasta
ü zerinde sanki gerçekten o kişinin karşısındaymış gibi derin etkilere neden olduğ unu fark
ettiler.

Bir yastığ a vurma tacizciye olan ö fkeyi hafifletebiliyordu... Bu eylemlerden iyi bir sonuç
alabilmek için eylemi gerçekleştiren kişinin, toplum, ailesi ve kü ltü rü tarafından uygulanan
ahlaki yaptırımlardan bir şekilde kurtulması gerekir. Kişi muhakkak ahlaksız olan içgü dü lerini
ancak bunu yaparsa ceza alma korkusu ortadan kalkarsa kabullenebilir. Ö rneğ in kü çü k
kardeşini yok etmek isteyen biri (çü nkü annesinin dikkatini ü zerine toplayarak kendisinden
uzaklaştırmıştır) ufaklığ ın fotoğ rafını bir kavunun ü zerine yapıştırmalı ve meyveyi bir çekiçle
parçalamalıdır, bö ylece bilinçaltı cinayeti gerçekleştirilmiş sayar. Danışan bu şekilde
hafiflemiş hisseder.

Psikobü yü de iç dü nyada -anılarda- yer alan kişilerle, dış dü nyada yer alan kişiler aynı
değ ildir. Geleneksel bü yü ve bü yü cü lü k, dış dü nyayla batıl ayinler aracılığ ıyla olaylar, varlıklar
ve nesneler ü zerinde doğ aü stü gü çler kazandığ ına inanarak çalışır. Buna karşın psikobü yü
hafızayla çalışır; bir ö nceki ö rnekte amaç artık bü yü mü ş, etten kemikten, kardeşi yok etmek
değ ildir, nefret edilen kişinin çocukkenki anısında ve ondan nefret eden çocuğ un birikmiş ö fke
ve çaresizlikle dolu anısında bir değ işiklik gerçekleştirmektir. Dü nyayı değ iştirmeye kendini
değ iştirmekle başlamak şarttır. Hafızamızda sakladığ ımız anılar, bu anıları yaşadığ ımız anda
kendimize olan bakışımızla bağ lantılıdır. Ebeveynlerimizi çocukluğ umuzda bize davrandıkları
gibi hatırlarken bunu çocuksu bir bakış açısından yaparız. Farklı yaşlardan bir grup “ben”
refakatinde ya da bu “ben”ler tarafından kuşatılmış halde yaşarız. Hepsi geçmişin birer
temsilcisidir. Psikobü yü nü n amacı danışanı kendi şifacısına dö nü ştü rerek şimdi haricinde
hiçbir yerde olamayacak olgun “ben”ine kavuşturmaktır.

Bana Tarot için gelen danışanlarıma psikobü yü performansları ö nermeye başladım. Her
biri danışanın karakteri ve kişisel tarihine sadık kalınarak “kendi ö lçü lerinde”
tasarlanmışlardı. Bu deneyimlerin bir kısmından Psikobüyü ve Gerçeğin Dansı kitaplarımda
bahsettim. Bü yü k ilgi gö rdü ler. Yardım talepleri o kadar arttı ki hepsine cevap vermem
mü mkü n olmadı. Ama performans ö nermeye vaktimin yetiştiğ i kişilerden performansı
gerçekleştirdikten sonra sonuçlarını anlatan bir mektup yazmalarını istedim. Daha sonra
tedavi edici sonuçlar veren performansları esas alarak, gelecekte çok sayıda insana
uygulanabilme ihtimali olan bu psikobü yü ö nerilerini hazırlamaya başladım. Elinizde
tuttuğ unuz bu reçete kitabı uzun bir deneme sü recinin meyvesidir.

Hayatınızı İyileştirmek için Psikobü yü Ö nerileri

Gerçeklik, Sağ lık ve Aile Kö klerinin Etkisi

Psikobü yü ö nerilerinden birini uygulamak isteyen kişinin, iyi sonuçlar almak için kendine
karşı anlayışlı bir tavır takınması şarttır. Çocuklar ebeveynlerinin sevgisini kazanmak ve
muhafaza etmek isterken yaptıkları herhangi bir şey yü zü nden suçlu sayılmaktan korkarlar.
Bü yü klerine hayati açıdan bağ lı çocuklar için onların ö fkesine neden olmak ve
cezalandırılmak korkunç bir şeydir. Bu nedenle çocuk, Freud’un “polimorf sapkınlık” dediğ i
şeyi, yani baskı uygulanmadan evvel herhangi bir nesneye karşı ö zgü rce duyulan cinsel
arzuyu reddetmeyi ö ğ renir. Bir travmanın etkilerinden kurtulmaya çalışırken bu henü z
doğ mamış ilk ahlaksızlığ ın kabul edilmesi gerekir. Deneyimleyenin her tü rlü arzusunu ensest,
narsist, biseksü el, sadomazoşist, kaprofaşist ya da yamyam olsun, kabul etmesi ve ardından
bu arzuyu mecazi olarak gerçekleştirmesi gerekir. Her hastalığ ın altında yapmayı
arzuladığ ımız ama bize yasaklanmış ya da yapma emri aldığımız bir şey yatmaktadır.
Tedavinin yolu bu emre ya da yasağ a itaatsizlikten geçer. Ve itaatsizlik edebilmek için çocuksu
sevilmeme yani terk edilme korkusundan kurtulmak şarttır. Bu korku bilinç eksikliğ ine neden
olur; kişi başkalarının olmasını istedikleri kişi olmaya çalışırken, aslında kim olduğ unu
anlayamaz. Ve bu tavrını sü rdü rü rse iç gü zelliğ ini hastalığ a dö nü ştü rü r. Sağ lık sadece ö zgü n
olanda bulunur, ö zgü n olmayan gü zellik yoktur. Asıl olduğ umuz şeye ulaşmak için
olmadığ ımız şeyi silmemiz gerekir. En bü yü k mutluluk, gerçekten kendin olmaktıryı
bilmektir.

Eğ er danışan aşağ ıdaki maddeleri uygularsa psikobü yü performansları daha başarılı


olacaktır:

1. Kehanetleri mecazi olarak gerçekleştirmek.

Yasaklama ya da emirlerin yanı sıra ebeveynler, bazı cü mleleri çocuklarının akıllarına


kazırlar ve beyin bunları uygulamaya meyillidir. Ö rneğ in:

“Eğ er bacak aranla oynarsan bü yü yü nce fahişe olursun.”,

“Eğ er baba ve dede mesleğ ini yapmazsan açlıktan ö lü rsü n.”

, “Sö z dinlemezsen, bü yü yü nce seni hapse atarlar.”


... Olgun yaşa gelince bu kehanetler bunaltıcı birer tehdide dö nü şü r. Bunlardan
kurtulmanın en etkin yolu, okurun reçeteleri okurken de gö receğ i gibi bu kehanetleri mecazi
olarak gerçekleştirmektir. Yani tehditten kaçmak yerine ona teslim olunmalıdır.

2. Daha önce hiç yapmadığı bir şey yapmak.

Toplum ve kü ltü rle işbirliğ i halinde olan aileler, bizde sayısız alışkanlık yaratırlar; belirli
tip yiyecekler tü ketir, belirli sayıda emre itaat eder, birtakım fikir, duygu ve tavırları
uygularız. Etrafımız benzer nesnelerle çevrilidir. İyileşmek için kişinin kendine bakışını
değ iştirmesi gerekir. Hasta olan “Ben” bizden daha gençtir ve geçmişe hapis bir yapıdır. Bize
hâ kim olan alışkanlıklar dö ngü sü nden kurtularak daha ö zgü n ve bö ylece sağ lıklı bir karakter
keşfederiz. Carlos Castañ eda kendi mü ridi olan bü yü k bir şirket yö neticisine bir fakir gibi
giyinip yaşadığ ı şehrin sokaklarında gazete sattırdı. Gizemci G. L. Gurdjieff sigara tiryakisi bir
ö ğ rencisine zorla sigarayı bıraktırdı. Bırakana kadar gidip kendisini ziyaret etmesini
yasakladı. Ö ğ renci dö rt sene boyunca alışkanlığ ına karşı savaştı, bırakmayı başardığ ında,
gururla hocasını gö rmeye gitti. “Sigarayı bıraktım!” dedi, Gudjieff şö yle yanıtladı:
“Şimdi,Tekrar iç!”.

Eski kara bü yü lerde tiksindirici maddelerle (dışkılar, insan cesetlerinden parçalar, hayvan
zehiri) yapılmış tılsımlar kullanılır, saf olmayan -–alışılmadık- her tü rlü maddenin etkisinin
garantili olduğ una inanılırdı. Bu nedenle psikobü yü ö nerileri birçoğ unun pis ya da karmaşık
olarak sınıflandıracağ ı malzemelere yer verir.

3. Performansı gerçekleştirilmek sizin için ne kadar güçse sonuçlarının o kadar


tatmin edici olacağını anlamalısınız.

Bir sorunu çö zmek ya da iyileşmek için çelik gibi bir irade gerekir. Yapmak istediğ ini
yapamamak ve istemediğ i bir şeyi yapmak, bizde derin bir tatminsizliğ e, depresyona ve ağır
hastalıklara neden olur. İmkâ nsız gibi gö rü nen bir amaca ulaşmak için yılmadan savaşmak
hayati enerjimizi geliştirir. Orta çağ bü yü cü leri bunu çok iyi anlamışlar, gerçekleştirilmesi
imkâ nsız performanslar ö neren reçeteler yaratmışlardı; mesela gö rü nmez olabilmek için bir
teknik geliştirmek gibi.

“Bir kazan kutsanmış suyu beyaz ü zü m odunu ateşinde kaynatın. İçine canlı bir siyah
kedi batırın ve kemikleri derisinden ayrılana kadar pişirin. Kemikleri rahip atkısıyla ayırın
ve parlatılmış gü mü ş bir levhanın karşısına koyun. Ağ zına peşpeşe pişmiş kedi kemiklerini
sokun, bu işlemi gö rü ntü nü z gü mü şten silinene kadar tekrar edin.”

Başka bir ö rnek: BYa da bir adamı baştan çıkarmak için:


filtre yapmışlar: “Yaban domuzunun burnuyla kazarak çıkardığ ı kerpiçten elde yapılmış
bardakta kedi kanı, kö pek kanı ve kendi adet kanınızı karıştırın, karışıma ö ğ ü tü lmü ş inci
ekleyin ve sevdiğinize bu karışımın on damlasını çö zdü ğ ü nü z bir kadeh şarabı ikram edip
içirin.”

İlk ö neride maddi gö rü nmezlikten bahsetmediğ ini dü şü nebiliriz, şeffaflaştırılmaya


çalışılan şey bü yü cü olmaya çalışan benliğ imdir. Bunca uğ raşın, bu kadar zor ve zalim bir şeyi
gerçekleştirme ısrarının ardından şahsi kişilik yok olur ve kişiliksiz ö z, esas varlık beliririr.
İkinci ö neride bü yü cü nü n bir adama duyduğ u aşkla bir yaban domuzunun karıştırarak
çıkardığ ı kerpiçi bulması, şekil vererek bir kap yapması, bir kedi ve bir kö pek ö ldü rmesi, bir
inciyi toza dö nü ştü rerek para kaybetmesi onda ö yle bir kendine gü ven geliştirebilir ki,
sonunda bir sağ ır dilsizi bile baştan çıkarabilecek gü ce kavuşabilir.
Bazı tedaviler de genelde hastaların ulaşmak için uzun ve pahalı bir yolculuğ a çıkmasını
gerektiren mucizevi olarak tanımlanmış uzak diyarlarda uygulanır.

4. Performansı her zaman olumlu bir şekilde sonuçlandırmak. Kötüye kötü


eklemek hiçbir şeye yaramaz.

İbrani kosher adetinde sü t ü rü nleri için kullanılan aletlerin et ü rü nü yle temasa geçmesi
durumunda bu aletler saflığ ını yitirir, topraktan bir çukur kazılır ve belirli gü n sü resince
gö mü lü tutulur; bu sü renin sonunda aletler topraktan çıkarılır, toprak aletleri arıtmıştır...
Bundan ilham alarak birçok defa geçmiş acılardan kurtulmak için kullanılmış nesneleri,
giysileri, fotoğ rafları gö mmeyi ö nerdim , ama bu “saflığ ını yitirmiş” şeylerin gö mü ldü ğ ü yere
bir ağ aç ya da çiçekli bir bitki dikilmesini de istedim. Ne zaman bir danışana birine karşı
yıllarca birikmiş ö fkesini çıkarması için fotoğ rafını yırtmasını, bir mezarı tekmelemesini ya da
yazılı bir yü zleşmeye girmesini vs. ö nersem, ardından mutlaka; fotoğ rafını gü l reçeline
bulamasını, mezara balla sevgi yazmasını, arasını dü zeltmek istediğ i kişiye bir demet çiçek, bir
kutu çikolata ya da bir şişe likö r gö ndermesini de ö neriyorum. Psikobü yü performansı
dö nü ştü rü cü nitelikte olmalıdır; acı başlangıç dostane bir son bulmalıdır. Nefret, karşılık
bulamamış aşktır.
Bu ö nerileri okuyan danışan kişi bunları gerçekleştirmenin imkâ nsız olduğ unu çü nkü
sonunda olumsuz sonuçlar doğ acağ ını ya da rahatsız tanıklar bırakacağını dü şü nebilir. Bir
psikobü yü performansı başladığ ında kişisel girişimle dış dü nya arasında gizemli bir ilişki
oluştuğ unu deneyledim. Olay yerinin performans gerçekleştirileceğ i an meraklılarla dolu
olacağ ından korkulurken, tamamen boş bulunması. Bulunmasının imkâ nsız olduğ unu
sandığ ınız şeyi size bir anda bir komşunuzun ö nermesi vs. Sinirsel dengesizlikten şikâ yetçi bir
lise ö ğ retmeni ona bir ö neride bulunmamı istedi. Bir sirk sanatçısından ipte dengede durmayı
ö ğ renmesini ö nerdim. Bana bunun imkâ nsız olduğ unu, okulunun ve evinin Fransa’nın
gGü ney’inde olduğ unu ve oralarda bir sirk sanatçısı bulmanın mü mkü n olmadığ ını sö yledi.
Performansın imkâ nsız bir şey olduğ unu dü şü nmeyi bırakmasını ve gerçekliğ in yardımına
koşacağ ına gü venmesini sö yledim. Birkaç gü n sonra ö ğ rencilerinden birinin babasının emekli
bir ip cambazı olduğ unu ö ğ rendi. Ö ğ retmenini birkaç kilometre yakınında bulmuştu.
Bu reçetelerin bazılarında danışana adını değ iştirmesini ö nereceğ im. Bu ilk “hediye”
yeni doğ anı aile karşısında bir bireye dö nü ştü rü r. Çocuk psikolojisi, tıpkı evcil bir hayvanda
olduğ u gibi bu sesi sü rekli dikkatini çekmek için kullandıkları bir ses olarak gö rü r. Sonunda
onu bir parçası ya da bir iç organ gibi kendi varlığ ına dahil eder. Ailelerin bir aile bü yü ğ ü nü n
yeniden doğ ması arzusu çoğ unlukla yeni doğ anlara verilen isimlere sızar. Bilinçaltı bu ö lü nü n
varlığ ını sü rdü rme arzusunu sadece ismin tamamını tekrarlayarak yapmaz (birçok ailede ilk
doğ an erkek babasının, dedesinin ya da bü yü k dedesinin adını alırken kız çocuklarının erkek
isimlerinden tü remiş isimler aldığ ını gö rü yoruz; Francisco’dan Francisca, Marcelo’dan
Marcela, Bernardo’dan Bernarda gibi..). Eğ er bu ad bir hikâ yeyle yü klü yse, bazen gizli bir
hikâ ye (intihar, zü hrevi hastalık, hapis cezası, fahişelik, ensest ya da dedenin, teyzenin,
kuzenin tacizi), adı alan kişinin acı çekmesine neden olabilir ya da yavaş yavaş hayatını
kuşatan bir davranışa dö nü şebilir.

Bazı isimler hafifletirken bazısı ağ ır gelebilir. Bu ilk grup faydalı bir tılsım etkisi yaparken
ikinci grup, nefret uyandırır. Bir kız çocuğ u babasının eski sevgilisinin adını alırken ö mü r
boyu babasının sevgilisine dö nü şü r. Eğ er bir anne babasıyla olan ensest ilişki dü ğ ü mü nü
çö zemeden oğ luna onun adını verirse, çocuk ö dipal kapana kapalı kalır, bir taraftan dedesine
hayranlık besleyerek ona benzemeye çalışırken, onu yenilmez bir dü şman olarak gö rdü ğ ü için
ondan nefret eder. Kutsal kavramlarla adlandırılan kişiler (Bakire Meryem, Encarnació n
vsetc.) bunları birer emir gibi algılayıp cinsel sorunlar yaşayabilir. Melek isimleriyle
adlandırılanlar (Angélica, Rafael, Gabriel, Celeste vs.) hiç vü cut bulmamış gibi hissedebilirler.
Pascual, İsa, Emanuel, Cristian ya da Cristobal olarak adlandırılanlar mü kemmellik hezeyanı
yaşayabilir ve 33 yaşlarına geldiklerinde ö lü m buhranına tutulabilir, kaza geçirebilir,
ekonomik sıkıntılar yaşayabilir ya da ö lü mcü l bir hastalığ a yakalanabilirler. Verilen adlar
bazen acı verici sorunları çö zme arzusunun ü rü nü dü r. Ö rneğ in çocukken annesinden ayrılmış
bir adam oğ luna Juan María1 adını veriyorsa, bu çift isimle annesine kavuşma isteğ ini
gerçekleştiriyordur. Ö len bir bebeğ in ardından doğ an çocuğ a René ismini verebilirler (bu ad
Latince renatus yani “yeniden doğ mak” fiilinden tü remiştir). Aile bireylerinden
biri dolandırıcılık ya da hırsızlıktan tutuklandıysa, bu aile için utanç verici bir durumdur ve
yeni doğ an bir yakınına “Iİnocencio” yani “Masum” adını verebilirler. Ensest eğ ilimli bir kadın
babasıyla aynı adı taşıyan bir adamla evlenirse kuşak karmaşası yaşayacak bir çocuk
doğ urabilir; bilinçaltında dedesinin çocuğ u olarak yaşadığ ı için annesini kız kardeşi gibi
gö recek ve bunun sonucunda olgunlaşamayacaktır. Bir kız çocuğ unun ardından doğ an erkek
onun adının erkekleştirilmiş haliyle adlandırılırsa (Antonia’dan sonra Antonio, Francisca’nın
ardından Francisco, vs.) bu kızın doğ umunun hayal kırıklığ ına neden olduğ una işaret eder ve
genç kız kendini bir erkek çocuk denemesi olarak gö rerek acı verici bir kendini hakir, eksik
gö rme duygusu içinde yaşayabilir. Film yıldızlarından, televizyondan, ü nlü bir yazardan
alınmış isimler ü n kazanmaya zorlayıcı niteliktedir ve kişi sanatsal yeteneğ e sahip değ ilse
onun için bunaltıcı olabilir. Ebeveynlerin çocuklarının isimlerini kısaltma olarak kullanması
onları daimi çocukluğ a mahkû m edebilir. Doğ ası gereğ i kolektif olan bilinçaltında isimlere
yü klenmiş anlamlar vardır ve kişi farkında olmadan bundan etkilenir. Aziz isimleri erdemler
barındırır, ama aynı zamanda topluma adanmış hayat anlamı da taşır. Adı Meryem olan bazı
kadınlar kendilerini mü kemmel bir çocuk doğ urma arzusuyla kuşatılmış bulabilirler y. Ya da
adı José olan bazı erkekler bir kadını tatmin etmeye zorlanabilirler. Azize Valeria’nın kafasını
kestiler, bu ada sahip bazı kadınlarda delilik eğ ilimi olabilir. Mercedes adındaki bazı kadınlar,
bu isim Latince merces (ö deme, maaş) anlamına gelen kelimeden tü remiştir, ticarete yatkın
olabilir ve bunu başarıyla yaparlar.
İsimler bilinçaltında mantra (vedik metinlerden alınmış ve dua gibi pasajlardır) etkisi
yaratır. Bu kelimeler, sü rekli tekrarlandığ ından belirli gizli etkiler doğ uran titreşimlere neden
olurlar. Brahmanlar fiziksel dü nyadaki her sesin gö rü nmez krallıkta bir sese karşılık geldiğ ine
ve bir gü cü harekete geçirdiğ ine inanırlar. Onlara gö re bir kelimenin sesi etkin bir bü yü
malzemesi ve ö lü msü z varlıklarla iletişim kurmanın en ö nemli anahtarıdır. Doğ umundan
ö lü mü ne kadar kendi adını duyan ve tekrarlayan bir kişi için adı mantra gö revi gö rü r. Ama
sü rekli tekrarlanan bir kelime iyi de olabilir, kö tü de. olabilir. Genelde her isim sınırlı bir
kişiliğ i pekiştirir. Ego, akışkanlığ ını kaybedip matlaşarak, kararlılıklar bildirir: “Ben bö yleyim,
başka tü rlü değ il.”. É liphas Lévi, Aleister Crowley ya da Henri Corneille-Agrippa gibi bü yü k
bü yü ustaları insan denen varlığ ın iki ayrı bedeni olduğ unu kabul ettiler; biri fiziksel ve diğ eri,
ışık (enerjik beden ya da ruh da denmiştir) bu ikincisine kutsal olduğ u için ad verilemiyordu.
Fiziksel bedene bir sü lü k gibi yapışık ad kişinin yalnızca yanılsamalı kişiliğ ini temsil eder. Işık
beden, adı kelimelere sığ mayan Tanrı’nın bir parçasıdır. Bu bü yü cü lerin uğ raşı ışık bedeni
gü ndelik bilincin bir parçası yaparak geliştirmek ya da hatırlamaktı. Eğ er fiziksel bedenle ışık
beden arasında işe yarar bir denge kurulabilirse, bencil ben yok olurdu. Bu sıra ismine olan
bağ lılıktan kurtulmak -tabii acı vericiyse-, ö z varlığ ın bilincine varmaya yarıyor ve ö zgü rlü ğ e
açılan bir kapıya dö nü yordu.
Okur reçetelerin, dağ ınık gö rü nen ö neriler şeklinde sunulmasına, alfabetik ya da tematik
bir sıraya konmamış olmasına şaşırabilir. Bunun sebebi bu kitabı yazarken belirli danışmalara
cevap olmasını istememin yanında, devamlı bir şekilde başından sonuna okunabilen roman

1
İspanyolca erkek isminden sonra konan kadın ismine -–ya da tam tersine- çok sık
rastlanır burada Juan bir erkek adıyken María bir kadın ismidir. _ çn.
benzeri bir kitap yaratma uğ raşımdır. Uzun Ttarotolog kariyerim boyunca, her danışan
sorunu analizimde, danışan ne kadar gü ncel olursa olsun, sorununun kö klerinin aile
geçmişine dayandığ ını buldum. Çocukluk tü m hayatı etkiliyor; dengeli olmayan ana-baba-
oğ ul/kız ü çlü sü kişinin hayatında bir seri başarısızlıklar, depresyonlar ve hastalıklara neden
olur. Bu nedenle ilk ö neriler ya da reçeteler okur için soyağ acının temel kavramlarına giriş
niteliğ inde olacak, ardından onu bir psikolojik, cinsel ve maddi sorunlar yelpazesinde
gezdirecek ve son olarak yeniden doğ ma masajı (bu ritü elde amaç her insan evladının
doğ mayı hak ettiğ i dengeli aile kavramıyla ilgili bilgi vermektir) tanımıyla bitirecek.
Tü m hastalıklar ruhsal acıyı beraberinde getirir. Bu ö nerilerin amacı kesinlikle tıbbi
tedavilerin yerini almak değildir, sadece ne ilacın ne de ameliyatın sakinleştiremediğ i
psikolojik sıkıntılara çö zü m ö nermektedir.

1. KADINA KARŞI CİNSEL AYRIM VE DEĞER VERMEME

Erkeklerin yö nettiğ i bu dü nyada birçok kadın kompleksli yaşar, erkeklik organına maddi
bir değ er verilerek dişiliğ in değ erinin dü şü rü lmesi, bu durum dişil organın yarık (bu kelime ve
benzeri birkaç kelimenin karşılığ ı İspanyol Kraliyet Akademisi Sö zlü ğ ü ne gö re şö yle: "Oyuk,
kesik ya da bir şeyin kırılması"..” Meksika’da ise kesik denir) olarak adlandırılmasına kadar
varmıştır, kadınlarda aşağ ılık hissine sebebiyet verir.
Danışanın toplum içinde gü venle hareket edebilmesi için cinsel organına birkaç altın para (bu
paraların adedi kompleksin bü yü klü ğ ü ne gö re kararlaştırılmalıdır) sokması çok faydalı olacaktır.
Bu, tamamen bir sır olarak saklanmalıdır, taşıyan kadına pantalonunun altında bir eril organ taşıyan
erkeğ inkinden çok daha fazla gü ven verecektir.

Vajinanın hor, değ ersiz gö rü lmesinin kö keni bazı durumlarda danışanın soyağ acındaki
erkeklerin nesillerce kadınları hakir ve menstrü asyonuaybaşını kirli gö rmesinden
kaynaklanır.

Danışan bu biyolojik sü recin değ erini arttırmak için tercih ettiğ i boyutta beyaz bir kumaş ya da
kâ ğ ıda regladet kanını kullarak ö zportresini çizmelidir. Genel hatlar parmaklarla çizilmeli ve
ayrıntılarda fırça kullanılmalıdır. Resim bitirildikten sonra cilalanmalı ve gü mü ş rengi (Ay gibi
gü mü ş renkte; Ay antik kozmik anne, mutlak dişilik simgesidir) bir çerçeveye konmalı, belirli bir
sü re evde tü m ziyaretçilerin gö rebileceğ i bir yere asılmalı ve ardından hediye olarak babasına
gö ndermelidir.

Toplumsal onaylanma hissi çok gü çlü yse:

Danışan ö zportresini boynunda gö rü nü r bir şekilde taşıyabilmek için portresini regladet kanıyla
bir madalyona çizmelidir. Eğ er menopoz dö nemine girmişse en genç kadınbayan arkadaşından
parmaklarını vajinasına sokmasına ve adet kanına bulamasına mü sade etmesini istemeli ve
ö zportresini bu kanla çizmelidir.

Kız çocuk yerine bir erkek çocuk bekleyen babası tarafından, kabul edildiğ ini hiç
hissedememiş ve bu nedenle sü rekli psikolojik rahatsızlıklar ve bü yü k ağ rılardan şikâ yetçi bir
kadına şunu ö nerdim ve çok iyi sonuçlar verdi:

ReglAdet dö nemi sü resince yü zü nü bu kanla boyayıp gezmeye, yakınlarını ve arkadaşlarını


ziyarete gitmelidir.

(Bunu yapmaktan utanan başka bir kadına, bir yıl boyunca, her ay, regladet kanıyla
gö ğ sü ne bir kalp çizmesini ö nerdim.)

2. DİŞİKADINLARDA UTANGAÇLIK

Erkek yakınlarının sert karakterinden etkilenen birçok kız çocuğ u sesini yü kseltmekten,
bağ ımsızca hareket etmekten ve duygularını dışa vurmaktan utanarak bü yü r. Bu rahatsız edici
psikolojik hapisten kurtulması için danışana şunu ö neriyorum:

Gö bek dansı (bu şekilde doğ al dişi hareketlerini geri kazanacaktır) kursuna ve bu sanatta ü n
kazanmak için değ il de sesini gırtlağ ından yumurtalıklarına ulaştırabilmek için şan derslerine
katılmalıdır. Kelimeleri karın bö lgesinden gü dü lenmediğ i sü rece bir yetişkin gibi değ il bir kız
çocuğ u gibi davranmaya devam edecektir. Buna ilave olarak silahla, tü fekle ve hatta mü mkü nse
taramalı tü fekle ateş etmeyi ö ğ renmek için bir atıcılık kulü bü ne de yazılabilir. Bu ona duygu ve
dü şü ncelerini gü ven ve kararlılıkla dışa vurmayı ö ğ retecektir.

Ebeveynlerinden erken yaşta ayrılmış (yetim, yatılı, bü yü k anne-babası tarafından


yetiştirilmiş, geç evlat edinilmiş vs.) ve tü m hayatı "çalışmayan aç kalır" ya da "ekmeğini
alnının teriyle kazanacaksın" gibi cü mlelerle (bu cü mleler onlarda terk edilmişlik, dü nyada bir
yer edinmek için tek başlarına, kan ter içinde, mutluluk ya da memnuniyet duymadan
mü cadele etmeleri gerektiğ i hissine neden olmuştur) işaretlenmiş kadınlara şunu
ö neriyorum:

Danışan ü ç tane altın para alıp biri sağ , biri sol elinde ve ü çü ncü sü ağ zındayken jogging
yapmalıdır. Jogging bitiminde bu ü ç altını terinde ıslatmalı ve bir prezervatife koyup bağ layarak
vajinasına soktuktan sonra çekici bir şekilde giyinip kalabalık sokaklarda gezmeye çıkmalıdır.
Kendilerini hiç olmadığ ı kadar iyi hissedecektir.

Ne zaman depresyona dü şseler bu performansı tekrarlamalıdırlar.

3. ERKEĞE KARŞI CİNSEL AYRIM VE DEĞER VERMEME

Bir erkek çocuğ unun gelecekte kendini erkeksi bir yetişkin gibi hissetmesi için kendine
model olarak benimseyebileceği bir babanın varlığ ına ihtiyacı vardır. Eğ er bu kişi babalık
gö revlerini yerine getirmezse (kendinden uzaklaştırarak, reddederek, onunla yarışa girerek,
ilgisiz, gü çsü z ya da hastalıklı davranarak) oğ lu toplumda yer edinmekte bü yü k gü çlü klerle
karşılaşır, utangaç ya da gü vensiz yetişir. Bilinçaltı, işe yarar bir cinsel organın varlığ ı ve
bunun ağırlığ ı bilgisinden yoksundur. Bunu iyileştirmek için ö nerim şu:

Birkaç tane 500 avroyu bir araya getirin (sizde yoksa birinden ö dü nç alabilirsiniz), mü mkü n
olduğ unca çok sayıda para bulun. Paraları birbiri ü stü ne koyup boyuna yuvarlayarak lastik
yardımıyla bir arada tutacağ ınız bir tü p oluşturun. Ayrıca iki bü yü k bilye bulun, yoksa stress topları
da iş gö recektir. Bu ü ç objeyi iç çamaşırınıza koymalı ve sıkıca bedenbinize sabitlemelisiniz
(paradan yapılmış tü p penisi ve iki top erbezlerini simgeler). Toplumsal ve cinsel çekimle alakalı
işlerinizi, bacaklarınız arasındaki bu ağ ırlıkla yerine getirmelisiniz -–tabii sır olarak saklayarak-.
Utangaçlığ ınız yok olacak.

Başka bir zaman ayak tabanlarınızı ve erbezlerinizi doğ al gıda boyasıyla boyayabilirsiniz. Bu
kendisine gü ven sağ lar ve kuvvet verir.

4. ERKEN BOŞALMA

Cinsel açıdan bakıldığ ında erkek, iktidar ve iktidarsızlık arasında konumlanır. Kadınsa
tatmin olmak nkâ r ya da olmamak arasındatatminsiz olarak. Erkek gü çlü olma tatminini ister.
Kadın tatmin olmayı başarabilmeyi ister. Kö keni çocukluk olan sorunlardan biri baş
gö sterdiğ inde çoğ unlukla erkekte bir kadını tatmin edememe hissi başlar -–bu da başarısızlık
hissine neden olur-, bu sorunu çö zmenin en iyi yolu başarıyı ve iktidarı aramak yerine bu
yıkıma kendini teslim etmektir.

Bu sorundan şikâ yetçi kişi bir kronometre yardımıyla cinsel ilişkilerinin tam olarak ne kadar
sü rdü ğ ü nü ö lçmeli. Ö rneğ in ereksiyon sekiz ya da altı saniye sü rebilir. Zamanı belirledikten sonra
danışan, sıkı ö lçü m metotları uygulayarak bu zamanı iyileştirmeyi yani yarıya indirmeyi hedef
edinmelidir; altı saniye sü rü yorsa, ü ç saniyede; sekiz saniye sü rü yorsa, dö rt saniyede boşalmaya
çalışmalıdır.
Kendi başarısızlığ ına gö nü llü batma hâ li bilinçaltını, bu başarısız olma isteğ inde başarısız
olmaya itecektir.

Bu ö neride bulunduğ um bir danışan bir sonraki gü n beni gö rmeye geldi ve şö yle dedi:
"Karımla normalde olduğ unun yarısı sü resince boşalmak amacıyla seviştim. Yarım saat
uğ raşmama rağ men boşalamadım"..”

5. MENİDEN TİKSİNME-REDDETME

Bir meditasyon atö lyesinde erkek katılımcılardan penislerine yoğ unlaşmalarını ve


hislerinin bilincinde ü retralarından girerek erbezlerine ulaşmalarını istedim. Ulaştıklarında
içinde neler olduğ unu keşfetmeliydiler. Çok şaşırtıcı cevaplar aldım: "İçlerinin dışkı dolu
olduğ unu hissediyorum", "İğ renç bir madde", "Zehirli bir şurup.".

Bu rahatsız edici hissin sebebini ararken bö yle hissedenlerin çoğ unun erkekler tarafından
aldatılmış ya da uğ runa hayatlarını verecekleri çocukları dö llerken bu adamlardan kö tü
muamele gö rmü ş annelerin çocukları olduğ unu keşfettim. Birçok kü rtaj yaşamış, sancılı
doğ umlar yapmış ya da terk edilmişlikle yü zleşmek zorunda kalmış olabilirlerdi; sonuç
ersuyunun onlarda nefret uyandıran bir tehlikeye dö nü şmü ş olmasıydı. Annesinin bu hislerini
duyan çocukta kendi spermine nefret oluşuyordu.

Hiçbir arketip anneden daha gü çlü değ ildir. Bizde uyandırdığ ı aşk ne kadar bü yü kse bizde
neden olabileceğ i korku da o kadar bü yü ktü r. İçsel çocuğ umuz için o en gü çlü dü r. Buna
rağ men anneden daha gü çlü tek bir arketip vardır: Bakire Meryem (ya da onu takip eden
farklı azizeler). Her ne kadar inançlı olmasak da bilinçaltımız azizeleri sihirli bir gü çlerle
donatır.

Danışan bir kiliseden mum edinip eritmeli (bu erimiş mumu başka bir kapta saklamalıdır),
yanında annesinin fotoğ rafıyla birlikte mastü rbasyon yapmalı ve ersuyunu kilise mumu kabına
koyduktan sonra erimiş mumu hayati sıvının ü zerine, fitili muhafaza ederek dö kmelidir. Mum
soğ uduktan sonra bu mumu bir kiliseye gö tü rü p bir bakire heykeli ya da resminin altına koyup fitili
yakmalı ve kendiliğ inden eriyip tü kenmeye bırakmalıdır.

Bunu yaptıktan sonra bilinçaltı menisinin tü m kö tü lü klerden arındığ ını ve kutsandığ ını
kabul edecektir.

6. ENSEST ARZULAR

Bir yetişkin dış dü nyayla bağ ını kuran dö rt farklı dilin bilincindedir; us dili (kelimeleri ve
fikirleriyle), duygusal dil (duygularıyla), cinsel dil (arzularıyla) ve bedensel dil (eylemleriyle).
Aile bireylerine duyduğ u aşkı cinsel arzuyla karıştırmaz ya da kendisini toplumsal
sorumluluklarından ayırmasına mü saade etmez. Bu durum bir çocuk için farklıdır; onlar
hareketlerin, dü şü ncelerin, duyguların ve arzuların tek bir blok halinde hareket ettiğ i bir
bü tü n gibi davranırlar, ahlâ ki sınırlara kulak asmazlar. Dü rtü leri duygusal olduğ u kadar
cinseldir. Eğ er ebeveynler, bunu anlamayıp çocuklarının bazı davranışlarını (babasının
penisini okşama, kendini tatmin etme amacıyla organını annesininkinin ü stü ne sü rtme, bir kız
çocuğ unun babasına onun sevgilisi olmak ve ondan bir çocuk sahibi olmak istediğ ini
sö ylemesi vs.) sapkın saydıkları için reddederlerse bu doğ al dü rtü leri bastırmış ve onlara
suçluluk duygusu yü klemiş olurlar. Bu dü rtü (çocukluk dö neminde masum ve sağ lıklı kabul
edilir) tatmin olamadığ ı için yetişkinde ensest arzulara dö nü şerek kendine yer edinir.

Babası duştan çıplak çıktığ ında organına cinsel hayranlıkla bakan kü çü k kıza annesinin
sert bir tokat atması sonucu bü yü dü ğ ü nde karşı cinsle uzun sü reli ilişkiler kurmakta gü çlü k
çeken bir kadın tanıdım.

Dü rtü leri bö yle bastırılmış bir kişiyi hiçbir â şık tatmin edemez. Anneyle ya da babayla
sevişme arzusu rü yalarında ya da sö zlü hatalarında (dostlarına adları yerine anne ya da
babalarının isimleriyle hitap ederler) belirir; kendilerinden yaşça bü yü k, tercihen baskın
karakterli ya da evli ve çocuklu kişilere yakınlık duyarlar. Çok defa ebeveyniyle aynı adı
taşıyan kişilerle ilişki kurarlar ya da eşleri ebeveynlerinden hep daha aşağ ıdır, kayınpeder
daha iyi yemek pişirir, daha zevkli ve şıktır; ya da kayınpeder daha gü çlü , zeki, sevgi doludur...

Bu sıkıntılı durumdan kurtulmak için bu ensest arzulara karşı savaşmamayı, onları kabul
etmeyi ve gerçekleştirmeyi ö neriyorum:

Ebeveynin giysilerini (ebeveyn farkına varmadan) ve mü mkü nse kullanılmış ama henü z
yıkanmamış iç çamaşırını ö dü nç almalı. Kendisi çıplak, eşi ebeveyninin giysileriyle giyinikken eşiyle
sevişmelidir. Orgazm anı geldiğ inde (bu gerçek ya da sahte olabilir) eşinin adı yerine ebeveyninin
adını sö ylemelidir. Sevişme bittikten sonra giysileri yıkamalı ve kimden geldiğ i bilinmeyen bir
hediye gibi paketleyerek bir kutu çikolata (anne ise) ya da bir kutu sigarla (baba ise) birlikte
ebeveynine geri postalamalıdır.

Aynı performans kardeşler arasında gö rü len arzular için de uygulanabilir. Eğ er danışan


eşcinselse â şığ ını babasının giysilerini giyerek ziyaret etmesini ö neriyorum. Orgazm anında
ebeveynin adını olabildiğ ince kuvvetli bağ ırmalıdır.

7. ANNEA-KIZ KARŞILIKLI BAĞIMLILIK (SEMBİYOZ)

Çö zü lmemiş narsist dü rtü leri bir dü ğ ü mebuluta dö nü şmü ş (çocuklukta sağ lıklı ve gerekli
bir dü rtü dü r, bastırıldığ ında yetişkinde hastalıklı bir arzuya dö nü şü r) anne (aslında kendi
arzularının hedefidir) kızını kendi egosunun bir uzantısına dö nü ştü rebilir. Onu kendi aynası
gibi gö rerek kişiliğ ini tanımaz. Ona dü nyayı sadece kendi gö zlerinden gö rmeyi ö ğ retmiştir.
Onu kendi mahremiyetine ortak etmiş, kendisi gibi giyinmeye, makyaj yapmaya ve saçını
taramaya itmiştir. (Kızının en bü yü k eğlencesinin onu arkadaşlarıyla saatler sü ren telefon
konuşmasını izlemek ve dinlemek olduğ una inanan bir ressam kadınla tanışmıştım...)

Danışan benmerkezci davranışlarıyla kendisinde neden olduğ u psikolojik hasarı anlamasını


sağ lamak ü zere annesiyle gireceğ i tartışmanın ardından ona şu performansı ö nerecek: Anne ve kız,
anne bir renk, kız başka bir renk olmak ü zere kurdeleler seçecekler. Ayakta ve yü z yü ze ayak
bileklerini ayak bileklerine, bellerini bellerine, bileklerini bileklerine, boyunlarını boyunlarına
bağ layacaklar. Danışan annesine "Sen sensin, ben benim" diyecek ve anne bu kelimeleri
tekrarlayacak. Sonra ikisi de ellerinde birer makas, her biri kendi seçtiğ i renkte olan ve
karşısındakinin bedenini kendi bedenine bağ layan kurdeleleri kesmeye başlayacak. Ayrıldıktan
sonra birlikte verimli toprakların olduğ u bir park, bahçe, meydan ya da bir ormana gidecekler,
yanyanayan yana iki çukur kazacaklar ve karıştırmadan kendi kurdelelerini (her renk kendi
çukuruna konmalı) gö mecekler ve her bir çukura biri danışan diğ eri annesi tarafından seçilmiş
çiçekleri dikecekler.

Danışana hü kmedilme derecesini ve artık ö zgü r olduğ unu anlaması için ona şunu ö neriyorum:
Annesinin yü zü nü n fotoğ rafını bü yü tmeli, gö zlerini delerek bir maske yapmalı ve sokaklarda gezip,
arkadaş ve hatta aile ziyaretlerini bu maskeyle yapmalıdır. Bu şekilde beyni annesinin gö zlerinden
ne gö rdü ğ ü nü anlayacaktır. Ardından annesinin karşısına geçerek maskeyi çıkarmalı, parçalamalı ve
ona şunları sö yledikten sonra parçaları kendisin vermelidir: "Bana verdiğ in her şey için çok
teşekkü rler. Artık kendim olabilirim.".

8. ANNEA-OĞUL KARŞILIKLI BAĞIMLILIK (SEMBİYOZ)

Hıristiyanlık dinine inanan toplumlarda erkek mü kemmel olmaya çalışabilir, ama kadın
yapamaz. Kadına verilen en yü ksek onur mü kemmel bir oğ ul doğ urma onurudur. Toplumda
kendi başlarına ö nemli bir yer edinemeyen bazı kadınlar oğ ullarını zekâ larına hü kmederek
onları kendi uzantıları gibi yetiştirirler. Erkek egemen toplumun kendilerine uygun gö rmediğ i
gü cü ve mü kemmelliğ i onlar aracılığ ıyla kazanmaya çalışırlar. Kendilerini mecazi olarak
kolları kesilmiş hissettiklerinden oğ ullarına sahip olup onlar aracılığ ıyla hareket ederler. Bu
sembiyozdan kurtulmak için:

Danışan benmerkezci davranışlarıyla kendisinde neden olduğ u psikolojik hasarı anlamasını


sağ lamak ü zere annesiyle gireceğ i tartışmanın ardından ona şu performansı ö nerecek: Anne uygun
gö rdü ğ ü renkte bir kurdele seçecek. Ayakta ve sırtı dö nü k annesinin gö ğ sü ne yapışık halde
annesinin ayak bileklerini ayak bileklerine, belini beline, bileklerini bileklerine, boynunu boynuna
bağ lamasına izin verecek. Danışan annesine "Sen sensin, ben benim" diyecek ve anne bu kelimeleri
tekrarlayacak. Sonra annesi elinde bir makasla kurdeleleri kesmeye başlayacak. Anne ve oğ ul
ayrıldıktan sonra birlikte verimli toprakların olduğ u bir park, bahçe, meydan ya da bir ormana
gidecekler, dö rt elle bir çukur kazacaklar ve kurdelelerin yarısını bu çukura gö mecekler. Kadın
çukura bir meyve ağ acı fidesi dikecek. Erkek kurdelelerin kalan yarılarını bir mabede gö tü recek ve
çarmıha gerilmiş İsa heykellerinden birinin ayakları ucuna bırakacak.

9. BABA-OĞUL KARŞILIKLI BAĞIMLILIK (SEMBİYOZ)

Bazı egoist babalar oğ ullarını rakip bir tehlike olarak gö rdü klerinden onları hep kendi
hâ kimiyetleri altında tutmak isterler ve onların başardığ ı ekonomik gü ce ulaşamazlarsa onlar
için çok kö tü olacağı fikrine inandırarak korkuturlar. Bu şekilde oğ ullarına hedef yaptırımında
bulunurlar, aslında bunlar kendilerine belirledikleri hedeflerdir. Kendilerini aşılmaz
gö stererek oğ ullarını bunalıma sü rü kler, paradan ve korkaklıklarından, gü çsü zlü klerinden
dolayı kendilerinden nefret eden birer kaybedene dö nü ştü rü rler. Bu sü rekli tutukluktan
kurtulmaları için danışana şunu ö neriyorum:

Yirmi lirayı bir kuruşluk madeni paralar halinde bozduracak (bu paralarla ciddi bü yü klü kte bir
pakete sahip olacaksınız...). İnsaların gü vercin beslediğ i bir meydana gidecek. Gü vercin
besleyenlerin yakınına oturacak ve sü kû netle sanki yem ya da ekmek kırıntısıymış gibi yavaş yavaş
paraları kuşlara savuracak. En azından on avuç para attıktan sonra ayağ a kalkacak ve evine doğ ru
giderken kalan paraların, sanki ardında iz bırakırmış gibi, kendine tek bir kuruş kalana kadar,
dü şmesine izin verecek. Bu kalan kuruşa bir delik açtırıp sol kulağ ına asacak. Babasını gö rmeye
gidecek ve ona hiçbir açıklama yapmadan, -ö nceden ü stü ne işeyip yıkadığ ı- yuvarlak aynayı yanında
eskiden ayakkabılarını sakladığ ı ve şimdi içinde bü yü k ö lçü de bir penis heykelinin olduğ u bir
kutuda hediye edecek ve şö yle diyecek: "Vermek sağ lıklıdır ama almaya zorlamak değ ildir. Bu senin.
Benimki bende. Eserlerimin ve çocuklarımın dedesi olacaksın, babası değ il"..”

10. BABA-KIZ KARŞILIKLI BAĞIMLILIK (SEMBİYOZ)

Danışan babasını altına çok seksi kadın iç çamaşırları giydiğ i erkek kılığ ında ziyaret edecek.
Erkek kıyafetini karşısında yarı çıplak kalana kadar yırtacak (bunu bir bıçak yardımıyla da
yapabilir) ve şö yle bağ ıracak "Ben bir erkek denemesi değ ilim, ben sen değ ilim, bana bak, bana ilk
defa aslında olduğ um halimle bak! Beni kendi bencil rü yalarına dö nü ştü rmeden kabul etmeye hazır
mısın? Ben bir kadınım, beni bö yle kabul et! Eğer beni seviyorsan bu paçavraları gö mmeme yardım
et ve sonra beni ö zgü r bırak"..” Baba ona deli muamelesi yaparak ya da benzeri tavırlarla durumu
inkâ r ederse, danışan onu gö rmeyi ü ç yıllığ ına bırakmalıdır. Durumu kabul ederse (kadın artık kadın
kıyafetlerini giyecek), birlikte parçalanmış giysileri, seksi iç çamaşırlarını, bir Jü piter, Yehova ya da
Stalin, Pinochet gibi bir diktatö rü n resmiyle birlikte gö mecekler. Ve oraya bir gü l fidesi dikecekler.

11. İSTİLACI ANNE

 Baba uzakta (ya da ilgisiz) olduğ unda, anne istilacı bir karaktere bü rü nü r. Kendini anne-
baba rolü ne kaptırarak aşırı korumacı olur ya da kendini vazgeçilmez gö rerek çocuklarının
ö zel hayatları olmasına katlanamaz. Bir danışan annesinden ö zgü rleşmek için bir ö neri
istediğ inde, atavistik içgü dü ler nedeniyle, her ne kadar gö rmeyi bıraksak ya da ö lmü ş olsa da
anneyi yok etmek imkâ nsızdır; yarı karanlık bilinçaltımızın bir yerlerinde var olmayı
sü rdü rü r. Ama eylemlerini sınırlandırmak mü mkü ndü r:

Annenin hayatta ya da ö lü (ö yleyse kutsal bir idole dö nü şmü ştü r) olduğ u ö nemsenmeden ona
evin bir yerinde kü çü k bir kö şe verilir, oraya altar şeklinde kü çü k bir masa konulacaktır. Masanın
ü stü ne gü mü ş rengi bir çerçeveye, her zaman metal bir ağ ardında kalacak fotoğ rafı (bilinçaltımız
onu hapsettiğ imiz fikrini kabul etsin diye) konmalıdır. Karşısına yanan bir mum, içinde çiçekler
bulunan bir vazo ve tü tsü konacak. Evde yemek yediğ imiz zaman hapis-fotoğ rafın karşısına
yediğ imiz yemekten kü çü k bir tabağ a servis edilip koymalıyız (bö ylece onu iyi beslediğ imizi gö ren
bilinçaltımız bizi yemeyeceğ ini anlar). Ertesi gü n ona sunduğ umuz yemeğ i (idolü n bu yemeğ in
ö zü nü emdiğ ini hissettiğ imiz) tercihen bir hayvana vermeli ya da bu mü mkü n değ ilse ayrı bir kapta
muhafaza ettikten sonra her dö rt gü nde bir, ona sunduğ umuz çiçeklerle (artık kurumuş olanlarıyla)
birlikte gö meceğ iz. Danışan bu eylemi istilacıdan kurtulduğ una inanana kadar devam ettirmelidir.

Ama danışan onu ö ldü rme istediğ ini fark eder ve annesini tamamen yok etmede ısrarcı olursa,
iki arkadaşından (biri kadın, biri erkek) kendisine terk edilmiş bir kö ye kadar eşlik etmeleri ve bir
mezar kazmaları için yardım istemesini ö neririm. Annesi gibi giyinmiş ve makyaj yapmış (ayakkabı,
elbiseler ve peruk) hâ lde mezara yatmalıdır, ö nce altın kaplı çikolata paralarla ö rtü lmeli ve sadece
yü zü dışarda kalacak şekilde ü stü ne toprak atılmalıdır. Beynine hü kmeden annesinin çö zü ndü ğ ü nü
hissedene kadar bö yle kalmalıdır. Mezardan çıktıntan sonra arkadaşları tarafından kutsal suyla
yıkanmış giysileri giymeli ve annesinin kılığ ına girmekte kullandığ ı malzemeleri mezara savurmalı,
çikolata paralardan yedisini yemeli ve "annesinin mezarına" işemelidir.

Annenin bu şekilde reddi okura aşırı gelebilir, ama aklındaki anneye (bir bü tü n olan ve
sağ lıklı) farklı tipte anneler de (eksik olan ve sağ lıksız) eklendiğ ini anlamalıdır. Beş çeşit anne
olduğ u sö yleyebiliriz:

1. Katil Anneler

Anne olmayı arzulamazlar, tek amaçları kadın olduklarından emin olmaktır. Kadına ikincil
muamele yapılan bir aileden gelmektedir ve ö mrü boyunca erkek olmak istemiş olabilir.
Dü nyada bu rahatsızlıkları yaşayan bir ordu kadın vardır: Bir kız değ il erkek çocuk
bekliyorlardır; babayı tatmin etmek için kız erkekleşir; anne onun gibi basit bir evlat
doğ urmanın ve ona hizmet etmek durumunda kalma talihsizliğini ona durmadan işler vs. Kız
çocuk, beyni hariç tü m bedeninin kendisine yasak olduğ unu hisseder. Başarısız bir erkek gibi
yaşadığı için vajinal zevki reddeder ve anne olmayı hiçbir şekilde kabul edemez. Sonradan
kü rtaj olmak için kendini dö lletir. Çü nkü başarabilen biri olduğ unu anlamak için buna ihtiyacı
vardır. Bu "başarabilen biri olmak" fikrinin kö keninde babaya rakip olmak vardır ve aynı
zamanda anne figü rü yle kendini ö zdeşleştirmeyikimliklendirmeyi saklar. Hamilelik kısırlık ve
penissizliğ in verdiğ i gü çsü zlü k hissini bir sü reliğ ine yatıştırır. İğ diş edilmiş olduğ u için
kendisine duyduğ u nefret onu, annesinden ve bö ylece tü m kadınlardan nefret eden bir eşle
birleşmeye iter.
Katil anneler olduğ u gibi, çoğ almayı istemeden cinsel gerginliklerine geçici
rahatlamalar arayan katil babalar da vardır. Kadının hamile kalması onlarda katlanılmaz
rahatsızlıklara sebep olur.

2. Tıkanmış anneler

Karınlarının şişmesini isterler ama doğ urmak istemezler. Çocuksu hislerle


hamileliklerinden yararlanarak, onlara bebeklikte verilmemiş tatlı korumayı ararlar.
Hamilelik dö neminde ailenin ilgi odağ ına dö nü şmek, duygusal ihtiyaçlarını tatmin etmelerine
imkâ n sağ lar. Dokuz ay boyunca kendilerini mutlu hissederler , ama doğ umun hemen
ardından bü yü k bir duygusal buhran yaşarlar ve kendisini hamilelik sü recinde yaşadığ ı
ilgiden ve sevgiden mahrum ettiğ i için bebekten nefret edebilirler. İshale sebep olan acı bir
sü t ü retmeleri mü mkü ndü r.
Bu tip çocuksu kadınlar kendileri gibi çocuksu erkeklerle ilişki kurarlar; erkek
sevilmemeye alışkındır, kendisini cenine yansıtabilmek için hamile bir anneye ihtiyaç duyar;
ama bir çocuğ un doğ duğ unu gö rmeye katlanamaz. Çoucuğ a karşı annesinin ilgisini ondan
uzaklaştırmak için dü nyaya gelmiş olduğ una inandığ ı bir kü çü k kardeşi kıskanır gibi hâ kim
olunamaz bir kıskançlık duyar. Kadının hamile olduğ unu ö ğ renir ö ğ renmez kaçış planını
harekete geçirir.
Başka bir tip tıkanmış anne de, hayatını kuşaklar boyunca bir sü rü çocuk doğ urmaya -–
bunların bir kısmı doğ umda ö lmü ştü r- adamış kadınlarla dolu ailelerden doğ ar. Eş olarak
kendine katil meni taşıyan bir adam seçecektir. Adam hamilelik boyunca kendini suçlu
hissedecek, bu his onu karısından ve doğ uracağ ı çocuktan nefret etmeye kadar itebilir. Aylar
geçtikçe hamile kadının korkuları artacak, birçok defa kü rtajın eşiğ ine gelecek, yoğ un bakıma
ihtiyaç duyacak, aylarca yatmak zorunda kalacaktır vs. Evladı hayatın değ il ö lü mü n habercisi
olacaktır. Anestezi altında genelde sezeryanla doğ uracaktır.
Başka bir tip tıkanık anne de kadının hamileliğ inden utanmasıyla oluşabilir. Farklı
sebeplerden dolayı ne oğ lu ne de oğ lunun babası aile planlarıyla ve inançlarıyla anlaşamazlar.
Sö z konusu, bir ensest ilişkiden, farklı ırktan bir erkekten hamile kalmış ya da benzeri bir
bekâ r anne olabilir. Karnında bir gü nah ya da bir ihanetin meyvesini taşımaktadır. Bu hamile
topraklarından uzaklaşır ya da karnını saklamaya çalışırken çocuğ un doğ umunun
ebeveynlerinin ve yakınlarının sevgisini kaybetmesine neden olacağ ından korkar.
Tıkanık bir anne doğ um yaptığ ında fark edilmesi gü ç bir şekilde çocuk hiç doğ mamış gibi
davranacaktır; çocuğ un fiziksel bağ ımsızlığ ını kazanmaması için uğ raşır, bunu başarabilir,
ama bu sadece çocuğ un gelişiminde derin bir değ işikliğ e neden olma bedeli ö demesiyle
mü mkü ndü r. Bu çocuk bü yü dü ğ ü nde psikozlu bir çocuk, şizofrenik bir ergen ya da uyumsuz
bir yetişkine dö nü şü r.

3. Kuru anneler

Doğ urmayı isterler, ama bu bedeninden ayrılma cesaretini gö steren, sü rekli kendisini
çağ ıran ve tek bildiğ i emmek, ısırmak, bağ ırmak olan, kendilerini cinsel yaşamlarından
uzaklaştıran ve kendisinin de bağ ımsız bir birey olduğ unu anlamayan bebeği bakmak
istemezler... Barselona’daki seminerlerimden birine bir çift katıldı, kadın altı aylık hamileydi.
Bana, ortak kararlarıyla, kadının gö ğ sü nde sü t oluşumunu engellemek için her gü n iğ ne
olduğ unu sö ylediler. Emzirme işleminin iğ renç olduğ unu dü şü nü yordu... Kocasına da çok adil
gelen birkaç neden daha ekledi: Vü cudunun bozulmasını istemiyordu, hayat kendini feda
etmek için çok kısaydı, şirket yö neticisi olarak değ erli vaktini kaybedemezdi, boynunda
sarkan bir çocukla gezmek kendini bir hayvan gibi hissettirecekti, vs. Bu ailede kadının erkek
rolü nü ü stlendiğ i, ticaret, ailenin ekonomik gelir kaynağ ı, ev dışında çalışan kişi olduğ u
belliydi. Ev işleriyle ilgilenen, ev hanımlığ ını ü stlenen, yemek yapan ya da bebeğ e biberon
veren adamdı: Bu çiftte gö rü len tipik bir cinsel kimlik dü zensizliği vakasıydı. Erkek babası
uzakta ya da zayıf karakterli olduğ u için erkekliğ i tanımamıştı, tatmini imkâ nsız bir ilgi açlığ ı
vardı, karısının anne olmasını kabul ediyor ama bir rakibi besleyerek dikkatinin dağ ılmasını
istemiyordu. Her zaman ilgiler onun ü zerinde olmalıydı ve evlat ikincil bir rolde kalmalıydı.
Birlikte bir alkolik, elinden sigarayı bırakmayan bir tiryaki, uyuşturucu bağ ımlısı, doymak
bilmez bir obur bü yü teceklerdi. Anne sü tü nü n yerini ne başka bir kadınınki ne de başka bir
hayvanınki tutmaz. Eğ er emzirme sü resi yeterli olmazsa, çocuk konuşma gü çlü ğ ü çekebilir,
ö fke nö betleri, gü çlü bağ ırsak ağ rıları, astım, migren, kafatası bü yü mesi ya da kü çü k olması,
panik atak nö betleri, sü rekli yorgunluk, tü m ö mrü boyunca sevgi eksikliğ i duyma -çocukluk
dö neminde çok ihtiyaç duyduğ u uyumlu bir emzirme dö nemi eksikliğ inden kaynaklanır-
şikâ yetleriyle yü zleşebilir.

4- Dominant anneler

Erkeğ i inkâ rı (annesinin eril dü nyaya karşı duyduğ u nefreti taklitten) kadını çocuğ un
sadece kendisine ait olduğ unu inanmaya gö tü recektir. Çocuğ u gecikmeli doğ urabilir ve
gereğ inden fazla emzirebilir. Psikolojisini her şeyi bildiğ i fikriyle meşgul edecek, hâ lâ
çocukmuş gibi sert sınırlandırmalara tabi tutacak ve onu kendi izleyicisine dö nü ştü recektir.
Bir yetişkin olmayı başaramayan çocuk, arada bir rü yalarına ö rü mcek sıfatıyla giren annesine
karşı ö zgü rlü ğ ü için sıkıntılıyla ve gü çsü zce savaşacaktır. Annesinin kendisini gö rmesine
çabalayarak ve onu sadece dinlemeyi bilen bir ayna yerine koyması hariç hiçbir şey
başaramadan yaşlanacaktır. Bu ihlalin sonucu intihar planları, zulü m hezeyanları, kısırlık,
psikoz, başarısızlık krizleri olacaktır.

5- Sağlıklı, bütün anneler

Bedensel ve aklî sağ lığ ı yerinde, cinsel açıdan tatmin ve duygusal olarak dengelidir, eşiyle
omuz omuza, dDoğ a’yla uyumlu çocuklarını beraberce doğ urur, emzirir ve bü yü tü rler. Yeni
doğ an çocuğ un kendine ait bir organ ya da uzvu olmadığ ının, evrenin bir ihtiyacına karşılık
insanoğ luna ö lü msü zlü k yolundaki evrime yeni yollar getirmek için doğ duğ unun
bilincindedirler. Onlara çağ dışı metotlar değ il atalarının erdemlerini aktaracak; çocuğ u bir yol
gö steren bilip kendilerini onun kılavuzluğ una teslim ederken onu yolundan alıkoyabilecek ya
da engel olabilecek aile tuzağ ının yaptırımı amaçları değ il ihtiyaç duyduğ unu sö ylediğ i şeyleri
verecekler. Bu anneler asla çocuğ un tek sahibi olduklarını iddia etmezler, eşiyle ve dü nyayla
paylaşırlar. Onlara "bu yoldan git" demek yerine tü m imkâ nları gö stererek seçmesine izin
verirler. Bebeğ i sevgi dolu kollarında tatlılıkla sararak tutmayı, ne kadar gerekiyorsa
emzirmeyi ve onun ihtiyaçlarına adapte olmayı bilirler: Emzirme ve gö ğ ü ste tutulma deneyimi
çocuğ a kendisini gerçek hissettirir ve kısa sü rede istediklerini gerçekleştirme ve alma imkâ nı
tanır.

(Okur yukarıda anlatılan ilk dö rt anneden birinin neden olduğ u acıları hafifletmek için 79
numaralı "doğ um masajı"nı uygulayabilir.)

12. TELEFONDAN ELEŞTİREN ANNELER

Kızlarından ayrı yaşamalarına rağ men onları sıksık telefonla ararlar. Takıntılı bir
mü kemmeliyetçilikten musztdariptirler, ben-merkezci bir ruh geliştirirler. Her şeyde haklı
olduklarına inanarak kendilerinde kabul edemedikleri kusurları kızlarına yansıtırlar. Onlarla
her iletişim kurduklarında eleştirmeden duramazlar. Bunun ü stü ne bir de baba uzaksa ve
sadece anne sevgisine muhtaçsa hasar verici her kelime derinden etkiler. Bu durumda
danışana şunu ö neriyorum:

Telefonun yanına koymak ü zere kırmızı renkte şişe mantarından bir kalp yapacak. (Annesine
onu cep telefonundan aramasını yasaklamalı.) Annesinden duyduğ u her acı cü mle karşılığ ında kalbe
bir iğ ne batıracak. Kalp tamamen iğ neyle dolduğ unda iğ neleri çıkarmadan saymalı ve aynı sayıda
kırmızı metal folyoya sarılı çikolata almalı. İğ nelerle dolu kalbin etrafına çikolataları sıralamalı ve
içine şu kelimeleri yazdığ ı pembe bir kartla birlikte bir kutuya koyarak annesine gö ndermelidir:
"Eleştirilerinin bana verdiğ i acıya seni sevdiğ imden katlanıyorum ve seni affediyorum"..”

13. BEBEK ALDIRMAYLAKÜRTAJLA YÜZLEŞME


Kü rtajın sebepleri ne kadar haklı olursa olsun kadının ruhunda acı verici izler bırakır. Bu
acı verici organik yaraya, kendini hamile bırakan adamın varlığ ı olmadan yapılmış ameliyat
acısı da eklenir. Erkek egemen toplumumuzda kü rtajın sorumluluğ u genelde ö ncelikle anneye
ve cenine yü klenir. Bu durum kadında çoğ unlukla, bü yü dü ğ ü nü hiçbir zaman gö remeyeceği
çocuk için derin bir ü zü ndü bırakır. Danışanı hafifletmek için ona şu performansı ö neriyorum:

Danışan bü yü k bir konsantrasyonla ufak bir meyve (cenini temsil etmek ü zere) seçecek. Çıplak
halde bu meyveyi karnına koyacak ve ten rengi bir bandajla dö rt kat bedenine saracak. Kü rtaj
olduğ u pozisyonda uzanarak, sevdiğ i erkek ya da iyi bir arkadaşından bir neşterle bandajı yavaş
yavaş keserek meyveyi çıkarmasını isteyecek. Bu mecazi ameliyat sırasında danışan bağ ırarak,
sö ylenerek ya da inleyerek ö fkesini ve acısını dışa vuracak. Ardından meyveyi kendi sü slediğ i gü zel
kutunun içine bırakacak. Hemen ardından, yanında refakatçisi ve ağ zında siyah bir taşla (bu taş
birikmiş ü zü ntü nü n temsili morgudur) bu temsili tabutu gö mmek için gü zel bir yere gidecek.
Toprağ ı, erkeğ in yardımıyla (geçmişte bu yardımdan mahrumdu) ve kendi elleriyle kazacak. Siyah
taşı çukura tü kü recek. Ağ zına ö nceden kırmızı renkte tatlı bir şey koymuş erkek onu ö pecek ve
ağ zına yeniden filizlenen hayatın sembolü kırmızı tatlı lokmayı bırakacak. Minik mezara bir çiçek
koyacak ve mü mkü nse mezarın yanında sevişecekler. Eğer yanındaki erkek sadece arkadaşıysa bir
kafeye gidip sevdikleri bir şey içecekler.

Eğ er danışan birden fazla kü rtaj yaşamışsa meyve sayısını artıracak ve ağ zına o sayıda
siyah taş koyacak, bö ylece tek bir performansla kurban edilmiş hayatların cenaze tö renini
gerçekleştirmiş olacak.

14. TOPRAK ÖZLEMİ

En bü yü k acılara bir sevdiğ ini kaybetmek neden olur. Bunun ardından kaybedilmiş doğ um
yeri ya da şahsi toprakların acısı gelir. Bir Mapuçe şifacısının Kuzey Amerikalı bir turiste şö yle
dediğ ine tanık oldum: "Sana ait bir manzaran yoksa hiçkimse değ ilsindir.". Bir gü n beni
Cezayir’de doğ malarına ve evlenmelerine rağ men yıllar evvel çocukları daha 4 yaşındayken
sınır dışı edilmiş ve hayatlarını onlara hep soğ uk, mesafeli ve katı gö rü nen Paris’te kurmaya
mecbur kalmış Fransız bir çift gö rmeye geldi. Yıllarca çocuklarının karşısında "buna hayat mı
denir; Cezayir’de mutluyduk, Paris’te yaşanmaz" deyip durmuşlardı. Çocukları 10 yaşına
geldiğ inde, ö nceki gü n sapasağ lam olmasına rağ men bir sabah, anlaşılmaz sebeplerden
ö lmü ştü .

Doğ um yerine ö zlem duyanlara bu nostalji duygusundan kurtulmak için şunu ö neriyorum:

Danışan ö zlediğ i yerin topraklarından kendisine on kilo gö nderilmesini istemeli. Her gü n, yarım
saat boyunca, toprağ ı ağ zı açık bir kaba koyduktan sonra ayaklarını meditasyon yapar, okur ya da
televizyon seyrederken bu toprağ a sokmalıdır. Her nostalji krizi geçirdiğ inde bu ayak banyosunu
uygulamalıdır.

Ayrıca gö çmü ş kişilere doğ um yerlerine dö nü p orada ya da mü mkü n olduğ u kadar


yakınında bir yere bir ağ aç gö mmelerini ö neriyorum.

15. BİR TOPRAĞI KENDİNE AİT KILMA


Hayvanlar bir toprağ ı kendilerine ait kılmak için ü stü ne işerler. Danışanlarımdan bazıları
evlerinden taşındıklarında, yeni bir ofis ya da işyeri kurduklarında mutlu olmadıklarından,
bazı karanlık ve anlaşılmaz sebeplerden dolayı yeni yerlerine alışamadıklarından şikâ yet
ettiler. Bir yerin kendilerine uygun ve faydalı olduğ unu hissedebilmeleri için şunu
ö neriyorum:

Bir kaba işemeli ve damlalıkla yeni yerlerinde her odanın dö rt kö şesine ü çer damla
damlatmalıdırlar.

16. AYRI ANNE-BABA

Bir çocuğ un karakterini sağ lıklı bir şekilde geliştirebilmesi için, birbirlerini anlayan, onun
karşısında farklı hayat gö rü şleri dışa vurmayan, duygusal olarak uyumlu, birbirlerine karşı
sevgi dolu ve hayran, birbirlerini cinsel olarak arzulayan ve bu açıdan tatmin, onu ekonomik
problemlere ortak etmeden ve tü m zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilme konusunda gü ven veren
birer anne babaya ihtiyaç duyar.

Birbirini sevmeyen, sü rekli tartışan, boşanan ya da doğ duklarında onları dedeleri ya da


teyzeleriyle bırakmış anne babaların çocukları kişiliklerinin bö lü nmü ş olduğ unu hissederler
ve birleştirici bir amaç bulamazlar. Bazıları ekonomik yeterliliğ e sahip olmalarına rağ men
kendilerini amaçsız hissederler ve eşlerinin kendilerini sevdiğ ine inanamazlar. Bunu hisseden
danışanlara şunu ö neriyorum:

Sağ ayaklarının altına bir gü neş (kozmik baba sembolü dü r) ve sol ayaklarının altına ay (kozmik
anne sembolü dü r) dö vmesi yaptırmalıdırlar. Bö ylece her yü rü dü klerinde ana baba sevgisi
duyacaklardır.

Anne baba birlikteliğ ini deneyimlemek için ayrıca kulaklıkla gezebilirler. Sol kulaklıkta bir
kadın taradından sö ylenen bir şarkı dinlerken sağ kulakta bir erkek tarafından sö ylenen bir şarkı
dinlemelidirler.

Terk edilmiş ya da reddedilmiş olanlar için şunu ö neriyorum:

Bir zeytinyağ ı şişesine annesinin fotoğ rafını ve bir içki şişesine babasınınkini yapıştırmalı (eğ er
kim olduğ unu bilmiyorlarsa hayran oldukları bir erkek karakterin fotoğ rafını yapıştırabilirler).
Yatmadan ö nce her gece kü çü k bir bardak şaraba yedi damla bu yağ dan ve yedi damla bu alkolden
damlatarak bir dikişte içmeliler. Bu şekilde bilinçaltı anne babadan beslendiğ ini hissedecek ve bu
terk edilmişlik hissi yavaş yavaş yok olacaktır.

Sanatsal bir yeteneğ i olup kişiliklerini bö lü nmü ş hisseden danışanlara şunu ö neriyorum:

Danışan karşı cinsten bir arkadaşı ya da eşinin yardımıyla tü m bedenine makyaj yaptırmalıdır:
Yarısını gü mü ş yarısını altın rengine boyayacaklar. Bedeninde bu şekilde Gü neş ve Ay’ı temsil
ederken her iki elinde aynı anda, ama dö nü şü mlü olarak (birinde altın bir elde, bir diğ erinde gü mü ş)
kalem ya da fırça tutarak kendi portresini, sağ lıklı, gü lü mseyen ve çocuk yaşta çizecek. Portreyi
bitirdikten sonra adı ve hem anne hem baba soyadıyla imzaladıktan sonra, bedeni hâ lâ gü mü ş ve
altın rengine boyanmış halde danışan, bu portreyi olabildiğ ince çok arkadaş ve yakına bilgisayar
aracılığ ıyla gö nderecek.
Çok gergin ve hiçbir zaman rahatlayamayan (anne babası kavga etmeyi hiç
bırakmadığ ından) bir danışana şunu ö nerdim;

Birkaç metre halat alıp anne babasını gö rmeye gidecek. Onlara şö yle diyecek: "Siz aynı fikirde
buluşmadığ ınız sü rece hiç rahatlayamayacağ ım.", Oonları yü zyü ze koyacak ve yapışık halde
birbirlerine bağ layacak. Bir sü re onları seyrettikten ve rahatsızlığ ını, terk edilme sıkıntısını, birikmiş
ö fkesini dile getirebildikten sonra halatı kesecek ve bir parçasını annesini diğ erini babasına verecek.
Ü çü birlikte bir ormana gidecekler parçaları, ü ç saksı çiçekle birlikte (biri anne, biri baba ve biri de
kız tarafından seçilmiş) gö mecekler.

17. EGZEMAMAYASIL

Psikolojinin doğ ası gereğ i bazı durumlar deri sorunlarına yol açabilir. Aslında bunlar
çocuklukta tatmin edilmemiş okşanma ihtiyacının dile gelişidir. Bu, sorundan musztdarip
kişinin sevdiğ i biri tarafından ilgi gö rmediğ ini gö steririr. Bu alejik reaksiyonların sebebi bir
istek ya da bir inkâ r olabilir. Sol yanında bir yara çıkmış danışana eşinin ne tarafta yattığ ını
sordum: Sol tarafında yattığ ını sö yledi. Eşinin sağ tarafında yatmasını sağ lamasını istedim.
Ö yle yaptı. Yaralar sol tarafından yok oldu ama sağ tarafında çıktı. Bu doğ ru iletişim
eksikliğ inden kaynaklanan bir red vakasıdır: Dışa vurulmamış ö fke ve kin egzamayamayasıla
dö nü şebilir... İlgi ihtiyacıyla ilgili olarak ü nlü bir Fransız Guru bana danışmaya geldi, bir sü re
ö nce kendisinden genç (kızı olacak yaştaydı) bir mü ridiyle evlenmişti. Kızı annesi tek başına
yetiştirmişti (baba uzaktı). Kadın, kızının ayrılığ ına ve onu babası olabilecek biriyle birlikte
gö rmekten duyduğ u dışa vurulmaz ü zü ntü sü nden - ö fkesi ya da kıskançlığını dışa
vuramıyordu çü nkü guru cö mert ve hatasız bir adamdı- ayalarında egzemamayasıl
oluşmasına neden oldu. Usta benden bir ö neri istedi ve ben de şunu ö nerdim:

Danışan ve genç eşi beraberce, kızın annesinin gö zü ö nü nde bir yeşil bir kil yığ ınına bolca
tü kü rmeli ve bu iki malzemeyi bir macuna dö nü şene kadar karıştırmalıydılar. Ardından bu macunu
annenin hasta ayalarına sü receklerdi.

Eş tarafından istediğ i ilgiyi ve sevgiyi gö ren anne iyileşti.

Sevdiğ i iki kişinin bir araya gelip (biri kadın biri erkek) onun karşısında tü kü rü kleri ve
yeşil kilden bir macun yapıp egzemamayasıl ya da yaralı yerlerine sü rmelerini sağ laması
danışan için faydalı olabilir.

18. GÜÇLÜ BİR ZEKÂADAN ETKİLENMENIN ETKİSİNDEN KURTULMA

İnsan beyni kendisinden daha gü çlü bir zekâ ayla karşılaştığ ında kendini daha gü çlü olanın
kaprisine teslim ederek kendisini unutma meylindedir. Bilinç yolunda ilerleyebilmek için
korkularımızı yenip her ne kadar bizim için utanç verici olsa da arzularımızı, duygularımızı ve
dü şü ncelerimizi gö zlemleme dikkatini geliştirmemiz gereklidir. Kendi subjektif olay
ö rgü mü ze -–aile, toplum ve kü ltü r tarafından yaratılmış ö zgü n olmayan karakterden
kurtulmak amacıyla- konsantre olmak yerine başka birinin egosuna hayran kalırız, bu kişi
hayat enerjimizi emer. Bö yle biriyle karşılaşmış danışana ö nerim şu:

Bir cebinde alü minyum folyoya sarılı bir adet çiğ domuz kaburgasıyla gezecek. Kendini
unutmaya her başladığ ında elini cebine sokacak ve gü mü ş rengi paketi yumruklayacak. Bu saçma
domuz kaburgası yumruklama eylemi onu işgal etkiden kurtarıp kendine getirecek.

Eğ er bu zekazekâ sı gü çlü kişiyi gö rdü kten ve domuz kaburgasına yumruk attıktan sonra da onun
etkisi altında olmaya devam ediyorsa, bu kişinin adını çini mü rekkeple kurutma kağ ıdına şu şekilde
yazın:

ALFONSO
ALFONS
ALFON
ALFO
ALF
AL
A

Yanına aynı şekilde soyadını da yazın. Kurutma kağ ıdını dö rde katlayın ve siyah bir mum alevinde
yakın.

19. KÖTÜ ŞANS

Eğ er bir talihsizlikler ö rgü sü danışanı bunaltıyorsa (ve kö tü şanslı olduğ undan eminse)
kendini neden suçlu hissettiğ ini araştırdıktan sonra ona ö nerim bir "arınma" (Meksikalı
şifacıların zehirli etkilerden kurtulmak için uyguladıkları bir reçete). Danışan buna inanmasa
bile bilinçaltı bu hayali tedaviyi gerçek kabul edecektir:

İki litre suyu bir tencerede ılıtmaya bırakın ve içine bir avuç kaya tuzu atın. Bir demet maydanoz
alın ve onu bu suda ıslatıp vü cudunuzun sol tarafından başlamak ü zere tü m bedeninize sü rmeye
başlayın. Bu işlemi bir sabah, bir akşam, gü nde iki defa uygulayın. İşlemi her tamamladığ ınızda
maydanozu boş tencereye koyun ü zerine alkol dö kü n ve yakın. Kü lleri tuvalete dö kü n. Bunu
birbirini takip eden yedi gü n boyunca tekrarlayın.

20. AGORAFOBİ

Bir kişinin evin dışında mantıksız tehlikeler olduğ unu iddia ederek evden çıkamaması,
kişinin bilinçaltının, evi anne karnı olarak algılaması anlamına gelir. Hamile annenin hisleri
ceninin hü cresel belleğ ine yazılır. Anne çocuğ u dış dü nyanın tehlikeli olduğ una inandığ ı için
doğ urmaktan korkuyorsa, onu karnında sonsuza kadar saklamak istediğ inden çocuk
doğ mama emri alır (bu emir tü m ö mrü boyunca geçerli olacaktır). Geniş bir alana çıkmak,
doğ mak, yani annenin emirlerine karşı gelmektir. Bunun cezası dış dü nya tarafından yok
edilmekten çok anne tarafından sevilmemektir. Agorafobiden şikâ yetçi danışana şunu
ö neriyorum:

Danışan dö rt çiftten kendisini almak ü zere eve gelmelerini isteyecek, çıplak hâ lde ve yanında çok
keskin bir bıçakla bir uyku tulumuna girecek. Yardımcıları tulumu kâ ti şekilde kapatarak onu
hapsedecek ve bir meydana doğ ru gö tü recekler.

Yere bırakıldığ ında danışan tulumda bü yü k bir yarık açıp yavaşça, doğ duğ unu hayal ederek
çıkmaya başlayacak. Sekiz yardımcısı o çıkarken el ele tutuşarak bir çember halinde etrafında
dö necek ve bir çocuk korosu şarkısı sö yleyecekler. Tamamen çıktığ ında her çift "yeni doğ an"ın
ü stü ne bir litre kutsal su dö kecek. Onu yeni giysilerle giydirecekler ve koroya onu da dâ hil ederek
kendileriyle beraber sekiz defa dö nmesini sağ layacaklar. Danışan bu çemberden ellerini bırakarak
ve geri geri yü rü yerek çıkacak. Sonra adını bağ ırarak meydanda koşarak dö nmeye başlayacak.

Sonra hepsi beraber bir kafeye gidip soğ uk bir şeyler içecek ve tatlı bir şey yiyecekler. Danışan
uyku tulumu ve bıçağ ı bir kutu şekerlemeyle birlikte annesine postalamalıdır. Eğ er annesi ö lmü şse
bu kutuyu mezarının yanına gö mmelidir.

Bir İspanyol kadın danışanın mektubu şö yle:

"6 Temmuz 2006’da ö nerinizi, Valladolid Meydanında harfiyen uyguladım. Uyku


tulumunun içinde bü yü k korku, ağ lama ve bağ ırma ihtiyacı hissettim. Çıktığ ımda ve
başımdan aşağ ı su dö ntü klerinde meydan benim için korkunç olmayı bıraktı. Tü m
meydanda kollarım açık koştum, zıpladım, bağ ırdım, bü yü k mutluluk duydum... Takip
eden gü nlerde kendimi ‘geri dö nmü ş’ hissettim, hâ lâ biraz korkuyordum ama iki kere tek
başıma evden çıktım bile."

Eğ er danışanın arkadaşı ya da sekiz kişiyi bir araya getirecek imkâ nı yoksa ona şunu
ö neriyorum:

Evinde kapalı olduğ u sü rece tuvalete değ il hep bir lazımlığ a işemeli. İhtiyaçlarını burada
gidermeye alıştığ ında, ne zaman evden çıkmaya çalışsa onu bir torbayla yanında taşımalı. En ufak
bir bunaltı hissi danışanı işgal ettiğ inde bir kafenin banyosuna girip lazımlığ a işemeli ve sonra bunu
tuvalete dö kmeli. Bunu uyguladığ ında dış alanı kendine ait bir alana dö nü ştü rmü ş olacak ve buhranı
dinecektir.

21. KLOSTROFOBİ

Kapalı alanda hapis kalma korkusu tü m hayvanlarda ortaktır. Ö zgü rlü k kaybı ö lmek ya da
yem olmak anlamına gelir. Klostrofobik kişinin bilinçaltında çocukluk deneyimleri ya da ailevi,
atalarından kalma acı verici hapis olma hatta belki ö lü m deneyimleri vardır. Eğ er danışan
cesursa ve bir sü relik buhrana katlanmaya hazırsa tedavi olabilir. Bunun için bu panikten
kaçmak yerine tü m varlığ ıyla ona teslim olmalıdır. Ö nerim şu:

Ö nce bir tabut edinecek. Sonra tedavi edici bir eylem gerçekleştirmeye hazır altı yardımseverle
(ü çü kadın, ü çü erkek) birlikte, onu bunaltan ve yakın bir yere gidecekler ve danışan çıplak bir
şekilde kutuya girecek, tabutun kapağ ında nefes almasına izin veren bir delik olacak. Altı kişi tabutu
taşıyacak, sonra onu tabuttan çıkarmadan bedenini balla kaplayacaklar. Ardından gü rü ltü lü
hırıltılarla onu tamamen yalamaya başlayacaklar. Bunun ardından danışan tabuttan çıkacak. Yeni
giysiler giyecek ve duvarlara tekmeler atarak bağ ıracak: "Beni hiçbir şey hapsedemez, ruhumun
sınırı yok!" Bunun ardından kapalı alanlar ona geniş gelecek.

Eğ er danışanın arkadaşı ya da altı kişiyi bir araya getirecek imkâ nı yoksa ona şunu
ö neriyorum:

Yü ce, sonsuz ve sınırsız Bilince gü ven geliştirmesinde ona yardım edecek bir metni ezberleyerek
bunalım psikozundan kurtulacak. Danışan ne zaman kendini kapatılmış hissetse sağ ayakkabısını
çıkaracak ve sertçe başına bastırarak metni yü ksek sesle okuyacak:

Başlangıçsız ve sonsuz,

tü m davranışlarımın kö keni,

gö lgelerimi delip geçen ışık,

toza hayat veren nefestir,

ben sendenim,

sana gü veniyorum

seni içimde kabul edersem

beni hiçbir şey hapsedemez.

22. BULİMİA

Akıl (fikir diliyle), bilgiye; kalp (duygular diliyle) sevgiye; cinsel organ (arzular diliyle)
tatmine; beden (ihtiyaçları diliyle) gü venliğ e varmak ister. Bu dö rt enerji merkezi
gerçekleştirilmediğ inde kişide her çeşit buhrana neden olabilir; aralarında iletişim halinde
olan bu diller birbirlerini anlamak için eğ itilebilirler. Açık bir bilinç yü ce bir hissin ne
olduğ unu anlayabilir; açık bir kalp bize bilgeliğ i sunabilir, cinsel organın elde edemediğ i
tatmine beden ulaşabilir.

Bulimia durumunda (asla tatmin edilemeyen açlık hissi) danışan, bü yü k ihtimalle anne ya
da babasına karşı duyduğ u ensest arzulara engel olan ve kendisiyle yarışan annesinin neden
olduğ u çocukluk travmaları yü zü nden cinsel tatminden suçluluk duymakta ve bu nedenle
cinsel okşayışların yerine tatmini imkâ nsız bir yeme ihtiyacını koymaktadır. (Tedavisi için
yapılması gereken kadın ve erkek için aynı değ ildir.)

Cinsel arzularını ağ zıyla tatmin eden kadın danışan için ö nerim; ne zaman bir şeyi mideye
indirmek istese bir parçasını vajinasına sokacak. Bu parça o yemeğ ini bitirene kadar vajinasında
kalacak. Bu şekilde bilinçaltı cinsel tatmine izin verildiğ ini anlayacak. Vajinaya sokulmuş yiyecek
çıkarılıp plastik bir torabaya konacak. Torba tamamen dolduğ u zaman verimli bir toprağ a
gö tü rü lecek ve bir çukura dö kü lü p ü stü ne bir çiçek dikilecek.
Eğ er danışan erkekse bulimisinin sebebi bü yü k ihtimalle annesini yeme, yamyamlık
itkisidir. Eğ er babası kendisine rakip oldu ve kadını onunla paylaşmak istemediyse oğ ul
tatmin olmamış emme arzularıyla tü m yiyecekleri bir anne temsiline dö nü ştü recektir ve
patlayana kadar yemek yemeyi bırakmayacak, hiçbir zaman doymayacaktır.

Erkek danışana sekiz kilo badem ezmesinden annesinin bir portresini yapmasını ö neriyorum.
Portreyi pastacıların kullandığ ı gıda boyasıyla boyamalıdır. Her yemek yediğ inde, sonunda tatlı
olarak bu portreden bir parça yemelidir. Yamyamlık itkisini bu şekilde tatmin edecektir. Aynı
zamanda bir sü t anneyle anlaşmalı ve gü nde iki kere gö ğ sü nden sü t emmelidir; sabahları aç karnına
ve akşamları. Bulimisinin şiddeti zamanla azalacaktır.

Şö yle bir yardım talebi aldım:

"On altı yıl ö nce boşandığ ımdan beri kolestorelü m çok yü ksek ve dü şü k yağ oranlı bir diyet
yapmayı beceremiyorum. Bana bir psikobü yü ö nerisinde bulunabilir misiniz?"

Şö yle yanıtladım:

Kasaptan bir kilo etsiz dana içyağ ı alın. Bunu ızgara edin ve bundan başka bir şey yemeyin. Bunu
bir cuma gü nü yapın. Dö rt cuma gü nü tekrarlayın (4 x 4 = 16, ayrı olduğ unuz yıl sayısı), bundan
sonra bir daha hiç yağ yiyemeyeceksiniz. Bir kilo yağ yemeyi bitirdikten sonra (kahvaltıda, ö ğ le
yemeğ inde, çay saatinde ve akşam yemeğ inde) ayrıldığ ınız kişinin fotoğ rafını alın ve ağ zınızı sü rü n.
Dö rt cuma gü nü tekrarladıktan sonra fotoğ rafı gö mü n ve ü stü ne bir limon ağ acı dikin.

23. ANOREKSİYA

ALa anoreksiya (açlık hissinin aşırı derece az olması) hastalığ ı çeken kadın (erkeklerde
oldukça az gö rü lü r) kilosu sağ lıklı sayılan kilonun çok altında olsa bile -– bedeninin
çarpıtılmış ve çıldırtıcı bir algılasıyla- şişman olduğ una inanır. Bu nedenle yiyecek tü ketimini
azaltır ve bö ylece hayati tehlikeye girene kadar sü rekli kilo vermeye başlar. Ve ailesi onu
doktor gö zetimine almak zorunda kalır. Ama tedavi olmak için iyileşmeyi istemek gerekir ve
bir anoreksiya hastası hiçbir şartla normal bir şekilde beslenmek istemez, buhranı her tü rlü
yardım talebini geri çevirmesine neden olur. Bu durumda psikobü yü hastayı tedavi etmek
değ il – -bu tıbbın sorumluluğ udur-, tedavi olmayı arzulamasını sağ lar.

Mapuçe tıbbını araştırma isteğiyle, bir machitú na (komşu kabilelerin de katılımıyla


kocaman bir pistin etrafında yapılan hokey benzeri bir oyun olan tedavi ritü eli) katılmak
ü zere Gü ney Şili’ye gittim. Pist beş machi (kabile şefi-şifacılar) tarafından açıldı. Onlardan en
sayılanıyla konuşma şansına eriştim. "Ne ö ğ renmek istiyorsun?" diye sordu bana. "Nasıl
tedavi ettiğ inizi bilmek istiyorum" dedim. "İlk ö nce hasta sahibini bulmak gerekir." dedi,
"Hasta sahibi mi?" dedim. "Hastaların sahibi vardır. Eğ er yoksa terk edilmiş ö lü rler. Hasta
sahipleriyle iyileştirme ritü elinin fiyatını tartışmak gerek" dedi.

Anoreksiya durumunda hasta tedavisine başlamak istemediğ inden "sahipleri" (bu


durumda ailesi, tercihen anne ve babası olacak) tarafından buna hazırlanması gerekir. Her
şeyden evvel çocuklarının hastalığ ının sorumluları olduklarının bilincine varmalıdırlar; sebebi
onu evden uzaklaştırmaları, delirtici bir saflık (bunun anlamı cinsel tatminin reddidir)
zorlamaları, çocukken ona taciz etmiş olmaları, annenin obez oluşu, boşanmaları ya da
ebeveynlerden birinin erken ö lü mü olabilir. Buna eleştirileriyle onu bunaltmaları, ö zgü venini
yok etmeleri, onu kategorize etmeleri, bu şekilde çevresiyle olan sosyal becerileri ve
iletişimini mahvetmeleri de eklebilir.

Etten nefretin kö kleri ataların dinî inançlarını oluşturan, kadın cinselliğ inin dışa vurumunu
şeytanın dile gelişi olarak gö ren kavramlara dayanır. Bilinen ilk anoreksiya vakalarından biri,
7 yaşında doğ umda ö len kardeşinin ardından iffetini ve hayatını Tanrı’ya adamış İtalyan
dominiken, mistik ve dindar Sienalı Katerina’dır (1347-1380). Gençken yaşıtlarının yarı
kilosunda dominik tarikatına katılmış ve inzivaya çekilip yemek yemiyerek kendine işkence
etmiştir. Kısa sü re sonra ö lmü ştü r. Şanı dindar kadınlar arasında kısa sü rede yayılmıştı: Oruç
ruhun bedene karşı ü stü nlü k sağ laması için çok iyi bir metottur. Yemek yememek (cinsel
ilişkiye girmemek) bir kutsallık simgesi olarak algılanmaya başladı.

Bu saçma dini fikirler çoğ unlukla nesilden nesle, bazen dolaylı yollardan aktarılırlar.
Delirtici derecede mü kemmeliyetçilik, cinsel hazzın aşağ ılanması, ruhani saflığ ın yü celtilmesi
ve etten nefret aşılarlar. Anoreksiya fakir ailelerde meydana gelmez. Olmadığ ı zaman yemekle,
olduğ u zaman yemek aynı şey değ ildir. Bu hastalık ciddi ekonomik sorunların olmadığ ı
yerlerde meydana gelir ve ö zel bir bakımla çevrilidir. Psikologlar hastaya anlayışla
yaklaşmayı, kibar bir ortamda yavaş yavaş ö zgü venini ve yaşama sevincini geri kazanması için
iyi davranışlarla çevrili olmasını ö nerirler.

Bir anoreksiya vakası için, psikologların ö nerdiğ inin tam tersi bir psikobü yü ö nerisinde
bulunma cesareti gö sterdim ve sonuçları çok başarılı oldu:

Hastanın bilgisi olmadan anne babalarıyla buluştum ve onları bir tiyatro performansı
gerçekleştirmek ü zere -–bir kaçırma- mü mkü n olduğ unca sert ve agresif gö rü nü mlü ü ç erkek aktö r
bulmaya razı ettim. Anne kızını alışverişe gö tü rdü . Yolun ortasında aktö rlerden biri aracı
kullanırken ikisi araçtan inip iki kadını silahla tehdit ettiler ve genç kadını zorla araca bindirip ağ zını
bağ ladılar, kafasına bir çuval geçirdiler ve şehrin sokaklarında gezdirdikten sonra onu sadece eski
ve kirli bir yatağ ın yanında ihtiyaçlarını gidermesi için bir lazımlığ ın olduğ u karanlık bir odaya
kapatmak ü zere indirdiler. Odaya kapatmadan ö nce soydular. Ü ç gü n boyunca bir kö pek yemi
kabından ona tek kelime etmeden, kilo verme savaşında çok severek yediğ i dü şü k kalorili rejim
yemeklerinden verdiler.

Her yemek kabına ö lü bir kara bö cek de koyuyorlardı. Dö rdü ncü gü n hü creye bir kamerayla girip
anne babasına yü ksek bir fidye için yalvaran bir videosunu çekmelerine izin vermezse ona tecavü z
edeceklerini sö ylediler. İki gü n sonra aktö rler ona fidyenin ö dendiğ ini sö ylediler, ağ zını çö zdü ler,
başındaki çuvalı çıkardılar, tekrar bir saatlik araba gezintisinin ardından çıplak halde evinin
kapısına bıraktılar.

Bu sahte kaçırma olayı sonucunda hasta rejim yemeklerinden ve iskelet kalmış


bedeninden tiksinmeye başlamıştı ve duyduğ u sevilmeme hissini unutup ailesine onu
kurtarmak için onca parayı bir araya getirdiğ i için mü teşekkirdi. Sonunda hevesle ve iyileşme
arzusuyla doktor kontrolü nde rejime razı oldu.

24. HAYATTA BAŞARISIZ OLMA


Bu mail sarhoşken dâ hil olduğ u bir grup seks partisiyle sonuçlanan bir eğ lencede
tanımadığ ı birinden hamile kalan bir danışan tarafından gö nderildi:

"Anneme kalırsa yaşamaya hakkım yok. Bu nedenle ne yaratmaya ne can vermeye ne de


olumlu bir eylemde bulunmaya da hakkım olmuyor. Ruhaniî Liderler fotoğ raf koleksiyonu
kitabım, defalarca yayınevlerine defalarca sunmama ve tü m çabalarıma rağ men
yayımlanmadı. Tü m yaptıklarım ya annem tarafından saklanıyor ya da yok ediliyor: Yazılarımı
aynen felsefe sö zlü ğ ü nü olduğ u gibi çö pe attı, negatiflerimi fotoğ raflarımdan nefret ettiğ ini
sö yleyerek çiğ nedi. Beni hayatından bir arkadaşımla gö nderdiğ i şu not aracılığ ıyla çıkardı: ‘Bir
daha senden bahsedildiğ ini duymak istemiyorum’. Onunla yaşarken ya ortadan kaybolmaya
ya da bana verdiğ i rolü bir kukla gibi yerine getirme harici hiçbir şeye hakkım yoktu. Sü rekli
asıl olduğ um şey olmaktan suçluluk duyarak yaşadım. Size yazarken hiçbir beklentim yok.
Bana kimsenin yardımcı olabileceğ ini sanmıyorum.".

Bazıları hangi terapiyi uygularsa uygulasınlar hayatlarında, işlerinde, aşkta, yapıtlarında,


aile ilişkilerinde başarısız oldukları hissinden kurtulamazlar. Birilerinin kendilerine değ er
verme umudunu kaybetmişlerdir; hayat onlara katlanılmaz gelir ama kendi deyimleriyle
korkaklıktan intihar etmeyi bile beceremezler. Her tü rlü telkine kulaklarını tıkamış bir kişiyi
kelimelerle razı etmek çok zordur: Kendilerini sevmeyi bırakmışlardır ve kendilerini
aşağılarlar. Eğ er danışan anlatılan durumdaysa, ona şunu sö yleyebilirim sandığ ını dile
getirdiğ i gibi bir insan olarak onu tedavi etmek imkâ nsızdır. Yapılacak tek bir şey kalır; farklı
bir insan olarak doğ mak ü zere ö lmek. Ö nerim şu:

Danışanın arkadaşları yoksa iki kişiyle anlaşmalı (biri kadın biri erkek), şehir dışında gü zel bir
yere gitmeli, fazla derin olmayan bir mezar kazmalı ve bundan bir ö nceki gece hayatta attığ ı
adımları sıralayan cenaze tö reni konuşmasını okumalı, soyunup bir çarşafa sarınmalı ve
yardımcıları yü zü nü açıkta bırakmak ü zere ü stü ne toprak atsın diye mezara atlamalı; ardından
hareketsizce kendini hiçe teslim etmelidir. Sonunda olduğ u kişiyle hiçbir bağ ı kalmayana kadar, her
şeyi yıldızlara bakarak bırakmalıdır. Etrafı yanan on mumla çevrili halde mezarda olabildiğ ince
uzun sü re dayanmalıdır ve canı gerçekten sö ylemek istediğ inde "Doğ mak istiyorum!" demelidir.
Ardından yardımcıları onu mezardan çıkarmalı, kutsal suyla yıkamalı ve ona yeni beyaz elbiseler
vermelidir. Giyindikten sonra aklına yeni adı gelecektir. Parşö men tipi bir kağ ıdın bir parçasına eski
adını yazmalı ve eski giysileri ve mumlarla birlikte mezara gö mmelidir. Şehre dö ndü ğ ü nde ö nceden
ü stü ne tü m aile bireylerinin fotoğ raflarını (dedeleri, anneanne, babaanne, amcaları, teyzeleri vs.)
çaktığ ı kuru bir ağ aç (mü mkü n değ ilse bü yü k bir kuru dal da olabilir) yakmalıdır. Fotoğ rafı
olmayanların yerine çizilmiş portrelerini ya da bir benzerlerinin fotoğ raflarını koymalıdır. Kü lleri
toplayıp bir litre zeytinyağ ında çö zmeli ve gece bedenini bu macuna bulamalı ve yerde uyumalıdır.
Uyanır uyanmaz sabunlanıp yedi kere yıkmalıdır. Yeni giysilerini giyinmeli. Ardından tü m eski
giysilerini toplayıp bir hayır kurumuna hediye etmelidir. Yaşadığ ı yerin yerlerine, tavanlarına ve
duvarlarına vaftiz suyu damlatmalıdır. Yeni tabaklar almalı ve eskilerini balyozla parçalamalıdır.
Çatal bıçak takımını ve masa ö rtü lerini değ iştirmelidir. Ve son olarak yeni adıyla kartvizit
bastırmalıdır.

Bö yle bir yardım talebi de aldım:

"İşsiz, evsizsim, benden sıkılmak ü zere olan birkaç arkadaşımın yanında kalıyorum,
kaybolduğ umu hissediyorum. Hayatım bir ayrılıklar zinciri: Babam intihar etti, annemle
konuşmuyorum, borçlarımı ö deyemiyorum ve sü rekli para harcıyorum. Bir HIV taşıyıcısıyla
yardım etmek için evlendim, şimdi beni gö rmek bile istemiyor; biseksü el ve kokain
bağ ımlısıyım. Her şey her geçen gü n kö tü ye gidiyor. Er ya da geç ya insanlar beni ya da ben
onları hayal kırıklığ ına uğ ratıyorum ve bu durum beni katlanılmaz bir yalnızlığ a mahkû m
ediyor. Eskiden mü thiş hakaret ederdim, artık onu bile yapmıyorum; çok ü zgü nü m, gelecekle
ilgili tahmin bile yapamıyorum, aşk bir imkâ nsız tutkular serisi, korkuyorum, var olma
sevincimi tamamen yitirdim. Nasıl geri kazanılır?"

Cevabım şuydu:

Yiyebildiğ in kadar yemek ye. Tamamen sindirdikten sonra ve tuvalete gitme ihtiyacın olduğ unda
bir çocuk lazımlığ ına işe ve dışkıla. Sonra bedenini bu dışkılarla sıva. Kirli ve yırtık giysiler giy ve
annenin evine git, banyo yapmana izin vermesini iste. Başka bir torbayla temiz giysiler gö tü r.
Temizlendikten ve giyindikten sonra, pis giysilerini bir çö plü pe atarken şunları sö yle: "Çö p çö pe
layıktır. Ben yaşamım ve yaşama dö nü yorum"..” Kendini kahkahalarla gü lmeye zorla ve bir demet
çiçekle arkadaşının evine (ya da şu anda kaldığ ın yere) git. Eğer bunu yapabilirsen yaşama sevincini
geri kazanabilirsin.

25. SİGARA BIRAKMA

Bir tiryakiliğ e mahkû m olunca gerçekten istenmediğ i takdirde ondan kurtulmak mü mkü n
değ ildir. Bunu gerçekten arzuladıktan sonra da başarabilmek için bü yü k irade gerekir. Bunu
başarabilmek için danışan her gü n içtiğ i adeti olabildiğ ince azaltırken 22 gü n boyunca şu
alıştırmayı yapmalıdır:

Her gece sadece dö rt saat uyumalıdır. Yatağ ının yakınına bir tas su ve bir çift temizlik eldiveni
koymalı ve her gece saat dö rtte bir alarmla uyanmaya alışmalıdır. Gö zlerini açar açmaz kafasını
çarşafla ö rtmeli ve yanından bir kolunu çıkarıp ıslak temizlik eldivenini almalı ve tü m vü cuduna
sü rmelidir. Sonra bö yle çarşafla ö rtü lmü ş hâ lde tasta kalan biraz suyu buharlaşmaya bırakmalıdır.
Kalkmalı ve bir soğ uk duş almalıdır. Bu kendisini yeni enerjiyle yü klü hissettirecek. Kalın bir tü yle
sigara paketinin yanına "HAYIR" ve diğ er yanına "BAŞARABİLİRİM!" yazacak. Bir Japon restoranında
yiyecek ve yemek çubuklarını saklayacak, sigara uzunluğ unda kesecek ve sigara paketine yanında
kutsal su dolu bir şişeyle birlikte koyacak. Canı her sigara içmek istediğ inde bir parça çubuk alacak,
kutsal suda ıslatacak ve sigara içme isteğ i geçene kadar emecek.

Tü m bunları yapmasına rağ men tiryakiliğ in hâ kimiyeti sü rü yor ve sigarayı bırakmaya gü ç


bulamıyorsa bilinçaltına bu alışkanlığ ının kendisi için ne kadar zararlı olduğ unu gö stermesi
gerekir, bunun için mumdan en sevdiğ i iki kişinin heykelciğ ini yapmalıdır. Her bir heykelciğ in
yanına saçlarını ve tırnaklarını yapıştırmalıdır. Gü n içinde her sigara içtiğ inde minik bir not
defterine bir çizik atacak. Eve dö ndü ğ ü nde çizikleri sayacak ve heykelciklere siyah toplu iğ neler
batıracak. Her sigara için bir toplu iğ ne. Batıl inançları olmayan gerçekçi bir kişi olsa bile bilinçaltı
bu bü yü cü eylemlerini sevdiklerine yapılmış gerçek yaralamalar olarak algılayacaktır. Yavaş yavaş
bü yü k bir suçluluk duygusuyla sigara içmeyi bırakacaktır. Bunun ü zerine iğ neleri çıkarmalı ve
evinde saklayacağ ı bir çiçek saksına gö mmeli ve her bir heykelciğ i eriterek kalp şekline getirdikten
sonra bir kutu çikolata ya da şekerlemeyle birlikte o kişiye hediye etmelidir.

26. EROİN BAĞIMLILIĞI

Bu sakinleştiriciyi kana şırıinga etme ihtiyacından kurtulmak için mantıkla mü mkü n


olmayan insanü stü bir gü ce ihtiyaç vardır. Bunun için bilinçaltına ö yle bir eylemle suçluluk
duygusu yü klemeli ki bu korkunç alışkanlığ ın mahkû mu, kendi kendine zarar vermenin başka
birinin hayatını mahvetmekle aynı şey olduğ unu anlamakla kalmasın, ruhunun en
derinlerinde hissetsin.

Başlamak için danışana on iki evcil kuş ve on iki beyaz fare almasını ö neriyorum. Sıvıyı kendine
şıringa etmeden evvel her seferinde kuşlardan birini sağ elinde ve farelerden birini sol elinde
kemiklerini kırana kadar sıkmalı ve bilinçaltı masum varlıkları ö ldü rdü ğ ü nü gö rmemek için ona
engel olana kadar ö lü lerini saydam bir cam kavanozda biriktirmelidir.

27. ALKOL BAĞIMLILIĞI

Alkol bağ ımlılığından şikâ yetçi bir kişiyi bu bağ ımlılığ ından kurtarmak için, Adsız
Alkoliklerin iyi bildiğ i bir ekip çalışmasına ihtiyaç vardır. (Bir sonraki psikobü yü performansı
sadece bir alkolikle yaşayan kişinin ilişkisini iyileştirmeyi amaçlar. Vaka 28’e de bakınız.)

Yatak odasının bir kö şesinde, ü zerine kollarında İsa ile tasvir edilmiş Bakire Meryem’in bir
heykelciğ ini koymak ü zere bir altar hazırlaması gereklidir. Yanına bu bağ ımlılıktan şikâ yetçi
danışanın en sevdiğ i alkolden bir şişe konmalı. Şişeye danışanın annesinin bir fotoğ rafı
yapıştırılmalı. İçinde iki taze gü l olan bir vazo eklenen bu altarda her gece iki dal tü tsü yakılmalıdır.
Yatma vakti gelince içki bağ ımlısının eşi ona, altardaki şişeden aldığ ı alkolle bir sırt ve gö ğ ü s masajı
yapacak. Bö ylece zehir, kutsal bir anlam kazanmanın yanında erken çocukluk dö neminde eksik
kalan anne sevgisini dengeleyerek panzehire dö nü şecektir. Danışanın ö zgü ven eksikliğ i ve suçluluk
duygusu kendisine masaj yapan kişiyle ilişkisini iyileştirerek azalacaktır.

Bulimiya vakasında olduğ u gibi danışana bir sü tanne kiralamasını ve gö ğ ü slerinden sabah
aç karnına ve gece olmak ü zere gü nde iki defa içmesini ö neriyorum. Yavaş yavaş alkol alma
isteğinin şiddeti azalacaktır.

28. BİR BAĞIMLIYLA YAŞAM

Bir alkolik, morfin, kumar ya da herhangi bir bağ ımlılığı olan kimse başka birini normal
bir şekilde sevemez. Sağ lıklı duygusal ilişki iki başarılı insanın dengeli alışverişidir, ama
bağ ımlılar -–ben merkezli hareket ederek- kendilerinin "başarılı" ve kendilerine eşlik
edenlerin "başarısız" olduğ u bir eş ilişkisine eğ ilimlidirler. Bağ ımlı ö zel bakım ve fedakâ rlık
ister, durmadan talep eder (çocuklar gibi) ama vermeyi beceremez.

Kendilerini bö yle birine bağ layan kişiler kendilerini sevmezler. Ö zgü venleri o kadar azdır
ki sadece başkalarına yardım ederek kendilerini feda ettiklerinde bir değ erleri olduğ unu
hissederler. Kendilerini onları yıpratan kişinin bağımlılığ ından kurtulduğ unda onları seveceğ i
yalanıyla kandırırlar. Aslında ebeveynleri tarafından sevilmemiş çocuklardır, çocukluk
dö neminde yaşadıkları bu acıyı, hiçbir zaman kendilerine verilmeyecek sevgi uğ runa
ellerinden geleni yaparak kazanmaya çalışarak tekrarlamaktadırlar. Hayatlarını, altında kabul
edilme arzusu olan acı verici bir merhamet duygusuyla heba ettiklerini bildikleri hâlde bu
sağ lıksız ilişkiye bir son vermekten aciz olabilirler. Bu durumdan şikâ yetçi danışana, bağımlı
eşine şunu sö ylemesini ö neriyorum:

(Danışan kadınsa:) "Sen hastasın. Ben ne eşin ne â şığ ınım, ben senin hemşirenim. Bugü nden
itibaren yanında sadece hemşire ü niforması giyeceğ im. Her gittiğ in yere yanında bu ü niformayla
geleceğ im; restoran olsun, sinema, alışveriş ya da arkadaş ziyareti, her yere hemşire kılığ ında
geleceğ im." Danışan tü m giysilerini bir bavula koyacak ve boynunda bağ ımlı eşin annesinin
fotoğ rafından yapılmış bir madalyonla hemşire giysilerine bü rü necek.

(Danışan bir erkekse:) Bu durumda danışan ne zaman bağ ımlıyla birlikte olsa hemşire
ü niforması giyecek ve boynuna bağ ımlının babasının fotoğ rafından yapılmış bir madalyon takacak.

29. BİR BEBEĞİN ÖLÜMÜ

"Tanrı verir Tanrı alır, Tanrı bü yü ktü r...!", "Yokluğ unu değ il yanımızda geçirdiğ i mutlu
anları dü şü neceğ iz...", "Kutsal damla, geldiğ i okyanusa geri dö ndü ...", "Ruhu mutlu sonsuzluğ a
karıştı...", "Ö lü ler acı çekmez..." vs. Bir bebeğ ini kaybetmiş ebeveynlerin tekrarladığ ı bu çeşit
cü mleler, ne kadar bilge olursa olsun acılarını hafifletmezler. Bedeni gö mme ya da yaktıktan
sonra kü llerini savurma eylemleri bilinçaltı için tekrar maddeye, dü nyevi karanlık
soğ ukluğ una dö nmek anlamına gelir. Veda tö renini tamamlayıp ruhani hafiflik hissetmeleri
için acı çeken ana babalara şunu ö neriyorum:

Ö lmü ş çocuğ un fotoğ rafını çerçeveleyip çerçeveyi gö kyü zü nde kaybolana kadar yü kseltecek dö rt
ya da daha fazla beyaz uçan balon bağ lamalılar.

(Bu tö ren ö lmü ş bir bü yü ğ ü n ya da evcil hayvanın fotoğ rafıyla da aynı şekilde yapılabilir.)

30. ÖLÜ BİR KARDEŞTEN SONRA DÜNYAYA GELME

Bizim doğ umumuzun -–başka birinin değ il- aile çevresi tarafından arzulanan, beklenen bir
olay olduğ unu bilmemiz ö nemlidir. Bir kız ya da erkek kardeşin ö lü mü ardından doğ duysak
bunun anlamı diğ erinin yerine gelmemiz olur, bu da bizi kendimiz olmamaya zorlar. Farkında
olmadan ü stü mü zde bir ö lü taşırız. Bu bize ö lmü ş kardeşin adını ya da Renato / Renata
(yeniden doğ muş) adını vermeleri durumunda daha çok vurgulanır. Belki adımız rahmetlinin
ilk harfi ya da hecesiyle başlar: LUis LUciano’ya, BErta BEatriz’e, ALejanro ALberto ya da
marciAL’a, MARTA MAría ya da roberTA’ya dö nü şü r. Danışan kendi olamadığ ının bilincine
vardığ ında şunu yapmasını ö neriyorum:

Bir kilo badem ezmesi edinin ve gece yarısı saat on ikide ezmeyi uzanarak gö ğ sü nü ze ve
karnınıza ikinci bir deri gibi yayın. Bö yle sırt ü stü uyuyakalana kadar yatın. On dakika, iki saat ya da
uykunun ardından uyandığ ınızda ezmeyle çocuğ u temsil eden bir heykel yapmalısınız. Ardından bu
figü rü gıda boyasıyla boyamalı, gü zel bir kutuya koymalı ve annenize, babanıza ya da her ikisine
birden birlikte bir çay içmek istediğ inizi sö yleyip bu heykelden bir parça yemelerini sağ lamalı
(danışan yememeli). Eğ er anne babası ö lmü şse heykel ikiye bö lü nü p her birinin mezarına bir yarısı
"ö lü ler ö lü lerini yutsun" denerek konmalı. Ardından adını değ iştirmeli, bu değ işiklik yasal yollarla
değ il yakınlarına ve arkadaşlarına kendini yeni adıyla çağ ırmalarını sö yleyerek yapılmalı.

Eğ er bize trajik şekilde ö lmü ş bir yakınımızın -ö rneğ in intihar etmiş teyzemizin- adı
verildiyse de aynı eylemi uygulamalıyız.

Çocuğ umuza sorunlarla yü klü bir isim verdiğ imizi fark eder ve bunu değ iştirmek istersek,
onda bir kişilik çö zü lmesine neden olmamak için çok dikkatli olmalı; artık adı ona ait bir alana
dö nü şmü ştü r, bunu ondan aniden almak onu evsiz bırakmaya benzer. Buna engel olmak için
şunu ö neriyorum:

Çocuğ unuza kızsa gü mü ş, erkekse altın renginde minik bir kutu gö stererek şö yle deyin: "Kızım/
oğ lum, kuşların yuvası vardır., İisimlerin de, aynı kuşlar gibi yatacak bir yerleri vardır. Bu kutu
adının yuvası"..” Anne ve baba kutuyu açmalı ve içinden çocuğ un doğ umda verilmiş adının yazıldığ ı
papirü s tü rü bir kâ ğ ıt parçası çıkarmalı. "Adın burada dinlenecek, burada kapalı olduğ undan onu hiç
kaybetmeyeceksin. Odanda saklayabilirsin. Sana uygun bir isimdi çü nkü çocuktun. Artık
bü yü dü ğ ü ne gö re sana olduğ un şeye uygun gü çler verecek gü zel bir isim verebiliriz." Çocuğ a badem
ezmesinden yapımış ü stü nde şekerle yeni adının yazdığ ı bir somun vermeliler. "Bu somunda yeni
adın yazılı, ye onu, bö ylece bedeninin bir parçasına dö nü şü p sonsuza kadar senin olacak. " Anne ve
baba aynı anda, ses birliğ iyle, çocuğ a yeni adını okuyacaklar ve çocuğ un badem ezmesinden
yaptıkları somunu yemesini bekleyecekler. Yemeyi bitirince ona sarılıp tebrik edecekler: "Artık seni
bu adla çağ ıracağ ız. Eski adını hatırladığ ında kutuyu açıp ona, onu sevdiğ ini ve onu unutmayacağ ını
ve tekrar uykusuna dö nmesini sö yleyebilirsin"..”

31. BAŞKASINA AİT HİSLERİ İADE ETME

Çocuklarda beyin nö ronları, aynı ayna gibi, ebeveynlerinin hislerini depolama ve yansıtma
yetisine sahiptir. Bize ait olmayan nedenlerle acı çekerek bü yü rü z. Bunun başka bir nedeni de
onların sevgisini kazanmak ve onlara ait olduğ umuzu gö stermektir; aile bü yü klerimizin
hastalıklarını tekrarlarız. Ama onlar ö zgü nlü ğ ü mü zü tanımayıp bizi kendi uzantılarına
dö nü ştü rebilirler. Bir bü yü k dedenin adı (ya da işi) dedeye, ondan babaya ve ondan da toruna
aktarılabilir ve bu ad aile bü yü ğ ü nü n geçmişini içinde barındırır. Bazen bir depresyon,
başarısızlık hikâ yesi, tü mö r vs. aileye bağ lılıktan bir aile bireyinden diğ erine aktarılır. Bö yle
bir vaka karşısında şunu ö neriyorum:

Danışanın ilk sö ylemesi gereken şudur: "Bu rahatsızlık benim değ il, ....’ ‘nın (yakının adını
sö ylemelidir)"..” Bir petanka ya da birden fazla petank topuu edinin (sorun ne kadar bü yü kse top
da o kadar bü yü k olmalıdırsorunun bü yü klü ğ ü ne gö re değ işirdaha bü yü k bir top da olabilir) ve
sorun tü mö r ya da depresyonsa siyaha; duygusal ya da ekonomik başarısızlıksa griye; ö zgü vense
koyu yeşile boyayın. Sadece uyuduğ unuz ya da banyo yaptığ ınız zamanlar hariç bu ağ ır topu bir sırt
çantasında hep taşımalısınız. Yedi gü n sonunda bu topu bir noel hediyesi gibi paketleyip bu
duygunun ya da rahatsızlığ ın ait olduğ una inandığ ınız kişiye gö ndermelisiniz. Topun yanında bir
demek çiçek ve ü stü nde şu cü mlelerin yazılı olduğ u bir kart eklemelisiniz: "Bunu sana
gö nderiyorum çü nkü senin. Hiçbir zaman bana ait olmadı."

Hayatı boyunca gerçekleştirmek istediğ i her şeyi dilediğ i zaman gerçekleştirmiş (refaha ermiş,
başarılı, dengeli bir aile kurmuş) ü nlü bir bayankadın heykeltıraşta başına bir kurşun sıkıp intihar
etme isteğ iyle kendini gö steren melankoli nö betleri belirmişti. Bu duygular ona değ il, arzu ettiğ i
sanat kariyerini hiçbir zaman gerçekleştirmemiş annesine aitti. Ona mermerden siyah bir top
yontmasını, siyaha boyamasını, bir ay dö nü mü boyunca çantasında taşıdıktan sonra annesine kalp
şeklinde bir kutu çikolata ile birlikte gö ndermesini ö nerdim.

32. BİR ÇOCUĞU ÜZÜNTÜSÜNDEN KURTARMA

Bazen ebeveynler çocuklarının arzularını yerine getiremezler. (Ö ö rneğ in çocuğ un çok


sevdiğ i bir yerden taşınmak zorunda kalmış olabilirler, boşanma yü zü nden ebeveynlerinden
birini daha az gö rmeye mecbur olabilir, istediğ i şeyi almak için yeterli paraları olmayabilir ya
da bir aile bü yü ğ ü ö ldü ğ ü için incinebilir vs.). Bu durum çocukta bü yü k bir ü zü ntü ye neden
olur, iştahını kaybedebilir, içine kapanabilir, gü lü msemeyi bırakabilir vs. Bu gibi durumlarda
şunu ö neriyorum:

Ebeveyn çocuğ a benzeyen, yü zü son derece ü zgü n gö rü nen bir bebek yapmalı. Çocuğ a şö yle
demeliler: "Bu senin ü zü ntü n. Onu gezmeye gö tü receğ iz. Birlikte sinemaya gideceğ iz (ya da çocuğ un
sevdiğ i başka bir yere).". Çocuk bebek kollarında gitmeli ve film seyrederken yanına oturtturmalıdır.
Dondurma yemeye giderlerse dondurmasından bebeğ in yü zü ne sü rebilir. Çocuğ un sevdiğ i bir sü rü
şeyin yapıldığ ı -–bu esnada çocuk "ü zü ntü "sü yle hep kendi ilgilenmelidir- bir gü nü n ardından
bebeğ i yü kseltmeye yetecek sayıda uçan balona bağ ladıktan sonra bırakıp gö kyü zü nde
kaybolmasını izlemeliler. "Gö rdü n mü ? Ü zü ntü n gö kyü zü nde kayboldu. Artık onunla melekler
ilgilenecek. Sen mutlu olabilirsin."

33. ZARARLI FİKİRLERDEN KURTULMA

Beynimiz kehâ netleri gerçekleştirmeye meyillidir. Bu kelimeler nö ronlarımıza işlenir ve


birer emre dö nü şü rler. Çocuklar anne babalarının onlara bakışıyla gelişirler. Eğ er onu
gö rmez, ö zgü n Ben’ini kabul etmez ve kendi arzularını ona yansıtırlarsa çocuklar kendilerini
boş hissederek bü yü rler, kendilerini sü rekli olumsuz eleştirme alışkanlığ ı edinir ve
kendileriyle ilgili bu fikirleri ne kadar çok tekrarlarsa o kadar çok gerçekleştirirler. Bu tip bir
ö zkavramdan ("ben başarısız biriyim", "hiçbir işe yaramam", "kadınlar/erkekler benden
nefret ediyorlar", "asla para kazanamayacağ ım", "ne zaman bir şey istesem kaybediyorum",
"çirkinim", "eğitimde başarılı olamayacağ ım", "herkes bana ihanet ediyor", vs.) şikâ yetçi
danışana şunu ö neriyorum:

Parşö men kâ ğ ıdına benzer bir kâ ğ ıda kurtulmak istediğ iniz tü m ö zeleştirilerinizi yazın. Bu listeyi
bir damla kanınızla mü hü rleyin ve sonra gö mü n, ardından ü stü ne bir saksı çiçek ekin.

İlk kitabım, Yedi Dilli Papağan ü stü nde yedi sene çalışmıştım, hiçbir zaman
yayımlanmayacağ ını dü şunü yordum. Parşö men kâ ğ ıdına "başarısız yazar" yazıp gö mdü m.
Kitap altı ay içinde yayımlandı ve daha bir sü rü kitap yazdım.

34. BABA EKSİKLİĞİ (bir KADINDAkadında)


Belirli bir yaşa geldikten sonra sevebilmek için kız çocuğ unun ensest dü rtü lerinin babayla
birleşmeyi hedef alması kesinlikle gereklidir. Baba, bilinçaltında arzularının motoruna
dö nü şü r. Eğ er babayla ilişkisi yoksa (erken ö lü m, terk edilme ya da annenin reddinden)
yetişkin kadın kalıcı ilişkiler kurmakta zorlanarak libidosunda bir boşluk hisseder. Ensest
sembiyozun gerçekleşebilmesi için şunu ö neriyorum:

Danışan babasının bir fotoğ rafını edinmelidir, gö rü ntü dışta kalacak şekilde bir rulo yapmalı,
bala bulamalı ve vajinasına sokmalıdır, bu şekilde hareket etmeden yatağ ında ü ç saat kalmalıdır.
Ardından çıkarmalı, şehrindeki en yü ksek binanın terasından ruloyu fırlatıp şö yle bağ ırmalıdır:
"Şimdi erkekler arasına dağ ıl!"

Danışan babasının fotoğ rafına ulaşamıyorsa -–annesi ondan nefret ettiğ i ve onu unutmak
istediğ i için fotoğ raflarını yok etmiş olabilir-, şunu ö neriyorum:

Eğ er adını biliyorsa kü p şekerlerle yazmalı ve sonra vajinasına sokup erimeye bırakmalı.


(Annesinin adı sır olarak saklaması durumunda kü p şekerlerle "baba" yazmalıdır.)

35. BABA EKSİKLİĞİ (ERKEKTEbir erkekte)

Bir erkeğ in bü yü dü ğ ü nde bir şeyler yapmaya hevesli, girişimci, ö zgü veni tam, korumacı,
iyi kalpli ve eril olabilmesi için kü çü kken bu yapıda bir erkek tarafından sevilmiş ve
yetiştirilmiş olması gerekir. Eğ er babasıyla bir ilişkisi olmamışsa (erken yaşta ö lü m, uzaklık ya
da red nedeniyle) çocuk ilerde iş verenler, dominant kadınlar, ya da arkadaşları karşısında
boyun eğ enhizmetli bir tutum geliştirerek bağ ımsız olmayı başaramayacak ve libidosunda bir
boşluk hissedecektir.

Danışanın bir baba tarafından destek olunduğ unu hissedebilmesi için sağ koluna babasının
portresini ya da adını dö vme yaptırması letmesi gerekir. Eğ er anne nefreti nedeniyle fotoğ raflarını
yok etmişse ya da adını sö ylemek istemiyorsa danışan daha ö nce belirtilen yere ortasında gö z olan
ü çgen sembolü dö vmesi yaptırmalıdır.letmelidir (Bbu Sonsuz Baba sembolü dü r.).

Her durumda dö vmenin yanı sıra ayakkabılarının içine taban olarak bir Tarot destesinin dö rt
kralını, kartlar yıpranana kadar arkası yere ve figü rler ayak tabanına bakacak şekilde
yerleştirmelidir. Sağ ayakkabısına; altta Asa Kralı, ü stü ne Kılıçlar Kralı ve sol ayakkabısına; ö nce
Tılsım Kralı ve ü stü ne de Kupa Kralını koymalıdır. Bu dö rt kral (babanın simgesi); cinsel enerji
(Asa); Zihinsel enerji (Kılıç); bedensel enerji (Tılsım) ve duygusal enerjiyi (Kupa) içinde barındırır.

Bunun yanında danışana kendisinden yaşça bü yü k, ona gü ndelik işler karşılığ ı ü cretsiz dersler
verecek bir ü stat bulmasını ö neriyorum.

36. BASTIRILMIŞ ÖFKEYİ DIŞA VURMA

Çocuğ un doğ umundan itibaâ ren içinde bulunduğ u ailevi psikolojik atmosfer, duygusal
sapkınlıklarla karışık çılgın duygular, tatmin olmamış arzular ve gü nü mü z değ işikliklerinden
nasibini almamış eski kavramlarla yö nlendirilmiş hareketlerle doludur. Çocuğ a ebeveynlerine
benzemesi gerektiğ i ve diğ er yakınlarının uygun gö rdü ğ ü gibi olması gerektiğ i fikri aşılanır.
Bu kurallara uymazsa bir hain, hastalıklı, ahmak ya da "kö tü " biri olacaktır.
İstemediğ i şeyler emredilir ve istediğ i şeylerden mahrum bırakılır. Olduğ u kişi gibi
davranması yasaklanırken, diğ erlerinin istediğ i gibi olması fikri yerleştirilir. Bu ü zü cü durum
karşısında çoğ unlukla çocukta -–her ne kadar sevilmeye devam etmek için boyun eğmeye
çalışsa da- bilinçaltına gö mdü ğ ü bir ö fke bü yü meye başlar. Sevildiğ ine ve hiçbir sorunu
olmadığ ına inanarak bü yü r. Buna rağ men bir aile kurmakta gü çlü k çekebilir, kendine hedef
olarak belirlediğ i her şeyde başarısız olabilir, tarifsiz bir kederle depresyona dü şebilir, sinirsel
bozukluklar yaşayabilir ya da garip huylar edinebilir. Bir gü n acı çekerek yaşadığ ını fark eder.
Bunun nedeni yaşamdan zevk almasına izin vermeyen birikmiş ö fkesidir. Danışana ö nerim şu:

Her şeyden ö nce bilinçaltında birikmiş ö fkesinin patlaması için yere sırt ü stü uzanmalı ve bir
çocuk sinir krizine benzer şekilde tekmeler, yumruklar savurmalı ve kendisine acı çektirmiş kişilere
yö neltilmiş ö fkeli cü mleler ve hakaretler bağ ırmasına mü saade etmelidir.

Yetişkin psikolojisi çocukluk hislerini tekrarlamaya meyillidir. Çocukluktan kalma bir


korku ya da sevilmeme korkusundan dolayı kişinin, ebeveynleri, yakınları, ö ğ retmen ya da
arkadaşlarının hatalarının bilincine varmamış olması halinde yetişkin yaşa geldiğ inde,
hatalıların davranışlarını sevdiğ ini sandığ ı kişilere; patronlarına, iş arkadaşlarına yansıtacak
ve dü n başkalarının yaptığ ını bugü n onlar tekrarlayacaktır. Hatalı/lar tespit edildikten sonra
sonunda huzur bulabilmek için cezalandırma işlemine geçilmelidir (mecazi olarak).

Yeni boşanmış ve eski eşine karşı hâ lâ ö fke dolu bir kadın, eski eşinin asker ve baskıcı babasının
bir yaptırımı olduğ unu anladıktan sonra, bü yü k bir karpuza bu iki adamın fotoğ rafını yapıştırıp
tekmeleyerek parçaladı. Artıkları iki eşit parçaya bö lü p yarısını eski eşine postaladı ve diğ er yarısını
babasının mezarına gö mdü .

Anne (ya da bü yü kanne, teyze, kız kardeş vs.) tarafından verilmiş hasar çok bü yü kse, ne kadar
bü yü k olursa olsun, siyah bir tavuk satın almalı, ö lene kadar bir beyzbol sopasıyla vurmalı, ardından
hatalı/lar akşam yemeğ ine çağ ırılıp bu tavukla hazırlanmış çorba ya da yemek ona/onlara ikram
edilmelidir. (Hasar vermiş kişi ö lmü şse mezarı tekmelenmeli, ü stü ne işemeli ya da dışkılamalıdır.)

Bu kişi ö nemli bir kişiyse (babası ya da patronu), işine, dinlendiğ i yere ya da mezarına gitmeli ve
onu bir dü zine çiğ yumurtayla yumurta yağ muruna tutmalıdır.

Diniî okulda bü yü k rahatsızlıklar yaşamış ve intihar etmeyi arzulayan bir danışanıma


(kadınbayandı), seher vakti binaya gitmesini ve kapısına bir devekuşu yumurtası fırlatmasını
ö nerdim. Yaşama sevincini geri kazandı.

Bu kişi affedilmiş bir aile bireyiyse ve yaptıklarına rağ men onu sevmeye devam ediyorsak
mezara bir fırça, su ve sabunla gitmeyi ve mezarını temizlemeyi ö neriyorum. Ardından mezar
parfü mlenmeli ve son olarak bala batırılmış bir fırçayla "aşk" kelimesi yazılmalıdır.

Nefretin sebebi çoğ unlukla sevilme isteğ i ya da bunun tatmin olmamasının sonucudur.
Buna rağ men çocukluğ umuzdan beri bize tembihlenmiş Ayetlerin hatalı yorumuna dayanarak
affetmek bizi iyileştirmeyebilir. Affetmek ancak bize zarar vermiş kişiyle, onu temsil eden
terapistle, fotoğ rafı ya da mezarıyla (eğ er yakılmışsa kü llerinin yattığ ı ya da savrulduğ u yerle)
bir karşılaşma sonrasında mü mkü n olacaktır. Bahsedilen karşılaşma şartları şö yledir:

1. Bana çocukken yaptığ ın budur.


2. Bunu yaptığ ında şunları hissettim.
3. Sonucu şu oldu.
4. Bugü n hâ lâ şunu hissediyorum ve acı çekiyorum.
5. Ve karşılığ ında senden şunu istiyorum.
Danışan hasarı tespit etmeli ve karşılığ ında belirli miktarda para istemelidir. Milyonlar
istemenizi ö neriyorum. Bu kişi hayattaysa ve bu bedeli ö demeyi reddederse, bunu reddetmeyi
bırakana kadar onunla gö rü şü lmemelidir.

İstemek hiçbir şeyi çö zmez "bana sarılmanı istiyorum?", "benden ö zü r dilemeni istiyorum"
vs. Hasarlı bir yaşamın bedeli nedir? Peki ya başarısızlık krizinin bedeli nedir? Sü rekli
kendinden nefretin, cinsel soğ ukluğ un, kendi kendini yıkımın hasarı ne kadara karşılanır?
Oğ ullarımdan Cristó bal’a 3 milyon dolarlık mecazi bir çek imzaladım. Onu çerçeveletti ve
işyerinin duvarına astı.

Ebeveyne karşı duyulan ö fkeyi sonsuza kadar dindirmek için danışana cesur bir karşılaşmanın
ardından her birinin fotoğ rafını yakmasını ö neriyorum. Panzehir olarak, babasının fotoğ rafının
kü llerinden biraz alıp bir kadeh şaraba ve annesininkilerden bir parça alıp bir bardak sü te
karıştırıp içmesini ö neriyorum.

37. BUNALTAN SIRLAR

Saklanan tü m sırlar patolojik dü ğ ü mlere dö nü şerek yavaş ama emin bir şekilde ö nce
bilinçaltını ve bu mantığ ı olmayan yerin ardından psikolojiyi (nevroz) ve bedeni (hastalıklar)
istila ederler. Bu sırlar, biri itiraf edene kadar, nesilden nesile tekrar ederler. Ö rneğ in bir
bü yü kanne tecavü ze uğ radığ ını sır gibi saklarsa, kızı ve torunu da, bu eski travmatik eylemi
tekrar ederek tecavü ze uğ rayabilir. Bu bunaltıcı sessizliğ e son vermenin tek yolu tü m gü cü nü
toplayıp bu sırrı olabildiğ ince çok kişiye anlatmaktır; arkadaşlar, yakınlar vs. Her ne kadar
danışanın hayatında sıkıntılara neden olsa da unutulmuşluğ a gö merek ya da yok sayarak,
dışarı karşı takınılmış "iyi" havasını bozmamak için açık edilmesi yasaklanmış bu olayın
anlatılmasıyla klanla işbirliğ i bozulur. Klandan sü rü lme riskini almak, ö nyargılarıyla ve
anlayışsızlığ ıyla bunalmış haâ lde ona hapis yaşamaktan iyidir.

Yirmi yıldır cinsel birleşmeleri hiçbir zaman dö rt saniyeden fazla sü rmemiş, erken boşalan bir
adamla evli -–ayrıca erken boşalmamak için ona dokunmasını yasaklamıştı, sertçe bacaklarını açıp
kısa sü reli tecavü z eylemine giriyordu- olan danışanıma, tü m aile bireylerine bir mektup aracılığ ıyla
yıllardır maruz kaldığ ı cinsel birleşme deneylerimini ayrıntılı bir şekilde anlatmasını ve aldığ ı
boşanma kararını bildirmesini ö nerdim. Geleneklerine bağ lı ve katı ahlâ k kurallarını savunan aile,
ona deli, lanetli, arsız olduğ unu sö yleyip mirasından men etmekle tehdit ederek eşinin tarafını
tutmuşlardı. O yılmadı ve tatmin dolu yeni bir hayata başladı.

Homoseksü el ve lezbiyen danışanlarıma şunu ö neriyorum:

Eğer ailenizin haberi yoksa onlara cinsel tercihlerinizi sö ylemelisiniz. Bana şuna benzer bahaneler
sunan danışanlarıma: "Bbabam hem homofobik hem de cinsiyetçidir. Eşcinsel olduğ umu sö ylersem
ö lü r..." Ccevabım şudur: "Onu sen değ il ö n yargıları ö ldü rü r. Çok sayıca soyağ acı incelemiş biri
olarak sana şunu sö ylemeliyim, çocuklar ebeveynlerinin bastırdıklarını gerçekleştirirler. Bü yü k
ihtimalle baban eşcinsel arzularını bastırmıştır. Ona itiraf edeceğ in şeyi aslında o zaten içgü dü sel
olarak biliyor"..”

38. BASKICI EBEVEYNLER


Bazı baskıcı ebeveynler çocukları kendi hayatlarını yaşamak için onlardan uzaklaştığ ı için
onlara kendilerini suçlu hissettirerek onlarda başarısızlık nevrozuna neden olurlar. Bunun
sebebi kendilerinden daha ü stü n olmalarından, kendi ö ğ rettikleri konularda kendisini
geçmelerinden ya da başka kaynaklardan beslenmelerinden korkmaları olabilir. Eğ er kendisi
aşkla bağ lı bir eş ilişkisi yaşamıyorsa, çocuğ unun aşkla bağ lı bir ilişki yaşamalarına engel
olabilir ya da kendisinin başarısız olduğ u bir alanda başarılı olduğ u için çocuğ una kendisini
suçlu hissettirebilir. Kısacası çocuğ una kendisi olduğ u ve ondan daha ileri gittiğ i için suçluluk
duygusu yü kleyebilir. Bu durumdaki danışana şunu ö neririm:

Annesini/babasını ya da ikisini birden elinde bir torba dolusu altın para şeklinde çikolatayla
gö rmeye gidecek. Karşısına oturmalarını isteyecek ve sevgiyle "altın paraları" ü stlerine yağ dırdıktan
sonra onlara şunları sö yleyip bir sö zleşme sunacak: "Bu paralarla benim için tü m yaptıklarınızın
bedelini ö dü yorum. Beni seviyorsanız bu sö zleşmeyi imzalayın.". Sö zleşmede şunlar yazılı olacak:
"Artık karşılığ ını aldığ ımıza gö re kızımızı / oğ lumuzu ö ğ rettiklerimiz ve kendi ö ğ rendikleriyle
birlikte yeteneğ ini dü nya ü zerinde icra etmek ü zere gö revlendiriyoruz.".

Danışan bu sö zleşmeyi çerçeveletecek ve gü nlü k hayatınca olabildiğ ince sık gö rebileceğ i


bir yere asacak.

39. OKŞAMAYI BİLMEME

Asırlar boyunca dokunmaya karanlık niyetler atfedildi. Bir anne ya da bir baba kendi
ensest ya da homoseksü el içgü dü lerinden korkabilir çü nkü kendisinden şü phe etmektedir ya
da kendisine değ er vermediğ inden çocuklarına da değ er veremez ve onları inkâ rla karışık bir
sevgiyle okşar. Ebeveynlerinin gerekli şefkatle okşayamadığ ı birçok çocuk psikolojik
sorunlarla yü zleşmektedir. Anne babanın bunu yapamama sebebi de kendi anne babalarından
bö yle bir şefkat gö rmemiş olmalarıdır. Bir canlıyı içindeki Asıl BenÖ zbenliğ ’i uyandırarak
gerektiğ i gibi okşayabilmek için, bedensel, cinsel, duygusal ve zihinsel gü cü ellerimize
odaklamalı ve onlarda sınırsız mekâ nı, sonsuz zamanı, maddenin kö keni olan ö lçü lmez aşkı,
muhteşem yaşama sevincini bulmalı ve ardından yumuşak bir şekilde, cinsel arzular ve gü ç
gö sterileri olmadan bağ lılık, yoğ un dikkat ve anne baba sevgisiyle dokunmalıdır.

Gerekli hassasiyeti geliştirmemiş danışanıma şunu ö neriyorum:

En az ü ç ay sü reyle, her sabah yarımşar saat cansız bir nesneyi onu canlandırmaya uğ raşarak
okşamalıdır. Bu bir kaya, bir piyano, manken, koltuk ya da herhangi başka bir mobilya olabilir.
Okşamaya başlamadan evvel eller yedi dakika boyunca (daha sonra yemesi için bir kedi ya da
kö peğ e vereceğ iniz) çiğ ete sü rtü lmeli, yıkanmalı, sabunlanmalı ve dö rt defa peşpeşe
durulanmalıdır. Sonra ellere iyi bir masaj yağ ı sü rü lmeli ve parfü mlenmelidir. Nesneyi bilinçli bir
şekilde okşadıktan bir sü re sonra nesnenin ellerinizin ısısını emdiğ ini, kö şelerini ve sert yerlerini
yumuşattığ ını ve bir ruh edinmeye başladığ ını fark edeceksiniz. Eğ er danışan cansız nesneyi bu
şekilde hassaslaştırmayı başarabilirse bir insanı, ona tatlı beden dokunuşunun zenginliğ ini
gö stererek okşayabilecektir.
40. SALDIRGAN DİL KULLANMAYIIMINI BIRAKMA

Bazı danışanlarım her ağ zını açtığ ında, belki bastırılmış hayal kırıklıkları ya da kendi
ü stü nlü klerini gö stermek için sü rekli kendisini eleştiren anne babalarca yetiştirildiklerinden
olabilir saldırgan sö zler sü zü lü r. Bü yü k kısmı bilinçsiz olan bu saldırganlık sadece etrafını
çevreleyenleri değ il içinde yaşadığ ı tü m toplumu yö nlendirir. Sonuç olarak; tü m insanlığ ı…
Bunun kaynağ ı anne babaların çocuklarının erdemlerini tanımayı bilmemesi ve
hayranlıklarını kazanmak için çabalarını hor gö rmesindendir. Sinir sisteminde gö zlemlenmiş
en yü ksek hareketlilik kelimelerin dile getirilmesiyle olmuştur ve bu kelimelerin bedenle de
gizemli bir ilişkisi vardır. Saldırgan dil aynı bumerang gibi kullanan kişiye dö ner, duygusal ve
zihinsel sağ lığ ını etkileyerek yakınlarıyla dostluk bağ larını keserek sonuçlanır. Bu durumda
danışana ö nerim şu:

Kovanlı bal edinmeli ve her sabah bundan bir parça emmelisiniz. Balın tamamını emip kovanı
çiğ nemeli ve ardından tatlandırılmış ağ zınızla ü ç defa şu cü mleyi tekrarlamalısınız: "Sevgisiz
topraklara sevgi ekiyorum, sevgi biçeceğ im.". Çiğ nediğ iz kovanları altın rengi bir kavanozda
saklayın. Çiğ nenmiş kovanlar bir top yapabilecek kadar birikince kalp şeklini vererek yoğ urun ve bir
bardak -–cam olmalı- kutsal suya koyup yemek yediğ iniz masanın ortasına bırakın.

41.ÜRETEMEYEN SANATÇILAR
İçinde sü rekli eser ü retmesi için bir çağ rı duymasına ve bunu yapmak istemesine rağ men
(anlaşılmaz bir ruhsal kö tü rü m ya da bunaltıcı bir rehavetin esiri) başlamayı
beceremiyorsanız, aslında anne babanızın inançlarını bilinçsizce yü celtmiş olabilirsiniz;
ö rneğ in onlar sanatçıların açlıktan ö ldü klerine ya da sanatsal faaliyetleri olan bir kadının kö tü
alışkanlıklara sahip insanlarla ilişki kuracağ ına inanıyor olabilirler. Eğ er danışan çocukluğ u ya
da ergenliğ i sü resince şuna benzer cü mleler duyduysa: "Tü m şairler eşcinsel, mü zisyenler
uyuşturucu bağ ımlısı, tü m kadın şarkıcı ve oyuncular fahişedir.". Ya da mensubu olduğ unuz
ailenin bireyleri "onurlu ve emin" baba mesleğ ini seçmesi, evinin kadını olması gerektiğ ini
dü şü nü yorsa ve tü m bunlara anne babalarının sanatçı olma arzularını bastırmış olması da
eklenirse (kendi yapamadıklarını yapmanız onları bir suçluluk duygusuyla yü kleyecektir) kişi
tıkanır ve ü retemez... Bu durumda şunu ö neriyorum:

Danışan kitap yazmaya başlamak istiyorsa bir kavanoz kırmızı mü rekkebe kendi çişinden ve
salyasından birkaç damla, dışkısından bir gram eklemeli ve kitabının ilk birkaç satırını ya da
paragrafını bu mü rekkeple yazmalıdır.

Danışan lezbiyense yere dö rt metre uzunluğ unda bir rulo kâ ğ ıt sermelidir. İçine yedi kere
tü kü rdü ğ ü , bir gram dışkı, birkaç damla çişinden eklediğ i bir kâ se siyah mü rekkep edinmeli. Rulo
kâ ğ ıdın ü zerine bacakları açık ve dizleri kırık şekilde çö melerek, ilk beş kelimeyi kalçalarını hareket
ettirerek yazmalıdır.

(Ardından bu kırmızı mü rekkepli elyazma ya da siyah mü rekkepli rulo kâ ğ ıdı yeteneğ ini hor
gö ren aile bireyine/bireylerine gö nderilmelidir.)

(Bu ö neri ressamlar için de aynı şekilde geçerlidir.)


Salya, dışkı ve çiş: Beden tarafından ü retildikleri için çocuk bilinçaltında yaratıcılığ ın dışa
vurulma şeklidir.

42. AMENORE (REGLAYBAŞI OLMAMA)


İnsan bedeni (psikolojiden farklı bir dü zlemde faaliyet gö sterir) hayvani davranış
eğilimleri gö sterebilir. Bazı analiz sü reçlerinde rahatsızlığ ın sebebinin bilincine kelimelerle
varılması yeterli olmayabilir. Bu durumlarda bedene sağ lıklı işleyişini gö steren, sö zlü olmayan
eylemlere başvurmak gerekir.

ReglAybaşı olmayan bir danışanıma tekrar regl aybaşı olmasını sağ lamak için çocukken
gö rdü ğ ü m bir olaydan esinlenerek tasarladığ ım bir psikobü yü ö nerisinde bulundum. Babamın
yanında eşek arabasıyla mal taşıyan biri vardı, çalışamıyordu çü nkü inatçı eşeği su içmeyi
reddederek susuzluktan hareket edemiyor ve ahırdan çıkmıyordu. Şikâ yet etmek için
babamın dü kkâ nına geldi. "Ne yapacağ ımı bilmiyorum. Onu bu durumdan çıkarmaya
zorluyorum ama inatçı eşek hiçbir yardımı kabul etmiyor." Mü şterilerinden biri, beyaz saçlı
bir adam bunu duyunca şö yle dedi: "Katırları yapmak istemedikleri şeylere zorlamak bü yü k
bir hatadır. Benim de bir eşeğ im var. Mü sadenle benimkini senin eşeğ ine eşlik etmesi için
getireyim.". Babam sonucu çok merak ederek onlarla gitmenin bir zevk olacağ ını sö ylemiş ve
iki hayvanın buluşmasına katılmıştı. Anlattığ ına gö re yaşlı adam kaprisli eşeğin yanına kendi
eşeğ ini ö nü nde bir kap dolusu suyla bağ lamış, eşek bü yü k yudumlarla içmeye başlamış. Yaşlı
adam susuz eşeğ in ö nü ne de bir kap su koymuş, o da diğ er eşeğ i taklit ederek hemen içmeye
koyulmuştu.

Danışanımın organizmasını iyileştirmek için inatçı eşekten esinlenerek şunu ö nerdim:

Gö steri sanatları için malzeme satan bir dü kkâ ndan bir şişe yapay kan al ve her reglaybaşı
dö neminde bunu vajinana yerleştirirken akıntıyı ö nlemek için tampon ya da benzeri bir şey de
kullanarak gerçekten reglaybaşı oluyormuş gibi yap. Dö rt ay sonra danışanımın normal reglaybaşı
kanaması tekrar başladı.

43. SEVGİ KISKANÇLIĞI


Sevgi kıskançlığ ı normaldir ve eşimizin bir rakip tarafından alınacağ ı hayvani korkusunu
dile getirir. Bu içgü dü sel duyguya, mantıklı sebepler bularak kendi egosunu eleştirerek ve
cö mertlik ya da gü ven ilişkisini gü çlendirmenin gerekliliğ inden bahsederek ü stesinden
zekâ sıyla gelmeye uğ raşsa da eşi seyahatteyken ya da dışarıda normalde olduğ undan birkaç
saat daha fazla geçirdiğ inde duygu ve cinsel merkezlerini bu fikirlerle tatmin etmek mü mkü n
olmayabilir. Danışana kıskançlıklarını yok etmeye çalışmak yerine onlara olumlu bir işlev
vermeyi ö neriyorum:

Gü zel, saydam bir kavanoz edinip her kıskançlık hissettiğ inde içine (eğ er ekonomik açıdan iyi
durumda değ ilse) bir avro, (ekonomik açıdan iyi durumdaysa) yirmi ya da (çok zenginse) yü z
avroluk bir adet banknot koymalıdır. Banknotlar ya da paralar birikince sevdiğ ine bir hediye
almalıdır.
44. HASTALIK DERECESİNDE KISKANÇLIK

Kıskançlıklar çıldırma derecesine geldiğ inde ve danışan eşinin tek istediğ inin herkesi
baştan çıkarmak, onu aldatmak olduğ u dü şü ncelerinden ve bu ö fkeden kurtulmak istediğ inde
-–aslında bastırılmış eşcinsel gü dü lerini eşine yansıtmaktadır- . François de La
Rochefoucauld’un (1613-1680) "kıskançlıklar şü phelerden beslenerek çığ rından çıkar ya da
gerçeğ e dö nü şü p yok olurlar" ilkesini izleyerek şunu ö neriyorum:

Kıskanç erkeğ e: Kendi portre fotoğ rafıyla eşine bir maske yapmalıdır. Ardından porno film
sektö rü nden anlaştığ ı dö rt, çıplak erkeğ in -aynı şekilde çıplak olan- karısını okşamasını izlemelidir.
Kendi erkek yü zü nü bu şekilde eşinin kadın bedeninde gö rü nce içgü dü lerinin tatmin olduğ unu
gö recek ve kıskançlığ ı sona erecektir.

Kıskanç kadına: Bu durumda dö rt porno aktrisle anlaşacak ve eşi onun fotoğ rafından yapılmış
bir maske takacak.

45. BAŞARISIZLIK KRİZİ


Eğ er danışan ne zaman bir işe başlasa bitiremiyor; her başarılı olduğ unda bunu
başarısızlığ a dö nü ştü rmeyi başarıyor; beğ endiğ i biriyle bir ilişki kurduğ unda ayrılığ a gö tü ren
sorunlar yaratmaya başlıyor; sü rekli anlaşılmaz bir suçluluk hissediyor; kendinden sü rekli
şikâ yet ediyor; yetenekli olmasına rağ men bir tü rlü başarılı olamıyorsa... Başarısızlık krizi var
demektir. Bu aşağ ıdaki sebeplerden biri (ya da hepsi) yü zü nden oluyordur:

1. Ailesine yük olmuştur

Danışan ailesinin ekonomik anlamda sıkıntılar yaşadığı bir dö nemde doğ muş, hamilelik
istenmemiş, çok çocuklu bir ailede doğ muş, doğ umu annesinin kendi hayatını feda etmesine
neden olmuş ya da hamile kalındığ ında bekâ r olan anne ve babası kendilerini evlenmek
zorunda bulmuş olabilir vb.

Danışan bu bunaltıcı duygudan kurtulmak için tekerlekli bü yü k bir valiz edinmeli ve valizi
kasaptan kö pekler için alınmış kemiş ve etle doldurmalıdır. Dolu valizin ağ ırlığ ı kendi ağ ırlığ ı kadar
olmalıdır. Ardından valizi doğ duğ u şehrin sokaklarında sonunda bir nehre ya da denize fırlatmak
ü zere (deniz yoksa valizi gö mmelidir) ü ç kilometre boyunca sü rü klemeli. Eğer doğ um yerine çok
uzakta yaşıyorsa ve oraya gitmesi mü mkü n değ ilse bulunduğ u yerde şehrinin baş harfiyle başlayan
başka bir yerleşim yerinde performansı gerçekleştirebilir, ö rneğ in doğ um yeri Toledo (İspanya) ise
valizden Toulouse (Fransa)’da kurtulabilir.

Bunu yaptıktan sonra anne babasını bir balon gezintisine davet etmelidir. Seyahat boyunca
onlara sarılmalı ve açıklama yapmadan bir torba para çikolata hediye etmelidir. Anne babası ö lmü ş
ya da boşanmışlarsa ya da gezintiyi kabul etmezlerse bu gezintiyi iki arkadaşı ya da iki terapist
yardımıyla (biri erkek biri kadın) gerçekleştirmelidir; erkek yardımcı babasının kadın yardımcıysa
annesinin fotoğ rafını taşımalıdır.
2. Anne babanın istediği şey/ kişi olmamak

Bir erkek çocuk istiyorlardı , ama kız oldu ya da tam tersi. Anne kendisine benzemesini
istiyordu ama babaya benzedi ya da tam tersi. Sessiz bir evlat istiyorlardı ama fazla gü rü ltü cü
çıktı: "Ö yle çok ağ lıyordun ki uyuyamıyorduk, seni ö ldü rmek istedik." . Çirkin buldular:
"Kimse seninle evlenmek istemeyecek.". Fazla kaprisli: "Çok kö tü bir çocuktun.". Çok
şişmanladı: "Biz ruhani bir yol seçtik ama seni tek ilgilendiren yemek yemek oldu.". Ve benzeri
durumlar.

Eğ er anne babası danışana (bir erkek çocuk beklerlerken) kız olduğ u için ü zü ntü lerini
bildirdilerse, bu davranış danışanda ö zgü ven eksikliğ ine neden olur. Kendisine anne babasını
gö rmeye erkek kılığ ında ve saçından kestiğ i dö rt parça saçı yetersiz bıyık ve sakal gibi yü zü ne
yapıştırarak gitmesini ö neriyorum. Onlara şö yle demelidir: "Beni bö yle gö rmek istedinizğ iniz:
Penissiz bir erkek, yarım bir erkek gibi. Ama ben bu değ ilim.". Ardından giysilerini yırtmalı ve çıplak
bedenini gö sterip: "Beni olduğ um gibi, tam bir kadın olarak gö rmenizin zamanı geldi. Beni
kucaklayın ve benden ö zü r dileyin. Eğ er ö yle yapmazsanız sizi bir daha asla gö rmeyeceğ im.".

Eğ er anne babası danışana (bir kız çocuk beklerlerken) erkek olduğ u için ü zü ntü lerini
bildirdilerse, bu davranış danışanda ö zgü ven eksikliğ ine neden olur. Kendisine anne babasını
gö rmeye kadın kılığ ında gitmesini ve onlardan penisini kestireceğ i cinsiyet değ iştirme ameliyatı
amacıyla Brezilya’ya gitmek için borç para istemesini ö neriyorum. Ü zü ldü klerini gö rü nce kahkaha
atacak ve bunun bir şaka olduğ unu, ancak hayatı boyunca asıl arzuladıklarının bu olduğ unu
sö yleyecek. Ardından giysilerini yırtmalı ve bu kadın giysilerini suratlarına atarak şö yle
bağ ırmalıdır: "Yeter artık! Bakın bana taşaklarım var, penisim var, ben bir erkeğ im!".

Anne babasının "çirkinsin" dediğ i bir kadın danışanıma gü zel olduğ unu dü şü ndü ğ ü bir film
yıldızı fotoğ rafıyla kendisine bir maske yapmasını ve bu maskeyi takıp işlek bir yolda bir bankta
hiç hareket etmeden ve boynunda şu cü mle yazılı oturmasını ö nerdim: "Ben gü zelim ama içim
çirkin.". Ertesi gü n aynı bankta, kendini olabildiğ ince çirkinleştiren bir makyajla fotoğ rafını
çektikten sonra bundan yaptığ ı maskeyi takıp gidecek ve bu sefer boynundaki kartta "çirkinim
ama içim gü zel" yazacak. Ü çü ncü gü n banka normal haliyle çekilmiş fotoğ rafından yaptığ ı
maskeyle gidecek ve boynunda şu yazacak: "Beni yargılamaktan vazgeçin: Ne gü zel ne çirkinim.
Ben neysem oyum. Tanışmak isteyen karşıma çıksın?" Yanına gelenlerle maskesini çıkarıp sohbet
etmeli.

Olması gereken şey olmadığ ı hissini ortadan kaldırmak isteyen ve anne babasının varlığ ı ya
da yardımını alamayacak danışanlara şunu ö neriyorum:
Kendisine kırmızı renkte bir Ku Klux Klan ö rgü t giysisi yapacak (tunik ve kafasını saklayan sivri
bir başlık). Bu şekilde şehrin işlek sokaklarında gezecek ve mü mkü nse yakınlarını, dostlarını bu
şekilde giyinmiş olduğ unun farkında değ ilmiş gibi davranarak ziyaret edecek. Gece bu giysiyi
çıkaracak ü stü ne işeyecek bir hediye paketine koyacak ve adsız bir sekilde anne babasına
gö nderecek.

3. Aile inançlarına ihanet

Nesilden nesle, uzak atalardan devralınmış, aile dü zenini sağ layan bazı fikirler ve inançlar
çoğ unlukla bilinçsizce aktarılır. Bu kö klerin kö keni her zaman dinidir. Hatta ateist klanlarda
bile aslında kutsal metinlerden gelen ahlaki kurallar vardır... Klanın hayatta kalabilmesi için
çocuktan ailenin yö netim prensiplerine ortak olması istenir. Bü yü yü p bu fikir ve inançları
kendine daha uygun gelen başkalarıyla değ iştirdiğ inde ailesi tarafından reddedilir. Bu durum
onu bilinçsizce etkileyerek suçluluk duymasına ve kendini başarısızlıkla cezalandırmasına
sü rü kler.
Danışan bir sırt çantasında Kutsal Kitap’ı (Eski ve Yeni Ahit), Kuran, Karl Marx’ın Kapital ve Adolf
Hitler’in Kavgam eserlerini koymalıdır. İçinde beş kitabın bulunduğ u bu sırt çantasını ü ç gü n
boyunca taşımalıdır (sadece uyumak ya da banyo yapmak için bırakabilir). Sonra bu ciltleri bü yü k
bir saksıya koyup ü stü ne kü çü k bir bonsai (sahte ağ aç) ekmelidir. Danışan, ö nceden
budanmışevvelinde gazi edilmiş bu bitkiyi (bazı kişiler bu bitkileri “‘cü ce”’ ağ aç gö rü ntü sü ne
geldikten sonra satmak amacıyla birbirine geçmiş dallar ve tellerle şekil vermeye çalışmışlardır)
ö zgü rce bü yü meye bırakacak...

4. Evi terk etmek ya da ailesiyle ilişkisini kesmiş olmak

Nasıl bir ağ aç ormanın bir parçasıysa sağ lıklı aile de toplumun bir parçasıdır. Bü tü nü farklı
olan parçayla tanımlamayı reddeder, onun için dü nya olumsuz değ ildir; çok fazla olumsuzluk
olduğ unu kabul eder ama bunlarla baş edebilmek için diğ erleriyle birlik olur ve ayrıca farklı
fikirler, alışkanlıklar, inançlar katan yeni ü yeleri de kabul eder. Buna karşın nevrotik, ensest
ve narsist aile sü rekli diğ erleriyle savaş halindedir; dü nya olumsuzdur ve ondan korunmak
gerekir; ev bir sığ ınağ a dö nü şü r; evden uzaklaşmak onu savunan bir enerjiden mahrum
kalmaktır; bu klanı gü çsü zleştirmektir: "Sana vaktimizi enerjimizi verdik, sen gidince bize ne
olacak?", "Sana hayat vermemizin sebebi sonradan senin bize bakman içindi" ya da "Bu işi
bü yü k dedelerimiz kurdu, dedemize devretti sonra da ben devraldım. Senin devam ettirmen
gerek. Gidip kendi hayatını yaşayamazsın.".

Evinden, yani klanından ayrıldığ ı için bilinçaltına yü klenmiş suçluluk duygusundan kurtulmak
isteyen danışan bilinçaltını ö zgü r olmasına izin verdiğ ine inandırmalıdır. Bunun için temsili bir
performans hazırlamalıdır: Beline iki metre uzunluğ unda bir zincir bağ layacak. Zincirin diğ er
ucunda her birini bir teneke kutuya koyduğ u (konserve kutusu) anne ve babasının resimlerini
bağ layacak. Elinde metal kesmeye yarayan bir testereyle, yerde sü rü kleyeceğ i zincir ve kutuya
kapatılmış fotoğ raflarla (metallerden çıkacak gü rü ltü yü engel olmaya çalışmamalı) ü ç kilometre
uzakta bulunan ve Freud teorilerine uygun psikanaliz yapan muayeneye (ö nceden randevu almış
olmalı) doğ ru yü rü yecek. Terapistle karşılaştığ ında ondan zinciri kesmesini isteyecek.

Bu performansı gerçekleştirdikten sonra zinciri gö mü p ü stü ne bir meyve ağ acı dikecek.


Ardından içinde resimlerin bulunduğ u teneke kutuları akasya balıyla doldurup su geçirmez bir
kutuya koyacak ve kutuyu akıntının gö tü rmesi için bir nehre fırlatacak. Eğer yaşadığ ı şehirde nehir
yoksa nehir olan bir şehre seyahat etmesi gereklidir.

5. Anne ya da babanın arzulayıp başaramadığı bir şeyi gerçekleştirmek

Her nesilde ailenin yeni ü yeleri kendilerini aslında oldukları şey olmaktan (bilincini
geliştiren ve kendi geleceğ inin ihtiyaçlarına gö re hareket eden) men edildiklerini ve klanın
istediğ i şey (geçmişten gelen sınırlandırmalara boyun eğerek rü yalarını feda eden) olmaya
zorlandıklarını hissederler. Bu şekilde bastırılmış ebeveynler çocuklarında acı verici bir
karmaşaya neden olurlar: "Bizim başaramadığ ımıza ulaşmanı kendini gerçekleştirmeni
istiyoruz, ama bunu yaparsan bizi mahvetmiş, klanın ilkelerine saldırmış olursun. Seni bizim
gibi olduğ un için sevdik, eğ er bizden farklı olmaya başlarsan seni sevmeyi bırakırız.". Birkaç
yıl ö nce vizyona bir film girdi (Shine/Pırıltı), babası başarısız olmuş bir piyanistin yetenekli
oğ lu piyanist olarak başarılı olmaya çalışır, başarıya ulaştığ ında suçluluk duygusundan delirir.

Danışan yü zü altın rengine boyalı ve yanında hediye olarak iki kıymetli kol saati (biri kadın
diğ eri erkek için), yirmi sahte altın kü lçesi (alçıdan kendisi yapacak) ve papiü rü s tipinde bir kâ ğ ıda
yazılmış bir sö zleşmeyle anne babasını ziyarete gidecek. Karşılarında ayakta durup ellerini tutacak
ve saygıyla şö yle diyecek: "Anne ve baba, size bu kol saatlerini yaşadığ ım sü rece size karşı
duyduğ um sevgiyi gö stermek için hediye ediyorum. Ve benim için yaptıklarınıza karşılık her birinize
onar kü lçe altın veriyorum. Şimdi şunların yazılı olduğ u bu sö zleşmeyi imzalamanızı istiyorum:
‘Çocuğ umuza ö ğ rettiğ imiz her şey bu altın ve sevgiyle ö denmiştir, bu ö ğ retileri istediğ i yerde,
zamanda, dilediğ i gibi, başka ö ğ retiler ve deneyimlerle zenginleştirerek kullanmaya hakkına
sahiptir. Kanımızla imzalarız: Annen ve baban.’ " Hemen kırmızı mü rekkepli bir kaligrafi kalemi
uzatacak... Eğ er ayrılmışlar ya da ö lmü şlerse danışan bu performansı biri erkek biri kadın iki
arkadaşı ya da iki terapistle gerçekleştirecek.

6. Bastırılmış çocuk cinselliği

Bazı geri kafalı anne babalar cinsel hazzı bir gü nah olarak gö rü rler ve çocuklar cinsel
merak gö sterince ya da dini açıdan “‘mahrem”’ gö rü len yerlerine ellediklerinde onları
cezalandırırlar. Çok kü çü k kızının sabah çıplak banyo yapan babasının penisinie ellediğ ini fark
eden anne elini sertçe çekmiş. Başka bir vakada çocuğ a yatarken mastü rbasyon yapmasın diye
boks eldivenleri gdiydiriyorlarmış... Bazı anneler çocuklarının mahrem yerlerine ellediklerini
fark edince çocukların ellerine vurup tiksintiyle "pislik!" diyorlar. Bu çocuklarda cinsel hazzın
suçluluk duygusuna dö nü şmesine neden oluyor, ardından bu her tü rlü hazzın suçluluk
duygusuna sebebiyet vermesine gidebiliyor; mesela yaptığ ı işlerde başarılı olması...

Danışan kız/erkek çocuğ u gibi giyinmeli ve iki terapistle birlikte (biri kadın biri erkek) bir seks
shopa gitmelidir. Erkek olan boynunda danışanın babasının fotoğ rafının çerçeveli olduğ u bir kolye
ve aynı şekilde kadın terapist annesinin fotoğ rafının olduğ u bir kolye takmalıdır. Ü ç saat boyunca
ü çü birlikte bir kabine kapanıp “‘çocuğ un”’ merakına gö re seçtiğ i porno filmleri seyretmelidir. Bu
uzun seansın ardından danışan, tü m utancını geride bırakarak, son filmi izlerken terapistlerin
karşısında mastü rbasyon yapmalı. Orgazmı ardından terapistler onu yanağ ından ö pmeli ve şö yle
demelidirler: "Sen çok iyi bir kızsın/oğ ulsun.". Ardından giysilerini değ iştirmeden ü çü birlikte bir
pastaneye gitmeli ve tatlı yemelidirler. Ertesi gü n danışan giysilerini anne babasına postalamalıdır
(ö lü olmaları durumunda ikiye bö lü p mezarlarına gö mmelidir).

(Eğ er danışan sü rekli başladığ ı şeyleri bitirememekten ya da başarılı olacağ ını dü şü nerek
bunalmaktan şikâ yetçiyse ona yukarıda anlatılan altı ana sebepten hangisinin neden
olabileceğ ini soruyorum. Bunun sebebi biri, birkaçı ya da hepsi aynı anda olabilir. Her neden
için bir performans ö neriyorum.)

46. KÖKTEN BİR DEĞİŞİKLİK İÇİN GÜÇ TOPLAMA


Hayat iki kelimeyle tanımlanabilir: "Kalıcı ve, geçici.". Dü nyadaki ekonomik kriz, iş
alanında, ö zel hayatta yaşanan sorunlar, beklenmeyen başarılar vs, hayatımızda sü rekli
değ işikliğ e neden olurlar. Bazıları kö klü değ işikliklerdir ve bunlarla karşılaşmak için
kendimizi hazır hissetmeyiz. Gü vensizliğ imizin başkaları tarafından hissedileceğ inden
korkarız. Gü ç toplamaya çalışırken bu gü vensizliği nasıl saklarız? Bu durumdaki danışana
şunu ö neriyorum:

Bir bacağ ını alçıya aldırsın ve gitmesi gereken yerlere topallayarak ve koltuk değ nekleriyle gitsin
ve ciddi bir kazada bacağ ını kırdığ ını anlatsın. Mantıklı bir sü reden sonra alçıyı çıkarsın, ama bir
sü re topallamaya devam etsin. Normal yü rü yü şü nü yavaş yavaş geri kazansın. Bunu yaptıktan sonra
kendini değ işikliklere tamamen adapte olmuş bulacaktır.
47. ODAKLANAMAMA
Bir sü rü farklı şeye ilgi duyarak, sü rekli bir fikirden ya da bir duygudan diğ erine atlayarak
bir tü rlü odaklanmayı becerememekten şikâ yetçi kişi çocukluğ unda ihtiyaç duyduğ u ilgiyi
veren bir anne babaya sahip olmamıştır. Bü yü dü ğ ü mü zde bize çocukken yapılanları
tekrarlamaya ve çocukken bize vermediklerini kendimize vermemeye devam ederiz. Bu
durumdaki danışan aslında çocukluğ undaki durumunu tekrarlıyor ve kendini
gerçekleştirmeyerek ihtiyacı olduğ u ilgiyi kendinden esirgiyordur. Bu durumda şunu
ö neriyorum:

Danışan doğ um yerine olabildiğ ince yakın bir yere bir ağ aç dikmelidir. Ardından eve on kilo
toprak taşımalı, bu toprağ ı naylon bir çarşafa sermeli ve kafasını nefesini boğ ulduğ unu hissedene
kadar tutarak su dolu bir kaba sokmalıdır: Kafasını ö lü mcü l derece bunalana kadar çıkarmamalıdır.
Bunu yedi kere ü st ü ste tekrarlayacak. Aynı şeyi, on sekiz gü n boyunca, her sabah, aç karnına
yapacak. Doğ um yerine ait bu toprakları bir saksıya koyacak ve ü stü ne omurga şeklinde uzun bir
kaktü s dikecek.

48. ÇALINMIŞ ÇOCUKLUK


Bazı zehirli, gelişmemiş anne babalar, çocuklarını erken yaşta kendi sorunlarına ortak
ederek çocuklarının çocukları gibi davranabilirler. Bu tip çucuksu davranışlarla çocuklarının
vaktinden evvel olgunlaşmasına neden olurlar. Ü zerlerine dü şen ağ ır sorumluluk bir çocuk
için en ö nemli eylemi gerçekleştirmesine izin vermez; oyun oynamak. Bu nedenle sü rekli bir
hü znü bastırarak bü yü rler; vakit geçirmeyi bilmezler. Tek bildikleri sorumluluk yü klenmek ve
yakınındakilere yardımcı olmaktır ve bu arada kendilerini unuturlar. Danışana ö nerim şu:

Ciddi miktarda para birleştirin, kumarhaneye gidin ve bu paralarla kü çü k maliyette fişler alın ve
hepsini kaybedene kadar kumar oynayın. (Kkazanmaya değ il kaybetmeye gideceksiniz.). Eğ er
kazanırsanız oynamaya devam etmelisiniz. Eğ er oynamaya devam eder ve bir servet sahibi
olursanız tamamını kaybedene kadar kumarhaneden çıkmamalısınız. Bu şekilde zevkin faydalı bir
amaç olmadan yapılan bir eylem olduğ unu anlayacaksınız.

49. AİLEVİ HASTALIKLAR


Nesilden nesle tekrar eden hastalıklardan mustuzdarip birçok kişi bu hastalıkların
doğ uştan geldiğ ine inanır. Ö rneğ in şö yle derler: "Biz Perezlerin karaciğ eri zayıftır." Ya da:
"Bizim ailede herkes kalp hastasıdır." Anneanne gö ğ ü s kanserinden ö lmü ştü r, anne ve torun
da aynı şekilde. Baba sü rekli geğ irir ve burun polipi şikâ yeti vardır, oğ ulda da aynı iki
rahatsızlık gö rü lü r. Bir bü yü k dede 1914 yılındaki savaş sonrası cepheden ciğerleri gazlardan
cü rü mü ş gelmişse, ondan sonra gelen aile bireylerinde ciğer rahatsızlıkları gö rü lü r.
Klanlar gibi kurulmuş ailelerin muhafaza etmeleri gereken ortak bağ ları ve ilgileri vardır.
Kabileye ait olmak seviliyor olmanın ve hiçbir şeyin eksikliğ ini duymayacağ ının garantisidir.
Eğ er ü yelerinden biri bu birliğ in altını oyan bir eylemde bulunursa atılma cezası alacaktır.
(Vahşi doğ ada terk edilenin hayatta kalamayacağ ı ilkel inancı bilinçaltı derinlerinde varlığ ını
sü rdü rmektedir. Terk edilmek / dışlanmak bir ö lü m cezası gibi algılanır. Bilinçsiz olan bu
toplumdan dışlanmama arzusu, sevgi dışa vurumlarının olmadığ ı ailelerde "ailevi
hastalıkların" baş gö stermesi klana aidiyet gö stergesidir. İki kö tü lü k arasında kalan beyin,
acıdan kaçar ve en az kö tü olanı seçer. Bu, kişinin bazı durumlarda ö lü mcü l olabilecek bir
hastalığ ı tercih etmesine neden olabilir, korkutucu terk edilişi gö ze almaktansa aileden biri
oluğ unun ispatı olan hastalığ ı yeğ ler.) Danışana şunu ö neriyorum:

Hastalığ ınızı temsil edecek herhangi bir nesne seçin (ağ ır bir kitap, aile fotoğ raf albü mü , bir taş,
kurutulmuş bir hayvan vs.) ve bir çantaya koyup kırk gü n boyunca her dışarı çıktığ ınızda ü stü nü zde
taşıyın. Bu sü re tamamlandıktan sonra en bü yü k aile bü yü ğ ü nü zü n mezarına gidip bu nesneyi
bırakın ve bir yandan şu cü mleleri sö ylerken ü zerine bir kavanoz bal dö kü n: "Sevgili atam, kabileye
bağ lı kalmak için hastalığ ına ihtiyacım yok.". Ardından ailenin her ü yesine aile hastalığ ını temsil
eden nesnenin ü stü ne dö ktü ğ ü balın benzerinden birer şişe postalayın.

50. ETİKETLERDEN KURTULMA


Anne babamız ve eğ itimciler bazen iyi niyetle olsa da bize bazı olumsuz etiketler koyarlar.
Bu etiketler yıllarca kalıp kendimizi haz alarak geliştirmemize engel olurlar. Psikobü yü de bu
tanımlamalara "etiket" diyeceğ iz çü nkü kişinin varlığ ına yapışırlar. Danışanın bunlardan
kurtulması için şunu ö neriyorum:

Olabildiğ ince çok sayıda yapışkan etikete size yakıştırdıkları tanımlamaları yazın. Mesela: "Sende
mü ziğ e kabiliyet yok", "faydacı", "bencil", "zayıf", "aptal", "beceriksiz", "şişko", "çelimsiz", "yalancı",
"kendini beğ enmiş", "nankö r", "hırsız" vs. Bu etiketleri çoğ unluğ u yü zü ne olmak ü zere tü m
bedenine yapıştırın ve olabildiğ ince uzun saatler boyunca yü rü yü şe çıkın. Evinize dö ndü ğ ü nü zde
etiketleri çıkarıp onlardan bir top yapın ve ellerinizi gü zel bir parfü me buladıktan sonra topu
şehrin çö plü ğ ü ne fırlatmaya gidin.  

51. HAMİLE KALAMAMA


Birçok kadın hiçbir bedensel deformasyonlarıfiziksel sorunları olmamasına rağ men anne
olmayı başaramazlar. Şecereleri incelerek aslında istemedikleri, korktukları ya da onlara
bunun yasak olduğ u anlaşılır. Bü yü k annelerinden biri hayatını çok sayıda çocuk yetiştirmeye
adayarak kendinden feda etmiş, doğ umda ö lmü ş, bir sü rü çok acı verici doğ um yapmış,
tiksindiğ i bir adamla evlendirilmiş ya da doğ urduktan kısa sü re sonra dul kalmış olabilir. Bu
sıkıntı anne olarak nesilden nesle aktarılır ve danışanın bilincine kö k salar. Hatta, eğ er annesi
yü zü nden acı çektiyse anne olmayı kesinlikle arzulamayacaktır çü nkü doğ um yapınca kendini
eski gü nlerdeki terbiyecisine dö nü şmü ş hissedecektir. Şans eseri babasında nefret ettiğ i
ö zelliklere sahip bir adamla birlikte olacağ ı ve aynına dö nü şmek istemeyeceğ i için
doğ urganlığ ıyla ilgili sorun yaşayacaktır. Bazı durumlarda buna, bir oğ ul isteyen babalarının
kendilerini olmamış bir erkek gibi yetiştirmesi eklenir, bu nedenle onları hayal kırıklığ ına
uğ ratarak babasının sevgisini kaybetmemek için hamile kalmaktan korkabilir. Son olarak ilk
çocukken birkaç yıl sonra anne babasının dikkatini ondan çalan bir kardeşin doğ umuna tanık
olmuştur. Kıskançlığ ı annesinin hain "hamileliğ inden" nefret etmesine neden olmuş ve
bilinçsizce hamile kalmamaya yemin etmiş olabilir. Şu ipuçları da takip edilebilir: Danışan
kü çü k bir kızken babasına duyduğ u ensest içgü dü ler ona suçluluk aşılanarak bastırılmış
olabilir. Bilinçsizce (annesini taklit ederek) babasıyla bir çocuk yapmak istemiştir.
Olgunlaşmasına rağ men bu suçluluk duygusu ö yle gü çlü devam etmektedir ki anne olma
arzusunun gö lgesinde babasına duyduğ u ensest arzuların tehdidini hissetmektedir.

Sü rekli kısırlığ ını zorlaştıran ihtimallerden hangisinin neden olduğ unu sorgulayan
danışana kendine bunu sormayı -–mantıken- bırakmasını ve tü m bu ihtimalleri içinde
barındıran bir performans gerçekleştirerek onu sağ lığ a kavuşturacak yolu seçmeyi
bilinçaltına bırakmasını ö neriyorum.

Bir yastıkla dokuz aylık hamile kadın kılığ ına girmeli. Fahişe gibi tahrik edici bir şekilde
giyinmeli, başını duvaklı gelin başı yaptırmalı ve kucağ ına bir oyuncak bebek almalı. Yanında
kendisine boynunda babasının fotoğ rafını taşıyan eşi ya da â şığ ı eşlik etmeli. Bir arkadaşından
çocuklarını -–yaşları ö nemli değ il- onlara eşlik etmesi için razı etmelidir. Bö yle çocuklarla çevrili
şehrin işlek bir meydanında kahve içmeye, dondurma ve pasta yemeye gitmeliler. Sahte hamileye
eşlik eden adam ona dondurma ya da pastayı kendisi yedirecek. Sonra çocukların anne babaları -–
onları mantıklı bir mesafeden izleyecekler- çocukları gö tü recek. Çift bir taksiye binecek ve araba
onları yuvalarına gö tü rü rken kadın kendi annesinin pasaport bü yü klü ğ ü nde portre fotokopilerini,
erkekse kendi babasının portre fotokopilerini camdan fırlatacaklar. Her biri yü z elli fotokopi
fırlatacak. Ertesi gü n kadın babasına duvağ ı ve oyuncak bebeğ i bir hediye paketinde gö nderecek.
Ardından kadın ve eşi, fahişe giysisini ve sahte karnı gö mecek ve ü stü ne bir meyve ağ acı dikecekler.

Birçok bekâ r kadının olduğ u bir aileden gelen danışan, klana ait olabilmek için eşsiz
kalmaktan korkarak (aslında bilinçaltında eş bulmayı arzulamaktadır) bü yü yebilir. Bu
kadınlar evlendiklerinde, bir çocuk sahibi olamayacaklarına inanarak terk edilme korkusuyla
yaşarlar. Soyağ açları onlar için bir lanettir. Sağ lıklarına kavuşabilmeleri için ö nerim şu:

Ellerini alınlarına koyup onu kutsaması için yirmi yıldan fazla evli kalmış bir kadın bulacak. Bunu
yirmi yıldan fazla evli kalmış -–ya da aynı kişiyle birlikte olmuş- başka on sekiz kadınla daha
tekrarlayacak. Bunu başarırsa belki çocuk sahibi olabilir ve aynı kişiyle yirmi yıldan fazla birlikte
olabilir.

Eğ er danışan yumurtalıklarını kaybetmiş ve anne olma arzusunda ısrar ettiğ i için acı
çekiyorsa, ö nerim:

Dö llenmiş bir tavuk yumurtası edinip civciv çıkana kadar vajinasının içinde tutmalıdır.
(Yazar Guy de Maupassant’ın bir hikâ yesi, eşinin etrafına yumurtalar koyduğ u kö tü rü m olmuş
bir kadının, kendi bedeninin sıcaklığ ıyla ısınan yumurtalardan civciv çıktığ ını gö rü nce
ö zsevgisini geri kazanmasını konu alır.)

Valensiya’dan (İspanya) bir mektup aldım:


"Bana Tarot bakmanız için Paris’e gittim. Size hamile kalmakta güçlük çektiğimi anlattım. Bana
bir psikobüyü performansı önerdiniz... Annemin yüzünün fotoğrafından bir maske yapıp kendime
aynada bakarak eşimle birlikte oldum. Boşalırken maskeyi çıkarıp aynada kendi yüzüme baktım.
Performansı uyguladıktan üç ay sonra hamile kaldım.".

52. EŞ BULAMAMA
Sihir ve bü yü cü lü k kitaplarında tariflerin çoğ u bir kişinin sevememesine yö neliktir. Eski
bir anonim kitap olan ve Paris Arsenal Kü tü phanesinde korunan Büyü Sırları Kitabı şu oOrtaç
Çağ bü yü sü nü içerir:

"Bü yü lemek istediğ iniz kişinin bedeninden bir parça (tü kü rü k, kan, saç, tırnak) ya da kullandığ ı
ve ü stü ne sindiğ i bir eşyasını (giysi olabilir) edinin. Aynı nesnenin size ait olanını ü stü ne ekleyin.
Hepsini daha ö nceden ü stü ne kendi kanınızla ikinizin isimlerini yazdığ ınız kırmızı bir kurdeleyle
bağ layın. (Kkurdeleyi iki isim birbirine değ ecek şekilde denk getirin.). Bu hazineyi yedi gü n boyunca
kurutulmuş bir serçe bedenine kapatın. Sonra yedi gü n boyunca kendi koltuk altınızda gezdirin.
Sonra hepsini bir ateşe atın. Ateş bunları yutarken sevdiğ inizi gö rmeye gidin. Onu bü yü lenmiş
bulacaksınız. Kendinizi size teslim edecek."

Bununla anlatmak istediğ im, eğ er bu kadar karmaşık bir bü yü ye ihtiyacımız varsa sebebi o
kişinin bizi istememesi ya da imkâ nsız bir ideal olmasıdır. Birine karşı duyulan, hiçbir zaman
bizi tatmin etmemiş, tü m saplantılı aşk arzularının kö keni anne ya da babamıza karşı
çocukken beslediğ imiz ensest gü dü lerdir. Bir taraftan bize kendisini teslim etmesini isterken
diğ er taraftan bunun gerçekleşmemesi için elimizden geleni yaparız.

Bekâ rların birçoğ u bir eş bulamamaktan şikâ yet ederken aslında farklı travma ve
çatışmalar nedeniyle bu birleşmeyi reddetmektedir. Birini bulabilmek için reddetmeyi
bırakmak ve mü sait olmaya başlamak gerekir; bundan kastım belirli bir kişiye karşı değ il bizi
birleştirmeyi arzulayan evrenin gü çlerine karşı mü sait olmaktır. Bu durumda bilinçaltını bize
yardım etmeye razı etmek mü mkü ndü r. Bunun için iki yol izlenebilir; biri hızlı biri yavaş.
Yavaş yolla bu ensest kapandan kurtulmak için bir soyağ acı analizini ve acılı hatıralarla
yü zleşmeyi gö ze alan bir danışan gereklidir. Hızlı yol yani psikobü yü de sadece inanç yeterli
olacaktır.

Erkek danışana penisine ö nceden ü stü ne yeşil mü rekkeple "bir kadına ihtiyacım var" yazdığ ı
kırmızı bir kurdele bağ lamasını ö neriyorum. Kadın danışan beline, ü stü ne kırmızı mü rekkeple "bir
erkeğ e ihtiyacım var" yazdığ ı gö k mavisi bir kurdeleyi bağ lamalıdır.

Danışan (erkek ve kadın için) sabah altıda, akşam altıda ve son olarak gece yarısı birer defa
aynanın karşısında kendi gö zlerine direk bakarak şö yle bağ ırmalıdır: "Gelsin, gelsin! Onu kimse
tutmasın!". Bunu ü ç gü n boyunca kurdeleyi çıkarmadan tekrarlamalıdır.

İnsan ruhunu çok iyi tanıyan, mü tevazı Meksikalı Bü yü cü Pachita bana psikobü yü
ö nerilerim yanında gayet iyi durabilecek bir bü yü ö nermişti:

"Sevgili oğ lum, bir parça kehribar - mü mkü nse içinde bir fosil olsun- al ve sol avucunda kapalı
tut. Bu elini kalbinin ü stü ne koy, gö zlerini kapat ve kendine çekmek istediğ in sevgili tipini gö zü nde
canlandır. Bu canlandırma olabildiğ ince detaylı olmalı: Boyunu, kilosunu, gö z ve saç rengini, ilgi
alanlarını, yaptıklarını, senin yapmasından hoşlanacağ ın şeyleri. Kendini onunla aynı yatakta yatar
hayal et.
Sonra kehribarı ö p ve pembe bir ipek eşarba sıkıca sar. Onu takip eden yedi gü n boyunca hep
yanında taşı, uyurken bile yastığ ının altında olmalı. Her sabah taşı aynı daha ö nce dediğ im gibi tut
ve hayal et, ama bezi açma. Yedinci gü ne yaklaşırken hayal ettiğ ine benzer bir kişiyle tanışacaksın."

Eğ er danışan tanımadığ ı birini gö rmü ş, onun tarafından reddedilmesine rağ men ateşli bir
şekilde onun eşi olmayı arzuluyor, hayatının erkeğ i /kadını olduğ una inanıyor ve onu
kazanmayı bir tü rlü başaramıyorsa bunun sebebi oidipus kompleksine dayalı ü st ü ste binmiş
dü rtü lerin onu ulaşılmaz bir aşka itmesidir. Bilinçaltı bu romantik ilişkinin gerçekleşmemesi
için elinden geleni yapacak, onu ö yle sakarlaştıracaktır ki kişi sonunda reddedilecektir. Bunun
olmaması için bilinçaltının bize ve başarımıza tam gü ven vermesi gerekir, şu sihirli tarifin
yardımı olabilir:

"Ahşap bir masanın merkezine bir kuzu kalbi yerleştirin. Kalbin ortasına sevdiğ iniz kişinin
fotoğ rafını ya da bir resmini koyun. Gü l yapraklarıyla kalbi ve portreyi çevreleyen bir penis çizin.
(Eeğ er sevilen kadınsa bir oval çizmeli.).

Bir iğ ne ile sağ yü zü k parmağ ınızı delin ve resmin ü zerine yedi damla kan akıtın. Sevdiğ inizin
adını yedi defa sö ylerken aynı iğ neyle kalbi ve resmi delin.

Bunları yaptıktan sonra kullandığ ınız tü m nesneleri gece yarısı, açık havada yakılmış bir ateşte
yakın."

53. SİĞİLLER
Siğ iller bu sorundan şikâ yet eden kişinin psikolojik durumuna çok bağ lıdır. Paris’te çalışan
Şilili bir psikanalizci, sol ayağ ının ortasında bü yü k bir siğ il çıkması ve bunun yü rü mesini
zorlaştırdığ ı şikâ yetiyle beni gö rmeye geldi. Doktoru, siğ ili yok etmek için bir yıldan uzun bir
sü re asit uygulanmasının gerekli olduğ unu belirtmişti. Ona insan bedeni sembolizm
araştırmacılarının sol ayağ ı anne, sağ ayağ ı ise babayla bağ daştırdığ ını anlattım. Bana
annesinin terk edilmiş olduğ unu ve onu tek başına yetiştirdiğ ini itiraf etti, aralarında derin bir
bağ vardı.

"Ne zamandır anneni gö rmeye gitmiyorsun?"

, "Ddö rt yıldır."

, "Bbelki bu siğ il adımlarının bilincine varman içindir, suçluluk duygusu sebep olmuş
olabilir: Siz onu babanız gibi terk ediyorsunuz. Onu gö rmeye gitmelisiniz."

. "Bunu yapmayı çok arzuluyorum. Ama imkâ nsız: İşimde kaçınılmaz sorumluluklarım var."

Ona şunu ö nerdim:

Annenin fotoğ rafını birkaç fotokopisini al. Fotokopilerle bir taban yap ve sol ayağ ına (annenin
yü zü yukarı bakacak şekilde) yerleştir. Bunu fotokopi kullanmaktan silinene kadar yap ve silinmeye
başladığ ında bir kere değ iştir. Aynen uyguladı. Siğ ili iki haftada yok oldu.

Herhangi farklı bir psikolojik sorunu olan danışanlara şunu ö neriyorum:


Siğ illerinizi çiğ bifteğ e sü rtü n ve sonra bu bifteğ i sokakta kö peklere verin. Bilinçaltı kö peğ i
muhafız olarak algılar. Bunu yaptıktan sonra danışan "bunları benden uzaklaştır" diye
mırıldanmalıdır.

Fransız Çizer François Boucq’un ninesi siğ illeri dokuz gü n boyunca her gü n bir kere soğ anla
ovup soğ anı gö mü yordu, soğ an çü rü dü ğ ü nde siğ iller yok oluyordu.

Halk arasında yaygın bu tedavi ve benim ö nerim benzer bir tekniğ i uygulamaktadır;
siğ illeri organik bir malzemeyle (çiğ et ya da soğ an) ovarak siğ ilin ö zü emilmektedir. (Eğ er
buna inanmıyorsanız, şu gerçeği dü şü nü n her simgesel eylem bilinçaltı için gerçektir.) Bu
şekilde yü klenmiş organik malzeme hayvana -–hayvan eti yiyerek siğ ili yok eder- ya da soğ anı
yutan toprağ a aktarılmış olur.

Sü rtmeler saldırgan ya da vahşi bir şekilde değ il tıpkı bir okşayış gibi yumuşak ve dostane
olmalıdır. Bilinçaltı, bir verici gibi bize hastalıklar gö ndererek temel içgü dü lerimizin
belirmesini engelleyen ahlâ k duvarını aşarak mantıklı yanımıza kıymetli mesajlar ulaştırır.
Hastalığ ı ö lü mcü l bir dü şman gibi gö rü p ona karşı savaşmaktansa travma ve karmaşalarımızla
yü zleşmemek için içine gö mü ldü ğ ü mü z zihinsel yanılsamalardan kurtulmamıza yardım
olacak, benimsenecek ve baştan çıkarılacak saygın bir varlık gibi hayal etmek daha iyidir.

54. KLEPTOMANİ
Bir kişi maddi ihtiyaç değ il karşı konulmaz bir gü dü yle çalıyorsa ve bu durumu bir
yakınına ya da terapistine açmışsa iyileşmeye giden ilk adımı atmış demektir. Bu sorunun
kö keni bir çocukluk travmasıdır. Başka bir kardeşin doğ umuyla annesinin dikkatini
kaybetmesi ü zerine memnuniyetsizliğ ini dile getiren ve bu doğ al kıskançlığ ı sonucunda sertçe
cezalandırılmışsa rakibinin sevgisini çalma arzuları onu başkalarına ait nesnelere sahip
olmaya gü dü leyebilir. Bu durumda danışana şunu ö neriyorum:

Danışan ellerini çamura bulamalı ve anne babasına -–onlar yoksa biri erkek biri kadın iki
arkadaşına- tekrar tekrar ellerini sabunlu suyla yıkamalarını ve son olarak kutsanmış suyla
duruladıktan sonra parfü mlemelerini istemelidir. Ardından danışan bü yü k bir mağ azaya ya da
kendini çeken herhangi bir dü kkâ na gidip çalmak istediğ i nesneyi seçtikten sonra yanına daha
ö nceden hazırladığ ı kartlardan birini bırakacak. Cebindeki birkaç kartın ü stü nde şu yazacak: "Ben
hırsız çocuk ....................... (kendi adını kü çü ltme ekiyle birlikte yazacak ö rneğ in; Pedrocuk, Conchacık
vb. ) . Bu nesneyi çalmış olabilirdim, ama çalmadım. Çalmamayı başardım. Sevin beni.".

55. SUÇLULUK KRİZLERİ


Bazen insanlarbazı kişiler belirli bir neden olmadan kendilerini suçlu hissederler. Bunların
çocukluktan kalma gü dü ler olduğ undan emin olabilirsiniz. Eski Yunan tTapınaklarındaki
"kendini tanı" ö nerisini derinlemesine benimseyip ona uygun hareket etmeye herkes gö nü llü
değ ildir, birçok şeyi bilinçaltının karanlıklarında bırakmayı tercih ederiz. Ciddi sorunlarımız
olmadığ ını ve eski yaraları deşip avutulmaz acıları su yü zü ne çıkararak işleri zorlaştırmak
istemeyiz. Mantıksız suçluluk nö betlerinden rahatını bozmadan kurtulmak isteyen danışana
her şeyden ö nce ö nerim şu:

Bir spa ya da kaplıcaya gidip çamur banyosuna girin ve keyifsizliğ inizi şö yle sö ylenerek dile
getirin: "Benim hiçbir suçum yok. Bana ait olmayan bir pislik ruhumu kirletiyor. Yeter artık! Ö nce
kendimi sonra tü m soyağ acımı temizleyeceğ im.". Duş aldıktan, kurulandıktan ve parfü mlenip temiz
giysiler giydikten sonra evinize dö nmeli ve gü çlü bir lambanın altına geçip gö lgenizin ö nceden yere
serdiğ iniz plastik çarşafın ü stü ne dü şmesini sağ layın. Sevdiğ iniz bir kişi, yakın bir arkadaş ya da
yoksa bir terapist, su, sabun ve sü pü rgeyle, gö lgeniz hareketsiz dururken dikkatlice gö lgenizi
temizlemeyecek, kurulayacak ve sonra parfü mleyecek. Plastik çarşaf siyah bir torbada, suçluluk
nö betinin tekrar etmesi durumunda kullanılmak ü zere saklanacak.

Bunları uyguladıktan ve kendini daha hissettikten sonra bir kova su, sabun, sü pü rge ve bir
parfü m şişesiyle mezarlığ a gidecek. Yedisi kadın yedisi erkek olmak ü zere on dö rt mezarı her biri
karşısında başka bir kelime sö yleyerek; "baba", "anne", "babaanne", "anneanne", iki defa "dede",
sonra iki defa "bü yü k anneanne" iki defa "bü yü k babaanne" ve dö rt defa "bü yü k dede", yıkayın ve
parfü mleyin.

Bazen istemeden hatalar yaparız, tamiri mü mkü n olmayan bir suç işlediğ imize inanarak
kendimizi bü yü k bir ahlakî borcun altında hissederiz. Bu durumda danışanlara ilk başta
suçlarını kabul etmelerini ardından değ er biçmelerini ve sonra ö demelerini ö neriyorum.

Anne babasının ö lü mü ne neden olan bir patlamayı uzaktan sezmiş, ü zü lmek yerine gü ldü ğ ü için
durmadan acı çeken Arjantinli bir kadına, imkâ nı elverdiğ ince bü yü k miktarda parayla mü cevher
almasını, ardından bu hazineyle anne babasının ö ldü ğ ü şehre gitmesini ve patlamaya mü mkü n
olduğ unca yakın bir yere gö mmesini ö nerdim.

56. ERKEKLİKLE İLGİLİ KORKULAR


Genelde bu korkunun sebebi eğ itim yö ntemi olarak onları sert bir şekilde cezalandırarak
ezme tehdidi altında tutan bir babanın varlığ ıdır. Buna rağ men çocukluğ umuzda
yaşayabileceğ imiz en bü yü k korku, sevgilerin en bü yü ğ ü ne bağ lı olan annemizdir. O,
yaşamımızın kaynağ ı ve her şeye kaâ dir bir tanrı gibi bizi her an cezalandırabilir. Korkan bir
erkek kendini tehdit altında, "gü çsü z bir erkek" gibi hisseder ve bilinçsizce, anne denen gü çlü
dragonu yenmek için babasından daha gü çlü olmayı arzular. Bu durumdaki danışana şunu
ö neriyorum:

Bir yıl boyunca her 28 gü nde bir (ay takvimine gö re bir ay) bir sü permakete gidin, bir dana
bifteğ i çalın ve bunu donunuzun içine, dişi etin gü cü nü emebilmesi için erbezlerinizi saracak şekilde
saklayın. Eve vardığ ınızda bu eti pişirmeli ve yarısını yiyip diğ er yarısını bir erkek hayvana
vermelisiniz (kedi ya da kö pek).

Suçluluk duygusu biriktirmemek için eti çaldıktan sonra sü permarket mü dü rü ne içinde etin tam
bedelinin bulunduğ u bir banknotla adsız bir kart gö ndermelisiniz.

57. İKTİDARSIZLIK
Ereksiyon sorunu yaşayan bazı erkekler, bir kadınla birlikte olduklarında annelerine karşı
duydukları çocukluktan kalma bir ö fkeyi bastırırlar. Çü nkü annesi ona gerektiğ i zaman şefkat
gö stermemiştir. Bundan dolayı onu cezalandırmak isterler. Bastırılmış bu nefret, dışa
vurulursa annenin kendisini cezalandıracağ ından korktuğ u için, kendisiyle cinsel ilişkiye
girecek herhangi bir kadına boşaltılacaktır. Çocukluktan kalma bu hayal kırıklığ ının ö cü nü
gaddarca alma arzusu libidosunu bastırır ve onu iktidarsızlığ a iter. Ereksiyonda başarılı
olabilmesi için sadist gü dü lerini sembolik olarak tatmin etmesi gerekir, danışana şu
performansı ö neriyorum:

Bir at kırbacı, sert bir yastık, bir kavanoz yapay kan (yoksa kırmızı boya da olur) ve iki
santimetre genişliğ inde bir fırça edinmelidir. Cö mert ortağ ı yani â aşığ ı, danışanın annesinin
fotoğ rafından yapımış bir ruloyu vajinasına sokacak, erkeğ in ö nü nde, sırtı ona dö nü k, elleri yere
dayalı, dizleri ü stü nde duracak. Yastık kadının yanında duracak. Danışan bir ö fke çığ lığ ı atıp sağ
elinde tuttuğ u kırbaçla yastığ a sert bir kırbaç darbesi vuracak bu arada sol elinde tuttuğ u fırçayla
â aşığ ının sırtına, upuzun kırmızı bir çizgi çizecek. Kırbaç darbeleri savurarak, kadının bedenini
kırmızı çizgilerle doldurana kadar ö fkesini dışa vurmaya devam edecek. Sonra ayakta odanın bir
kö şesine geçecek. Kadın dö rt ayak karşı kö şesine gidecek. Danışan, sertçe onu kırbaçla tehdit ederek
şö yle bağ ıracak: "Gel de yarrağ ımı yala, hayvan!" . Â Aşığ ı dili dışarda ona bir hayvan gibi yaklaşırken
o, emme işlemi gerçekleşene kadar hakaretler yağ dırmaya devam edecek.

58. KEKEMELİK
Kekemelik, çocuğ un ihtiyacı olan ahlakiî ve ruhani eğ itimi gerçek şefkatle verecek bir
babanın yokluğ undan meydana gelir. Çocuksu, narsist ya da otoriter bir baba çocukta
bastırılmış enerji birikmesine -–babasının yetersizliği yü zü nden kendisi gibi
davranamayacaktır- sebep olacak ve bu durum bü yü dü ğ ü nde ö zgü venini etkileyecektir,
kekemeliğ i yü zü nden kendini kü çü k hissedecek ve sü rekli bir çocukluğ a mahkû m olacaktır.
Danışana ö nerim şu:

Babası olabilecek yaşta, çocuk/lar yapmış heteroseksü el bir adam bulacak (bir ü stat, guru ya da
terapist olabilir) ve karşısına geçip penisini ve erbezlerini eline alarak derin bir enerjiyle eril
doğ urganlığ ını aktarmasını isteyecek. Bunlar olurken danışan gırtlaktan bir sesle herhangi bir şiir
okuyacak.

Şu e-postayı aldım:

"Logopedi eğ itimi alıyorum, Psikobü yü ’yü bir logopedin çalışmalarıyla birleştirmeyi ve bireyi
tü m biyopsikososyal muğ laklığ ıyla kapsamayı amaç edindim. Yine de bir logopedi mecazın ve
sembolizmin gü cü konusunda ikna edebilir miyim emin değ ilim. Sizin ciddi sayıda, tü mü erkek olan,
kekemeyi tedavi ettiğ inizi duydum. Psikobü yü yü bir kadın kekemeye, otistik birine, dilsiz bir çocuğ a
uygulayabilir misiniz?"

Şö yle cevap verdim:

"Henü z bir kadın kekeme danışanım olmadı, ama sanırım tü m gü cü mle kalplerimiz aynı ritimle
atana kadar ona sarılırdım. Ardından şiiri bağ ırmasını sö ylerdim.

Hiç hareket etmeden aynı yerde oturup bakışlarını yere sabitleyen bir otizmle bağ lantım oldu.
Sırt ü stü yere yattım ve bakış açısına girene kadar yer değ iştirdim. Beni kendi dü nyasında gö rü nce
benimle bağ lantı kurdu.
Bir kadın, otizm nö betinde kü vette çıplak yatıyordu. Soyunmadan ya da ayakkabılarımı
çıkarmadan suya girdim, karşısına oturdum ve benimle bağ lantı kurmasını sağ ladım.

Dilsiz bir çocuğ un annesini çocuğ un tü m bedenini balla sü rtmesini sağ ladım (sıvı oldukları için
kestane ya da akasya balıyla) ve ardından tü m balı bir ninni sö ylerken yalayarak temizlemesini
ö nerdim.

Mecaz ve semboller eylemlere dö nü şmelidir."

59. SABAH TEMBELLİĞİ


Halk arasında yaygın bir deyim şö yle der: "Tembellik tü m kö tü alışkanlıkların anasıdır.".
Bu deyimi şuna indirgeyebiliriz: "Tembellik annedir.". Eğ er danışan sabah erken kalkmakta,
gü ne başlamakta fazla gü çlü k çekiyorsa şefkatli bir anneye ö zlem duyduğ u disiplinsiz
çocukluğ una hapis olmuş demektir. Gü ne başlamak bü yü mek, olgunlaşmaktır. Yatak onu
yeterince geliştirmemiş anne karnının yerini alır. Disiplinsizliğ inin onu bir psikanaliz seansını
devam ettirmekten alıkoyacağ ı için tamamen pratiğ e dayalı bir performans ö neriyorum:

Uyumadan evvel iki litre su içmelidir. İşeme arzusu onu erken uyandıracak ve kalkmaya
zorlayacaktır. Tembelliğ i hâ lâ gü çlü yse kendine yatağ a işeme iznini vermelidir. Bunun neden
olacağ ı rahatsızlıklar bir sonraki gü n işemek için onu yataktan kalkmaya ikna etmeye yeterli olur.

60. KENDİNE KARŞI İNANCINI GERİ KAZANMAK


Bazı kadın danışanlar aldıkları tü m kararların hatalı olduklarına inanarak umutsuzluğ a
kapılıyor ve kendi yargılarına gü venememek onları korkutuyor, bu danışanlara ö nerim şu:

Bir ay boyunca her sabah cam yerine metal olan gö zlü klerle sokağ a çıkmalılar. Ve bö yle kö r
halde sadece beyaz bir bastondan yardım alarak ü ç sokak gitmelidir.

61. ENTELEKTÜEL SIKINTI


Her sö ylenenin yalan olduğ una inanarak duygularını dışa vurmayı beceremeyen ve
kendini dü şü ncelerine hapsolmuş hisseden danışana şunu ö neriyorum:

Kafasını bir aynanın karşısında kazımalı ve ardından çıplak başına kırmızı boyayla bü yü k bir
"HAYIR" yazmalıdır.

Bana "dü şü ncelerinden sıyrılmak" için yardım isteğ iyle yazan bir İspanyol danışanıma şu
cevabı verdim:

"Madridt FNACnac mağazasına (dö rt katlı bir elektronik mağ azası) çıplak bedenin ü stü ne
sadece bir pardesü giyerek gitmelisin. Ü çü ncü katta seni yine pardesü giymiş bir kadın
arkadaşın bekleyecek. Birinci katta hızlıca pardesü nü çıkaracak ve çıplak halde
merdivenlerden koşarak ‘ben ö lmeyi ö ğ renen bir entelektü elim’ diye bağ ıracaksın. Ü çü ncü
kata vardığ ında seni bekleyen arkadaşının tuttuğ u pardesü yü giyecek ve ona bir Fransız
ö pü cü ğ ü vereceksin. Eğ er eşcinselsen, ö pü cü ğ ü bir erkeğ e ya da yoksa 70 yaşın ü stü nde bir
kadına vereceksin"..”

62. CİNSEL İSTİSMAR


Bir baba kızını taciz ettiğ inde bunu vahşetle değ il baştan çıkarmayla yapar, çü nkü bu
şekilde onu kendi suç ortağ ına dö nü ştü recektir. Kü çü k kız karşı koymaz çü nkü bunun
babasının ona sevgi gö sterme yolu olduğ una inanır ve o da ona sevgisini gö sterir. Bu bir cinsel
dü ğ ü me, bü yü k bir acı ve derin bir suçluluk duygusuna dö nü şü r. Ergin yaşa varıldığ ında
duygusal ve cinsel açıdan, erkeklerin arzularına boyun eğer ve â şıkları tarafından muhteşem
bir sevgili olarak gö rü lü r ama onun orgazmları bir elin parmağ ını geçmez. Rol yapar ve
onların arzularını gerçekleştirir, çü nkü bu onu terk etmeyeceklerinin garantisidir. Bu kü çü k
kızın kendisinin tatmak için yeterince olgun olmadığ ı bir zevkin nesnesi olduğ u çocukluk
gü nlerinin tekrar canlandırılmasıdır. Ekonomik anlamda fakir ve gü vensiz hayatı çocukluk
bağ ımlılığ ının taklididir. Kısacası yıllar geçse bile hâ lâ babasının himayesi altındadır. (Taciz
kurbanın ö zü ne ö yle işlemiştir ki nefret etse bile bilinçsizce tekrar etmeyi arzular. Eğ er gizli
tutulursa birkaç nesil boyunca tekrarlanır. Ninenin, sonra kızının ve ardından torununun
tecavü ze uğ radığ ı bir sü rü soyağ acı gö rdü m.) Babası tarafından baştan çıkarılmış yetişkin
kadınlar onu temsil edecek â şıklar ararlar. Kü çü kken aldıkları haz cinsel değ il duyusaldır.
Zihinlerinde o dö nemde alamadıkları bir tatmin kalmıştır ve bu nedenle orgazmı babalarına
saklarlar. Baba onlara sadece bedensel olarak değil duygusal olarak da sahip olmuştur. Eğ er
danışan bundan kurtulmak isterse, ö nerim şu:

Bir kiliseye gidip bir rahibe babanızla girdiğ iniz cinsel ilişkinin detaylarını tü m çıplaklığ ıyla
anlatarak gü nah çıkarın. Anlatırken abartmalı ve olabildiğ ince uydurmalısınız; babanızın zorla
kendisine mastü rbasyon yaptırdığ ını, organını yalattığ ını, vajinanıza girdiğ ini, size arkadan sahip
olduğ unu, yü zü nü ze boşaldığ ını, karnınıza dışkıladığ ını anlatmalısınız. Rahip dehşete kapıldığ ında
ona şeytani hortlak bir sesle aynını onunla da yapmaya hazır olduğ unuzu sö yleyin. Kiliseden
çıktıktan sonra bir pastaneye gitmeli ve altı tane pasta yemelisiniz. Sonra baştan aşağ ı yeni elbiseler
giymeli ve adınızı değ iştirmelisiniz.

Eğ er tacizi gerçekleştiren alaycı bir kardeş ya da herhangi başka bir aile mensubuysa ve bunların
yalan hatıralar olduğ unu sö yleyerek bu durumla yü zleşmekten kaçıyorsa, danışan bu kurban
ö fkesinden kurtulmak için, kana bulanmış (sahte kan da olabilir) bir çift boğ a erbezini kendisine
postalamalıdır.

Bir kadın danışanım şunu sordu: "Babam beni istismar ettiden faydalandı, ama artık yaşamıyor.
Bu histen nasıl kurtulabilirim?" Şö yle cevap verdim: "Bir metre uzunluğ unda kalın bir zincir al,
mutfağ a git ve her şeyi kır; tabakları, vazoları, bardakları, tepsileri... Her şeyi!". Kadın şaşkınlıkla
şö yle dedi: "İnanamıyorum! Babamdan kalan tek şey kullandığ ım yemek takımı!" "Hepsini kır,
parçaları gö m ve ü stü ne bir ağ açla bir sarmaşık dik. Bö ylece babanla olan ilişkin bu iki bitkinin
birleşmesiyle sağ lığ ına kavuşacak.".

Bir erkek çocuk babasının tacizine uğ radıysa bü yü dü ğ ü nde hemoroid, erkekliğ ine
gü vensizlik, dikkatini yoğ unlaştırma sorunu olabilir, sü rekli korkaklık hissi duyabilir,
olgunlaşma gü çlü ğ ü çekebilir, kadınlara karşı utangaç olabilir, mastü rbasyon yaparken
eşcinsel gö rü ntü lerden tahrik olabilir... Tü m bunlardan kurtulmak için danışan şunu
yapmalıdır:

Olabildiğ inde bü yü k bir salam almalı. Ortasını boylamasına matkapla delmeli ve içini
yoğ unlaştırılmış sü tle doldurmalıdır. Yassı bir kayaya kendi dışkısıyla babasının fotoğ rafını
yapıştırmalı ve ü stü ne ö nceden anlattığ ım gibi hazırladığ ı salamı koymalıdır. Ardından bunları tü m
acı verici ö fkesini dışa vurarak bağ ırırken elinde bir baltayla parçalamalıdır. Artıkları babasına
postayla gö ndermelidir. (Eeğ er babası ö lmü şse parçaları mezarına gö mmelidir.). Baltayı gö mmeli
ve ü stü ne bir zeytin ağ acı dikmelidir.

63. AŞK ACISI


Kalp kırıklığ ı tavsiyelerle tamir olmaz. Sevdiğ i tarafından terk edilmeyi ya da reddi
deneyimlemiş bir kişi avutulamaz haâ ldedir ve mantığ ı dinlemez. Kalbini kırmışlardır. Aslında
kendisini terk eden kişi tarafından terk edilmediğ ini, o kişiye çocukken yaşadığ ı bir terk
edilmeninin anısını yansıttığ ını anlatmak, anne sevgisini kaybettiğ i inancının verdiğ i -–
çocukluğ unun bir dö neminde- ü zü ntü yü yaşadığ ını sö ylemek fayda etmez. Çocuklar kendi
kişiliklerini geliştirmeden ö nce annelerinin bir parçası olduklarını hissederler, ö Ö zb Benliğ i
odur; onu kaybederse kendini de kaybeder. Bü yü dü ğ ü nde bu bağ ımlı şefkati sevdiğ i kadına
yansıtır. Bu terk edişten kurtulmak ve yeni duygusal hayata başlamak için acı çeken kendine
sü rekli "acı çeken ben değ ilim, içimdeki kü çü k çocuk" diyerek bü yü k bir çaba harcar. Bizi
çocukluğ umuza en çok bağ layan şey yemek yeme alışkanlıklarımız -–yediklerimizin bü yü k bir
kısmı bizi geçmişimize bağ lar- olduğ undan, bir aşk acısı karşısında danışana şunu
ö neriyorum:

Yemek alışkanlıklarınızı kö kten değ iştirin. Etobursanız vejetaryen, vejetaryenseniz etobur


olmalısınız. Deniz kenarında yaşamıyorsanız, ü ç gü nlü ğ ü ne sahilde koşu yapabileceğ iniz bir yere
gidin, ayaklarınızı suya sokup şö yle deyin: "Bu acı benim değ il.". Bu zaman zarfı sü resince sırtınızda
bir plastik torbaya koyduğ unuz dana kalbi, kaybettiğ iniz â şığ ın fotoğ rafı ve annenizin bir fotoğ rafını
her zaman taşıyın. Bu ü ç gü n geçtikten sonra kalbi gö mecek ve ü stü ne bir elma ağ acı dikeceksiniz.

(Aynı psikobü yü performans kadın danışanlarım için de uygulanabilir, ancak annenizin resmi
yerine babanızın resmini koymalısınız.)

Danışan bunları uygulamasına rağ men hâlâ acı çekiyorsa tü m gü cü nü toplayıp -mecazi
olarak- kendi kalbini değ iştirmelidir.

Gece yarısı yatak odasında pencereler açık ve kalın bir perdeyle ö rtü lü olarak, çıplak bir şekilde
on iki mumdan oluşan bir çemberin içinde yere yatacak. Kalbinin ü stü ne balla â şığ ının fotoğ rafını
yapıştıracak ve ü stü ne yedi tane çay tabağ ı koyacak. On beş dakika boyunca tabak dizinini, içine
kakmak istermiş gibi gö ğ sü ne bastırıcak. Sonra ufak bir çekiçle yumuşak darbeler vuracak ve son bir
darbeyle kıracak. Bunu acısını olabildiğ ince abartılı şekilde dışa vurmaya çalışarak bağ ıracak ve
çığ lık atarak yedi defa tekrarlayacak. Fotoğ raf açıkta kaldığ ında ü stü ne biraz (cinsel kayganlaştırıcı
jeli kırmızı gıda boyasıyla karıştırarak ö nceden kendisinin yaptığ ı) yapay kanı dö kecek. Fotoğ rafın
kö klerinin kalbine nü fuz ettiğ ini hissederek, onu gö ğ sü nden zorla çıkarmak isteyerek bü yü k çaba
harcıyormuş gibi yapacak ve sonunda bir zafer narasıyla gö ğ sü nden ayıracak. Fotoğ rafı bir top
yapar gibi buruşturacak. Ö nceden bir azize resmi bastırdığ ı bir parça kumaşla kanı silecek ve
ardından kalbinin bulunduğ u bö lgeyi yarım limonla ovacak. Buruşturulmuş fotoğ rafı, çekici, kırık
tabak parçalarını, limonu, yapay kan şişesini ve sö ndü rdü ğ ü mumları koyacak. Kumaşı yatağ ının
altında saklayacak. Yü zü nü ve ellerini gü mü ş rengi bir makyaj malzemesiyle boyayacak. Sokağ a
çıkacak ve torbayı ilk gö rdü ğ ü çö pe savuracak. Sonra bö yle makyajlı hâ lde bir bara bunu kutlamaya
gidecek ve sarhoş olana kadar içecek.

64. EKONOMİK KORKULAR


Kutsal Kitaptan yanlış yorumlanmış bazı ayetler ("fakirlik kutsaldırk mü barektir..." ya da
"bir zenginin Tanrı katına çıkması bir devenin iğ ne deliğ inden geçmesinden daha zordur"
gibi) varlıklıları gü çlü durumlarında rahat ettirir ve en çok ihtiyacı olanları itaatkâ r
pozisyonunda kalmaya zorlar. Para sorunları olan kişiler (kronik borçlular, alışveriş delileri,
başarısızlığ a meyilliler) ailelerinin kendilerine çocukken aşıladığ ı inançların etkisi
altındadırlar ("efendimiz İsa’nın lü funu biliyorsunuz, size olan aşkından fakir kaldı...") ve bu
onları kendi kendilerini sabote etmeye iter ("hakkım yok", "bunu hak etmiyorum", "neden
benim başıma gelsin?", "kıymetsizim", "kendimi suçlu hissediyorum", "para iğ renç bir şey").

Gü nü mü z toplumu vatandaşlara sü rekli ekonomik korku salan mesajlar yayarak ayakta


kalır. Yiyecek yemeğ i ya da barınacak bir yeri olmaması korkusu hastalanma, yaşlanma,
saldırıya uğ rama korkusuna ve oradanda sevilmeme, yalnızlık, unutulma korkularına yol açar.
Bu sü rekli bir şeylerin eksik olması hissi bir tü ketim açlığ ına dö nü şü r, kişi krediyle bile olsa
satın alır. Tü ketilen her şey, atığ a ve dışkıya dö nü şü r ve bu yolla bilinçaltı zenginlik ve atık
arasında bir kavram eşlemesi yapar. İşte bö yle, sü rekli hastalıklı bir ekonomik kaygıyla
yaşayan danışana her şeyden ö nce şunu ö neririm:

Olabildiğ ince şık giyinin (kravat iğ neleri, markalı gö zlü kler, gö sterişli bir saat, takılar, bir
Havbana purosu...) ve sokağ a çıkıp şofö rlerden ya da sokakta yü rü yen insanlardan para isteyerek,
diğ er elinizde: "İsteyin, bahşedilecektir, Aziz Mateo. Bir gü n her şeyimi kaybetmekten korkuyorum."
yazılı bir karton kutu tutarak dilenin. Sonra dö rt tane altın para satın almalı, anü sü nü ze sokmalı ve
dö rt gü n boyunca içinizde tutmalısınız. Ardından sıçmalı ve dö rt altın parayı kurtarmalısınız. Bö yle
kirli hâ lde onları çiçekli bir saksıya gö mü n ve her gü n sulayın. Bunun yanında kırk gece boyunca
yatmadan ö nce, evvelinde anne ya da babanızdan ö dü nç istediğ iniz beş yü z avroluk bir banknotla
tü m bedeninize masaj yaptırmalısınız. Ö lmü ş ya da yoklarsa size ait, içine onların fotoğ rafını
koyduktan sonra ikiye katladığ ınız bir banknot kullanınız.

65. YAŞLANMA KORKUSU


Her geçen gü n daha da ergenleşen toplumumuz gençliğ i yü celtirken yaşlılığ ı yerer.
Vatandaş 60 yaşlarına geldiğ inde emeklilikle birlikte sosyal faaliyetlerden soyutlanır. Eskiden
erkeklerin yaşlanması bilgelikle değ erlendirilirken, bugü n dü şü şle karıştırılmaktadır.
Kadınlar için sorun daha bü yü ktü r: Sadece bilgelikten değ il (gelenekler ve halk ö ykü lerinden
yaşlı kadınlar genelde cadı olarak tasvir edilir), aşk hayatından da soyutlanırlar. Bu tarihi bir
korkuyu doğ urur: Klandan ve hayattan dışlanmak hatta herkes tarafından reddedilmek. Bu
bunalımdan mustzdarip danışana eski bir Farsça deyişten esinlenerek ("Gece yapacağ ın şeyi
ö nce sabahtan ö nce yap.") şunu ö neriyorum:
Bir makyaj uzmanına gidip size doksan yaşındaymışsınız gibi makyaj yapmasını isteyerek
yaşlılığ ınızla yü zleşin. Bö yle kılık değ iştirmiş halde sabahtan geceye kadar tam bir gü n
geçirmelisiniz. İşlek bir meydanda bir kafeye gidip oturacak, gençlerle sohbet edeceksiniz vs. Bu
şekilde hayatı farklı bir bakış açısından gö recek, yaşlandığ ınız zaman da size yer olduğ unu fark
edeceksiniz.

66. BAYILMA KORKUSU


Uzman doktor bu korkuların sebebinin psikolojik kö kenli olduğ u sonucuna varırsa ve bu
rahatsızlıkla boğ uşan kişi psikanaliz seanslarına katılmak istemiyorsa, yeni bir dö vü ş tekniğ i
olan Ukemi-do’yu, -Japonca "dü şmek" demektir-, yapmaya başlamasını ö neriyorum. Çocuklar
kendilerini dü şmeye bırakmaktan bü yü k haz alırlar, buna karşılık bü yü kler dü şmeyi
aşağılayıcı bir şey olarak gö rü rler. Dü şme ü zerine çalışan dö vü ş tekniklerinin amacı, yerde
kalmamak ve yerde yuvarlanıp olabildiğ ince hızlı ayağ a kalkıp dö vü şe devam etmektir.
Dü şmek her zaman "ayağ a kalkmakla" kol koladır. Yere olan aşk yok edilmiştir. Bu sinirsel
rahatsızlığ ı atlatmak için danışana şunu ö neriyorum:

Sahte onurunuzdan sıyrılın, yer çekiminin çağ rısını reddedin ve sonunda hazla yerde yuvarlanıp
ayağ a kalkmak ü zere kendinizi dü şmeye bırakın. Bu herhangi bir yerde yapılabilir; evinizde, bir
akraba ya da arkadaş evinde, bir toplantıda vs. Sonra eşinizi, bir arkadaşınızı, çocuklarınızı ya da
anne babanızı sarılıp beraberce yere dü şmeye davet edebilirsiniz. Kendini dü şmeye bırakan bir aile
tedavi edici bir mutluluk anı yaşayacaktır. Dü şmü ş olanlar sakinleştikten sonra yerde serilmişken
aralarında barışçıl sohbetler geliştirebilirler.

Şu yardım talebini aldım:

"Birkaç yıl ö nce şiddetli bir nefes alma gü çlü ğ ü yle başlayan bir panik atak nö beti geçirdim. Sonra
tekrar etmedi ama tekrar edecek diye korkmaktan kendimi alamıyorum, benim için çok korkunçtu.
Bana bir psikobü yü performansı ö nerir misiniz?"

Şö yle cevap verdim:

Bü yü k bir sü permarkete, en işlek zamanında git ve kendini yere atarak panik atak nö beti
geçiriyormuş gibi yap. Sana yardım ettiklerinde seni tek sakinleştirecek seyin bir bardak sü t
olduğ unu sö yle ve getirmelerini iste. Sü tü içtikten sonra gü lü mse ve koşarak uzaklaş. Bir erotik
shopa git ve bir porno dergi satın al, sonra dışarıda masaları olan bir kafede derginin mü stehcen
resimlerine abartılı bir şekilde bak.

67. KARANLIK KORKUSU


Bazıları yalnızken karanlıktan korktukları için ışık açık uyumak zorundadırlar. Bu korku
çocukluktan kalmadır. Anne baba gece dışarı çıktığ ında ve kü çü k çocuk kocaman gö lgelerle
çevrili uyandığ ında kendini terk edilmiş ve savunmasız bulur, bilinmedik bir şeyin saldırısına
uğ ramaktan korkar ve bu bunalımı hayatında uzun yıllar muhafaza eder. Bu danışanlara
korktukları gö lgelerin kendi kişiliklerinin dışa vurulmadan bastırılmış ö geleri olduğ unu
sö ylemek isterim. Sonra şunu ö neririm:
Bu gö lgelerin birbirlerine dolanarak bir kumaş oluşturan ipler gibi uzun olduğ unu hayal
etmelidir. Aynı anda hakiki siyah yü nle ve iğ nelerle bir hırka ö rmeli. (Ö rgü ö rmeyi bilmiyorsa,
bunun kadınlara ö zgü bir şey olduğ unu dü şü nmeyi bırakıp ö ğ renmelidir, denizcilerin de ö rgü
ö rdü ğ ü nü unutmayın.) Hırkayı bitirdikten sonra bunu ü stü ne giymeli ve diğ er siyah giysilerle
tamamlamalı, ayrıca yü zü nü ve ellerini de siyaha boyamalıdır. Bö ylece karanlığ ın bir parçası olur
ve evde karanlık halde gezerken gecenin bir dosta dö nü ştü ğ ü nü hissetmelidir. Bu kişiliğ inizin
bastırdığ ınız yö nlerini -–bilinçaltının bir dost olduğ unu anlayarak- dışa vurmanıza yardımcı
olacaktır.

68. DELİRME KORKUSU


Delirme korkusu kişiyi gerçeklikten soyutlar. Bu durumdaki danışana ö nerim:

Kurşun plakalarla kaplı bir şapka yapmalı ve bu şapkayı tabanı bu ağ ır metalden yapılmış
ayakkabılarla birlikte giymelidir. Şapkanın ve ayakkabıların ağ ırlığ ı, attığ ı her adımda ve aklından
geçen her dü şü ncede var olmasını sağ layacaktır. Şapkanın altına yü zü nü deli gibi yamulttuğ u kendi
fotoğ rafını koymalı ve bu şekilde gezmelidir. Ü ç gü n sonunda ayakkabıları ve şapkayı ü stü ne bir
lavanta çiçeğ i ekerek gö mmelidir. Hemen ardından fotoğ raftan rulo yapmalı ve ü ç adet uçan balona
bağ layıp gö kyü zü ne gö ndermelidir.

69. KORKUYA KARŞI TILSIMLAR


Geçmiş, aile bağ larıyla (anne-babadan, amca-teyzelerden, dedelerden ve bü yü k
dedelerden geçen psikolojik hazine) kişinin ü zerinde frenleme etkisi yapar ve çılgın fikirleri,
travmaları, hastalıkları, boşanmaları, ö lü m şekillerini, ekonomik korkuları ya da
başarısızlıkları tekrarlamaya iter. Danışan klanından daha ileri bir Bilinç dü zeyine ulaşmak
istiyorsa onu tehdit eden ya da acı ve bunalımla gerçekleşmiş tekrarları gö zlemlemelidir.
Kendi iç arayışı onu duygusal ve ahlakiî acıyı kabullenmeye ve hafızasındaki hataları ve
tacizleri araştırmaya itecektir. Bu ö nemli içe bakış, bilinç açıklığ ını etkileyen ve onu klana ait
kılan sınırlı Ben’ine çekilmeye iten çeşitli korkularca kısıtlanacaktır. Bunun için kendine
toplum, kü ltü r ve ailesi tarafından zorlanmış kimliğ ini terk etmesi ve kendini sü rekli evrilme
halinde olan ö Ö Ö z b Benliğ ineVarlığ ına teslim etmesi gerekir. Bizi bilinçaltını bir dü şman
değ il karanlığ ının en derinlerinde parlak bir nokta ya da İç Tanrı olarak tanımlayabileceğ imiz
bir her şeye kaâ dir -–evrensel enerji ve Kutsal Bilinçle birleşmiş- bulunduğ unu kabul ederek
bir ortak gibi gö rmeye gö tü ren şey de tam olarak bu ö Ö z bBenliğ eÖ z Varlığ a teslimiyettir. Aziz
Lucas ayetinde, melek Gabriel Bakirenin karşına çıktığ ında, onu selamladıktan sonra ilk
sö ylediğ i şudur: "Korkma Meryem, çü nkü sen Tanrı’nın lü tfuna eriştin...". Bunu psikobü yü sel
olarak şö yle anlayabiliriz; Gabriel (Ö z Varlık), Meryem’in (lü tuf halindeki Ego -–her şeyle
uyum içinde olan-) İç Tanrının (tü m korkuları yenmenin mü mkü n olduğ u tek psikolojik
dü zey) dö nü ştü rü cü eylemine teslimiyetini sağ lıyor.

Eski sihir geleneğ inde sö z her zaman çok ö nemli oldu. Ö rneğ in bir hastalığ a karşı savaşan
bü yü cü tılsımlı sö zler sö ylerken dinler duaları, yü ksek sesle yapılan okumaları, adakları ve
matraları vs. kullanır. Belirli kutsal kelimelerin tekrar edilmesi aklı, sü rekli yaptığ ı içsel
diyalogdan kurtararak birleştirir. İnanç ve istekle tekrarlanan yeni bir fikir, ö zgü rleştirici
mutasyonu mü mkü n kılabilen zihinsel zindan kapılarının açılmasına neden olabilir.
Danışan ne zaman bir korkuya kapılsa yü ksek sesle tekrarlaması gereken tılsımlı
psikobü yü sö zleri şö yle:

.... korkusu

değişme .... Bilinç yolunda ilerlemek için kendimle ilgili fikirlerin ö lü mü nü kabul etmeliyim.

arzulama .... Cinsel enerji kutsaldır. Kendimi reddetmekten ve saklamaktan vazgeçeceğ im.

yaşlanma .... Zaman benim ortağ ım, bana bilgelik katıyor.

başarısız olma .... Hiçbir şey sonsuz olamadığ ından her şey bir başarısızlıktır. Tek gerçek başarı
Bilincimi gerçekleştirmektir.

aşağılanma .... Eğ er gururumu yenersem kimse beni aşağ ılayamaz.

gece ... Gece gü ndü zle bir bü tü ndü r.

fakirleşme .... Benim hazinem Ö z Varlığ ın yaratıcılığ ıdır.

yalnızlık .... Dü nyaya açılırsam her şey bana eşlik eder.

vahşet .... Kendi saldırganlığ ımı eğ iteceğ im, ö fkemi dü nyaya yansıtmaktan vazgeçeceğ im.

ölüm .... Ö lü m kişisel egomun bir yanılsamasıdır. Parçası olduğ um evren sonsuz ve sınırsızdır. Şu
ya da bu şekilde hep var olacağ ım.

bağlantı kuramama .... İç Tanrım tü m dilleri bilir.

Gerçek’e karşı koyamama .... Gerçek’in bende yok ettiğ i şey ben değ ilim cü ruftur, geçmiş
tuzağ ının koyduğ u sınırlardır. Egomu gü çlendirmeyi bırakacağ ım, kendimi Ö z Varlığ ıma teslim
edeceğ im.

ilerleyememe .... Kendimi evrenle tanımlarsam, onun doymaz genişlemesiyle bir olurum.

istenmeme .... Evren bana doğ ma gü cü verdi. Kutsal Bilinç beni istiyor.

mantıklı olmama .... Evren mantık kurallarına uymaz. İnsan beyninin "mantığ ı", evren için
"delilik"tir.

tanımı kaybetme .... Tü m tanımların toplamı benim tanımım. Hatta tanımsızlık beni tanımlıyor.

kimliğini kaybetme .... Egomun sınırları sadece bir sü re faydalıdır, kimliğ im olduklarını sanarak
onlara tutunmayı bırakmalıyım. Geleceğ in planlarına boyun eğ miş aklım yayılarak asıl olduğ u şey,
yani kozmik Bilinç olana kadar savaşacaktır.

çekiciliğini kaybetme .... Eğ er arzularımdan kurtulursam çekiciliğ in bir anlamı kalmaz.

becerilerini yitirme .... İç Tanrım tü kenmez.

bir dövüşü kaybetme .... Bir dö vü şü kaybetmek kendini kaybetmek değ ildir.

susturulmak .... Eğer sö yleyecek bir şeyim varsa dü nyadayken sö yleyeceğ im; dü nyada
sö yleyemezsem ü lkemde sö yleyeceğ im; ü lkemde sö yleyemezsem, şehrimde sö yleyeceğ im; şehrimde
sö yleyemezsem, evimde sö yleyeceğ im; evimde sö yleyemezsem, kendime sö yleyeceğ im: İnsanlar bir
bü tü n oluştururlar. Kendime sö ylediğ im, ortak bilinçte yankılanacak.

soyulma .... Benden çalabilecekleri asla benim olmamıştır. Ö z Varlık kalıcıdır.


aşkta hüsran .... Duygusal katiyetim sevilmeyi istemeden sevmektir.

görüntüsünü kaybetme .... Eğ er kendimi yü zü mle tanımlamazsam Ö z Varlığ ımın yok edilemez
kişiselliksizliğ iyle birleşirim.

hapsedilme .... Sadece bedenimi hapsedebilirler, ruhum ö zü nde ö zgü rdü r.

kısırlık .... Sonsuz her an beni dö ller. Ruhum yü ce evladımdır.

yaralanma, bir uzvunu kaybetme ya da fiziksel eksiklik .... Ben ruhu olan bir beden değ il, bedeni
olan bir ruhum. Tü m bedenimi kaybetsem bile başka bir boyutta var olmaya devam ederim.

işgal edilme .... Ben sonsuzum, bedenim evrendir.

taciz edilme .... Etime zarar vermek ruhumu kirletmez.

boşluktan .... Kendimi egomla (içine dü şmekten korktuğ um boşluk) tanımlamayı bırakırsam, Ö z
Varlığ ım benim içime dü şer.

70. İŞ HAYATINDAKİ SORUNLAR


Psikobü yü , uzak zihinler ü zerinde etkili olmaya çalışmaz ya da istemedikleri şeyler
yapmaya zorlamaz; bunu yapmak, kara ya da beyaz bü yü nü n işidir. Kendini iyileştirmek bir
şey, kendini değ iştirmeden başkalarını değ iştirmeye çalışmak başka bir şeydir. Ö rneğ in:

1. Kendini kıskanç iş arkadaşlarından koruma

Bü yü bize ü stü mü zde, kıskançlık enerjilerini emmesi ve bunu lehimize dö nü ştü rmesi için
Afrikalı Ateş Tanrısı Shango’nun bir gö rü ntü sü nü  taşımamızı ö nerir. İş arkadaşlarının
kıskançlığ ına hedef olduğ unu hissederek sakince çalışamayan danışana psikobü yü , dü nyanın
hem onun sandığ ı şey hem de neyse o olduğ unu kabul etmeyi ö nerir. Diğ erlerinden kendisine
ulaştığ ını sandığ ı kıskançlığ ın yarısı dışardan ve yarısı da kendi içinden gelmektedir. Bunu
dö nü ştü rmenin tek yolu kıskançlığ ı geri yansıtmamak ve sevgiyle karşılık vermektir. Bunun
için:

Gö mleğ inin altında giydiğ i tişö rtü n gö ğ ü s ve sırt kısmına bü yü k birer kalp bastırmalıdır. Bu
şekilde kalpten bir sandviçe dö nü şerek kö tü titreşimler arasında etkilenmeden dolaşabilecektir.
Eğ er yakın çalıştığ ı arkadaşları varsa onların da bu tip tişö rtler giymesine uğ raşmalı ve bunu sır
olarak saklamalıdır. Bu şekilde geçtikleri yere sevgi ekerler.

2. Kendini iş yerinde bir düşmandan koruma

Bü yü bize bu kişinin sü rekli masasında bulundurduğ u, sık kullandığ ı bir nesneyi çalmayı ve
bü yü lemeyi ö nerir, bü yü lemek için şunlar sö ylenecektir: "Dilerim .... (dü şmanın adı) bu ....
(nesnenin adı) kadar bana da ihtiyaç duysun ve ö ylece bana yapışık kalsın.". Ve son olarak
nesne masasına tekrar bırakılmalıdır.... Ama psikobü yü uygularsak, bir ö neri geliştirmeden
ö nce danışanın geçmişini araştırırız:

Bugü ne kadar var olan dü şmanlarının bir listesini yapmalı, yeni dü şmanları ö nce yazıp geriye
doğ ru en eskisine kadar gitmelidir. (Een eskisinin okuduğ u okulda çıkması ya da ailesinden bir
yakını, bir kardeşi hatta belki ü vey babası olması ihtimali muhtemeldir.). Bunu yaptığ ında dış
dü şmanlarının bü yü k ö lçü de hafızasında yaşattığ ı bir dü şmanın yansımaları olduğ unu anlayacaktır.
Bu dü şmanlığ ın bitmesi için danışanın "dü şmanına" karşı hoş tavırlar geliştirmesi gerekecektir.
Ona on beş gü n boyunca her gü n bir yolunu bulup masasına anonim bir beyaz gü l bırakmasını
ö neriyorum.

3. Terfi alma

Bü yü bir kuşun dilini almamızı ve ü stü ne şunları sö ylememizi ö nerir: "Gü mü ş şarkını
sö ylemelisin, benim başarımı sağ lamalısın.". Ardından dili gü mü ş bir tabakta yakıp kü lleri
patronumuzun sandalyesinin altına dö kmemizi ö nerir. Batıl inançlara sahipseniz bu zavallı
kuş (bunu almak için ö ldü rdü ğ ü mü z) dilinin nemli bir hayalete dö nü şü p bir terfi hakkında
hararetli bir tartışma içinde olan patronlarınızın kulağ ına bir gece yarısı adınızı ve bü yü k
hü nerlerinizi fısıldayacağ ına inanabilirsiniz... Psikobü yü sel açıdan bakıldığ ında, terfilerin
politik bir yanı olduğ unu gö rü rü z; genelde bizi savunan bir patronun karşısında başka bir
adayı savunan bir patron daha vardır. İki taraf da tü m gü çlerini meydana koyar. Bizim için
sosyal bir başarısızlık olan yenilgi ö zgü venimizi kemirir. Terfi almaktan daha ö nemli olan
terfiye hazır olmak ve alırsak aşırı ukala olmamak ya da kaybedersek bunu gurur meselesi
yapmamaktır.

Seçim gü nü geldiğ inde kadın danışan parşö men tipi bir kâ ğ ıda kırmızı mü rekkep ve bir damla
kanıyla yazmalı: "Ben bunu hak ediyorum! Başarabilirim!" yazmalı Vve rulo yapıp vajinasına
sokmalıdır. Sonuç ne olursa olsun bu kâ ğ ıdı bir çiçek saksısına gö mmeli ve bu saksıyı çalışma
masasına koymalıdır.

Seçim gü nü geldiğ inde erkek danışan penisini, ü stü ne ö nceden kırmızı mü rekkep ve bir damla
kanıyla "Ben bunu hak ediyorum! Başarabilirim!" yazdığ ı altın rengi şeride dolamalıdır. Sonuç ne
olursa olsun, parşö men tipi kâ ğ ıdı bir çiçek saksısına gö mmeli ve bu saksıyı çalışma masasına
koymalıdır.

4. İşle ilgili bir münakaşada galip gelme

Bü yü , sorun çıkaran patrona ü stü ne "yaptığ ın kö tü lü ğ e iyi bak, çü nkü sana dö necek"
cü mlelerini sö yledikten sonra bir iğ neyle deldiğ iniz sinek ö lü sü nü gö ndermeyi ö nerir.
Psikobü yü ye gö re bu nefrete nefret katmaktan başka işe yaramayacak, vahşi bir eylemdir. İş
yerinde bir mü nakaşa yaşamak tatsız bir durumdur ve iş hayatımızı tehlikeye sokacak bir
duruma dö nü şebilir. Eğ er mü nakaşadan sonra patronumuz bizi affetmeye yanaşmıyorsa iş
hayatımızı zorlaştırabilir. En yerinde ö neri mü nakaşalardan uzak kalmaktır, bu mü mkü n
değ ilse danışana şunu ö neriyorum:

Muhalife bir şişe şampanya ve bir adet beyaz gü lü n yanına şu mesajı koyup gö nderin: "Sizin
kendinize gö re haklı olduğ unuz yanlar var, bunu anlıyorum, benim de kendime gö re haklı olduğ um
yanlar var, umarım siz de bunu anlarsınız. Bu sü rtü şmenin sonu ne olursa olsun insaniî ve iş
hayatındaki değ erlerinizden dolayı size duyduğ um hayranlık değ işmeyecek"..”

5.Yeni işte iyi izlenim bırakma

Mesafeyi korumalı ama kibar olunmalı. Bü yü ilk gü nler cebinde bir turkuaz taşımayı
ö nerir. Ne zaman zor durumlarla ilgili yorumunuz sorulsa turkuaza dokunduktan sonra bu
konuyla ilgili gö rü ş bildirmek için daha fazla zamana ihtiyacınız olduğ unu sö yleyeceksiniz. Bu
durumda psikobü yü bü yü yle aynı fikirdedir, ama batıl inançlı değ ildir; bir taşın gü çlü
olduğ una inanmanın onurumuzu bü yü tü p sihirli bir gü ce sahip olduğ una inandıracağ ını gö z
ö nü nde bulundurur. Danışana turkuaz yerine şunu ö neriyorum:

Plastik bir tü pe "gururlu değ ilim" yazılı bir etiket yapıştıracak ve içine kö pek dışkısı koyarak
ü stü nde taşıyacak.
6. Patronunuzun sürekli sizi eleştirmesinden kurtulma

Bü yü ö lü bir ö rü mcek almamızı, ü stü ne "..”... (adı)’nın anlayışsızlığ ı ağ ına dolanacak, beni
anlayacak ve rahatsız etmeyi bırakacak" dizelerini okumamızı ve patronun masasının temizlik
personelinin bulamayacağ ı bir yerine saklamamızı ö neriyor. Ancak bu eylem uygulayanı
korkak durumuna dü şü rü yor; kendi ü stü nde çalışmaya tembelliğ i onu başka birinin aklını
değ iştirme çabasına itiyor. Bu durumdan etkilenen danışana psikobü yü çocukluğ unda anne
baba ve ö ğ retmenleriyle kurduğ u ilişkileri gö zden geçirmeyi ö neriyor. Onu sertçe eleştirmiş
olma ihtimalleri yü ksek. Ayrıca hatalarınızın dikkat çektiğ ini fark etmiş, kin gü derek bu
davranışları tekrarlamış olma ihtimaliniz de var. Bu kin yasakları koyan kişi tarafından
içgü dü sel olarak hissedilmiş ve onu daha fazla yasak koymaya itmişti. Danışana ö nerim şu:

Patronunuz ne zaman sizden şikâ yet etse masanız ü zerinde tutacağ ınız bir kavanozun içine beş
ya da on avroluk bir banknot atacaksınız. Ayda bir defa bu birikmiş parayı alıp patronunuza
seveceğ i bir şey satın alıp odasına isimsiz olarak bırakacaksınız. Bu şekilde kin tutmayı engellemiş,
patronunuzu daha yumuşak bir insana dö nü ştü rerek şikâ yet etme arzularını yok etmiş olursunuz.

7. Kendi işini kurma ve bağımsız olma

Bü yü bize uğ ur getirme yetisine sahip bir tılsım edinmemizi ö nerir. Ö rneğ in bir at nalına
"bana uğ ur getir ve refaha kavuşmamı sağ la" cü mlesini okumamızı ve sonra bu nalı tersinden
iş yerimizin eşiğ ine -iç kısmına- asmamızı ö nerir. Bir psikobü yü seansında, her ne kadar
danışan yemek ve dinlenme saatlerinin hiçbir saat sınırlandırması olmadan yapmaktan
hoşlansa da, kendi işini kurmak isteyen kişinin belirli bir maaşı olmamasının ne çeşit
ekonomik gü vensizliklere neden olabileceğ ini analiz edelim. Çocukluk dö nemimizde
geliştirdiğ imiz davranışlar bilinçaltımızın dibinde var olmayı sü rdü rü r. Ailelerin bü yü k
çoğ unluğ unda çocuklara paranın nasıl kullanıldığ ı ö ğ retilmez, bir banka hesabı açılmaz ya da
ekonomik ö dü ller verilmez. Bağ ımlı yetişmiş bu çocuklar bü yü dü klerinden gü venli bir maaş
arayışından genellikle kendilerini tatmin etmeyen işler bulurlar. Yatırım yapmayı
ö ğ renmemişlerdir. Risk almak onları korkutur. Gerçekü stü cü lü ğ ü n en ö nemli sloganlarından
biri "gü venli olanı gü vensiz olan için terk et"tir. Bağ ımsız bir profesyonele dö nü şmenin en iyi
yolu para kazanma yetisini geliştirmek, tü m gü cü nü tamamen gü vensiz, orijinal ve sıradışı
kü çü k yeni işler kurmaya adamak ve gü ndelik hayatını bu mü mkü n değ ilmiş, tek kuruş
kazanılmazmış gibi gö rü nen işlerle kazanmayı başarmak. Eğ er danışan bunu yaparsa,
gü çlenmiş olacak ve daha bü yü k işleri, şansın gö kten dü şen bir şey olmadığ ını ve ulaşmak için
birkaç cesur eylemle tohumlarını ekmenin gerektiğ ini bilecek ve eşiğ ine at nalı takmaya gerek
duymadan yapmayı başaracaktır. Birkaç kü çü k iş ö rneğ i veriyorum:

1.Aynen çocukların sonradan boyamak ü zere bebek ve her tü rden araba yaptığ ı gibi katılımcıların
meditasyon niyetine kü çü k Buda ve doğ ulu tanrı heykelcikleri yapacakları atö lyeler dü zenlemek.
2.Bir veterinerle iş birliğ i yapıp kedilere masaj hizmeti sunmak.
3.Psikanalizcilerin koltuk ve sedyelerini bir demet şifalı ot ve kutsal suyla yıkamaktan ibaret olan
psikolojik atık temizliğ i hizmeti sunmak.
4.Bazı uzuvları eksik kişilere yö nelik bir hayalet uzuv jimnastik kursu dü zenlemek.
5.Beynin plaseboyu kabul ettiğ ini açıklayıp hastalara gö lgelerine iğ neler batırarak akupunktur
tedavisi uygulamak.
6.Bir fransiskan rahibi gibi giyinip evcil hayvanların da ruhunun olduğ unu teyit ederek kö pek,
kedi, papağ an ve denek fareleri Hristiyan ritü eline gö re vaftiz ederek cennete gitmelerini sağ lamak.
7.Kellerin bir zamanlar sahip oldukları saçın anısını hâ lâ muhafaza etmelerinden faydalanarak,
kellerin gö rü nmez saçlarını yıkayıp tarayan bir berber açmak.
Eğ er danışan bu tip sıradışı bir işle biraz para kazanmayı başarabilirse ciddi ve bağ ımsız
bir iş kurarak başarılı olmaya hazırdır.

71. CİNSEL SOĞUKLUK (KADINDAkadında)


Mitoloji ortak bilinçte hâlâ etkindir ve gerçekliğ imiz ü zerinde hafif de olsa etkili olabilir.
Her ne kadar sembolik dili unutmuş olsak da davranışlarımızı etkilemeye devam eder. Eski
Hristiyan toplumlarda tavuskuşu İsa’nın yeniden dü nyaya gelmesi kavramını simgeliyordu;
çü nkü bu hayvanlar kışın kuyruk tü ylerini kaybederken ilkbaharda geri kazanıyorlardı.
"Gö zlerle" dolu kuyruklarıyla erkekleri dişinin etrafında dö nerek kendilerine hayran
bırakıyorlardı. Bu tü yler eril bü yü yle yü klü dü r... Kadın, cinsel soğ ukluğ unu sanki içinde bir
şeyler ö lmü ş gibi yaşar. Bu nedenle hazdan yoksunluğ u ö lü lerin soğ uk bedeniyle kıyaslanır.
Bunları temel alarak kadın danışanıma şunu ö neriyorum:

Cinsel birleşme gerçekleşmeden ö nce â şığ ı kadının cinsel organını yarım saat boyunca bir
tavuskuşu tü yü yle okşamalıdır, hemen cinsel haz yetisini geri kazanacaktır. Erkek içine girdiğ inde
ve kasık hareketlerini gerçekleştirmeye başladığ ında, kadın onun başına vurarak tek tek çiğ
yumurtalar kırmalı ve "al sana!" diye haykırmalıdır. Eğ er on yumurta kırıldıktan sonra orgazm
olmadıysa olabildiğ ince abartarak orgazm taklidi yapmalı ve ardından yedi gü n boyunca, sabahları
uyandığ ında ve gece yatmadan ö nce bu taklidi tekrarlamalıdır.

72. OLUMSUZ KEHANETLER


Bu kitabın ö nsö zü nde de değ indiğ imiz gibi anne babalar çocuklarının hafızalarsına bü yü k
tehditkâ r cü mleler kazırlar. Bu emirler karşılığ ında hiçbir şey yapılmamışsa sonradan
gerçekleştirme arzusuna dö nü şü r çü nkü beyin kehanetleri gerçekleştirmeye meyillidir. Tü m
ö ngö rü ler bir lanet gibi çalışır. Bacak arasıyla oynayan bir kız çocuğ una "bir daha sakın
yapma, bir daha yaparsan fahişe olursun" derlerse bü yü dü ğ ü nde kendini pazarlamak bir
saplantıya dö nü şecektir. Bir ö ngö rü den kurtulmanın tek yolu onu mecazi anlamda
gerçekleştirmektir. Aşağ ıda birkaç ö rnek bulabilirsiniz:

Tarot baktıkları bir kişiye "bir yakının ö lecek ve bu sana çok pahalıya mâ l olacak" diyorlar.
Bunu saplantıya dö nü ştü ren kişi bana gelip bir ö neri istedi. Şö yle dedim:

Pencereleri kapat, bö cek ilacı sık ve bir sinek ö lene kadar bekle. Bu "bir yakının ö lecek"
ö ngö rü sü nü n gerçekleştiğ i anlamına gelecektir. 5 avroluk bir banknot al ve yedi tane sıfır ekleyerek
beş milyona dö nü ştü r, ö lü sineğ i bu paraya sar ve gö m, bö ylece "sana çok pahalıya mâ l olacak"
kehanetinden de kurtulmuş olursun ve sıkıntın geçer.

Çocukken dansçı olmak istemiş ancak aile mesleğ ini devam ettirerek babası ve dedesi gibi
psikanalizci olmuş bir kadın danışanım birçok hastası olmasına rağ men sü rekli ekonomik
sıkıntı yaşıyordu. Annesinin sıklıkla kendisine "Hayat çok zor kızım. Eğ er deden ve babanla
aynı mesleğ i yapmazsan, bu sarhoş evsizler gibi sokakta yaşamak zorunda kalırsın",
dediğ ini hatırladı. Bu kehanetten kurtulmak için onu gerçekleştirmesi gerektiğ ini dü şü nerek
şunu ö nerdim:
On gü n boyunca hastalarını burnu kırmızıya boyalı, elinde bir şişe şarap ve bir dilim peynirle,
yamalı dilenci kılığ ında gö receksin. Danışan hastalarının deli olduğ unu dü şü nmesinden
korkuyordu. Hastalarına bir psikobü yü performansı gerçekleştirdiğ ini sö ylemesini ö ğ ü tledim. Ö yle
yaptı ve bu on gü nü n sonunda sıkıntıdan kurtuldu.

73. KENDİ YÜZÜNÜ BEĞENMEME


Bir sü rü insan yü z hatlarını değ iştirmek için cerrahlara başvuruyor. Bunu estetik
sebeplerden yaptıklarına inanıyorlar. Aslında bu değişiklik isteğ inin sebebi basit bir gü zellik
arayışı değil daha derin bir sorundur. Eğ er kişi kendi yü zü nden memnun değ ilse, bu çocukken
anne ya da babasının memnun olmadığ ı anlamına gelir.

Eğ er anne babası narsist bir çiftse, her biri çocuğ un kendisine benzemesini ister. Ya da
anne sevmediğ i, beğ enmediğ i ya da tiksindiğ i bir adamdan çocuk yapmıştır. Bu durumda
çocuk kendisine benzerse onu sevecektir. Babasına benzerse, gizlenememiş saldırganlıkta
mesafeli ve soğ uk bir anneye dö nü şecektir.

Eğ er anne ya da baba ensest içgü dü lerini çö zememişse doğ acak çocuğ un dede ya da
anneanne / babaanneye benzemesini arzularlar. Bö yle olmazsa çocuğ a sevgi veremezler. Bir
evlat soyut bir şekilde, herhangi bir gü zellik anlayışına gö re gü zel ya da çirkin olamaz, eğer
klanın yü z hatlarını taşıyorsa gü zeldir. Tü m aile fertleri bü yü k burunluysa ve çocuk kü çü k
burunlu doğ arsa çirkindir, yani bir yabancıya benziyordur. Bu aforozdan mustzdarip kişinin
kendine gü veni olmaz, içinde bir boşluk hisseder, etrafındakileri ayna gibi kullanarak sü rekli
kim olduğ unu anlamaya çalışır ve kendi korkunç gö rü ntü sü nü n farkına varınca bunu
saklamak ve gizlemek ister. Bu histerik kişilik, bir haksızlıktan, tacizden; onu dö lleyen,
erkekler tarafından zaptedilmiş kişinin rahatsızlığ ını, acısını, ö fkesini ve korkusunu ona
yansıtmasıyla hayatının ilk dö nemlerinde açtığ ı bir yaradan doğ ar.

Bir okur bana bu e-postayı gö nderdi:

"Sü rekli olarak yü zü mü n ne hâ lde olduğ unu bilme ihtiyacım beni bunaltıyor. Ne zaman aynaya
baksam tuhaf bir gerginlik hissediyorum; Sanki yü zü m beynime bir fotoğ raf gibi sabitleniyor. Bu
kendi yü zü nden huzursuz olma hali çok rahasız edici, sosyal hayatım yok gibi. Ayrıca
olgunlaşmanın benim için çok zor olduğ unu da hissediyorum (47 yaşındayım), zamanın geçisiyle
ilgili saplantılarım var, kimliğ imi kaybettiğ imi hissediyorum. Her tü rlü terapiyi denedim, hiçbir
sonuç alamadım. Bana yardım edin."

Daha ö nceden belirtilen nedenlere, bu vakaya ö zgü n olarak, Freud açısından bakarak
kişinin gelişiminde çocukluğ unda geçirdiğ i derin haz verici dö nemlerde bir duraklama ya da
sabitleme olduğ unu da ekleyebiliriz. Eğ er anne erkeklerden nefret ediyorsa kişi çocuk
kalmaya ve hiç bü yü memeye çalışabilir, zorluklara gö ğ ü s germekten, hayatın ve bü yü menin
gerektirdiğ i başarısızlıklarla yü zleşmekten aciz olabilir. Bu durumdaki danışana ö nerim:

Aynasına şaşalı bir altın çerçeve yaptırmalı. Bir profesyonel sinema makyö zü ne yü zü nü n kalıbını
aldırıp kâ ğ ıt hamurundan (papier mache) on tane hiperrealist maskesini yaptırmalıdır. Yü zü nü
altın sarısına boyayıp ü stü ne bu maskelerden birini takmalı ve sabahtan gece yatana kadar yemek
ya da duş almak dışında hiçbir sebeple çıkarmamalıdır. Yatmadan ö nce aynanın ö nü ne geçip, ulvi
tanımladığ ı bir mü zik eşliğ inde, maskeyi çıkarmalı ve ağ zına menekşe tadında bir hap atmalıdır.
Aynadan gö zü nü ayırmadan maskeyi bir lazımlığ a koymalı ve yakmalıdır. Kü llerini dikkatlice metal
bir kutuda saklamalıdır. Bu performansı birbirini izleyen on gü n boyunca tekrar etmelidir. On
birinci gü n sokağ a çıkmalı, işe, alışverişe ya da yakınlarını ziyarete yü zü altın rengine boyalı
gitmelidir. Kü l dolu kutuyu annesine gö ndermelidir.

Eğ er bu sorunu yaşayan bir kadınsa ö nce bu kalp kırıklığ ının annesine mi babasına mı karşı
olduğ unu analiz etmeli ve ardından travmasına gö re hareket etmelidir.

74. MONOTON EVLİLİK


Bazı evli kadınlar uzun sü redir başka erkeklerle yatma arzusu duyarlar, ama bu hislerini
ahlakiî eğitimlerinden yetiştirilme tarzlarından dolayı bastırırlar. (Eşleri de aynı şekilde
hissedebilir.) Onlara ö nerim şu:

Bir otel odası tutmalı ve eşine: "Dişçide randevum var, geç kalacağ ım" diyerek evden çıkmalı.
Tuttuğ u odaya gitmeli, (odaya daha ö nce kendi bıraktığ ı) fahişe tarzı erotik giysiler giyinmeli
(odaya daha ö nce kendi bıraktığ ı) ve beklemeli. Odaya tanımadığ ı bir adam girecektir (kılık
değ iştirmiş kocası), belki bir işçi, bir rockok mü zisyeniçu, bir asker vs. Hiç konuşmadan
sevişecekler. Adam ona para verecek ve gidecek. Kadın bir sü re bekleyip (eşine eve varması için
yeterli zamanı verecek) ve tekrar gü nlü k giysilerini giyinip eve dö necek. Evine vardığ ında kocası
soracak: "Neredeydin?" Kadın şö yle cevap verecek: "Dedim ya, dişçide randevum vardı!" Bu
performansı giysileri değ iştirerek tekrar edebilirler.

75. ESKİ AŞKINA BAĞLI KALMIŞ KADIN


Bazı kadınlar sevgilisinden ayrılmalarına rağ men yeni biriyle yeni bir hayatiden bir eş
ilişkisi kurmakta gü çlü k çekerler. Bıraktıkları erkeğ i sevmeseler de onları ona bağ layan
gizemli bir şey vardır. Bu durumdaki kadın danışanıma şunu ö neriyorum:

Altı gü n sü resince ve her gü n bir saat olmak ü zere vajinasında evinin anahtarlarını taşımalıdır.
Bunu altı defa yaptıktan sonra anahtarları eski sevgilisine postalamalı ve kapının kilidini
değ iştirmelidir.

76. AŞKI VE DOSTLUĞU MUHAFAZA ETMEK


 şık ya da kendisine sadık bir dosta sahip olan bir kişinin herhangi bir nedenden dolayı bu
duygusal bağ ı kaybetmekten korkması normaldir. Aşk ve dostluk hazlarında bir gü n
sevilmeme ya da arzulanmama korkusu hep vardır... Bunun kö keni tatlı çocukluğ un erken
dö nemlerinea dayanır; anneler bebeklerinin çağ rılarına karşılık vermek isteseler de, bazı
durumlarda bunu yapmaları biraz gecikebilir. Çocuklar çoğ unlukla açlıktan değ il terk edilme
korkusundan ağ lar. Bir yetişkin için birkaç dakika, sadece birkaç dakikadır, ama bir çocuk için
her dakika saatler gibi algılanabilir... Danışan, mantığ ı kendisine ilişkiyi tehlikeye atacak bir
durumun olmadığ ını sö ylemesine rağ men bilinçaltından gü vensizlik mesajları almayı
sü rdü rü r. Bu duyguyu sakinleştirmek için birazdan tarif edeceğ im halk bü yü cü sü ö nerilerinin
birini ya da her ikisini birden uygulamaları gerekir, bu şekilde sevdiğ iyle arasındaki bağ ın
gü çlü olduğ unu anlayacaktır. (Ritü el ö zelliğ inden dolayı absü rt gö rü nen tü m ayrıntılar
bBBilinçaltını aradaki sevgi ya da aşk bağ ının gü çlü olduğ una inandıracaktır):

"İşaret parmağ ınızı bir iğ neyle delip birkaç damla kanın kü çü k bir aynaya akmasını sağ layın. Bir
siyah tavuk tü yü yle parşö men tipi bir kâ ğ ıt ü stü ne sevgisini muhafaza etmek istediğ iniz kişinin
adını yazın. Az ö nce akıttığ ınız kanınızı mü rekkep olarak kullanmalısınız... Bu parşö men kâ ğ ıdını
sıkıca kırmızı bir muma sarıp yeşil bir iple bağ layın. Mumu bir cuma gecesi on iki ile iki arasında
yakın.".

"Bir avuç ot (maydanoz, dereotu vs.) alıp dudaklarınızın arasından sapı çıkacak şekilde ağ zınızda
tutun. Doğ uya bakarak dizlerinizin ü stü ne çö kü n. Sevgilinizi/ arkadaşınızı ya da bazı ö zel anları
dü şü nü n. Otu sol elinizle alıp yukarı kaldırın ve şö yle deyin: ‘Gü ndoğ umuna kadar birlikte olacağ ız.’.
Yeniden ağ zınıza koyun. Batıya yö nelin ve tekrar diz çö kü n. Sevdiğ iniz kişiyi dü şü nü n, otu sağ
elinizde tutun, yukarı kaldırın ve şö yle deyin: ‘Gü ndoğ umuna kadar birlikte olacağ ız.’. Bu bitkiyi
saklayın ve ikinizin de yiyeceğ i bir yemekte kullanın."

77. İKİLİ EŞ İLİŞKİLERSİNDE SORUNLAR


Soyağ acı kapanlarına mahkû m yaşayan kişiler sü rekli olarak anne babalarını tekrar etme
eğilimindedirler, bunun sebebi bilinçsizce çocukluk acılarını atlatabilme çabasıdır. Ö rneğ in
mesafeli bir babanın kızı uzak bir şehirde yaşayan bir adama â şık olabilir ya da soğ uk bir
annenin oğ lu sadece sevme yetisinden yoksun kadınları bulabilir. Diğ erleri onların nevrotik
beklentilerini karşılamadığ ında hiç ilgilerini çekmez. Tam tersi nevrozlar karşılıklıysa ...
hemen bu kişinin çekimine kapılırlar. İki "â şık" da diğ erinin olmasını istediğ i kişiymiş gibi
davranır ve bö ylece karşılıklı arzuyu garantilerler. Ama bir sü re sonra aralarındaki farkları
algılarlar, bunu tolere edemezler, sorun yaşamaya başlarlar. Ne oldu? Kendilerinde eksik olan
şeyi diğ erinde bulmak istediler.

Ö rneğ in: Erkekte belirli zekâ becerileri mevcuttur ve cinsel açıdan da gü çlü dü r, ama
duygularını dışa vurma konusunda engelleri vardırda sınırlıdır, ayrıca hayatını idame
ettirmeyi bilmez. Bunun tersine kadın gü ndelik hayatı kolaylıkla dü zene koyabilir, ama cinsel
açıdan soğ uktur ve zekâ sına karşı gü vensizdir. Gelişmiş taraflarını birleştirince -–erkek
cinsellik ve zekâ ; kadın maddiyat ve duygusallık- dengeli olurlar. Ama eksiklikleri karşı
karşıya gelince - –erkek, maddi ve duygusal açıdan; kadınsa cinsel ve zihinsel açıdan zayıftır-
birbirlerinin eksiğ ini tamamalarını beklerler ve sert çatışmalara gö mü lü rler. Tam hazzı hiçbir
zaman elde edemezler. Çü nkü kapladıkları yer bir kişinindir, iki kişinin değ il. Dö rt temel
sorunla karşılaşırlar: Var olma savaşı, cinsel kimlik savaşı, tatmin savaşı, gü ç savaşı.

Meksikalıların bir deyimi vardır: "Kurbağ a nasılsa ö yle taş da ö yledirlanır.". Bunun anlamı
bü yü k sorunun kendisi gibi geniş bir çö zü me ihtiyacı olduğ udur. Bu dö rt temel sorundan
biriyle boğ uşan danışanlar, onları birleştiren nevrotik bağ ları kabul edip kendileriyle cesurca
yü zleşmeye hazırlarsa ve mü kemmel bir çiftin rastgele oluşmadığ ını ve bir sanat eseri
geliştirmek için uygulanan enerjinin uygulanması gerektiğ ini anlamışlarsa, onlara birbirini
takip eden altı gü nü bir seri psikobü yü performası gerçekleştirmeye adamalarını ö neriyorum.
1.Var olma savaşı

"Anne babam bana ihtiyaç duyduğ um ilgiyi gö stermedi, bana değ er vermediler, bu
nedenle bir Ben oluşturamadım. Kim olduğ umu ya da nasıl olduğ umu bilmiyorum. Kendimi
boş hissediyorum. Değ ersizim. Kendimi sana tamamen teslim edeceğ im çü nkü kendi kendimi
tasdik etme yetisine sahip değ ilim. Sen dü nyamda var olan tek şeysin. Mutluluğ um senin
ellerinde." Bö yle biri canlı bir kapandır, bir bebek endişesiyle eşinden sü rekli olarak şunu
duymak ister: "Yaşıyorsun! Varsın!" Kendini boş hisseden bu varlık, kendini boş hisseden
başka bir varlığ ı bulur. Eğ er ilki pasifse: "Kendimi sana teslim ediyorum! Sen Ben’im
olacaksın!" İkincisi aktiftir: "Kabul ediyorum: Senin sayende varlığ ımı doldurup biri olduğ umu
hissedeceğ im! Senin idealindekine dö nü şeceğ im!"

Başlangıçta biri hayranlık duyar ve diğ eri bu hayranlığ ı kabul eder. Mü tevazı olan gururlu
olanı yavaş yavaş manipü le eder ve sonunda tamamen yö netir. Ve bir gü n, yeterli gü veni
geliştirdiğ inde idolü nü n ü stü nde durduğ u sü tunu kırar ve dü şmesini sağ lar. "Şimdi ben senim,
sen bensin. Ve bundan dolayı seni hor gö rü yorum. Benim hayranlığ ımı hak eden bir başkasını
bulacağ ım."

Eğ er danışanlar bu durumdalarda onlara şu performansı ö neriyorum:

Pazartesi: Erkek, bir erkek çocuğ u gibi giyinecek (en fazla 7 yaşında bir çocuk) ve ö yle konuşup
ö yle davranacak. Karısı olgun bir kadını canlandıracak, boynunda erkeğ in annesinin fotoğ rafını
taşıyacak. Ona tü m gü n sevgi dolu bir kadının oğ luna davrandığ ı gibi davranacak: Okşayacak,
sevdiğ i yemekleri yedirecek, gü zel yö nlerini ve erdemlerini sö yleyecek, ihtiyaçlarını giderirken
yanında olacak, onu gezmeye gö tü recek (giysilerini değ iştirmeden), onunla oynayacak ve yine
oynadıkları karakterden çıkmadan birlikte yan yana, sevişmeden uyuyacaklar.

Salı: Kadın, kız çocuğ u kılığ ına girecek (en fazla 7 yaşında bir çocuk) ve ö yle konuşup, ö yle
davranacak. Kocası olgun bir erkeğ i canlandıracak, boynunda kadının babasının bir fotoğ rafını
taşıyacak. Tü m gü n centilmen bir erkek kızına nasıl davranırsa ona ö yle davranacak: Okşayacak,
sevdiğ i yemekleri yedirecek, gü zel yö nlerini ve erdemlerini sö yleyecek, ihtiyaçlarını giderirken
yanında olacak, onu gezmeye gö tü recek (giysilerini değ iştirmeden), onunla oynayacak ve yine
oynadıkları karakterden çıkmadan birlikte yan yana, sevişmeden uyuyacaklar.

Çarşamba: Her ikisi de çocuk kılığ ına girecek, tü m gü n oynayacak ve yaramazlıklar yapacaklar, el
ele tutuşup sinemaya bir çocuk filmi seyretmeye gidecekler, sadece tatlı yiyecekler ve yine
oynadıkları karakterlerden çıkmadan birlikte yan yana, tatlılıkla, sevişmeden uyuyacaklar.

Perşembe: Her ikisi de yetişkin kılığ ına girecekler. Erkek (kadın gibi) annesinin kılığ ında, kadın
(erkek gibi) babasının kılığ ından onların taklidini yaparak hatalarını ve sınırlamalarını
canlandırarak tü m gü nü geçirecekler. Gece ayrı uyuyacaklar.

Cuma: Artık kılık değ iştirmeyecekler ve tü m gü n birbirleriyle konuşmayacaklar. Zamanı ve


yemek masasını sessizlikle paylaşacaklar. Gece olduğ unda soyunup birbirlerini okşayacaklar. Erkek
oturacak ve kadın karşısına geçip ona sarılacak. Penis vajinaya girecek. Bö yle birleşmiş halde kalıp,
hareket etmeyecekler. Seslerini birleştirerek ikisi aynı anda şu metni okuyacaklar: "Bana gü ven.
Beni  yargılamanı, kıyaslamanı istemiyorum artık, eşsiz olduğ umun farkına var. Ve varlığ ımın en
derininde hiç kimseyi taklit etmeyen, sadece senin gö rebileceğ in biri var, çü nkü ben hep beklediğ in
kişiyim. Şimdi karşımda tü m sırlarını açmanı istiyorum çü nkü ben de sana karşı sır
saklamayacağ ım. Ben ö lü ydü m, beni canlandıran sen oldun. Beni tanıyarak kendime gö rü nmemi
sağ ladın, artık beni olduğ uma inandırdıkları kişi olmayacağ ım. Açılan tek bir çiçek gibi yanyanayan
yana Bilinç sınırlarımızı ilerleterek yayılacağ ız."

Cumartesi: Ailelerini ve arkadaşlarını evlenme merasimlerine davet edecekler (zaten evlilerse,


yeni evlenme merasimlerine) ve onları bir çift kelepçeyle bileklerinden birbirlerine bağ lı, çıplak
halde, bü tü n doğ allıklarıyla giyinik gibi davranarak karşılayacaklar. Samimi ve az kişinin katıldığ ı
bir merasim olacak, birlikte seçtikleri bir kişi onlara evlilik anlaşmasını -– bu anlaşmayı 4.
maddeden sonra bulabilirsiniz- okuyacak ve işaret parmaklarından akıttıkları kanla
imzalayacaklar.

2.Cinsel kimlik savaşı

Kadın erkekliğ i keşfetmeye bü yü k heves duyuyor. Erkek dişiliğ ini ortaya koymak istiyor.
Kadın aslında bilmediğ i bir dişiliğ i taklit ediyor çü nkü erkeksi bir annesi olmuş. Erkek
bilmediğ i bir erilliğ i taklit eder çü nkü babası zayıf ya da uzakmış. Onu annesi,
anneannesi/babaannesi ya da başka bir kadın akrabası eğitmiş. Zaman geçtikten sonra
maskelerini çıkaracaklar ve kadın erkek gibi, erkekse kadın gibi davranmaya başlayacak.
Kadın canının istediğ ini yaptığ ında, erkek pasifliğ i ardına saklanacak. Kadın zamanla cinsel
açıdan soğ uklaşacak ve erkek her seferinde daha zor erekte olacak. Her ikisi de arzularını
kaybedecek. Birlikte hareket edebilmeleri için kadının ona duyduğ u saygıdan kurtulması
gerekirken, erkek ona karşı saygısını yitirilirse iktidarsızlığına devam edecek. Eğ er danışanlar
bu durumdalarsa onlara şu performansları ö neriyorum:

Pazartesi: Kadın, kız çocuğ u kılığ ına girecek (en fazla 7 yaşında bir çocuk) ve ö yle konuşup, ö yle
davranacak. Kocası olgun bir kadını canlandıracak, boynunda kadının annesinin bir fotoğ rafını
taşıyacak. Tü m gü n erkeksi bir kadın kızına nasıl davranırsa ona ö yle davranacak: Fazla
okşamayacak, hızlıca yedirecek, dişiliğ ini yeren eleştiriler yö neltecek, ihtiyaçlarını giderirken
yanında olacak, onu bovling oynamaya gö tü recek (giysilerini değ iştirmeden) ve yine oynadıkları
karakterden çıkmadan ayrı uyuyacaklar.

Salı: Erkek, bir erkek çocuğ u gibi giyinecek (en fazla 7 yaşında bir çocuk) ve ö yle konuşup, ö yle
davranacak. Karısı olgun bir erkeğ i canlandıracak, boynunda erkeğ in babasının fotoğ rafını
taşıyacak. Onu tü m gü n kadınsı bir erkeğ in oğ luna davrandığ ı gibi davranacak: Gü zel gö rü nsü n diye
saçını taracak, evi temizlemesinde kendisine yardım etmesini sağ layacak, işlek bir caddeye vitrin
bakmaya gö tü recek (giysilerini değ iştirmeden), birlikte bebeklerle oynayacaklar ve yine
oynadıkları karakterden çıkmadan birlikte yanyanayan yana, tatlılıkla, sevişmeden uyuyacaklar.

Çarşamba: Her ikisi de çocuk kılığ ına girecek, tü m gü n oynayacak ve yaramazlıklar yapacaklar, el
ele tutuşup sinemaya bir çocuk filmi seyretmeye gidecekler, sadece tatlı yiyecekler ve yine
oynadıkları karakterlerden çıkmadan birlikte yanyanayan yana, tatlılıkla, sevişmeden uyuyacaklar.

Perşembe: Her ikisi de yetişkin kılığ ına girecekler. Erkek (kadın gibi) karısının giysilerini, kadın
(erkek gibi) kocasının giysilerini giyecek; birbirlerinin taklidini yaparak, hatalarını ve
sınırlamalarını canlandırarak tü m gü nü geçirecekler. Gece ayrı uyuyacaklar.

Cuma: Artık kılık değ iştirmeyecekler ve tü m gü n birbirleriyle konuşmayacaklar. Zamanı ve


yemek masasını sessizlikle paylaşacaklar. Gece olduğ unda soyunup birbirlerini okşayacaklar. Kadın
çö melecek ve erkek sırtına yapışıp içine girecek. Bö yle birleşmiş halde kalıp hareket etmeyecekler.
Seslerini birleştirerek ikisi aynı anda şu metni okuyacaklar: "Varlığ ından çok memnunum.
Bedenimi ve ruhumu senin sayarak aynı anda, bir eser yapar gibi, ortak bir orgazmda erimeyi
umarak bana teslim olmanı istiyorum. Kutsal hayvanlığ ını yoğ unlaştırmanı ve beni onun tek
hedefine dö nü ştü rmeni istiyorum. Mü kemmel olmayan yanlarımın ö tesinde kutsal mü kemmelliğ in
gü zelliğ ini hissetmeni istiyorum çü nkü mü kemmel insanlığ ın projesi bizim yumurtalıklarımız ve
testislerimizde. Sarılmalarımızın hazzı çocuklarımızda yoğ unlaşacak ve bizi inşa edenler onlar
olacaklar; birbirimize teslim olalım ki sayısız evlatlar galaksilleri doldursun. Sen, bilgimin ve
gizemimin tamamısın. Sen, hazzımın zirvesisin. "
Cumartesi: Ailelerini ve arkadaşlarını evlenme merasimlerine davet edecekler (zaten evlilerse,
yeni evlenme merasimlerine) ve onları bir çift kelepçeyle bileklerinden birbirlerine bağ lı, çıplak
halde, bü tü n doğ allıklarıyla giyinik gibi davranarak karşılayacaklar. Samimi ve az kişinin katıldığ ı
bir merasim olacak, birlikte seçtikleri bir kişi onlara evlilik anlaşmasını -– bu anlaşmayı 4.
maddeden sonra bulabilirsiniz- okuyacak ve işaret parmaklarından akıttıkları kanla
imzalayacaklar.

3.Tatmin savaşı

İkisi de birleşmekarışım olmadan aşk olmadığ ına inanıyorlar. "Birlikte tek bir varlığ a
dö nü şmemizi istiyorum." Anneleri onları yeterince emzirmemiş. Doya doya sü t emememişler.
Onlar maddi ve manevi olarak bakılmayı bekleyen sö zde yetişkinler. "Bana gö z kulak ol. Acı
çekmememi sağ la. Sağ lığ ımı ve rahatımı sen sağ la." Aslında bir kadın ya da bir erkekle çift
oluşturmak istemezler, anne ya da baba ararlar. Zayıflığ ını saklamak için kendini
gerçekleştirmiş bir yetişkin taklidi yapan, hü srana uğ ramış başka bir bebeğ in belirmesi fazla
sü rmez. "Meme emmem şart değ il, bunu ispatlamak için senin uğ runda kendimi feda
edeceğ im ve ideal anne/babana dö nü şeceğ im. Her istediğ ini ne zaman istersen vereceğim
ama bir şartla; hiç bü yü meyeceksin. Seni koruyacağ ım ve sana iyi bakacağ ım, yetişkin olmaya
başladığ ın an derin bir depresyona dü şeceğim çü nkü işlevimi yitirmiş olacağ ım. Sadece sana
bakarsam var olduğ umu hissediyorum. Sakın değ işme." Sorun çocuk rolü nü ü stlenmiş kişinin
anne / baba rolü nü yapmaya başlamasıyla patlar. Tahtını kaybetmiş olan zayıf dü şer,
hastalanır, korkunç bir kaza geçirir ya da iflas eder. Biri bü yü rken diğ eri kü çü lecektir.

Bu kişiler dipsiz bir kuyudurlar, isteklerinin sonu gelmez. Diğerinden sü rekli daha fazlasını
isterken onu asla tatmin edemeyeceğ ini gö sterir. O da bunu yapamadıkça acı çeker; aslında
aradığ ı sevilmek değ il mü teşekkir etmektir. Ama durmadan isteyen, asla tatmin olamadığ ı için
asla mü teşekkir olmaz. Eğ er danışanlar bu durumdalarsa, kendilerine şu performans serisini
ö neriyorum:

Pazartesi: Tü m gü n boyunca kadın sağ gö zü bandajlı ve sağ kulağ ı tıkalı gezecek, ayrıca sağ kolu
sabitlenmiş ve sağ ayağ ı eşinin sol ayağ ına sıkıca bağ lanmış olacak. Erkeğ in sol gö zü bandajlı, sol
kulağ ı tıkalı, sol kolu sabitlenmiş ve sol ayağ ı eşinin sağ ayağ ına sıkıca bağ lanmış olacak. Bu şekilde
yemek yapmanın ve yemenin, çamaşır yıkamanın, ihtiyaçlarını gidermenin ve çalışmanın yolunu
bulmaları gerekecek. Bö yle bağ lı hâ lde uyuyacaklar.

Salı: Kadın hep aynı gö zü ve kulağ ı kapalı, bir yerden bir yere -–evde ya da dışarıda- sadece
erkeğ in sırtında gidecek. Gece sevişecekler, adam kadının ü stü nde olacak. Kadın ö lü gibi hareketsiz
kalacak.

Çarşamba: Erkek hep aynı gö zü ve kulağ ı kapalı, bir yerden bir yere -–evde ya da dışarıda-
sadece kadının sırtında gidecek. Gece sevişecekler, kadın adamın ü stü nde olacak. Kadın ö lü gibi
hareketsiz kalacak.

Perşembe: Birlikte ü ç defa banyo yapacaklar. İlki sabah altıda, ikincisi akşam altıda ve sonuncusu
gece yarısı on ikide. Şunu her banyoda tekrarlayacaklar: Kü vetin içinde ayakta, birbirlerinin
başından aşağ ı beşer litre sü t dö kecekler. Bu otuz şişeyi boş bir çuvala koyup gü n doğ madan bebek
giysilerine bü rü nü p şehir dışında bir yere gö mmek ü zere gö tü recekler, ü stü ne otuz tane zambak
ekecekler.

Cuma: Gü n boyu aralarında hiç konuşmayacaklar. Zamanı ve yemeklerini sessizlik içinde


paylaşacaklar. Gece olduğ unda birbirlerini soyup okşayacaklar. Yatakta yü z yü ze bakarak yan yana
yatacaklar erkek kadının içine girecek. Bö yle birleşmiş halde kalacaklar, hiç hareket etmeyecekler.
Seslerini birleştirip aynı anda, ezberledikleri şu metni okuyacaklar: "Seni olduğ un gibi kabul
ediyorum. Senin kelimelerin benim kelimelerim, senin arzun benim arzum, senin hayatın benim
hayatım. Sen içimde değ ilken yü rü yen bir taştan ibaretim. Bana ait olan her şey denize akan bir
nehir. Doğ duğ umdan beri seni arıyordum, sen benim derinlerimde uyuyan geleceğ imdin. Şimdi
seni bulunca kendimi buldum. Seni dü şü ndü ğ ü mde beni dü şü ndü ğ ü nü hissettiğ imde senin de
hissettiğ ini, arzuladığ ımda sebebinin senin de beni arzulaman olduğ unu biliyorum. Sadece sen
içimde yaşarken yaşıyorum."

Cumartesi: Ailelerini ve arkadaşlarını evlenme merasimlerine davet edecekler (zaten evlilerse,


yeni evlenme merasimlerine) ve onları bir çift kelepçeyle bileklerinden birbirlerine bağ lı, çıplak
halde, bü tü n doğ allıklarıyla giyinik gibi davranarak karşılayacaklar. Samimi ve az kişinin katıldığ ı
bir merasim olacak, birlikte seçtikleri bir kişi onlara evlilik anlaşmasını -– bu anlaşmayı 4.
maddeden sonra bulabilirsiniz- okuyacak ve işaret parmaklarından akıttıkları kanla
imzalayacaklar.

4. Güç savaşı

Kimin kime sahip olduğ u bir ilişkinin %90’ını oluşturur... İkisi de çocukluklarında kendileri
olma şansına erişememişler, baskıcı anne babalarının olmalarını istediğ i kişiler olmaya
zorlanmışlardır. Derin bir diğ erini yenme isteğ iyle bü yü mü şlerdir. Ama bunu başarmaları
halinde eşlerine karşı ilgilerini yitirecek ve uzaklaşacaklardır.

Boyun eğmesi istenen şö yle der: "İtaat etmek, beni yö nlendirmene karşı koymadan, anne
babamın yaptığ ı gibi hep senin emretmene, karar vermene izin vermek isterdim. Ama ne bunu
yapamam ne de gerçekten istiyorum. Eminim ki bunu yaparsam bana olan ilgini yitireceksin.
Bu nedenle sen kö pü rsen de bağımsızlık naralarıma devam edeceğ im. Bazen beni rahat
bırakman için intiharla tehdit edeceğim. Tü m hakaretlerine rağ men senden ayrılamam. Kendi
kendimi zincirlediğ im gaddar bir oyunun içindeyim."

Diğ erini tutsak ve buyruğ u altında tutan şö yle der: "İlişkide birinin yö netmesi gerekir, bu
rolü ben ü stleneceğ im, çü nkü çocukluğ umda sü rekli boyun eğmek zorunda kaldım. Anne
babamın yanında hiç yorum yapamadım, zevklerimi tatmin edemedim ya da baş
kaldıramadım. Artık sen varsın, zayıf ve korkaksın, bu durumdan faydalanıp sana aynen bana
davrandıkları gibi davranacağ ım."

Bu zayıf kişinin içinde kocaman bir yenme arzusu barınmaktadır, buna karşılık yö neten
gü vensizdir ve kendine gü çlü olduğ unu gö stermesinin tek yolu yö netmektir. Yö netilen yavaş
yavaş ö zgü rleştikçe, yö neten -–ayrılma korkusundan- imtiyaz vermeye başlar ve bö ylece
roller değ işir. Eğ er danışanlar bu durumdaysa, onlara şu performans serisini ö neriyorum:

Pazartesi: Tü m gü n boyunca erkek boynundan "SAHİP" yazılı bir kartla dolaşarak eşine canının
istediğ i gibi; mantıklı, saçma ya da nefret uyandırıcı emirler yağ dıracak. Kadın boynunda "KÖLE"
yazılı bir kartla bu emirlere karşı gelmeden itaat edecek. Geceleyin, cinsel birleşmeyi erkek istediğ i
gibi organize edecek.

Salı: Tü m gü n boyunca kadın boynundan "SAHİP" yazılı bir kartla dolaşarak eşine canının
istediğ i gibi; mantıklı, saçma ya da nefret uyandırıcı emirler yağ dıracak. Erkek boynunda "KÖLE"
yazılı bir kartla bu emirlere karşı gelmeden itaat edecek. Geceleyin, cinsel birleşmeyi kadın istediğ i
gibi organize edecek.
Çarşamba: Çok işlek caddeleri seçerek gezmeye çıkacaklar. Erkek bir tekerlekli sandalyede
oturuyor olacak ve kadın sandalyeyi itecek. Kadına hakaret edecek, yü ksek sesle emirler verecek,
kadın karşılık vermeden itaat edecek.

Perşembe: Tekrar birlikte gezmeye çıkacaklar, yine işlek caddeleri seçecekler. Bu sefer kadın
tekerlekli sandalyede oturacak ve sandalyeyi eşi itecek. Erkeğ e hakaret edecek, yü ksek sesle
emirler verecek ve adam bunları karşılık vermeden yerine getirecek.

Cuma: Gü n boyu aralarında hiç konuşmayacaklar. Zamanı ve yemeklerini sessizlik içinde


paylaşacaklar. Gece olduğ unda birbirlerini soyup okşayacaklar. Ayakta ikisinin çıplak bedenini de
tamamen gö steren bir aynanın karşısında erkek kadının içine girecek. Bö yle birleşmiş halde
hareketsiz kalacaklar. Seslerini birleştirerek aynı anda daha ö nceden ezberledikleri şu metni
okuyacaklar: "Her şey doğ ar, bü yü r ve dö nü şü r. Hiçbir zaman aynı yerde ya da aynı kişiler değ iliz.
Arzularımızı sağlığın iyiliğ ine kısıtlayıp kalıcı bileşmeyi kaçamak olanda bulacağ ız. Geçici ve az
ö nemli şeyleri eleyerek özgürlüğe kavuşacağ ız. Hiçbir şey bizi yaratıcı enerjiden ayırmasın diye
kendimizi kimliğ imizle tanımlamaktan vazgeçerek birleşmeyi başaracağ ız. Kendimiz ö lü p tekrar
doğ acağ ız."

Cumartesi: Ailelerini ve arkadaşlarını evlenme merasimlerine davet edecekler (zaten evlilerse,


yeni evlenme merasimlerine) ve onları bir çift kelepçeyle bileklerinden birbirlerine bağ lı, çıplak
halde, bü tü n doğ allıklarıyla giyinik gibi davranarak karşılayacaklar. Samimi ve az kişinin katıldığ ı
bir merasim olacak, birlikte seçtikleri bir kişi onlara şu evlilik anlaşmasını okuyacak ve işaret
parmaklarından çıkardıkları kanla imzalayacaklar:

EVLİLİK ANLAŞMASI

"Olgun ve dengeli bir çift oluşturacağ ız. Birbirine zıt fikirler ve inançlara sahip olsak bile saygının
değ erini kavrayıp sessizliğ i bile paylaşmayı bilerek hayırlı bir anlayış geliştireceğ iz. ‘Aşk’ı bahane
edip diğ erinin varlığ ını olduğ u şeyden çıkarmaya çalışmayacak ya da içimizdeki boşluğ u doldurmak
için gıdaya dö nü ştü rmeyeceğ iz. Çocukça olan birbirine karışma arzusunu yok edip diğ erinin
kalbinde mü mkü n tü m sevgi çeşitlerini -– kendine, arkadaşlarına, tü m insanlığ a, gezegene, evrene,
maddede yaşayan kutsal enerjiye olan sevgi- geliştirmesine imkâ n tanıyacağ ız. Her tü rlü arzu
sınırlandırmasından ya da kö rü klenmesinden ö zgü rleşeceğ iz. Sahip olma duygusundan kurtularak
hazzı deneyimleyeceğ iz. Birbirini tamamlama ve ortaklık etme davranışlarını geliştirecek ve
birbirimizden faydalanmayı bir kenara bırakacağ ız. Ekonomik olarak bağ ımsız olacak, bir iş ve bir
yer paylaşacağ ız ama bunu yaparken ö zel bir yer de saklayacağ ız. İhtiyaç olduğ unda birbirimize
destek olacağ ız; bağ lılığ ın anlamını sonunda ö ğ reneceğ iz."

78. ANLAŞILMAYAN AĞLAMALAR


Bazılarının, dü nyamızın sınırlandırmaları gö zö nü ne alınarak, hiçbir eksiğ i yoktur. Aşk
hayatları, sağ lıkları ve ekonomik durumları iyi gitmektedir, ama buna rağ men arada bir
sebebini bilmedikleri bir kedere kapılır ve ağ larlar. Beynimiz, çocukluk dö neminde, duygusal
bir ayna vazifesi gö rebilir; başta annenin hisleri, bü yü dü kçe hem anne hem de babanın, dede
ya da bü yü k annelerin ya da herhangi bir yakının hislerini kopyalayabilir. Bu duygular
hafızanın derinine kazınırlar ve zaman zaman su yü zü ne çıkmaya eğ ilimlidirler. Bu anlaşılmaz
ü zü ntü ler bizim değ ildir v.... Ve sembolik bir şekilde bunları sahiplerine geri gö nderebiliriz.

Herhangi bir nesne alıp gö zyaşımıza (ağ lamadığ ımız durumda tü kü rü ğ ü mü ze) bulamamız ve bir
hediye paketine “‘bu senin, bana ait değ il”’ yazan bir kartla birlikte sorununu yansıttığ ımızı
dü şü ndü ğ ü mü z yakınımıza gö ndermemiz yeterlidir. Bizi saran kederin kime ait olduğ unu
bilmediğ imiz durumlarda ağ ladığ ımız ya da kederlendiğ imizde şekerli sü t bulunan bir biberon
içmek rahatlatıcı olabilir.

79. SEBEPSİZ BUNALIMA DÜŞME YA DA SÜREKLİ SIKINTI ( VE ve DOĞUM


MASAJIoğum masajı)

Hamileliğ inyatın başlangıcında hayathamilelik bir sevinç patlaması olarak gelir. Eğ er anne
baba yü ksek bir Bilinç geliştirememişse ruhaniî sınırları ve bedensel kusurları bu yü ce
mutluluğ a korkunç bir acı karıştırabilirler. Cenin oluşumunun ilk saatlerinde çevresini
oluşturan bu havayı emerek (bunlar sadece maddi katkılar değ il psikolojiktir aynı zamanda)
anne babasının travmalarını kendinin yapar.

Hamile kalan kadının farklı sebeplerle hayatının o dö neminde anne olmak istememesi ve
kendini kuşattığ ını hissettiğ i bu ceninden kurtulmak için başarısız denemelerde bulunması ya
da ö lü doğ masını arzulaması, ceninin geliştiğ i aylar boyunca bunaltıcı bir doğ urma reddi
deneyimi yaşamasına neden olur. Bu arada doğ acak varlık hü crelerine var olmama, ö lme, yok
olma emrini kazır. Doğ um çoğ unlukla bü yü k acılarla gerçekleşir. (Pprematü re, zekâ geriliği,
boğ ulma, ters dö nmü ş, gö bek bağ ınca boğ ulmuş vs.). Sevgiyle beklenmenin ve mutlulukla
doğ urulmanın ne demek olduğ unu bilmeden bü yü r. Annesinin yok etme arzusu onda emre
dö nü şü r. Bilinçaltı şü rekli olarak şunu hissettirir: "Var olmaya hakkın yok, sen kimse değ ilsin;
yok olmalısın.". Anne karnında geçirdiğ i sıkıntılı gelişim sü reci, doğ um ve emzirme
deneyimleri gü ndelik yaşamını açıklanamaz bir acıya dö nü ştü rü r.

Forsepsle doğ anlar yaşamlarını bü yü k engellere karşı savaşarak geçirecek, yaptıkları her
şey için bunaltıcı derece çaba sarfetmeleri gerekecek, kendi kendilerine yardım etmek onlar
için imkâ nsız olacak, durmadan yardım isteyecek ve bu yardıma ulaştığ ında bü yü k
rahatsızlıklar duyacak.

Sezeryanla doğ mak çocuk için bü yü k hayal kırıklığ ı sebebidir. Vajinadan son şefkatli
dokunuşu almayacaktır, dü nyaya kendi doğ ma isteğ iyle ve annesinin onu doğ urma arzusuyla
gelmek yerine sanki bir tü mö rmü ş gibi vü cuttan ayrılarak gelecektir. Daha sonra ö zgü ven
eksikliğ inden aradığ ı sevgiyi bulma gü çlü ğ ü çekerek yaşar. Kendini gü zel sonuçlar almaya
hazırlayacak ancak sonuçta kendini haklarından mahrum bırakılmış hissedecek ve sü rekli
hayal kırıklığ ı yaşayacaktır. Başlangıç noktasına geri dö nmesi gerekir çü nkü o noktada bir
şeylerin eksik kaldığ ını hissetmektedir.

Ceninin, onu hep gö ğ sü nde saklamak isteyen bir annenin sorunlarının kurbanı olması ve
bu nedenle doğ ru bir doğ um pozisyonu alamaması durumunda (makat geliş ya da ters
doğum yani bebeğ in ters durması) daha sonra ergin yaşa geldiğ inde, amaçlarını geçmişe
kanalize ederek yö nü nü bulmakta gü çlü k çeker, sü rekli bir gerileme hissi içindedir ve aile
kapanına her geçen gü n daha fazla bağ lıdır. Umutsuzca kendisine olmak istedikleri şey için
eksik olanı gö stecek gü çlü bir kişi arayışında olacaktır.

Prematüre doğ an çocuk rahimden henü z çıkmaya hazır olmadığ ından kendini atılmış
hisseder. Anne babası arasındaki anlaşmazlıklar bedenini bir savaş meydanına
dö nü ştü rmü ştü r. Doğ umu aile bireyleri arasındaki zehirli ilişkiyi gü n yü zü ne çıkarır. Kadın en
başında bu adamdan hamile kalmak istememiştir ve istenmeyen bu gebelik için doğ al dü şü k
umar; bu gerçekleşmediğ inden bebekten olabildiğ ince erken kurtulur. Çocuk ü zgü n, duygusal
boşluk içinde bü yü r.

Bebek gününden sonra doğ arsa (mesela on aylık doğ muş olabilir) bunun sebebi fiziksel
ve duygusal travmalardır. Amniyotik sıvı azalmıştır. Rahmin kuruluğ u ve sıcaklığ ı bebeğ in
tenini kurutur. Diğ er taraftan fazla gebelik sü resi bebeğin kafasının bü yü mesine neden
olmuştur, bu da doğ umu zorlaştıracaktır. Bir duvara çarptığ ını hisseder. Bö yle doğ muş bir
bebek bü yü dü ğ ü nde kendini sü rekli tehdit altında hissedecektir ve çö zü mü olmayan ilişkilere
mahkû m olacaktır. Zor bir yaşamı seçmesi ve kendine haz almayı yasaklaması muhtemeldir.
İlişkilerinde eşlerini kendisine yardımcı olamamakla, kendisini gerçekleştirmesine izin
vermemekle suçlar.

Zor bir doğ umu işaret eden birçok durum vardır. Genelde çocuklar bu zorluklara sebebiyet
vermekle suçlanırlar: "Gö bek bağ ını boynuna doladın, fazla bü yü dü n, ters dö ndü n, çıkmak
istemedin, erken doğ maya karar verdin"..” Aslında anne, kendi doğ umunda travmalar
yaşamasına sebep olan aile sorunlarıyla sarsılmışken, çocuğ un pasifliğ ini ya da çalkantılılığ ını
tetikleyendir. Şö yle demelidir: "Gö bek bağını boynuna ben doladım çü nkü seni yok etmek
istiyordum; çü nkü anne olmaktan korkuyordum onun için çıkamayasın diye seni fazla
bü yü ttü m; hep benim olman ve dü nyaya değ il bana doğ ru ilerlemen için dö nmeni ben
sağ ladım; seni nasıl yetiştireceğ imi bilememekten korktuğ um için dokuz aydan fazla tuttum;
sana layık bir anne olamayacağ ımdan ve doğ ru baba adayını seçememiş olmaktan korktuğ um
için seni vaktinden evvel ittim"..”

Bu zorluklarla karşılaşmış, uyuşturucularla, yarı boğ ulmuş ya da saatlerce sü ren çabaların


ardından acıyla doğ muş bebekler anne sevgisi eksikliğ i duyacaklar ve ö mü rlerinin bü yü k
kısmını bunu arayarak geçireceklerdir. Geleceğ i tehditlerle dolu gö rü rler çü nkü doğ um
ıstzdıraplı olmuştur. Gizlice kurban rolü yaparak kendilerini gerçekleştirme umutlarını
başkalarının ellerine bırakacaklardır; başlarına gelen her şey onların isteğ i dışında
gelişecektir; anne cinsel organından doğ mak için bü yü k savaş verdiklerinden dolayı tü m
yaşamları bir savaşa dö nü şecektir, kendi gü çlü klerini kendileri yaratacaklardır, birçoğ u bir
parça toprağ a, kendilerini yaşamın saldırılarına karşı koruduğ una inanarak birkaç metre
karelik ezici kü pler olan odalarına bağ lı kalacaklardır; onları çok az şey tatmin eder, sü rekli
kendilerini başarısız, çirkin, kö tü , faydasız, beceriksiz, sevilmemiş ve yaşadıkları dü nyanın
onların ö lü ya da diri olmalarını umursamadığ ını hissederler. Aniden bir şeyler yapmak itkisi
hisseder, umutsuz denemeler gerçekleştirir -–rahimden çıkma denemelerinin aynı-, bitmek
bilmeyen uğ raşılara girer, korkunç yalnızlık hissinden kurtulamadan durmadan çalışırlar.
Zalimce terk edilmiş hissederek kendilerine yardım edecek birini ararlar, kendilerinin yardım
edebileceğ i ihtimalini hiç dü şü nmeyip mantıksız yardım taleplerinde bulunurlar. Memnun
olmadan ısrar ederler, gü venme yetilerini kaybetmişlerdir. Hiçbir şeye inanmazlar, hele de
kendilerine.

Danışana yukarıda anlatılanlardan biri gibi doğ duğ unu sö ylemenin ve mutluluğ un kendi
içinde olduğ unu anlatmanın faydası yoktur; ulaşması mü mkü n değ ildir çü nkü sö zlü olmayan
bir seri eylemler ve yaşanmışlıklar toplamı olan gerekli bilgiden yoksundur. Danışanın bu
ö zgü rleştirici bilgiye ulaşabilmesi için bir Doğum Masajına (jestin sevisine sunulmuş bü yü
gibi kelimelerin, danışana Doğ a’nın onun için hazırladığ ı normal bir gebelik, doğ um ve
emzirme dö neminde alması gereken bilgiyi sunduğ u psikobü yü ritü eli) ihtiyacı vardır. Bu
Bilinçlenmenin iki terapist (biri kadın, biri erkek) tarafından yö netilmesi çok ö nemlidir.
Burada terapist kelimesi yunan etimolojik kö kenine gö nderme yapar; "hizmet eden, birine ya
da bir şeye bakan kişi", gö nü llü lerden bahseder, hangi kü ltü rden gelirse gelsin, birini
iyileştirmenin iyileşmek anlamına geldiğ ini bilen kendini insanlığ ın hizmetine sunmuş
kişilerden bahsedilmektedir.

Anne baba rolü nü ü stlenecek kişiler, danışan ü zerinde çalışmadan aralarında buluşmalıdırlar.
Ö nceden tü m doğ al kokuları ve parfü m izlerini yok etmek için yıkanmalılar. Ayrıca nefes kokularına
yol açacak ağ ır yiyecek yemekten de kaçınmalılar; gü çlü kokular danışanın dikkatini terapistlerle
tatmin edici bir ileştişim kurmalarını engelleyecek şekilde dağ ıtabilirler; duyu organları beyne bilinç
dışı bilgiler gö nderirler ö yle ki, gö rdü ğ ü mü zü sandığ ımızdan daha fazla gö rü r, kokladığ ımızı
sandığ ımızdan daha fazla koku alır, duyduğ umuzu sandığ ımızdan daha fazla işitiriz. Bir renk, bir
koku, şekil, bir gü rü ltü beynimizde bazı anıları, mesajları, muazzam bü yü klü kte olay ö rgü lerini
harekete geçirebilir. İşte bu nedenden dolayı terapistler sü s eşyası taşımamalıdır (yü zü k, bilezik,
broş, saat vs). Onları belirli bir dö nemle, moda akımı, ekonomik dü zey, zevklilik ya da zevksizlikle
ilişkilendirilebilecek giysiler giymemeleri de şarttır. Erkek terapist tercihen beyaz bir pantoalon ve
gö mlek giymeli, kadın siyah renkte tek parça basit ve geniş bir giysi giymelidir. Bu giysilerin gü çlü
bir koku taşımamaları için tö renden ö nce yıkanmaları gerekir. Kadın ve erkek sarılmalı ve gö ğ ü s
kafeslerini birleştirerek, birbirlerinin kalp atışlarını duyarak ve nefes alışverişleri uyum kazanana
kadar kontrol ederek uzun zaman geçirmelidirler. O zaman, biri sev diğ eri gi hecelerini sö ylemeye
başlayacak, seslerini dü zenleyecek, gırtlak ve burundan gelen rezonansları yok edecek ve
gö ğ ü slerini bu eylemin temeline dö nü ştü rerek hoşa giden bir sese ulaşacaklar; aynı kü çü k bir
çocuğ u sakinleştirmek için çıkarılan ses gibi.

Masajın gerçekleştirileceğ i yer (buraya çıplak ayak girilmeli) çok az eşyalı, duvarlarında sü s ya
da tablo olmayan temiz bir oda olmalı; danışanın dikkatini kendine vermesinden alıkoyacak hiçbir
şey olmamalı. Artık çift hazır olduğ una gö re danışan çağ rılmalı. Danışandan, onu ü rkü tmemek için
bir çocukla konuşulan ses tonuyla erkek terapistin elini tutmasını ve ona şö yle demesi istenir: "Bu
tö ren sü resince babam (adı ve soyadı)’nıyı temsil etmeni kabul ediyorum.". Terapist ona şu cevabı
verecek: "Bu tö ren sü resince baban olacağ ım.". Ardından danışan kadın terapistin elini tutacak ve
şö yle diyecek: "Bu tö ren sü resince annem (adı ve soyadı)’nı yı temsil etmeni kabul ediyorum.".
Terapist ona şu cevabı verecek: "Bu tö ren sü resince annen olacağ ım.".

Terapistler danışanın karşısında ayakta duracaklar, her birinin ayağ ı ucunda danışanın
ö fkelenmesi halinde vuracağ ı yastıklar olacak. Danışandan onlarla ilgili sö ylemek istediğ i her şeyi
sö ylemesini, ö fkesini, acısını, nefretini, tiksintisini, sevilme ihtiyacını dışa vurmasını isteyecekler. Bu
şikâ yetlerin duygusal tahribatı tamir etmeye yetmediğ ini fark edince ebeveynlerini ö lü me mahkum
etmesini isteyecekler. Danışanın anne babasını kurşun sıkarak ya da bıçak darbeleriyle ö ldü rme
taklidi yapmaması çok ö nemli, bunu tam yetkiyle onlara şunu sö yleyerek yapmalıdır: "Sizin
gibilerin, hafızamda bile yaşamaya hakkı yok! Ö lü n!" Danışan bu cü mleleri sö yledikten sonra
terapistler kendilerini dü şmeye bırakır ve yerde, gö zü kapalı yatarlar. Danışan onların karşısında
diz çö kmü ş hâ lde hislerini dile getirmelidir. Terapistler sö ylemek istediğ inin tamamını sö ylediğ ini
anladıklarında hep bir ağ ızdan tok, alçak ve kibar bir sesle şunları sö ylemeliler: "Sana yaptığ ımız
kö tü lü kler istemsizdi, bize yapılan kö tü lü kler sebep oldu. Bizi ortadan kaldırmayı başarabildiğ ine
gö re seni kendine ulaşmaktan men eden engelleri aşacak gü ce de sahipsin. Bizi ö ldü rerek, bizim
sana bir yaptırım olarak uyguladığ ımız şekil bozucu kalıbı kırarak eski kişiliğ ini de ö ldü rmeye
başlamış oldun. Olduğ unu sandığ ın kişi olmayı bırakıp gerçekten olduğ un kişiye dö nü şeceksin. Sana,
az da olsa, elimizden geleni verdik. Hatalarımıza rağ men bizim sayemizde doğ dun; sana verdiğ imiz
acılar sayesinde bü yü yebildin ve bu ö zgü rleşme anına ulaşabildin. En bü yü k erdemlerden birini yap;
bizi affet. Eğ er bizi affetmezsen çocuksu ısrardan hiçbir zaman kurtulamayacaksın. Kalbindeki
sınırsız sevgiyi kabul et. Bize duyduğ un nefret sadece karşılıksız olduğ unu sandığ ın sevgiden
kaynaklanır. Ama biz, aynı senin gibi, anne babalarımız yani senin dedelerin yü zü nden aşk ve Bilinç
duygularını yansıtamayan bir zırha bü rü ndü rü ldü k. Ve bu acı vericidir. Nesiller boyu zarar veren bir
acı. Şimdi aynı bizim yaptığ ımız gibi, bizi affetmenin yanında acı bize. Çocuklarımızın sevgisinden
mahrum kalmak derin bir keder uyandırır. Ayrıca ailenin çektiğ i acıların farkına var, her ne kadar
haklı olsan bile, bizim istediğ imiz gibi olmayarak bize sınırlarımızı ve kendimizi gerçekleştirme
eksikliğ imizi gö sterdin. Acı, ö fkeli ve tatsız bir karşılık verdik, bir dü dü klü tencereden farkımız
yoktu; bastırılmış fikirlerle, duygularla, arzularla ve ihtiyaçlarla doluyduk. Bu başarısız
hayatlarımıza acıdığ ına gö re bize yaşattığ ın bu acılar için ö zü r dilemeyi bilmelisin.". Danışan "beni
affedin"le biten "sizi affediyorum" demeyi başardığ ında terapistler ona şu ö neride bulunacaklar:
"Olmamızı arzuladığ ın gibi doğ mamızı sağ la.".

Danışan anne ya da babasından başlayarak onları ayağ a kaldırmalı ve onları nasıl tasavvur
ettiğ ini sö ylemelier. Herkes bunu farklı bir şekilde yapar, ö rneğ in: "Sen baba çocukluğ um boyunca
hep yanımda olacaksın, bana gü ven duygusu verecek, gelişimimle ilgileneceksin, yaşamın yü ce
sonuçları olduğ u fikrini dile getirerek hoşlandığ ım şeylerin ve rü yalarımın odağ ına dö nü şeceksin;
seni kendinle barışık, aklını yeni bilgilere açık gö rmek istiyorum, zorluklara cesaretle gö ğ ü s
germeni, kendimi zayıf hissettiğ imde kucağ ına almanı ve kendimi hazır hissettiğ imde ö zgü rce
eyleme geçmeme izin vermeni istiyorum. Dikkatli olmanı ve ilerlemelerimler gurur duymanı
istiyorum, bana asla veremeyeceğ in şeyler için sö z vermeni istemiyorum, korkularımı yenmeme
yardımcı olmanı istiyorum, adil olmanı ama otoriter olmamanı istiyorum; beni şefkatle kucaklamanı,
bildiklerini ö ğ retmeyi gö rev edinmeni, kö r itaatle bir şeylere mecbur etmeni değ il beni tatlılıkla razı
etmeni istiyorum. Kendini çalınmış hissetmeden seni içime çekmemeemmeme, iyi yö nlerinle
kendimi tanımlamama izin ver; Bilinç dü zeyini bana aktar ama senden daha ileri gitmeyi denememe
izin ver; seni aşmamı mutlulukla bana hedef bildir. Ama her şeyden ö nemlisi kendini sev, sev ki ben
de kendimi sevebileyim.". Her danışan ideal babasını kendi istediğ i gibi tanımlayacak. Aynı şekilde
annesini de: "Sen, annem, beni tü m ruhunla sevmek dışında bir ev işçisi olup bu işleri bir kurban
gibi yapmanı istemiyorum. Şefkatinin mutluluk dolu olmasını ve bana bakmanın bir zorunluluk değ il
bir haz olmasını istiyorum. Okşayışlarının baskıcı olmamasını, bana hayatla ilgili sö ylediklerinin boş
sö zler değ il kendi hayat tecrü belerinin ü rü nü olmasını istiyorum. Hayatımın her ö nemli anında
yanımda olup bana karşılıksız desteğ ini vermeni istiyorum; beni olumsuz bir şekilde eleştirmeni
değ il hatalarımın bilincime varmamı, doğ ru yolu gö stermeni, geçtiğ in yolları gö stermeni istiyorum;
beni bir iç organın gibi gö rmeden sevmeni, içine kapanmamanı ve beni senin hizmetine sunulmuş
bir ayna olarak algılamamanı istiyorum. Beni dikkatle dinlemeni, sü rekli seninle aynı fikirde
olmamamı ve senin dü nyayı algılayışınla benimkinin farklı olabileceğ ini kabullenmeni istiyorum;
benim işbirlikçim olmanı, hata yaptığ ımı bilsen bile bana destek olmanı ve deneyimlerimi
yaşamama izin vermeni istiyorum; bana gü venmeni ve sevginin yanında, canını sıkan sırları benden
gizli tutmayı bırakıp dostluğ unu sunmanı istiyorum; doğ arak senin olmaktan çıktığ ımı anlamanı
istiyorum; hep seninle birlikte olacağ ım; ruhen ya da madden hep seninle olacağ ım ama sadece
kendime benziyorum.".

Ardından terapistler yü z yü ze bakıp danışana onları nasıl birlikte gö rmek istediğ ini soracak.
Danışan buna çeşitli cevaplar verebilir, ö rneğ in: "Bedenlerinizi haz ve hassasiyetle buluşmuş
gö rmek istiyorum, birbirinize verdiğ iniz ö pü cü klerin ruhunuza kö k salmasını istiyorum, birbirinize
sıkıntılarınızdan kurtulmak için yardım etmeye ve gü zel olayları kutlamaya hep hazır olmanızı
istiyorum, hoşgö rü lü olmanızı istiyorum; sizi, diğ erinin farklı dü şü nü yor olmasını ö nemsemeden
ö zgü rce dü şü nen ve inanan bireyler olarak gö rmek istiyorum; bu farklı dü şü nceler ve inançlardan
bir bü tü n oluşturmanızı istiyorum; sizi kavga ederken değ il bir anlaşmaya varmak için tartışırken
gö rmek istiyorum; sizi birleştiren tek amaç birbirinize duyduğ unuz sevgi olsun ve farklılıkları o
yö nlendirsin istiyorum. Bedenlerinizin diğ erinin varlığ ını kutlamak için mutlulukla titremesini
istiyorum. Karşılık beklemeden vermenin ve gö nü lden verileni almanın lü tfunu anlamanızı
istiyorum. Birbirinizi doğ al olarak, çekiciliğ i zorlamadan ve bu çekimi kutsal bir lü tuf olarak
algılayarak arzulamanızı istiyorum. Senin, annemin â şığ ı, babası, arkadaşı, oğ lu, ö ğ retmeni olmanı
istiyorum. Senin, babamın â şığ ı, annesi, arkadaşı, kızı, ö ğ retmeni olmanı istiyorum.". Danışan anne
babasının mü kemmel uyumunu tanımladıktan sonra terapistler ona şö yle diyecekler: "Sana hayat
vermenin zamanı geldi. Seni hangi pozisyonda tevlit etmemizi istersin?" Danışan istediğ i pozisyonu
seçecek (anne yü z ü stü yatmış baba ü stü nde ya da tersi, ayakta vs.). Terapistler, danışanın istediğ i
pozisyonda, her çeşit pornografik yaklaşımdan kaçınarak, hassasiyet ve zerafetle, mutluluk dolu bir
çifte orgazm taklidi yapacaklar... Kadın terapist danışana şö yle diyecek: "Kendi tevlitine katılmış
oldun. Tohumların bü yü k hazla ekildi." Erkek terapist şunları ekleyecek: "Şimdi yine bü yü k hazla
annenin karnına yerleşeceksin"..”
Danışan tamamen çıplaktır. Terapistler, bedeninin henü z şekil almamış bir madde olduğ u
hissini vermeye çalışarak ona enerjik bir masaj yapacaklar. Bu arada şunları mırıldanacaklar: "Senin
içinde ne ego, ne şekil, ne isim ne de cinsellik var; kendini hayata ada, kimliğ ini bırak, yok ol. Sen saf
maddesin, Evrensel Bilincin bir meyvesisin." Ardından beline bir bağ bağ layacaklar (gö bek bağ ını
simgeleyecek). Danışan istediğ i tü rde bir bağ seçebilir:; İipek kurdele, kırmızı bir ip, plastik bir boru,
bir zincir. (Bbu sonuncuyu seçerse, onu kesmeye uygun bir alet bulundurulmalı.).

Kadın terapist soyunacak. Erkek terapist danışanı taşıyacak onu kadının karnı ü stü ne koyacak ve
bağ ın diğ er ucunu "anne"nin beline bağ ladıktan sonra onu ılık ve hafif bir kumaşla tamamen
ö rtecek. Bu andan itibaren terapistle kumaşın altındaki çıkıntıyı, tıpkı hamile bir kadının karnını
okşar gibi okşayarak ay ay bü yü me evrelerini anlatacaklar; bu kavramları benimseyebilmesi, aklı ve
bedeninde hissedebilmesi için sevgi dolu bir ses ve yavaş bir ritimle, derin bir meditasyon halinde
anlatacaklar:

İlk Ay

Erkek: İlk ay.

Kadın: Muhteşem bir haber, arzuladığ ımız gibi bir kız/oğ lumuz olacak!

(Bu basit ama öz kelimeler, danışanı tıpkı olduğu gibi doğmasını sağlamıştevlit etmiş olmanın
mutluluğunu yansıtmalıdır. Birçok insan ömrünü anne babası bir kız ya da bir erkek istediği için
kendini aşağılayarak yaşıyor.)

Erkek: Ufak bir madde gibi gö rü nü yor ama senin içinde, tıpkı yü ce bir ağ acın tohumu gibi, bir
galaksi tasavvur edebilecek gü çte titreşiyor.

Kadın: Seni canlandıran yaratıcı gü cü hisset, kendini ö z maddenin sevinçli coşkusuna teslim et.
Evrensel Bilincin etine dö nü ştü ğ ü bu kutsal anlara tanıklık et. Bilinç ve et tek bir ve aynı şeydir; sen
ve Kozmosun maddesi arasında mesafe yok. Benden beslendikçe beni gü çlendiriyorsun. İç
organlarıma sağ lık veriyor, kanımı arındırıyor, ruhumu eski acılardan temizliyorsun; beni
geçmişten sıyırıyor ve bugü ne gö mü yorsun.

Erkek: Beni korkularımdan kurtarıyor, cesaret veriyorsun; bana gelecekle yü zleşmem için
gerekli gü cü bulaştırıyorsun; seni ve anneni hep koruyabileceğ ime dair ihtiyacım olan gü veni
sağ lıyorsun. Sen bü yü dü kçe bizi inşa ediyorsun.

İkinci Ay

Erkek: İkinci ay.

Kadın: Sen olan bu maddenin, nasıl ardı ardına, dü nyayı kaplama arzusuyla arttığ ını, evrenin en
derinlerinden gelen bu kalp atışının doğ umunu hisset. Merkezin belirdi, kutsal aşk pınarının
dö kü ldü ğ ü kalbin onun etrafında şekilleniyor. Tü m yaşam senin etrafında atıyor. Artık şekilsiz bir
madde değ ilsin. Sana verdiğ im saf besini sağ lıklı bir oburlukla emerek umut dolu sağ lıklı bir kan,
uyumlu uvuzlar, dinç organlar ve bilinçli sistemler yaratıyorsun.

Erkek: Tasasız bü yü , bize gü ven sevgili oğ lum/kızım; sana en iyi taraflarımızı verebilmek için
bedenimizi ve ruhumuzu arıttık.

Üçüncü Ay

Kadın: Ü çü ncü ay.

Erkek: Androjen enerjin bö lü nü yor. Artık kadın mı yoksa erkek misin biliyorsun. Doğ mayı
seçtiğ in cinsiyeti kabul ediyoruz. Sen ne yaptığ ını bilen evrenin gü çlerine hizmet ediyorsun. Bu
tanım senin kimliğ inin kö kü .
Kadın: Ben kanalıyla dü nyayla iletişim kurmaya başlıyorsun. Dış dü nyayı benim algıladığ ım gibi
algılıyorsun. Kanından, damarlarından, arterlerinden, gö bek bağ ından yü kseliyor ve zihnime
giriyorsun.

Erkek: Seni besleyen ve içinde barındıran bedenin hassas olduğ unu bilerek ben, annene sü kû net
ve huzur sağ layarak olumsuz duygulardan koruyorum çü nkü onun zihninde bulduğ un dü nyanın
seni bunaltacak ö gelerden arınmış olmasını istiyorum.

Kadın: Kızım/ oğ lum, saf ruhun benimkiyle birleşiyor hastalıklarıma şifa oldu, metabolizmamı
dengeledi. Senden ö nce çektiğ im acılar, senin anlam kattığ ın verimli topraklara dö nü ştü . Bü yü ! Sen
doğ duğ unda dü nya ne halde olursa olsun, herkes için mutluluk ve huzurun sö zcü sü sen olacaksın.

Dördüncü Ay

Kadın: Dö rdü ncü ay.

Erkek: Ebadın bü yü yor, kutsal enerji tü m bedenini içine çekiyor, başın kü çü lü yor, uzuvların
uzuyor; kendinin, kutsal formunun, olduğ unu hissettiğ in ve olduğ un şeyler arasındaki mü kemmel
uyumun bilincine varıyorsun.

Kadın: Kemiklerin sertleşiyor. Etinin içinde çiçek açan bu iskeleti hissettikçe kendi yolunda
ilerlemek için kendini ayakta tutman gerektiğ ini anlıyorsun. Seni yaratmadığ ımı, sadece misafir
ettiğ imi bilmelisin. Bö yle sen aşkıyla dolu, bedeninin her hü cresine engellerle karşılaşmadan
doğ ma imkanı sağ lıyorum.

Beşinci Ay

Kadın: Beşinci ay.

Erkek: Bü yü me hızın azalıyor, enerjinin bü yü k kısmını kendini hissetmeye harcıyorsun, kemik


iliğ inde dolaşan neşeyi tanıyorsun; organlarının kü çü k ve haz verici hareketleriyle annene
yaşadığ ını ve o değ il sen olduğ unu anlatıyorsun.

Kadın: Artık benim zihnimden bağ ımsızsın. Kendi duyularını geliştiriyorsun. Seni çevreleyen
karnımın etini aşan sesleri duyuyorsun. Dü nya seni doğ umunla muhteşem bir değ işimin başladığ ını
sö yleyerek bekliyor. Ve her biri yaşayan sesler ve ritimler birliğ inde seni bü yü ten kanım kadar
besleyici enerjiyle dolu seslerimiz sana ulaşıyor, aşkla kenetlenmiş benim sesim ve babanın sesi.

Kadın ve Erkek: Kavga ettiğ imizi, tartıştığ ımız ya da birbiriyle uyumlu olmayan tonlarda
saldırgan sesler çıkardığ ımızı hiç duymayacaksın. Seslerimiz, dua eden eller gibi birleşip seni
kutsuyor, şimdi ve her zaman.

Erkek: Her ne kadar gö rmesen de gö zlerini açıyorsun çü nkü atalardan kalma hafızan ışığ ın
varlığ ını sana bildiriyor. İçinde yü zdü ğ ü n karanlığ ın seni meydana getirentevlit eden kutsal boşluk
olduğ unu biliyorsun ve onunla dost olup seni dışarı çağ ıran açıklığ a doğ ru birlikte ilerleyeceksin. O
senin maddenin ö zü dü r; sen bir ışık varlığ ısın.

Kadın: Ayrıca koku alma duyun da gelişti. Burnunda oksijenin saf aromasına ö zlem duymaya
şimdiden başladın. Eğer sana maddeyi veren bensem havayı sunan da babandır. Ne zaman dışarıda
nefes alırsın, tasavvuru mü mkü n olmayan Tanrı’nın nefesini içine çekersin. Bizi birleştiren ve seni
kendine, bize, tü m insanlığ a, tü m canlılara, tek bir ciğ ere, tek bir Bilince dö nü ştü ren ilahi nefestir.

Erkek: Burnunda kozmosun derinliğ ini algılıyorsan, dilinde y Yeryü zü nü n tü m lezzetleri -–tatlı,
tuzlu, acı, ekşi- ve hepsinden ö nemlisi, yü ce suyun tadı sabırsızlıkla bekler; sudur her şeyin
yaşamsal çoşkuda eridiğ i sıvı, sana ruhun şeffaflığ ını, zihninin sayısız forma girebilme yetisini,
aşkın barışçıl girme gü cü nü gö sterir.
Kadın: Ellerin açılmayı ve kapanmayı ö ğ reniyor, bunun anlamı almayı ve vermeyi ö ğ renmendir.
Onlar dokununca, sen kendini bilmeye başladığ ında duyuların kışın ardından ilkbaharda açan
çiçekler gibi açsın diye beynini uyumla yapılandırıyorlar.

Altıncı Ay

Kadın: Altıncı ay.

Erkek: (Danışan kadınsa) Artık bir insan formundasın. Androjen kö kenin kadına dö nü ştü .
Vajinan, rahmin, yumurtalıkların gelişti. Cinsel organını hisset, sonsuzluk onda yaşar. Milyonlarca
yumurtalığ a sahipsin. Sadece sen değ il gelecek insanlık da gelişiyor. İlahi Bilinçten doğ an kutsal bir
zincirin birleşim yeri, kızım cinsel organın bir mabet.

Kadın: (Danışan erkekse) Artık bir insan formundasın. Androjen kö kenin erkeğ e dö nü ştü .
Organın ve erbezlerin gelişti. Tü m dikkatini oraya ver, cinsel organını hisset, sonsuzluk onda yaşar.
Erbezlerinde birkaç sperm oluşuyor. Onlar ö mü r boyu kalan yumurtalıklar gibi değ il geçiciler ve
sü rekli çoğ alıyorlar. Hayat, kaçak olanla sonsuz olanın buluşmasıdır. Sadece sen değ il gelecek
insanlık da gelişiyor. İlahi Bilinçten doğ an kutsal bir zincirin birleşim yeri, oğ lum cinsel organın bir
mabet.

Erkek: Beynin de mabet; tü m anıları miras aldın, nö ronların milyarlarca atanın hayallerini ve
rü yalarını içinde taşır...

Kadın: ... bununla da kalmaz, tü m gelecek dü şlerini de içinde barındırır; yeni bir beyin yaratarak
evrildiğ in anı, telepatiyi geliştirdiğ in anı, zihin gü cü nle havalanabildiğ in anı, yeni bir galaksiye
doğ ru o bü yü k gö ç anını, evrenin tamamına yayıldığ ın anı. Artık hepsi senin içinde kızım / oğ lum.

Yedinci Ay

Erkek: Yedinci ay.

Kadın: Tenin kat kat kalınlaştı, tü m varlığ ın; onun aracılığ ıyla bü tü nle birleşiyor. Seni dü nyadan
ayıran bir yü zey değ il açık bir sınır; sayısız hü crelerini dü şü n, onlar aracılığ ıyla alıyor ve
veriyorsun, ilahi Bilinci içine çekiyor, emiyor, hazmediyor, nefes olarak tü m bedeninden
veriyorsun; sen kutsal bir varlıksın.

Erkek: Parmak uçlarında, avuçlarında ve ayak tabanlarında tü m diğ er insanlardan farklı çizgiler
oluştu; eşsiz olduğ unun, dü nyaya sadece sana ait olan bir şeyi getirdiğ inin kanıtı onlar; onlar senin
kimliğ in. Kimse senin gibi olmadı ve olmayacak, sonsuzluğ a eşsiz ve kıymetli bir mü cevher gibi
yazılacaksın.

Kadın: İçsel ve dışsal olanın bağ lantı kurduğ u ve birleştiğ i o pencere, yani yü zü n oluştu. Geçmiş
yü zü nü n ardında, gelecekse yü zü nü n ö nü nde uzanır, yü z hatların bugü nü yansıtır ve bu da
ruhunun ta kendisidir...

Erkek: Dü nyaya başkalarının istediğ i gibi değ il kendi istediğ in gibi gelebilmen için benimle
iletişim kurmalısın. Nasıl annenle gö bek bağ ından iletişim kuruyorsan benimle iletişim kuracağ ın
bağ da sesimdir. Bir çehren olduğ unu bilerek, gelişimini gü zel bir şekilde bitirebilmen için sana ne
dememi istersin sö yle bana. İste benden, ısrar et, tü m varlığ ımla seni duyuyorum...

(Danışan "babasından"gebelik gelişim döneminde babasının ona söylemesini istediği şeyi söyler.
Terapist kelimesi kelimesine, aynen, yumuşak ve derin bir sesle danışanın kendisinden söylemesini
istediği cümleyi tekrar eder.)

Sekizinci Ay

Kadın: Sekizinci ay.


Erkek: İçinde geliştiğ in bu sonsuz huzur; rü ya mı gö rü yorsun yoksa annenin yanında mı
uyuyorsun bilemiyorsun; ikiniz de tek bir rü yada birliktesiniz. Onun bilinçaltından atalarının
bilgisini alıyorsun; bunlar net anılar şeklinde değ il şiddetli enerjiler şeklindedir. Ve sen yeni
hü crelerinle geleceğ in projelerini alma yeteneğ ine sahipsin. Sen muhteşem bir varlığ ın ö lü mlü bir
bedene dü şü şü sü n, bir avatarsın.

Kadın: Bu dü şü şten korkma; ilahi yü celiğ ini hissetmek için dü nyevi kü çü k organların acılarından
kozmik bü yü k organlarınkine geçmelisin. En başında acıyla karıştırdığ ın şey aslında hayvani
sınırları aşan ve Bilincinin yü ce yayılmasını sağ layan faydalı kasılmalardır; kalbinin atışını hisset,
evrenin merkezi onda yatar. Seni ü Ü stadımız yapacak dö nü şü mler senin beyninde hazırlanır.

Erkek: Ruhun, evrensel plana uygun olarak vü cut bulur, bedenini doğ ru bir şekilde
geliştiriyorsun. Hassas bö lgelerin beliriyor. Cinsel enerjin aktif, ağ zının kenarındaki sinirler seni
meme ucunu emmeye hazırlıyor; dilin temelindeki o tek kelimeyle ö zetlenebilen yü ce hislerle
donanıyor: "Teşekkü rler"..” Duygusal enerji sana yutmayı ö ğ retiyor; ruhuna asıl etkinliğ i hibe eden
yaşamsal eylem: "Almak"..” Zihinsel enerji sana esnemeyi ö ğ retiyor, geçmişin faydalarını ve
geleceğ in projelerini kabul ederek rahatlıyorsun, "gü veni" ö ğ reniyorsun. Ö ngö rü yle ama
korkmadan keşfetmen için maddi enerji sana kapmayı ö ğ retiyor; bedenin seni dışarıyı, diğ erini,
dü nyayı araştırmak için hazırlıyor. Ellerini açıp kapatırken dokunduğ un her şeyin, hatta bir gü n
bugü n mutlulukla aldığ ın gibi bırakacağ ın bedenin bile sana sadece ö dü nç verildiğ ini anlayacaksın.
Sev onu, o senin ruhunun aracıdır.

Kadın: Duyu organın gelişti, bu mü ziğ i hisset, içine çek, kan selinin gezdiğ i kalbine girmesine izin
ver.

(Terapistler ona yumuşak, rahatlatıcı bir koro dinletirler. Birlikte birkaç dakika danışanın
oluşturduğu yığını okşarlar ve müziğin ritmini izlemesini sağlayacak zarif hareketler çizerler üstüne.)

Dokuzuncu Ay

Kadın: Dokuzuncu ay.

Erkek: Bü yü meye devam ettin, yerin daraldı, hareket edecek yerin kalmadı gibi, ne kollarını ne
de bacaklarını açamıyorsun, kendini rahatsız, acılı hissediyorsun. Buna rağ men sıcak bir enerji
dalgası seni sarıyor. Sağ lıklı bir şekilde oluşmuş sindirim sisteminin haz verici istikrarını hisset;
mucizevi oksijeni içine çekmeye hazır gü çlü ciğ erlerini hisset; ö zlemle beklediğ in ışığ ı gö rmeye
yetkin gö zlerini karanlıkta açıyorsun. Acıyı yenebilen bu mutluluk, yü zü nü n tek bir mimiğ iyle
ö zetlenebilir: Gü lü mseme. Ağ ız kenarlarının yü kselmesiyle oluşan bu hareket sana ruhunun her
zaman yer çekiminden bağ ımsız olduğ unu, maddi ağ ırlıktan yoksun bilincinin yü kselerek evrenin
uçlarına seyahat edebileceğ ini hatırlatır.

Kadın: Gü lü msü yorsun çü nkü içinde bulunduğ un darlığ a rağ men seni hoş bir ılıklık sarıyor, asla
aç kalmıyorsun, yü ksek seslerden ve parlak ışıklardan korunuyorsun, durmayan kalp atışlarım seni
rahatlatıyor; kalbim sana diyor ki: "Sen sensin, ben benim"..” Artık doğ abilirsin, olduğ un kişi
olmaya hakkın var, kutsal merakının tanımak ve keşfetmek istediğ i her şeyi sınırsızca duymaya,
dokunmaya, beğ enmeye ve koklamaya hakkın var; canının istediğ ini dü şü nmeye, istediğ ini
sevmeye, baskıcı bir gü ç olmadan arzulamaya, evrenin seni yaratma amacını gerçekleştirmeye
hakkın var.

Erkek: Şu kesintisizsü rekli duayı ruhunda sakla: "Senden geldim, sana gü veniyorum,
mutluluğ um sensin"..”

Kadın: Kendini hazır hissettiğ inde başını aşağ ı yerleştirene kadar dö nmeye başla. Doğ um şekline
sen karar vereceksin. Ben isteklerine karşı koymayarak sana yardımcı olacağ ım. Sen yö neteceksin.
Ben seni takip edeceğ im. Birlikte mutlu bir doğ um gerçekleştireceğ iz.
(Terapistler sabırla danışanın doğmayı arzulamasını bekleyecekler. Eğer dokuz ayın mesajını
benimseyebildiyse başını aşağı doğrultup terapistin ona bir cinsel organdan çıkıyormuş hissi verecek
alnına yerleştirilmiş elleri arasından çıkmakta gecikmeyecektir. Terapist onu doğurma taklidi
yaparken güçlü bir orgazm taklidi de yapacak.)

Kadın: Vajinamı doldurup taşırıyorsun. Seni tam bir hazla doğ uruyorum. Gö ğ ü slerim hazdan
şişiyor ve titriyorlar.

(Danışan çarşafın altından tamamen çıkınca erkek terapist tarafından şefkatle karşılanır, onu
alacak ve kadın terapistin kollarına verecektir. Kadın ve erkek böyle muhteşem bir kız / oğul sahibi
oldukları için mutluluklarını dile getirecekler. “‘Anne”’ bir makasla göbek bağını kesecek.)

Kadın: Sen benim evladımsın ama dü nyanın da evladısın. Bağ ı keserek sana hayatının tamamını
bahşediyorum, sorumlusu sen olacaksın. Yeni doğ dun. Hafızana aşk dolu bir sü tü n anısı kazınsın.

(Kadın terapist göğüslerinden birine yoğunlaştırılmış süt döker ve danışanın emmesine izin verir.
Bu ritüel tamamlandıktan sonra erkek terapist ona şunu sorar: “‘Adının ne olmasını istersin?”’ Eğer
danışan soyağacını analiz ettikten sonra ona olumsuz anlamlarla yüklü bir ad verildiğine kara
vermişse, yeni adını söyler. Terapistler ad değiştirme ritüeli bittikten sonra danışanı ona bir bebek gibi
davranarak yıkamalıdırlar. Çok dikkatlice sabunlamalı, şefkatle kurulamalı ve yeni giysiler giymesine
yardımcı olmalıdırlar. Eskiden kalma hiçbir eşya saklamamalıdır; ne bir yüzük, ne de bir saat.

Danışan giyindikten sonra her biri bir elinden tutarak onunla birlikte sokağa çıkarlar. Bir çocuk
gibi ona eşlik ederek yürürler. Ona bir tatlı ya da şeker alabilirler. Ardından danışanla
vedalaşmalıdırlar.)

Kadın ve Erkek: İkinci doğ um tö renin tamamlandı. Artık anne babanı temsil etmiyoruz. Bizi
takip etme. Artık kendi kendinin annesi ve babasısın. İstemeyi bırak. Yatırım yap, tohum ek,
Bilincini geliştir.

(Danışan ardına bakmadan gitmelidir.)

80. KÖTÜMSERLERE ÇARELERİĞE İLAÇ


Herhangi bir hastalıktan kurtulmak için evvela iyileşmeyi istemek gerekir. Eğ er hasta
istemezse doktor hiçbir şey yapamaz. Uzun sü re, sü rekli olarak hiçbir şeyden
hoşlanmamaktan şikâ yet eden ve dü nyanın içine tü kü rü lmekten başka hiçbir şey hak
etmediğ ini sö yleyenlere yardım etmekten acizdim. Bir gü n Nietzsche’nin kitabı Şen Bilim’de
bir şiire rastladım; kö tü mserlerin bıkkın çığ lıklarını ve hakaretlerini dinlemekten sabrı ve
kalbi tü kenmiş bir filozof, onlara gü n boyu hiçbir şey daha iğ renç gelmesin diye her sabah
şişman bir kurbağ a yutmalarını ö nerir. Bunun harika bir psikobü yü ö nerisi olduğ unu
dü şü ndü m, elbette ihtiyacı olanların asla kabul etmeyeceğ i bir ö neri. Vermek başka bir şey
almaya zorlamak başka bir şeydir.
İKİ
Toplum İçin
Psikobüyü Ö ö nerileri
(Toplum İçin)
Toplumları, Ü lkeleri ve Dü nyayı
İyileştirmek için Eylemler
(toplum için)
Giriş

Psikobü yü performansları kişileri iyileştirebiliyorsa, kolektiflerin tamamını iyileştirecek


performanslar yaratmak da mü mkü n ve gereklidir. Bu çok zor bir gö revdir çü nkü bunu
başarmak için çoğ unlukla farklı hatta birbirine zıt mentalitelerin bunu isteyerek kabul
etmeleri gerekir. Sosyal psikobü yü apolitik olmalıdır ve kesinlikle din karşıtı ya da yıkıcı
olmamalıdır. Performansların sadece gü zel olması yetmez tedavi edici ve bilinç yayıcı da
olmaları gerekir. Bu sosyo-psikobü yü sel eylem hü kü met gü çleri tarafından desteklenmelidir.
Ancak hü kü metler ekonomik politik çö zü mlerin, sö mü rgeciliğ in, devrimlerin ve savaşların
insanlığ ın her geçen gü n içine daha çok gö mü ldü ğ ü bu ö zyıkımsal kaosun çö zü mü olmadığ ının
farkına varmadığı sü rece; gü ruû hları barışa, kardeşliğ e ve yaşam neşesine yö nlendiren bu
kolektif performansları dü zenleyenlerin, cö mert bireyler ve ruhaniî bir mutasyonun şart
olduğ unun bilincinde kişiler olmaları gerekecektir.
SİYASİ KAYIPLAR

Bir grup Şilili kadın 1970-1980 yıllarında Augusto Pinochet (1915-2006) dö neminde
kaybedilmişlerin yakınlarının ruhlarının huzura kavuşabilmesi için benden bir psikobü yü
ö nerisi istediler, aileler bu yakınlarının cesetlerini asla gö rememiş, ü zerine ağ layamamış ya da
çelenk bırakamamışlardı. Şunu ö neriyorum:

Bir çö le gitmeli (eğ er mü mkü n değ ilse çorak bir araziye) ve olabildiğ ince derin mezarlar
kazmalılar. Her oyuğ un dibine, içinde, ö ncesinde bacağ ına papirü s tipi bir kâ ğ ıda "ö zgü rlü k"
yazdıkları notu bağ ladıkları gü vercin olan kafesi koyacaklar. Oyuğ un yanında diz çö kecekler ve
ağ layabildikleri kadar ağ layacaklar. Bir sü re sonra oyuğ un dibine kadar inip kafesi açacak ve
gü vercini serbest bırakacaklar. Oyukları kafeslerin içine bir parça kuvars koyup kapattıktan sonra
kapatacaklar.

TLATELOLCO KATLİAMI

Tlatelolco Ü niversitesi Kü ltü r Merkezi genel mü dü rü 1968 yılında başkentin bu semtinin


bir meydanında yaşanan ve yü zlerce ö ğ rencinin ö lü mü yle sonuçlanan ordunun yaptığ ı
katliamı temizleyecek bir ö neri istedi. Bu anı yü ksek binalarla dolu semtin sakinlerini
ü rkü tü yordu. Ona aşağ ıda yazdığ ım ö neriyi gö nderdim:

Nefret uyandıran meydanın etrafında yü z mariachi grubunun hep bir ağ ızdan "La Llorona"
şarkısını (ağ lak anlamına gelen La Llorona şarkısı çocukları ö ldü rü lmü ş zavallı bir hayalet kadının
sızlanmasını anlatır) sö ylediğ i gö rü ntü sü canlanıyor gö zü mü n ö nü nde. Bu arada yü zlerinde iskelet
maskesi olan siyahlara bü rü nmü ş bir sü rü erkek tü m meydanın yü zeyini kırmızı minik toplarla bir
halı gibi kaplayacaklar. Bu halı dö kü lmü ş kanı simgeleyecek. Meydan kocaman kırmızı bir
dikdö rtgene dö nü ştü ğ ü nde bir senfoni orkestrasından (mü mkü nse canlı, değ ilse banttan)
muhteşem bir Meksika ezgisi duyulacak. Bu mü ziğ in eşliğ inde her iki cinsiyetten 7 ve 9 yaşlarında
kalabalık ö ğ renci grupları, meydanın bir tarafından başlayarak diğ er ucunda bir dağ yapmak ü zere
kırmızı plastik topları sü pü recekler. Orada kolları iki yana açık -–haç gibi- bir insan formunda
yapılmış bü yü k bir plastik torba yatıyor olacak. Başka çocuklar topları o torbaya dolduracaklar ve
meydanda yatan kırmızı devasa bir adam varmış gibi gö rü necek. Ona gaz dolu beyaz balonlar
bağ layacaklar ve bu balonlarla "kırmızı kukla" gö kyü zü nde kaybolanmak ü zere yü kselecek... O


Mariachi, Meksika’da gezgin sokak çalgıcılarına verilen addır. - çn.
zaman beş yü z anne-kadın beyaz uzun eteklerle ü st bedenleri çıplak kollarında yine çıplak bir
bebekle girecekler. Artık temiz olan meydana oturacaklar ve bebeklerine sü t verecekler. Ü ç savaş
helikopteri gelecek, Kolomb Ö ncesi dö neme ve ayrıca farklı dö nemlerden Meksika şairlerine ait
hayatı vurgulayan şiirlerin basılmış olduğ u beyaz kitap ayracı yağ muru yağ dıracak. Bu beyaz
yağ mur dindikten ve helikopterler gittikten sonra bir uçak gelecek ve mahalle sakinleri binalarına
yeşil bayraklar asarken havaya dumanla UMUT kelimesini yazacak.

(Tlatelolco Ü niversitesi Kü ltü r Merkezi genel mü dü rü bu ö lçekte bir gö steri organize


etmek için yeterli bü tçesinin olmadığ ını bildiren bir yazı gö nderdi.)

BOLİVYA’YA LİMAN

2006’dan beri Şili Devlet Başkanı olan Michele Bachelet ile yaptığ ım bir ö zel bir gö rü şmede
kendisine ü lkemizin Bolivya’ya karşılıksız bir limanı iade etmesini ö nerdim. Bu ulusun denize
çıkışının olmaması çok ü zü cü bir olay. Bu gö nü llü eylemle Şili, tü m dDü nya ü lkelerine
yarışmayıları değ il işbirliğ i yapmalarını ö ğ retecek ve harika bir ö rnek olacaktı.

ROMA’YA DİŞİ PAPA

Kilise yetkisinin tek bir erkeğ in (bir Baba Tanrı varken Ana Tanrı’nın olmaması) ü stü nde
olmasıyla ilgili barışçıl bir şekilde protesto etmek için ö nerim şu; Papa’nın Vatikan’da halka
açık yapacağ ı vaaza binlerce kadının Dişi Papa kılığ ında gitmelidir.

BARIŞ GÖSTERİSİ

Bir Birleşik Devletler’in bir şehrindeki en ö nemli caddede sadece siyah ve beyaz ırktan
annelerin katılacağ ı bir gö steri dü zenlenmelidir. Çocuklarını değ iş tokuş etmiş olacaklar.
Beyaz ırktan kadınlar kollarında siyah ırktan bebekler taşıyacaklar. Siyah ırktan kadınlar
kollarında beyaz ırktan bebekler taşıyacaklar. Gerekli olursa onları emzirecekler. Birbirine
paralel iki sıra halinde organize olmuş kadınların yanında bir sıra siyah ve beyaz erkek
yü rü yecek, her biri ü stü nde tek bir kelime yazılı pankartlar tutacaklar: "BARIŞ".” Bir kısmı
beyaz fon ü zerine siyah harflerle yazılmış bir kısmı ise siyah fon ü zerine beyaz harflerle
yazılmış olacak.
AÇLIĞA KARŞI GÖSTERİ

Gelişmiş herhangi bir ü lkenin mağ azalarla dolu, işlek bir caddesinde sadece ellerinde
kemikleri gö rü nen gıdasız kalmış bir çocuğ un fotoğ rafını taşıyan çok şişman kişilerin katıldığ ı
sessiz bir yü rü yü ş dü zenlenmelidir.

DÜŞMAN DUVARLAR

Meksika ve Birleşik Devletleri ya da İsrail ve Filistin’i birbirinden ayıran upuzun duvarın


her iki tarafına dü nyanın her tarafından gö nü llü sanatçılar muhteşem manzaralara, gü zel
gö kyü zü ne ya da harika şehirlere açılan her tarzda kapılar çizecekler.

KOLEKTİF TERAPİ

Toplu yaşam içgü dü sü kişinin toplum tarafından kabulü ve uyumunu elzem kılar.
Toplumdan uzak bir hasta, kolektifinin şefkatini alan bir hastadan daha uzun sü rede iyileşir.
Yahudiliğ in 613 emrinden en ö nemlisi hastaları ziyaret etmektir. İyi niyetli gö nü llü ler
birleşerek grup tedaviler yapmalıdır. Aralık 2017’de, Şili’nin başkenti Santiago’daki
Caupolicá n sirk-tiyatrosunda bir toplumsal psikobü yü performansı denedim. Altı bin kişinin
katıldığ ı denemede, katılımcılardan kü çü k dikdö rtgen bir platformun etrafında bir çember
oluşturarak oturmalarını ve aralarındaki bir hastayı iyileştirmelerini istedim. Platformun
ortasında 40 yaşında, tiroid kanseri nedeniyle geçirdiğ i ameliyat yü zü nden 20 senedir
konuşma gü çlü ğ ü çeken, keskin ince bir ip gibi olan sesiyle ne sö ylediğ i çok zor anlaşılan bir
kadının durmasını sağ ladım. Altı bin kişinin şifacı olmak isteyen enerjilerini gö nderen ellerini
kadına doğ ru uzatması için ona "hepimiz şifacıyız" demem yetti. Kadın bu duygusal olay
karşısında ağ lamaya başladı. Birkaç dakika için Dü nya’nın merkezi olmuştu: İyileşmesini
arzulayan bir insan yığ ınıyla çevrilmişti. Ailesinin onu sevmediğ i bir adamla evlenmeye
zorladığ ını ö ğ rendik. Kanser, kızını doğ urduğ unda başlamıştı. Yirmi yaşındaki kızı annesinin
normal sesini hiç duymamıştı. Birkaç dakika içinde kadın gırtlağ ında bir şeylerin açıldığ ını
hissetti. Aylar sonra sesini ve yaşama sevincini geri kazandı. Şan dersleri almaya başladı.
Kızıyla ilişkisi fark edilir şekilde iyileşti.

Olabildiğ ince çok sayıda gö nü llü nü n katılımını sağ layarak gruplar oluşturup çember şeklinde
oturun ve iyileşmelerini umarak avuçlarınızı hastalara doğ ru uzatın. Her seansta bu tedaviyi birçok
hastaya uygulayabilirsiniz: Her birinin eşsiz bir armağ an gibi onlara sunduğ unuz enerjiyi alması,
gerekli şefkatli ilgiyi gö rmesi için beş ila sekiz dakika yeterli olacaktır. "Şifacılar" şifa veren
"dalgalar" gö nderirken erkekler “a” kadınlarsa “mor” hecesini mırıldanmalıdırlar.

ANTİ-OLİMPİYAT

Dü nya Olimpiyatları aynı savaşlar gibi dü zenlenmiştir (bir ulus diğ erlerini yenmeye çalışır)
ve kazananlar ü stü nlü kleriyle gurur duyarken kaybedenler aşağ ılanmış ve ü zgü n hissederler.
Bir gü n ulusunun başarısı değ il insanlığ ın zaferini amaç edinen bir devlet olması için dua
ediyorum. Ö rneğ in bir atlet bir rekor kırmayı başardı ve tarihteki en hızlı koşan kişiye
dö nü ştü r, bu sadece kendi ulusunun kutlayacağ ı bir zafer değ il tü m gezegenin kutlayacağı bir
olaydır. Sporcuların bir ulusa ihtiyacı yoktur...

O bilinçli ü lkeye, gezegenin her kö şesinden zaferini tü m insanlığ a adayacak insanların katılacağ ı
Dü nya Anti-Olimpiyatını yaratmayı ö neriyorum. Dü zenleneceğ i stadyumda bayrak, ulusal ü niforma
olmayacak, hiçbir ulusal marş sö ylenmeyecek. Ö dü ller, sade defne yapraklarından yapılmış
taçlarıyla hiçbir kimlik ya da ulus taşımayan her ırktan çocuklar tarafından verilecekler.

DÜNYA BİRLİĞİ

Olabildiğ ince fazla gezegen sakini iİnternet aracılığ ıyla anlaşarak mor renkte, silinmez
plastik boyayla, 22 santimetre kalınlığ ında bir çizgi çizmeye başlayacaklar (rastgele seçilmiş
bir ü lkenin en işlek caddelerinden birinden başlayacak). Bu çizginin her bö lü mü nü dü nya
birliğini arzulayan bir gö nü llü çizecek ve bu şekilde Dü nya etrafında dö necek. Ulus devletleri
boyayı ü cretsiz verecek. Kü çü k su kollarına ulaşıldığında çizgi suyun etrafından dolaşabilir;
sö z konusu bir nehirse kö prü den geçmelidir. Bu çizgi, okyanusları geçebilsin diye sembolik
olarak diye ü ç metrelik bir tahta parçasına çizilecek ve diğ er kıyıda devam ettirilecek.


a-mor kelimesi İspanyolca sevgi ve aşk kelimesine karşılık gelir. - çn.
ÜÇ
Sağ lığ ı Korumak için
Psikobü yü Ö nerileri
(Sağ lıklı Danışanlar İçin)
Kozmik Dansa Katılmak
(sağlıklı danışanlar için)
Giriş

Her ne kadar dengeli ve gü venli yaşamayı başardığ ımıza inansak da sarsılmaz sandığ ımız
ve bizim olduğ una inandığımız yer, sü rekli değ işime uğ rayan ve genişleyen bir dü nyaya aittir.
Bir eve, sokağ a, şehre, ü lkeye kapalı yaşamıyoruz; kozmik bir dansa katılmış bir gezegen
ü zerinde evriliyoruz. Dü nya bizi Gü neş etrafında saniyede 30 kilometre hızla uzayda gö tü rü r.
Gü neş, Dü nya’yı galaktik merkezdeki yolculuğ unda saniyede 220 kilometre hızla gö tü rü r.
Samanyolu komşusu Andromeda’ya saniyede 90 kilometre hızla ilerler. Samanyolu ve
Andromeda’dan oluşmuş grup, Başak Kü mesinin çekimine kapılıp saniyede 60 kilometreyle
Erboğ a (Centaurus) ve Hydra Sü perkü melerine doğ ru gider. Onlar başka onlarca milyonlarca
galaksiler yığ ınına doğ ru seyahat ederler. Bu şekilde evrenimiz, kendinden daha kapsamlı,
daha bü yü k ve aynı şekilde bir başka evren etrafında dö nerek çokluevrenler oluşturan başka
bir evrenin çekimine kapıldığ ı hududa kadar sü rer. Bu ö lçü lemez kozmik dansta her şey
doğ ar, ö lü r, dö nü şü r. Madem ö yle kendimizi nasıl tanımlayabiliriz? Birey bilincini geliştirdikçe
beynindeki sinir hü creleri arasındaki bağ lantılar çoğ alır. Eğ er maddenin birliğ ini anlayarak
her şeyin birbirine bağ lı olduğ unu ve evrenin bir bü tü n olduğ unu, hiçbir şeyin bağ ımsız
hareket etmediğ ini kabul edersek sinir hü crelerini birleştirmeye kadir bu gizemli enerjinin
beyinleri de birleştirebileceğ ini anlarız. Bu kolektif birleşmeye egregoreler (Yunanca
egrégoriodan gelir) diyebiliriz. Fransız Gizemci Şair ve Bü yü cü É liphas Lévi [Alphonse-Louis
Constant] (1810-1875) bunları "enerji ve eylemlerin ruhu, ruhların prensleri" olarak tanımlar.
Ailevi bir egregoremiz, ulusal bir egregoremiz (hayvanlarla sembolize edilmiştir; Rusların
ayısı, Gü ney Amerikalıların kartalı, Fransızların ö rdeğ i, İspanyolların boğ ası, Şilililerin Gü ney
And geyiğ i gibi...) ve tü m insanlıkça ü retilmiş bir gezegensel egregoremiz vardır. Birey
geçicidir ama insan ırkı ö lü msü z olabilir. Bireyin kendisinden kişinin kendisine geçmek ve her
atomun ruh olduğ u evrim halinde bir evrende kosmik projenin parçası olmayı başarabilmek
için zihinsel zincirlerden kurtularak bizi yaratıcı enerjiden ayıran nesnel hiçbir şey
bırakmamalıyız. "Ait olmayı", "kendimizi tanımlamayı", "kendimizi kimliklendirmeyi"
bırakarak birliğe varacağ ız. Biz fikirlerle dolu bir kutsal kaseyiz ama duygularımız ve
arzularımız olmadığ ımız gibi o fikirler de değ iliz. Ailemiz, kü ltü rü mü z ve toplumumuz
tarafından belirlenmiş o fikirler -arzular- duyguları ham madde olarak almalı ve onları


Yunanca “‘ortak ruh”’, “‘kolektif ruh”’ anlamına gelir. - çn.
dö nü ştü recek bir sü rece tabi tutmalıyız; bu sü reçte ö lmemiz ve biçim değ iştirmiş, artık bir
ruhu tutsak eden bir beden değ il, bedenden bedene seyahat ederek yaratılışın sınırlarına
giden bir ruh olarak yeniden doğ mamız gerekir. Kendimizi genç ya da yaşlı, kadın ya da erkek
olarak tanımlamayacağ ız; hiçbir diploma, ü niforma, ad ya da hiçbir ulus bu kimlikten arınmış
olgusunu sınırlandırmayacak; bu kişisel maskenin altında anonim olma huzurunun tadını
çıkaracağ ız, insan ve kutsal olan arasında sınır olmayacak, tü m Evren’i tanıyacağ ız, Evren’in
Bilincine dö nü şeceğiz, sonsuz bir şekilde yaratacağ ız... Eğ er amacı tü m insanlığ ı kapsamıyorsa
bireyin gerçekleşmesi imkâ nsızdır.

Dö nemimizin sınırlı bilinç gelişimi dü şü nü lü nce bu amaçlar ü topik gelebilir. Ö te yandan


eğer hayatta yü ce bir gayemiz yoksa gerekli zihinsel mutasyonu başarmamız çok zordur.
Machiavelli Prens adlı kitabında, okçulara oklarının hedefe ulaşamamasından korkan
okçularınmalarını ve daha ileriye nişan almalarını ö nerir. Kişisel arzular kısıtlandırılarak
toplumsal sorumluluğ umuzu arttırırız; kişisel tedavi diye bir şey olamaz, diğ erlerinin hastalığ ı
bizim hastalığ ımızdır. Geçici şeyleri eleyerek tü ketim toplumunu hasta eden israfa karşı
savaşıyoruz. Yunan Tapınaklarının duvarlarını sü sleyen "Kendini tanı" ö zdeyişinin yanında
onun kadar kıymetli başka bir şiar daha yer alır, "Fazla hiçbir şey"..” Gereksiz nesneler, parazit
ilişkiler ve yıpratıcı etkinliklerden kurtulmak insanlığ ın hayatta kalması için zaruriîdir.
Zihinsel zincirleri kırarak, delirtici fikirleri (sü resi dolmuş dinler tarafından aktarılmış), bize
ait olmayan duyguları (çocukken benimsediğ imiz ebeveynlerimize ait karmaşık duygular),
sanayi tarafından yaratılmış arzuları (cinsel tatminsizlik sınırsız tü ketimin temelidir) ve
olduğ umuzdan daha fazlasını gö stermemiz ü zerine kurulu ihtiyaçları (toplumsal nevrozun
neden olduğ u) yok ederek; hiçbir şeyin değ işmemesi için uğ raşan geçmişin sü redurumuna
itaat etmek yerine evrenin ve bilincimizin sü rekli gelişmesini sağ layan gelecek niyetine teslim
olacağ ız.

İçsel gö revini yapmış (duygusal yaralarının kabuk bağ lamasını sağ lamış, hoşgö rü sü nü
arttırmış, diğ erlerini dinleme yetisini geliştirmiş, ticari ve medyatik propagandalara
kanmayan, olumlu fikirler ekmiş, başkalarının olmasını beklediğ i gibi değ il gerçekten olduğ u
gibi davranmayı, ayrım yapmadan sevmeyi, algılarını kullanarak ü retmeyi ve kozmosun
dü nyada ona bahşettiğ i zaman için ona şü krederek yok etmeden var olmayı ö ğ renmiş) bir kişi
mutluluk atmosferinde boğ ularak tıkanabilir, bu bir hatadır. Dü nyadaki her şey ilerler ve
yayılır, sabit kalmak gerilemektir. Bilinç sınırsızdır, gelişimi durmaz ve sonu gelmez. Bu
nedenle sağ lıklı bir kişinin arada bir bazı psikobü yü performansları gerçekleştirmesi yerinde
olacaktır.

GEREKSİZ NESNELER

Etrafımızdaki tü m nesneler hayatımızı olumlu ya da olumsuz yö nde etkiler. Bilinçaltı


şeylere sembolik bir anlam verir. Bu nesneler ruhumuzda bir yaşam formu kazanırlar. Eski
travmaları açan bir anahtar gö revi gö rerek bastırılmış acıları ortaya dö ker ya da tedavi edici
gü çler açığ a çıkarırlar. Kara bü yü uygulayanlar bunu batıl bir şekilde korkutucu fetişler ya da
tılsımlar yapmak için kullandılar. Evimizde duran her nesne bazı anıları yanında getirir ve
zihnimizde enerji emen ya da veren bir yer kaplar. İşlevsiz ve derin anlamlar taşımayan
nesneler, bağ lılıktan sakladığ ımız hediyeler, atlatılmış bir geçmişin izleri, boş alanları
dolduran sü sler, bir daha okumayacağ ımız kitaplar vs. Bizi atlattığ ımızı sandığ ımızı bir
dö neme bağ layarak yaşamsal enerjimizi emer ve konsantre olma kapasitemizi kısıtlarlar. Bu
yığ ını "ruhsal çö p" olarak adlandırabiliriz. Bilincimcinizinm bu tip engellerden arınmış bir
şekilde gelişebilmesi için şunu ö neriyorum:

Yapışkan etiketler edinip iki grupta ayırın. Bir gruba "Evet!" bir gruba "Hayır!" yazın. Bir pazar
gü nü , saat gece on ikide yaşadığ ımız yeri gezmeli ve içindekileri analiz etmeliyiz (mobilyalar,
resimler, kitaplar, CD’ler, plaklar, kâ ğ ıtlar, giysiler, yemek takımı, sü s eşyaları, koleksiyonlar,
fotoğ raflar, diplomalar, çarşaflar vs.). Gece boyunca pazartesi gü n doğ maya başladığ ında her
nesnenin ü zerine yapıştıracağ ımız etiketlerin kararını vermeliyiz: İşimize yarayan bir nesneyse
"Evet!", yaramayan bir nesneyse "Hayır!"..” (Gerekli ama farklı bir dö nemden gelen ö rneğ in başka
bir eşle yaşadığ ımız bir dö neme, kendini gerçekleştiremeden ö lmü ş bir akrabamıza ait ya da bir
ensest ilişki dü ğ ü mü taşıyan bir hediye, nesne bulabiliriz. Bu durumda ü zerine yine ‘Hayır!’ yazılı
etiketten yapıştırmalıyız.)

Bu iş bittikten ve bu nesneleri almaları için gerekli birimlerle iletişim kurduktan sonra "Hayır!"


etiketiyle sınıflandırdığ ımız nesneleri sokağ a yığ malıyız. Bu gereksiz nesnelerin ekonomik değ eri ne
olursa olsun satmaya çalışmamalıyız. Onları satarsak aldığ ımız para ya da o parayla satın aldığ ımız
yeni nesnelerle o zehirli dö neme ait bağ ımızı sü rdü rmü ş oluruz.

Ü zerinde "Evet!" etiketi olan yani kalan nesneleri (gerekli ve zaruri nesneler) toplarken danışan
"Teşekkü rler!" demelidir. Ardından bu etiketleri toplayıp bir top yapmalıdır. Bir saksının dibine
koymalı, ü stü ne toprak yerleştirdikten sonra gü zel bir bitki dikmelidir.

ZOR GÖRÜŞMELER

Bir Çin atasö zü şö yle der: "Bir tartışmada ö nce ö fkelenen kaybeder." Bir Hint efsanesinde
anlatıldığ ına gö re Buda’nın iç huzuru ö yle bü yü kmü ş ki dü şmanının ona attığ ı oklar bedenine
çarpar çiçeğe dö nü şü p yere dü şermiş... Dü nya neyse o ve bizim onu sandığ ımız şeydir: Onu
dö nü ştü ren bizim davranışlarımızdır. Eğ er danışan karşıt fikirlerle karşılaşacağ ı ve ö fkesini
taşıracak bir toplantıya katılmak durumundayda ona ö nerim şu:

Toplantıdan az ö nce kulaklarınıza biraz bal sü rü p ovun, dişetlerinize de aynını uygulayın. Bu


olumsuz kelimeleri biraz tatlılıkla duymanızı ve sert cü mleler sö ylemek istediğ inizde biraz
yumuşatmanızı sağ layacaktır. Ayrıca her an mesafeli ilerlemeniz gerektiğ ini unutmamanız için
ayakkabı tabanınızı lavanta yağ ıyla ovmalısınız.

"TANIMLARI" YAKMAK

"Gerçeğ e ulaşmak için bize ö ğ retilmiş inançlardan kurtulup tü m bilgi sistemimizi temelden
yenilememiz gerekir.", diye yazdı Descartes. Bu çalkantılı dü nyada her ne kadar sakince
yaşıyor olsak da ruhumuzu en ü st dü zeyde geliştirebilmemiz için aile ve toplum tarafından
bize çocukken aşılanmış fikirlerden, inançlardan, batıl itikatlardan ve ö nyargılardan
sıyrılmamız gerekir. Bunların tamamının zararlı olduğ unu sö yleyemeyiz; bazıları gerçek
olabilir. Buna rağ men ne kadar adil olurlarsa olsunlar bilincimizi tehdit eden dogmalar olarak
bir yaptırıma dö nü ştü rü lmemeliler. Bize sokuşturulan fikirler bazı davranış, duygu ve
arzulara neden olur ve kö kten bize ait olmadıklarından bilinç gelişimimizi sınırlandırırlar.

Danışan çıplak bir şekilde masasına oturup beyaz bir kâ ğ ıt ü stü ne dü nya ve kendisiyle ilgili tü m
fikirlerini yazmalıdır. Tanımlar, diniî emirler, yapılması gerekenlerle ilgili emirler, politik fikirler,
gü ndelik cü mlelere dö nü ştü rü lmü ş gerçeklere karışacaktır. ("Dü şü nü yorum, ö yleyse varım." "İyi
biri olmazsam cehenneme giderim." "Mü zik kulağ ım yok." "Anneler hata yapmaz." "Tü m insanlar
ö lü mlü dü r." "Hayaletler vardır." "Bakire bir kadın Tanrı-çocuk doğ urdu." vs.)

Danışan aklındaki tü m fikir ve inançlar tü kendiğ inde bu kâ ğ ıtları yakmalıdır. Ardından kü llerini
yoğ unlaştırılmış sü tte (yapışkan ve çocuksu bir ö ge olarak) eritmelidir. Bu karışımı yü zü dâ hil
olmak ü zere kafasına bulamalıdır. Yarım saat bö yle oturmaya devam etmeli ve bir yelpaze ile
kendini yellemelidir. Ardından başını sabunlayarak yedi defa peş peşe yıkamalıdır. Başında yeni bir
şapka ya da bereyle -–bu tip aksesuarlara alışık olmasa da kullanmalı- bir saat sokakta gezmeye
çıkmalıdır. Sonra bu şapka ya da bereyi bir çocuğ a hediye etmelidir.

KAN EMEN DOSTLUKLAR

Hayatında bir amaç edinememiş birçok kişi zamanını doldurmaya ihtiyaç duyar. İyi
arkadaşlar olduklarına inandığ ımız kişiler aslında bizdeki varoluş boşluğ unu doldururlar.
Fıkralar, haberler anlatarak, kendilerini ö verek ya da şikâ yet ederek, bizi bir şey içmeye davet
ederek bize çok vakit kaybettiriler, ama gerçekten ne hissettiğ imizi ya da kim olduğ umuzu
anlamak için çaba sarfetmezler. Bizi kendi yü zeyselliklerinin bir aynası olarak kullanırlar.
Dostluk birlikte vakit ö ldü rmek değ il olumlu bir şeyler yaratmaktır. Danışan bu tip sosyal
ilişkilere tutsaksa ona şunu ö neriyorum:

Arkadaşlarının birer fotoğ rafını edinmeli, ağ zına siyah bir plastik parçası yapıştırmalı ve baş
aşağ ı bakacak şekilde buzluğ a koymalıdır. Bilinçaltı bu mesajı anlayacaktır ve yavaş yavaş danışanın
bü yü k çaba harcamasına gerek olmadan bu ilişkiler soğ uyacaktır.

VAJİNANIN GÜCÜ

Ana Tanrı, insan kü ltü rü nden atılıp Baba Tanrı egemeliği başladığ ında simgelerin anlamı
kö kten değ işime uğ radı. Gü neş erkeğ e ve Ay dişiye dö nü ştü . Başlangıçta gö kyü zü dişi ö n ek
alırken toprak erkek alıyordu. Bugü n bilinçaltımızın temelinde ne zaman gö kyü zü ne baksak
ya da havayı dü şü nsek Baba gö rü rü z. Ve ne zaman toprak ya da suyu dü şü nsek Anne gö rü rü z.

Ö zü nde erkek değ erlerini yü celten dü nyamızda kendini sıkıştırılmış hisseden bazı hassas
kadınlar nefes alma gü çlü ğ ü çekerler; içlerine hava almakta zorlanırlar. Bilinçaltından hava
Baba ya da Eril olanı simgelediğinden nefes alarak bedenlerinde işgal edilme ve kö leleşme
tehlikesi sezerler. Kendilerini bildiklerinden beri yerleşmiş olduğ unu bildikleri bu gü çle nasıl
savaşabilirler? Bu sorunla karşı karşıya olan kadınlara daha iyi, mutlulukla ve gü venle nefes
alabilmeleri için şu meditasyonu ö neriyorum:
Sırt ü stü yatmalılar. Bacaklarını, topukları kaba etlerine yaklaştırarak kırmalı, dizleri
olabildiğ ince açmalı ve aynı anda hem burunları hem de vajinalarına yoğ unlaşarak derin nefes
almaya çalışmalılar. Aynı anda hem burnundan hem vajinasından nefes alıp verdiğ ini hayal
etmeliler. Bu hissi yavaş yavaş yaymalı ve zamanla sadece vajinasından nefes alıyormuş gibi
hissetmeye çalışmalıdır.

Bu egzersiz kendine gü ven sağ layacak, kendini havanın sahibi sanmasına yardımcı olarak
ve bö ylece erkeklerle hiçbir korku ya da aşağ ılanma hissetmeden karşılaşabilecektir.

ŞİİR

Kelimeleri temsil ettikleri şeylerle karıştırmamak gerekir. Polonya asıllı ABD’li psikolog ve
dil bilimci, Aristotelesçi olmayan anlambilimin kurucusu Alfred Korzybsky (1879-1950) şö yle
demiş: "Kö pek kelimesi ısırmaz" ve "Harita arazi değ ildir"..” Gerçek değ il onun sınırlı bir
aynası olarak kelimeler tanımlanamaz ve sınırsız derinliğ i yü zü nden, dü şü nü lemez Gerçekle
karıştırılmamalıdır. Adlar, tanımlar ve haritalar sadece birer yaklaşım, rehberdir. Yaşamın
tam taklidi olan sö ylenmiş dilin bu acizliğ i, bilinçli ya da bilinçsiz olarak bizi şü phe tohumu
ekerek ve bunaltarak etkiler. Bazıları gerçeğin gö receli olduğ unu ve asıl olanın sayısız etiket
altına gizlendiğ inin az çok farkına varır. Bir şekilde kö pek kelimesi hepimizi ısırır ve hepimiz
gerçek topraklarda değ il haritalarda yaşarız. Ekonomik ve politik amaçların elinde olan
televizyon ve diğ er haberleşme araçları olayları çarpıtırlar. İmkâ nsız gerçeğ i aramak bir şey,
ö zgü nlü ğ ü aramak başka bir şeydir. Buna ulaşmanın tek yolu esas gü zelliğ i uyandırmaktan
geçer. Orta çağ simyacıları gü zelliğ e "Gerçeğ in Pırıltısı" derdi. Şikâ yetçi olduğ umuz
hastalıkların bü yü k bö lü mü bir Bilinç eksikliğ inden kaynaklanır. Bilinç ve Gü zellik arasında
hiçbir fark yoktur.

Yaşayanlarını gü nü llü bir şekilde çocuksu dü zeyde tutan bir dü nyada hayatta kalmak için
duyularımız, arzularımız ve gü nlü k eylemlerimizde kendini gö sterecek gü zelliğ i dilimize
sokmamız gerekir. Bunu yapmanın en iyi yolu şiir yazmaktır. Bunu yaparken amaç kitap
yayınlamak, alkış ve ö dü llerle karşılanmak değ il gizlice yazmak olmalıdır.
Danışan bir yıl boyunca her gece kısa bir şiir yazmalıdır. Bunun için tü tsü yakacak (hep aynı
aromayla), ilham veren bir mü zik dinleyecek, aynı defteri ve kalemi kullanacak, ayak tabanlarını ve
avuç içlerini aynı parfü mle parfü mleyecek. Yalnız başına çıplak halde bir odaya kapanıp -–yanında
hayvan da dâ hil hiç kimse olmamalıdır- defterini bir mumla aydınlatmalı ve hayatının son anını
yaşadığ ını hayal edip aklına gelen en yü ce kelimeleri yazmalıdır.

Çin’de, Budizm’denin belirmesinden çok ö nce, ö lmeden az ö nce şiir yazma âdeti vardı. V.
yYü zyıl’da ö lü me mahkû m edilmiş biri şunları yazdı:

Çıplak bıçak başıma yaklaştığ ında

bahar rü zgâ rının boynunu vuracakmış gibi olacak.

586’da ö len bir rahip ö lmeden ö nce şunu yazdı:

Yıldırımın ışığ ı uzun sü re parlamaz.


Her gece hassasiyetle ö lmeyi ö ğ renecek ve bir gü n sonra yaşamımıza gü zellik katmak için
yeniden doğ acağ ız.

TESELLİ ETMEK

Ruhsal dengeyi sağ ladıktan ve acıyı yendikten sonra ü stü mü ze diğ erlerinin acısı çö ker.
Başkalarının acısını, hayatın kaçamaklığ ınıfaniliğ ini, hiç gö rmediğimiz kadar net gö rü rü z.
Açyık bir şekilde başlayan her şeyin bittiğ ini biliriz. Tü m insanlığ ı teselli etmek isteriz. Bu
heybetli olduğ u kadar imkâ nsız bir istektir. Ama kü çü k teselli etme çabaları
gerçekleştirilebilir. Bir Zen atasö zü şö yle der: "Ne zaman bir çiçek açsa tü m dü nyaya bahar
gelir"..” Homeopati çok kü çü k miktarda ilacı litrelerce suda çö zerek tedavi etmeyi başarır.
Ö zgeci danışana ö nerimiz şu:

Ne zaman ü zü ntü den yorgun dü şmü ş ya da kişisel başarısını bencilce kutlayan birini gö rse
(tanıdık ya da yabancı) ü stü nde şu cü mle yazan kartı kendisine uzatmalıdır: "Bu da geçecek"..”

HAYALİ MESLEKLER

Freud’a gö re mutluluk bir çocukluk rü yasını gerçekleştirmektir. Çocuklar şö yle der:


"Bü yü yü nce ... olacağ ım / .... yapacağ ım." Bu planlar bilinçaltımıza yazılır ve ö mü r boyu bizi
sıradışı ve imkâ nsız bir arzuya dö nü şmü ş olarak tehdit ederler. Şehirlere gö mü lü halde farklı
olmayı, dö nü ştü ğ ü mü z bu yetişkinden başka biri olmayı arzularız. Bu durumda danışana şunu
ö neriyorum:

Çocukluk idealinizi hayali bir mesleğ e dö nü ştü rü p bir kartvizit bastırın. Şilili Şair Vicente
Huidobro (1893-1948) kendini "anti-şair ve bü yü cü " olarak tanımlardı. Bu ö nerinin ışığ ında bir
psikanalizci kendini "gö lge temizleyici" ilan etti. Başka danışanlar adlarının altına şu meslekleri
yazdılar: "Gö rü nmezlik Ö ğ retmeni", "Taş Hipnozcusu", "Moral Verici", "Kanat Fabrikatö rü ", "Boşluk
Satıcısı", "Rü ya Derinlikleri Dalgıcı", "Bonsai Ö zgü rleştiricisi", "Yü ksekten Atlama Asistanı" vs.

KİŞİSEL TANIMLARDAN KURTULMA

Esrarengiz gGizemci Cagliostro (1743-1795), XVI. Louis hü kü mdar maiyetinde bü yü k


başarı kazanmıştı ve altın yapma, inci ve elmasları bü yü tebilme, ö mrü uzatan iksir yapabilme
ve daha birçok şeyin yanında ö lü leri diriltebilmeyle ö vü nü rdü . Ü ç bin dö rt yü z yıl evvel
yaşadığını sö ylerdi. Kendisine yö neltilen şarlatan, hilekâ r ve hipnozcu saldırılarına cevaben
yazdığı şu cü mleler yü ksek bilincini gö sterir: "Ben ne herhangi bir dö nemin insanı, ne de bir
yere aitim. Ruhaniî varlığ ım zaman ve uzamın dışında sonsuz varoluşunu sü rdü rü r. Eğ er
dü şü ncelerime dalar yaşlarımı yeniden yaşar, ruhumu sizin anladığ ınız o varoluştan uzaklara
uzatırsam arzuladığım şey oluyorum. Ne ulusumu ne mevkimi ne de dinimi bilmeye çalışın..."
Buna benzer bir şeyi Kutsal Kitap İbraniler 7, 2-3’te Şalem Kralı ve en yü ksek din adamı olarak
Melkisedek şö yle der: "Babasız, annesizdir; soyağ acı yoktur. Ne gü nlerinin başlangıcı, ne
yaşamının sonu vardır. Tanrı’nın Oğ lu gibi sonsuza dek kâ hin kalacaktır." Melkisedek ve
Cagliostro kendini kişisel Ben’le tanımlamanın yolunu bir şekilde gö stermişlerdir.

Bü yü k olasılıkla evrenin en karmaşık nesnesi olan beynimiz binlerce milyonlarca sinir


hü cresiyle donatılmıştır, bu hü creler minyatü r bir alıcı-verici gö revi gö rü r; başkalarıyla
birleşip devreler oluşturarak bilgi aktarırlar. Aynı şekilde yakınlarımız ve bize aktardıkları
bilgilerle yavaş yavaş bir ağ ö rü lü r. Deneyim miras alırız. Bunlar sınırlı deneyimlerdir ve çok
az bağ lantının kurulduğ u bir zihinsel dü nya yaratırlar; kaçması çok zor olan bir zindan. Bir
bebek mevcut tü m dilleri konuşma kapasitesiyle doğ ar. Çocuk beşikte yü zden fazla sinir
hü cresinden oluşmayan bir ağ a hapis, tek dilli bir varlık gibi "ü retilir"..” Buna rağ men
yü zlerce, binlerce, milyonlarca başka sinir hü cresinde gezen esrarengiz enerji beynimizde tü m
hü crelerini kullanacak geleceğin muhteşem insanının yapısını oluşturmaya çabalar; bu şekilde
gezegenimizde var olan tü m bilinçleri toplamaya çalışır. Sü rekli mutasyonlarla bizi kendi
eylem aletine dö nü ştü ren bu Bilinç aile-toplum-kü ltü r niyetiyle çarpışır; çü nkü bu niyet
devralınmış fikir, duygu, arzu ve ihtiyaçlar yığ ını yü zü nden genellikle ruhanî projeye terstir
ve bizi dü şü k bir Bilinç dü zeyine mahkû m eder.

Fransız Teosof Louis Claude de Saint-Martin (1743-1803) şö yle yazdı: "Gü çlü Tanrı, sen
ışığ a insanoğ lu ü zerine dö kü lmesini emrederken ne oldu? Yaşamının başlangıcı
durağ anlıktaydı; ışık ü zerlerine dü şü yordu, ama onu hissedemiyorlardı; gü n ortasında uyuyan
kü çü k çocuklar gibiydiler." Daha anne karnındayken cenin atalarının mirası davranış modelini
sü rdü rme emrini alır. Aile, ö nü nde bir ö rnek olmayan, "hiçten" gelmiş, basit ve saf yaratıcılığı
kabul etmez. Çocuklara sınır konur, birtakım planlara, yaptırımlara ("Ya bö yle, ya da bö yle
olacaksın." "Bilmem kime benzeyeceksin." "Boyun eğecek ve bizim inanç ve fikirlerimizi
yayacaksın." vs.) uymaya zorlanır. Yü ksek bir bilinç dü zeyine ulaşabilmek için aşmamız
gereken ilk engel aile, toplum ve kü ltü r tarafından yaratılmış kişisel Ben yanılsamasını
aşmaktır. Ö zgü n, Ö z Varlık o Ben’le, aynı meleğ in Jacob (Yaratılış 32, 24-28) ile savaştığ ı gibi
savaşır. Bu savaşta "incinirse", yani sınırlarından bir kısmını kaybederse Ben planlardan,
kaderden, projelerden ya da tekrarlardan kurtulmuş, değ işime uğ ramış olur. Ruhundan
parazit fikirleri atınca karakteri aydınlanır; ayrımcı fikirleri yok eden aziz duygusal huzura
kavuşur; ö lü m korkusunu yenen kahraman kendini gerçekleştirmiş olur; kendini zorlu bir
disipline tabi tutan şampiyon zafere ulaşır. Artık sö z konusu sadece ebeveynlerini ve atalarını
taklit etmesi değ ildir. Zihninde, duygu ve arzularında, organlarında ve uzuvlarında kutsal
Bilinç tanınmıştır. Cagliostro gibi, içinde mekanik ya da otomatik hiçbir şey olmayan sonsuz
ve uçsuz bucaksızda var olur. Onları tıkanık fikirler yö netmez, iç diyaloğ u durdurma gü cü ne
sahiptirler, her gelişmeyi bir çocuğ un saflığ ı ve şaşkınlığ ıyla karşılamayı, kalbini yü ce
duyguların yeşermesi için açmayı, tü m geleneklerin kü llerine can verici nefesle ü flemeyi
bilirler. İçine ruhu işlemiş bedeni aydınlık bir yaşamın ardından kendine ö dü nç verilmiş
enerjiyi kozmosa geri verir; kimlik-siz esası kişisel ö lü mden etkilenmez.

"Normal" yani çoğ unluk gibi dö neminin sınırlamalarına uygun yaşayan bir kişi bireyselliğ i
sandığ ı bu olgudan kurtulmakta bü yü k gü çlü k çeker. Bü yü k bir başarısızlık, ciddi bir hastalık,
politik hayal kırıklığ ı, iflas ya da çok sevdiği bir kişinin ö lü mü karşısında kişisel Ben’ini bin
parçaya bö lü nmü ş bir ayna gibi gö rerek derin bir ü zü ntü ye gö mü lmesi ve her şeyin anlamını
yitirmesi mü mkü ndü r; olduğ unu sandığ ı şey duman olmuştur. Bü yü k ü zü ntü sü ne rağ men
ö lmek ya da kendini yeniden yapılandırmak çelişkisiyle karşılaşır. Farklı tarikatlar bu kritik
durumu mensuplarında canlandırırlar: Bazı mason locaları adayını içinde akasya dalı olan
(sonsuzluğ un sembolü dü r) bir tabuta kapatırlar, bu eylemle kişinin olduğ u her şeyin ö lü mü nü
sembolize eder ve bir sü re sonra -–tabuttan çıktığ ında- yeni bir varlığ a dö nü şmü ş olarak
yeniden doğ muş sayar.

Kendimizi tanımladığ ımız kişisel Ben, yakınlarımızı ve toplumumuzu taklit eden inançları,
arzuları, amaçları vs. içinde barındırır. Bunlar ö zgü n değ ildir; sürekli olarak dünyayı
başkalarının gözünden görürüz. Cagliostro kendini bu lakapla tanıtarak ne ad ya da soyad ne
sosyal sınıf ne ırk ne ulus ne yaş ne cinsel kimlik (“‘erkek”’ olduğ unu sö ylemez, varlık der) ne
diniî ya da politik bir inanış ne de belirli bir meslekle tanımlamazdı. Onu tanımlamak
imkâ nsızdı. Dö neminin insanı onu "bü yü cü " olarak adlandırdı. Bu ö zgü rlü k dü zeyine bir
gü nde ulaşamayacağ ımız barizdir ancak bunu kendi sınırlarımızın bilincine vararak
başlayabiliriz. Bunun için kendimize "normal" olanın dışında bir bakış açısından gö rmemiz
şarttır.

Daha sonra danışana kendini tanımlarken fakirleştiren tanımlamalarla bağ ını koparması
garantili birkaç egzersiz ve kademeli uygulanması gereken birkaç psikobü yü ö nerisinde
bulunacağ ım.

Her şeyden evvel eğer danışan zihinsel bir değ işiklik deneyimlemek istiyorsa dikkat
kapasitesini geliştirmelidir: Genelde içsel olarak kavradıklarımızın tamamını gö rmekten,
duymaktan ya da hissetmekten acizizdir. Kişisel Ben deforme eden bir gö zlü k vazifesi gö rü r;
algılamamıza mü saade ettiğ i dü nya, bü yü k ö lçü de, ona gö rmeyi ö ğ rettikleri dü nyadır. Dikkat
kapasitesini geliştirmeyi arzulayan danışan şunu yapmalıdır:

Evinizin duvarına iki avro bü yü klü ğ ü nde siyah bir daire çizin. (Bir tahta ya da başka bir zemine
değ il direkt duvara çizilmesi gereklidir. Sembolik olarak ev bir mobilya değ il kişisel Ben’in tam
aynasıdır.) Bu çemberin merkezine fark edilmesi gü ç beyaz bir nokta koyun. Danışan her gü n bu
dairenin karşısında on beş dakika ona sabit bakarak ve aklına hiçbir kelimenin girmesine izin
vermeyerek hareketsiz durmalıdır. Eğ er azimle yoğ unlaşırsanız yavaş yavaş her defasında beyaz
noktayı daha net gö rü rsü nü z. Sessizlik zihninizde yer edinip beyaz nokta size bü yü k gö rü nmeye
başladığ ında ö z Ö z Varlık’ı keşfetme yolunda bü yü k bir adım atmış olacaksınız. Danışan her sabah
bu kısa meditasyonu bitirdikten sonra sokağ a çıkmalı ve kendi bloğ u etrafında seyyar bir dua seansı
gibi ü ç defa dö nmelidir, yü rü rken ü çe bö ldü ğ ü ve her adımda bir kısmını sö ylediğ i cü mleler
tekrarlamalıdır: "Ben sen-de-yim. Sana gü -veni-yo-rum. Be-nim sağ -lı-ğ ım-sın."

Bu egzersizleri mantıklı bir sü re uyguladıktan sonra kimlik-sizleşmenin ilk adımı olarak, bir
cuma gü nü gü n doğ umunda kendi fotoğ rafından yaptığ ı maskeyi takacak ve boynuna adını inkâ r
eden bir pankart asacak (ö rneğ in adı Juan Gonzá lez ise pankartta "BEN JUAN GONZÁ LEZ DEĞ İLİM"
yazmalıdır). Bö yle kılık değ iştirmiş hâ lde sokağ a çıkacak, sü rekli olarak kendini gö zlemleyerek,
uğ rak mekâ nlarına (olabildiğ ince çok yere gitmelidir) gidecek; bar, restoran, mağ aza, sinema,
arkadaş ve yakınlarının evi vs. Akşamü zeri saat yedide tek başına evine kapanacak, kendi maskesini
yü zü ne ve adını inkâ r eden pankartı boynuna takacak, soyunacak, pencere ve perdeleri kapatacak,
telefonlarını kapatacak, televizyonun ve bilgisayarının fişini çekecek ve bö ylece dışarıyla bağ ını
tamamen kesmiş hâ lde hiçbir şey yapmadan, dinlemeden, okumadan olduğ u yerde kalacak. Bir
şeyler temizlemeye, tamir etmeye ya da mobilyaların yerini değ iştirmeye kalkmayacak. Kendi
kendine yü ksek sesle konuşmayı yasaklayacak ve katî sessizliğ i koruyacak. Sadece çiğ hâ lde, hiçbir
şeyi ısıtmadan, pişirmeden ya da şeker koymadan çok az miktarda yiyecek. Kahve, çay, meşrubat ya
da likö r içmeyecek. Sigara içmeyecek ya da uyuşturucu almayacak. Bö yle hiçbir şey yapmadan
kendini gö rmeye mecbur kalacak. Gece yarısı uyumak için yatacak ve saat dö rtte bir çalar saat
yardımıyla uyanacak, kahvaltı olarak bir bitki çayı ve meyve yiyecek. Bu zaruriî deneyim (sınırlı
kişisel Ben’iyle karşılaşma) pazartesi gü nü akşamü stü altıda sonlanmalıdır.

Ertesi sabah yeni giysiler giyinip sokağ a çıkacak ve akşamü stü altıya kadar kendini
gö zlemleyerek boynunda pankartla ve kendi maskesiyle daha ö nceden gittiğ i yerlere gidecek. Evine
varınca maske ve pankartı yakacak, kü llerini bir zarfta birleştirecek ve ne zaman ö nemli bir
toplantıya gitmesi gerekse bu zarfı cekedinin sol iç cebinde taşıyacak.

Kendini kişisel Ben’le tanımlamaktan vazgeçmek için danışan haftada bir gü n -– erkekse tercihen
salı, kadınsa cuma gü nleri- Ben kelimesini kullanmayacak. Cebinde kırmızı mü rekkepli bir kaligrafi
kalemi taşıyacak ve ne zaman Ben kelimesini kullansa yü zü ne kırmızı bir çizik atacak.

Eğ er danışan ö nemli biriyse kendini fazla ciddiye alma hissini yenebilmesi için ü ç ay boyunca
haftada bir gü n palyaço kılığ ına girip işlek bir meydanda oturacak. Kendisine yaklaşan çocuklara
(çocuk erkekse) bü yü lenmiş bir preses ya da (çocuk kızsa) bü yü lenmiş bir prens olduğ unu
sö yleyerek plastik bir kurbağ a hediye edecek.

BÜYÜMEK

Kutsal Kitap’ta (Yaradtılış 2,24) şö yle yazar: "Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp
karısına bağ lanacak, ikisi tek beden olacak." İncil’den Matta Kitabında (Mt 10, 37) İsa şö yle
der: "Annesini ya da babasını beni sevdiğ inden çok seven bana layık değ ildir." Bu
cü mlelerdeki psikolojik anlam çocukluktan ergin yaşa adım atma ihtiyacına gö nderme yapar.
Eİzoterik Filosof G. I. Gurdjieff (1877-1949) insan denen varlığ ın tam bir ruhla değ il ö mü rleri
boyunca bü yü tmeleri gereken bir ruh tohumuyla doğ duğ unu ifade eder ve bu da çok
meşakkatli bir ruhanî çalışma gerektirir. Şö yle diyordu: "Bu çalışmayı yapmayan bir domuz
gibi yaşar ve bir kö pek gibi ö lü r..." Bize uzak ama yü ce bir ö geyle doğ muş olma -– bir kadeh
Martini’ye sokuşturulmuş zeytin gibi- fikrini kabul etmek zordur. Ama sınırlarını gerçeklikle
arasında birbirinin tıpkısı bir uzantı olana kadar her defasında daha ileri yıkarak
geliştirmemiz gereken kü çü k bir bilinçle doğ duğ umuza inanmak daha az hayali gelir.
Domuzlar ve kö peklerden bahsetmek yerine şö yle demek daha iyi olabilir; bu çalışmayı
gerçekleştirmeyen çocukça yaşar ve kendini gerçekleştirmeden ö lü r.

Psikobü yü nü n amacı da tam olarak budur: Danışanı atalarını sınırlandıran hataları


tekrarlamaması için ailesinin soktuğ u psikolojik kafesten çıkarmak... Son derece zor bir gö rev
çü nkü bize devrettikleri ö devler ö z Ö z Varlığ ımızla karıştırdığ ımız "bireyselliğ imizi" -–kişisel
ego- oluşturur. Bu bireysellik esasında kendimize ve dış dü nyaya karşı çocuksu bir bakış
açısından inşa edilmiştir. Ebeveynlerini isimleriyle değ il "anne" ve "baba" sesleriyle çağ ırma
alışkanlığ ı yaşlılığ a kadar sü ren çocuksuluğ a neden olabilir. Annelerin çoğ u bu sesleri
çocuğ una bir emir verirken ya da ö neride bulunurken aşılıyorlar. "Sana ben emrediyorum",
"bence ö yle olmalı" yerine "anne ö yle istiyor", "baba ö yle dedi" diyorlar. Kü çü klerin ergenlik
çağ ına kadar gü çlü arketiplere ihtiyaç duyması normaldir, bu nedenle ebeveynlerini "anne" ya
da "baba" olarak çağ ırması gereklidir. Bunu yapmazlarsa kendilerini eksik ve savunmasız
hissedeceklerdir. Ama 13 yaşına gelindiğinde (ilkel kabilelerde çocukları anne babanın
korumasından çıkıp erginliğ e adım atması için bu yaşta inisyasyon ritü ellerine tabi tutarlar)
anne babaya bu şekilde sesleniş son bulmalıdır. Sona ermezse kişi hiçbir zaman kendini olgun
hissedemez. Psikobü yü danışana şu tö reni ö nerir:

Kız ya da oğ lu 13 yaşını doldurduğ unda bir aile kutlaması dü zenlenecek ve bu kutlamada anne
çocuğ una ü stü nde şekerle "Anne", baba ise "baba" yazılı badem ezmesinden yapılmış dikdö rtgen
şeklinde birer pasta sunacaklar. Çocuk bunları yiyecek. Ardından ona şö yle diyecekler: "Artık bizim
yetişkinler dü nyamıza girdin. Bugü nden itibaren bize saygını kaybetmeden, birer devmişiz gibi
hitap etmeyi bırakıp sana benzer birer varlık gibi yani isimlerimizle hitap edeceksin." Anne ona
gü zel bir hediye verecek ve ondan kendisine yeni hitap şekliyle teşekkü r etmesini isteyecek (adı
María ise kızı/oğ lu ona "teşekkü rler María" diyecek). Babası başka bir hediye verip aynını isteyecek
(adı José ise kızı/oğ lu ona "teşekkü rler José" diyecek). Sonra ona şö yle diyecekler: "Artık bize anne
ya da baba dersen sana cevap vermeyeceğ iz, adımızla çağ ırırsan emrine amadeyiz"..”

Eğ er bu beynine kazınmış çocuksulaştıran seslerden kurtulmak isteyen bir yetişkinse:

En azından bir kilo ağ ırlığ ında bir taşa "anne" ve "baba" yazacak ve şehirden uzak, mü mkü nse
toprak, bir yola gidecek. Yolda bu taşı olabildiğ ince uzağ a atarak, yeniden alıp ü ç adım taş elinde
ilerledikten sonra tekrar atarak ilerleyecek. Bu şekilde atarak ve alarak ü ç kilometre yü rü melidir.
Ardından taşa bal sü rdü kten sonra taşı gö mecek.
DÖ RT

Psikobü yü Ö nerileri
(Ö ö zel Ddanışmalar)
Bilinçaltının Karanlığ ında Neler Saklıdır?
Giriş

Bu kitabın ilk bö lü mü nde sunulan ö neriler başlıklarında verilmiş sorunlardan şikâ yetçi
tü m danışanlar tarafından uygulanabilir; buna rağ men her danışanın karakterine ve soyağ acı
yapısına gö re bazı değ işikliklerle adapte edilmeleri gereklidir. Bu teknikleri kendisi ya da
başkaları ü zerinde uygulamak amacıyla daha derinlemesine anlamak isteyenler için 2007 yılı
boyunca her çarşamba París Cafe’de Tarot baktığ ım dö nemde verilmiş bazı psikobü yü
ö nerilerini sunacağ ım. Beş saat sü ren seans boyunca sadece otuz kişiyi gö rebildiğ im için her
biriyle gö rü şmem sekiz dakikadan fazla sü rmü yordu. Bir psikolojik test gibi kullanılan Tarot
ve beraberinde otuz yılı aşkın bir sü rede geliştirdiğ im belirli içgü dü ler danışanın sorununa
zorlamadan, savunma duvarında hasasiyetle bir delik bularak direkt yaklaşmama izin veriyor.
Acı çeken kişi çoğ unlukla neden acı çektiğ ini bilmek istemez, tek istediğ i acı verici
belirtilerinden kurtulmak olur. Psikolojik acılar ve rahatsızlıklar esasında bilinç eksikliğ inden
kaynaklanır. Yaranın sebebi o kadar acı vericidir ki bilinçaltı karanlığ ında gizlenir. Savaş
çarpışmalarında kararlı bir şekilde diğ eri ö ldü rü lmeye çalışılırken Tarot seanslarında diğ eri
hayata dö ndü rü lmeye çalışılır. Okumalarımın başında bazı durumlarda bu savaşı bü yü k
saldırganlıkla yapıyordum. Kadın Büyücüler ve Üstat adlı kitabımda da anlattığ ım gibi bu, Zen
Ü stadım Ejo Takata’dan (1928-1997) ö ğ rendiğ im bir davranış şekliydi. Vermek ve almaya
zorlamanın iki farklı şey olduğ unu ö ğ rendikten sonra hayatta tatlılık ve merhametle
ilerlemeye başladım. Kalbimden her tü rlü ayrımcılığ ı attım; ruhumdan yanlış yorumlanmış
kutsal metinleri temel alan bir ahlâk kılıcıyla savaşan hâkimi kovdum; danışma sü resince
tamamen karşımdaki insanlara yoğ unlaşarak kendimi unuttum; zihnimi yalnızca faydalı
olmak için açtım, şefkatli bir kulak olmayı, redleri iyileşme yolunda ö nemli adımlar olarak
gö rmeyi amaç edindim. Psikobü yü bilimsel bir disiplin değ il danışanın yaratıcılığ ını
uyandırarak onu kendi şifacısına dö nü ştü ren tiyatro kö kenli bir sanat eseridir. Bu uzun
etkinlik benim için de faydalı oldu. Zihnim ve bilinçaltım arasındaki engel yavaş yavaş
kendiliğinden açıldı. Sorunun kö kenini açığ a çıkarır çıkarmak için en ufak bir çaba
gö stermeme gerek kalmadan, danışanın şaşkınlığ ı karşısında psikobü yü performansı aklıma
geliyordu, çü nkü denklem kurulur kurulmaz imkâ nsız, gerçek ü stü ya da saçma bir şey
danışanın yaşadıklarıyla ö rtü şü yordu. Şık bir beyefendiye kü çü k oğ luna yaklaşmak için onu
bir motor gezintisine davet etmesini ö nerdim. Beyefendi daha yeni bir motor aldığ ını sö yledi.
Ata binmesini ve sonra hayvanın terine sü rü nmesine ö nerdiğ im kadın danışanım bir binicilik
okulu sahibi çıktı. Az sonra gö stereceğ im tü m performanslar danışanın duyar duymaz
hafiflemiş gibi gü lü msemesine neden oldular. Buraya gelirken aradığ ı tam olarak buydu. Eğ er
okurun sorunu danışanın sorununa benziyorsa ve verdiğ im ö neri ruhunda yankılanırsa bunu
kendi gerçekliğ ine adapte edip gerçekleştirebilir. Ö rneğ in bir kabir ziyaret etmekten
bahsediyorsam, kişi gö mü lmü ş ya da yakılmış olabilir; performansın mezarında ya da
kü llerinin savrulduğ u yerde gerçekleştirmesi performansın sonucunu etkilemez. Bazen bir
kadından sü t veren başka bir kadın bulup kendisini emzirmesi gibi zor şeyler istenebilir. Çok
defa reddedilse bile ısrarcı olmalıdır. Eğ er kişi kararlı ve inançlıysa her aradığ ı karşısına çıkar.
"Eğ er dağ sana gelmiyorsa sen dağ a git" sö zü nü değ iştirir ve aşkla sö ylersek "dağ a
gitmiyorumesem ama tü m kalbimle dilersem dağ bana gelir" olur.

Fransız Psikiyatrist Jacques Lacan (1901-1981) bir derste yaratıcı coşkuyla ö ğ rencilerine
şö yle dedi: "Konuşuyorum ö yleyse dü şü nü yorum"..” Bilinçaltının mesajlarında rü ya
spontaneliğ i vardır. Zihin tarafından yaratılmamışlardır. Psikobü yü performansı ö nce alınır ve
sonra bilinçaltının yö nlendirdiğ i gibi ö nerilir. Mantığ ın ü rü nü açıklamalar performansın
sadece bazı yö nlerini açıklarlar ama gizemini tü ketemezler...

Her danışandan, eğ er ona ö nerdiğ im performansı gerçekleştirirse, yazacağ ı bir mektupla


deneyimini ve sonucu anlatmasını istiyorum. Okurun bu buluşmaların nasıl olduğ unu
anlayabilmesi için doktoru tarafından sezeryan doğ umla tehdit edilen hamile bir kadının
normal doğ umunu sevinçle anlattığ ı mektubu aşağ ıda yazıyorum:

10 Kasım 2007’de eşim ve ben yanımızda 4 yaşında oğ lumuzla beraber ziyaretinize geldik.
Hamile olduğ unu anlayınca eşime şu soruyu yö nelttiniz:

- Bu ikinci mi? İlkinin adı ne?

- Ethan.

- İkinciye ne ad vermek istiyorsunuz?

- Nathan.

- Bu bir hata olur! Ethan’ın tekrarı. Oğ lunuzun bir kişiliğ i olsun istiyorsanız ona başka bir isim
verin. Neden Tarot baktırmayaokutmaya geldiniz?

- İki hafta içinde doğ uracağ ım. Oğ lum ters yerleşmiş. Doktorum sezeryan yapmak zorunda
olduğ unu sö ylü yor. Psikanalizci eşim ve ben bunun nedenini net bir şekilde gö rebiliyoruz. İlk
doğ umumdaki acılı sancıların tekrarlanmasından korkuyorum, bir erkek değ il kız çocuk istiyordum,
eşimin babam gibi davranmaya başladığ ını hissediyorum, o da psikanalizcidir. Bu muhteşem bir
bilinçlenme anı ama sezeryana engel olamıyor. Bir psikobü yü performansı ceninin doğ ru pozisyona
yerleşmesine yarar mı sizce?

Bize şu ö neride bulundunuz:

- Ethan mü stakbel kardeşini oynayacak. Siz bayım doktoru oynarken, onu eşinizin çıplak bedeni
ü stü ne, başı yukarı ters gelen cenin pozisyonunda yerleştireceksiniz. Ona çikolata şeker verip
yavaşça ve bü yü k hassasiyetle karnınızın ü stü nde başı aşağ ı gelene kadar dö nmesini
sağ layacaksınız. Hemen ardından siz hanımefendibayan, doğ umu şefkatle başlatıp onu hassasiyetle
bacaklarınızın arasından kaydıracaksınız. Bu performansı gerçekleştirmeden ö nce oğ lunuz için yeni
bir isim bulun.

Eşimin ta derinlerinden bir isim bulmasını bekledim. Ü ç gü n boyunca hep Ethan ismine benzer
isimler sö yledi. Dö rdü ncü gü n buldu: Luca!

Sonunda performansı gerçekleştirebildik; Ethan minik kardeşini oynamaktan bü yü k keyif aldı. O


ve eşim çıplaktılar. Onu annesinin karnına yerleştirdim ve çikolata vererek yavaşça ve bü yü k
hassasiyetle dö ndü rmeye başladım. O gü lü yor ve şekerlemeleri yiyordu. On beş dakika sonra onu
doğ ru pozisyona yerleştirdim ve eşim kolay, keyifli ve mutlu bir doğ um taklidi yaptı. Oğ lumuzu "hoş
geldin Luca" diyerek selamladık, kucakladık ve ö ptü k. Ethan dokuzuncu ve son çikolatasını yedi.

Mucize! Yavaş yavaş cenin dö ndü ve bü yü k an geldiğ inde eşim bü yü k bir rahtlıkla, anestezisiz en
ufak bir sorun yaşamadan doğ urdu. Doktor ve ebe o kadar şaşırdılar ki verdikleri servis için ü cret
bile almadılar.

DANIŞMA ÖRNEKLERİ

Burada sunulan tü m ö rneklerdeki danışanlar istedikleri sonucu aldılar.

1. Bir kadın erkeklerle ilişkilerinde sorunlar yaşıyordu. Bu sorunun kö keni annesinin


erkeklerle ilgili verdiğ i olumsuz izlenimdi.

Ona tamamen annesinin giysileriyle giyinmesini ve â şığ ına çocukken aldığ ı tü m olumsuz
izlenimleri vurgulayarak annesinin yapacağ ı gibi davranmasını ö nerdik. Annesinin aklına yazdığ ı
tü m nefret sö zcü klerinin ağ zından çıkmasına izin verecekti. Eşine hakaret ettikten sonra ü stü ndeki
giysileri yırtıp şö yle bağ ırmalıydı: "Ben o değ ilim, seni sevebilirim!" Parçalanmış giysilere bolca bal
sü rü p annesine bir hediye paketi gibi gö nderecekti.

2. Genç bir kadın araba kullanırken son derece geriliyor, bu yü zden de nadiren araba
kullanıyor. gerildiğ i için bunu nadiren yapıyor.

Ona kü çü k bir kız gibi giyinip annesi ve babası eşliğ inde araba kullanmasını ö nerdim. Annesi
elinde bir kutu şekerleme tutmalı ve her beş dakikada bir ağ zına bir tane verirken babası her beş
dakikada bir kulağ ına şunu fısıltamalı: "Kadınlar erkeklerden daha iyi araba kullanır."

3. Sekiz yaşına kadar çocukluğ unu unutmuş çocuksuz bir kadın rahim kanseri olmaktan
korkuyordu. Annesi ondan ö nceki hamileliğ inde ü ç aylıkken hamileyken kü rtaj olmuş, daha
sonra ise o doğ muştulduktan sonra doğ muştu. Babası, evi, o annesinin rahminde ü ç aylıkken
terk etmişti. Doğ umunun istenmediğ ini açıkladım. Bireysellikten yoksundu; kendisini
annesiyle tanımlamıştı. Kendini kurban edilmiş ceninin hâkimiyetinde hissediyordu ve onu
bir kanser olarak gerçekleştirmekten korkuyordu.

Ona altı gü n boyunca kırmızı bir çuvalda siyaha boyanmış bir mutfak bıçağ ı taşımasını ö nerdim.
Sonra onu annesinin evinde, ondan habersizden habersiz onun evinde bir yerde saklamalıydı.
Bunların ardından kırmızı çuvalı şekerlemelerle doldurup bir yetimhanede çocuklara dağ ıtacaktı.

(Kırmızı çuval yaşama arzusunu ve siyah bıçak annesinin onu kardeşi gibi aldırma arzusunu
sembolize ediyor. Doğ arak ona itaat etmemenin verdiğ i suçluluk duygusu onu bir kanser, cenin
hâ lindeki kendini temsil eden bir tü mö r ü retmeye itiyordu. Tü m bunları annesine iade etti.)

4. Bir kadın neden sü rekli kendine engeller koyduğ unu sordu. Tarot aracılığ ıyla babasının
kendisine koyduğ u engelleri tekrarladığ ını açıklıyorum. Bu zorluklar, sevgi eksikliğ inin
yanında (aslında bir kız değ il erkek evlat istiyordu) onu babasına bağ layan tek şeydi. Danışan
babasının kü llerini hâ lâ sakladığ ını sö yleyerek bu okumayı onaylamış oldu.

Ona erkek gibi giyinip bir rugby maçına (babasının en sevdiğ i spor dalıydı ve kendisini hiçbir
maça gö tü rmek istememişti) yanında kü llerin bulunduğ u kapla birlikte gitmesini ö nerdim. Tü m
maçı izlemeli ve sonunda kü llerin tamamını oturduğ u koltuğ a dö kmeliydi. Ardından erkek
giysilerini gö mmeli ve ü stü ne bir orkide dikmeliydi.

5. Kö r bir adam annesinin ona sakat bir çocuk gibi davranmasına katlanamadığ ını
sö ylü yor. Ona bü yü k ö fkesini dışa vurmasına yardımcı olacak bir psikobü yü performansı
ö nermemi istiyor.

Her avucunda birer boğ a gö zü yle annesini ziyarete gitmesini ve "Bak!" dedikten sonra gö zleri
ü stü ne atıp "Hadi ye!" demesini ö nerdim. Sonra en yü ksek sesle rock mü zik çalıp soyunmasını ve
kahkahalarla "Gö rü yor musun? Ben bir erkeğ im!" diye bağ ıracaktı.

6. Genç bir kadın â şığ ıyla orgazma ulaşmayı başaramıyor. Genel olarak erkeklerden
korkuyor. Babası Palermo’da mafya tarafından kurşunlanarak ö ldü rü lmü ş.

Bir atıcılık kulü bü ne yazılmasını ö neriyorum. Ardından bir silah satın almasını ve â şığ ının o
orgazm olana kadar bu silahla ona mastü rbasyon yapmasını sö ylü yorum. Sonra aynı silahı yanında
babasının bir fotoğ rafı ve bir alyansla birlikte gö mecek.

7. Olgun bir adam ağ layarak benden onu yirmi yıldır çektiğ i depresyondan
kurtaracakrması için bir psikobü yü performansı istiyor. Eski karısı, kızı (artık bir yetişkin) ve
annesinin ondan sü rekli para isteyerek ve evliliğ ini mahvetmekle suçlayarak ondan
faydalandıklarını hissediyor.

Ona annesi, karısı ve kızını akşam yemeğ i için evine davet etmesini ö neriyorum. Masada ü ç tane
siyah metal tabak olacak ve çatal bıçak olmayacak. Her tabağ a çevrilmiş bir bü tü n tavuk koyacak. Bir
çekiç alıp ü ç tavuğ u da ö fkeli bir şekilde şö yle bağ ırarak parçalayacak: "Yeter! Yeter! Yeter!"
Ardından her birine toprak dolu birer saksı verecek ve tavuk parçalarını gö mmelerini emredecek.
Hemen ardından onlara birer çiçek verip saksıya ekmelerini isteyecek. Ve şö yle diyecek: "Çıkın
dışarı! Bugü nden itibaren benimle akşam yemeğ i yemek istediğ inizde sizin beni davet etmeniz
gerekecek!"

8. Bir kadın babasının ondan bağ ımsız olması için ne yapması gerektiğ ini soruyor. Babası
evde kalıp temizlik yapar ve yemek pişirirken onu dış dü nyayla ilgili tü m işlerle ilgilenmeye
zorluyordu. Ona babasının kızı değ il karısı gibi yaşadığ ını, bu eş ilişkisinde kendisinin erkek,
babasının kadın rolü nü ü stlendiğ ini açıklıyorum.

Ona babasına bir çift el yapımı ayakkabı hediye edeceğ ini ve bunu için ö lçü lerini alması
gerektiğ ini sö ylemesini ö neriyorum. Ayaklarını beyaz bir sayfaya koyacak ve kalıbını çizecek. Bu
çizimleri bir ayakkabı ustasına verecek ve yü ksek topuklu bir kadın ayakkabısı yapmasını isteyecek.
Ayakkabılar yapıldıktan sonra onları babasına teslim edip şö yle diyecek: "Sana bakmaya bu
ayakkabıları evde, alışverişe ya da misafirliğ e gittiğ inde giymen şartıyla devam etmeyi kabul
ediyorum. Eğ er ben senin erkeğ insem, sen de benim kadınım olmayı kabul etmelisin."

9. Danışanın babasıyla bir sorunu var: Kirli olduğ unu hissederek onu aşağ ılıyor. Babasının
bacacı olduğ unu sevgilisine sö ylemeye utanıyor.

Kız arkadaşını gö rmeye babasının kirli giysileriyle ve yü zü nde is lekesiyle gitmesini ö neriyorum.
Ona kendisi gibi davranmayacak babası gibi davranacak: "Buraya oğ lum adına bir şey sö ylemeye
geldim, benden utandığ ı için kendisi sö ylemeye cesaret edememiş. Benim pis bir bacacı olduğ umu
bilmenizi istemiyor. Bu işi seve seve bırakırdım ama oğ lumun eğ itimini ö demek için çalışmak
zorundayım. Sizi çok seviyor. Oğ lumun çok zeki, çalışan ve iyi bir genç adam olduğ unu ve beni en az
benim onu sevdiğ im kadar sevdiğ inden emin olduğ umu da sö ylemeliyim. Bu soruna bir son vermek
için beni yıkayıp temizler misiniz?" O zaman kız arkadaşından kendisini soymasını ve yıkamasını
isteyecek. Sonra bir torbada getirdiğ i kendi giysilerini giyinip sevgilisini babasıyla tanışmatırmaya
gö tü recek.

10. Danışan bir osteopat. Şamanizmle ilgileniyor. Annesinin sağ dizinde kanser var. Bu
hastalığ ın psikolojik kö kenli olduğ una inanıyor. Eşinin ö lü mü nü n ardından dulluğ una
gö mü lmü ş çü nkü erkekler tarafından hep aldatılmış, yanına sadece oğ ullarını kabul ediyor.
Doktora gitmek istemiyor. Oğ lunun kendisini tedavi etmesini istiyor ama o bunu nasıl
yapacağ ını bilmiyor.

Ona sahte (plasebo) bir ameliyat yapmasını ö nerdim. Bir ahtapot alıp siyaha boyayacak.
Pencereleri ışık girmeyecek şekilde kaplayacak. Ev tamamen karanlıkken bir mum ve bir sü rü tü tsü
yakacak. Annesini bir halıya yatıracak, dizini kutsal suyla yıkayacak. En az on dakika boyunca
ahtapotu son derece sert bir şekilde kanser olan yere bastıracak, ardından şunları sö yleyecekti: "Bu
senin kanserin, onu sö kü p atacağ ım"..” Keskin olmayan bir bıçak alacak ve ahtapot-kanseri bü yü k
gü çlü kle çıkarıyormuş gibi yapacaktı. Oyunculuğ uyla annesini tü mö rü yenmek için bü yü k bir savaş
verdiğ ine ikna etmeliydi. Bu bü yü k çabanın ardından ahtapotu koparacaktı. Sonra yolunu mumla
aydınlatarak annesiyle birlikte tuvalete gidecek ve "kanserini" nasıl attığ ını ona gö sterecek. Suyun
akması için sifonu annesi çekmeliydi. Her gü n dizine gü zel bir koku vermek ü zere sıkması için
annesine iyi marka bir parfü m hediye edecekti.

11. Barselona doğ umlu anne babası katı Kkatolik olan bir danışan sü rekli cinayete kurban
gitmekten korktuğ unu bildiriyor. Tarot aracılığ ıyla ona bir yabancı tarafından ö ldü rü lmekten
korkmadığ ını aslında cinsel arzuları yü zü nden kendini ö ldü rmekten korktuğ unu anlatıyorum.
Anne ve babası, rahibe olması için onu el değ memiş bir azize olarak bekaret zarı tam bir azize
arzuladıklarından onu rahibe olmak ü zere yetiştirmişlerdi.

Rahibe kılığ ında Las Ramblas’ta gezerek her erkeğ e gizlice pornografik bir fotoğ raf vermesini
ö neriyorum. (Bir seks shoptan bir tane alıp fotokopiyle çoğ alması yeterli olacaktı.) Yü z fotoğ raf
dağ ıttıktan sonra rahibe elbisesini içinde yü z tane prezervatif olan bir kutuda anne babasına
gö nderecekti.

12. Elli50 yaşında bir kadın duygusal açıdan bir şeyler istemekte -ö zellikler otuz yıldır evli
olduğ u eşinden- gü çlü k çektiğ ini anlatıyor. Tarot sayesinde çocukken tü berkü loz sebebiyle bir
yıl hastanede yattığ ını hatırlıyor. Bu sü re içinde ailesinden kimse onu ziyaret etmemiş. Eşine
açılmasına engel olanın bu olduğ unu fark ediyor.

Bir sabah erken saatte herhangi bir bahaneyle ö zel bir hastaneye yatmasını ö neriyorum. Yatarak
onu ziyarete gelmelerini bekleyecek. Terk edilmiş hissettiğ ini ve bunun doğ urduğ u acıyı dışa
vuracak. Dö rt saat sonra eşi bez bebek, çiçek ve çikolatayla ziyaretine gelecek. Onu ö pecek, ağ zına
çikolata verecek, soyacak ve bez bebeğ i tü m bedenine sü rtecek ve ardından onunla sevişecek.
Hastaneden sonra bir bara gidecekler ve sarhoş olup olanları kutlayacaklar.

13. Bir kadın aşırı saldırgan patronuyla sorunlar yaşadığ ını anlatıyor. Babasının annesine
sö zlü saldırıda bulunduğ unu anlıyoruz. Bu zamana kadar hep saldırgan erkeklerle ilişki
kurduğ unu ve sonunda onlara karşı ilgisini tamamen kaybedene kadar onlara saldırdığ ını fark
ediyor.

Ona iki buçuk ay sü recek bir performans ö neriyorum. İlk ayın ilk gü nü patronu yokken
patronunun ofisine girecek ve masasına bir kutu çikolata bırakacak. On beş gü n sonra aynını


Las Ramblas Barselona’nın en işlek ve turistik caddesidir. - çn.
tekrarlayacak ama bu sefer daha bü yü k bir kutu bırakacak. İkinci ayın ilk gü nü bunu daha da bü yü k
bir kutuyla tekrarlayacak. On beş gü n sonra yine sonuncusundan daha bü yü k bir kutu bırakacak,
kutular tamamen anonim olmalıdır. Son olarak ü çü ncü ayın ortasında en bü yü k kutuyu bırakacak ve
patronunun kendisini yakalamasına izin verecek. Şaşırmış gibi yapacak ve ona şunu sö yleyecek:
"Size karşı tavrımın saldırgan olduğ unu fark ettim." Patronu bu andan itibaren kendisine daha iyi
davranacaktır.

14. Danışan bir savaş uçağ ı pilotu. Askeri bir çatışma esnasında uçağ ı dü şü rü lü yor ve
misyoner oluyor. Dö ndü ğ ü nden beri patronlarıyla sorunlar yaşıyor çü nkü onu
aşağıladıklarına inanıyor. Eğ itmenlik yapıyor ve gö revini ya da çevresini değiştirmek
istemiyor. Babasının da savaş pilotu olduğ unu ve sü rekli hiç tutsak dü şmemekle ö vü ndü ğ ü nü
gö rü yoruz. Bu aksilik yü zü nden babasının ona olan gü venini sarstığ ını ona ihanet ettiğini
hissettiğ ini fark ediyor.

Kü çü k bir uçak kiralamasını ve ailesini -–eşi, oğ lu ve sağ ına oturtacağ ı babasını- bir gezintiye
davet etmesini ö neriyorum. Kalkıştan on beş dakika sonra uçuşun ortasında babası onu
kucaklayacak, dudağ ından ö pecek ve gö ğ sü ne bir madalya takacak. Bu şekilde bilinçaltı babasının
ona saygı duyduğ unu anlayacak ve profesyonel ilişkileri iyileşecek.

15. Annesi sayesinde Barselona’da yaşayan ve piyano ö ğ renmiş bir genç hiç sevmediğ i ama
çok para kazanmasını sağ layan bir işte çalışmakta. Mü zikle uğ raşırsa açlıktan ö lmekten
korkuyor. Babasının ona şunu sö ylediğ ini gorü yoruz: "Eğ er sanatçı olursan yemek yemeye
bile paran olmaz, dilenciye dö nü şü rsü n."

Bir elektronik piyanoyla Las Ramblas’a gitmesini ve yanına şu posteri asarak saatlerce piyano
çalmasını ö nerdim: "Ben dilenci değ ilim. Para vermeyin. Zevk için çalıyorum."

16. Yirmi yıldır genital herpesten şikâ yetçi bir kadın bunun psikolojik kö kenli olup
olmadığ ını ve nasıl tedavi edeceğ ini soruyor. Tarot bakarken bu hastalığ ın bir cinsel taciz
sonucu oluştuğ unu sö ylü yorum. Danışan bunun dö rt yıllık çalışma sonucu psikanalizcisinin
sö ylediğ inin aynı olduğ unu sö ylü yor. Babası tarafından yapılan taciz o bebekken olmuş.

Bebek kılığ ına girerek bir emzik emerken ü zerinde babasının fotoğ rafı basılmış bir gö mlek giyen
ve organı gü l marmelatına bulanmış eşinin onunla bü yü k hassasiyetle sevişmesini ö nerdim. İçindeki
kızı sakinleştirmek ve tatmin etmek için bu deneyimi bir hafta boyunca tekrarlamalıydı.

17. Babasını hiç tanımamış genç bir adam yaşlı bir adama â şık. Altı ay boyunca â şığ ı olmuş
ve onunla yaşamış. Eşi ona sadık olmadığ ını anlamış, evden kovmuş, kilidi değiştirmiş ve bir
daha onu hiç gö rmemeye yemin etmiş. Bu durum onu çok ü zü yor. Onu nasıl tekrar geri
kazanacağ ını bilmek istiyor. Altı ay sonra eski â şığının doğ um gü nü olduğ unu gö rü yoruz.

Biri bü yü k biri minyatü r iki tane doğ um gü nü pastası sipariş vermesini ö neriyorum. Bu
pastalarda şekerle 70 yazacak (â şığ ının yaşı). Doğ um gü nü nden ü ç gü n ö nce arkadaşını gö rmeye
gidecek ve kü çü k pastayı yanında gö tü recek. Ü stü ne şunu yazdığ ı bir kartla kapısının ö nü ne
bırakacak: "Bu doğ um gü nü nde getireceğ im pastanın kü çü k bir kopyası. Sana olan aşkım her geçen
gü n bü yü yor." Bö yle yaparsa arkadaşı onu kabul edecek.

18. On beş yıldır birlikte olan biri erkek biri kadın bir çift beni gö rmeye geldi. İlişkiye
başladıklarında çok gençlermiş. Çocukları yok ve birlikte yaşamıyorlar. Tek çocuk olan kadın
dul babasıyla; yine tek çocuk olan erkek de dul annesiyle yaşıyor. Sorunun bu olduğ unu fark
ediyorlar.

Bundan kurtulmak için onlara bir apartman dairesi kiralayıp bunu bü yü k bir sır gibi
saklamalarını ö nerdim. Bu aşk yuvasında sık sık buluşacaklar. İki madalyon yaptıracaklar; erkek
annesinin fotoğ rafından, kadın babasının fotoğ rafından bir tane yaptıracak. Sevişirken; erkek
ü zerinde eşinin babasının fotoğ rafı olan kadının madalyonunu, kadınsa ü zerinde eşinin annesinin
fotoğ rafının olduğ u erkeğ in madalyonunu takacak. Kaç kere aşk yaptıklarının hesabını tutacaklar.
Kırk kereye varınca kadın madalyonunu bir saksıya gö mü p ü stü ne çiçek ekecek ve babasına hediye
edecek, erkek kendi madalyonunu bir saksıya gö mü p çiçek ekecek ve annesine hediye edecek.
Bunun ardından birlikte yaşamaları daha kolay olacak. Ne zaman kadının babası gelse erkeğ in
annesinin de gelmesini sağ layacaklar. Onları ayrı ayrı kabul etmeyecekler.

19. Danışanım aşkı bulmak ve bir aile kurmak isteyen bir kadın. Ama hep ilişki istemeyen,
sö zlerden kaçınan erkekleri buluyor. Bu durumdan kaçmaya uğ raşanın kendisi olduğ unun
farkında. Aşırı dindar annesinin onu doğ urduktan sonra hep yalnız yaşadığ ını ve bir tü rlü eş
bulamadığ ını gö rü yoruz.

Dini malzemeler satan bir dü kkâ na gidip mü mkü nse insan boyunda ahşap bir aziz heykeli
almasını ö nerdim. Ö rneğ in Peder Pío’nunkini. Sonra annesine şö yle diyerek heykeli ona sunmalıdır:
"Bu azizi sana alma arzuma karşı koyamadım." (Bunun ardından onu bir "erkekle" birlikte gö ren
bilinçaltının koyduğ u; annesinin gerçekleştiremediğ ini gerçekleştirmeme yasağ ını yenecektir.)

20. Danışan doğ madan bir ay ö nce babasının (o sıradaokumayı yaptığ ım zaman 76
yaşındaydı) belden aşağ ısına felç gelmiş. O zamandan itibaren ona annesi (69 yaşında) ona
bakmış. On ü ç yaşında bir erkek kardeşi danışan doğ madan bir yıl evvel kanserden ö lmü ş.
Baba oğ lunun ö lü mü nden dolayı kendini suçladığ ından (belki bunu arzulamış olabilir) aynı
olayı tekrar yaşamak istemiyor ve kendini felçle cezalandırıyor. Anne kendini teselli etmek
için danışanı kullanıyor, onu ö len oğ lunun yerine koyuyor. Danışan ö lenin enerjisini aldığ ını
hissediyor ve kanserin kendisini yutmasından korkuyor.

Ona plastik ya da alçıdan nesneler yapmayı ö ğ renmesini ö neriyorum. Kendi elleriyle on ü ç


yaşında bir çocuğ un iskeletini inşa edecek. Kardeşi elektrik gitar çalıyormuş, mü zisyen olmak ve
konserler vermek istermiş. İskeleti sırtında taşıyarak rock konserlerine gidecek ve sahneye yaklaşıp
bu sahte kemikleri bir adak gibi mü zisyenlerin ayağ ına sunacak. Ardından anne babasını ziyarete
gidecek ve sesi son haddinde açık bir rock mü zik koyarak karşılarında soyunduktan sonra deli gibi
dans etmeye başlayacak. Çılgınca dans ederken babasını kucaklayacak ve şö yle diyecek: "Kardeşimle
değ il benimle dans ediyorsun." Bunun ardından aşikâ r eşcinselliğ ini kabul edecek ve bir â şık
bulduğ unda anne babasıyla tanıştıracak.

21. Uzun saçlı bir genç karşıma oturuyor ve hiçbir şey demiyor. Sol el tırnaklarının çok
uzun ve sağ elinkilerin kısa olduğ unu fark ediyorum. Tarot bakarken bu ikiliğ inden
bahsediyorum. Sağ elini erkeksi algılarken sol elini kadınsı algılıyor. Annesinin onun
aracılığ ıyla olmak istediğ isını istedikleri mü kemmel erkeğ i gerçekleştirmeye çalıştığ ını; bu
nedenle de annesini kendine yansıtarak mü kemmel kadını gerçekleştirmeye çalıştığ ını
dü şü ndü mıyor. Bu onu ne kadın ne de erkek olmayı başaramadığ ı bir çelişkiye sü rü klü yor.

Ona bir kafenin terasını oturup bir nane likö rü (kadınsı yeşil) ve nar suyu (erkeksi kırmızı)
sö ylemesini, ö zgü rce sadece cinsel enerjisine yoğ unlaşıp yoldan geçen kadın ve erkekleri izleyerek
her birinden ufak yudumlar alarak içmesini ö neriyorum. Kendine bakma ö zgü rlü ğ ü vermek, kendini
olduğ u gibi kabul etmesine yardımcı olacak.

22. Bir danışan annesinin sol elindeki inatçı yarayı tedavi etmem için onun bir fotoğ rafını
gö steriyor. Annesinin sol elinin annesinin annesini sembolize ettiğ ini anlatıyorum. Eğ er
annesi bu yaradan kurtulamazsa bunun anlamının annesinin hâ lâ annesinin ona çocukken
verdiğ i yardımı talep ediyor olmasıdır.

Annesinin mezarlığ a gidip bala bulanmış yaralı elini annesinin mezarına (danışanın anneannesi)
sü rtmesini ö neriyorum. Bunu bir kere uyguladıktan sonra yarası iyileşti.
23. Oldukça erkeksi ve kaba gö rü nü şlü bir adam ne tü r olduğ unu açıklamadan cinsel
hayatında sorunlar yaşadığ ını sö ylü yor. Ona seçtiği kartlara bakılırsa kü çü kken babasının
tacizine uğ radığ ını sö ylü yorum. Danışan alevlenip şö yle diyor: "Bu yıllardır sakladığ ım bir
sır!" Babası polismiş.

Babasınınkine benzer bir ü niforma giymesini ö neriyorum. Hemen ardından karısını kendi
giysileriyle giydirip ona arkadan sahip olmalı. Ardından ü niformayı ve giysilerini yakmalı ve kü lleri
bir karakolunkomiserliğ in kapısına dö kmelidir.

24. Danışan kendisine sü rekli, "kö pek" diyerek hakaret eden babası yü zü nden bir eş
bulmakta gü çlü k çekmektedir. Erkeklere karşı çok ö fkelidir.

Veterinere gidip bir kö pek çenesi edinmesini ö nerdim. Dişleri koparıp kendine kolye yapacak ve
her evden çıktığ ında takacaktı. Bu sembolik olarak ona izin verdiğ inden davranış şeklini
değ iştirecekti. Sonra bu kolyeyi sevdiğ i erkeğ e hediye edecekti.

25. Bir kadın ü stü ne oldukça bü yü k gelen bir deri ceketle geliyor. Kime ait olduğ unu
sorduğ umda cevabı ikince el olduğ u oluyor, ama babasına ait gibi gö rü nü yor. Çocukken son
derece kö tü , disiplinsiz ve saygısız olduğ unu hatta babasınıonu bir bıçakla tehdit bile ettiğ ini
anlatıyor. Bir yatılı okula gö nderilmiş. Mesleğ i yok. Sü rekli kendini suçlu hissediyor. Kendini
nasıl affedebileceğ ini soruyor.

Palyaço olmak için kursa gitmesini ardından bir çocuk hastanesinde çocukları eğ lendirmesini
ö neriyorum.

26. Haiti kö kenli, zenci ama teni çok koyu renkli tenli olmayan bir adam bedeninden
memnun olmadığ ını, ayrımcılığ a hedef olduğ unu ve kimlik değ iştirmek istediğ ini anlatıyor.
Bir mü zisyen.

Yaşadığ ı şehrin işlek bir caddesinde tenini açık renk gö sterecek şekilde tü m bedenine makyaj
yaparak gezmesini ö neriyorum. Sonra bir kafenin terasına oturup flü tü yle bir melodi çalacak.
Ardından evine dö nü p bedenini koyu siyaha boyayacak. Aynı yolda yü rü yecek, aynı kafeye oturacak
ve aynı melodiyi çalacak. Sonunda aynını kendi doğ al ten rengiyle ü çü ncü defa yapacak.

27. Evli bir adam her gece şiddetli sırt ağ rıları çekiyor.

Eşinden bir ninni sö ylemesini ve aynı anda sırtına vajinasının dudaklarını sü rterek masaj
yapmasını istemesini ö nerdim. (Ü ç "vajina masajıyla" ağ rılar kesildi.)

28. Bir kadın kurtulmak istediğ i bü yü k ö fkesinin nedenini soruyor. Kesin frijit olan
dominant annesi onu hafif bir skolyoz nedeniyle 5 yaşından 15 yaşına kadar bir korse
takmaya mecbur etmiş. Danışanın kadınlığ ını bastırmasının nedeninin bu olduğ unu anlıyoruz.

Ona bir beyzbol sopası, çocuk korsesi ve bir kutu kalp şeklinde şekerleme almasını ö neriyorum.
Sonra gibip annesine şunları sö yleyecek: "Otur, senin için bir şov hazırladım." O, hafızasında tuttuğ u
tü m ö fkesini sö zlerle dışa vurarak beyzbol sopasıyla korseye vururken yemesi için annesine
şekerlemeleri verecek. Hemen ardından korseyi pencereden atacak, evine dö necek, beyzbol sopasını
altın rengine boyayacak ve bir sü s gibi duvara asacak.

29. Bekâ r bir Yyahudi bir kadın hiçbir neden olmadığı haldean 13 yaşını yeni doldurmuş
tek oğ lunun ö leceğ i dü şü ncesiyle bunalıyor. Tarot aracılığ ıyla aslında oğ lunun ö lmesinden
değ il bir yetişkine dö nü şmesinden, yani bir cinsel yaşamı olmasından ve er ya da geç bir

İspanyolca kö peğ in dişi hali olan “‘perra”’, sü rtü k, fahişe, orospu anlamına gelen ve
kullanımı çok yaygın bir hakarettir. - çn.
kadınla tanışıp kendisini onun için terk etmesinden korktuğ unu anlatıyorum. Danışan
oğ lunun doğ umundan beri bekâ rken kazandığ ı kadar para kazanamadığ ını da ekliyor.

Oğ lunun çocukluktan yetişkinliğ e geçmesini kutlayan bir ritü el organize etmesini ö neriyorum. Bu
ritü ele on erkeğ in katılmasını sağ layacak. Ellerinden elli avroluk banknotlarla gence yaklaşacaklar.
Onlardan biri elindeki parayı ona verecek. Bunun ü zerine hep birlikte sanki bedeninden bir şey
çıkarmak isterlermiş gibi genci sarsacaklar. Sonra başka bir tanesi ona para verecek. Genci tekrar
sarsacak. Ve on banknotun tamamını ona verene kadar buna devam edecekler. Ardından onu
kutlayacaklar: "Artık erkek oldun!" Oğ luyla yalnız kalınca ona şunları sö yleyecek: "Sana beş yü z avro
verdiler, sana bir iş teklifim var. Ben sana beş yü z daha vereceğ im. Bö ylece bin avroluk bir ortaklık
kuracağ ız. Bu parayı bBorsa’ya yatırarak para kazanacağ ız."

30. Altı6 yaşındaki oğ luyla yalnız yaşayan bir kadın. Çocuğ unun bBaşarılı bir pazarlamacı
olan çocuğ un babasından ayrılmış. Uzun sü ren çekişmelerin ardından adam onlara kırk metre
karelik ufak bir daire almış. Bundan faydalanıp gıda yardımı için ö dediğ i aylığ ı kesmiş. Kadın
adil olanı almak için ne yapması gerektiğ ini soruyor.

Eski eşine şunların olduğ uyazdığ ı bir mektup yazmasını ö neriyorum: "Oğ lun 6 yaşında ve seni
çok seviyor. Onu iyi beslememiz gerektiğ ini biliyorsun. Maaşını kestiğ in için ciddi para sorunların
olduğ unu dü şü nü yorum. İyi bir insan olduğ unu bildiğ im için sana ayda elli avro gö ndererek yardım
etmeye karar verdim. Lü tfen kusuruma bakma kısıtlı ekonomik durumum daha fazlasını
gö ndermeme mü saade etmiyor. Oğ luma ve bana karşı o kadar cö mert oldun ki sorunlarını çö zene
kadar sana yardımcı olmak istiyorum."

31. Yaşadığ ı sıradan hayatın kendisine uygun olmadığ ını bilen bir kadın, her şeyi bırakması
ve yeni bir dö neme başlaması gerektiğ ini sö ylü yor; ancak alışkanlık, korku ve saçma bir
suçluluk duygusuyla bağ larını kesmeyi başaramıyor, bu kararı nasıl alacağını soruyor.

Yedi gü n boyunca her gü n bir saat Barselona Las Ramblas sokağ ına tekerlekli sandalyeyle
gitmesini ve kızgınca sö ylenmesini ö neriyorum. Eğer neden bö yle sızlandığ ını sorarlarsa şö yle
cevap verecek: "Çü nkü dü n ö ldü m!"

32. Bir adam neden her seviştiğ inde boşaldıktan sonra penisinin ağ rıdığ ını soruyor. Hiçbir
doktor sebebini bulamamış. Tarot aracılığ ıyla aşırı dindar annesinin çocukluğ unda ona sü rekli
rahip olması gerektiğ i fikrini aşıladığ ını gö rü yoruz.

Annesini rahip kılığ ında ziyaret etmesini ve şö yle demesini ö neriyorum: "Cinsel yaşamımı
bırakmam ve rahip olmam gerektiğ ini biliyorum. Tabii buna seviniyorsun. Ama beni ü zü yor."
Ardından soyunacak ve penisini gö sterip şö yle diyecek: "Tanrı’nın bahşettiğ i şu penise bak, saygı
duy ve kutsa, çü nkü ben bir rahip değ il sana torun verecek bir adamım." Annesini bu giysileri
gö mmek ve ü stü ne bir meyve ağ acı dikmek için yanında gitmeye ikna etmelidir.

33. Bir adam bir Tü rk hamamında haşlanarak ö lme riskiyle kilitli kalmış. Bunun ardından
tuhaf bir sıkıntıyla yaşamaya başlamış. Tarot aracılığ ıyla on aylık, amniyotik sıvı eksikliğ inden
derisi yanmış olarak doğ duğ unu gö rü yoruz. Bu zor doğ um ardından annesi yıllarca hasta
yatmış. Onu fazla bü yü k bir bebek olduğ u için doğ amamakla suçlamışlar. Bu onda bir
başarısızlık krizsine neden olmuş. Tü rk hamamı kazası bu ilk bunalımı yeniden yaşatmış.

Sokağ a bebek kılığ ında ama uzun adamlarınakrobatların giydiğ i ayaklıklardan giyerek çıkmasını
ö nerdim. Ona bakmalarını şö yle isteyecek: "Bakın ben bü yü k bir bebeğ im ve bu beni mutlu ediyor!"
Çocuklara şeker hediye ederek ilerleyecek.

34. Şifacı yetileri olan, tai-çi, do-in, akupunktur ve reiki eğ itimi almasına rağ men çalışmaya
başlayamayan bir adam geliyor. Tarot aracılığ ıyla babası tarafından kabul gö rmemiş
olduğ undan (bebekken terk etmişti) kendi kendini kabul edemediğ ini gö rü yoruz. Kendine
inanç eksikliğ i yaşıyor.

Fransa’da Lourdes’e gitmesini ö neriyorum. Mağ araya on kilometre kala durmasını v. Ve ona
doğ ru ağ layarak, gö zyaşlarını bir bardakta toplayarak ilerlemesini ö neriyorum. Mağ araya
vardığ ında gö zyaşlarını kutsal kaynağ a dö kmeli ve şö yle demeliydi: "Kendime inanmıyorum, bana
kendine inanç ver!"

35. Tiyatro oyunları yazan bir adam ikinci bö lü mü bitirmekte zorlandığ ını anlatıyor.
Kendini tıkanmış hissediyor. Ne zaman ilerlemeye çalışsa birkaç kelime yazdıktan sonra
sayfayı yırtıp atmak zorunda kalıyor. Sanatsal tıkanıklığ ının yanında dışkılama sorunu da
yaşadığını belirtiyor, bü yü ğ ü nü ü ç gü nde bir zorla yapıyor. Tarot sayesinde bir çocukluk
sorununu gö rü yoruz; annesi hep ikinci bir çocuk sahibi olamamaktan şikâ yet etmiş. Ne zaman
hamile kalsa dü şü k yapmış. Danışan annesiyle ö zdeşleşmiş ve ikinci kısmı "dü şü k yapmış"..”
Yaratmasına izin vermeyerek dışkılamaya izin vermiyor.

Dışkıladıktan sonra ikinci bö lü mü n beyaz sayfalarıyla temizlenmesini ö neriyorum. Sonra bu


sayfalara herhangi bir başlangıç yazacak. Hemen ardından bu kâ ğ ıtları deri bir kutuya koyup kırmızı
mumla mü hü rleyecek. Bu kutuyu şö yle deyip annesine saklatacak: "Bu kutuyu benim için dokuz ay
saklamanı istiyorum." Bu sü re dolduktan sonra kutusunu alacak, gö mecek ve ü stü ne bir kü çü k, bir
bü yü k iki çiçek dikecek. Bunu yaparsa ne ikinci bö lü mü ne de başka birini yazmakta gü çlü k
çekmeyecek.

36. Bir kadın başarısından ve projelerinin gerçekleşmesi ihtimalinden şü phe ediyor.


Babasının ona bakışı onda kompleks yaratmış çü nkü bir erkek değ il. Erkek gü cü ne fazla değ er
veriyor.

Son derece kadınsı bir cü zdan almasını ve sonra bir seks sşhopoptan bü yü k bir penis edinmesini
ö neriyorum; sonra penisi altın rengine boyayacak. Bu nesneyi cü zdanında taşıyacak. Ne zaman çiş
yapmaya gitse penisi eline alacak ve şunları sö yleyerek onunla haç çıkaracak: "Gö kyü zü ndeki ana,
yeryü zü ndeki bizlere merhamet gö ster." Sonra otoriteyle şunları sö yleyerek penisi cü zdanında
saklayacak: "Yerinde dur, benim hâ kimiyetim altındasın!"

37. Lezbiyen bir kadın dominant annesinden ayrılamıyor.

Annesine bir çift kelepçe gö stermesini ö neriyorum. Sonra oyun olsun diye kendini ona
kelepçeleyecek. Bö yle bilek bileğ e hiç ayrılmadan tü m gü nü geçirecekler. Annesi ne kadar
ö fkelenirse, bağ ırırsa ya da ağ larsa ağ lasın kelepçeleri çıkarmayacak. Gü nü n sonunda çıkarmak için
annesini tü m aileyle birlikte sevdiğ i kadını ağ ırlamaya zorlayacak. Aileyle karşılaşınca, yanlarında
bü yü k bir mutfak saati, o ve sevgilisi on dakika sü reyle ö pü şeceklerini duyuracaklar. Ö pü cü ğ ü n
bitme zamanını ailesi duyurmalıdır. Bö yle yapacaklar. Hemen ardından herkese oval şeklinde
tatlılar dağ ıtacaklar.

38. Yapılı bir adam çok kibar davrandığ ı iri bir kö pekle geliyor. Kendo eğitmeni (kılıçlı
Japon dö vü ş sanatı). Yıllar sü ren çalışmanın ardından yedinci kuşağ a geçmiş. En bü yü k çabası
en yü ksek kuşağ ı yani sekizinciyi almak. Bunun için Japonya’ya gitmesi gerekiyor. Bu dü zeyi
vermeye yetkili makam Japon katılımcılarından yü ksek beklentiler içinde ve yabancı
katılımcıları tabi tuttuğ u sınavları geçmek neredeyse imkâ nsızmış. Bu sınavı geçebilmek için
benden bir psikobü yü performansı istiyor.

Ona bildiklerini uygulamaya koymayı ö neriyorum ve spor salonunun ortasında tek darbeyle
kö peğ ini ikiye bö lmesini ö neriyorum. Tek kelime etmeden gidiyor. Bir hafta sonra, her zamanki gibi
yanında iri kö pekle geri geliyor. Bana şunları sö yleyerek teşekkü r ediyor: "Kendoyu onur unvanları
için değ il karşılaşmalardan keyif aldığ ım için yaptığ ımı fark ettim. Sekizinci kuşağ ı alma arzum yok
oldu, artık bu zavallı kö peğ i ö ldü rmeme gerek kalmadı."

39. Beni ziyarete sevgilisiyle birlikte gelen bir genç bir adam ne zaman ayrılsa sızlanma
nö betine tutulan ve kendisine duygusal santaj yapan annesinin tutsağ ı gibi hissetmekte.
Sevdiğ i kadınla birlikte yaşamak istiyor ama annesinden ayrılamıyor. Babasının bir otomobil
tarafından ezilerek ö ldü ğ ü nü gö rü yoruz. Tek çocuk olan danışan bu olay ardından hep dul
annesiyle birlikte yaşamış. Kadın onu serbest bırakamıyor çü nkü kazanın tekrarlanmasından
korkuyor.

Arabasını evin ö nü ne park edip annesi camdan bakana kadar sü rekli kornaya basmasını
ö neriyorum. Camdan bakınca ü stü ne ü ç litre yapay kan damlatacak, başını ve kollarını dışarıda
bırakarak arabanın altına yatacak. Şö yle bağ ıracak: "Ben babam değ ilim, bö yle ö lmeyeceğ im çü nkü
bir kadını seviyorum." Yerden kalkmalı, araca binmeli ve içinde kendisini bekleyen sevdiğ i kadınla,
bö yle kanlı kanlı sevişmeli. Sonra arabadan onunla birlikte inmeli, evine girmeli ve annesine şö yle
diyerek tanıştırmalıdır: "Bu benim sevdiğ im kadın, bizi kutsa çü nkü evleneceğ iz."

40. Sesi ve davranışları oldukça çocuksu bir piyanist, beste yapmak istediğ ini ancak
yaratıcılığını geliştiremediğ ini sö ylü yor. Annesinin erkeklere duyduğ u nefret yü zü nden,
annesi ondan da nefret etmesin diye cinsiyetsiz bir çocuk gibi davrandığ ını gö rü yoruz.
Yaratıcılığ ın cinsel enerjiye sıkı sıkı bağ lı olduğ unu anlamalı.

Annesinin fotoğ rafını yakmasını ve bir çimdik kü lü nü bir bardak sü te karıştırıp içmesini
ö neriyorum. Sonra penisini piyano tuşlarına vurarak mastü rbasyon yapacak, boşalacak ve menisini
piyanonun ü stü ne dağ ıtacak.

41. Anne babası sü rekli tartışan bir kadın saldırgan bir dil kullanmaktan nasıl
kurtulacağını soruyor. Ne zaman bir adam onu baştan çıkarmak istese ona hakaret etmeden
duramıyor.

Bir şaka dü kkâ nından plastik takma diş almasını ve dişleri ü zerine takmasını ö neriyorum. Bir
kafenin terasında karşısında ballı yoğ urtla birlikte oturmalı, çantasından bir kerpeten çıkarıp sahte
dişlerini kerpetenle bü yü k acıyla çekiyormuş gibi yapacak. Bü yü k çaba ve sızlanmaların ardından
çıkaracak. Dişetlerini, dilini ve damağ ını yoğ urt ve balla ovacak. Hemen kalkıp gezecek ve ona
sempatiyle bakan ilk erkeğ i ö pecek.

42. Harika sese sahip bir adam tiyatroyla uğ raşmak istiyor ancak hastalık derecesinde
utangaçlığ ı seyirci karşısında konuşmasına engel olduğ u için yapamıyor.

Ona bir buçuk metre uzunluğ unda bir boru yapmasını ve gü zel bir nesneye dö nü şene kadar
boyadıktan sonra cilalamasını ö neriyorum; melek kılığ ında (beyaz tunik, sarı kıvırcık peruk ve bir
çift kanat) boruyla birlikte bir modern sanatlar mü zesine gidecek. Ziyaretçilerden birini bunu para
için değ il sanatını ilerletmek için yaptığ ını ve kulağ ına gü zel bir şey sö ylemesine izin vermesini
sö yleyecek. Onun izniyle boruyu kulağ ına koyacak ve kendisi diğ er ucuna geçip bir şiir okuyacak.
Bunu olabildiğ ince çok kişiyle tekrarlayacak. İş gü nü sonunda kendini kabul edilmiş hissedecek.
Utangaçlığ ını yenmiş olacak.

43. Bir kadın on yıl ö nce sevgilisi tarafından tecavü ze uğ radığ ını sö ylü yor. Kendini
savunmamış ve yapmak istediğ ini yapmasına izin vermiş. Sonra onu bir daha hiç gö rmek
istememiş. Bu olaydan sonra ne duygusal ne de cinsel yaşamı olmamış. Eski sevgilisinin adını
sordum: "Alberto"..” Peki, babanızın adı ne? "Alfonso"..” İkisininde adının ilk iki harfinin aynı
olduğ una dikkatini çekiyorum. Bilinçsizce babası tarafından tecavü ze uğ radığı hissine
kapıldığ ını açıkladım. Bu ona kendini suçlu hissettiriyor çü nkü ensest arzularını açığ a
çıkarıyor.
Bir erkek arkadaşının, babasının fotoğ rafıyla kendisine bir maske yapıp takarak onu meydanda
bir banka oturup beklemesini ö nerdim. Danışan kü çü k bir kız gibi giyinip gidecek. Karşısına geçip
yere oturacak ve ona şö yle diyecekti: "Baba sana bir şey itiraf etmek istiyorum; ben senin sevgilin
olmak ve seninle evlenmek istiyordum. Anneme yaptığ ın gibi ü stü me atlayıp benimle sevişmeni
istiyordum. O zaman kü çü k bir kızdım. Beni affet." Arkadaşı ona şö yle cevap vermeli: "Seni
anlıyorum ve affediyorum"..” Sonra ü stlerini değ iştirmeden bir kafeye gidip pasta yiyip bir şeyler
içecekler. Ardından danışan maskeyi ve çocuk kıyafetlerini gö mecek, ü stü ne bir gü l fidesi dikecek.

44. Baskıcı annesinden kurtulmak için yıllardır uzak bir ü lkede yaşamasına rağ men onun
etkisini hâlâ ruhunda hissettiğ inden bir eş bulup aile kuramayan bir adam beni gö rmeye geldi.

Ona plastik bir kordon alıp beline dö rt tur dolamasını ö nerdim. Kordonun bir ucuna annesinin
bir fotoğ rafını yapıştıracak. Bunu belinden dö rt gü n çıkarmayacak, banyo yapmayacak. Bu zamanın
sonunda kordunu, fotoğ rafı, bir makas ve ü stü nde şunlar yazan bir kartla birlikte annesine
gö nderecek: "Verip geri alanın sırtı kambur olur. Bana hayat verdiğ in için teşekkü r ederim."

45. Bir danışanım hakaret ve tehdit içeren bir mektup aldığ ı için bunalıma girmiş.

Mektubu çiğ bir bifteğ e sü rttü kten sonra karınca yuvasına atmasını ö neriyorum.

46. Bir ressam çevresindekilerin sandığ ı kişi olmadığ ı hissine kapılıyor. Sö yleyecek hiçbir
şeyi olmadığ ını ve hiçbir tablosunun dü rü st olmadığ ına inanıyor; sadece satmak ve snobların
alkışını toplamak için resim yapmış. Yaşam tarzından nefret ediyor. Gerçek bir insana
dö nü şmek istiyor.

On portre fotoğ rafıyla on maske yapmasını ö neriyorum. Onları birbiri ü stü ne yü zü ne takmadan
ö nce yü zü ne iskelet makyajı yapacak. Bö yle maskeli halde sık gittiğ i yerlere gidecek. Her yeni
mekâ na vardığ ında bir maskesini çıkaracak, kü çü k parçalara bö lecek ve bir çocuğ un kafasına zarf
yağ muru gibi savuracak. Dokuz maskeyi parçaladıktan sonra evine gidecek ve son maskeyi ayna
karşısında parçalayacak. Bir saat boyunca ö lü yü zü nü seyredecek. Sonra makyajı silecek, tablolarını
camdan atacak ve adını değ iştirecek. Tü m tanıdıklarına bir mesaj gö ndererek ressam falancanın
(adı) ö ldü ğ ü nü ve insan falancanın (yeni adı) doğ duğ unu duyuracak.

47. Bir adam annesiyle ilgili bir travması olduğ unu sö ylü yor. Onu dü rü lmü ş bir dergiyle
kafasına vurarak korkuturmuş. 30 yaşında olmasına rağ men ondan hâ lâ korkuyor. Annesinin
hangi tü r dergiler okuduğ unu soruyorum. Cevabı şu oluyor: "Hayvancılık dergileri, annem bir
çiftlik kurup inek bakmak istiyordu."

Ona ineklerin olduğ u bir yere gitmesini ö neriyorum. Birini seçmeli, gö zlerini hiç ayırmadan
gö zlerine bakmalı, nefretini dizginlemeyecek ve bağ ırarak hakaret etmeye başlayacak, kafasına bir
dü zine çiğ yumurta atacak. Ardından, pamuklara sarıp iyice sağ lama aldıktan sonra gü zel bir kutuya
koyduğ u bir dü zine yumurtayı annesine gö nderecek.

48. Koreli bir kadın beş yıl ö nce eşinden ayrıldığ ından beri hayatının tıkandığ ını sö ylü yor.
Moda tasarımcısı ve evrilmek kendini geliştirmek için ne yapabileceğini soruyor.

Ona çift modeller yaratmasını ö neriyorum; Eşcinsel, heteroseksü el ve lezbiyen çiftler için, ayrıca
kadınlar ve kö pekleri, anne ve kızları, bir dede ve torunu, iki arkadaş vs. Yalnız giysilerden
(birbirinin aynı değ il birbirini tamamlayan) çift giysilere (birbirinin aynı değ il birbirini
tamamlayan) geçmesini ö neriyorum.

49. Bir bayan kadın danışanım babasının kadınlara değ er vermemesinden şikâ yet ediyor.
Yıllarca ona şö yle demiş: "Bu aptal dişilere katlanamıyorum." Babasına zeki olduğ unu
ispatlamaya çalışmaktan bıkmış. Ondan kurtulmasını ve sonra canının istediğ ini yapmasını
sağ layacak bir performans istiyor.
Regl det dö neminin birinci gü nü babasını akşam yemeğ ine davet etmesini ö neriyorum. Yemeğ in
sonunda ona bir kadeh kanyak içinde reglâ det kanından dö rt damla içirecek. Regl det dö neminin
ikinci gü nü nde yapmak istediklerini bir kâ ğ ıda yazacak ve bu kâ ğ ıdı tamponuna sarıp vajinasına
sokacak. Birkaç saat sonra bu kâ ğ ıdı bir saksıya gö mecek ve ü stü ne çiçekli bir bitki dikecek.
Regl det dö neminin ü çü ncü gü nü bu bitkiyi hediye olarak babasına gö nderecek.

50. Danışanım anü sü ndeki siğ iller ve kendisini aldatmış â şığ ıyla yaşadığ ı duygusal
sorunlardan şikâ yetçi. Ondan ayrılmak istemiyor ama onu affedebileceğ ine de inanmıyor.
Artık ö lü olanlmü ş babasının, onun eşcinsel olduğ unu hiçbir zaman bilmediğ ini gö rü yoruz.

Mezarlığ a gidip bala bulanmış anü sü nü babasının mezarına sü rtmesini ve şö yle demesini
ö neriyorum: "Baba ben eşcinselim, beni kutsa." Hemen ardından bir kasaba gidip erbezleriyle
birlikte bir boğ a penisi alacak, bir plastik torbaya koyduktan sonra â şığ ının bacak arasına koyacak.
Bir mutfak bıçağ ıyla ö fke, kıskançlık ve acısını bağ ırarak dışa vurarak paketi tutan ipi kesecek. Boğ a
penisini yere fırlatacak ve tekmeleyerek parçalayacak. Ardından o ve â şığ ı ö pü şecek ve sarılacaklar,
parçaları toplayıp gö mecek ve "mezarı" ağ ır ve gü zel bir taşla mü hü rleyecekler.

51. Bir adam kalbini açşmak için bir performans ö nermemi istiyor: Sevmekten aciz
hissediyor ama kendisini kö tü mserliğ e gö tü ren psikolojik sebeplerinin derinine inerek
boğ ulmak istemiyor.

Budist rahip gibi giyinmesini, yü zü nü mavi, sağ elini altın ve sol elini gü mü ş rengine boyamasını
ve çok işlek bir caddede iki eli gö ğ sü nde şunları sö yleyerek ve karşılaştığ ı tü m kadınlara
gü lü mseyerek yü rü mesini ö neriyorum: "Sevmek istiyorum, sevebilirim; sevmenin bende doğ uracağ ı
değ işiklikleri kabul etmeli ve sevmeliyim."

52. Yahudi bir genç kadın ailesinden bağ ımsız yaşamak istiyor ama kendini suçlu
hissediyor.

İbranice bir Kutsal Kitabın arasına ü ç adet elli avroluk banknot ve bir aile fotoğ rafını koymasını
ö neriyorum. Bir sinagoğ a gidecek ve şunları fısıldayarak kitabı bırakacak: "Bana verdiğ iniz her şeyi
bö ylece ö dü yorum, sizi burada bırakırken ben yoluma ö zgü rce devam ediyorum."

53. Kırk40 yaşındaki kadın danışanım kurduğ u şirketin neden iş yapmadığ ını soruyor.
Sevgi sorunu olduğ unu gö rü yoruz; ö lenmü ş eşi mutsuz olduğ u için kendisinin de memnun
olmadığ ından karısının başarısızlığ ını istiyormuş gibi hissediyor. Kendini ona mahkû m
hissediyor.

Eşinin gö mü ldü ğ ü mezarlığ a gitmesini ö neriyorum. Eşinin bir fotoğ rafını yanında gö tü recek ve
tü kü rü ğ ü yle mezara yapıştıracak. Ona şö yle diyecek: "Bana neden kızgın olduğ unu anlıyorum: Seni
buraya gö mdü rmemden memnun değ ilsin. Seni dinlenmek istediğ in yere gö tü receğ im." Fotoğ rafı
çıkaracak ve rahmetlinin doğ duğ u şehre gö tü recek. Mezarlığ a gidecek ve fotoğ rafı balla, adını ya da
baş harflerini taşıyan bir mezara, yapıştıracak. Kendini hafiflemiş hissedecek.

54. Çekici bir genç eşcinsel danışanım â şık bulamamaktan yakınıyor. Sol elini kaybetmiş,
bunun kompleksini taşıyor.

Sevimsiz bir taklit olan sahte elini saklamaktan vazgeçmesini ö neriyorum. Onu gü mü ş rengine
boyamalı ve her parmağ ına gö sterişli bir yü zü k takmalı. Orta parmağ ında kırmızı taşlı bir yü zü k
taşımalı.

55. Bir kadınbayan danışanım kendini psikolojik bir sınırlamaya hapis hissediyor. Hiçbir
erkeğ e gü venmiyor. 17 yaşındayken dö rt arkadaşı tarafından tecavü ze uğ ramış.
Ona dö rt erkek terapistle bir performans gerçekleştirmesini ö neriyorum. Tecavü ze uğ radığ ı
gü nkü i giysilerini giyinecek. Dö rt erkek onu devirmeye çalışarak saldıracaklar, o karşı koyacak. Tam
devrilecekken onlara bü yü k bir otoriteyle, kö peklere hitap eder gibi şö yle diyecek: "Yere yatın!"
Yere yatacaklar ve kıpırdamadan duracaklar. Onlar arasında gö ğ ü slerini okşayarak gezecek ve
onlara şö yle diyecek: "Gelin şimdi. Sizi arzuluyorum!" Ayağ a kalkacaklar ve onu şefkatle
okşayacaklar, her biri ağ zına bir parça sosis koyacak. Gö zlerinin içine bakarak bu performans için
onlarla sö zleştiğ i miktarda parayı ellerine koyacak ve şö yle diyecek: "Her şey için teşekkü rler"..”
Sonra 17 yaşındaki giysisini gö mecek ve ü stü ne bir sarmaşık dikecek.

56. Zengin bir aileden geldiğ i için asla ekonomik sorun yaşamamış bir adam, gerçeğ e bağ lı
olmadığ ını hissediyor. Fazla hayalperest olduğ una inanıyor. Delirmekten korkuyor. Paris’te
yaşıyor.

Beş kattan yü ksek olmayan bir binaya gitmesini ve kapıcıya mimarlık fakü ltesinden
gö nderildiğ ini, merdivenlerin tam olarak ne ö lçü de olduğ una bakması ve bunun için onları
temizlemesi gerektiğ ini sö ylemesini ö nerdim. Kapıcıya buna mü saade etmesi için bahşiş verecek.
Dizleri ü stü nde bir tü yle beş katın merdivenlerini sü pü recek. Haftada bir gü n olmak ü zere bu işlemi
altı binada daha yapacak.

57. Danışanımın duygusal sorunları var: Karısına karşı fazla baskıcı ve saldırgan. Kendini
suçlu hissediyor. Kü çü kken annesinin aşırı sert davrandığ ını gö rü yoruz.

Karısının ayaklarına bal dö kmesini ve tamamını yalamasını ö neriyorum. Bunu birbirini tekrar
eden altı gece yapmalı.

58. Şair bir kadın danışanım ruhunu tanıyamadığ ını sö ylü yor. Tiyatrocu anne babası bir kız
değ il erkek evlat istedikleri için acı çekiyor.

Anne babasını gö rmeye erkek kılığ ında gitmesini ö neriyorum. Onlara karşısına oturmalarını,
onlar bakarken mutasyon geçirmek istediğ ini sö yleyecek. Bir mü ziğ in ritmine uyarak olabildiğ ince
yavaş soyunacak. Tamamen çıplak kalınca vajinasının dudaklarını ayırıp kaya camı kuvarsından
kü çü k bir kü re çıkaracak. Ve şö yle diyecek: "Artık ruhumu gö rü yorsunuz." Kü reyi ağ zına gö tü recek
ve yutacak. Kadın gibi giyinmesine yardım etmelerini sağ layacak.

59. Kadın danışanım babasının intiharından sonra bunalıma girmiş. Şizofreni eğ ilimli ve
zalim karakterli annesi babasına dü nyayı dar etmiş. Babası da annesineOna daha fazla
katlanamadığ ından arabasını almış, bir nehrin kıyısına gitmiş ve kendisinionu ö ldü recek
haplar yutmuş. Danışan annesinin onu yıpratmasına izin verdiğ i ve araya girmediğ i için
kendini suçlu hissediyor.

Ona ü stü nde kafatası etiketi olan bir şişeye şekerden haplar koymasını ö nerdim. Babasının
intihar ettiğ i nehir kıyısına arabayla gidecek. Tü m hapları yutacak. İşaret parmağ ını kusana kadar
gırtlağ ına sokacak. Hapları çıkaracak ve onları gü zel minik bir torbaya koyacak. Sonra hepsini
yiyeceğ ini bilerek annesine hediye edecek, çü nkü annesi şekeri çok seviyormuş. (Bir ay sonra bana
şunları yazdığ ı bir mektup aldım: "Annemin benim kustuğ um şekerleri yediğ ini gö rü nce bir intikam
ateşi vü cudumu sardı ve kendimi tamamen kurtulmuş hissettim. Sonunda yokluğ unu çektiğ im
ruhaniî huzura kavuştum.")

60. Biraz kekeme bir adam çene kaslarındaki ağ rıdan şikâ yetçi, masseater kası ağ rıyor.
Çocukken kü çü k erkek kardeşinin mastoiditis (tü mü k yangısı) olarak ailesinin ilgisini
topladığ ını gö rü yoruz. İlgi toplamak için bu acıyı bilinçsizce ü retiyor.

Altı gü n boyunca her sabah çenesinin acıyan tarafına 2x5 cm bü yü klü ğ ü nde ü stü nde kardeşinin
adını taşıyan bir etiket yapıştırmasını ö nerdim. Gü nlü k işlerini etiketi çıkarmadan yapacak. Bunu
neden taşıdığ ını soranlara şö yle diyecek: "Bir sorunum var." Başka açıklama yapmayacak. Gece
etiketi çıkaracak ve ü stü ne anne babasının fotoğ rafını yapıştırdığ ı saksıya gö mecek. Bir hafta sonra
bu saksıya lavanta ekecek.

61. Bir erkek danışanım kö tü şansın yakasını bırakmadığ ını sö ylü yor; kurduğ u hiçbir iş
başarılı olmuyor. Çocukken evlat edinilmiş. 17 yaşındayken babası ordunun deniz
kuvvetlerine yazılması için onu ikna etmiş. Kö tü talihi orduyu bırakınca başlamış. Artık ö lü
olan babasının tü m eşcinsel çağ rışımlarıyla birlikte denizci olmak istediğ ini gö rü yoruz.

En uzun sü re kaldığ ı savaş gemisinin bir maketini almasını ö neriyorum. Gemiyi yaptıktan sonra
denizci ü niformasını giyecek ve babasının yattığ ı mezarlığ a gidecek. Oraya varınca ü niformasını
çıkaracak, yanında bir plastik penis ve gemi maketiyle birlikte mezara bırakırken şö yle diyecek:
"Yeter, beni lanetlemeyi bırak! Arzularını gerçekleştirebilmen için sana bir ü niforma, gemi ve penis
bırakıyorum. Artık kendi arzularımı gerçekleştirmeme izin ver!"

62. Hep kısa filmler çekmiş bir film yö netmeni, uzun metraj çekmeyi başaramıyor. Bu
tıkanıklık yirmi beş sene sü rmü ş. Bunun sebebinin kü çü k bir penise sahip olma
kompleksinden kaynaklandığını gö rü yoruz.

Bir ö zel efekt sanatçısıyla anlaşıp ondan 50 cm uzunluğ unda bir plastik penis yapmasını
istemesini ö neriyorum. Bir yapımcı ziyaretine gittiğ inde bu penisi sağ bacağ ı yanında tutacak. Bu bir
uzun metraj film çekmeyi başarması için ona gereken gü veni verecek.

63. Aile diziminde babası da dâhil bir sü rü intihar olan bir adam, babası da dâhil,
depresyondan kurtulmak için ailesiyle uyumlu ilişkiler kurmak istiyor. (Hhâlâ hayatta olan
yedi kişi var.).

Hayatta kalmış yedi aile ferdtini elinde bir su tabancasıyla gö rmeye gitmesini ö neriyorum. Kö tü
bir çocuk gibi yü zlerine tabancayla su sıkacak ve gü lecek.

64. Cinselliğ in bir eş gö revi olduğ unu ve zevk almamak gerektiğ ini ö ğ reten aşırı Katolik bir
ailede bü yü mü ş bir kadın, â şığ ıyla orgazm olmakta gü çlü k çekiyor. Hakaret ya da ö ldü rme
arzusunu bastırarak hep çok alçak sesle konuşuyor.

Ona â şığ ıyla gece yarısı sevişmesini ve bir hayvan gibi kozosmik bir orgazm taklidi yaparak bir
hayvan gibi, komşularını uyandıracrak şekilde beş dakika boyunca bağ ırmasını ö neriyorum. Aynı
anda bir İncil yırtacak. Bunu yaptıktan sonra yırtılmış sayfaları toplayacak, bir top şeklinde
sıkıştıracak, bala bulayacak ve anneannesine gö nderecek.

65. Bir erkek danışanım ne zaman bir projeye para yatırsa yatırdığ ından daha fazlasını
kaybediyor. İşçi babası bir Sicilya gö çmeni. Tedavisi Kendisini iyileştirmek için ne kadar
yatırmayı dü şü ndü ğ ü nü soruyorum. Cevabı: "500 avro" oluyor.

Sicilya tarzı bir şapka almasını ve altına 500 avroluk bir banknot koyarak yedi gü n boyunca
takmasını ö neriyorum. Sonra babasına parayı ve şapkayı hediye ederek şö yle diyecek: "Bu iki şey
sana ait." Bö ylece ona para kavramını geri vermiş olacak ve kurtulacak.

66. Bir kadın danışanımın ü ç yıldır dişe tleri kanıyor. Annesinin benzer bir problemi
olduğ unu hatırlıyor. Babası tarafından sevilmemiş danışanın bu hastalıkla annesiyle
ö zdeşleştiğ ini ve babasına karşı duyduğ u gerçekleşmemiş ensest arzuları dışa vurduğ unu
gö rü yoruz.

Sü tyeninde annesinin fotoğ rafını taşımasını ve babasına şö yle demesine ö neriyorum: "Bana sarıl
ve dudağ ımdan ö p!" Babası her zamanki gibi bunu geri çevirecek. O zaman annesinin fotoğ rafını
çıkaracak, diş etlerine sü rtecek ve babasının yü zü ne şö yle diyerek savuracak: "Bu senin hastalığ ın,
sana geri veriyorum!"
67. Danışanım 11 yaşındayken babası gırtlağ ına bir kurşun sıkarak intihar etmiş, hep
haşince onu sevmeyi bırakıp terk eden adamlarla birlikte olmuş bir kadın.

Babasının mezarına susturuculu bir tabancayla gitmesini ve mezarına bir kurşun sıkmasını
ö neriyorum. Hemen ardından şö yle diyecek: "Al, bu kurşunu hayatımdan çıkarıyorum. Sana geri
veriyorum." Ardından silahı ve bir kavanoz balı mezarın ü stü ne bırakacak.

68. Genç bir adam, gitarist, yaratıcılığ ını kaybettiğ i anda annesinin sevgisini de
kaybettiğ ine inanıyor; annesi de gitarist, ama başarısız olmuş. Annesinin başaramadığ ı şeyi
başardığ ı için suçluluk duyduğ unu gö rü yoruz. Annesi farkında olmadan ona başarılı olmayı
yasaklamış.

Annesinden kendisini yemeğ e davet etmesini isteyecek. Beklenenden erken gidecek. Annesi
yemek yaparken ona gitarını temizlemeyi ö nerecek. Odasına kapanacak, iç çamaşırını çıkaracak ve
onu annesinin gitarına dikkatlice sü recek. Çamaşırını bir cebinde saklayacak ve daha sonra,
yıkamadan, her konserden ö nce kendi gitarını temizlemek için kullanacak. Bö ylece annesinden
başarılı olma iznini çalmış olacak.

69. Bir kadın dişi yaratıcılığ ına değ er katmak için bir psikobü yü ö nerisi gerçekleştiriyor ve
vajinasında yedi altın parayla geziyor. Ardından bunu evin bir yerinde saklıyor, ama nereye
sakladığ ını unutuyor ve bir tü rlü bulamıyor.

Babasını aramasını ve paraları bulması için ona yardım etmesi konusunda ikna etmesini
ö neriyorum; çü nkü danışandaki ö zgü ven eksikliğ inin sorumlusu o.

70. Bir mü zisyen viyolonsel çalmayı çok seviyor , ama tamamı tü ccar olan ailesi çok az para
kazandığ ı için onu hor gö rü yor. Onunla acımasızca dalga geçmeyi bırakıp onu anlamalarını
istiyor.

Tü m aile bireylerini bir akşam yemeğ ine davet etmesini ö neriyorum. Ö nceden kullanılmış bir
viyolonsel satın alacak. Yemek sonunda duyuracak: "Tatlı zamanı geldi!" Viyolonseli getirecek,
masanın ortasına koyacak ve bir çekiçle parçalayacak. Ardından her davetliye viyolonselin
parçalarını bala bulayıp ikram ederken şö yle diyecek: "İstediğ iniz buydu. Şimdi rü yalarımın
parçalarını yiyin." Viyolenselini çıkaracak, masanın ü stü ne çıkacak ve en sevdiğ i parçayı çalarak
rahatsız olanların gitmesine izin verecek. Gidenlerle ilişkisini kesecek ve sadece kalanlarla
gö rü şecek.

71. Evliliğ inden mutsuz bir kadın. Boşanmak istiyor ama onu tutan bir şeyler var.
Dengesini bulmaya yarayacak bir performans ö nermemi istiyor. Gö rmeyi en çok istediğ i
ü lkenin hangisi olduğ unu soruyorum. "Grö nland" diyor.

Bir seyahat acentasına gidip Grö nland’a bir bilet almasını ö neriyorum. Eşine haber vermeden 15
gü nlü ğ ü ne gidecek. Sonra eve dö necek. Evden uzak olduğ u sü re içinde kendisine teklif eden ilk
adamla yatmalı.

72. Beyaz tenli bir kadın durmadan yü zü nü kaşıyor, hatta bazen kanamasına neden oluyor.
Annesinin bir zenciyle evli olduğ unu ve onu beyaz bir adamla aldattığ ını gö rü yoruz.

Tü m yü zü nü siyah makyaj malzemesiyle boyamasını ve annesini gö rmeye gidip şö yle demesini


ö neriyorum: "Kocanı aldattığ ın için kendini suçlu gö rdü ğ ü nden beni hep bö yle gö rmek istedin! Bana
yü zü mü geri ver!" Annesini banyoya gö tü rü p yü zü nü yıkayıp temizlemeye mecbur edecek.

73. Bir adam ö fke nö betlerine kapılıp sü rekli kendisine hakaret eden bir kadınla
yaşamakta. Danışanın aynı ö lçü de ö fkeli ve durmadan hakaret eden bir anne tarafından
yetiştirilmiş olduğ unu gö rü yoruz.
Yirmi sekiz gü n boyunca kendisine edilen tü m hakaretleri yapışkan etiketlere yazmasını
ö nerdim. Sonra bu etiketleri sıkıştırıp bir top yapacak. Karısını boğ azından tutup "Seni seviyorum!"
diye bağ ırırken ağ zını bu topla sü rtecek ve sonra bu etiket hamurunu annesine gö nderecek.

74. Bir adam çocukken tacize uğ radığ ından çok emin. Ama hiçbir şey hatırlamıyor. Sık sık
kusma ihtiyacı hissediyor. Ailesinden bir erkeğ e karşı duyduğ u bü yü k ö fkeyi frenliyor. Ama
hangi adama karşı?

Yatak odasının zeminineyerine ailesindeki erkeklerin birer fotoğ rafını yapıştırmasını


ö neriyorum (iki kardeşi, bir babası, ü ç amcası ve bir dedesi var). Hemen ardından, meni yutturmuş
olma ihtimalleri çok yü ksek olduğ undan, dö rt litre sü t içip kusma ihtiyacının gelmesini bekleyecek.
Bedeni, zihninden bağ ımsız olarak, kusmak için tacizcinin fotoğ rafını seçecek.

75. Bir kadın danışanım babasıyla arasını dü zeltmek istediğ ini sö ylü yor. Babası ö lmeden
ö nce ona hakaret ve sitem dolu bir mektup bırakmış.

Babasının mezarına gidip mezara sert kırbaç darbeleri savurmalı, mektubu mezarın ü stü nde
yakmalı ve son olarak bala batırılmış bir fırçayla "sevgi" kelimesi yazmalı.

76. Turist rehberi ve oyuncu bir kadına her şey zor geliyor. Hayatta olma keyfini tatmak
istiyor. Annesinin ona hiçbir şey vermediğ ini hissediyor.

Sekiz bıldırcın yumurtası almasını ve katılaşıncaya kadar pişirmesini ö neriyorum. Sonra her
birinin kabuğ una "anne" yazıp çiğ nemeden yutacak. İki litre sü t içip bir çocuk lazımlığ ına kusup
işeyecek. Lazımlıktakileri bir saksıya gö mecek ve ardından ü stü ne bir ortanca dikecek. Son olarak
annesine şunların yazdığ ı bir mektup gö nderecek: "Bana hayat verdiğ in için çok teşekkü r ederim."

77. Bir kadın anne babasının doğ masını istemediklerini dü şü nü yor. Kendini geliştirmek
için gerekli şeyleri imkâ nları sunmamışlar. Şö yle şikâ yet ediyor: "Beni yaşarken ö ldü rdü ler.
Beni kimse gö rmü yor. Herkes beni aşağ ılıyor."

Bir mermerciye ü stü nde kendi adı, soyadı ve doğ um tarihi tire tekrar doğ um tarihinin yazdığ ı
(ö rneğ in; 1985-1985) bir mezar taşı sipariş etmesini ö neriyorum; bu doğ duğ unda ö ldü ğ ü nü
sembolize ediyor. Hemen ardından yedi gü n boyunca her gü n sokağ a sırtına, meraklıların
okuyabileceğ i şekilde, bu mezar taşını bağ layarak çıkacak. Bu sü re dolduktan sonra mermeri bir
çekiçle toz edecek, tozları toplayacak ve yakılan ö lü lerin kü llerinin koyulduğ u bir vazoya koyacak,
denize gidecek ve kü lleri savuracak.

78. Bir kadın anne babası cinsel hayatını eleştirdiğ i için çok acı çekiyor. Ne zaman bir erkek
için heyecanlandığ ını gö sterse ona fahişe muamelesi yapıyorlar ve bu da ne zaman onlarla
gö rü şse çocuksu davranmasına neden oluyor. Onlara karşı gelmek için ne yapmalı?

Onları akşam yemeğ i için bir restorana davet etmesini ö neriyorum. O geç gidecek ve yanında
goril kılığ ında bir erkek arkadaşını gö tü recek. Onu anne babasına sevgilisi olarak tanıştıracak ve
şunu ekleyecek: "Ben hesabı ö dedim. Bensiz yemeniz gerekecek. Hemen gitmem gerek çü nkü bu
maymunla sevişmek için yanıp tutuşuyorum." Bü yü k hayvana sarılacak ve gidecek.

79. Evli bir kadın kendini fazlasıyla eşinin hâkimiyetinde hissediyor. Erkeklerin
kadınlardan daha gü çlü olduğ una inanıyor. Ondan daha ü stü n olduğ unu nasıl hissedebilir?

İçine bir damla kendi kanından eklediğ i bü yü k bir kadeh şarabı ona içirmesini ö neriyorum. Bunu
on gü n boyunca tekrarlayacak (her seferinde farklı parmaktan kan çıkaracak).

80. Danışan, annesi mide bulantıları sebebiyle onu aldırmayı dü şü ndü ğ ü nü sö ylediğ inden
beri mide asidinden kurtulamamış.
Her gece bir litre sü t içip huni aracılığ ıyla bü yü k bir şişeye kusmasını ö neriyorum. Bunu birbirini
takip eden dokuz gece yapacak. Bu şişeyi mantarı mumla mü hü rleyip batıl inançlı olduğ unu ve
bü yü cü lerin gü cü ne inandığ ını sö ylediğ i annesine şu kartla birlikte gö nderecek: "Bu şişede bir
şamanın kutsadığ ı su var. Eğ er bunu bahçene gö mersen tü m çiçekler muhteşem bir bereketle açar."

81. Bir kadın para kazanmakta çok zorlandığ ını anlatıyor. Ailesinde kadınlara değ er
verilmezmiş. Zengin olan bü yü k babaları erilliklerini teyit etmek için sadece oğ ullarına
çalışarak para kazanma hakkını vermişler. Kadınlar evlerinde kalıp ev işleriyle ilgilenmeli ve
eşlerinden gelen haftalıkla yaşamalıymışlar.

Mezarlığ a gidip iki dedesinin mezarına da balla yü z avroluk birer banknot yapıştırmasını ve
şö yle demesini ö neriyorum: "Beni almaya mecbur ettiğ in para bu! Geri iade ediyorum! Artık
sevdiğ im işte çalışarak kendi paramı kazanacağ ım!" Arkasına bakmadan gidecek.

82. Dö rt çocuk annesi bir danışanım, kocası ona karşı çok cö mert olsa bile, her şeyi bırakıp
çö lden bir adaya gidip roman yazmak istiyor. Bunun bir rü ya olduğ unu biliyor ama bunu
gerçekleştirmenin yolunu bulmak istiyor.

Ona evinde sadece kendisine ait, çocukları, eşi ya da temizlikçinin girmediğ i bir oda ayırmasını
ö neriyorum. O odada sadece bir masa, bir sandalye ve kalın bir defter olacak. Her sabah saat yedide
kalkacak ve bir saat boyunca ayaklarını bir leğ en kuma sokarak bu odaya kapanacak ve romanını
yazacak.

83. Psikanaliz konusunda hiçbir şey bilmeyen bir kadın kafasının karışık olduğ unu
hissediyor. Babası o 12 yaşındayken bir kalp krizinden ö lmü ş. Onu idolleştirmiş. Hiçbir adam
asla onun yerini dolduramıyor. Sebebini bilmeden bu aşk ona kendini suçlu hissettiriyor.

Ona (ensest arzusunun farkına varsın diye) bir kiliseye gidip gü nah çıkarmasını ö neriyorum.
Gü nah çıkarırken rahibe şö yle diyecek: "Baba, buradayım çü nkü size âşık oldum ve benimle
sevişmenizi istiyorum. İsa kadar gü zel bir çocuğ umuz olacak"..” Sonra eteğ ini kaldırmalı ve oraya
işemeli. Bunu yaparsa kafası karışık olma hissinden kurtulacağ ına sö z veriyorum.

84. Bir kadın bir adamdan hoşlanıyor. Çok defa gö rü şmü şler ama hiç sevişmemişler. Bu beş
yıl sü rmü ş. Kadın erkeğ in son derece utangaç ve romantik olduğ unu dü şü nü yor ve ona
yatmayı teklif ederse onu basit bir kadın olarak değ erlendireceğ inden ve bir daha gö rmek
istemeyeceğ inden korkuyor. Ne yapmalı?
Ona kü çü k bir turkuaz almasını ö neriyorum. Adama gidip şö yle diyecek: "Bir medyuma danıştım,
ö nceki hayatımızda çift olduğ umuzu sö yledi. Bu anıyı geri kazanmak için bu turkuazı sana vermemi
sö yledi; ama bunu ö perek yapmamı ö nerdi." Eğ er erkek bu ö pü cü ğ ü kabul ederse gerçeğ e
dö necekler. Bunu inkar ederse, onu unutacak.

85. Bir kadın hep kendisini kısa sü rede terk eden adamlarla birlikte oluyor. Babasıyla olan
ilişkisini tekrar ettiğ ini gö rü yoruz. Babası 50 yaşında, kadın 15’ini yeni doldurmuşken intihar
etmiş. Annesi onun yerini almış. İki kü çü k kardeşine de annesiyle birlikte bakmış (bugü n 10
ve 12 yaşındalar). Babasına sadık kalmak için annesiyle ilişkisini tehlikeye atmayacak
erkeklerle birlikte olduğ unu fark ediyor. Bundan nasıl kurtulabilir?

İnternet’e 29 yaşında (kendisi) bir kadının ateşli bir gecelik ateşli aşk için evli, depresif, 15
yaşında bir kızı ve iki kü çü k oğ lu olan bir adam aradığ ını yazan bir ilan vermesini ö nerdim. Bu adam
belirdiğ inde (eğ er 50 yaşında gibi duruyorsa eşi, kızı ve oğ ulları olup olmadığ ını sorgulamayacak)
ona Roberto diyecek (babasının adı) ve sü rekli kulağ ına "hosça kal, hoşça kal, hoşça kal..." diye
mırıldanarak onunla sevişecek.
86. Kısa boylu, zayıf, skolyozlu bir adam, "moruklarının" kendisiyle ilgilenmediğ inden
şikâ yet ediyor. Babası bir kü tü phanede, annesiyse kitapçıda çalışıyor. Bü yü k bir yazar olmayı
arzuluyor, ama anne babasının beğ eneceğ i dü zeyde bir yazar olamamaktan korkuyor, annesi
de babası da başarısız olmuş yazarlar.

İçi kitaplarla dolu bir sırt çantasıyla beş kilometre yü rü mesini ö neriyorum. Sonra bu kitapları
yakacak. Hemen ardından "moruklarını" gö rmeye gidecek ve her birinin avucuna kitap kü llerinden
koyup şö yle diyecek: "Bunlar sizin geberik kitaplarınız. Ben canlı bir tane doğ uracağ ım."

87. Bir palyaço kadın işini mutlulukla yapmayı beceremiyor. Çocukları gü ldü rmesine
rağ men ü zgü n ve bir şeylerin eksik olduğ unu hissediyor. 18 yaşındayken ailesinden
uzaklaştığ ını gö rü yoruz. Babası avukat olmasını istemiş. O sirk hayatını seçmiş. Babası uzun
yıllar onunla konuşmamış. Artık gö rü şmeyi kabul ediyor ama gö sterilerinden birine gitmeyi
hiç talep etmemiş.

Babasını palyaço kılığ ında gö rmeye gitmesini ö neriyorum, ona şö yle diyecek: "Artık avukat
olmayacağ ımı kabul et. Senin eleştirilerin yü zü nden işimi dü zgü n yapamıyorum. Benim için kü çü k
bir fedakarlık yapmanı istiyorum; gö sterimi gö rmeye palyaço kılığ ında gelecek, beni sevgiyle
destekleyebilmen için sahnenin bir kö şesinde oturacaksın." Eğ er bunu yapmayı başarırsan sahnede
olmanın coşkusunu keşfedeceksin.

88. Kemik iliğ i iltihabından şikâ yetçi bir kadın bunun çok garip olduğ unu vurguluyor,
çü nkü çok gençmiş. Anneannesinin bir yetimhaneye terk edildiğ ini ve buna bağ lı olarak bü yü k
bir sevgi açlığı olduğ unu gö rü yoruz. Kimsenin kendisini sevmediğini sö yleyerek danışanın
annesini, kö relmiş kemiklerine sü rekli masaj yaptırarak tutsak edermiş. Anneannesinin
annesinin dikkatini hastalıklı bir iskelet sayesinde sü rekli ü stü nde tuttuğ una inanarak
bü yü mü ş. Bu nedenle annesinin dikkatini çekmek için kemik iliği iltihabı yaratmış.

Ona gerçek ö lçü lere sadık plastik bir iskelet satın almasını ve yedi gü n onun yanında uyumasını
ö neriyorum. Sonra iskeleti anneannesinin mezarı ü stü ne koyacak ve şö yle diyecek: "Kemiklerini ve
acını sana geri veriyorum." (Bu performansı gerçekleştirdikten sonra acı nö betleri sona erdi. Eşiyle
tartıştıkları zaman hafifçe tekrar başladı ve kendini terk edilmiş hissetti.)

89. Çok gü zel şarkı sö yleyen bir kadın seyirci karşısında şarkı sö yleyemiyor çü nkü
yabancıların bakışlarına katlanamıyor. Anne babası ne yaptığ ı ya da yapmadığ ını
umursamıyor.

Ona kendi dizayn edeceğ i bir vantrilok kuklası aracılığ ıyla şarkı sö ylemesini ö nerdim. Bunu dö rt
defa yapacak. Beşincide kukla olmadan ama kukla gibi giyinmiş olarak yapacak. Sonra anne babasını
gö rmeye gidecek, yanyanayan yana oturtup onları bağ lamasına izin vermeye razı edecek. Yavaş
yavaş soyunarak çıplak kalana kadar şarkı sö yleyecek. Bir valizden kuklasını çıkaracak ve kukla
aracılığ ıyla biraz şarkı sö yledikten sonra yine kukla aracılığ ıyla şö yle diyecek: "Ben kızınızın seyirci
karşısında şarkı sö yleyebilmek için kullandığ ı bebeğ im çü nkü siz onun sanatına ilgisiz olduğ unuz
için kendini gö rü nmez hissediyor." Kuklayı kıracak, giyinecek ve anne babasını çö zecek. Eğ er anne
babası duygulanmış gibi gö rü nmü yorlarsa onları bir daha gö rmeyecek.

90. Evli olmadan birlikte yaşayan bir kadın ve bir erkek on yıl boyunca marihuana içmişler,
şimdi bu alışkanlığ ı bırakmış olmalarına rağ men kendilerini "akılları başında"
hissedemiyorlar. Gerçeklikle bağ ları eksikmiş gibi geliyor.

Onlara krediyle dü nyayı gezmek için bilet almalarını ö neriyorum. Gezdikleri her şehrin bir
sokağ ına kalın bir çivi çakacaklar.
91. Sekreterlik yapan bir kadın iş değ iştirmek istiyor. Takı ve lamba yapmak istiyor ama
bunu yapmaya cesaret edemiyor çü nkü anne babası sü rekli zevksiz olduğ unu sö ylemiş.

Ona olabildiğ ince çirkin bir broş ve en az onun kadar çirkin bir lamba yapmasını ö neriyorum.
Broşu annesine ve lambayı babasına verecek ve şö yle diyecek: "Yapabileceğ im nesneleri hayranlıkla
seyredin." Bu performansla onların onayını alma arzusunun ü stesinden gelecek. Kendini her
istediğ ini yapmaya ö zgü r hissedecek.

92. Bir adamın sosyal kompleksleri var. Kendini sanatsal anlamda gerçekleştirerek
heykeltraş olmayı arzuluyor, ama buna hakkı olmadığ ına inanıyor. Babası, dedesi ve kendisi
de inşaat işçisi.

Yirmi20 tuğ layı sıra halinde yığ masını ve ardından bir tü fekle ateş ederek kırmasını ö neriyorum.
Ardından parçaları kendi yonttuğ u bir kartalla birlikte gö mecek.

93. Bir kadın evde annesinin sö zü geçtiğ i ve babası yeterilce eril olmadığ ından ona yerini
bildiremediğ i için sü rekli ö fkeli. Annesi de babası da ö lmü şler.
Ona gö ğ sü ne annesinin çocukluk fotoğ rafını asarak bir oyuncakçıya gitmesini ö neriyorum.
Bulduğ u en bü yü k bebeğ i satın alacak. Mezarlığ a gidip fotoğ rafı babasının mezarına balla
yapıştıracak ve şö yle diyecek: "Bir babaya ihtiyacım varken bö yleydim, sen bir çocuk oldun, seni bir
kardeş gibi seveceğ im." Hemen ardından annesinin mezarına gidecek ve bebekle mezar taşına
sertçe vuracak. Tü m ö fkesi geçtikten sonra şö yle diyecek: "Sen de kü çü k bir kızdın. Zayıflığ ını
saklamak için gaddarlık ettin. Seni kızım olarak evlat ediniyorum." Sonra gidip bebeğ i gö mecek ve
ü stü ne bir palmiye dikecek.

94. Heteroseksü el olduğ unu sö yleyen bir kadın oyuncu, içinde erkeksi bir gü ç olduğ unu
sö ylü yor. Babasının eşcinsel eğilimleri olduğ unu gö rü yoruz. Danışan çocuksu içgü dü lerle
babasının onu sevmesi için erkeksileşmiş. Bir sü rü gö nü l macerası yaşamasına rağ men bir aile
kurmayı reddetmiş, artık bü yü mü ş. Bir aile kurma kararını almak için ne yapması gerekiyor?

Hamile bir erkeğ i oynadığ ı tek kişilik bir oyun hazırlamasını ö neriyorum. Seyircilere hamile bir
erkeğ in hissettiklerini anlatmalı. Bö ylece çocuksu içgü dü lerini sevme ve anne olma arzusuyla
birleştirebilecek. Babasını gö sterinin açılış gü nü ne davet edecek.

95. Katolik bü yü kbabaları tarafından yetiştirilmiş Parisli bir kadın cinselliğ in gü nah olduğ u
fikrini duyarak bü yü mü ş ve bedeninin yasak olduğ una inandığ ı için kafasına hapis yaşıyor.

Bir ahşap ustasına canga yaptırmasını ö neriyorum. Boyna baskı yapan ve ellerle kafayı
bedenden ayıran bu çin işkence aletiyle Notre Dame Katedraline yanında kendisinden hoşlandığ ını
bildiğ i bir erkek arkadaşıyla birlikte gidecek. Arkadaşı bakire heykelinin karşısında işkence aletini
çıkaracak, danışan aleti Azizenin ayak ucuna bırakacak. O zaman arkadaşına yakın bir yerde
kiraladığ ı otel odasına gitmek için ona eşlik etmeyi teklif edecek. Oraya varınca, gö zlerini
bandajlayıp onunla sevişmesini isteyecek.

96. Bir kadın ö mrü boyunca anne babasının kavga edip birbirlerine hakaret ettiklerini ya
da tek kelime bile etmediklerini gö rdü ğ ü için acı çekiyor.

Onları gö rmeye gitmesini ve ö mrü boyunca onları ayrı gö rdü ğ ü için çok acı çektiğ ini sö ylemesini
ö neriyorum. Bunun bir eş bulmasına engel olduğ unu sö yleyecek. Bir gü n dede ve anneanne olmak
istiyorlarsa ayağ a kalkıp yü z yü ze vermelerini isteyecek... Etraflarında birkaç tur atarak onları bir
halatla birbirlerine bağ layacak. Bunu yaparken çocukken hissettiğ i tü m sıkıntıyı dile getirecek.
Bitirdikten sonra onlara şunu sö yleyecek: "Sizi bö yle, sonsuza kadar birlikte bırakıyorum!" Onları
bağ lı bırakıp gidecek.
97. Bir adam ailesini sırtında bü yü k bir kaya gibi hissettiğ ini sö ylü yor. Bü yü k kardeşi gö ğ ü s
kanserinden ö lmü ş; hiç konuşmayan babası bir gö zü nü kaybetmiş; annesi sara hastası ve
cinsel tacize uğ ramış. Bunun çiftçi dedesi eskimesin diye onlara sırtlarında botlarını onlara
sırtlarında taşıttığ ı için olduğ unu gö rü yoruz.

Bir çift bot satın almasını, içlerine dışkılamasını ve gidip dedesinin mezarına şunları sö yleyerek
savurmasını ö neriyorum: "Bu andan itibaren senden kurtuluyorum!"

98. Topallayan bir kadın bunaltıcı bir hü zne mahkû m yaşıyor. Bir yaşındayken çocuk felci
geçirmiş ç. Çü nkü aşılanmamış. Onunla hiç ilgilenmemişler. Başlarından her tü rlü sorun
geçmiş, mutluluğ u tatmamış bir aileye mensup.

Kuru bir ağ aç bulup dallarına aile fertlerinin fotoğ raflarını çivilemesini ö neriyorum. Kendi koltuk
değ nekli çocukluk fotoğ rafını da. Ağ acı yakacak. Kü llerini toplayacak, bir litre kutsanmış suya
karıştıracak. Tü m bedenini bu macuna bulayacak. Bö yle uyuyacak. Ertesi sabah yıkanacak. Ü zü ntü sü
çö zü nmü ş olacak.

99. Ü ç yıldır alt kat komşusunun geceleri çıkardığ ı katlanılmaz gü rü ltü den son derece
rahatsız bir kadın. Ü ç yıl ö nce hangi ö nemli olayın olduğ unu soruyorum. Cevabı şu oluyor:
"Çok kö tü karakterli, dominant bir kadın olan annem ö ldü ." Alt kattaki komşusu psikiyatrist
kadın komşusununın baskıcı anne arketipini temsil ettiğ ini gö rü yoruz. Sevdiğ i ve nefret ettiği,
gitmesine izin vermek istemediğ i anneyi temsil ediyor.

Her rahatsız edici gü rü ltü duyduğ unda yerde kaynağ ının merkez noktasını bulup ü stü ne
annesinin bir fotoğ rafını yapıştırmasını ö neriyorum. Ertesi sabah ü stü ne siyah bir bant yapıştırdığ ı
fotoğ rafı komşunun kapısının altından itecek. Bunu komşu yukarı çıkıp neden yaptığ ını sorana
kadar tekrarlayacak. Psikiyatrist olduğ u için sorunu anlayacak ve gü rü ltü yapmayı bırakacak.

100. Kısa sü re sonra 36 yaşına girecek bir kadın hayatının kolay olmadığ ından dert
yanıyor; eşi yok, ailesi yok, işi yok, kendine ait hiçbir şeyi yok. Yeni bir dö neme başlamak için
bir psikobü yü performansı istiyor.

Doğ um gü nü nde 36 tane çivi almasını ö neriyorum, olabildiğ ince bü yü k olmalılar. Yanına bir
çekiç alarak toprağ ın sert olduğ u bir yere gidecek. 36 çiviyi beş kö şeli yıldız şeklinde çakacak ve
kırmızı bir elma yerken ü stü ne dışkılayacak.

101. Buenos Aires’ten (Arjantin) şu mektubu alıyorum:

"Ben bir turizm acentesinde çalışıyorum, şu anda hastalığ ım nedeniyle evdeyim. Sol gö ğ sü mden
ü ç tane kanserojen tü mö r aldılar. Sanırım bunun en bü yü k nedenlerinden biri annemle olan
sorunlarımız. O soğ uk, mesafeli, şefkatsiz, kuru, egoist, çocuksu bir kadın. Bana ne ö nerirsiniz?"

Cevabım:

Annenizin soğ uk, mesafeli, şefkatsiz, kuru, egoist, çocuksu bir kadın olduğ unu sö ylü yorsunuz.
Kendinize bunun nedenini sorun. Kö keninde babasıyla yaşadığ ı bü yü k sorunu bulacaksınız. Bü yü k
ihtimalle bir kız değ il erkek evlat istemişlerdi, bu da annenizin başarısız bir erkek denemesi gibi
davranmasına neden oluyor. Gö ğ sü nü ze "mama" diyorsunuz. Bir aksan koysanız "mamá" olacak. Bu
tü mö rler size değ il annenize ait ve size sü t verme (mamar) nefretini dışa vuruyorlar. Bir petank
topunu siyaha boyayın, bir torbaya koyun, sadece uyumak ve banyo yapmak için çıkarmak kaydıyla
sol gö ğ sü nü zü n yanında taşıyın. Bu zaman dolduktan sonra bu çelik topu ü stü nde şunların yazdığ ı
bir kartla birlikte annenize gö nderin: "Sana ait olanı geri veriyorum." Hemen ardından bebek

İspanyolca mama, meme; mamá , anne; mamar ise emzirmek/sü t vermek anlamına
gelir. – çn.
bü yü ten bir kadın bulup size bir hafta boyunca her gü n bir defa sü t vermesi için ikna etmelisiniz. Sü t
içerken karnınıza bir yastık koyarak hamile kadın kılığ ına girmelisiniz.

102. Santiago’dan (Şili) şu mektubu alıyorum:

"Sene başında beni bü yü k bir bunalıma gö men bir depresyona dü ştü m... Artık devam
edemeyeceğ imi hissediyorum. Bedenim bana ağ ır geliyor, hep ü zgü nü m, ruh halim çok çabuk
değ işiyor, çok hassasım, insanların sö ylediklerini olumsuz algılıyorum. Beni hayatta tutan iki şey
yazmak ve erkek arkadaşımla birlikte olmak."

Cevabım:

Depresyondan kurtulmak için peş peşe yedi cuma çıplak olarak ayakta kü vete girecek ve erkek
arkadaşının tü m bedenini akasya ya da kestane balıyla kaplamasına izin verecek, saçları da dâ hil.
Tü m bedeni kaplandıktan sonra sevgilisi tü m bedenini okşayacak (gö ğ ü slerini, cinsel organını,
anü sü nü ve ayak tabanlarını da) ve sonra bir kalp şeklini temiz bırakarak gö ğ sü nü emecek. Bu kalbi
gö rmesi için ona bir ayna verecek. Ardından onu ılık suyla yıkayacak. Temizlendikten ve
kurulandıktan sonra yeni giysiler giyecek (ayakkabı, çorap, iç çamaşırı, her şey yeni olmalı) ve
sevgilisiyle birlikte bir pastaneye gidip tatlı yiyip çay içecekler. Yeni giysileri ertesi gü n
kullanmayacak, bir sonraki cuma giymek ü zere saklayacak. Bu yedi cumalık seriyi tamamladıktan
sonra arkadaşları, ailesi ve tanıdıklarına ona yeni adıyla hitap etmelerini sö yleyecek; bu adı tek
başına kimseden yardım almadan bulmalısınız. Bundan sonra bu yeni giysileri ne zaman isterseniz
kullanabilirsiniz.

103. Guadalajara’dan (Meksika) şu mektubu aldım:

"Size danıştım çü nkü 20 yaşındaki bü yü k kızım çok kö tü bir dö nemden geçiyordu; sü rekli
depresyondaydı, kendini kesiyordu, benimle konuşmak istemiyordu ya da çok sinirli konuşuyordu.
Kü çü k kız kardeşini çok kıskandığ ını ve evde sü rekli kavga ettiklerini de anlatmıştım. Bana kü çü k
kızımın ö lü mü nü sahnelememi ö nerdiniz. Onu salonun ortasına beyaz bir çarşafla sarılı olarak
yatırdım, etrafına dö rt beyaz kilise mumu ve aynı renkten çiçekler koydum. Ben siyah giyinmiştim
ve bü yü k kızımı çağ ırdım (bir performans gerçekleştireceğ imizi biliyordu, ama detaylardan
habersizdi). " Sahneyi gö rü nce ö fkeden kudurdu. Ben sizin ö nerdiğ iniz gibi şö yle dedim ona: "Kız
kardeşin ö ldü . Onu bö yle gö rmek mi istemiştin?" Ö fkeyle cevap verdi: "Tabii ki hayır! Sen beni ne
zannettin?" Hemen ona şö yle demek zorunda kaldım: "O zaman onu tekrar canlandır." Ağ layarak
kardeşine yaklaştı ve şö yle dedi: "Yaşamanı istiyorum!" Sonra tekrarladı: "Yaşa lü tfen!" Kardeşi
oturdu ve ağ layarak birbirlerine sarıldılar. Siz eğer kardeşini yaşatmayı kabul ederse onları bir
restorana davet etmemi sö ylemiştiniz. Ö yle yaptım. Giyindik ve ü çü mü z birlikte çıktık. Garson kız
garip bir şekilde bü yü k kızıma yaklaştı ona bir gü l hediye etti ve çok gü zel olduğ unu sö yledi. Yemek
bittikten sonra eve dö nmeyi ö nerdim. Beni şaşırtan bir şey oldu; bü yü k kızım kardeşini gezmeye
çağ ırdı ve ilk defa sabaha kadar birlikte oldular.

Ertesi gü n ü çü mü z birlikte mumları gö mmeye ve ü stü ne çiçek dikmeye gittik. Bunlar ü zerinden
birkaç gü n geçti ve kızımı mutlu, neşeli gö rü yorum; aramız ö nemli ö lçü de dü zeldi."

104. Bilbao’dan (İspanya) bu mektubu aldım:

"Ben 23 yaşında bir erkeğ im 2005 noelinden ö nce sizden bir psikobü yü performansı istedim.
Danışma sebebim gırtlağ ımdaki acı verici dü ğ ü mden kurtulmak istememdi. Size sorunumu
anlattığ ımda bana şunu sordunuz: ‘Kız kardeşin var mı?’ Ü ç bü yü k kız kardeşim olduğ unu sö yledim.
Erkekler ağ lamaz hü kmü yle eğ itildiğ imi tahmin ettiniz. Bir kadın gibi kız kardeşlerimin
kıyafetlerinden bana en uygun olanları giymemiBir kadın gibi giyinmemi ve annemlerin karşısına
geçip ağ lamamı ö nerdiniz... Annem kadın kılığ ına giren erkekleri hep eleştirmişti ve ben istediğ i gibi
bir evlat olmuş, sarhoş olduğ um zamanlar ya da bir kızı tavlamak hariç hiçbir nedenle kadınsı bir
şey giymemiştim... Tabii bir korku daha vardı: ‘Eşcinsel miyim?’ Bunu yapınca erkeklerden
hoşlandığ ımı anlarsam ne olacaktı?
3 Mart 2006’da akşam yemeğ inden sonra banyoda kız kardeşimin giysilerini giydim. Bö yle etekle
salona gittim. Beni gö rü nce şaşırdılar ve gü lü msediler. İlk tepki: "Fıstık gibi olmuşsun!" Ağ lama
ihtiyacı hissetmiyordum, anne babam karşısında tam bir şeffaflık hissediyordum. Onlara şö yle
dedim: "Bu bana verilen psikobü yü ö nerisi (sizden bahsedildiğ ini duymuşlardı), şimdi de
ağ lamalıyım, ama hiç içimden gelmiyor." Konuşmaya başladım, onlara çocukken kendimi yalnız
hissettiğ imi, onlara kin tutmadığ ımı, sevdiğ imi sö yledim... Sihirli ve ö zgü rleştirici bir andı. Takip
eden gü nlerde her şeyden şü phe ettim, ağ lamadığ ım için performansın işe yaramayacağ ını
dü şü ndü m, hatta gırtlağ ımdaki ağ rı daha gü çlü ydü . Buna rağ men istemediğ im için ağ lamadığ ımı
hissediyordum; belki gö zyaşlarım ü zü ntü den değ il ö fkedendi. Zamanla her şey içimde olgunlaştı.
Bugü n ağ layabiliyorum. Bir azize gibi her gü n değ il tabii... Ama ihtiyaç duyduğ um ve ağ layabildiğ im
zamanlar oldu. Boynumdaki acı dü ğ ü m yok oldu."

105. Paris’ten (Fransa) şu mektubu aldım:

"2007 Şubat ayında sizi mesleki bir sorundan dolayı gö rmeye geldim. Tiyatro okulumun en iyi
ö ğ rencilerinden biri olmama rağ men tü m gö sterilerimde başarız olarak kendimi şaşırtmıştım.
Neden oyuncu kariyerimde başarılı olamıyordum? Siz Tarot baktıktanokuduktan sonra hemen
babamla ilgili sorular sordunuz. Size ö lmü ş babamın vasat bir oyuncu olduğ unu, televizyon
dizilerinde kü çü k roller yaparak yaşadığ ını anlattım. Herkesten nefret ediyordu, ö fkeliydi en bü yü k
hayali Moliére’in Adamcıl oyununda başrol oynamaktı.

Babamın yattığ ı mezarlığ a gitmemi bir demek çiçek ve Moliere’in eserini gö mmemi ö nerdiniz.
Ardından, dö nü şte, başıma uzun sarı bir peruk ve dikenli taç takıp sokakta ve metroda karşılaştığ ım
herkesi kutsayacaktım. Bunu yapmaya gü ç bulmam iki ay sü rdü . Uzun sarı peruğ u bulmak kolay
oldu ama tacı uzman bir çiçekçiye yaptırmam gerekti. Tacı elime alınca artık gecikmemem
gerektiğ ini anladım. Sabah dokuzda metroya binip dedemin cenazesinden beri altı yıldır gitmediğ im
(dedemin cenazesi için; babamınkine gitmedim) mezarlığ a doğ ru yola çıktım. Yolculuk bir saat
sü rdü . Bir sü re uğ raştıktan sonra mezarı buldum. Anlaştığ ımız gibi çiçeğ i ve kitabı gö mdü m ve şö yle
dedim: ‘Adamcıl senin hayalin benim değ il. Sana iade ediyorum. Seni her zaman seveceğ im ama sen
değ ilim. Herkesten nefret etmeyi bırakacağ ım. Senin başarısız olduğ un alanda başarılı olmama izin
vereceğ im.’ Peruğ u ve dikenli tacı takıp dö nü ş yoluna koyuldum. Kalbim çarpmaya başladı. Zor
kısım başlıyordu. Metroya kadar en az on beş dakikalık yolum vardı.

Benden istediğ iniz gibi insanları kutsamaya başladım. ‘Sizi kutsuyorum hanımefendibayan. Sizi
kutsuyorum bayım.’ Umduğ umun tam tersi insanlar saldırgan davranmadı. Bazıları şaşırmış
gö rü nü yorlardı, ama çoğ u benimle dalga geçmeden ‘teşekkü rler’ diyorlardı. Bir kadın kim olduğ umu
sordu, Kurtarıcı dedim ve gü lü msedim. Korku ve heyecan bir çeşit neşe doğ urdu. Onu kutsadıktan
sonra bir kadın şö yle mırıldandı: ‘Tanrı’nın barışı seninle olsun.’ Yaklaşık kırk kişiyi kutsamış
olmalıyım. Metroya girer girmez ü ç kere yü ksek sesle tekrarladım: ‘Hepinizi kutsuyorum.’ Ve
sakince kendimden emin oturdum. Kimse beni rahatsız etmedi. Bir dilenci girip şu sö zleri verdi:
‘Tanrı bana vereceğ iniz paranın yü z katını size verecek.’ Cebimdeki paranın tamamını ona verdim.
Yeraltından yü zeye çıktığ ımda kılığ ımı çıkarır çıkarmaz gö zlerim yaşlarla doldu... Ö nerilerinize
uyarak peruk ve tacı yatağ ımın altında bir kutunun içinde bir hafta sakladım. Sonra gö mü p ü stü ne
bir defne diktim.

Takip eden on beş gü n kendimi son derece yorgun hissettim. Bir ay sonra, bir televizyonda ilk
bü yü k rolü mü aldım. François Mitterand’ın 1941 ve 1944 arası gençliğ ini canlandıracağ ım...
Sıkıntılıyım, heyecanlıyım ama mutluyum."

106. Buenas Aires’ten (Arjantin) şu mektubu aldım:

"Fransa’ya seyahatim esnasında akderi, derinin rengini kaybetmesine neden olan bir hastalık
olan akderi (Micheal Jackson’un hastalığ ının aynı), hastalığ ı için (Micheal Jackson’un hastalığ ının
aynısı), sizden bir psikobü yü performansı istedim. Bu hastalık Kü ba’da satılan bir ilaçla tedavi
edilebiliyor. Hatta Havbana’ya iki defa gitmiştim, ama hep bir iki leke çıkıp tekrar telaşlanmama
neden oluyordu. Siz bana bu hastalıkta ne sorun olduğ unu sordunuz. Lekelerin yavaş yavaş
bü yü yebileceğ ini ve yenilerinin oluşacağ ını açıkladım. Asıl sıkıntı olan nedir diye sordunuz. Eğ er
hastalık kazanırsa tamamen akşın (albino) olacağ ımı sö yledim. Bunda ne sorun olduğ unu sordunuz.
Size verecek cevap bulamadım.

Bana ö nerdiğ iniz performans sokağ a tü m bedenimi beyaza boyayıp sadece şort giyerek
çıkmamdı. Uzun sü re gezmeli, beyaz çikolatalı dondurma yemeli ve gezi bitiminde soyunmalı, çıplak
bir fotoğ rafımı çekmeli ve bu fotoğ rafı evin salonuna asmalıydım. Bunu yanımda â şığ ımla yapmam
gerektiğ ini sö ylediniz, asıl sorun da oydu zaten. Siz bana bu peformansı ö nerdiğ inizde aşk hayatım
yok gibiydi... Bir hafta sonra Buenos Aires’e dö ndü ğ ü mde, sıcak hava performansı kolaylaştırıyordu,
telefonumda imkâ nsız aşkımdan bir cevapsız aramayla karşılaştım; bu kızı çok beğ eniyordum, ona
defalarca numaramı vermiştim.

Makyaj malzemesini aldım ve tü m bedenimi boyamaya karar verdim. Ö n kısmında beyaz bir leke
olan penisimden başladım. Boyarken leke tü m bedenimi kaplıyormuş gibi yaptım. Bu bana hiç garip
gelmedi; ben çizerim ve tü m gü nü m çizdiklerimi boyamakla geçer. Şortumu giydim ve arkadaşımla
birlikte sokağ a çıktım. Her ne kadar rahatmışım izlenimi uyandırmaya çalışsam da bu gezinin en
kısa sü rede bitmesini arzuluyordum; seyahat ederken çö plerin atıldığ ı alandan geçerken kö tü koku
geçene kadar nefesini tutarsın ya ö yle. Kızla her tü rlü iletişimden, onu utandırmamak için, kaçındım;
ama o elimi tuttu. Beni bö yle kabul ettiğ ini, bu gö rü ntü mü n onun için sorun olmadığ ını anladım. O
zaman her şey değ işmeye başladı. Sadece rahatlamakla kalmadım bu performansı onunla birlikte
yapmanın ö nemini anladım.

Bir sarhoş beni bağ ırarak selamladı ve ona aynen cevap verdim; yemek arasındaki birkaç işçi
geçişimi kutladı, ben de onlara afiyet olsun dileklerimi sundum. Sonra doruk noktasına vardım, hep
alışveriş yapan sıkılmış turistlerle kaplı, merkezi cadde Florida’ya girdim. Kuzeyli bir mü zik
grubunun konser verdiğ i sokaktan geçtim. Gitarist, ben de beyaz olmak istiyorum, diye bağ ırdı. Bir
adam bekâ rlığ a veda partisinin bir parçası olup olmadığ ımı sordu merakla. Birçoğ u benimle hiç
ilgilenmiyormuş gibi davrandı. Eve varınca arkadaşım çırılçıplak fotoğ rafımı çekti, onu çerçeveletip
salonumun duvarına asacağ ım. Sonra arkadaşımın yardımıyla banyo yapıp makyajımı sildim.
Boyanın yok olarak ten rengimin belirişini seyrettim. Artık lekeler bir albino tü mö rü gibi değ il ten
rengi bir denizin ü stü nde yü zen kü çü k beyaz adacıklar gibi gö rü nü yordu. Performans bana çok iyi
geldi, arkadaşımla derin romantik bir ilişkiye başladık ve artık akşın olmaktan korkmuyorum."

107. Ü nlü Fransız şŞarkıcı ve bBesteci Arthur H. (doğ um 1966), yine ü nlü bir şarkıcı ve
besteci olan Jacques Higelin’nin (doğ um 1940) oğ ludur, şu mektubu aldım:

"Babam fantaziler, hikâ yeler ve şarkılarla dolu, bir çocuğ un hayal gü cü yle bağ ını hiç yitirmeyen
bir sanatçıydı. Ama karanlık sebeplerden dolayı dengeli bir aile yaşamını kabullenmekten acizdi.
İçinden gelen merkezkaç kuvveti o kadar salgırgandı ki her seferinde daha şiddetli tekrar eden
buluşmalara, kendini sıkışmış hissettiren bir kaçışa itiyordu. Annemle babamı birleştiren derin aşk
ayrılığ ın da uzun ve acı verici olmasına neden oluyorduı sağ ladı. Annemin yorucu gel gitlerden ve
tutulmamış sö zlerden kendini yavaş yavaş ayırması gerekiyordukti.

Annemin sıkıntıları içime işlemiş halde (olanları bana aitmiş gibi gö rerek) sından sırılsıklam
olmuş hâ lde, onu kendimin yapana kadar beklemeye başlamam o dö neme denk gelir. Babam bazen
bir konser turnesi dö nü şü muhteşem bir hediyeyle, beklenmedik bir anda çıkıp gelirdi. Bazen
geleceğ ini haber verirdi, tarih ya da saat vererek, ama ya gelmez ya da bitmez bir bekleyişin
ardından belirirdi. Ben heyecandan gurura, huzursuzluktan kabullenişe, umutsuzluktan sonunda
‘belki de ö ldü ve kimse bilmiyor’ diye dü şü nerek derin bir sıkıntıdan bir anda umursamamazlığ a
geçerdim. Sonunda ben artık depresyona mahkû mken geldiğ inde, onun enerjisine katlamazdım, onu
gö rdü ğ ü me sevinsem bile kendimi boş ve duygularımı dışa vurmaktan aciz hissederdim. Kendimi
sanatsal olarak gerçekleştirmeyi başarsam da bu ü zü ntü bü yü yü nce de beni esir almayı bırakmadı.
Gerçekten var olabilmek için onun beni gö rmesini umarak sü rekli bir bekleme haâ linde yaşıyordum.
Bu duygularla annemin duyguları arasında pek fark yoktu, deli ve kayıtsız â şığ ının belirmesini
huzursuz, hayal kırıklığ ına uğ ramış ve farkında olmadan kendini gelecek terklere alıştırmış olarak
beklerdi.
Alejandro bana bir psikobü yü ö nerisi sundu: Freud yanıldı. Babayı ö ldü rmeye gerek yok -zaten
ö lmü ş bir baba ne işe yarar ki?- Oonu emmeli ve içinde yaşatmalısın. Sadece bir kere, sembolik
olarak babana dö nü ş; madem o da senin gibi halka mâ l olmuş bir mü zisyen, seyircilerin karşısında
ona dö nü ş, bir tiyatroda. Onu yakalarsan bekleyerek acı çekmezsin; ulaşılmaz, aşılmaz bir babanın
karşısındaki kü çü k çocuk olmayı bırakırsın. Onun kılığ ına girecek ve onun şarkılarından birini
sö yleyerek seyircilerine: ‘Ben Jacques Higelin’im’ diyeceksin.

İlk tepkim inkâ r oldu, sanki kutsal bir şeyle oynamaya benim hakkım yokmuş gibi. Ama yavaş
yavaş bu performans bana hafifletici gelmeye başladı. Seçilmiş gü n geldiğ inde, Alejandro’nun
ö nerilerine birebir uydum. Konser bitmeden ö nce mü zisyenlerime beni sahnede yalnız
bırakmalarını sö yledim, bir amplifikatö rü n arkasına bıraktığ ım valizi çıkardım ve piyanonun ü stü ne
fırlattım. Bü yü k gü rü ltü çıkardım. Sonra yoğ un sessizliğ in ortasında seyircilere şö yle dedim: ‘Bu
valizde saklanan biri var!’ Tü m dü rü stlü ğ ü mle babamla olan ilişkimi anlattım, yokluğ unu,
bekleyişleri ve ona duyduğ um aşkı. Anlatmayı bırakmadan seyircilerin şaşkın bakışları karşısında
çıplak kalana kadar soyundum. ‘Buradayım, karşısınızda doğ duğ um gü n gibi çıplağ ım.’ Valizi açtım
ve evinden aldığ ım babamın giysilerini çıkardım. ‘Babamın sahne kostü mleri, tanıdığ ınız giysiler
bunlar: Kıymetli ü niforması, çivili kemeri, nakışlı kadife ceketi ve eski sandaletleri.’ Çok ö zel bir
portreydi, herkes gü lü yordu, ben de. ‘Şimdi bir psikobü yü performansı için babama dö nü şeceğ im.’
Giysilerini giyindim ve en tanınmış şarkılarından birini sö ylemeye başladım. Olanların tuhaflığ ına
karşı seyirciler saygıdan tamamen sustular. Tamamen yoğ unlaşmış hâ lde şarkıyı sö yledim, bana
yasak olan bir sınırı geçiyor gibiydim. Şarkıyı bitirdikten sonra soyundum ve seyircilere bu rü yama
eşlik ettikleri için teşekkü r ettim. Babamın giysilerini fırlatmaya başladım ve sonra kendi sahne
giysilerimi de fırlattım, bö ylece iyileşmeme katkıda bulundular. Tamamen çıplak kalınca son
parçayı çalmak için mü zisyenlerimi çağ ırdım. Bu sefer tamamen kendimdim, içimde derin bir
mutluluk vardı. Çalışma arkadaşlarım da bu ö zgü rleştirici enerjiyi hissederek mutlu oldular.

Bugü n babamdan hiçbir şey beklemiyorum. Gerçekten var olmak için onun gö zleri ö nü nde var
olmaya, kendimi dışa vurmak için beni dinlemesine ihtiyacım yok. Karnımda biraz ö fke kaldığ ını
hissediyorum, ama onu bastırmak ve kendime dö kmektense akmasına izin verebiliyorum, dışa
vurabiliyor ve onu verimli, yaratıcı, bana yaşam enerjisi veren ve beni dü nyaya, diğ erlerine iten bir
gü ce dö nü ştü rebiliyorum. Anne babamı affetmeye, kendimi ve onları geçmişin olumsuz yü kü nden
kurtarmaya karar verdim; onlarda sadece hayatı ve bana verdikleri sevgiyi gö rmeyi seçiyorum. "
EK

(Sadece Mmüstakbel Ppsikobüyücüler İiçindir)

Yoğ un bir sanat ve tiyatro deneyiminin ü rü nü psikobü yü yü bir sanatla uğ raşmamış bir
kişinin uygulaması mü mkü n değ ildir. İçinde happening ve performansa, şiire, resme, heykel ve
dö vü ş sanatlarına benzeyen ö geler bulunur. Bu tedavi edici sanat dalının bir başka bü yü k esin
kaynağ ı da geleneksel bü yü , şamanizm ve halk şifacılarının kullandığ ı tekniklerdir. Psikobü yü
ö nerileri vermeyi meslek edinmek isteyen bir kişinin Tarot (Tarot’un Aydınlattığı Yol
kitabımda ö ğ rettiğ im gibi) bakıyor olması, tiyatro, sanat, bü yü , şamanizm ve dö vü ş sanatı
tarihini bilmesi şarttır. Hassasiyetini bü yü k şairleri okuyarak geliştirmeli; psikanalitik
teorileri bilmesi, psikosoybilimi derinleştirmesi ve her şeyden ö nce her tü rlü diniî doktrini bir
kenara bırakması gereklidir; danışmalarda ayrım yapmadan kimliksizce davranabilmesi için
bir Budist rahibin tutkusuyla ailesi, toplumu ve kü ltü rü tarafından yetiştirilmiş kişiliğ inden
sıyrılmalıdır... Psikobü yü yaratıcılığ ı doğ uştan gelmez ya da bir gü nde kazanılmaz, yıllarca
sü ren sabırlı bir çaba gerektirir.

Bir psikobü yü cü nü n hazırlık aşamaları ü çe ayrılabilir; gü ndelik hayatında kendi kendinin


sahibi olma, bilinç dü zeyini geliştirme ve objektif bir yaşam ahlakı kurmak.

İlk aşamadaki aday şunları yapmalıdır...

... dikkatini tek bir konu, tek bir nokta, tek bir eylemde odaklamayı ö ğ renmek.

tembelliğ ine galip gelmek ve başladıklarını her zaman bitirmek,

yaptığ ı şeyi en iyi şekilde yapmayı amaç edinmek,

asla, yalnızken bile, ruhaniî dü zeyine uygun olmayan davranışlarda bulunmamak,

her tü rlü tekrar eden tik, saplantı, kö tü alışkanlığ ı bırakmak,

mimiklerini kontrol etmek, yü zü nü buruşturmamak,

her an dikkatli olmak,

cö mertliğ ini geliştirmek,


kendini başkalarını dinlemeye zorlamak, onlara sorun çıkarmamaya çabalamak,

konuşma şeklini kendisini dinleyenin zekazekâ seviyesine uydurmak,

her yeteneğ i bilinçli bir şekilde geliştirmek,

vü cut kapasitesiniimkâ nlarını keşfetmek,

kendini tanımlamaktan vazgeçmek, ne kendine ne başkalarına yalan sö ylemek,

korku ya da acıdan zevk almamak,

yakınına onu kendine mahkû m etmeden yardım etmek,

taklit etmemek ya da taklit edilmeyi arzulamamak,

fazla yer kaplamamak, olabildiğ ince az gü rü ltü yapmak,

her soruya dü rü stçe yanıt vermek,

gü çlü insanların etkisi altında kalmamak,

kimse ya da hiçbir şeyi sahiplenmemek,

kandırmamak, baştan çıkarmamak, hiçbir modayı takip etmemek,

ihtiyaç olanı yemek, sağ lığ ını korumak,

kişisel sorunlardan sö z etmemek,

gereksiz arkadaşlık ilişkileri kurmamak,

dakik, temiz ve dü zenli olmak,

yakınlarının başarısını ve sahip oldukları nesneleri kıskanmamak,

gereğ inden fazla konuşmamak, gö ze batmamak ya da kendini fazla gö stermemek,

gereksiz yere el hareketi yapmamak, her tü rlü aşırılıktan kaçınmak,

yapacağ ı eser ya da eyleminin getireceğ i kâ rı dü şü nmemek,

asla tehdit etmemek,

sevmediğ i işlerde çalışmamak, kendini satmamak,

hep sö zü nde durmak, sö zleşmelerine sadık kalmak,

kendini unutabilmek ve başkasının yerine koyabilmek,

yok etmemeli, dö nü ştü rmeli,

hiçbir ziyarete hediyesiz gitmemek,

eleştirildiğ i ya da pohpohlandığ ı için fikir değ iştirmemek,

ebeveynlerini ve kendine zarar verenleri affetmek,


ne kadar canavarca olursa olsun ruhuna her tü rlü duygu, dü şü nce ve arzunun girmesine izin
vermek ve kendini onunla tanımlamadan geçip geçmesini izin vermek,

başkalarının kendilerine yardım etmelerine yardım etmek,

hiçbir zaman adil olmayan bir "evet" ya da "hayır" kabul etmemek,

antipatilerin ü stesinden gelip onları faydalı bir şeye dö nü ştü rmek,

gururunu yenerek onu saygınlığ a dö nü ştü rmek,

ö fkesini yenerek onu yaratıcılığ a dö nü ştü rmek,

açgö zlü lü ğ ü yenerek onu gü zelliğ e duyulan aşka dö nü ştü rmek,

hasedi yenerek diğ erinin erdemlerine duyulan aşka dö nü ştü rmek,

nefretini yenip cö mertliğ e dö nü ştü rmek,

inanç eksikliğ ini evrene duyulan aşka dö nü ştü rmek,

kâ buslarıyla yü zleşip onları yenmek,

uyanıkken yapmak istemediğ i davranışları rü yada da yapmamak.

İkinci aşamadaki aday şunları yapmalıdır...

... ö znel ö nyargılarını kabullenmek ve bunları nesnel gerçeklermiş gibi başkalarına


uygulamamak,

neden hayatta olduğ unu ve evrenin projelerine nasıl işbirliğ i yapabileceğ ini anlamak,

bedeninin emrinde olmamak (duyuların isabetsizliğ inin yanıltıcı olabileceğ ini bilmek),

hastalıkların ruhunu etkilemesine ya da adına depresyon dedikleri uyuşukluğ un kendini


geliştirmesine engel olmasına mü saade etmemek,

arzularını bastırmamak (tatminsizlik) ya da abartmamak (saplantılılık),

olumsuz duygularla, başka insanlarla olan tü ketici ilişkilerle, toplum ya da yerlerle, çekimlerler,
tiksinti, korku, bunaltı ya da nefrete dö nü şmü ş ö fkeyle kendini tanımlamamak,

içsel diyalogları, gü ndü z dü şlerini, başkalarına ait erdemleri kendine atfetmeyi, sıradan
bencilliğ i ve ö lü mlü olduğ unu unutmak için kurduğ u zehirli hayalleri aklından silmek,

açlıkla izlenim biriktirmek ya da ö nemli insanların davranış şekillerini taktit etmekten


vazgeçmek,

ruhunda inancı (gü ven ama salt inanç değ il), umudu (olması gerekeni başarmak için duyulan
nevrotik arzu değ il olduğ una ulaşmak için sarfedilen gerekli çaba) ve yardım severliğ i (insanlığ ın
geçmişte olduğ u, şimdi olduğ u ve gelecekte olacağ ı şeye duyulan aşk),

başkalarına kişiliğ indeki narsist sapmaların komik reklamımsı yansımalarından,


diplomalardan, ö dü llerden, şekillendirilmiş bedenlerinden, ekonomik açlığ ından, aşırı sü sü nden dolayı
değ il içsel gelişiminden dolayı saygı duymak,
dö rt merkezini uyumlu bir şekilde geliştirmek; zekâ , duygu, cinsellik ve beden,

iç sınırlar kurarak dü şü ncelerin, duyguların, arzuların ve ihtiyaçların uyumsuz bir zaman ve


yoğ unlukta yaşamasına izin vererek, diğ erlerini bastırarak, sadece bir ya da iki merkezine sığ ınmamak,

zihnini sessizlikte, kalbini ayrımcılık olmamasında, cinselliğ ini tatmin ederek ve bedenini
hayatta olduğ una şü krederek dinlendirmeyi bilmek,

başkalarını taklit ederek ya da sü rekli kendini kıyaslayarak yarışarak değ il meşru arzularını
takip ederek alışkanlık ve tekrarları yok etmek,

bir canlıyı tamamen tanımanın mü mkü n olmadığ ının farkına vararak onlarla kurduğ u
ilişkilerin yapıcı projelere itaat edip etmediğ ini anlamaya çalışmak,

başarı biriktirme amacıylak için çalışmayı bırakmak,

acılarından kaçmak yerine onlarla yü zleşmek,

her zaman kendi için istediğ ini başkaları için de arzulamak; zihinsel, duygusal, cinsel ve fiziksel
enerjiyi israf etmemeyi bilmek,

asla, çocuksu bağ lar yü zü nden, yalanları batıl inanca asla dö nü ştü rmemek,

asıl ö nemli olanın başına ne geldiğ i değ il başına gelenle kendini nasıl ilişkilendirdiğ in
olduğ unun farkına varmak,

bilinçli gö nü llü lü ğ ü nü n sadece Bilinçaltı gö nü llü lü ğ ü yle birlikte çalıştığ ında ö zgü r
olabileceğ inin farkına varmak,

Üçüncü aşamadaki aday şunları dürüstçe söyleyebilmelidir:

Ne olursa olsun kabul ediyorum.

Eylemlerimi cehennem korkusu ya da cennet vaatleriyle yö nlendirmeyeceğ im.

Olmamı istedikleri kişi değ il, olduğ um kişi olacağ ım.

Topluluğ un belirlediğ i kanunları kabul edeceğ im, ama zihnimde ve kalbimde istediğ im gibi
ö zgü rce dü şü nmeye ve sevmeye devam edeceğ im.

Olmadığ ım şeyi asla olmayacağ ım. Her zaman aslında olduğ um şey olacağ ım.

Kendimi gerçekleştirmeyi geleceğ e bırakmaktan vazgeçeğ im. Kendimi gerçekleştirmem,


gü çlerimin meyvelerini almam gereken an şu an.

Tanrı burada değ ilse hiçbir yerde değ ildir. Ben burada değ ilsem hiçbir yerde değ ilim.

Bugü nü mü gizemli bir gelecek vaadine gö re şekillendirmeyeceğ im.

Eğer ö lü mden sonra hayat varsa bunu şimdi bilmem gerekmiyor.

Olması gereken olduğ unda, eğ er bir şeyse, beni bunu bilmekten hiçbir şey alıkoyamaz. Eğ er
hiçbir şeyse ben de hiçbir şey olacağ ım. Madem ö yle neden kendimi bunaltayım?

Sıkıntının çocuğ u inançlar tarafından şekillendirilmiş aptalca fikirlerden kurtulacağ ım; ben şu
anda olduğ um şeyim, ne geçmişte olmuş ne de gelecekte olacak şey değ ilim. Bugü nü mü ruhumun
hâ kimi olarak huzurla, dü şü nmeye karar vererek yaşayacağ ım, eğ er bilinçliysem gelecekte her boyutta
mutlulukla var olmayı bileceğ im.

Madem ö yle, ö lü mden sonraki yaşamı dü şü nmeden, Bilincimin sınırlarının yayılmasından,


tanımamın/ö ğ renmemin mü mkü n olduğ u her şeyi tanıyarak/ö ğ renerek, kendime zihinsel, duygusal,
cinsel ya da maddiî sınırlar çizerek sıkıştırmadan yaşamaktan keyif alacağ ım.

Başkalarını tanıyabilmek ve sevebilmek için kendimi tanımayı ve sevmeyi ö ğ reneceğ im.

Başıma gelmiş en gü zel şeyin doğ mak olduğ unu kavrayacağ ım.

Adına ö lü m dediğ im olgunun gerekli bir dö nü şü m olduğ unu kavrayacağ ım.

Dü nyada olan şeylerin dü nyayı tanımlamadığ ını kavrayacağ ım. Bir çö p yığ ını kutsal altın
kadehin kıymetini azaltmaz, onu sadece anlık olarak kirlettir.

Bencillikte, bağ nazlıkta vahşet vardır, ama dü nya bu değ ildir; olumsuz şeylerin aşırılığ ına
rağ men dü nya temel bir cennet, temizlemem ve olumlu amaçlar için kullanmam gereken bir topraktır.
Kutsal kadehteki çö pü çıkar ve yerine elmas koy.

Varoluş kutsaldır. Ben kutsalım.

Elde ettiğ im her şeyi herkesle paylaşacağ ım.


Tematik Dizin
(amaçlar, sebepler ve etkilere gö re sıralanmıştır)

You might also like