Professional Documents
Culture Documents
Gaffar Yakınca
“Sanki yıllar hiç geçmemiş gibi geliyor. Oraya bir daha hiç gidemedim, ne
zaman Bulvar’a girsem ayaklarım titriyor, yürüyemiyorum. Düşünmesem bile
rüyalarıma giriyor.”
“İnşallah zaman her şeye ilaç olacak. İnşallah bir bebeğimiz olacak”
Acısı ile baş etmeye çalışan bu genç kadının adı Songül Yılmaz Bektaş.
Bundan tam yedi yıl önce 6 aylık bebeğine hamileydi. Bir Pazar akşamı eşi ile
beraber Ankara Güvenpark’ta oturmuş üç ay sonra doğacak çocukları için
gelecek planları yapıyorlardı.
Sadece büyük bir gürültü ve korkunç bir acı duydu. Gözlerini açtığında bir
hastane odasındaydı. Yakınında bir bomba patlamış, günlerce yoğun bakımda
yaşam mücadelesi vermişti.
Doktorlar, “başka çaremiz yoktu Songül” dediler, “bombanın etkisi ile sen ağır
yaralanmıştın ve bebek de karnında ölmüştü”.
Sadece Songül’ün bebeği değil, 36 sivil insan, bir Pazar akşamı Güvenpark’ta
alçakça katledildiler.
Bombayı patlatan katilin adı Seher Çağla Demir’di. Balıkesir Üniversitesinde
okurken HDP (o zamanki BDP) tarafından devşirildi. Parti bayrakları sallayarak
1 Mayıslara, 8 Martlara, başka eylemlere katıldı. Yeterince “piştikten” sonra
bomba eğitimi alması için Suriye’deki YPG’ye gönderildi. Sonra Türkiye’ye
döndü ve bu insanlık dışı cinayeti işledi.
Yetmedi…
Songül’ün bebeğinin bir adı zaten hiç olmamıştı. Kendi adı da hiç anılmadı.
Ama insan düşmanı faşistler, Seher adlı katilden bir “efsane” yaratmayı başardı.