You are on page 1of 7

Türkiye nereden bölündü

Türkiye’miz, 1980 sonrasında “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” sürecine


itilmesinden bu yana, bölünme tehdidine karşı mücadele ediyor. ABD, Büyük
Orta Doğu Projesiyle toprak bütünlüğümüzü sorguluyordu. Küreselleşme denen
program, millî birliğimizi hedef aldı.

İDEOLOJİK BÖLÜNME FAYLARI

Devletimizi dağıtma, vatanımızı ve milletimizi bölme girişimi, yalnız dış


baskıyla başarıya ulaşamazdı. İç cephede ideolojik bölünme fayları tetiklendi.
Hedefte millî devletimiz vardı. 1980’leri hatırlayalım, Sivil Toplumculuk
cereyanı Solun içinden kışkırtıldı. FETÖ ve birtakım İslamcı geçinen çevreler de
devlet düşmanlığı cephesinde Sivil Toplumcuların safına katıldılar.

Türkiye’nin ideolojik bölünmesi, millî devlet ekseninde oldu. Sivil Toplumcu


Sahte Solcular ve FETÖ, millî devlete karşı el ele verdiler. Küresel efendiler
onları bir araya getirdi.

Sivil Toplumculara göre, devlet şeytanın ülkesiydi, sivil toplumdan melekler


kanatlanırdı. Devlet düşman ilan edildi. Sivil Toplumcu Sahte Solcular,
PKK/HDP, mezhepsel bölücüler ve FETÖ Merkezli Sahte İslamcılar, Millî
Devleti kuran devrime düşmanlıkta birleştiler.

DÜŞMANIN SİVİL TOPLUMCU TANIMI

Düşman olan devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti idi. ABD ve AB devletleri


düşman değil, efendiydi. Hiç unutulur mu, hâlâ öyle, TC aşağı TC yukarı, TC
düşmanın adı oldu. Düşman, T ve C büyük harfleriyle tanımlandı.

TC Düşmanlığı, 1980 sonrasındaki emperyalist girişimden besleniyordu. ABD


emperyalizmi, özellikle 1990’dan sonra mazlum ve gelişen ülkelerin millî
devletlerini tasfiye hedefine yöneldi. İddia büyüktü, Washington ağaları
dünyanın tek efendisi olacaktı.

İHANET KADROSU

Sahte Sol, Küresel güdümlü Sivil Toplumculuğun oltasına takıldı. 1950’li


yıllarda kapitalizme geri dönüş sürecine giren Sovyetler Birliği yönetiminin
kuklası olan Sözde Solcular, Sovyetler Birliği dağılınca kendilerine yeni bir
efendi aradılar. O efendi, Türk Devletine düşman olan ABD emperyalizmi idi.
Washington yönetimi İsrailli işbirlikçileriyle birlikte “Kürdistan” adı altında
İkinci İsrail’i kurmayı vaat ediyordu. Etnik bölücülük, devlet düşmanlığının
doğal ve stratejik piyonuydu.

Mezhepsel bölücülük de, özellikle Almanya üzerinden devreye sokuldu. “Alman


İslâmı” ve “Alisiz Alevilik” gibi akımlar örgütlendi ve piyasaya sürüldü.
Atlantik emperyalistleri, Sünniliği ve Aleviliği yobazlaştırarak devletten ve
milletten koparmaya kalkıştılar. Dar çevrelerde bile olsa, Türkiye Cumhuriyeti
düşmanlığının ihanet kadrosu böyle oluşturuldu.

YERBİLİMSEL VE İDEOLOJİK FAY HATLARI

Adana’dan Malatya’ya kadar uzanan son deprem, yalnız yerbilimsel fay


hatlarının üzerinde değil, Türkiye’nin etnik ve mezhepsel fay hatlarının üzerinde
yaşandı. Deprem, devlet düşmanlığının kırık zemini için bulunmaz fırsat oldu.

Meral Akşener güdümündeki İyi Parti yönetimi, CHP’nin HDP dostu


yöneticileri, İsrail bağlantılı Suriyeli ve Afgan düşmanları, Atlantik kimlikli
Sahte Komünistler ve Sahte Sosyalistler, ABD Derin Devletinin tanımladığı
görevler için sahneye çıktılar. Tayyip Erdoğan düşmanlığına kilitlenenler, devlet
ve millet düşmanlığı kuyusuna düştüler. PKK ve FETÖ’nün yayın organları
başta olmak üzere, Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ, Karar, Fox, Halk Tv, Tele 1,
KRT, Birgün, Evrensel gibi Atlantik medyası, devlet düşmanı yaygarayı
seslendirmek için cepheye sürüldü. Sosyal medyadaki FETÖ ve PKK hesapları
fitillendi. Yaygara başladı:

Devlet enkazın altında kalmıştı.

Devlet nerede idi, yoktu.

Ordu nerede idi, yoktu.

Polis nerede idi, yoktu.

AYAĞA KALKAN BÜYÜK ÇÖZÜM

Atlantik merkezlerinden yönetilen ve beslenen bütün güçler, enkazın altında


kurtarılacak can değil, hançerlenecek devlet aramaya yönlendirildiler. Oysa
Türkiye Cumhuriyeti, yıkımdan büyük çözümle çıkmak için ayağa kalkıyordu.

Bugün ideolojik cephede saflar bellidir: ABD emperyalizmi güdümlü devlet


düşmanı azınlık ile millî devleti savunan bütün millet karşı karşıyadır.

Çağımızda uluslararası devrimin esas gücü, millî devletlerdir. İşte görüyoruz


Türkiye, Rusya, Suriye, İran, Çin, Vietnam, Pakistan, Hindistan, Kore
Demokratik Halk Cumhuriyeti, Cezayir, Venezuela, Brezilya, Asya’nın Türk
Devletleri gibi millî devletler, insanlığın ön cephesini oluşturuyorlar. Asya’dan
yeni bir uygarlık yükseliyor. İnsancıl, halkçı, devletçi, kamucu, paylaşmacı,
demokratik, özgürlükçü ve barışçı bir dünya kuruluyor!

Yeni Dünyanın kuruluş sürecinde, Türkiye’yi yıkımın altında dağıtmak isteyen


küresel efendiler ile Türkiye’yi bu yıkımdan devrimle çıkartacak devlet ve millet
güçleri arasındaki mücadele her alandadır ve sonuç bellidir.

ABD’nin Türkiye’yi kuşatan üslerindeki silahlı güçlere ve Doğu Akdeniz’deki


ABD-İsrail donanmalarından gelen tehdide kimse güvenmesin! Asya’nın ön
cephesindeki Türkiye, bu mücadeleden zaferle çıkacaktır.

BİRLEŞTİREN MİLLİ DEVLET

Türkiye, devlet cephesinde bölündü ve şimdi devlet cephesinde birleşme ve


büyük çözüm sürecine girmiştir.

Dolar saltanatı yıkılan ve bütün iklimlerde yenilen ABD ile ayağa kalkan Türk
Devleti ve milleti arasındaki çelişme, öyle görülüyor ki devrimci çözümleri
davet ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, zorluklara karşı savaş içinde kuruldu ve şimdi


zorluklarla savaş koşullarında iki yüzyıllık Millî Demokratik Devrimini
tamamlama sürecine girmiştir.

Milleti zorluklara karşı birleştiren devletin inşası, Türkiye’nin öncelikli


gündemidir.

Sahte Soldaki devlet düşmanlığının


ideolojik nedenleri

Kimi Sol örgütlerin ABD emperyalizmi güdümünde devlet düşmanlığına


girişmeleri, ideolojik bir bozulmadır. Bu nedenle onlardan söz ederken
“Sahte Sol” diyoruz.

EMPERYALİZMİN ALETİ

Niçin ideolojik bozulma?


Çünkü çağımızda emperyalizm, Mazlumlar Dünyasının ve Gelişen Dünyanın
millî devletlerini dağıtma projesini uyguluyor ve Sahte Sol da buna alet
oluyor. İşçi sınıfı gevezeliği yaptıkları bir hakikat, ama gevezeliği çıkartırsanız,
geriye emperyalizmin ve kapitalizmin güdümünde işçi sınıfı ve millet
düşmanlığı kalıyor.

Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm dönemindeyiz.

Emperyalizmin teorisini 20. yüzyılın başlarında Hilferding ve Hobson gibi


iktisatçılar yapmışlardı. Sovyet Devriminin önderi Lenin ise, emperyalizm
döneminde devrim teorisini inşa etti.[1] Lenin’in 1921 yılında toplanan
Komünist Enternasyonal 3. Kongresi’ne sunduğu rapora göre, dünya artık,
Ezen ve Ezilen Millet olarak iki kampa ayrılmıştı. Devrim, 19. yüzyılda olduğu
gibi gelişen kapitalist ülkelerde işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasındaki
çelişmenin ürünü olmayacaktı. Emperyalist sermaye sınıfları, mazlumlar
dünyasında elde ettikleri sömürünün bir kesimiyle kendi işçi sınıflarını da
yemliyor ve “Ezen Milletin” bir parçası haline getiriyorlardı. Marx ve Engels
hayatlarının son yıllarında bu sürecin farkına varmışlardı. Dünya ölçeğinde
sömürü, Ezilen Milletlerin sırtına yıkılmıştı. Bu koşullarda Lenin, devrim
odağının Mazlumlar Dünyasında olduğunu, başka deyişle Batı’dan Doğu’ya
kaydığını saptadı. Artık devrim emperyalizmin zayıf halkalarında
gerçekleşecekti. Nitekim 20. Yüzyıl devrimleri, birbiri ardısıra Rusya, İran,
Türkiye, Meksika, Çin, Kore, Vietnam, Arap ülkeleri, Afrika ve Latin
Amerika’da gerçekleşti.

DEVRİM MEVZİSİ= DEVLET MEVZİSİ

20. ve 21. yüzyıla baktığımız zaman şunu görüyoruz: Rusya, Türkiye, İran, Çin
gibi köklü imparatorluk geleneği olan ülkeler, sömürge haline düşmemek,
başka deyişle devletsiz kalmamak için devrim yaptılar ve yeni devrimci
devletler kurdular. Sömürgeler ise, devletli olmak için devrim yaptılar. 20. ve
21. yüzyılda bütün devrimler, devlet ve vatan mevzisinde gerçekleşti. Her iki
dünya savaşının sonuçlarına bakarsak bu gerçeği görürüz.

'MARKSİZMİN BİR KARİKATÜRÜ'

İşte bu süreçte Lenin, 1916 yılında emperyalizm teorisine önemli bir katkıda
bulundu. Marksizmin Bir Karikatürü: Emperyalist Ekonomizm başlıklı
kitabında, emperyalizmin sonul amacının Mazlumlar Dünyasını
sömürgeleştirmek, yani devletsiz kılmak olduğunu tahlil etti. Lenin bu
saptamasıyla çağımız devriminin devlet mevzisinde olacağını öngörmüştü.
Emperyalizmin devletsiz kılma programının devrimci yanıtı, devletli olmaktı.

ÇAĞIN DIŞINDAKİ 'SOL'

Sahte Sol, ideolojik açıdan bakarsak hâlâ 19. yüzyılda yaşıyor, dolayısıyla
yaşamıyor. Çünkü 19. yüzyılda değiliz. Bu ideolojik zeminde Türkiye ve
dünya Solunun bir kesimi 1980 sonrasında Sivil Toplumcu oldu. Emperyalist
cereyanın akıntısına kapıldı.

Sivil Toplumculuk, özetle devrim ve devlet düşmanlığıdır. Devrim


düşmanlığı, devlet olmaktan vazgeçmekti. Devlet düşmanlığı ise, devrim
yapmaktan vazgeçmekti. Bunlar Anarşizmin devlet düşmanlığı kuyusuna
düştüler. Bu kuyuda 19. Yüzyıldan beri, iki yüzyıldır Saray Soytarılığı vardır.

Bir kısım Sol örgütlenme ve parti, devlet düşmanı mevzilere hapsedilerek


emperyalizmin denetimi altına alındı. Bunların işlevi, Mazlumlar ve Gelişen
ülkeler dünyasını devlet düşmanı yaparak devletsiz bırakma programına
hizmet oldu.

ABD’NİN KÜRESELLEŞTİRME ATAĞI

1980 ve özellikle 1990 sonrası dünyamızda Ezilen ve Gelişen ülkelerdeki


Sahte Solcuların rolleri ibretliktir. ABD emperyalizminin, Sovyetler Birliği’nin
kapitalizme geri dönüşünden yararlanarak dünyanın tek efendisi olma
iddiasıyla Küreselleşme projesini uygulamaya koymasıyla birlikte ak koyun
kara koyun belli olmuştur.

Küreselleşmenin özeti Ezilen ve Gelişen Dünyanın millî devletlerini tasfiye


etmekti. Millî Devletin kurumları ve araçları olan gümrükler kaldırılmalıydı,
Kamu İktisadî Teşekkülleri özelleştirilmeliydi, tarıma destekler kaldırılmalıydı,
milli paralar yerlerde sürüklenmeli, özetle milli ekonomi çökertilmeliydi.
ABD’nin efendiliğinde Tek Kutuplu Dünya böyle kurulacaktı.

ÇAĞIMIZDA SINIF MÜCADELESİ

Görüldüğü gibi çağımızda sınıf mücadelesi, stratejik düzlemde millî


mücadeledir. Çağımızda sınıf mücadelesi, son kertede Millî Devlet
mevzisindedir. Sahte Solcular, Sahte Komünistler, Millî Devlete düşman
konumlara getirildikleri için sahte oldular ve kendilerini emperyalizmin diğer
piyonlarıyla aynı cephede buldular. Türkiye’de bunun çarpıcı örneğini
yaşıyoruz. Bugün Sahte Solcular, açıkça PKK şemsiyesi altındadırlar ve FETÖ
ile işbirliği halindedirler. Bu konumlarını işçi sınıfı gevezeliğiyle
örtmektedirler.

ATEŞE SÜRÜLEN PİYON GÖREVİ

Emperyalizm Türk devletini ve Türk ordusunu hedef alıyor. Sahte Solcunun


hedefinde de PKK ve FETÖ ile birlikte Türk Devleti ve Türk Ordusu var. Sahte
Sol, emperyalizmin Türkiye’ye karşı ateşe sürdüğü piyon görevini yapıyor.

ABD ve AB emperyalistleri, 2014 yılından sonra Tayyip Erdoğan’ı devirme


siyasetini mi uyguluyor, Sahte Solcu bu siyasetin bilincini yitirmiş çılgın
görevlisidir.

ABD emperyalizmi, “Türk Devleti deprem enkazının altında kaldı”


propagandasını mı yapıyor, Sahte Sol bu psikolojik harekâtın bıçkınıdır.

İŞÇİ SINIFINI KÖLELEŞTİRME SİYASETİ

Zaman, bu zamandır. Koşullar, günümüz koşullarıdır. Teori ve siyaset, bu


zamanın pratiğinden üretilir. Emperyalist piyasanın kralları, solun bir kesimini
neoliberalizm afyonuyla uyuşturup 19. yüzyıl rüyalarına taşıdılar.
Emperyalistlerin ideolojik üretim merkezlerinde, bu rüyaların teorisi,
programı ve siyasetleri imâl edildi.

19. yüzyıl teorisiyle devrim yapılmaz, bugün 19. yüzyılda rüyalar görerek
gerçekte devrim düşmanlığı yapılıyor.

Aslında anarşizmin soyut devlet düşmanlığıyla 19. yüzyılda da devrim


yapılamazdı. Marx ve Engels, kendilerinin teorik katkılarını “proletarya
diktatörlüğü” amacıyla özetliyorlardı.

Proletarya diktatörlüğü, işçi sınıfının devlet olmasıdır. Manifesto’da işçi


sınıfının “millî sınıf konumuna yükselerek” bu hedefine ulaşacağı
öngörülmüştü.[2] Millet, vatan ve devlet düşmanlığı, neresinden bakarsanız
bakın işçi sınıfını milletiyle birlikte köleliğe mahkûm etme siyasetidir.

Yalnız Türkiye’de değil, Ezilen ve Gelişen Dünyaya bakınız millî devlet


düşmanları emperyalizmin güdümündeler.
ÇAĞIMIZDA DEVRİMİN ESAS GÜCÜ

Çağımızda millî devlet, devrimin esas gücüdür. Çünkü örgütlü ve silahlıdır.


Çağımızda devrim, Sivil Toplumun baltaları ve tırpanlarıyla yapılmıyor.
Gelişen ve Ezilen Dünyanın örgütlü devleti ve askerî gücü, emperyalizmden
kurtuluşun esas güçtür. Çin’e, Rusya’ya, Türkiye’ye, Suriye’ye, İran’a,
Venezuela’ya, Brezilya’ya, Cezayir’e ve Azerbaycan’a bakın. Millî Devletin
devrimci dinamiğini görürsünüz.

 [1] Geniş bilgi için bkz. Doğu Perinçek, Asya Çağının Öncüleri -21.
Yüzyılda Lenin Atatürk ve Mao-, Kaynak Yayınları, 4. Basım, s.69 vd.

[2] Komünist Partisi Manifestosu’nun bu konudaki yanlışları düzelten


Almancadan yapılan doğru çevirisi için bkz. Marx-Engels, Komünist
Partisi Manifestosu, 3. Basım, Kaynak Yayınları, Çev. Işık Soner,
İstanbul, Ekim 2013, s.68. Geniş bilgi için bkz. Doğu Perinçek, Asya
Çağının Öncüleri -21. Yüzyılda Lenin Atatürk ve Mao-, Kaynak Yayınları,
4. Basım, s.93 vd.

You might also like