You are on page 1of 8

Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.

2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

Ortadoğu Tarihi 5. Ders / Mesut ÖZCAN

İki Savaş Arası Dönem


1956’ya kadar Avrupa’nın zamanı:

Ortadoğu’da bağımsız devletler çok az sayıda: Türkiye, Mısır (İngiltere etkisiyle), İran
(1921’de Rıza Pehlevi’nin Kacarlar’a son verişiyle).

Türkiye’nin bağımsızlığı, Kurtuluş Savaşı sayesinde daha gerçek bir bağımsızlıktır.

Suudi Arabistan’ın bölgedeki etkisi yükselmiştir.

İRAN

Osmanlı’nın merkezi yapısına karşın İran, yerelleşmiş bir yapıdadır.

Eşraf siyasetine rağmen Osmanlı’da merkezileşme eğilimi vardır.

* Zafer Toprak’ın Batılılaşma, modernleşme çalışmaları okunabilir.

Rıza Pehlevi’nin 1924 sonrası “seçmeci modernleşme” çalışması: eğitim, kıyafet,


merkezileşme.

Yeni kimlik arayışında İslamiyet öncesi döneme vurgu: din-dışı çözüm arayışları:

Türkiye’de Sümerler, Hititler (Etibank, Sümerbank)

İran’da Aryanlar’a vurgu.

Irak’ta Sümerler, Akatlar’a vurgu.

400 yıllık ortak kimliğin ortadan kalkması İslam dışı kimlik inşasına hız vermiştir, coğrafyanın
belirleyiciliği artmıştır.

Pan-Arap kimliği -> Siyasal yapı: Şerif Hüseyinile McMohan’ın yazışmaları.

1926’dan itibaren Rıza Şah, Pehlevi Hanedanı’na son verip iktidarı ele geçirmiştir,
“aydınlanmış” bir modernleşme lideri değildir. Yukarıdan aşağı modernleşme; derin değil
yüzeysel. Toplumsal eşitsizliği pek gideremiyor.

Alternatif güç odaklarını elimine etmeye çalışmıştır: müsadere ve vakıf mallarını üzerine
geçirme yöntemleriyle.

“Anglo-Iranian” petrol şirketi, kritik görevlerde İngilizler var: Şah’a karşı alternatif bir güç
merkezi oluşturmuştur.
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

Şah petrol gelirlerini artırmaya çalışsa da İngiltere müsaade etmiyor. (O dönemde İngiltere
hala nüfuz sahibiydi.)

Şah, Körfez’den Hazar’a altyapı kurmak istiyordu ancak Ruslar rahatsız oldu. Asker
mobilizasyonunu engellemek istedi. (Türkiye’de Doğu’ya demiryolu da geç gitti.)

MISIR

Milliyetçi bağımsızlık talebi

“Veft”

Kağıt üzerinde bağımsızlık (Süveyş)

Anayasa, parlamento var ancak Hidiv-Saad Z. Arasında siyasal istikrarsızlık

O dönemde Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’na yaklaşılmasının gerginliği olduğu için İngiltere,


dikkatini Avrupa’ya yöneltmeye başlamıştır: 1936’da Nil-Mısır’a bazı haklar verilmiştir.

Hidiv’in (Kavalalı ailesinden) başta olduğu yönetim ve halk arasında gerilim var.

Mısır’da toprak dağılımı da çok orantısızdır.

Hasan-el Benna 1925’te İsmailiyye’de İhvan’ı kurmuştur. Sosyal adalet, ekonomi, kalkınma ve
yerel dayanışma ağları üzerine odaklanmıştır.

Talepleri:

-Arazilerin eşit dağılımı.

* Osmanlı’nın ana gövdesinde Balkanlar’da toprakların eşitsizliği yok, “çift hane” sistemi var.
İstisnası, sonradan tarım alanı haline getirilen yerler: Çukurova, Menderes-Söke Ovası,
Romanya- Tuna boyunda bazı yerler.

Ayanlık, Osmanlı geleneksel sistemini (çift haneyi) bozmuş ve alternatif güç sistemlerini
ortaya çıkarmıştır. Toprak sahibi ve halk arasındaki gerilim, toprak reformlarını getirmiştir.

-Sosyal hizmetlerin devlet tarafından verilmesi (Osmanlı’da vakıflar trf.), meşruiyetini


sağlamıştır. Özellikle sosyal mobiliteden yararlanan üniversite öğrencileri, şehirdeki fakirler
ve toprakta tutunamayan yeni göçmenler tarafından ilgi görmüştür.

Türkiye’de 1950’lerde tarımda makineleşme var ve tarım insanları toprağa bağlamaya devam
ediyor ancak 60’lara gelindiğinde aşamalı olarak şehre (özellikle çeperlere) göçler başlamıştır.

Mısır, İngilizler’in baskısıyla savaşa dahil olmuştur.

IRAK

Etnik, dini, kültürel kozmopolit yapı.


Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

“Küçücük kapısı olan kocaman bir baraj.”

Faysal, Hicaz’dan getiriliyor. (İngiltere trf.) Faysal, yerel halklar ve İngiltere arasında denge
siyaseti gütmek durumundadır. Yerel ayaklanmalar var, denetim maliyeti yüksektir.
(Hindistan’a giden yolların denetimi.)

Petrol / İngiltere donanmasının ihtiyacını karşılamak için kullanılmaktadır.

1932’de bir dizi petrol hattını alarak karşılığında Irak’a bağımsızlık vermiştir.

Faysal sonrası oğlu Gazi 19 yaşında iktidara gelmiştir.

1920-30’larda krallar dışarıdan gelse de bürokratlar Osmanlı’da eğitim-görev almış,


ayaklanmaya iki taraftan birinde katılmış kişilerden oluşmaktadır, eski elitler 50lere kadar
etkindir. Üst düzey görevleri Irak’ta çoğu Sünni Müslüman olan bu elitler işgal etmiştir ve
zaman içinde toprak elde etmişlerdir.

Irak’ı Mısır-İran’dan ayıran, daha eğitimsiz bir toplum olmasıdır. Satı el-Husri Irak’ta eğitimde
görev almıştır. Arap dili etkisinde bir kimlik inşası gündemdedir.

1932’den itibaren Irak bağımsız olmasına rağmen, İngiliz etkisi barizdir.

ÜRDÜN

Amman, 2500 nüfuslu, çölün ortasında bir bölgedir, geçmişinde siyasi bir birliktelik yoktur.

Faysal’a Suriye krallığı verilemediğinden, teselli olarak Kral Abdullah’a Ürdün verilmiştir.
Öncelikle emirlik olarak planlanmıştır ve Hicaz’dan yerel kabileler yerleştirilmiştir. Osmanlı
döneminde getirilmiş Kafkas halkları var, ordunun başına da İngiliz bir komutan getirilmiştir.

* Collusion Across Jordan

İngilizlerle işbirliği sayesinde Kral Abdullah, 1926’da bağımsızlığını elde etmiştir.

SUUD

İngiliz varlığı eskidir.

Şerif Hüseyin başarısız olunca İbn-i Saud’a verdikleri desteği kullanmışlardır.

Suud kabilesi ve Abdülvahab’ın dini otorite haline gelmesi, 1902’den itibaren etkili olmuştur.

Bugünkü Necd ve civarı.

Diğer kabilelerle ittifak kurmuştur, evlilikler ve ziyaretler.

Dini doktrinasyon: Vahhabizm. – cami inşası (meşruiyet).

Ulema- Vahhabi düşünceyi yaymak.


Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

1932’de İbn-i Saud krallığını ilan etmiştir – merkezi otorite.

Adil yönetime önem verilmektedir. Aristokrat değil, halkla yakın temas içerisinde,
meşruiyetini artırmıştır.

1938’de ilk kez petrol keşfedilmiştir. Öncesinde ekonomi daha çok hac gelirlerine dayalıdır.

İbn-i Saud krallığı kendi çabalarıyla elde etmiştir, Faysal ve Hüseyin’den farklıdır, “self made”
olduğundan daha bağımsızdır.

“Ortadoğu’nun Ekonomi Politiği” / Taha EĞRİ


1973 petrol krizi

21.yy’ da 3 büyük kriz yaşanmıştır.

1) 1929 “The Great Depression” Büyük Buhran

Borsanın çökmesi, düşük fiyat ve düşük talep.

İktisadi düşüncede neoklasik iktisadi düşünce ve piyasanın kendini düzenleyeceği anlayışı,


yerini 1932’lerde “Keynesianism”e bırakmıştır.

2) 1973 OPEC’in petrol fiyatlarını yükseltme kararı krize yol açmıştır.

Keynes’in devletin ekonomiye dâhil olarak krizi düzenleyeceği fikri de uzun dönemde etkisini
yitirmiştir ve yerini neoklasiklere bırakmıştır.

Küresel trend, Ortadoğu’yu da etkilemiştir.

1973 Washington Consensus

IMF 1944’te II. Dünya Savaşı ile ortaya çıkmış bir yapıdır, 1973’te petrol krizi ile “Washington
Consensus” kararları IMF tarafından alınmıştır. Temelde, devlet rolünün azaltılıp neoliberal
serbest piyasanın etkisinin artırılmasını kapsamaktadır. Gelişmekte olan ülkeler IMF’ten kredi
almak istediğinde bu kararlar temel alınmaktadır. IMF, borç karşılığı iktisadi otorite elde
etmektedir. Yatırımlar- baraj inşası, demiryolu vesaire için Dünya Bankası’ndan kredi
çekilmiştir. (Dünya Bankası’nın eski adı: Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası).

IMF’in II. Dünya Savaşı sonrası sistemin inşasında rolü önemlidir.

1944, Amerika’nın doları altına sabitlemesi.- dönüştürülebilir küresel döviz sistemi: Cambio.
IMF, bu sistemin sürdürülebilirliğini sağlamıştır.
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

1973’te Nixon ve de Gaulle’ün döneminde doların altın karşılığı olmadığı ilan edilmiştir.
(Amerika’nın artan askeri gücüne de dayanılmıştır.)

Washington Consensus’un 10 temel kararının 3 sacayağı vardır- aynı zamanda serbest


piyasanın ana başlıkları.

1- Mali disiplin.
2- Dışa açılma
3- Özelleştirme + Mülkiyet haklarının güvenceye alınması.

Soğuk Savaş sonrası Sovyetler2in yayılmacı politikaları var.

Mısır’da Sedat’la başlayan ve Mübarek’le devam eden bir yüzünü Batı’ya dönme durumu
var.

Türkiye’de, Özal’ın başbakan seçilmesiyle, 1980’lerde ithal ikameci kalkınma politikalar


yerine, ihracata dayalı iktisat politikaları uygulanmaya başladı.

Ortadoğu’da 80 sonrası özellikle 90’larda liberal iktisat politikaları önem kazanıyor (geç
kalınmış).

Birçok ülkede IMF politikaları uygulanmalarına rağmen problemler var: Enflasyon


düşükken büyüme %5in üzerine çıkıyor.

Büyüme: Bir yıldan diğerine mal-hizmetin parasal değerinin artışı. (İstatistiksel artış)

Kalkınma: Altyapı, eğitim, sağlık, ekonomi vs. alanında gelişmeler.

“Corporate Governance” Kurumsal yönetişim: Standartlara uyum, sermaye piyasasının


netleşmesi.

IMF, Rejimlerin arka kapıdan dolanmasını önleyecek önlemler alıyor.

3) 2008 Krizi (3. Büyük kriz, Covid etkileriyle birleşti).

Türkiye’de döviz borcu yükseldikçe döviz rezervleri borcu karşılayamayacak seviyeye


düştü. 2001’de Kemal Derviş Ekonomi Bakanı olarak görevlendirildi: “Güçlü Ekonomiye
Geçiş” dönemi. Ekonomi bakanının dışarıdan görevlendirilmesi, Türkiye’deki kurumlara
olan güvensizliğin göstergesidir.

2002-2008 AK Parti Kemal Derviş’in güçlü ekonomiye geçiş politikalarını uyguladı. Tek
parti iktidarı sayesinde ekonomide bir planın takibi kolaylaştı.

Ortadoğu ve Türkiye, hayali ihracat meselesi (ihracatı yapılmış bulunan bazı malların faturaları
yüksek meblağlar üzerinden düzenlenerek, aradaki farktan kaynaklanan KDV Devletten haksız bir şekilde
iade alınmaktadır; ya da hiç ihraç edilmemiş olan ürünler ihraç edilmiş gibi gösterilmek suretiyle KDV iadesi
alınmaktadır.)
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

80ler başarısızlığı ve 90lardaki kayıp yıllar 2001 krizini hazırlamıştır.

Hedef; dışa açık, özelleştirilmiş piyasa ancak toplum ve sistem hazır değil. Ortadoğu’da da
rejimler hazır değil.

Küresel köye yeni elit kurumlar geliyor.

80 sonu Mısır iktisadi olarak batıyor. 90’da Körfez Savaşı sırasında Mübarek’in borçları
siliniyor ve sistemsel değişime gitmekten kurtuluyor. 2004’te Mısır’da iş adamları
hükümeti kuruluyor ancak başarısız oluyor. Reformlar, rejimlerin sıkıntıları ve yurtdışı
destekleri ile başarısız oluyor.

“Ahbap-Çavuş Kapitalizmi” rejimin özelleştirme politikalarını kendi elitleri için kullanması.

İthal-ikame: geniş halk kitlesine ucuz hayat standartları sağlamak- meşruiyet temeli
oluşturmak amaçlanır ancak IMF tarafından reddedilmiştir. Sonrasında destekçi tabanı
geniş halk kitlelerinden elitlere yöneltilmiştir. Popülizmden vazgeçilmiştir.

2000ler sonrası Suriye’de Hafız Esed’in Esad ailesini yönetime getirmesi sosyal
sözleşmenin bozulmasına yol açmıştır.

Mübarek, özelleştirmeleri oğlunun etrafındaki işadamları aracılığıyla gerçekleştirmiştir.


Böylece, rejimin sürekliliğini sağlamaya çalışmıştır.

Ekmeğe ve petrole devlet teşvikleri azaltılmıştır,

Vergi reformu yapılmıştır,

Tarım dışı ürünlerde serbest ticaret uygulamaları,

Kamunun piyasadaki rolü azaltılmıştır.

Ancak, 2000lerin başında istenilen hedefe yine de ulaşılamamıştır, büyüme rakamlarında


halen kamu yatırımları etkili olmaktadır ve ham ürünlerin ihracattaki payı da yüksek
seviyededir ve yeterli istihdam sağlanamamaktadır. Finansal yatırım ve birikimin azaldığı
noktada, Mısır’ın yardımına Körfez Savaşı sırasında Amerika’dan aldığı yardımlar
yetişmiştir.

TUNUS

İkiz açık, kamu-özel sektörde.

IMF’ye gelen ilk ülkelerdendir. Bankacılığın serbestleştirilmesi, fiyat kontrollerinin


seyrekleştirilmesi ve özelleştirme uygulamalarının da etkisiyle, 1987-92 arası %3 büyüme
kaydedilmiştir. Bu büyüme ve liberalleşme güven verdiğinden dış yatırımlar da artmıştır.
Ancak, IMF’in müdahaleci yapısı, liberalleşme sürecinde problemlere yol açmıştır: IMF,
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

kamu bankasının kredi hacmini istediği şekilde yönlendirmiştir, bu sebeple, Tunus’un


kamu şirketlerinin liberalleşmesi zorlaşmıştır.

2005’te özelleştirmeler başladığında Binali ailesi etrafında bir “kapalı sistem”


kurulmuştur: devlet kontrolünde rejim tarafından yönlendirilen bir sanayi yapısı vardır.
Bu da liberalleşmenin başarısızlıkla sonuçlanmasının sebeplerinden biridir.

FAS

Kral’ın toplumsal muhalefeti yönetim biçimi görece başarılıdır.

Fas’ta muhalefette sol ve İslamcı kesim etkindir.

Kral da uygun bir siyasal sistem geliştirmiştir. Ürdün’dekinin aksine baskıcı bir tutumu
yoktur. Kral iki taraf arasında toplumsal sistemi dönüştürmüştür ve bazı
manipülasyonlarla durumu yönetmiştir.

Parlamenter monarşinin olduğu Fas’ta, 2000 sonrası İslamcı partide “İstiklal ve Tevhid
Hareketi” oluşturulmuştur ve 2010’da Arap Ayaklanması sonrasında bu parti iktidara
gelmiştir.

Vergi gelirlerinin toplanmasında uzun dönemde problemler yaşanmıştır.

Gümrük vergileri düşse bile, gümrük dışı araçlarla kontrol devam ettirilmiştir.

Sıcak paranın ekonomiyi ısıtması dışında, ekonomi büyümesine rağmen yapısal dönüşüm
gerçekleştirilmediğinden sorunlar tekrar birikmiştir.

*Türkiye’de kaliteli – üst segment üretime ağırlık vererek tekstil sektörü ayakta
tutulmuştur. Ancak Fas’ta bu noktada başarısız olunmuştur.

CEZAYİR

İç çatışmalar dolayısıyla ekonomide yapısal dönüşüm gerçekleşmemiştir.

*Petrol hem kriz ve rahatlama dönemlerini getirdiğinden istikrarsızlık sebebidir.

İRAN

İran İslam Devrimi sonrasında dışarı ile problemler artmıştır.

1983 Irak – İran savaşı sonrası Körfez Müdahalesi Amerika ile ilişkileri olumsuz
etkilemiştir.

İthalat-ihracat problemlidir.

Ekonomi doğalgaz-petrol gelirlerine dayalı, kapalı ekonomidir.


Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz 31.10.2020
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy Cumartesi

2000 sonrasında sabit gelirlilerin sayısı giderek azalmıştır. Bunda, askeri yatırımların
artması etkili olmuştur.

Nejat’ın özel sektöre desteği de ekonomide sınırlı bir etkiye sahiptir.

Özetle, 1980-90’larda iktisadi dönüşüm gerçekleştirilmeye çalışılmıştır ancak politik


kurumlar iktisadi kurumları rejime bir tehdit olarak algılamışlardır ve bu kurumları
yapılandırmaktan kaçınmışlardır, bu sebeple 80-90lı yıllar iktisadi patinaj yılları (kayıp
yıllar) olarak değerlendirilmektedir.

You might also like