You are on page 1of 94

8. SINIF T.C.

İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ


DERS NOTU

Mehmet ÇELİK
Sosyal Bilgiler Öğretmeni
Diyarbakır-2021

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 1


 ÜNİTE BİR KAHRAMAN DOĞUYOR
GÜÇLÜ AVRUPA’NIN DOĞUŞU VE OSMANLI DEVLETİ
Güçlü Avrupa’nın Temelleri
20. yüzyıl başlarında sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal alanlarda etkili olan güçlü bir Avrupa ortaya çıktı.
Güçlü Avrupa’nın doğuşunda daha önce yaşanan gelişmelerin etkileri çok yüksektir.
 Coğrafi Keşifler

 15. yüzyıldan itibaren İspanya ve Portekiz öncülüğünde başladı.


 Yeni yerler ve ticaret yolları keşfedildi.
 Keşfedilen yerlerden Avrupa’ya bol miktarda altın ve gümüş taşındı.

 Rönesans ve Reform
Avrupa ekonomik açıdan zenginleşti.
 Osmanlı devleti Coğrafi Keşiflere ayak uyduramadı.
 Ticaret yollarının yön değiştirmesi ile Akdeniz limanları eski önemini kaybetti ve Osmanlı Devleti’nin
ekonomisi bu durumdan olumsuz etkilendi.

 Rönesans ve Reform

 Avrupa’da bilim, sanat ve edebiyat alanlarında meydana gelen gelişmelerin yaşandığı döneme
“Rönesans” denir.
 Rönesans ile birlikte bilimsel düşüncenin temelleri atıldı.
 Avrupa’da kiliseye karşı dini nitelikli hareketlerin başladığı döneme “ Reform” denir.
 Reform hareketleriyle birlikte dinin etkisinde olmayan, özgür bir düşünce ortamı oluştu.
 Rönesans ve Reform hareketleriyle Avrupa’da deney ve gözleme dayanan bilimsel düşünce önem
kazandı.

 Aydınlanma Çağı

 18. yüzyılda Avrupa’da bilimsellik ve akılcılığın her alanda önem kazandığı döneme “Aydınlanma Çağı”
denir.
 Avrupa’da John Locke, Montesquıeu, Voltaire ve J. J. Rousseau gibi düşünürlerin yazdıkları eserler
bilimsel düşüncenin yayılmasını hızlandırdı.
 Aydınlanma Çağı’nda meydana gelen bilmsel ve teknik gelişmeler Sanayi İnkılabı’na zemin hazırladı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 2


 Fransız İhtilali

 1789 yılında Fransa’da başlayan halk hareketidir.


 İhtilalin ortaya çıkmasında ekonomik sıkıntılar ve yönetimin demokratik olmayan uygulamalar
etkili olmuştur.
 Fransız İhtilali ile birlikte; eşitlik, adalet, bağımsızlık ulusal egemenlik ve milliyetçilik gibi
kavramlar tüm dünyada yayılmaya başlamıştır.
 Fransız İhtilali daha çok Osmanlı Devleti ve Avusturya- Macaristan imparatorluğu gibi çok uluslu
devletleri olumsuz etkiledi.
 Çok uluslu devletlerin himayesinde yaşayan milletler milliyetçilik düşüncesi doğrultusunda
ayaklanmaya başladılar.
 Milliyetçilik kavramı çok uluslu devletlerin dağılmasına yol açtı.
 18. Yüzyılda Fransa’nın toplumsal yapısı üç temel sınıfa ayrılmıştı:
 Geniş topraklara ve ayrıcalıklara sahip asiller sınıfı,
 Kilise ve din adamlarından oluşan ruhban sınıfı,

Fransız İhtilali

 Sanayi İnkılabı

 Aydınlanma Çağı’nda yaşanan gelişmelerin etkisiyle 18. ve 19. Yüzyıllarda Avrupa’da yapılan
buluşların endüstri alanında meydana getirdiği yeniliklerdir.
 Sanayi İnkılabı ilk olarak İngiltere’de başlamıştır.
 Sanayileşen ülkelerde makineler sayesinde üretim hızla arttı. Artan üretimle birlikte ham madde ve
pazar ihtiyacı da arttı. Özellikle buğday, şeker pancarı ve pamuk (üç beyaz) ile petrol, kömür, demir
(üç siyah) en önemli ham maddelerdi. Böylece sömürgecilik doğdu ve kısa sürede gelişti.
 Avrupalı devletlerarasında başlayan sömürge yarışı 1. Dünya Savaşı’na zemin hazırladı.
 Osmanlı Devleti Sanayi İnkılabı’nı takip edemediği için ekonomisi çökme noktasına geldi. Avrupalı
devletlerden borç para almaya başladı.
 Avrupalı devletler ise Osmanlı ülkesini ham madde kaynağı ve mallarını satacakları pazar olarak
görmeye başladılar.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 3


 Sömürgecilik

 Ham madde bulmak isteyen İngiltere, Hindistan ve Uzak Doğu’da etkinlik göstererek geniş sömürgeler elde etti. Güçlü
bir donamanın desteğine dayanan bu ticaret ve sömürgecilik etkinliği, İngiltere’yi büyük bir devlet konumuna getirdi.

Sanayi Devrimi

 Osmanlı Devleti’nde Yeniden Yapılanma


Osmanlı aydınları, azınlık isyanlarını ve Batılı devletlerin iç işlerimize müdahale etmelerini engellemek için çeşitli
çalışmalar başlattılar. Bu çalışmalardan bazıları şunlardır:

 Tanzimat Fermanı (1839)


 Boğazlar ve Mısır sorununda Avrupa devletlerinin desteğini almak ve azınlıklara ayrıcalık verme baskılarına
son vermek amacıyla padişah Abdülmecit zamanında kabul edilmiştir.
 Tanzimat Fermanı ilk kez padişahın üzerinde bir kanun gücü olduğunu göstermiştir. Bu yüzden hukuk
devleti olma yolunda önemli bir adımdır.
 Bu ferman ile din, dil, ırk, farkı gözetmeksizin bütün Osmanlı vatandaşlarının kanunlar önünde eşit olduğu;
can ve mal güvenliği ile namus dokunulmazlığının devlet güvencesinde olduğu vurgulandı.
 Mahkeme kararı olmadan kimsenin cezalandırılmayacağı belirtilirken askerlik erkekler için zorunlu hale
getirildi.
 Demokratikleşme yolunda ilk önemli adım atıldı ve ilk kez hukukun üstünlüğü kabul edildi.

Islahat Fermanı (1856)


 Kırım Savaşı’nın sonunda 1856’da Paris’te toplanan barış
konferansına sunulmuştur.
 Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrımüslimlere karşı küçük
düşürücü ifadelerin kullanılması yasaklandı.
 Cizye vergisi kaldırıldı.
 Askerlik yapmak istemeyen gayrımüslimler için nakdi
bedel uygulamasına geçildi.
 Gayrımüslimlere devlet görevine girme, askerlik yapma
ve askeri okullara girme gibi konularda Müslümanlarla
aynı hak tanındı.
 Amaç Osmanlı Devleti üzerindeki baskıları azaltmak
konferanstan olumlu sonuçlar almak için kabul edilmiş.
 Ancak istenen sonuç elde edilememiştir.

Tanzimat Dönemi padişahlarından Abdülmecit’in portresi

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 4


Uyarı: Tanzimat Fermanı ve 1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı ile Osmanlı yönetimindeki Müslüman halk
ile Gayrımüslimler arasında tam bir eşitlik sağlanmaya çalışılmıştır.
Uyarı: Osmanlı Devleti’nde ilk kez II. Mahmut Dönemi’nde ilköğretim, kız ve erkek çocukları için sadece
İstanbul’da zorunlu ve parasız hale getirildi.

I. Meşrutiyet (1876)
 Avrupa’da eğitim görmüş, oradaki gelişmeleri takip eden Genç Osmanlılar adı verilen aydın grubun baskısı
sonucunda gerçekleştirilmiştir.
 Bu sırada Kanuni Esasi adı verilen ilk anayasa yayımlanmıştır
 Mebusan Meclisi açıldı. Halk kısıtlı da olsa ilk kez seçme ve seçilme hakkını kullandı. (Sadece erkekler oy
kullandı.)
 1908 yılında ikinci kez ilan edilen meşrutiyet ile padişahın yetkileri kısıtlanarak meclisin yetkileri artırıldı.
Uyarı: Padişah II. Abdülhamit, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı sırasında Gayrımüslim vekillerin işleri
yavaşlatmaya yönelik tutumu gerekçe göstererek meclisi kapatmış ve ülkeyi tek başına idare etmiştir.

Uyarı: 1876 Kanuni Esasi’nin ilanı ile Osmanlı Devleti’nde mutlakıyetten meşrutiyet rejimine geçilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin Son Dönemlerinde Siyasi ve Sosyal Hayatı Etkileyen


Başlıca Fikir Akımlar
Fransız İhtilali’nin etkisi ile Balkanlarda ortaya çıkan ayrılıkçı fikirler Osmanlı aydınları arasında yeni
anlayışlara neden oldu. Bu kişiler İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük ve Osmanlıcılık gibi fikir akımlarına
yöneldiler.

 Ümmetçilik (İslamcılık- Panislamizm)


 Bu düşüncenin savunucuları, bütün Müslümanların halifenin etrafında birleşmesiyle devletin
kurtarılabileceğini savundular.
 Bu düşünce özellikle II. Abdülhamit döneminde devlet politikası olarak uygulanmıştır.
 İslamcılık akımının savunucuları arasında Mehmet Akif, Said Halim Paşa, Cemalettin Afgani, Musa
Kazım ve M. Şemsettin.

Uyarı: 1. Dünya Savaşı’nda Arap liderlerinin İngilizlerle işbirliği yapması sonucunda ümmetçilik
düşüncesinin imparatorluğu ayakta tutmak için yeterli olmayacağını göstermiştir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 5


 Türkçülük
 İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından II. Meşrutiyet Dönemi’nde uygulanmak istenen düşünce sistemidir.
 Bu düşüncenin savunucuları Türk milliyetçiğinin devlet yönetiminde daha etkin bir şekilde uygulanmasını
savundular.
 Dünyadaki bütün Türklerin bir yönetim altında toplanmasını ve Türkleri milli bir duygu ile bilinçlendirmeyi
amaçlayan düşünce akımıdır.
 1. Balkan Savaşı sonrasında Osmanlı devlet yönetiminde etkili hale gelmiştir.
 Türkçülük düşüncesi, İttihatçılar tarafından Balkan Savaşları ve sonrasında ön planda tutulan bir politika haline
geldi.
 Bu düşüncenin en önemli savunucusu Ziya Gökalp’tir. Bunun yanı sıra Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı, Ziya
Gökalp, Enver Paşa bu düşüncenin diğer önemli savunucularıdır.

Uyarı: Türkçülük akımı içerisindeki bütün Türklerin birleştirilmesi düşüncesi de “ Turancılık” olarak
isimlendirilir. Ancak Sarıkamış Harekâtı’nın başarısız olması Turancılık düşüncesinin
gerçekleştirilmesini engellemiştir.

 Osmanlıcılık
 Bu düşüncenin savunucuları, Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan herkesi, hiçbir ayrım yapmadan
Osmanlı vatandaşı olarak kabul eden düşünce akımıdır.
 Tanzimat Fermanı ve Islahat Fermanı’nın yayımlanması Osmanlıcılık akımını destekleyen adımlardır.
 Tanzimat Dönemi’nde ortaya çıkan bu düşünceyi Genç Osmanlılar (Jön Türkler) savunmuştur.
Balkan savaşları sonrasında bu düşüncenin etkisi azalmıştır.

 Batıcılık
 Bu düşüncenin savunucuları, Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunu Batılı olmakta görmüşlerdir.
 Çağın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medeni bir millet ve devlet haline gelinmelidir.
 Batıcılık fikri, Tanzimat döneminde yoğunlaşsa da Lale Devri’nden itibaren etkili olduğu
söylenebilir.
 En önemli temsilcileri Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet, Süleyman Nazif, Celal Nuri’dir.

Uyarı: Bu akımların ortak amacı, devleti içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak olsa da hiçbiri
Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtaramamıştır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 6


 MUSTAFA KEMAL’İN HAYATI
 Mustafa Kemal’in Ailesi ve Çocukluğu
 Mustafa, Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Efendi’nin oğlu olarak 1881 yılında Selanik’te dünyaya geldi.
 Hem anne hem baba tarafından soyu, Balkanların Türkleştirilmesi amacıyla Anadolu’dan iskân edilen
Türkmenlerden gelmektedir.
 Zübeyde Hanım gelenek ve göreneklerine bağlı, Ali Rıza Efendi ise yeniliklere daha açık bir insandı. Bu
durum Mustafa Kemal’in hem yeniliklere açık olan hem de gelenek ve görenekleri iyi bilerek yetişmesini
sağladı.
 Aile hayatına ve kadının toplumdaki yerine önem veren Mustafa Kemal, Latife Hanımla evlenirken o
zamanki geleneklerin aksine nikâh törenine birlikte katılmış ve yurt gezilerine çıkarken eşini de yanında
götürmüştür.
 Mustafa Kemal’in kişiliğinin oluşmasında ailesinin yanı sıra doğduğu Selanik şehrinin de önemli bir rolü
vardır.

Mustafa Kemal ve ailesi


 Selanik Şehrinin Bazı Özellikleri
 Dünyanın farklı yerleriyle liman ve demir yolu bağlantısı vardır. ( Coğrafi ve ulaşım özelliği)
 Çok uluslu bir yapıya sahiptir. ( Sosyal özelliği)
Bu durum Mustafa Kemal’in farklı yaşam tarzlarına bakış açısı kazanmasını ve farklılıklara saygı göstermesini
sağlamıştır.
 Canlı bir ticaret merkezidir. (İktisadi-ekonomik özelliği)
 Çok sayıda gazete ve derginin basıldığı yerdir. (Kültürel özelliği)

 Mustafa Kemal’in Öğrenim


Hayatı
Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü dönemde
ülkede eğitim ve öğretim birliği yoktu. Eğitim ve
öğreti sistemi farklı fikir ve anlayışa sahip
insanlar yetiştirecek yapıdaydı.

Mustafa Kemal’in Selanik’te dünyaya geldiği ev

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 7


Mustafa Kemal’in Öğrenim Gördüğü Okullar

 Mahalle Mektebi
 Mustafa’nın hangi okula başlayacağı anne ve babası arasında tartışma konusu oldu.
 Çünkü annesi dini eğitim almasımacıyla mahalle mektebine yazılmasını isterken babası modern eğitim
veren başka bir okula yazılmasını istiyordu. Annesinin isteği doğrultusunda ilk olarak mahalle mektebine
kaydolmuştur.
 Mustafa Kemal’in öğrenim hayatına başladığı okuldur.
 Annesinin isteği ile kaydolmuştur.
 Geleneksel eğitim yöntemleri uygulayan bir okuldur. Burada kısa bir süre eğitim almıştır. Buradaki eğitimini
tamamlamadan Şemsi Efendi Mektebine kaydolmuştur.

 Şemsi Efendi Mektebi


 Modern eğitim yöntemleri uygulayan bir okuldur.
 Babasının isteği ile kaydolmuştur.
 Mustafa Kemal bu okulda okurken babasını kaybetmiştir.

 Selanik Mülkiye Rüştiyesi (Ortaokul)


 Sivil ortaokuldur. Mustafa Kemal bu okulda kısa bir süre öğrenim görmüştür.
 Askerliğe ilgi duyduğu için bu okuldan ayrılmıştır.

 Selanik Askeri Rüştiyesi (Ortaokul)


 Mustafa Kemal, annesinden izinsiz olarak bu okulun sınavlarına girip başarılı olmuştur.
 Mustafa Kemal’in askerliğe ilk adımını attığı okuldur.
 Bu okulda iken matematik öğretmeni ona “Kemal” adını vermiştir.

Uyarı: Mustafa Kemal’in kendi iradesi ile Askeri Rüştiye sınavlarına girip başarılı olması karar alma ve
uygulama yeteneğine sahip olduğunu kanıtlar.

 Manastır Askeri İdadisi (lisesi)


 Mustafa Kemal’in lise öğrenimine
başladığı okuldur. Bu okulda edebiyat, tarih ve
hitabete ilgi duymuştur.
 Yaz tatillerinde Fransızca öğrendi.
 Mustafa Kemal burada Fransız yazarları
okuyarak eşitlik, adalet, demokrasi, insan hakları
gibi fikirleri öğrenmiştir.
 Türk yazarları okuyarak Türk
milliyetçiliği fikirlerini öğrenmiştir.
 Ülke sorunlarının rahatça tartışıldığı Manastır ortamı Mustafa Kemal’e ülke sorunlarını daha yakında
öğrenme fırsatı kazandırmış.
 Tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey sayesinde Türk tarihine büyük ilgi duymaya başlamıştı.
 Bu okulda iken Türk- Yunan Savaşı’na katılmak için okuldan kaçması vatanseverliğinin göstergesidir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 8


 İstanbul Harp Okulu
 Mustafa Kemal’in arkadaşlarıyla birlikte ülke meseleleri hakkında el yazısıyla dergi çıkarmaya başladıkları
okuldur.
 Gazete çıkarılmasına öncülük etmesi onun liderlik ve örgütleyicilik (teşkilatçılık) özelliğini kanıtlar.
 Bu okuldan 1902 yılında teğmen rütbesi ile mezun olmuştur.

 İstanbul Harp Akademisi


 Mustafa Kemal bu okuldan “Kurmay yüzbaşı” rütbesiyle mezun olmuş ve ilk görev yeri olan Şam’a
atanmıştır.
Uyarı: Selanik Askeri Rüştiyesindeki Fransızca öğretmeni olan Yüzbaşı Nakiyüddin, Mustafa Kemal’e
Fransızcanın ilk bilgilerini öğretmekle yetinmeyip ülkenin ve toplumun geleceği hakkında ilk düşünceleri de
aşılamıştır.
Uyarı: Mustafa Kemal, Manastır Askeri İdadisi yıllarında arkadaşı Naci Bey’den etkilenerek şiire, öğretmeni
Mehmet Tevfik Bey sayesinde tarihe daha fazla yönelmiştir. Ayrıca Namık Kemal, Tevfik Fikret, Mehmet Emin
Yurdakul gibi yazarların eserlerini okuması onun milliyetçilik fikirleri üzerinde etkili olmuştur.

Mustafa Kemal’in Fikir Hayatı


 Gençlik döneminde Mustafa Kemal’in fikir hayatı üzerinde;
 Yaşadığı şehirler
 Türk ve yabancı yazarlar
 Okuduğu kitaplar
 Fransız İhtilali
 1897 yılında başlayan Türk- Yunan Savaşı
 Fikir akımları oldukça etkili olmuştur.
 Yaşadığı şehirler

 Selanik
 Doğduğu ve büyüdüğü kenttir.
 Burada farklı yaşam tarzlarına bakış açısı kazanmıştır.
 İşlek bir limanı ve Avrupa ile demir yolu bağlantısı bulunan Selanik, Osmanlı ülkesinin her
bakımdan en gelişmiş şehirlerinden biriydi.
 Ekonomik ve kültürel canlılığın hâkim olduğu Selanik’te Türkler, Yunanlılar, Bulgarlar gibi çeşitli
dinlerden ve milletlerden insanlar bir arada yaşıyordu.
 Aynı zamanda bir ordu merkezi olan Selanik, devletin geleceğinden kaygı duyan aydınların
toplanıp gazete çıkardığı, cemiyetler kurduğu ve tartışmalar yaptığı siyasi bir merkezdi.
 Mustafa Kemal’in askerlik mesleğine gönül vermesinde de önemli bir rol oynadı.
 Mustafa Kemal ülkenin geleceği ile ilgili düşüncelerini gerçekleştirmek amacıyla Selanik’te
kurulmuş olan İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 9


19. yüzyılda Selanik’ten bir görünüş

 Manastır
 İdadiyi (lise) okuduğu kenttir.
 Burada tarih ve edebiyat sevgisi artmış, milli duyguları gelişmiştir.
 Mustafa Kemal, “Minnet borcum vardır, bana yeni bir ufuk açtı” dediği tarih Öğretmeni Yüzbaşı Mehmet
Tevfik Bey’i Manastır Askeri İdadisinde okurken tanıdı.
 Vatan şairi Namık Kemal’in, Türkçülük akımının öncülerinden Mehmet Emin Yurdakul’un şiirlerini ve
Aydınlanma Çağı düşünürlerinin eserlerini Manastır’daki öğrencilik yıllarında okudu.
 Mustafa Kemal bu sayede dünyadaki gelişmeleri gerçek anlamda ilk kez fark etmeye başladı.
 1897 Osmanlı- Yunan Savaşı’na katılmak için burada okurken okuldan kaçtı. (Vatan sevgisi)

 İstanbul
 Öğrenim amaçlı geldiği bu şehirde siyasi faaliyetleri yakından takip etmesi devlet yönetimi ilgili
düşüncelerinin belirmesini sağlamıştır.
 İstanbul’un batıya açılan yüzü olan Beyoğlu’nda, sahibi Fransız olan bir pansiyona yerleşti. Burada
Fransa’dan getirttiği kitap, gazete ve dergileri okuyarak dünyayı tanıma imkânına kavuştu.
 Bu yolla edindiği bilgileri ve düşüncelerini yaymak amacıyla da arkadaşlarıyla birlikte el yazısı bir gazete
çıkardı.
 Burada Harp Okulu öğrencilerinin kendi aralarında düzenledikleri tartışmalara ve hitabet yarışmalarına da
katıldı. Düşüncelerini cesaretle ifade ediyor ve engin bilgisiyle arkadaşlarının saygısını kazanıyordu.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 10


 Sofya
 Ataşemiliter olarak görev yaptığı kenttir.
 Burada dış politika tecrübesi kazanmıştır.
 Sofya’da bir Avrupa başkentinin sosyal hayatını
gözlemleme ve Bulgarcasını geliştirme imkânı buldu.
 Bulgaristan’da Türklerin oturduğu yerleri dolaştı, bu
geziler sırasında Türklerin sanayi ve ticaret alanında
gösterdikleri başarılardan, eğitimime verdikleri
önemden ve özellikle Türk kadınlarının toplumsal
hayata katılmalarından etkilendi.
 Türk temsilcilerinin de görev yaptığı Bulgar
parlamentosunu ziyaret ederek görüşmeleri ve
oylamaları dikkatle izledi. Bu durum Mustafa
Kemal’deki demokrasi bilincinin gelişmesine katkı
sağladı.

Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, İstanbul (1905)

Uyarı: Mustafa Kemal’in Sofya Ataşemiliterliği görevine daha sonra Belgrad, Bükreş ve Atina ateşelikleri
de eklenmiştir.

Uyarı: I. Dünya Savaşı başladığında Mustafa Kemal, Sofya’da askeri ateşelik görevine devam ediyordu.
Telgraflarla Harbiye Nazırı Enver Paşa’dan savaşta aktif yer alabilecek bir görev istemiştir.

Mustafa Kemal’i etkileyen Türk ve yabancı yazarlar;


 Türk: Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Namık Kemal, Tevfik Fikret
 Yabancı: Montesquieu, J. J. Rousseau, George Washington, Abraham Lincoln, Descartes

 Milliyetçilik ve Türklük üzerine yazdığı eserleri ile Atatürk’ü derinden


etkilemiştir.
 Eserleri arasında Türk Töresi, Türkçülüğün Esasları, Türk Medeniyeti
Tarihi gibi eserler bulunmaktadır.

Ziya Gökalp

Türkçülük akımının savunucusudur.


Bu konudaki düşüncelerini şiierlerinde dile getiren “millişair” olarak
bilinir.
Atatürk bu şair hakkında; “Şiirlerinde bana milli benliğimin gururunu
tattıran ilk anlatımı bulmuştum…” demiştir.

Mehmet Emin Yurdakul

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 11


Vatan şairi olarak bilinir.
Vatan sevgisini anlatan şiirleri ile Atatürk’ü etkilemiştir.
Önemli eserleri arasında İntibah, Vatan Yahut Silistre ve Cezmi
bulunmaktadır.

Namık Kemal

Osmanlı Dönemi şairidir.


1897 Osmanlı- Yunan Savaşı sırasında yurt ve ulus sevgisini dile getiren
şiirler yazdı.
Ayrıca özgürlük ve adalet kavramlarını işleyen şiirler kaleme aldı.
Tevfik Fikret

Fransız yazar, düşünür, filozof ve politika teorisyenidir.


Modern demokrasi anlayışına temel oluşturan toplumsal sözleşme
öğretisiyle ün kazanmıştır.

J. J. Rousseau

Fransız yazar ve filozoftur.


Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra insan hakları konusundaki
düşünceleri ve felsefi makaleleri ile ünlenmiştir.

Voltaire

Fransız düşünürdür.
Kuvvetler ayrımı esasını ortaya atmıştır.
Yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden ayırmanın önemini
vurgulamıştır.

Montesquieu
Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı
 Şam Günleri (1905)
 Mustafa Kemal öğrenimini tamamladıktan sonra ilk görev yeri olarak Şam’daki 5. Orduya atandı.
 Mustafa Kemal, burada ülkenin içinde bulunduğu sorunlara çözüm üretmek için yakın arkadaşları ile gizlice
Vatana ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu.

Uyarı: Mustafa Kemal’in bu cemiyetin kurulmasına öncülük etmesi onun vatanseverlik, teşkilatçılık ve
liderlik özelliklerini kanıtlar.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 12


 Selanik’e Dönüş (1909)
 Mustafa Kemal, Şam’da bir süre görev yaptıktan sonra merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu Karargâhının
Selanik biriminde görevlendirildi.
 Mustafa Kemal, Selanik’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olmuş ancak daha sonra ordunun siyasetten
arındırılması gerektiğini düşünerek bu cemiyetten ayrılmıştır.

 31 Mart Olayı (1909)

•Mustafa Kemal meşrutiyete karşı


çıkan 31 Mart Ayaklanması’nı bastıran
Hareket Ordusunun Kurmay
başkanlığını yaptı.
•Bu orduya “Hareket Ordusu” adını
Mustafa Kemal vermiştir.
•Üstlendiği bu görev Mustafa Kemal’in
yenilikleri ve rejimi koruduğunu
gösterir.
Uyar: 31 Mart Ayaklanması, Türk
tarihinde mevcut rejime karşı çıkan ilk
isyandır.

Hareket Ordusu Komutanları (1909)

 Picardi Manevraları (1910)


 Mustafa Kemal, Fransa’da gerçekleştirilen Picardi Manevraları’na Osmanlı ordusunu temsilen katılmış.
 Bilgisiyle yabancı subayların dikkatini çekmiştir.
 Mustafa Kemal burada “Uçaklar savaşlarda çok önemli rol oynayacaktır.” demiştir.
 Bu öngörüsündeki haklılığı dört yıl sonra I. Dünya Savaşı’nda anlaşılmıştır.
 Bu durum onun İleri Görüşlülüğünü yansıtır.
 Trablusgarp Savaşı (1911-1912)

 Sömürge arayışı içindeki İtalya, 1911


yılında Osmanlı toprağı olan Trablusgarp’a
saldırdı.
 Osmanlı Devleti, Trablusgarp’a ordu
veya donanma gönderecek durumda değildi.
Savaş başlayınca bölgeye, içinde Mustafa
Kemal’in de bulunduğu bir grup genç ve
gönüllü Osmanlı subay gönderildi.
 Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta yerli
halkı İtalyanlara karşı teşkilatlandırıp direnişe
geçerek Derne, Tobruk ve Bingazi’de ilk
askeri başarısını kazandı.
 Bu başarılı mücadeleye rağmen
balkan Savaşlarının başlaması üzerine Osmanlı Devleti İtalya ile Ouchy (Uşi) Antlaşması’nı imzalayarak
bölgeden çekilmiştir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 13


Uyarı: Mustafa Kemal’in Trablusgarp’a gönüllü olarak gitmesi vatanseverliğini; orada yerli halkı İtalyanlara karşı
birleştirmesi ise liderlik, teşkilatçılık ve örgütleyicilik özelliklerini kanıtlar.
Uyarı: Mustafa Kemal, Trablusgarp’a Gazeteci Şerif adını kullanarak gitmiştir.

Balkan Savaşları (1912- 1913)


Trablusgarp Savaşı’nı fırsat bilen Balkan devletleri Rusya’nın da kışkırtmasıyla Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.
8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne saldırısı ile I. Balkan Savaşı başladı. Osmanlı Devleti bu
savaşta Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile yaptığı savaşlarda başarılı olamadı.
Bu savaş sonunda imzalanan Londra Antlaşması ile Osmanlı Devleti Midye- Enez çizgisinin batısındaki
topraklarını ve Edirne’yi kaybetti (1912).
Osmanlı Devleti’nden aldıkları toprakları paylaşma konusunda anlaşamayan Balkan devletleri arasında II.
Balkan Savaşı çıktı. Bulgaristan ile sorun yaşayan Romanya da savaşa girdi. Bu durumdan yararlanan Osmanlı
Devleti, Bulgaristan’dan Edirne’yi geri aldı. Balkan Savaşları sonunda Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması,
Yunanistan ile Atina Antlaşması imzalandı (1913).
Sırbistan’daki Türklerin statüsünü belirlemek için 13 Mart 1914 tarihinde Sırbistan ile İstanbul Antlaşması
imzalandı. Bu antlaşmalarla Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya ve Ege Adaları (Gökçeada ve Bozcaada
hariç) Osmanlı Devleti egemenliğinden çıktı.

Uyarı: Mustafa Kemal’in Balkan Savaşları sırsında Gelibolu Yarımadası’nda görev alması onun Çanakkale
Savaşlarında başarılı olmasında etkili olmuştur.
 Sofya Ataşemiliterliği (1913)
 Mustafa Kemal Bulgaristan’ın başkenti olan Sofya’ya ataşemiliter olarak atandı.
 Bu şehirde Avrupa devletlerinin temsilcileriyle görüşmüş, bölgede yaşayan Türklerin sorunlarıyla yakından
ilgilenmiştir.
 Bu görev Mustafa Kemal’in dış politika tecrübesi kazanmasına katkı sağlamıştır. Ayrıca Türklerin sorunları
ile ilgilenmesi onun millet sevgisine ve görev bilincine sahip olduğunu gösterir.

Mustafa Kemal’in Kişilik Özellikleri


 Vatanseverliği:
Vatan savunmasını her şeyden önemli ve her şeyden üstün gören Atatürk’ün İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında
vatan sevgisi ve Türk milletine olan güveni önemli bir yer tutar.
 İdealistliği:
Atatürk’ün en büyük ideali, Türk Milletinin en medeni ve refah seviyesi yüksek bir millet olarak varlığını
yükseltmekti.
 Hakikati Arama Gücü:
Olaylara bir bilim adamı gözüyle bakarak hakikati bulmaya çalışırdı.
 Sabır ve Disiplin Anlayışı:
Atatürk önemli düşünceler karşısında önce düşünür, inceler, araştırır ve tartışırdı. Sonra kesin kararını verirdi.
Verdiği kararın uygulanma zamanını ise sabırla beklerdi.
 İleri Görüşlülüğü:
Atatürk olayların gidişini değerlendirerek sonucunu tespit ederdi. Çanakkale Muharebeleri sırasında, düşman
donanmasının nerden çıkarma yapabileceğini önceden sezerek gerekli tedbirleri alması savaşın sonucunu
değiştirmiştir.
 Açık Sözlülüğü:
“Ben düşündüklerimi, daima halkın huzurunda söylemliyim. Yanlışım varsa halk beni tekzip eder”. Diyerek açık
sözlü bir lider olduğunu göstermiştir.
 Mantıklılığı:

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 14


“Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en belirgin özelliğimizdir”. Diyerek ülke sorunlarında akılcı bir
bakış açısıyla hareket edildiğini göstermiştir.
 Çok Cepheliliği (Çok Yönlülük)
Türk inkılabının hem hazırlayıcısı hem de uygulayıcısı olmuştur. Böylece hem düşünen hem de eserler veren
Atatürk çok yönlü bir lider olduğunu göstermiştir.
 Eğitimciliği:
“Eğitimcidir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır; ya da bir milleti esaret ve
sefalete terk eder.” Diyerek eğitime verdiği önemi ortaya koymuştur.
 Yöneticiliği:
“Büyük kararlar vermek kâfi değildir. Bu kararları cesaret ve kesinlikle tatbik etmek lazımdır.” Diyerek iyi bir
yönetimin önemini ortaya koymuştur.
 Kararlılığı:
Mustafa Kemal’in boğaza demirlemiş düşman gemilerine “Geldikleri gibi giderler.” Demesi.
 Teşkilatçılık (Örgütleyicilik):
İnsanları bir amaç doğrultusunda örgütlemedir. Mustafa Kemal’in Trablusgarp’ta yerli halkı İtalyanlara karşı bir
araya getirmesidir.
 İnkılapçılık (Yenilikçi):
Yenilik yapmak, yenilik taraftarı olmak demektir. Mustafa Kemal’in ülkenin geleceği için köklü değişiklikler
yapması.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 15


 2. ÜNİTE MİLLİ UYANIŞ VE BAĞIMSIZLIK YOLUNDA ATILAN ADIMLAR

Dünya Savaşı Öncesi Genel Durum

Birinci Dünya Savaşı başladığı sırada Avrupa (1914)


 Genel Nedenler
 Fransız İhtilali sonrasında milliyetçilik akımının yayılması
 Sanayi İnkılabı’nı gerçekleştiren ülkelerin ham madde ve pazar arayışına yönelmesi
 Devletler arası rekabet, bloklaşma ve silahlanma yarışının hızlanması
 Özel Nedenler
 İngiltere ve Almanya arasında; ekonomik rekabetin artması
 Fransa ile Almanya arasında; Alsas- Loren sorununun olması
 Rusya ile Avusturya- Macaristan İmparatorluğu arasında; Panslavizm- Pangermenizm rekabetinin
yaşanması
 Rusya’nın sıcak denizlere inme isteği
 Savaşın Görünürdeki Nedeni
 Sırplı bir öğrenci olan Gavrilo Princip’in Avusturya- Macaristan veliahdını öldürmesi,
 Bu durum karşısında Avusturya- Macaristan, Sırbistan’a savaş ilan etti. Bu olay 1. Dünya Savaşı’nı başlatan
kıvılcım oldu.

Uyarı: Savaşın en önemli gerekçesinin sömürgecilik, ham madde ve pazar arayışı olması, daha çok
ekonomik çıkarlar yüzünden çıktığının kanıtıdır.
Uyarı: 1. Dünya Savaşı’na 1914- 1918 yılları arasında birçok devlet doğrudan ya da dolaylı olarak
katılmıştır. Bu nedenle bu savaşa dünya savaşı denilmiştir.

 Savaşa Katılan Devletlerin Osmanlı’ya Yönelik Amaçları


İngiltere: 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü koruma politikasından vazgeçmiştir.
Arapları ayaklandırarak devletin parçalanmasını hızlandırmıştır.
Fransa: Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan gayrımüslimleri kullanarak Osmanlı Devleti üzerindeki
siyasi baskısını artırmış, Osmanlı toprakları üzerinde hak iddia etmiştir.
Rusya: Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ortodoksları isyana teşvik etmiştir. Boğazları alarak sıcak denizlere
inmeyi ve merkezi İstanbul olan bir Slav İmparatorluğu kurmayı hedeflemiştir.
Almanya: Balkan devletlerini ve Osmanlı Devleti’ni kullanarak Orta Doğu’da etkinlik kurmayı amaçlamıştır.
Yatırımlar yaparak Osmanlı Devleti üzerinde ekonomik nüfuza sahip olmak istemiştir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 16


Avusturya- Macaristan: Osmanlı Devleti’ni tamamen Avrupa’dan çıkarmayı, Balkanlardan kendi
hâkimiyetini kurmayı ve Ege Denizi’ne ulaşmayı hedeflemiştir.
İtalya: Osmanlı’nın Kuzey Afrika’daki son toprak parçası olan Trablusgarp’ı ele geçirmiştir. Büyük devletlerin
yardımıyla Osmanlı Devleti’nden daha fazla toprak koparmayı amaçlamıştır.
ABD: Osmanlı Devleti’nde kurduğu okul, hastane ve matbaa gibi kurumlar aracılığıyla kısa sürede siyasi ve
ekonomik nüfuz kurmayı amaçlamıştır.

Savaş Öncesi Bloklar


Üçlü İtilaf Devletleri Üçlü İttifak Devletleri
İngiltere Almanya

Fransa İtalya

Rusya Avusturya- Macaristan

Savaş Sırasındaki Bloklar


İtilaf Devletleri
İngiltere Fransa
Rusya İtalya (yer değiştirdi)
ABD (Sonradan savaşa girdi) Romanya
Japonya Sırbistan
Brezilya Yunanistan

İttifak Devletleri
Almanya
Avusturya- Macaristan
Osmanlı devleti (Sonradan savaşa girdi)
Bulgaristan (Sonradan savaşa girdi)

Uyarı: İtalya savaş başlamadan önce İttifak Devletleri grubunda iken kendisine Osmanlı topraklarından
Batı Anadolu ve Akdeniz Bölgesi’nin bir bölümünün teklif edilmesi üzerine İtilaf Devletleri grubuna
geçmiştir.
Uyarı: Alman denizaltılarının ABD ticaret gemilerini batırması üzerine ABD, İtilaf Devletlerinin yanında
savaşa girmiştir.

 Savaşın Başlaması ve Gelişimi


 28 Haziran 1914’te Avusturya- Macaristan İmparatorluğu veliahdı Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi
tarafından öldürüldü. Avusturya- Macaristan’ın bu durumdan Sırbistan’ı sorumlu tutarak Sırbistan’a savaş
açması ile 1. Dünya Savaşı başladı.

 Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti


 Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri safında yer almak istiyordu. Fakat İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin
topraklarını paylaşma niyetinde oldukları için bu teklifleri reddettiler.
 Osmanlı Devleti bu durum karşısında siyasi yalnızlıktan kurtulmak için Almanya’ya yakınlaşmıştır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 17


Birinci Dünya Savaşı’ndan bir görünüm

 Savaş başladığı sırada Osmanlı Devleti ne yaptı?


 Tarafsızlığını ilan etti.
 Boğazları bütün gemilere kapattı.
 Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını ilan etti.
 Genel seferberlik ilan etti.

 Almanya, Osmanlı Devleti’ni neden yanına çekmek istedi?


 Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumundan, asker potansiyelinden ve Müslümanlar üzerindeki (Halifelik)
birleştirici gücünden yararlanmak istiyordu.
 Yeni cephelerin açılmasını sağlayarak üzerindeki baskıyı hafifletmek istiyordu.
 Osmanlı Devleti’nin yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanmak.

 Osmanlı Devleti, neden Almanya’nın yanında savaşa girdi?


 Siyasi yalnızlıktan kurtulmak.
 Ülke yönetiminde etkili olan İttihat ve Terakki Fırkası (Parti) yöneticilerinin savaşı Almanya’nın
kazanacağına inanması.
 Son dönemlerde kaybedilen toprakların geri alınmak istenmesi.
 Kapitülasyonları kaldırmak.
 Almanya’nın yardımıyla orduyu ve ekonomiyi güçlendirmek.
 Kafkaslar ve Orta Asya’daki Rus hâkimiyetinin kırılmak istenmesi.
 İngiltere ve Fransa’nın Rusya ile işbirliği içinde olduğu için, Osmanlı Devleti’nin ittifak teklifini daha önce
geri çevirmesi.

 Osmanlı Devleti Savaşa Nasıl Girdi


 İtilaf devletlerinden kaçan Goben ve Breslaw adlı iki Alman gemisinin Osmanlı Devleti’ne sığınıp Osmanlı
Devleti’nin bayraklarını çektikten sonra Karadeniz’e açılarak Rusya’nın Sivastopal ve Odesa limanlarını
bombalaması sonucunda Osmanlı Devleti savaşa girdi.

Uyarı: İngiltere 1. Dünya Savaşı başladığı sırada ücreti ödenmesine rağmen iki savaş gemisinin Osmanlı
Devleti’ne teslim etmemiştir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 18


Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda savaştığı cepheler

Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler


Savunma Taarruz Yardım
Çanakkale Kanal (Süveyş) Galiçya
Irak- Basra Kafkas Romanya
Hicaz- Yemen Makedonya
Suriye-Filistin-Sina

Uyarı: Osmanlı Devleti bu cephelerden sadece Çanakkale Cephesi’nde başarılı olmuştur.


Uyarı: Saldırı cepheleri K harfi ile başlar Yardım cephelerinin son heceleri YA ile biter. Geriye kalan
tüm cepheler ise Osmanlı Devleti’nin savunma yaptığı cephelerdir.

 Kafkas Cephesi
 Açılma Nedenleri
Osmanlı Devleti’nin;
 Rusya’yı Doğu Anadolu’dan atmak
 Bakü petrollerinin kontrolünü sağlamak
 Orta Asya’daki Türklerle birleşerek Turancılığı
(Pantürkizm) gerçekleştirmek için bu cepheyi
açmıştır.
Savaşın Gelişimi
 Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’nda savaştığı
ilk cephedir.
 Enver Paşa’nın girişimi ile Sarıkamış Harekâtı
düzenlendi.
 Ancak kış mevsiminde yapılan harekât; hava
koşulları, teçhizat eksikliği gibi nedenlerden dolayı
başarısız olmuştur.
 Sarıkamış Harekatı’nın başarısız olmasının bir
nedeni de bölgedeki Ermenilerin bir kısmının
Ruslarla iş birliği yapmasıdır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 19


 Karşı saldırıya geçen Rus orduları Erzurum, Muş, Erzincan, Bitlis ve Trabzon’u işgal etmiştir.
 1916 yılında 16. Kolordu Komutanı olarak bu cephede görevlendirilen Mustafa Kemal, Muş ve Bitlis’i
Ruslardan geri almayı başarmıştır.
 Savaşın Sonuçları
 Rusya’da Bolşevik İhtilali çıkınca Ruslar, Brest Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak işgal ettikleri topraklardan
geri çekildiler.

Uyarı: Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya’nın kışkırtmalarıyla Ermeniler, Osmanlı yönetimine karşı
ayaklanmışlardır. Bunun üzerine Osmanlı ordusunun ve bölge halkının güvenliğini sağlamak amacıyla 27 Mayıs
1915 tarihinde “Tehcir Kanunu” çıkarıldı.
Bu kanunla bazı Ermenilerin Osmanlı Devleti’nin güvenli bölgeleri olan Suriye ve Irak’ın kuzey vilayetlerine göç
ettirilmesine karar verildi.
Ancak alınan önlemlere rağmen göç yolunda salgın hastalıklar ve yapılan saldırılar nedeniyle birçok Ermeni
hayatını kaybetmiştir. Bu saldırıları düzenleyenlerden tespit edilebilenler Osmanlı mahkemelerinde ağır
cezalara çarptırılmıştır.

 Çanakkale Cephesi
 Açılma Nedenleri
İtilaf Devletleri’nin;
 Rusya’ya yardım götürmek
 Boğazları ve İstanbul’u ele geçirmek
 Osmanlı’yı savaş dışına iterek savaşı kısa sürede bitirmek istemeleri.
 Henüz savaşa girmeyen Balkan devletlerini İtilaf grubuna çekme düşüncesi etkili olmuştur.

Çanakkale Cephesi’nde Osmanlı askeri birliği hücuma kalkerken

 Savaşın Gelişimi
 Savaş kara ve deniz muharebeleri olarak iki safhada gerçekleşmiştir. İtilaf Devletleri 18 Mart 1915 tarihinde
yapılan deniz savaşında Türk topçusunun ve Nusret mayın gemisi personelinin özverili çalışması ile
yenilgiye uğradılar. Daha sonra ise Gelibolu’ya çıkarma yaparak kara harekâtı başlattılar. Ancak Arıburnu,
Conkbayırı ve Anafartalar’da 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal karşısında başarısız oldular.

 Savaşın Sonuçları
 Müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da “Bolşevik İhtilali” çıktı ve Rusya savaştan çekildi.
 Bulgaristan, İttifak Devletlerinin yanında savaşa girdi. Böylece Osmanlı Devleti ile Almanya arasında kara
bağlantısı sağlanmış oldu.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 20


 1. Dünya Savaşı’nın süresi uzadı
 Bu cephede yaklaşık 250.000 askerimiz şehit olmuştur.
 15 yaşına gelmiş çocuklar bile bu dönemde askere alınmış ve birçok lise bu dönemde öğrenciler askerde
şehit olduğu için mezun verememiştir.

 Çanakkale Cephesi ve Mustafa Kemal


 Mustafa Kemal’in bu cephede başarılı olmasında Balkan Savaşları sırasında Gelibolu’da görev alması etkili
oldu.
 Bu cephede kazandığı başarılarından dolayı “Albaylık” rütbesine yükselmiştir.
 Düşmanın çıkarma yapacağı yerleri tahmin etmeyi onun ileri görüşlülüğünü kanıtlar.
 Çanakkale Savaşlarında Anafartalar Kahramanı olarak tanınması Milli Mücadele’nin liderliğini
üstlenmesinde önemli rol oynamıştır.

Uyarı: Çanakkale Deniz Savaşlarında, Seyit Onbaşı ve Nusret Mayın Gemisi’nin katkıları da savaşın
kazanılmasında etkili olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde Cepheye giden 15’li çocuklar

 Kanal (Süveyş) Cephesi


 Açılma Nedeni
Osmanlı Devleti’nin;
 Almanların isteği üzerine İngiltere’nin Hindistan’a giden sömürge yolunu kesmek.
 Mısır’ı İngilizlerden geri alarak Doğu Akdeniz’de etkinliğini artırmak istemesidir.

 Savaşın Gelişimi
Cemal Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Süveyş Kanalı’na iki defa saldırı düzenledi. Fakat bu iki
harekâttan da lojistik destek eksikliğinden dolayı olumlu bir sonuç alınamadı. Türk kuvvetleri geri çekilmek
zorunda kaldı.
 Savaşın sonucu
Taarruzun başarısız olmasının ardından karşı saldırıya geçen İngilizler Filistin’i ele geçirerek Suriye sınırına
kadar ilerlemişlerdir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 21


 Hicaz- Yemen Cephesi
 Osmanlı Devleti, bu cephede kutsal yerleri ( Mekke ve Medine) korumak için İngilizlerle ve onlarla işbirliği
yapan Araplarla savaşmak zorunda kaldı.
 Fahrettin Paşa’nın büyük mücadelesine rağmen Mekke valisi Şerif Hüseyin’in isyan etmesi Osmanlı
ordusunun yenilmesine neden oldu.
 Savaşın sonunda Osmanlı Devleti, Hicaz (Mekke ve Medine) ve Yemen topraklarını kaybetti.

Uyarı: Birinci Dünya Savaşı’nda Arapların İngilizlerle iş birliği yapması halifelik kurumunun ve
ümmetçilik akımının etkisini yitirdiğini kanıtlamaktadır.

 Irak Basra Cephesi’nin Açılma Nedenleri


İngiltere’nin Orta Doğu petrollerini ele geçirmek Rusya’ya Kafkaslardan yardım götürmek ve Osmanlı
Devleti’nin İran üzerinden sömürgelerine yapabileceği bir saldırıyı önlemek istemesidir.
 Savaşın Gelişimi ve Sonuçları
 Basra’ya çıkarma yapan İngiliz ordularının kuzeye doğru hareketiyle Irak Cephesi açılmıştır.
 Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Kuvvetleri, Selman-ı Pakt Zaferi’ni müteakiben Kutü’l Amare ‘de
kuşattığı İngiliz tümenini General Townshend’ı (Tavzınd) komuta kademesi ile birlikte esir almıştır.
 Ancak takviye kuvvetlerle yeniden saldırıya geçen İngilizler Bağdat ve Kerkük’ü alarak başarılı oldular.

 Suriye- Filistin Cephesi


 Kanal Cephesi’ndeki yenilgi üzerine kuzeye ilerlemek isteyen İngilizlerle savaşıldı. Arap kabilelerinin de
yardımıyla İngilizler Suriye’yi ele geçirdi.
 Mustafa Kemal 7. Ordu Komutanı olarak atandığı bu cephede emrindeki orduları kuzeye çekerek
Anadolu’nun savunulmasına öncelik vermiştir.

 Galiçya- Romanya- Makedonya Cepheleri


 Topraklarımız dışında açılan bu cephelere müttefiklerimize yardım etmek amacıyla asker gönderdik.
 Osmanlı Devleti, Galiçya ve Romanya cephelerinde Romanya’ya karşı Almanya ve Avusturya’nın yanında
savaştı.
 Makedonya Cephesi’nde ise Bulgarlara yardımda bulundu.

 UNUTMA
 Mustafa Kemal, 1. Dünya Savaşı’nda sırasıyla Çanakkale, Kafkas ve Suriye cephelerinde görev almıştır.
 Çanakkale
 Görevi 19. Tümen komutanı.
 Arıburnu, Conkbayırı ve Anafartalar’da düşman güçlerine karşı savaştı.
 Kafkas Cephesi
 Görevi 16. Kolordu Komutanı
 Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra Ruslara karşı bir harekât düzenleyerek Muş ve Bitlis’i geri aldı.
 Suriye Cephesi
 Görevi 7. Ordu Komutanı
 Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurarak İngilizlerin Anadolu’ya ulaşmasına engel oldu.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 22


 ABD’nin Savaşa Girmesi
 Alman denizaltıları ticari amaçlı mal satan ABD ticaret gemilerini batırınca ABD, İtilaf Devletleri’nin yanında
savaşa girdi.
 ABD Başkanı Wilson, savaşa girme koşulu olarak bazı ilkeler sundu ve bu ilkeler İtilaf Devletleri tarafından
kabul edildi. Bu ilkelere “Wilson İlkeleri” denir.
 Bu ilkler yenilen devletlerin savaştan çekilmesini hızlandırdı.

 Wilson İlkeleri (8 Ocak 1918)


 Bütün barış antlaşmaları açık olacak, bu anlaşmalardan başka milletlerarası gizli antlaşmalar yapılmayacak.
(ABD, İtilaf Devletleri’nin kendisinden gizli işler yapmasını engellemek istiyor.)
 Savaş sonunda yenen devletler, yenilen devletlerden savaş tazminatı ve toprak almayacaktır. (Amaç,
İngiltere’nin daha fazla güçlenmesini önlemektir. Ayrıca savaşın süresini kısaltan maddedir.)
 Dünya barışını korumak amacıyla bir cemiyet kurulmalıdır. (Cemiyet-i Akvam, diğer adıyla Milletler
Cemiyeti kurulacaktır.)
 Türkler nüfusunun çok olduğu bölgede kendi devletini kuracaktır.
 Azınlıklara kendi geleceklerini belirleme hakkı [Self Determinasyon] (Bu maddeye dayanarak Ermeniler ve
Rumlar ayaklanmış ve toprak talebinde bulunmuştur.)
 Boğazlar bütün devletlere açılarak dünya ticareti önündeki engeller kaldırılacaktır.
 Sömürgecilik bütün etkileriyle kaldırılacaktır.

 1. Dünya Savaşı’nın Sonuçları


 İtilaf devletleri savaşı kazandı.
 Savaştan en karlı çıkan devletler İngiltere, Japonya ve ABD oldu.
 İmparatorluklar parçalandı (Osmanlı Devleti, Avusturya- Macaristan, Rus Çarlığı ve Alman İmp.) milli
devletler kurulmaya başlandı.
 Kurulan yeni devletler; Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan, Finlandiya, Litvanya gibi)
 Yeni rejimler ortaya çıktı. (Rusya’da Komünizm, İtalya’da Faşizm, Almanya’da Nazizm)
 Tank, uçak, denizaltı gibi silahların kullanılmaya başlanması ile yerleşim yerleri de savaş alanı haline geldi.
Bu durum Sivil Savunma Teşkilatlarının kurulmasını zorunlu hale getirmiştir.
 Dünya haritası yeniden çizildi.
 Dünya barışını ve güvenliğini korumak amacıyla Milletler Cemiyeti kuruldu.
 Sömürgeciliğin yerini manda ve himaye denilen yeni bir anlayış aldı.

 Mondros Ateşkes Antlaşması (30.10. 1918)


Antlaşmayı Osmanlı Devleti adına Bahriye Nazırı Rauf (Orbay) Bey, Lİmni Adası’nın Mondros Limanı’nda
İngilizlerle imzalamıştır.

 Antlaşmanın Bazı Maddeleri ve Yorumlanması


 Çanakkale ve İstanbul Boğazları açılacak istihkâmlar, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.
Yorum: Karadeniz’e geçişi sağlamak, Anadolu ve Rumeli bağlantısını kesmek, İstanbul’un işgalini
kolaylaştırmak.
 Sınırların korunması ve ülke içinde güvenliğin sağlanması için gereken birlikler dışında Osmanlı ordusu
derhal terhis edilecek. (50.700)
Yorum: Osmanlı topraklarını savunmasız bırakarak yapacakları işgalleri kolaylaştırmak.
 İtilaf Devletleri güvenliklerini tehlikeye düşürecek bir durumun ortaya çıkması halinde Osmanlı Devleti’nin
herhangi bir stratejik noktasını işgal hakkına sahip olacaklardır. (7. Madde)
Yorum: Osmanlı topraklarını parçalamak ve işgal etmek için İtilaf Devletlerince hukuki zemin hazırlanmıştır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 23


 Osmanlı Devleti’nin demiryollarında, İtilaf devletleri serbestçe yararlanabilecek ve Osmanlı ticaret gemileri
müttefiklerin hizmetinde bulundurulacaktır. Toros tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal olunacaktır.
Yorum: işgallerin rahat bir şekilde yaygınlaştırılması amaçlanmıştır.
 Hükümet haberleşmesi dışındaki telsiz, telgraf ve kabloların kontrolü İtilaf Devletlerine geçecektir.
Yorum: işgallere Karşı direnişin örgütlenmesini engellenmesi amaçlanmıştır.
 Altı vilayette adı verilen yerlerde (Erzurum, Van, Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) bir karışıklık çıkarsa, İtilaf
Devletleri bu vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkına sahip bulunacaklardır.
Yorum: Doğu Anadolu’da kurulması hedeflenen Ermeni Devleti’ne ortam oluşturulması amaçlanmıştır.

 Antlaşmanın Önemi ve Uygulanışı


 Mondros Ateşkesi ile Osmanlı Devleti fiilen sona ermiştir.
 Mondros ateşkesten ziyade bir barış antlaşması niteliği taşımıştır.
 Mondros ile birlikte Osmanlı topraklarında ilk işgal edilen yer zengin petrol yatağına sahip olan Musul’dur.
 Mondros’la başlayan işgaller Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına neden olmuştur.
 İtilaf Devletleri Mondros’un şartlarını hemen uygulamaya başlamışlardır. 7. maddeye dayanarak ülkenin
büyük bölümünü işgal etmişlerdir.
İngilizler: Musul, Antep, Urfa ve Maraş’ı işgal edip; Samsun, Merzifon, Çanakkale, Kars, Ardahan ve Batum’a
da asker çıkardılar. Daha sonra ise Antep, Urfa ve Maraş’ı Fransızlara bıraktılar.
Fransızlar: Adana ve Mersin’i işgal ettiler
İtalyanlar: Antalya, Konya, Muğla, Kuşadası, Fethiye, Marmaris ve Alanya’yı işgal ettiler.

Uyarı: İtilaf Devletleri boğazları geçerek 13 Kasım 1918’de İstanbul’a asker çıkardılar.
Bu gelişmeler karşısında Ahmet İzzet Paşa hükümeti istifa etti. Yerine gelen Tevfik Paşa iki ay görev
yaptıktan sonra bu kez Damat Ferit Paşa Hükümeti kuruldu.

Paris Barış Konferansı ve İzmir’in İşgali

 Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1918)


 Birinci Dünya Savaşı’nı bitirecek antlaşmaları tespit etmek amacıyla toplanan bu konferansta görüşülen
başlıca konular şunlardır.
 Avrupa’nın sınırlarını yeniden belirlemek.
 Sömürge alanlarını ve Osmanlı topraklarını yeniden paylaşmak.
 Diğer mağlup İttifak Devletleri’nin barış antlaşmalarını hazırlamak.
 Wilson İlkeleri’nde öngörüldüğü gibi dünya barışını sürekli kılmak adına Milletler Cemiyeti’nin kurulmasına
karar verilmiştir.
 Özellikle İngiltere ve Fransa sömürgeciliğe devam etmek ve Wilson İlkeleri’ne ters düşmemek için “Manda
ve Himaye” sistemini ortaya attılar.
 Gizli antlaşmalarla İtalya’ya verilen Batı Anadolu toprakları, konferansta Yunanistan’a verildi.
 Konferansta Osmanlı Devleti’nin topraklarının paylaşımı konusunda anlaşmazlık çıkınca Osmanlı Devleti ile
barış antlaşmasının (Sevr) imzalanması sonraya bırakıldı.

 İzmir’in İşgali (15Mayıs 1919)


 Paris Barış Konferansı’ndan sonra Yunanlar, İzmir’i işgal için hazırlıklara başladılar. 15 Mayıs 1915’te İngiliz,
Fransız, ABD destekli Yunan savaş gemileri İzmir Limanı’na çıkarma yaptılar. Amiral Calthorpe, Mondros‘un

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 24


7. maddesi gereğince İzmir’deki Rumları koruma bahanesiyle İzmir’in işgal edileceğini ve Osmanlı
Hükümeti’nin bundan haberinin olduğunu bildirdi.
 Osmanlı Hükümeti işgale karşı konulmaması konusunda İzmir valisini uyarmıştı.
 Osmanlı Hükümeti’nin bu tutumu üzerine;
 İzmir halkı Reddi İlhak Cemiyeti (Katılmayı Reddetme) aracılığıyla işgalleri protesto etti.
 İşgali kabullenemeyen gazeteci Hasan Tahsin Yunanlara ilk kurşunu sıktı ve orada şehit edildi.
 Tüm bunlar fayda sağlamayınca halk kendi imkânı ile Kuvayı Millîye denilen silahlı direniş gruplarını kurdu.

 İşgaller Karşısında Osmanlı Hükümeti’nin Tutumu


 İşgallere karşı sessiz, teslimiyetçi ve uzlaşmacı bir politika takip etti.
 İşgaller karşısında direnmenin imkânsız olduğunu, İtilaf Devletlerinin isteklerine boyun eğmek gerektiğini
savunmuştur.
 Tamamen yok olmaktansa küçük bir toprak üzerinde büyük devletlerin himayesinde de olsa devletin
varlığını devam ettirmesini savunmuştur.

 İşgaller Karşısında Mustafa Kemalin Tutumu


 Anlaşmanın ateşkesten çok ülkeyi işgallere açık hale getiren bir belge olduğunu belirtmiştir.
 Vatanın kurtarılması için devlet yöneticileriyle İstanbul’da toplantılar düzenleyerek işgallere karşı alınacak
tedbirleri belirtmiştir.
 İstanbul’da çözüm bulamayınca halkı bilinçlendirmek, milli birlik ve beraberliği sağlayarak kurtuluşu
sağlamak için Anadolu’ya giderek çeşitli çalışmalar yapmıştır.

 İşgaller Karşısında Halkın Tutumu


 Mondros’tan sonra işgallere karşı Türk halkı ilk olarak bölgesel direniş cemiyetlerini kurdu.
 Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri olarak adlandırılan bu örgütler, çeşitli miting ve protestolar düzenleyerek
halkın örgütlenmesini sağladılar.
 İşgallerin artması üzerine Türk halkı Kuvayı millîye adı verilen adlı direniş örgütlerini kurarak kendi
bölgelerini korumaya çalışmışlardır.

Uyarı: Azınlıklar ise işgalci güçlerle iş birliği yaparak vatanımızın bölünmesi için savaşmışlardır.

 Kuvay-ı Milliye Hareketi


Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, İtilaf Devletlerinin Anadolu’yu işgale başlaması
karşısında Osmanlı Devleti’nin tepkisiz kalması üzerine; Türk milletinin bağımsız yaşama ve vatanı kurtarma
duygusuyla ortaya çıkan bölgesel silahlı direniş hareketine “Kuvay-ı Milliye Hareketi” denir.

 Kuvay-ı Milliye’nin Önemi


 Vatanın tamamını değil, kuruldukları bölgeleri savunmak amacıyla mücadele etmişlerdir.
 Anadolu’daki işgalleri yavaşlatmışlardır.
 TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmaların bastırılmasında etkili olmuşlardır.
 Düzenli ordu kuruluncaya kadar TBMM’ye zaman kazandırmışlardır.
 Türk halkının düşmana karşı mücadele azmini güçlendirmişlerdir.

 Kuvay-ı Milliye’nin Oluşum Süreci


1) Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanması.
2) Anadolu’nun yer yer işgale uğraması.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 25


3) İstanbul Hükümeti’nin işgallere karşı sessiz kalması.
4) Bölgesel direniş cemiyetlerinin kurulması.

 Milli Varlığa Düşman Cemiyetler


Mondros Ateşkes Antlaşması’nı izleyen günlerde galip devletlerin işgallerinden cesaret alan Rumlar ve
Ermeniler gibi azınlık grupları kendi devletlerini kurmak amacıyla Türklere karşı saldırılara geçtiler.

 Mavri Mira (Kara Talih)


 Yunan Hükümeti için çalışıyordu.
 Amacı Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmaktı.
 Bu amaç doğrultusunda Trakya, İstanbul ve Batı Anadolu’yu Yunanistan’a katmayı hedefliyordu.
 İngilizlerden destek almışlar.
 Mavri Mira dışında Etniki Eterya, Rum Göçmen Komisyonu, Rum İzci Kuruluşları ve Yunan Kızılhaçı da
Bizans’ı yeniden kurmak için faaliyetlerde bulunmuşlardır.

 Etniki Eterya ve Pontus Cemiyetleri


 Karadeniz’de Samsun, Trabzon merkezli bir Pontus Rum Devleti kurmayı amaçlıyorlardı.
 Bu iki cemiyet üyesi yerli Rumlar, silahlanarak eşkıyalık yapmış ve Yunan ordularını desteklemişler.

 Hınçak ve Taşnak Komitaları


 Amaçları Anadolu’nun doğusu ve güneyinde Ermeni Devleti kurmaktı.

 Makabi ve Alyans İsarilit Cemiyetleri


 Yahudilerin ekonomik çıkarlarını korumak, okullar açıp Yahudi aydınlar yetiştirme amacını taşıyorlardı. Bu
iki cemiyet dışında, Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurmayı amaçlayan “Osmanlı Göçmen
Kumpanyası” kurulmuştur.
 Bu cemiyetin Anadolu’dan toprak talebi olmamıştır o günkü şartlarda.

 Megali İdea (Büyük Yunanistan)


Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma düşüncesidir. Bu düşünce bütün Ege adaları ile Ege Bölgesi’ni,
Doğu Karadeniz kıyılarını, İstanbul’u ve Trakya’yı Yunanistan’a bağlamayı hedefler.

Türk ve Müslümanların Kurduğu Zararlı Cemiyetler


 Kürt Teal-i Cemiyeti
 1919 Mayıs’ında Seyyid Abdülkadir tarafından kuruldu.
 Wilson İlkeleri’ne dayanarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak istiyorlardı.

 Hürriyet ve İtilaf Fırkası


 1911’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı kuruldu. Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu’daki
Milli Mücadele Hareketi’ne karşı muhalif bir tutum sergiledi.
 İngiltere yanlısı bir politika izlemiştir.

 Wilson İlkeleri Cemiyeti


Halide Edip Hanım gibi bazı aydınların üye olduğu bu cemiyet, Osmanlı Devleti’nin ABD himayesi (mandası)
altına girerse kurtulabileceğini ve kalkınacağını savunuyordu. Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal tarafından ikna
edilmişler ve Milli Mücadele’de yerlerini almışlardır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 26


 İslam Teal-i Cemiyeti
 İstanbul’daki bazı medrese hocaları tarafından kurulmuştur.
 Osmanlı Devleti’nin dini esaslara bağlı kalınarak ve hilafetin güçlendirilerek kurtarılabileceğini savunuyordu.
 Milli Mücadele’ye karşı çıkmıştır.
 Özellikle Konya Ayaklanması’nın çıkmasında etkili olmuştur.

 Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası


Anadolu’da gelişen Milli Mücadele’ye karşı çıkarak ülkenin Padişah ve Halife’nin emirlerine uymakla
kurtarılacağını savunuyordu.

 İngiliz Muhipleri( Dostları) Cemiyeti


 İngiltere tarafından Anadolu’daki çıkarlarına hizmet etmek amacıyla Türklere kurdurulmuştur.
 Cemiyet Osmanlı yönetimi ile yakın ilişki içerisinde olmuştur.
 İngiliz mandasının tek kurtuluş yolu olduğunu savunuyordu.
 Kurucuları arasında Damat Ferit Paşa da yer almıştır.
 Milli Mücadele’ye karşı çıkmıştır.

Uyarı: Türk ve Müslümanların kurduğu zararlı cemiyetler, Milli Mücadele’ye karşıydılar. Birçoğu Milli
Mücadele’ye ve TBMM’ye karşı Anadolu’da ayaklanmalar çıkarılmasında etkili oldu.

Yararlı Cemiyetler
Zararlı cemiyetlerin etkinliklerine ve Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra gerçekleşen işgallere tepki
gösteren Türk halkı da birtakım cemiyetler kurdu. Bu cemiyetlerin bazıları şunlardır:

 Anadolu ve Rumeli Kadınları Müdafaa-i Vatan cemiyeti


 Sivas’ta kuruldu Mustafa Kemal’in desteği ile.
 Memleketin bağımsızlık ve bütünlüğünü savunmak, bütün Anadolu’nun birliği için çalışmak amacıyla
mitingler düzenledi.
 İtilaf Devletleri temsilcilerine protesto telgrafları gönderdi.

 İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti


 İzmir’de Yunanlılardan ziyade Türklerin çoğunlukta olduğunu dünya kamuoyuna basın yayın yoluyla
duyurmaya çalıştı.
 Batı Anadolu’daki silahlı direniş hareketlerine, silah ve cephane desteği sağladı.
 İzmir’in işgalinden sonra Reddiilhak adını almış ve silahlı direniş başlatmıştır.
 Milli Mücadele’ye en büyük katkısı Batı Anadolu’da Yunan ilerleyişini yavaşlatmışlardır.
 Bu direniş düzenli ordunun kurulmasına da zaman kazandırmıştır.
 Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinin toplanmasını sağlamıştır.

 Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti


 Edirne’de kurulmuştur.
 Basın yayın yoluyla Doğu Trakya’nın Yunanlılara verilmesine ve Mavri Mira Cemiyetinin zararlı çalışmalarına
engel olmak istedi.
 Gerekirse bir Türk devleti kurulabileceğini savunmuş.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 27


 Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
(Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti)
 Erzurum Kongresi’nin toplanmasına öncülük etti.
 Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulmasına engel olmaya çalıştı.
 Bu amaçla bölgeden kesinlikle göç edilmemesi kararı alındı.
 Çıkardıkları Fransızca “Le Pays (Vatan)” ve Türkçe “Hadisat” gazeteleri ile doğu illerinin Türk yurdunun
ayrılmaz bir parçası olduğunu savundu.
 Erzurum’da çıkarılan “Albayrak” gazetesi de cemiyetin ve Milli Mücadele’nin önde gelen yayın organı oldu.
 Dini, iktisadi ve kültürel faaliyetlere önem vermiştir.

 Milli Kongre Cemiyeti


 Dr. Esat Paşa (Işık) tarafından İstanbul’da kurulmuştur.
 Bu cemiyet, Türkler hakkında dünyada yapılan olumsuz propagandaya basın yayın yoluyla karşı koymaya
çalıştı.
 Bütün cemiyetleri tek çatı altında toplamaya çalışmış.

 Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milli Cemiyeti


 Karadeniz kıyılarında hak iddia eden Pontusçu Rumlar ile Ermenilere karşı mücadele amacıyla kuruldu.

 Kilikyalılar Cemiyeti
 Adana ve çevresini, Fransız ve Ermeni işgallerine karşı korumak amacıyla kuruldu.

 Yararlı (Milli) Cemiyetlerin Ortak Özellikleri


 İşgallere karşı koymak ve Anadolu halkının çıkarlarını korumak amacıyla kurulmuşlardır.
 Hem işgalcilerle hem de azınlıklarla mücadele etmişlerdir.
 Ülkenin tamamı olmasa bile kendi bölgelerinin kurtuluşu için çalışma yapmışlar.
 Protesto telgrafları ve mitingler yoluyla ulusal bilincin gelişmesini sağlamışlardır.

Uyarı: Milli Cemiyetler Sivas Kongresi’nde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında
birleştirilmiştir.

“Eğer Mondros Mütarekesi’ni takip eden aylarda, bir uçaktan Anadolu’ya bakarsanız yer yer yanan ateşler
görülecektir. Bunlar ışıldayan çoban ateşleridir. Bu ateşleri birleştirecek bir alev lazımdır. İşte onu Mustafa
Kemal’in meşalesi temin etti.” Fevzi Çakmak

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 28


Mustafa Kemal’in Milli Mücadele Dönemi’nde çalışmaları
Milli Bilincin Uyandırılması
Mustafa Kemal’in Samsun’a Çıkışı (19.05.1919)
Birinci Dünya Savaşı’nda en son Suriye Cephesi’nde görev yapan Mustafa ateşkesin ardından 13 Kasım 1918’de
İstanbul’a geldi. Aynı gün İtilaf Devletleri donanması da İstanbul Boğazı’na demirlemişti. Bu manzarayı gören
Mustafa Kemal Yaveri Cevat Abbas Güler’e “Geldikleri gibi giderler !” diyerek mücadeleye olan azim ve
kararlılığını ortaya koymuştur.

Mustafa Kemal, İstanbul’da vatanı kurtarmanın yollarını aradı. Bu amaçla başta padişah olmak üzere devrin
siyasetçileri ve yakın arkadaşlarıyla görüşmeler yaptı.
Ayrıca Mustafa Kemal, görüşlerini daha etkili biçimde duyurabilmek için yakın arkadaşı Fethi (Okyar) Bey ile
birlikte “Minber” adında bir gazete çıkarmıştır.

Türklerin, Pontus Rum çetelerinin saldırılardan korunmak için önlem alması İtilaf Devletlerini rahatsız etmişti.
Osmanlı Devleti’nden bu karışıklıkları önlemesini istemişler; aksi halde bölgeyi işgal edeceklerini bildirmişlerdi.
Bu durum karşısında Osmanlı hükümeti, Mustafa Kemal’i Karadeniz’deki Türk halkının elindeki silahları
toplamak ve bölgedeki güvenliği sağlamak için 9. Ordu Müfettişi olarak görevlendirildi. Mustafa Kemal’e çok
geniş tutulmuş görev bölgesindeki askeri ve sivil makamlara emretme yetkisi verilmiştir.
9. Ordu Müfettişliğinin Görevleri:

Görev bölgesinde iç asayişi sağlamak, halkın elindeki silah ve cephaneleri toplamak, Türk ordularının terhis
işlerini tamamlamak ve işgallere karşı kurulan direniş örgütlerini ortadan kaldırmaktır.
Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçmesinin asıl amacı ise Milli Mücadele’yi başlatmaktı. Ayrıca milli
egemenliğe dayalı kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak idi. Mustafa Kemal Paşa’nın 19
Mayıs 1919’da Samsun’a gelişiyle birlikte milli mücadele fiilen başlamıştır.

Havza Genelgesi (28 Mayıs 1919)


Samsun’dan Havza’ya geçen Mustafa Kemal, burada Kurtuluş Savaşı’nın ilk genelgesini yayımlamıştır.
 Havza Genelgesi Kararları ve Yorumları
 Mitingler düzenlenerek işgaller protesto edilmeli. (Amaç, mili bilinci uyandırmaktır.)
 Gösterilerde düzen korunmalı ve Hristiyan halka saldırı ve düşmanlık yapılmamalı. (Amaç Mondros’un 7.
Maddesinin uygulanmasını önlemektir.)
 Büyük devletlerin temsilcilerine ve Osmanlı Hükümeti’ne protesto ve uyarı telgrafları çekilmelidir.

 Havza Genelgesinin Sonuçları


 Her yerde mitingler düzenlendi.
 Bu mitinglerin en önemlisi İstanbul Sultan Ahmet Meydanı’nda yapıldı.
 Milli bilinç uyandırılarak işgallere karşı koyma düşüncesi yayıldı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 29


Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)
Havza Genelgesi’nin yayımlanmasından sonra Osmanlı Hükümeti Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırmıştır.
Mustafa kemal bu çağrıya uymayarak Amasya’ya geçmiştir.
Burada tüm ulusa hitap eden önemli bir genelge yayımladı. Ali Fuat Paşa, Rauf Bey ve Refet Bey’in genelgenin
hazırlanmasında büyük katkıları olmuştur. Ayrıca Erzurum’da bulunan 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir
Paşa ile Konya’da bulunan Cemal Paşa’nın da görüş ve onayları alınmıştır.

Uyarı: Bu sayede ulusal mücadeleye katılımın artırılması amaçlanmış ve mücadele kişisellikten çıkarılarak ordu
ve halk desteği sağlanmıştır.

 Amasya Genelgesi Kararları ve Yorumları


 Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. (Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi)
 İstanbul Hükümeti görev ve sorumluluğunu yerine getirmemektedir. Bu milletimizi yokmuş gibi
göstermektedir. (Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın gerekçesi)
 Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracaktır. (Yorum: Kurtuluş Savaşı’nın Yöntemi)
 Milletin sesini tüm dünyaya duyurabilecek her türlü etki ve denetimden uzak milli bir kurul oluşturulması
şarttır. (Yorum: Temsil Heyeti’nin kurulması fikri ilk kez vurgulanmıştır.)
 Anadolu’nun her bakımdan en güvenli yeri olan Sivas’ta hemen milli bir kongre toplanmalıdır.
 Sivas Kongresi delegelerini müdafaa-i hukuk cemiyetleri ve belediyeler seçmelidir.
 Her ihtimale karşı bu mesele bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek
gelmelidir.

 Amasya Genelgesinin Önemi ve sonuçları


 Milli Mücadele’nin gerekçesi, amacı ve yöntemi açıklanmıştır.
 Milli egemenlik kavramından ilk kez söz edilmiştir.
 Yeni Türk devletinin kurulması yolunda ilk adım atılmıştır.
 Kurtuluş Savaşı’nın amacı, gerekçesi ve yöntemi ilk kez belirtilmiştir.
 Genelge Türk halkına bir çağrıdır ve ihtilal beyannamesi niteliği taşımaktadır.
 M. Kemal İstanbul’a yazdığı mektuplarda “Atık İstanbul Anadolu’ya hâkim değil tabi olmak zorundadır”
demiştir.
 Bu genelge Mustafa Kemal’in İstanbul Hükümeti tarafından görevinden alınmasına neden olmuştur.
Mustafa Kemal de buna karşılık olarak 8 Temmuz’da hem müfettişlik görevinden hem de askerlik
mesleğinden istifa etmiştir.
Erzurum Kongresi (23 Temmuz- 7 Ağustos 1919)

Mustafa Kemal, Erzurum Kongresi delegeleriyle (1919)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 30


 Kongrenin Toplanma Amacı
 Doğu Anadolu’daki Ermeni tehlikesine karşı önlem almak.
 Bölgedeki Türk halkının her yönüyle güvenliğini sağlamak.
 Kongre Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından düzenlendi.
 Kongreye Mondros’un 24. Maddesinde adı geçen 6 ilden ve Trabzon’dan delege çağrılmıştır.
 Toplantının ilk günü olan 23 Temmuz 1919’da M. Kemal Paşa, Erzurum Kongresi başkanlığına seçilmiştir.
 Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’e “Emrinizdeyim Komutanım!” hitabı ile karşılaması Mustafa
Kemal’in başkan olmasını kolaylaştırmıştır.

 Kongrenin Niteliği
Erzurum Kongresi toplanma şekli ve amacı bakımından bölgesel, aldığı kararlar yönüyle ulusal bir kongredir.

 Erzurum Kongresi’nin Kararları ve Yorumları


 Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz. (Yorum: İşgallere karşı çıkılarak ilk kez milli
sınırlardan bahsedilmiştir.)
 Osmanlı Hükümeti vatanı koruyamaz ve istiklali sağlayamazsa geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet
milli kongre tarafından seçilecektir. (Yorum: Yeni bir devlet kurulabileceğinin işaretleri verilmiştir.)
 Kuvay-ı Milliye’yi etkin, milli iradeyi hâkim kılmak esastır. (Yorum: Milli egemenliğin koşulsuz olarak
gerçekleştirileceği vurgulanmıştır.
 Manda ve himaye kabul edilemez. (Yorum: Bir devletin güdümüne girilmesine karşı çıkılmış, tam
bağımsızlık vurgulanmıştır.)
 Hristiyan azınlıklara siyasi hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar [ayrıcalık] verilemez. (Yorum:
Kapitülasyonlara karşı çıkılmış.)
 Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet hep birlikte haklarını sonuna kadar savunacaktır.
(Yorum: Topyekûn mücadele fikri benimsenmiştir.)
 Millet Meclisinin hemen toplanmasını ve hükümet işlerinin meclis denetiminde yürütülmesini sağlamak için
çalışılacaktır. (Kongre dağılmadan önce Mustafa Kemal’in başkanlığında 9 üyeden oluşan bir “Temsil
Heyeti” seçilmiştir.)
 Doğudaki cemiyetler birleştirildi.

 Erzurum Kongresi’nin Önemi ve Sonuçları


 Bölgesel bir kongredir ancak aldığı kararlar bakımından ulusaldır.
 Milli sınırlardan ilk kez söz edilmiştir.
 Milli egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilmiştir.
 Yeni Türk Devleti’nin kurulması kararı alınmıştır.
 Sivas Kongresi’ne zemin hazırlanmıştır.
 Manda ve himaye ilk kez bu kongrede reddedilmiştir.
 9 kişiden oluşan ve doğu illerini kapsayan bir Temsil Heyeti oluşturulmuştur.
 Temsil Heyeti Sivas Kongresi’nde tüm ülke adına yetkilendirilmiştir. Yürütme yetkisi olan Temsil Heyeti,
TBMM’nin açılması ile sona ermiştir.
 Temsil Heyeti TBMM’nin temelini oluşturmuştur.
Uyarı: Temsil Heyeti ihtiyacı ilk kez Amasya Genelgesi’nde dile getirilmiştir. Erzurum Kongresi’nde kurulmuş
Sivas Kongresi’nde de tüm yurdu temsil eder hale gelmiştir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 31


Sivas Kongresi (4-11 Eylül1919)
 Kongrenin Toplanma Amacı ve Şekli
Sivas Kongresi toplanma şekli ve alınan kararlar bakımından ulusal ilk ve tek kongredir. İstanbul Hükümeti
tarafından Elazığ valiliğine atanan Ali Galip Bey Sivas Kongresi’nin toplanmasını engellemek ve Mustafa Kemal’i
tutuklamak amacıyla harekete geçmiştir. Ancak zamanında alınan tedbirlerle bu tehlike önlenmiştir. İstanbul
Hükümeti ile İtilaf Devletleri’nin bütün engellemelerine rağmen Mustafa Kemal, oyların büyük çoğunluğunu
alarak kongre başkanı seçilmiştir.

M. Kemal, Sivas Kongresi delegeleriyle (1919)


 Sivas Kongresi’nin Kararları ve Yorumları
 Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar küçük değişikliklerle kabul edilmiştir. (Yorum: Erzurum Kongresi
kararlarının ulusal olduğunun kanıtıdır.)
 Manda ve himaye kesin olarak reddedilmiştir. (Yorum: Tam bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir. Temsil
Heyeti’nin üye sayısı artırılarak (13kişi) tüm ülkeyi temsil eder hale getirilmiştir. (Yorum: Temsil Heyeti
ulusallaşmıştır.)
 Anadolu ve Trakya’daki tüm cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında
birleştirilmiştir. (Yorum: Milli Mücadele’nin tek merkezden yönetilmesi amaçlanmıştır.
 Mebusan Meclisi’nin toplanması için çalışmaların devam ettirilmesi kararlaştırılmıştır. (Yorum: Milli
iradenin kılınmasına çalışılmıştır.)
 İrade-i Milliye adında bir gazete çıkarılmasına karar verilmiştir.

 Sivas Kongresi’nin Önemi ve Sonuçları


 Milli (Ulusal) bir kongredir.
 Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadele’nin lideri olmuştur.
 Sivas Kongresi kararları kendisinden sonraki gelişmelere de ışık tutmuştur.
 Kongreye Diyarbakır, Mardin ve Elazığ temsilcileri engellemelerden dolayı katılamamıştır.
 Temsil heyeti yürütme yetkisini kullanarak Ali Fuat Paşa’yı (Cebesoy) Batı Cephesi Kuvay-ı Milliye
komutanlığına atamıştır.
Uyarı: Temsil Heyeti’nin baskısı ile Damat Ferit hükümetinin istifa etmesi ve yerine Ali Rıza Paşa hükümetinin
kurulması İstanbul Hükümeti’ne karşı Milli Mücadele yanlıların ilk siyasi başarısıdır.

Amasya Görüşmeleri (20-22 Ekim 1919)


Yeni kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti, Anadolu’daki Temsil Heyeti yetkilileriyle görüşmek üzere Bahriye Nazırı
Salih Paşa’yı Amasya’ya göndermiştir. Görüşmelerde Temsil Heyeti’ni Mustafa Kemal Paşa temsil etmiştir. Bu
görüşmelerde Temsil Heyeti’nin amacı Sivas Kongresi’nde alınan kararları İstanbul Hükümeti’ne kabul
ettirmektir. Görüşmelerden sonra her iki taraf da belli esaslar üzerinde anlaşarak protokol yapmışlardır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 32


Amasya Protokolü Kararları
 Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti İstanbul Hükümeti tarafından tanınacak.
 Türk vatanının bütünlüğü ve bağımsızlığı korunacak.
 Müslüman olmayan azınlıklara devletin siyasi egemenliği ve sosyal dengesini bozacak imtiyazlar
verilmeyecek.
 İstanbul Hükümeti, Sivas Kongresi kararlarını tanıyacak.
 İstanbul Hükümeti’nin İtilaf Devletleri ile yapacağı barış görüşmelerine Temsil Heyeti’nin de uygun gördüğü
temsilciler gönderilecek.
 Seçimler yapılacak, Mebusan Meclisi toplanacak.
 İstanbul’da İtilaf Devletleri tehlikesi bulunduğundan Mebusan Meclisi İstanbul dışında daha güvenli bir
yerde toplanacak.

Amasya Görüşmelerinin Önemi Sonuçları


 Amasya Görüşmeleri ile İstanbul Hükümeti ilk kez Temsil Heyeti’nin varlığını hukuken tanımıştır.
 Halkın Milli Mücadele’ye duyduğu güven ve katılımı artmıştır.
 Mebusan Meclisi’nin toplanması sağlandı.
 İstanbul Hükümeti görüşmelerde alınan kararlardan yalnızca “Seçimler yapılacak, Mebusan Meclisi
toplanacak.” Kararını kabul etmiştir.
 Tüm ülkede genel seçimler yapıldı.
 İtilaf Devletleri seçimi saltanat yanlılarının kazanacağını düşünerek seçimlere karışmadılar.
 Müdafaa-i Hukukçular seçimleri büyük bir çoğunlukla kazandı.
 Mustafa Kemal Erzurum’dan milletvekili seçildi.

1) Temsil Heyeti’nin Ankara’ya Gelişi (27.12.1919)


 Mustafa Kemal’in güvenli olmayacağı uyarısına rağmen Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da açılması
kararlaştırıldı.
 Mustafa Kemal, Sivas’ta Temsil Heyeti üyeleri ve komutanlarla toplantılar yaptı. Yapılan görüşmelerin
sonunda Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi olması kararlaştırıldı.
 Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti, Mebusan Meclisi’nin çalışmalarını daha yakından izlemek için 27 Aralık
1919’da Ankara’ya gelmiştir.

2) Ankara’nın Milli Mücadele’nin Merkezi Seçilmesinin Nedenleri


 Batı Cephesi’ne yakın olması.
 Ulaşım ve haberleşme imkânlarının gelişmiş olması.
 Güvenli bir bölgede bulunması ve işgal edilmemiş olması.
 Meclisin çalışmalarını yakından takip edilmek istenmesi.
 Ankara halkının Milli Mücadele yanlısı olması etkili olmuştur.

3) Milli Mücadelede Basın


 Temsil Heyeti Ankara’da “Hâkimiyet-i Milliye” adıyla gazete çıkarmaya başlamıştır. Cumhuriyet’in
ilanından sonra gazete “Ulus” adını alarak yayın hayatına devam etti.
 Halide Edip ve Yunus Nadi’nin girişimleri ve Mustafa Kemal’in desteği ile 6 Nisan 1920’de “Anadolu Ajansı”
kuruldu.
 Yunus Nadi, İstanbul’da çıkardığı “Yenigün” gazetesini Ankara’da çıkarmaya başladı.
 Ulusal ve yerel organlarıyla basın, milli birliğin sağlanmasında ve ulusal mücadelenin başarıya ulaşmasında
önemli bir yere sahip olmuştur.

4) Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Toplanması (12 Ocak 1920)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 33


Son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de İtilaf Devletleri’nin kontrolündeki İstanbul’da toplandı. Mustafa
Kemal, güvenlik nedeniyle bu meclise katılamadı. Ama birçok milletvekili ile Ankara’da görüşerek onlardan,
kendisinin hazırladığı Misakımilli belgesini mecliste kabul etmelerini istedi. Bu kararlar şunlardır:
 Mustafa Kemal’i meclis Başkanlığına seçmek.
 Mecliste Müdafaa-i Hukuk Grubunu kurmak.
 Vatanın bütünlüğü ile ilgili kararlar almak.
Uyarı: Son Osmanlı Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de toplandı Mustafa Kemal Meclis Başkanlığına seçilemedi.
Müdafaa-i Hukuk grubu kurulamadı ancak yerine Felah-ı Vatan grubu kuruldu. Vatanın bütünlüğü ile ilgili
kararlar ise 28 Ocak 1920 günü Misakımilli adıyla kabul edildi.

5) Misakımilli Kararları ve Yorumları (28 Ocak 1920)


 30 Ekim 1918 günü Mondros Ateşkesi’nin imzalandığı gün işgal altına girmemiş Türk ve Müslümanların
çoğunlukta olduğu yerler bir bütündür parçalanamaz. (Yorum: Vatanın sınırlarını çizerek bütünlüğünü
sağlamak amaçlanmıştır.)
 Arap memleketlerinin durumu, halkın serbestçe verecekleri oya göre belirlenmelidir.
 Kendi istekleri ile ana vatana katılmış olan [Elviye-i Selase] Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya’nın
durumunun tespitinde halk oylamasına başvurulmalıdır. (Yorum: 2 ve 3. Kararlar milli iradeye uygun barışçı
bir yaklaşım sergilenmiştir.)
 Azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslümanların da aynı haklardan yararlanmaları şartıyla kabul
edilecek ve sağlanacaktır. (Yorum: İç işlerimize karışılması önlenmek istenmiştir. Ülkeler arası eşitlik
[denklik] ilkesi benimsenmiştir.
 Milli ve ekonomik gelişmemizi sağlamak amacıyla siyasi, adli ve mali gelişmemizi engelleyen bütün
kapitülasyonlar kaldırılacaktır. (Yorum: Tam bağımsızlık için kapitülasyonların kaldırılması istenmiştir.)
 İstanbul ve Marmara Denizi’nin güvenliği sağlanırsa Boğazlar uluslararası ticaret gemilerine açık tutulabilir.
Uyarı: Milletvekillerinin çoğu saltanata bağlı olduğu için toplantıda ulusal egemenlikle ilgili kararlar
alınamamıştır.

Şifreleme Yöntemi İle Misakımilli Kararları


 Misakımilli Kararlarının hangi konuları içerdiğini unutmamak için aşağıdaki şifreyi kullanabiliriz.
 Misakımilli “KABSAR”ı kapsar.
 Kapitülasyonlar
 Azınlıklar
 Boğazlar
 Sınırlar
 Araplar
 Referandum (Halk oylaması)

 Misak-ı Milli’nin Önemi ve Sonuçları


 Misakımilli ile yeni Türk devletinin milli ve bölünmez sınırları çizilmiştir.
 Misakımilli ile Türk halkının en temel hakları istenmiştir.
 Türk milletinin kabul edebileceği barış şartları belirlenmiştir.
 Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar Mebusan Meclisi tarafından kabul edilerek hukuki hale
gelmiştir.
 Milli Mücadele’nin ilkeleri ve siyasi programı belirlenmiştir.

 İstanbul’un Resmen İşgali (16 Mart 1920)


 İtilaf Devletleri hükümete ve meclise baskı yaparak Misakımilli’nin değiştirilmesini istediler. İstekleri kabul
edilmeyince Ali Rıza Paşa Hükümeti’ni istifa ettirdiler.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 34


 Daha sonra 16 Mat 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek Mebusan Meclisi’ni dağıttılar.
 Birçok milletvekilini tutuklayarak Malta’ya sürgüne gönderdiler. (Yorum: İtilaf Devletleri’nin milli iradeye
saygı duymadığını göstermektedir.

 İstanbul’un İşgalinin Sonuçları


 Mustafa Kemal durumu protesto ederek işgale karşı bazı tedbirler aldı.
 Mustafa Kemal’in haklılığı ve ileri görüşlülüğü bir kez daha kanıtlandı.
 Halkın milli iradeye olan inancı daha da arttı.
 Mebusan Meclisi’nin kapatılması, I. TBMM’nin açılmasına zemin hazırladı.
 Temsil Heyeti başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mart 1920’de bir bildiri yayımlayarak Ankara’da yeni bir
meclisin açılacağını ilan etti.

6) Büyük Millet Meclisi’nin Açılması (23 Nisan 1920)


 Meclis- Mebusa’nın dağıtılmasından sonra İstanbul’dan kurtulmayı başarabilen milletvekilleri Ankara’ya
geldiler.
 Yeniden yapılan seçimlerde de Mustafa Kemal Ankara’dan milletvekili seçildi.
 Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi en yaşlı vekil Şerif Bey
başkanlığında açıldı.
 Mustafa Kemal ise seçimle Büyük Millet Meclisi’n ilk başkanı olarak seçilmiştir.
 Mustafa Kemal 24 Nisan 1920’de hükümetin kurulması ile ilgili meclise önerge sundu. TBMM önergeyi
kabul ederek şu önemli kararları almıştır.

 I. TBMM’ de Alınan Kararlar ve Yorumlar


1. Hükümet kurmak gereklidir. (Yorum: Büyük Millet Meclisi kurucu bir meclis olduğunu ortaya koymuştur.)
2. TBMM’nin üzerinde hiçbir güç yoktur. (Yorum: İstanbul Hükümeti ve Padişah yok sayılmıştır.)
3. Geçici bir hükümet başkanı atamak veya padişah vekili tanımak uygun değildir. (Yorum: Yeni devletin varlığı
ortaya konmuştur.)
4. Yasama ve yürütme yetkileri TBMM’ye aittir. (Yorum: Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir. Amaç hızlı karar
almaktır.)
5. TBMM başkanı bu heyetin de başkanıdır. (Yorum: Meclis Hükümeti sistemi uygulanmıştır.)
6. Padişah ve Halife’nin geleceği, baskı ve işgal bittikten sonra TBMM tarafından belirlenecektir. (Yorum:
Cumhuriyet’e giden yol açılmıştır.)

Uyarı: Sivas Kongresi’nde seçilip tüm yurdu temsil eden Temsil Heyeti’nin TBMM açılınca 23 Nisan 1920
tarihinde hukuksal işlevi sona ermiştir.

 Kararların Önemi ve Sonuçları


 Yeni Türk devleti fiilen kurulmuştur ancak ortam uygun olmadığı için adı konulmamıştır.
 Milli egemenlik ilkesi gerçekleşti.
 Ulusal güçler tek bir çatı altında toplanmıştır.
 BMM vatanın ve milletin geleceği için kararlar almıştır.
 Temsil Heyeti’nin görevi sona erdi.

 I. TBMM’nin Nitelikleri
 Ulusal, demokratik, olağanüstü ve kurucu bir meclistir.
 Meclis Hükümeti sistemi benimsenmiştir.
 TBMM’nin temel amacı Misakımilli’yi gerçekleştirmektir.
 Partileşme yoktur, gruplaşma vardır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 35


Uyarı: Milli egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da “Büyük Millet Meclisi” olarak konulmuştu. Bu
ad herkesçe benimsendi. Daha sonra M. Kemal’in tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921
tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi” (TBMM) adı kalıcılık
kazandı.

7) Büyük Millet Meclisi’ne Karşı Çıkan Ayaklanmalar


Doğrudan İstanbul Hükümeti Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar
 Anzavur Ayaklanması: Ahmet Anzavur tarafından çıkarlan bu ayaklanma Balıkesir ve çevresindeki
milli kuvvetleri yok etmeyi amaçlamıştır. Bu ayaklanma Ali Fuat Paşa’ya bağlı Kuvayımilliye ve Çerkez
Ethem’e bağlı Kuvay-ı Seyyare tarafından bastırılmıştır.
 Kuva-yı İnzibatiye (Halifelik Ordusu): İstanbul Hükümeti tarafından kurulan bu ordu, İngilizler
tarafından da desteklenmiştir. Çıkan ayaklanma Adapazarı ve çevresindeki milli kuvvetler tarafından
bastırılmıştır. Ayaklanmanın bastırılması sırasında gerçeği gören Kuvay-ı İnzibatiye askerleri milli kuvvetlere
katılmıştır.
İstanbul Hükümeti İle İşgal Güçlerinin Birlikte Çıkardığı Ayaklanmalar
 Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı ayaklanmaları
 Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan ayaklanmaları
 Afyon ayaklanmaları (Çopur Musa)
 Konya ayaklanmaları (Delibaş Mehmet)
 Milli Aşireti ayaklanmaları (Urfa)
 Koçgiri, Cemil Çeto ve Ali Batı ayaklanmaları
Bu ayaklanmaların ortak amacı Anadolu’da karışıklık çıkararak halkı ikiye bölmek, Kuvay-ı Milliye’yi de
etkisiz hale getirmek ve böylece TBMM’yi ortadan kaldırmaktır.

Azınlıklar Tarafından Çıkarılan Ayaklanmalar


 Doğu Anadolu’da Ermeni ayaklanmaları
 Doğu Karadeniz’de Pontus Rum ayaklanmaları
 Doğu Trakya ve Batı Anadolu’yu Yunanistan’a bağlamaya yönelik ayaklanmalar

Kuvay-ı Milliye Yanlısı Olup Sonradan Ayaklananlar


 Çerkez Ethem Ayaklanması
 Demirci Mehmet Efe Ayaklanması
Bu Kuvay-ı Miliye liderleri düzenli ordunun kurulmasına karşı çıkarak merkezi otorite altına girmek
istememişlerdir. Bu ayaklanmalar 1. İnönü Savaşı’nda, ilk kez denenen düzenli ordunun galip gelmesiyle, kesin
olarak son bulmuştur.

8) Büyük Millet Meclisi’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler


 29 Nisan 1920’de Hıyanet-i Vataniye Kanunu (Vatana İhanet Kanunu) çıkarıldı. (Yasama gücü)
 Vatan hainlerini cezalandırmak için İstiklal Mahkemeleri kuruldu. (Eylül 1920 Yargı gücü)
 İstanbul ile tüm resmi haberleşmeler kesildi.
 Ankara müftüsü Rıfat Börekçi’ye Milli Mücadele’yi destekleyen bir fetva yayımlatıldı.
 Halkı doğru bilinçlendirmek için Anadolu Ajansı kuruldu.
 Ayrıca bu dönemde askerlikten kaçmaları önlemek için Firariler Kanunu çıkarıldı.

 Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun Bazı Maddeleri


A. Büyük Millet Meclisi’ne karşı düşünce ve uygulamalarıyla veya yazdıkları yazılarla muhalefet ve
bozgunculuk edenler, vatan haini sayılırlar.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 36


B. Olağanüstü ve aceleyi gerektiren durumlarda zanlıların yakalandığı yerdeki ceza mahkemesi de yargılama
yapmaya ve karar vermeye yetkilidir.
C. İsyanlara katılmayanlar hakkında kasten suçlamalarda bulunanlar, iddia ettikleri suçun cezası ile
cezalandırılır.
9) UYGULANMAYAN BİR ANTLAŞMA SEVR (10 AĞUSTOS 1920)
İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti ile yapılacak barış antlaşmasının şartlarını belirlemek üzere San Remo’da bir
konferans düzenlediler. Konferansta bir barış taslağı hazırlandı görüşmeye gelen Osmanlı Devleti temsilcisi
Tevfik Paşa taslağı reddetti. Bunun üzerine İtilaf Devletleri’nin desteğiyle Yunanlılar Doğu Trakya’yı işgal ederek
Bursa- Uşak çizgisine ilerlediler. İstanbul’da toplanan Damat Ferit başkanlığındaki Saltanat Şurası oy çokluğuyla
barış taslağını imzalamayı kabul etti.

Sevr Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti Toprakları işgal durumu


 Sevr Antlaşması’nın Bazı Maddeleri
1. İstanbul ve çevresi ile Anadolu’nun bir bölümü Osmanlı Devleti’nde kalacak, azınlık hakları gözetilmez ise
İstanbul Türklerin elinden alınacak.
2. Boğazlar bütün devletlerin gemilerine açık olacak, uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek, bu
komisyonda Türk üye bulunmayacak.
3. Osmanlı ordusu, jandarma gücü dâhil 50.700 kişi ile sınırlı olacak. Osmanlı kara kuvveti, gönüllü olarak
askere yazılanlardan oluşacak.
4. Azınlıklara genişletilmiş haklar verilecek
5. Kapitülasyonlardan tüm devletler yararlanacak
6. Osmanlı Devleti kaynaklarını korumak ve artırmak için bir mali komisyon kurulacak bu komisyon Osmanlı
bütçesini kontrol edecek.
7. Antalya, Konya, İç Batı Anadolu ve On İki Ada İtalya’ya bırakılacak.
8. Ege Bölgesi, Doğu Trakya ve diğer Ege adaları Yunanistan’a verilecek.
9. Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Lübnan’da Fransızlar manda himaye yönetimi kuracak.
10. Irak ve Ürdün başta olmak üzere Arap topraklarında İngilizler manda ve himaye yönetimi kuracak.
11. Suriye, Irak ve Türkiye arasındaki bölgede bir Kürt devleti kurulacak.
12. Türkiye, Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanıyacak, bu devletin sınırlarını ABD Başkanı
Wilson çizecek.
13. Osmanlı Hükümeti geçerli neden olmaksızın hiçbir ulusun bilginlerini kazı yapmaktan yoksun
bırakamayacak.

Uyarı: Kanun-i Esasi’ye göre uluslararası bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Meclis-i Mebusan
tarafından onaylanması şarttır. Mebusan Meclisi’nin kapalı olması ve antlaşmayı onaylayamaması Sevr
Antlaşması’nın hukuken geçersiz olduğunu gösterir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 37


 Sevr Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları
 TBMM, Sevr’i kabul eden, imzalayan ve onaylayanları vatan haini ilan edilmiştir.
 Sevr kâğıt üzerinde kalmış ve hiçbir zaman uygulanmamış bir antlaşmadır.
 Sevr’in bu ağır şartları Türk milletinin mücadele azminin artmasını sağlamıştır.
 Mustafa Kemal; bağımsızlık, ülke bütünlüğü ve egemen devlet anlayışına aykırı olması nedeniyle Sevr
Antlaşması’na şiddetle karşı çıkmıştır.

 Milli Egemenlik ve Milli Bağımsızlık Arasındaki Fark

Milli Egemenlik: Halkın kendi kendisini yönetmesi ve yöneticilerini seçmesidir.


Milli Bağımsızlık: Bir milletin ya da devletin başka ülkelerin kontrolü ve işgali altında olmamasıdır.

 Bir ülkede halk yönetime katılamadığı ve yöneticilerini seçemediği için milli egemenlik yoktur.
Ancak devlet başka devlete bağlı olmadan ve kendi kararlarını uygulayabildiği için milli bağımsızlık
vardır.

 Aynı Anlamda Kullanılabilecek Bazı Kavramlar


A. Milli Egemenlik= Milli irade
B. Ekonomik= Mali= İktisadi
C. Kapitülasyon= Ayrıcalık= İmtiyaz
D. Ulusal= Milli
E. Topyekûn= Toplu olarak= Hep birlikte
F. Bağımsız= Özgür= Güdümlü olmayan
G. Diplomasi= Dış politika= Uluslararası politika
H. Osmanlı Hükümeti= İstanbul Hükümeti

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 38


 3. ÜNİTE MİLLİ BİR DESTAN YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!

Kurtuluş Savaşı’nda Cepheler

 Kurtuluş Savaşı’nın Başlaması


İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu topraklarını yer yer işgal etmeye
başlamışlardır. İşgaller karşısında İstanbul Hükümeti’nin sessiz kalması üzerine Anadolu halkı vatanı koruma ve
bağımsız yaşama arzusu ile Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır.

 Kurtuluş Savaşı’ndaki Cephelerimiz


Kurtuluş Savaşı aşağıdaki tabloda gösterilen üç cephede yürütülmüştür.
Doğu cephesi Güney Cephesi Batı Cephesi
Ermenilerle savaşıldı. Fransızlar ve Ermenilerle savaşıldı. Yunanlılarla savaşıldı.
Osmanlı’dan kalma Kazım Karabekir Kuvay-ı Milliye birlikleri savaştı. Önce Kuvay-ı Milliye sonrasında
komutasındaki 15. Kolordu savaştı. düzenli ordu savaştı.

Gümrü Antlaşması ile kapandı. Ankara Antlaşması ile kapandı. Mudanya Ateşkes Antlaşması ile
kapandı.

DOĞU VE GÜNEY DÜŞMANA DİRENİYOR


1. Doğu Cephesi
Bu cephede Doğu Anadolu toprakları üzerinde hak iddia eden ve bu isteklerini Sevr Antlaşması’na koyduran
Ermenilerle savaşılmıştır.
Kolordu Komutanı Kazım Karabekir
 Ermeni tehlikesine karşı ordusunu dağıtmamıştır.
 TBMM kurulduktan sonra da bu ordu TBMM’ye
bağlanmıştır.
 Ermenilerle yapılan savaşı Türk ordusu kazanmıştır.
 Savaş sonunda Ermeniler barış istemek zorunda
kaldı, bunun sonucunda da Gümrü Barış Antlaşması
imzalandı.
Uyarı: TBMM’nin uluslararası alanda ilk askeri
başarısı Ermenileri yenmesidir.

Kazım Karabekir Paşa (1882- 1948)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 39


Gümrü Barış Antlaşması (3 Aralık 1920)
 Ermeniler Sevr’i reddederek Misakımilli’yi tanıdırlar.
 Kars, Iğdır, Oltu ve çevresi TBMM’ye bırakılmıştır.

 Önemi ve Sonuçları
 Ermeniler Doğu Anadolu’daki isteklerinden vazgeçtiler.
 Ermeniler TBMM’yi resmen tanımışlardır.
 Doğu cephesindeki birlikler diğer cephelere kaydırılarak cepheler arası güç birliği sağlanmıştır.

Uyarı: TBMM’yi resmi bir antlaşmada ilk kez tanıyan ve Sevr Antlaşması’nı ilk reddeden millet Ermenilerdir.
Uyarı: Sovyet Rusya, Ermenistan’ı işgal ettiği için Gümrü Antlaşması yürürlüğe girmemiştir.
Uyarı: ABD asıllı General James Harbord (Ceyms Habırt) başkanlığında bir heyetin hazırladığı “General
Harbord Raporu” ile Ermenilerin Doğu Anadolu’da çoğunlukta olmadıkları ve iddia edildiği gibi haksızlığa
uğramadıkları resmi olarak belgelenmiştir.
2. Güney Cephesi

Ali Saip Bey (1885- 1939)


Sütçü İmam (1871-1922)

 Mondros Ateşkesi’nden sonra İngilizler Maraş, Urfa


Antep ve Musul’u; Fransızlar ise Adana ve Mersin’i
işgal etmişlerdi. İngiltere 15 Eylül 1915’te Fransa ile
anlaşarak Maraş, Urfa ve Antep’i Fransa’ya bırakmıştır.
 Fransızlar Ermenilerle iş birliği yaparak Maraş, Urfa ve
Antep’i işgal ettiler.
 Yöre halkı Fransızlara karşı savunmaya geçmiş ve
sonuçta Şubat 1920’de Maraş, Nisan 1920’de Urfa
işgalden kurtulmuştur. Ancak Şahin Bey’in destansı
direnişine rağmen Antep kurtarılamamıştır.
 Antep 10 ay 9 gün süren kuşatma sırasında 6.317 şehit
vermiştir.
Şahin Bey (1877-1920)
 Antep’e TBMM tarafından 6 Şubat 1921’de “Gazi” unvanı verildi.
 Milli Mücadele’nin ilk kurşunu Hatay Dörtyol’da Fransızlara karşı atılmıştır.
 Adana ve çevresinde ise Kuvay-ı Milliyeciler Fransızlara karşı çok iyi savunma yapmışlardır.
 Sakarya Zaferi’nden sonra Fransa, TBMM ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı imzalayarak bölgeyi
terk etmiştir.
 Böylece Güney Cephesi de resmen kapanmış ve Hatay dışındaki Anadolu toprakları kurtarılmıştır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 40


Uyarı: Güney Cephesi’ndeki en önemli yerel kahramanlar ve Kuvay-ı Milliye liderleri aşağıdaki tabloda
belirtilmiştir.

Maraş Urfa Antep Adana


Maraş’ta Franszılara Urfa halkı Ali Saip Bey Antep halkı Şahin Bey Adana halkı Karaisalı
karşı ilk direnişi Sütçü öncülüğünde Fransızlara öncülüğünde Fransızlarla Müftüsü Mehmet Hoca
İmam’ın attığı kurşun karşı mücadele etti. mücadele etti. öncülüğünde düşmana
başlattı. karşı mücadele etti.

Uyarı: Güney Cephesi’nin diğer cephelerden ayıran en önemli fark bu cephede düzenli ordunun katkısı
olmadan Kuvay-ı Milliyeciler tarafından bölgenin kurtarılmış olmasıdır.
Uyarı: Milli Mücadele’deki başarılarından dolayı TBMM tarafından Maraş’a “Kahraman”, Urfa’ya “Şanlı” ve
Antep’e “Gazi” unvanları verilmiştir.
Uyarı: TBMM ile Ankara Antlaşması imzalayan Fransa, TBMM’yi resmen tanıyan ilk İtilaf Devleti olmuştur.
Uyarı: Güney Cephesi’nde bölge halkının bütün imkânsızlıklara rağmen düşmana karşı destansı bir direniş
sergilemesinin temelinde vatanseverlik, bağımsızlık ve özgürlük duyguları yatmaktadır.

Batı Cephesi’nde Türk Halkının Mücadelesi ve Düzenli Ordunun Başarıları

3. Düzenli Ordunun Kurulması


 Mondros Ateşkesi’nden sonra birçok yerde ordular dağıtılmış halk kendi imkanları kurduğu Kuvay-ı Milliye
ile bulunduğu yeri korumaya çalışıyordu. Kuvay-ı Milliye’nin zamanla bazı yanlışlıkları olmuştur.
 Halktan zorla para toplanması.
 Kuvay-ı Milliyeciler arasında birlik olmaması.
 Yunan işgalini önleyememeleri.
 Ülke genelini savunmamaları.
 İnsanları kendi kurallarına göre cezalandırmaları.
 Emir komuta zincirine göre hareket etmemeleri.
 Ali Fuat Paşa Yunanlarla yapmış olduğu Gediz Muharebeleri’nde yenilgiye uğramıştır. Bu olay düzenli
orduya geçişi hızlandırmıştır. Ali Fuat Paşa görevden alınarak yerine İsmet Paşa getirilmiştir. (Kasım 1920)
 1920’nin sonlarına doğru TBMM düzenli orduya geçmiştir. Batı Cephesi çok geniş bir alan kapsadığı için iki
kısma ayrılmıştır.
Kuzeyde kalan birlikler: Komutanlığa Albay İsmet Bey atanmıştır.
Güneyde kalan birlikler: Komutanlığa Albay Refet Bey atanmıştır.
Kuzeydeki ve güneydeki birlikler: II. İnönü Savaşı’ndan sonra birleştirilmiştir.

 TBMM’nin düzenli orduya geçiş aşamasında aldığı tedbirler


 Asker kaçaklarını önlemek için “Firariler Hakkında Kanun” çıkarıldı.
 Ülkede iç güvenliği sağlamak için seyyar jandarma birlikleri kuruldu.
 Ordunun subay ihtiyacını karşılamak için Ankara’da Subay Mektebi kuruldu.
 Düzenli orduya katılmak istemeyen Kuvay-ı Milliyecilerin üzerine askeri birlikler sevk edildi.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 41


4. Birinci İnönü Savaşı (6-10 Ocak 1921)
Yunanlıların amacı;
 Sevr’i TBMM’ye kabul ettirmek.
 Kütahya ve Eskişehir’i ele geçirerek Ankara’ya ulaşıp Milli Mücadele’ye son vermek.
 Müttefiklerine gerçek gücünü göstererek daha fazla yardım almak.
 Çerkez Ethem ayaklanmasından faydalanmak.

 Yunanlar Türk ordusunun yeni kurulmuş olmasını da fırsat bilerek saldırıya geçtiler.
 Albay İsmet Bey komutasındaki Türk ordusu İnönü’de Yunanları yenerek Yunan taarruzunu püskürttü.

Birinci İnönü Savaşı’nı gösteren kroki

 Savaşın Önemi ve Sonuçları


 TBMM’nin kurduğu düzenli ordunun Batı Cephesi’ndeki ilk askeri başarısıdır.
 Birinci İnönü zaferinden sonra Büyük Millet Meclisi’nin otoritesi biraz daha güçlendi.
 Ayrıca Türk milletinin düzenli orduya güveni ve desteği kurtuluşa olan inancı arttı.
 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu kabul edildi. (Anayasa) [ulusal]
 İstiklal Marşı kabul edildi. [Ulusal]
 Sovyetler Birliği ile Moskova Anlaşması imzalandı. [Uluslararası]
 TBMM Londra Konferansı’na davet edildi. [Uluslararası]
 Afganistan ile dostluk antlaşması imzalandı. [Uluslararası]
 Bu savaşta kazandığı başarıdan dolayı Albay İsmet Bey’in rütbesi generalliğe yükseltildi.
 Çerkez Ethem’in çıkardığı İsyan da bastırıldı ve kuvvetlerinin bir bölümü düzenli orduya katıldı.
 Kuvay-ı Milliye’nin yerini tamamen düzenli ordu almış ve düzenli orduya katılım artmış.
 İtilaf Devletleri Sevr’i yeniden gözden geçirmek üzere Londra Konferansı’nı düzenlemişlerdir.
Uyarı: Bu savaşın sonuçları TALİM olarak kodlanabilir.

 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) [20 Ocak 1921]


Milli Mücadele devam ederken TBMM, yeni Türk Devleti’nin ilk anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nu
kabul etti.

 Önemli Maddeleri
 Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
 Yasama ve yürütme yetkileri TBMM’ye aittir.
 Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi’nce yönetilir.
 Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 42


 1. TBMM savaş zamanında kurulduğu için demokratik olmayan güçler birliği ilkesini uygulamak zorunda
kalmıştır. Bunun nedeni savaş zamanında hızlı karar alabilmektir.

 Afganistan İle Dostluk Antlaşması (1 Mart 1921)


Müslüman bir ülke olan Afganistan, tarihi ve kültürel nedenlerle Türkiye’ye yakın ilişkiler kurmaya başlamıştı. İki
ülke arasındaki bu yakınlaşma Mustafa Kemal ile Afgan Kralı Amanullah Han arasında kurulan dostluk ile daha
da arttı.
 1 Mart 1921 tarihinde TBMM ile Afganistan arasında imzalanan Dostluk Antlaşması ile ilişkiler en üst
seviyeye ulaştı.
 Taraflardan biri saldırıya uğrarsa diğer taraf bunu kendisine yapılmış sayacak ve saldırgana karşı bütün
imkânlarıyla mücadele edecektir.
 Meclis Afganistan’a öğretmen göndermesi eğitim ve kültürel. (En 5 yıl kalacak şekilde)
 Subay göndermesi askeri. (En az 5 yıl kalacak şekilde.)
 Antlaşma imzalaması ve karşılıklı olarak bağımsızlıkların tanınması diplomatik (Siyasi) açıdan iki ülke
arasındaki ilişkileri geliştirmiştir.
Uyarı: Afganistan TBMM’yi tanıyan ilk Müslüman devlet olmuştur.

 Londra Konferansı (23 Şubat- 12 Mart 1921)


İtilaf Devletleri, TBMM Hükümeti’ni İstanbul Hükümeti aracılığıyla dolaylı yoldan davet etmişti. Çünkü TBMM’yi
resmen tanımak istemiyorlardı. Ancak Mustafa Kemal Paşa, Türk milletinin gerçek temsilcisinin TBMM
olduğunu söyleyerek İtilaf Devletleri’nin TBMM’yi doğrudan davet etmesi gerektiğini belirtti.
Ayrıca İtilaf Devletleri, Londra Konferansı’na hem Osmanlı Hükümeti’ni hem de TBMM Hükümeti’ni birlikte
çağırmıştır. İtilaf Devletleri, bu yolla iki hükümet arasında çıkacak anlaşmazlıklardan yararlanmak istemişlerdir.
Ancak İstanbul Hükümeti adına katılan Tevfik Paşa’nın “Ben, sözü Türk milletinin gerçek temsilcisi olan TBMM
delegesi Bekir Sami Bey’e bırakıyorum.” demesi üzerine İtilaf devletleri amaçlarına ulaşamamışlardır.

 Konferansta İtilaf Devletleri’nin Amaçları


 Yunan ordusuna toparlanması için zaman kazandırmak.
 Sevr Antlaşması’nı küçük değişikliklerle TBMM’ye kabul ettirmek.
 Türk tarafının savaş yanlısı olduğu şeklinde dünya kamuoyunu yanıltmak.

 Konferansta TBMM Hükümeti’nin Amaçları


 Türk milletinin haklı davasını Misakımilli’yi dünya kamuoyuna duyurmak.
 Türk milletinin yasal temsilcisinin TBMM olduğunu göstermek.
 “Türkler barışa yanaşmıyor.” Tezini ortadan kaldırmak.
İtilaf Devletleri’nin TBMM Hükümeti’ne vatanın bütünlüğü ve bağımsızlık ilkelerine aykırı teklifler sunmaları
üzerine konferans bir sonuç alınmadan dağılmıştır.
Uyarı: TBMM’nin konferansa çağrılması İtilaf Devletleri’nin siyasi varlığını kabul ettiğinin kanıtıdır.
 İstiklal Marşı’nın kabulü (12 Mart 1921)
Milli duyguların artırılması, halka ve cephede savaşan
orduya moral verilmesi gibi amaçlarla Mehmet Akif
Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı, TBMM’de ulusal marş
olarak kabul edilmiştir.
 Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı
dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey
tarafından okunan şiir daha ilk mısrasında büyük bir alkış
tufanı ile karşılandı.
Mehmet Akif Ersoy (1873- 1936)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 43


Uyarı: İstiklal Marşı’n kabul edilmesi bağımsızlığın gerçekleşeceğine olan inancın güçlendiğini gösterir.

 Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)


Sovyetler Birliği, Batılı devletlerin Anadolu’ya girmesini güney sınırlarının güvenliği bakımından tehlikeli
buluyordu. TBMM Hükümeti ile Sovyetler Birliği ortak tehlikeler nedeniyle birbirlerine yakınlaştılar.

 Moskova Antlaşması’nın Maddeleri


 Sovyet Rusya TBMM’yi ve Misak-ı Milli’yi tanıdı.
 Batum Gürcistan’a bırakıldı. Kars, Ardahan ve Artvin Türkiye’ye, Batum Gürcistan’a, Nahcıvan Azerbaycan’a
bırakıldı. Böylece bugünkü sınırımız büyük ölçüde çizilmiş oldu.
 Osmanlı ile Çarlık Rusya’sı arasında yapılan bütün antlaşmalar geçersiz sayıldı.
 Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etti.
 İki taraftan birinin tanımadığı uluslararası bir antlaşmayı diğeri de tanımama kararı aldı.
 Sovyet Rusya TBMM’ye mali ve askeri yardımda bulunma kararı aldı.

 Antlaşmanın Önemi
 Sovyet Rusya TBMM’nin varlığını resmen tanıyan ilk Avrupalı büyük devlettir.
 Batum Misak-ı Milli’den verilen ilk tavizdir.
 TBMM ve Sovyet Rusya dış politikada birlikte hareket etme kararı almıştır.
 Kapitülasyonların kaldırıldığını ilk kez Sovyet Rusya kabul etmiştir.
 TBMM dış politikadaki yalnızlıktan büyük ölçüde kurtulmuştur.
Uyarı: Moskova Antlaşması ile TBMM Hükümeti, ilk kez bir devletle eşit koşullarda antlaşma imzalamıştır. Yine
ilk kez büyük bir devlet Misakımilli’yi tanıdı. Ancak Batum’un Gürcistan’a bırakılmasıyla Misak-ı Milli’den ilk
taviz(Ödün) verildi.

5. İkinci İnönü Savaşı (23 Mart- 1 Nisan)


Yunanların Amaçları;
 Birinci İnönü Savaşı’nın intikamını almak.
 İtilaf Devletleri’nin güvenini kaybetmemek.
 Sevr’i TBMM’ye zorla kabul ettirmek.
 Ankara’yı alıp TBMM’yi ortadan kaldırmak.
 Milli Mücadele hareketini sona erdirmek istemeleri.
 Yunanlar tarafından düzenlenen saldırı İsmet Paşa komutasındaki kahraman Türk ordusu tarafından
durduruldu. Yunanlar geri çekilmek zorunda kaldı.

İkinci İnönü Savaşı’nı gösteren kroki

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 44


 Savaşın Önemi ve Sonuçları
 Halkın TBMM ve düzenli orduya olan güveni arttı.
 İtilaf Devletleri’nin Yunanlara olan güvenleri sarsıldı.
 İtalyanlar Anadolu’yu terk etmeye başladılar.
 Fransızlar TBMM görüşme ve anlaşma yapmak için Ankara’ya temsilci göndermiştir.
 Batı Cephesi kuzey ve güneydeki birlikleri birleştirilerek, komutanlığına İsmet Paşa getirilmiştir.

Önemli:

TBMM Başkanı Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya “Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun makûs (kötü) talihini de
yendiniz. Bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor.” telgrafı ile tebrik etmiştir.

6. Kütahya- Eskişehir Savaşları (10-24 Temmuz 1921)


 Yunanların Amaçları;
 İnönü Savaşları’nın intikamını almak.
 Yeniden İtilaf Devletleri’nin güvenini kazanmak.
 Sevr’i TBMM’ye zorla kabul ettirmek.
 Ankara’yı alıp TBMM’yi ortadan kaldırmak.
 Milli Mücadele hareketini sona erdirmek istemeleri.
 İsmet Paşa komutasındaki ordumuz Yunan saldırısı karşısında çok zor durumda kaldı. Mustafa Kemal Paşa,
ordularımızın daha fazla kayıp vermesine engel olmak için Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekilme emrini
verdi.
 Türk Ordusunun Başarısız Olmasının Nedenleri
 Ordunun henüz kuruluş aşamasında olması.
 Yunan ordusunun sayı ve mühimmat bakımından Türk askerinden üstün olması.

 Savaşın Önemi ve Sonuçları


 Afyon, Kütahya ve Eskişehir Yunanlıların eline geçti.
 TBMM’ye olan güven geçici de olsa sarsıldı.
 TBMM’nin Kayseri’ye taşınması gündeme geldi.
 İtalya ve Fransa Anadolu’dan çekilmeyi erteledi.
 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya üç ay süreyle Başkomutanlık yetkisi verildi.
Uyarı: Erzurum Kongresi Öncesinde 8 Temmuz 1919 günü askerlik görevinden istifa eden Mustafa Kemal Paşa
meclisin verdiği bu yetkiyle askerlik mesleğine geri döndü.
Uyarı: Başkomutanlık Yasası ile TBMM’ye ait yasama, yürütme ve yargı yetkileri Mustafa Kemal’e verilmiştir.
Bu yasa ile karar alıp uygulama sürecinin hızlandırılması amaçlanmıştır.

7. Maarif (Eğitim) Kongresi (15-21 Temmuz 1921)


Maarif Vekâleti (Eğitim Bakanlığı) Kütahya-Eskişehir Savaşları devam ederken 15 Temmuz 1921’de Ankara’da
Darül Muallimin Mektebinin (Erkek Öğretmen Okulu) konferans salonunda Maarif (Eğitim) Kongresi’ni topladı.
Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey’in öncülüğünde toplanan kongreye yurdun her tarafından iki
yüz elli kadar erkek ve kadın öğretmen katıldı.
Mustafa Kemal, kongreye savaşın en zorlu günlerinde cepheden gelerek katılmış ve çok önemli bir açılış
konuşması yapmıştır.
Kongrede ele alınan başlıca sorunlar; Halk Mektepleri Projesi, İlköğretim ve ortaöğretim programlarında çalışma
hayatına yönelik derslere yer verilmesi olmuştur.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 45


Hamdullah Suphi Bey: Savaşın yoğunlaşacağı anlaşılan bir sırada böyle geniş bir toplantı size ayak bağı olabilir.
Uygun görürseniz erteleyelim.
Mustafa Kemal Paşa: Hayır, hayır ertelemeyin… Cahillikle, ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli
değildir. Toplantıya katılacağım ve konuşacağım.
Uyarı: Yukarıda Mustafa Kemal’in verdiği cevap eğitime verdiği önemi gösterir.
 Maarif Kongresi İle;
 Yeni Türk devletinin eğitim politikası belirlenmiştir.
 Milli ve çağdaş eğitimin temelleri atılmıştır.
 Mustafa Kemal eğitim alanındaki çalışmalarını Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da devam ettirdi. O, yeni Türk
harflerini halka öğretmek için büyük gayretler gösterdi. Millet Mekteplerinin açılmasını sağlayarak
“Başöğretmen” unvanı aldı.
8. Tekâlif-i Milliye Emirleri (7-8 Ağustos 1921)
Mustafa Kemal Paşa, Kütahya- Eskişehir Savaşları’nın ardından Başkomutanlık Yasası’nın kendisine verdiği
yetkiyle ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için Tekâlif-i Milliye Emirleri’ni yayımladı.

Milli Mücadele için silah ve cephane hazırlayan Anadolu kadınları


 Tekâlif-i Milliye Emirleri’ne Göre
 Her ilçede bir Tekâlif-i Milliye Komisyonu kurulacak.
 Yurtta her ev; birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp verecek.
 Yurtta eldeki buğday, saman, un, arpa, fasulye benzeri stokların yüzde kırkına bedeli sonra ödenmek üzere
el konulacak.
 Halk, elinde kalan taşıma araçlarıyla ayda bir defa yüz km mesafeye ordu malzemesi taşıyacak.
 Halkın elinde bulunan orduya elverişli bütün silah ve cephane üç gün içinde teslim edilecek.
 Demirci, dökümcü, marangoz vesaire ustalar ordu emrinde çalıştırılacak.
 Benzin, yağ, vazelin, telefon makinesi, kamyon lastiği vesaire stoklarının yüzde kırkına el konulacak.
 Ordunun giyecek ve yiyeceği için yararlı olan bütün sahipsiz mallara el konulacak.

Kurtuluş Savaşı’nda Tekâlif-i Milliye Emirleri’nin uygulanmasını gösteren tablo

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 46


 Buna Göre;
 Tekâlif-i Milliye Emirleri ile ordunun silah, cephane, yiyecek, içecek, kıyafet ve ulaşıma aracı gibi ihtiyaçları
karşılanmak istenmiştir.
 Halkımız tüm yoksulluğuna rağmen Tekâlif-i Milliye Emirleri’ne gönülden uyarak orduyu desteklemiştir.
 Bu durum Türk milletinin milli birlik ve beraberlik, yardımlaşma, dayanışma, özveri ve fedakârlık
anlayışlarına sahip olduğunu kanıtlar.

9. Sakarya Meydan Savaşı (23 Ağustos- 13 Eylül)

Sakarya Meydan Savaşı’nı gösteren kroki


 Yunanların Amaçları;
Kütahya- Eskişehir Savaşları sonrası geri çekilen Türk kuvvetlerine saldırarak onları dağıtmak ve Ankara’yı ele
geçirip amaçlarına ulaşmak istemeleri etkili
olmuştur.
Başkomutan Mustafa Kemal komutasındaki Türk
ordusu; Yunan kuvvetlerini geri püskürtmüş ve
savaşı kazanmıştır. Savaşın kazanılmasında
Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı
müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın
her karış toprağı vatandaşın kanıyla
ıslanmadıkça terk edilemez.” emri oldukça etkili
olmuştur.

M. Kemal, Sakarya Meydan Savaşı’nı takip ederken (1921)


Uyarı: Mustafa Kemal Paşa’nın savaşın kazanılmasında etkili olan bu emri onun askeri dehasını, liderliğini ve
kararlılığını bir kez daha ortaya koymuştur.

 Savaşın Önemi ve Sonuçları


 II. Viyana Kuşatmasından beri devam eden Türk ordusunun geri çekilişi son bulmuştur.
 TBMM, Mustafa Kemal Paşa’ya “Gazilik” unvanı ile “Mareşallik” rütbesini vermiştir.
 İtilaf Devletleri arasındaki anlaşmazlıklar su yüzüne çıkmış ve blok parçalanmıştır.
 İtilaf Devletleri’nin önerdiği ateşkes ve barış teklifleri TBMM tarafından reddedilmiştir.
 Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) adına Sovyet Rusya ile 13 Ekim 1921’de Kars
Antlaşması imzalanmıştır.
 Ukrayna ile dostluk anlaşması imzalandı.
 İtalya Anadolu’yu tamamen boşaltmıştır.
 Halkın TBMM’ye ve düzenli orduya olan güveni tekrar arttı.
 Türkler taarruza Yunanlar savunmaya geçmiştir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 47


 1922 Mart ayında yeni bir Londra Konferansı toplanmış TBMM adına görüşmelerde bulunan Fethi Bey
(Okyar), TBMM’ye sunduğu raporda şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Ulusal amaçlarımızın elde edilmesi,
ancak askeri hareketlerle kabil olabilecektir. Başka incelemeye, başka yoruma gerek yoktur.”
Uyarı: Bu savaşta yedisi tümen komutanı olmak üzere 350 subay şehit düşmüş, 800 subay yaralanmıştır. Bu
nedenle Sakarya Savaşı “Subay Savaşı” olarak da adlandırılır.

Sakarya Savaşı Temsili Tablo


 Rakamlarla Sakarya Savaşı
Türk Ordusu
Er Tüfek Top
96.326 54.572 196
Makineli Tüfek Kamyon Uçak
825 240 2

Yunan Ordusu
Er Tüfek Top
120.000 57.000 386
Makineli Tüfek Kamyon Uçak
2.768 600 18

 Kars Antlaşması (13 Ekim 1921)


Sovyet Rusya aracılığıyla Kafkas devletleri (Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan) ile TBMM arasında
imzalanmıştır.

 Kars Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları


 Ardahan’ın tamamı Türkiye’ye verildi.
 Misak-ı Milli sınırları içerisinde olan Batum’un Gürcistan’da kalacağı kesinleşti.
 Taraflar birbirlerine zorla kabul ettirilmek istenen antlaşmaları benimsemeyecekler.
 Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Türkiye’nin tanımadığı bir barış antlaşmasını tanımayacaktı.
 Boğazların ticarete açılması, İstanbul’un güvenliğinin sağlanması her iki tarafça benimsenecekti.
 Daha önce belirlenen doğu sınırımız kesinlik kazanmıştır.
 Böylelikle bir kısım askeri kuvvet Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.
 Doğu sınırımızı belirlemek amacıyla sırasıyla Gümrü, Moskova ve Kars Anlaşmaları imzalanmıştır.
 Gazi Mustafa Kemal kodlaması ipucudur.

 Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)


Fransa ile TBMM arasında imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Fransızlar, işgal ettikleri Türk şehirlerinden Hatay
hariç geri çekilecekti.
Uyarı: Hatay’ın sınırlarımız dışında kalması Misak-ı Milli’den verilen ikinci taviz olmuştur.
Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 48
 Ankara Antlaşması’nın Önemi ve Sonuçları
 Fransa, TBMM’yi resmen tanıyan ilk İtilaf Devleti olmuştur.
 Fransa, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’da işgal ettiği yerlerden çekilmeyi kabul etti.
 Hatay, Fransa yönetimindeki Suriye’ye bırakıldı.
 Türkçenin resmi dil olması ve Türk kültürünün gelişimine yardımcı olunması şartıyla Hatay’da özel bir
yönetim kuruldu.
 Fransa, Suriye’den çekilmesi durumunda Hatay halkının kendi geleceğini halk oylaması ile
belirleyebileceğini kabul etti.
 Güney Cephesi kapanmış, bu bölgedeki kaynaklar Batı Cephesi’ne kaydırılmıştır.
Uyarı: Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra Fransa ile Ankara Antlaşması ve Kafkas ülkeleriyle Kars
Antlaşması’nın imzalanması askeri başarının siyasi başarıyı beraberinde getirdiğinin kanıtıdır.

10. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi (26 Ağustos- 18 Eylül)

Başkomutanlık Meydan Savaşı’nı gösteren kroki

 Türk Ordusunun Amacı;


TBMM Hükümeti Sakarya Zaferi’nden sonra Büyük Taarruz için yaklaşık bir yıl beklemiştir. Büyük Taarruz için bir
yıl beklenmesinde; ordunun eksiklerinin giderilmek ve orduya taarruz için eğitim verilmek istenmesi etkili
olmuştur.
Savaş İçin Yapılan Hazırlıklar
 Asker sayısı artırılan orduya taarruz eğitimi verildi.
 Ordunun yiyecek, giyecek ve silah ihtiyacı için yardımlar
toplandı.
 İtalya, Fransa ve Rusya’dan silah ve cephane satın alındı.
 TBMM 20 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal’in
Başkomutanlık yetkisini sınırsız uzatmıştır.
 Mustafa Kemal Paşa 6 Ağustos 1922’de Akşehir’de
komutanlarla son bir toplantı yaparak taarruz
hazırlıklarını gözden geçirmiş ve taarruz için hazır
olunmasını istemiştir.
 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de başkomutanın emriyle
büyük taarruz başlamıştır.
 Mustafa Kemal Kocatepe’de (1922)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 49


 Mustafa kemal Paşa’nın bizzat cephede yönettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunanlar ağır bir
yenilgiye uğramışlardır.
 Türk taarruzu; Başkomutan Mustafa Kemal’in “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emri doğrultusunda
9 Eylül’de İzmir’in 18 Eylül’de de Batı Anadolu’nun tamamının kurtarılması ile sonuçlanmıştır.
 Savaşın Önemi ve Sonuçları
 Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhası başarıyla tamamlanmış, diplomasi dönemi başlamıştır.
 İtilaf Devletleri, TBMM’ye ateşkes teklifinde bulunmuş ve Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır.
 Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarılmıştır
Rakamlarla Büyük Taarruz
Türk Ordusu
Asker Sayısı Tüfek Makineli Tüfek Hafif Makineli Kılıç Top
Tüfek
186.900 98.596 839 2.025 5.236 323

Yunan Ordusu
Asker Sayısı Tüfek Makineli tüfek Hafif Makineli Kılıç Top
Tüfek
195.000 130.000 1.002 3.152 3.000 344

11. Mudanya Ateşkes Anlaşması (11 Ekim 1922)


Büyük Taarruz’ la Batı Anadolu’nun kurtarılmasından sonra, İtilaf Devletleri’nden ateşkes teklifi gelmiştir.
Bursa’nın Mudanya ilçesinde düzenlenen konferansta yapılan görüşmeler sonucunda Mudanya Ateşkes
Anlaşması imzalanmıştır.

Türkiye adına Mudanya Mütarekesi’ni imzalayan İsmet Paşa, Fransız, İngiliz ve İtalyan delegeleri ile (1922)

 Görüşmeye Katılan Taraflar


Ateşkes görüşmelerine İngiltere, TBMM, Fransa ve İtalya katılmıştır. TBMM’yi ise İsmet Paşa temsil etmiştir.
Yunanistan ise temsilciler göndermiş fakat görüşmelere katılmayıp daha sonra ateşkes antlaşmasını
onaylamıştır.
 Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın Maddeleri
 Türk ordusu ile Yunan ordusu arasındaki çatışmalar sona erecek.
 Yunanistan Doğu Trakya’yı (Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’ı 15 gün içerisinde boşaltacaktır. Otuz gün
içerisinde ise bölge Türk ordusuna bırakılacaktır.
 İstanbul ve Boğazlar TBMM Hükümeti’ne bırakılacaktır.
 İtilaf Devletleri askerleri barış yapılıncaya kadar İstanbul’da kalacaktır.
 Türk ordusu barış yapılıncaya kadar Çanakkale’den ayrılmayacaktır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 50


 Meriç Nehri, Türkiye ile Yunanistan arasında sınır olacaktır.
 Ateşkes 14-15 Ekim’de yürürlüğe girecektir.

 Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın Önemi ve Sonuçları


 Muharebeler dönemi sona ermiş artık diplomasi ve barış dönemi başlamıştır.
 Mudanya Ateşkesi, Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferini tamamlayan siyasi bir zaferdir.
 Doğu Trakya savaş yapılmadan kurtarılmıştır.
 Türk siyasi zaferi İngiltere’de hükümet değişikliğine neden olmuştur.
 Lozan Barış Konferansı’na zemin hazırlamıştır.
 Kurtuluş Savaşı fiilen sona ermiştir.
 Mudanya Ateşkes Anlaşması, Türk Bağımsızlık Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını gösteren diplomatik bir
belgedir.
 Sevr Antlaşmasının geçersizliği kanıtlanmış.
 Mudanya’daki müzakerelerde gösterdiği başarıdan dolayı İsmet Paşa Lozan Barış Konferansı’na gitmiştir.

12. BAĞIMSIZLIĞIN TEMİNATI LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI (24 TEMMUZ 1923)

Lozan’a Giden Türk Heyeti (1923)


Kalıcı bir barışın sağlanması için yapılacak görüşmeler İsviçre’nin Lozan kentinde başladı. Görüşmelere İtilaf
Devletleri tarafından TBMM Hükümeti ve İstanbul Hükümeti davet edildi. Amaç ikilik çıkarıp milli birliği
bozmaktı. Bunun üzerine TBMM kararı ile saltanat kaldırıldı. (1 Kasım 1922)
TBMM adına İsmet Paşa başkanlığında, Dr. Rıza Bey (Nur) ve Hasan Bey’den oluşan üç kişilik bir heyet ve bu
heyete yardımcı olacak bir danışmanlar kurulu ile katıldı. Mustafa Kemal bu heyetten “Türk Devleti’nin
bağımsızlığının tanınması, Ermenilere toprak verilmemesi ve Kapitülasyonların kaldırılması” konularında
kesinlikle taviz verilmemesini istemiştir.
Konferansa ayrıca SSCB, Bulgaristan, Ukrayna ve Gürcistan Boğazlarla ilgili görüşmelere katılmak üzere
konferansa çağrıldı. Gözlemci olan ABD’nin yanı sıra Belçika ve Portekiz de konferansta hazır bulundu.
Konferans 20 Kasım 1922’de başladı. İtilaf Devletleri’nin uzlaşmaz tutumu konferansın kesintiye uğramasına
neden oldu 4 Şubat 1923’te görüşmeler yeni bir savaş istenmediğinden dolayı (23 Nisan 1923) tekrar başlamış
ve sonunda Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. ( 24 Temmuz 1923)
Antlaşma 23 Ağustos 1923’te de TBMM’de onaylandı. 6 Ekim 1923’te İtilaf Devletleri’ne ait son askerler de
halkın sevinç gösterileri arasında İstanbul’dan ayrıldı.
İngiltere ise 1924yılında Lozan Barış Antlaşması’nı imzalamıştır.

 Lozan Barış Antlaşması’nın Bazı Maddeleri


a. Sınırlar, Türkiye ile Yunanistan arasında Meriç Nehri sınır olacaktır. Yunanistan, savaş tazminatı olarak
Karaağaç’ı Türkiye’ye verecektir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 51


b. Boğazlar, başkanı Türk olan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecektir.
c. Azınlıklar, tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilecektir.
d. Doğu Trakya’daki Türklerle Anadolu’daki Rumlar karşılıklı yer değiştirecektir. (Mübadele)
e. Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılacaktır.
f. Genel Borçlar İdaresi (Duyunu Umumiye) kaldırıldı. Osmanlı’dan kalan borçlar Osmanlı Devleti’nden ayrılan
diğer devletlerle bölüşüldü. Türkiye’ye düşen kısmın kâğıt para üzerinden taksitle ödenmesine karar verildi.
g. Rum Patrikhanesi’nin İstanbul’da kalmasına izin verildi. Patrikhane’nin siyasi yetkilerine ve evrensel (bütün
Ortodoksların Liderliği) statüsüne son verildi.
h. Yabancı okullar Türk yasalarına tabi olacaklar ve genel kültür dersleri Türk öğretmenler tarafından Türkçe
okutulacaktır.
i. Adalar Çanakkale’nin güvenliği için Bozcaada ve Gökçeada Türkiye’ye verilecektir. Ege Adaları
Yunanistan’da, Rodos ve On iki Ada, İtalya’da Kıbrıs ise İngiltere’de kalacaktı. Yunanistan Ege adalarında
asker bulunduramayacaktı.
j. Suriye Sınırı Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşması aynen kabul edildi. İskenderun ve Hatay sınırlarımız
dışında kaldı.
k. Irak Sınırı Musul üzerine anlaşma olmadı bu konu ileride İngilizlerle görüşülecekti. İkili görüşmelerden
sonuç alınamazsa sorun Milletler Cemiyeti’ne götürülecekti.

İsmet Paşa Lozan Barış Antlaşması’nı imzalarken (1923)

 Lozan Barış Antlaşması’nın Önemi


 Yeni Türk Devleti’nin varlığı ve bağımsızlığı uluslararası alanda tanınmıştır.
 Sömürge altındaki devletler için umut ışığı olmuştur.
 Sevr Barış Antlaşması uluslararası alanda geçersiz kılınmış ve İtilaf Devletleri Misak-ı Milli’yi kabul
etmişlerdir.
 Kapitülasyonlar ve azınlıklar Misak-ı Milli’ye uygun çözülmüştür.
 Hatay, Boğazlar ve Ege Adaları konularında TBMM’nin talepleri büyük oranda gerçekleştirilememiştir.
 Üzerinde uzlaşma sağlanamayan tek konu “Irak Sınır (Musul Meselesi)” olmuştur.
 I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan ve hala yürürlükte olan tek antlaşmadır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 52


13. MİLLİ MÜCADELE’NİN SANATA VE EDEBİYATA YANSIMALARI
 Edebiyata Yansımaları
Milli Mücadele Dönemi’nin siyasi, sosyal ve kültürel olayları dönemin yazar ve ressamlarına ilham kaynağı
olmuştur. Onlar ortaya koydukları sanat ve edebiyat ürünlerinde Türk milletinin bağımsızlık ve vatan sevgisi
uğruna sergiledikleri fedakârlıkları işlemişlerdir.
Milli Mücadele’yi anlatan roman, hikâye, şiir ve anıların kaleme alınması siyasi, sosyal ve kültürel olayların
edebiyat ürünlerine yansımalarına kanıt olarak gösterilebilir. Örneğin;
Atatürk: Nutuk
Halide Edip Adıvar: Ateşten Gömlek, Türk’ün Ateşle İmtihanı, ayrıca savaşa katıldı onbaşı ve çavuş gibi rütbeler
de aldı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Yaban, Ankara, Sodom ve Gomore, Milli savaş Hikâyeleri.
Tarık Buğra: Küçük Ağa
Falih Rıfkı Atay: Çankaya

Kurtuluş Savaşı Dönemi’nde yazılan eserler

 Bunların dışında Milli Mücadele’yi anlatan bazı eserler ise şunlardır:

Kurtuluş Savaşı’nı anlatan eserler


Kemal Tahir: Esir Şehrin İnsanları, Yorgun Savaşçı, Yol Ayrımı
Turgut Özakman: Şu Çılgın Türkler
Erol Toy: Toprak Acıkınca

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 53


Samim Kocagöz: Kalpaklılar, Doludizgin.
Aka Gündüz: Dikmen Yıldızı
Mithat Cemal Kuntay: Üç İstanbul
Şevket Süreyya Aydemir: Tek Adam
Ayla Kutlu: Bir Göçmen Kuştu O
Atilla İlhan: Gazi Paşa
 Sanata Yansımaları
Milli Mücadele’yi anlatan resim, rölyef (kabartma)ve heykellerin yapılması siyasi, sosyal ve kültürel olayların
sanat ürünlerine yansımalarına kanıt olarak gösterilebilir. Örneğin;
Halil Dikmen: İstiklal Harbi’nde Cephane Taşıyan Köylü Kadınları.
İbrahim Çallı: Zeybekler Kurtuluş Savaşı’nda

İlk Belgesel Film:


Fuat Uzkınay’ın İstiklal (1922) ve Zafer Yolları (1923)

Filmler:
Ateşten Gömlek (1923)
Ankara Postası (1928)
Bir Millet Uyanıyor (1932)
İstiklal Madalyası (1948)
Kalpaklılar (1959)
Dağ Başını Duman Almış (1964)
Son Osmanlı Yandım Ali (2006)
Dersimiz Atatürk (2009)
Veda (2010)
Taş Mektep (2013)

Dizi Filmler:
Küçük Ağa (1983)
Kurtuluş (1994)
Esir Şehrin İnsanları (2003)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 54


 4. ÜNİTE ATATÜRKÇÜLÜK VE ÇAĞDAŞLAŞAN TÜRKİYE
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE’NİN TEMELİ ATATÜRK İLKELERİ
Atatürkçülük: Mustafa Kemal’in akıl ve bilimin öncülüğünde devletin ve toplumun çağdaşlaşması amacı ile
siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlardaki düşüncelerine Atatürkçülük denir.
 Atatürkçülüğün Amaçları (Hedefleri)
 Milli kültürümüzü akıl ve bilimin rehberliğinde çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak.
 Çağın ihtiyaçlarına uygun kurumlar kurarak toplumu sosyal, siyasal, ekonomik ve bilimsel alanda en ileri
toplum seviyesine getirmek.
 Türk milletinin tam bağımsız bir şekilde yaşamasını sağlamak.
 Milli egemenliği tam olarak gerçekleştirmek.
 Milli birlik ve beraberliği sağlayarak sürdürmek.
 Demokratik ve laik bir yaşam biçimi sürdürmek.
 Atatürkçülüğün Nitelikleri (Özellikleri)
 Temeli Türk Tarihi ve kültürüdür.
 Bilimsel gelişmelere ve yeniliklere açıktır.
 Kişi hak ve hürriyetlerine saygılıdır.
 Türk milletinin ihtiyaçlarından ve tarihi gerçeklerinden doğmuştur.
 Statükocu (sürer durumcu) ve dogmatik değildir.
 Akıl ve bilimi esas alır.
 Evrenseldir.
 Bağımsızlığa önem verir.
 Gericiliğe karşıdır.
 Atatürk İlkeleri+ İnkılaplar= Atatürkçülük
Atatürkçülük, Atatürk İlkelerinden oluşan bir düşünce sistemidir. Atatürkçülüğü oluşturan ilkeler şunlardır.
 Cumhuriyetçilik
 Milliyetçilik
 Halkçılık
 Devletçilik
 Laiklik
 İnkılapçılık
İnkılapların kaynağı ise Atatürk İlkeleri’dir.
 Atatürk İlkeleri
 Cumhuriyetçilik
Halkın kendisini yönetecek kişileri kendisinin seçmesini esas alan bir düşünce sistemidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 55


 Cumhuriyetçilik İlkesi, Atatürk İlkelerinin Temelini Oluşturur. Bu İlkeye Göre:
 Egemenliğin kaynağı halktır. Kişi, sınıf ve zümre ayrımı gözetmez. Bu nedenle halkçıdır.
 Din ayrımı gözetmez, akıl ve bilime dayalıdır. Bu nedenle laiklik ilkesi ile iç içedir.
 Her alanda değişme ve gelişme ilkesine dayandığı için inkılapçıdır.
 Ekonomik güce göre ayrım gözetmez. Sosyal devlet ve fırsat eşitliğini esas alan devletçilik ilkesi ile
bağlantılıdır.
 Irk ayrımı yapmaz. Bu nedenle milliyetçilik ilkesi ile uyumludur.

 Cumhuriyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler:


 TBMM’nin açılması.
 1921 Anayasası’nın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) kabulü.
 Saltanatın kaldırılması.
 Cumhuriyet’in ilanı.
 Halifeliğin kaldırılması.
 Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması.
 Erkan-ı Harbiye Vekâleti’nin kaldırılması.
 1924 Anayasası’nın kabulü.
 Çok partili hayata geçiş denemeleri.
 Kadınlara seçme ve seçme hakkının verilmesi.

 Milliyetçilik
Dili, dini, ırkı ne olursa olsun “Ben Türk’üm” diyen herkes Türk’tür. Milli birlik ve beraberliğimizin güvencesi olan
bu kaynaştırıcı anlayış Anayasa’mızın 66. Maddesinde “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Türk’tür.” Hükmü ile ifade edilmiştir.
Atatürk Milliyetçiliğinde Milli Birlik ve Beraberliği Sağlayan ve Güçlendiren Temel Unsurlar Şunlardır:

 Misak-ı Milli
 Milli eğitim
 Milli kültür
 Dil, tarih, kültür ve ülkü birliği
 Türklük bilinci
 Manevi değerler
 Ulusal bağımsızlık
 Ulusal bilinç
 Ekonomik bağımsızlık
 Milli birlik ve beraberlik

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 56


 Milliyetçilik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel Gelişmeler:

 Yararlı cemiyetlerin kurulması


 Kuvay-ı Milliye’nin oluşması
 Mandacılığın reddedilmesi
 İstiklal Marşı’nın kabul edilmesi
 Türk Kurtuluş Savaşı’nın gerçekleşmesi
 İzmir İktisat Kongresi’nin düzenlenmesi
 Kapitülasyonların kaldırılması
 Kabotaj Kanunu’nun çıkarılması
 Harf İnkılabının yapılması
 Millet Mekteplerinin açılması
 Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
 Türk Dil Kurumu’nun kurulması

 Halkçılık
Halkçılık, devletin halk yararına bir siyaset izlemesi ve kanun önünde tüm vatandaşların eşit haklara sahip
olması, kimseye ayrıcalık tanınmamasıdır.

 Halkçılık İlkesi Doğrultusunda Yaşanan


Temel Gelişmeler:
 Aşar vergisinin kaldırılması
 Türk Medeni Kanunu’nun kabulü
 Eğitim ve sağlık hizmetlerinin
yaygınlaştırılması
 Millet Mekteplerinin açılması
 Tevhid-i Tedrisat Kanunu
 Toprak Reformu
 Kadınlara verilen tüm haklar
 Soyadı Kanunu’nun kabul edilmesi
 Unvan ve lakapların kaldırılması
 Cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda yaşanan
gelişmeler (TBMM’nin açılması, Saltanatın
kaldırılması, Cumhuriyet’in ilanı) de halkçılık
ilkesi ile uygunluk gösterir.

M. Kemal vatandaşlarla sohbet ederken

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 57


 Devletçilik
Devletçilik, özel girişimcinin desteklenmesi yanında, halkın yararına olan ancak özel girişimcinin ilgilenmediği
veya başarılı olamadığı alanlarda devlet yatırımlarının devreye girmesidir.

 Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan


Temel Gelişmeler:
 Teşvik-i Sanayi Kanunu
 Fabrikaların kurulması
 Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün kurulması
 Sağlık, eğitim, güvenlik kuruluşlarının
yaygınlaştırılması
 1. Beş Yıllık Sanayi Planı’nın hazırlanması
 Kültür ve sanat faaliyetlerinin desteklenmesi
 Yabancı işletmelerin satın alınması
 Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması
 Aşevi, huzurevi ve çocuk barınma yuvaları gibi
sosyal hizmet kurumlarının açılması

Atatürk Nazilli Basma Fabrikasında (1937)


 Laiklik
Laiklik, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması; hukuk ve eğitim alanındaki düzenlemelerde akılcılık ve
bilimselliğin temel alınması anlamına gelir. Aynı zamanda kişilere inanç ve ibadet özgürlüğünün tanınması ve bu
özgürlüğün yasalarla devlet güvencesine alınmasıdır.

 Laiklik İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel


Gelişmeler
 Saltanatın ve halifeliğin kaldırılması
 Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi
 Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması
 Medreselerin kapatılması
 Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması
 Kılı-kıyafet, Şapka Kanunu’nun kabul edilmesi
 Türk Medeni Kanunu’nun kanul edilmesi
 Dini içerikli unvan ve lakapların yasaklanması
 Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” maddesinin
çıkarılması ve Laiklik ilkesinin anayasada yer alması

M. Kemal, Uşak’ta kendisini karşılayanlarla dua ederken (1923)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 58


 İnkılapçılık
İnkılapçılık, akıl ve bilimin yol göstericiliğinde sürekli değişmek ve gelişmektir. Çağın gerisinde kalmış, eskimiş
kurum ve kuralları yıkmak, yerlerine milletin ilerlemesini, çağdaşlaşmasını sağlayacak yeni kurum ve kuralları
koymaktır.

 İnkılapçılık İlkesi Doğrultusunda Yaşanan Temel


Gelişmeler
 Atatürk döneminde gerçekleştirilen tüm yenilik ve
inkılaplar İnkılapçılık ilkesinin kapsamında yer
almaktadır.
 Bununla birlikte, özellikle Avrupa ile bütünleşmeyi
sağlamak için gerçekleştirilen çalışmalar diğer
ilkelerden çok İnkılapçılık ilkesi ile ilgilidir.
 Uluslararası saat ve takvimin kabul edilmesi.
 Uluslararası ölçü ve birimlerin kabul edilmesi.
 Uluslararası rakamların kabul edilmesi.
 Hafta tatilinin pazar gününe alınması

Gazi Mustafa Kemal Atatürk halkı selamlarken

SİYASİ ALANDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER


 Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra saltanatın
kaldırılması için uygun ortam doğdu. İtilaf Devletleri
Türk tarafında ikilik oluşturmak amacıyla Lozan Barış
Görüşmeleri ’ne TBMM Hükümeti’nin yanında Osmanlı
Hükümeti’ni de çağırmıştı.
İşgal güçlerinin etkisi altında bulunan ve onlarla işbirliği
yapan bir hükümetin barış görüşmelerinde milleti
temsil etmesi doğru değildi.
Bu düşünceler doğrultusunda TBMM’ye Mustafa
Kemal’in de imzasının bulunduğu bir önerge verildi. Bu
önerge ile saltanatın kaldırılması isteniyordu. TBMM
aldığı kararla 1 Kasım 1922’de saltanatı halifelikten
ayırarak kaldırdı.
Uyarı: Ortam uygun olmadığı için Halifelik
kaldırılmamıştır.

Son Padişah Vahdettin’in Türkiye’den ayrılışı (1922)

 Saltanatın Kaldırılma Nedenleri


 Padişah ve Osmanlı Hükümeti’nin Milli Mücadele’nin aleyhindeki çalışmaları.
 Saltanatın milli egemenlik anlayışına ters düşmesi.
 Ülke içindeki iki başlılığa son verilmek istenmesi.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 59


 Saltanatın Kaldırılmasının Sonuçları
 Milli egemenlik anlayışı güçlendi.
 İtilaf Devletleri’nin Lozan’da ikilik çıkarma planları sonuçsuz kaldı.
 Lozan’da Türk milletini sadece TBMM temsil etmiştir.
 Osmanlı Devleti resmen sona erdi. Osmanlı Devleti’nin son padişahı Vahdettin (VI Mehmet) 17 Kasım
1922’de ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
 Cumhuriyetin ilanı için önemli bir adım atıldı.
 Laik devlet sistemine geçişin ilk adımı atıldı.

Osmanlı Devleti’nin Sona Erme Süreci

Fiilen Hukuken Resmen


İstanbul’un işgali ile olmuştur. Mudanya Ateşkes Antlaşması ile Saltanatın kaldırılması ile olmuştur.
olmuştur.

 Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim 1923)


İsmet Paşa ve arkadaşları tarafından TBMM’ye sunulan teklifin kabul edilmesiyle Ankara, Türkiye’nin başkenti
oldu.

Ankara’nın eski halinden bir görünüm

Ankara’nın bugünkü halinden bir görünüm

 Ankara’nın Başkent Olmasının Nedenleri


 Atatürk’ün tarih kitaplarından şehri cumhuriyet merkezi olarak öğrenmesi (Tarihsel özelliği)
 Güvenli ve savunmaya elverişli olması. (Askeri ö.)
 Anadolu’nun merkezinde yer alması ve ulaşım yolları (demir, kara) üzerinde bulunması. (Coğrafi ö.)
 TBMM’nin Ankara’da açılması ve Kurtuluş Savaşı’nın buradan yönetilmesi. (Siyasi ö.)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 60


 Ankara’nın başkent olmasında özellikle coğrafi ve stratejik durumu etkili olmuştur.

Uyarı: Ankara Nazım İmar Planı için bir yarışma açılmış yarışmayı Alman Prof. Dr. Hermann Jansen
kazanmıştır. Jansen’in hazırladığı imar planı 23 Temmuz 1932’de onaylanıp 1934’te uygulamaya konuldu.
Jansen Planı, toplum öncelikli bir plandı. Ankara’daki konut sorununa ve işçilerin yerleşim alanlarının nasıl
olacağına büyük önem vermişti. Hermann Jansen, Ankara dışında İzmit, Gaziantep, Mersin, Ceyhan- Tarsus ve
Adana’da planlar oluşturmuştur.

 İstanbul Neden Başkent Olarak kalmadı?


İstanbul, konumu nedeniyle ve Lozan Antlaşması’nın boğazlar ile ilgili maddesine göre güvenli değildi.

 Cumhuriyet’in İlanı (29 Ekim 1923)


Cumhuriyet, halk yönetimi demek

 Cumhuriyet’in İlanının Nedenleri


Milli egemenliğin tam olarak gerçekleştirilmek istenmesi.
Devlet başkanlığı ve rejim sorununun çözümlenmek istemesi.
Hükümet bunalımının (Sonbahar bunalımı) yaşanması.

 Cumhuriyet’in İlanının Sonuçları


 Devletin adı ve rejimi belli oldu.
 Devlet başkanlığı sorunu çözüldü.
 Milli egemenlik ve demokrasi anlayışı güçlendi.
 Meclis Hükümeti sisteminden Kabine Sistemi’ne
geçildi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk

Uyarı: Cumhuriyetin ilanından sonra ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, ilk başbakan
İsmet İnönü ve ilk meclis başkanı Fethi Okyar oldu.

 Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)


İslam dünyasının lideri anlamında kullanılan halifelik, Osmanlı Devleti’ne Yavuz Sultan Selim zamanında 1517
yılında Mısır’ın fethiyle birlikte getirilmiştir.
Halifeliğin Kaldırılmasının Nedenleri
 Yönetimde “Laik bir devlet yapısı”nın oluşturulmak istenmesi.
 Yönetimde iki başlılığın önlenmek istenmesi (Cumhurbaşkanı ve Halife)
 Halifeliğin “Cumhuriyet Rejimi”, “Milli Devlet”, “Ulusal Egemenlik” ile
bağdaşmaması.
 Yapılacak olan inkılapların önünü açma isteği.
 Son Halife Abdülmecit Efendi’nin dış ülkelerin (Özellikle de
İngiltere’nin) desteği ve kışkırtmalarıyla bir devlet adamı gibi hareket
etmesi.
 Eski rejimi isteyenlerin Halife Abdülmecit’in etrafında toplanması.
Son Halife Abdülmecit Efendi (1868-1944)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 61


Halifeliğin Kaldırılmasının Sonuçları
 Laiklik devlet düzenine geçişin en önemli aşaması gerçekleşmiştir.
 İnkılapların önündeki en büyük engel ortadan kaldırılmıştır.
 Yönetimdeki iki başlılık önlenmiştir.
 Ümmet anlayışından “Milli Devlet” anlayışına geçilmiştir.
 Ulusal egemenlik yolunda önemli bir adım atılmıştır.
 Eski rejime dönüş yolu kapanmıştır.
 Osmanlı hanedanının tamamı yurt dışına çıkarılmıştır.

Uyarı: halifeliğin kaldırılması laiklik ve cumhuriyetçilik ilkeleri ile ilgilidir

 Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924)


3 Mart 1924 tarihinde Şeriye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı. Bu bakanlığın görevlerini yapmak üzere;
Din konusunda halkı aydınlatmak ve dini işleri yürütmek amacıyla “Diyanet İşleri Başkanlığı” kuruldu. İlk
Diyanet İşleri Başkanı Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’dir. Ayrıca bu kanunla Şeyhülislamlık makamı da
kaldırılmıştır.
Vakıf mallarını korumak, amacına göre yaşatmak ve işletmek üzere “Vakıflar Genel Müdürlüğü” kuruldu.
Uyarı: Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılması Laiklik ilkesi doğrultusunda yapılan bir yeniliktir.

 Erkan-ı Harbiye Vekaleti’nin Kaldırılması (3 Mart 1924)


3 Mart 1924 tarihinde askerlik mesleği ile siyaseti birbirinden ayırmak amacıyla Erkan-ı Harbiye Vekaleti
kaldırılarak yerine Genel Kurmay Başkanlığı kurulmuştur.
 Genel Kurmay Başkanlığı’nın Kuruluş Amaçları
 Güvenlik sorunlarına karşı hazır olmak.
 İç ve dış tehdit ve risklere karşı ülkenin güvenliğini sağlamak.

Uyarı: 1 9 Aralık 1923 tarihinde çıkarılan bir kanun ile ordu mensuplarının ancak istifa etmeleri ya da emekliye
ayrılmaları durumunda vekil olarak seçilebilecekleri şartı getirilmiştir. Böylece ordu siyaset ayrımı kesin olarak
sağlanmış ve demokratikleşme anlamında önemli bir adım daha atılmıştır.

 1924 Anayasası’nın Kabulü


Cumhuriyet’in ilanından sonra ülkenin içinde bulunduğu yeni duruma uygun olarak 1924 Anayasası kabul edildi.
Bu anayasada yapılan bazı değişiklikler:
 1928 yılında laiklik ilkesine uygun olarak “Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkarıldı.
 1937 yılında Atatürk ilkeleri anayasaya girdi.
 1924 Anayasası’ndan sonra da ülkenin gereksinimleri doğrultusunda yeni anayasalar hazırlanmıştır.
 Bu anayasaların hepsinde de egemenliğin millete ait olduğu hükmü korunmuştur.

 HUKUK ALANINDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER


Hukuk: Devletin yönetimini, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar
bütünüdür.
 Hukuki Düzenlemelerin Gerekçeleri
Osmanlı Devleti’nde farklı mahkemeler bulunduğu için ülkede hukuk birliği yoktu. Bu durum hukuk alanında
karmaşaya neden olmakta ve cumhuriyet rejiminin milli hâkimiyet ve eşitlik esaslarıyla tezat oluşturmaktaydı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 62


M. Kemal, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde (1930)
 Hukuk Alanında Meydana Gelen Gelişmeler
 1921 ve 1924 Anayasaları kabul edildi. Anayasadan “Devletin dini İslam’dır.” maddesi çıkarıldı.
 Medeni Kanun, Borçlar Kanunu ve Ceza Kanunu gibi kanunlar Avrupa ülkelerinden alındı.

 Hukuk Alanında Yapılan İnkılapların Ortak Amacı


 Türk toplumunun milli, çağdaş, tam bağımsız ve demokratik bir düzeye getirilmek istenmesi.

 Mecelle’nin Kaldırılma Nedenleri


 İslam hukukuna dayanması ve İslam dininin kurallarını barındırması.
 Laik bir medeni hukuk olmaması.
 Yeni Türk devletinin ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamaması.
 Sadece Müslüman kesime uygulandığı için Patrikhane’nin hukuki yetkilerini devam ettirmesine yol açması
özellikleri etkili olmuştur.

 Türk Medeni Kanunu’nun Kabul Edilmesi (1926)


17 Şubat 1926’da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak Türk Medeni Kanunu kabul edilmiş, 4 Ekim 1926’da
yürürlüğe girmiştir.

 Yeni Türk Medeni Kanunu İle;


 Laik ve çağdaş bir hukuk sisteminin temelleri
atılmıştır.
 Türkiye’de hukuk birliği sağlanmıştır.
 Azınlıklar da kendi istekleriyle Medeni
Kanuna tabi olmuştur.
 Patrikhane’nin mahkeme kurma yetkisi sona
ermiştir. (Patrikhane’nin dünyevi yetkileri elinden
alınmıştır.)
 Evlilik devlet denetimine alınarak resmi
nikah zorunlu hale getirilmiş, çok eşlilik yasaklanmış,
boşanma hakkı kadına da verilmiştir.
 Şahitlikte kadın ve erkek eşit konuma
gelmiştir.
 Reşit yaştaki kişilere din seçme özgürlüğü
getirilmiştir.
M. Kemal, manevi kızı Rukiye’nin nikâh töreninde (1930)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 63


 Aile birliği devlet güvencesi altına alınmıştır.
 Kadınlara “istediği mesleğe girebilme hakkı” tanınmıştır.
 Mirasta kız ve erkek çocuklar arasında eşit paylaşım sağlanmıştır.
 Anneye de çocuğun velayetini alma hakkı tanınmıştır.

Uyarı: Medeni Kanun’la kadın- erkek arasında toplumsal ve mali alanlarda eşitlik sağlanmıştır. Yönetim
alanındaki eşitsizlik durumu daha sonra yapılacak olan inkılaplarda çözüme kavuşacaktır.

Bu kanunun dışında toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak sosyal ve ticari alanlarda yeni kanunlar oluşturuldu.
Bunlar;
1926 İtalya’dan Ceza Kanunu
1926 İsviçre’den Ticaret Kanunu

1926 İsviçre’den Borçlar Kanunu


1926 İsviçre’den Medeni Kanun
1927 İsviçre’den Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
1929 Almanya’dan Ceza Muhakemeleri Kanunu
1929 Almanya’dan Deniz Ticareti Kanunu
1929 Fransa’dan İdare Hukuku
1932 İsviçre’den İcra İflas Kanunu

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR VE BU ALANLARDAKİ GELİŞMELER


 Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
Osmanlı Devleti’nde kurulma amacı ve uyguladığı program bakımından birbirinden çok farklı çok sayıda okul
bulunuyordu.
Eğitimdeki bu çok başlılık nedeniyle öğrenciler farklı dünya görüşlerine sahip kişiler olarak yetişiyorlardı.
Bu olumsuzlukları aşmak amacıyla 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilerek eğitim sistemi
yeniden yapılandırıldı.
 Tevhid-i Tedrisat Kanunu İle;
 Tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.
 Eğitim ve öğretimde birlik sağlandı.
 Karma eğitime geçildi.
 Eğitim yaygınlaştırıldı.
 Nitelikli din adamı yetiştirmek için “imam” ve “hatip” okulları açıldı. Ayrıca üniversitede “İlahiyat Fakültesi”
kuruldu.
 Milli ve çağdaş eğitim sisteminin temelleri atıldı.
 Bilimsellikten uzak olan medreseler kapatıldı.
 Düşünce ve duygu birliğini gerçekleştirmek amaçlandı.
 İlköğretim zorunlu ve parasız oldu. (Sosyal devlet anlayışı)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 64


 Harf İnkılabı (1 Kasım 1928)

Türkler tarih boyunca Göktürk ve Uygur alfabeleri


başta olmak üzere çeşitli alfabeler kullanmış,
İslamiyet’in kabul edilmesinden sonra Arap alfabesini
benimsemişlerdi. Arap harfleri ses bakımından
Türkçeye uygun değildi sesli harflerin yetersizliği de
okuma yazmayı zorlaştırması.
Oysa Mustafa Kemal, Türk dilinin kolayca okunup
yazılmasını amaçlıyordu. 1928 yılında Mustafa Kemal
alfabe çalışmalarını hızlandırdı.
Bu amaçla kurulan Dil Encümeni 26 Haziran 1928’de ilk
toplantısını yaptı.
Daha sonra hazırlanan raporu inceleyen Mustafa
Kemal, Türk dilinin okunup yazılmasını kolaylaştırmak
için 1 Kasım 1928’de Latin kökenli yeni Türk harflerinin
kabul edildiğini açıkladı.

Başöğretmen Mustafa Kemal (1929)

 Millet Mektepleri (1
Ocak 1929)
Latin harflerinin kabulünden sonra
yeni harfleri öğretmek için 16- 45
yaşarasındaki kadın ve erkeklerin
devam edebileceği Millet
Mektepleri açıldı.

Kırklareli- Elmacık Millet Mektebi (1929)

 Harf İnkılabı ve Millet Mekteplerinin Topluma Katkısı


 Okuryazar oranı arttı.
 Bilgi ve kültür düzeyi yükseldi.
 Eğitim yaygınlaştı.
 Milli dil ve kültürün gelişmesi sağlandı.

Uyarı: 24 Kasım 1928’de Millet Mekteplerinin açılmasıyla Atatürk’e “Başöğretmen” unvanı verildi.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 65


 Türk Tarih Kurumu’nun
Kurulması (1931)
Batılılar, Türkleri dünya medeniyetine katkısı
olmayan, yeteneksiz bir millet olarak
tanıtıyordu. Türklerin Avrupa’dan Asya’ya
sürülmesi gererken bir barbarlar topluluğu
olduğunu savunuyordu. Bütün bunlara
karşılık; Atatürk’ün direktifi doğrultusunda
Türk tarihini araştırmak, incelemek ve elde
edilen bilgileri yaymak amacıyla 1931 yılında
Türk Tarih Kurumu kurulmuştur.

Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumu toplantısında

 Türk Tarih Kurumu’nun Kurulma Amaçları


 Milli kültür ve milli kimlik oluşturmak.
 Türk ve Anadolu tarihini araştırmak.
 Türklerin sarı olduğu, her türlü gelişme ve kabiliyetten uzak olduğu tezleri çürütmek.
 Türklerin dünya medeniyetine katkılarını ortaya çıkarmak.
 Türklerin ırksal özelliklerini araştırmak.
 Ümmetçi ve hanedancı tarih anlayışı yerine milli tarih anlayışını geçerli kılmak.

 Türk Dil Kurumu’nun Kurulması (1932)


Mustafa Kemal milli bir dil oluşturma yolundaki ilk adımını 1926 yılında Dil Encümeni’ni kurarak attı. 1932
yılında ise programını ve tüzüğünü bizzat kendisinin hazırladığı ve daha sonra Türk Dil Kurumu adını alacak olan
Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulmasını sağladı.

M. Kemal, Türk Dil Kurumu toplantısına başkanlık yaparken (1937)


 Türk Dil Kurumunun Kurulma Amaçları
 Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak.
 Aydın dili halk dili arasındaki farklılıkları giderme.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 66


 Türkçenin zenginliğini ortaya çıkarma.
 Toplumsal anlaşma ve bütünleşmeyi sağlama.
 Türkçeyi bilim ve kültür dili düzeyine yükseltme.
 Atatürk’ün bizzat kendisi de “Geometri Kılavuzu” adlı kitabı yazarak dilde yenileşme hareketine katkıda
bulundu.
 Türk dilinin tarihi köklerini araştırmak gibi düşünceler etkili olmuştur.

Uyarı: Atatürk Eylül 1938 tarihli vasiyetnamesinde Türkiye İş Bankası’ndaki hisselerinin yıllık gelirinin
bir bölümünü kendi kurduğu Türk Dil ve Türk Tarih kurumlarına bırakmıştır.

Uyarı: Ayrıca Türkiye’de dil ve tarih gibi pek çok sosyal bilimin geliştirilmesi amacıyla 1935 yılında
Ankara’da Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinin kurulmasını sağlamıştır.

 Üniversite Reformu (1933)


Mustafa Kemal, bilimsel gelişmeleri hızlandırmak için üniversiteler kurmak istiyordu. Atatürk’ün
üniversitelerden beklentisi bilimsel çalışmaların yapılması, ulusal değerlere bağlı bilim insanlarının yetiştirilmesi
ve bu kurumların milletin yaşam seviyesini yükseltmesiydi.
Bu amaçla hükümet, Türkiye’deki yükseköğretimi incelemesi için ve bir reform tasarısı hazırlaması için
İsviçre’den Prof. Dr. Albert Malche’yi (Albert Malhe) davet etti.
Malche, yaptığı incelemeler sonunda hazırladığı raporda,
 Üniversitede bilimsel yayın yapılmadığını,
 Hem hocaların bilgi düzeylerinin hem de öğretim yöntem ve tekniklerinin yetersiz olduğunu
 Ayrıca kütüphanelerin iyileştirilmesi, spor tesislerinin, yurtların, yemekhanelerin yapılması ve sosyal
ortamların geliştirilmesi konularına da yer verdi.
Hazırlanan bu rapor doğrultusunda üniversite reformu gerçekleştirildi. Bu reform içerisinde Darülfünun
kapatıldı ve onun yerine 1 Ağustos 1933’te İstanbul Üniversitesi kuruldu.
 Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Ankara Hukuk Mektebi, Gazi Eğitim Enstitüsü, Yüksek Ziraat Enstitüsü,
Siyasal Bilgiler Okulu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi gibi yükseköğretim kurumları açılmıştır.

İstanbul Üniversitesinin tarihi kapısı

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 67


 Cumhuriyet Türkiye’sinde Sanat
Çağdaş bir devlet yaratma çabasına giren Mustafa Kemal’in teşvik ve destekleriyle güzel sanatlar ve spor
alanında önemli gelişmeler yaşandı.

 Heykel ve Resim Sanatı


 Türkiye’de ilk Atatürk heykeli Sarayburnu’nda dikildi.
 Ankara Zafer Anıtı, Taksim Cumhuriyet Anıtı, Afyon Zafer Anıtı gibi eserlerle ülkede heykel sanatı gelişmeye
başladı.
 Bu eserlerin birçoğunun yabancı sanatçılar tarafından yapılmış olması, Türk heykelciliğinin yeni başladığının
kanıtıydı.
 Cumhuriyet’ten önce yeterince gelişme gösteremeyen bir diğer sanat dalı resimdir.
 1883’te öğretime başlayan Sanayii Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) resim sanatı açısından önemli bir
gelişmeydi.
 Cumhuriyet Dönemi’nde resim dersi ilk ve ortaöğretimde zorunlu dersler arasına alındı.
 Daha sonra Sanayii Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisine dönüştürüldü.

 Müzik ve Sahne Sanatları


 Mustafa Kemal önderliğinde kültür hayatı yeniden düzenlenirken 1924’te Ankara’da Musiki Muallim
Mektebi (Müzik Öğretmen Okulu) açıldı.
 Darülelhan adı verilen kurum yeniden düzenlenerek İstanbul Belediye Konservatuvarına dönüştürüldü.
 II. Mahmut Dönemi’nde kurulan Mızıkai Hümayun Ankara’ya getirildi ve zamanla Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası’na dönüştü.
 1936’da Milli Musiki ve Temsil Akademisi açıldı. Akademi, 1940’ta Devlet Konservatuvarı adını aldı.
 Mustafa Kemal sahne sanatlarına da ilgi gösterdi.
 Tiyatrocu Bedia Muvahhit sahneye çıkarak öncü olmasını istemiş.
 Bu şekilde Türk kadınının toplum baskısı ve sahne korkusunu aşmasında çok önemli bir katkısı olmuştur.

 Edebiyat
 Edebiyat, Cumhuriyet döneminde milli bir kimlik kazanmaya başladı.
 Saray edebiyatı olan Divan Edebiyatı tarihe karışarak yerini Türk halk edebiyatı ve yeni Türk edebiyatına
bıraktı.

 Atatürk ve Spor
 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığı o önemli günü Türk gençliğine armağan eden Mustafa Kemal, her
zaman gençliği düşünmüştür.
 Beden Eğitimi okullarda ders olarak konmuş.
 1924’te çıkarılan “Köy Yasası” ile atıcılık, cirit ve güreş özendirilmiş.
 Yine 1930 yılında çıkarılan “Belediye Yasası” ile belediyelere spor alanları, stadyumların yapılması ve
işletilmesi ile ilgili bazı sorumluluklar getirdi.
 Beden eğitimi öğretmeni yetiştirmek için Çapa Muallim Mektebinde kurs açıldı.
 Türkiye İdman Cemiyeti kuruldu.
 Türkiye, Paris Olimpiyat Oyunlarına katıldı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 68


Kıyafette Çağdaşlaşma
 Osmanlı Devleti’nde insanlar dinlerine,
milletlerine, mesleklerine, kentli ya da köylü
oluşlarına göre giyinir ve başlık takardı.
 Halkın tamamen çağdaş, her alanda ve
görünüşüyle uygar bir toplum olmasını isteyen
Mustafa Kemal, giyim kuşam konusunda da değişiklik
yapılması gerektiğine inanıyordu.
 1925 yılında TBMM’de Şapka Giyilmesi
Hakkında Kanun kabul edildi.

Mustafa Kemal, Ankara’da Cumhuriyet Balosu’nda (1929)

 Şapka ve Kıyafet İnkılabının Sonuçları


 Kılık kıyafet konusundaki karmaşaya son verilerek milli birlik ve beraberlik güçlendi.
 Çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atılarak toplum hayatının modern bir görünüm kazanması sağlandı.
 Şapka ve Kıyafet İnkılabı halkın milli kimlik kazanmasına ve çağdaşlaşmasına katkı sağladı.

 Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)


Tekke: Tarikat denilen grupların toplandığı yere Tekke denir.
Zaviye: Tekkelerden daha küçük olan toplantı yerlerine ise Zaviye denir.
 Zamanla amacından sapan bu yapılar, halkın dini duygularının sömürüldüğü yerler haline geldi.
 Zamanla bu yerlerin başında bulunan ve şeyh denilen kişilerin çıkarlarına hizmet eden, vergi vermekten ve
askerlik yapmaktan kaçınan kişilerin toplandıkları yere dönüştü.
 Bazı tekke ve zaviyeler yapılan inkılaplara karşı çıkarılan ayaklanmaların örgütlendiği merkezler haline
gelmişti. Şeyh Sait İsyanı da bu örgütlenmelerin ürünüydü.

 30 Kasım 1925’te TBMM tarafından çıkarılan bir kanunla;


 Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı.
 Şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, naiplik, halifelik, büyücülük, falcılık ve
muskacılık gibi san, sıfat ve işler yasaklandı.
 Tarikatları simgeleyen giysi ve törenler yasaklandı.

 Sonuçları:
Toplumun laikleşmesi ve çağdaşlaşması yolunda önemli bir adım atıldı.
Halkın dini duygularının istismar edilmesinin önüne geçilmeye çalışıldı.
Ayrıcalık belirten dini unvanların yasaklanmasıyla birlikte bireyler arasında eşitlik sağlandı.

 Takvim, Saat ve Ölçü Birimlerinin Değişmesi


 Osmanlı toplumunda takvim olarak ayın dünya etrafında dönüşünü esas alan ve bir yılın 354 gün olduğu
Hicri Takvim kullanılıyordu.
 Hicri Takvime göre vergi toplama zamanı her yıl yaklaşık 11 gün önceye taşınıyordu.
 Bu nedenle Osmanlı Devleti’nde mali işlerde güneş yılını esas alan Rumi takvim kullanılıyordu.
 İki takvimin birbirine çevrilmesinde hesaplama güçlükleri de yaratıyordu.
 Osmanlı Devleti’nde ağırlık birimi olarak dirhem ve okka, uzunluk hesaplamalarında ise arşın gibi ölçü
birimleri kullanılıyordu. Bu birimler belirsizdi ve bölgeden bölgeye değişiklik gösteriyordu.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 69


 II. Abdülhamit döneminde okkanın yanında kilogram; arşın ve endazenin yanında metrenin kullanılabileceği
kararlaştırıldı.
 Takvim, saat ve ölçü birimlerindeki bu çeşitlilik toplumsal yaşamda ve uluslararası ilişkilerde karışıklığa yol
açıyordu.

 Çıkarılan yasalar ile;


 26 aralık1925’te iki ayrı kanunla uluslararası saat sistemi ve miladi takvim kabul edildi.
 Bu kanunlar 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girdi.
 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlara geçilmesi kabul edildi.
 26 Mart 1931’de uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilogram kabul edildi.
 1 Haziran 1935’te hafta sonu tatili, cuma gününden pazar gününe alındı.

 Sonuçları:
 Çağdaşlaşma yolunda önemli bir adım atıldı.
 Ülkede kullanılan takvim ve ölçü sistemlerinde birlik sağlandı.
 Çağdaş devletlerle uyum sağlandı. Böylece uluslararası ticari ve resmi ilişkilerde kolaylık sağlandı.

 Soyadı Kanunu’nun Kabulü (1934)


Osmanlı Devleti’nde kişilerin soyadı yoktu. Kişiler aile düzeyinde kullanılan birtakım dinsel dinsel, sosyal, asalet
kaynaklı unvan ve lakaplarla veya doğum yerleri ile birbirinden ayrılmaya çalışılıyordu.
Bu yaklaşım nedeniyle kişiler birbirine karışıyor; asker alma, vergi toplama, tapu kayıtları, nüfus kayıt işlemleri
ve diğer resmi işlerde karışıklık yaşanıyordu.
Yaşanan sıkıntıları ortadan kaldırmak için TBMM tarafından 21 Haziran 1934’te kabul edilen Soyadı Kanunu ile
vatandaşların; rütbe, memuriyet, aşiret, yabancı ırk ve millet isimleri içermeyen, gülünç ve ahlaka aykırı
olmayan bir soyadı alması kabul edildi.

 24 Kasım 1934’te Mustafa Kemal’e TBMM


tarafından “Atatürk” soyadı verildi. Bu soyadının
başka kimseler tarafından kullanılması yasaklandı.
Soyadı Kanunu ile toplumsal eşitlik, milli kimlik
kazanma ve çağdaşlaşmayı amaçladığı için
halkçılık, milliyetçilik ve inkılapçılık ilkeleriyle
ilgilidir.

Atatürk’ün Soyadı Kanunu’ndan sonra düzenlenmiş nüfus hüviyet cüzdanı

 Türk Kadınlarının Siyasal Haklarına Kavuşması


29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal
reformlar hızlandı.
 1930 Belediye yasası ile kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
 1930 Kadın ve çocukların korunmasına ilişkin ilk düzenleme Umumi Hıfzısıhha Kanunu ile yapıldı.
 1930 doğum izni düzenlendi.
 1933 kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 70


 1933 Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme
hakları verildi.
 1934 Anayasası’nda yapılan değişiklikle ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.

Uyarı: Türkiye’de kadınların 1934’te elde ettikleri siyasal haklara Belçikalı ve Fransız kadınlar 1944’te,
İtalyan kadınlar 1948’de, Yunanlı kadınlar 1952’de kavuşmuştur. Kadınların siyasi haklarını elde etmeleri
Hindistan’da ve Japonya’da 1950, İsviçre’de 1971, Kuveyt’te ise ancak 2005 yılında mümkün
olabilmiştir.

 Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonunda 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara
seçimlerde bu sayı 18’e ulaştı.
 1935 yılında da Uluslararası Kadınlar Birliği Kongresi İstanbul’da toplandı.
 1936 İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
 1937 Kadınların yer altında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması 1935 tarihli 45 sayılı Uluslararası Çalışma
Örgütü (ILO) sözleşmesi ile yasaklandı.

UYARI: Kadınlara verilen siyasi hakları şu şekilde kodlanabilir.


Belediye Muhtarlık Vekil (Millevekili) BMV

Uyarı: Kadın haklarındaki bu gelişim, cumhuriyetin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınının
çağdaşlaşmasına verdiği önemi kanıtlamaktadır.

EKONOMİ ALANINDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER

 İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat- 4 Mart 1923)


 Osmanlı Devleti Avrupa’da yaşanan bilimsel ve ekonomik gelişmelere ayak uyduramamış, Sanayi Devrimi’ni
gerçekleştirememişti.
 1854’ten itibaren aldığı dış borçları da gerektiği gibi kullanamayan Osmanlı Devleti, zamanla bu borçların
faizini dahi ödeyemez hale geldi.
 1881’de kurulan Duyun-u Umumiye’nin (Genel Borçlar İdaresi) aracılığı ile de Osmanlı vergi gelirlerinin
toplanması ve maliyesi yabancıların denetimine girdi.
 Bu gelişmeler doğrultusunda İktisat Kongresine ülkenin her yerinden işçi, çiftçi, tüccar ve sanayici 1.135
temsilci katılmıştır.

 Kongrede Alınan Kararlar


 Ham maddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir.
 El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya ve büyük işletmeye geçilmelidir.
 Yabancıların kurduğu tekellerden kaçınılmalıdır.
 Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir.
 Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır.
 İş erbabına amele değil, işçi denmelidir.
 Sendika hakkı tanınmalıdır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 71


 Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulmalıdır.
 Özel sektör tarafından kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır.
 Kongrenin kapanış konuşmasını Kazım Karabekir Paşa yapmıştır.
 Kongrenin sonunda Misakı İktisadi (İktisat Andı) adıyla sonuç bildirgesi yayımlandı.

 Misakı İktisadi Andı


 Türkiye, milli sınırları dâhilinde, lekesiz bir istiklal ile dünyanın barışının gelişmesinin üyesidir.
 Türkiye halkı, sarf ettiği eşyayı mümkün mertebe kendi yetiştirir.
 Türkiye halkı, ülkesinin altın hazinesi olduğu farkındadır.
 Türkler irfan ve marifet aşığıdır.
 Türk ailesi çocuklarını bu ekonomik yemine göre yetiştirir.

Uyarı: İzmir İktisat Kongresi’nde harf inkılabının yapılması gündeme gelmiş ancak kabul edilmemiştir.
Buna rağmen kongrede “Okuma Bayramı” kabul edilmiştir.

 Tarımda Modernleşme ve Atatürk Orman Çiftliği


Devleti ekonomik açıdan güçlendirmek ve halkın yaşam koşullarını iyileştirmek için tarımsal gelişime büyük
önem verildi.
1923 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde tarımın geliştirilmesi amacıyla birtakım kararlar alındı.
 Çiftçinin gelişimi için ziraat okullarının açılması.
 Makineli tarıma geçilmesi ve tarım makinelerinin ülkemizde üretilmesi.
 Çiftçiden alınan aşar vergisinin kaldırılması.
 1924 yılında Ziraat Bankası anonim şirkete dönüştürülerek çiftçilere kredi kolaylığı sağlanmıştır.
 Seferberlikten itibaren çiftçiden alınan hayvan ve tarım ürünlerinin bedellerinin ödenmesi.
 Hayvancılığın geliştirilmesi ve hayvan hastalıklarına karşı önlem alınması.

 Bu kararlar doğrultusunda;
 1925 yılında Aşar Vergisi kaldırıldı.
 1925 yılında yabancılardan Reji İdaresi (Tütün) satın alınarak milli ekonomiye katkı sağlamıştır.
 1925 yılında Eskişehir’de ilk tohum ve gübre ıslah istasyonu açıldı.
 1929 yılında Toprak Reformu yapılarak topraksız köylüye toprak dağıtımı sağlanmıştır.
 1932 yılında Zirai Donatım Kurumu açılarak çiftçinin ihtiyaç duyduğu modern tarım aletleri tedarik edilmiş
ve uygun koşullarda çiftçiye ulaştırılması sağlanmıştır.
 1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüsü kurularak çağın şartlarına uygun araştırmalar ve modern ziraat eğitimi
verilmeye başlanmıştır.
 1936 yılında Tarım Kredi Kooperatifleri kurulması sağlanarak çiftçilerin kredi ihtiyacı karşılanmaya
çalışılmıştır. İlk Kooperatif İçel’in (Mersin) Tekir Köyü’nde kurulmuştur.
 Orta ve yükseköğretim düzeyinde ziraat okulları açıldı.
 Örnek üretim merkezleri olan “Numune Çiftlikleri” kuruldu.
 Çiftçilere destek için Tarım Kredi Kooperatifleri ve Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) açıldı. 1938
 Tarımda makineleşmeyi desteklemek için “Pulluk Kanunu”, topraksız köylüye toprak sağlamak için “Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunu” çıkarıldı.
 Damızlık hayvan ithal edildi.
 Hayvan hastalıklarıyla mücadele edildi.
 Çay, pamuk, şeker gibi sanayi ham madde oluşturan ve değeri yüksek olan ürünler tanıtıldı ve bunların
üretimi teşvik edildi.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 72


Uyarı: Aşar vergisinin kaldırılması, halk yararına bir durum olduğu için halkçılık ilkesi ile ilgilidir.

 Atatürk Orman Çiftliği


Atatürk, çevreye ve doğaya önem veren bir devlet adamıydı. Ankara’nın başkent olması ile birlikte çorak
toprakları ağaçlandırarak Atatürk Orman Çiftliği’ni kurdu.

Mustafa Kemal Gazi Orman Çiftliğinde (1929)

 Bu çiftliğin kuruluş amaçları şunlardır;


 Arazideki bataklığı kurutup orman yetiştirmek, bu şekilde Ankara’nın havasını değiştirmek.
 İklime uygun yeni tarım ürünlerini yetiştirip çiftçilere göstererek üretimde çeşitliliği sağlamak.
 Verimli iyi cins hayvanları yetiştirip çoğaltarak köylüye damızlık sağlamak.
 Ankara’nın ağaçlandırılması için fidan yetiştirmek.
 Makineli tarım konusunda öncülük etmek ve bu konuda eğitim vermek.
 Ankara halkının eğlenmesi ve dinlenmesi için uygun ortam sağlamak.
 Ziraat mezunlarına uygulamalı eğitim vererek onları Ankara’da açılan Yüksek Ziraat Okulu’na hazırlamak
 Sanayi ve Ticaret Alanında Yaşanan Gelişmeler
Atatürk döneminde sanayinin gelişmesi yönünde önemli çalışmalar yapıldı. Ayrıca ticaret işleri yabancıların ve
azınlıkların ellerindeydi. Milli ekonomi ilkesi doğrultusunda Türk milleti en kısa zamanda ticari ilişkilerde etkin
bir hale getirilmeliydi. Bu amaçla sanayi ve ticaret alanında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır;
 Türkiye İş Bankası kuruldu. İşletmelere kredi sağlamak için. (1924)
 Türkiye Taş Kömürü Kurumu kuruldu.
 Yatırım yapacak girişimcileri desteklemek için Türkiye Sanayi Maden Bankası kuruldu. (1925)
 Ticaret ve sanayi Odaları Kanunu kabul edildi. (1925)
 Türk Teyyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) kuruldu. (1925)
 Emlak ve Eytam Bankası kuruldu. Vatandaşa ucuz konut kredisi vermek için. (1926)
 Kayseri’de uçak fabrikası kuruldu. (1926)
 Alpullu ve Uşak Şeker Fabrikası açıldı. (1926)
 Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. (1927)
 Kırıkkale mermi fabrikası üretime başladı. (1928)
 Yerli sanayiyi korumak için gümrük vergileri yükseltildi. (1929)
 Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruldu.
 Gölcük tersanelerinde yapılan ilk Türk gemisi denize indirildi. (1930)

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 73


 Sümerbank kuruldu. (1933)
 Maden Tetkik Arama Enstitüsü kuruldu. Madenleri aramak için (1935)
 Etibank kuruldu. (1935)
 Türkiye’de ilk tank üretimi gerçekleşti. (1936)
 Kırıkkale’de barut fabrikası açıldı. (1939)
 Ankara’da ilk uçak motor imalat fabrikası açıldı. (1945)
 1. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlandı.(1933)

Atatürk, Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası Açılışında (1937)

Uyarı: 1934- 1938 yılları arasını kapsayan bu plan çerçevesinde yapılması öngörülen fabrika sayısı 20
olarak belirlenmiş, bu iş için gereken kaynak ise 45 milyon lira olarak hesaplanmıştır.

Bu kaynağın %49,9’u dokumacılığa, %26,9’u madenciliğe, %12,1’i kâğıt, %5,3’ü kimya, %4,6’sı ise
seramik sanayine ayrılmıştır.%1,2’lik kaynak ise teknik öğrenim için yurt dışına gönderilecek öğrencilere
tahsis edilmiştir.

Uyarı: II. Beş Yıllık Sanayi ve Kalkınma Planı ise II. Dünya Savaşı nedeniyle uygulanamamıştır.

 Kabotaj Kanunu (1926)


 Kabotaj Kanunu öncesinde ticaret daha çok gayrimüslimler tarafından yürütülüyordu. Ülkemizin
çevresindeki denizler Türkler tarafından kullanılamıyordu. Buralar yabancılara bırakılmış, Türk denizciliği
gerilemişti.
 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu ile ülkemiz limanları arasında gemi işletme ve deniz
taşımacılığı yapma hakkı Türk vatandaşlarına verildi.

Uyarı: Ülkemizde her yıl 1 Temmuz, Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 74


 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı (Kara Perşembe) ve Türkiye
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, Türk ekonomisini olumsuz etkiledi. Bu ekonomik kriz, ürün fiyatlarının
düşmesine, üretimin sekteye uğramasına yol açtı.
Uyarı: 1929 Dünya Ekonomik Bunalımının Türk ekonomisini daha da kötüleştirmesi nedeniyle cumhuriyetin ilk
yıllarında ekonomide devletçilik ilkesi benimsenmiştir.

 Sağlık Alanında Yaşanan Gelişmeler


Devletin en önemli görevlerinden birisi de halkının sağlığını korumaktır. Yeni Türk devletinde sağlık alanında
çalışmalar ülkenin işgalden kurtarılmasını beklememiş; I. TBMM döneminden itibaren çalışmalar başlatılmıştır.
Başlıca çalışmalar şunlardır;
 1920 Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardımlaşma Bakanlığı) kurularak sağlık işleri
devlet kontrolüne alınmıştır.
 1920 Mazhar Osman Uzman tarafından İstanbul’da Hilalı Ahdar Derneği (Yeşilay) kurularak zararlı
alışkanlıklarla mücadele etkin bir şekilde başlatılmıştır.
 1921 Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Etfal Cemiyeti) açılarak özellikle savaş nedeniyle ailesini kaybeden
ya da bir şekilde ailesinden ayrılmak zorunda kalan çocuklar koruma altına alınmıştır. (Osmanlı Devleti
döneminde temeli atılmıştı kurumun)
 1877’den beri faaliyet gösteren Hilal-i Ahmer Cemiyeti 1923 yılında Kızılay adını almıştır. Atatürk’ün 1935
yılında Kızılay Cemiyeti adını verdiği bu kurum faaliyetlerini genellikle aşılama, kan bağışı kabul etme ve
yardım işlerine yoğunlaşmıştır.

 Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi


Adını sağlık bakanı Refik Saydam’dan alan bu müessese koruyucu hekimlik, tıbbi laboratuvar, gıda kontrolleri,
çevre temizliği ve salgın hastalıklarla mücadele gibi alanlarda çalışmalar yapmıştır. Özellikle aşı ve serum
üretmekle görevlendirilmiştir.
 Verem Savaşı
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar sebebiyle verem yaygın bir
hastalıktı. Bu hastalığın tedavisi amacıyla;
 İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti kuruldu.
 İstanbul’da Sanatoryum açıldı.
 İzmir’de ilk dispanser (sağlık evi ayakta tedavi) açıldı.
 İstanbul’da Veremle Mücadele Cemiyeti kuruldu.
 Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarıldı.

 Behçet Hastalığı
Bu hastalık ilk kez 1937 yılında Türk Doktor Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 75


Hedefimiz Çağdaş Uygarlık
 Nutuk
Gelecek nesillere Kurtuluş Savaşı’nı ve
sonrasındaki gelişmeleri anlatmak için
Mustafa Kemal tarafından ele alınmıştır.
1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı
ile başlayıp 1927’ye kadar gerçekleşen
olayları anlatan ve tarihe kaynaklık eden bir
eserdir. Büyük Nutuk, Söylev adlarıyla anılır.
Nutuk yazılırken;
 Kişisel yazışmalar, telgraflar
 Genelgeler, kongre tutanakları
 TBMM tutanakları
 Dönemin gazeteleri
M. Kemal TBMM’de Nutuk’u okurken (1927)

Nutuk’un belgelere dayanılarak yazılması, esere bilimsel ve güvenilir bir özellik kazandırmıştır.
Nutuk, sömürgeciliğe karşı mücadele eden diğer milletlere ilham veren evrensel bir kaynak olmuş birçok
yabancı dile çevrilmiştir.
Mustafa Kemal Nutuk’u Cumhuriyet Halk Fırkası ikinci büyük kurultayında 6 günde okumuştur.
Atatürk, Nutuk’u Gençliğe Hitabe ile bitirmiştir.

 Gençliğe Hitabe
Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinde Türk gençliğine cumhuriyetin korunması ve sürekliliğin sağlanması görevini
vermiştir. Türk gençliğinin bu görev ve sorumluluğu yerine getirebilmesi için bilgili, inançlı ve kültürlü olarak
yetiştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

 Onuncu Yıl Nutku


Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin onuncu yıl kutlamalarında
Ankara Hipodromu’nda halka seslendi.
Onuncu Yıl Nutku olarak adlandırılan bu söylevde, Milli Mücadele yıllarından başlayarak kısa sürede
bağımsızlığın kazanılması ve uygar milletler arasına girme yolunda alınan mesafeye vurgu yaptı.
Kısa sürede elde edilen başarıların yeterli görülmemesi gerektiğini söyleyerek milletine uygar uluslar seviyesine
çıkma hedefini göstermiştir.

Atatürk’ün Kişilik Özellikleri

 Çok Yönlülük:
Atatürk’ün farklı alanlarla ilgilenmesi ve bu alanlarda çalışmalar yapması.
 Çağdaşlık:
Atatürk’ün yenileşmeye ve gelişmeye önem vermesidir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 76


ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARINI OLUŞTURAN ESASLAR

 Milli Tarih Bilinci:


Milli tarih, birlik ve beraberliği güçlendirerek geleceğe güvenle bakılmasını sağlar.
 Bağımsızlık ve Özgürlük:
Özgür ve bağımsız olmayan bir devlet, dilediği gibi hareket edemez.
 Milli Kültürün Geliştirilmesi:
Milli kültürün çağın gereklerine göre gelişimini sürdürmesi ve dinamik bir yapıya sahip olması.
 Milli Egemenlik:
Atatürk, milli egemenlik ilkesine önem vermiştir. Yeni Türk devleti de milli egemenlik üzerine kurulmuştur.
 Çağdaşlaşma İdeali:
Atatürk, Türk milletinin çağdaşlaşmasını hayati dava olarak görmüş ve bunu vazgeçilmemesi gereken bir
mücadele olarak kabul etmiştir.
 Milli Birlik ve Beraberlik:
Milli birlik ve beraberlik Türk halkının bir bütün olarak yaşamasını sağlar; hiçbir şekilde bölücülüğe,
ayrımcılığa izin vermez.
 Ülke Bütünlüğü:
Atalarımızın canları pahasına koruduğu ülkemizin bölünmesine ve parçalanmasına asla izin vermemeliyiz.
İlke ve inkılapları oluşturan temel esaslar arasında vatan ve millet sevgisi ile milli dil de yer alır.
Atatürk ilke ve inkılaplarının somut hedefleri şunlardır:
 Çok çalışmak ülke hedeflerini korumak.
 Ekonomik bağımsızlığı sağlamak ve korumak.
 Tarımın, ticaretin ve sanayinin gelişmesini sağlamak.
 Vatandaşların yaşam seviyesini yükselterek insanca yaşamalarını sağlamak.
 Pozitif bilimlere, güzel sanatlara ve spora önem veren nitelikli nesiller yetiştirmek.
 Doğaya saygılı olmak ve doğadan ona zara vermeden yararlanmak.
 Hem yurtta hem dünyada barışı sağlamak.
 Yüksek ve inkılapçı bir seviyede olmak.
 Türk bağımsızlığını ve Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar korumak ve savunmak.
Bunlar Mustafa Kemal’in “En büyük eserim” dediği Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sonsuza dek
sürdürmesine yöneliktir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 77


 5. ÜNİTE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
Çok Partili Yaşama Geçiş Denemeleri
TBMM’nin açılması, saltanatın kaldırılması ve cumhuriyetin ilanı demokrasi yolunda atılmış önemli adımlardı.
Ancak demokrasinin tam anlamıyla işleyebilmesi için çok partili siyasal yaşama geçilmeliydi.

 Çok Partili Yaşama Geçilmek İstenmesinin Nedenleri


 Hükümetin denetlenmesini sağlamak.
 Milli egemenliği, cumhuriyet rejimini ve demokrasiyi güçlendirmek.
 Farklı fikirlerin mecliste temsil edilmesini sağlamak.

 Cumhuriyet Halk Fırkası (9 Eylül 1923)


 Yeni Türk devletinin ilk siyasi partisidir.
 Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur.
 Ekonomide Devletçiliği savunmuştur.
 1950 yılına kadar iktidarda kalmıştır. Günümüzde de varlığını devam ettirmektedir.

 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (17 Kasım 1924)

 Türkiye’nin ilk muhalefet partisidir.


 Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan
Adıvar tarafından kurulmuştur.
 Ekonomide liberalizmi savunmuştur.
 Parti programında “partinin dinsel düşünce ve inançlara
saygılı olduğu” belirtildi.
 Bazı üyelerinin Şeyh Sait İsyanı ilgisi olduğu gerekçesiyle
parti hükümet tarafından 1925 yılında kapatılmıştır.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Kurucuları

 Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930)

 Türkiye’nin ikinci muhalefet


partisidir.
 Mustafa Kemal’in önerisi
üzerine Fethi Okyar tarafından
kurulmuştur.
 Ekonomide liberalizmi
savunmuştur.
 Zamanla partiye eski rejim
yanlıları girince Fethi Okyar tarafından
1930 yılında kapatılmıştır.

Serbest Cumhuriyet Fırkası Kurucu üyeleri

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 78


Atatürk’ün çok istemesine rağmen çok partili yaşama geçiş denemeleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

 Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi (14 Haziran 1926)


Cumhuriyet ve yenilik karşıtları Mustafa Kemal’i İzmir gezisi sırasında öldürmek için gizlice bir plan hazırladılar.
Bu kişiler Mustafa Kemal’in ölümüyle onun yaptığı inkılapların da sona ereceğini düşünüyorlardı.
Mustafa Kemal’in İzmir’e gelmekte bir gün gecikmesi üzerine suikast yapacak kişileri motoruyla Sakız Adası’na
kaçıracak olan Giritli Şevki korku ve pişmanlık duyarak durumu ilgililere haber verdi.
 Suikastçılar silahlarıyla birlikte yakalandı.
 İstiklal Mahkemesi’nde yargılanarak çeşitli cezalara çarptırıldılar.
 Mustafa Kemal’e düzenlenen bu suikast girişimi, Türk ulusu tarafından şiddetle protesto edildi.
 Ülkenin her yanında düzenlenen gösterilerle kınandı.
 Mustafa Kemal bu olay sonrası şu sözü söylemiştir.
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacaktır.”

 Türkiye Cumhuriyeti’ne Yönelik Tehditler


Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye Cumhuriyeti, laik ve demokratik özellikleri ile jeopolitik konumundan dolayı
bazı tehditlerle karşı karşıya kalmıştır.
Şeyh Sait İsyanı, Kubilay Olayı, Mustafa Kemal’e Suikast Girişimi ve İtalya’nın Akdeniz ve Ortadoğu’daki
saldırgan politikaları bu tehditlere örnek olarak verilebilir.
 Şeyh Sait İsyanı (1925)
 İsyanın Nedenleri:
 Cumhuriyet ve inkılapların ortadan kaldırılarak saltanat ve hilafetin geri getirilmek istenmesi.
 İngilizlerin Musul’un Türkiye’nin eline geçmesine engel olmak istemeleri.

 İsyanın Gelişimi
Doğu illerinde İngilizlerin desteğiyle Şeyh Sait önderliğinde büyük bir isyan çıktı. Fethi Okyar Hükümeti isyan
karşısında başarısız olunca istifa etti yerine 3 Mart 1925’te İsmet Paşa Hükümeti kurulmuştur.

 İsyana karşı Alınan Önlemler


İsyanı bastırmak için Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarıldı bu kanunla bölgede sıkıyönetim ilan edildi.

 İsyanın Sonuçları
 Cumhuriyete ve inkılaplara karşı çıkan ilk büyük ayaklanma engellendi.
 Musul sorunu Türkiye’nin aleyhine, İngilizlerin lehine sonuçlandı. Bu durum içte yaşanan sorunun dış
politikayı olumsuz etkilediğini gösterir.
 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isyanda rol oynadığı gerekçesiyle kapatıldı.
 Türkiye’nin çok partili rejime hazır olmadığı anlaşıldı.

 Kubilay (Menemen) Olay (1930)


Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulmasıyla eski rejime dönmek isteyen ve inkılaplara karşı olanlar bu partiye
sızmaya başladı. Bunun üzerine Fethi Okyar, partiyi kendi isteğiyle feshetti.
Serbest Cumhuriyet Fırkasının kendisini feshetmesinden sonra Derviş Mehmet ve arkadaşları İzmir’in Menemen
ilçesine gelerek halkın dini duygularını kullanıp isyan çıkardılar.
İsyanı önlemek isteyen Öğretmen Asteğmen Kubilay, isyancılar tarafından şehit edildi. Bu üzücü olay üzerine
hükümet duruma el koydu. Menemen’e askeri birlik sevk edildi.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 79


İsyancılar daha sonra askeri mahkemede yargılanıp cezalandırıldı. Bu olay yurtta büyük üzüntü yarattı.
Yurdun pek çok yerinde olayı kınayan mitingler düzenlendi.

Uyarı: Şeyh Sait İsyanı, İzmir Suikastı ve Kubilay Olayı ülkemizde henüz çok partili hayata geçiş
için uygun bir ortam olmadığı ve inkılapların halka daha iyi anlatılması gerekliliğini ortaya koymuştur.
Ayrıca rejimi yıkmaya yönelik olma özelliği taşımaktadır.

 Türkiye’nin Jeopolitik Önemi


Jeopolitik: Bir ülkenin sahip olduğu ekonomik ve stratejik faktörlerin o ülkenin takip ettiği dış politikaya
etkisini inceleyen bilim demektir. Tanımda da belirtildiği gibi jeopolitik, bir devletin dış politikasının tayininde
coğrafi unsurlardan faydalanmayı amaçlar. Jeopolitik konum ise bir devletin dünya coğrafyasında bulunduğu
konumundan dolayı kendisine sağladığı avantaj ve dezavantajların hepsine denir.
Türkiye’nin jeopolitik konumundan kaynaklanan özellikleri şöyle sıralanabilir;
 Zengin doğal kaynaklara sahip Kafkasya ve Orta Asya’nın oluşturduğu coğrafyanın merkezinde yer alması.
 Hazar ve Orta Asya doğal kaynaklarının Batı’ya ulaştırılmasında doğal bir köprü oluşturması.
 Dünyadaki doğal enerji kaynaklarının büyük bir bölümünün ülkemizin etrafındaki devletlerde olması.
 Karadeniz- Akdeniz deniz yolu ulaşımının Çanakkale ve İstanbul boğazları üzerinden yapılması.
Ülkemiz, coğrafi konumundan dolayı jeopolitik bir öneme sahiptir. Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği bölgede
yer alan Türkiye, iki kıta arasında ulaşım, ticaret, haberleşme ve kültür etkileşim alanlarında bir köprü
konumundadır. Türkiye’nin bu özel coğrafi konumu ona, stratejik açıdan büyük önem kazandırmaktadır.

Yurdumuzun, petrol kaynaklarına sahip ülkeler ile endüstrileşmiş ülkeler arasında bulunması jeopolitik önemini
daha da artırmaktadır. Türkiye, bu özelliğinden dolayı dünya güç dengesinde de önemli bir yere sahiptir.

İç ve Dış Tehdit Unsurlarının Hedefleri


Günümüzde bazı devletler, çeşitli sorunlar yaşadığı ülkelerin ekonomik, siyasal ve sosyal gücünü zayıflatmak
için terör ve terör gruplarını desteklemektedir. Çünkü bu devletler topyekün bir savaşı göze alamadıkları için
terörizmi destekleyerek amaçlarına ulaşmak istemektedirler. Terörist faaliyetlerin diğer bir hedefi de korku ve
şiddet ortamı oluşturarak yurttaşların devlete olan güvenlerini sarsmaktır.
Türkiye’nin bölgede güçlenmekte olmasından rahatsız olan bazı ülkeler, iç sorunlarımızı kullanarak milletimizi
birbirine karşı kışkırtmaktadırlar. Türkiye, değerli topraklar üzerinde önemli bir konuma sahip olan devlettir.
Ülke olarak bu tehditlere karşı milli birlik ve beraberliğimizi bozmadan gelecek olan tehlikelere karşı uyanık ve
bilinçli olmalıyız.

İç ve Dış Tehdit Unsurlarına Karşı Kişilere Düşen Görevler


İç ve dış tehditler karşısında Türk milletine düşen en önemli görev, her türlü ideolojik, bölücü ve yıkıcı
çalışmalara karşı her zaman uyanık olmaktır. Türk milleti, milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeli,
demokratik sistemden ödün vermemelidir. Türk milleti içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı
mücadele edebilmek için aşağıdaki görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
 Türk tarihini iyi bilmeli ve tarihten dersler almalıyız.
 Türk gençliği olarak milletimizi ve vatanımızı çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak için çok
çalışmalıyız. Güçlü, zengin ve mutlu bir Türkiye oluşturmak için akıl ve bilimin önderliğinde hareket ederek
Atatürkçü düşünce sisteminden yararlanmalıyız.
 Milletin birlik ve beraberliğini, vatanın bütünlüğünü her şeyin üstünde tutmalıyız. Türkiye’nin gelişmesine
engel olmak isteyen iç ve dış propaganda ve tehdit odaklarının amaçlarını, faaliyetlerini bilmeliyiz.
 Demokratik, laik, hukuk devletine sahip çıkmalıyız.
Günümüzde de ülkemize, demokrasimize ve halkın iradesine göz koyan karanlık güçlerin bitmediği
görülmektedir. Bunun en önemli örneği 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan darbe girişimidir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 80


Halkın 15 Temmuz tepkisi

 6. ÜNİTE ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasının Temel İlkeleri ve Amaçları

Dış Politika: Bir devletin amaçlarına ulaşmak için uluslararası alanda izlediği yola dış politika denir.

 Atatürk Dönemi Dış Politikasının Temel İlkeleri


Bağımsızlık: Tam bağımsızlıktan ödün verilmemesi. Kapitülasyonların kaldırılması gibi.
Akılcılık: Değişen şartları ve yararı dikkate almak. Uzun yıllar savaştığımız Rusya ile Milli Mücadele
Döneminde birlikte hareket etme.
Mütekabiliyet: Devletlerarası eşitliğe önem verilmesi.
Gerçekçilik: Hayalci ve maceracı olmamak.
Barışçılık: Barışın esas alınması.
Hukuka Bağlılık: Dış siyasetimizde başka bir devletin hukukuna saldırı yoktur.
Milli Menfaatleri Esas Alma: Hatay’ın anavatana katılması için çaba sarf edilmesi.
Türk ve Dünya Kamuoyunu Dikkate Alma: II. Dünya Savaşı tehlikesi karşısında boğazların durumunu
gündeme getirilmesi.

 Atatürk Dönemi Dış Politikasının Amaçları


Tam bağımsızlık, barışın korunması, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve çağdaş bir devlet haline getirilmesi.
Unutma: Lozan Barış Antlaşması ile çözüme kavuşturulamayan konular da Atatürk Dönemi Türk dış
politikasının temel hedeflerini oluşturmuştur.

 Atatürk Dönemi Türk Dış Politikasında Yaşanan Gelişmeler


Atatürk Dönemi Türk dış politikasındaki temel esaslar; bağımsızlık, barışçılık, gerçekçilik ve akılcılıktır.
Osmanlı Devleti’nde kalma birçok sorunu çözen Lozan Barış Antlaşması, Atatürk dönemi Türk dış politikasının
ilkelerini belirleyen temel belge olmuştur.
Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’nin dış politikasındaki başlıca amacı Lozan’da elde edilen kazanımları
korumak ve orada çözülemeyen sorunları çözüme kavuşturmaktır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 81


 Yabancı Okullar Sorunu
 Ülkemizdeki yabancı okullar zararlı faaliyetleri nedeniyle Lozan barış görüşmelerinde gündeme getirilmiş ve
bu okulların Türk hukuk kurallarına uymak şartıyla eğitim çalışmalarını sürdürebilmeleri kararı alınmıştı.
 Türkiye, daha sonra yayımladığı bir genelge ile bu okulların çalışma koşullarını milli menfaatlere uygun
olarak yeniden düzenledi.
 Bu genelgeye göre;
 Türk Dili ve Edebiyatı, Milli Tarih ve Milli Coğrafya derslerinin Türk öğretmenler tarafından Türkçe
okutulması.
 Bu okulların Türk müfettişler tarafından denetlenmesi kararlaştırılmıştır.
 Başta Fransa olmak üzere yabancı devletler bu duruma itiraz etse de Türkiye konunun iç işleriyle ilgili bir
mesele olduğunu ilgili devletlere bildirerek genelgeye uymayan okulları kapatmıştır.

 Musul Sorunu
 İngiltere, Lozan barış görüşmelerinde zengin petrol kaynaklarına sahip olması nedeniyle Musul’u Türkiye’ye
bırakmak istemedi.
 Lozan’dan sonra iki devlet sorunu çözmek için 1924’te İstanbul’da toplandı ancak görüşmeler sonuçsuz
kaldı. Türkiye halk oylaması istedi ancak İngiltere buna yanaşmadı.
 Konu daha sonra Milletler Cemiyeti’ne taşındı Türkiye’nin üye olmadığı cemiyet İngiltere lehine karar verdi.
 Bu esnada Türkiye Musul için askeri hazırlık yaparken içerde Şeyh Sait İsyanı çıktı İngiltere bu isyana alttan
destek vermiştir.
 Bu isyanı bastırmada güçlük yaşayan Türkiye’nin Musul konusunda eli zayıflamıştır.
 5 Haziran 1926’da iki ülke arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul’un İngiliz mandasındaki Irak’a
ait olduğu kabul edildi.
 Antlaşma ile Musul, Kerkük, Süleymaniye kentleri kaybedildi.
 Bunun karşılığında Irak petrol gelirlerinin % 10’u 25 yıl süreyle Türkiye’ye ödenecekti.
 Ancak Türkiye yaşanan ekonomik krizin etkisi ile 500 bin İngiliz Sterlini karşılığında bu hakkından vazgeçti.
Uyarı: Musul’un kaybedilmesi Misak-ı Milli’ye aykırıdır. Batum ve Hatay gibi.

 Dış Borçlar Sorunu


Lozan Barış Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti’nin borçları, Osmanlı topraklarında kurulan devletlerarasında
paylaşılacaktı.
Osmanlı Devleti’nden en çok alacaklı devlet olan Fransa ile görüşmeler, 1928 yılında yapılan ödeme planıyla
sonuçlandı.
Türkiye ilk ödemeyi zamanında yaptı. Ancak 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, Türk ekonomisini olumsuz yönde
etkiledi ve ödeme planında sorunlar yaşanmaya başladı.
Fransa ile yeniden görüşmeler yapılarak borçlar yeniden taksitlendirildi ve borçların Türk Lirası üzerinden
ödenmesi kararlaştırıldı.
Türkiye son borç taksidini 1954 yılında ödeyerek ekonomik bir yükten kurtulmuştur.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 82


 Yunanistan İle Nüfus Mübadelesi (Değişimi) (1930)

Nüfus Mübadelesi

Mübadiller Türkiye’ye gelmek için Gülcemal gemisine binerken (1924)

Lozan Barış Antlaşması’na göre Yunanistan’daki Türkler ile Türkiye’deki Rumlar yer değiştirecekti. Bozcaada ve
Gökçeada’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler bu değişimin dışında tutulacaktı.
Türkiye bu amaçla Mübadele ve İskân Bakanlığı kurarak çalışmalara başladı. Ancak, Mondros Ateşkes Anlaşması
sonrasında İstanbul’a yerleşen Rumların yerleşik “Etabli” kalmasını istedi. Mübadele Komisyonu’nun çözemediği
sorun, Milletler Cemiyeti’ne sevk edildi. Sorun orada da çözülemedi.
Savaş ihtimali dahi gündeme getiren durum Yunan Başbakanı Venizelos’un 1930’da Türkiye’ye yaptığı ziyaret
ilişkileri geliştirmesi sonucu iki ülke arasında “Ankara (Ahali) Antlaşması“ imzalanarak sorun çözüldü.
Buna göre İstanbul’da yaşayan bütün Rumlar mübadele dışında tutuldu.
Uyarı: Yunanistan ile dostane ilişkiler, 1954 yılında ortaya çıkan Kıbrıs Sorunu’na kadar devam etmiştir.

 Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girmesi (18 Temmuz 1932)


10 Ocak 1920’de devletlerarası sorunların barışçıl yollarla çözümü için kurulan Milletler Cemiyeti’ne üye olma
konusunda Türkiye istekli değildi. Çünkü Cemiyet İngiltere ve Fransa’nın sömürgeci politikalarına hizmet
ediyordu.
Milletler Cemiyeti’ne SSCB ve ABD gibi iki büyük devletin üye olmaması İngiltere ve Fransa’nın işini
kolaylaştırmıştır.
Türkiye üye olmamakla beraber çeşitli konularda Cemiyetin yetkilerini kabul etti.1929 yılında savaşın ulusal
politika aracı olarak kullanılmasını yasaklayan “Kellog- Briand Paktı”na katıldı.
Almanya ve İtalya’nın saldırgan politikaları, Türkiye’nin önemini açıkça ortaya koyuyordu. İspanya’nın daveti
özellikle Yunanistan’ın desteği ile Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne davet edilmiş ve ardından 1932 yılında üye
olarak kabul edilmiştir.

Uyarı: Milletler Cemiyeti’nin, başvurma zorunluluğunu uygulamaktan ilk kez vazgeçip Türkiye’ye üyelik
davetinde bulunması, kalıcı bir dünya barışının sağlanması için, Türkiye’nin desteğinin önemli olduğunu
göstermektedir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 83


 Bozkurt- Lotus Olayı
2 Ağustos 1926 tarihinde Türk vapuru Bozkurt ile Lotus adındaki Fransız vapurunun Ege denizindeki Midilli
açıklarında çarpışarak batması ve 8 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesi sonucu Bozkurt’un kaptanı ile
beraber Fransız gemisinin nöbetçi kaptanı Demons’un İstanbul’da Türkiye tarafından tutuklanması ile başlayan
uluslararası bir davadır.
Bu davada Türkiye’yi Mahmut Esat savunmuş ve davayı Türkiye kazanmıştır.
Uyarı: Türkiye’nin uluslararası alanda kazandığı ilk davadır.
 Atatürk Dönemi’nde Milletler Cemiyeti’nde Görüşülen Konular
 Irak Sınırı (Musul)
 Nüfus Mübadelesi
 Bozkurt Lotus Olayı
 Boğazlar Sorunu

 Balkan Antantı (9 Şubat 1934)


Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikaları, Bulgaristan’ın sınırlarını yeniden düzenleme eğilimleri Balkanlar’da
barışı tehdit ediyordu. Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya (TaYYaR) bu tehditlere karşılık sınırlarını
güvenceye almak için 9 Şubat 1934’te bir savunma antlaşması olan Balkan Antantı’nı imzaladı. Bu birlik, İkinci
Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra antlaşmaya imza atan ülkelerin Alman işgaline uğramasından dolayı
işlevsiz kaldı.
 Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi (1936)
Lozan Barış Konferansı’nda boğazların yönetimi başkanının Türk olduğu uluslararası bir komisyona bırakıldı.
Boğazların iki yakasında on beş kilometrelik alan silahsızlandırıldı. Bu durum Türkiye’nin egemenlik haklarını
zedeliyordu.
1930’larda Avrupa’da bir silahlanma yarışı başladı. Aynı dönemde Almanya, İtalya ve Japonya’nın yayılmacı
politikaları ve işgalleri, Boğazlar açısından bir tehdit oluşturuyordu.
Bu gelişmeler üzerine Türkiye üye devletlere bir nota vererek Boğazlar’ın durumunu yeniden düzenlemek için
konferans teklif edildi.
 İsviçre’nin Montreux kentinde toplanan konferans, 20 Temmuz 1936’da Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni
imzaladı. Sözleşmeyi imzalayan ülkeler;
 Türkiye, İngiltere, Fransa, SSCB, İtalya(2 yıl sonra), Japonya, Yunanistan, Romanya, Portekiz, Bulgaristan ve
Yugoslavya arasında imzalanmıştır.
Sözleşmeye göre;
 Boğazlar Komisyonu kalktı, komisyonun görev ve yetkileri Türkiye’ye verildi.
 Türkiye’nin Boğazlar ’da istediği kadar asker bulundurması kabul edildi.
 Herhangi bir savaş anında Türkiye tarafsız ise savaşan devletlerin gemileri boğazlardan geçemeyecek.
 Barış zamanında sivil gemiler ve ticaret gemileri serbestçe geçebilecek.
 Türkiye savaşa girerse veya kendisini savaş tehlikesi karşısında görürse Boğazları istediği gibi açıp
kapatabilecek.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 84


 Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)
İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesi, Orta Doğu’ya yayılmacı bir siyaset izlemesi, Almanya’nın Orta Doğu’da
etkinliğini artırma çabaları karşısında Türkiye bölgedeki ülkelere öncülük yaptı. 8 Temmuz 1937’de Tahran’daki
Sadabat Sarayı’nda Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı adı verilen bir dostluk antlaşması
imzalandı.

 Buna göre taraflar;


 Birbirlerinin iç işlerine karışmamayı
 Ortak sınırlarına saygı göstermeyi
 Taraf ülkelere saldırma amacını taşıyan girişimlere katılmamayı taahhüt ederek dostluk ilişkilerini devam
ettirmeyi kararlaştırdılar.
 Hatay’ın Türkiye’ye Katılması
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra Hatay Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Sakarya Savaşı sonrası
Fransa ile imzalanan Ankara Antlaşmasına göre; Hatay Fransız mandası olan Suriye’ye bırakıldı.
Lozan Antlaşması’nda Ankara Antlaşması’nın hükümleri aynen kabul edildi.

 Atatürk ve Hatay Sorunu


Atatürk Hatay’ın topraklarımız dışında kalmasını içine hiç sindirememişti. Bu durumu, “Kırk asırlık Türk yurdu
düşman elinde bırakılamaz.” Sözleriyle ifade etmiştir.
Atatürk Hatay’ın bağımsızlığı ve Türkiye’ye katılması için büyük çaba sarf etmiştir. O hayatın son aylarında
sağlığını bile hiçe sayarak tüm çabasını bu sorunun çözümüne ayırmıştır.
 Hatay’ın Türkiye’ye Katılma Süreci;
 1936 yılında Fransa Suriye’den çekilme kararı aldı.
 1937 yılında Türkiye Hatay için Milletler Cemiyeti’ne başvurdu. Cemiyet bölgeyi araştırması için “Sandler” i
görevlendirdi.
 Sandler yayımladığı raporunda Hatay ve çevresinde çoğunluğu Türklerin oluşturduğunu onayladı.
 1938 yılında Fransa ile yapılan antlaşma ile “Hatay Bağımsız Cumhuriyeti” kuruldu.

Hatay Cumhuriyeti Bayrağı

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 85


 Bu devletin ilk ve son Cumhurbaşkanı “Tayfur Sökmen” olurken ilk Başbakan ise “Abdurrahman Melek”
olmuştur.
 1939 yılında Hatay Meclisi’nin aldığı kararla Hatay Türkiye’ye katıldı.

Uyarı: Atatürk, Hatay’ın anavatana katılmasını görememiştir. Ancak bu neticenin alınmasında onun
 yaptığı çalışmalar ile bu uğurda gösterdiği özveri oldukça etkili olmuştur.
7. ÜNİTE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE SONRASI

 Atatürk Son Yolculuğunda

İstanbul halkı Atası’nı uğurlarken (1938)

Atatürk’ün sağlığı, 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. Karaciğerindeki rahatsızlığın teşhis edilmesine
rağmen o yoğun bir tempoyla devletin iç ve dışişleriyle yakından ilgilenmeye devam etti.
Atatürk, doktorların kesin olarak dinlenmesi gerektiği önerilerine rağmen “Bu benim şahsi davam” dediği
Hatay Sorunu’nu çözmek için 20 Mayıs 1938’de Mersin’e, 24 Mayıs 1938’de ise Adana’ya gitmiştir. Hastalığının
giderek artması üzerine Dolmabahçe Sarayı’na dönmüştür.
8 Kasım 1938’de rahatsızlığı iyice artan Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 günü sabah saat 09.05’te hayata
gözlerini yumdu.
Atatürk’ün naaşı önce geçici olarak 21 Kasım 1938’de Etnografya Müzesine götürülerek katafalka konulmuş.
10 Kasım 1953’te ise Anıtkabir’e nakledilmiştir.

 Atatürk’ün Vasiyetnamesi
5 Eylül 1938’de Mustafa Kemal Atatürk’ün el yazısıyla kaleme aldığı vasiyetnamenin içeriği ise şöyle:
 “Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi
Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
 1) Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
 2) Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin,
Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
 3) Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir.
 4) Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
 5) İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
 6) Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir.”
5 Eylül 1938
Mustafa Kemal Atatürk

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 86


Uyarı: Anıtkabir’in yapımına Rasattepe’nin kamulaştırılmasıyla başlandı. Ardından da 1 Mart 1941’de
uluslararası bir mimari proje yarışması açıldı. 49 eserin katıldığı bu yarışmayı Ordinaryüs Prof. Emin
Onat ile Yüksek Mimar Doçent Orhan Arda’nın hazırladığı proje kazandı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 87


 Yerel ve Yabancı Basında Atatürk’ün Ölümü

11 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümü ile ilgili çıkan bazı gazete haberleri
Atatürk’ün vefatından sonra yerel ve yabancı basında onu öven yazılar yazılması ve yabancı devlet başkanlarının
Atatürk ile ilgili açıklamalar yapması onun evrensel değerlere sahip olduğunun kanıtıdır.
Yerel Basın Yabancı basın
 Kurtarıcısını ve en büyük evladını kaybetti. Bu gibi dehalar ancak görünüşte ölürler.
Çünkü gerçekte ulusların anlayışlarında derin ve silinmez
 Türk milleti sen sağ ol. izler bırakan eserleriyle daima yaşarlar.

 Bütün memleket matem içinde.

Uyarı: Atatürk’ün vefatından sonra İsmet İnönü ülkemizin ikinci cumhurbaşkanı seçilmiştir.

 En Büyük Eser
Atatürk’ün Türk milletine bıraktığı eserlere kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, açtığı kurum ve kuruluşlar ile yazılı
eserleri örnek verilebilir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 88


 Kurduğu Türkiye Cumhuriyeti
Atatürk’ün en büyük eseri kendisinin de vurguladığı gibi kurduğu “Türkiye Cumhuriyeti’dir.”

 Açtığı Bazı Kurum ve Kuruluşlar


TBMM, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Ankara Hukuk Mektebi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi vb.

 Bazı Yazılı Eserleri

M. Kemal Atatürk- Geometri Kılavuzu adlı eseri


Nutuk (Yazılı eserler içinde en önemlisidir.)
Geometri (44 sayfa)
Cumalı Ordugâhı
Vatandaş İçin Medeni Bilgiler
Taktik ve Tatbikat Seyahati
Zabit ve Kumandan İle Hasbihal
Arıburnu Muharebeleri Raporu
Anafartalar Muhaberatına Ait Tarihçe
Bölüğün Muharebe Eğitimi (Almnc. Çev.)
Takımın Muharebe Eğitimi (Almnc. Çev.)
Taktik Meselesinin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler

İkinci Dünya Savaşı (1939- 1945)

 Savaşın Nedenleri
 Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan barış antlaşmalarının devletlerarasında kalıcı barışı
sağlayamaması.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 89


 Milletler Cemiyeti’nin uluslararası sorunların çözümünde yetersiz kalması.
 Almanya, İtalya ve Japonya’nın yayılmacı politika izlemeleri.

 Savaştaki Bloklar

Mihver Devletler Müttefik Devletler


Almanya İngiltere
İtalya Fransa
Japonya SSCB
ABD

 Savaşın Başlaması ve Gelişimi

Savaşın başladığına dair gazete haberi (2 Eylül 1939)


Almanya’nın Polonya topraklarına girmesiyle birlikte II. Dünya Savaşı başlamıştır. Türkiye coğrafi konumu
nedeniyle hem Müttefik hem de Mihver Devletler tarafından kendi yanlarında savaşa sokulmak istendi ancak
Türkiye bağımsız kalma politikasından ödün vermedi.

Toplama kampındaki Yahudiler


Savaşın başında başarılı olan Mihver Devletler, 1943 yılından itibaren başarısız olmaya başladı.
1944’ün sonlarına gelindiğinde İtalya savaştan çekilmiş. Müttefiklerin savaşı kazanacağı belli olmuştu. Aynı yıl
içerisinde Türkiye Müttefiklerle ilişkilerini canlandırmaya çalıştı. Almanya’ya yaptığı ihracatı durdurdu ve Alman
gemilerinin Boğazlar’dan geçişini yasakladı. Türkiye San Francisco Konferansı’na katılmak ve Birleşmiş Milletler
Teşkilatı’nın kurucu üyeleri arasında yer alabilmek için 23 Şubat 1945’te Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti.
Bu ilan sadece kağıt üzerinde sembolik bir hareketti.
ABD’nin 6 ve 9 Ağustos 1945’te Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atması ile savaşın
seyri değişmiş, Müttefik Devletler savaşı kazanmıştır.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 90


Hiroşima’ya atılan bomba: “Küçük Oğlan”

İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin Tutumu


Türkiye, İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya devletlerine karşı koşulları Atatürk tarafından belirlenen dost bir
politika izliyordu. Türkiye bu savaşta, toprak bütünlüğünü korumayı ve tarafsız kalmayı amaç edinmişti.
Bu politikaya rağmen, müttefik ve mihver devletleri, Türkiye’yi kendi saflarına çekmek için her türlü yolu
denediler. İlk olarak Almanya, Türkiye’yi kendi yanına çekmek istedi. Fakat Türkiye bu öneriyi kabul etmedi.
Daha sonra iki ülke arasında bir saldırmazlık antlaşması imzalandı.

Türkiye’nin savaştaki tutumunu belirlemek amacıyla, İngiltere Başbakanı W. Churchill (Çörçil) ile Türkiye
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Adana Konferansı’nda bir araya geldiler (30-31 Ocak 1943).
Bu konferansta, Türkiye’den Almanya’ya karşı müttefiklerin yanında yer almasını istediler. Fakat Türkiye
savaşın bu aşamasında tarafsız kalmayı uygun buldu.

1943 yılında yapılan ve dış işleri bakanlarının katıldığı I. Kahire Konferansı’ndan sonra 4- 6 Aralık 1943 yılında
ABD Başkanı Roosvelt (Ruzvelt), İngiltere Başbakanı Churchill ile Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü
arasında II. Kahire Konferansı yapıldı.
Bu konferans sonrasında da Türkiye savaşta yer almamayı tercih etti. Atatürk’ün dış politikada belirlediği ilkeler
doğrultusunda Türkiye, bu savaşta denge politikası takip ederek savaş dışı kalmayı tercih etti.
4- 11 Şubat 1945 tarihlerinde yapılan Yalta Konferansı’ndan sonra İngiltere, dünya barışının sağlanacağı San
Francisco Konferansı’na katılabilmesi için Türkiye’nin savaşa girmesi gerektiğini bildirdi. Türkiye de 23 Şubat
1945’te, Almanya ve Japonya’ya savaş ilan ettiğini bildirdi. Fakat bu savaş ilanı formaliteden ibaretti. Çünkü
Türkiye, Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması çalışmalarında yer almak ve savaş sonrası siyasi yalnızlık
içine düşmemek için bu savaş ilanına karar vermişti. Böylece Türkiye, San Francisco Konferansı’na katılarak
Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden biri oldu (24 Ekim 1945).
 II. Dünya Savaşı’nın Sonuçları
 Savaş süresince yaklaşık 60 milyon insan hayatını kaybetti.
 Savaşı demokrasi ile yönetilen Müttefik Devletleri’n kazanması dünyada demokrasinin gelişimini
hızlandırdı.
 Uluslararası barışı ve güvenliği korumak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu.
 Dünya siyaseti ABD ve SSCB önderliğinde iki ayrı gruba ayrıldı. Soğuk Savaş Dönemi başladı.
 Almanya, Doğu ve Batı Almanya olarak ikiye ayrıldı.
 Atom bombasının kullanılması ile nükleer silahların yıkıcı etkisi ilk kez ortaya çıktı.
 Almanya, İtalya ve Japonya’da totaliter rejimler yıkıldı yerlerine demokratik yönetimler almaya başladı.

 İkinci Dünya Savaşı’nın Türkiye’ye Etkileri


 İstanbul başta olmak üzere belli yerlerde gece 23.00’ten sonra sokağa çıkma yasağı uygulandı.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 91


 Birçok şehirde gece saldırılarına karşı karartma uygulandı.
 Bir milyona yakın erkek, savaşa girme ihtimaline karşı askere alındı.
 Savaş nedeniyle haksız kazanç elde edenlerden Varlık Vergisi alındı.
 İnsan sağlığını korumak adına tifo, kolera gibi hastalıkları önlemek için tedbirler alındı.
 Basın yasasında değişiklikler yapılarak milli duyguları incitecek radyo yayınları yasaklandı.
 İstanbul’da özel otomobillerle trafiğe çıkmak yasaklandı.
 Boğazların güvenliğini sağlamak için Boğazlara yakın olan çevre illerde sıkıyönetim ilan edildi.
 Gazetelerin sayfa sayıları sınırlandırıldı.
 Milli Korunma Kanunu çıkarıldı. Ekmek yapımında sadece buğday kullanılacak ayrıca pasta ve benzeri unlu
gıdaların yapımı da yasaklandı.
 Ekmek karne ile dağıtıldı.
 Varlık Vergisi’ni ödemeyenler Erzurum Aşkale İstasyonu’na çalışma kamplarına gönderildi.
Nüfusun dinamik ve üretici kısmını oluşturan erkek nüfusun askere alınması tarım ve sanayide iş gücü kaybı
anlamına geliyordu.
Bu durum, tarım sanayi üretimini olumsuz etkiledi. Ayrıca, erkek nüfusun büyük oranda silah altında olması,
evlilik ve doğum oranlarını azalttı; nüfus artış hızı düştü.

Bütçe Giderleri İçinde Savunma Harcamaları


Yıllar Oran (%)
1938 30.31
1939 43.32
1940 53.24
1941 55.44
1942 54.42
1943 52.52
1944 51.12
1945 40.88
1946 35.35
(Yeşil, 2001:31)

Dış Ticaret Hacmi (Milyon TL)


Yıl İHARACAT İTHALAT
1938 144,9 149,8
1939 127,3 118,2
1940 111,4 68,9
1941 123,8 74,8

Buğday üretimi 1939’da 4,2 milyon ton iken 1945’te 2,2 milyon tona düşmüştür.
(Yeşil, 2001:31)

Altın Fiyatları Değişim Tablosu


1938 1.077
1942 2.341
1945 3.784

Bütçeden Milli Savunmaya Ayrılan Ödenek


1938 30,31
1941 55,44
1945 40,88

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 92


Çeşitli Tüketim Malları Fiyat Değişim Tablosu
Ürün Adı 1938 1942
Buğday 4,62 13,5
Pirinç 20 40
Sade yağ 55,5 95
Urfa yağı 104 165
Et (canlı) 18,6 31
Pamuk 42 70
Çimento 1.920 2.070

 Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş


II. Dünya Savaşı sonrasında bütün dünyada demokratik yönetimlerin önemi ve gereği daha iyi anlaşılmıştı.
Türkiye’nin de temel hak ve özgürlükler konusunda ilerleme sağlaması ve çok partili siyasal hayatı benimsemesi
gerekiyordu.

 Türkiye’de Çok Partili Siyasi Hayata Geçişi Hızlandıran Gelişmeler


 İkinci Dünya Savaşı’nı demokrasi ile yönetilen ülkelerin kazanması.
 Türkiye’nin Birleşmiş Milletlere üye olması.
 Tek parti yönetimine yönelik hoşnutsuzluğun artması.
 Basında çok partili hayata geçiş yanlısı haberlerin çoğalması.
 Savaş koşulları nedeniyle savunma harcamalarındaki artış, bazı temel ihtiyaç mallarının yokluğu ve hayat
pahalılığı, özellikle dar gelirli vatandaşları olumsuz etkilemesi.
 Milli Kalkınma Partisi (1945)

Nuri Demirağ- Milli Kalkınma Partisi kurucusu Nuri Demirağ Milli Kalkınma Partisi Kurucusu ve uçak fabrikası (1945)

Nuri Demirağ öncülüğünde çok partili hayata geçiş döneminin ilk siyasal partisi olan “Milli Kalkınma Partisi” 18
Temmuz 1945’te kurulmuştur. Böylece Cumhuriyet tarihinde yeni bir muhalefet partisi kurulmuş oldu.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 93


 Demokrat Parti (1946)

Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve


Refik Koraltan isimli milletvekilleri daha fazla
demokrasi talep eden ve tarihimize Dörtlü Takrir
olarak geçen bir önerge verdi. Aynı milletvekilleri
daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılarak
7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdu. 1946’da
Demokrat Parti’den başka on üç parti daha
kurulmuştur.
1946’da yapılan Cumhuriyet tarihinin ilk çok partili,
açık oy gizli sayımlı, seçimini Cumhuriyet Halk
Partisi kazandı. Bu seçim tarihe “Şaibeli Seçim”
olarak geçmiştir.
1950’de yapılan genel seçimleri ise Demokrat Parti
kazanmıştır. TBMM’de farklı düşüncelerin temsil
edilmesi sağlandı. Böylece demokrasinin en önemli
unsurlarından biri olan çok partili hayat sağlıklı bir
şekilde işlemeye başladı.

1954 ve 1957 seçimlerini de kazanan Demokrat


Parti, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesine kadar
kesintisiz 10 yıl boyunca ülkeyi yönetti.

Demokrat Parti kurucuları

Uyarı: Demokrat Parti kurucuları CAFeR olarak kodlanabilir.

Mehmet ÇELİK- Sosyal Bilgiler Öğretmeni- Sayfa 94

You might also like