You are on page 1of 6

Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz

Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy 17.10.20

Cumartesi
Mısır – Ayanlar
* Napolyon’un Mısır’a yürüyüşü: Mısır Seferi, 1798-1801 yılları arasında Fransa'nın Mısır ve doğu
ticaret yolları üzerinde üstünlük elde etme amacıyla sürdürdüğü askeri sefer. Fransa'nın geri
çekilmesiyle Mısır, Osmanlılara bırakıldı.

* Kavalalı Mehmet Ali Paşa Reformları

-Ekonomik reformlar

-Askeri reformlar

Reformların amacı: Ayanlığı kurumsallaştırmak ve kalıcı hale getirmek, saltanatlaştırmak.

Mısır’ın avantajı: pamuk ihracatı.

Osmanlı’nın “kefere”ye değil, M. Ali Paşa’ya yenilmesi, Osmanlı için travmatiktir.

M. Ali Paşa’nın Sudan’ı işgali.

M. Ali Paşa, Osmanlı’ya yönetimin hanedanına geçmesini, saltanatla iktidarının devredilmesini kabul
ettirmek istiyor.

1839 Nizip – Mahmut Paşa

1841 Londra Antlaşması

M. Ali Paşa Suriye’den ve işgal ettiği çoğu Osmanlı toprağından çekiliyor ve ordusunu sınırlandırıyor,
karşılığında, (1952’ye kadar) Kavalalı’nın sülalesi Mısır’ı yönetiyor.

1838 Balta Limanı Antlaşması

İngiltere’nin Mısır meselesinde Kavalalı’nın ilerleyişine karşı Osmanlı’ya yaptığı yardımlar sebebiyle
Osmanlı, İngiltere’ye imtiyazlar tanıyor.

Ekonomik reformlar:

Süveyş Kanalı (1850ler)

Ekonomik-stratejik dengeleri etkiliyor.

Boğazların stratejik önemini bile bir miktar düşürüyor.

Hıdiv İsmail.

1870’ler Mısır’ın İflası

1879 Arabi Paşa İsyanı: İlk defa Mısır’ın yerlilerinden bir grubun Avrupa’nın Mısır üzerindeki mali
siyasetine karşı örgütlenmesi.
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy 17.10.20

Cumartesi
Mısır’ın İngiltere tarafından işgali

Suriye- Ayanlar Dönemi


Suriye vilayeti

19.yy.da milliyetçilik, Avrupa’nın stratejik mücadelesi ve ekonomik emperyalizm, özellikle de


Avrupalıların Ortadoğu topraklarını fiili olarak, iktisadi olarak işgale başlamaları, mali koloniler
kurmaya başlamaları ve yerli Hristiyanlar’ı aracı olarak kullanmaları ve Müslüman unsurlarda bir
tepkiye yol açmaları (Suriye’de de belirgin- Avrupa etkisiyle Hristiyan unsurların zenginleşmesi ve
eğitim sağlık, ticarette öne çıkmaları) , misyoner örgütlerinin etkinleşmesi, Tanzimat ve Islahat’ın
getirdiği devlet nazarında ve sosyal hayatta eşitlik; gerilime sebep oluyor. Özellikle Avrupalıların
müdahalesi ve Osmanlı azınlık Hristiyanları adına özerklik talep etmeleri kanlı çatışmalara sebep
olmuştur. Anadolu ve Arap vilayetlerinde de (Suriye – Marunî ve Dürziler arasında başlayan
çatışmalar, konsolosluk saldırılarına kadar ilerlemiştir. Şam sokaklarında Müslüman-Hıristiyan
çatışmaları kanlı sahnelere sebep olmuştur. Hatta, Osmanlı, Avrupa’nın tepkisini azaltabilmek için
Müslümanları cezalandırmıştır ancak yine de sonuçta Avrupalıların dediği olmuştur ve Lübnan’da
otonom bir mutasarrıflık kurulur, yöneticisi de bir Osmanlı Hristiyanı olmuştur.) aynı durum
gözlenmiştir.

Etnik ve dini çatışmalar:

Milliyetçilik

Avrupa’nın bölgedeki stratejik müdahaleleri

Ekonomik emperyalizm

Tüccar kolonileri: Yerli Hristiyanlar’ı hedef alır, Müslümanların Hristiyan unsurların yükselişine karşı
tepkisine yol açmıştır

Etnik – dini ayrımın belirginleşmesindeki üç temel faktör:

1) Avrupa etkinliği – ekonomi


2) Misyonerlik faaliyetleri
3) Tanzimat Fermanı ve Islahat’ın getirdiği “eşitlik” mefhumu

Suriye’de ayrım: Marunî Hristiyanlar – Dürzî Hristiyanlar

Hristiyanlar – Müslümanlar

(Tanzimat dönemi) Fuat Paşa, Avrupa’nın tepkisini çekmemek, engellemek için Müslümanları
cezalandırır.
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy 17.10.20

Cumartesi
Lübnan’da mutasarrıflık (özerk yönetim) kurulur.

Bugünün Suriye’sinin problemlerinin çekirdeğini, 19. yy bölge sorunları oluşturmaktadır.

19.yy.da Rusya’nın bölgeye ciddi bir ilgisi vardır. Ancak bölge Fransız kolonisidir.

Belli unsurların, modern Suriye tarihini etkileyecek biçimde öne çıkarılması, Sünnilerin yerine diğer
Müslüman – Hristiyan unsurların öne çıkarılması da Mehmet Ali Paşa ve Fransız yönetiminde oldukça
belirgindir.

IRAK – Ayanlar İdaresi ( Musul ve Bağdat Vilayeti)


1831 Bağdat -1834 Musul’da Osmanlı merkezi idaresi kuruluyor.

Celili – Osmanlı merkezi idaresi arasında, merkez mağlup edildi.

Ayanlıkların kaldırılması, her bölgede farklı etkilere yol açıyor. Kürt bölgesindeki emirlikler, 1850’de
merkeze bağlandı.

Emirlikler kaldırılınca, bölgede hakemlik yapan unsur da kalmadı.

Tarikat şeyhleri Kürt bölgelerinde bu boşluğu dolduruyor: Siyasi, ekonomik roller üstleniyorlar.

Kadirilik, Nakşilik (Kürt bölgesinde yükselir, özellikle Halidi Nakşilik).

1820lerde Şeyh Halid, Halidi Nakşiliği kuruyor.

Tanzimat Reformları Dönemi

Reformlar 1840’ta Bağdat’ta, 1848’de Musul’da başlıyor.

6. Ordu –Irak Ordusu, bu amaçlarla kuruluyor.

Reform dönemi Irak’ın sorunu: “Tek vilayet mi, üç ayrı vilayet mi?”- Dönem dönem farklı biçimlerde
yönetilmiştir.

“Irak” sonradan üretilmiş, yapay bir kavram mıdır? – Modern Dönem Osmanlı belgelerinde geçen
“Kıta-i Irak” (Musul, Bağdat, Basra için kullanılır) kavramı, Irak’ın sonradan oluşturulmuş bir bölge
olduğunu yalanlıyor. Irak suni bir kavram değildir.

Tanzimat Döneminde de II. Abdülhamid döneminde de Osmanlı yöneticilerinin en büyük amacı,


Irak’ta bir tarım devrimi gerçekleştirmektir. Irak’ın “ikinci Mısır” olma potansiyeli konuşuluyor.

Tarımsal iyileştirmeler yapılıyor.

Toprakta tarımsal zenginlik vardı ancak Moğol istilasında sulama kanalları tahrip edildi, üstüne
aşiretleşme de tarımda verimi düşürmüştü.
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy 17.10.20

Cumartesi
Osmanlı’nın tarım devrimi planı:

Aşiretlerin iskânı, göçebe – y.göçebe aşiretleri tarım işçisi haline getirme, bataklıkları kurutma,
barajlar, tarımsal iyileştirmeler: sulama kanalları, toprağı etkin kullanma yöntemleri etkinleştiriliyor.

Bu düzenlemelerde engel: aşiret yapısı. Düzenli hayata geçirilse de aşiret düzeni kırılamamıştır. Bu
yapı, askere alımları, vergileri ve nüfus sayımını olumsuz etkiliyor.

Aşiret yapısına karşı düzenlemeler isyanlara sebep olmuştur, ayrıca aşiretlerin aşırı silahlanması,
Irak’ın Osmanlı’ya karşı elini zayıflatmıştır.

Modern Irak tarihinde Mithat Paşa’nın yeri önemlidir. Tarımsal kalkınmayı yönetmek için Osmanlı,
Mithat Paşa’yı göndermiştir.

1856 Toprak Kanunnamesi, 1864 Vilayet Nizamnamesi – toprak, ulaşım, etkileşim alanında da
hamleler yapılır. O dönem Mithat Paşa’nın ekibinde Ahmet Mithat ve Osman Hamdi Bey de yer
almıştır. Osman Hamdi Bey’in mektupları o dönemin anekdotları için okunabilir.

Şiilik meselesi, Irak’ı ve bölgeyi anlamak açısından önemli. 1880lerden sonra II. Abdülhamid
döneminde önemi belirginleşmiştir.

1) Şii kutsal mekânları Irak’tadır – imam mezarları, hac yerleri (atabat: Necef, Samara, Kerbela,
Kazımeyn). Şii ulema burada yetişiyor. 18.yy.da atabat güçleniyor ve burası, Şiiliğin önemli
merkezlerinden biri haline geliyor.

Irak’ta aşiretler arasında Şiilik yaygındır ( Osmanlı tarafından yerleşik hayata geçirilen aşiretler olduğu
iddia edilir.). Şiilikte zekât ulemaya verilir.

Şiiliğin büyümesi, Osmanlı için tehdit oluşturmaktadır. Hilafetin bu kadar vurgulandığı bir dönemde,
bir çatışma durumunda, Osmanlı’ya karşı İran’ın yanında yer alacaklarından endişe ediliyor.

Abdülhamit, Şiiliği geriletme politikaları uygulamıştır.

Sünniliği yaymak için bölgeye Sünni hocalar gönderilmiştir, İstanbul’da Fatih Medresesi’nde Irak’tan
getirilen talebeler, Sünni geleneğe göre yetiştirilmiştir.

Abdülhamid’in İttihad-ı İslam projesinin üçüncü ayağı, Sünni-Şii barışının sağlanmasıdır.

Abdullah Cevdet Paşa

Batı Emperyalizmi karşısında, Sünni - Şii barışı taraftar toplamıştır. Cemalettin Afgani önderliğinde
Sünni-Şii ulema arasında diyalog başlatılmıştır. Sünni lideri II. Abdülhamid ve atabat müctehidleri
arasında geçiyor. Ancak bu diyalog, 5 yıl dolmadan sona ermiştir.

O dönem Osmanlı’da Ermeni isyanları yoğunluktadır ve Ermeni isyancılar da İran sınırını


kullanmaktadır. Iran şahı, Sünniliği kendine tehdit olarak görüyor ve Osmanlı’ya karşı Ermeni kozunu
kullanıyor.
Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy 17.10.20

Cumartesi

Iran -19.yy.
Kaçar Hanedanı

“Türkiye İran olabilir mi?” tartışması – Türkiye Finlandiya olabilir, ama İran olamaz, modernleşme
hikâyesi taban tabana zıttır. – G. Çetinsaya 

İran’da ordu hiçbir dönemde Türkiye’deki konumunda olmamıştır. Bunun yerine, İran’da ulema
vesayeti ve aşiretler etkin olmuştur. Petrol zenginliği dönemine kadar İran’ın güçlü bir ordusu yoktur.

Aynı zamanda İran’da devlet de güçsüz bir kurum. – Şiiliğin doğasında devlet “nameşru”dur, meşru
otorite Irak’ta atabatta oturan müctehidlerdedir ve giderek İran politikasında da etkin olmaya
başlamışlardır. ( 12 imamın gaybubetinde, ulema temsilen görev alır.)

Sünni doktrine göre, devlet olmadan din yaşayamaz. Bizde, en diktatör devlet, anarşiye tercih edilir.
Iran tarihinde bir Osmanlı modeli (Tanzimat) vardır ancak yapısal farklılıklar nedeniyle uygulamalar
kalıcı olmamıştır.

İngiltere – Rusya arasında İran üzerinde hâkimiyet mücadelesi yaşanmıştır. (Fiilen de 1907’de
aralarında paylaşıyorlar.)

1891 Tütün Krizi –Tömbeki

Yurtdışından alınan borçların ödenemediği bir dönemde Şah, Tütün tekelini bir yabancı işadamına
veriyor. Ve yerli çiftçiler de Şahı, müctehidlere şikâyet ediyorlar.

Dönemin önemli müctehidi Şirazi’nin “Tütün haramdır.” fetvası. – Bizdekinden çok daha katı bir
tutum var. İran’da tütün tüketilmesi yasaklanıyor. Bunun üzerine tütün tekelinin sahibi iflas ediyor.

Hamit Algar’ın kitabı okunabilir.

Ayetullah Humeyni’nin açıklaması: Siyasetin nameşruluğunun kalkması, ayetullahın imamın vasisi


olarak siyasi iktidarı elinde bulundurmasıdır. Bir müctehid hakem rolü oynamalıdır. Merci-i taklit
uygulaması yapılıyor. Seküler siyaset bu şekilde meşrulaştırılıyor. Bu dönem müctehidlerinin önemli
bir kısmında Panislamist ve meşrutiyetçi bir damar gelişiyor.

Osmanlı’dan önce, 1906’dan itibaren meşrutiyet ve anayasa dönemi var.


Ortadoğu Vakfı TEP 2020-21 / Güz
Düzenleyen: Zeynep Saliha Aksoy 17.10.20

Cumartesi
1907, Rusya ve İngiltere, Almanlara karşı birleşiyor: Basra Körfezi, Tibet, Afganistan ve İran’ı
paylaşıyorlar.

İran’ın paylaşımı – Rus yardımıyla; Şah, meclisi bombalıyor ve meşrutiyet kalkıyor.

I. ve II. Dünya Savaşları’nda İran, İngiltere ve Rusya tarafından işgal ediliyor.

Soru: İran’daki büyük müctehidler yerli kalabilmişler midir?

İranlı müctehidlerde genelde anti-emperyalist bir damar var ve Batı karşıtı tavır alıyorlar, ancak, Batı
yanlısı açıklamalar yapan bir kesim de var.

Kitap: D. Fromkin, Barışa Son Veren Barış

You might also like