You are on page 1of 9

Siyonizm

1. Siyonizmin Tanımı

Filistin'de bir yahudi devleti kurma amacıyla ortaya çıkan siyasi hareket ya da
Arz-ı Mevud yani Filistin dışındaki bütün Yahudiler’i yine orada toplamak ve
sonra da Süleyman Mabedi’ni Siyon Dağı üzerinde yeniden inşa etmek idealidir
şeklinde de tarif edilebilir.

Siyon, Ahd-i Atik'te Kral Davud tarafı dan fethedilip krallığın merkezi yapılan
Kudüs şehri için kullanılmış bir isimdir (ll. Samuel, 5/7). Zamanla kapsamı bütün
İsrail topraklarını ifade edecek şekilde genişl miştir. Siyon kelimesine dayanan
siyonizm ise yahudi halkının "tarihi yurtlarına dönüşü" manasında Filistin'de
yahudi devleti kurmayı hedefleyen siyasi hareketi belirtir.

Siyonist hareket, antisemitizmle olan tepkisel ilişkisine ve milliyetçi söylemlerle


belli açılardan benzerlik taşımasına rağmen, üzerinde yaşadıkları topraklarda
bağımsızlık elde etme mücadelesi veren diğer milliyetçi hareketlerden farklı
olarak, çoğunluk itibariyle kendini millet olarak tanımlamayan ve toprağı
olmayan bir topluluğu yani Yahudileri diplomatik, askerî vs. yollarla elde
edilecek Filistin topraklarına taşımayı ve burada tekrar bir millet hâline
getirmeyi amaçlamıştır.

Başlangıçta seküler bir hareket olarak ortaya çıkan Yahudi Siyonizmi, hem
modern Batılı kavramlar olan milliyetçi ve sömürgeci söylemlerle sıkı bağlantısı
hem de doğrudan Yahudi kutsal metinleriyle ilişkisi açısından, başından itibaren
pragmatik bir yapı olmuştur. Siyonizm 19. Yüzyılın sonlarında ve 20. Yüzyılda
insanlığı olumsuz anlamda etkilemiştir. Öldürmeyi mazur gören bir zihniyet
oluşmuştur. Osmanlının yıkılması, Ortadoğu`nun şu an ki parçalı duruma
düşürülmesi , darbelerin ve savaşların büyük bölümü bu ideolojinin
radikalleşmesinin ürünü olduğu bir gerçektir.

2. Siyonizmin Doğuşu

İkinci Mabedin yıkılmasından sonra dünyanın farklı yerlerine göç eden


Yahudiler 19.yüzyılın sonlarına kadar dağınık ve siyasi birlik olmaksızın sessiz

1


bir yaşantı sürdürdüler. Bu süreç içerisinde özellikle Doğu Avrupa’da bulunan
Aşkenaz Yahudi toplulukları çeşitli mağduriyet ve ayrımcılığa maruz kaldılar.

Tarih boyunca dünyanın farklı toplumlarıyla ve dinleriyle birlikte yaşayan


Yahudiler, Avrupa’da Hristiyanlar tarafından dışlanmış, gettolarda yaşamaya
mahkum edilmiş, yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerin müsebbibi olarak hedef
gösterilmiştir. Modern döneme kadar hemen hemen hiçbir Avrupa ülkesinde
Hristiyanlar gibi eşit haklara ve direkt politik güce sahip olamayan Yahudiler,
“Hz. İsa’nın Katilleri” olarak da nitelenmişlerdir. 19. Yüzyıla gelindiğinde
modernizmin etkisiyle, seküler düşünce ve ideolojiler egemenliğiyle, Yahudilerin
üzerindeki hukuki sınırlamalar da kaldırılmaya başlanmıştı.Yahudilerin
devletinin olması gerektiğine ilişkin ilk düşünce ise Boşnak bir Haham olan
Yehuda Alkalay tarafından 1843’te ileri sürülmüştür. Siyonizm, her ne kadar
başta Kudüs ve çevresinde bir Yahudi devleti kurulmasını öngörmüşse de,
Rusya, Fransa, Almanya, Avusturya ve Avrupa’nın daha birçok yerinde 18.
yüzyıl sonlarında şiddetlenen Yahudi düşmanlığı neticesinde, Yahudiler uygun
bir toprak parçasında bir devlet kurmayı hedeflemişlerdir. Ancak, Yahudi
milliyetçilerin girişimleriyle devletin Kudüs ve çevresinden başka bir yerde ihdas
edilmesi yaklaşımı kabul görmemiştir.

Doğu Avrupa'da ve özellikle Çarlık Rusyası'ndaki yahudiler için gerek devlet


temelli baskılar gerekse hristiyan toplum temelli çatışmalar artış gösterdi; bu
sebeple bölgedeki yahudilerde tarihteki ilk kalıcı göç düşüncesi ve
teşkilatlanması filizlendi.* Bu bağlamda Pinsker’in kurmuş olduğu Hibbat Zion
(Siyon Severler) adlı grup, artan Rus baskısı karşısında yahudilerin Filistin'e
göç edip yerleşmesi fikrini seslendirmekle kalmayıp siyonizmin doğuşundan
önce Filistin'e ilk önemli yahudi göçünü gerçekleştirerek dalgalar halinde devam
edecek olan sistemli göç (Aliyah) için örnek oluşturdu.*

Siyon Hareketinin fikir babası ve kurucusu Theodor Herzl’dir. İlk defa Siyonizm
terimini kullanan kişi ise Nathan Birnbaum’dur.

Herzl’i bu düşünce ve aksiyona iten olay Dreyfuss Davasıdır. Dreyfus


davalarına gazeteci kimliği ile katılan Herzl, Yahudilerin çeşitli haksızlıklara
uğradığını savunmuş ve yazmış olduğu ‘Der Judenstaat’ kitabı ile özerk bir
Yahudi devletinin kurulması gerektiğini belirtmiştir.

1897 yılında Basel’de Dünya Siyonist Teşkilatı (World Zionist Organization)


kuruldu ve Kenan topraklarında kalıcı bir yurt oluşturulması hedefi konuldu.

2
3. Filistin’e Göç Hareketleri

1880'lerden ll. Dünya Savaşı sonuna kadar süren beş ayrı göç dalgasından
bahsedilebilir. Buna göre 1882- 1903 yılları arasında ağırlıklı olarak Rusya,
Romanya ve Galiçya'dan 20-30.000 kişi, 1904-1914 arasında çoğunlukla
Rusya'dan 35-40.000 kişi, 1919-1923 arasında Rusya, Polonya ve
Romanya'dan araları da İsrail'in gelecekteki siyasi önderlerinin de bulunduğu
35.000 kişi. 1924-1931 arasında özellikle Polonya'dan 88.000 kişi, 1932-1938
arasında Nazizm'in yükselişi le bilhassa Orta Avrupa'dan 215.000 kişi göç etti.*

Yahudi Milli Fonu bu süreç içerisinde kolonilere nakit akışını sağladı. Artık ciddi
bir finansal gücü olan yahudi yerleşimciler dini maksatlı yerleşimleri ulusal ve
siyasi bir amaç güden yapıya çevirmeye başladılar.

Göç döneminde aşılması gereken bazı sorunlar da vardı, bunlar; Yahudi


teolojisinde Eretz İsrael (vadedilmiş topraklar) ile ilgili çok yönlü dinsel
hükümlerin var olması ve Filistin’in boş bir toprak olmaması gibi problemlerdi.

4. Osmanlı Devletinin Rolü

Göç dalgasının başladığı yıllarda Filistin toprakları Osmanlı’nın hükümranlığı


altındaydı. Bu durum siyonistleri Osmanlı ile diplomatik pazarlığa itti. Filistinin
belirili bir ücret karşılığında satın alınması ve Osmanlı’nın borçlarının
üstlenilmesi gibi teklifler 2.Abdülhamid tarafından karşılık bulmadı. Siyonistler
bu iki teklifle Herzl önderliğinde iki defa ll.Abdülhamid nezdinde girişimde
bulundular. Fakat sultanın politikası, zulümden kaçan yahudilere Filistin
dışındaki Osmanlı topraklarında yerleşme izni vermekle birlikte Filistin'de
yahudi yurdu tasarısına (yahudilerin toprak satın almasını yasaklama, hac
maksadıyla Kudüs'ü ziyaret edeceklere "kırmızı tezkere" ismiyle geçici izin
verme gibi uygulamalarla) geçit vermedi. Filistin'de yahudilerin iskanı için
toprak al mına yönelik benzer bir teklif İngiliz kolonileştirme projesine dayalı
olarak İngiliz ristiyan diplomatı Laurence Oliphant tarafından 1879'da sultana
sunuldu ve yine reddedildi. Abdülhamid sonrası dönemde ise İttihad ve Terakki,
yahudi yerleşimcilere daha müsamahakar bir tavır sergilese de ayaklanma ve
ayrılma endişeleri ile bu süreç yeniden kısıtlandı ve tedbirler yeniden
sıkılaştırıldı.

3
ı­



5. Hristiyan Siyonizmi

Filistin topraklarının İngiliz sömürgesi haline gelmesi ile birlikte siyonistler


çalışmalarını İngiltere ve Abd siyasetine yönelik sürdürdüler. Balfour
deklarasyonuna kadar varan süreç içerisinde İngiltere’nin rolü belirleyici
olmuştur. Protestan kültüründe yahudilerin kutsal topraklara geri dönüşünü
tasvip eden, uzun geçmişe sahip bir ideolojik anlayış yatmaktaydı. Bu hristiyan
siyonizmi, Filistin'de yahudi yerleşimlerinin oluşumu doğru tusunda İngiliz
emperyal elitince sağlanan kalkan için esaslı bir dayanak teşkil etti. Bu şekilde
Siyonizm, varlığını ve devamını, bugün de geçerli olduğu üzere, büyük ölçüde
Anglo-Sakson kökenli emperyalist-kolonyalist güce ve Hristiyan Siyonizmi’nin
desteğine borçludur.

Siyonistlerin kurdukları devlete “İsrail” adını vermeleri de bu anlamda bilinçli bir


tercihtir. Bu adlandırma bir yandan Kitab-ı Mukaddes merkezli teoloji ya da
ideolojiyle hareket eden dindar Hıristiyan Siyonist kitleye hitap ederken, diğer
yandan da Diyaspora’yla özdeşleştirdikleri geleneksel Yahudiliği reddeden,
bunun yerine doğrudan ve seçkici biçimde Yahudi kutsal metinlerindeki
İsrailoğullarına ait tarihî-etnik referansları dikkate alan seküler Yahudi Siyonist
kitlenin duruşunu yansıtmaktadır.

Siyonizm, bir yandan Hıristiyan Avrupa kaynaklı modern antisemitizme karşıt bir
hareket olarak ortaya çıkarken diğer yan- dan İngiltere ve ABD’deki Siyonist
Hıristiyan- ların desteğini alması bakımından, karmaşık bir Yahudi-Hıristiyan
ilişkisine işaret etmekte- dir. Geçmişte ve günümüzde Siyonist ajandayı ve İsrail
devletini destekleyen Hıristiyanların farklı sebeplerle (dinî, siyasi vs.) bu
yönelimi benimsedikleri görülmektedir. Özellikle günü- müzün Siyonist
Hıristiyanlarını motive eden unsurların başında, Avrupa’nın bilinçaltından
atamadığı bir suçluluk duygusunun ifadesi olan Holokost hassasiyeti
gelmektedir.

6. İsrail Devleti

Theodor Herzl bu görüşlerin sonucunda, Yahudiliğin problemlerini kesin ve


sürekli olarak çözmek için aşağıdaki çözüm yollarını teklif etmektedir:

1) Başta Rusya olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinde gerçekleşmeyen fakat


batıda gittikçe daha fazla su yüzeyine çıkan erimeyi reddetmek.

4

2) Yahudi inanç ve kültürünü yayacak bir inanç ocağı yaratmayı değil fakat bir
Yahudi devleti kurmayı hedef görmek. Bu devletin sınırları içinde dünyanın
bütün Yahudilerini bir araya getirmek. Bu noktada Avrupa için “milliyetler yüz
yılı” olan 19. yüzyıl sonunun tipik Avrupa milliyetçiliğinin açık ifadesini görmek
mümkündür. Bu milliyetçilik bütün gücü ile en çok Almanya’da ortaya çıkmıştı.
Buna göre Herzl üzerinde German kültürünün izleri kuvvetle görülmektedir.

3) Bu devlet boş bir arazide kurulmalıdır. O çağda geçerli olan sömürgeciliğin


bu en karakteristik görüşü söz konusu devlet kurulurken yerli halkın hiç göz
önünde bulundurulmayacağını haber vermektedir. Herzl ve kendisinden sonra
siyasi Siyonizm’i yürütenler bütün siyasi görüş ve davranışlarını, sömürgeciliğin
bu çok önemli ilkesi üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Bu ilke daha sonra Siyonist
faaliyetlerin tümünde egemen olacak ve kendisinden doğan İsrail devletinin bir
temel unsuru haline gelecektir.

Manda döneminde Arap nüfusunun üstünlüğüne karşın yahudi yerleşimleri hızlı


bir şekilde yayılıyor ve güçleniyordu. Bunun başlıca sebepleri; manda
yönetiminin desteği ve siyonistlerin sistemli, tutarlı, planlı hareket etmeleriydi.

İlerleyen yıllarda, özellikle 1933'ten itibaren Almanya'da Nazizm'in iktidarı ve


anti-semitizmin yükselişi Filistin'deki gelişmeler bakımından yeni bir dönemeç
oluşturdu. Bu durum, yahudiler lehine bir dünya kamuoyunun oluşmasının yanı
sıra Prag'da toplanan siyonist kongrenin Nazi zulmü karşısında sınırsız göçü
öngören kararı doğrultusunda yasal ve yasa dışı göçün büyük artışını getirdi.

14 Mayıs 1948’de İngiltere'nin Filistin'deki son askerleri çekilirken Tel Aviv'de


toplanan bir grup siyonist önder İsrail adını verdikleri devletlerinin kurulduğunu
dünyaya ilan ettiler. Bu ilan bildirisinde devletin yahudi halkının tabii ve tarihi
haklarına dayanılarak kurulduğu iddiası mevcuttu. Bu tarihi haklar kavramı
siyonist propagandada önemli olup Kitab-ı Mukaddes kaynaklı " vaad edilmiş
topraklar" kavram na dayanmaktadır.

7. Günümüzde Siyonizm

İsrail'in bir devlet olarak ilanı ve doğuşu siyonist hareketin özgün siyasi
hedefinin gerçekleşmesi anlamına gelmekte, bununla beraber bir ideoloji, hatta
kurumsal yapı olarak sona er- mesini ifade etmemektedir. Zira siyonizmin bir
ideoloji olarak varlığını sürdürmesi, bu defa İsrail'e yahudi göçünün deva- mını

5
ı­
destekleme ve yeni devletle dünya yahudileri arasında kültürel bağları ilerIetme
doğrultusunda faaliyet göstermekte yatıyor.

Bu noktada devlet sonrası siyonist anlayış bağlamında İsrailli sözcülerle önde


gelen diyaspora siyonistleri arasında süregelen bir tartışma kayda değerdir.
İsrail'd kiler bütün siyonistlerin yahudi devletine gelip yerleşmesi gerektiğini
öne sürerken dışarıdakiler ise çoğu yahudinin devletin dışında yaşamayı
sürdüreceğini ve siyonizmin amacının artık onların içinde İsrail'e dönük canlı bir
kültürel ve beşeri ilginin devamını sağlamak olduğunu savunmakta. Bu
tartışmalardan da anlaşılacağı gibi siyonizmin ana hedefine yönelik aliyah
İsrail'in kurulmasıyla sona ermiş olmayıp göçün teşviki adeta oy birliğiyle resmi
politika haline geldi; bu bağlamda 1950'de çıkarılan Göç Kanunu ve 1952'de
kabul edilen Vatandaşlık Kanunu , İsrail'e yahudi göçüne sınırsız hak ve bu
yolla göç eden her yahudiye vatanda lık tanıyan muhtevalarıyla "aliyah"nın sür-
dürülmesinde önemli pay sahibi oldu.

Siyonist ideolojide bir yandan tarihi hak iddiası. bir yandan temel bir ilke olarak
Yahudiliği bir dinin ötesinde ulus devlet şekline sokmak ve dünyaya dağılmış
yahudileri bu devletin tabiiyetinde görmek emeli bulunduğundan gerek önceki
gelişim süreci boyunca gerekse devlet kurulurken ve kurulduktan sonra yahudi
halkına hayat sahası açmak üzere devletin belirgin sınırlarını tanımlamaktan
kaçınmak bilinçli bir siyaset olarak yürütüldü . İsrail'in kuruluşundan sonra bile
"aliyah"nın arkasının kesilmemesi bu sebebe dayanmaktadır.

8. Postsiyonizm

Buraya kadar verilen bilgiler ışığında dünden bugüne siyonizmin hala yaşıyor
olduğunu söylemek mümkündür. Zira dönü müş görünen "post" haliyle de olsa
siyonizm temel siyasal öncülü itibariyle ayaktadır. Günümüzde var olan ve
sorunlu bir yapı teşkil eden bir siyonizm türü ise radikal siyonizmdir.

Radikal dinî Siyonizm, Yahudiliğe ait bazı temel kavramların, doğrudan dinî-
Mesihçi ve aynı zamanda modern ve fundamentalist bir tarzda yorumlanmasına
dayanmaktadır. Irkçılığa dönüştürülen seçilmişlik inancının yanı sıra İsrail
toprakları üzerinde dinî, tarihî ve etnik hak iddiası ve bu kapsamda kutsal
toprakların tamamına yerleşme emrinin Yahudi tarihinde hiç olmadığı kadar ön
plana çıkartıl- ması, kendilerinin yorumladığı şekliyle Yahudi

6

ş­
ş­
ahlakının ve hukukunun diğer milletlere ait evrensel ahlakın ve hukukun
üstünde görülmesi, kozmik iyi-kötü savaşı, Mesihî dönemde kutsal topraklarda
elde edilecek dinî-siyasi bağımsızlık ve İsrail’in düşmanlarının yok edilmesi
inancı radikal dinî Siyonizm’in merkezinde yer alan unsurlardır.

9. Siyonizmin Dini Dayanakları

Siyonizmi, Yahudi dininden beslenen teopolitik bir ideoloji olarak tanımlamak


mümkündür.

Yahudi inancına dayalı ırksal sınıflandırmalar ve ayrıcalık iddiasına dair bazı


örnekler:

Yahudiler, Hz. Adem neslinden geldiklerini kabul etmezler. Onlara göre Âdem
ile Havvâ’nın münasebetinden Yahudi olmayan insanlar, şeytanla Havvâ’nın
münasebetinden ise Yahudiler türemiştir

Adem topraktan şeytan ise ateşten yaratılmıştır, ateş toprağa üstündür diyerek
şeytanı üstün tutarlar. Binaenaleyh, insanlığı Yahudiler ve Yahudi olmayanlar
(goyim) olarak ikiye ayırırlar.

Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat`ta şöyle denilmektedir: “ O gün Tanrı Avram`la


antlaşma yaparak ona şöyle dedi: Mısır ırmağından, büyük Fırat ırmağına kadar
uzanan bu toprakları senin soyuna vereceğim. Siz Tanrı`nın oğullarısınız. Sen
kutlu bir kavimsin ve Tanrı, bütün kavimlerden üstün olarak, kendine has bir
kavim olmak üzere, seni seçti. Ve Tanrı`nın sana teslim edeceği yedi kavmi yok
edeceksin., gözün onlara acımayacak.”

Bir Yahudi, Yahudi olmayan birini öldürmekle günahkar olmaz. Yahudi olmayan
birinin ırzına geçmekle de günahkar olmaz. Yahudi’ye, Yahudi olmayanın canı
ve malı mubahtır. Yahudi olmayanın elindeki mal, bir Yahudi’nin gasp edilmiş
malıdır.

Arz-ı mevud adına yürütülen Siyonizm davasında, Filistinlilerin öldürülmesi,


Yahudilerin inançları gereğidir. Kutsal kitaplarının emirlerini yerine getiriyorlar.
Buna bir delil de kendi kitaplarından, “İki nehrin arasını alacaksın, burada
yaşayan kavmi yok edeceksin, acımayacaksın.” “Orada nefes alıp veren hiçbir
canlıyı bırakmayacaksınız.

7
10. Anti Siyonist Hareketler

Belirtilmelidir ki bu senkretik yapı Yahudi toplumunun bir kısmının ideolojiye


muhalefet etmesine ve Siyonizmi güçlü bir şekilde eleştirmesine neden
olmuştur. dindar Yahudiler ideolojinin erken döneminden itibaren anti-Siyonist
organizasyonlar düzenlemiş ve Yahudileri Siyonizm tehlikesine karşı uyarmıştır.
zira antisiyonist dindarlar için Siyonizm, altın buzağı günahından dahi daha
büyük bir günahtı, Tevrat’ın kirletilmesiydi, kişinin Tanrı’ya değil kendisine
inanmasıydı. Kısacası antisiyonist Yahudiler açısından Siyonizm, sahte mesihçi
sapkın bir hareket olup Tanrı’ya isyan etmekten başka bir şey değildir.

Bzı Yahudi aydınlar da Siyonizmin birçok argümanını eleştirerek harekete


muhalif tavır sergilemiştir. onların düşüncesinde Siyonizmin yarattığı ırksal
milliyetçilik Yahudilerle uyuşmayacak bir olgudur ve filistin’e dönüş Yahudi
sorunu için bir çare değildir. Siyonizmin en güçlü eleştirmenlerinden biri Yahudi
düşünür Bernard lazare’dır. Temelde sosyal nedenlerden dolayı bulundukları
yerlerden ayrılmak istemeyen veya ayrılsa da Batı’ya göç etmeyi tercih eden
Yahudilerin sesi olan lazare, filistin’e gitmek istemediklerini, daha geniş bir
dünyada haklarından vazgeçmeden ve bazı şeyleri yitirmeden yaşamak ve
kalmak istediklerini vurgulamıştır

11.Siyonizm’in Efsaneleri

Siyonizmin, Yahudi toplumundaki çoğu insanın Siyonizm hakkındaki bilincini


şekillendiren dört önemli miti bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Topraksız bir halk
için halksız bir toprak” olarak ifade edilmektedir. Bu efsane, ilk olarak
Siyonistler tarafından Filistin'in ele geçirilmeye hazır ıssız bir yer olduğu
kurgusunu teşvik etmek için hararetle geliştirilmiştir. İkinci efsane, İsrail
demokrasisi miti olarak kaydedilmekle birlikte, İsrail devletinin Ortadoğu’daki
tek gerçek demokrasi olduğu iddiasıdır. Ancak, sivil özgürlükler, yargı süreci ve
en temel insan hakları, ırksal ve dini kriterleri karşılamayanlara yönelik kanunen
reddedilmiştir. Üçüncü efsane, İsrail dış politikasının motoru olan güvenliktir.
Siyonistler, kendi devletlerinin dünyadaki en büyük dördüncü askeri güç olması
gerektiğini savunmaktadır. Zira, Siyonizm İsrail’i kendilerine nefret besleyen
Arap toplumlarının tehditlerine karşı kendisini savunmak zorunda bir devlet
olarak yapılandırmıştır. Dördüncü ve son efsane ise, Holokost kurbanlarının
ahlaki mirası olan Siyonizm’dir.

8
Kaynaklar

1. TDV İslam Ansiklopedisi ‘Siyonizm’. M.Lütfullah Karaman

2. Siyonizmin Dini ve Seküler Temelleri. Salime Leyla Gürkan

3. Siyonist Öğretide Vaat Edilmiş Topraklar. Semiha Karahan

4. Siyonizm’in Yahudilik ile Bağlantısı ve Tarihsel Perspektifi. Emre Amir

5. Siyonizm İdeolojisinin Oluşumu ve Milletler Cemiyeti Döneminde Siyonizm


Sorunu. Özge Tunç

6. Siyonizm: Filistin’deki Çatışmaların Kaynağı. Fadi Zatari

7. Siyonizmin Tarihsel Gelişimi. Ayhan Sarıkaya

8. Siyonizm. Mehmet Halil Oryan

9. Osmanlı Meclisinde Siyonizm Tartışmaları. Osman Atasoy

10. Zionism Introduction. Don Milligan

Mücahit Demirci 2024

You might also like