Bir kefen aldık, döndük mezara.” Bir Müslüman olarak kulağımıza okunan ezan ile vefat ettiğimizde okunan sela arasında geçen süreye hayat diyoruz, ömür diyoruz. Bu hayatın en büyük sermayesi ise bizlere sayılı olarak takdir edilmiş nefesimizdir. Aldığımız ve verdiğimiz nefesle birlikte işleyen zaman ise en kıymetli hazinemizdir. Ve insanoğlu! bu zaman diliminin herhangi bir anında hayatını idame ettiren, hesap vermek üzere yaratılan vücut, ruh ve nefis ile donatılan istediğinde meleklerden üstün, istediğinde hayvanlardan daha aşağıda bir konuma sahip olabilen bir canlıdır. İnsanı yaratan, onu yedirip içiren, ona beklemediği yerlerden rızıklar veren ve onu başıboş bırakmayıp çeşitli imtihanlara tabi tutan Yüce Yaratıcının rahmeti her zaman gazabına galip gelmiştir. O, insanları doğru yolu bulabilmeleri için peygamberleriyle, kitaplarıyla desteklemiştir. Bunlara ilaveten nefislerine zulmeden kullarına yaşadıkları dönemler içerisinde her yıl özel, kıymetli, bereketli, mübarek gece ve günlerle fırsatlar sunmuş, onların kurtuluşu için vesileler tesis etmiştir. Bize verilen ömür sermayesinde bu vesilelerden birisi olan rahmet ayı, Kur’an ayı, on bir ayın sultanı Ramazan ayına erişmenin bir kez daha sevincini yaşıyoruz. İçerisinde bin aydan daha kıymetli Kadir gecesinin olması, bizleri doğru yoldan ayırmak için çabalayan şeytanların bağlanması, sahurun bereketi, iftarın rahmeti ve teravihin muhabbeti sevincimize sevinç katıyor. Bu ay aynı zamanda Kur’an ayıdır. Zamanın girdabına kapılıp yolumuzu şaşırdığımızda bize rehberlik eden, bize ne olduğumuzu hatırlatan, bizi aydınlatan, Yaratıcın peygamberinden sonraki en büyük ikramı, Kur’an-ı Kerim bu ayda insanoğlu ile buluşmaya başlamıştır. Ruhun gıdasını, gönüllerin şifasını, Rahman’ın kelamını bu ayda daha çok okuyacağız. Elbette bu Ramazan ayının manevi havasını teneffüs etmek bizleri ziyadesiyle mutlu kılsa da ülkemizin bir bölgesinde şubat ayında yaşamış olduğumuz asrın felaketi deprem gönüllerimizi parçalamıştır. On binlerce kardeşimizin enkaz altında can vermesi, yüzbinlerce kardeşimizin yaralanması, evsiz barksız kalması bizlerde onarılmaz bir yara oluşturmuştur. Müslümanlar olarak gecenin ardından sabahı, karanlığın ardından aydınlığı yaratan Rabbimize sığınmaktan başka bir çaremiz kalmamıştır. Ama merhum Sezai Karakoç’un “Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş var” dediği gibi karanlık gecelere yenilmeyeceğiz. Bu ramazan gönülleri sarma, acıları paylaşma, evsizlere ev, yurtsuzlara yurt olma ayı olacak. Bu ramazan yetimin başının daha çok okşandığı, iftarlar ve sahurların depremzedelerle birlik paylaşıldığı bir ay olacak.