You are on page 1of 40

Parazitolojinin tanımı ve parazitlerin genel özellikleri

Kendisinden doğal olarak daha KUVVETLİ /BÜYÜK,


bitkisel / hayvansal, kökenli bir canlı üzerinde / içinde,
geçici / daimi yaşayarak, ona ZARAR***** veren
diğer bitkisel / hayvansal kökenli canlıya PARAZİT denir.
PARAZİT (Yunanca): para = yanında
sitos = besin

Paraziti taşıyan canlıya KONAK denir.


İki ayrı canlı olan PARAZİT ve KONAK arasındaki ilişkiyi
incelemektedir.
Parazitoloji, parazitlerin morfoloji – fizyoloji –biyoloji – ekoloji –
seroloji – immunoloji –teşhis – tedavisi ile ilgilenmektedir
PARAZİTOLOJİNİN TARİHİ
İlk çağlardan mikroskobun keşfedildiği 17. yüzyıla kadar olan dönemde
bazı uluslar ileri düzeyde uygarlıklar kurmuş olmasına karşın hastalık
yapan parazitlerin, özellikle de protozoon ve helmintlerin iç organlarda
yaşaması, çoğunun gözle görülmeyecek kadar küçük olması nedeniyle
gözden kaçmışlar ve önemleri fazla anlaşılmamıştır. Ayrıca hastalıkların
insanlara, yaptıkları hata ve işledikleri suçlar nedeniyle tanrılar tarafından
verilen cezalar olarak kabul edilmesi nedeniyle, hastalıkların nedenlerinin
araştırılmasını engellemiştir. Diğer önemli bir etken de, parazitlerin
çoğunun ateşe neden olmaması nedeniyle hastalık etkeni olarak kabul
edilmemeleridir. İlk çağlarda insanların ancak gözle görülebilen parazitleri
(makro parazitler) tanıdıkları kabul edilebilir.
Eski önemli uygarlıklardan biri olan Hind’de Veda döneminden (İ.Ö.
1800–1200) kalma tıbbi bir belge olan “Artharea-Veda”da genel
anlamda kurtlar (helmintler) ve parazitik insektalar ve sülüklerden
bahsedilmektedir. 20 kadar parazit isminden bahsedilen bu eserde
bunların dışkı, kan vs.den köken aldıkları kabul edilmektedir. Yapılan
tariflere göre tahminen bunların bazılarının hayal ürünü olmasına
karşın, Ascaris lumricoides, Enterobius vermicularis ve şeritleri
tanıdıkları kabul edilir. Yine Hindililerin bir tıp eseri olan “Susruta
Samhita”da (İS. 500) altısı zehirli, altısı zehirsiz 12 sülükten
bahsedilmiş, sivrisineklerle sıtma arasında ilişki olabileceğini
düşünmüşler ve sıtmanın tedavisinde tahtakurusu yutulmasının iyi
geleceğine inanmışlardır.
Mısır’da beşeri hekimliğe ait olan “Ebers Papirüsü’nde (İÖ. 1550)
Filarya, Taenia, kancalıkurt ve muhtemelen Dracunculus medinensis’i
tanıdıkları, ektoparazitlerden pire, bit ve sivrisinekleri bildikleri ve
sivrisineklerden korunmak için çareler geliştirdikleri sanılmaktadır.
Mumyalar üzerinde yapılan çalışmalarda bunların böbreklerinde
Schistosoma haematobium yumurtasına rastlanmıştır.
Hipokrat (İÖ. 460–380) eserlerinde (Corpus Hipocraticum, Aphorisma)
birçok parazit (keçilerde kist hidatik, yuvarlak kurtlar ve askaritler) ve
hastalıktan (malarya kaşeksisi, quartana sıtması) bahsetmiş ve
tanımlamıştır. Ayrıca hastalıkların sınıflandırılması ve epidemiyolojide
paraziter hastalıkları da saymıştır.
Aristo (İÖ. 384–323) A. lumbricoides, E. vermicularis ve şeritleri
bildiği gibi, domuz sistiserklerinin özellikle boyun ve omuz
kaslarında yaygın olduğunu kaydetmiştir. Bunun yanında, eşek
hariç insan ve diğer hayvanlarda bit bulunduğunu, kanatlı
bitlerinin farklı olduğunu ve domuzlardakinin daha büyük
olduğunu belirtmiş, sirkeleri görmüş, ancak bitlerin terden
oluştuğuna inanmış ve bitlerle sirkeler arasındaki ilişkiyi
anlayamamıştır. Ayrıca, kene ve tahtakurularını tanıdığı gibi
geyiklerin dilindeki Hypoderma diana (Oestridae) larvalarını da
görmüştür.
981–1037 yılları arasında yaşayan ünlü Türk hekimi İbn-i Sina
Ortaçağın en büyük hekimi olup yazdığı “El- Kanun fi-t-Tıbb'”
adlı ansiklopedik eseri 18. yüzyıla kadar Avrupa’daki tıp
okullarında okutulmuştur. Bu kitapta 4 çeşit kurttan (T. saginata,
Oxyure, A. duodenale, cucurbitin ) bahsetmiştir.
Antony van Leeuwenhoek (1632–1723) mikroskobu biyolojide
kullanmaya başlamış ve önemli gelişmeler sağlamıştır. 1674’de
Eimeria ookistleri, 1681’de insan dışkısında Giardia intestinalis,
kurbağa bağırsağında Opalina’lar ilk kez bu bilim adamı
tarafından saptanmıştır.
Marcello Malpighi (1628–1694) Histoloji ile ilgili önemli çalışmaları
yanında Cysticercus cellulosa’nın yapısını incelemiş ve ilk kez skoleks
resmi çizmiştir. Bundan sonra mikroskobun yaygınlaşmasıyla birlikte
yapılan çalışmalar hızlanmıştır.
Swammerdan (1637–1680) özellikle insektaların morfolojileri üzerinde
çalışmış ve vücut bitinin biyolojisini açığa çıkarmış, kurbağalarda
Ascaris nigrovenosa’yı tanımlamıştır.
Ondokuzuncu yüzyılda yaşamış olan Rudolphi (1771–1832) ve
1819’da yayınladığı eserinde 1100 helmint sıralamış, ayrıca Linne’nin
zoologlar için kullandığı sınıflandırmayı Parazitolojide kullanmış ve
helmintleri Nematoda, Nematoidea, Cestoda, Acantocephala ve
Cystica’ya ayırmıştır. Ancak yarım yüzyıl sonra Cystica sınıfının
cestod larvaları olduğu anlaşılmıştır.
Türkiye'de Parazitoloji’nin Gelişimi
Ülkemizde II. Mahmut zamanında (1827 ve sonrası) tıp
öğrenimi modernleşmeye başlamış, 1838’de Mektebi Tıbbiye
Adliyei Şahane ve sonra kurulan Mektebi Tıbbiyei Askerei
Şahane’de İstefanaki, Pavlaki, Macarlı Abdullah, Hüseyin
Remzi, Ali İhsan ve Hulusi Reşit Beyler Zooloji ve Parazitoloji
derslerini okutmuşlardır. Macarlı Miralay Abdullah Beyin
(1800-1874) çeşitli kitapları mevcut olup ülkemizde
Entomolojinin kurucusu olarak kabul edilir.
İstanbul’daki Yüksek Baytar Mektebi kaldırılarak, 1933’te Ankara’da
açılan Yüksek Ziraat Enstitüsü bünyesinde Veteriner Fakültesi ve
buna bağlı olarak çeşitli enstitüler yanında Parazitoloji Enstitüsü
kurulmuştur. Enstitü Direktörlüğüne Nazi kıyımından kaçarak
Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Anton Koegel atanmış ve 1 yıl çalışmış,
sonra Prof. Dr. C. Sprehn 3 yıl süreyle çalışmış, bundan sonra yetişen
Türk araştırmacılar görevi devralmışlardır. 1952 yılında Enstitü,
“Parazitoloji ve Helmintoloji” ile “Protozooloji, Tıbbi Artropodoloji ve
Paraziter Hastalıklarla Savaş” kürsülerine ayrılmıştır.
Parazit; başka bir canlının zararına yaşayabilen canlılar olup, genellikle
organizmayı öldürmezler.
Paraziti barındıran ve onun yaşaması için gerekli eksiklikleri tamamlayan
canlıya konak denir.
Bazı parazitlerin evrimlerini tamamlamak için sadece bir konak yeterlidir.
Bunlara “Tek konaklı (Monoksen) parazitler” denir. Ör:Ascaris lumbricoides
Bazı parazitlerin evrimlerini tamamlamak için bir biri ardından yeni
konaklara ihtiyaçları vardır, bunlara “Heteroksen parazitler” denir. Bu
parazitlerin ara ve son konakları vardır. Ör:Toksoplazma gondi.
Son konak; Parazitin üreme organlarının gelişmiş (erişkin) şeklinin yaşadığı
konaktır.
Ara konak; Parazitin olgunlaşmamış (larva) şekillerini barındıran konaktır.
Vektör; sokarak, ısırarak veya deri ve besinler üzerine taşıdıkları bulaşıcı
virüsleri, bakterileri, mantarları ve parazitleri bir omurgalıdan diğerine
bulaştıran genellikle arthropodlar veya başka omurgasızlardır.
Simbiyoz; Ayrı türden olan canlıların birlikte ortak yaşaması ve bu
ortaklıktan canlıların zarar görmemesidir
Kommensalizm Bir canlının diğerinden barınma, sığınma, taşınma
ve besin bulma bakımından yararlanırken ona, zararlı veya yararlı
olmamasıdır.
Mutualizm, Birlikte yaşayan iki canlı da birbirinden yararlanıyorsa
yardımlaşma mutualizm olarak adlandırılır.
Parazitizm Bir canlı diğer canlıya zarar vererek yaşamasıdır.
-SAPROPHYTE – Bitkisel kökenli çürümüş organik maddelerde
yaşayan,
-SAPROZOA – Hayvansal kökenli çürümüş organik maddelerde
yaşayan, parazit olmayan canlılardır.
Parazitliğin Çeşitleri:
Zorunlu parazitlik;Yaşamaları ve nesillerini sürdürmeleri için mutlak
parazit olan canlılardır.
İstemli parazitlik; Serbest olarak yaşayan canlıların mutlak bir ihtiyaç
olmadan bazen parazitlik yapmalarıdır.
Endoparazitler; Konak vücudunun, doku ve doku dışında yaşayan
parazitlerdir.
Ektoparazitler; Konak vücudunun dış yüzeyinde yaşayan parazitlerdir
Şaşkın parazitlik; Zorunlu olarak bulunduğu konaklardan başka bir
canlıda bulunmasıdır.
Gezgin parazitlik; Vücutta normal olarak yerleştiği yerden başka bir
organ veya dokuda bulunmasıdır.
Rastgele parazitlik; Serbest yaşayan bir canlının başka bir canlıda o
canlının zararına yaşamasıdır.
PARAZİTOLOJİ a)Bitkisel Parazitoloji
b)Medikal (Tıbbi) Parazitoloji
c)Veteriner Parazitoloji

PARAZİTLERİN SINIFLANDIRILMASI
a)Konağa göre b)Kökenine göre c)Büyüklüğüne göre

Konağa göre parazitler


a)Bitkilerde bulunan
b)İnsanlarda bulunan
c)Hayvanlarda bulunan
CANLILARIN BİRARADA YAŞAMALARI
Bugün parazit olarak yaşayan canlıların bu hayata
geçişleri çok uzun yıllar almıştır.
Halen paraziter hayata geçiş döneminde bulunan canlılar
vardır.
Bunlar kendilerinden daha büyük canlılarda yaşamalarına
rağmen parazit değildirler.
Bu tür yaşayışın birkaç basamağı vardır. Bu
basamakların hududunu her zaman kesin olarak ayırmak
mümkün değildir.
Commensalismus:
Sofra arkadaşlığı aynı masada yemek sığıntılık gibi adlar alan bu
yaşam şeklinde parazit olarak bilinen canlının içinde yaşadığı canlıya
hiçbir zararı yoktur. Konağın yararlanamadığı gıda maddeleri ile
beslenirler.
Bu durum daha çok protozoalarda görülür.
İnsanların ince bağırsağında yaşayan Chilomastix mesnili ve
Entamoeba coli buna güzel bir örnektir.
Buna karşılık aynı soydan olan E.histolytica çok patojendir.
Ruminantların bağırsaklarında yaşayan Ciliata’lar gıdalarını konağın
hazmedemediği selülozu, salgıladıkları cellulase ve cellobiase enzimleri
ile parçalayarak kendileri için kullanılabilir hale getirmekte ve vücutlarında
azot halinde depo etmektedirler.
Bu tür yaşamda iki canlı arasında metabolik bir bağıntı söz konusu
değildir. İlişkileri gevşektir.
Phoresis:
Küçük bir canlının daha büyük bir canlı tarafından taşınmasıdır.
Bal arıları çiçeklerden özsu emerken İspanyol sineğinin larvası
arıların vücuduna yapışır ve arının kovanına taşınır. Orada arı
yumurtaları ve balla beslenir. Görüldüğü gibi burada sinek larvası
balla beslenmekte, arı ile bir ilişkisi olmamaktadır.
Gene aynı şekilde çok küçük bir balık olan Fierasfer, deniz hıyarı,
deniz yıldızı, midye ve istridyelerin solunum sisteminde yaşar,
gıdasını dışardan sağlar. Fakat bulunduğu yeri terk ettiğinde hemen
diğer balıklar tarafından yutulur. Civarda başka balık olmayan
ortamlarda serbest olarak yaşamını sürdürebilmektedir.
Naucrates ductor adı verilen balıklar, köpek balıklarını izleyerek
onların parçalayıp yedikleri gıda artıkları ile beslenirler. Hiçbir
bağlantıları yoktur.
Mutualizm:
Karşılıklı yararlanma, yardımlaşma anlamına gelmektedir.
En güzel örneklerden biri commensalismusta sözü edilen ciliataların
vücutlarında toplanan azotun ciliataların ölmesi sonucu ruminantlar
tarafından kullanılmasıdır. Ciliata’lar çok hızlı olarak ikiye bölünerek
çoğalır ve 24 saatte ölürler. Ruminantlar bunları hazmederek toplam
azot ihtiyaçlarının 1/5’ini bu yolla sağlarlar.
Afrika’da ağaç kakana benzer bir kuş, gergedan ve bazı diğer vahşi
hayvanların derisinde bulunan kene ve bitleri yiyerek bu hayvanları bu
parazitlerden kurtarır ve gıdasını sağlar. Ayrıca kuvvetli içgüdüsü ile
yaklaşan düşmanı hissedip, bağırarak kaçarken gıdasını sağladığı
canlıyı uyarır.
Termitler odunla beslenir, fakat kendi başına bunu hazmedemez. Bu
işte termite bağırsaklarında yaşayan kamçılılar yardımcı olur. Bunlar
salgıladıkları enzimler ile odunu parçalar, hem kendisi beslenir, hem de
termitlerin beslenmesini sağlar.
Symbiose: (Syn: birlikte , Bios: hayat)
Birlikte, beraber yaşama anlamına gelmektedir.
Commensalismus ve mutualismusta bir arada yaşayan canlılar
mutlak olarak birbirlerine bağlı değildirler, metabolik bağlantı yoktur.
Symbiose da ise iki canlı birbirine metabolik olarak bağımlıdır ve
birinin diğerinden ayrı yaşaması mümkün değildir. Ayrılırlarsa ölürler.
En güzel örnek Liken’lerdir. Likenler bir alg ile bir mantarın
birleşmesinden meydana gelmiştir. Algler yosun olduklarından klorofil
ihtiva ederler ve bu hidrokarbonların sentezinde kullanılır. Mantarlar ise
su ve mineral tuzların absorbe edilmesi için gerekli rutubetli ortamı
düzenlerler.
PARAZİTER HASTALIK ÖRNEKLERİ:
Parazitlerin neden olduğu hastalıkların çoğu gerek insanlarda gerekse
hayvanlarda viral veya bakteriyel hastalıklar gibi akut (ivegen)
seyretmeyip, kısa sürede ölüme neden olmadığından dolayı gözden
kaçmakta, bu da olayın süregenleşmesine (kronik) yol açmakta, önlem
alınmadığı içinde çoğu kez verim düşüklükleri ve ölüme neden olmaktadır.
Parazitler ve bunların neden olduğu hastalıkların yaygın olma sebepleri
arasında parazitlerin tüm canlılara ve tüm iklim kuşaklarına uyum
sağlamış olmaları da önemli bir etkendir. Tropikal ve subtropikal iklim
kuşağı parazitlerin yaygın olarak bulunduğu bölgedir. Subtropikal kuşakta
bulunan ülkemiz, parazitlerin yaşaması için ideal koşullara sahip olduğu
gibi, farklı ekolojik koşullara sahip birçok coğrafi bölgenin de bulunması
nedeniyle de yaşayan parazit ve sorun oluşturan tür sayısı da fazladır.
Yurdumuzda paraziter hastalıkların önemini vurgulamak için farklı
parazit gruplarından birkaç örnek vermek gerekirse;
Tek hücreli parazitler olan protozoonlardan, Eimeria’lar özellikle
civciv, kuzu, oğlak, buzağı gibi genç hayvanlarda yaygın olarak
bulunmakta ve kitle halinde ölümlere neden coccidiozise yol
açmaktadırlar. Kedi dışkısı ve çeşitli hayvan etlerinden bulaşan
Toxoplasma gondii, ülkemizde daha çok kadınlar, veteriner
hekimler ve hayvancılık sektöründe çalışan insanlar başta olmak
üzere % 50’lerin üzerine çıkmakta, kadınlar eğer gebelik
döneminde enfekte olurlarsa çoğunlukla düşüklere ve sakat
doğumlara neden olmaktadır.
Daha çok yaz aylarında sorun oluşturan ve bazen ölümlere neden
olabilen bağırsak amibiosisin etkeni Entomoeba histolitica
yurdumuzun daha çok güneyi olmak üzere birçok bölgesinde
görülmekte, su ve kanalizasyon sorunu olan yerlerde had safhaya
çıkmaktadır. Bölgesel bir özellik gösteren, son yıllarda yaygınlaşan ve
yakarca (tatarcık, Phlebotomus) ile bulaşan Leishmania tropica,
özellikle çocuklarda olmak üzere, insanların açıkta kalan yerlerinde
ömür boyu iz bırakan bir yaraya sebep olmakta ve yöresel
yaygınlığından dolayı Şark (Antep, Halep, Urfa, Diyarbakır, yıl) çıbanı
gibi isimlerle anılmaktadır
Helmintlerlerden Trematoda sınıfından
Fasciola hepatica, F. gigantica ve
Dicrocoelium dendriticum, küçükbaş
hayvanlar başta olmak üzere ruminantlarda
çok yaygın olarak görülmekte ve hayvanlarda
belirgin verim düşüklüklerine neden
olmaktadır. Ayrıca bazı hastalıkları
nakletmesi yanında, bu parazitleri taşıyan
karaciğerlerin imhasından dolayı büyük
ekonomik kayıplara neden olduğu gibi, bazen
bazı bölgelerde akut seyrederek kitle halinde
ölümlere de neden olmaktadır.
Cestoda sınıfında gerek insan sağlığı gerekse
hayvan sağlığı açısından çok sayıda önemli tür
bulunmakta olup, bunlar halkalı yapılarından dolayı
şerit, tenya gibi isimlerle anılmaktadır. Köpeklerde
yaşayan Echinoccus granulosus 3-5 mm
büyüklüğünde küçük bir şerit olup, küçüklüğü ve
köpeklerde patojenitesinin azlığı nedeniyle
çoğunlukla gözden kaçmakta, bu yüzden devamlı
olarak köpeklerin dışkısıyla atılan halka ve
yumurtalarla insan ve hayvanları enfekte etmektedir.
Bugün ülkemizde yaşayan insanların yaklaşık %1’i,
kasaplık hayvanların özellikle küçükbaşların
neredeyse yarısı, bazı yörelerde tamamı bu parazitin
larvası olan kistik ekinokok (kist hidatik) ile enfekte
durumdadır.
Erginleri insanlarda yaşayan ve halkaların tek tek
dışarı çıkmasından dolayı abdest bozan tenyası
olarak da adlandırılan Taenia saginata, sığır etlerinin
çiğ ya da az pişmiş yenilmesinden dolayı insanlara
bulaşmaktadır. Son yıllarda artan çiğ köfte yeme
alışkanlığı da bu yayılışta önemli rol oynamaktadır.
Daha çok küçük gevişenlerde özelllikle de gençlerde
yaygın olan Anoplocephalosis özellikle ilkbaharda
genç hayvanlarda gelişme geriliği ve ölümlere neden
olabilmektedir. Ülkemizde sorun olmamakla birlikte,
balıkların çiğ ya da az pişmiş olarak yenmesiyle
bulaşan Diphyllobothrium latum insanlarda pernisiyöz
anemiye neden olmaktadır.
Nematoda sınıfı çok geniş olup binlerce tür içerir. Sosyo ekonomik düzeyi
düşük halk kitlelerinde özellikle çocuklarda sebep olduğu anal kaşıntı
nedeniyle psikolojik bozukluklara neden olan Enterobius vermicularis
ülkemizde çok yaygındır. Benzer şekilde insanlarda Ascaris lumbricoides,
Trichinella spiralis, Wuchereria bancrofti, Dracunculus medinensis,
Ancylostoma duodenale önemli sorunlara neden olmaktadır.
Hayvanlarda da mide bağırsak kıl kurtları (Trichostrongylidae), akciğer kıl
kurtları (Metastrongylose), Askarit türleri, Kancalı kurtlar, tek tırnaklılarda
Strongyluslar, habronemosis ve drashiosis yaygın olarak bulunmakta ve
verim düşüklükleri ile ölümlere neden olmaktadır.
Genellikle ektoparazit olarak yaşayan Artropoda sınıfına
bağlı birçok tür hayvanlarda ciddi hastalıklara neden
oldukları gibi, birkısmı da çeşitli viral, bakteriyel veya
paraziter hastalık etkenlerini taşıyarak önem
kazanmaktadırlar. Kene, bit, pire, uyuz etkenleri ve
sivrisinekler hem kendileri hastalık etkenidirler, hem de
çeşitli hastalıkları bulaştırırlar. Bazı kene türlerinin
özellikle Hyalomma marginatum’un ülkemizde Kırım
Kongo kanamalı Ateşi hastalığını bulaştırması nedeniyle Hyalomma marginatum
önemi daha da artmıştır. Myasis etkenlerinin
(Hypoderma, Oestrus, Prevalskiana, Gasterophilus vs.)
erginleri hayvanları huzursuz ederek otlamalarına engel
oldukları gibi, larvaları da hayvanlarda çeşitli zararlar
vererek ciddi verim kayıplarına neden olurlar.
Morfolojik Yapıları
Morfolojik yapıları çok farklılık göstermekle birlikte diğer ökaryotik
hücrelere benzer. Hücre içyapılarında endoplasmik retikulum
(reticulum), mitokondria (mitochondria ), golgi cisimciği, lizozom
(lysosome ), vakuoller; dış yapılarında hareket sağlayan kamçı
(flagel ), kirpik/silium (cilia ) gibi organeller bulunur. Bazı
protozoonlarda, bir tür ağız gibi, sitostom (cytostom ) bulunur, bazı
protozoonlar sitoplazmanın uzaması ile şekillenen psödopodların
(pseudopodia) besin maddelerini kuşatıp fagosite etmeleri ile
bazıları ise difüzyon/ozmoz yoluyla besinlerini alırlar. Sindirim,
flagellatalarda lizozomlarda, ciliatalarda besin vakuollerinde olur,
metabolik artıklar hücre zarından difüzyon ile atılır. Protozoonlarda
hareket flageller, siliumlar veya pseudopodlarla olur.
Bazı protozoonların enfektif formları ara-konak ve son konaklar
tarafından besin veya kan yoluyla alınan ookist ve bunlardan serbest
kalan sporozoit ve/veya trofozoit dönemleridir. Kamçılılardan örnek
olarak Trypanosoma’nın morfolojisi: Trypanosoma’nın vücudu ince uzun
olup lanset şeklindedir. Arkada kinetoplast ve onun hemen yakınında,
birisinden kamçı çıkan bazal cisimcikler bulunur. Protozoonun hareketini
sağlayan kamçı vücut yüzeyine temas edip dalgalı zar oluşturarak öne
doğru seyreder ve önde serbest kalır. Vücudu oluşturan diğer organeller;
hücre zarı, mikrotübüller, çekirdek, lizozom, endoplazma, endop-lazmik
retikulum ve golgi aygıtıdır.
Kirpiklilere örnek olarak Balantidium’un
morfolojisi: Vücut yuvarlak-oval olup hücre zarı
protozoona hareketini sağlayan kirpiklerle (cilia
) kaplıdır. Sitoplazmik faaliyetleri sağlayan
makronükleus ve üremeden sorumlu
mikronükleus olmak üzere 2 çekirdek,
kontraktil vakuoller, besin vakuolleri, sitostom
(ağız), sitofarenks gibi organellere sahiptir.
Pseudopodalara örnek olarak Entamoeba’nın
morfolojisi: Trofozoit formunda hücre zarı çok
ince olup, vücudun belirli bir şekli yoktur,
endoplazma bir yöne akar ve ektoplasma
uzayarak yalancı ayak (pseudopoda ) oluşur.
Endoplazmada çekirdek, vakuoller ve granüller
bulunur. İkiye bölünerek çoğalırlar.
Üreme: Protozoonlar, ikiye veya çoğa bölünerek aseksüel
(eşeysiz) şekilde veya bunları takip eden seksüel (eşeyli) singami
şeklinde olur.Bölünerek çoğalma; ikiye (tomurcuklanma ) veya
çoğa bölünme (schizogony=merogony, şizogoni=merogoni)
şeklinde olur. İkiye bölünmede önce çekirdek, sonra sitoplazma
bölünür. Çoğa bölünmede ise ikiye bölünme tamamlanmadan kız
hücreler tekrar, tekrar bölünür veya çekirdek aynı anda çoğa
bölünür ve buna sitoplazma iştirak eder, böylece aynı anda çok
sayıda kız hücre oluşur.
Gelişme: Protozoonların gelişmeleri çok farklılık göstermekte
olup, arakonak kullanarak endirekt ve arakonak kullanmaksızın
direkt olarak gelişirler.
Parazitlerin Yaşayışı
Parazitin kendi yaşamını garanti altına alması ve doğada neslinin devamını
sağlaması aşağıdaki koşulların gerçekleşmesine bağlıdır.
1)Konağa ulaşım ve konağa giriş: Konağa ulaşım rastgele ya da belli
uyaranlarla olur (özel bir durum→oto enfeksiyondur)
Konak vücuduna parazit ; ağız, deri, solunum sistemi ve genital açıklıklardan
girer. Parazit bulaşıklı yiyecek, cinsel ilişki sırasında ya da bir vektörle de
deriden girer.
2)Konağa yerleşme: Yerleşme için parazitin konak vücudunda yerleşmeye
elverişli döneminde bulunması ve konağın tüm tepkilerini ve tüm engelleri
aşması gerekir. Örn;ağızdan alınan barsak paraziti konağın sindirim
enzimlerine karşı, deriden girenler derinin savunma mekanizmalarını aşmalıdır.
3)Beslenme ve büyüme: Parazit beslenmeyi konaktan sağlar: ya
konağın sindirilmiş hazır besinlerini vücut yüzeyinden adsorbsiyonla
ya, kanla ya da bulunduğu doku hücreleri parçalayarak alır.
4)Çoğalma: Parazit kendi yaşamını garanti altına alınca neslinin
devamı için çoğalır.
5)Konak Vücudundan çıkma: Belli evrim dönemi sonrası parazit
vücudu terk eder.
Terk etme:
1)Vücut atıkları (dışkı-idrar-balgam-üre genital akıntılarla)
2)Vektör aracılığı ile olur. Bazı parazit vücuttan çıktığında enfektif yani
bulaştırıcı olur(otoenfeksiyona neden olurlar)
Bazıları ise bulaştırıcı olabilmek için insan vücudu dışında toprak, su,
ara konak da bir süre kalması gerekir.
PARAZİT VE PARAZİT HASTALIKLARININ İSİMLENDİRİLMESİ
Parazitler ve hastalıkları halk arasında farklı isimlerle
adlandırılabilir. Örneğin nokra (hypoderma), sakırga (kene), kum
kelebeği (dicrocoelium) gibi veya hastalığı bulan kişinin adı
Bilharzia gibi isimlerle anılabilir.
Her canlının ve parazitlerin iki kelime ile anılması ilk defa İsveç’li
hekim ve biyolog Linnaeus (18.yüzyıl) tarafından önerilmiş ve 1900
yılında Londra’da uluslararası Zooloji kongre’sinde 36 maddelik bir
kararla ilan edilmiştir. Bu nedenle bilimsel olarak anlaşmanın
uluslararası tam olabilmesi için parazitler Latince ve iki isimle
(Binominal) adlandırılır. Bunlardan ilki parazitin bağlı olduğu cinsi,
ikincisi türü göstermektedir.
Örneğin: Ixodes (Cins) ricinus(Tür)
PARAZİTLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Parazitler bütün hayvan gruplarında, bitkilerde ve insanlarda yaşamlarını
sürdürebilirler. Parazit olmayan bir canlı genelde herhangi bir parazitin
konağı durumundadır.
Hatta bazen bir parazitin kendisi bile başka bir paraziti üzerinde
bulundurabilir. Hayvanlarda veya insanlarda bulunan parazitler tek hücreli
veya çok hücreli olabilmektedirler.
Tek hücreli olan parazitler protozoonlar’dır. Çok hücreli parazitler ise
artropod adı verilen eklem bacaklılar ile helmintler’dir. Parazitlerin hemen
hemen hepsinde bulunan bazı ortak özellikler vardır.
Parazitlerin konaklarında patolojik bozukluklara neden olmaları,
konaklarının çok değişik vücut kısımlarında yaşamaları,
ekonomik kayıplara neden olmaları, hayatlarını devam ettirebilmek için
mutlaka başka bir canlıya ihtiyaç duymaları, bunlardan sadece birkaçıdır.
Parazitlerde Meydana Gelen Değişiklik ve Adaptasyonlar
Bütün parazitlerin kökeni serbest yaşayan canlılardır. Paraziter hayata
geçen canlılar bu yaşam şekline uyum sağlayabilmek için birtakım
değişiklik ve adaptasyonlar geçirmişlerdir. Paraziter hayata geçen
canlılarda yaşadıkları yere uyum sağlayabilmek için hem fizyolojik hem de
morfolojik olarak bazı değişiklikler olmuştur. Böylece parazitler kendilerini
yaşadıkları ortamlara adapte etmişlerdir. Bu adaptasyonlar esnasında
vücut şekilleri, büyüklüğü, sindirim sistemleri ve hareket organları gibi
birçok organ ve sistemlerinde değişiklikler şekillenmiştir.
Paraziter yaşama geçen canlı enzim sistemi yok olduğundan kendisi için
gerekli hücresel ihtiyaçları sentezleyemez ve bu gereksinmelerini
üzerinde yaşadığı canlıdan sağlar. Morfolojik adaptasyona ise paraziter
yaşam için gerekli olmayan bazı organellerin kaybedilmesini örnek
verebiliriz. Mesela serbest canlılarda bulunan bazı hareket organelleri
paraziter hayata geçişte kaybolur.

You might also like