Professional Documents
Culture Documents
Untitled
Untitled
mago
•
İmtiyaz Sahibi:
İmago Özel Ruh Sağlığı
Tic. Ltd. Şti. Adına
Saffet Murat Tura
Web: www.imagopsikoterapi.com
Kapak Tasarım:
Güven Mendi
Sayfa Düzeni:
Uğur Özen
Basım:
Ayhan Matbaası
Yayın Kurulu:
Saffet Murat Tura, Selim Başarır, Özden Terbaş, Yeşim Can, Bahar Cömert,
Ayten Zara Page, Evren Asena, Ali Rıza Tura, Sema Özer,
Başak Kamacı, Yılmaz Yücel, Çiğdem Kurt, Hakkı Yırtıcı, U. Uraz Aydın,
Artun Avcı, Banu Yılankaya, Şükran Çavdar, Harun Özkan
İÇİNDEKİLER
Nöro-Psikanaliz 7
Saffet Murat Tura
Bastırma 61·
Sigmund Freud
G
ünlük, haftalık ya da aylık gazeteler ilk kez 1915 yılında yayımlandı ve Freud'un toplu
gibi "sıfır sayı" ile başlama şansı ol yapıtlarının basımında Metapsikoloj i başlığı al
mayan teorik yayınların ikinci sayılan tında yer aldı. Türkiye'de ise, başka yayınevlerinin
. genellikle özür cümleleriyle başlar: yanı sıra, 2002 yılında Payel Yayınları'nın Freud
Tasanın, dizgi, düzeltme, baskı vb. hataları az da Kitaplığı dizisinin 12. cildi olarak yayımlanan
olsa ilk sayıların kaderi gibidir çünkü. Ne yazık Metapsikoloj i adlı kitapta yer aldı. İkinci topik ku
ki İmago ' nun ilk sayısı yukarıda anılan hata ramına geçişine yönelik hazırlık metinlerinden
sınıflarının hemen hepsinden bolca nasibini alarak biri olarak da ele alınabilecek olan bu kısa
yayımlanmış oldu. makalede Freud, bir savunma mekanizması olarak
Mazeretin yerini tutmasa da, ilk sayıyı bir an bastırmayı bilinçdışı kavramını yeniden tartışarak
önce okura ulaştırma çabasının, gösterilmesi netleştirmektedir. Bu nedenle gerek Tura ' nın
gereken özenin bir ölçüde yerini aldığını söylemek gerekse Kandel 'in makaleleriyle tematik bir bütün
gerek. lük arz eden bu metni yayımlamayı gerekli gördük.
İkinci bir özür kalemi ise ikinci sayının vak Bu makalenin dergimizde yayımlanmasına izin
tinde çıkamamış olması. Bunun bir nedeni bilindik veren Payel Yayınlan editörlerine ve kitabın çevir
"yaz rehaveti"yse de, ikinci nedeni ilk sayıdaki menleri Dr. Emre Kapkın ve Ayşen Tekşen Kap
hataları tekrarlamama ve daha iyi bir tasarıma kın' a teşekkür ediyoruz.
ulaşma çabası olarak özetlenebilir. Okura karşı Pek az yazar dünyanın algılanışını kendi is
borçlu olduğumuz bu iki özürden sonra ikinci miyle mühürlemiştir. Bu pek az sayıda yazardan
sayıyla birlikte tekrar "merhaba" diyoruz. biri de .Kafka'dır kuşkusuz. Kafkaesk bir dünya
Bu sayıdaki ilk makale Saffet Murat Tura'nın psikanalizin bakış açısından nasıl görünür? Ô7.den
"Nöro-PsikanaJiz'' adlı çalışması. Bu yazısında Terbaş "Joseph.K'nınDirenci" adlı makalesinde,
Tura, bilinç felsefesinden nörobiyolojiye dek uza edebiyatı psikanalize, yazarı klinik olguya in
tılabilecek bir disiplinler arası alanda, psikanalizin dirgemeksizin bu Kafkaesk dünyanın psikodi
günümüz nöro biliminin kazanımları çerçevesinde namik görünümüne ulaşmayı amaçlıyor.
yeniden düşünülmesinin imkanlarını tartışıyor. Selim Başanr'ın , yaklaşık beş yıl önce, İma
Gene bu çerçevede psikanalitik bilinçdışı kav go Psikoterapi Merkezi 'nde sunduğu eğitim çalış
ramının nöro bilim açısından bilinçsiz zihinsel masının ilk metnini geçen sayımızda yayımlamış
edimi.erle olan ilişkisini/farklılığını ele alıyor. tık. Bu sayıda, eğitim programının ikinci sunuş
Erle Kandel' in "Psikyatri İçin Yeni Bir En metnini yayımlıyoruz: "Sigmund Freud'dun
telektüel Yapı" adlı ünlü makalesini ilk sayımız Eserinde Nesne İlişkileri". Başarır bu sunuş met
da yayımlamıştık. Bu sayıda ise Kandel'in bu ma ninde, yaşamının farklı dönemlerinde, farklı vur
kalesine gelen eleştirilerin sadece bir yönüne gularla da olsa, çocuğun gelişiminde oto erotik
yönelik yanıtını içiren bir başka makalesini yayım evreye daima önem vermiş olan Freud'un, Nesne
lıyoruz: "Psikanalizin Biyolojisi ve Geleceği: İlişkileri Kuramı'na öncülük edebilecek biçimde,
'Psikiyatri İçin Yeni Bir Yapı'nın Gözden erken dönem nesne ilişkileri konusundaki görüş
Geçirilmesi". Bu makalesinde Kandel, bir yandan lerini bir araya getiriyor.
psikanalizin biyoloj i ile olması gereken ilişkisi Bu sayıda Ata Devrim'in "Bilim-Kurgu
konusunda yeni bir yaklaşım sunarken, diğer yan Sineması ve Psikanaliz" adlı makalesini de bula
dan bellek ve bellek yitimine yol açan hastalıklar caksınız. Bu yazısında Devrim, Freud'dan Oto
çerçevesinde bilinçdışı, bilinçsiz süreçler, ön bil Rank'a uzanan bir kuramsal erimde bilim-kurgu
inç gibi kavramların nörobiyoloj ik yapısını irde türündeki sinema filmlerinin bir bölümünü psika
liyor. Bu makaleyi de, birinci sayıda olduğu gibi, nalizin merceğinden ele alıp yorumluyor.
Muzaffer Kaşar ' ın çevirisiyle sunuyoruz. Evren Asena, İmago ' nun geçen sayısında
Sigmund Freud'un "Bastırma" adlı makalesi S affet Murat Tura tarafından kaleme alınan
"Kartezyen İkiliği Aşmak" adlı yazının sorun düşünülür. Oysa Zeynep Koçak'ın çevirisiyle sun
salını önemsiyor ve kendisinin "Marksist Mater duğumuz "Freud ve Gelecek'' adlı konferans met
yalizm" olarak andığı bir perspektifin, bu sorun ninde Mann, hayranlık uyandıran· bir kavrayışla
saldan çıkış yolunu gösterebileceğini savunuyor. Freud' un kuramının felsefi temellerini tartıştıktan
Asena ' nın yazısının bu sayıdaki ilk bölümü, sonra, dünyanın kavranışı için psikanalizin nasıl
günümüzün egemen materyalizm anlayışlarını yeni bir ufuk açtığını gözler önüne seriyor.
tarihsel şekillenmeleriyle birlikte gözden geçirdik Son makale Theodor W. Adomo' darı bir çeviri.
ten sonra, "Marksist Materyalizm"in ayırt edici Oya Şakı Aydın ve Zeliha Hepkon'un çevirisiyle
çizgilerini belirginleştiriyor. "Materyalizm, yayımladığımız "Serbest Zaman" adlı maka
Marksizm. ve Bilinç Bilimleri", imago 'da ileride lesinde Adomo, bugün için artık iyice kanıksanan
yayımlanacak olan ikinci bölümüyle bir bütünlük "hizmet", "turizm", "eğlence" gibi sıfatlarla
oluşturacak ve yazarın "bilinç bilimleri" olarak ad sektörleşen bir pazar alanını, erken bir tarihte,
landırdığı disiplinlerin değerlendirilebilmesine "serbest zaman" kavramı çerçevesinde ele alıyor.
hizmet edecek bir çerçeve olarak tasarlanmış. Kapitalist ideoloj inin salt ü.retim/çalışma alanın
Thomas Mann, gerçekçi, ya da Lukacs' ın deyi da yeniden üretilmediğini; boş, serbest zaman
mi ile eleştirel gerçekçi bir yazar olarak bilinir. ların da sistemin yeniden üretilmesi bağlamında
Psikanalizin ise başta Gerçeküstücülük olmak taşıdığı önemi gösteren bu metnin ilginizi çeke
üzere, imgelemsel, fantastik kurgulara, "bilinç ceğini umuyoruz.
akışı" gibi tekniklere bolca yer veren modem ve Bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle.
postmodern edebiyata esin kaynağı olduğu
. • ?r1- � 1'i.. �� '
-...... L. ıy 'f•l;
� &.ı./�
ıfilhelm de Koening
NÖRO-PSİKANALİZ
Saffet Murat Tura
Sub specie aetemitatis . . .
(Sonsuzluk bakımından ... )
7
imago / g üz I 2005
1990'lann başında New York Psikanaliz Ensti ternatif bir tez ileri sürecegım. Okumakta
tüsü'nde bu insani yönde tipik bir adım atıldı. olduğunuz yazıdaysa gene tartışmaya açık bul
Nöro-psikolog ve psikanalist Karen Kaplan-Solms makla beraber Solms'leri özellikle daha başarılı
ve Mark Solms beyin hasarlı bir grup nörolojik bulduğum birinci tezleri bakımdan ele alıp tanı
hastayı mümkün olduğunca tipik analitik çerçeve tacağım.
ye uygun koşullarda analize veya analitik psikote Aşağıda ele alacağım bazı istisnai çalışmalar
rapiye aldılar ve elde etikleri bulguları Enstitü bir kenara bırakılırsa yirminci yüzyıl boyunca
bünyesinde sundukları düzenli seminerlerle tartış psikanaliz ve genel olarak psikoterapiyle nörolo
maya açtılar. Analizler ağırlıklı olarak Karen jik bilimler genellikle ayn ayrı yollardan yürüdü
Kaplan-Solms tarafından yürütülmüşken teorik ve ilerledi. Anlaşıldığı kadarıyla kaçınılmaz bir
tartışmalar ve açıklamalar daha çok Mark Solms'a süreçti bu. Freud, daha önce sözünü ettiğim erken
aitti. (Kaplan-Solms ve Solms 2000). Freud, 1895 "proje"sinden sonra insanlığın nörolojinin henüz
tarihli erken çalışması olan ve ancak ölümünden başında olduğunu farketmiş (onun zamanında
sonra basılan "Bilimsel Bir Psikoloji Projesi"nde sinir sisteminin en temel hücreleri olan nöronlar
psikolojiyi, nörolojik bir disiplin olarak yer bile ancak gözlenmeye başlamıştı) nörolojik olarak
leştirmeye çalışmıştı zaten. Ama bu çalışma aşağı açıklanmakta o gün için yetersiz kalınan ama bil
da ele alacağımız nedenlerle yüzyıllık bir kesin hassa nevrotik ve kısmen de psikotik vakalarda gö
tiye uğramıştı. Solms'lerin gayretiyle başlayan zlenen psişik fenomenlerin temel biyolojik ilkelere
ve büyük vaadlerle dolu bir geleceğin ilk adım dayanan veya en azından biyolojik ilkelerle ters
larından biri olarak gördüğüm "nöro-psikanaliz" düşmeyen teorik bir açıklamasını verebilmek için
akımının hedefi bu çerçevede daha kolay an fıktif ve metaforik bir dile dayanan yeni bir ku
laşılabilir; bu yazıda önemli bulduğum bazı tez ramsal açıklama denemesi geliştirmişti; meta
leri bakımından ele alacağım bu akımı. psikoloji.
Solms'ler çalışmalarını önemli bir tespitten Freud'a göre yararlı ama geçici bir kuramsal
yola çıkarak temellendirdiler. O güne kadar beyin açıklama çabasıydı metapsikoloji; yirmi-otuz sene
hasarlı hastalar yanlızca standart nöro-psikolojik sonra gelişecek nöroloji ve biyokimya, metap
testlerle ve deneylerle bilişsel nörolojik bilim sikolojinin kavramlarının yerini alacaktı. Ama
açısından ele alınmıştı. Halbuki bu hasarlı beyin nörolojik bilim Freud'un umduğu hızla gelişeme
lerin psikanalitik çerçevede "derin psikanalitik di maalesef; yaklaşık yüzyıl beklemek gerekti.
psikoloji" açısından değerlendirilmesi iki açıdan Üstelik bir dönemde, yüzyılın ortalarında bu iki
önemli sonuç verebilirdi. İlk olarak hasarlı beyin disiplinin yeniden bir diyalog imkanı yakalaması
lerin psikanalitik çerçevede gözlenen zihinsel bazı erken ve yanlış bulgular nedeniyle imkansız
süreçlerinden yola çıkarak normal psikanaliz gibi görünmeye başlandı. Çünkü psikanaliz ve
sürecinin nasıl bir nörolojik bilme (neuro nörolojik bilim kaçınılmaz olarak ayrı ayrı yol
science'a) dayandığının saptanması ve bu yolla da larında ilerlerken beklenen gelişme beklenmedik
psikanalitik metapsikolojinin nörolojik bilimle bir arıza yarattı; psikotrop ilaçların ilk ve ilkel
temellendirilmesi, en azından ilişkilendirilmesi örneklerinin bulunmasıyla beraber yüzyılın orta
mümkün olabilirdi. İkinci ve daha iddialı teze larında büyük bir atılım gösteren organik psikiyatri
göreyse nörolojinin açıklamakta kısmen de olsa çalışmaları, psikanalizi giderek gözden düşürm
henüz yetersiz kaldığı bazı nörolojik tabloları ve eye başladı. Bu farmakolojik adım bugün değeri
sendromları (mesela anozognoziyi; yani has pek bilinmeyen büyük bir gelişmeydi gerçekten;
talığının farkında olmama durumunu) psikanaliz eskiden ömür boyu akıl hastanelerinde tutulmak
çerçevesinde geliştirilen kavramlarla açıklamak zorunda kalınan veya ancak lobotomi gibi cerrahi
hedefleniyordu. Şahsen birinci hedefleri bakımın yöntemler denenerek kontrol altına alınmaya
dan Solms'leri başarılı bulmakla. beraber ikinci çalışılan ağır vakalar (mesela hebefrenik şi
hedeflerine yönelik çabalarına daha ihtiyatlı ve zofrenler) bile sosyal salah dönemleri yaşaya
şüpheci yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. biliyor, kliniklerin bugünden bakınca hayal bile
İmago'nun gelecek sayısında yer almasını plan edilemeyecek sefil "tımarhane" görünümü bile
ladığım "Bastırmanın Muhtemel Nörobiyolojik hızla değişiyordu. Psikofarmakolojinin ve insan
Açıklamasına Dair" adlı yazımda nöro-psikana genetiğinin gelişimi özelikle tıp kökenli tera
lizin nörolojik bilime katkı girişimini tartışıp al- pistleri yaptıkları işten şüphe duyar bir duruma
8
N Ö RO-PS İKANALİZ
sokuyordu. Bir dönemde psikiyatride kısa bir süre Oysa son yirmibeş yıl içinde çok gelişmiş tek
için de olsa "belki bir umut" gözüyle bakılan nolojik aygıtlar ve araçlarla yapılan detaylı nörolo
psikoterapi ve psikanalize giderek hafif küçüm jik bilim çalışmaları bu statik beyin anlayışını hı
seyici bir tutumla yaklaşılmaya başlanmıştı; bu da zla değiştirmiş ve beyin çok daha dinamik,
madalyonun olumsuz yüzüydü. Psikanaliz ve değişken bir organ olarak görülmeye başlanmıştır.
psikoterapi için işler tersine dönmeye başlamıştı Üstelik nörolojik bilim, bazı bakımlardan psika
psikiyatri bünyesinde. nalizin temel kavramı olan bilinçdışı zihinsel iş
Psikanaliz ve psikoterapiye yönelik bu küçüm leyişiyle kimi benzerlikler gösteren beyin işlev
seyici yaklaşımın sebebi genetiğin psikiyatride lerini de saptamıştır. Fakat nörolojik bilimciler
yanlış ve aşın lineer-determinist bir yorum kazan belki psikanalize erken bir taviz vermiş olmak
masıydı. Oysa tıp fakültelerinde okutulan o döne kaygısıyla veya belki kastetikleri zihinsel-bilişsel
min genetiği bile, her ne kadar gümüzün biyolo mekanizmaların psikanalizin ele aldıklarından
jik olarak yaşam boyu inter-aktif gen anlayışını farkını vurgulamak için "bilinçdışı" (unconscious)
yeterince geliştirememiş olsa dahi gene de sıfatı yerine bazen (mesela hafıza ve öğrenme sis
"genotip-fenotip" ayrımını önemle vurguluyor ve temleri söz konusu olduğunda) "örtük" (implicit)
genomun çevre koşullarıyla etkileşim içinde nihai bazen de (mesela dikkat mekanizmaları söz
fenotipi ortaya çıkardığını delillendiriyordu. konusu olduğunda) "bilinçsiz" (nonconscious)
Elbette psikiyatrlar bütün bu tıbbi genetik bilgi terimlerini kullanmayı tercih ederler. Bilhassa bu
lerine rağmen boşuna yanlış bir nörolojik genetik ikinci kaygıyı anlıyorum ve ben de aşağıda daha
anlayışına ulaşmamıştı; bazı nedenleri vardı böyle ayrıntılı olarak tartışacağım gerekçelerle "bilinç
düşünmelerinin. Bir dönemin psikiyatrisine ege dışı" terimini sadece psikanalitik anlamda
men olan yanlış lineer-genetik determinist yak "bastırılmış" zihinsel süreçleri nitelemek için kul
laşımın altında yatan bilimsel kanaat nöronun, lanmayı tercih ederim.
bedendeki diğer pek çok hücreden farklı olarak Demek ki psikanaliz için nöro-psikanaliz çatısı
bölünerek (veya başka bir şekilde) çoğalamaya altında nörolojik bilimlerle yeniden bütünleşmek
cağı; yani sinir sistemi gelişiminde belli kritik bir bakımından iki önemli dayanak noktası ortaya
aşamadan sonra önemli bir değişikliğin olama çıkmaktadır.
yacağı, dolayısıyla hücre yenilenmesi yoluyla "re 1 ) Nörona! gelişim (nörogenez) ve nörona!
jenerasyonun" da (kabaca söylemek gerekirse plastisite: İnsan beyni duyusal modaliteler
dokunun kendini onararak iyileşmesinin de) (görme, duyma, işitme vs.) için ilk kortikal
gerçekleşemeyeceğine yönelik bazı erken bilgiler sinaps düzeyini oluşturan birincil duyusal alan
ve bulgulara dayanıyordu. Bugün bu erken bulgu lan ve bedensel hareket�n başlatılmasını sağla
ve kanaatlerin yanlış olduğunu gösteren çok sayı yan motor kortikal alanları (yani idiotipik
j
da güvenilir çal şma var. (Bu konuda ayrıntılı bir neokorteks) bakımından geniş ölçüde türün geli
literatür taraması için bk. Cozolino; 2002). Ama şimi tarafından (yani fılogenetik olarak) belir
daha önemli bir bulgu, insan beyninin işlevsel lenmiş bir şekilde doğar (Bk. Şekil la). Yani eski
değişim için zorunlu olarak hücre yenilenmesine canlıların ve atalarımızın adaptif evrim sürecin
ihtiyaç göstermemesi. Tekrar döneceğiz bu de kazandığı özellikler genetik olarak beynin bu
konuya. bölgelerinin nörona! yapısını önceden belirler.
Bir kez beyin genetik olarak belirlenmiş, statik Ancak bu bölgelerin dahi daha sonraki deneyim
bir organ olarak düşünüldüğünde psikanaliz ve lerle kısmen de olsa şekillendirildiğini gösteren
psikoterapilere tıp ve pikiyatri çevrelerinde nasıl deliller bile vardır (Bk. Cozolino; 2002). Bunun
şüpheyle bakılmaya başlandığını anlamak kolay la beraber beynin arka bölgelerindeki giderek
laşır. Bugün bile psikiyatrinin bu kötümser "fatalis daha karmaşık ve üst düzeyde bilgi-işlem yapan
tik" döneminin etkilerinden kurtulabilmiş, üstü duyusal-semantik sistemlerini ve ön böl
müzdeki yılgınlığı tam olarak atabilmiş değiliz gelerindeki sekansiyel-karar-ifa sistemlerini
henüz. Bu "fatalistik" dönemde hastaların bir oluşturan geniş asosyasyon (bağlantı) bölgele
bölümünün psikiyatrlar yerine sezgisel olarak klinik rinin; yani unimodal, heteromadal ve Mesulam'-
psikologları tercih etmesi haklı ve insani bir tep ın tarif ettiği transmodal asosyasyon alanlarının
kidir; açıkça itiraf edelim, farmakolojide kazandığı (ayrıntılı bilgi için bk. Mesulam; 2000) mikro
başarıdan başı dönen psikiyatri yanılmıştı. histolojik ve kimyasal yapısı işlemsel karmaşık-
9
imago / g üz I 2005
10
N Ö RO-PSİ KANALİZ
dan daha iyi düşünülmüş bir yaklaşım haline ge farkında olduğunun farkında olmaktır. Klinikte
tirmeye yöneldim. Bununla beraber bu işlemi ya bu tanım pek sorun çıkarmadan kabul görebilir.
parken esas tezlerin yapısını bozmamaya da özen Mesela tıbbi muayene sonuçlarının takdimine
gösterdim. Demek ki aşağıda ele alınacak sorun "bilinç açık" kaydıyla başladığımızda hastanın
ların Solms tarafından tam olarak burada değer farkındalığını ve refleksif (kendi üzerine katlan
lendirildiği gibi ele alınmadığını kaydetmem mış) farkındalığını, yani farkında olduğunun
gerekiyor. Sanırım aşağıdaki tartışma düzeyinde farkındalığını koruduğunu söylemiş oluruz. Peki
ifade edilseydi daha doğru olurdu. Benimki bir ama farkında olan şey nedir? Bu soruya gene
öneri tabii. felsefe içinde kalınarak verilebilecek yanıt bizzat
Nörolojik bilimlerle psikanalizden gelen bilgi bilincin kendisi (felsefi tabirle "refleksif cogito"
leri ilişkilendirmek sanıldığından bile daha zor veya " mutlak" bilinç) olacaktır. Yani bilinç felse
ve sorunlu bir bilimsel vazifedir as lında. Buradaki felerinde bilinç kendinin farkında olandır ve ken
en temel problem her iki disiplinin farklı epistemo dinin farkında olan da bilinçtir. Aynı soruya klasik
loj ik düzeylerde ifade edilen kavramlarla psikoloj iye daha yakın bir düzeyde cevap ver
düşünülmeye elverişli, dolayısıyla da ilk bakışta mek gerekirse farkında olanın ve farkında olduğu
evrendeki tamamen farklı iki varlık tarzına dair bil nun farkında olanın kişi, insan, şahıs, özne ve
gi veriyormuş gibi görünmesinden kaynaklanı hatta daha spiritüalıst düzeyde "ruh" olduğu bile
yor. Bir tarafta, yani psikanaliz cephesinde arzu söylenebilir.
lar, duygular, anlamlar, anılar, amaçlar, diğer H albuki nörolojiyi temel alarak baktığımızda
taraftaysa nöronlar, nöronal ağlar, anatomik beyin ve bilimsel ekonomi ilkesi gereği en basit varsayı
bölgeleri, atomlar, iyonlar, sinir iletileri, memb ma dayanarak konuşmak istediğimizde farkında
ran potansiyelleri, moleküller. Gerçi sezgimiz ve olanın ve farkında olduğunun farkında olanın kar
deneysel bulgular bunlar arasında belli bir ilişki maşık maddi bir yapılanma olan beyin (veya
olması gerektiğini şiddetle telkin ediyor. A ma beynin bir bölümü) olduğunu söylememiz gerekir.
acaba bu ilişkiyi nasıl kurgulamalıyız, hangi ke B eyin, farkında olduğu şeyin (yani kendinin)
limelerle ifade etmeliyiz? Nöro-psikanalizin ve beyin olarak kendisi olduğunun farkında ol
özelikle Mark Solms 'un da önemle üzerinde dur madığına göre demek ki bilinç köklü bir yanılsama
duğu ve temel bir güçlük olarak koyduğu bu sorun üzerine kurulmuş olmalı.
(Solms ve Turnbull;. 2002) derin bir kozmik an Şimdi ilginç bir doğa olayı olan bilinci daha da
lam taşır. Hatta Freud'un bile psikanalizin kuru ilginç kılan soruyu soralım; peki ama karmaşık bir
luş aşamasında bilhassa bu problemin gizemiyle doğal maddi organizasyon olarak beynin farkın
büyülenmiş olabileceğini gösteren deliller vardır. da olduğu şeyin, yani bilincin içeriğinin niteliği
Buna da şaşmamak gerek. B ildiğimiz evren nedir? Beynin bilinçli olduğu malzeme nasıl bir
bölümündeki en karmaşık ve gizemli doğal olu malzemedir? İşte bu soru sayesinde birden bire
şum insan beynidir (yani biziz) ve gene bildiğimiz bildiğimiz evren bölgesindeki en ilginç doğa
.kadarıyla duygu, algı, rüya, halüsinasyon, düşünce olayıyla bizzat kendi içimizde karşı karşıya
gibi bilinçli iç yaşantılaı'na, iç dünya fenomenleri; olduğumuzu görürüz. Maddi beynin farkında
subjektif yaşantılamalar evrende yanlızca maddi olduğu şeyler başka maddi şeylerle hiçbir ortak
bir organ olan beyinde ortaya çıkmaktadır. Ü ste özeliği yok gibi· görünen "fenomen"lerdir. Burada
lik bu subjektif yaşantılama fenomenleri psikana fenomen kelimesi fenomenolojik felsefeden dev
litik araştırmanın konusuyken nörolojik bilimler şirilmiştir ve aşağıda açıklanacak tamamen teknik
temelde evrendeki diğer maddi oluşumlara da ve özgün bir anlamda kullanılmaktadır. İşte
uygulanabilen en temel doğabilimsel kavramlara Amerikalı filozof David Chalmers ' ın "ağır sorun"
dayanır, bunlardan hareket eder. adını verdiği problem belki şöyle de ifade
Pek çok hekim ve psikoloğun konunun derin edilebilir; beyinin fonksiyonel tanımı yapılmış
bilimsel önemini, bu önemin gerekçelerini anlama zihinsel işlevlerini nasıl yerine getirdiğine ilişkin
dığını çeşitli kereler mütalaa ettiğimden bu nok problemler, bugün için hepsini çözemesek de "ko
tayı anlaşılır kılmaya özel bir önem vereceğim. lay sorun"lardır. Bir başka deyişle muhtemelen
Önce bilincin tanımı ile başlayalım. Bilincin tüm insan zihinsel eylemleri ve davranışları şu ya
tanımı genelikle kartezyen bir yük taşır ve farkın da bu şekilde bir gün bilgisayarsal taklitleri yapıla
·
dalıkla ilişkilendirilir. B ilinç farkında olmak ve bilecek, algoritmik programları çıkarılabilecek
11
imago I güz / 2005
12
NÖRO-PSİ KANALİZ
Bu tipte görüşler daha sonra Hobbes üzerinden olarak ele alınıp tanımlanacaktır. Mutlak bilinç
bi lhassa İngiliz ampirisist filozofları Locke, olarak doğrudan tanışıklığımız olan şey kendi bi
Berkeley ve Hume 'un elinde gelişerek Kant felse lincimizdir ve bu bilinçte her şey fenomen nite
fesine u laşacaktır. İngiliz ampiristleri adım adım liğindedir. Fenomenal bilincimizi aşkın her şeyin
ilerleyerek son tahlilde duyumlardan başka bir varlığı belkilidir ve biz sadece bilincimizin feno
şeyle doğrudan karşılaşmadığımızı saptayarak menleriyle karşı karşıyayız. Demek ki onun feno
klasik felsefenin "töz" kavramına; yani indirgen menolojik yöntemi herşeyi bir bilinç içeriği (feno
emez ve özneden bağımsız şekilde kendi başına men) haline getirip tanımlamak esasına dayanır.
ve kendi olarak varolan varlık anlayışına ciddi Şimdi bir an için durup filozofların geliştirdiği
bir eleştiri geliştirmişti. Kant insan aklının sadece fenomen anlayışının nörolojik bilim açısından
fenomenal olanın bilgisine ulaşabileceğini, bizde gerçekten de nasıl ciddi bilimsel bir problem oluş
fenomenal yaşantılamaya yol açan ve bilincin turduğunu görelim. Bir insan varlığının (nörolo
ötesindeki şeyin; yani "aşkın" numenal varlığın j ik olarak konuşmak gerekirse özgün olarak
(yani "kendinde şey"in) bilgisine ise ulaşılamaya beynin) deneyimi açısından baktığımızda, beyin
cağını savunmuştu. Kant' ın "numen"i Wittgens ben olarak yaşantıladığımız herşey bir bilinç
tein ' ın tabiriyle ifade etmek gerekirse "hakkında fenomenomenidir gerçekten de. Bu tespiti iyice
konuşulmayan" şeydir. Bu nedenle, kendisi her ne anlamak için renkli görme olayıyla başlayalım.
kadar bu tipte yorumlara kapıyı baştan kapatmışsa Fizyolojiden bildiğimiz kadarıyla mesela kırmızı
da Kant' ın Berkeley etkisiyle Tanr ısal bir tözden bir koltuğa baktığımızda koltuktan gözümüze yan
söz ettiğini düşünebilirsek de Locke bakımından sıyan belli bir enerji büyüklüğündeki fotonlar
onun maddi töz problematiğini sürdürdüğünü ve gözümüzün retina tabakasındaki reseptör hücre
maddi varlıktan söz ettiğini de düşünebiliriz. lerde bir aksiyon akımı oluşuturur. Bu uyarıl
Nitekim "kendinde şey" terimi eski töz sorun mayla oluşan ve görme siniri boyunca "puls
salının sürdüğünü ima eder gibidir. Eğer Kant' ın frekans modülasyonu koduna göre düzenlenerek"
epistemo-ontolojik düalizminde numenal varlık yayılan elektiriksel sinyaller, beynin oksipital
(ya da "kendinde şey") derken bir şekilde bilim alanında " fi sura kalkarina" adlı bölgesinde birin
in temel varsayım olarak varlığını kabul ettiği cil görme alanına çevredeki ışık enerjisi dağılımı
maddeden, maddi varlıktan söz ettiğini kabul eder ve değişimleriyle ilgili enformasyonları iletirler.
sek maddi olanı asla olduğu gibi bilemeyecektik Söz konusu elektiriksel sinyalizasyonla iletilen
Kant'a göre. (Bu noktada H enri Poincare 'nin bil enformasyonlar da çeşitli oksipito-temporo-pari
imde varsayımın temel rolüyle ilgili görüşlerini etal asosyasyon kortekslerinde ince ayar enfor
hatırlarsak bilimin felsefeye göre çok daha müte masyon işleme sürecine tabi tutulur ve beyin geniş
vazı ve küçük adımlarla yürüyerek Kant'ın ulaşıla ölçüde bilgisayarsal mekanizmalarla çevredeki
maz dediği "numenal bilgi"ye ilişkin pek çok ışık enerj isi dağılımı ve değişimi bakında bilgi
hedefi nasıl gerçekleştirebildiğini kolayca an sahibi olur (Bk.la,lb ve 2).
larız.) Güzel, fakat bu açıklamada ciddi bir sorun
Küçük felsefe turumuzu tam�mlamak üzere var. D ikkat ederseniz gözlenen hiçbir fi ziksel
20. yüzyılın başında öncelikle D esfoartes, Kant ve fizyolojik aşamada nitel bir algı olarak "kırmızı"
hocası Brentano'nun eserinden faydalanarak çağ rengi yok aslında. Çünkü ne sadece enerji paket
daş fenomenolojiyi kuran Husserl'den de söz ede lerinden ibaret olan fotonlar beynimize giren
lim. (Daha sonra göreceğimiz gibi Freud da öğren küçük kırmızı topçuklardır, ne de sinirsel iletide
cisi olmuştur Brentano'nun). Bugün kullandığımız ki enformasyonu taşıyan elektirik sinyalleri (ak
"fenomen" kelimesinin bazı önemli anlamlarını siyon akımı) "kırmızı"dır ve ne de beyinde gerçek
daha çok bu fenomenolojiden alıyoruz. Husserl de leşen herhangi bir bilgisayarsal bilgi işlem süre
D escartes gibi kesin bilgiye ulaşmak arzusun ci "kırmızı"dır. Peki ama beyin-ben olarak bizim
dadır ve onun metodik şüphesine benzer şekilde iç dünyamızda (algı dünyamızda), yani farkın
"fenomenolojik paranteze alma" yöntemine dalık bilincimizde farkında olduğumuz kırmızı
dayanan metodolojik bir solipsizm (tekbencilik) renk niteliği nasıl ortaya çıkıyor? Açıkçası bu
içinde üretir bu sarsılmaz bilgi alanını; fenome "kırmızı" sadece beynin bilincinde vardır; dışar
nolojik bilinç her türlü anlamın kaynağı olarak or da yoktur. İşte Chalmers ' ın yukarda sözünü et
taya çıkar. A rtık her şey sadece bir bilinç fenomeni tiğimiz "ağır sorun"u bu tespitten kalkarak an-
13
imago I güz I 2005
!aşılabilir. Beynin farkındalık bilincinin içeriğinin, onlarca, belki yüzlerce güneş sistemi oluşturacak
yani farkında olunan şeyin mahiyetini oluşturan kadar büyük miktarda maddenin sıkışmasıyla,
fenomenlerin doğası nedir ve nasıl ortaya çıkar içerdiği boşluktan kurtulmasıyla oluşmuş, yüksek
lar? Bu en önemli kozmolojik problemin yanıtını çekim gücüne sahip ama fındık veya ceviz büyük
bilmiyoruz. lüğünde doğal oluşumlardır. Demek ki madde
Görmeyle ilgili olarak söylediğimize benzer tahmin bile edemeyeceğimiz oranda boşluk içerir.
şeyler somatosensoryel modaliteler de dahil diğer Maddenin içerdiği boşluğu anlatabilmek için
algı modaliteleri için de geçerlidir. Koku iç yaşan küçük bir örnek vermek gerekirse mesela atom
tılamamız da, aslında bilinçli farkındalık çekirdeği atomun 100.000'de 1'i kadar yer kaplar
düzeyinde koktuğunu hissetiğimiz cisimden ancak, elektronsa çekirdeğe göre yok sayılabile
havaya dağılan bazı moleküllerin burnumuzdaki cek büyüklüktedir; gerisi boşluktur atomun.
bazı reseptör hücrelerdeki kimi protein molekül Atomlar arası boşluktan söz etmiyoruz bile. Ama
leriyle kovalent olmayan bağlarla oluşturduğu bu boşluk Fermi-Dirac istatistiğine uyan temel
kimyasal bileşiklerin ilgili hücrenin çeşitli iyon parçacıkların (fermiyonların), Pauli dışlama ilke
lara karşı membran geçirgenliğini değiştirerek si gereği içinden geçilemez bir boşluk durumu
beyne doğru yayılan aksiyon akımının doğması oluştıırmasından dolayı bizde (bilincimizde) dolu
na yol açması ve temporal lobdaki ilgili koku luk hissi uyandıracak tarzda dokunsal ve özellik
merkezinde elektiriksel bir aktivite oluşturmasıyla le proprioseptif duyumlar (enformasyonlar) oluş
ortaya çıkar. Ses ve diğer modaliteler için de ben masına yol açacak, içinden geçilmesi zor bir özel
zeri fizyolojik mekanizmalar söz konusudur. O lik kazanır (Bk. Hooft, 1996).
halde farkındalık bilincimizde gördüğümüz, his · Demek ki beynin farkındalık bilincinde farkın
setiğimiz; farkındalık bilincimizde yaşan da olduğumuz şeyler tamamen bilincimizin içer
tıladığımız dış dünyayla (yani dış dünya fenome iğini oluşturan fenomenlerdir ve biz "doğal
niyle) gerçek dış dünyanın hiçbir alakası yoktur. tavrımızla" yaşarken (mesela şurada kırmızı bir
Gerçek dış dünyada ne sesler, ne kokular, ne renk koltuğun olduğunu düşünürken veya havanın
ler, ne sıcaklık, ne soğukluk, ne de tatlar vardır. · soğuk olduğunu. söylerken) filozofların yüzyıl
Bütün bunıiır beynin oluşturduğu farkındalık bilin lardır söylediği gibi büyük bir yanılsamaya düşü-'
cine içkin (immenant) fenomenlerdir. yoruz gerçekten. Bu durumda dünyaya farklı bir
Sağduyumuz en güvenilir duyumumuzun gözle bakmalıyız. Biz gerçek dış dünyayla, hatta
dokunma olduğunu söyler. Elimizle tutuğumuzun bedenimizle bile doğrudan tanışıklığa sahip
varlığına inanamak eğilimindeyizdir. Yani en azın değiliz. Şimdi dış dünyaya bakın; aslında sadece
dan orada, dış dünyada gerçekten de katı, dolu bir beyninizin (yani aslında sizin, çünkü aslında siz
madde vardır, bilincimizin fenomenal niteliği en o'sunuz) gerçek dış dünyadaki madde-enerji
azından bu noktada yanıltmamaktadır bizi. Mesela denizini bilgisayarsal anlamda ölçerken doğal
bir duvarı elimizle yokladığııri,ızı, elimi. zi içii:ıden olarak oluşan kendi fenomenal bilincinizi görüyor
geçirmeye çalıştığımızı; ittiğimizi, omuz darbeleri sunuz. Orası dışarısı değil içerisi; beynimizin
vurduğumuzu düşünelim. İşte burada katı bir ' içerisi. Sadece beynimizin dış dünyadan ve be
madde, bir engel var. Bunda yanılıyor olamayız. denimizden gelen enformasyonları işlerken doğal
Acaba? Doğal tavrımızdan uzaklaşıp, daha eleş ·olarak oluştıırduğu (oluşan) bilincimizin feno
·
tirili düşünürsek bu düzeyde bile ciddi bir yanıl menal içeriği ile karşı karşıyayız aslında.
sama içinde olduğumuzu görürüz. Çünkü bilimin Ciddi bir felsefe okuması yaptığım ilk genç
temel varsayımı gereği orada, dış dünyada gerçek" lik yıllarımda, 1975 yılında tıbbiyenin ikinci
ten de maddi bir oluşumun olduğunu kabul etsek sınıfındayken beyin fizyolojisi dersinde P�nfıeld
bile, kuantum mekaniğinden öğrendiğimiz Rasmunssen deneyleriyle karşılaştığımda be.ynin
kadarıyla bu oluşum da dokunma duyumuzun bu gizemini farketmiş ve büyülenmiştim. Bugün
bize bildirdiğinden tamamen farklı bir yapıdadır; beynin ortaya çıkardığı bu derin kozmik proble
orada katı, dolu bir maddeden ziyade sadece çok mi "beynin maddi yapısı ve fenomenal bilinç
çok küçük bir doluluk, ama daha ziyade içinden problemi" veya "beynin maddi yapısı ve bilincin
geçemediğimiz bir boşluk vardır aslında ve ken fenomenal mahiyeti (ya da niteliği)" problemi
di bedeniriıiz de bir başka boşluktur. Bu tespiti an olarak isimlendiriyorum. Tüm düşünsel yaşamımı
lamak için kara delikleri düşünün. Kara delikler şekillendiren bu problem nedeniyle tıpta uzman-
14
NÖRO-PSİKANALİZ
lık tezimde de (Tura; 1986) bu problemi çözmeyen aşamasından geçtiğini, yani evrenin kuruluşunun
veya en azından ciddiye almayan herhangi bir belli bir erken evresinde maddi oluşumların bir
nöro-psikolojik ilişkilendirme teorisinin bilimsel birini çekecek yerde çok kısa bir süre için de ol
ve epistemolojik bir hataya düşeceğini göster sa ittiğini düşündürecek bazı deliller de vardır).
meye çalışmıştım. Prof.Dr. Süleyman Velioğlu Bilim evrenin nasıl olduğunun bilgisini ortaya
denetiminde hazırladığım bu tez bazı hocalarım koyabilir belki. Ama evrenin niçin ortaya koy
tarafından fazla teorik, felsefi, klinikten ve hatta duğu gibi olduğunu ve niçin başka türlü olmadığını
bilimselikten uzak olduğu gerekçesiyle eleştiril bilemez.
di. Ancak özellikle l 990'lardan sonra Bileşik Bilimin bazı problemleri çözmek yerine bu
Devletler ve İngiltere'de giderek çığ gibi büyüyen problemleri iyice tanımlayarak bir varsayıma
mülti-disipliner çalışmalar "beyin-bilinç" prob dönüştürme yoluyla aştığını; hatta aşmakla kalma
leminin önümüzde uzanan yüzyılın en temel bilim yıp bu sayede bilgi düzeyinde yeni ve yüksek bir
sel problemi olmaya aday olduğunu gösterdi (ko aşamaya ulaştırdığını gösteren en güzel örnekler
nunun çağımızdaki bilimsel önemini görmek için den biri Einstein'ın "özel görelilik" kuramıdır.
bk. Penrose; 1989). Bilirsiniz; 19. yüzyılın sonunuda iki İngiliz fizik
En azından nöro-psikanalizin kurucuların çinin, Michelson ve Morley'in yaptığı deneyler
dandan Mark Solms de problemin öneminin ışığın boşlukta, kaynağının hızından bağımsız bir
farkındadır. Çünkü maddi bir doğal oluşum olan şekilde sabit hızla yayıldığını gösteriyordu. Bu
insan beyninin nörolojik mekanizmalarıyla şaşırtıcı durum klasik Galileo-Newton fiziği
psikanalizin ele aldığı biçimiyle iç dünya olay açısından içinden çıkılmaz bir problem yaratıyor
larının fenomenal niteliği arasındaki ilişkinin ne ve konuyla ilgilenen tüm fizikçiler de problemi bu
olduğunu tanımlamadan yapılacak tüm nöro-psi çerçeve içinde kalarak çözmeye çalışıyordu. Nasıl
kanaliz çalışmaları naif bir epistemolojiye; bire oluyordu bu? Oysa Einstein problemi çözmedi,
bir eşlemeye dayanacaktır. · veri olarak kabul etti. Einstein'ın "özel görelilik"
teorisinde ileri sürdüğü çözüm şu soruya yanıt
1.2.2. Nöro-Psikanalizin Kabul Ettiği Çözüm
buluyordu; eğer ışığın hızının, kaynağının hızın
Önerisi: Çift Görünümlü Tekçilik dan bağımsız bir sabit olduğu bir evrende yaşıyor
Bir süre önce katıldığım bir partide zeki ve iyi sak, yani durum evrenin bize dayattığı bir
eğitim görmüş bir hanımefendiyle yaptığımız soh gerçekse, elimizdeki fiziği (özellikle elimizdeki
bet giderek beyin-bilinç problemi konusuna ulaştı. uzay ve zaman kavramlarını) nasıl değiştirmeli
(Bir hanımla konuşmak için kötü bir konu). Bu yiz? Yani kabaca söylemek gerekirse Einstein'ın
değerli ve tanınmış entelektüel hanım sohbetin ilk yaptığı şey problemi "ışık hızı aşılamaz"
bir aşamasında bilim adamlarını kastederek ve varsayımına (aksiyomuna) dönüştürmekti; bu bir
muzaffer bir edayla "püf noktasını asla çöze doğa yasasıydı. Bir bakıma özel görelilik kuramı
meyeceksiniz" dedi. Bazı entelektüel çevrelerde ışık hızı aşılamaz ise evrenin nasıl olması gerek
bilim karşısında duyulan kızgınlığı iyi bilirim. tiğini anlatır. Iş.ık hızı niçin aşılamıyor sorusu ter�
Ama gene de susmak yerine yanıt vermeyi tercih sine çevrilmiş, soru değil yanıt haline getirilmişir
ettim ve bilimin mantığ�nın böyle çalışmadığını; bir bakıma.
bilimin problemi çözmek zorunda olmadığını, Gerçekten de psikanalizden gelen bilgilerle
sadece önümüze bu problemi dayatan evreni iyi beynin maddi örgütlenmesi ve çalışması hakındaki
ce köşeye sıkıştırıp, tanımlayarak ve çok iyi bir bilgilerimizi ili�kilendirmek isterken karşımıza
varsayım kurmak suretiyle yeni bir bilme alanı çıkan "beynin maddi yapısı ve bilincin fenome
na sıçrayabileceğimizi anlatmaya çalıştım. nal mahiyeti" problemini; yani beynin zihinsel
Gerçekten de sanıldığının tersine bilim önüne işlevlerini yerine getirirken fiziksel esaslara
çıkan her problemi çözmek zorunda değildir. dayanan çalışma tarzından ("kolay problem"den)
Mesela kütlenin niçin bir çekim alanı oluştur nasıl olup da fenomenal mahiyette bir farkındalık
duğunu asla bilemeyeceğiz belki. Maddi oluşum bilincinin ortaya çıktığını ("ağır problemi")
lar birbirini çekecek yerde aynı gerekçelerle ite çözmek zorunda olmayabiliriz. Burada problemi
bilirdi de; niçin çekiyor da itmiyor? Bilmiyoruz. iyice tanımlayarak bir varsayımla aşmak (yani
(Nitekim "büyük patlamayı" izleyen çok küçük bir bir doğa yasası koymak) bilim açısından aranan
zaman aralığında evrenin böyle bir kozmogenez gerekli ve yeterli çözüm olabilir.
15
.
16
N Ö RO-PSİ KANALİZ
benzeri bir tezi kabul ederek epistemolojik bir arka frontal ve üst arka temporal bölgelerinde
önlem alınmadığı taktirde nasıl bir hataya düşüle konuşmayla ilgili bölgelerin bulunduğunun (da
ceğini göstermek için bir örnek vermek istiyo ha doğrusu bu bölgelerin hasarlanmasıyla konuş
rum. ma-dilsel anlama işlevinin öneml"i ölçüde bozul
duğunun, yani farklı afazi tablolalarının ortaya
1.2.3. Bir Hata Örneği; çıktığının) gösterilmesinden önemli bir güç almıştı
Organojenik-Dinamik Teori (Bk. Şekil 3). Oysa Jackson beyinde görece özerk
Aslında psikanalizle nörolojiden gelen bilgi işlevleri olan bölgelerin (merkezlerin) bulun
leri birleştirmeye yönelik ilk çabalar Solms'lerin duğunu kabul etmekle beraber bunların hiyerarşik
çalışmalarından çok daha erken dönemlere geri bir bütünlük içinde birbiriyle ilişkili bir şekilde zi
gider. Bu çabaların en iyi düşünülmüş teorik hinsel ve motor işlevlerini yerine getirdiğini
örneğini veren ilk kişiyse Fransız psikiyatr Henri savunuyordu. Bu nedenle de klinikte beynin(veya
Ey'dir (Ey; 1934, 1973; Ey, Bemard, Brisset; daha genel olarak sinir sisteminin) belli bir bölümü
1978). Nöro-psikanalizin kurucuları muhternelen hasarlandığında iki tip semptomla karşılaşıyor
Ey'in çalışmalarından habersiz bir şekilde hareket duk; negatif ve pozitif semptomlar. Negatif(ya da
ettiler. Demek ki bu yönde ilk önemli çabayı defisiter) semptomlar, hasarlanan merkezin
gösteren kişinin Ey olduğunu saptamamız tarihi işlevinin eksikliğini dile getiriyordu. Oysa pozi
bir borç olarak karşımıza çıkmaktadır. Gençlik tif semptomlar hasarlanan merkezin ilişkide bu
yıllarımda büyük önem verdiğim Ey'in çalışma lunduğu diğer merkezlerin hasarlanan merkezin
larında Solms'un duyarlı olduğu kozmik proble baskılayıcı-kontrol edici etkisinden kurtularak öz
mi maalesef görmediği veya pratik gerekçelerle gürleşmesinin sonucuydu. Yani negatif semp
ciddiye almadığı için önemli bir teorik hataya tomlar olması gereken bir işlevin yerine getirile
düştüğü kanaatindeyim. Sanırım bu hatayı iyi an memesiyle, olmamasıyla alakalıydı. Oysa pozitif
layabilirsek kozmik problemin ne olduğunu ve semptomlar normalde olmaması gereken, klinik
önemini de daha iyi anlayabiliriz. Bu nedenle tabloya ilave olmuş özgürleşme, kontrolden çık
Ey'in nörolojiyle psikanalizi ilişkilendirme çabası ma semptomlarıydı.
na ve düştüğü hataya önemli bir yer ayıracağım Bir örnek vermek gerekirse beyin hasarlan
yazımda. masıyla meydana gelen hemiplejide ilgili uzvun
Daha sonra göreceğimiz gibi Freud'u da etki hareket ettirilememesi (felç) negatif bir semp
lemiş olan ünlü İngiliz nörolog Huglings tomdu. Oysa aynı uzuvda gözlenen kas kasılması
Jackson 'ın nörolojik teorisini psikiy a tride ve sertleşmesi(rijidite) veya normalde olmaması
psikanalitik (ya da psikiyatride bir zamanlar ter gereken tendon reflekslerinin şiddetlenmesi ve
cih edilen adıyla psiko-dinamik) yaklaşımla iliş
kilendirmeye çalışan Ey, "organojenik-dinamik Sı
teori" adını verdiği yeni bir psikiyatrik kuram
geliştirmişti. Bugün artık maalesef unutulan, ama
pek çok bakımdan ve pek çok psikiyatrik vaka için
hala doğru tespitleri olduğunu düşündüğüm bu
�
yaklaşımı anlamak için önce yazının ilerki s fha
larında da işimize yarayacak olan Jackson'ın nöro
lojik görüşlerini hatırlayalım.
Jackson 'ın nörolojik tespitleri frenolojiyle;
yani beyinde değişik bölgelerin (merkezlerin)
değişik ve özgün zihinsel ve motor işlevleri yeri
ne getirdiği, dolayısıyla bu bölgelerin hasarlan
masıyla sadece bu bölgelerin özgün işlevlerinin
bozulacağı yönündeki bugün bile etkisinde
kaldığımız klasik görüşle karşıtlığı bakımından an
laşılabilir. Kökü çok eskilere dayanan frenolojik 1
Hypotholamus ve
görüş 19.yy.'da önce Broca ve sonra da Wernicke basal önbcyin
tarafından sol beyin yarım küresinin sırasıyla alt Şekil 3
17
imago / g üz / 2005
fılogenik olarak arkaik-patolojik reflekslerin or öncelikle Bleuler 'in tarif ettiği negatif şizofrenik
taya çıkması pozitif sempto,mlardı ve hasarlanan semptomlarla ortaya koyuyordu.
merkezle ilişkili başka (medula spinalisteki alt) Durum şuna benzetilebilirdi; bir insanın şu ya
merkezlerin kontrolden çıkmasının sonucuydu da bu rüyayı değilde belli bir rüyayı görmesinin
lar. Bu tipte klinik tablolar da sinir sistemi ·sebebi psik.analitik çalışmanın ortaya koyduğu
örgütlenmesinin fr�nolojik görüşün savunduğu bilinçdışı anlamı (arzu gerçekleşmesi) olabilirdi.
gibi lokal merkezlerin özerk çalışmasıyla değil, il Ama bu anlam şahsın (ve genel olarak insan)
gili merkezlerin birbiriyle ilişki içinde, birbirini beyninin rüya görme fizyolojik olayını gerçek
kontrol ederek çalıştığını gösteriyordu. Yani leştirmesinin (beyinde rüyaya tekabül eden
Jackson'ın nörolojik görüşleri frenolojiye göre nöronal olayın oluşmasının) sebebi değildi. Rüya
daha bütüncül şekilde işlev gören bir sinir siste tamamen fizyolojik mekanizmalarla ve nedenler
mi anlayışı ortaya koyuyordu. İlerki bölümlerde le gerçekleşen bir fenomendi. Herkes rüya görür,
Jackson'ın nörolojik görüşlerine tekrar dönecek ve ama· herkes farklı rüyalar görür. Psikanalistler
burada eksik bıraktığımız bazı konulan tamam adeta bu iki farklı düzeyi karıştırarak rüya adını
layacağız. verdiğimiz fizyolojik beyin olayının sebebinin
Bir başka açıdan da 19 11 yılında şizofreniyi rüyanın bilinçdışı anlamı olduğunu savunmaya
tüm netliğiyle tarif edip ismini veren ve gene varır tarzda psikiyatrik.bozuklukların pozitif semp
Jackson'dan etkilenmiş bir psikiyatr olan "baba" tomlarının anlamını, dolayısıyla da belli bir semp
Bleuler'in şizofrenideki negatif ve pozitif semp tomun anlamsal içeriğini belirleyen bilinçdışı se
tomlar ayırımına dayanan Ey, özelikle halüsi bebi, hastalağın nedeni sanıyorlardı. Bu da tıpkı
nasyonlar üzerine çalıştı ve bu konuda dünyada rüyanın psikanalitik anlamının fizyolojik rüya
ki en ayrıntılı incelemeyi yaptı (Ey; 1 973). görme nörona! aktivitesine sebep olduğunu savun
Onun psikiyatri teorisi de daha çok halüsi maya benzer bir tez savunmaya varıyordu.
nasyonlann anlamının tamamen psikanalitik açı Ey, organojenik-dinamik teorisini elbette sadece
dan açıklanabileceğini kabul etmesine rağmen şi şizofreni gibi ağır psikiyatrik bozukluklarla sınır
zofreninin organik bir beyin hastalığı olduğunu lamamıştı. Bu gibi vakalardan hareket etmekle be
savunmasına dayanır. Jacksonyen ilkelere dayanan raber obsesifbozukluk veya histeri gibi nevrozları
"organojenik-dinamik teori"ye göre Bleuler'in de da açıklayan bir teori kurmuştu. Mesela histerik
söylediği gibi şizofrenin negatif semptomları "çevirme" (konversiyon) fenomenlerinin anlamı,
beynin henüz tespit edilemeyen (muhtemelen dolayısıyla şahsın neden şu ya da bu "çevirme"
moleküler düzeyde) bir bozukluğuyla alakalı ol fenomenini değil de bu tipte belli bir semptomu
malıydı. Şizofrenin temel pozitif semptomları geliştirdiğinin sebebi bilinçdışı psikanalitik di
arasında yer alan hezeyan ve halüsinasyonlar ise namiklerle açıklanabilirdi. Ama bu anlam histeri
kontrolden çıkan merkezlerin serbestleşme belir hastalığının sebebi değildi. Ey, Freud'un parlak ve
tileriydi. Yani Ey'in kuramının en özgün yönü alt popüler çıkışı karşısında gölgede kalan Fransız
merkezlerin serbestleşmesiyle oraya çıkan bu po psikiyatr Piere Janet için hayıflanıyordu. Çünkü
zitif semptomların anlamının tamamen psikana Freud'la hemen hemen aynı dönemde Janet de bazı
litik bir çerçeveden bakılarak kavranılabileceği bilinçdışı dinamikleri keşfetmiş ama psikiyatrik
ni savunmasıydı. Bir başka deyişle hastanın neden hastalıklardaki organik faktörü ihmal etmemiş ve
farklı bir hezayanı değil de �elli bir hezeyanı veya üstelik popüler olarak ilgi çekecek çalışmalar yap
halüsinasyonu geliştirdiğinin açıklaması ancak maktan kaçınmıştı. Gerçekten de yüzyıl boyunca
bunların şahıs için psikanalitik (bilinçdışı) anlamı Freud'un tezlerinin aydın ve yan aydın çevrelerde
açısından verilebilirdi. Ama psikanalizin yanıl geniş yankı bulmasının, hemen herkesin küçük bir
gıya düştüğü nokta şuydu; psikanaliz mesela psikanalist kesilmesinin bu tezlerin tarafsız bir or
Schreber vakasında Freud'un yaptığı gibi bu pozi tamda gerçek bilimsel değerinin ve katkısının ne
tif semptomların anlamını doğru okumakla be ·olduğunun tartışılmasını önemli ölçüde güçleştir
raber psikanalistler hastalığın sebebinin bu bilinç ·diği kanaatine ben de katılıyorum.
dışı anlam olduğu yanılgısına düşüyorlardı. Oysa Burada Ey karşısında bir Freud savunusuna
hastalığın sebebi (kalıtsal veya kazanılmış fakat geçip, onun tezlerinde örtük olarak bulunduğu
henüz saptanamayan, muhtemelen· moleküler veya çıkarsanabileceği iddia edilebilirse de
düzeyde) bir beyin hasarıydı ve bu hasar kendini Freud'un gerçekten de semptomun bilinçdışı an-
18
NÖRO-PSİ KANALİZ
lamının histeri veya başka bir psikiyatrik bozuk negatif semptomların oluşmasına yol açtığı tezinde
luğun sebebi olduğunu açıkça ve ısrarla iddia edip de bazı sorunlar olmakla beraber sorunun esas
etmediğini tartışmaya girişmek veya bugünkü bil gösterileceği yer pozitif semptomlar için ileri
gilerimiz çerçevesinde söz konusu moleküler sürülen açıklamaydı. Çünkü pozitif semptomlar
düzeydeki beyin bozukluklarında nörona! gelişi olarak hezeyan ve bilhassa halüsinasyonların bir
min bilhassa kritik safhalarında maruz kalınan tür kontrolden çıkma belirtisi olduğunu söylenir
"psişik travma"lann ve kan kortizol seviyesi ne ken epistemoloj ik bir sıçrama yapılıyordu. Çünkü
deniyle kronik stresin de azımsanmayacak bir halüsinasyonlar fenomenal düzeyde yer alır ve
rolü olduğunu (ayrıntılı literatür taraması için bk. maddi bir sürecin fenomenal bir süreci nasıl etki
Cozolino; 2002), bu bağlamda bir dereceye kadar lediği açıklanmadan (yani derin kozmik problem
da olsa semptomun anlamının gerçekten de beyin görülmeden) yapılacak her açıklama öncelikle
sel psikiyatrik hastalığın oluşmasındaki faktör fizik biliminin sınırlarını zorlar.
lerden bir kısmı bakında fikir verebileceğini Mesela "çift görünümlü tekçilik" tezini kabul
göstermeye çalışmak istemiyorum. Şurası açıktır ederek konuşmak gerekirse Ey' in epistemoloj ik
ki en azından Freud'u izleyen ana akım kurumsal olarak doğru bir biçimde söylemesi gereken şi
psikanalist kuşaklan çok yakın bir geçmişe kadar zofreninin beyindeki organik sebebinin birer bil
(muhtemelen psikiyatrinin "fatalistik" döne inç fenomeni olan halüsinasyonların ortaya çık
mindeki küçümsemeye tepki olarak) beyin diye bir masına neden olması değil, fenomenal görünümde
organın varlığını unutmuş ("bastırmış"), neredeyse halüsinasyon olarak gözlenen sürecin nörona!
tüm kültürel fenomenleri psiko-dinamiklerle açık görünüm yüzünde belli ve saptanabilir bir nöronal
lamaya girişmiş, dahası belki bugün saçma aktivite artmasına neden olduğuydu. Yani maddi
görünebilir ama o zamanlar gerçekten de şizof fiziksel bir süreç fenomenal düzeyi etkilemiyor,
reniden paranoyaya, manik-depresifbozukluktan gene fiziksel bir süreci etkiliyordu. Ama bu fizik
otizme varana kadar bütün ağır psikiyatrik bo sel süreç fenomenal yüzde halüsinasyon olarak or
zuklukların bile psikanalitik teorisini yapmaya taya çıkıyordu. Ey ' in teorisi olayı bu netlikte
çalışmış ve bu tutum da hem psikanalizin yanlış görmemizi engelliyor, sanki beyindeki fiziko
bir yola girmesine sebep olmuş, hem genel olarak kimyasal bir süreç halüsinasyon gibi, bilinen fizik
insan bilimlerinin gelişimini ketlemiş, hem de biliminin kategorilerinin dışında kalan bir feno
Ey ' in eleştirisini haklı bir konuma çıkarmıştı . menal olaya sebep oluyor gibi bir ifade kullanmak
Ancak burada Ey ' in teorisiyle ilgili ön plana zorunda kalıyordu.
taşıyıp eleştirmek isteğim bir başka nokta var; Ancak teori daha modem bir anlayışla ve epis
buna "Ey hatası" adını veriyorum. temo loj ik olarak daha tutarlı bir kavrayış
Psikiyatri asistanlığı yıllarımda, hem öğrenci geliştirmek için "çift görünümlü tekçilik" tezini
lik yıllarımdan beri derinden etkilendiğim (veya muadili başka bir tezi) kabul etmiş olsaydı
psikanalitik yaklaşımı koruduğu, ama aynı za bile, gene de geriye çözülmemiş bir sorun kalırdı.
manda bu yaklaşımı gereçekçi bir düzeye çek Buradaki sorun şuydu; Ey halüsinasyon ve heze
meye çalıştığı, hem de esas ilgi alanım olan beyin yan gibi semptomların bilindışı anlamının has
çalışmalarını temel aldığı için "organojenik-di tanın herhangi bir semptomu değil de bu belli
namik teori" özelikle ilgimi çekiyor ve Ey' i an semptomu geliştirmesini belirlediğini söyledi
lamaya çalışıyordum. Ancak bence bu teori, bugün ğinde, farkında qlmadan anlamın beyinde geçen
Solms 'un "çift görünümlü tekçilik" tezini kabul belli bir fiziksel sürecin sebebi olduğunu iddia
ederek baştan önlem ·aldığı epistemoloj ik sorunu etmiş oluyordu ki bu epistemoloj ik bir hataydı.
farketmiyordu. Bu nedenle yukarda da sözünü et Çünkü özgün bir halüsinasyon hasta-beyindeki
tiğim "Organo-dinamik Teorinin Epistemolojik belli bir özgün nörona! aktiviteye (özgün bir
Kritiği" adlı tıpta uzmanlık tezimde bu hatayı fiziko-kimyasal sürece) tekabül eder. Eğer bu ak
göstermeye çalıştım (Tura; 1986). Bugün söz tivitenin nedeni fenomenal düzeydeki halüsinas
konusu hatayı bu yazı çerçevesinde kullandığımız yonunun anlamıysa, bizatihi anlam beyinde belli
terimlerle yeniden tanımlayacağım. ve özgün fiziksel bir olaya yol açıyor demektir. Bu
Organojenik-dinamik teoride şizofreni' gibi tez ise bildiğimiz hiçbir fizik kuralıyla bağdaşmaz.
ağır bir psikiyatrik hastalığa sebep olan (muhteme Oysa çift yüzlü tekçilik varsayımını göz önüne
len moleküler düzeydeki) nörolojik bozukluğun alırsak muhtemelen doğruya biraz daha yakın bir
19
imago I g üz I 2005
20
NÖRO-PSİ KANALİZ
başlayacaktı. Freud histerinin fizyoloj ik (nörolo nöroloj ik olarak da açıklamaya çalışan bölümler
j ik) bir olay olduğundan asla şüphe duymamıştı yaşamı boyunca ilk "projesi"ne sağdık kaldığının
(Bk. Muckenhoupt; 1 997). Ama bu nevrotik olay delilidir. 1 895 tarihli "proje"sinde Freud, psikolojiyi
sinir sisteminin ve beynin çalışmasının katı nörolojik bir disiplin olarak yerleştirmeye çalışa
lokalizasyonist-frenoloj ik açıklanmalara indir rak çağdaş nöro-psikolojinin de öncüsü olmuştu.
genemeyeceğini gösteriyordu açıkça. Bu nedenle Freud'un nöroloj ik görüşleri Jackson ' ınkilere
Freud, daha önce sözünü ettiğimiz İngiliz nörolog çok benzer. Charcot 'nun kliniğinde izlediği his
Jackson 'un teorisini de inceledi ve geniş ölçüde teri vakaları onu katı frenoloj ik-lokalizasyonist
etkilendi. Onun 1 89 1 yılında yayınladığı kliniğe görüşten uzaklaştırmış ve bugünkü nörona! ağ ve
dönük ilk çalışması olan "Afazi Üstüne" adlı yoğunlaşma bölgeleri anlayışına yaklaştırmıştır.
kitabı çağında hiçbir etki uyandırmamakla be Nöro-psikanalize göre Freud'un psikiyatrik bozuk
raber geriye dönük bir değerlendirmeyle günümüz lukların nörolojik açıklamasını geri plana çekmiş
nörolojik kavrayışlarına şaşılacak ölçüde yakındır ve ağırlıklı olarak fenomenal yüzle (psiko-dina
ve çağının nöroloj ik kavrayışının çok ötesindedir miklerle) ilgilenmiş olmasının nedeni çağının
(Bk. Kaplan-Solms ve Solms; 2000). nöroloj ik bilminin henüz bu karmaşık nörolojik
Freud çalışmalarını sadece tıp ve nörolojiyle durumları anlayabilecek kavramsal aygıttan yok
sınırlamamıştı, ciddi bir felsefe okuması da yapı sun olmasıdır. Ama hiç olmazsa psikanalitik
yordu. En çok etkilendiği filozoflardan biri Karl teorinin en temel tezleri bugünden bakınca kısmen
Marx 'ı da etkilemiş olan Alman materyalist filo yanlış gibi görünse de temel biyoloj ik tezlerle
zof Ludwig Feuerbach 'tır (Bk. Muckenhoupt; uyumlu olarak düşünülmüştür. Köklü bir tıbbi nö
l 997). Ama esas ilginç olan nokta Alman filozof roloj i bilgisi olmayan hiç kimsenin kuramaya
Franz Brentano ' nun da öğrencisi olmasıdır (Bk. cağı bir kuramdır psikanaliz. Mesela Melanie
Jones; 1 953). Freud incelemelerinde Brentano Klein'ın tezleri çok doğru bazı tespitleri gündeme
adına pek fazla önem atfedilmez. Oysa Brentano getirmekle beraber aynı biyoloj ik ilkelerle tutar
daha önce sözünü etiğimiz çağdaş fenomenolo lılığı koruma çabasından yoksun olduğu için fa
j inin kurucusu Husserl' in de hocasıydı ve onu da zlaca spekülatiftir. Keza Jung'un teorisi de bütün
derinden etkilemiş bir filozoftu. Bu filozofun zenginliğine rağmen Freud'un tezlerinin bilim
Freud'un bilinç kavramını geliştirmesinde büyük sel kalitesine ulaşamamıştır. Bunun bir tek ne
katkıları olması gerektiği söylenebilir. Çünkü deni vardır; Jung, Darwin' i Freud'un anladığı gibi
Brentano bir bilinç fi lozofuydu ve nesnenin anlayamamıştır.
kavranışında güdülenmelerin (bilincin yönelimi
nin) üzerinde duruyordu. Bilinç daima bir şeyin 1 1 .2. 1 . Lu ria
bilinciydi Brentano'ya göre (yani içeriksiz bilinç Nöro-psikanalizin Freud kadar önem verdiği
olamazdı). Bilincin yönelimi ise başlıca iki temel öncülerinin ikincisi Sovyet nöroloj ik bilimci Alek
kaynağa geri götürülebilidi; sevgi ve nefret. sandr Romanoviç Luria'dır. Türkiye' de maalesef
Demek ki insan ancak bu temel güdülenmelerinin pek az psikoloğun eğitim görmüş olduğu psikolo
yönelimi açısından ele alabilir, tanıyabilirdi nes j iyi Freud'un "proje"sindeki gibi köklü bir nörolo
neyi. Bu yaklaşımların Freud'un daha sonraki j ik disiplin olarak yerleştiren bir alan olan nöro
çalışmalarını etkilememiş olmasının imkansız psikoloj i disiplinin kurulmasının öncülerinden
olduğunu düşünüyorum. olan Luria'nın çalışmaları bugün bile en çok gön
Böylesine sağlam bir tıp eğitimi almış ve üste derimde bulunulan temel kaynaklar � başında
lik tıbbı sadece hastalıkları tedavi etme yöntemi gelir (Bk. Mc.Cartthy ve Warrington; l'f)90). Bir
·
olarak değil dünyayı kavramın bir aracı olarak gör bakıma Luria, Freud'un erken "proj e"sini ilk kez
müş, dahası afazi üzerine çağını aşan bir inceleme gerçekleştiren nörologlardan biri olmuştur.
yapmış Freud'un "konuşma tedavisi"nde aslında İdeoloj ik nedenlerle zamanında "batı" dünya
hastalarının beyinlerinin oluşumu ve çalışma tarzını sında hak ettiği değeri bulamamış olan Luria'nın
incelediğinin farkında olmamasına imkan yok. eserlerine ilginin giderek artığını görüyoruz (Bk.
Onun kitaplarında genellikle okunmadan atlanan Goldberg; 200 1 ).
ama çağının yetersiz nörolojik bilgisine rağmen Luria çok genç yaşlarında, daha 1 920' lerde
psişik bir fenomen sırasında beyinde geçen "insan psikolojisini bilimsel materyalist temellere
muhtemel nörona! olaylan umutsuzca da olsa oturtmaya çalışan tek disiplin" olarak gördüğü
21
imago I güz I 2005
psikanalize büyük bir ilgi duymuş ve bu konuda bozukluğunun tekabül etmesi olgusu, bu genel
ciddi eğitim görmüştü. Ancak Stalin döneminde ve yaygın bütünsel aygıtta bazı anatomik alanların
Sovyet Komünist partisinin psikanaliz karşısında nöronal iletişim bakımından yoğunlaşmasıyla,
resmi olarak olumsuz bir tutum almasıyla psika yani bazı anatomik bölgelerde nörona! aygıtın
nalizden uzaklaştı. Marksizmi ve genel olarak iletişim ağının sıkışmasıyla açıklanır.
felsefeyi çok iyi anladığı bilinen Luria 'nın psika Bu yaklaşımları kısaca da olsa kısmen somut bir
naliz karşındaki daha sonraki tutumu daima çekin örnek üzerinden anlatmak belki anlaşılmalannı ko
celi olacaktır. Genellikle Luria' nın psikanaliz laylaştırabilir. Mesela klasik olarak hasarlandık
karşısındaki tavrının kariyerist hırslarıyla bağlan lannda konuşma ve dilsel anlama işlevlerinin bozul
tılı olduğu ve yaşamı boyunca Parti 'yle ters düş duğunu 1 9. yüzyıldan beri bildiğimiz klasik Broca
memeye çalıştığı için psikanaliz karşısında tavır ve Wernicke anatomik alanlarını düşünelim (Bk.
aldığı söylenirse de psikanalize yöneltiği eleştiri Şekil 4). Lokalizasyonist-frenonoloj ik görüş söz
ler bu görüşü desteklememektedir. Elbette Freud? - konusu anatomik merkezlerin belli dilsel işlevler
un "batı" dünyasında popülariteye verdiği taviz açısından özelleştiğini ve harabiyetlerinde belli
lerin bir başka tipini Luria'nın Sovyet sistemindeki dilsel psikolojik işlev kaybının bire bir sonuç
Parti egemenliği karşısında gösterdiğini düşüne olduğunu söyleyecektir.
bilirsek de aslında psikanaliz karşısındaki tutumu Oysa ekipotansialist yaklaşım dil işlevinin
hiç de bilinçsiz değildir. Luria' ın gençlik yıl (diğer bütün zihinsel işlevler gibi) serebral kor
larında bilimsel materyalist bir yaklaşım olarak teksin bütününün işlevi olduğunu ve söz konusu
gördüğü psikanalizi daha sonra insan psikoloj isi anatomik bölgelerin dil işlevi bakımından yoğun
ni biyoloj ik temellere oturturken toplumsal ve laşmış, şişe ağzı gibi daralmış bölgeleri olduğunu
tarihsel faktörleri görmezden gelmekle eleştirme- · kabul eder. Buna göre serebral korteksin başka her
si (Bk. Kaplan-Solms ve Solms; 2000) ilk bakış hangi bir alanındaki bir yıkım da belli bir dil
ta kendi içinde çelişik gibi durmakla beraber aslın yeteneği kaybına yol açar. Ancak bazı bölgelerdeki
da aradaki zaman farkı göz önüne alınırsa doğal dil yeteneği kaybı öylesine minimaldir ve başka
olarak Freud'unkinden çok daha iyi kavranmış semptomlarla klinik olarak öylesine perdelen
bir nöro-biyoloj i anlayışına dayanır. miştir . ki bu bulgular klinik olarak saptanamaz.
Luria da bu yazıda adı geçen Freud, Bleuler, Yani bu örnekte dil, genel olarak bütün beynin işle
Ey gibi İngiliz nörolog Jackson ' ın nöroloj ik vidir. Ama belli anatomik alanlarda öyle nöronal
kavrayışından çok etkilenmiş, ona çok yakın bir yoğunlaşma ve klinik olarak öylesine yıkıma has
sinir si stemi anlayı şından hareket etmiştir. sas alanlar ("şişe ağızlan") oluşur ki klinik olarak
Jackson ' ın nörol9j ik görüşlerini Henri Ey ' in dil işlevinin en çarpıcı bozukluklarını bu anatomik
"organojenik-dinamik" teorisini anlatmak isterken bölgelerin haraplanmasında gözleriz ve beynin
kısaca özetlemiş olmakla beraber burada bazı bütününe yaygın ve genel bu zihinsel işlevin
ilave bilgiler verme gereğini duyuyorum. Klasik (dilin) sanki beyinin belli bir merkezinden
olarak sinir sistemi anatomisi ve işlevleri arasın yönetildiği izlenimine kapılırız. Ekipotansializme
daki ilişkiyi ifade etmek için iki temel görüş ileri
sürülmüştür. Bunlardan i lki lokalizasyonist
frenolojik görüştür. Kökü çok eski dön,mlere gi
den ve ilk bakışta klinik nörolojinin pratik sorun
larını çözen bu yaklaşıma göre beynin, özellikle
korteksin belli anatomik bölgeleri belli zihinsel
motor işlevler için özelleşmiş yapılardır ve bu
bölgelerin çeşitli nedenlerle hasarlanması özgün
bir zihinsel işlevin kaybına yol açar. İkinci ve
tamamen zıt görüş "ekipotansializm" adını alır
ve beyinin zihinsel işlevlerini bir bütün olarak
yerine getirdiğini, belli bir zihinsel işlev için
özelleşmiş belli bir merkez olmadığını savunur. Bu
görüş çerçevesinde klinikte gözlediğimiz belli
Şekil 4
bölgelerdeki hasarlanmaya belli bir zihinsel işlev
22
NÖRO-PS İ KANALİZ
göre lokalizasyonist-frenolojik yaklaşımın yanıl yapılar yeni ve daha karmaşık bir anatomik
gısı da buradan kaynaklanır. işlevsel organizasyonda bütünleşirler. Oysa hem
Klinik uygulama açısından lokalizasyonist frenolojik görüş hem de ekipotansiyalist görüş
frenolojik görüş tanı koyma açısından büyük pratik adeta bir seferde mükemmel bir planlanma sonu
avantaj sağlar. Tıbbın kesinlik itibariyle matema cu örgütlenmiş bir sinir sistemi modeli kurmak
tiğe en çok benzediği klinik alan olan nörolojide tadır ki, bu sinir sisteminin evrimsel arkeolojik mi
tanımlanmış öylesine sendromlar vadır ki, beyin marisiyle uyuşmamaktadır. İnsan sinir sisteminde
anatomisinin inceliklerini bilen bir hekim beden türlerin evriminden gelen çok sayıda eski merkez
sel ve zihinsel bozukluklardan yola çıkarak armonik bir bütünlük içinde çalışmaya yön
beyinin neresinin tutulduğunu basit bir nörolojik lendirilmiş olmakla beraber fılogenetik olarak
muayeneyle saptayabilir. Bununla beraber bu tipte erken merkezler türün evriminde daha geç gelişen
klasik nörolojik sendromlar daha önce sözünü et yapılarla bütünleşerek farklı bir işlevsel mimarinin
tiğimiz gibi beynin özellikle fılogenetik (kabaca parçası olmuştur. Oysa ne ekipotansiyalist görüş
genetik) olarak belirlenmiş birincil duyumsal ve ne de frenolojik görüş bu aşamalı evrimsel bütün
motor alanlarıyla alakalıdır genellikle. Oysa bil leşmeyi açıklayamaz, sinir sistemini bir seferde or
hassa heteromodal ve transmodal asosyasyon kor taya çıkmış bir yapı olarak kavrayabilir. Mesela
teksleri(Bk. Mesulam; 2000) geniş ölçüde şahsın fılogenetik olarak geri bir düzeyi temsil eden tür
yaşam deneyime bağlı olarak oluştuğu için (Bk. lerde(mesela kuşlarda) arkaik bir anatomo-fonk
Fuster; 2003) aynı nörolojik kolaylığı (matema siyonel yapı daha karmaşık ve gelişmiş bir sinir
tiği) her alanda, mesela psikiyatride bulamayız. sisteminde(mesela insanda) farklı bir işlevi yeri
ne getiren bir birim halini alırken, aynı zamanda
11.2.2. Bir Örnek; Rüyalar yeni gelişen yüksek merkezlerin kontrolünden
Nasıl ki "organojenik-dinamik" teorinin ku kurtulup kendi bağımsız arkaik işlevlerini gerçek
rucusu Ey (Ey; 1 978) bir iç dünya fenomeni olan leşirmek eğilimini de korur. Yani sinir sistemi
halüsinasyonlar üzerine dünyadaki en güzel in türün evriminde giderek daha kompleks bir örgüt
celemeyi yapmışsa, nöro-psikanalizin öncüsü lenme kazanırken filogenetik olarak eski alanlar
Mark Solms de Freud sonrasında rüyalar üzerine sistem içinde yeni belli roller üstlenen ama görece
en ilginç ve serebral korteks hakında en iyi fikir özerk bütünlükleri de olan merkezler halini
veren derlemeyi yapan kişidir (Solms; 1 997). almıştır.
Solms tezlerinin Luria, Freud ve Jackson'la uyum Jacksoniyen görüşlerden etkilenen Luria'nın
içinde olduğunu düşünür ve Jacksonyen şemsiye sinir sistemi anlayışı dinamik bir tokalizasyo
altında hem Freud'un hem de bilhasa Luria'nın nizmdir (Kaplan-Solms ve Solms; 2000). Buna
görüşlerini destekleyen bir kavrayış geliştirdiği göre beyindeki anatomik merkezler değişik kom
ni kabul eder. binasyonlara giridiklerinde farklı kompleks zi
Solms rüya anlayışını Luria'nın nörolojik hinsel işlevlerin oluşumuna katkıda bulunurlar.
görüşlerine dayandırdığı için öncelikle bu nörolo Yani belli bir merkezin belli bir zihinsel işlevle
jik görüşü özetlemek gerekir. Daha önce de be sınırlandırılması yerine değişik merkezlerle işbir
lirtiğim gibi Luria da tıpkı Freud, Bleuler ve Ey liği içinde farklı zihinsel işlevlere katkılarından söz
gibi genel anlamda Jacksoniyen bir nörolojik etmek doğru olur. Bu durumda beyindeki belli
görüş geliştirmişti. Bu görüş yukarıda özetlediğim bir anatomik merkezin haraplanması belli bir
lokazisasyonist-frenolojik görüşle ekipotansiyelist işlevin kaybından ziyade çeşitli zihinsel işlevlerde
görüşün akılcı bir ortak noktada buluşturulmasıyla çarpıtmalara neden olacaktır.
alakalıydı. Bu ara yol denemesine göre ne katı Solms'un rüyalarla ilgili çalışması bu nörolo
frenolojik görüş ne de ekipotansiyalist görüş tam jik kavrayışı en iyi şekilde örneklemektedir
olarak haklıydı. Jacksonien görüşe göre her iki (Solms; 1 997, Kaplan-Solms ve Solms; 2000).
nörolojik yaklaşım da aynı hatanın iki farklı ama Beynin rüya işlevini basitleştirerek kavramak için l
eşdeğer örneğini sunmaktaydı. Jacksoniyen gele bu işlevde uyku evreleriyle rüya işlevinde beyin
neğe göre insan sinir sistemi türlerin evriminin bir sapı modülasyonunun(eski terimle formasyo reti
sonucu olduğu için ilginç bir arkeolojik-mimari külarisin) rolü gibi konuları şimdilik bir kenara ko
anatomik yapılanma gösterir; filogenetik olarak es yarak bu işlevde öncelikle telansefalik bölgelerin
ki yapılarla evrimde daha sonra ortaya çıkan katkısını göz önüne alalım. Solms'e göre rüyanın
23
imago / güz I 2005
oluşumuna katkıda bulunan altı önemli telansefalik tum) ve üst beyin sapından enformasyon ileten ak
bölge vardır: Bilateral ventromezyal prefrontal sonlar (ak madde) olduğu düşünülürse klinik
derin (yani ak madde, aksonik) yapılar, sol alt olarak gözlenen adinamizm tablosunun beynin
parietal korteks, sağ alt parietal korteks, ventro ön motivasyonel merkezlerinin beynin daha arkaik
mezyal oksipito-temporal korteks, frontal !imbik yapılarından gelen enformasyonlarla bağlantısının
bölge ve temporal !imbik bölge. Bu beyin bölgeleri kesilmesine (prefrontal diskoneksiyona) bağlı
ayn ayn başka kombinasyonlarda farklı işlevlerin olduğu düşünülmelidir.. Bu sendrom da rüyaların
yerine getirilmesine katkıda bulunmakla beraber kesilmesine sebep olur. Bu bulgu Freud'un da
rüya işlevinde belli bir koordinasyon ve kon düşündüğü gibi rüyaların yüklü motivasyonel
figürasyon içinde işlev görürler. bileşeni olduğunu gösterir.
Solms rüya işlevinde bu bölgelerin katkısını 4) Ventromezyal oksipito-temporal haraplan
değerlendirmek için bu altı bölgeyle ilgili nörolo ma; Bu bölgenin haraplanmasındaki başat semp
jik sendromlarda rüyaların ne yönde değiştiğini tom uyanıklık halinde görsel imajinasyonun bozul
araştırır. ması şeklinde özetlenebilir. Hasarlı beyin yüzler
1) Sol alt parietal haraplanma; Bu nöroloj ik gibi bazen çok özgün imajları fenomenal bilinç
sendromda uzamda sol-sağ ayırımının bozulması alanında yaşantılamakta güçlük yaşar. Bu sendro
ve parmak tanıyamama gibi klasik bazı bulgular ma sahip beyinler ilginç bir rüya bozukluğu göste
(Gerstman sendromunun bazı bulguları) elde rir; rüya sadece kavramsal düzeyde kalır ve görsel
edilir. Sendromun nöro-psikolojik değerlendirmesi imge kazanamaz. Yani rüya somut görsel temsil
uzamsal olarak organize olmuş hetoromodal en özelliğini kaybeder; bir başka deyişle rüya soyut
formasyonlardan soyut kavramların oluşturul kavramsal aşamada kalmasına rağmen görsel feno
masında; yani kavramlaştırma-simgeleştirme menal içerik kazanamaz. Bu durum rüya ve halüsi
işlevinde zihinsel bir bozukluk olduğunu gösterir. nasyonun normal algı sisteminin tersi bir kanal
Bu sendrom rüyaların ortadan kalkmasına neden dan çalıştığını telkin eder; normal algı sisteminde
olur. Demek ki Freud' un da düşündüğü gibi enformasyon akışı beynin arka bölgelerinden öne
rüyülarda kavramlaştırma ve simgeleştirme önem doğruyken rüya ve muhtemelen halüsinasyonda
li bir bileşendir. ters yönde gelişen bir stimülasyon söz konusudur.
2) Sağ alt parietal haraplanma; Bu anatomik Bu nedenle Freud'un tezlerine yakın bir şekilde
bölgenin haraplanmasında genellikle gözlenen konuşmak gerekirse rüya, normal algıya göre çok
başat semptom görsel-uzamsal enformasyonları daha yüklü bir motivasyonel anlam taşır.
dorzo-lateral prefrontal korteksin ifa sistemi dene 5)Frontal limbik (yani oıbito-medyal prefrontal
timinde işlem hafızasında (working memory) tut alan, bazal önbeyin yapılan ve anterior singulat)
makta güçlüktür. Yani hasarlı beyin belli bir işle harabiyeti; Bu sendroma sahip hastalar her gece
mi ifa etmek için görsel-uzamsal kaynaklı enfor rüya görmeye devam etmekle beraber rüya ile
masyonlara stabil bir şekilde dikkat yöneltmekte gerçeği ayırt etme yeteneğini kaybeder ve
ve bunları kısa süreli hafızada tutınakta güçlük rüyalarını gerçekte yaşanmış olaylar olarak al
yaşar. Bu bölgenin haraplanması da rüyaların or gılarlar. Gerçekten de bu bölgenin haraplanması
tadan kalkmasına yol açar. realiteyi test etıne yeteneğini önemli ölçüde bozar.
3) Bilateral ventromezyal prefrontal ak madde Bulgulara anosognozia, sol görsel-uzamsal ihmal
harabiyeti; Bu bölgelerin haraplanması klinik (neglect) sendromu, konfabulatuar amnezi de
olarak "adinamia" adı verilen kuvvetli bir moti katılabilir.
vasyon kaybına yol açar. Yirminci yüzyılın baş 6) Temporal lob epilepsisi; Bazı temporal
larında şizofreninin kontrol altına alınması için epilepsi vakaları tekrarlayan eşbiçimli rüyalar,
uygulanan lokotomi operasyonu bu bölgelerin genellikle kabuslar görür. Bu tipte rüyalar genel
cerrahi olarak haraplanması esasına dayanıyor likle epileptik krize eşdeğerli olarak kabul edilir.
du. Bu nedenle gayet iyi incelenmiş olan bu send Nitekim rüyalar epilepsinin tedavisiyle ortadan
romda hasarlı beynin insiyatif alıp kendiliğinden kalkar. Bu bulgu rüyaların temporal lobun derin
bir eylemi başlatmasının güçleştiği bilinmekte !imbik yapılarının (bir başka deyişle fenomenal
dir. Bununla beraber hasarlanan beyin alanın düzeyde duyguların) rüyaların başlatılmasında ve
doğrudan nöronlar (gri madde) değil bölgedeki oluşturulmasında önemli rol oynadığını düşündür
nöronlara ventral mezansefalon (ventral tegmen- mektedir.
24
N Ö RO-PS İ KANALİZ
Bu bulgular ışığında Solms gayet akılcı görü görüşlerini bağdıştırmada nasıl bir işlev gör
nen bir hipotez ileri sürme şansı yakalamaktadır. düğünü özetlemiş oluyoruz. Artık nöro-psikana
Öncelikle Luria' nın nöroloj ik kavrayışına uygun lizin daha özel alanlardaki değerlendirmelerine
olarak rüyaların oluşması bir tek merkezin değil, geçebiliriz.
bir çok merkezin organize katılımıyla gerçek
leşir. Değişik zihinsel işlevler sırasında bu merke 111. O l g u lar
zlerin her biri farklı merkezlerle çeşitli kon
fıgürasyonlarda işbirliği içinde değişik zihinsel 111. 1 . Amaç ve Yöntem
işlevleri yerine getirir (dinamik lokalizasyonizm). Nöro-pikanalizin amacı psikanalitik derin
Solms 'e göre rüya faaliyeti ya ventral mezanfalik psikoloj i çerçevesinde anlaşıldığı biçimiyle in
yapılardan veya temporal limbik yapılardan san zihinsel işleyişinin nöroloj ik açıklamasını
başlar. Ventral mezansefalik yapılar ve üst beyin vermektir. Bu çerçevede psikanalizin bazı temel
sapı yapıları (eski anlayışla formasio retikülaris) metapsikoloj ik kavramlarını yeniden gözden
fizyoloj ik olarak uykunun REM adı verilen ve geçirmek, tartışmak ve geliştirmek imkan dahi
rüyaların sıklıkla görüldüğü dönemini modüle line gelecektir. Nöro-psikanaliz araştırma yön
ederler ve yukarda sayılan 3 . sendromdaki akson temi olarak klasik psikanaliz veya psikanalitik
(ak madde) harabiyeti bu bölgelerin motivasyon psikoterapiyi esas alır ve bu yöntemi sorgulamaz.
larla ilgili ön telansefalik yapılara (singulat girus Sorgulanan psikanalitik teknik değil, bu teknikle
ve nukleus akumbens ve genel olarak prefrontal elde edilen bulguları kavramlaştırmaya yarayan
kortekse) proj eksiyonunu keserek ciddi moti metapsikoloj ik kavramlardır. Altta yatan ve
vasyon kaybına (adinamizme) ve dolayısıyla açıkça ortaya konmayan ve nöro-psikanalizi
rüyaların kesilmesine sebep olur. Haraplanan bu temellendiren varsayımsa yüzyıllık psikanalitik
aksonal sistem özellikle ventral mezansefalon ve bulguların çağdaş nöroloj ik bulgularla örtüştüğü
üst beyin sapından gelen dopaminerjik (Panksepp; yolunda bir sezgiye dayanmaktadır. B öylece
1 99 8 ' in araştırma davranışı motivasyonel siste nöro-psikanaliz, psikanalitik bulguları çağdaş
mi) ve noradrenerj ik nöronların motivasyonel nöroloj ik bulgularla test edip geliştirmekten çok,
uyarısını kesintiye uğratmış olur. Eğer söz konusu örtük olarak psikanalitik kavramları doğrulama
ventral mezansefalik ve üst beyin sapı yapılarının (hatta kimi yerlerde nerdeyse Kabala'cı bir oku
diansefalik (geniş ölçüde hipotalaniik) ve bazal mayla Freud'un ne kadar da ileri görüşlü tah
ön beyin yapılarıyla bağlantısı düşünülürse minlerde bulunduğunu kanıtlama) yönünde bir
Freud'un dürtüsel motivasyon sistemiyle açık çaba halini alır ki sanının nöro-psikanaliz akımı
bağlantı kurulabilir. nın bilimsel yansızlık ilkesi bakımından en za
Eğer ventral mezansefalik ve beyin sapı yıf yönü budur. Bununla beraber bu yöndeki ça
yapılan tarafından elektiriksel olarak uyarılan ön baların giderek temel psikanalitik kavramları ve
motivasyonel sistemin rüyaları başlattığı tezi hatta tekniği geliştirmek bakımından önemli bir
doğruysa rüya sürecinde sol alt parietalin kavram ilk adım olabileceğini düşünebiliriz. Nitekim
laştırma-simgeleştirme bakımından sürece katı akım içinde bu yönde önemli bazı gelişmeler de
lırken sağ alt parietalin görsel işlem hafızasıyla gözlenmektedir.
rüyadaki dikkat stabilitesini kısmen de olsa ko Nöro-psikanaliz akımını başlatan ilk çalış
ruduğu ve ventromezyal oksipito-temporal bölge malar çeşitli beyin hasarları olan vakalarda klasik
nin de son aktivasyon alanı (sahne) olarak rüyanın psikanalitik prosedürün uygulanması esasısına
somut görsel içerik kazanmasına yol açtığı dayandırılmıştır. Bu yaklaşımdaki amaç beyinin
düşünülebilir. Bu tez gerçekten de yukarda sayı hangi merkezlerinin hangi psikanalitik derin
lan tüm nörolojik sendromlardaki rüya bozuk psikoloji bulgularıyla bağlantılı olduğunu göster
luklarını açıklamakla kalmaz Freudyen rüya an mekti. Bu çerçevede bilhassa beyinin üç böl
layışını da modem bulgularla birleştirmiş olur. gesinin haraplanmasıyla ortaya çıkan psişik
Böylece bu alt bölümde hem Luria'nın di bozukluklar psikanalitik yöntemle incelenmiştir;
namik lokalizasyonist nöroloj ik görüşünü, hem sol perisilvian bölge haraplanmalan, sağ perisil
Freud'un rüya teorisinin çağruiş nöroloj ik anlayış vian bölge haraplanmalan ve ventromezyal pre
larla bağdaştırılabilir olduğunu hem de Solms 'un frontal bölge haraplanmalan. Şimdi bunları sıray
rüyalarla ilgili hipotezinin bu iki bilim adamının la görelim.
25
imag o I güz / 2005
111.2. Sol Perisilvian Bölge Haraplanmalı tarihli "Ego ve İd"de süperego 'nun temelinin de
Beyinlerin Psikanalizi (Bk. Şekil 5) içselleştirilmiş sözel uyarı ve komutlar olduğunu
söylemişti . Dolayısıyla dil yeteneği önemli ölçüde
bozulmuş bir beynin "mental aygıtı"nın da önem
111.2.1 . Broca Afazili Beynin Psikanalizi li ölçüde bozulmuş olması beklenirdi . Ancak
Broca afazisi olan vakanın (vaka J) standart Kaplan-Solnis ve Solms, Freud'un kelimelerin
psikanalitik psikoterapi koşullarında gerçek çeşitli bileşenleri arasında bilhassa "işitilmiş bir
leştirilen incelenmesi hastanın "normal yas reak kelimenin hafızasaI kalıntısını" önemsediğini, va
siyonu" gösterdiği sonucuna ulaşmıştır. ka J'nin ise Broca afazisi nedeniyle konuşmasının
Bu bulgu iki bakımdan önemlidir. motor bileşeni açısından bozukluk gösterdiğini,
1 ) Sağ hemisfer hasarlı beyinlerin zihinsel dolayısıyla dilin işitsel imge bileşeninin bozul
motor yeti yitimleri karşısında duygusal olarak madığını bildirerek sorunu çözerler. Freud açık
genellikle duyarsız kalmalarına karşılık sol hem vermemiştir.
isfer hasarlı beyinlerin depresif bir duygulanım
yaşantıladığı uzun zamandır klinisyenlerin dikka 111. 2.2. Wernicke Afazili Beynin
Psikanalizi
tini çekmiş bir konudur. Bu ve başka bazı bulgu
lardan yola çıkılarak sol beyin yarım küresinin Wernicke afazisi olan vakamn (vaka K) ana
oh,ımlu duygul arla alakalı olduğu, sağ hemis litik psikoterapisi çok daha ilginç ve bazı psikana
ferinse olumsuz duygularla alakalı olduğu, dola litik kavramları netleştirmeye imkan veren bul
yısıyla sol hemisfer doku kaybının olumlu duygu gular ortaya koymuştur. Cotard sendromunun in
ların azalmasına (depresif tablolara) yol açarken celenmesine kadar varan bu zengin olgulardan
sağ hemisfer doku kaybı olan beyinlerin olayları yalnızca biri üzerinde duracağım. Wemicke afazili
olumsuz duygularla değerlendirme özeliğini kay beyin, psikanalitik psikoterapisinde, düşüneme
bettiği ileri sürülmüştür. Ancak vaka J'nin anali diğini, düşünmekte büyük güçlük yaşadığını bil
tik incelenmesi ve terapisi bu yaygın kanaati dirmiştir. Bu durum söz konusu beyinde uygun
desteklememekte, hatta bu kanaate gölge düşür olumsuz duygularla yaşanmaktadır. (Aslında bu
mektedir. Gerçi Broca afazili beyin (vaka J) dep tipte bir yakınma Wemicke afazisi için tipik
resif izlenimi vermektedir. Ancak analitik in değildir. Söz konusu beyindeki (vaka K) hasar
celeme tablosunun analitik anlamda depresyon tipik Wernicke alanını aşarak supramarjinal girusu
(melankoli) olmadığını, yeti kaybına bağlı normal ve orta temporal bölgeyi de içine almaktadır.
bir yas reaksiyonu olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla hasarlı beyin işitsel-dilsel enfor
2) Psikanalitik açıdan normal yas reaksiyonu masyonları işlem hafızasında tutmakta da güçlük
göstermek süperego ve ego bütünlüğünün korun yaşamaktadır.)
muş olmasını gerektirir. Broca merkezi hasarlı Kaplan-Solms ve Solms ' un çok yerinde bir
beynin normal yas reaksiyonu geliştirmiş olması tespitle aslında söz konusu beynin yaşantıladığı
beynin bu alanın psikanalitik anlamda "mental durumun düşünememek deği l, dilsel olarak
aygıta" önemli bir rolü olmadığını gösterir. Bu du düşünememek olduğunu söyler. B ir başka deyiş
rum ilk bakışta psikanaliz açısından şaşırtıcıdır, le Wernicke alam hasarlı beyin, düşüncelerini
çünkü analitik teoride egonun dil işlevine büyük kelimelere bağlayamamaktadır. Ancak bu tespit
önem verilir; mesela Freud 1 9 1 5 tarihli "Meta analitik teori içinde bazı güçlükler yaratır ve
psikoloj i " çalışmalarında bilinçdışı düşünce çözülmesi için Freud ' un bazı kavramlarının
sürecini bilinçli kılanın dil olduğunu ve 1 92 3 netleştirilmesi gerekir. Önce psikanaliz açısından
problemin ne olduğunu, sonra nasıl çözüldüğünü
anlatacağım.
Analitik teoriye göre bilinç, ego 'un ancak
çok yüzeye! bir bölümünü oluşturur ve zihinsel
süreçler kendileri olarak aslında bilinçdışıdır.
Zihinsel süreçleri bilinçli kılansa dil ve konuş
madır. Karen-Solms ve Solms ' e göre Freud 1 9 1 5
PEllISYLVIAN tarihli "Bilinçdışı" adlı yazısında bastırma
Şekil 5 mekanizmasını da dilsel yolla bilinçli kılınabi-
26
NÖRO-PSİ KANALİZ
lecek zihinsel süreçlerin işitsel-dilsel imgelerle genelikle somut ve pratik düzeydedir ve ö_zelikle
çağrışımsal bağının geri çekilmesi şeklinde açık hastalığıyla alakalıdır. Hasarlı beyin ciddi ank
lar. Bu bağ bir kez geri çekildiğinde söz konusu siyete ve hastalığından dolayı utanç yaşamakta ve
zihinsel süreç bastırılmış olur. Ancak bu şekilde hafif bir konfüzyon da tabloya eşlik etmektedir.
baktığımızda bilinç söz konusu bilinçdışı zihin Hasta akut dönemi atlattıktan sonra zaman
sel süreçler üzerinde ifa edici ( executive) kon içinde hızlı bir iyileşme gösterir; yürümeye başlar
trolünü de kaybedecektir. Eğer bu tez doğruysa ve çağrışımsal düşüncesi genişlemeye başlar. Bu
söz konusu tipte hasarları olan beyin, zihinsel hasta da kayıp karşısında uzamış ama normal
süreçlerini iç konuşmayla dilsel olarak, yani içsel sayılabilecek bir yas dönemi yaşar.
kelime-ses imgeleriyle yaşantılayamadığına göre Analitik incelemenin yanlızca akut dönemi,
bu süreçler üzerindeki ifa edici kontrolünü kay yani hastanın iyileşme' sürecine girmeden önceki
betmiş olmalıdır. Halbuki durum hiç de böyle dönemi ilginç sonuç vermiştir. Luria'nın Zasetsky
gözükmemektedir. Wemicke alanı hasarlı beyin vakasıyla büyük benzerlikler gösteren vaka L. 'nin
konuşma ve dilsel düşünmedeki defektine rağ psikanalitik incelemsinin sonuçları sol perisil
men gayet akılcı bir şekilde davranmakta, ciddi viyan bölge haraplanmalarının derin psikoloji ve
bir ego ve süperego bozukluğu göstermemekte psikanalitik "mental aygıt" kavramı. bakımından
dir. Bu durum analitik teorinin yanlış ya da ek önemini anlamak açısından tamamlayıcı bir aşa
sik bir tarafını mı göstermektedir? ma olmuştur. Yaka L. de, vaka K. 'ya benzer şek�
Ş imdi Kaplan- Solms ve Solms ' un çözüm ilde zihinsel sürreçlerini dilsel düzeyle bağlantı
önerilerine geçelim. Yazarlara göre Freud daha landırmakta, dolayısıyla dilsel düşünmede önem
sonra 1 923 tarihli "Ego ve İd" adlı çalışmasında li güçlükler yaşamakla beraber sorunu daha ağırdır.
bastırmayla ilgili ilk görüşünü düzeltmiş ve bilinç Hastalığının akut evresinde adeta "dünyası
sisteminin, dolayısıyla kelime bağlantısının zi parçalanmış"tır. Bu evrede adinamizme bağlı bir
hinsel süreçler üzerindeki bastırma ve ifa edici motivasyon kaybı göstermiş ve herhangi bir ego
kontrol işlevi olduğu görüşünden vazgeçerek bu aktivitesi geliştirmemiştir. · Hastanın bilincinde
işlevi bizzat bilinçdışı ego 'ya bağlamışıtır. kısa süreler için bazı düşünceler oluşuyorsa da
Dolayısıyla vaka K. bilinç üzerindeki kontrolünü bunlar kendi yönlendiriyormuş hissine kapıl
yitirmekle beraber davranışları üzerindeki kontro madığı, daha ziyade kendisinin maruz kaldığını
lünü yitirmemiştir. Kaplan-Solms ve Solms 'un yaşantıladığı deneyimlerdir. Bu durum ego fonksi
ulaştığı sonuç Freud'un id, ego, süperego ayrımına yonlarının tüm olarak çöktüğünü göstermektedir.
dayanan ikinci topiğinin, bilinç, önbilinç, bilinç Sol alt parietal bölgenin değişik modalitelerden en
dışı ayrımına dayanan ilk topiğine göre daha formasyonların bir araya getirildiği heteromodal,
gelişmiş bir mental aygıt modeli sunduğu hatta gerçek anlamda transmodal bir asosyasyon
yönündedir. alanı (yani bir modaliteden gelen enformasyonları
değişik modalitelerdeki enformasyonlara bağlayan
111.2.3. Sol Parietal Haraplanmalı ve böylece semantik düzeyde kavram oluşturan
Beyinlerin Psikanalitik incelemesi "kapı", bir tür yönlendirici santral) olduğu düşü
Sol parital beyin haraplanmalı vaka (vaka L), nülürse beynin bilinç alanında yaşadığı deneyi
bekleneceği gibi ağır bir sağ hemiplej i, transkor minin nörona! yüzüyle bağı kurulabilir. Bir baş
tikal afazi ve tipik Gerstman sendromu geliştir . ka deyişle sol alt parietal alan bilhassa belli bir
miştir. Klinik olarak ciddi şekilde depresyonda, kanaldan gelen enformasyonlara göre değişik
hatta intihar eğilimlidir. modalitelerdeki alanları aktive ederek bütünsel
Akut dönemdeki psikanalitik inceleme hasar bir kavrayışın oluşmasını sağlar. Bu alanın harap
lı beynin çağrışımsal düşüncesinin önemli ölçüde lanmasında "ego" bilhassa soyutlama ve kavram
sınırlandığını göstermektedir. Hasta dış görünüş sallaştırma işlemlerinin temelinde yer alan
itibariyle torpör tablosundaymış izlenimi vere çağrışımları yerine getirmede güçlük yaşamak
mekle beraber daha derin bir analitik inceleme tadır. B ir başka deyişle vaka K. sadece düşün
hasarlı beynin kendi bilincinde oluşan, ama kon celerini kelimelere bağlamakta güçlük yaşamak
trol edemediği bir şekilde maruz kalıyormuş gibi la beraber vaka L. bilinçsiz, dil öncesi düşün
yaşantıladığı düşüncelere anlam vermeye çalış mekte (bilinçsiz zihinsel işlem yapmakta) güçlük
tığını göstermektedir. Bu stereotipik düşünceler yaşamaktadır. Bu da bilinçsiz ego 'nun önemli
27
imago / güz I 2005
ölçüde tahrip olduğu anlamına gelir. hasarlı beyinler de vardır. Daha hafif vakalar
Özellikle dil, dilsel düşünce, simgeleştirme, daysa hasarlı beyin, sol beden yarısının felçli
kavramlaştırma, anlam, simgesel anlama ve sim olduğunu dilsel düzeyde kabul etmekle beraber
gesel iletişim gibi işlevlerde önemli rol oynayan hastalık karşısında duygusal bir kayıtsızlık yaşar
sol perisilvian bölge haraplanmalannın psikanali ( anozodiasforia).
tik incelemede ciddi bir belirti vermemeleri 3) Mizoplejia. Bazı sağ perisilvian bölge harap
gerçekten şaşırtıcı bir bulgudur. Çünkü psikana tı beyinlerse anozodiasforia tablosunun tam tersi
liz öteden beri dile büyük önem vermiş ve hatta bir belirti göstererek felçli beden bölgelerinden ne
Lacan gibi psikanalistler tüm teorilerini insan fret ederler ve bu beden bölgelerine karşı öfke
dilsel, simgesel örgütlenmesi üzerine kurmuştur. duyarlar, hatta sağ beden yanlarıyla sol tarafları
Halbuki nöro-psikanalitik incelemeler bu görüş na fiziksel şiddet uygularlar.
leri desteklememektedir. Gerçi vaka L. bu görüşe 4) Bazı vakalarda bu başat belirtilere ilave
pek uymuyor gibi görünmektedir. Ancak bu vaka olarak çeşitli praksis bozuklukları (bazı işlemleri
dilsel düşünceden ziyade Freud'un özü gereği ve davranışları sekansiyel olarak planlayıp yerine
bilinçdışı (dil öncesi) olduğunu söylediği zihinsel getirememe), uzamda bulunduğu yeri tayin ederek
işlem yapma kapasitesini önemli ölçüde yitir yön bulamama, yüz tanıyamama, yüz ifade
mişti. Buna karşılık dil işleviyle pek az ilgisi olan lerinden duygulan çıkarsayamama gibi belirtiler
sağ perisilvian bölge haraplanmalan psikanalitik de gözlenir. Bu tipte belirtilerin nöroloj ik açıkla
açıdan çok daha ilginç sonuçlar verir. Bu böl ması nispeten kolaydır.
genin haraplanmalan, bölgenin kişilik, duygula Sağ parietal sendromu açıklamak için bazı
nım ve motivasyon bakımından daha önemli bir teoriler ileri sürülmüştür. Bu teorilerin birbirini
işlevi olduğunu gösterir. dıştaladığını değil tamaladığını düşünmek daha
doğru olur. Şimdi söz konusu teorileri sırayla
111.3. Sağ Perisilvian Haraplanmalı görelim.
Beyinlerin Psikanalizi (Bk. Şekil 5) a) Burada özetleyemeyeceğimiz bazı başka
bulgulara da dayanılarak sağ hemisferin, özellik
1 1 1 . 3. 1 . Nöroloj i k Sendrom le de sağ parietalin uzamsal algı ve uzama ilişkin
Sağ perisilvian bölge haraplanmalanyla ilgili zihinsel işlem yapmayla ilgili olduğu kabul edilir.
nöro-psikanalitik verilerin tartışılması önemse Bir başka deyişle sağ parietalin genel olarak uzam,
diğim bir alana giriyor. Bu nedenle daha ayrıntılı uzamda bedenin konumu ve pozisyonu ve bede
bir tartışmayı başka bir yazıya bırakıp, kısa bir nin durumuyla ilgili topografik haritalandırmasını
özetle yetineceğim. yaptığı düşünülür. Bu durumda sağ parietaldeki
Öncelike bu bölgenin haraplanmasında sol be haraplanma söz konusu topografik haritalandırma
den yansında ortaya çıkan felç tablosunun yanın işlevini bozduğundan sendromdaki belirtilerin
da genellikle gözlenen nöroloj ik semptomları önemli bir bölümü açıklanabilir.
hatırlayalım. b) Dikkat mekanizmalarında da sağ ve sol
1) Sol yan uzamsal ihmal sendromu. Sağ perisilvian hemisferler arasında bir fark olduğu kabul edilir;
bölge haraplanmalarında sıklıkla gözlenen tablo sağ hemisferin, bilhassa sağ parietalin özelikle
ların başat semptomu hasarlı beynin uzanım sol dikkat mekanizmalarında daha başat bir rol oy
tarafından kaynaklanan enformasyonları işle nadığı gösterilmiştir. Buna göre sol hemisfer
mekte, dikkatini bu bölgeye çevirmekte büyük dikkat sistemi detayla ilgili enformasyonlara yöne
güçlük yaşamasıdır. Bu sendromu bir başka likken, sağ sistem global enformasyonlara dönük
yazımda daha ayrıntılı bir şekilde tartışmayı plan tür ve daha etkin bir sistemdir. Mesela görsel
lıyorum. uzamsal dikkat söz konusu olduğunda sol hemis
2) Anozognozi ve anozodiaforia. Söz konusu böl fer sadece sağ yan görme alanına yönelik dikkat
genin haraplanması bedenin sol yansında kimi sistemine sahipken sağ taraf her iki alana birden
kez ciddi bir felce neden olmakla beraber hasar dikkat yöneltebilme özelliğine sahiptir. Bu du
lı beyin bu durumun farkında değildir ve dilsel rum sağ hemisfer hasarlı vakalarda gözlenen
düzeyde bedeninin felçli olduğunu inkar eder dikkat bozukluğunu (sol yarı uzamsal ihmal send
(anozognozia). Hatta felçli beden yarısının ken romunu) açıkladığı gibi anozognozi ve anozodi
disine değil bir başkasına ait olduğunu söyleyen aforia tablolarına açıklama getirebilir. Fakat bu son
28
NÖRO-PSİ KANALİZ
açıklamanın gücünü zayıflatan olgu bazı vakalar reaksiyonunun yaşanamaması), kimi vakalarda
da dikkat bozukluğu gözlenirken anozognozinin paranoya şeklinde kendini göstermekle beraber
gözlenmemesi veya tersine anozognozik bazı dikkat çekici bir tutarlılık göstermektedir.
vakaların dikkat bozukluğu götermemesidir (çift 2) Psikanalitik inceleme anozognozik vakaların
çözülme). bilinçdışı bir şekilde aslında hastalıklarını bildiği
c) Bir başka ve tamamlayıcı yaklaşım sağ ni, anozodiaforik vakaların da hastalıkları karşısın
hemisferin enformasyonları olumsuz duygusal da gösterdikleri yüzeyel duyarsızlıktan daha de
açıdan değerlendirmeye almasına karşılık sol rin ve bilinçdışı bir seviyede hastalıklarıyla ilgili
hemisferin enformasyon işleminin baskın olarak şiddetli kaygılar taşıdığını göstermiştir. Ancak
olumlu duygusal değerde olduğu görüşüdür. vakalar analitik yorum çalışması karşısında direnç
Dolayısıyla sağ hemisfer doku kaybı olumsuz lidir ve yorumla kazanılan içgörü çok kısa bir
yönde duygusal değerlendirmeyi azaltır. süre için etkili olmakta ve hasta hiçbir kalıcı
d) Benzeri fakat daha gelişmiş bir açıklama kazanım olmadan hızla eski haline dönmektedir.
Damasio tarafından verilmiştir. Çeşitli bulgulara Şimdi bu bulgular nöro-psikanalitik açıdan
dayanan Damasio bedenin ve iç organlların nasıl ele alınıp açıklanabilir? Nöro-psikanalitik
beyinin birincil somatosensorial alan (S 1 ), insu anlayış bu bulguların bağlantısız olmadığını ileri
la, bazal ön beyin yapıları, hipotalamus, hipota sürmektedir. Dolayısıyla açıklama iki aşamalıdır.
lamusun asosyasyon alanları olarak kabul edil a) Narsisitik gerilemenin açıklaması . Burada
mesi gereken limbik yapılar, mezansefalon ve üst narsisizmin psikanalitik teorisini ve nöro-psikana
beyin sapında nöronal düzeyde temsilinin ve litik açıklamayı aşırı şematize ederek veriyorum.
monitorize edilmesinin duyguların oluşumunda Psikanalitik teoriye göre en erken nesne ilişkisi in
önemli rol oynadığını düşünür. Ayrıca bu yapılar, sanın kendi bedeniyle narsistik ilişkisidir. Bir baş
bedenin gerçek durumundan bağımsız olarak ka deyişle ego, nesne ilgilerini kazanmadan önce
"bedensel hafıza" üzerinden de duyguları oluş libido bedene yatırılmıştır. Ego libidoyu ancak
turabilirler. Damasio 'ya göre sağ hemisfer beden narsisitik evreden sonra dış dünyaya yatırır; ilgi,
durumunun temsilinde ve dolayısıyla duyguların dikkat ve beklenti dış dünyaya, nesneye döner.
oluşmasında başat rol oynar. Dolayısıyla sağ Libido 'nun dış dünyaya dönmesiyle narsisitik il
hemisferin kortikal yapılarının tahribi beden du giler azalacaktır. Sağ hemisferin bilhassa dış
rumuyla ilgili yeni enformasyonların işlenmesi dünyaya (uzama) ve nesneye yönelik dikkat, mo
ni imkansız kılar ve beyin "bedensel hafıza"ya tivasyon ve duygularla alakalı olduğu düşünülürse
dayanarak bedenin hasarlanma öncesi temsil bu bölgenin haraplanmasının narsisitik bir ger
lerinden yola çıkarak kendini yanlış değerlendirir. i lemeye neden olacağı açıktır. Nitekim ano
Bu durum ayrıca dikkat mekanizmalarının zognozik ve anozodiasforik vakalann ciddi nörolo
duygu-motivasyon sistemleriyle alakası bakımın j ik sakatlıklarını bir şekilde inkar etmelerine rağ
dan da değerlendirmeye alınmalıdır. men önemli hipokondriyak şikayetlerinin olması
ilgi, dikkat ve beklentililik hallerinin kaygılı bir
111.3.2. N öro-Psikanalitik Bulgu lar ve şekilde kendi bedenlerine döndüğünü gösterir.
Açı klama b) Anozognozi, anozodiasfori ve mizoplejianın
Sağ perisilvian bölgelerinde farklı hasarları açıklaması . Nöro-psikanalitik açıdan bu semp
olan vakaların psikanalitik incelemesi çok ilginç tomlar narsisitik gerilemeyle alakalıdır. Narsistik
iki sonuç vermiştir. olarak gerilemiş vaka kendi bedeniyle aşırı ilgi
l ) Bu vakaların sergiledikleri nöroloj ik ve lidir ve bedenine aşırı libidinal yatırım yapmıştır.
emosyonel tablolar hasarın yeri ve büyüklüğüyle Bu durumda da bedenindeki bir sakatlığı (felci)
bağlantılı olarak anozognoziden anozodiaforia ve kabul ederek normal bir yas reaksiyonu yaşaması
mizoplejiya kadar değişen özelikler göstermekle be güçtür. Bu nedenle vakalar anozognoziden mizo
raber psikanalitik inceleme tüm vakalarda narsisi plejiayaya, anozodiasforiadan melankoliye değiş
tik bir gerilemenin meydana geldiğini ortaya koy kenlik gösteren reaksiyonlar yaşarlar. Bu gibi
maktadır. Bu narsisitik gerileme kimi vakalarda tablolarda bastırma veya inkara benzer aktif ego
narsisitik kişilik özeliklerinin ön plana çıkması, savunmaları söz konusudur. Mesela yukarıda da
kimi vakalarda narsisitik bir belirti olarak melankoli kaydedildiği gibi anozognozik vakaların psikana
tablosunun kliniğe eğemen olması (normal yas lizi bu vakalann bilinçdışı düzeyde hastalıklarını
29
imago / güz I 2005
30
N Ö RO-PSİ KANALİZ
31
imago I g üz I 2005
32
.N ÖRO-PS İ KANALİZ
Kaynakça
Byme, R. ( 1 995); The Thinking Ape. Oxford University Press. Mesulam, M. ( 1 998) ; From sensation to cognition. Brain, 1 2 1 : 1 0 1 3-
Chalmers, D. ( 1 995) ; Facing up to The Problem of Consciousness. 1 052
J. Of Consciousness Studies. V.2, No 3. Mesulam, M. (2000); Principles of Behavioral and Cognitive
Chalmers, D. ( 1 996) ; The Conscious Mind. Oxford University Press. Neurology. Oxford University Press
Corballis, M. ( 1 99 1 ) ; The Lopsided Ape. Oxford University Press. Muckenhoupt, M. ( 1 997); Sigmund Freud. Çev.Akatlı, F.TÜBİTAK
Cozolino,L. (2002); The Neuroscience of Psychotherapy. Norton Popüler Bilim Kitapları
Professionall Books. Mithen, S. ( 1 996); Aklın Tarihöncesi. Türk. çev. Kutluk, i. Dost Yay.
Crick, F. ( 1 995) ; The Astonishing Hypothesis. Touchtone. 1 999.
Damasio,A. ( 1994); Descartes 'ın Yanılgısı. Çev. Atlamaz, 8., Varlık Panksepp, J. ( 1 998); Affective Neuroscience. The Foundations Of
Yay. Human and Aniınal Emotions. Oxford University Press.
Darnasio, A. (2000); The Feeling ofWhat Happens. Vintage. Penrose, R. ( 1 989); Kralın Yeni Usu. Çev. Dereli, Ç. TÜBİTAK
Ey, H. ( 1 934); Hallucination et Delire. Alcan. Popüler Bilim Kitapları.
Ey, H. ( 1 973); Traite des Hallucination. (2 cilt). Masson. Rose, S. (2003); The Making of Memory. Vıntage.
Ey, H., Bemard,P., Brisset,Ch. ( 1 978); Manuel de Psychiatrie. Massson. Solms, M. ( 1 997); Neuropsychology ofDreams. A Clinico-Anotornical
Fuster, J.M. (2003); Cortex and Mind. Oxford University Press. Study. Mahwath,NJ; Lawrence Erlbaum Associates.
Goldberg, E (2001); The Executive Brain. Frontal Lobes and Civiliz.ed Solms, M. Ve Tumbull,O (2002) ; The Brain and The Inner World.
Mind. Oxford University Press. Odher Press.
Hooft,G ( 1 996); Maddenin Son Yapı Taşlan. TÜBİTAK Popüler Tura, S. M. ( 1 986); Organo-Dinamik Teorinin Epistemolojik Kritiği.
Bilim Kitapları İ.Ü.İ.T.F. Psikiyatri ABD. Tıpta uzmanlık tezi.
Kaplan-Solms,K. ve Solms,M. (2000) ; Clinical Studies in Neuro Tura, S. M. (2005); Kartezyen İkiliği Aşmak. İmago, ! .sayı.
psychoanalysis. Kamac. Wills, Ch. ( 1 993); The Runaway Brain. Harper Collins Publisher.
McCarthy ve Warrington ( 1 990); Cognitive Neuropsychology.
Acdernic Press,Inc.
33
Barbus Müller (Barbier-Müller)
ÖZEL MAKALE
" Ps i k i yatri i ç i n Ye n i B i r
E nte l e ktü e l Ya p ı " n ı n
G özd e n G e ç i ri l m es i*
Dr. Eric Ka n de l
T
he American Journal of Psychiatry, da durum da olsaydık, tanımlamamızdaki ek
ha önceki "Yapı" makaleme yanıt olarak siklikler muhtemelen ortadan kaybola
bir çok mektup aldı ( 1 ). Bunların bazıları caktı . . . . [fizyoloji ve kimyadan] en
bu yayında bir yerlerde basıldı ve oralar şaşırtıcı bilgileri vermesini ümit edebili
da bu mektuplan kısaca yanıtladım. Bununla be riz ve bunlann üzerine yüklediğimiz soru
raber, bazı mektuplardan kaynaklanan bir konu da lara birkaç düzine yılda ne yanıtlar vere
ha ayrıntılı bir yanıtı hak etmektedir, ve bu da ceklerini tahmin edemeyiz. Bu bilgiler
biyoloj inin psikanalizle herhangi bir bağlantısı hipotezimizin suni yapısının tümünü or
olup olmadığıyla ilişkilidir. Kanımca, bu konu tadan kaldıracak türden olabilirler.
psikanalizin geleceği için o kadar önemlidir ki Sigmımd Freud,
kısa bir yorum ile karşılık bulunamaz. Bu neden "Haz İlkesinin Ötesinde" (3)
le, psikanalizin geleceği için biyolojinin önemini
özetleme çabası içinde bu makaleyi yazdım. (Am Yirminci yüzyılın ilk yansı boyunca psika
J Psychiatry 1 999; 1 56 : 5 05-524) naliz zihinsel yaşam anlayışımızda bir devrim
yaptı. B ilinçdışı zihinsel süreçler, psişik deter
Psikolojideki geçici düşüncelerimizin
minizm, çocuk cinselliği, ve, belki de tümünden
tümünün nihayetinde bir gün organik bir
daha önemli olanı, insan güdülenmesinin irras
altyapı üzerine temelleneceğini aklı
yonelliği hakkında önemli bir dizi yeni içgörü
mızdan çıkarmamalıyız.
sağladı. Bu ilerlemelerin aksine, bu yüzyılın ikin
Sigmund Freud,
ci yansı boyunca psikanalizin kazanımları pek
"Narsisizm Üzerine"(2)
etkileyici olmadı . Psikanalitik düşünce ilerle
Halihazırda psikolojik terimleri fizyolo meye devam etmiş olsa da, çocuk gelişimindeki
jik ve kimyasal terimler ile değiştirecek belirli ilerlemeler istisna olmakla beraber, görece
35
imago I güz I 2005
az miktarda yeni parlak içgörü oluştu (yeni iler zihin ve bozuklukları üzerine yeni ve zorlayıcı bir
lemelerin bir derlemesi için 4- 7 . kaynaklara perspektif geliştirmede kognitif nörobilime
bakınız). En önemlis-i, ve en hayal kırıklığı katılarak entelektüel enerjisini yeniden kazan
yaratanı, psikanalizin bilimsel olarak evrilmiş masıdır.
olmamasıdır. Özgül olarak, daha önce formüle et Psikanaliz ile kognitif nörobilim arasında bu
tiği heyecan verici düşünceleri test etmek için rada özetlediğim türden anlamlı bir bilimsel etki
nesnel yöntemler geliştirmemiştir. Sonuç olarak, leşim psikanaliz için yeni yönler ve bunları
psikanaliz yirmi birinci yüzyıla etkileyiciliği gerçekleştirmek için yeni kurumsal yapılar gerek
azalmış halde giriyor. tirecektir. Dolayısıyla, bu makaledeki amacım
Bu azalma üzüntü vericidir, çünkü psikana psikanaliz ve biyoloji arasındaki kesişme nokta
liz zihin için hala en tutarlı ve entelektüel olarak larını tanımlamak ve bu kesişmelerin nasıl verim
en tatminkar görüştür. Psikanaliz entelektüel li bir biçimde incelenebileceğini özetlemektir.
gücünü ve etkileyiciliğini yeniden kazanmak is
tiyorsa, düşmanca eleştirileri yanıtlamanın ver Psi kanalitik Yöntem ve Zih i ne
diği uyaranlardan daha fazlasına ihtiyaç duya Psi kanalitik Bakış
caktır. Psikanaliz, onu önemseyenler ve sofistike Psikanaliz ve biyoloji arasındaki benzeşim
ve gerçekçi bir insan güdülenmesi teorisini önem noktalarını özetlemeden önce, psikanalizdeki gün
seyenler tarafından yapıcı bir biçimde hizmete cel krize yol açan bazı faktörleri gözden geçirmek
sunulmaya ihtiyaç duyacaktır. Bu makaledeki te fayda var. Bu kriz özellikle metodolojideki kı
amacım psikanalizin kendini yeniden harekete sıtlamadan kaynaklanmıştır. Burada konuyla ilgi
geçirecek bir yol önermektir, ve bu da genelde li üç nokta vardır:
biyoloji ve özelde kognitif nörobilim ile daha Birincisi, yirminci yüzyılın başında, psikana
yakından bir ilişki geliştirmekle olacaktır. liz serbest çağrışım ve yoruma dayalı bir psikolo
Psikanaliz ve kognitif nörobilim arasında da jik değerlendirme yöntemi geliştirdi. Freud bize
ha yakın bir ilişki psikanaliz için biri kavramsal hastalan dikkatlice ve daha önce kimsenin kul
ve diğeri deneysel olmak üzere iki amacı yerine lanmadığı yeni usullerle dinlemeyi öğretti. Aynca
getirecektir. Kavramsal bakış açısıyla, kognitif Freud yorumlama için, hastaların başka suretle
nörobilim psikanalizin müstakbel gelişimi için ilişkisiz ve tutarsız görünen çağnşımlannı anlamak
yeni bir tesis sağlayacaktır. Bu tesis muhtemelen için, geçici bir şema taslağı çizdi. Bu yaklaşım öyle
metapsikolojiden daha tatminkar olacaktır. David yeni ve kuvvetliydi ki uzun yıllar boyunca Freud
Olds biyolojinin bu potansiyel katkısına "meta ve diğer zeki ve yaratıcı psikanalistler hastayla
psikolojiyi bilimsel bir tesis temelinde yeniden analist arasındaki psikoterapötik yüzleşmenin bi
yazmak" diyerek atıfta bulunmuştur. Deneysel .limsel sorgulama için en iyi bağlamı sağladığını
bakış açısıyla, biyolojik içgörüler, araştırma için, savunabildiler. Gerçekten de, ilk yıllarda, psikana
zihnin nasıl çalıştığına dair özgül düşünceleri listler basitçe hastalan dinleyerek veya gözlemsel
test etmek için bir uyaran olarak görev yapa çalışmalardaki analitik durumlarda düşünceleri
bilirler. test ederek, zihin anlayışımıza bir çok faydalı ve
Diğerleri psikanalizin daha ılımlı amaçlar ile özgün katkılarda bulundular. Bu yöntemin özel
tatmin olması gerektiğini; psikanalizle daha likle çocuk gelişiminde faydalı olduğu kanıtlandı.
doğrudan ilişkili olan ve klinik uygulama ile da Bu yaklaşım hala klinik olarak faydalı olabilir
ha doğrudan ilgili olan bir disiplinle, kognitif çünkü Anton Kris'in vurguladığı üzere, artık fark
psikoloji ile daha yakın bir etkileşim için uğraş h biçimde dinliyoruz. Yine de, bu özel yöntemin
makla tatmin olması gerektiğini savundular. bir araştırma aracı olarak yenilikçi inceleme
Benim bu tartışma ile bir çekişmem yoktur. gücünün çoğunu tükettiği açıktır. Ortaya çıkışın
Bununla beraber, bana öyle geliyor ki bugün dan yüz yıl sonra, yalnızca her hastayı dikkatlice
kognitif psikolojideki en heyecan verici durum dinleyerek öğrenilebilenlere dayanan teorinin
olan ve yarın daha da heyecan verici olacak du usulünde pek az yenilik vardır. Nihayetinde, mo
rum, kognitif psikolojinin ve nörobilimin kognitif dem zihin çalışmaları noktasında, gözlemci yan
nörobilim dediğimiz birleşmiş tek bir disiplinde lılığına bu denli hassas olan psikanalitik konum
bütünleşmesidir (bu bütünleşmenin bir örneği bağlamında, tek tek hastaların klinik gözlemi zi
için 8 . kaynağa bakınız). Umudum, psikanalizin, hin bilimi için yeterli bir temel değildir.
36
P s i ka n a l izin B iyol oj i s i ve Geleceği
Psikanaliz cami asındaki kıdemli insanlar dahi Bu yalnızca psikanalizin konumu için değil aynı
bu görüşü paylaşmaktadır. Nitekim, Kurt Eissler zamanda diğer inceleme alanları için de önemlidir.
(9) şöyle yazmıştır: " Psika nalitik araştırmanın Terapi seanslarında edinilen içgörüler, psikanali
momentumundaki azalma analistler arasındaki tizin konumunun dışında diğer inceleme biçim
öznel faktörlerden değil, daha ziyade geniş öneme lerini de önemli ölçüde etkiledi. Bunun başarılı bir
sahip tarihi gerçeklerden ötürüdür: Psikanalitik örneği çocukların doğrudan gözlemi ve bağlanma
konum içerdiği her şeyi ortaya sundu. Araştırma ve ebeveyn-çocuk etkileşiminin deneysel anali
olasılıklarına gelince, en azından yeni paradig zidir. Gelecekteki deneysel analizleri psikanalitizin
ma olası lıkları tartışılma dıkça, elimizdekiler konumundan edinilen içgörülere dayandırmak,
tükenmiş durumdadır." bu durumların bilimsel güvenilirliğini iyileştire
İkincisi, bu tartışmaları n netleştirdiği üzere, ceğinden tüm bunları daha da önemli kılmaktadır.
psikanaliz amacında tarihs el olarak bilimsel ol Üçüncüsü, akademik tıbbın diğer alanların
muşsa da, yöntemlerinde nadiren bilimsel ol dan farklı olarak, psikanalizin ciddi bir kurumsal
muştur; yıllar boyunca varsayımlarını test edi sorunu vardır. Geçen yüzyılda · sebat eden ve
lebilir deneylere sunmad a başarısız olmuştur. çoğalan psikanaliz kurumları araştırma ve eği
Gerçekten de, p sikanali z geleneksel olarak timde kendilerine has yaklaşımlar geliştirdiler;
düşünce üretmede, onları t est etmekten çok da bu yaklaşımlar diğer araştırma biçimlerinden yalı
ha iyi olmuştur. Bu yetersi zliğin bir sonucu ola tılmış hale geldi. Kayda değer istisnalar olmakla
rak, psikoloj inin ve tıbbın diğer alanlarının yap beraber, psikanaliz kurumlan ampirik araştırnia ve
mış olduğu gibi bir ilerlem e gösterememiştir. sorgulayıcı çalışmalar için öğrencilerine veya
Modern davranış bili minin kör deneyler fakültelerine uygun akademik ortamı sağlamadılar.
yoluyla deneyci yanlılığı n ı kontrol etme en Tıbbın ve kognitif nörobilimin içinde, ve aslın
dişeleri, psikanalistlerin endişelerini büyük öl da bir bütün olarak toplumun içinde entelektüel bir
çüde ıskaladı (önemli istisnalar için 1 0- 1 2 . kay güç olarak varlığını sürdürmek için, psikanalizin
naklara bakınız). Nadir isti snalar dışında, psika araştırmalarını gerçekleştirmek amacıyla yeni ente
nalitik görüşmede toplanan veriler mahremdir: lektüel kaynaklara, yeni metodoloj ilere uyum
Hastanın yorumları, çağrı ş ımları, sessizlikleri, sağlamaya ve yeni kurumsal düzenlemelere ihtiya
duruşu, hareketleri ve diğer davranışları ayrıca cı olacaktır. Bir çok tıp disiplini diğer disiplin
lıklıdır. Aslında, iletişimin mahremiyeti psika lerin metodolojileri ve kavramlarını birleştirerek
nalitik konumun neden olduğu temel güven için gelişmiştir: Genel olarak, psikanaliz bunda
önemlidir. İşte güçlük de buradadır. Neredeyse başarısız olmuştur. Psikanaliz henüz kendini biyo
tüm olgularda, yalnızca analistlerin olduğuna loj inin bir dalı olarak aynmsamadığı için, beynin
inandıklarının öznel kay ıtl arına sahibiz. Araş biyolojisi hakkında son 50 yılda ortaya çıkan zen
tırma psikanalisti Hartvig D ahl ' in ( 1 1 ) uzun süre gin bilgi birikimi ve davranış üzerindeki kont
savunduğu üzere, bu tür kulaktan dolma kanıt rolünü zihine psikanalitik bakışla bütünleştireme
lar çoğu bilimsel bağlam da veri olarak kabul miştir. Bu da elbette şu soruyu akla getirmektedir:
edilmez. Bununla beraber, p sikanalistler bir tera Neden psikanaliz biyoloj iye daha fazla kucak
pi seans ında olanların kayıtlarının mecburen açmıyor?
öznel ve yanlı oluşundan n adiren endişelenirler.
Sonuç olarak, Boring 'in ( 1 3) yaklaşık 50 yıl Zih n i n Biyolojisinin Leh inde ve
önce yazdıkları halen ayakta durmaktadır: "Başar Aleyhindeki Tartışmaları
dıklarına olan minnettarlığırrı. ız eksilmemekle be G ü n ümüzdeki Psikanalist Nesli
raber, psikanalizin bilimsel lik öncesi olduğunu Başlattı
söyleyebiliriz. Kontrol için hiç bir teknik geliş 1 894 'te Freud biyolojinin psikanalize yardım
tirmemenin yanında, den eylerden yoksundu. cı olacak kadar ilerlemediğini öne sürdü. Bu iki
Tanımlamayı saflaştırmak g erekirse; kontrol ol sini bir araya getirmek için erken olduğunu
madan, semantik tanımlamayı gerçekten ayırt et düşündü. Bir yüzyıl sonra, bir takım psikanalistler
mek imkansızdır." çok daha radikal bir görüşe sahipler. Biyolojinin
Bu yüzden, gelecekte, p sikanaliz kurumları psikanaliz ile ilişkisiz olduğunu öne sürüyorlar.
tüm gözetilen analizlerin en azından bir kısmının örneğin, Marshall Edelson, "Psikanalizde Hipotez
bu tür bir tetkike açık olmas ı.na gayret etmelidir. ve Delil" kitabında şöyle yazmıştır:
37
imago ı güz ı 2005
38
P s i ka n a l izin Biyoloj is i ve Geleceğ i
39
imago I güz I 2005
sel yaşamın bir bileşeninin biyoloj ik örneğine Bu düşünce sonralan Louis Sander, Daniel Stern,
sahibiz. Peki biyolojik olarak tanımlanan bu bilinç ve Boston Değişim Süreci Çalışma Grubu'ndaki
dışı Freud 'un bilinçdışıyla nasıl ilişkilendirilir? (Boston Process of Change Study Group) arka
Freud son yazılarında bilinçdışı kavramını üç daşları tarafından daha da geliştirilmiştir (35). Bu
farklı biçimde kullanmıştır (Freud'un bilinçdışı grup analiz boyunca terapötik süreci ilerleten
üzerine düşüncelerinin bir derlemesi için 32. kay değişikliklerin çoğunun bilinçli içgörü alanından
nağa bakınız). Birincisi, bu terimi katı ve yapısal ziyade bilinçdışı prosedüre! (verbal olmayan) bil
biçimde, bastırılmış veya dinamik bilinçdışına gi ve davranış alanında olduğunu vurgulamıştır.
karşılık gelecek şekilde kullandı. Bu bilinçdışı, Bu düşünceyi kapsayacak şekilde, Sander (36),
klasik psikanaliz literatüründeki bilinçdışına Stern (37), ve arkadaşları -hasta ile terapist arasın
karşılık gelmektedir. Yalnızca idi değil bilinçdışı daki etkileşimde- anlam anlan olduğu düşüncesi
itkileri, savunmaları ve karmaşalarını içeren, bu ni geliştirdiler. Bu anlar, terapötik ilişkinin yeni bir
nedenle de idin dinamik bilinç dışına benzeyen ego düzeye ilerlemesine olanak tanıyan yeni bir takım
parçasını da içerir. Bu dinamik bilinçdışında, örtük hatıraların kazanımını temsil ederler. Bu
bastırma gibi güçlü savunma mekanizmaları ilerleme bilinçli içgörülere bağlı değildir; yani,
sayesinde karmaşa ve dürtü hakkındaki bilgilerin bilinçdışının bilinçli olmasını gerektirmez. Daha
bilince ulaşması engellenir. ziyade, anlam anlarının yapma ve olma için has
İkincisi, Freud, egonun bastırılan kısımlarına tanın prosedüre! stratejilerinin çeşitliliğini artıran
ek olarak egonun bir başka parçasının halen bilinç davranış değişikliklerine yol açtığı düşünülmek
dışı olduğunu öne sürdü. Egonun bastırılan ve bu tedir. Bu bilgi kategorilerindeki gelişme, aktarıma
nedenle dinamik bilinçdışını andıran bilinçdışı katkı yapan yollar da dahil, bir kişinin diğeriyle
parçalarından farklı olarak, egonun bastırılmamış etkileşim yollarına yansıyan eylem stratejilerine
olan bilinçdışı parçası bilinçdışı dürtüler ve kar yol açar. Marianne Goldberger (3 8) ahlaki geli
maşalarla ilişkili değildir. Dahası, bilinç öncesi bil şimin de prosedüre! anlamda ilerlediğini vurgu
inçdışından farklı olarak, egonun bu bilinçdışı layarak bu düşünce çizgisini genişletti . Gold
parçası bastırılmamış olsa da hiç bir zaman bilince berger, insanların davranışlarına hükmeden ahla
erişemez. Bu bilinçdışı alışkanlıklar ve algısal ve ki kuralları hangi koşullar altında içselleştirdiği
motor becerilerle ilişkili olduğundan, prosedüre! ni, genelde bilinçli bir şekilde hatırlamadıklanna
belleğin sahasında yer alır. Bu nedenle bunu işaret etmektedir; bu kurallar tıpkı ana dilimize
prosedüre! bilinçdışı olarak adlandırıyorum. hükmeden dilbilgisi kuralları gibi neredeyse
Son olarak, Freud bu terimi -bilinç öncesi bi otomatik olarak edinilir.
linçdışı- açıklayıcı -0larak daha geniş anlamıyla Prosedüre! ve deklaratif bellek arasında kog
neredeyse tüm zihinsel aktivitelere, çoğu düşün nitif nörobilim kaynaklı bu ayrımı, psikanalitik
ceye ve bilince giren tüm hatıralara. karşılık olarak düşüncenin temel nörobiyoloj ik içgörü için
kullandı. Freud' a göre bir birey zihinsel işleme yararını vurgulamak için açıklıyorum. Fakat ek
olaylarının neredeyse hiçbirinin farkında değildir, olarak, psikanalize uygulananlar gibi, bu biyolo
yine de bunların çoğuna dikkat yoluyla çabala j ik düşüncelerin hala yalnızca düşünce olduğunu
yarak halihazırda bilinçli bir erişim saglayabilir. ileri sürmekteyim. Biyoloj inin önerdiği, bu
J3u perspektife göre, çoğu zaman zihinsel yaşamın düşünceleri bir adım ileri taşıma fırsatıdır. Şu an
çoğu bilinçdışıdır ve yalnızca kelimeler ve görün da bazı moleküler altyapıları da dahil bu prose
tüler gibi duyusal algılar olarak bilinçli hale gelir. düre! bilgi hakkında bir nebze daha fazla şey bili
Bu üç bilinçdışı zihinsel süreçten, yalnızca yoruz (8).
karmaşa yaşamayan veya bastırılmayan bilinçdışı Psikanaliz ile biyoloj inin prosedüre! bellek
ego parçası olan prosedüre! bilinçdışının, nöro sorunundaki ilginç yakınsaması bizi bu düşün
bilimcilerin prosedüre! bellek dedikleri sahaya celeri sistematik bir yolla test etme ödeviyle karşı
yerleştiği görülmektedir (benzer bir tartışma için karşıya bırakıyor. "Prosedüre! bellek" terimi al
3 3 . kaynağa bakınız). Kognitif nörobilim ile psi tında sınıflandırdığımız çeşitli fenomenleri hem
kanaliz arasındaki bu benzerlik ilk defa Robert psikanalitik hem de biyoloj ik perspektiften in
Clyman ' ın itinalı makalesinde ayrımsanmıştır celememiz ve farklı nöral sistemlere nasıl yer
(34). Clyman prosedüre! belleği emosyon ve ak leştiklerini görmemiz gerekiyor. Böyle yaptıkça,
tarım ve tedaviyle ilişkisi bağlamında ele almıştır. belirli bir anlam anının veya bu tür farklı anların
40
P s i ka n a l izin Biyoloj i s i ve Geleceğ i
prosedüre! bellekteki anatomik alt sistemlerin Psikanalitik düşüncenin içindeki bir çok düşün
birini veya diğerini hangi derecede çalıştırdık cenin ve esas metodolojisi olan serbest çağrışımın
larını, davranışsa!, gözlemsel çalışmalar ve görün gelişmesi psişik determinizm kavramından köken
tüleme çalışmalarıyla incelemek isteyeceğiz. alır ( 3 9 ) . S erbest çağrışımın amacı hastanın
Bu tartışmaların netleştirdiği üzere, bilinçdışı psikanaliste aklına gelen tüm düşünceleri be
psişik süreçlerin çalışılmasında ilk engeller bun lirtmesi ve bunların üzerinde herhangi bir sansür
ları doğrudan gözlemleyecek herhangi bir yön veya yönlendirme kullanmaktan imtina etmesidir
temin olmayışıydı. B ilinçdışı süreçleri çalışma (39, 40). Psişik determinizmin kilit düşüncesi her
yöntemlerinin tümü dolaylı idi. Bu nedenle, biyo hangi bir zihinsel olayın nedensel olarak onu
lojinin -zihinsel süreçleri görüntüleme yeteneği ve önceleyen zihinsel olayla ilişkili olmasıdır. Nite
prosedüre! belleğin farklı bileşenlerinde lezyon kim, Brenner (40) şöyle yazmıştır:
ları olan hastaları araştırma yeteneği ile beraber "Fiziksel doğamızda olduğu gibi zihnimizde de
şimdi yapabileceği kilit katkı, bilinçdışı zihinsel hiç bir şey şans eseri veya raslantısal bir yolla
süreçlerin çalışılma temelini dolaylı çıkarsama gerçekleşmez. Her psişik olay onu önceleyen olay
yerine doğrudan gözlem olarak değiştirmektir. lar tarafından belirlenir."
Bu sayede prosedüre! belleğin psikanalizle ilişk Psişik deklaratif (açık) bilginin zengin bir biyo-
ili hangi yönlerine, hangi ilgili subkortikal sis 1oj ik modeline sahip değilsek de, ilişkilendir
temlerin aracılık ettiğini saptayabileceğiz. Ek melerin prosedüre! bellekte nasıl geliştiğini biyo
olarak, görüntüleme yöntemleri de bilinçdışı bel loj ik olarak anlamada iyi bir başlangıca sahibiz
leğin diğer iki türüne -dinamik bilinçdışı ve bil (derleme için 3 1 . kaynağa bakınız). Bu nedenle,
inç öncesi bilinçdışı- hangi beyin sistemlerinin prosedüre! bilginin yönleri anlam anlarıyla ilişkili
aracılık ettiğini ayırt etmemize olanak sağlayabilir. olduğundan bu biyolojik içgörülerin prosedüre!
Bilinç öncesi bilinçdışına ve prefrontal korteks bilinçdışını anlamada kullanışlı olduklarını kanıt
ile olası ilişkisine dönmeden önce, ilk olarak pro lamaları gerekir.
sedüre! bilinçdışı ile ilgili diğer üç özelliği ele al On dokuzuncu yüzyılın son on yılında,
mak istiyorum: Psişik determinizm ile ilişkisi, zi Freud 'un p sikoloj ik belirlilik teori si üzerine
hinsel süreçlerle ilişkisi ve erken deneyimlerle çalıştığı zamanlarda, Ivan Pavlov özel bir psişik
ilişkisi. determinizm örneğine ampirik bir yaklaşım
geliştiriyordu. Bu, şimdi prosedüre! bilgi dediği
2. Psikolojik Belirliliğin Doğası: miz düzeyde olan; ilişkilendirme ile öğrenme idi.
i ki Olay Zihinde Nasıl i lişkilendirilir? Pavlov, öğrenmenin antik zamanlardan beri bili
Freud'un zihninde, bilinçdışı zihinsel süreçler nen elzem bir özelliğini aydınlatmaya çalıştı. Aris
psişik determinizm için açıklayıcı bir mekanizma totales 'ten bu yana batılı düşünürler bellek depo
sağlamıştı. Psişik determinizmin temel düşünce lamasının bitişik düşüncelerin zamansal ilişkilen
sine göre, kişinin psişik yaşamında gerçekleşen en dirilmesini gerektirdiğini düşündüler. Bu kavram
ufak bir şey dahi şans eseri değildir. Prosedüre! ol sonralan John Locke ve Britanyalı amprisist filo
sun deklaratif olsun, her psişik olay, onu önceleyen zoflar tarafından sistematik olarak geliştirildi .
bir olay tarafından belirlenir. Dil sürçmeleri, açıkça Pavlov'un parlak başarımı ilişkilendirmeyle öğren
ilgisiz düşünceler, şakalar, rüyalar, ve her bir menin tam tamına laboratuarda çalışılabilecek bir
rüyadaki tüm görüntüler önceki psikolojik olay hayvan modelini geliştirmesiydi. Pavlov, iki duyu
lar ile ilgilidir ve kişinin geri kalan psişik yaşamıy sal uyaranın zamanlamasını değiştirerek ve basit
la tutarlı ve anlamlı bir ilişkiye sahiptir. Psikolojik refleks davranışındaki değişimleri gözlemleyerek
belirlilik benzer şekilde psikopatolojide de önem (4 1 ) iki uyaran arasındaki ilişkilerin değişiminin
lidir. Hastaya ne kadar garip gömürse görünsün, davranışta -ve öğrenmede- değişimlere nasıl yol
bilinçdışı zihinde hiç bir nevrotik semptom garip açtığı hakkında makul çıkarsamalar yapılabile
değildir ve önceki zihinsel süreçler ile ilişkilidir. cek bir prosedür kurdu (daha fazla derleme için 3 1 .
Semptomlarla bunlara neden olan zihinsel süreçler ve 42-44. referanslara bakınız). Pavlov böylece
arasında veya bir rüyanın görüntüleri ve onları ilişkilendirmeyle öğrenme için, davranış çalış
önceleyen psişik olarak ilişkili olaylar arasında malarında kalıcı bir değişmeye yol açan ve onu içe
ki bağlantılar, yaygın ve dinamik bilinçdışı süreç bakış odaklı olmaktan çıkarıp uyaran ve yanıtların
lerin işleyişi sayesinde saklanmaktadır. nesnel bir analizine taşıyan güçlü paradigmalar
41
imago ı güz ı 2005
--------��
..______ 700 __,
Bu tanıdık paradigmayı açıkladım çünkü psika
___
.
lamlı bir koşullu olmayan uyaranı öngörme gücü yor olabiliriz.
ne bağlıdır (44) Bu hususlar hayvanların ve insan Klasik koşullama ve bilinçli prosedüre! ile
ların klasik koşullamayı neden bu kadar kolay bilinçdışı deklaratif zihinsel süreçlerin ilişkisi.
42
Ps i kan al izin Biyoloj isi ve Geleceğ i
Geleneksel klasik koşullama genellikle gecikme çalıştırdığını artık biliyoruz. Hipokampal döngü
koşullaması denilen bir biçimde gerçekleştirilir. Bu nün hangi parçaları eser koşullama için kilit
durumda, koşullu uyaranın ortaya çıkışı tipik yapılardır? Diğer bölgeler de katılır mı? Prefrontal
olarak koşullu olmayan uyaranın ortaya çıkışını korteks -bilinç öncesi bilinçdışının bir yönünü
500 milisaniye kadar önceler ve hem koşullu temsil ettiği düşünülen çalışma belleği ile ilgili bir
uyaran hem de koşullu olmayan uyaran beraber alan- analizin öznesi olan bilinçdışı ve bilinçli
sonlanırlar (Şekil 2). Bu koşullama türü prototipik hatıralar arasındaki ilişkilere aracılık eder mi?
olarak prosedüreldir (3 1 , 48). Normal bir insan
kaşına zayıf bir dokunma uyaranına yanıt olarak 3. Psikoloj i k Nedensellik ve
göz kırpmayı öğrendiğinde bu denek koşullan Psi kopatoloj i
mış olduğunun farkında değildir. Hipokam Biyoloj i v e psikanaliz arasındaki yakınsama
pusunda veya medya! temporal neokorteksinde noktalarından birinin erken ahlaki gelişim, akta
hasarı olan ve bu nedenle açık (deklaratif) bellek rımın yönleri, ve psikanalitik terapideki anlam
ten tamamen yoksun hastalar, bir gecikme koşul anları ile prosedüre! belleğin ilişkisi olduğunu
laması paradigmasında normal denekler gibi görmüştük. İkinci yakınsama noktasının klasik
koşullanabilirler. koşullamanın ilişkilendirici özelliği ile psikoloj ik
Küçük bir varyasyon, eser koşullama, örtük belirlilik arasındaki ilişkiyi incelemede olduğunu
koşullamayı açık belleğe dönüştürür. Eser koşulla düşünmekteyiz. Burada, üçüncü bir yakınsama
ma ile koşullu uyaran koşullu olmayan uyarandan noktasını açıklamak istiyorum: Bu, amigdalanın
önce sona erer, yani koşullu uyaran kısadır, ve ko aracılık ettiği bir tür prosedüre! bellek olan
şullu uyaranın bitişi ile koşullu olmayan uyaranın Pavlovyen korku koşullaması, sinyal anksiyetesi
ortaya çıkışı arasında 500 milisaniyelik bir boşluk ve insanlardaki travma sonrası stres bozukluğu
vardır (Şekil 2). Richard Thompson ve arkadaşları arasında bulunur.
(49, 50) eser koşullamanın hipokampusa bağlı Pavlov, klasik koşullama üzerine ilk çalış
olduğunu ve hipokampus lezyonu olan deney hay malarında koşullu olmayan uyaran ödüllendirici
vanlarında ortadan kalktığını buldular. Clark ve olduğu zaman koşullamanın iştahlandırıcı olduğu
Squire (48) bu deneyleri insanlara uyarladılar ve nu, fakat koşullu olmayan uyaran sakıngan oldu
eser koşullamanın bilinçli geri çağırma gerek ğunda aynı prosedürün savunmacı koşullamaya
tirdiğini buldular. Eser koşullama sırasında, nor yol açacağını saptamıştır. Pavlov bundan sonra sa
mal denekler genellikle koşullu uyaran ve koşul vunmacı koşullamanın, avantajlı olabilen bir tür
lu olmayan uyaran arasındaki ilişkinin zamansal öğrenilmiş korku olan sinyal anksiyetesi için özel
boşluğunun bilinçli olarak farkına varırlar. Bunun likle iyi bir deneysel model sağladığını buldu.
farkına varmayan denekler eser koşullama edine Doğal koşullarda normal bir hayvan yalnızca
mezler. Dahası, medyal temporal lob lezyonunun ivedi yarar veya zarar getiren uyaranlara değil
sonucu olarak amneziden -deklaratif bellekteki diğer fiziksel ve kimyasal aracılıklara da yanıt
bir kusur- mustarip insanlar bu ödevi yerine ge vermelidir. . . bunlar yalnızca bu uyaranların yak
tiremezler. laşmasını sinyalleyenlerdir; yine de küçük hay
Bu nedenle zamansal dizgedeki değişmeler vanlar için zararlı olan, bu avlanan hayvanın
bir psişik determinizm örneğini bilinçdışı halden görünümü veya sesi değil, dişleri ve pençeleridir
bilinçli hale getirebilir! Bu, prosedüre! ve dekla (4 1 , sayfa 1 4).
ratif bellek sistemlerinin sıklıkla ortak bir ödev Bundan bağımsız olarak Freud benzer bir öneri
tarafından eklemlenmiş biçimde çalıştırıldığı ve yapmıştı. Ağrılı uyaran sıklıkla -sembolik veya
deneğe sunulan uyaranın (ya da dış dünyanın) gerçek- nötral uyaranla ilişkili olduğundan, Freud
duyusal örüntüsündeki farklı yönleri kodladıkları nötral ve zararlı uyaran çiftlerinin tekrarlamasının
düşüncesiyle tutarlıdır. Peki bir tip bellek depo nötral uyaranın tehlikeli olarak algılanmasına yol
lamasından diğerine değişim medya! temporal açabileceğini ve anksiyete yaratabileceğini öner
lobun neresinde gerçekleşmektedir? Eichenbaum di. Bu tartışmayı biyoloj ik bir yapıya yerleştiren
( 5 1 ) hipokampusun bitişik olmayan olayların za Freud şöyle yazdı :
man ve mekanla ilişkilendirilmesinde işlev Birey, basitçe olayın gerçekleşmesi
gördüğünü ileri sürdü. Aslında eser koşullamanın ni beklemek yerine çaresizliğe yol açan bu
hipokampusu ve medyal temporal lob döngüsünü tür bir travmatik durumu öngörebilir ve
43
imago ı güz ı 2005
önemli bir ilerleme kaydetmiş olacaktır. Freud edinsel psikopatoloj inin etyoloj isi!lde iki
Bu tür bir beklentinin belirleyicisini içeren bileşene vurgu yapmıştır: Yapısal (genetik dahil)
duruma tehlikeli durum diyelim. İçinde eğilimler ve erken deneyimsel faktörler, özellik
anksiyete sinyali 'nin verildiği durum le kayıplar. Gerçekten de, çoğu zihinsel hastalık
budur. (52, sayfa 1 66; italikler eklen türünün gelişiminde hem genetik bileşenler hem
miştir) de deneyimsel faktörler (hem erken gelişimsel
Böylece, hem Freud hem de Pavlov tehlike faktörler hem de sonraki hızlandırıcı faktörler)
sinyallerine gerçek tehlike gelmeden yanıt verme için deliller vardır. Örneğin, depresyona duyarlılık
yetisinin biyoloj ik olarak uyum sağlamaya yöne için net bir genetik katılım varsa da, majör dep
lik olduğuna hükmettiler. Sinyal çevreden geli resyonu olan çoğu hasta çocuklukları boyunca is
yorsa sinyal veya beklenti anksiyetesi bireyi savaş tismar ve ihmal dahil stresli yaşam olaylan geçir
ma ya da kaçma için hazırlar. Freud, içsel mişlerdir, ve bu stresörler depresyonun önemli
tehlikelere yanıt olarak gerçek kaçma veya yok hazırlayıcıları dırlar ( 56-6 1 ). Bu durum, tanısı için
sunluğun yerine zihinsel savunmaların geçtiğini olağan insan deneyiminin dışında olacak kadar
ileri sürdü. Bu nedenle sinyal anksiyetesi zihinsel ciddi bir stresli olayın varlığını gerektiren travma
savunmaların nasıl çalıştırıldığını; yani psişik de sonrası stres bozukluğu (TSSB) için çok nettir. Bu
terminizmin nasıl psikopatolojiye sebep olduğunu şekilde travmaya uğrayan bireylerin %30'unda
çalışmak için bir fırsat sağlar. sonradan tam bir TSSB sendromu gelişir (57, 58).
Nötral tonu bir şok ile eşleme yoluyla yapılan Bu eksik penetrans şu soruyu akla getirir: İnsan
klasik korku koşullamasındaki gibi, emosyonel larda TSSB veya diğer stresle ilişkili bozuklukların
olarak yüklü bellek için amigdalanın önemini gelişmesine eğilim oluşturan (genlerin yanında)
biliyoruz ( 5 3 ) . Amigdala talamus ve duyusal nedir?
ipuçlarını işleyen serebral korteksi ve korku İnsanlar ve aslında tüm memeliler için erken
ifadesini işleyen alanlar arasındaki bilgi akışını çevrenin en önemli bileşeninin bebeğin esas
kontrol eder. Bu alanlar otonom korku yanıtlarını bakıcısı, genellikle de annesi olduğu düşünülür.
düzenleyen hipotalamus, ve emosyonun bilinçli Psikanaliz uzun süre bir anne ile bebeğinin etkileş
değerlendirilmesinde yer aldıkları düşünülen lim mesinin çocuğun zihninde bir başka insanın içsel
bik neokortikal asosiasyon alanları, singulat kor temsilinden ziyade bir etkileşimin, bir ilişkinin
teks ve prefrontal kortekstir. LeDoux, anksiyete temsilinin hangi yolla yaratıldığını tartıştı. İnsan
halinde hastanın, amigdalanın aracılık ettiği ların ve ilişkilerin bu ilk temsilinin çocuğun son
otonom uyarılmayı tehdit edici bir şey oluyor raki psikolojik gelişimi için kritik olduğu düşünül
muş gibi algıladığını öne sürmüştür. LeDoux mektedir. Etkileşim iki yönde de olur. Bebeğin an
farkındalığın olmayışını stres nedeniyle hipokam neye davranış biçimi annenin davranışında önem
pusun kapatılmasına atfeder. Bu mekanizma aşağı li bir etki yaratır. Anne ve bebeğin güvenli
da ele alınmaktadır. Artık bu bağlantıların nasıl ku bağlıhğının bebeğin kendiyle barışıklığı ve diğer
rulduğu, ve kurulduktan sonra nasıl sürdürül lerine güvenmeyi besleyeceği, buna karşın güven
düğüne dair sorulan yönlendirebilmek için hem siz bir bağlanmanın anksiyeteyi besleyeceği
deney hayvanlarında hem de insanlarda bu yapılan düşünülmektedir.
görüntüleme amaçlı mükemmel yöntemlere GeliŞimin kognitif ve nörobiyoloj ik çalış
sahibiz. malarından çıkan ilk kilit düşüncelerden biri bu
içsel temsillerin gelişiminin yalnızca bebekliğin
4. Erken Deneyim ler ve erken ve kritik dönemleri boyunca indüklenebil
Psikopatolojiye Eğilim
diğidir. Beynin ve kişiliğin gelişiminin tatminkar
Sinyal anksiyetesi edinsel psikopatolojinin ba biçimde ilerleyebilmesi için bu kritik dönemler
sit bir örneğini temsil eder. Fakat, tüm edinsel boyunca, ve yalnızca bu dönemler boyunca bebek
durumlarda olduğu gibi, bazı insanlarda nevrotik (ve gelişen beyni) yanıt veren bir çevre (Heinz
anksiyete için diğerlerinden daha fazla bir yapısal Hartmann' ın terimiyle "ortalama beklentide" bir
yatkınlık vardır. Bir bireyde çeşitli nötral uyaran çevre) ile etkileşmelidir.
ları tehdit edici olanlar ile ilişkilendirme eğilimi Ebeveynler ve çocukları arasındaki erken iliş
yaratan faktörler nelerdir? kilerin önemine dair ilk ilgi çekici deliller Anna
44
Psi ka n a l izin Biyoloj i s i ve Geleceğ i
Freud ' un, II. Dünya S avaşı sırasında dağılan Evrimsel bir bakış açısıyla, bağlanma sistemi,
ailelerdeki travmatik etkiler üzerine çalışmalarıyla gelişmemiş beynin kendi yaşam süreçlerini düzen
geldi (62) . Ailenin dağılmasının önemi , an lemek için annesinin yetişkin işlevlerini kullan
nelerinden ayrılan iki grubu karşılaştıran Rene masına olanak sağlayarak bebeğin hayatta kalma
Spitz tarafından daha da geliştirildi (2 1 ). Bir grup, şansını bariz biçimde yükseltir. Bebeğin bağlan
her bir hemşirenin yedi bebeğin bakımından so ma mekanizması ebeveynlerin emosyonel olarak
rumlu olduğu bir sığınma evind� büyüdü; diğer duyarlı yanıtlarına bebeğin sinyallerinde görünür.
grup ise bebeklerin her gün anneleri tarafından Ebeveynlerin yanıtları bebeğin pozitif emosyonel
bakıldığı, kadınlar hapishanesine bitişik bir bakım durumunu hem artırma hem de güçlendirmede ve
evindeydi . İlk yılın sonunda, yetimhanedeki dağınık olduğunda ona güvenli koruma sağla
çocukların motor ve entelektüel performansları yarak bebeğin negatif emosyonel durumunu za
bakım evindekilerin çok gerisine düşmüştü; bu yıflatmada görev alırlar. Tekrarlanan bu dene
çocuklar içine kapanıktı ve pek az merak ve neşe yimler prosedüre! bellekte bebeğin güvende his
gösteriyorlardı. setmesine yardımcı olacak beklentiler olarak kod
Harry Harlow bir bebek hayvan gelişim mode lanırlar.
li geliştirerek bu işi bir basamak öteye taşıdı (63 , B ir bebeğin annesiyle etkileşiminin özellikle
64). Yenidoğan maymunlar 6 ay ile 1 yıl arasın önemli olduğu yaşamın ilk 2-3 yılında bebeğin bir
da izole edildikten sonra diğer maymunların arası incil olarak kendi prosedüre! belleğine bağlı
na döndürüldüklerinde fiziksel olarak sağlıklı olduğu belirtilmelidir. Hem insanlarda hem de
fakat davranışsa! olarak harap haldeydiler. Bu deney hayvanlarında deklaratif bellek daha son
maymunlar kafeslerinin bir köşesinde çömelmişti ra gelişir. Bu nedenle, sonraki geri çağırmada
ve ciddi rahatsızlığı olan veya otistik çocuklar erken çocukluktaki pek az hatıraya erişilebilme
gibi ileri ve geri sallanıyorlardı. Diğer maymun siyle sonuçlanan bebeklik amnezisi, insanlar dışın
larla etkileşimleri yoktu. Dövüşmüyor, oynamıyor daki diğer memelilerde ve kemirgenlerde dahi
veya cinsel ilgi belirtisi göstermiyorlardı. Daha belirgindir. Bu amnezi tahminen ödipal komp
yaşlı bir maymunu yakın bir süre boyunca izole leksin çözülmesi sırasında hatıraların kuvvetli
etmek zararsızdı. Bu nedenle, maymunlarda, in baskılanması nedeniyle değil deklaratifbellek sis
sanlarda olduğu gibi sosyal gelişim için kritik bir teminin yavaş gelişmesi nedeniyledir (34).
dönem vardır. Harlow, daha sonra izole edilen Bowlby ayrılmaya yanıtı iki evrede gerçekleşir
maymuna bir vekil anne, bezle örtülü tahta bir kuk biçimde tanımlamıştır: Protesto ve mutsuzluk.
la verildiğinde sendromun kısmen geri döndürü Bebeğin bağlanma nesnesine yakınlığını bozan
lebildiğini buldu. Bu vekil, izole maymuna sarıl olaylar protestoya yol açar: S arılma, izleme,
ma davranışı kazandırdı fakat tamamen normal araştırma, ağlama, ve dakikalar ile saatler arasın
sosyal davranış için yetersizdi . Normal sosyal da süren akut fizyoloj ik uyarılma. Bu davranışlar
gelişim vekil anneye ek olarak, ancak izole may yakınlığın yeniden sağlanmasında görev alır.
munun günün geri kalan bölümünü maymun kolo Bowlby' e göre temas yeniden kazanıldığında bu
nisinde geçiren normal bir bebek maymunla her sarılma davranışları bir geri bildirim mekaniz
gün birkaç saatlik temas kurmasıyla kurtarıla masıyla kapatılır, ve içlerinde en belirgini keşfetme
bilmişti. davranışı olan alternatif davranışsa! sistemler ak
Anna Freud, Spitz ve Harlow 'un çalışmaları tive olur. Ayrılık uzarsa, erken yanıtların yerine
bebek ve bakıcısının biyoloj ik anlamda etkileşi tedricen umutsuzluk gelir, çünkü bebek ayrılığın
mi hakkında düşünmeye başlayan John Bowlby uzun süreli veya kalıcı olacağını ayrımsar ve
tarafından genişletildi . Bowlby (23 ,65) savun anksiyete ve öfkeden üzüntü ve umutsuzluğa dö
masız bebeğin, bağlanma sistemi dediği duygusal ner. Ebeveyn ile bebeğin birbirlerini yeniden bul
ve davranışsal yanıt örüntüleri sistemi sayesinde ma olasılığını artırdığı için protestonun uyum
bakıcısıyla yakınlığını sürdürdüğü düşüncesini sağlamaya yönelik olduğu düşünülürken, umut
formüle etmiştir. Bowlby bağlanma sistemini açlık suzluğun enerj iyi koruma ve tehlikeden çekinme
veya susuzluk gibi doğumsal, iç güdüsel ve mo yoluyla bebeği uzun süreli sağ kalıma hazırladığı
tivasyonel bir sistem olarak tasarladı. Bu sistem düşünülmektedir.
bebeğin bellek süreçlerini düzenler ve onu an Kemirgenlerde de benzer bir bağlanma sis
neyle yakınlık ve iletişim aramaya yönlendirir. teminin var olduğu keşfini Levine ve arkadaşları
45
imago I güz I 2005
(66-68), Ader ve Grota (69), ve Hofer'e (70,7 1 ) kalan yaşamı boyunca çeşitli stresörlere karşı yav
borçluyuz. Bu araştırmanın daha basit fakat yine runun HHA yanıtının -plazma glukokortikoid
de memeli olan bir kemirgen modeline ulaşması düzeyleri- düşük kalmasına yol açmıştır! Berabe
çok önemlidir. Örneğin, farelerde her bir genin rinde, yavrunun korkaklığını ve stresle ilişkili
ifade edilebilir veya çıkarılabilir olması genlerin hastalıklara duyarlılığını da azaltmıştır (73, 74).
davranışla ilişkilendirilmesinde güçlü bir yak Buna karşın, yaşamın aynı 2 haftalık dönemi
laşıma olanak tanır. Levine, sıçan yavrularının boyunca yavrular annelerinden daha uzun süreler
ayrılığa tekrarlayan yüksek yoğunluklu sesler, (2 hafta boyunca günde 3-6 saat) ayrıldığında tam
aj ite bir arama, ve kendini temizleme düzeyinde zıttı bir tepki ortaya çıkar. Artık anneler yavrularını
artmadan oluşan ivedi bir protesto gösterdikleri ihmal etmişler, ve strese yanıt olarak yavruların
ni buldu. Anne dönmezse ve ayrılık sürerse , plazma ACTH ve glukokortikoid düzeyleri eriş
protesto davranışları birkaç saatlik süre içinde kinlerdeki gibi artış göstermiştir. Burada erken
azalır ve -umutsuzluğa benzeyen- bir takım yavaş deneyimlerin strese biyoloj ik yanıtın ayarlama
gelişen davranışla yer değiştirir. Yavrular giderek noktasını nasıl değiştirdiğinin önemli bir örneğine
daha az uyanık ve daha az yanıt verir hale gelir sahibiz.
ler, ve vücut sıcaklıkları ve kalp atışları düşer. Charles Nemeroff ve Paul Plotsky'nin çalış
Harlow'un bakıcıda normal kişilik gelişimi için maları kötü erken deneyimlerin, hipotalamustan
elzem olan bileşenleri ayırt etmesi üzerine Hofer HHA yanıtını başlatmak için salınan kortikotropin
de yavruların protesto-umutsuzluk yanıtlarının üç salıverici faktörün (CRF) gen ifadesinde artışla
farklı yönünün anne-bebek etkileşiminde saklı üç sonuçlandığını bulmuştur. İlk 2 hafta boyunca her
farklı düzenleyici ile tetiklendiğini göstermiştir: gün anneden ayrılma, sıçanda hipotalamus ve
Sıcaklık kaybı, besin kaybı, dokunma uyarısının amigdala ile stria terminalisin yatak çekirdeğini
kaybı. de içeren !imbik alanlarda CRF ' nin iletici
Levine ve arkadaşları (68) bebek bağlan RNA'sının (mRNA(ç.n.)) ifadesinde derin ve de
masının derecelerindeki değişmelerin hayvanların vamlı artışlarla ilişkilidir (74-7 6).
sonraki strese yanıt verebilme yetisini nasıl etki Bununla beraber, bağlanma teorisine biyolo
lediğini çalışarak bu analizi moleküler düzeye ilk j ik içgörüler burada sonlanmaz. Bruce McEwen
taşıyanlardır. Hans Selye (72) 1 936 gibi erken bir (77), Robert Sapolsky (78), ve arkadaşları uzun
tarihte, insanların ve deney hayvanlarının stresli süreli ayrılığı takiben artan glukokortikoidlerin
deneyimlere hipotalamik-hipofızer-adrenal aks hipokampusta kötü etkileri olduğunu keşfettiler.
larını (HHA) aktive ederek yanıt verdiklerine Glukokortikoidler için iki reseptör vardır: Tip 1
işaret etti. HHA sisteminin son ürünü adrenal bez (mineralokortikoid reseptörleri) ve tip 2 (glukoko
den glukokortikoid hormonların salınmasıdır. Bu rtikoid reseptörleri). Hipokampus vücutta bun
hormonlar homeostasizin -ara metabolizma, kas ların her ikisini de bulunduran nadir yerlerden
tonusu, kardiyovasküler işlevler- önemli düzen biridir! Bu nedenle tekrarlayan stres (veya birkaç
leyicileri olarak görev yaparlar. Otonom sinir sis hafta boyunca yüksek glukokortikoid düzeylerine
teminin ve adrenal medullanın salgıladığı kateko maruz kalma), hipokampustaki nöronlarda stres
laminlerle beraber glukokortikoidlerin salınımı veya glukokortikoid maruziyeti sona erdiğinde
stres ile karşılaşmada hayatta kalma için elzemdir. geri dönebilen bir atrofıye yol açar. Bununla be
Bu nedenle Levine şu soruyu sordu; strese raber, stres veya yüksek düzey glukokortikoide
HHA sisteminin uzun süreli yanıtı deneyimle maruz kalma aylar hatta yıllar boyunca sürdüğü
modüle edilebilir mi? Eğer öyleyse bu erken zaman kalıcı hasar oluşur, ve hippokampustaki
deneyimlere özellikle duyarlı mıdır? Levine, nöronlarda kayıp meydana gelir. Hipokampusun
yaşamın ilk 2 haftası boyunca yavruların an deklaratif bellekteki kilit rolünden öngörebile
nelerinden yalnızca bir kaç dakikalığına ayrıldığın ceğimiz üzere hem geri dönüşümlü atrofı hem de
da yavruların seslenmede artış gösterdiğini, bunun kalıcı hasar bellekte önemli bozulmalarla
da annenin bakımında artışa yol açtığını keşfetti. sonuçlanır. Bellekteki bu kusur hücresel düzeyde
Anneler, bu yavruları ayrılmamış olan yavrulara saptanabilir; uzun süreli potansiasyon (LTP) adı
göre daha sık yalama, temizleme ve gezdirme verilen ve sinaptik bağlantıların öğrenme ile ilişkili
suretiyle protestoya yanıt verdiler. Annenin olarak güçlendirilmesi için kritik olduğu düşü
bağlanma davranışındaki bu artış, hayvanın geri nülen içsel bir mekanizmanın işlemesinde belir-
46
Ps i ka n a l izin Biyoloj i s i ve Ge leceğ i
47
imago ı güz ı 2oos
Bu içgörülerin çeşitli uygulama alanları ola bellek mekanizması günlük hayatın açıkça basit
bilir. Birincisi, stres ve depresyonun hazırlayıcı pek çok yönü için çok önemlidir: Bir sohbeti
faktörleri için giderek daha rafine hayvan model sürdürmek, bir listeye numara eklemek, araba
lerinin, CRF ile aktive edilen genlerin ve anksiyete kullanmak. Baddeley' in düşüncesi, çalışma belle
için hazırlayıcı genlerin tanımlanmasına olanak ğinin bazı yönlerinin prefrontal asosiasyon kor
sağlayan -deney hayvanlarında ve belki sonra in teksinde temsil edildiğini ve herhangi bir açık bil
sanlarda- modellerin geliştirilmesidir. İkincisi, ginin bellekten geri çağrılmasının -bilinç öncesin
CRF'nin hedef dokudaki etkilerini reseptörleri den bilince geri çağırma- çalışma belleği gerek
üzerinden bloke eden ilaçlar belirli depresyon tür tirdiğini ilk defa ileri süren Joaquin Fuster (86) ve
leri için kullanışlı olabilir. Sonuçta, çözünürlüğün Patricia Goldman- Rakic ' in (87) nörobiyoloj ik
artmasıyla, hipokampusu görüntüleyerek ve deneyleri ile daha da geliştirildi. Bu bulgunun
anatomik değişikliklerin hangi derecede durduğu öngörülerinden birine göre, eser koşullamada
ve hatta geri döndüğünü, ve ayrıca psikoterapiye koşullu olmayan uyaran dorsolateral prefrontal
yanıtların C RF ve glukokortikoid düzeyleri ile korteksteki çalışma belleği sistemini aktive ede
nasıl ilintili olduğunu görerek hastaların tedaviye bilir ve dolayısıyla başka şekillerd� prosedüre!
yanıtları makul biçimde takip edilebilecektir. olan asosiyatif süreçleri bilince dahil etmek için
sıklıkla hipokampusla beraber hareket eder.
5. Bilinç Öncesi Bilinçdışı ve Lezyonlu hastalardaki klinik çalışmalar prefrontal
Prefrontal Korteks korteksin ahlaki yargıların bazı yönlerini de tem
Buraya kadar yalnızca örtük bilinçdışını ele sil ettiğini düşündürmektedir; akıllıca ve sorum
aldık. Peki baskılanmışı veya bilinçdışını, ve bilin luluk altında plan yapma yetimizi yönetir (83). Bu,
ci okuyabilen tüm hatıra ve düşüncelerle ilişkili açık bilginin geri çağrılmasının geri çağrılacak
olan bilinç öncesi bilinçdışı nedir? Bilinç öncesi olan bilginin adaptif ve gerçekçi değerlendi
bilinçdışının bazı yönlerine prefrontal korteksin rilmesine bağlı olduğuna dair ilginç bir olasılık or
aracılık ettiğine inanmak için nedenlerimiz vardır. taya çıkarır. Bu bakımdan prefrontal korteks,
Muhtemelen en güçlü iddia prefrontal korteksin Solms 'un (88) ileri sürdüğü gibi psikanalistlerin
çeşitli açık bilgileri bilinçli farkındalığa getirmede bir tarafta egoya diğer tarafta da süperegoya at
yer almasıdır. Prefrontal asosiasyon korteksinin iki fettikleri düzenleyici işlevlerde yer alıyor olabilir.
önemli işlevi vardır: Duyusal bilgiyi bütünler ve
bunu planlı harekete dönüştürür. Prefrontal kor 6. Cinsel Yönelim ve
teks bu iki işleve aracılık ettiğinden uzun süreli Dürtülerin Biyolojisi
planlama yargılamadaki amaca yönelik hareketin Freud dürtüleri zihnin enerjik bileşenleri olarak
anatomik yapılarından biri olduğu düşünülmekte tasarlamıştır. Bir dürtünün, şimdi kognitif psiko
dir. Prefrontal asosiasyon alanlarında hasar olan logların motivasyonel durum dedikleri bir geril
hastalar gerçekçi amaçlara ulaşmada zorluk çeker im veya eksitasyon durumuna yol açtığını öne
ler. Sonuç olarak, yaşamda az şey edinirler ve dav sürdü. Motivasyonel durumlar gerilimi azaltma
ranışları günlük aktiviteleri organize etme ve plan amaçlı eylemleri harekete geçirirler.
lama yetilerinin azaldığını düşündürür (83, 84). Freud, kariyerinin başlarında, muhtemelen
Geçen yirmi yıl boyunca prefrontal korteksin Havelock Ellis (89), Magnus Hirschfeld (90), ve
deklaratifbellek depolarında saklanan veya oradan Richard Krafft-Ebing'ten etkilenerek kişinin cin
geri çağrılanları da içeren bilgilerin kritik kısa sel yöneliminin önemli ölçüde doğuştan gelen
süreli tutulmasında görev alan bir sistemin bileşeni gelişim sürecinden etkilendiğini ve tüm insan
olarak görev yaptığı netleşti. Bu düşünce prefron ların yapısal olarak biseksüel olduklarına inan
tal korteks lezyonlarının çalışma belleği denilen, mıştı. Bu yapısal biseksüellik hem erkek hem de
açık belleğin kısa süreli bir bileşeninde özgül bir kadın eşcinselliğinde kilit bir faktördü. Bununla
kusur oluşturduğunun keşfiyle ortaya çıktı. Çalış beraber, sonraları cinsel yönelimin edinse! bir
ma belleği düşüncesini geliştiren kognitif psikolog özellik olduğunu düşünmeye başladı. Freud (92)
Alan Baddeley' e (85) göre, bu bellek türü zaman özgül olarak erkek eşcinselliğini normal cinsel
içindeki algıları an be an bütünler, onları prova gelişimde bir yetersizliğin, gelişmekte olan erkek
eder, ve geçmiş deneyimler, eylemler, ve malumat çocuğun kendini annesiyle olan yoğun cinsel bağ
hakkında depolanmış bilgiler ile kombine eder. Bu dan layıkıyla ayırmasında bir yetersizliğin temsili
48
Ps i ka n a l izin B iyoloj i s i ve Geleceğ i
olarak düşündü. Sonuçta, yetişkin erkek çocuk karmaşıktır ve bir cinsiyetin öznel olar ak al
annesiyle benzeşir ve aralarında var olmuş olan gılanmasına karşılık gelir. Son olarak, cinsel yöne
ilişkiyi yeniden sahneye koymak için onun rolünü lim cinsel partner tercihine tekabül eder. Cins iyetin
oynamaya çalışır. Freud erkek çocuğun annesin çeşitli yönlerine katkıda bulunan faktörler tam
den ayrılmadaki yetersizliğinin sahiplenen bir olarak anlaşılamamıştır, fakat onları tartışıyorum
anne ile yakın, bağlayıcı bir ilişkinin ve olmayan, çünkü tarihsel olarak bu alan psikanaliz için önem
zayıf veya düşmanca davranan bir baba gibi çeşitli lidir; ve nurtür-doğa ikilemi biyoloj inin tekrar
faktörlerin sonucu olabileceğini öne sürdü. Freud, tekrar karşılaştığı ve bazen aydınlattığı bir du
psikoseksüel gelişimin üç evresi teorisi çevresinde rum olduğundan bu biyoloj inin önemli katkı ya
anal ilişkiye vurgu yaparak erkek eşcinselliğini pabileceği bir alandır. Cinsiyet tanımı ve c insel
anal evreden genital evreye normal olarak geçişte yönelim karmaşık olmasına ve tamamen insani
bir yetersizlik olarak gördü. Kadın eşcinselliği olan özellikler taşıması nedeniyle deney hayvan
Freud'un zihninde çok net tanımlanmamıştı, fakat larında çalışılması uygun olmamasına rağmen,
bunu erkekler için özetlediği sürecin ayna görün cinsel davranışın diğer birçok yönü yeme içm e
tüsü olarak düşündü. Freud, paranoya, alkolizm, davranışı gibidir -hayatta kalma için o kadar el
ve ilaç bağımlılığının gelişiminde de bir latent zemdir ki memeliler arasında son derece i yi ko
eşcinsellik bileşeni olduğunu gördü. runmuştur- buna ortak beyin ve hormon si stem
Freud'un cinsellik üzerine görüşleri şu anda 50 leri ve stereotipik davranış türleri dahildir; S onuç
yaşında, ve bazı durumlarda 90 yaşındadır. Bazı olarak, fareler ve sıçanlar gibi deney hayvan
ları anlaşılır biçimde modem psikanalitik düşünce larından davranış ve cinsiyet hormonlarını n nöral
tarafından terk edilmiş, ve hemen hepsi değişik kontrolü hakkında epey bilgi öğrendik.
liklere uğramıştır. Bunları, Freud'u ya da psika Gonadların erken embriyonik gelişimi erkek
naliz camiasını geçerliliğini yitirmiş düşünceler ler ve dişilerde aynıdır. Genotipik cinsiyet bir
den sorumlu tutmak amacıyla değil, ne kadar mo bireyin cinsiyet kromozomlarının birbirini tamam
dem olursa olsun cinsellikte herhangi bir psikolo lamasıyla belirlenir: Dişiler iki X kromozomuna
j ik veya klinik içgörünün cinsiyet tanımı ve cin sahipken, erkekler bir X bir Y kromozomuna
sel yönelimin biyoloj ik olarak -şu anda pek az sahiptirler. Erkeğin fenotipik cinsiyeti Y kromo
şey bilsek de- daha iyi anlaşılması sayesinde zomunun üzerindeki testis belirleyici faktör de
neredeyse kesin olarak açıklığa kavuşacağını nilen tek bir gen ile belirlenir. Bu gen, e rken
göstermek için aktarıyorum. Eşcinsellik toplumun dönemde biseksüel olan gonadın testosteron üreten
geniş kesimlerinde daha açıkça kabul görür hale testise dönüşmesini başlatır; testis belirleyi c i fak
geldiğinden, eşcinsel camia, psikanaliz camiası, ve törün yokluğunda gonad over olarak geliş ir ve
toplumun içinde cinsel yönelimin ne dereceye östrojen üretir. Diğer tüm fenotipik cinsel özel
kadar doğumsal veya edinsel olduğuna dair aktif likler gonadal hormonların dokular üzerindeki
bir tartışma vardır. Freud ve diğer analistlerin, etkilerinin sonucudur. Hem biyologların hem de
eşcinsel erkeklerde babalarını düşmanca veya psikanalistlerin özel merakı cinsel dimorfizmin
uzak olarak, annelerini ise olağanüstü yakın olarak beyine ve dolayısıyla davranışa yayılmasıdır.
hatırlama eğilimi olduğuna dair gözlemlerine Erkekler ve kadınların davranışları ergenl ikten
yakın zamanda destekler gelmiştir (93). Bununla önce dahi farklılık gösterir. Cinselliğin b irçok
beraber, diğer çalışmalar cinsel yönelime genetik yönü tüm memeliler arasında korunmuş ol duğun
bir katılım olduğunu düşündürmektedir. dan, insan cinselliği ile ilgili cinsel davranı ş pri
Bu karmaşık bir alandır, çünkü genotipik cin matlarda ve hatta kemirgenlerde çalışılabilir. Genç ·
siyet, fenotipik cinsiyet, cinsiyet tanımı, ve cinsel erkek maymunlar sert ve karıştırıcı oyunlara dişi
yönelim birbirlerinden farklıdır, fakat kendi ara lerden daha fazla katılırlar, bu fark testo s teron
larında ilişkilidir. Gerçekten de, bu karmaşıklığın düzeyleriyle ilişkilidir. Doğumsal adrenal biper
ayrımsanması erkek, kadın, erkeksi, ve kadınsı plazi sonucunda doğum öncesinde aşın yüksek
gibi standart terimleri belirsiz hale getirebilir ve miktarda androj ene maruz kalan kız çocuk ları da
nitelendirme ihtiyacı doğabilir (94). erkek çocuklarının oyunlarını tercih e derler
Genotipik cinsiyet genlerle belirlenirken, feno (95,97 ,98). Çocukların oyun davranışlaundaki
tipik cinsiyet iç ve dış cinsel organların gelişimiyle cinsiyet farkları en azından kısmen prenatal andro
belirlenir (94-96). Cinsiyet tanımı daha belirsiz ve j enlerin düzenleyici etkilerine bağlı o l abilir.
49
imago ı güz ı 2oos
50
Ps i kanal izin Biyoloj i s i ve Geleceğ i
51
imago ı güz ı 2005
bağlantı örüntülerindeki değişiklikleri, bazı durum Tutarl ı Bir Zih i n An layışı Edinmek için
larda da sinaptik baglantıların ilerlemesi veya geri B iyoloj i Ve Psikanaliz Arası nda
çekilmesini izlediğini gösterir. Gerçek Bir Diyalog Olması Gerekir
Bugüne kadar psikanal izin eğilimler, alışkan�
!ıklar, bilinçli ve bilinçdışı davranışlarda kalıcı Önceden ileri sürdüğüm gibi, çoğu biyolog
değişiklikler yaratma başarısının bunu beyinde yirminci yüzyıl için gen ne ise, yirmibirinci yüzyıl
yapısal değişimlere yol açan gen ifadelerinde için zihnin o olduğuna inanmaktadır. Psikanaliz
değişimlere yol açarak yaptığı düşüncesi kışkırtı deki bir takım kilit sorunların daha derinden an
cıdır. Böylece, beyin görüntüleme teknikleri laşılmasına genel olarak biyoloj ik bilimlerin özel
geliştikçe bu tekniklerin yalnızca çeşitli nevrotik olarak da kognitif nörobilimin nasıl katkı yapa
hastalıklara tanı koymada değil psikoterapinin bileceğini kısaca tartıştım. Sıklıkla gündeme ge
ilerleyişini izlemede de faydalı olabileceği ihti len bir sorun psikanalitik sorunlara nörobiyoloj ik
maliyle yüz yüzeyiz. bir yaklaşımın psikanalitik kavramları nörobi
yoloj ik kavramlara indirgeyeceğidir. Eğer böyle
8. Psikofa rmakoloj i ve Psikanaliz olsaydı, psikanalizi esas dokusundan ve zengin
Nöroloj i eğitimi almış bir psikanalist olan ve liğinden mahrum bırakacak ve terapinin karak
nörobiyoloj inin psikanalizle ilişkisine dair uzun terini değiştirmiş olacaktı. Böyle bir indirgenme
süreli bir merakı olan Mortimer Ostow ( 1 1 7, 1 1 8), basitçe arzulanmayan bir durum değil, imkansız
1 962 gibi erken bir tarihte, psikanalizin seyri bir durumdur. Psikanaliz, kognitif psikoloji ve
sırasında ilaçların kullanılmasının yararına işaret nörobilimin gündemleri çakışır, fakat herhangi
etti ( 1 1 9). Daha o zamanlarda, farmakolojik mü bir biçimde özdeş değillerdir. Bu üç disiplin fark
dahalenin, terapötik değerinin yanında afektif lı perspektif ve amaçlara sahiptir ve yalnızca be
işlevlerin yönlerini inceleme için bir araç olarak lirli kritik sorunlarda birleşirler.
da görev yapabileceğini öne sürdü . Ostow Bu çaba içinde biyolojinin rolü, özgül dizisel
psikofarmakoloj ik ajanların esas etkisinin duygu süreçlere derin içgörüler sağlaması en muhtemel
lanım üzerine o lduğunu gözlemledi . Bu da yönleri aydınlatmaktır. Biyoloj inin gücü özenli
duygulanımın davranış veya hastalık için düşünce düşünce biçimi ve analizdeki derinliğidir. Biyoloji
oluşturma veya bilinçli yorumlamadan daha giderek yaşam süreçlerinin moleküler dinamik
önemli olduğunu ileri sürmesine yol açtı. Bu dü lerinin daha derinlerine indikçe kalıtımı, gen düzen
şünce, Sanders, Stem ve Boston Değişim Süreci lenmesini, hücreyi, antikor farklılıklarını, beden
Çalışma Grubu'nun bilinçdışı duygulanımın bil planının ve beynin gelişimini ve davranışın oluştu
inçli içgörü üzerindeki görece önemine dair rulmasını anlamamız son derece genişlemektedir.
savlarını güçlendirmektedir ve terapötik iler Psikanalizin gücü hedeflediği sorunların kar
lemenin göstergeleri olarak, Boston grubunun maşıklığı ve onları kavrama yeteneğidir. Bu güç
bilinçli içgörü kadar önemli saydıkları, bilinçdışı biyoloji tarafından azaltılamaz. Zaman zaman tıb
prosedüre! bilgideki değişikliklerin (yukarıda ele bın biyolojiye, ve psikiyatrinin nörobilime yönelıiı.e
alınan anlam anları sırasında olanlar gibi) öne si gibi psikanaliz de zihin-beyin ilişkisinin sofistike
mini bir kez daha vurgulamaktadır. Hem biçimde anlaşılması için becerikli ve gerçeklik yöne
Ostow'un hem de Boston grubunun düşünceleri, limli bir öğretmen olarak görev yapabilir.
hastanın bilinçdışının içsel temsillerindeki Geçen yarım yüzyıl boyunca biyolojik bilimlerin
değişikliklerin -bilince erişmeseler dahi- tera içinde çekirdek disiplinleri kaybetmeksizin gerçek
pinin ilerlemesi için faydalı olabileceğini netleş leşen başarılı birleşmeleri tekrar tekrar gördük.
tirmektedir. Bu durumlarda, bilinçdışı belki de Örneğin, klasik genetik ve moleküler biyoloji ortak
Freud' un düşündüğünden daha önemlidir ! bir disiplin olan moleküler genetikte birleşti. Artık
Nitekim, Ostow'un psikofarmakolojik ajanların Gregor Mendel ' in tanımladığı özelliklerin ve
psikanaliz süreci üzerine etkilerini incelediği Thoıpas Hunt' ın tanımladığı genlerin kromozom
çalışmanın teması, Sanders ve Stem' in psiko üzerindeki özgül yerleşimlerinin çift sarmallı ONA
terapideki ilerlemenin önemli bir prosedüre! bile dizileri olduğunu biliyoruz. Bu içgörü genlerin nasıl
şeni olduğunu ve terapide olanın çoğunun içgö eşlendiğini ve hücresel işlevleri nasıl kontrol et
rüyle doğrudan ilişkili olması gerekmediğini vur tiğini anlamamıza olanak tanıdı. Bu içgörüler biyo
gulayan düşüncelerini tekrarlar. lojide devrim yaptılar, fakat genetik disiplinini or-
52
Ps i kanal izin B iyoloj is i ye Geleceğ i
tadan kaldırmış olmadılar. Buna karşın, 2003 'te can verici olasılığı görmektedirler. Bunlardan en
tamamlanması beklenen insan genomuyla beraber övülmeye değer olanı Karen-Kaplan Solms ve
genetiğin yıldızı parlamaktadır. Genetik, moleküler Mark Solms 'un ( 1 2 1 ) beyin lezyonu olan hasta
biyoloj inin güçlü içgörülerini kullandı, kendi gün ların zihinsel işlevlerindeki değişimleri araştırarak
demine etkin biçimde uyguladı ve ilerledi. Aynısını beyinde psikanalizle ilgili anatomik sistemleri
psikanaliz neden yapmasın? tanımlama girişimleridir. Kaplan-Solms ve Solms
psikanalizin gücünün zihinsel süreçleri öznel bir
Diyaloğun Başlangıçlarını perspektifle incelemesinden kaynaklandığına inan
Görüyor m uyuz? maktadırlar. Bununla beraber, işaret ettikleri üzere,
Gördüğümüz üzere, biyoloj i psikanalize iki bu önemli güç aynı zamanda · psikanalizin en
yönde yardımcı olabilir: Kavramsal ve deneysel büyük güçsüzlüğüdür. Öznel fenomenler ko
olarak. Aslında halihazırda kavramsal ilerlemenin laylıkla nesnel ampirik analizlere tabi tutulamaz.
işaretlerini görmeye başlıyoruz. Bazı psikanaliz ku Öznel fenomenleri araştırmak için yaratıcı yollar
rumlan ya da en azından psikanalizin içindeki bir oluşturmamız gerekmektedir. Sonuç olarak, bu
grup insan psikanalizi daha özenli hale getirmek araştırmacılar, beynin foka! bir lezyonunu takiben
ve biyolojiyle yakınlaştırmak için mücadele et oluşan kişilik değişikliklerindeki gibi, psikanali
mektedir. Kariyerinin başında Freud da bu durum tik düşünceyi yalnızca nesnel nörobiyoloj ik
için tartıştı . Daha yakın zamanda, New York fenomenlere bağlayarak psikanalizin nesnel
Psikanaliz Enstitüsü ' nden Mortimer Ostow ve kökenli yapılanmasından ampirik ilintiler çıkarıla
Columbia Enstitüsü' nden David Olds ve Amold bileceğini savunuyorlar. Benzer biçimde, önemli
Cooper ( 1 20), ve ülke çapında niceleri burada ve geleneksel bir çalışma da bilinçdışı zihinsel
özetlediğim düşüncelerin benzerlerini daha önce süreçlerin yönlerini analiz etme girişimi içinde
den belirttiler. olaya ilişkin potansiyellerle subliminal ve suprali
Uzun yıllar boyunca Columbia Psikanalitik minal uyaranların algılanmasını ilintilendiren
Tıp Birliği ve New York P sikanaliz Enstitüsü, Howard Shevrin'in uzun süreli çalışmasıdır (5, 46).
psikanaliz ve nörobilimin ortak ilgi alanlarına Bu başlangıçlar son derece cesaret vericidir.
yönelik merkezler kurdular. Bu ilgi alanlari içinde Fakat psikanalizin yeniden canlanması için, en
bilinç, bilinçdışı işleme, otobiyografik bellek, telektüel olarak yeniden yapılanmasını kurumsal
rüyalar, duygulanım, güdülenme, bebekte zihin değişiklikler ile eşleştirmesi gerekmektedir. Biyo
sel gelişim, psikofarmakoloj i ve zihinsel hastalığın loj inin yardımı için, psikanalizin iki yönü özel
etyoloj isi bulunmaktaydı. New York Psikanaliz dikkat gerektirmektedir: Terapötik sonlanım ve
Enstitüsü'nün tanıtımında şöyle diyor: psikanaliz kurumlarının rolü.
Psikanalizle hayati ilgisi bulunan pek
çok soruna dair içgörülerdeki patlama es Psikanalitik Sonlanımın
ki kavramlar ve filizlenen araştırma Değerlendirilmesi
teknolojilerini ve farmakolojik tedavileri Bir terapi biçimi olarak, artık psikanaliz 50 yıl
kullanan yöntemlerle anlamlı biçimlerde önce olduğu kadar yaygın şekilde uygulanmıyor.
bütünleştirilmelidir. Benzer biçimde insan Jeffrey ( 1 22) psikanaliz talep eden hasta sayısının
öznelliğinin karmaşık sorunlannı ilk de son 20 yıl boyunca her yıl % 1 O azaldığını ve aynı
fa keşfeden nörobilimcilerin de yüz yıl şekilde psikanaliz kurumlarında eğitim almak
lık analitik birikimden öğreneceği çok isteyen yetenekli psikiyatristlerin de azaldığını
şey vardır. iddia etmektedir. Bu azalma hayal kırıklığı yarat
B öylece, heyecan verici bir basamak olarak, maktadır, çünkü günümüzde psikanalitik terapi
psikanalistler nörobilim v e psikofarmakoloji daha gerçekçi biçimde odaklanmış ve bu neden
öğrenmeye başlıyorlar. Bu basamak analitik klinis le daha etkin olabilecek hale gelmiş görünmekte
yenin uzun soluklu yeni öğreniminde ona önder dir. Son birkaç on yılda psikanaliz otizm, şizofreni,
lik edecektir. ve ağır bipolar hastalık gibi önereceği hemen hiç
Bu çabaların sonucu olarak, biyoloj inin ikin bir şeyi olmayan hastalıkları tedavi etmeye kal
ci işlevi olan deneysel işlevinde bir miktar ilerleme kıştığı, l 950'lerdeki gerçekçi olmayan amaçlarını
olmaktadır. Bazı araştırmacılar psikanaliz ve biyo büyük ölçüde terketti. Bugünlerde, psikanalizin en
loj inin deneysel olarak birleşmesine dair heye- başarılı olduğu alanın psikotik özelliği olmayan
53
imago I güz I 2005
bozukluklara sahip hastalar olduğu düşünülmek gelleyemez. İkisine de ihtiyacım var. Ya
tedir. Bu hastalar etkin biçimde çalışmada veya tat şamını haplara, kendi garipliklerine ve
minkar ilişkileri sürdürmede önemli kusurları olan azmine ve sonuçta psikoterapi denen de
ve yaşamlarını daha iyi yönetmenin yollarını edin rin ilişkiye borçlu olmak acayip bir şey.
mek isteyen kişilerdir. Bu kişilerin önemli bir Bu ilerlemeler düşünüldüğünde, psikanaliz
bölümü duygulanım bozukluklarıyla beraber bor uygulaması neden artık gelişmiyor? Psikanalitik
derline kişilik bozukluğundan mustariptirler. Bu terapinin kullanımındaki bu azalma çoklukla psi
olgularda, psikanaliz ve psikanalitik yönelimli kanaliz dışındaki sebeplere atfedilebilir: Farklı
psikoterapinin farmakoterapiye önemli bir yardım kısa süreli psikoterapi biçimlerinin (değişen dere
cı olacağı düşünülmektedir (psikanalizde görülen celerde hemen hepsi psikanalizden kaynaklanır)
hastaların dağılımı için 1 23 . kaynağa bakınız). artışı, farmakoterapinin ortaya çıkışı, sigorta sis
Psikotik olmayan hastalar üzerinde bu daha dar teminin ekonomik etkisi. Fakat önemli bir neden
olan odaklanmanın sonucu olarak psikanaliz ve psikanalizin kendisidir. Kuruluşundan tam bir
psikanalitik yönelimli psikoterapi belki de hiç ol yüzyıl soma, psikanaliz giderek daha şüpheci olan
madığı kadar iyi bir noktadadır. tıp mesleğini plasebodan daha etkin bir terapi
Burada Kay Jamison' in kendi manik-depresif biçimi olduğuna ikna edecek nesnel delilleri edin
hastalığı ve kombine lityum tedavisi ve psikote mek için gereken çabayı hala göstermemiştir. Bu
rapiye verdigi etkin yanıt üzerine unutulmaz tartış nedenle, zorlayıcı nesnel delilleri bulunan -hem
masını anımsadım ( 1 24) : terapi olarak hem de farmakoterapiye yardımcı
Var oluşumun bu noktasında, lityum olarak- çeşitli kognitif terapi biçimleri ve diğer
almadan ve psikoterapinin faydalarına psikoterapilerden farklı olarak, psikanalizin ana
sahip olmadan normal bir yaşam litik yönelimli olmayan terapi veya plasebodan da
sürdüğümü düşünemiyorum. Lityum, ha iyi çalıştığına dair öznel izlenimlerin dışında
karşı konulmaz fakat yıkıcı olan çıkış henüz zorlayıcı delilleri yoktur ( 1 25 - 1 33).
lanmı engelliyor, depresyonlanmı azaltı Psikanalizin bir terapi olarak etkin olduğunu
yor, düşüncemdeki bozukluğun tüylerini gösteren nesnel deliller sağlamadaki yetersizliği
ve ağlarını temizliyor, beni kariyerimi ve artık kabul edilemez. Psikanalistler Amold
ilişkilerimi mahvetmekten alıkoyuyor, Cooper ' ın gerçekçi ve eleştirel görüşüyle ikna
hastaneden uzak ve canlı tutuyor, ve edilmelidir:
psikoterapiyi m ümkün kılıyor. Fakat Psikanalizin bir tedavi yöntemi oldu
psikoterapi tarifi imkansız şekilde iyileş ğunu iddia ettiği noktaya kadar, iyi ya da
tiriyor. Konfüzyon umu bir ölçüde kötü, bilimin yörüngesine çekilmiş du
anlamlandırıyor, korkutucu düşünce ve rumdayız ve bundan sonra ampirik araş
hislerimi dizginliyor, kontrolümün bi tırmanın zorunluluklarından kaçamayız.
razını, umudumu ve bunların tümünden Bir mesleğin üyeleri olan ve hizmetleri
bir şey öğrenm e olasılığımı geri için para ödenen hekimler yetiştirdikçe,
kazandırıyor. Haplar kişiyi rahatlatarak ne yaptığımızı ve hastalarımızı nasıl etki
gerçekliğe dondürmez, döndüremezler; lediğimizi araştırmakla yükümlüyüz.
yalnızca sarsar ve tepetaklak hale ge Cooper ' ın işaret ettiği üzere, başlangıçta te
tirirler, ve o halde dayanılabileceğinden rapinin sonlanımını değerlendirmek için tasar
daha hızlı yaparlar. Psikoterapi bir sığı lanan bir takım önemli çalışmalar -Wallers
naktır; bir sa vaş alanıdır; psikotik, tein ' ın çalışması ( 1 34) ve Kantrowitz ( 1 29) ve
nevrotik, gururlu, allak bullak olduğum ve Bachrach' ın ( 1 3 5) derledikleri çalışmalar- son
inanılmaz derecede umutsuz olduğum bir lanımla ilgisi olmayan daha ulaşılabilir kısa
yerdir. Fakat, daima, inandığım ya da süreli bir amaç uğruna uzun süreli amaçlarını
inanmayı öğrendiğim yerdedir - bir gün terkettiler. Psikanaliz iyi organize olmuş tera
tüm bunlarla çarpışabileceğim yerde. pötik bir seçenek olacaksa, maliyeti ve kar
Hiç bir hap, hap almayı İstememe maşıklığına rağmen, özenli sonlanım çalışmaları
sorunumla baş edemez; benzer şekilde, analitik yönelimli olmayan psikoterapi ve plase
psikoterapinin herhangi bir miktan tek boya kıyasla tüm öncelik listelerinde üstte ol
başına manilerimi ve depresyonlanmı en- malıdır.
54
Ps i ka n a l izin Biyoloj i s i ye Geleceğ i
55
imago I güz / 2005
Books, 1 958, pp 262-277 48. Clark RE, Squire LR: Classical conditioning and brain
26. Kohut fi: The Analysis ofthe Self: A Systematic Approach systems: the role of awareness. Science 1 998; 280:77-8 1
to the Psychoanalytic Treatment of Narcissistic [Abstract/Free Full Text]
Personality Disorders. New York, Intemational 49. Solomon PR, Vander Schaaf ER, Thompson RF, Weisz
Universities Press, 1 97 1 DJ: Hippocampal and trace conditioning of the rabbit's
27. Lear J : Open Minded, Working Out the Logic of the SouL classically conditioned nictitating membrane response.
Cambridge, Mass, Harvard University Press, 1 998 Behav Neurosci 1 986; 1 00: 729-744 [Medline]
28. Jacob F: Of Flies, Mice and Men. Carnbridge, Mass, 50. Kim JJ, Clark RE, Thompson RF: Hippocarnpectomy
·
Harvard University Press, 1 99 8 impairs the membrane of recently but not remotely
29. Scoville WB, Milner B: Loss of recent memory after bilat acquired trace eye blink conditioned responses. Behav
eral hippocampal lesions. J Neurol Neurosurg Psychiatry Neurosci 1 995; 1 09: 1 95-203 [Medline]
1 957; 20: 1 1 -2 1 51. Eichenbaum H: Amnesia, the hippocampus, and episodic
30. Squire LR, Zola-Morgan S: The medial teinporal lobe memory (editorial). Hippocampus 1 998; 8 : 1 97 [Medline]
memory system. Science 1 996; 253 : 1 3 80-- 1 386 52. Freud S: Inhibitions, symptoms and anxiety ( 1 926
31. Squire LS, Kandel ER: Memory: From Molecules to [l 925]), in Complete Psychological Works, standard ed,
Memory: Scientific American Library. New York, vol 20. Landon, Hogarth Press, 1 959, pp 77- 1 75
Freeınan Press, 1 999 53. LeDoux J: The Emotional Brain. New York, Siman &
32. Solms M : What is consciousness? Charles Fische'r Schuster, 1 996
Memorial Lecture to the N ew York Psychoanalytic 54. Breiter HC, Etcoff NL, Whalen PJ, Kennedy WA, Rauch
Society. J Anı PsychoanaL Assoc 1 996; 45:68 1 -778 SL, Buckner Rl, Strauss MM, Hyman SE, Rosen BR:
33. -Lyons-Ruth K: Implicit relational knowing: its role in Response and habituation of the human amygdala during
development and psychoanalytic treatment. Infant Meni visual processing of facia! expression. Neuron 1 996;
Health J 1 998; 1 9: 2 82-289 1 7 : 875-887 [Medline]
34. Clyman R: The procedural organization of emotion: a con 55. Whalen PJ, Rauch SL, Etcoff NL, Mclnemey SC, Lee
tribution from cognitive science to the psychoanalytic
· MB, Jenike MA: Masked presentations of emotional facia!
therapy of therapeutic action. J Anı Psychoanal Assoc expressions modulate amygdala activity without explicit
1 99 1 ; 39:349-3 8 1 knowledge. J Neurosci 1 996; 1 8 :4 1 1 -4 1 8 [Abstract/Free
35. Boston Process of Change Study Group: Interventions that full Text]
effect change in psychotheriıpy: a model based on infant 56. Bremner JD, Randall P, Scott TM, Bronen RA, Seibyl JP,
research. Infant Meni Health J 1 998; 1 9:277-353 Southwick SM, Delaney RC, McCarthy G, Charney DS,
36. Sanders L: lntroductory comment. Infant Meni Health J Innis RB : MRI-based measurement of hippocarnpal vol
1 998; 1 9:280--2 8 1 ume in patients with combat-related posttraumatic stress
17. Stem D: The process o f therapeutic change involving disorder. Anı J Psychiatry 1 995; 1 52 : 973-9 8 1 [Abstract]
56
Psi kana l izin Biyoloj i s i ve G eleceğ i
57. Heim C, Owens MJ, Plotsky PM, NemeroffCB: Persistent 76. Meaney MJ, Aitken DH, Sapolsky RM: Environmental
changes in corticotropin-releasing factor systems due to regulation of the adrenocortical stress response in female
early life stress: relationship to the pathophysiology of rats and its implications for individual differences in
major depression and post-traumatic stress disorder, 1 : aging. Neurobio! Aging 1 99 1 ; 1 2 : 3 1 -3 8 [Medline]
Endocrine factors i n the pathophysiology o f mental disor 77. McEwen BS, Sapolsky RM: Stress and cognitive function.
ders. Psychopharmacol Bull 1 997; 3 3 : 1 85-1 92 [Medline] Curr Opin Neurobiol 1 995; 5 :205-2 1 6 [Medline]
58. Heim C, Owens MJ, Plotsky PM, Nemeroff CB: The role 78. Sapolsky RM: Why stress is had for your brain. Science
of early adverse life events in the etiology of depression 1 996; 273: 749-750 [Medline]
and posttraumatic stress disorder: focus on corticotropin 79. Starkman MN, Gebarski SS, Bereni S, Schteingart DE:
releasing factor. Ann NY Acad Sci 1 997; 82 1 : 1 94-207 Hippocarnpal formation volume, memory dysfunction,
[Medline] and cortisol levels in patients with Cushing's syndrome.
59. Brown GW, Harris T, Copeland JR, Kendler KS : Biol Psychiatry 1 992; 32:756--7 65 [Medline]
Depression and loss. Br J Psychiatry 1 997; 1 30: 1 - 1 8 80. Bremner JD, Randall P, Vermetten E, Staib L, Bronen RA,
[Abstract] Mazuro C, Capelli S, McCarthy G, Innis RB, Chamey DS:
60. Agid O, Shapira B, Zislin J, Ritsner M, Hanin B, Murad Magnetic resonance imaging-based measurement of hip
H, Trudart T, Bloch M, Heresco-Levy U, Lerer B: pocampal volume in posttraumatic stress disorder related
Environment and vulnerability to major psychiatric ill to childhood physical and sexual abuse---a prelirninary
·
ness: A case control study of early parental loss in major report. Biol Psychiatry 1 997; 4 1 :23-32 [Medline]
depression, bipolar disorder and schizophrenia. Mol 81. Sachar EJ: Neuroendocrine dysfunction in depressive ill
Psychiatry (in press) ness. Annu Rev Med 1 976; 27:3 89-396 [Medline]
61. Kendler KS, Neale MC, Kessler RC, Heath AC, Eaves LJ: 82. Nemeroff CB: The neurobiology of depression. Sci Anı
Childhood parental loss and adult psychopathology in
· 1 998; 278:28-35 [Medline]
women: A twin study perspective. Arch Gen Psychiatry 83. Damasio A: The somatic marker hypothesis and the possi
1 992; 49: 1 09-1 1 6 [Abstract] ble functions of the prefrontal cortex: review. Philos Trans
62. Freud A, Burlingham D: Infants Without Families: R Soc London B Biol Sci 1 996; 35 1 : 1 4 1 3- 1 420 [Medline]
Writings 3, 1 944. New York, Intemational Universities 84. Damasio AR: Descartes' Error: Emotion, Reason and the
Press, 1 973 Human Brain. New York, Putnam, 1 994
63. Harlow H: The nature of love. Anı J Psychol 1 958; 85. Baddeley A: Working Memory. New York, Oxford
1 3 :673--686 University Press, 1 986
64. Harlow HF, Dodsworth RO, Harlow MK: Total social iso 86. Fuster JM : The Prefrontal Cortex: Anatomy, Physiology,
lation in monkey. Proc Natl Acad Sci USA 1 965; and Neurophysiology of the Frontal Lobe, 3 rd ed.
54:90--97 [Medline] Philadelphia, Lippincott-Raven, 1 997
65. Bowlby J: Attachment and Loss, vols 1, 2. New York, 87. Goldman-Rakic PS: Regional and cellular fractionation of
Basic Books, 1 969, 1 973 working memory. Proc Natl Acad Sci USA 1 996;
66. Levine S: Infantile experience and resistance to physio 93 : 1 3473- 1 3480 [Abstract/Free Full Text]
logical stress. Science 1 957; 1 26:405-406 88. Solms M: Preliminaries for an integration of psychoanaly
67. Levine S: Plasma-free corticosteroid response to electric sis and neuroscience. Br Psychoanal Soc Bull 1 998;
shock in rats stimulated in infancy. Science 1 962; 34:23-3 7
1 35 : 795-796 89. Ellis H: The development o f the sexual instinct. The
68. Levine S, Haltrneyer GC, Kaas GG, Penenberg VH:
· Alienist and Neurologist 1 90 1 ; 22:500--5 2 1 ; 6 1 5--623
Physiological and behavioral effects of infantile stimula 90. H irschfeld M: Die Obj ective Diagnose de
tion. Physiol Behav 1 967; 2 : 5 5--63 Homosexualitllt. Jahrbuch für sexuelle Zwischenstufen,
69. Ader R, Grota LJ: Effects of early experience on adreno 1 899
cortical reactivity. Physiol Behav 1 969; 4:303-305 91. Kraffi-Ebing R: Neuen Studien auf dem Gebiete der
70. Hofer MA: The Roots of Humarı Behavior. New York, Homosexualitat. Jahrbuch fıır sexuelle Zwischenstafen
WH Freeman, 1 9 8 1 1 90 1 ; 3 : 1 -36
71. Hofer MA: Hidden regulators i n attachment, separation, 92. Freud S : Three essays on the theory of sexuality ( 1 905), in
and loss. Monogr Soc Res Child Dev 1 994; 59: 1 92-207 Cornplete Psychological Works, standard ed, vol 7.
[Medline] London, Hogarth Press, 1 953, pp 1 25-243
72. Selye H: A syndrome produced by diverse nocuous agents. 93. LeVay S: The Sexual Brain. Cambridge, Mass, MiT Press,
Nature 1 936; 1 38:22-36 1 997
73. Liu D, Diorio J, Tannenbaum B, Caldji C, Francis D, 94. Beli AP, Weinberg MS, Hammersmith SK: Sexual
Freedman A, Sharma S, Pearson D, Plotsky PM, Meaney Preference: lts Development in Men and Wornen. New
MJ: Matemal care, hippocarnpal glucocorticoid receptors, York, Simon & Schuster, 1 9 8 1
and hypothalamic-pituitary-adrenal responses to stress. 95. Gorski RA: Sexual differentiation o f the nervous systern,
Science 1 997; 277 : 1 659-1 662 [Absttact/Free Full Text] in Principles of Neural Science, 4th ed. Edited by Kandel
74. Plotsky PM, Meaney MJ: Early, postnatal experience ER, Schwartz JH, Jessell T. Stamford, Conn, Appleton &
alters hypothalamic corticotropin-releasing factor (CRF) Lange (in press)
mRNA, median eminence CRF content and stress-induced 96. Green R: Gender identity in childhood and later sexual
release in adult rats. Brain Res Mol Brain Res 1 993; orientation: follow-up of 78 males. Anı J Psychiatry 1 985;
1 8 : 1 95-200 [Medline] 1 42:339-34 l [Abstract]
75. Nemeroff CB: The corticotropin-releasing factor (CRF) 97. Gorski RA: Gonadal hormones and the organization of
hypothesis of depression: New findings and new direc brain structure and fıınction, in Lifespan Development of
tions. Molecular Psychiatry 1 996; 1 :326--342 Individuals : Behavioral, Neurobiological, and
57
imcıgo / g üz I 2005
Psychosocial Perspectives. Edited b y Masgnusson D. New Taub E: Increased use of the left hand in string players
York, Cambridge University Press, 1 996, pp 3 1 5-340 associated with increased cortical representation of the
98. Schiavi RC, Theilgaard A, Owen DR, White D: Sex chro fingers. Science 1 995; 220:2 1-23
mosome anomalies, hormones, and sexuality. Arch Gen 1 1 7. Ostow M: The psychoanalytic contribution to the study of
Psychiatry 1 988; 45 : 1 9-24 [Abstract] brain function, 1: frontal lobes. Psychoanal Q 1 954;
99. Gladue BA, Clemens LG : Androgenic influences on fem 2 3 : 3 1 7-33 8
inine sexual behavior in male and female rats: defemi 1 1 8. Ostow M: The psychoanalytic contribution t o the study of
nization blocked by prenatal androgen. Endocrinology brain function, il: the temporal lobes; III: synthesis.
1 978; 1 03 : 1 702- 1 709 [Abstract] Psychoanal Q 1 954; 24:3 83-423
1 00. Imperato-McGinley J, Pichardo M, Gautier T, Voyer D, 1 1 9. Ostow M: Drugs in Psychoanalysis and Psychotherapy.
Bryden MP: Cognitive abilities in androgen-insensitive New York, Basic Books, 1 962
subjects: comparison with control males and females from 1 20. Olds D, Cooper AM: Dialogues with other sciences:
the same kindred. Clin Endocrinol 1 99 1 ; 34:34 1-347 Opportunities for mutual gain. Int J Psychoanal 1 997;
[Medline] 78:2 1 9-225 [Medline]
101 . Knobil E, Neil J (eds) : Physiology of Reproduction. 121. Kaplan-Solms K, Solms M: Clinical Studies in Neuro
Philadelphia, Lippincott-Raven, 1 994 Psychoanalysis. New York, International Universities
1 02. Perachio AA, Mar LD, Alexander M: Sexual behavior in Press (in press)
male rhesus monkeys elicited by electrical stimulation of 1 22 . Jeffrey DW: Lead article. Anı Psychoanalyst 1 998; 32 ( 1 )
preoptic and hypothalamic areas. Braiı:ı Res 1 979; 1 23 . Friedman RC, Bucci W, Christian C, Drucker P, Garrison
1 77 : 1 27- 1 44 [Medline] WB III: Private psychotherapy patients of psychiatrist
103. Ailen LS, Hines M, Shryne JE, Gorski RA: Two sexually psychoanalysts. Anı J Psychiatry 1 998; 1 55 : 1 772- 1 774
dimorphic celi groups in the human brain. J Neurosci [Abstract/Free Full Text]
1 989; 9:497-506 [Abstract] 1 24. Jamison K: An Unquiet Mind. New York, Vintage Books,
1 04. Ailen LS, Gorski RA: Sexual orientation and size of the 1 996
anterior commissure in the human brain. Proc Natl Acad 1 25 . Cooper A: Discussion: On empirical research, in Research
Sci USA 1 992; 89: 7 1 99-7202 [Abstract] in Psychoanalysis: Process, Development, Outcome.
1 05. Davis EC, Popper P, Gorski RA: The role of apoptosis in Edited by Shapiro T, Emde RN . Madison, Conn,
sexual differentiation of the rat sexually dimorphic nucle International Universities Press, 1 995, pp 3 8 1 -3 9 1
us of the preoptic area. Brain Res 1 996; 734: 1 0- 1 8 1 26. Seligman MEP: The effectiveness of psychotherapy: the
[Medline] Consumer Reports study. Anı Psychol 1 995; 50:965-974
1 06. Dodson RE, Gorski RA: Testosterone propionate adminis [Medline]
tration prevents the loss of neurons within the central part 1 27 . Bachrach H, Galatzer-Levy R, Skolnikoff A, Waldron S:
of the medial preoptic nucleus. J Neurobiol 1 993; On the effıcacy of psychoanalysis. J Anı Psychoanal Assoc
24: 80-88 [Medline] 1 99 1 ; 39:87 1 -9 1 6 [Medline]
1 07. LeVay S : A difference in hypothalanıic structure between 1 28. Doidge N: Empirical evidence for the effıcacy of psycho
heterosexual and homosexual men. Science 1 99 1 ; analytic psychotherapies and psychoanalysis: an
253 : 1 034- 1 037 [Medline] overview. Psychoanal Inquiry Suppl 1 997: 1 02- 1 50
1 08. Zhou J, Hofman MA, Gooren LG, Swaab DR: A sex dif 1 29. Kantrowitz JL: The uniqueness of the patient-analyst pair:
ference in the human brain and its relation to transsexual approaches for elucidating the analyst's role. Int J
ity. Nature 1 995; 3 7 8 : 68-70 [Medline] Psychoanal 1 993; 74: 893-904 [Medline]
1 09. Pillard RC, Weinrich JD: Evidence of familial nature of 1 30. Weissman MM, Prusoff BA, DiMascio A, Neu C,
male homosexuality. Arch Gen Psychiatry 1 986; Goklaney M, Klerman GL: The effıcacy of drugs and psy
43 : 808-8 1 2 [Abstract] chotherapy in the treatment of acute depressive episodes.
1 1 O. Bailey JM, Pillard RC : A genetic study of male sexual ori Arn J Psychiatry 1 979; 1 36:555-5 5 8 [Medline]
entation. Arch Gen Psychiatry 1 99 1 ; 48: 1 089- 1 096 131. Weissman MM, Markowitz JC: Interpersonal psychother
[Abstract] apy. Arch Gen Psychiatry 1 994; 5 1 :599-606 [Abstract]
1 1 1. Bailey JM, Pillard RC, Neale MC, Agyei Y: Heritable fac 1 32 . Roth A, Fonagy P: What Works for Whom? A Critical
tors influence sexual orientation in women. Arch Gen Review of Psychotherapy Research. New York, Guilford
Psychiatry 1 993; 50:2 1 7-223 [Abstract] Press, 1 996
1 1 2. Eckert ED, Bouchard TJ, Bohlen J, Heston LL: 1 33. Fonagy P (ed): An Open Door Review of Outcome Studies
Homosexuality in monozygotic twins reared apart. Br J in Psychoanalysis. London, International Psychoanalytical
Psychiatry 1 986; 1 48 :42 1-425 [Abstract] Association, Research Comrnittee, 1 999
1 1 3. Dörner G, Poppe !, Stahl F, Kolzsch J, Uebelhack R: Gene 1 34. Wallerstein RS: The effectiveness of psychotherapy and
and environment-dependent neuroendocrine etiogenesis psychoanalysis: conceptual issues and empirical work, in
of homosexuality and transsexualism. Exp Clin Research in Psychoanalysi s : Process, Development,
Endocrinol 1 99 1 ; 9 8 : 1 4 1 - 1 50 [Medline] Outcorne. Edited by Shapiro T, Emde RN. Madison, Conn,
1 1 4. Hamer DH, Hu S, Magnuson VL, Hu N, Pattatucci AML: International Universities Press, 1 995, pp 299-3 1 1
A linkage between DNA markers on the X chromosome 1 35. Bachrach HM: The Columbia Records Proj eci and the
and male sexual orientation. Science 1 993; 261 :32 1 -327 evolution of psychoanalytic outcome research. lbid, pp
[Medline] 279-297
1 1 5. Whitman FL, Diamond M, Martin J: Homosexual orienta 1 36. F lexner A: Medical Education in the United States and
tion in twins: A report on 6 1 pairs and three triplet sets. Canada. A Report to the Carnegie Foundation for the
Arch Sex Behav 1 993; 22: 1 87-206 [Medline] Advancement of Teaching, Bulletin 4. Boston, Updyke,
1 1 6. Ebert T, Panter C, Wienbruch C, Hoke M, Rockstrom B, 1910
58
Gaston Teuscher
Femand Desmoulin
BAST I RMA*
Sigm u n d F reud
1
Çevirenler: Dr. Emre Kapkın - Ayşen Taşken Kapkın
•
çgüdüsel bir itkinin uğrayabileceği değişim-
lerden biri onu işlemez kılmaya çalışan
Bastırmayı daha iyi sınırlandırmak için bazı
diğer içgüdüsel durumları tartı şalım. Bir dış
dirençlerle karşılaşmaktır. İtki bunun üzerine uyaranın -örneğin, bir bedensel organı tüketerek ve
birazdan daha yakından araştıracağımız bel yok ederek- içselleşmesi söz konusu olabilir,
li koşullar altında "bastırma" ("Verdrangung"] du böylece yeni bir sürekli uyarılma kaynağı ve geri
rumuna geçer. Eğer sorun bir dış uyaranın işleyişi lim artışı doğar. Öylelikle uyaran içgüdüye kap
olsaydı benimsenecek uygun yöntem kesinlikle samlı bir benzerlik kazanır. Bu türden bir olguyu
kaçma olurdu; bir içgüdü söz konusu olduğunda acı olarak yaşadığımızı biliyoruz. Ancak bu sahte
kaçmak boşunadır, çünkü Ego kendisinden kaça içgüdünün amacı yalnızca organdaki değişimin
maz. Daha ileri bir dönemde yargıya dayalı red ve ona eşlik eden hazsızlığın kesilmesidir. Acının
detmenin (kınama) içgüdüsel bir itkiye karşı be kesilmesiyle elde edilecek başka bir doğrudan haz
nimsenecek iyi bir yöntem olduğu anlaşılacaktır. yoktur. Dahası, acı zorunludur; boyun eğebileceği
Bastırma kınamanın bir ön evresi, kaçmayla kı şeyler yalnızca bazı toksik ajanlarca ortadan kaldır
nama arasında bir şeydir; ruhçözümsel araştır mak ya da zihinsel dikkat dağılmasının etkisidir.
malar döneminden önce formüle edilmesi olası Acı olgusu amacımıza ulaşmada bize yardım
olmayan bir kavramdır. cı olamayacak kadar çapraşıktır. ı Açlık gibi bir
Bastırma gibi bir şeyi kuramsal olarak çıkarmak içgüdüsel uyaranın doyumsuz kaldığı bir durumu
kolay değildir. Bir içgüdüsel itki neden böyle bir ele alalım. Bundan sonra zorunlu hale gelir ve
değişime uğrasın? O içgüdünün amacına ulaş başka hiçbir şeyle değil yalnızca kendisini doyu
masının haz yerine hazsızlık üretecek olmasının bu ran eylemle2 yatıştırılabilir; kalıcı bir gereksinim
değişimi oluşturan kaçınılmaz bir koşul olduğu gerilimini sürdürür. Bu olguda bastırma doğasın
açıktır. Ama böylesi bir olasılığı kolay kolay da hiçbir şey uzaktan da olsa söz konusu değil
düşünemeyiz. Böyle içgüdüler yoktur: Bir içgÜ gibidir. .
dünün doyurulması her zaman haz vericidir. Dolayısıyla bir içgüdüsel itkinin doyum ek
Doyum hazzını hazsızlığa dönüştüren belli özel sikliğinin yarattığı gerilimin dayanılmaz ölçüye
koşullar, bazı süreçler varsaymamız gerekir. ulaştığı olgularda hiçbir biçimde bastırma ortaya
* Bu Metin Freud'un Türkçe'ye Payel Yayınlan tarafından de'nin ( 1 920g)4.bölümünde tartışılmıştır, aşağıda s.290 v. s.,
Metapsikoloji adıyla kazandınlan kitabından alınmıştır. İlk Konu "Proje'nin ( 1 950 a [ 1 895] 1 .Kesim, 6. Bölümünde ve
kez 1 9 1 5 yılında yayımlanmıştır. Metnin bu dergide yayım Ketvurmalar, Belirtiler, ve Anksiyete'nin ( 1 926d) kapanış
lanmasına izin veren Payel Yayınevi editörleri ve çevirmen paragraflannda, P.F.L. , 1 0, 33 1 -33, zaten ileri sürülmüştü.
leri Dr. Emre Kapkın ile Ayşen Taşken Kapkın'a teşekkür 2 "Proje" ( 1 950a ( 1 895], 1 . Kesim, 1 . Bölümde bu "belli
ederiz. eylem" olarak geçer.
Acı ve canlının başa çıkma yöntemi Haz İlkesinin Ötesin-
61
im'ago I güz I 2005
çıkmaz. Bu duruma karşı canlı için açık olan tanımsal bir biçimde derlemektir.
savunma yöntemleri bir başka bağlamda tartışıl B ilince girmekten yoksun bırakı lmış içgü
malıdır. 3 dünün ruhsal (düşünsel) temsilcisini içeren bir
Kendimizi daha çok ruhçözümsel deneyimde birincil bastırma, bastırmanın bir ilk evresi
karşılaşmış olduğumuz klinik deneyimlere yönelt olduğunu varsaymak için nedenimiz vardır. 5
memize izin veriniz. O zaman baskı altındaki bir Bununla birlikte bir kilitlenme kurulur; söz konusu
içgüdünün doyumunun çokça olası olduğunu ve olan temsilci o andan sonra değişmemiş durum
dahası her içgüdüde böylesi bir doyumun kendi da devam eder ve içgüdü ona ilişik kalır. ·Bunun
içinde haz verici olabileceğini öğrenmiştik; ama nedeni daha sonra sözünü edeceğimiz [ s. 1 86.] bi
bu doyum diğer istem ve niyetlerle uzlaşmaz nite linçdışı süreçlerin özellikleridir.
likte olabiliyordu. Dolayısıyla bir yanda haz ve Bastırmanın ikinci evresi, yani gerçek bastır
diğer yanda hazsızlık yaratacaktır. Sonuç olarak ma bastırılmış temsilcinin zihinsel türevlerini ya
hazsızlığın güdü gücünün, doyumdan elde edilen da başka yerden kaynaklanıp, onunla çağrışımsal
hazdan daha fazla güç kazanması bastırma için bir bağlantıya girmiş olan düşünce dizilerini etkiler.
koşul haline gelir. Bundan başka, aktarım nevroz Bu bağlantı nedeniyle, söz konusu düşünceler
larının ruhçözümsel gözlemi bizi bastırmanın birincil olarak bastırılmış olanlarla aynı yazgıyı
başlangıçtan beri varolan bir savunma düzeneği ol paylaşırlar. Dolayısıyla gerçek bastırma aslında bir
madığı ve bilinçli zihinsel etkinlik ile bilinçdışı zi artçı-basınçtır.6 Bundan başka, yalnızca bilinç
hinsel etkinlik arasında keskin bir yarık oluş doğrultusundan bastırılması gerekene işleyen
madıkça ortaya çıkamayacağı -bastırmanın özünün tiksintiye vurgu yapmak hatadır; daha önce
basitçe bir şeyi geri çevirmek ve onu bilinçten bastırılmış olan tarafından bağlantı kurabileceği
uzak tutmakta yattığı- sonucuna götürür.4 Zihinsel her şeye karşı uygulanan çekim de o kadar önem
örgütlenmenin bu evreye ulaşmasından önce lidir. Eğer bu iki güç işbirliği yapmasaydı, bilinç
içgüdüsel itkiyi savuşturma görevinin, içgüdünün tarafından reddedilmiş olanı almaya hazır olan
uğrayabileceği başka değişimlerce -örneğin ken daha önceden bastırılmış bir şey olmasaydı bastır
disinin karşıtına dönme ya da öznenin kendi ben maya yönelik eğilim olasılıkla başarısız olacaktı. 7
liğine dönme [bkz. s. 1 1 8- 1 1 9. ]- ele alındığını Bastırmanın önemli etkilerini önümüze ge
varsayarak bastırmaya ilişkin bu bakış açısı daha tiren psikonevrozlar incelemesinin etkisi altında,
tamamlanmış olur. bunların ruhbilimsel dayanaklarına fazla değer
Bastırma ve bilinçdışı olanın birbirleriyle son biçmeye ve bastırmanın içgüdüsel temsilcinin bi
derece kapsamlı karşılıklı ilişkileri göz önüne linçdışında varolmayı sürdürmesini, kendisini da
alındığında şimdiki görüşümüz ruhsal ajanların ha fazla örgütlemesini, türevler yaymasını ve iliş
birbirini izleyen yapıları ve bilinçdışı olanla bi kiler kurmasını engellemediğini unutmaya faz
linçli olan arasındaki ayrım hakkında daha fazla lasıyla hazır olma eğilimindeyiz. Aslında bastır
şey öğrenenene dek bastırmanın doğasını daha ma yalnızca içgüdüsel temsilcinin bir ruhsal sis
derinlemesine araştırmayı ertelememiz gerektiği temle, yani bilinçle ilişkisine karışır.
şeklindedir. ç. [Bunu izleyen makaleye bakınız. s. Ruhçözümlemesi bize bastırmanın psikonevroz
1 79 v. s.] O zamana dek tüm yapabileceğimiz, baş lardaki etkilerini anlamak için önemli olan başka
ka yerlerde söylenmiş olan pek çok şeyi olduğu şeyleri de gösterebilir. Örneğin, eğer bastırma
gibi yineleme riskine karşın, bastırmanın klinik tarafından bilincin etkisinden geri çekilirse
olarak gözlemlenmiş birkaç özelliğini tümüyle içgüdüsel temsilcinin daha az müdahaleyle ve da-
3 Freud'un aklındaki "başka bağlam"ın ne olduğu açık noktaya· anıştırma yaparken "Nachverdrangung" ("artçı
değildir. bastırma") sözcüğünü kullanır.
4 Bu formülün bir düzeltmesi aşağıda s. 202-3 'de yer alır. 7 Son iki paragrafta verilen bastırmanın iki evresine ilişkin özet
5 Bir önceki makalenin Editörün Görüşü'ne bkz. , s. 1 03 . Freud tarafından (bir ölçüde değişik bir biçimde de olsa ) dört
6 "Nachdrangen. "Freud, Schreber çözümlemesinde (bir son yıl önce Schreber' in çözümlemesinin ( 1 9 1 l c) üçüncü
raki dipnota bkz.) ve yine "Bilinçdışı" üzerine makalesinde bölümünde P. F. L. , 9, 205-6, ve Ferenczi'ye yazdığı 6 Aralık
(aşağıda s. 1 79 ve l 80'e bkz.) süreci anlatılırken aynı teri 1 9 1 0 tarihli bir mektupta (Jones, 1 955, 499) öngörülmüştür.
mi kullanır. Ama yirmi yıldan uzun bir süre sonra "Süreli Aynca 1 9 14' de Düşlerin Yorumu'na ( 1 900a) eklemın dipnot
ve Süresiz Çözümleme"nin ( 1 93 7c) üçüncü bölümünde bu ta da bkz. , aynı yayın, 4, 698 n. 2.
62
BASTIRMA
ha cömertçe geliştiğini gösterir. Sanki karanlıkta Bastırma bilinç tarafından ortadan kaldırıl
çoğalır ve içgüdüsel temsilci, çevirisi yapılarak madan önce ne ölçüde çarpıtma ya da uzaklık
nevrotiğe sunulduğunda yalnızca ona yabancı gerektiğine ilişkin genel bir kural koyamayız.
görünmekle kalmayıp içgüdünün olağandışı ve Burada salınımı bizden gizlenen hassas bir den
tehlikeli bir resmini vererek onu korkutan, aşırı geleme yer almaktadır; ancak işleyiş biçimi bunun,
ifade biçimlerini alır gibidir. İçgüdünün bu aldatıcı bilinçdışının yükleri belli bir yoğunluğa -ötesinde
gücü düşlemde sınırsız bir gelişmenin ve engel bilinçdışının doyuma giden yolu zorlayacağı bir
lenmiş doyum nedeniyle oluşan birikmenin sonu yoğunluk- ulaştığında bir mola isteme sorunu
cudur. Bu son sonucun bastırmayla yakından ilişkili olduğunu çıkarsamamıza olanak verir. Dolayısıyla
olması bastırmanın gerçek anlamının aranması bastırma fazlasıyla bireysel biÇimde davranır.
gereken doğrultusunu işaret eder. Bastırılmış olanın her bir türevinin kendi özel
Ancak, bir kez daha bastırmanın karşıt yönüne değişimi olabilir; biraz az ya da biraz fazla çarpıt
dönerek, bastırmanın daha önce bastırılmış olanın ma tüm sonucu değiştirir. Bu bağlamda nasıl olup
tüm türevlerini bilinçten geri tuttuğu varsayımın da insanın en fazla yeğlediği nesnelerin, ülkü
bile doğru olmadığını netleştirmemize izin veri lerinin en fazla tiksindikleri nesnelerle aynı al
niz. 8 İster çarpıtmaların benimsenmesine bağlı gılardan ve deneyimlerden geliştiğini ve başlangıç
olarak ister araya sokulan ara bağlantıların sayısı ta bunların birbirlerinden yalnızca hafif değişik
nedeniyle olsun eğer tüm bu türevler bastırılmış liklerle ayrıldıklarını anlayabiliriz. [Bkz. s. 84.]
temsilciden başarılı bir biçimde uzaklaştırılırlarsa Aslında, fetişin10 kökenini izlerken bulduğumuz
bilince serbestçe ulaşırlar. Bilincin onlara karşı gibi özgün içgüdüsel temsilcinin ikiye bölünmesi,
direnci başlangıçta bastırılmış olana uzaklıklarının biri bastırmaya uğrarken diğerinin tam da bu yakın
bir fonksiyonu gibidir. Ruhçözümlemesi tekniği ilişki nedeniyle ülküselleştirmeye uğraması da
ni sürdürürken devamlı olarak hastadan, uzaklık olasıdır.
ları ya da çarpıtılmaları nedeniyle bilincin san Çarpıtma miktarında bir artış ya da azalıştan
süründen geçebildikleri kadarıyla, bastırılmış kaynaklanan aynı sonuç, haz ve hazsızlık üretimi
olanın bu türden türevlerini canlandırmasını is için durumda bir düzenleme yapılarak deyim
teriz. Gerçekten de kendisinden herhangi bir yerindeyse aygıtın diğer ucunda da elde edilebilir.
amaçlı bilinçli düşünceden etkilenmeden ve her Zihinsel güçlerin oyununda, aksi durumda hazsız
hangi bir eleştiri olmaksızın vermesini istediğimiz lığa yol açabilecek şeyin bu kez hazla sonuçlana
ve bastırılmış temsilcinin bilinçli bir çevirisini bilmesini sağlayacak türden değişiklikler mey
yeniden oluşturmamızı sağlayan bu çağrışımlar bu dana getirme amacıyla özel teknikler geliştiril
türden uzak ve çarpıtılmış türevlerden başka bir miştir ve ne zaman bu türden bir teknik araç işle
şey değildir. Bu süreç sırasında hastanın, bastı meye başlasa aksi durumda reddedilecek olan bir
rılmış olanla ilişkisi kendisini bastırma girişimi içgüdüsel temsilcinin bastırması ortadan kalkar. Şu
ni yinelemeye zorlayacak kadar açık hale gelen ana dek bu türden teknikler yalnızca esprilerde
bazı düşüncelerle karşılaşana dek, bu türden ayrıntılı olarak incelenmiştir. 1 1 Genellikle bastır
çağrışımlar zincirini örmeyi sürdürdüğünü göz ma yalnızca geçici olarak kalkar ve hızla yeniden
lemledik. Nevrotik belirtiler de aynı koşulu yeri kurulur.
ne getirmiş olmalıdır çünkü bu belirtiler bastırılmış Ancak bu türden gözlemler bastırmanın bazı
olanın, daha önce kendilerine yasaklanmış olan diğer özelliklerini de görmemizi sağlar. B iraz
bilince ulaşmayı kendi araçlarıyla sonunda başar önce göstermiş olduğumuz gibi yalnızca işle
mış olan türevleridirler. 9 yişinde bireysel olmakla kalmaz aynı zamanda
8 Bu paragrafın sonrasında yer alanlar "Bilinçdışı "nın 6. sonraki A lmanca basımlarda "vom "sözcüğü anlamı
Kesimlerinde daha geniş olarak tartışılmıştır. (aşağıda s. yukarıdaki metinde verilen anlama dönüştürerek "zum"
1 89 v.s.) olarak düzeltildi .
9 1 924'ten önceki Almanca basımlarda cümle şöyleydi: 1 0 Freud'un Üç Denemesi'nin ilkinin 2. Kesimine (A) bkz. ,
"Welches sich den ihm Wersagten Zugang vom P. F. L., 7, 65-8 ve dipnotları.
Bewusstsein endlich erkampft hat". Bu daha önce şu şe 1 1 Bkz. Freud'un espriler üzerine kitabının ( l 905c) ikinci kes
kilde çevrilmişti :"bilinçdışı daha önce kendine yasaklan imi, P. F. L. , 6, 47 v. s.
mış olan yol hakkını sonunda zorla çekip alan". 1 924'ten
63
imago I güz I 2005
aşırı devingendir. Bastırma süreci bir canlının yüklere bir azalma bilinçdışından uzaklaşma ya da
öldürülmesi ve o andan sonra ölü oluşu gibi bir kez çarpıtmayla aynı anlamda işler. Bastırıcı eğilim
gerçekleşen, sonuçları kalıcı olan bir olay olarak lerin, hoşa gitmeyenin güçsüzleşmesinde bastır
değerlendirilmemelidir; bastırma sürekli bir güç ma için bir yerine-geçen bulabileceğini gördük.
harcaması gerektirir ve bu harcama kesintiye Şimdiye kadarki tartışmamızda bir içgüdüsel
uğrarsa bastırmanın başarısı tehlikeye düşer ve temsilcinin bastırılmasını ele aldık ve bu temsil
böylece yeni bir bastırma eylemi gerekli olur. ciden bir içgüdüden gelen belli kotada ruhsal en
Bastırılmış olanın bilinç doğrultusunda sürekli erj iyle (libido ya da ilgi) yüklü bir düşünce14 ya da
bir baskı uyguladığını varsayabiliriz. Öyle ki bu düşünceler grubunu anladık. Şimdi klinik gözlem
baskının kesintisiz bir karşı-baskıyla12 dengelen bizi bu ana dek tek bir varlık olarak değer
mesi gerekir. Dolayısıyla bastırılmanın sürdürüle lendirdiğimiz şeyi bölmeye zorlar; çünkü bize
si kesintisiz bir güç harcamasını gerektirirken düşüncenin yanı sıra içgüdüyü temsil eden başka
ortadan kaldırılması ekonomik bakış açısından bir öğenin de hesaba katılması gerektiğini ve bu
bir tasarrufla sonuçlanır. Bu arada, bastırmanın diğer öğenin düşüneninkinden çok farklı olabile
devingenliği, tek başına düşlerin oluşumunu olası cek bastırma değişimlerine uğradığını gösterir.
kılan uyku durumunun ruhsal özelliğinde de ifade Ruhsal temsilcinin bu diğer öğesi için genelde
bulur. 13 Uyanıklık yaşamına dönüşle birlikte içeri duygu kotası terimi benimsenmiştir. 1 ' İçgüdü
çekilmiş olan bastırıcı yükler bir kez daha dışarı düşünceden ayrılmış olduğu sürece ona karşılık
yollanır. gelir ve duygu olarak algılanan süreçlerde
Son olarak, bastırılmış olduğunu saptadı niceliğiyle orantılı ifade bulur. Bu noktadan başla
ğımızda içgüdüsel itki hakkında çok az söylemiş yarak, bir bastırma olgusunu tanımlama sürecinde
olduğumuzu unutmamamalıyız. Bastırmasına iliş bastırma sonucunda düşünceye ve ona ilişik içgü
kin önyargı bir yana bırakıldığında böylesi bir it düsel enerj iye neler olduğunu ayrı ayrı izlememiz
ki geniş ölçüde farklı durum larda bulunabilir. Atıl, gerekecek.
örneğin ruhsal enerj iyle çok az yüklü olabilir; ya Her ikisinin de değişimleri hakkında genel bir
da farklı ölçülerde yüklü olabilir ve böylece etkin şey söyleyebilmek bizi mutlu eder ve biraz ölçülü
kılınabilir. Etkinliğinin bastırmanın doğrudan or olursak gerçekten bunu yapabiliriz. İçgüdüyü
tadan kalkmasıyla sonuçlanmayacağı doğrudur temsil eden düşüncenin karşısına çıkan genel
ama itkinin dolambaçlı yollardan bilince sız değişimin daha önce bilinçli idiyse, bilinçten
masıyla son bulan tüm süreçleri harekete geçire silinmesinden ya da bilinçli hale gelmek üzere
cektir. Bilinçdışının bastırılmamış türevleriyle idiyse, bilince girmesinin engellenmesinden baş
birlikte belli bir düşüncenin yazgısı sıklıkla etkin ka bir şey olması güçtür. Aradaki fark önemli
liğinin ya da yüklerinin miktarıyla belirlenir. İçeri değildir; istenmeyen bir konuğa misafir odamdan
ğinin bilinçte egemen olanla bir çatışmaya yol (ya da giriş holümden) çıkmasını bildirmem ile
açmasının beklenmesine karşın yalnızca küçük onu tanıdıktan sonra eşiğimden içeri adım at
miktarda enerj iyi temsil ettiği sürece böyle bir masını kabul etmemem arasındaki farkla hemen
türevin bastırılmamış durumda kalması günlük hemen aynı şeydir. 16 Ruhçözümlemesinin ger
bir olaydır. Bu çatışma için belirleyici olanın ni çekleştirdiği gelişigüzel bir incelemeden görebi
cel etmen olduğu anlaşılmıştır: Çatışma gerçek bir leceğimiz gibi içgüdüsel temsilcinin niceliksel et
çatışma haline gelir ve bastırmaya yol açan şey meninin üç olası değişimi bulunur: Ya içgüdü
tam olarak bu etkinleşmedir. Böylece, bastırma söz hiçbir izi bulunmayacak şekilde tümüyle bas
konusu olduğunda enerj i yüklerinin artışı bilinç kılanmıştır ya bir biçimde niteliksel tını taşıyan
dışına bir yaklaşımla aynı anlamda işlerken bu bir duygu olarak ortaya çıkar ya da anksiyeteye
12 Bu, aşağıda s. 1 79 v.s. 'sında daha geniş tartışılmıştır. 16 Bastırma sürecine uygun düşen bu benzetme onun- daha
1 3 Düşlerin Yonımu' nun ( l 900a) 7. ( C ) kesimine bkz. , P. F. önce sözü edilen bir özelliğine de genişletilebilir; aksi
L. , 4, 72 1 -2 Aynca aşağıda s. 226-7'ye de bkz. durumda kırıp gireceğinden bu konuğun girmesini yasak
14 " Vorstellung. " S . 1 72 'deki 1 2. dipnota bkz. ladığım kapının önüne sürekli bir bekçi koymam gerektiği
15 "Affektbetrag. "Bu terim Breuer dönemine dek geri uzanır. ni eklemeliyim. (Yukarıya [s. 1 47] bkz.). [Freud Beş
Örneğin Freud'un l 894a makalesinin son paragraflarına ve Konferans' ının ( 1 9 1 0a) ikincisinde benzetmenin aynn
bu makalenin Editörün Ekine bkz. tılanma girmiştir.
64
BASTIRMA
dönüşür. 17 Son iki olasılık bize bir diğer içgüdüsel olanın bir geri dönüşünün' 8 göstergel .:ı i olduğu ve
değişim olan içgüdülerin ruhsal enerj ilerinin varlıklarını başka sürec;l e:-.; borçlu oldukları şek
duygulara ve özellikle de anksiyeteye dönüşü linde görünür. ,\.yrıca bastırma düzeneklerini ele
münü dikkate alma görevini yükler. almadan önce yerine-geçenleri ve belirtileri oluş
Bastırmanın güdü ve amacının hazsızlıktan turan düzenekleri incelemek yararlı olacaktır.
kaçınmaktan başka bir şey olmadığını anımsı Bunun üzerine daha fazla tahmin bulunula
yoruz. Bunu temsilciye ait duygu kotasının değişi mayacak bir konu olduğu açıktır. Tahminin yeri
minin düşüncenin değişiminden çok daha önem ni farklı nevrozlarda gözlemlenebilen bastırma
li olduğu gerçeği izler ve bu gerçek bastırma sonuçlarının özenli bir çözümlemesi almalıdır.
sürecine ilişkin değerlendirmemiz için belirleyi Ancak bilincin bilinçdışıyla ilişkisinin güvenilir
ci özellik taşır. Eğer bastırma hazsızlık ya da kavramlarını oluşturana dek bu görevi de ertele
anksiyete duygularının doğuşunu engellemeyi meyi önermek zorundayım. 19 Ama bu tartışmanın
başaramazsa düşünsel kesim söz konusu olduğu tümüyle sonuçsuz kalmaması için öncelikle bastır
sürece amacına ulaşabilmiş olmasına karşın ma düzeneğinin aslında yerine-geçenler oluştur
başarısız olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz ma düzenek ya da düzenekleriyle çalışmadığını,
başarısız bastırmalar başarılı olabilecek olan yerine-geçenler oluşturmanın pek çok farklı
bastırmalardan daha fazla ilgimizi hak eder; çünkü düzeneği bulunduğunu ve bastırma düzenek
başarılı bastırmaların çoğu sınamamızdan kaça lerinde en azından şu bir tek şeyin ortak olduğunu
caktır. söyleyeceğim: Enerj i yüklerinin bir geri çekilmesi
Şimdi bastırma sürecinin düzeneğine ilişkin bir (ya da cinsel içgüdüler söz konusu olduğunda li
içgörü kazanmaya çalışalım. Özellikle tek bir bidonun).
düzenek mi yoksa birden fazla düzenek mi Ayrıca kendimi psikonevrozların en iyi bilinen
olduğunu ve her psikonevrozun kendine özgü bir üç biçimiyle sınırlayarak baz örnekler yardımıy
bastırma düzeneği ile mi ayırt edildiğini bilmek la burada tanıtılan kavramların bastırma incele
istiyoruz. Ancak bu araştırmanın başlangıcında mesinde nasıl uygulama bulduğunu göstereceğim.
karışıklıklarla karşılaşırız. Bastırma düzeneği yal Anksiyete histerisi alanından iyi çözümlenmiş bir
nızca bu düzeneği bastırmanın sonucundan çıkar hayvan fobisi örneği seçeceğim. 20 Burada bastır
mamız sayesinde bizim için erişilebilir hale gelir. maya uğrayan içgüdüsel itki ondan korkuyla bir
Gözlemlerimizi temsilcinin düşünsel kesimi üze leşmiş babaya yönelik bir libidinal tutumdur.
rindeki bastırmanın etkisiyle sınırlayarak genel Bastırmadan sonra bu itki bilinçten yok olur: Baba
likle bir yerine-geçense! oluşum yarattığını bulduk. bilinçte bir libido nesnesi olarak görünmez. Baba
Böyle bir yerine-geçeni oluşturan düzenek nedir? için bir yerine-geçen olarak az ya da çok anksiyete
Yoksa burada başka düzenekler de mi ayırt et nesnesi olmaya uygun bir hayvan için karşılık ge
meliyiz? Dahası, bastırmanın ardında belirtiler len bir yer buluruz. [İçgüdüsel temsilcinin]
bıraktığını biliyoruz. O halde yerine-geçenlerin düşünsel kesimi için yerine-geçenin oluşması özel
oluşumla belirtilerin oluşumunun çakıştığını ve bir biçimde belirlenen bir ilişkiler zinciri boyun
eğer bütünde durum böyleyse belirtileri oluşturan ca yerdeğiştirme yoluyla meydan gelmiştir. Nicel
düzeneğin bastırmayı oluşturanınkiyle aynı kesim yok olmamış ama anksiyeteye dönüşmüştür.
olduğunu varsayabilir miyiz? Genel olasılık, ikisi Sonuç babadan bir sevgi istemi yerine bir kurt kor
nin birbirinden büyük ölçüde farklı olduğu ve ye kusudur. Kuşkusuz burada kullanılan sınıflandır
rine-geçen oluşumları ve belirtileri üretenin tek malar en basit psikonevroz olgusunun bir yeterli
başına bastırma olmadığı, bunların bastırılmış açıklamasını sağlamaya yetmeyecektir: dikkate
17 Freud ' un bu son konu üzerine değişen görüşleri Fliess ' e yollanan daha da eski taslağında da görülür
Ketvurmalar, Belirtiler ve Anksiyete 'nin ( 1 926d) özellikle ( 1 950a. Taslak K.)
4. Kesim ve 1 1 . Kesim, Bölüm A (b ) 'sinde belirtilmiştir. P. 19 Freud bu işi "Bilinçdışı" üzerine makalesinin 4. Kesiminde
F. L., 1 O, 263-4 VE 320 v. s. üstlenir, aşağıda s. 1 79 v. s.
18 "Bastırılmış olanın geri dönüşü" kavramı Freud 'un 20 Kuşkusuz bu, elinizdeki makaleden üç yıl sonra yayımlan
yazılarında görülen ilk kavramlardan biridir. "Savunma masına karşın özünde tamamlanmış olan "Kurt Adam" olgu
Nöro-Psikozları" ( 1 896b) üzerine ikinci makalesinin 2. öyküsüne ( 1 9 1 8b) bir göndermedir, P.F.L., 9, 233 v.s.
Bölümünde olduğu gibi bu makalenin 1 Ocak 1 896'da
65
imago ı güz ı 2005
alınması gereken başka şeyler her zaman vardır. çıkmaya gelince, bu genellikle toptan bir başarıyı
Bir hayvan fobisinde ortaya çıkan gibi bir gösterir. Konversiyon histerisinde bastırma süre
bastırma kökten başarısız olarak tanımlanmalıdır. ci belirtinin oluşumuyla tamamlanır ve anksiyete
Yapılmış olan tek şey düşünceyi kaldırmak ve histerisindeki gibi ikinci bir evreye devam etmesi
yerini değiştirmektir; hazsızlıktan korunma -ya da daha doğrusu sonsuz bir biçimde sürmesi
konusunda tümüyle başarısız olmuştur. Ve bu ne gerekmez.
denle de nevrozun işleyişi son bulmaz. Acil ve da Açıklamamızın amaçları doğrultusunda
ha önemli amacına erişmek için ikinci bir evreye dikkate alacağımız üçüncü bir rahatsızlıkta bir
ilerler. Bunu bir kaçma girişimi izler -gerçek kez daha bastırmanın tümüyle farklı bir resmi
fobinin- anksiyetenin serbest kalmasını önlemeleri görülür; takıntılı nevrozlarda. Başlangıçta bura
beklenen bir dizi sakınmanın oluşumu. Daha uz da neyi bastırmaya uğrayan içgüdüsel temsilci
manca araştırma, fobinin amacına ulaşmasındaki olarak kabul etmemiz gerektiği konusunda
düzeneği anlamamıza olanak sağlar. [Bakınız kuşkudaydık; libidinal mi yoksa düşmanca bir
aşağıda s. 1 8 1 v.s.] eğilim mi. Bu belirsizlik takıntılı nevrozun
Gerçek konversiyon histerisi tablosunu göz temelinde sadistik bir eğilimin yerine geçmesi
önüne aldığımızda bastırma sürecine ilişkin ni sağlayan b ir gerileme o lduğu için doğar.
oldukça farklı bir görüşü benimsemek zorunda Bastırmanın işleyişinin ilk evresindeki etki son
kalırız. Burada dikkati çeken nokta duygu ko evresindekinden çok farklıdır. Başlangıçta bastır
tasının tümüyle ortadan kayboluşunu sağlamanın ma tümüyle başarılıdır; düşünsel içerik red
olası olmasıdır. Böyle olduğunda hasta belirtileri dedilmiş ve duygu ortadan yok edilmiştir. Bir ye
ne yönelik olarak Charcot'nun "la bellen indiffe rine-geçen oluşumu olarak Ego 'nun artmış bir
rence des hysteriques"21 olarak adlandırdığı şeyi vicdanlılık şeklinde değişmesi ortaya çıkar ve
sergiler. Diğer olgularda bu baskılama bu kadar bunu belirti olarak adlandırmak güçtür. Burada
başarılı değildir; bazı rahatsız edici uyarılmalar be yerine-geçen ve belirti çakışmaz. Buradan yine
lirtilere ilişebilir ya da karşılığında fobi oluştur de bastırmanın düzeneğine ilişkin bir şey öğreni
ma düzeneğini işleme sokan, anksiyetenin belli riz. Tüm diğerlerinde olduğu gibi bu örnekte de
ölçüde serbest kalmasını önlemenin olanaksız bastırma libidonun bir geri çekilmesini yarat
olduğu görülebilir. İçgüdüsel temsilcinin düşünsel mıştır; ama burada bir zıttı yoğunlaştırarak amacı
içeriği bilinçten tümüyle geri çekilmiştir; bir ye için tepki-oluşumundan yararlanmıştır. Dola
rine geçen -aynı zamanda bir belirti- olarak bazen yısıyla bu olguda yerine-geçen oluşumu bastır
duyusal bazen de devimsel özellik taşıyan, ister mayla aynı düzeneğe sahiptir ve temelde onun
uyarılma ya da ketvurma şeklinde olsun aşın güçlü la çakışır; öte yandan tarih dizimi olarak da
(tipik olgularda bedensel) bir sinirlenme görürüz. kavramsal olarak da bir belirti oluşumundan fark
Daha yakından bakıldığında aşın sinirlenmiş böl lıdır. Tüm sürecin bastırılması gereken sadistik
genin bizzat bastırılmış içgüdüsel temsilcinin bir itkinin sokulduğu çifte değerli ilişki sayesinde
bölümü olduğu anlaşılır; sanki bir yoğunlaşma gerçekleşmiş olması son derece olasıdır.
sürecinden geçerek tüm yükleri kendisine çek Ama başlangıçta başarılı olan bastırma uzun
miş olan bir bölüm. Kuşkusuz bu açıklamalar bir süre dayanmaz; olayların sonraki akışında başarı
konversiyon histerisinin tüm düzeneğini aydınlığa sızlığı giderek belirgin hale gelir. Tepki oluşumu
çıkarmaz; özellikle, başka bir bağlamda gözönüne yoluyla bastırmanın gerçekleşmesini sağlayan
alınacak olan, gerileme etmeninin de dikkate alın çifte değerlilik aynı zamanda bastırılmış olanın
ması gerekir.22 Histerideki [konversiyon histeri geri dönmeyi başardığı noktadır. Yok edilen
sindeki] bastırma yalnızca büyük yerine-geçen duygu toplumsal anksiyete, ve sınırsız kendini
lerin oluşumuyla olası kılındığı sürece tümüyle suçlamalara dönüşmüş şekliyle geri gelir; red
başarısız olarak değerlendirilebilir; ancak bastır dedilmiş olan düşüncenin yerini yerdeğiştirme
manın gerçek görevi olan duygu kotasıyla başa yoluyla bir yerine-geçen alır, bu da sıklıkla son
66
BASTI RMA
derece küçük y a d a ilgisiz b i r şeyle yer değiş bastırma ilişkili süreçleri v e nevrotik belirtilerin
tirmedir. 23 Bastırı lmış düşüncenin tümüyle oluşumunu tümüyle anlamayı umabilmemizden
yeniden kurulmasına yönelik eğilim genelde önce daha geniş kapsamlı araştırmaların gerekli
şüphe götürmez b i çimde söz konusudur. olduğunu ikna edebilir. Göz önünde tutulması
Nicelikse, duygusal etmenin bastırılmasındaki gereken tüm etmenlerin olağanüstü karmaşıklığı
başarısızlık histerik fobi lerin oluşumunda bize onları göstermenin yalnızca bir yolunu açık
işlediğini gördüğümüz aynı kaçma düzeneğini bırakır. Bakış açılarından önce birini sonra diğeri
sakınma ve yasaklamalar arac ı lığıyla oyuna ni seçmemiz ve uygulanması sonuç verecekmiş
sokar. Ancak düşüncenin bilinçten reddedilme gibi göründüğü sürece malzeme yoluyla onu izle
si inatla sürdürülür çünkü eylemden sakınmayı, memiz gerekir. Konunun her bir ele alış biçimi
itkinin devimsel bir engellenmesini gerektirir. kendi içinde eksik olacaktır ve henüz ele alın
Bu nedenle takıntılı nevrozlarda bastırmanın iş mayan malzemeye dokunduğunda belirsizlikler
leyişi verimsiz ve sonsuz bir savaşımda sürüp bulunması kaçınılmazdır ama son sentezin doğru
gider. bir anlayışa ulaşacağını umabiliriz.
Burada sunulan kısa karşılaştırma dizisi bizi,
67
� ----..... � - """ """'
""" � ,,(.:�
.Nd.ı:i:r �
• .
tu Uı.1� &..
� r�
-�·� ,� f�c,
� .
-
"J OS E P H K." N I N DİRENCİ*
Özden Terbaş
• •
U
niversite mezunu, bekar bir genç olan direnç içinde olduğu gözlenmektedir. (Bu çalış
Bay D. kendini çok yalnız hissediyor mada Bay D. 'nin rüyasının çağrışımları, yaşam
du; psikoterapi için başvurma nedeni de öyküsü ve terapi sürecinin seyri üzerinde durul
çevresindeki insanlarla ilişki kurma zor mayacaktır) . Acaba direnç kavramını tek bir
luğuydu. Bay D. bir başkasının hayatını yaşadığını metaforla, kapı metaforuyla anlamamız mümkün
düşünüyor, mesleğini uygulayıp uygulamamak olabilir mi? Kapı metaforu üzerinde oynamamız
konusunda kararsızlık yaşıyordu. Değişik deney bizi nereye götürecektir gerçekten?, Kapı, varıla
imler yaşaması gerektiğine inanmasına rağmen cak yerde bir uğrak noktası mı, yoksa insanı mace
kendini deneyim alanına bırakamıyordu. Terapi ra dolu bir yolculuğa sürükleyecek bir başlangıç
süreci boyunca da içinde bulunduğu durumu mı?
değişik kavramlara, kuramlara başvurarak açık
larp.aya yöneliyor, kendi ruhsal gerçekliğiyle il il.
işkili olarak derinlikli bir çalışma gerçekleştiremi Kapı hazan bir ideale dönüşür; kişi, tüm
yordu. Seanslarda tüm canlılığını yitirmiş, donuk yaşamını bu kapıyı bulmaya adar. Bazen de kapı
bir görünümü vardı; yine de, psikoterapiye başla bulunur fakat insan bir türlü adımını kapıdan
mak içinde bir coşku, bir heyecan uyandırmıştı. Bir içeriye atamaz. İlk temayla Oya Baydar ' ın
gün seansta şöyle dedi : "Özgürlük şimdi kapıda, "Erguvan Kapısı"1 adlı romanında karşılaşırız:
fakat ben kapının eşiğinde bekliyorum." (Olgunun Romanın dört kahramanı da bir arayış süreci
dile getirdiği ifadelerle -biraz ileride değinilecek içindedirler, fakat bir Bizantolog olan Teo ' yu
olan- Kafka'nın "Kanun Önünde' adlı öyküsünde peşinden sürükleyen şey, gerçekten var olup
vurgulanan tema arasındaki benzerlikler dikkat olmadığından emin olmadığı bir kapıdır;
çekicidir). Nitekim bu dönemde Bay D . ' nin ilet "Erguvan Kapısı". Yaptığı araştırmalar sırasında
tiği bir rüya materyali şöyleydi : yüzyıllaı önce Bizanslı bir keşişin yazdığı bir şiir
"Bir ağaca çıkıyorum. Sizin bulunduğunuz geçer eline:
daireye giriyorum. Kapınız açık, fakat ben "Kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin
sizin odanıza girmiyorum. Yan tarafta bir Gizli, viran bir kapıdan giriyor
oda daha var, o odaya giriyorum ve biri Erguvan kapısından.
leriyle mesleki konuşmalar yapıyorum. " Başında erguvan tacı,
Rüyanın açık içeriği dikkate alındığında, ol Erguvan giyinmiş,
gunun bu dönemde analitik çalışmayla ilgili bir Yaralan erguvan
* Bu çalışma 1 3 - 1 7 Nisan 2005 tarihlerinde Antalya'da Baydar O., Erguvan Kapısı, Birinci Baskı, İstanbul: Can Yayınlan,
düzenlenen IX. Bahar Sempozyumu'nda sunulmuştur. 2004
69
imago I güz I 2005
Münkir bir keşişin gölgesinin ardından Roman çok katmanlı okumaya elverişli görün
Kutsal bilgeliğe doğru yürüyor" mektedir. İlk düzeyde dikkati çeken noktalar şun
Bu rastlantıdan sonra Teo bütün yaşamını bu lardır: Romanın kahramanı Joseph K. gizemli bir
kapıyı bulmaya adayacaktır. Bu arayış, onu, aynı mahkeme tarafından bilinmeyen bir suçla suçlanır.
zamanda kim olduğu, nereye ait olduğu soruları Roman boyunca suçun ne olduğu açıklanmaz. K.
na bir yanıt aramaya ve çocukluk anılarıyla hesap suçsuz olduğunu iddia eder ve suçsuzluğunu is
laşmaya da sürükleyecektir. Teo cesurca arayışını pat etmeye yönelir. K. bir "direniş abidesi" gibi
sürdürür ve sonunda bulur da. Fakat kapıdan durmakta, baskıcı bir sisteme karşı bireyin mani
geçmeyi başaramadan trajik bir şekilde yaşamı son festosunu haykırmaktadır.
bulur. İkinci düzeyde ise roman, birincil düşünce
İkinci tema -bulunmasına rağmen içine girile sürecinin karakteristikleri dikkate alınarak yo
meyen kapı- ise Kafka ' nın "Kanun Önünde"2 rumlanabilir ve tartışılabilir. "Dava" içerdiği sem
isimli öyküsünde çıkar karşımıza. Öykü şöyledir: bolik anlatımlar nedeniyle uzun bir rüyayı andır
Kanun önünde bir kapıcı durmaktadır. Taşradan bir maktadır. Eserin sunuluş biçimi de analitik or
adam gelir ve kanun ' dan içeriye girmek ister. tamda iletilen serbest çağrışım malzemesine ben
Ancak kapıdan girmek kolay değildir, tüm ça zetilebilir. Romanın kahramanı Joseph K. sanki
baları sonuçsuz kalır. Aradan yıllar geçer ve kendini analiz etmekte, bu yolda ilerlerken kimi
yaşlanır, artık pek bir ömrü kalmamıştır. Sonunda ilerlemeler ve gerilemeler içine girmektedir. Erich
kapıcıya yaklaşıp, "Benim bildiğim, herkes ka Fromm5 da romanı bir rüyaya benzetir; uzun ve
nuna ulaşmak için didinip çabalar. Peki nasıl olu karmaşık olan olaylar dizisinin, Joseph K. 'nın
yor da bunca yıl benden başkası girmeye kalkmadı duygusal dünyasını temsil ediyormuş gibi ele alı
bu kapıdan?" diye sorar. Kapıcının yanıtı çok nabileceğini vurgular. İkinci düzey açısından tartış
çarpıcıdır: "Senden başkası giremezdi, çünkü maya geçmeden önce romanın özetlenmesi yarar
senin içindi bu kapı. Gideyim de kapayayım artık." lı olabilir: Bir banka memuru olarak çalışan ve yal
nız yaşayan Joseph K., kalmakta olduğu pansiyo
111. na baskın yapan iki kişi tarafından tutuklanır. İlk
Kafka b u öyküye daha sonra "Dava"3 adlı sorgulama bir kenar mahallede, Julius
romanı içinde de yer verir. B ilindiği gibi Sokağı'ndaki bir binada yapılır. Sokak Sezar'ı,
Kafka'nın "Dava" adlı romanı yirminci yüz onun hazin sonunu çağrıştırmaktadır. K. ilk sorgu
yılın bürokratik ve totaliter durumlarını keha lama sırasında gururludur, küçük düşmek iste
net eden modem romanın başlangıcı olarak mez, sorgu yargıcına meydan okur. Sorgulama
kabul edilir. "Dava" dokuz bölümden oluşan anında bir kadın dikkatini çeker; kadın evlidir,
tamamlanmamı ş bir romandır. Romana bir öğrencinin sevgilisi ve sorgu yargıcının met
"Tamamlanmamış Bölümler" başlığı altında residir. K. onunla flört eder ve sorgu yargıcından
altı bölüm daha eklenmiştir. Romanda yer yer öç almak ister. Daha sonra amcası K. 'yı bir avukat
sembolik anlatımlara başvurulduğu dikkati la tanıştırır. K. avukata karşı kayıtsız davranır ve
çekmekte, bazen de gerçekçi tonların hakim bir ara avukatın metresiyle birlikte olur.
olduğu fark edilmektedir. Kafka romanını Romanda yer alan avukat, ressam, rahip gibi
değersiz bulup yok edilmesini i stemesine karakterler K. 'ya göre daha üst konumdadırlar,
karşın, yakın dostu Max Brod4 bu önemli eserin onun için bir otoritedirler, hem de bir otoriteye,
yayımlanmasını sağlar. Kanımca gerçekçi bir mahkemenin yasalarına (yasaya) bağlıdırlar. K.
üslupla kurgulanmış görünmesine karşın, ger avukata güvenmez ve onu vekaletten çıkarır.
çeküstü öğeler de içeren roman, psikanalitik Nihayet K. 'yı traj ik bir son beklemektedir.
açıdan incelenip tartışılacak zenginlikte bir Cezanın infazı için kendisini götürmeye gelen iki
yapıttır. kişiyle birlikte bir köprüden geçerler ve bir taş
2 Kafka F. , Hikayeler, yedinci baskı, s. 82-83, Şipal K. (çev. ), 4 Brod M . , Kafka'da İnanç ve Umutsuzluk, birinci baskı.
İstanbul : Cem Yayınevi, 2002. Şipal K. (çev.), İstanbul: Cem Yayınevi, 1 994.
3 Kafka F. , Dava, sekizinci baskı, Şipal K. (çev.), İstanbul: 5 Fromm E., Rüyalar, Masallar, Mitoslar, birinci baskı. Arıtan
Cem Yayınevi, 1 999. A. ve Ökten K.H. (çev.), İstanbul: Arıtan Yayınevi, 1 997.
70
"JOSEPH K." N I N DJ R E N C İ *
ocağına giderler. Görevlilerden biri K. 'yı tutar, şeklinin ve biçiminin değişmesine karşı oluş
diğeri K. ' nın kalbine bıçağı saplar. K. ölürken, maktadır. Freud, bu konuyu, tekrarlama zorlantısı
"Bir köpek gibi ! " der. ve libidonun yapışkanlığı kavramlarıyla tartışır
Acaba Joseph K. gerçekten suçsuz mudur? ve derinlemesine çalışma gerektirdiğini vurgular.
Siegel'e göre K. mahkemeye masum olduğunu is İd direncinde kazanılmış alışkanlıkları ve işlev
patlamaya çalışırken, bir yandan da tekrar tekrar görme biçimlerini bırakmaya yönelik genel bir
suç işlemeye yönelmektedir". Sanki giderek sır direnç söz konusuyken, süperego direncinin bilinç
larını açmaya çalışmakta, bazı itiraflarda bulun dı şı suçluluk duygusundan ve cezalandırılma
maktadır. Fakat bu yolda ilerlemek kolay değildir, ihtiyacından köken aldığı düşünülmektedir.
yolculuğunun sonuna kadar "direnç" gösterir Freud ' dan sonraki kuramcılar, Freud ' un
Joseph K. Konuyu derinleştirmeden önce, direnç sınıflamasını genişletmişlerdir. Direnç kuramına
kuramına dair bilgilerin gözden geçirilmesi yarar yapılan önemli katkılardan biri narsisistik tipte
lı olabilir. direncin tanımlanmasıdır. Sandler ve arkadaşları
na9 göre analitik çalışma, hastanın kendilik saygısı
iV.
için bir tehdit oluşturduğunda direnç gelişe
Freud'un "Rüyaların Yorumu"1 adlı eseri pek bilmektedir. Narsisistik tipte dirençte utanç duy
çok unsuru içeren zengin bir çalışmadır, direnç gusu, direnç için önemli bir güdülenme kaynağı
kavramına yönelik de göndermeler içerir. olmaktadır.
Freud' a göre, "analitik çalışma sürecini kesin Deawald10 ise "s_tratejik" ve "taktik" dirençler
tiye uğratan her şey bir dirençtir." Direnç, analiz den söz eder. Stratej ik dirençlerde, hasta çocuk
sürecine ve uygulamalarına karşı gelen bütün su dürtülerin ve dürtü türevlerinin tatminini arar;
güçleri -serbest çağrışımı gizleyen, hastanın erken çocukluğa dair nesne seçimleri, uyumsal
hatırlama ve içgörü kazanma çabalarını bozan, ve savunucu ruhsal işlemler yürürlüktedir. Hasta
değişim isteği ve akılcı (resonable) egosuna acıdan, yastan, anksiyeteden kaçınır. Taktik
karşı çalışan- kapsamaktadır. dirençler ise, hastanın stratejik dirençlerini (akta
Freud8 kaynaklarına göre beş tür direnç tanım rım isteklerini, fantezilerini, beklentilerini) tü
lar: Bastırma direnci, aktarım direnci ve hastalık müyle fark etmesini önlemeye yönelik işlev gören
tan elde edilen kazancı (ikincil kazanç) ego direnç dirençlerdir. Çeşitli savunma mekanizmalarını,
leri kapsamında değerlendirir. Diğer iki direnç üst düzeyde örgütlenmiş karmaşık yapıdaki ruh içi
türü ise id direnci ile superego direncidir. Bastırma ve kişiler arası davranış örüntülerini içerir.
direnci, bireyin kendini dürtüsel itkilere, anılara Greenson1 1 direncin analizi sırasında iki un
ve duygulara karşı savunma ihtiyacı olarak belir surun belirlenmesi ve yorumlanması gerektiğini
ginleşir. Aktarım direncinde analistle ilişki içinde, öne sürer: Direncin motifi (direnci güdüleyen şey)
doğrudan ya da biçim değiştirmiş biçimde ortaya ve direncin anlamı. Direncin motifi hasta nelerden
çıkan çocuksu itki, arzu ve beklentilere karşı bir kaçınıyor ve niçin kaçınıyor sorularının cevabını
mücadele söz konusudur. analitik ortamda bas kapsar. Hasta nasıl kaçınıyor sorusunun cevabı
tırılan malzeme, gerçekliğin çarpıtılmış bir biçi ise direncin anlamını ve yerine getiriliş biçimini
mi şeklinde yeniden canlanır. Hastalıktan elde ortaya koyacaktır.
edilen kazançtan türeyen dirençte, semptomlardan
elde edilen ikincil kazanç yoluyla, kişi, hasta ol v.
maktan ve ötekiler tarafından acınmaktan tatmin Yeniden "Dava"ya dönecek olursak, Joseph
bulabilir. İd direnci, dürtüsel itkilerin dışavurum K., "Niçin direniyor?" sorusu, "Hangi acı verici
6 Siegel E., Franz Kafka's The Trial: Guilty or Innocent? Analyst: The Basis of the Psychoanalytic Process, ikinci
Psychoanal Q, 1 996; 6 5 : 5 6 1 -590. baskı, Madison, Connecticut: Intemational Universities
7 Freud S., Düşlerin Yorumu, birinci baskı, Kapkın E, (çev.), Press, 1 995
İstanbul: Payel Yayınevi, 1 99 1 . 10 Deawald P.A., The Handling of Recistances in Adult
8 Freud S., Ketvurmalar, Belirtiler ve Anksiyete, Psiko Psychoanalysis, Int J Psychoanal 1 980; 6 1 :6 1 -69.
patoloji içinde, birinci baskı, Kapkın E. ( çev. ), İstanbul : 1 1 Greenson R.R., The Technique and Practice of
Payel Yayınevi, 1 99 1 . Psychoanalysis, onuncu baskı, London: Hogarth Press,
9 Sandler J., Dare C. ve Holder A., The Patient and the 1 994.
71
imago I güz I 2005
duygulardan kaçınıyor?" sorusuna indirgenebi adamın dövülmesi sahnesi, Kafka'nın erkek kar
lir. Konunun aydınlatılabilmesi için başka soru deşlerine yönelik sadizm ve öldürme arzularını
lar da ileri sürülebilir: Örneğin, K. 'nın kendini temsil ediyor görünmektedir. Kafka'nın "Kardeş
romandaki kadınlarla ensest yönelimli ilişkiler Katili" ve "Cezalılar Kolonisi" adlı öyküleri de bu
içinde bulması ve avukatını vekaletten çıkarması varsayımı destekler niteliktedir12• Küçük . Kafka,
nasıl anlaşılabilir? Ressam ile buluşmasında bir kardeşlerinin ölüm nedeninin kendi düşünceleri
resimde ilgisini çeken Adalet ve Zafer Tanrıçası olduğunu düşlemlemiş olabilir. Ayrıca daha son
(daha sonra Av Tanrıças ı ' na dönüşür) neyi ra vurgulanacağı gibi, babasına yönelik de
simgelemektedir? Romanda hemen her mekanın öldürme arzuları duymuş olması muhtemeldir.
mahkemenin bir parçası olduğu, K. 'nın ilişki Bütün bu traj edi yoğun bir suçluluk yaşamasına
içinde olduğu hemen herkesin (avukat, ressam, neden olmuş görünmektedir.
rahip v.b.) de mahkeme için çalıştığı dikkati çek Romanda K. ressamın atölyesinde iken, bir
mektedir. Bu durumda mahkeme neyi ya da kimi resim ilgisini çeker; mahkemeyi temsil eden bir
temsil etmektedir? Romanda daha silik planda resimdir bu. Adalet ve Zafer Tanrıçası 'nın resmi.
yer alan kapılar, kapıların ardından işitilen sesler Fakat ressamın üzerinde çalışmasıyla resim daha
neyi anlatmaktadır? sonra Av Tanrıçası 'na dönüşür. Yunan Mito
Bu açıdan romana odaklaştığımızda şöyle bir loj i s i ' nde pek çok memesi olan av Tanrıçası
tablo ile karşılaşırız: Joseph K. çıkarıldığı mah Artemis13, üretkenliğin, besleyen bir annenin sem
kemede ilgisini çeken kadınla flört eder. Kadın ev bolüdür. Bir yandan da onu avı temsil eden hay
lidir ve sorgu yargıcının metresi olduğu sürece K. vanlar çevrelemiştir, yani fallik bir niteliği vardır,
için yasaktır. K. bir yandan kadına şehvet duyup avın şiddetiyle ilişkilidir. K. mahkeme tarafından
onu elde etmeye yönelirken, bir yandan da sorgu yakalanmış, avlanmış hisseder. Mahkeme/ Artemis
yargıcından öç almaya çalışmaktadır. Böylece Kafka' nın öldürme istekleri karşısında duyduğu
ödipal bir suça yönelişin ilk izleriyle karşılaşırız misilleme korkuları şeklinde cisimleşmiş gibidir.
romanda. Ödipal suçun tekrarlandığı bir diğer Aynı zamanda, Kafka'nın erkek kardeşlerini avla
sahne ise mahkemeyi temsil eden avukatın (ba ma ve yutma isteklerinin de bir dışavurumu olduğu
banın) evinde gerçekleşir. K., avukatın metresi düşünülebilir.
olan Leni 'yi, yargıcın suçlayan resminin altında Artemis ' in eski Roma ' daki karşılığı olan
öper. Diana ' yla ilgili başka bir mit daha vardır:
Dava, K. 'ya tutuklandığını bildiren iki adamla Diana'nın hakimiyetinde olan kutsal bir orman
başlar. Pansiyona geldiklerinde K. ile bir yakın vardır. Bu ormanı koruyan kral, kutsal ormana
lık içindeymiş gibi davrandıkları dikkati çeker. zarar verecek yabancılara karşı tetikte beklemek
K. 'nın odasına girer, kahvaltısını yer ve giysi tedir. Er ya da geç bir yabancı gelir, ağaçlardan bir
lerini çalarlar. Bu iki adamın, iki erkek kardeşi dal kopararak kralın saltanatına son verir. Bu mitin
temsil ettikleri izlenimi uyanmaktadır. Bu nokta teması ise otoritenin devrilmesi ve kral olma is
da Kafka'nın biyografisine başvurmak yararlı ola teğidir. Daha önce K'nın ensest yönelimli arzulan
bilir: Kafka iki yaşındayken erkek kardeşi Georg vurgulanmıştı, bu ise ödipal madalyonun diğer
doğmuş ve iki yıl sonra kızamıktan ölmüştür. Aynı yüzüdür. K. romanın ilerleyen bölümünde avu
yıl başka bir erkek kardeşi (Heinrich) doğmuş, o katını vekaletten çıkarır. Yaşı, deneyimi, üstün
da, Kafka altı yaşındayken otitten ölmüştür. konumu ve arzuladığı kadına sahip olması
Romana dönecek olursak, K. 'nın şikayeti sonu itibariyle, avukat K. için baba fi gürü konu
cunda iki adamın kırbaçlandıkları bir sahne dikkati mundadır. K. avukatı işten çıkarıp kendi savun
çeker. Bu olaydan sonra, K. suçluluk ve pişman masını üstlendiğinde, onun otoritesini ve gücünü
lık hisseder. Annesine yönelik ödipal arzularının ele geçirmiş olur. Bu ise babanın katledilmesi
canlandığı bir dönemde, küçük Kafka'nın erkek sahnesidir.
kardeşlerine düşmanca davranma ve öldürme arzu "Dava"da, K. 'nın Fraulein Bürstner'i öpüşü bir
larının ortaya çıkması olasıdır. Romanda iki gürültüyle kesilir. K. ve Fraulein Bürstner işi-
12 Kafka F. , Hikayeler, yedinci baskı, s. 1 02- 1 05 , s. 1 23- 1 5 8. 13 Cömert B., Mitoloji ve İkonografi, birinci baskı, Ankara:
Şipal K. (çev.), İstanbul: Cem Yayınevi, 2002. Ayraç Yayınevi, 1 999.
72
"JOSEPH K. " N I N D İ R E N C İ *
tilmekten korkarlar. Karanlık bir ortam, bir kapının (tutan) bir tutum içine girmesi, iki adamla iliş
arkasından gelen karşılıklı cinsel sesler ve birinin kisinde belirginleşen sadomazoşizm gibi özellik
bu sesleri işitme olasılığı; tüm bunlar gözlenen bir ler direncinin ana! bir nitelik taşıdığını göster
temel sahneyi çağrıştırır romanda. Ayrıca roman mektedir. İleride inceleneceği gibi, K. 'nın enses
boyunca pencerelerde merakla izleyen gözler, tiyöz davranışlara yönelmesi ve romanın sonun
kapıları ya da duvarları dinleyen kulaklar, da belirginleşen kastrasyon anksiyetesi ise fallik
gözetleme deliğinden bakan gözler fark edilir. Bu bir direnç geliştirdiğini düşündürmektedir.
imgeler de K. 'nın protagonist olarak yer aldığı Freud'un belirlediği direnç tipleri özetlenirken,
temel sahne temsilleri olarak düşünülebilir. süperego direncinin, hastanın suçluluk duygusun
Kapı yasağı temsil ediyorsa, kapıyı kapatan dan ve cezalandırılma ihtiyacından köken aldığı
yani ensest yasağını koyan ve kapının bekçiliği vurgulanmıştı. "Dava" da suç ve ceza temaları üze
ni yapan da babadır. Yasa vardır ve K. yasaya rine kurulmuş gibidir. Nesne ilişkileri kuramcılarına
karşı suç işlemiştir. İnfaz tamamlanmak zorunda göre süperego direnci içselleştirilmiş eleştirel, hat
dır. Romanın sonunda iki adam ya da iki erkek ta zalim bir figürle etkileşim bağlamında görülür.
kardeşin hayaletleri.tekrar karşımıza çıkar. Roman K. 'nın fantezisinde mahkeme bireyi ezen, baskı
trajik bir sonla biter. K. ölür, hem de kalbinden uygulayan, zulm edici bir aygıtken; onu temsil
bıçaklanarak. Ölümün ya da kastrasyonun yarat eden kişiler (sorgu yargıcı, avukat, ressam, rahip ve
tığı dehşetin resmi fark edilir. Bu noktada, Andre diğer görevliler) ise K. üzerinde zulüm uygulayan,
Green' in14 görüşleri oldukça çarpıcıdır: onu köleleştiren figürlerdir.
"Kastrasyon, ensest yasağının çiğnen "Dava"da, mahkemenin K. 'nın süperegosunu
mesinin cezası konumundadır; dolayısıy temsil ettiğini düşünmek de mümkündür. Dışsal
la kastre eden artık baba değil, yasadır. olarak cezalandırıcı bir aygıt konumunda olan
Ama aslında yasa kastre etmez, ceza mahkeme, aslında içsel bir kınayıcı ajanın karşılığı
landırır, hatta öldürebilir, ama kastre et gibidir. Ödipal döneme özgü çatışmalar yeterince
tiği günümüzde çok nadirdir. Demek ki, çözülmediğinde, süperego oluşumu da tamamlana
sonuçta kastre edilme ruhsal gerçeklikten, mamaktadır. Bu tip bir süperego gerilemeye, yeni
cinsiyet kuramlarından ve imgeselden den dışsallaştırmaya eğilimlidir ve kolayca yer de
kaynaklanmaktadır. " ğiştirebilir. Romandaki mahkeme - süperego da
K. 'nın dışında suçlayıcı bir ajan konumundadır;
vı. kapılarla, mekanlarla sembolize edilmiştir. Bilin
Şimdi, kendi serüveninin kapısını aralayan diği gibi ödipal karmaşanın çözümü de ebeveyn
Joseph K. 'nın karşılaştığı dirençler üzerinde otoritesinin sembolik olarak öldürülmesini içerir.
yoğunlaşabiliriz: Romanda gerek mahkemeyle Babaya yönelik öldürme arzularının sorumluluğunu
ilgili unsurların, gerekse hukuksal terimlerin kabul etmek, oluşan suçluluğu kabullenmek, birey
ayrıntılı bir şekilde tanımlanması yoluna leşmenin metaforik zemini için gereklidir. Siegel' in
gidilmiştir. Yazar, adeta, tıpkı Bay D. 'nin aktardığına göre Leowald suçluluğu omuzlama
rüyasındaki gibi "mesleki konuşmalar" gerçek sürecinden kaçınmanın iki yolundan söz etmekte
leştirmekte, okuyucu ise yoğun bir sıkıntı ve dir: Suçluluğun farkındalığının bastırılması ve suç
kasvet duygusuna sürüklenmektedir. Bu duru luluğun ceza ile yer değiştirmesi. Cezanın suçluluk
mun entelektüalizasyonla ilişkili olduğu, bunun hissini uzaklaştıracağı umulur, fakat bu işe yaramaz
ise önemli bir direnç işlevi gördüğü düşü ve daha çok cezaya gereksinim duyulur. Ceza -ki
nülebilir. şinin kendisi ya da başkaları tarafından verilmiş ol
Greenson, dirençlerin, fiksasyon noktaları sun- suçluluk hissinin bastırılmasına hizmet eder.
dikkate alınarak da sınıflandırılabileceğinden söz K. mahkemeden kaçınıp uzaklaştığı sürece, suçlu
eder. Bu açıdan bakıldığında, Joseph K. 'nın hak luğu aramaz. Bu durumda mahkemenin onun için
isteyen, adalet arayan, inatçı bir kişiliği vardır. bir faydası yoktur. Nitekim K. katedralden çıkıp
Mahkemeye meydan okuması, bilgi vermeyen giderken rahip ona şöyle seslenir: "Mahkeme
73
imago I güz I 2005
senden bir şey istemez. Mahkeme sen geldiğinde için babanın yaşıyor olması gerekir.
senin vereceğini alır, sen giderken de gitmene izin Joseph K. 'nın kaçınmasına temel teşkil eden
verir. . .
" iki temel duygu (suçluluk ve utanç) üzerinde dur
"Dava"da suç, suçluluk duyguları ve ceza üze duk . Bu noktada suçluluk duygusu ve utancın
rine bir yoğunlaşma fark edilmekle birlikte, diğer metapsikolojisi üzerine de bir tartışma sürdürmek
önemli bir tema ise utançtır. Sandler ve arkadaşları yerinde olabilir. Piers'e göre suçluluk, saldırgan ve
na göre narsisistik tipte direnci olan hastalar kendi cinsel id itkileri süperego bariyerini ihlal ettik
lerinin çocuksu görünümlerine tahammül etmekte lerinde ortaya çıkan gerilimdir. Bu durumda tehlike
güçlük çekerler, çünkü bu görünümleri çok utanç parçalanma ve yok olmadır; başka bir deyişle, ceza
verici bulurlar. Roman boyunca K. 'da narsisistik landırılma ve kastrasyondur. Utanç ise, ego ile ego
tipte bir direncin de bulunduğu düşünülebilir. ideali arasındaki gerilim sonucunda ortaya çıkar.
Mahkeme tarafından tutuklandığı andan itibaren Ego ideali bir hedefe erişemediğinde utanç belir
K. 'nın itibarlı konumunda (işini dürüstçe yapan ginleşir. Bu durumdaki tehlike ise terk edilme ve
başarılı bir banka memuru olduğu kanısındadır) reddedilmedir. Morrison'a16 göre utanç, kendilikle
ani bir düşüş başlar. K. 'nın kendilik saygısı zede ilişki içinde deneyimlenen bir duygudur. Ona göre
lenmiştir, mahkeme tarafından insanlıktan çıka utanç, narsisistik libidonun, suçluluk ise nesne li
rıldığını, aşağılandığını hisseder. K. 'nın ilgisi güce, bidosunun uğradığı değişiklikler bağlamında değer
diğerleri karşısında güçlü hissetmeye yoğunlaşır. Bu lendirilmelidir. Gillman17, utanç duygusunun kö
bakımdan utanç duygusunun ana! dönemle ilgili keninin ana! örgütlenme düzeyiyle ilişkili görün
çatışmaları çağrıştırdığı düşünülebilir. Roman düğünü -bu dönemde rastlanan kontrol kaybı, erken
boyunca K. 'yı izleyen, ona dik dik bakan gözler, dönemlerde hissedilen utanç deneyimine yol aç
K. 'nın utancına yön verir. Bu durum, erken maktadır- kabul eder; ancak daha sonra, ödipal
dönemde utanç uyandıran, müdahaleci ve küçük dönemdeki çatışmaların, utanç duygusuna farklı
düşürücü davranan bir otorite figürünü akla getir anlamlar kazandırdığını öne sürer. Örneğin ödipal
mektedir. K. 'nın utancına renk veren diğer önem dönemde, çocukta, sevilebilir olup olmama, kusurlu
li bir unsur da içinde bulunduğu ödipal durumun ya da çirkin olmaya dair bilinçdışı fanteziler gelişe
kendisidir. K. 'nın bir yandan enseste yönelik tutu bilmekte ve bu fanteziler doğrultusunda utanç duy
mu, diğer yandan mahkeme tarafından yasanın gusu farklı renkler alabilmektedir.
hatırlatılması ve K. ' nın temel sahnenin dışına Morrison'a göre suçluluk duygulan kişiyi itiraf
itilmesi, üstelik de cezanın infaz edilecek olması etmeye yöneltir, hasta görüşmeye bu yönde
yani kastrasyonun dehşetinin eşlik etmesi de yoğun materyal getirir ve terapistin affetmesini bekleye
bir utanç hissetmesine neden olmuştur. Zira K. bilir. Oysa utanç hislerinin acı verici ve tiksindiri
cezanın infazı sırasında "Bir köpek gibi ! " öldü ci olabilecek doğası gereği, kişi buna ilişkin
rüldüğünü haykırır. Burada köpeğin aşağılanmayı materyal iletmekten kaçınabilir ve terapist tarafın
temsil ettiği aşikardır. dan reddedilme korkusu içinde olabilir. Utanç his
Varılan noktada şöyle bir soru yöneltilebilir: lerinin paylaşılmasında ise hastanın beklentisi an
Neden trajik bir son, neden hikayenin sonunda Joseph laşılma ve kabul edilmedir.
K. ölmek zorundadır? Az. önce romandaki ölüm sah Kapıyı açarak bir girizgah yapmıştık, sanıyorum
nesinin, kastrasyonu temsil ettiği vurgulanmıştı. kapıyı kapamanın zamanı geldi artık! Evet, günün
Freud 15, ölüm anksiyetesinin aslında kastrasyon birinde o kapı merak edilir ve analizan kendisini
anksiyetesinden başka bir şey olmadığına işaret eder. neyin beklediğini bilmeden o kapıdan adımını atar.
Andre Green'e göre de kastrasyon, engel olan her şeyi Yavaş yavaş örtüyü kaldırdığında gördüğü manz.ara,
saf dışı ederek hazza ulaşma arzusuna verilen ceza içinde sakladığı erguvani yaralardan başka bir şey
olarak ölümle aynı şeydir. Ayrıca hem ensestin önüne değildir. Kayıp ruhunu kurtarmak için girerken
geçer, hem de babanın hayatta kalmasını sağlar, bu kapıdan, kutsal bilgeliğe erişmiş olarak çıkacak
da olumlu bir şeydir; çünkü, çocuğun korunması mıdır gerçekten?
15 Freud S., Ben ve İd, Haz İlkesinin Ötesinde, Ben ve İd Papers on Narcissism içinde, birinci baskı, New York
içinde, birinci baskı, Babaoğlu A. (çev.), İstanbul: Metis University.
Yayınlan, 200 1 . 1 7 Gillman R.D., The Oedipal Organization of Shame.
1 6 Morrison A.P. , Shame, ideal Self and Narcissizm, Essential Psychoanal Study Child, 1 990; 45 : 357-375.
74
Gilles Amedro
S i g m u n d F re u d ' u n
Ese ri n d e N es n e İ l i ş k i l e ri
Sel i m Başarı r
F
reud içsel nesneler fikrini sırasıyla şu Tam nesne (Whole obj ect) : Öznenin ken
makaleleri ile geliştirmiştir: disininkine benzer duyguları, ihtiyaçları, hakları,
1 ) 1 905 : "Cinsellik Teorisi Üzerine Üç vs. , olan bir kişi olarak tanıdığı nesne.
Deneme" Nesne temsili, betimlemesi (Obj ect represen
2) 1908-09 : "Aile Aşkları" (Family Romances) tation) : Bir nesnenin zihindeki temsili, tasavvuru.
3) 1 9 1 4 : "Narsizm Üzerine : Bir Giriş" Aslında tüm ekonomik kavramlar (= enerj i dağı
4 ) 1 9 1 5 - 1 7 : "Yas ve Melankoli" lımı), örneğin nesne yatırımı, nesne libidosu, nes
5) 1919 : "Bir Çocuk Dövülüyor" nenin kendisini değil zihindeki betimlemesini
6) 1 923 : "Ego ve İd" kastederler.
Dış nesne (Extemal object) : Özne tarafından
Nesne ve Nesne i l işkileri Kavramları kendisine harici olarak tanınan nesne.
Nesne (Object): Kendisine karşı eylem ve arzu İç nesne (lntemal object) : Bir dış nesnenin
geli ştiri len, kişinin-öznenin dürtüsel doyumu önemini elde etmiş nesne temsiline iç nesne denir.
(boşalım-gerilim azalması) için ihtiyaç duyduğu İç nesneler fantezide oluşan ve gerçekmiş gibi
ve kendisine ilintilendirdiği kişi, kişinin bir kıs tepki verilen görüntülerdir; dış nesnelerin içe atımı
mı ya da zihinsel tasvirine (zihinsel simgelerine) (introj ection) sonucu oluşurlar.
nesne denir. İyi nesne (Good obj ect) : Öznenin sevdiği, iyi
Nesne ilişkileri (Obj ect-relations) : Öznenin niyetli olarak kabul ettiği nesne, bu kötü nesne bir
(subj ect) iç veya dış nesnesine olan ilişkisi; bu iç ya da dış nesne olabilir.
kişilerarası (interpersonal) ilişkideki gibi özne ile Kötü nesne (Bad object) : Öznenin (subj ect)
nesne "arasındaki" (karşılıklı) ilişki demek korktuğu ya da nefret ettiği, kötü niyetli olarak
değildir. Çünkü psikanaliz bireyin psikoloj isini, kabul ettiği nesne. Bu kötü nesne bir iç ya da dış
dolayısı ile tek bir bireyin bakış açısından nesneleri nesne olabilir.
ve ilişkilerini ele alır, tartışır. Nesneye yatırım (obj ect-cathexis ) : Ruhsal
Nesne ilişkileri kuramı (Object relations theory): enerj inin bir dış nesneye yatırılması, bu durum
Bireyin nesnelere olan tutum ve davranışlarını selfe yapılan narsistik yatırımın karşıtıdır.
temel alan, 1 970'li yıllara kadar tamamen Britanya Nesne seçimi (Obj ect choice ): Narsistik nesne
ekolü olarak kalıp daha sonra Kernberg, seçimi, öznenin gerçekten ya da hayalinde benzer
Greenberg ve Mitchell tarafından Amerikan ver lik bulduğu bir nesne ile özdeşiminin sonucudur.
siyonlarının yaygınlaştırıldığı psikanaliz ekolü. Anaklitik nesne seçimi ise nesnenin özneden fark
Dürtü geriliminin azaltılmasını temel alan dürtü lı olduğu ve çocukluk çağı bağımlılığının mevcut
kuramına zıttır. olduğu bir durumun sonucudur. Bu formülasyona
Kısmi nesne (Part obj ect) : Bir kişinin bir göre homoseksüellik narsistik (kendisiyle bir ben
parçası olarak nesne; örneğin meme. zerlik, en azından vaktiyle olduğu ya da olmayı
77
iinago I g üz I 2005
umduğu) , heteroseksüellik ise anakl itik (ken aygıtın daha tanımlanmamış başka bir parçası mı?
disinin olamadığının verildiği) bir nesne seçimidir. N arsizm kavramı genellikle bir yeti şkinde
Bunun anlamı da erkeğin tekrar annesini, kadının uygulandığı zaman üç ayrı, fakat birbirine bağlı
da tekrar babasını keşfetmesidir. şey anlatır:
Nesne değişmezliği (Object-constancy) : Bir 1 ) benliğin (self) aşırı yüklenmiş olması (hy
tek, belirli nesne ile uzun süren bir ilişki yürütme percathexis ),
yeteneği ya da aşina olduğu nesnenin yerine 2) çevredeki nesnelerin az yüklenmiş olması
vekalet edecekleri reddetme eğilimi. (hypocathexis ),
N esne libidosu (Obj ect-libido) : Nesneye 3) bu nesnelerle patolojik düzeyde ve olgun ol
yatırılmış libido. Self' e yatırılmış olan narsistik li mayan bir ilişki.
bidoya karşıttır. Narsizm kavramı bir çocuk için kullanılırsa, bu
Nesne kaybı (Obj ect-loss) : Genelllikle iyi bir genellikle erken gelişme çağlarının bir özelliği
dış nesnenin kaybını belirtmek için kullanılır. ya da normal bir dönem olarak algılanır.
Öncül olaylan, içe atma (introj ection) ve yas 'dır. Freud libidonun büyük bir bölümünün bütün
Nesne aşkı (Obj ect-love): Kendisinden ayrı yaşam boyunca narsisistik, yani kendine yönelmiş
olduğu tanınan-bilinen bir nesneye duyulan sev olarak kaldığına inanır. Buna çoğu kez ya "nor
gi. Sevilen, nesne aşkına konu olan nesneye Aşk mal" ya da "sağlıklı" narsizm denir. B irincil
nesnesi (Love-obj ect) denir. (primer) narsizm henüz başkalarına yönelme
İhtimam gösteren-ihtiyaç karşılayan nesne mişken kendine libido yönelimini, ikincil (sekon
(Need satisfying obj ect) : Öznenin ancak kendi der) narsizm ise nesnenin içe atımı ve onunla
ihtiyaçlarına cevap verme yeteneğine göre sevdiği, özdeşleşmeye yol açan libido yönelimini anlatır.
ancak birey olarak tanıyamadığı nesne. Bir ço Sekonder narsizm daha çok nesne kaybına karşı
cuğun annesine bağlılığını ( attachment) anlatırken egonun bir savunma düzeneği olarak çalışır, içe
kullanılır. atılmış nesnenin kaybının inkarı şeklinde görev ya
Geçiş nesnesi (Transitional object) : Öznenin par.
kendisi ile bir başkası arasında bir yanyol gibi Freud nesnelere, yani dış dünyadaki nesnelerin
gördüğü nesne. Winnicott'a ( 1 958) göre, çocuk in ruhsal yapımızdaki temsilcilerine yatırılmış li
fantil narsisizmden nesne aşkına ve de bağım bidinal kuvvetlerin narsistik libidoyla olan iliş
lılıktan kendine güvene geçerken bu geçiş nesne kisini amibin yalancı ayağı ile bedeni arasındaki
si (bir oyuncak bebek, bir kumaş parçası) çocuğa ilişkiye benzetmiştir. Burada kastedilen, nesne li
yardımcı olmaktadır. bidosunun narsistik libidodan türemesidir ve her
Bebek, gelişiminin ilk aylarından itibaren ken hangi bir nedenle nesne ortadan kalkarsa bu nesne
dini diğer nesnelerden yavaş yavaş ayırt etmeyi libidosu narsisistik libidoya geri dönecektir.
öğrenir ve bebeklik çağında en önemli nesnelerin
bir kısmı çocuğun kendi bedeninin parçaları, Nesne i lişkilerinin Gelişmesi
örneğin el, ayak parmakları ve ağzıdır. Bunlar Çocuğun farkına vardığı ilk nesnelere olan tu
haz kaynaklarıdır ve bu kendine yönelmiş libidoya tumu doğal olarak tamamen bencildir ve ilk önce
Freud ( 1 9 1 4) narsizm adını vermiştir. nesnenin verebileceği hazlarla, yani nesnenin ken
Narsizm kavramının freudien psikanalitik ku di gereksinmelerini doyurucu yönüyle ilgilidir.
ramdaki yerinin belirgin olmamasının nedeni bu Bebek bir nesneye ilk defa bir yatırım yapar ve o
kavramı Freud ' un çift dürtü (ölüm ve yaşam zamana kadar o nesne ortada yoktur.
dürtüsü) kuramından önce ortaya atmış olmasın Nesneyle sürekli ilişkinin, yani ani bir ge
dandır. Böylece narsizm kavramında sadece cin reksinme olmadığında bile sürekli bir nesne
sel dürtülerin yeri olmuş ve bu kavram hiçbir za yatırımı ancak yavaş yavaş zamanla gelişir.
man ne çift dürtü kuramıyla, ne de yapısal En erken nesnelere kısmi nesne deriz. Bu, an
varsayımla bağdaştırılamamıştır. Örneğin, acaba nenin çocuk için bir tek nesne olarak ortaya çık
saldırganlık dürtülerinden kendine yönelmiş ener ması için uzun zaman geçeceği demektir. Ondan
j iyi narsizmin bir bölümü olarak kabul edecek önce annenin göğsü, süt şişesini tutan eli ya da
miyiz? Ruhsal aygıtımızın hangi bölümü doğal yüzü çocuğun hayatında değişik nesnelerdir.
olarak narsistik olan dürtü enerj isiyle yüklen Sürekli nesne ilişkilerinin önemli özellik
miştir? Egonun belirgin bir parçası mı, ruhsal lerinden biri de çok ambivalan olmaları, yani bir
78
S i g m u n d Fre u d ' u n Eseri nde Nesne İ l i ş ki leri
çift değerliliğin bulunması, birbirine karşıt bidinal hayatında önemli rol oynayan, cinsel haz
düşünce ve duyguların aynı anda ya da ardı sıra doğuran (erogenous) bölgeye göre adlandırılır.
bulunmasıdır. Nesne ilişkilerinde libidoya ait terimlerin kul
İlk nesne ilişkilerinin başka bir özelliği de lanılması bize her şeyden önce dürtülerin ve bil
nesne ile özdeşim kurulmasıdır. hassa cinsel dürtünün nesneleri aradığını, çünkü
Ego gelişmesinde çok büyük önemi olan, ancak nesne aracılığıyla doyuma erişebileceğini
yaşantılara ve deneyimlere bağıntılı başka bir vurgular. Dürtüsel isteklerimizle nesne ilişkilerinin
süreç de genellikle çevredeki kişilerle olan, nesne önemi belirlenir.
ile özdeşim (identifikasyon) adını verdiğimiz Anna Freud, nesne ilişkilerinin erken dönem
süreçtir. Özdeşimden kastettiğimiz düşünce ve lerine çoğu kez genital dönem öncesi (pregenital)
davranışların, bir ya da birçok yönden birisi ya da nesne ilişkileri ya da daha belirgin olarak oral
bir nesne gibi olması olayı ya da sürecidir. veya anal nesne ilişkileri der. Aslında "pregenital"
Sonuç olarak, kişinin çevresinde libidosu ile sözcüğünün buradaki kullanılışı yanlıştır. Daha
oldukça fazla yüklenmiş nesne ve kişilerle özdeşi doğru bir deyim fallik öncesidir (prefallik nesne
mi kurmaya doğru bir eğiliminin bulunması, özel ilişkileri).
likle erken çağlarında, tamamen normaldir.
Saldırgan enerj i ile aşın yüklenmiş nesneler Nesne i lişki leri ve Dürtüler
le de bir özdeşim eğilimi bulunur. Söz konusu Çocuk iki buçukl a üç buçuk yaş arasında
nesne ya da kişinin güçlü ve muktedir olduğu yaşamın en derin ve belirleyici nesne ilişkileri
oranda bu özdeşim özellikle geçerlidir. Bu tip dönemine girer: Dürtü görüşü yönünden ruhsal
özdeşime "saldırganla özdeşim" adı verilmiştir yaşamı anal düzeyden fallik düzeye geçer ve artık
(Anna Freud, 1 936): Yani, hayalinde kendisine dürtüsel yaşamında nesnelere karşı duyduğu en
karşı olana bağladığı kudret ve zaferi özdeşim kuvvetli istek ve dürtüler fallik istekler olacaktır.
yoluyla paylaşarak kişi, kendisine bir tür doyum Ancak çocuk daha önceki devirlerdeki dürtüsel
sağlamaktadır. yaşamını dolduran anal ve oral istekleri hemen
Freud özdeşim sürecinde önemli bir rol oyna bırakacak değildir. Bu prefallik istekler, fallik
yan başka bir faktör üzerinde durmuştur. Bu fak dönemde de süre gidecektir.
töre nesneden uzun süreli ya da sürekli ayrılık ya Dürtüsel yaşamda, yani id'de oralden anala,
da nesnenin fizik olarak ölümü anlamına gelmek analdan falliğe olan gelişmeler, kalıtımsal ve biyo
üzere nesne kaybı adını vermiştir. Bu durumlar loj ik eğilimlere bağlıdır.
da yitirilen nesne ile özdeşim kurmaya kuvvetli bir Üç ya da dört yaşındaki bir çocuğun egosu
eğilim bulunur. Bir klinik durum olan depres daha tecrübeli, daha bütünleşmiş ve bunların sonu
yonların psikopatoloj isinde yitirilen nesne ile cu çocukta kısmi nesne ilişkileri yerini tam nesne
düzenli olarak yapılan bilinçdışı özdeşim önem ilişkilerine bırakır. Böylece annenin bedeninin
li bir rol oynar. Özdeşim bu yolların hangisi ile or birçok parçası birden "anne" denen bir tek nesne
taya çıkarsa çıksın sonuç daima daha iyiye ya da olarak algılanır. Bundan başka, çocuğun nesne
daha kötüye olabilmek üzere egonun zengin ilişkileri artık oldukça süreklilik kazanmıştır. Ego
leşmesidir. gelişmesinin ilk dönemlerinden farklı olarak şim�
Nesne ilişkileri, özdeşim eğilimi, yani o nesne di, nesne uzun süre yok olsa da nesneye yatının
gibi olma isteğini taşır. Ego gelişmesi ne kadar devam eder.
ilkelse özdeşim eğilimi de o kadar kuvvetli olur. Buradaki ana nokta, fallik döneme geldiği za
Eğer özdeşim, yetişkinin hayatındaki nesne iliş man çocuğun nesne ilişkilerinin her yönden eşit
kilerinde önemli bir rol oynamaya hala devam olmasa bile yetişkin veya büyük çocuklarla
ediyorsa bu, egonun patoloj ik kabul edilebilecek kıyaslanabilecek bir düzeye gelmiş olmasıdır.
kadar az gelişmiş olmasının bir kanıtıdır. Böyle Fallik dönemin en önemli nesne ilişkileri ödi
az gelişmeye ilk çarpıcı örnekleri Helene Deutsch pal kompleks adı altında toplanmıştır.
( 1 934) vermiştir: O bunlara "sanki kişilikler"
("as if' personalities) der. Nesne i lişkileri ve Ödipal Dönem
Böyle kişiler nesne ili şkileriyle kişilikleri Fallik dönemin en önemli nesne ilişkileri ödi
bukalemun gibi değişen insanlardır. pal kompleks adı altında toplanmıştır.
Çocuğun nesne ilişkileri çoğu kez o anda li- Aşağı yukarı iki buçuk yaşlarından altı yaşa
79
imago I g üz / 2005
kadar olan süreye fallik dönem dendiği gibi ödi tığıyla ilgilidir.
pal dönem de denir. Ödipal kompleksi ortaya Anneye karşı olan cinsel istekler ve annenin tek
çıkaran nesne ilişkileri hem normal, hem de pa başına aşk nesnesi olma dileğiyle birlikte genel
toloj ik gelişmede çok önemli bir rol oynar. likle babayla kardeşlerden oluşan rakipleri or
Freud, bilinçdışı yaşamda diğer cinsten olan tadan kaldırma istekleri de vardır. Kardeş
ana babaya ensest ve aynı cinsten olana karşı kıskançlığının daha başka kaynakları da olması
öldürücü öfke ve kıskançlık hayallerinin bulun na karşın en önemlisi anne ya da babaya tam an
duğunu ortaya koymuştu ve buna ödipus komp lamıyla sahip olma isteğidir. Bu kıskanç v·e
leksi (Freud, 1 900) adını vermişti öldürücü istekler çocukta iki yönden yoğun çatış
Ödipal kompleksin uluslararası olmasını an maya neden olur. Bunların ilki özellikle o yaşta
lamamıza ek olarak yüzyılın ilk yirmi yılında ödi çocuğa tam anlamıyla omnipotan görünen anne
pal isteklerin niteliklerini anlayışımız da geliş babadan gelecek olan ceza-intikam korkusudur.
miştir. Bu gelişme ilk önce ters ödipal ya da olum İkincisi ise, bu kıskançlık sonucunda anne
suz ödipal istekler dediğimiz, yani aynı cinsten babasının sevgisinin kaybından korkmaktadır.
olan ana babaya ensest duyguları ve diğer cinsten Ödipal kompleksin erkek ve kızlarda gelişi
olana karşı öldürücü hisler duymayı kapsar. minin farkları :
Kısaca ödipal kompleksi şöyle açıklayabiliriz: Erkek çocukları : Annesine karşı duyduğu ödi
Ödipal kompleks anne ve babaya karşı olan iki pal isteklerin sonucu olarak penisinin kaybından
yönlü tutumdur. B ir yanda kıskanılan ve nefret korkar; " kastrasyon ". Gerçekten penisi olmayan
edilen babayı ortadan kaldırma duyguları ve an diğer kız ve kadınları gözlemesi onu, iğdiş edil
neyle olan cinsel ilişkide onun yerini alma isteği, menin gerçek olabileceğine inandırır. Bu çok
öte yanda ise kıskanılan ve nefret edilen anneyi or değer verilen organın kaybedilme tehlikesi çocuk
tadan kaldırma ve baba yanında onun yerini alma ta ödipal isteklerinden dolayı büyük bir çatışma
biçiminde özetlenebilir. Ödipal komplekste anım ortaya çıkartır ve bu çatışma yavaş yavaş ödipal
sanması gereken önemli nokta duyguların yoğun isteklerin reddinin nedeni olur; kısmen bırakılır ve
luğu ve derinliğidir. Bu, gerçek bir aşktır. kısmen de bastırılır, yani bilinçdışına itilir.
Ödipal dönemin başlangıcında erkek ya da kız Erkek çocuğun, annesinin tüm sevgisine ve
çocuğun en kuvvetli nesne ilişkileri annesiyledir: bedenine sahip olma isteğinin reddiyle beraber
Annenin çocuğun ruhsal dünyasındaki temsili annesine karşı duyduğu kıskançlık ve öfke artar,
diğerlerinden daha fazla libidoyla yüklüdür. bu da anneden kurtulma (onu öldürme) ve onun
Ödipal dönemde ilk adım iki cinsiyet için yerine baba tarafından sevilme isteğinin ortaya
aynıdır ve anne ilişkisinin çocuğun uyanan cinsel çıkmasına neden olur. Bu durum da kastrasyon
isteklerini kapsayacak biçimde gelişmesidir. Aynı korkularına yol açtığından, öte yandan da kadın
zamanda onun bütün sevgi ve hayranlığını kazan olmanın penissiz olma olduğunu da öğrendikten
ma ve buna bağlı olduğu sanılan "büyümüş olma", sonra, bu isteklerin de en sonunda bastırılması
"baba olma" ve anneye babanın yaptığını yapma gerekir. Böylece ödipal dönemin hem kadınsı,
isteği gelişir. Çocuk annesiyle tekrar etmek iste hem de erkeksi kökenli isteklerine karşı kastrasyon
diği, ana babasının cinsel eylemleri hakkında anksiyetesi ortaya çıkar. Erkek çocuk, bedensel ve
birçok hayal geliştirir. Bunlar tuvalete beraber cinsel yönden hazır olmadığı için bu isteklerle
gitmek, birbirlerinin cinsel organlarına bakmak ortaya çıkan çatışmaları ya bu isteklerden
veya organları birbirlerinin ağzına almak veya vazgeçerek ya da bu istekleri türlü savunma
yatakta onları ellemek olabilir. Çocuğun bu fan mekanizmaları ve egonun savunma işlemleriyle
tezileri genel olarak ödipal dönemin başlangıcın çözer.
da alışkın olduğu yetişkinlerle olan zevk verici iliş Kız çocuk: Annesinin karşısında erkek rolü
kilerine ve kendinin oto-erotik eylemlerine oynamak, penisi olmadığı için, kastrasyon korkusu
bağlıdır. Zaman geçtikçe çocuğun cinsel hayalleri yaratmaz, penissiz olduğunu anlaması üzüntü
bilgi ve deneylerle gelişir: Babanın yaptığı gibi an yaratır ve bu da şiddetli utanç, aşağılık, kıskançlık
neye bebek vermek ödipal isteklerin en önem (penis kıskançlığı) (penis envy) duyguları doğu
lilerinden biridir. rur. Kendisini penissiz doğuran anneye karşı öfke
Çocuk için bu dönemin cinsel tasarımları duyar. Bu kızgınlık ve ümitsizlikle sevgi nesnesi
bunun nasıl yapıldığı ve bebeklerin nasıl dışarı çık- olarak babaya döner ve onun karşısında annesinin
80
S i g m ün d Freud ' u n Eseri nde N esne İ l işki leri
yerine almayı umar. Bu duygular da engellenin aşın kuvvette yapısal bir eğilimin olduğu zaman
ce, küçük kız ya daha önceki anneye bağlılığa görülebilir.
dönüp penisli olma ve erkek olma isteğine direnir Mastürbasyondaki hareketler ve eşlik eden
ya da ödipal hislerini reddetmek ve bastırmak hayaller çocuğun ana babaya karşı duyduğu cin
zorunda kalır. Bir de, ileride, doğum yapınca sel ve saldırgan dürtülerin dolaysız anlatımı yeri
çözümlenir! Erkek çocuğun kastrasyon korkusu ni tutar. Otoerotik uyarılma ve hayaller gerçek
nun kızdaki benzerleri, ( 1 ) penis kıskançlığı diye insanlara karşı gerçek eylemlerin yerine geçer
adlandırılan hayal kırıklığı ve kıskançlık, (2) ba (substitution) kaçınılmazdır. çünkü çocuğun biyo
ba tarafından içine girilme ve gebe bırakılma is loj ik olgunluğa erişmemiş olması onu bu yola
teğinin sonucunda gelişen cinsel organların incin ödipal dönemin geçmesiyle, cinsel organlarla mas
mesinden korkmadır. türbasyon çoğunlukla ergenlik çağında tekrar or
Biseksüalite, ödipal kompleksin normal olarak taya çıkmak üzere bırakılır. Ödipal hayaller
anne ve babanın her ikisiyle cinsel birleşme hayal bastırılır fakat bilinçte gizlenmiş biçimleri, yani
lerini kapsamasıdır. çocuklukta alışılagelmiş hayal kurmalar biçiminde
Erkek çocukta kadınsılığa aşın bir eğilim varsa süre gider ve ruhsal yaşamın hemen her dönemi
anne yanında babanın yerini alma yerine babay ne etki eder.
la cinsel birleşmede annenin yerini alma istek Ancak ödipal kompleksin ilerideki ruhsal
lerinin kuvvetli olduğu bir ödipal kompleks gelişe yaşamda çok büyük etkisi olan bir sonucu daha
bilir. Bunun aksi ise, kız çocukta erkeksiliğe doğru vardır: Süperegonun ortaya çıkması.
81
George Segal
B i l i m - Ku rg u S i n e m as ı
ve Ps i ka n a l iz
1
Ata Devri m
930' lar korku filmlerinin do�uşuna şahit yoruz. B u yazımızda psikanalizin önde gelen isim
oldu. Önce ekonomik, sonra da siyasi lerinin yardımıyla popüler kültürün önemli bir
bunalımların, Hitler gibi korkunç çeh unsuru olan bilim-kurgu sinemasını inceleyeceğiz.
relerin yükselişine, bireylerin kimlik Çağımızın bilim-kurgu filmlerinde öncelikle
bunalımlarının eşlik ettiği bir dönemde, reel kor çöze çarpan tema, insan bedenine tecavüzdür.
kulardan kaçabilmek için psikotik sanrılar oluş Species (Tehlikeli Tür), Alien (Yaratık), X-Files
turmak ve bunlarla ilgilenmek kaçınılmaz bir (Gizli Dosyalar) gibi filmlerde yaratıklar, to
savunma mekanizmasıydı. Freud'un belirttiği gibi humlarını insanların içine koyarak ürerler. Alien
kaygı yokedilemez ama nesnesi değiştirilebilirdi. ve X-Files'ta, erkek kadın dinlemeden hepsine
Gerçekte korkulmaması gereken şeylerden kork "dişil" bir konumu dayatarak onlara doğum yap
ma olarak tanımlanan nevrotik korkuların nedeni tırırlar. Cinsel yaşamları bile ürkütücü bir saldır
de budur. Belki de Frankestein, Hitler' i anımsat ganlık ve sömürü üzerine kuruludur. Kendilerine
tığı için ya da Dracula bir uyku bozukluğu olan pa doğum verenleri acımasızca öldürürler. Yalnızca
vor noctumus'un kişileştirilmesine hizmet eden bir kurgu olan bu şeyler bizi neden bu kadar korku
figür olduğu için korkunçtu. Demek ki, korku tur? Freud, psikozları besleyen bir "gerçeklik
filmleri, gündelik yaşamla ilgili korkularımızı da çekirdeği" olduğunu söyler. Gerçek yaşamda, in
ha az rahatsız edici bir biçimde ve kısıtlı sürede san bedenine girebilecek iki şey vardır: Virüsler
dışavurmamızı sağlayan birer araçtır. Korkular ve böcekler. Virüsler, gerçekten de, bu filmlerde
hep oradadır ve bu fi lmler yalnızca onları ki yaratıklar gibi üremek için insan bedenini
tetikleyebildikleri ölçüde etkilidirler. Freud şöyle sömürür ve engellenmezlerse insanı öldürebilir
demiştir: "Umacılarla, ya da korkunç yaratıklar ler. Bu durumda, çocukken geçirdiğimiz hastalık
la ilgili hikaye ve masalların, çocuğun korku ve ların bizlerde uyandırdığı sanrılı kaygılar, bu film
boğuntu duymasının biricik temeli olduğunu ileri lere inanmamızı sağlayan gerçeklik çekirdek
sürersek, bu hikaye ve masalları gereğinden fazla leridir.
önemsemiş oluruz. Bu hikayeler, korku duymağa. Gerçeklik çekirdeğinin diğer bir unsuru olan
yatkın çocuklar üzerinde derin etkiler yarattığı böcekler üzerine Otto Rank şöyle der: " . . . küçük
halde, böyle olmayan çocukları hiç etkile hayvanların yarattığı tehlike, onların bizim be
memektedir. "1 Böylece bir kez daha, Marcuse'nin denimize girebilecek olmasından kaynaklanır. "2
belirttiği gibi, sanatın bastırma mekanizmasına Çocukluğumuzda kimbilir kaç kez gözümüze ya
karşıt bir yönde hareket ettiğini görmüş bulunu- da burnumuza bir böcek girmiş ve hiç çıkmaya-
Sigınund Freud, Cinsiyet ve Psikanaliz, 5. basım, s. 1 47. 2 Otto Rank, Doğum Travması, çev. Sabir Yücesoy, s. 34,
çev. Selahattin Hilav, Varlık Yayınları, İstanbul: 1 98 1 , Metis Yayınları, İstanbul: 200 1 .
83
in1ago / güz / 2005
cak diye korkmuşuzdur. Bilim-kurgu sineması, kötü ve korkunç bir imgesinin yaratılabildiğini
bu ve bunun gibi arkaik korkuları yeniden-üretir. savunmuştur. Terminator, lndependence Day
Alien, Species ve Matrix'te yaratıkların ve ro (Kurtuluş Günü) ve Matrix'te robotlar ve uzaylılar
botların böcek şeklinde olmaları, bu bağlamda, bir karşısındaki mutlak çaresizlik, çocuğun ebeveyn
rastlantı değildir. Alien' ın biçimi yaratıcısının leri karşısındaki çaresizliğinin sanrılı yeniden
çekirgelerle ilgili arkaik korkuları olduğunu üretimidir. Özellikle Matrix Reloaded'da vurgu
düşündürür. Geçmişin küçük korku nesneleri bu lanan bağımlılık teması, nesne ilişkileri kuram
filmlerde korkunç bir görünüme bürünüp dev cılarının üzerinde önemle durdukları çocuksu
leşirler. Çok büyük bir böcek; Mimic, Starship bağımlılığa bir göndermedir. Filmin sonunda da
Troopers (Evrenin Askerleri) ve The Fly (Sinek) Neo'nun yüzyüze geldiği Mimar, Kahin' i kastede
filmlerinde görüldüğü gibi, herhangi bir hayvan rek, "eğer ben babaysam, o da hiç şüphesiz anne
dan daha ürkütücüdür. Böcekler, küçük olmaları dir" diyerek film boyunca yalnızca bilinçaltının
na karşın insanı kolayca çaresiz bırakabilirler; sezebildiği aktörleri, id est anne, baba ve çocuk,
çekirgeler sıçrayıp aniden masanın üzerine çıka bilince çıkarır. Bu bilince çıkarma işlemini Freud'a
bilir, sinekler evin içerisine girip mikrop saça benzeyen ve tıpkı bir psikanalist gibi konuşan
bilirler. Yalnızca kıvrak manevralarıyla değil, çok Mimar ' ın yüklenmesi bir rastlantı değildir.
sayıda bacak ve karmaşık bir fizyolojiye sahip Tümgüçlü ve zulmedici babayı da temsil eden
olmalarıyla da insanın duyumlarına işkence eder Mimar, oğlu Neo 'yu Trinity'ye aşık olduğu için
ler. İnsan derisi üzerinde 6 adet bacağın aynı an paylar ve sorumluluğunu yerine getirmezse onu
da ve hızlı bir biçimde yarattığı duyum rakipsiz evinden kovacağını söyler. The Fly II' da da aynı
bir şiddete sahiptir. Bir de bu yaratıkların dev temayla karşılaşırız. Sinek çocuk, bir kıza aşık olur
leştiğini düşlediğimizde çaresizlik büsbütün artar. ve babasi bildiği bilimadamına rest çekerek onun
Matrix' in robotları, böceklere benzemeseydi, in kendisi için yarattığı izole ortamdan kaçar. Çocuk
sanoğlunun robotlar karşısındaki çaresizliği, haket luk olağan bir psikoz dönemidir; fanteziler bilgi
tiği vurguya kavuşamazdı. Terminator serisinin sizliği ve yabancılığı gidermek için nesnelere
ikinci filminde, kötü robotu korkunç kılan sıvı sahip olmadıkları nitelik ve misyonları yüklerler.
metalden yapılmış olması sayesinde, tıpkı böcek Freud, kaybolan psikoz semptomlarının, düşlerde
gibi, istediği yerden geçebilmesiydi. Bu bağlam sürdüğünü söyler, ki düşlerdeki usdışı nedensel
da, kapılardan geçebilen hayalet kurgusu da aynı likler ve çarpıtmalar, çocukluk psikozunun mi
mantığa dayanır. rasıdır. Bu çarpıtmaların başta gelen nesneleri de
Matrix'te de insan bedenine tecavüz teması ebeveynlerdir.
işlenmiştir: "Matrix hem bilim kurgu hem korku Çocuksu bağımlılık, bilim-kurgu filmlerinde
filmleri tarafından paylaşılan gözde bir temadan türsel bir tema olarak işlenir. İnsanların karşısın
daha faydalanır: insan bedenine tecavüz ve onu ele da insan doğasının kırılganlığı ve kaçınılmaz
geç irme . Bu fikirler Matrix filminde birçok gereksinimleri üzerinde devleşen, bunları sömü
sahnede görülebilir: Neo ' nun içine yerleştirilen ren, iktidarının dayanakları haline getiren uzaylılar
izleme cihazı, Morpheus ' a yapılan işkence . . . "3 ve robotlar vardır. Bunlar, Otto Kemberg'in be
Bununla birlikte, Matrix'te en çok yinelenen ol lirttiği gibi oral aşamadaki örselenmeler nedeniyle
gu, sanal dünyaya geçmek için sivri uçlu bir fişin, zamanından önce gelişen ödipal çatışmaların yan
başın arkasına sokulmasıdır. Bu da böcek sok sımalarıdır. Ne var ki, bu varlıkların tiksinç veri
malarıyla iğne korkuları gibi çocukluk yaşan ci yapışkan ve karanlık doğaları, anal aşamanın
tılarına bir göndermedir. nesneleri olan dışkı, ter, salya gibi beden artık
Freud, ünlü olgu öyküsü Küçük Hans 'ta at fo larıyla özdeş olduklarını gösterir. Chasseguet
bisinin babaya ilişkin ödipal korkulan örtmeye Smirgel ' in narsisistik kişiliklerdeki anal eğilim
yaradığını göstermişti. Melanie Klein' ın nesne lerin, nesne ilişkilerini değersizleştirirken onları
ilişkileri kuramı ise oral aşamada bile ebeveynin "dışkı" imgesiyle eşitledikleri savı bu ömeklerce
84
B i l i m-Kurg u Si neması ve P s i ka na l iz
desteklenir. Bu durumda hem tümgüçlüdürler, Street (Elm Sokağında Kabus 3) gibi filmlerde in
hem de özdeş oldukları nesneler nedeniyle değer sanın böceğe dönüşümü ya da Hulk, Fantastic
sizdirler. Değersizin boyunduruğu altına girmek Four(Fantastik Dörtlü), Spider-man (Örümcek
insan onuru açısından son derece aşağılayıcı bir Adam), X-Men gibi çizgi roman ve onların film
şeydir. İnsanoğlu, kendi bedeninin yarattığı sal lerinde insanoğlunun yaratıklara dönüşümü gibi
gılardan tiksinirken, bir yandan da bu salgıları yinelenen bir temayla karşılaşırız. Süper kahra
yaratan sistem olmadan yaşayamayacağını bilir. manlar dönüşüm sonucunda edindikleri güçleri
Ama bildiği şeyi, kabul etmekte güçlük çeker. insanlık için kullansalar da, çoğu kez dönüşüm
Uzaylıların temsil ettiği anne-baba imgesini da lerini kötü bir yazgı olarak görürler. X-Men' de
ha ılımlı bir tonda işleyen, yalnızca özel bir bilim Magneto 'nun mutant karşıtı politikacıyı kendisi
kurgu kanalı için çekilmiş, bu nedenle de haket gibi mutanta dönüştürmesi bir tür cezalandırma
tiği ilgiye kavuşamamış bir yapıt olan Epoch'ta, olarak sunulur. Peki ama insanın dönüştüğü şey ya
anüsü simgeleyen yeryüzünün altından dışkıya da bu dönüşümün sonucu nedir?
benzeyen, biçimsiz dev bir kaya parçası çıkar. Nesne ilişkileri kuramcılarından F airbairn,
Mason Rand ve Dr. KC Czaban kayanın içine Freud'un klasik bastırma kuramına karşı çıkarak,
girdiklerinde, içerisinin karanlığı izleyiciye anne bastırmanın dürtülere yönelik bile olsa, bu dürtü
karnını anımsatır. Filmin sonunda da bu kaya lerin kötü nesnelerle ilişkili olmalarından ötürü
parçasının, gerçekte uzaylılar tarafından yapılmış bastırıldıklarını söyler.4 Nesne ilişkileri kuramına
ve mitlere "toprak ana" olarak yansıyan, dünyada göre oral aşamada bebek, "iyi" ve "kötü" olmak
ki bütün DNA zincirini değiştirerek, Lucretius 'un üzere, biricik nesnesi olan anne memesine ait iki
atomları gibi, dünyayı sayısız kez kurup yıkan imge yaratır. Fairbairn'e göre "iyi"nin içselleşti
dev bir makine olduğunu öğreniriz. Epoch gibi rilmesi henüz söz konusu olmayıp yalnızca
panspermist bir yaklaşım getiren Mission To Mars "kötü"nün içselleştirilmesi vardır; bebeğin kötü
(Görev:Mars) filminin sonunda ise "tamamiyle nesneyi içselleştirmesindeki amaç onunla bu yol
iyi" ve şevkatli uzaylının bedeninde can bulan la başa çıkabilmektir. Fairbaim'in kuramına daya
anne imgesi izleyiciyi kucaklar. Astronotlardan narak dönüşüm kaygısının gerçekte kötü nesnelere
biri, "atası" konumundaki -ki türsel kılıfı kal yenik düşm e ve benliği onlara teslim etme
dırdığımızda annesi- uzaylı ile onun dünyasına git kaygısıyla özdeş olduğunu söyleyebiliriz. Soruna
meye karar verir. Bunun simgesel anlamı anne benzer bir paradigma ile bakan, Kendilik Psi
şevkatine dönüştür. Cari Sagan ' ın romanından koloj isi ekolünün kurucusu Heinz Kohut, Kaf
beyaz perdeye uyarlanan Contact (Temas) filminin ka'nın Değişim isimli eserinde Gregor Samsa' nın
sonunda uzaylının, Ellie Arroway' in karşısına, hamamböceğine dönüşümünü, kendiliğin çözü
onun babası görünümünde çıkması, bu simgesel lüşünü simgeleyen bir anlatım olarak görür. 5
anlatımın doruk noktasıdır. Bu bağlamda, bazı Gerçekten de bilim-kurgu yapıtlarında işlenen
larının uzaylıların bizimle kuracakları teması, Star dönüşümler benlik ve bellek yitimi, insanlıktan
Trek:First Contact (Uzay Yolu: İlk Temas) fil çıkış ve hayvanlaşma ile sonuçlanır. Ortaçağ
minde vurgulandığı gibi, uygarlığın gelişimi koşu gravürlerinde betimlenen, kötü olarak kabul edilen
luna bağlamaları, babanın koşullu sevgisini dünya doğaya dönüşe ilişkin skolastik kaygı, bu yapıt
dışı varlıklara yansıtmalarından ileri gelir. Yine larda yeniden-üretilmektedir. Fairbaim' in düşün
Arroway' in karşısına babası görünümünde çıkan cesine dönersek "delirme korkusu" gibi şizoid
uzaylının, bu görünümü seçmesine neden olarak kişiliklere özgü korkuların bu yapıtlarda içkin
henüz insanlığın başka şeylere hazır olmadığını olduğu netleşir. Delirmenin simgelediği şey insa
göstermesi, panspermistlerin anne-baba komp nın kendi bedeni üzerindeki denetimini yitirme
lekslerine yönelik ironik bir yanıttır. sidir. Ghost Busters (Hayalet Avcıları) filminde
Ebeveyn imgesini değersizleştiren yapıtlara hayaletlerin lideri, Dana Barrett ve Louis Tully'yı
döndüğümüzde, The Fly, A Nightmare On Elm birer kaplan benzeri yaratığa dönüştürdüğünde,
4 W. R.D. Fairbaim, Psychoanalytic Studies of the 5 Heinz Kohut, Kendiliğin Yeniden Yapılanması, s. 222, çev. Oğuz
Personality, s. 62, New York: Routledge & Kegan Paul Cebeci, Metis Yayınlan, İstanbul: 1 998.
Limited, 2002.
85
imago I güz I 2005
Barrett ve Tully, onun emrine giren birer köleye bu hümanist aydınlanma, Matrix Revolutions' ın
de dönüşmüş olurlar. Böceğe dönüşüm de öz sonunda, Neo'nun, kötü yönlerini temsil eden
denetim kaygısını simgeler: "Gregor'da bir sürü Ajan Smith'i bedenine kabul edişiyle de betim
bacakçık vardı yalnız ve bu bacakçıklar durmadan lenmiştir. Nesne ilişkileri kuramcılarının belirttiği
birbirinden değişik devinimlerde bulunuyor, bir gibi bütünleşmiş bir kendilik yapısına kavuşan
türlü denetim altında tutulamıyordu."6 insan, içsel kötü nesnelerle savaşmaya hazırdır.
Dönüşüm, Samsa'nın böcek olarak yaşamaya Tenninator J'te temel psikoloji bilgisine sahip
başladığı ilk dakikalarda deneyimlediği uyum olan Terminator'ün Connor'a ve Matrix serisinin
sorununu dile getirir. Samsa, böceğe dönüşen be üç filminde de Kahin'in Neo'ya yönelik teşvik edi
denine alışmakta güçlük çekerken bir yandan da ci ve koruyucu tavırları, hastasındaki ego potan
erkenden kalkmak gibi gündelik yaşamın dayat siyelini harekete geçirmek için çaba gösteren tera
tığı şeylere halen alışamadığını itiraf eder. Ruhu pistin yöntemleriyle özdeştir. Sonunda Connor
nun şizoid yönü özgürlüğü aramaktadır. Ne var ki, da Neo da kötü nesnelerle savaşma kararlılığını
böceğe dönüşümü ona bir şizoidin arzuladığı gösterirler.
yalıtımı sağlar. Sonunda aile üyelerinin, özellik Kötü nesnelerin, ut supra, hayvan, yaratık ya da
le de kız kardeşinin, bütün değersizliklerini -bu, canavarlarla özdeşleştirilmesinin nedeni çocuğun
odasının gün geçtikçe kirlenmesiyle betimlen ana! dönemde kendisine dayatılan değersizlik his
miştir- kendi üzerine alarak ölür. Ölümünden son lerini ebeveynlerine yansıtmasıdır. Buna karşın,
ra kız kardeşinin güzelleşmesi, Samsa'nın ensest bilim-kurgu yapıtlarında ebeveynlerin sanrılı ku
arzularına dayanan ideal bir kız kardeş imgesi rulumları olan uzaylılar, robotlar ve yaratıklar, türsel
yaratmak uğruna gösterdiği fedakarlık sayesinde düzeyde olması bizi yanıltmasın, değersizleş
dir. The Fly II' da ise sinek çocuk, kendisindeki tirmelerini sürdürür, insanoğlunu aşağılarlar. İn
genetik bozukluğu -yani kendiliğine ilişkin değer sanlar "ince derili" ve "üremeye düşkün memeli
sizlik hislerini- üvey babasına yansıtarak iyileşir. lerdir'', hatta Matrix'teki Ajan Smith karakterine
Samsa'nın ölümünden biraz önce ailesince göre onlar memeli bile değildirler, ilkel bir uygar
reddedilmesi, şizoid ebeveynlerin kötü bir çocuğa lıkları vardır, virüstürler ve robotların amacı da "te
sahip olma kaygılarıyla başa çıkmaktaki yetersiz davi" dir. Asimov'un eserinden beyaz perdeye
liklerini gösterir. Fairbairn'e göre şizoid bir anne, uyarlanan J, Robot(Ben, Robot) filminde ana bil
doğumdan sonra bir çocuğa sahip olmanın mut gisayar W IK.I, insanların kendi kendilerini yönet
luluğunu değil, boşluk duygusunun eşlik ettiği mekten aciz olduklarını savunarak darbe düzenler.
bir tükenmişlik durumunu yaşar. 7 Çocuk kötü nes Stan Lee'nin ünlü çizgi roman karakteri Hulk'ın in
nelerle özdeşleştirilmiştir ya da Winnicott'ın be sanoğlundan neden nefret ettiği, Ang Lee'nin psi
lirttiği gibi boşluğun kötü nesneleri çağırmasından kanalitik süzgeci sayesinde, olguya Banner'ın
çocuk sorumlu tutulmuştur. Ghostbusters II(Haya babasının mükemmelliyetçiliği katıldığında açıklık
let Avcıları 2) filminde başlıca amaç, Vigo'nun kazanmıştır. Diğer bir deyişle, Banner, babasının
Dana Barrett'ın çocuğunu ele geçirmesini, yani kendi kırılgan doğası üzerinde odaklanan değersiz
çocuğun kötü nesnelerle özdeşiminin tamamlan lik hislerini içselleştirmiş ve Hulk'a dönüştüğünde
masını engellemektir. Tenninatorserisinin ilk fil bilinçaltında kalan değersizlik düşüncesi bilince
minde makineler bir doğumu engellemeye çalışır çıkmıştır.
lar, üçüncü filmde ise bir felaketin durdurulması Şizoid kişilikler ve şizofrenler ebeveynlerin
na yönelik bir çaba söz konusudur. Ne var ki, fe değersizleştirmelerini, nesne-libidosu ile ego-li
laket durdurulamaz, filmin sonunda, anne kamını bidosu bunlarda birbirinden ayrılmadığı için, türsel
temsil eden merkeze girmeyi başaran John Connor olgulara yansıtırlar. Yansıttıkları şey kendilerine
ve Kate Brewster, orada kıyamet gününün doğu ebeveynleri tarafından dayatılan değersizlik, an
muna engel olamayacaklarını kabul ederler. İn lamsızlık ve boşluktur. Cinselliğe karşı az ya da
sanın kötü yönleriyle barışması ve diğerlerinin hiç merak duymazlar. Virginia Woolf'un ünlü ese
kötü yönlerine karşı hoşgörü göstermesi şeklindeki ri Mrs. Dalloway' deki Septimus gibi cinselliği
86
B i l im-Kurg u Si neması v� Psi ka n a l iz
"pis bir eylem" olarak görürler. Species ve Eve dönüşte kötü bir sürprizle karşılaşma
Alien' da cinsellik kirletilerek sunulur. Şizoidler kaygısının psikanalitik kökeni nedir? Bu sorunun
için insanlar onların pragmatizmini doyurmak yanıtı şizoid annenin çocuğunda yarattığı okul
için etrafta dolaşan, ve çoğunlukla hata işleyen, korkusu bağlamında ele alınmalıdır. Winnicott
birer araçtır. Matrix'te insanlar dev bir makinanın şöyle diyor: "Çocuklarının okula gitme çağı
pilleri haline gelmiştir, Alien ve Species' da ise üre geldiğinde, anne evindeki ve kendisindeki boşluk
mek için kullandıkları "geçiş" nesneleridir. Demek tan korkar, içsel kişisel yetersizlik duygusunun teh
ki, özellikle saydığımız filmlerde yaratık ve ro didi onu başka uğraşlar bulmaya itebilir. Çocuk,
botlar, tüm bunların üstüne duygusuzlukları da okuldan eve döndüğünde, eğer yeni bir uğraş vuku
eklendiğinde, şizoid karakter örgütlenmesine özgü bulmuşsa, ya ona yer olmayacak, ya da yeniden
özellikler gösterir. annenin ilgisinin odağı olmak için savaşacaktır. Bu
Bilim-kurgu filmleri ve çizgi romanlarda savaşım onun için okuldan daha önemlidir. "8
sürekli işlenen bir başka tema da uzaydaki mace Böyle bir durumda, çocuk, okula giderse annesi
ralarından sonra dünyaya döndüklerinde, kahra ni yitireceği gibi bir kaygıya kapılır. Okuldan eve
manların dünyayı değişmiş olarak bulmalarıdır. Bu döndüğünde annesini evde bulamamaktarı korkar.
temanın ilk örneği, kesinlikle, Homeros'un Her gün evden okula giderken ve okuldan eve
Odysseia'sıdır. Bu klasik yapıtta Odysseus, yur dönerken aynı sıkıntıyı yaşar. Annesini evde ölü
duna döndüğünde herşeyin çok değiştiğini görür. bulmak gibi nevrotik kaygılar geliştirir. Bu kay
Bunu izleyen çok sayıda modern örnek vardır. gılar fantezi düzeyinde tekrar ortaya çıktığında
Bir klasik olan Planet of the Apes (Maymunlar sözkonusu temayı temel alan öyküler uydurulur.
Cehennemi) filminin yeni uyarlamasının sonun Harry Guntrip, şizoid görüngüyü salt patolo
da Leo Davidson dünyaya döndüğünde, insan j ik bir olgu olarak görürken, Fairbairn ve
ların yerine maymunların bir uygarlık kurduğunu Winnicott hemen herkesin şizoid bir yönü
farkeder. Yine bir klasik olan Back To The Future olduğunu, tersinin ütopik bir prototip olacağını
(Geleceğe Dönüş) serisinin ikinci filminde Marty savunurlar. Bilim-kurgu sineması da insan ruhu
McFly kendi zamanına döndüğünde herşeyin has nun şizoid yönüne seslenerek bu savı destekle
mı Biff Tannen lehine değişmiş olduğunu görür. mektedir.
87
imago I güz I 2005
1 999. ABD, 1 99 5 .
Matrix Reloaded; Yönetmen: Larry & Andy Tehlikeli T1lr 2
Wachowski, ABD, 200 3 . Orij inal Adı : Species Il; Yönetmen : Peter Medak,
Matrix Revolutions ; Yönetmen : Larry & Andy ABD, 1 99 8 .
Wachowski, ABD, 2003 . Temas
Maymunlar Cehennemi Orij inal Adı : Contact; Yönetmen: Robert Zemeckis,
Orij inal Adı : Planet of the Apes; Yönetmen: Tim ABD, 1 99 8 .
Burton, ABD, 200 1 . Tenninator; Yönetmen: James Cameron, A B D , 1 984.
Mimic; Yönetmen: Guillermo del Toro, ABD, 1 997. Terminator H: Judgement Day; Yönetmen: James
ôromcek Adam Cameron, ABD, 1 99 1 .
Orij inal Adı : Spider-man; Yönetmen: Sam Raimi, Terminator ill : Rise of the Machines; Yönetmen :
ABD, 2002 . Jonathan Mostow, ABD, 2003 .
Sinek Umy Yolu: İlk Temas
Orijinal Adı: Fly, Yönetmen: David Cronenberg, ABD, Orij inal Adı : Star Trek: First Contact; Yönetmen:
1 986. Jonathan Frakes, ABD, 1 996.
Sinek 2 X-Men; Yönetmen: Bryan Singer, ABD, 2000.
Orijinal Adı : Fly il; Yönetmen: Chris Walas, ABD, Yaratık
1 989. Orij inal adı : Alien; Yönetmen: Ridley Scott, ABD,
Tehlikeli Tilr 1 979.
Orij inal Adı : Species; Yönetmen: Roger Donaldson,
88
Janko Domsic
laime Femandes
Materyal izm , Marks izm ve
B i l i nç B i l i m leri - 1
B i r Çerçeve Taslağ ı
Evre n Ase n a
·
91
imago / güz / 2005
demek istediğimize değinelim. disinin farkında olmak gibi. Ancak geniş bir tanım
Çeşitli bilimler var. Biliş bilimleri ( cognitive bu konuda daha işlevsel olduğunu iddia edeceğiz.
sciences), sinirbilimleri (neurosciences), psikofız Geniş bir tanımda ısrarlı olmak ve bilinci "insan
yoloj i, fizyoloj ik psikoloj i , psikanaliz, elektro ları hayvanlardan farklı kılan bir olgu" olarak
fızyoloji, patoloj iye, yani hastalıklı olana tutulan görmek, daha baştan bilinci tek tek insanlara
aynanın sağlıklı olana da ışık düşürebileceği id özgülememek gibi bir sonuç doğurur. Bu da ken
dialarıyla deneysel nöroloji, deneysel psikiyatri, disini insanlararası ilişkilerde dışsallaştıran bir
bütün bu bilimlerin konularına değen yönleriyle olgunun incelenmesinin, insanlararası bağlam
genetik gibi. Peki bütün bu bilimler neyi araştırı temel alınarak sürdürülmesi gerektiğine dair bir
yorlar? Ortalama eğitim görmüş biri bu soruya, vurgu içerir. Yukarıda adları sıralanan bilimler
"insan beyninin nasıl çalıştığı" gibisinden bir yanıt aslında toplumsa/ bir olgunun peşindedirler. Basit
verecektir. Peki insan beyninin çalışmasıyla kaste bir refleks olgusunu bile toplumsal bir mekaniz
dilen nedir burada? Beynin belli bir bölgesinde ma olan evrimsel bağlamdan kopararak anlamak
ki bir kimyasal madde birikiminin bütün beynin sözkonusu olamaz. Bilinci insan olanla olmayan
elektriksel aktivitesinde ne gibi bir değişiklikle be arasındaki ayrım noktasında tanımlamak, bilinç
raber gittiğine ilişkin verilere sahip bulunduğu dışının ne yapılacağına ilişkin bir itirazla karşılaşa
muzu ve bundan öteye de bilgi edinemediğimizi, bilir. Ancak bilinçdışından bile ancak bilincin
edinemeyeceğimizi varsayalım. Muhtemelen hem içinde kalarak bahsedilebileceğinden, yani bilinç
konunun ilgilileri, hem de araştırmacılar açısından dışının bilince önceliğini bilinçdışının terimleriyle
hayal kırıklığı yaratacak bir durum olurdu bu. izah etmek mümkün olmadığından bu itirazın
Beynin nasıl çalıştığının öğrenilmesiyle kaste gereğince bağlayıcı olmadığını kabul etmek daha
dilenin daha. gündelik yaşama ilişkin bilgiler, yerinde olacak.
örneğin bir insanı nasıl tanıdığımız, nasıl gör İşte bu nedenlerden dolayı bilinç bilimleri,
düğümüz, nasıl uyuduğumuz, nasıl düşündüğümüz başka adlandırmalara göre daha kapsayıcı ve tam
ve bunun gibi pek çok, yanıt verilmesi yaşamımız bir adlandırmadır. Yukarıda bazılarının adlarını
da anlamlı değişiklikler yaratacak türden bilgiler sıraladığımız bilim alanlarının tümünü bu şemsiye
olduğu söylenirdi herhalde. altında toplamakta sakınca yoktur. Böylelikle,
Peki o zaman elimizdeki bilimsel verilerin bilimlerin çalışacakları alanları sınırlamak üzere
yukarıdaki bütün sorulan yanıtlamaya izin verdiği zorunlu ölçek küçültmelerine gitmelerinin, gerçek
ni varsayalım; ama diyelim ki bütün bu soruların te tümünün ortak bir proj enin farklı ayakları
yanıtlarını insanlar için değil de, sadece başka olduğunu unutturmasının önüne geçilmiş olunur.
hayvanlar için verebiliyoruz, o zaman ne olurdu? İncelenmekte olan teme/ olguyu gözden kaçır
Belki zoologları sevindirebilirdi bu durum; ama mamanın bir diğer avantaj ı da, çeşitli bilimlerin
birçokları için bu sonuç yine hayal kırıklığı yaratıcı iddialarıyla gerçekleştirdiklerini kıyaslamaya
olurdu. Genellikle bu soruların yanıtlan insanlar olanak tanımasıdır. Bilimin bilim-olmayanı ken
için istenir, insanların nasıl konuşup nasıl gördüğü, di içinden ayırt ederek ilerleyen gelişimi, bilim
nasıl düşünüp nasıl hareket ettikleridir esas il olmayanın pek çok durumda kendisini ne ölçüde
gilenilen. Ancak o zaman bu bilgileri faydalı, yani ustalıkla bilimsel elbiselerin arkasına saklaya
kendimizin ve başkalarının yaşamını değiştirecek bildiğine ilişkin zengin tanıklıklar sunar.
şekilde kullanmak olanaklı olur. Bilgi kullanıl Bilimsel pratik, odağına aldığı konulan ola
mak için istenir. Demek ki, daha baştan insanların bildiğince ekonomik olarak açıklamaya çalışır.
bütün bu yapıp etmelerinin hayvanlarınkinden Bazen biliminsanlannın kendilerinin bile ayırdın
farklı olduğunu, hayvanların incelenmesiyle elde da olmadıkları bu tutumluluk, açıklayıcı potan
edilecek bulguların insanların nasıl "işlediğine" an siyeli şüpeli unsurların inceleme alanına yerli yer
cak ışık düşürebileceğini, dahası ışık düşürmesi siz dahil edilmemesini gerektirir. Açıklama potan
gerektiğini varsayan bir sezgi var. siyeli zayıf unsurların dilsel ekonomi gereği gerçek
Bizim hayvanlardan farklı olduğu kanısında lik dışı unsurlar olarak kabul edilir. Örneğin bazı
olduğumuz bu yaşantılama biçimimize bilinç diye anıların bellekte depolanmalarını minik bellek hay
ceğiz. Bu çok geniş bir tanımdır, pek çok sözlük vanlarının, zihindeki izlenimleri alıp bir depoda
daha dar tanımları tercih edecektir; "etrafta" olup biriktirdikleri şeklinde açıklayan bir kuram pek
bitenin farkında olmak ya da kendi kendi ken- rağbet bulmaz. Çünkü bu açıklamadaki bütün un-
92
Materyal izm , Marksizm ve B i l i nç B i l i m leri - 1
surlar (yani bellek, hayvanlar, depo, biriktirmek) Bilim, iş bulgularının anlamına ve yorumlanması
ayrıca açıklanmaya muhtaçtır ve baştan varsayıl na geldiğinde felsefeden "rol çalmaktadır". Bunu
maları için bir neden yoktur. Onun için de gerçek farkında olmasa da yapmaktadır.
dışı oldukları, yani gerçeklikte bulunmadıkları Bütün bu sürecin felsefe bir yana, bilimsel
söylenir. Eğer ileri incelemeler bu unsurlara yok metodoloji açısından büyük önemi vardır. Örneğin
sun oldukları açıklayıcılık gücünü kazandırırlarsa, biliminsanlarının kendi metodoloj ileri hakkında
o zaman bu unsurlar da gerçekliğe dahil olmuş yanılıyor olmaları ya da düpedüz yanıltıcı bilgi
olacaklardır. Atom gibi, gen gibi bir çok kavram vermeleri mümkündür. Yanıltıcı bilgi verme
önce açıklayıcılık güçleri olmadığı için evrensel olasılığı genellikle biliminsanının felsefi mera
kabul görmemişlerse de, zamanla oluşturulan da kıyla ters orantılıdır, yine de yanılıyor olma ola
ha kapsamlı tanımlama çerçeveleri, bu kavramlara sılığını azaltmada bilimin işine karışmadan ona
bir zamanlar yoksun oldukları açıklayıcılık gücünü destek olacak bir felsefenin yardımı olabilir. Başka
kazandırmış ve onları terim düzeyine yükseltmiştir. türlüsü, yani bilimin felsefeye hiç bulaşmaksızın
Bilimin açıklama gücü zayıf kavramlara başvur kendi öncüllerini ve bulgularını gerekçelendirip
mamayı yeğleyen tutumu sıklıkla materyalizm anlamlandırabileceği düşüncesi gerçekçi değildir,
olarak anılır. Kuşkusuz materyalizmin bu şekilde çünkü bunun başarıldığı bir tek örnek bile gös
tanımlanması felsefi akıl yürütmelerin sonucu ol terilemez. Bilimin felsefeye dokunmadan kendi
maktan çok, biliminsanlarının sağduyuları uyarın öncüllerini bile gerekçelendiremeyeceğini savu
ca formüle edilmiş "pratik" bir tanımdır. Bu tu nan teze şimdilik klasik tez diyelim. Bu yazıda bu
tumluluğu uygun bulmayan, ama yine de bilimsel tezin arkasında durmaya çalışacağız. Klasik tez
açıklayıcılık iddiasındaki diğer okullarsa idealizm son elli yıldır bilim-felsefe ilişkilerini temel
ve spiritüalizm gibi türlü çeşitli adlar altında küme lendirmeye çalışan yaklaşımların bir çoğundan
lenirler. Biliminsanlarının doğal materyalist bir tu farklıdır. Bilim ve felsefenin ayrı pratikler
tumları olduğu söylenir. Genellikle bundan an olduğunu gerekçelendirebilmek için ikisini ara
laşılan, biliminsanlarının bir kez çalışma alan larında hiçbir ilişki kalmayacak şekilde yeniden
larında ilerlemeye koyulduklarında kendi inanç kurmaya çabalamak geçmişteki bazı ilişkilendirme
larını bir köşeye koymalarıdır. Ancak kendilerine çabalarının başarısızlığına tepki olarak gelişmiş
pratiklerinin ne olduğu ve sonuçlarının ne demeye lüzumsuz bir aşırılıktır. Olası bir ilişkilendirme
geldiği sorulursa, yanıt verirken bilimsel pratik biçiminin nahoş sonuçlar verebilme ihtimalinin
lerindeki kadar "tutumlu" olmayabilirler. Kendileri üstesinden, pratik içinde sıklıkla kendiliğinden
bellek hayvanlarına rastlamamış bile olsalar bul kol kola giren iki alanın birbirine geçişsizmişler
gularının onları bir takım hayvanlarca gerçek gibi tarif edilmesiyle gelinemez.
leştirilmiş gibi görünen işlevlere ilişkin bil Demek ki felsefe ve bilimin bir ilişkileri var.
gilendirdiğinden, işlev varsa işlevin sorumlusunun Bilim felsefeninkinden apayrı bir alanda işgörse,
da olması gerektiği için; örneğin bu tür hayvanların yapıp ettikleri için felsefenin kılavuzluğuna hiçbir
varlığını reddetmeyi gerektirecek verilerin henüz biçimde gerek duymasa da, çalışma hipotezlerini
elde olmadığından dem vurabilirler. Ya da bellek oluşturmada olsun, elde ettiği verileri yorumlama
hayvanlannınn varlığını varsaymak için neden bu aşmasında olsun felsefenin alanına değmekte.
lamasalar bile, "depo"ların varlığını varsaymaksızın Genellikle rastlanan, bu ilişkinin biliminsanlannın
belleği tanımlamanın olanaksız olduğunu söyleye felsefeye olan meraklarını kendi başlarına gider
bilirler. Kimbilir, haklı da olabilirler. Burada asıl meye kalkmaları ve el yordamıyla kendi bilimsel
önemli olan, bilimsel pratik ve bu pratiğin koşullan konumlarına yakışacak bir felsefe okulunu tarihin
yerine getirilerek ulaşılan bulgular ne kadar yan derinliklerinden bulup çıkarmaları yoluyla kurul
sızsa, bu pratiğin yorumlanmasının da o derece masıdır. Çalışmalarının bir aşamasında her bilim
yanlı, ideolojiyle katışık olduğudur. Biliminsanlan insanı gözüne kestirdiği, kendi çapına uygun bir
pratiklerinin anlamını açıklayabilmek için kendi felsefi figürü kendi pratiğinin tamamlayıcısı olarak
lerinin olmayan bir dili kullanmak zorundadırlar. sunar. 1 Bu, çoğu zaman bilimin felsefeye el uzat-
93
imago I güz / 2005
94
Materyal iz m , Marksizm ve Bi l i n ç B i l i m leri - 1
Descartes ' ın şu sözleri sistemin kudretini ve arkadaşından oluşan bu dörtlü grubun en büyük
pek çok aşma girişiminin neden akamete uğra yaşlı üyesi Elle Diodati, dini konular haricinde
dığını açıklaması bakımından önemli gözüküyor: döneminin hemen hemen her türlü bilgisini hat
"Bundan sonra akıllı ruhu ele almış, metmeye çalışan bir serüvenci. Büyük bir seyyah
onun, söylediğim öteki şeylergibi, hiçbir olarak kah Hollanda' da, kah Almanya' da, kah
suretle maddenin kudretinden çıkarıla İngiltere 'de, sıklıkla da İtalya'da bulunuyor. Özel
mayacağını, fakat ay.-ıca yara tılması likle yeni felsefeleri öğrenmek için yanıp tutuşan
gerektiğini; onun insan bedeni içinde, or Diodati, bütün bu seyahatleri esnasında dönemin
ganlarını hareket ettirmek için bile olsa, pek çok meşhur simasını ziyaret ediyor ve fikir
bir dümencinin gemisinde oturduğu gibi lerini öğrenmeye çalışıyor. İşte Diodati 'nin temas
oturmasının yetmediğini, fakat bedeni ta o lduğu bazı fi gürler: Bacon, Hobbes,
hareket ettirmekten başka, bizimkilere Crem.onini, Huygens, Campanella, Hugo Grotius.
benzeyen duyguları ve iştahları da olacak Şüphesiz bu ziyaretlerinde edindiği fikirleri
şekilde bedene katılmış, onunla birleşmiş Paris 'e dönüşlerinde arkadaşlarına iletiyor ve on
ve böylece hakiki bir insan meydana ge larla tartışıyor. Gassendi 'nin Galilei ile uzun yıl
tirmiş olması gerektiğini göstermiştim. " lar süren mektuplaşması için aracılık eden de
[ Descartes, 1 607] yine Diodati. Ekibin ikinci adamı Gabriel Naude
Kartezyen sistemin her iki tözü de güçlü içerik çok sayıda çalışmaya imza atmış bir hekim. Kendi
lerle yüklüdür. Ne tin ne de madde içeriklerinden alanı (farmakoloj i) için kaleme aldıkları bir yana,
yoksun kılıflar olarak değerlendirilemez. İçerik askeri tarih, politika alanında da üretken; dar
lerin varlığı her iki tözün önceden varsayıl beler üzerine bile çalışmaları var. Ateist olan
masından ti.irememekte, aksine iki töz kendilerine Naude; Richelieu'nOn, Mazarin' in ve papanın
uygun düşecek içerikleri açıklayabildikleri için kütüphaneciliğini de üstleniyor. Ekibin dördüncü
varolmaktadırlar. Üstelik birbirlerinden kolayca üyesi olan François de la Mothe le Vayer de tıp
sıyrılamayacak denli sarmaşmış olarak koyut kı Naude gibi kararlı bir ateist ve kralın bir tür
landıkları (postüle edildikleri) Descartes ' ın söz vakanüvisliğini yapıyor. Naude 'nin "Fransız
lerinden anlaşılmaktadır. Onun için de kartezyen Plütarkos"u olarak andığı le Vayer, diğer
sistemi aşmak ancak bu tözlerin içeriklerinin ne arkadaşları gibi ekonomi politikten felsefeye,
yapılması gerektiğinin bir açıklamasını vermek mantıktan coğrafyaya, retorikten müziğe kadar
le olanaklı olacaktır. sınırsızca uzayıp giden ilgi alanlarında yapıp et
Öte yandan Descartes ve sisteminin kendi tiklerini toplam 1 5 ciltte 7 000 sayfayı bulan ki
dönemi için bile seçeneksiz olduğu düşüncesin taplarında toplamış. Bu, Gassendi ' nin arkadaş
den uzak durmak gerekiyor. Descartes ' ın, salt çevresidir [Bykhovski, 1 979], ve Descarte s ' ı
bilimsel pratiğin özgür olabilmesi uğruna, kiliseye karanlıkları yırtan bir meşale olarak görmek
meşgale olacak ikinci bir tözü, yani tini varsay gerekmediğini anlatmak için yeterlidir.
maya zorunlu kaldığına ilişkin açıklamalar Gassendi 'nin yirmi yıllık uğraşının ürünü ve
inandırıcılıktan uzak gözükmekte [Churchland, opus magıı um mertebesindeki Sintagma Philo
2002, s.9] . 1 6. yüzyılın ilk yarısını Ortaçağla sophiae olsun, Sintagma Philosophiae Epicuri ve
karıştırmak doğru olmaz. Gassendi duyumculuk Exercitationes paradoxicae adversus Aristo
temelinde de olsa monist ve kısmen materyalist telem' in ikinci cildi olsun, ancak Gassendi 'nin
bir Descartes eleştirisini daha o dönemde for ölümünden sonra 1 65 8 ' de yayınlanıyorlar.
müle etmişti. Gassendi 'nin sisteminin bilimsel l 727 ' de Floransa'da aynı yapıtların Latince bir
ilerlemeyi Kartezyen sisteme kıyasla o dönemde basımları daha yapılıyor. Bu yapıtlar son 300 kü
bile çok daha hararetli biçimde desteklediği bugün sur yıldır Gassendi ' nin kendi dili olan Fran
kabul görmeye başlamış durumda. Çok uzun za sızca'ya çevrilmedikleri gibi yeni basımları da
man unutulmuş, ancak yeni yeni hatırlanmaya yapılmıyor. Descartes ' la yürüttüğü polemik ise
başlayan bu din adamının arkadaş çevresinden bi daha talihli ve Fransızca'ya çevrilme şansına nail
raz olsun söz etmek, Descarte s ' ı felsefenin oluyor: 1 962 yılında . . . O zaman önce bir hak tes
yeniden uyanışının gövdeleşmesi olarak gören limi gerekiyor: Kartezyen düalizm, Gassendi 'nin
egemen anlayışın döneme ilişkin saptırmalarının yok sayılması üzerinde yükselmiştir. Farklı bir
boyutunu gözler önüne serecek. Gassendi ve üç tarihsel seyir mümkündü.
95
imago ı güz ı 2005
Bu yazıda, marksist materyalizm olarak an bimus sözünü umursamayacak bir iyimserliği
mayı tercih ettiğimiz sistemin2 Kartezyen düa gerekçelendirebilir ve böylelikle Diderot'nun an
lizmin sorunsalının ötesinde olduğunu savu ladığı şekliyle bilim için yol-açıcı (heuristic) bir
nacağız. Büyük felsefi sistemlerin adının geçmesi felsefi çerçeve sunabilir. Bilime destek sunma id
ni bile hoş karşılamayan biliminsanlarının, mark diasındaki diğer tüm materyalizm okullarının
sizm gibi politik uzanımları da hayli berrak bilincin anlayamayacağı bir takım güçler, neden
sistemleştirmelere kimi zaman ürküntüyle, kimi ler vs. olduğunu kabul edecekleri bir zaman
zaman da küçümsemeyle yaklaşmaları son derece gelebilir. Aynı sakıncanın neden marksist mater
anlaşılırdır. Bu tür psikoloj ik koşullanmaların, yalizm için geçerli olamayacağını göstermeye
hele de kendi pratiğini sorgulama sürecinde iler çalışacağız.
leyen biliminsanları sözkonusu olduğunda, geçi Bu yazı, İmago ' nun bir sonraki sayısında
ci olduğunu bilmek gerekir. Biliminsanlan kendi yayınlanacak devamıyla birlikte, bir tür marksist
bulgu ve vargılarının spiritüalist ve dinsel pratik materyalist çerçeve çatmaya çalışıyor. Bu felsefi
lerce nasıl suistimal edildiğine çokça tanık olduk bir çerçevedir. İmago bir kelimeyle "psike"yi oda
larından felsefi kurgulara şüpheyle bakmaları bir ğına oturtan bir dergi olduğundan biz de doğru
ölçüde doğaldır. Ancak, az önce de değindiğimiz dan psikolojinin bir bilim olarak doğumuyla akran
gibi, verilerin değerlendirilmesi daima örgütleyi bir tartışmadan sözetmekle başlayacak, tarih içinde
ci bir iradeyi varsaymak zorundadır ve biliminsan ileri-geri giderek bu tartışmanın nasıl felsefenin
larının bilim dışı herhangi bir mercek kullanma kadim bir problemiyle özdeş olduğunu göstere
mak konusundaki hassasiyetlerinin, kendi kurgu ceğiz. İkinci bölüm çağdaş materyalizm olarak
larının daha bakir olduğu yolunda bir düşünceye anmayı tercih ettiğimiz genel bir felsefi doğrultuyu
yol açmasının biraz safça olduğunu kabul etmeleri konu edinecek. Üçüncü bölümde, ilk bölümdeki
gerekir. Çiçeklerin açıp kapanmasında "yaratı tartışmanın çözümüne yönelik bir hamleyi sergi
cı"mn elini gören ve veriyi bu şekilde örgütleyen leyeceğiz. Dördüncü ve beşinci bölümlerde mark�
dinsel pratik ne denli bilim dışı spekülasyonlara sist materyalist bir kavrayışın ilk tutamak nokta
bulaşıksa, anlara monarşik bir idari sistem atfe larım belirginleştirerek yazının bu ilk bölümünü
den kurgular da başka türden ideoloj ik kurgulara sonlandıracağız.
aynı ölçüde bulaşıktır. Bizim burada anahatlarını
belirginleştirmeye çalışacağımız yaklaşımın bili 1. 1 Psikoloj i n i n Doğ u m u
mi suistimal etmeye dayanmadığı, aksine çoğu za 1 9. yüzyılda kendisini diğer bilimlerden ayır
man biliminsanlannın kendi kendilerini taşımış mayı tamamlamış bir disiplin olan psikoloj inin
oldukları bir kavrayış çerçevesi olduğunun ileride alanının, anlıksal (zihinsel) içeriklerin kendilerinin
görüleceğini umuyoruz. Kuşkusuz biliminsan altındaki bir "madde"ye indirgenemeyeceğini
larının gözünde bu lafların da bir kıymet-i har savunan holistler ve böylesi bir indirgemenin
biyesi olmayacaktır, zaten olmamalıdır da. Ne de pekala mümkün olduğunu savunan atomistJerara
olsa "ari bilim" iddialarından "Lissenkoizm"e; sında paylaşıldığını söyleyerek başlayalım.
bir çok eğilim hizaya sokmaya çalışacakları bili Anlığın deneysel yolla incelenmeye en açık görü
me önce pohpohlayıcı sözlerle yaklaşmışlardır. nen kısmını algılar oluşturduğundan, tartışma da
Şu an için tek bir şeyi söyleyelim: Bizim burada genellikle algıların bütünüyle kendilerini oluştu
köşetaşlanna değineceğimiz marksist materyalizm ran bileşenlere ayrıştırılıp ayrıştırılamayacağı üze
dışında hiçbir felsefi okulun bilimin ve bilginin rinde yoğunlaşıyordu. "Geştaltist'ler, neredeyse
sınır tanımayacağı konusunda bir iddiası yoktur ve bir bütün olarak holist kampı oluşturuyordu; on
olamaz. Yalnızca marksist materyalizm ignora- lara göre algılar indirgenemez "biçim"lerden yani
2 "Diyalektik materyalizm" ve "materyalist diyalektik" litera olarak bir yana atılmakla da kalmayıp, hak etmediği ölçüde
türde daha yerleşik tamlamalardır. Marksist materyalizmle küçümsemeye maruz kalmıştır. Marksizmin felsefi duruşunu
kastedilenin hiçbir bunlardan hiçbir farkı yoksa da soğuk hatırlatma çabamız geçmiş tahrifatın eleştirisini kendiliğin
savaş sürecinde tahrif edilmemiş olmak gibi bir avantaj ı var. den içereceğinden, yeni bir kavramın kirlenmemişliğinden
Özellikle marksizmin felsefi ayağı olarak diyalektik materya medet umduk; yoksa diğer kavramların çekirdeğindeki
lizm akıl almaz bir çarpıtmayla karşı karşıya kalmış, temellendirmelerle olan bir sorunu işaret etmek için değil.
,
neredeyse bütün tanınırlığını yitirmiş, sofistike bir laf salatası
96
Materya lizm, Ma rksizm ve Bi l i n ç B i l i m leri - 1
"geştalf'lardan meydana gelmekteydi. Geştaltın ne limi olan çağdaş materyalizm, işte bu yüzden
gibi bir şey olduğuna örnek olarak; farklı mekansal sakınma ya da kompleks duymaksızın fizikalizm
noktalarda, biri yanarken öbürü sönen farklı iki adıyla da anılmayı kabul etmektedir. Anlıkla be
ışık noktasının, bir izleyici tarafından tek bir nok denin nasıl ilişkilendiğini konu edinen anlık felse
tanın ileri-geri hareketi olarak algılanmasını vere fesini (philosophy ofmind) farklı okullarıyla boy
biliriz. Bu tür bir deneysel tasarımda, iki farklı dan boya işgal etmiş olan çağdaş materyalizmin
uzamsal noktanın zamansal olarak ardışık hareketi, iki güçlü eğilimine birazdan daha kapsamlı olarak
uzamsal bir yer değiştirmeyle karşı karşıya olun eğileceğiz. Ama önce diğer tarafta, holistlerin
duğu gibi bir izlenime neden olmaktadır. Bu gibi tarafında ne olup bittiğine göz atalım.
algısal sürprizlerin algılayana mı, yoksa bizatihi Önce bir uyan : Holistlerin indirgeme işlemi
gerçekliğin kendisine mi atfedilmesi gerektiği nin bütünü gözden kaybetmeye neden olacağını
konusunda kendi içlerinde ayrılıyor olsalar da, düşündüklerini söylemiştik; ancak bunu herhan
algının daima unsurlarından fazla bir şey olduğu gi bir bütünün parçalara ayrılmasının olanaksız
nun kabulü tüm Geştaltistlerin ortak paydasıydı. olduğunu savundukları şeklinde anlamamak ge
Karşı kampın, yani atomistlerin ortaklaştıkları rekiyor. Bu düpedüz saçma olurdu. Sorun bütün
noktaysa başlarda algıların, duyumların ya da lerin parçalanıp parçalanamayacağı değil, parçala
deney içeriklerinin neye indirgeneceğinden çok makla yetinilerek anlaşılıp anlaşılamayacaklanydı.
salt indirgenebilecekleriyle sınırlıydı . Örneğin Dahası, bütünün parçalarından fazla bir şey oluş
Wundt bilinçli deneyimin introspeksiyon, yani turduğu üzerindeki ısrarın başka bir nedeni vardı.
kişinin bir iç farkındalığı oluşturabilmesi yoluy Descartes' ın iki birbirine indirgenemeyecek töz
la kimi duyumsal deneyimlere indirgenebileceği den, madde ve tinden meydana gelen sistemi güçlü
düşüncesindeydi. İntrospeksiyon yöntemini yete bir s istemdi ve sistemin gücünün atomistler
rince nesnel olmadığı için yeğlenesi bulmayan tarafından neden hafife alındığı, holistlerin bakış
Watson gibi davranışçılarsa psikoloj inin bulgu açısından tuhaf bir durumdu. Descartes sonrası pek
larının fiziko-kimyasal terimlerle ifade edilebile çok felsefeci her iki tözün nasıl olup da etkileşti
ceği, yani o terimlerin düzeyine indirgenebile ğini çözmeye çalıştılarsa da "indirgemek" yani bir
ceği bir geleceğe güveniyorlardı. tözün dilini bir diğer tözün diline tercüme etmek
Bu iki kamptan atomistler başlangıçtaki pek kimsenin aklına gelmemişti. İndirgeme ola
proj elerine büyük ölçüde tutarlı kaldılar ve bütün naklı olsaydı herhalde bunu Descartes da akıl ede
yirminci yüzyılı katederek etkisini bugün de -her bilirdi ! Leıbniz' in her iki tözün eşgüdümlü hareke
zamankinden fazla- sürdüren bir hattı oluşturdu tini Tanrıyı sürekli devrede tutarak çözmeye çalış
lar. Atomizm son iki yüzyılın en büyük paradig ması zamanında da tatmin edici bulunmamıştı
ması olarak kendisini başlarda en mesafeli du belki, ama nihayetinde iki tözün etkileşimine iliş
ranlara bile onaylattı. İncelemek için bölme, bi kin bir modeldi. Ancak hemen bir ekleme yapmak
lim insanlarının neredeyse kendiliğinden felsefe gerekiyor; Leibniz'in psikofiziksel koşutluk (psy
si oldu. Yöntem değişmemişti : ele alınan her ol chophysical parallelism) adıyla anılan kuramı
gu daha alttaki bir temele geriletilebilirdi. Bu madde-tin ilişkisine kafa yoran felsefecilerce tat
temel de genellikle her indirgeme-geriletme ham min edici bulunmamıştı belki ama, ne etliye ne
lesinin gelip kapısına dayandığı fizik oluyordu. sütlüye bulaşma yanlısı harcıalem burjuva felse
Kuşkusuz her şeyin fiziğe "geriletilebileceğine" fesinin pek çok savunucusunca sıra dışı bir ilgi
ilişkin bu kararlılığın altında bir takım başarılar da gördü. Kurama yüzyıllar boyunca gösterilen bu
yatmıyor değildi . İndirgemeciliğin başarılarına yoğun ilginin altında kendisinden yana olanları
verilen handiyse destansı örnek termodinamiğin kah bedenin kah tinin diliyle konuşmakta özgür
kinetiğe indirgenmesiydi. Bir gazın sıcaklığının bırakan "genişliği" yatmaktaydı kuşkusuz [Young,
aslında o gazın içerdiği moleküllerin titreşim 1 990) . Psikofiziksel koşutluk bugün de, meslek
düzeyiyle özdeş olduğu söylendiğinde mükemmel ten felsefeciler arasında olmasa bile, neyle
bir indirgeme gerçekleştirilmiş olmakta, bilimsel uğraştığı sorulduğunda, dinsel konulara mümkün
açıklamanın bir düzeyi kendisinin altındaki daha olduğunca değinmeksizin iki-üç cümle gevele
temel bir düzeyin terimleriyle yeniden tarif edilmiş mek zorunda kalacak nice bilinç bilimcisinin can
olmaktaydı. Atomistlerin yöntem ve kavrayışını simidi olmaya devam etmekte. Bir diğer "post
devralan ve bugün bilim felsefesinin hakim eği- Descartesçı" düşünür olan Malebranche ' ın öner-
97
imago ı güz ı 2005
isi, yani zihni bir epifenomen (gölge fenomen) gibi Vitalizmin tarihi sürekli bir kan kaybetmenin
kabul etmek, atomistlerin üç yüzyıl sonraki mod tarihi oldu. Son yüzyılın her bilimsel keşfi, biyo
eline en yakın düşen yaklaşımdı kuşkusuz. Buna loj ik ve psikolojik olguların açıklanmasında can
göre, iki töz arasındaki etkileşim tek yönlü, sız maddenin dışında bir açıklama ilkesinin alanını
maddeden tine doğru kurulmalıydı. Madde tini daralttı. Vitalizm bir tür düalizm olarak sürekli
etkileyebilmeli; tin, yani anlık veya bilinçse madde mevzi yitirdi, ama canlının ve zihnin salt maddeyle
üzerinde etkide bulunmamalıydı. Çiçeklerin sal açıklanamayacağı, geride her zaman salt maddeyle
gıladığı kokunun nasıl çiçekler üzerinde bir etk anlaşılamayacak bir şeyler kalacağı düşüncesi
isi yoksa, maddenin bir fonksiyonu, epifenomeni varlığını sürdürdü. Ancak holizm bir bütün olarak
olan tinin de madde üzerinde etkisi.olmamalıydı. vitalizme devrolmadı. Bir kısım Holistler başka bir
Ancak burada bir problem vardı : Epifenome yoldan ilerlediler ve atomistlerle olan tartışma
nalizm ta Descartes' dan beri iki tözün etkileşimine larını çok farklı bir boyuta taşımanın imkanını
bir çözüm olarak değil, bir çok filozof tarafından ele geçirdiler. Bütün bir yirminci yüzyıl süresince
bütün felsefeye bir tehdit olarak görünüyordu. bilim felsefecileri ve hemen tüm disiplinlerden
Tinin maddenin etkisiz bir ürünü olduğu düşün biliminsanları ya atomistlerin (bir noktadan son
cesi bütün felsefenin köşe bucak kaçınmaya ra materyalizm olarak da anılmaya başlayan)
çalıştığı bir sonuçtu. Bunun nedeni de hayli basitti: çizgisini sürdürür ya da anahatlarını yakında göre
Her düşünce içeriği, mesela bir önerme, "madde ceğimiz başka türlü bir bütünlük kurgusunun peşi
sine" indirgenebiliyorsa, bu indirgeme sözkonusu ne düşerlerken, Popper gibi istisnai ve önemsen
önerme için de geçerlidir ve her şey bir yana, meyi gerektirmeyen düalist figürlere de önemsen
konuşup tartışmanın pek bir anlamı ve önemi yok meyi gerektirmeyen insanların spiritüel ihtiyaç
tur. Bu durumda insanlar sanıldığı gibi bilinçli larını giderecek idol işlevini üstlenmek düştü.
eylemliliğe sahip canlılar olarak değil, otomatlar Şimdi bu tarihsel gelişimi hikaye etmeye ara
gibi görülüp değerlendirilmek durumundaydı. İn verelim ve atomistlerin yaklaşımlarının nasıl bir
sanın tüm yapıp etmelerinin hakiki gerçekliğin seyir izlediğine bakalım. Atomizmin yirminci
hüküm sürdüğü maddesel evren karşısında bir yüzyılın egemen bilim felsefesini oluşturduğunu
etkisinin olmadığı düşüncesi, felsefenin neden bu bu felsefenin kendisini materyalizm olarak ad
tutumu hayırhah karşılamadığının yanıtını kendi landırdığını söylemiştik. Biz çok sayıda farklı
içinde taşır. Epifenomenalizmin düzenin ayakta tu okulu bünyesinde barındıran bu eğilime biraz
tucu kurumu olarak görülen ahlak açısından yukarıda yaptığımız gibi "çağdaş materyalizm"
sonuçlarını ise, burada tartışmaktansa zihinsel diyeceğiz ve onu bir bütün olarak ileride tanım
egzersize bırakmak daha yerinde olacak. layacağımız marksist materyalizmin dışına koya
Holistler işte başta bu nedenle atomistlerin cağız.
indirgeme çabalarına kuşkuyla bakıyorlardı. Bü
tün, kendisini oluşturan unsurları etkileyebilme 2. Çağdaş Materyalizme Kısa Bir Bakış
liydi. Bunun için de zihin kendisini oluşturan
maddeye indirgenemeyecek bir şey, illa spiritüel 2. 1 . Psikonöral Özdeşl i k Kuramı
olarak yorumlanması gerekmeyen mesela ilke Uzun süre unutulmaya terkedilmiş bir tartış
türünden bir şey içermek durumundaydı. Cansız ma, anlık-beyin ya da hemen hemen aynı anlama
maddenin dışında ama onu etkileyebilecek bir gelmek üzere anlık-beden ilişkisini odağına alan
ilke arayışının sektiler kavramlarla tanımlanmaya bir tartışma son elli yılda alevlendi. Bunun neden
çalışılması uzun sürmedi. Böylece holistler pozis böyle olduğu, yani neden son elli yılda aslında tin
yonlarını sağlamlaştırmak adına bir tür vitalizme madde sorunu olarak pekala felsefenin kadim te
doğru ilerlediler; nasıl ki canlılar cansız mad rimlerine çevrilecek bu tartışmanın böylesine can
denin "üzerinde" bir şeye, artık töz denilmesinde lanmış olduğu bilim felsefesi tarihçilerini çokça
sakınca olmaması gereken bir şeye sahiptiler (tipik uğraştırması gereken bir sotundur. Önerilen bir
örneği Bergson ve "elan vital"dir), bilinç-anlık açıklama beyin bilimleri alanındaki "bilişsel dev
taşıyan canlılar da diğer canlılarda rastlanama rim"in tahrik edici etkisidir [Sawyer, 2002]. Biliş
yacak bir "akıl yetisi"ne sahip olmalıydılar. bilimlerinin kendi alanını aynmlaştırmasının "dev
Şüphesiz bu durum kartezyen düalizmin yeniden rim" olarak tanımlanmayı hakedip etmemesi bir
meydana sürülüşünden başka bir şey değildi. yana, tartışma çok daha önce başlamıştır ve
98
Materyal izm , Marks izm ve B i l i n ç B i l i m leri - 1
başlangıç dönemlerinde biliş bilimlerine atıfları da dirgemenin derecesince belirlenen bir diğer du
sınırlı olmuştur. Hakiki kronoloji araştırmacılarını ruma ya da düzeye indirgenmektedir. Kendisine
beklese de, muhtemelen mantıksal pozitivizmin indirgenilen düzey görece üst bir düzey olabilir;
felsefi davranışçılık üzerinden yaşadığı tıkanma sinir hücrelerinin ateşlemesi ya da istenirse bu
önemli bir rol oynamış olabilir. Olası bir diğer fak ateşlemenin bir frekansı gibi. Ateşleme düzeyini
tör Wilder Penfield' in 1 95 0 ' lerdeki epilepsi cer daha alttaki kimi düzeylere, ateşlemeyi belirlediği
rahisi seansları esnasında beynin kimi bölümleri düşünülen sinir hücreleri arası kimyasal alışveri
ni uyararak bazı anlıksal işlevlerin beyinsel yer şe ya da kimyasal özelliklerin tam da kimyasal
leşimlerine ilişkin bulgulara eriştiği, o sıralar or özellik olmasına olanak tanıyan uzay-zaman koor
talığı hayli "sallamış" çalışmaları olabilir [Bradley, dinatları içindeki bir fiziksel konfigürasyona in
1 994] . Bu soruları bir tarafa bırakalım ve dirgemek de mümkündür. 3 Her türlü düşünce mah
sözkonusu tartışmanın erken bir ürününe göz sulü maddeya çözümlenebilir ve bu madde de
atalım. Descartes'ın özünü "yer kaplama" olarak tanım
Ele alacağımız ilk kuram psik.onöral öz.deşlik ladığı maddedir. O halde her türlü anlıksal içeri
kuramı, indirgeyici materyalizm. ya da kısaca ğin ve elbette bilincin gide gide varacağı ve var
öz.deşlik kuramı gibi farklı isimlerle anılıyor (da ması gereken yer fiziksel olguların diliyle ve fizi
ha önce de söylediğimiz gibi çağdaş felsefede ğin anladığı anlamdaki maddeyle tarif edilmek
gördüğümüz her materyalizm sözcüğünü fizi olmalıdır. Madem ki anlıksal içerikler fiziksel an
kalizm olarak yeniden yazabiliriz ve buna ku lamdaki maddeden başka bir töze başvurmadan
ramlarını materyalizm olarak tanımlayanların cid açıklanabiliyor, o halde düşünce ekonomisi gereği
di bir itirazı olmaz). Kuram Ryle ve Smart tarafın Descarte s ' ın varlığını bildirdiği ikinci töz
dan 1 950' lerde savunulmaya başlandı. Özdeşlik Occham ' ın usturasıyla bir yana atılabilir. Özdeş
kuramının asal önermesi "anlıksal durumların lik kuramının gerçekten de fizikalizm olarak ad
beyinsel durum lar" olduğu şeklindedir. Buna göre, landırılmaktan kompleks duymaması gerekir.
her zihinsel durum bir beyin durumuna tercüme Çünkü öyledir. Sorun neden hepimizin başka iş
edilebilir yani indirgenebilir. Yıldırım nasıl bir leri bırakıp fizik çalışmadığımıza doyurucu bir
tür elektrik boşalmasına tercüme edilebilirse ya da yanıt verilememesindedir-ve bu zorunluluk, fizik
bir gazın sıcaklığı içerdiği moleküllerin kinetiğine dışında bir şeyle ilgilenmememe zorunluluğu,
indirgenebi lirse, insanın mesela "yıldırım" özdeşlik kuramcılarını da kapsamaktadır [Em
kavramını düşünmesi de, düşünmeye olanak meche ve ark. 1 997] .
tanıyan beynin bir durumuna karşılık gelir. Bunu bir yana bırakalım ve özdeşlik kuramının
Anlıksal yaşantılar ilkece beyinsel durumların ulaştığı noktaya yakından bakalım. İlk farkede
diliyle anlatılabilirler. Örneğin bir koma sesi duyu ceğimiz kuramın 1 9.yüzyıl atomizmiyle benzer
luyorsa, ya da soğuk bir bira içmek isteniliyorsa liğidir. 1 95 0 ' lerin felsefi materyalizmi yarım
eşanlı olarak beynin bir bölgesi kimyasal bir mad yüzyıl öncesinin atomizmini tekrar keşfetmiş,
denin hücumu altında demektir. Burada eşanlı psikoloj inin yükünü taşıyan dilini felsefi bir dile
sözcüğünün altını çizmek gerekiyor. Koma sesi çevirerek devralmıştır. O halde atomizmin sorun
duyulması ya da bir bira istenmesi, beyinsel du larını da beraberinde devralmış olmalıdır. Şimdi
rumların sonucu olarak beynin dışında bir yerde özdeşlik kuramının karşılaştığı bu tür sorunları da
meydana geliyor değillerdir. Duyumlar ve istek ha yakından görelim.
lerle beyin durumları bir ve aynı şeylerdir. "Beyin Bir kere zihin ve madde karşı karşıya koyul
ve anlık durumları yoktur. Yalnız beyin durumları duğunda Occham ' ın usturasının neden zihinden
vardır" [Smart, 1 98 1 ] . Bu kimyasal madde belki tarafa çalınması gerektiğinin mantıksal olarak
başka kimyasal maddelerin salımını uyarmakta, zorlayıcı bir açıklaması verilemez. Anlığa dolay
bütün bu kimyasal maddeler de, diyelim beynin sız erişimin olanaklılığı, anlığın aslında dolaylı
elektriksel durumunda bir değişikliğe yol aç olarak erişilen başka bir şey olması gerektiğinden
maktadır. O halde belli bir anlıksal durum, in- çoğunlukla daha ikna edici ve daha pratik bir
99
imago ı güz ı 2005
argümandır. Bu durum felsefede zaman zaman türünden her tür anlıksal durumun ilkece kendi
"epistemolojik paradoks" olarak anılan durum sine indirgenebileceği bir beyin durumu vardır.
dur. Açıklaması da, bir cümleyle, zihin ancak ken Dikkat edilirse buradaki ilk operasyon, "anlık"
di kendini bilebileceğinden, zihin dışındaki her denilen ve birazdan, yani indirgenme ya da
şeyin zihne göre türevsel olduğu iddiasından özdeşleştirilme işlemi tamamlanınca ortadan
ibarettir. Bu iddianın sahibi olan idealizm, tam da kalkacak olgular bütününün parçalarına ayrıl
bu yüzden felsefenin buncasına güçlü bir akımıdır. masıdır. Sonrasında bu parçalar zımni bir op
Felsefe idealizmin avlağıdır. Bu tartışmaya tekrar erasyonla parçalarına ayrı lmış beyinle açık
döneceğiz. Ama önce olanca netliğiyle ortaya lanacaktır. Psikonöral özdeşlik kuramı kökleri 1 8 .
koyalım: Özdeşlik kuramı kendi istediği türden bir yüzyıla dek giden lokalizasyon kuramlarıyla bir
materyalizmi bile güvence altına alabilecek akrabalık içindedir. O halde bu akrabalığa biraz ya
çerçeveyi sunmaktan yoksundur. Öne sürdüğü kından bakacağız.
tanıtlamanın, yani indirgeyici tanıtlamanın, düa Tini kendisini oluşturan bileşenlere ayırma
lizmin tinsel tarafını değil de "maddesel" tarafını bu ayrımlara denk düşecek anatomik karşılıkları
ortadan kaldırmak üzere yorumlanmasının önünde bulma çabalarıyla atbaşı gitmişti . Ancak kro
bir engel yoktur. Kuşkusuz bu tür bir yorum noloj iyi doğru tanımlamak gerekli : Tinin bölüm
inandırıcılık açısından bazı sorunlar barındırabilir lenmesi gövdesel izdüşümlerin araştırılmasının
ama zaten idealizmin inandırıcı olmak gibi bir sonucu değil nedeniydi. İlk bakışta zihinsel olan
derdi ve iddiası yoktur. Tini ya da anlığı, özdeş la fizyoloj ik olan arasında koşutluk varsaymanın
lik kuramcılarının yaptığı şekilde kolay yoldan materyalist, idealist ya da düalist pozisyonları
rendelemek kartezyen sistemin hafife alınmasının kendiliğinden tanımlamayacağı, bu pozisyonların
bir sonucudur. Hafife alınmaktadır, çünkü kari koşutluğun unsurları arasındaki etkileşim ya da be
katürleştirilmektedir. Maddenin haricindeki ikin lirleme ilişkilerince saptanacağı düşünülebilir.
ci töz, beyine yerleşmiş küçük bir ruh-insan olarak Ancak dönemin, yani Aydınlanma düşünürlerinin
düşünülmektedir. Gerçeğin karikatürden farkını tartışma karşısındaki konumlanışları bazı soru
görmek için birazdan tekrar tarihe başvuracağız. işaretleri uyandırmaktadır. Bütün 1 8.yüzyıl boyun
Özdeşlik kuramcılarının bir tarafa atılması ca, zihi nsel olanın beyinsel karşılığını hararetle
gerekenin beyin değil de zihin olması gerektiği arayanlar düalistler olmuş, materyalistler konuya
ni felsefeyi terk ederek gerekçelendirdiğini varsa soğuk ve mesafeli yaklaşmışlardı. Charles Bonnet,
yalım. Örneğin zihni bitimsiz olarak beyin du François-Joseph Collet, Jean Astruc gibi madde ve
rumlarına indirgeme çabasının bilimin işleyiş yor tin arasında mekanik bir etkileşim arayışındaki
damlarıyla daha uyumlu olduğu kabul edilsin. düalistlerin karşısında La Mettrie ve Diderot gibi
Peki her zihinsel içerik aslında beyinsel durum materyalistlerin tutumları çok farklıydı. Düalist
lardan ibaretse, neden yine de bu zihinsel durum lerin her duyumu fizyolojik bir düzenlilikle
lar var? Ve nasıl var? Bu soru bütün Descartes son eşleştirmeleriyle iki yüzyıl sonra kendisini mater
rası felsefenin merkezi sorusudur ve uygun bi yalist olarak tanımlayacak bir akımın zihinsel du
çimde yanıtlanamamış olması düalizmin yüzyıl rumları beyinsel durumlar olarak tanımlamasın
lardır devam edegelen varlığıyla sonuçlanmıştır. daki benzerlik çarpıcıdır. Aydınlanma çağının
Eğer "anlıksal olan" aslında var olmayansa ve materyalistleri lokalizasyon çabalarının kartezyen
her şey, o anlığın kendi sine indirgendiğinden düalizmle olan bağlantısının farkındaydılar - çağ
ibaretse, o halde anlık bir "gölge fenomen" yani daş materyalizmden farklı olarak. Düalizmin bu
epifenomendir ve özdeşlik kuramı da bir epife şekilde üstesinden gelinemezdi.
nomenalizm olmak zorundadır. İşte bu yüzden 1 9. yüzyılda taraflar yer değiştirdi. Artık zi
özdeşlik kuramının 1 9. yüzyıl atomizminin miras hinsel içeriklerin ya da işlevlerin lokalizasyonu
çısı olduğunu söylemekteyiz. pek materyalistçe görülmeye başlanmış, dönemin
Kuramın tarihsel seyrine bir göz atmak düalistleri ise beyinsel karşılık bulma çabalarına
bugünkü savunucularını şaşırtacak bir anlam kay uzak durur olmuşlardı . Psikoloj inin doğumu zih
masına işaret ediyor. Bu kaymaya değinmeden nin maddeyle ilişkisi üzerine tarafların yer değiş
önce kuramın temel önermesini tekrarlayalım: tirdiği bu iklimde gerçekleşti. Böylece ilk bölümde
Her anlıksal durumun, mesela koma sesi duyuyor anılan atomistler 1 8. yüzyıl lokalizasyonistlerinin,
olmak ya da soğuk bir bira istediğini düşünmek yani zihnin her bir bileşenine eşlik eden madde-
1 00
Materya l izm , Marksizm ve Bi l i n ç B i l i m leri - 1
sel bir bileşenin arayışı içindeki düalistlerin izinde yimleri ifadelendiren her önermenin aslında sak
ilerleyerek, geçmişten aldıkları mirası geleceğe, lı bir önermenin parçası olduğunu söylemişti
çağdaş materyalizme ve onun neredeyse ana ek [Stich & Ravencroft, 1 993) . Geleneksel felsefede
senini oluşturacak bir kurama, psikonöral özdeş "mavi" gördüğünü söyleyen birinin yanılıyor ol
lik kuramına taşıyorlardı. Görme görsel korteksin, ması, gördüğünün aslında "mavi" olmadığının
işitme de işitsel korteksin aktivasyonuna özdeşti anlaşılması, yani duyum verilerinin yanıltıcı bil
bu aktivasyonun tanımlayıcı unsurları indirge gi verebilme olasılığı olağan bir durumdu. Ama
menin düzeyine göre değişse de bu ikincil bir "mavi" görüldüğüne ilişkin inanç daha baştan
problem sayılabilirdi. tartışma dışı tutuluyor, "verili" sayılıyordu. Buna
Burada, özdeşlik kuramının ve ona ilişkin göre, kişi gördüğünün "mavi" olduğundan kuşku
eleştirileri belli sınırlar içinde kaldığı oranda çağ lanabilirdi belki, ama "mavi" gördüğünü düşünü
daş materyalizmin aslında 1 8 .yüzyılın düpedüz yor olduğundan kuşkulanamazdı. İşte Sellars felse
düalist bir açılımının sürdürücüsü olduğunu fenin bu örtük kabulünü masaya yatırma iddi
söylüyoruz. Gerçekliği anlayabilmek için kul asındaydı. Anlığın ve beynin nasıl ilişkilendirile
lanılan metaforlar bir süre sonra o gerçekliğin ceği konusunda özdeşlik kuramının aydınlatıcı
kendisi sanılmaya başlayabiliyor. "Düşünceyi be olması beklenemezdi çünkü özdeşlik kuramının
yine yerleştirmedeki eğilimimiz kuşkusuz kavradığı şekliyle zihin, bir verili olanlar kümesin
düşünce, düşünme gibi terimlerle "konuşma ", den başka bir şey değildi. Dönem Kuhn'un bilimin
'yazma " gibi gövdesel bir etkinliği tanımlayan ter birikmelerle değil sıçramalarla yol katettiğini
imleri bir arada kullanmaktan kaynaklanıyor; vazeden görüşlerinin revaçta olduğu bir dönem
böylece düşünceyi de benzer türde bir etkinlik di. Büyük sıçramaların geçmiş paradigmaları bir
olarak değerlendiriyoruz.[. . . ]. "Beyin düşüncenin yana bırakmakla olanaklı olduğu iddiasının yol
bulunduğu yerdir" dediğimizde ne demek isti açıcı göründüğü bir düşünsel iklim, Sellars ' dan
yoruz? Yalnızca bazı fizyolojik süreçler düşün aldıkları esinle de birleşince, bir tarihten sonra
ceyle birliktelik gösterdikleri için, on/an gözle adları adları eleyici materyalizmle ( eliminative
yerek düşünceler hakkında bilgi sahibi olacağımızı materialism) birlikte anılan Paul ve Patricia Smith
düşünüyoruz. . . . Eğer "beyin düşüncenin bulun Churchland, benzer bir operasyonu anlığa ve onun
duğu yerdir" diyorsak, bilelim ki bu hipotezi sahip olduğu düşünülen içeriklere uyguladılar ve
doğrulamanın tek yolu beyni açıp gözlem yap bunları "elediler".
maktır" [Wittgenstein' dan akt. Andrieu, 2004) . Bu şu anlama gelmektedir: Yukarıda indirge
Wittgenstein' ın belirginleştirdiği sorunun, söz yici materyalizmi (özdeşlik kuramını) tartışırken,
konusu alanda ömrünü geçiren insanlarca fark kuramın ilk savunucularından Smart'ın iki ayrı du
edilmiş olduğunun işaretlerinin pek cılız olması rum değil, tek bir durum olduğuna ilişkin bir cüm
anlık felsefesinin (nadir olmayan) ilginçlik lesini alıntılamıştık. Eleyici materyalizme göre
lerindendir. bu kavrayışın doğal uzantısı zihinsel durumların
Şimdi indirgeyici materyalizmden farklı bir olmadıklarının kabul edilmesi olmalıdır [Tang,
yol öneren, ama yine fizikalizm içinde konum 1 999) . İstekler, inançlar bunların tümünün olma
lanan bir diğer felsefe okuluna bakalım. ması, ya da sanıldığı gibi olmaması imkan
dahilindedir [Churchland, 1 98 1 ] . Korna sesi
2. 2. Eleyici Materya lizm duyulduğuna inanılıyordur, ya da soğuk bir bira
Özdeşlik kuramının örtük olarak barındırdığı içmek istenildiği kanısında olunur. Ama bütün bu
epifenomenalizmden kaçınma gayreti materyalist anlıksal durumların, gerçekten de bu kullandığımız
bilim felsefesi içinde çok tuhaf bir kuramın for sözcüklere ihtiyaç gösteren olgular olduğunun
müle edilmesiyle sonuçlanmıştır. Bilim felse zorlayıcı açıklaması verilemez. Nasıl ki geçmişte
fesinin bu son derece ilginç akımının öncülleri floj istonun ve eterin varlığı kimyanın ve as
l 960 ' larda şekillendi. Wilfrid Sellars ve W. V. trofiziğin bulgularının oturtulacağı çerçeveler
Quine' nin temel muhalefetleri "verili" kavramı olarak görüldüler; ama ilgili alanlardaki ilerlemeler
na yönelikti. Quine tüm bilimin baştan aşağı ku sonunda bu çerçeveler kendilerini devredışı kalmış
ram-bağımlı yani bir ya da bir çok kuramca koşul buldularsa, bugün açıklanmaya çalışılan anlıksal
lanmış olduğunu söylerken, Sellars bu kavrayışı durumlar da, yarın öbürgün kendi açıklamaları
içsel deneyimlere dek genelleştirmiş, bu tür dene- tarafından gereksiz görülüp bir yana atılabilirler.
1 01
imago I güz I 2005
Kimya ve astrofizik alanında katedilen gelişmel materyal izmin sunduğu kuramsal çerçevede
er nasıl elde edilen verilerin yerleştirileceği epifenomenalizmin bir anlamı kalmamıştır. Anlık
çerçeveleri yanlışlamışsa, aynı durumun bilinç zaten olmadığından (ya da olmaması ihtimal
bilimlerinin gelişmesi sürecinde gerçekleşmesi dahilinde olduğundan), varolmayan bir tözün
ve açıklanmayı gerektirir gözüken durumların maddeyle ilişkisinde sorun da yoktur! Bunun ne
açıklama sürecinin sonunda bir yana bırakılması kadar işlevsel ve ikna edici bir çözüm olduğu bir
olasılığı vardır. Yani, bilinç bilimlerinin ileride yana, felsefe tarihinin önemli bir sorununu, onun
elde edeceği sonuçlar bilinç gibi, arzu gibi verili anlamsız olduğunu söyleyerek aşmak azımsanacak
kabul edilen anlıksal durumların aslında varol şey değildir. Kuşku yok; eleyici materyalimde
madıklarını ortaya çıkarabil ir. Bu yüzden de kartezyen düalizm aşılmıştır. Özdeşlik kuramı
Churcland' lerin ve diğer eleyici materyalistlerin Descarte s ' ın varsaydığı iki tözden birini bu
çabalan kendilerine buncasına güvenilen anlıksal dadığını söylerken aslında onu yeniden üretmek
kavramların hiç de zannedildiği kadar sağlam ol ten başka bir şey yapmıyordu. Eleyici mater
madıklarını göstermeye yöneliktir. Kuram yalizm iki tözden birini, tüm içeriğiyle birlikte, hiç
inandırıcılığını kendisini temellendirebilme be varolmamış kabul ederek özdeşlik kuramından
cerisinden değil, diğer kuramların ayak bastık daha ileri bir mevziye yerleşmiştir. Ancak bu zafer
ları zeminin sağlam olmadığını gösterebilme ciddi bir ödün pahasına elde edilmiştir. O kadar
gücünden almaktadır. Eleyici materyalizme göre ciddi ki ; kendi sini ontoloj ik olarak başarıyla
anlıksal durumlar hakkında sağduyunun reh materyalizm içinde konumlandırmış bir kuramın
berliğinde oluşturulmuş izlenimlerin, yani inanç epistemoloj ik alanda anti-realist bir duruşu benim
ların, arzuların vb. gerçekten varoldukları iddiası, semesi sözkonusudur.
adına "folk psikoloji" denen ve kuram olduğunun Lycan eleyici materyalizmi çürütmek için ken
farkında olmayan bir kuramın iddiasıdır. O halde disinden önce kimsenin kullanmadığını düşün
her iddia gibi bu iddia da "apaçık doğru", "verili" düğü bir tanıtlamayı, Moore'un vakt-i zamanın
olarak kabul edilmemeli, varlığı bir tanıtlamayla da idealistlere karşı kullandığı bir tanıtlamayı
kanıtlanmalıdır. Folk psikoloj i kuramını neyle öneriyor. Lycan' ın çözümü felsefe literatüründe
tanıtlayacaktır, sağduyuyla mı? Sağduyunun ku ki eleyici materyalizm eleştirileri arasında parlak
ram oluşturmada iyi bir rehber olmadığı tüm bi olanlardan biridir ve bunu da şüphesiz Moore ' a,
lim tarihince belgelenmiş bir olgu iken, durumun bütün empirisizmine rağmen, entellektüel serüveni
bilinç ve anlık felsefesi alanlarında farklı olması idealistlere karşı mücadeleyle geçmiş, felsefe tari
gerektiği inandırıcı olarak savunulamaz. O halde hinin bu yeterince kıymeti bilinmemiş figürüne
yapılması gereken bu alandaki bilimlerin ulaştık borçludur. Eleyici materyalizm karşısında Moore'a
ları sonuçlara yoğunlaşmak ve bir yandan da bul ve onun idealistleri gerçek bir dünyanın varlığı
guların anlıksal durum ve içeriklere ilişkin önyar na ikna etmek için başvurduğu akıl yürütmeye
gılanmızı destekleyip desteklemedikleri konu başvurulması çok yerindedir, çünkü eleyici mater
sunda uyanık olmaktır. yalizm varlığını bildiğimizi düşündüğümüz şey
Eleyici materyalizm anlık felsefesi içinde da lerin aslında varolmadıklannı söylemekle realizm
ha ilk günden büyük bir tepki doğurdu ve bu karşıtı bir tutum almaktadır. Lycan' ın eleştirisinin
tartışmalar halen de canlılığından çok şey kay tümünü burada özetlemeyeceğiz. Ama bir noktaya
betmiş değil. Bu eleştirilerin bir çoğuna Church değinmek şu an için önemli ve yeterli olacak.
land ' ler yanıt verdiler, kuramın ayrıntılarında Realizm dış dünyanın onu algıladığımız gibi
ufak-tefek düzeltmeler yapma pahasına gücünü olduğunu söyleyen epistemoloj ik pozisyonun
kendisini negatifbiçimde temellendirebilme, yani adıdır. Kuşkusuz algının insanları yanıltabildiği
başka kuramları eleştirebilme yeteneğinden alan sıradışı durumları bir yana bırakıyoruz. Gerçek
pozisyonlarını sağlamlaştırdılar. liğin algılanandan daha farklı olduğunu savunan
Eleyici materyalizmle ilgili ne söyleyebiliriz? görüşler anti-realizmin çeşitli okullarını .oluştu
Önce olumlu bir nokta: Eleyici materyalizm da rurlar. Bir kalem düşünelim. Algımız bize bunun,
ha önce tartıştığımız, bütün bir anlık felsefesinin ince, uzun, katı bir cisim olduğunu söyler. Şimdi,
ve çağdaş materyalizmin omurgasını oluşturan bilimsel soruşturmanın bu kalem hakkında ne gibi
özdeşlik kuramının kaçınamadığı epifenomena ek bilgi vereceğini düşünelim. Bilimsel inceleme
lizm tehdidini bertaraf etmiştir. Çünkü eleyici bize kalemin atomlardan oluştuğunu ve bu atom-
1 02
Materyal izm , Marksizm ve B i l i nç B i l i m leri - 1
!ar arasında büyük boşluklar olduğunu göstermiş içerik ve durumların "ne" oldukları tartışma dışı tu
olsun. O denli büyük boşluklar vardır ki ; katı, tuluyordu. Bu nokta, yani çağdaş materyalizmin an
geçirimsiz, her yanı "dolu" bir cisim olduğu yolun lıksal içeriklerinin doğasının "ne" olduğuna, yani
daki algının tam tersine, kalem sanki insanın için neliğine (mahiyetine) tatmin edici bir açıklama ge
den geçebileceği bir yapıya sahiptir. Peki bu izle tirememesi, çağdaş felsefe içinden bu eksikliği ka
nimlerin hangisi gerçekti/? Bilimin kalemin büyük patmayı hedefleyen girişimleri de teşvik etmiştir. Bu
boşluklardan kurulu olduğunu göstermesi kalemin girişimlerin bir çoğu da kendilerini şu ya da bu
boşluksuz olduğu yolundaki algımızı hatalı olarak ölçüde materyalizm içinde görmektedirler.
bir yana bırakmayı gerektirir mi? Eleyici materya Özdeşlik kuramına çağdaş materyalizmin için
lizm bazı bilimsel vargıların "folk psikoloj inin" den gelen eleştirilerin en önemli ve halen de en
koyutlannın yanlışlığını gösterebilme olasılığın popüler olanını Nagel 1 974'de yöneltmişti [Nurın,
dan yola çıkıyor ve . . . bu psikoloj i kuramının ( ! ) 2003 ] . Bu eleştiri önemlidir ve bilincin ne olduğu
içerdiği inanç, istek, irade gibi kendiliklerin (en na ilişkin çağdaş materyalizm içinden verilmiş kıs
tity) varolmamalan için yeterli görüyor - abyssus men de olsa en iyi tanımdır. Nagel "bir yarasa olmak
abyssum invocat! Bir şeyin indirgenebilmesi baş nasıl bir şeydir?" diye soruyor ve buna verilecek
ka bir şey, indirgemenin o şeyi yok ettiğinin yanıtın bilincin ne olduğuna dair bir fikir oluştur
düşünülmesi apayrı bir şeydir. John R. Searle ku mamıza yardımcı olacağını söylüyordu. Buna göre,
ramın anti-realizminin gizlediği mizahi noktalan bir yarasa hakkında sahip olduğumuz bilgiler, onun
eğlendirici biçimde hatırlatmakta: tüm biyoloj i ve nörofizyolojisine hakim olmamız,
" . . . [inançların doğru ya da yanlış olabileceği bize bir yarasa olmanın ne gibi bir şey olduğunu ne
düşüncesi] Amerikan futbolunda "touchdown "ın kadar söyleyebilirse, maddeyle sınırlı bir kavrayış
altı puan etmesi gibi bir önermedir. Eğer size bir anlığın ve bilincin ne olduğunu anlamaya ancak o
bilimsel çalışmanın "touchdown "ların aslında kadar yardımcı olabilirdi. Nagel '.in kastettiği, açık
5,999999999 ettiğini gösterdiği söylenirse, orta olmalı, bilincin yaşantılanan boyutunun nesnel bir
da kafası karışmış biri olduğun u anlarsınız. incelemesinin olanaklı olmadığıydı. Başka bir de
Touchdown''ın altı puan etmesi onun halihazırdaki yişle, bilinç ya da anlığın önemlice bir bölümü önce
tanımının bir parçasıdır. Tanımı değiştirebiliriz likle bir kişinin, yani o anlığa dolayımsız ulaşımı olan
ama [bunu yapmakla] farklı bir gerçeklik bulmuş tek kişinin anlayabileceği bir alan olarak kalmaya
olmayız" [Searle, 1 994, 62] . mahkumdur. Bu şekilde anlaşılan bilince, Chalmers
Lycan' ın eleyici materyalizmi bir anti-realizm "fenomenal bilinç" demekte. "Fenomenal bilinç"
olarak eleştirmesi bu nedenle yerindedir. Şimdilik bir anlamda maddesel açıklamalardan geriye kalan
fazlasını söylemek gereksiz. Özdeşlik kuramı ve bilinçtir. Sözgelimi maviyi görmek ve maviyi
eleyici materyalizm hakkında bir- iki ortak noktayı "yaşantılamak" iki apayrı konudur. İlki belki nöro
belirterek devam edelim. biyolojinin diline tercüme edilebilir, ama ikincisi
böyle bir olasılığa kapalı gibi durmaktadır. Yani in
2. 3. Bazı Ara Saptamalar san ancak kendi "fenomenal bilincinin" bilgisine
Çağdaş materyalizmin iki prototipinin anahat sahip olabilir. Chalmers da anlığın ve bilincin
·
larına değinmeye çalıştık. Her iki akım da zihinsel doğasının bilim tarafından nesnel olarak açıklan
içeriklerin ontolojik statüsünü sorguluyor; indirgeyici abileceği konusunda benzer-bir karamsarlığa sahip
materyalizm tüm zihinsel içeriklerin aslında alt tir. Bilinçte insanın bilgilenmesine kapalı bir alan
larında yatan maddeden ibaret olduğunu savunurken, olduğu düşüncesi, yani bir tür bilinemezcilik, anlık
eleyici materyalizm zihinsel içeriklerin kendileri felsefesinin bir diğer temsilcisi olan Colin McGinn
hakkındaki fikirlerimizin doğru olup olmadığı bi tarafından sistemleştirilip kuram haline de geti
linemeyen bir kuramın koşullayıcılığında biçim rilmiştir. McGinn'e göre nasıl şempanzelerin zorlu
lendiğini öne sürüyordu. Her iki akım da töz olarak uğraşlar sonunda bile öğrenemeyecekleri bir şeyler
madde kavramında ortaklaşıyor, madde de niha olduğunu düşünüyorsak, insanın da öğrenemeye
yetinde fiziksel olana, yani fiziğin madde kavramına ceği bir şeyler olduğunu kabul etmek mantıksız ol
tercüme edilebilirlik olarak anlaşılıyordu. Onun için maz. Bunun nedeni de doğrudan doğruya bilincin
de her iki akım sıkça fızikalizm olarak da adlandırı kendi maddi sınırlarıdır. Bizim bilincimizin tam bil
lıyorlardı. Ancak maddeye indirgenmiş ya da mad gisi bizden daha gelişkin olmayan bilinçlere kapalı
desel bir açıklamayla elenmiş olsunlar, zihinsel olabilir. Burada söylenen, aslında çeşitli dinlerin
1 03
imago I güz I 2005
ideologlarının "kal-u beladan beri" vazettiklerinden istemenin anlamı o insanın beynindedir. Şimdi;
farklı değildir: Bilincin anlayamayacağı bir şey bilincin, yani insanın neyi nasıl düşündüğünün,
varsa, bu bilincin ta kendisidir. Eğer bilim ignora bunları düşünen bir insana mal edilmesi bir ke
bimus diyecekse (klasik felsefe gibi çağdaş felsefe limeyle tedirginlik vericidir. Çağdaş materyalizm
için de bilimin ve bilginin sınır tanımaması kavran ve ona kulak verdiği ölçüde bilinç bilimlerine, bi
abilir şey değildir, akıllarına hemen Tanrı gelir ve bil linci beyinde aramak tutulası bir yol gibi gö
ginin sonsuzluğunu ancak ona yakışacak bir zükmektedir. Bu nasıl olabilir? Bilincin beyinsel
tümgüçlülük olarak görürler) en uygun yer burasıdır. substratını tanımlamakla bilinci beyin olarak tanım
Anlık ve bilinç öznel, bildiğimiz şekliyle bilim nes lamak nasıl birbirine karıştırılabilir? Mesela
nel kavrayışlardır ve birinde karar kılındığı an öte meslekten felsefeci olmayan Adam Zeman (olum
ki gözden yitecektir. lu bazı pedagojik nitelikleri olan) kitabının bil
Felsefeciler halen bu öznel alanın nesnel bir incin doğası üzerine felsefi yaklaşımları özetlem
bilgisinin olanaklı olup olmadığını tartışmaktalar. eye ayırdığı bölümünde şöyle yazabiliyor:
Soruya olumlu yanıt verenler, yani sübjektif olanın "ve buradan beyinlerimizin işlevleri
objektifbir bilgisine ulaşmanın olanaklı olduğunu ni yeniden üreten yapay bir sistemin,
söyleyenler olduğu gibi [Searle, 1 998], bu iyim bizimki gibisi bir yana kalsın, bilinçli
serliği paylaşmayan, bir kısmının adı yukarda olup olmayacağı sorusu çıkar. Belki
anılmış felsefeciler de var. Farkında olunursa bu bilinçli olabilir ama olmak zorunda mıdır?
tartışma bilgilenmenin sınırlarına ilişkin bir tartış Deneyimden sözettiğimizde salt işlevsel
madır ve marksist materyalizmin epistemoloj ik bir olgudan sözetmeyiz: benim "kımızıyı
konumlanışıyla yakından ilgilidir. Bu konuya görüyor olmam " yerine getirdiği işlevler
ileride, bu farklı materyalizm kavrayışından yüzünden o şekilde değildir- o şekildedir
bahsederken değineceğiz ama McGinn ve çünkü öyledir! Yapay bir sistemin kır
Chalmers'ın düpedüz bilinemezci konumlarının, mızıyı benim gördüğüm gibi görüp göre
varolan insan sayısı kadar bilime kapalı alan ya meyeceği- veya bilinçli olup olamaya
ratmakla hem bilimsel programlan yeterince des cağı, [o sistemin] nasıl çalıştığının
teklemeyerek karamsar bir tutumu savunduğu gö fonksiyonel betimlemesinin açıklaya
rülmelidir. 4 Demek ki materyalist olarak tanım rnadığı meşru bir soru gibi görünüyor"
lanmalanna rağmen, yazının girişinde Diderot' dan Yani Zeman için bir sistemin kırmızıyı tanıyor
yaptığımız alıntıdaki tutumu bilinç bilimleri alanın olması yetmiyor, sistemin kırmızıyı Zeman 'ın kır
da ciddiye alınır bulmayanlar var. mızı 'yı tanıdığı gibi tanıması gerekiyor. Başka
Ele aldığımız her iki materyalizm okulunun, türlü bir tanımanın o sistemi bilinçli saymak için
yani indirgeyici ve eleyici materyalizmin (ve değin yeterli bulunmamasındaki "tekbenciliğe" (solip
mediğimiz pek çok başkasının) çarpıcı bir ortak sizme) kapı aralayan kriterler bir yana, kırmızıyı
lıklarını gözden kaçırmak mümkün değil: Bu, her nasıl gördüğünün Zeman ' ın kendi kişisel ve
iki okulun da, peşinde oldukları anlık ve bilinci tek toplumsal tarihinden koparılabileceğini düşün
bir insanın·beynine özgülemekten taviz vermez mesi gerçekten ilginç. Ancak bu ilginç olduğu
görünümleridir. Anlık ya da bilinç her ne anlama ölçüde çağdaş materyalizmde sık karşılaşılan bir
gelirlerse gelsinler, tek bir insanın beyinsel kon özelliktir. Çağdaş materyalizm anlığın yerinin
figürasyonu tesbit edildiğinde kendiliğinden bilinir beyin olduğu konusunda kararlıdır. Ç ağdaş
hale gelecek şeylerdir. Korna sesi duymanın ya da materyalizm neden bu konuda bu kadar karar
soğuk bir bira istemenin ne demeye geldiğini herkes lıdır? Bu soru çok önemlidir. Her normal insan kır
anlar. Biz eğer bu yaşantıları indirgemek ya da ele mızıyı nasıl gördüğünün kırmızıyla ilgili geçmiş
mek pahasına altlarında yatan biyoloj ik mekaniz deneyimlerinin bir fonksiyonu olduğunu gayet
mayı çözersek bu anlamı da çözmüş oluruz. Bir in iyi bileceği ve bu gerçeğin beyinde kıstınlabile
san için korna sesi duymanın ya da soğuk bir bira ceği düşüncesine gülüp geçeceği halde, yani bu
1 04
Materya l izm , Marksizm ve B i l i n ç B i l i m le ri - 1
yaşantının toplumsal ve kültürel yükü bu kadar be ta neredeyse yok olmaktaydı. Belki bu
lirgin olduğu halde neden düşünceyi beyine, tek rada küf denilen mikroorganizmanın
bir insan beynine yerleştirmekte bu kadar koloniler halinde yaşayan bir mantar tii[ü
heveskardır? Neden? Bu düşünce kimin düşünce olduğun u eklemekte yarar var. Hava
sidir? Bu anlık kimin anlığıdır? Çağdaş materya koşulları uygun olduğunda aslında tek
lizm ve tarihsiz-coğrafyasız tek bir insanın tek pekala yaşayabilen küf hücreleri bi
beyniyle uğraşan tüm felsefe boydan boya sınıf raya gelerek gözle görülür büyüklükte
sal bir ideoloj inin damgasını taşımaktadır. Bu ide bir organizma oluşturacak şekilde öbek
oloj inin çok önemli bir özelliği, daha az önemli leşiyor; hava koşulları kötüye döndüğün
olmayanlar bir yana, insanı edilgen olarak kavra deyse oluşmuş olan organizma kendisini
masıdır. Felsefe kafa ve kol emeği arasındaki oluşturan tekil küfhücrelerine ayrışıyor
ayrımın fevkalade rafine bir cisimleşmesi olarak, du. Hücrelerin durum elverdiğinde bir
bir alay varyantıyla bu ideoloj iyle sarmaş dolaş ol araya gelmelerine yol açan faktörlerden
muş durumdadır. Pre-sosyalist toplumların üyeleri biri; c-AMP adıyla anılan kimyasal bir
kendilerini etkin özneler olarak algılayamamakta postacının varlığı biliniyordu. 1 962 'de
ve felsefeciler de bu algılama bulanıklığından Shafer "pacemaker" adı verilen birtakım
nasiplerini almaktadırlar. İşte bu yüzden çağdaş öncü hücrelerin c-AMP salgılamasıyla
materyalizm düşünceyi edilgen olarak tanımla ardçıların toparlanıp harekete geçtiğini, bu
manın ötesine geçememektedir. İşte bu yüzden sefer de onların aynı kimyasal postacıyı
düşünce, zaten hayli zamandır şu ya da bu uyarana kullanarak uyuklar durumdaki diğer küf
yanıt vermekle sınırlanırken, çevreyle olan ilişkisi hücrelerini uyardıklarını öne süren bir
nicedir çevreye uyum gösterebilme becerisinin kuram geliştirdi. Kuram popülerliğini bir
bir türevi olarak tarif edilirken, çağdaş materya süre koruduysa da ispatlanamadı; kimse
lizmle (özellikle de eleyici olanıyla) birlikte "edil "öncü " hücreleri bulamamıştı. Biyologlar
genlikte son nokta"ya ulaşılmış, düşüncenin aslın umutlarını kesmediler. "Generaller orada
da varolmadığı iddia edilmeye başlanmıştır. Oysa, bir yerlerde olmalıydı; iş, ünifonnalarını
düşüncelerin varolmadığını öne sürmekten ve tanıyabilmekteydi''.
doğal olarak bu yapıldığı an başka bir şey öne Segel ve Kellner, o sıralar- okuduk
süremeyecek olmaktan daha "sağlıklı" bir kurgu ları Turing 'in bir makalesinin etkisiyle
mümkündür. Şimdi geri dönelim ve bunu göster farklı bir yol denediler. Acaba küf
meye çalışalım. hücrelerinin bir araya gelmesini "öncü
hücreler" hipotezine dayanmaksızın açık
3. "Üçüncü Yol" lamak olanaklı olamaz mıydı ? Bütün
Dictyostelium dendriticum adlı bir hücreleri eşdeğer kabul ettiler ve en baş
küf türünün hava değişikliklerine bağlı ta etkisiz miktarlardaki c-AMP salımının
olarak sergilediği bir davranış kalıbı bi kritik bir eşik aşıldıktan sonra pozitif bir
yologları 1960 'lardan beri uğraştınnak kangal (feed-back) oluşturarak kümelen
taydı. Güneşli ve kuru havalarda onnan meyi çabuklaştırdığını gördüler. Tek tek
lık alanlarda ağaç gövdelerinde rasge ele alındıklarında tekil davranış kalıpları
linebilecek bu küf türü ha vadaki nem sergileyen küfhücreleri, belli bir doğrul
oranının artmasıyla ortadan kaybolmak- tuda hareket eden üyelerinin sayısı kritik
5 Haksızlık etmeyelim. Çağdaş felsefede insanı ve onun gelen/eri edilgen biçimde sindiriyor değilim, bir yanıt, gelen
düşüncesini sürekli edilgen kabul etmenin saçmalığının uyanya ve geldiği gövde parçasına uyan bir yanıt geliştirmek
farkında olanlar da var. Nicholas Humphrey'in algılama üzere ben de bedenime uzanıyorum.
esnasında anlığın da etkin olduğuna vurgu yapan sözleri çok Dahası, benim farkında olduğum işte bu efferent
yerinde : aktivitedir. Deneyimlediğim duyum (bana ne olduğu duyu
''Örneğin, elimde ağn hissettiğimde, ya da dilimde tuz mu) benim ona olan yanıtımı okumamdır. Böylece dene
tadı duyduğumda, ya da gözümde kumızı bir duyum olduğun yimin niteliği, nasıl hissettirdiği, bana yapılan bir şey
da, bana ağn verilmiyor, tuz tadıyla uyanlmıyorum ya da hakkında bilgi vermez, benim yaptığım bir şey hakkında
(bana) kırmızı uygulanmıyor. Ben orada oturup gövdemden bilgi verir"[Humphrey, 2003)
1 05
irtıago I güz I 2005
bir eşiği aştığında bambaşka, bu sefer ra taraflarını bulan farklı bir yol belirme
koloniye özgü olduğu söylenebilecek bir kavramının yönlendiriciliğinde kendisini örgüt
davranışa neden olmaktaydılar. lemeye başladı [Sawyer, 2002). Belirmenin (emer
Yukarıda, Steven Johnson'un kitabının gir gen c e, z uh ur) yen i özeİliklerin yaratılması an
işinden özetlenen "keşif', etraflıca bahsedeceğimiz lamına geldiğini söyleyerek [Emmeche ve ark.
bir kavramın, burada belirme ( emergence, zuhur, 1 997] bunun ne demek olduğunu açmaya
ortaya çıkma) olarak Türkçeleştirilen bir kavramın çalışalım. Şöyle başlayabiliriz: kimi fenomenler
bilimsel pratikte kullanımına bir örnekti [ Johnson indirgenerek tanımlanamazlar çünkü indirgene
2002) . Kavram yeni değil, aksine hayli eskidir bilecekleri temellerden fazlasına oluşumsa} olarak
ve çağdaş materyalizmin durumuna göz atmak sahip olmuşlardır.
için verdiğimiz kısa moladan önce tartışmakta Bunun ne anlama geldiğini hemen bir örnek
olduğumuz atomistlerle holistler arasındaki tartış üzerinde görelim. En sık verilen örnek "su"dur. Su,
maya eklenmektedir. Daha doğrusu onun bir iki hidrojen ve lfır oksijen atomunu bir araya ge
çözümü olma iddiasındadır. tirilmesinden oluşur. Su akışkandır, ateşi de
Önce tartışmayı hatırlayalım. Psikoloj inin söndürür. Ne oksijen atomu ne de hidroj en atom
doğumu esnasında biçimlenen iki farklı kavrayış ları bir araya gelmeleri durumunda ortaya çıkara
t<:ipinden bahsetmiş, yeni bilimin ele alma iddi cakları molekülün özelliklerine sahip değildir.
�sında olduğu olgulara birbirini dışlayan açıkla Hidrojen ateşi söndürmez, oksij en zaten yanmaya
malar getirme uğraşındaki iki kampı yani atom neden olur, üstelik ne biri ne de diğeri akışkandır
istleri ve holistleri tanımıştık. İlk kamp doğrudan [Searle, 1 998]. Uygun miktarda bir araya getirilen
bugün felsefenin ve eşlik ettiği bilinç bilimlerinin uygun türden "şey''.ler kendilerinde olmayan "baş
egem�n :ıkıl yürütme tarzı olan ve çağdaş mater ka şey"lerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Aynı
y alizm dediğimiz bir eğilimi oluşturmuştu. tanım, yani örneğin su molekülünün özelliklerinin
Oiğeriyse istikrarlı bir pozisyonu koruyamamış, molekülü oluşturan atomların özelliklerine in
canlılığın cansız maddelerin biraraya gelmesiyle dirgenemeyeceğine ilişkin tanım, progresif, ileriye
�çıklanamayacak bir "olgu" olduğuna karar doğru da yapılabilir: Bazı tikellikler bir araya ge
verdikten sonra bu canlılığın ayrı bir töze bağlı ol tirildiklerinde önceden ortaya çıkacağı kestirile
ınası gerektiğini öne süren vitalizme yönelmişti . meyen özellikler ortaya çıkarırlar. Yeni özelliklerin
Vitalistler her gün biraz daha ödün vermek, her ortaya ç ıkabilmelerinin belirme kavramıyla
gün canlı maddenin daha az bir kısmının ayrı bir karşılanabilmeleri, kendilerine öncel düzeylerin
töze, yani "vital tin"e başvurarak açıklanabile basit çözümlemesinden elde edilememeleriyle
ceğini kabul etmek zorunda kalsalar da varlık koşullanmıştır. Kestirilemezlik faktörünün varol
ıarını sürdürmüşlerdi. Bu iki kamp arasında bir or madığı durumlarda, yani bileşenlerin ayrı ayrı
ta yol bulmak ilk bakışta olanaklı gözükmüyor. çözümlemelerinin biraraya getirildiklerinde or
Yarı atomist-yarı holist bir konumu kurgulamak taya çıkaracakları niteliği tahmin etmeye elverdiği
düşüncemizi zorluyor. Her iki kampın yani ato durumlarda belirmeden değil, başka bir şeyden,
ınistlerin ve holistlerin yorumlama biçimlerini; "çıktılar"dan (resultants) söz edilir. Örneğin siyah
l:?U yekdiğeriyle birarada bulunamaz görünen bir boyayla beyaz bir boya biraraya getirilirse
ı;avrama kalıplarının ayırdedici yönlerini koru siyah bir boyanın ortaya çıkması bir belirme değil,
y arak aşacak üçüncü bir yol olanaklı mıdır? bir çıktıdır, çünkü burada ortaya çıkacak sonuç
Oüşüncemizin birini kabul etmenin diğerini red öncüllerde zaten saklı durmaktadır. Bu şekilde
detmeyi zorunlu kıldığı iki şık arasına sıkışmış gö tanımlandığında, kavramın, yani belirmenin her
(ii ndüğü durumlarda gerçekleştirdiği bu tuhaf sistem için geçerlilik iddiası taşıdığının bir kez da
öteleme yetisinden, yani iki karşıt, birbirini dışlar ha altını çizmek gerekir: kimya, biyoloji, anato
ı;utbun ötesine nasıl geçilebileceğinden ileride mi, inceleme konusu hangi sistem olursa olsun sis
5öz edeceğiz. Şimdilik, ele aldığımız soruya da temin oluşturucu vektörleri bir araya geldiklerinde
ııa atomistlerle holistlerin kamplaşması sürerken kendilerinde olandan fazlasını ortaya çıkarabilir
t?ir yanıt verildiğini söylemek yeterli. Britanya' da ler, kısaca yaratırlar.
t 920 'lerde, Geştalt okulu içinde 1 920 ve l 930' lar Ç ağdaş materyalizmde bizim burada kul
Ja, Amerikan pragmatizmi içinde l 890' lardan landığımız belirme kavramıyla hemen hemen an
ı 930'Jara, biliş bilimlerinde de l 970' lerden son- lamdaş bir diğer kavramın; "üzerine binme" (su-
1 06
Materya l izm , Marksizm ve B i l i n ç B i l i m leri - 1
pervenience) kavramının kullanımı da yaygındır. varsaymak için geçerli neden bulmak daha zordur.
Bu kavramı Chalmers şöyle tarif ediyor: Novikoff farklı bilimlerin özgül alanlan arasındaki
"Eğer iki olası durum A özellikleri geçiş noktalarını mesoform olarak adlandırıyor
bakımından özdeş, B özellikleri bakımın [Novikoff, 1 945]; örneğin fiziğin hangi noktada
dan farklı iseler, B özelliklerinin A özel kimyaya "döndüğü'', özgül bir mezoform nok
liklerinin "üzerine bindiği " söylenir" tasıyla karşılanır. Novikoff'un izinden giderek
[Chalmers, 1 996] fizik, kimya, biyoloji, psikoloj i ve sosyoloj iyi
Bu durumda A özelliklerinin sabitlendiği varsa temel düzeyler olarak kabul edip, ardından bu
yıldığında B özellikleri de sabitlenmiş olacak düzeyler arası geçiş noktalarını belirlemeye çalışan
lardır. B özelliklerinin özerklikleri yoktur. Yani çok sayıda girişim olmuştur. Belirmenin farklı
varlıklarını A özelliklerine ve düzeyine borç düzeyler arasındaki kavşak ya da "mezoform"
ludurlar. Sulu, akışkan bir ortamdaki oksijen ve noktalarında kullanılması şüphesiz ki işlevseldir.
hidrojen molekülleri tüketilirse akışkanlık da or Ama işlev görebileceği yelpaze salt bununla sınır
tadan kalkar. 6 lı kalmak zorunda değildir. En temel kabul edile
Belirmeyle, üzerine binmeyi aynı kavrama cek düzeylerin bile kendi içlerinde farklı düzeylere
denk gelen sözcükler olarak kabul edecek ancak ayrıştırılabileceğini unutmamak gerekir. Hücre
belirmeyi yeğleyeceğiz. Bu haliyle kavramın in biyoloj isiyle sistemler biyoloj isi farklı düzeyleri
dirgeyici atomistlerle, canlı sistemlerin daima tanımlarlar; çekirdek fiziğiyle fiziko-kimyanın
cansız maddeden fazla bir şey olduğunu savunan ayrı düzeyleri tanımlaması gibi. Birinin kavram
ama bu farklılığı oluşturanın ne olduğunu açık laştırma düzeyiyle diğerininki çakışmaz; hücre
layamayıp nihayetinde altındaki maddeden değişik biyoloj isinin sağlayacağı bilgi, sistem biyoloji
yapıda bir töz olduğunu teslim etme noktasına sine doğrudan doğruya aktarılamaz.
gelen vitalistler arasındaki çatışmayı nasıl aştığı Şu halde belirme, daha en baştan farklı düzey
açıktır. Sistem yeni özelliklerini kendi dinamizmi lerin varlığını kabul eden bir ontoloj iyi varsayar.
içinde kendisi ortaya çıkarmaktadır. Üstelik be Daha yüksek düzeyler ve bu düzeylerin içerdiği
lirmenin vaadettiği uygulama alanı biyoloj i (can kimi nitelikler daha alt düzeylerden belirir, doğar,
lı olgulann cansız olguların bir araya gelmesiyle neşet eder. Gerçeklik katmanlı olarak yapılan
nasıl oluşabildiği) ve psikoloj iyle (bilincin bilinç mıştır. Burada bir ontolojiden sözedildiğinin al
siz maddeden nasıl oluşabildiği) sınırlı değildir. tını çizmek lazım. Yani belirme bir olgu olarak var
Fiziko-kimyasal düzeylerde ya da toplumsal lığını insanın bilinçli sınıflayıcı etkinliğine borçlu
düzeylerde de belirmeden sözedilebilir. epistemoloj ik bir kavram olarak değil, gerçek
Hangi özellikler için belirme kavramını kul liğin kendisine içerilmiş bir olgu olarak görülme
lanmak, daha doğrusu bir belirmenin, meydana lidir. 1 Gerçekliğin katmanlı olarak yapılaşmış
gelmenin sözkonusu olduğunu söylemek uygun olduğu düşüncesinin önemli bazı sonuçlan vardır.
olacaktır? Her yeni özellik için belirme kavramını Bir kere biraz önce temel özelliklerine değin
kullanmak, yani yeni bir özelliğin kendi öncel diğimiz çağdaş materyalizmin açıklamaktansa in
lerinden belirdiğini söylemek yerinde olur mu? dirgemeyi ya da elemeyi seçtiği anlıksal durum
Kavramın operasyonel kullanımı açısından bu lara ve bilince bir açıklama getirir. Bilinç, ken
soruya olumlu yanıt vermek yerinde olur. Farklı disini oluşturan daha alt düzeylerden belirmiş, o
özellikler için farklı oluşturucu mekanizmalar düzeylerin karmaşık örgütlenmesinin sonucunda
6 Chalmers "doğal olarak üzerine binme" ile "mantıksal gelme, tanımlan gereği beliren niteliklerin kendilerini oluş
olarak üzerine binme" arasında bir aynın yapıyor ve su turan düzeylerden basit bir hesaplama yardımıyla ileriye
molekülünün oluşumuyla birlikte kazandığı akışkanlık yönelik olarak çıkarsanamayacağını varsayar. Bilincin
niteliğini mantıksal üzerine binmenin bir örneği olarak gelecek bir tarihte, bir belirme olgusundan çıktı olgusuna
değerlendirirken bilinç için benzeri bir çözümleme yapıla "terfi" etmemesi için zorlayıcı bir neden yoktur.
mayacağını, çünkü burada sözkonusu olanın doğal bir 7 Geştalt kuramına aşina okuyucular belirmenin bu şekilde
üzerine binme olduğunu söylüyor. Chalmers ' ın aynmının kavramsallaştınlmasının bir Geştaltın varlığının gerçekliğe
savunulamaz olduğunu, dahası zihinsel olgulara lüzumsuz mi yoksa onu kurgulayan anlığa mı atfedileceği tartış
bir "müphemiyet" kattığını düşünüyorum. Belirme ya da masıyla benzerliğinin farkındadırlar.
burada aynı anlamda kullanıldığını kabul ettiğimiz üzerine
1 07
im'a go / güz / 2005
meydana gelmiş bir biçimlenme olarak görülebilir. çünkü bir monizm olan materyalizm, monizmin
Hiçbir beliren düzey kendisini oluşturan düzeylere tanımı gereği tek bir töz tanır. Bilinci/anlığı mad
indirgenemeyeceğinden, çünkü daima o düzeyler denin yapısından tözsel olarak farklı olmayan
den farklı nitelikler içereceğinden, "tek bilim" ama yine de ona indirgenemeyecek bir nitelik
hayallerine de kapı kapatılmış olur. Eğer tüm olarak görmek en akla yatkın çözümdür.
gerçeklik yalınkat, yani tek katmandan ibaret ol Bu tartışmayı olanca açıklığıyla devam ettirmek
saydı; Pythagorasçı bir mistisizm asla tam an şundan önemli: Gerçekliğin maddeyle yani tek bir
lamıyla reddedilemezdi . Yeni hiçbir özelliğin tözle açıklanabileceğini savunan, yani ontoloj ik
yaratılmadığı bir gerçeklik tablosu ilkece salt olarak materyalist kampta yer alan yaklaşımlar, eğer
matematikle açıklanabilir bir örüntüye sahip ola anlığı maddenin bir niteliği olarak görürlerse kendi
bilirdi. 8 lerine çağdaş felsefe ve materyalizm içinde "nitelik
Artık rüşdünü ispat etmiş bir kavram olarak düalizmi" adı yakıştırılmakta [Robinson, 1 998]; da
görülmesi gereken belirmenin üzerinde bunca hası anlığı maddenin bir niteliği olarak tanımlayan
durmamızın marksist materyalizm açısından özel lar bile sıklıkla bu adın kullanılmasında sakınca
bir sebebi var. Belirme marksist materyalizme görmemektedir.9 Nitelik düalizmi ile anlatılmak is
dışarıdan, bilimin ta içinden uzatılmış bir el olarak tenen, hem tözsel düzeyde monist bir görüşü, yani
görülebilir. Marksist materyalizm, adı üstünde, burada materyalizmi savunup hem de bu tözün ken
ontoloj isinde materyalizmi yani bir tür monizmi disine indirgenemeyecek bir nitelik içerdiğini öne
temel alacaktır. B elirmenin dinamik içeriği süren yaklaşımların, düalizm adıyla anılmayı hake
dünyanın sürekli zenginleşmeye aday "doğasına" den bir ikilik yarattıklarıdır. Nitelik düalizmini
gönderme yapar ve bu da marksist materyaliz eleştirenler, bu yaklaşımın kartezyen düalizmin tüm
min bilginin sürekli büyümeye, genleşmeye yöne problemlerini daha alt bir düzeyde devralmaktan
lik doğasına ilişkin kavrayışıyla uyum halindedir. başka bir şey yapmadığını söylemektedirler. Onlara
Eğer 1 9 .yüzyı lın tartışmasının taraflarından göre nitelik düalistleri adına anlık denilen ve mad
birinin, yani atomistlerin ya da holistlerin yak deye indirgenemeyeceğini söyledikleri bu niteliğin
laşımlarında ısrarcı olunmazsa, sadece canlılık maddeyle ilişkisini açıklamak durumundadırlar.
gibi aslen biyoloj ik bir nitelik değil, anlık-beden "Nitelik madde üzerinde etkide bulunabilir mi, bu
ilişkisi gibi felsefecileri hayli uğraştıran bir sorun lunabilirse bunu nasıl yapabilir" gibisinden kartezyen
bile çok farklı biçimde ortaya konabilir. Düşünceyi düalizmin paradigması içindeki problemlerle uğraş
ve anlığı tek bir tözün, maddenin kendini ma zorunluluğu aynen devam edeceğinden, nitelik
örgütleme sürecindeki bir belirmesi olarak açık düalizmi yoluyla Descartes 'ın ikili sistemini aşmak
ladığımız takdirde sorunu çözmeye doğru büyük mümkün olmayacaktır.
bir adım atmış oluruz. Özellikle marksistler Burada büyük bir karışıklık var. Bir şeyin mad
Lenin'in "bilincin yüksek düzeyde örgütlenmiş denin niteliği olması ve ona indirgenememesi
maddenin yükleminden" başka bir şey olmadığı" tözsel olarak farklı olduğu anlamına gelmez.
şeklindeki tanımına aşinadırlar. Anlık maddenin Maddeyle onun niteliğinin etkileşimi artık madde
bir yüklemidir ("niteliğidir" diye de çevirebili içi bir etkileşimdir ve bu etkileşimin, ortada iki
riz). Anlık maddeden belirmiştir. Bu iki cümlenin farklı tözün etkileşimi varmış gibi düalizm olarak
özdeşlik ilişkisi içinde olduğu kabul edilebilir. adlandırılması korkunç bir yanılgıdır. Bu yanılgı
Yani bir şeyin yüklemi, niteliği olmak demek; o nın kökeninde belli bir madde ve belli bir nitelik
şeyin belli bir örgütlenme biçiminin uç vermesi, kavramı yatmaktadır. Marksist materyalizmin ne
sürgünü olmak demektir. Eğer anlık maddenin tözsel düzeyde, ne de nitelik düzeyinde hiçbir
bir niteliğiyse tözsel olarak maddeye bağlı de düalizm tanımadığını göstermek zorundayız ve
mektir. Maddenin gelişimi sürecinde kendisinden göstereceğiz. Ama önce felsefenin bir diğer alanı
apayrı ve kendisine ind'irgenemeyecek bir töz or na, epistemolojiye hızlı bir bakış atmamız gereki
taya çıkardığını temellendirmek olanaklı değildir, yor10. Çünkü marksist materyalizmin ontoloj isi
8 Darreıı Aronofsky'nin 1 998 tarihli "ğ" (pi) isimli filmi bir örnektir, benzer bir konumu paylaşan Searle ise rahatsız
gerçekliğin tek katmanlı olduğu yanılgısı üzerine kurulmuş olanlara.
bu tür bir kurguya örnektir. 1 0 Ontoloji - epistemoloji (varlıkbilim- bilgibilim) ayrımının
9 Örneğin Chalmers bu yakıştırmadan rahatsız olmayanlara kendisi bile varlığını Kartezyen ikiliğe borçludur.
1 08
Materyal iz m , Marksizm ve Bm n ç B i l i m leri - 1
yani varlıkların ne olduklarına verdiği yanıt bu var gerçekliğin insan algısı tarafından tahrifatıdır. İn
lıkların nasıl tanındıklarından bağımsız olarak sanlar gerçekliğin ne olduğuna karar verebilecek
formüle edilemez. uygun hakemler olamazlar, çünkü kendi özellik ve
kapasiteleriyle sınırlıdırlar. Yalnızca insanların
4. Marksist Materyal izmi n duyu organlarına sahip olanlar, yani insanlar için
Epistemolojisine G i riş bir taburedir ortadaki. O zaman şu soruyu sormak
Önce bir sınırlama: Biz burada materyalizm meşru hale gelir: Eğer insanlar yoksa "dünya" ya
le ilgili olduğumuzdan yalnızca kendisini on da daha iyisi gerçeklik nasıl bir yerdir? Dolaylı
toloj ik olarak materyalist sayan yaklaşımların gerçekçiliğe göre, l:u soruya verilecek yanıt, in
epistemoloj ik konumlarıyla ilgileniyoruz. Yani san anlığından bağımsız olarak varolan gerçekliğin
ontolojik açıdan materyalizm içi bir tartışma yürüt ne olduğuna ilişkin daha sağlam bir başlangıç
mekteyiz. Gerçekliğin açıklanmasında, madde noktasıdır. Algılayanı, duyumsayanı olmayan bir
den başka bir töze ihtiyaç duymayan yaklaşımlar gerçekliğin içerebileceği renk yelpazesinin çok
anlıkla nesnel gerçekliğin ilişkisini nasıl kuram daha sınırlı olacağı tasarlanabilir mesela. İnsan
laştırabilirler, buna bakacağız. Bundan sonraki ların olmadığı bir dünyada insanların algıladığı
satırların bu gözle okunmasında yarar var. şekliyle kokulara, renklere ya da seslere yer ol
Epistemolojide anlığımızın dışında, o anlıktan mamalıdır. Bu bir gerçeklik "müsveddesi" ola
bağımsız bir gerçeklik olduğu iddiasına realizm caktır. Peki neye yer olmalıdır bu gerçeklik
denir. Felsefe tarihinde öznel idealizm olarak bi müsveddesinde? Bu soruya verilecek yanıtlar
linen ve meşhur papaz Berkeley' in adı ile özdeş dolaylı gerçekçiliği savunan felsefe okullarının
leşen, düsturu, "alemde benden gayrısı yalan" sayısı kadar çok ve çeşitlidir. Ancak biz yalnızca
şeklinde özetlenebilecek bir okul dışında gerçek materyalizmle ilgili olduğumuzdan, ontolojik açı
liğin, yani nesnel gerçekliğin kabulü konusunda dan materyalizmi kabul eden bir yaklaşımın, eğer
fazla anlaşmazlık yoktur (belki septik düşünce de epistemoloj ik olarak dolaylı gerçekçiliği savu
bu başlık altında değerlendirilmelidir) . Ancak nacaksa ne gibi bir gerçeklik tasarımına sahip
buncasına yaygın olarak kabul edilen gerçekliğin olabileceğini kestirmeye çalışalım.
nasıl kavrandığı konusunda realistler, yani öznel Madem ki gerçeklik doğrudan algılananın
idealizm dışındaki hemen tüm felsefe okulları, ötesinde bir şeydir ve madem ki tek bir tözün
ikiye ayrılmaktalar. Gerçekliğin doğrudan bi dünyayı açıklamak için yeterli olacağı düşünül
linebileceğini savunanlar ve ancak dolaylı yolla bu mektedir o halde hakiki, maddesel gerçeklik doğ
bilgiye ulaşılabileceğini iddia edenler. Doğrudan rudan algılananın ötesindeki gerçeklik olmalıdır.
( direct) realistler, gerçekliğin algıladıkları gibi Doğrudan algılanabi len, her neyse, gerçekliğin
olduğunu, örneğin bir manzara görüyorlarsa, insana bağımlı parçasıdır yalnızca. İnsana bu
gördükleri manzaranın gerçekten de gördükleri laşmış bu "sözde-gerçekliğin" ötesine geçilmeli ve
gibi olduğunu, eğer bir tabure görüyorlarsa o tabu maddi gerçekliğe ulaşılmalıdır. Dikkat edilirse
renin gerçekten de gördükleri gibi, gördükleri burada yazının ikinci bölümünde kısaca değin
yerde bulunduğuna inanırlar. Algılar, eğer pa diğimiz çağdaş materyalizmin ana ekseniyle, yani
toloj ik durumlar bir yana bırakılırsa, algılayanları indirgeyici alttürüyle karşı karşıyayız. Orada in
yanıltmazlar. Yürünüp, görülmüş olan tabure üze sanın anlıksal içerikleri alttaki fiziksel gerçek
rine oturulabilir. Doğrudan realizmin bakış açısı liğin üzerini örtüyordu, burada insanın algısı dış
na göre, eğer algı gerçekliği yansıtmıyor olsaydı dünyanın kendi gerçekliğinde nasıl olduğunun
insanın kendisini her seferinde tabureye "isabet et üzerini örtüyor. Ontoloj ideki indirgeyici tutum
tirmesi" buncasına kolay olamazdı. Dolaylı (in epistemoloj ide dolaylı gerçekçilikle mükemmelen
direct) realizm bu "basit" kavrayışla hemfikir örtüşüyor. İnsanın algısı sağduyuyla zedelenmiş
değildir. Dolaylı realizme göre, anlıktan bağımsız olarak kabul edilerek daha asal düzeyler, çoğun
olarak varolan gerçeklik, şu doğrudan algılanan lukla da gelip fiziğe yaslanan düzeylerden kuru
gerçeklik değildir. Gerçeklik; ya örneğin bir tabu lu bir gerçeklik tablosu oluşturuluyor. Demek ki
reyi oluşturan atomlar olabilir, ya da o atomlar bu kavrayışın anlıktan bağımsız gerçeklik tasa
arasındaki bir etkileşim örüntüsüdür belki, ama rımında sadece fizik ve onun nesneleri varolmayı
önünde sonunda tabureden başka bir şeydir. Ortada hakediyor. Bu anlayışın kökleri Locke'da ve onun
gerçek bir tabure olduğunu söylemek gerçek öncüllerinden biri olduğu klasik empirisist ge-
1 09
imago I güz I 2005
!enekte bulunmaktadır. Dolaylı gerçekçiliğin epis biçime sokulmuş, ileri bir "sindirime" elverişli
temo loj ik konumunu belirginleştirmek; tarihe duruma getiri lmiş olmaktaydılar. Şeylerin bi
tekrar kısa bir ziyaret yapmamızı gerektiriyor. linebildikleri hallerine Kant fenomen adını ver
Locke 'u rahatlıkla dolaylı gerçekçilerin bir mişti; ötedeki bütün o bilinemezliklerinde uyuk
prototipi kabul edebiliriz. Klasik empirisizmin bu lar durumdaki şeyler de numenleri oluşturmak
kurucu figürü, gerçekliğin kendinde taşıdığı nite taydı. Dikkat edilirse Kant Descartes ' ın ontolojik
likleri , insanların gerçekliğe yüklediği nitelikler düzlemde ortaya koyduğu bir soruya, yani, tin ve
den özenle ayırmıştı. Varlıkları insanların duyum maddenin birbirlerini nasıl etkileyebildikleri
samalarına bağlı olan ve insanların olmadığı bir sorusuna epistemolojik bir yanıt getirmişti . İdea
gerçek tablosundan çıkarılması gerektiğini öne lizm ve materyalizmin kendi felsefesinde uzlaş
sürdüğü nitelikleri Locke ikincil nitelikler olarak tığını söylerken kastettiği materyalizmin tanıdığı
adlandırıyordu. İnsanların çevrelerine baktık anlamda bir madde dünyasının idealizmin tanıdığı
larında gördükleri bütün renk yelpazesi, insan ku anlamda .bir anlık dünyasıyla temasa gelmeden bil
lağının algılama sınırlan içinde yer alan sesler, ginin ortaya çıkamayacağıydı. Kant' ın sisteminde
bütün bunlar gerçekliğin kendisinde olmayan, in bu iki ayn dünya, Descartes'ı takip eden uzunca
sanın gerçekliğe "sıvadığı" niteliklerdi. Bir de bir dönemde olduğu gibi ayrı ve etkileşimsiz
varolup olmamaları kendileriyle temasa gelen in kalmamış, anlığın hakkı anlığa, maddenin hakkı
sanlardan bağımsız birtakım nitelikler vardı. maddeye verilmiş oluyordu . .
Locke'un birincil nitelikler olarak adlandırdığı Kant' ın sistemi uyuşturmaya çalıştığı her iki
bu sınıfta yer kaplama, geçirimsiz olma gibi, in felsefi okul tarafından daha 1 9. yüzyılda "kapsa
sanlar varolmasalar bile gerçekliğin taşımaya de narak" aşıldıysa da hala savunucularının olması il
vam edeceği "hakiki" nitelikler yer alıyordu. ginçtir ve günümüz kapitalizminin kavrayış ufku
Örneğin tüm insan türünün varlığını sona erdiren nun bir göstergesi olarak manidardır. İdealist
bir salgın hastalığın ardından dünyanın nasıl bir cephede Hegel, Kant' ın sözünü ettiği anlıksal
yer olacağını düşünmeye çalışırsak eğer, bir çayın kategorilerin ontoloj ik statüsünü sorgulayarak,
gözümüzde yeşil renge sahip olarak canlandır çok zengin bir felsefi sistem geliştirmiş; mat�rya
mamız doğru olmaz, çünkü çayıra yeşil niteliği listler ve en başta Engels sistemi neredeyse bir
ni veren aslında o çayırı duyumsayan insan yüzyıl sonra hala sahiplenmekte ısrar edenlerle
olduğundan, insanın eksiltildiği bir gerçeklik düpedüz alay etmişti :
resminden gerçekliğe onun tarafından sıvanan ". . . Bundan başka bizim bilinemez
nitelikler de eksiltilmelidir. Ancak aynı çayıra cimiz, bütün bilgimizin, duyularımızın
düşecek bir göktaşının orada cesameti oranında bir sağladığı bileşime dayandığını kabul eder.
çukur oluşturabileceğini, yani dünyanın birincil Ama şunu ekler: Duyularımızın bize,
niteliklerine sahip kalmaya devam edeceğini kendileriyle algıladığımız nesnelerin
pekala düşleyebiliriz doğru tasarımlarını verdiğini nereden
Locke'un anlığa bağımlı niteliklerle anlıktan biliyoruz? Ve bize, nesneleri ve onların
bağımsız nitelikler arasında yaptığı aynını Kant niteliklerini sözkonusu ederken, gerçek
daha ileri ve yetkin bir sisteme taşıdı. Bilindiği te kendileri üzerine kesin hiçbir şey bile
üzere Kant her türlü bilginin bir inşa olduğunu öne meyeceği bu nesneleri ve nitelikleri değil,
sürüyordu. İnsanların şeyleri kendilerindeki hal yalnızca onların kendi duyularında yarat
leriyle bilmesi söz konusu olamazdı. Şeyler kendi tığı izlenimleri kastettiğini bildirir. Bu
leriyle temasa gelen anlığın "ızgara"sından ya da durumda, düşünmenin bu türlüsünü yal
filtresinden süzülebildikleri kadarıyla farkına nız kanıtlamayla altetmek kuşkusuz güç
varılırlık kazanıyor ve bilgiye kaynaklık ede görünüyor. . .
"
biliyorlardı. Anlık "baktığı" yeri kendisinde hazır " . . . Bununla birlikte, bizim biline
bulunan uzam gibi, zaman gibi, nedensellik gibi mezcimiz, bu biçimsel ihtiraz kayıt
kategorilerle "işliyor" ya da bu kategorilerin ız larını ileri sürdükten hemen sonra, aslın
garasından geçiriyor, ham veriler ancak ondan da olduğu gibi, yola gelmez bir
sonra anlam ifade eder hale gelebiliyorlardı. Ham · materyalist gibi konuşur ve davranır.
verilerin ham veri olarak kendileri bilinebilirliğin Bizim bildiğimiz kadarıyla, maddenin.
dışındaydı. Bilinebildikleri anda zaten işlenmiş, bir ve hareketin ya da şimdi dendiği gibi,
1 10
Materyal izm , Marksizm ve B i l i n ç B i l i m leri - 1
enerjinin, ne yaratılabilir, ne de yok edeceğiz. Bunu ağır ağır görmeye çalışalım. Şöyle
edilebilir olduğunu, ama elimizde, her yapalım: Dolaylı gerçekçi bir yaklaşım anlıkla
hangi bir zamanda yaratılmamış olduk onun dışı arasındaki ilişkiyi nasıl kurabilir, bunu
ları konusunda tanı t bulunmadığını tasarlayalım. Bütün bu süre boyunca ontoloj ik
söyleyebilir. Ama kabul ettiği bu olarak materyalizm içinde kalmaya devam edi
gerçeği herhangi özel bir halde kendi yoruz, yani dolaylı gerçekçi tutumun maddeci bir
sine karşı kullanmayı denerseniz, sizi ontoloj iyle beraber bulunduğu durumları inceli
hemen tersleyecektir. Ruhsalcılığın ola yoruz.
bilirliğini iıı abst:racto kabul etse de, Hatırlanacağı üzere dolaylı gerçekçi tutumda
onun, iıı concreto ele alınmasını iste tabure aslında daha "gerçek" bir gerçekliğin yal
mez. Bize şöyle diyecektir: Bildiğimiz nızca temsilcisi ya da yerine göre perdeleyicisiy
ve bilebildiğimiz kadarıyla, evrenin bir di. Taburenin "esas" gerçekliği nasıl algılandığında
Yaradanı ve düzenleyicisi yoktur; değil, bu algının ötesinde aranma\ıydı. Bu nasıl
madde ve enerji, bizim bakı.mımızdan yapılabilir? Örneğin tabureye bir mikroskop
ne yaratılabilir ve ne de yok edilebilir; dayanabilir ve onun aslında ne tür bir nesne olduğu
bizce, us (akıl, mind) enerjinin özel bir konusunda bilgi edinilebilir. Dolaylı gerçekçiliğe
biçimi, beynin bir işlevidir, bütün göre, bu yolla elde edilen bilgi, doğrudan algının
bildiğimiz maddesel alemin değişmez sağlayabileceğinin tersine gerçekliğin doğasına
yasalarla yönetildiğidir, vb. . Böylece uygun, pekin bilgi olacaktır (sürekli "gürültüye
bilinemezci, bir bilim adamı olduğu get�rilen" konu, tabureni� tabure olarak algılanan
ölçüde, herhangi bir şey bildi.Ai ölçüde, halinin ne olacağının söylenmemesidir).
bir materyalisttir; biliminin dışında, Ancak dikkat edilirse bu başlangıç aşamasın
hiçbir şey bilmediği alanlarda, bilgisiz da bile, dolaylı gerçekçi tutum taburenin daha
liğini Yunancaya çevirtmekte ve ona hakiki gerçekliğe giden yolda bir çıkış noktası
agııosticism (bilinemezcilik) demekte olduğunu teslim etmektedir. Başka başka nesne
dir" [Engels, 1 880]. lerin arasında, uzam ve zamanda tabure farke
Maalesef Kantçı bilinemezcilik tükenip gide dilebiliyor ve bir mikroskop ona yerleştirilebi
memiştir. Bir konuyla ilgilenenlerin, kendi konu liyor. Şimdi mikroskobu bir yana bırakalım ve
ları dışındaki her şeye kayıtsızlıklarının felse soralım: Bu taburenin önsel bilgisi, başka bir de
feleştirilmesi olan bu görüş günümüz kapitaliz yişle algısı nasıl mümkün olmuştur? İnsan anlığı
minin ideolojik girdilerinden birini oluşturmaya nasıl olup da dışındaki bir nesnenin, o nesneyle
devam etmekte psikofıziksel koşutluk kuramının uyumlu bilgisine sahip olmuştur? Nesne hakkın
ötesine geçecek kadarcık olsun mürekkep yalamış daki bilginin nesneyle uyumlu olduğunda kuşku
pek çok biliminsanının felsefi cephaneliğinde sak yoktur çünkü nesnenin bilgisinin doğru olduğu
lı durmakta. kabul edilerek nesne karşısında bir tutum alın
Tarihe bu kısa ziyaretimizin dolaylı gerçekçi makta; pratik, yani nesneyle mikroskop arasındaki
lik açısından bir sonucu var. Kant' ın ne yaptığının etkileşim sorun çıkarmamaktadır. Dolaylı ger
farkında olmak lazım. Kant anlığın gerçekliğe çekçi, incelemeye başlamadan tabure hakkında
dolaysız ulaşımının önünü kapatmıştı. Eğer anlıkta bir şey söyleyemeyeceğini öne sürmektedir, ama
gerçekliği biçimlendiren bir takım doğuştan gelme pekala hakkında hiçbir şey bilmediği bir tabu
kategoriler, biz daha çağdaş bir deyim kullanalım, reyle ilişkiye geçebilmekte, onu uzamda seçip in
mekanizmalar varsa, burada çok açık olmak lazım, celemesine konu edinebilmektedir. Bu nasıl
gerçekliğe dolaysız ulaşım mümkün olamaz. mümkün olabilir?
Hiçbir şekilde mümkün olmaz. Eğer durum böy Bir kurgu şöyledir: Anlık; kendi dışındaki
leyse, yani gerçekliğin kendisiyle onun hakkındaki gerçekliğin, sıradışı durumlar bir yana koyulursa,
bilgimiz arasında kapanması mümkün olmayan bir eksiksiz ve o gerçeklikle uyumlu bir bilgisini
uçurum varsa çözülmesi gereken bir dizi de sorun verebilir, çünkü bilincimiz buna imkan verecek
var demektir. Locke ve Kant' a ilişkin yaptığımız şekilde yapılanmıştır. Peki nasıl? Bir açıklama
kısa hatırlatmalar gerekliydi çünkü dolaylı ger anlığın gerçekliğin biçimsel bir izdüşümünü kur
çekçiliğin aslında bu Kantçı şemanın kabulü ve · maya elverişli olduğu şeklinde olabilir. Örneğin
ardından ondan sıyrilma çabası olduğunu iddia anlık-bilinç, gerçek bir köpeğin doğru ve gerçek-
111
imago I güz / 2005
liğine tamıtamına uygun bir bilgisine sahip ola munda gerçekliğin bir parçası sayılmayan bir şey
bilir; çünkü o gerçekliği kendi kalıplarına mükem lerin payı vardır. Demek ki materyalizmin anlık
melen izdüşürebilir. Bu görüşü savunanlar gerçek ve nesnel gerçeklik arasındaki ilişkiyi kuramsal
bir köpekle anlıktaki ona değin izdüşüm arasın laştıran kimi varyantları, burada dolaylı gerçekçi
da bir fark olduğunu kabul ederler elbette. Bir lik, kendilerini farkında olmadan da olsa Kant'çı
köpeği düşündüğümüzü söylediğimizde kastımız bir kavrayışın içinde tanımlamışlardır. Geçişti
anlığımızın içinde gerçek bir köpek olduğundan rilemeyecek, yanıt verilmesi için kendini dayatan
farklı bir şeydir. İzdüşümle kastedilen köpeğin soru şudur: Anlıkta nesnel gerçekliğin edinimine
tüm niteliklerini kapsamaz . Köpeğe ilişkin bir aracılık eden bir filtre varsa eğer, bu filtrenin ve
şeyler içerebilir bu anlıktaki izdüşüm, ama her onun ürünlerinin ontoloj ik statüsü nedir? Kantçı
şeyi değil. Anlıktaki bu gerçeklikten nitelikçe şema kabul edilir edilmez kendini dayatan ve ilk
farklı malzemeye felsefi j argonda idea adı verilir. soruyla yakın ilişki halindeki ikinci soru da şu ola
Şimdi bir köpek ideasının gerçek köpekle ilişkisini caktır: Eğer dış dünya hakkındaki bilgimiz bir
düşünelim. Madem ki idealar kendisine dair olduk prizmadan kırılıyorsa, dış dünyanın bilgisine sahip
ları gerçekliğe ancak denk düşebilirler, köpek olunduğunun kanıtı nedir? Çünkü, dünyanın bir
ideasının da gerçek köpeğe ancak denk düştüğü, prizmadan görüldüğünün söylenebilmesi için bir
yani onun ancak bazı özelliklerini içerdiğini söyle noktada prizmanın çekilebilmesi ve dünyanın
mek gerekecektir. Köpek ideasının, köpeğin, olduğu haliyle algılanabileceğinin varsayılması
mesela, ağırlığını içermiyor olması çok mümkün gerekir. Ama prizma sürekli devredeyse, o zaman
dür. Peki neyi içeriyor olabilir? Köpeğin görün dış dünya varsayımından vazgeçmek daha ekono
tüsü, kokusu, sesi anlıkta köpeğe ilişkin bir tasarı mik olur. Böylelikle dünya prizmadan ibaret hale
mın oluşmasına katkıda bulunmak bakımından gelir.
herhalde daha uygun adaylardır. O zaman anlığın Anlıkla nesnel gerçekliğin ilişkisini bu şekilde
gerçeklikle ilişkiye geçme biçiminin, gerçekliğin kavrayışın, yani dolaylı gerçekçiliğin kavrayışının,
bazı özel, seçilmiş unsurlarını temsil etmek yoluy aynı Kant gibi, Kartezyen düalizmin içinde kaldığı
la olduğu söylenecektir. Düşünce, kendisiyle kabul edilmek zorundadır. Kelimeler değişmiş
temasta olunan gerçekliğin bütününü değil, ancak olabilir, ama söylenen farklı değildir. "Tin" anlıkla
bir kısmını temsil edebilmektedir. Bu da bilinenin, yer değiştirmiş, madde aynen Descartes ' daki
hakkında bilindiği şeyden farklı olduğu anlamına haliyle korunmuştur. Anlık, aynen Metot Üzerine
gelir. Söylev' de tin için belirtildiği gibi ancak kendini
Okuyucu bu ayrımın Locke 'un yukarıda bilebilmekte, "özü düşünmek" olan ayrı bir töz
gördüğümüz birincil ve ikincil nitelikler arasında olarak "şeyleri çoğaltmaktadır". Kartezyen düa
yaptığı ayrıma birebir denk düştüğünü görmüş lizm varsa kartezyen problem de var demektir.
olmalıdır. Anlıktaki temsiller ikincil niteliklere Çağdaş materyalizm felsefecileri dört yüzyıldır
denk düşen temsiller olduğundan bu görüşü savu uğraştıran iki farklı tözün nasıl olup da birbir
nanlara göre gerçeklik bilinmezliğinde kalmaya lerini etkileyebildiği sorununu yüklenmiştir. Bunu
devam etmelidir. Yani insan zihni doğaya, doğanın ontoloj ide (Descartes' la) kapıdan kovduğu düa
kendisinde olmayan bir takım nitelikler yakıştır lizmi epistemoloj ide (Kant' la) bacadan alarak
maktadır. O zaman da insan anlığının bu esraren başarmıştır. Kartezyen sorun bir kez çözülmek
giz nitelikleri nereden edindiği sorusu yanıtını üzere kabul edildiğinde, yani ortada bir sorun
bekler. Anlıkla onun dışındaki gerçekliğin algıyı olduğu varsayıldığında, bu sorunun sadece idea
sorunsuz kılacak şekilde uyumlu çalıştıklarının list çözümler sunmaya aday olduğunu felsefenin
varsayıldığı bu kuramın Locke gibi Kant'la akra tarihi yeterince kanıtlamıştır. Descartes' ın tinin
balığının da gözden kaçırılmasına olanak yoktur. değil ama maddenin varlığını nasıl kabul ettiğini
İnsanın dış dünyanın bilgisine sahip olabilmesi, o hatırlamakta yarar var. Tin doğrudan kendi ken
bilginin (izdüşürücü) bir filtreden süzülmesi ya da di kendisini tanıyabiliyor, kendisine erişebili
bir prizmadan kırılması yoluyla oluyorsa; o zaman yorken; madde, varolma hakkını ancak tinin bir
filtrenin ya da prizmanın da bilginin oluşumuna yapıntısı olan Tanrı 'nın insanları "aldatmıyor ol
katkıda bulunduğu, yani bilginin meydana ması gerektiği" şeklindeki normatifbir gerekliliğe
gelişinde pay sahibi olduğu iddiasına yanıt veri borçlu oluyordu !
lebilir mi? Bu Kant' a dönmektir: Bilginin oluşu- Yukarıda hızlı bir özetini verdiğimiz felsefe
1 12
Materya l izm , Marksizm ve B ! l i nç B i l i m leri - 1
tarihinin bu sefer materyalizm içindeki bir rep da olan olarak konumlandırılıyorsa, maddenin
likasyonunu, yeniden üretimini görüyoruz. O ideye üstünlüğünü icra edebilmesi için bu dışın
halde sonraki adımlar da tahmin edilebilir oluyor. dalık kendisini kaçınılmaz olarak dayatıyorsa,
Kant tin-madde etkileşimi sorununu, maddenin ti düşüncenin maddenin bir niteliği olarak dışında
ni etkilemesini sağlayan araçları tine yerleştirerek ki maddeye nüfuz edebileceğini söylemek, arada
düalizm lehine, ama sarsak bir dengede çözmüştü. ki tüm ayrım çizgilerini berhava etmeden savu
Çağdaş materyalizm bu soruna eğildiği zaman nulabilir mi? Daha doğrusu artık dışarısı ve içe
nasıl çözeceği henüz bilinmiyor. Anlığın dış risinden sözetmeyi meşrulaştıran aradaki sınır da
dünyayla temasa geçebilmek için dış dünyanın yıkılmış olacağından düşüncenin gerçeklikle
bir takım tasarımlarına sahip olması, bu tasarım dolaysız bir ilişki içinde olduğu söylenebilir mi?
ları da dış dünyadan izdüşürmesi gerektiğini savu Düşünce gerçekliğe böylesine dolayımlanmadan
nan düşünce bir sonraki aşamada maddenin tini ulaşacaksa bu ilişkinin artık iki farklı tözün bir
nasıl etkilediğinin bu daha yeni terimlerle ortaya birleriyle dışsal ilişkisi sözkonusuymuş gibi uy
koyuluşunu Kantçı fenomen-numen ayrımına iler gunluk ya da denk düşme kavramlarıyla karşıla
letebilir. Kelimeler tekrar değiştirilir ve numen mak uygunsuz olmaz mı? Artık özdeşlikten bah
dış dünya, fenomen de o dış dünyanın tasarımları setmek durumunda değil miyiz? Düşünceyle var
olur. Gerçekliği tanımanın o gerçekliğin anlıkta lığın denk düştüğünü değil de düpedüz, Hegelyen
ki izdüşümlerine bağlı olduğu bir kez savunuldu anlamda özdeş olduğunu söylemek ve aynı za
mu, malum epistemoloj ik paradoks gereği, kendi manda materyalist olarak kalmak mümkün mü?
lerine dolaysızca erişilen anlık ve izdüşümlerinin Bu sorulara olumlu yanıt veren en az bir kişi
aslında "daha gerçek" olduğunun iddia edilmesine olmuştur. Müteveffa Sovyet felsefecisi Evald
bir adım kalmış olur. Bu adımı geçmişte Hegel at İlyenkov düşüncenin varlıkla özdeşliğini mater
mıştı ve sorunu çözmüştü. Nesnel gerçekliğe yalist kalarak temellendirebilmiştir. Bir kere bunun
ulaşımı sağlayan yapıları gerçekliğin kendisine mümkün olduğu kabul edildiğinde nasıl olup da
taşımış, basit bir operasyonla tinin gerçekliği mümkün olduğu artık felsefenin değil bilimin
bilmesiyle tinin kendisini bilmesini özdeşleştir konusu olacaktır. İmago'nun ileriki sayılarında,
mişti. Çağdaş materyalizm filtre sorununu ya halihazırdaki bilinç bilimlerinin bizi nereye ge
Hegelci biçimde maddenin anlık-tin tarafından tirdiğini yorumlarken çatmaya çalıştığımız bu
bilinebilmesine olanak tanıyan tasarım oluşturu çerçevenin kılavuzluğuna başvurmamız ele alınan
cu yapıları (tasarım oluşumu bir yansıma olarak konuları sistemleştirmede gerekli olacak. Şimdi
görülüyorsa örneğin, yansımaya olanak tanıyan İlyenkov 'un yardımıyla maddeci bir epistemolo
"ayna" şeklinde bir yapıyı) gerçeklikte varsay j inin köşetaşlarını yerleştirelim.
makla çözecektir; kuşkusuz bu durum bilişsel Bilen ve bilinen arasındaki ızgaranın nasıl or
araçların maddi ve nesnel gerçekliğin bir parçası tadan kaldırılabileceğini görmeden önce empiri
olduklarını tanımak anlamında marksist materya sizmin metodoloj isi hakkında bir-iki söz söylemek
lizme en yakın, nesnel gerçekliğin anlığın ulaşımı yerinde olacak. İlyenkov 'a göre empirisist tahay
na ayrıcalıklı bir momentle tanımlanması bakımın yül işe soyutlamayla başlar. Biliminsanı için ol
dan en uzak yerde olacaktır; ya da başaşağı çev sun, felsefeci için olsun empirisiszmin i şgör
rilmiş bir Hegelcilikle. Bu son durumda yapıl mesinde kullanılacak kavramlar, temasta olunan
ması gereken Hegel'in tine atfettiği nitelikleri asıl gerçekliğin kimi özelliklerinin soyutlanmasıyla
kaynaklandıkları yere, maddeye teslim etmektir. elde edilmektedir. Gerçek şeylerin sahip olduğu
Ve bu tüm yapılması gerekendir. Böylece düşün benzer nitelikler anlıkta soyutlanır ve birtakım
cenin gerçekliğe "açılması" kabul edilmiş olur. tümelliklere ulaşılır. Gerçek, hiçbiri diğeriyle
Bu olanaklı mı? Almaşık bir yol olarak savu özdeş olmayan şeylerin, diyelim, "at"ların pay
nulabilir mi? Marksist materyalizm algılayanla laştıkları ortak niteliklerin soyutlanİnasıyla "at"
algılanan, bilinenle bilen arasındaki sınırları tümeli elde edilir. Bu at tümeli bir yandan hiçbir
kaldırabilir mi? Materyalistler kendilerini idea gerçek ata karşılık gelmezken, diğer yandan kendi
listlerden maddenin düşünceye kıyasla önceliği lerinden soyutlandığı tüm atların ortak-benzer
olduğunu söyleyerek ayırdediyorlarsa, yani niteliklerini temsil edebilmek gibi özelliğe sahip
maddeyi düşünceyle karşıtlaştırarak tanımlıyor tir. Soyutlamayla işlemi, formel mantık j argonuyla
larsa, madde tam da düşüncenin ötesinde, dışın- söylendiğinde, benzerliklerin özdeşleştirilmesidir.
1 13
irnago I güz J 2005
Böylelikle elde edilen tümel, kendisini oluşturan kavranmış, bir bütünlük ya da sıradüzen içindeki
gerçek atların sahip olduğu bazı niteliklerden yok yeri tarif edilmiş olmayı anlatmaktadır ve bilginin
sundur belki, mesel a rengi belirsiz olabilir; ancak ancak ileriki aşamalarında ulaşacağı bir kavrayış
"at bir memelidir" denildiğinde kastedilmek iste düzeyidir. Bu düzeye ulaşamamış, henüz emek
neni anlatabilecek ölçüde de tüm atların ortak leme eşiğindeki bilgi ancak "soyut" olmayı hak
niteliklerini gösterir. Klasik İngiliz empirisizminin eder. Soyut ve somut kavramlarının empirisizme
bilgiye ulaşma formülü bütün bu us yürütme tamamıyla karşıt doğrultudaki bu yeniden-tanım
sürecinin içinde yuvalanmıştır: Somuttan soyuta. . . lanmasının önemli sonuçlan vardır: Empirisist
İşte İlyenkov i ş e bütün bir felsefe tarihini ve gelenek için "bu masa" dünyanın en somut
bu arada empirisi sizmi, Marks ' ın Ekonomi şeyiyken, İlyenkov'un kavradığı şekliyle mark
Politiğin Eleştirisine Katkı' da, bilginin soyuttan sizm için dünyanın en soyut şeyidir. "Bu masa"
somuta bir yükseliş olarak anlaşılması gerektiği henüz hiçbir belirlenimi ortaya konmamış, hiçbir
yolundaki düşüncesinin karşısına koyacaktır. Bu ilişkisi belirginleştirilmemiş, hiçbir potansiyeli
ne anlama gelir? İlyenkov'a göre, klasik empiri ayırt edilmemiş bir kendiliktir. "Masa" kavramı ya
sizmin tam aksi doğrultudaki, somuttan soyuta da tümeli kuşkusuz bu elle tutulur masadan daha
yönelen bilgi edinme süreci yalnızca hatalı ol somut, daha derin bir bilgiyi işaret eder. O halde
makla kalmaz, gerçekten bu yolla, yani soyut nite bilgi bu elle tutulur masadan değil, masa kav
liklerin somut nesnelerden soyutlanmasıyla bilgi ramından başlar. Peki ama bu, bir şeyin kav
edinebilmek düpedüz olanaksızdır da [İlyenkov, ramının o şeyin kendisinden önce bulunduğu an
1 977, Ch. 1 1 ] . lamına gelmez mi? Bu sorunun yanıtı empirisist
Empirisist kurguda düşünür ya da biliminsanı kurgunun diğer yanında, yani gerçeklik tasarımın
elinde hiçbir şey olmadan yola koyulmakta, deyim da yatmaktadır.
yerindeyse perde "tabula rasa" ile açılmaktadır. Bu Locke 'dan bahsederken, empirisizmin ne tür
durumda empirisistin kendisiyle özdeşleştirip bir gerçeklik tasarımına işaret ettiğini görmüştük.
tanıyabileceği herhangi bir şey bulunamaz. Tıpkı Bu gerçeklik insandan temizlenmiş bir gerçek
dolaylı gerçekçiliği tartışırken değindiğimiz in liktir. Gerçeklik, insan ve onun gerçekliğe yapış
celenmek üzere seçilen taburenin incelenmesine tırdığı ikincil niteliklerden, yani dünyanın insan
nasıl başlanabileceğinin bizzat kendisinin bir sorun lara ve onların duyumsama kapasitelerine borçlu
oluşturması gibi. Neyin hangi niteliklerini soyut olduğu niteliklerden arınmış bir gerçekliktir. Yalın
layacağım nasıl bilecektir empirisist? Bu imkan bir formül :
sızlık bir yana bırakılsa, yani empirisistin temas "Hakiki" gerçeklik = algılanan gerçeklik
ta olduğu dünyanın niteliklerini ayrıştırıp soyut (ikincil nitelikler = insan)
layabildiği bir an için varsayılsa bile, gerçek bil Nesnel gerçekliğin empirisist kavranışı, tam da
giye giden yol İlyenkov'a göre kapalı kalmaya de empiris izmin soyutluk/somutluk kavrayışının
vam edecektir. Her soyutlama şeylerin o ana dek uzantısında biçimlenir ve en az bu ikilinin kav
bilinen niteliklerinin bir soyutlaması olacağından ranışı kadar sorunludur. Madem ki empirisizm
empirisistin elindeki tümel hayli kullanışsız bir bilginin somuttan soyuta ilerleyen bir hat üzerinde
kavram olarak kalmaya mahkumdur (Popperien büyüyüp geliştiğini kurguluyor; sahip olmayı uma
problem) . Kavramın içeriğinin bilindiği gibi bileceği en derin bilgi "şu verili" dünyayı ortadan
kalmaya devam edip etmeyeceğinin bir güvence kaldıracak noktaya dek soyutlanmış bilgi olmak
si yoktur. durumundadır. Bu soyutlama süreci, ad infini
İlyenkov empirisist kurguyu karşısına ala tum, geride "soyut- geometrik parçacıkların uçu
bilmek için iki türlü bilmek, bir şeyin, örneğin bir cu bir aradalığını bırakma " noktasına kadar iler
kelimenin, anlamını bilmek ve o şeyi ilişkileriyle lemek zorundadır. Çağdaş materyalizmin ardına
bilmek arasında bii ayrım yapar. Bu ikinci tür düştüğü proj e işte budur.
bilmek aslında "o şey olmanın nasıl bir şey Ancak empirisisizmin bu gerçeklik kurgusu
olduğunu" bilmek demektir. "Bir şey olmak" de da kendi iç çelişkilerini barındırır. Basit: Gerçek
mek daima ilişkileriyle bir şey olmak anlamına liği insanı dışarı alarak tarif etmeye çalışmak,
geldiğinden, "derinlemesine" bilgi, nesnesinin aslında gerçekliği insana referansla tarif etmeye
ilişkilerini betimleyebilen bir bilgi olmalıdır. çalışmaktır. Kendisini gerçeklik resminden dışla
"Somut" olmak işte bu anlamda, ilişkileriyle maya çalışan sahte tevazunun altında, gerçekliği
1 14
Materyal iz m , Marksizm ve B i l i n ç B i l i m leri - 1
kendisine göre hizaya sokan bir irade yatar. Bu idealliği içinde bilinip tanınabilir. Bireysel bilincin
noktada İlyenkov, deyim yerindeyse, hasmının dışında ama nesnel gerçekliğin içindeki unsurlar
"elini görür" ve "insanmerkezcilik yasağı" (ban on olarak idealler tek tek bireylerin karşısına olanca nes
anthropocentricity) olarak andığı, nesnel gerçek nellikleriyle, bu anlamda gerçeklikleriyle çıkarlar.
likten insansal değerleri temizlenmeden nesnel Bunun nasıl olduğuna yakından bakalım. İnsan
likten bahsedilemeyeceğini vazeden yasağın tam merkezciliği kaldırıp gerçekliğe baktığımızda ne
da gerçekliğin nesnel bir betimlemesine ulaşıl göreceğiz? Bir deniz kıyısında kumlardan meydana
mak isteniyorsa kaldırılması gerektiğini savunur. getirilmiş, insan yapıntısı bir kule olduğunu varsa
B ir kez bu yasak kaldırıldı mıydı artık tüm insani yalım. Hiç deniz, deniz kıyısı, ve kum görmemiş
"yapıntılar", bilgi edinme sürecinin aracıları olarak birinin bu yapıyla karşılaştığını hayal edelim. Kumdan
kavramlar dahil, gerçekliğin bir parçası haline kulemiz bu insana ilk bakışta muhtemelen en az kule
gelirler. Kavramlar çoğun bilgi edinme yani soyut halinde bir araya getirilmemiş kum zemini kadar nes
tan somuta yükselme süreci başlamadan hazır bu nel gerçekliğin bir parçası olarak gözükecektir.
lunurlar. Hiçbir empirisist felsefeci ya da bilim Kuşkusuz daha sonra bir takım akıl yürütmeler bu
insanı bütün kavramlarını kendi deneyimleri yapının kendiliğinden oluşamayacağı sonucuna
içerisinde oluşturamaz. Her araştırmacının araştır ulaştırabilir. Ancak bu vurgulanmak isteneni de
masına ön gelen bir malzemeyle yola koyulduğunu ğiştirmez. İnsan yapıntısı şeyler belki önce tek tek,
akıl ve iz'an sahibi herkes görüp teslim eder. Her sonra giderek tüm insanları içine alacak şekilde nes
bilgi edinme hamlesi bazı kavramları önsel olarak nel gerçekliğin bir parçası olarak karşımıza çıkmak
şart koşarken ortada böyle bir zorunluluk yok tadır. Ancak bu gerçeklik, kumdan kule, dönüştü
muş gibi "rol yapmak", oyuncunun neyi can rülmüş, bu anlamda içine "insan emeği" katışmış bir
landırdığının farkında olmadığı uç durumlar bir gerçekliktir. Kumdan kule İlyenkov'un "ideallik"
yana, yalnızca seyirciyi yanıltma amacı taşıya (ideality) dediği bir insansılık kazanmıştır. Şu halde
bilir. Kavramlar, bilinenlerden soyutlanarak değil, İlyenkov dünyaya sıvanmış bu idealliğin insanın han
aksine bilinenlere ön-gelecek şekilde kuşaklar gi edimine bağlı olduğunu da söylemektedir. İdeal
boyunca kültürün içerisinde naklediledururlar. İn lik gerçekliğe insan emeğinin katışmasıdır. "İdeallik
sanmerkezcilik yasağının kaldırılması sağduyunun şeylerin doğa tarafından tanımlandık/an şekilde değil
bir gereği olmaktan ibarettir. İki dakika düşünmek ama emek ve onun dönüştürücü, biçim yaratıcı
düşüncelerin ve kavramların epifenomenal sal toplumsal varlıklarca, hedefe yönelik, nesnel etkin
gılar falan değil, gerçekliğe etki eden gerçek şeyler lik/erince tanımlanmış karakteristikleridir. " Kumdan
olduğunu fark etmek için yeterlidir. kalenin nesnel gerçekliği, içine katışmış bu insan
Düşüncelerin gerçekliğinin tanınmasının de emeği sayesinde, ama bir yandan da onu gizlemek pa
vrimci sonuçları vardır. Artık bu düşüncelerin kime hasına varolur.
ait oldukları tartışma dışına çıkar. Tek tek bireylerin Bir itiraz nesnel gerçekliğin her bileşeninin,
katkıları ayrıştırılabilse bile "kültür" tarihsel ve sınıf kumdan kule kadar basit biçimde insanın emeği ve
sal boyutlarıyla bireysel düşünceleri önceleyen bir dönüştürücü gücüyle açıklanabilir olmadığı şek
aktör olarak ön plana çıkar. İnsanın dokunduğu, linde olabilir. Kumdan zemin ve deniz mesela, in
gördüğü, algıladığı her şey insaniliğin izini üzerinde san emeğine ihtiyaç duymaksızın varoluyor gözük
taşır. Böylelikle sadece empirisizm değil, Descar mektedirler. Gerçekliğe ilişkin insanın ve onun
tes ' dan bu yana süregelen tüm kartezyen paradigma emeğinin izine bulanmamış daha pek çok unsur
ağır bir darbe almış olur. Darbe "metodoloj ik solip sayılabilir. O zaman insanı pekala dışarıda tuta
sizme", yani düşünceleri felsefecinin beynindeki cağımız bir gerçeklik ve doğa betimlemesi yapmak
şeyler olarak gören bütün kavramlaştırma biçimleri hala mümkündür. İlyenkov bu noktada gerilemez ve
nedir. insanın bildiği, bilebileceği her nesnel gerçekliğin in
İlyenkov artık gerçeklikleri tanınmış bu düşünsel sanın damgasını taşıyacağını savunur.
nitelikleri "ideal" olarak adlandırmaktadır. Hiç kim "Doğa bize, ancak insan yaşamının bir
senin düşüncesi olmayan, ama bir bütün olarak tari nesnesine, maddesine, ya da üretim araçları
hin ve kültürün ürünü olan bu idealler insanların na dönüştürülmüş olduğu zaman "verilidir".
bütün yapıp etmelerinin üzerinde etkilidirler. İn Yıldızlı gökler bile, varlıklan insan emeğiyle
sanın temas ettiği her şey idealliğin yani "insan doğrudan değiştirilmiyor olsalar da, ancak ve
sılığın" damgasını yemiş durumdadır ve ancak bu ancak saate, takvime, pergele yani uzay ve
1 15
im'a go I güz / 2005
zaman içinde yolumuzu bulmaya yarayan menin imkanı yoktur [Mitchell 1 978]. Bir tek şeyi
araç ve enstrümanlara dönüştürüldükleri za belirtmek yeterli: Engels ' in "Maymundan İnsana
man insanın dikkatini çekebilir ve gözlemine Geçişte Emeğin Rolü " başlıklı inceleme sinin
konu olurlar. " [Akt. Bakhurst, 201). sadece adı bile biraz önce tartıştığımız soruna
Nasıl anlamalı? Çağdaş gerçekliğin bilimsel İnsanın etkinliği
çözüm getirecek berraklıktadır.
kavranışı insanı o denli kendi yöntem ve yor on un varlığını önceler. Kim ki insanın önce
damlarının dışında tutmaktadır ki; insanla ve onun düşündüğünü, sonra da düşündüklerini emeğiyle
dönüştüıücü etkinliğiyle damgalanmış bir doğa fikri hayata geçirdiğini varsaymaktadır, ciddi bir man
inandırıcı olmaktan yoksun durmaktadır. Sorunun tık kusuru içindedir. 1 1
çözümü insanın dönüştürücü etkinliğinin değerini "İnsan merkezcilik yasağını" kaldırarak nesnel
teslim etmekten geçer. İnsan etkinliğine duyarsız, gerçekliği tanımlamak birçoklarına, belki bazı mark
onu pasif bir alıcı olarak görmekte ısrar eden tüm sistlere de yadırgatıcı ya da "sapkın" gözükebilir. Bu
çağdaş materyalizmin karşısında, bütün bürokratik konudaki en önemli eleştiri marksizm içinde de
baskı ve terör ortamının içinde Sovyet felsefe ve savunucuları olan ve epistemolojik düalizmin tutar
psikoloj isinin döne döne, bizim de birazdan lı bir materyalizm için zorunlu olduğunu öne süren
değineceğimiz etkinlik (activity) kavramını açmaya, lerce yapılmıştır. Epistemolojik düalizm; bilinenle,
çözümlemeye çalışmasının hikmeti de buradadır. hakkında bilindiği gerçekliğin temelde ayrı olduğunu
Çağdaş materyalizm durmadan insan ve onun savunan tutumun adıdır. Yani dolaylı gerçekçiliğin bir
kavrayışına ön-gelen bir nesnel gerçeklik tanımla türüdür. Monizmi epistemoloj ide de savunanlara
ması yaparken marksistlerin bu kavrayışa asla pas yönelttiği eleştiri kabaca şu doğrultuyu izler: Aradaki
mane değil ama mesafeli kalmalarının nedeni de varsayımsal bir filtrenin yoksayılması, evet, o ana dek
budur. Lenin ' in materyalizmi tanımlayan sözleri "dış" olarak bildiğimiz gerçekliğin artık dolaysız
eşine az rastlanır isabettedir: ulaşımımıza açık olduğu anlamına gelebilir. Ancak bu,
"Mahçılann, materyalistlerden, mad aynı zamanda düşüncelerimizin, yani İlyenkov'un
denin doğanın, varlığın, fiziksel olanın ideal olarak adlandırdığı insansal niteliklerin de nes
birincil, ruhun, bilincin, duyumun, ruhsal nel gerçekliğe boşalması demektir. O zaman anlığın
olanın ise ikincil olduğu şeklindeki bir nesnel gerçekliğe dolaysız ulaşımı adına "insan
önermenin bir yin elenmesine indirgene merkezcilik yasağını ortadan kaldırmak insan mer
meyecek olan bir madde tanımı vermeleri kezciliğin dizginsiz kalmasına yol açacaktır. Ortaya
konusundaki istekleriyle ilgili sözlerinin çıkacak olan Spinozist bir evren tasarımıdır. Bu
saçmalıktan başka bir şey olmadığını an tasarımda ne özne ne nesne; ne bilen ne de bilinen,
lamak için sorunu açık biçimde koymak ne madde ne de ide ayrımı kalıcı olarak belirlenebilir.
yeterlidir. " [Lenin, 1 908] Her şeyin her şeye dönüşebildiği bir evren tasanmının
Çağdaş materyalizm "bilinçli insan etkinliği tutamak noktası kalmaz. Oysa materyalistler, idealist
ni" umursamamak bakımından Marx ' ın karşısın lerle aralarına koydukları sınır yüzünden materyalist
daki F euerbach ' ı n pozisyonunda bile değildir. tirler. Maddenin ideal olana kıyasla hem kronoloj ik
Vogt, Büchner, Moleschott, bütün komik materya hem de belirleyicilik bakımından önceliği materyaliz
listler yirminci yüzyıl çağdaş materyalizminde min ayırt edici çizgisidir. Anlıksal olanla olmayan
kendi ardıllarını bulmuşlardır. Her toplumun ve arasındaki sının ortadan kaldırmak materyalizmle
her bireyin yediklerine indirgenebileceğini, idealizm arasındaki sınırı ortadan kaldırmaktır. Çünkü
toplumların karakterlerinin beslenme tarzlarıyla özne-nesne özdeşliğini kabul etmek ve bunların bir
belirlendiğini, evrimsel değişmelerin temel ne birlerine dönüşmelerine olanak tanımak ideal olanın
denlerinden birinin tüketilen gıdalar olduğunu madde üzerinde belirleyici olduğu momentleri kab
vazeden Moleschott ' un bugünün çağdaş mater ul etmek anlamına gelir. Bu da materyalizmden vaz
yalistlerinden daha dar ufuklu olduğunu söyle- geçmektir12.
11 İnsanın etkinliğinin onun düşünmesine ön-gelmesinin dürtüleri etkinliğin önüne alan her türlü kavrayış bütün
bütün bir marksist kuram ve sınıfsız toplum toplum insanların yeteneklerine göre çalışıp ihtiyaçlarına göre pay
kavrayışı üzerinde derin sonuçlan vardır. Sadece düşünce alabilecekleri bir toplumu temellendirmede çok bQytı1ı: zor
değil, ihtiyaçlar ve dürtüler de insanın fiziksel etkinliğinin luklarla karşılaşacaktır.
bürünümleri olarak görülmek durumundadır. İhtiyaçları ve 1 2 "Teori ve Politika" dergisi yaklaşık olarak bu konumdadır.
1 16
Materyal izm , Marksizm ve B i l i n ç B i l i m leri - 1
1 17
imago / güz / 2005
sorusunun yanıtına yaklaştıramaz. Sınırın ancak beri maddi gerçeklik bulunduğunu biliriz. Başkaca da pek
tarafı, "kendindeki" maddeden koparılıp alınmış tarafı bir şey bilmeyiz. 14
tanınabilirdir. Öte taraf düşünceyle, kurguyla değil, İlyenkov'un düşüncelerinden hareketle marksist
ancak insanın nesne yönelimli etkinliği sayesinde materyalizmin epistemolojisinin anlığın gerçeklikle
sının aşar ve bilişimizin alanına girer. Girdiği anda bi doğrudan, onun bir parçası olarak ilişkiye geçtiği
linebilirdir. Bilginin sınır tanımazlığı kökenini buradan özne-nesne özdeşliğinin gerçekleştiği bir doğrudan re
alır. Bilinemeyecek bir şeyler olduğunu söyleyen her alizm olması gerektiğini göstermeye çalıştık15. Peki
dü�ünce, etkinliğin bilişe önceliğini ihmal etmekte buradan nereye geliyoruz? İnsanların bilinçlerinden
dir. Bizler tarafından bilinemeyeceğini düşündüğümüz bağımsız bir dış dünya kavramını, materyalizmin bu
herhangi bir olgu, daha bilinemeyeceği fo11nüle en temel ayırt edici sınırını silmek durumunda mıyız?
edilirken bilinebilirliğin alanına düşmüştür ve bilgisi Buna hiçbir zorlayıcı gerekçemiz olmadığını gördük.
mümkündür. 13 Evet, hakkında konuşamayacağımız bir Hem kronolojik hem de belirleyicilik anlamında hük
gerçeklik, biz henüz onu tanımazken belirleyiciliği münü sürdüren bir "dış dünya" vardır ama o, kendi
ni insanlaştırılmış dünyamız üzerinde icra eden bir mizi devre dışı bırakmakla hemencecik elde ede
gerçeklik olmalıdır ama onun hakkında konuşmanın ceğimiz "şu dünya " değildir. Dünya, belki artık da
yolu felsefi kurgular değil amaca yönelik kolektif ha isabetli bir terim kullanmanın yeri geldi, madde,
etkinliktir. Bu etkinlik yoksa biz sadece insani olan, daima bilebileceğimiz ve daima bildiğimizden faz
ideal olan herşeyden önce orada olan, etkinlik dahil lasıdır16.
her şeyin son tahlilde onun bürünümleri olduğu bir Böylelikle İlyenkov ve onun düşünceyle varlığın
13 Bir kafa karışıklığına meydan vermek istemediğimi tekrarlıy sözetmiştim. Altıncıda dünyayı kendisinde anlamlı olarak
orum. Burada bilimle değil felsefeyle ilgiliyiz, bir çerçeve görüyoruz bu dünyaya kaybolmuş büyüsünü iade ettiğimiz
oluşturmaya çalışıyor, bu çerçevenin dağınık bazı bulguları düzey. Sonra yedinci, benim için en heyecan verici olanı
sistemleştirerek anlamakta yardımcı olacağını söylüyoruz. geliyor, (bu) dünyayı non-düalite kategorileriyle anladığımız
Düşünce ve varlığın özdeşliğini materyalist kalarak öne sür düzey. Ortodoks felsefe ve bilim felsefesi özne-nesne düalite
menin mümkün olduğunu, bunun düşüncenin nesnel gerçek si (ikiliği) etrafında yapılanmıştır. Özdeş/idi değil, özdeşlik
liğin seyircisi değil kendisi olduğu anlamına geldiğini yokluğunu destekler, şimdi benim iddia edeceğim şey -
söyledik. Bunun nasıl mümkün olduğu asla felsefenin cevap kavran/ar için alan açmaya uğraşıyorum- özdeşlik yokluğu
veremeyeceği, vermeye kalkarsa da ciddiye ciddiye alınma nun (non-identity) aslında özdeşlik ilişkilerine asalakça bağlı
ması gereken bir konudur. Bilinç bilimlerinin bize ne anlattık olduğu. Ve bu çalışmalarda bilimin ve gündelik yaşamın hay
larıyla henüz ilgilenmemeyi tercih ettim. Ancak okuyucunun ati noktalarında özne-nesne ikiliğinin kırıldığını öne sürüyo-
bunların afaki konular olduğunu düşünmesini de istemiyo rum. "
rum. Doğrudan algı (direct perception) konusunda bir takım Bhaskar bunları söyledikten sonra özne-nesne ikiliğinin
veriler birikmeye başlamıştır. Bkz. [Ballantyne, 2005). kınldığı noktalara gündelik yaşamdan çok sayıda örnek veri
1 4 Saffet Murat Tura bir yazısında, meslekten felsefeci bir yor. Kendisinin non-düalite olaarak adlandırdığı özne-nesne
arkadaşının kendisine içinde bir insanın bulunduğu bir manzara özdeşliğinin tann nın varlığı anlamına gelmediğini vurguluyor
resminden, o insan silindiği takdirde pek çok kişinin ortada boş ve devam ediyor:
bir manzara kalacağını düşündüğünü, oysa eğer insan siliniyor " Teme/ kavramlar, yani daha sonra değinebileceğimiz
sa (muhtemelen manzarayla temesa geçecek bir bilinç de silin kozmik kılıf ve ve zemin durumu kavramları tam anlamıyla
miş olacağından - E. A.) manzaranın da silinmesi gerektiğini sekü/er bir yoruma açıktırlar. Eğer non-düalitenin bu kavram
söylediğini yazmıştı. Tura manzara silinse bile kağıdın bfr ları toplumsa/ yaşamda teme/ önemdeyse, bu geleneksel
köşesinde E=ınc2 yazısının kalması gerektiğini söylüyordu. eleştire/ gerçekçi bilim felsefesinin kuramlaştırmadığı bir
İnsandan arınmış bir gerçekliğin transandantal niteliğine dair düzey olduğu anlamına geliyor, benim de son çalışmalarımda
çok gUzel bir örnek. Yine de sınırın ötesinde ne olduğu üzerine işaret etmeye çalıştığım işte ikici düzeyin altındaki bu tekçi
kurgulardan çok sınınn bilinçli insan eylemiyle ötelenmesiyle (non-dual) düzey. 'TBhaskar&Callinicios, 2003]. İlginç!
yetinmenin daha ilerletici olacağı konusunda ısrarcı olacağım. 16 Aslında benzer bir tasvire, kuşkusuz belli ölçülerde,
[Tura, 2002] Althusser'de de rastlanabilir: Materyalizmin tezleri kendisi
1 5 Epistemolojik düalizm sıklıkla Roy Bhaskıır ve onun felsefi de insan pratiğinin özel bir anı olan bilimlerin "kendiliğin
okulu olan eleştirel gerçekçilikle yan yana gelir. Bhaskar'ın den pratiğinden" bilinçli sonuçlar çıkanp onlan eklemle
son kitaplarında taraftarlarını hüsrana uğratmak pahasına eski mekten başka bir şey yapmaz. Bu pratik derin bir birlikte
görüşlerini terkettiği, mistik bir doğrultuya girdiği söylenip bir araya gelmiş iki terimi karşıtlaştırmaya dayanır: idealar
duruyordu. Kitapları okumadığım için yorum yapamaya (� da bilinç) ve dış gerçeklik. Bu karşıtlaştırma [hern]dış
cağım, ancak Alex Callinicos ile birlikte katıldığı bir tartışma gerçekliğin idealar ya da bilinç üzerindeki önceliğini tanır,
toplantısında Bhaskar, entellektüel seyrinin mükemmel bir bu öncelik de kendini pratik içinde gerçeklik üzerine mod
özetini veriyor ve şu çok şaşırtıcı sözlerle hangi konuma elleştirir; [hem de] bilim tarafından bu pratik içinde tanım
geldiğini açıklıyor: lanmış bilimsel yasaların nesnelliğini."[Althusser, 1 953).
". . . Bu sene yayınladığım meta-realite üzerine üç kitapta Althusser' in pratik tanımının pek çok noktada
altıncı ya da yedinci ontoloji ya da gelişme düzeylerinden "etkinlik"ten uzak olmadığı gösterilebilir.
1 18
Materyal iz m , Marksizm ve Bm n ç B i l i m leri - 1
özdeşliğini kurmaya yönelik çabasına yönelik küçük süren ka vramlar hiçbir şekilde gerçek
soruşturmamız hiçbir biçimde hem kronolojik olarak liğe denk düşemedik/erinden mi kurun
hem de belirleme anlamında maddenin idelerden tudurlar? Evrim kuramını kabul ettiğimiz
önce geldiğine ilişkin materyalist teze gölge andan itibaren organik yaşam hakkında
düşünnemekte. İlyenkov'un deyimiyle "ideal" var ki bütün kavramlanmız gerçekliğe ancak
lığını daima maddeye, yani idealleştirilmemiş mad yaklaşık olarak denk düşerler. Başka tür
deye borçludur ve öyle de kalacaktır: lü değişim olmazdı: organik dünyada
"Tarihi ve bilişin araştırılmasında ka vramlar ve gerçeklik birbirine denjç
çıkış noktası olarak ideal olanı alan mm düştükleri anda gelişim sona ermiş de
felsefi kavrayışları idealist olarak kabul mektir. Balık kavramı sudaki bir yaşamı
ediyoruz- ideal olan ka vramını nasıl ve solungaçlaşla nefes almayı anlatır: bu
çözümlüyor olurlarsa olsunlar: bilinç ka vramı yıkmadan balıktan amfibiye nasıl
olarak ya da irade olarak; düşünce olarak varacaksın ? Yıkılmıştır da. " [Akt.
ya da genel olarak anlık olarak; "ruh " Steigerwald, 2000]
olarak ("soul") ya da "tin " (spirit) olarak; Engels ' in söyledikleri yoruma gerek bırak
duyum olarak ya da "yaratıcı ilice" olarak; mayacak ölçüde aydınlatıcı. Kavram ve nesnesi
hatta "toplumsal olarak örgütlenmiş arasında koyutlanan ayrımlar, ikisi arasında özdeş
deneyim " olarak. "[Akt. Bakhurst, 212] lik ilişkisinin önünde engel olmadığı gibi, bu il
Bu çerçeve epistemoloj �k düali.z min bilen işki sayesinde derinlikli bir açıklamaları da yapıla
özne-bilinen nesne ikiliğini bütünüyle iptal eder. bilir. Bu yazının amacı bunu göstermeyi gerekli
Bu ikisi arasındaki ayrımın ancak bağlam bağım kılmıyor.
lı ve göreli bir anlamı olabilir. Engels ' in Conrad Artık malum operasyonu gerçekleştirebiliriz.
Schmidt'e mektubunda söyledikleri de bu çerçe Occham' ın usturası yalnızca ontoloj ik değil, epis
veyi destekler niteliktedir: temoloj ik bakımdan da varlığına gerek kalmamış
"Değer yasasına yaptığın eleştiriler tinin üzerine inebilir. İdealizmin manevra yap
gerçekliğin konumundan mm kavramlara mak üzere kaçabileceği yer kalmamıştır, çünkü
uygulanabilir. Varlığın ve düşüncenin içerdiği tüm zenginlik asıl ait olduğu yere, mad
özdeşliği, Hegelyen jargonla söylüyo deye aktarılmış, maddenin etkin yanının kuram
rum, senin daire ve poligon ömeklerinle laştırılması olarak idealizmin nitelikleri israf
her noktada örtüşür. Ya da bu ikisi, bir edilmemiştir. İlyenkov 'un önerdiği şekliyle yal
şeyin kavramı ve gerçekliği, birbirine nızca ontoloj ide değil, epistemoloj ide de monizm
yaklaşan ama asla kavuşmayan iki asim benimsenirse Kartezyen düalizm kapsanarak
tot gibi yan yana gider. İkisi arasındaki aşılıiJ7.
fark kavramı doğrudan· ve hemencecik "Psike"nin nasıl tarif edildiğiyle başlayan, bu
gerçek olmaktan, gerçekliği de hemence tarif çabalarının günümüzdeki uzanımlarının izi
cik kendi kavramı olmaktan alıkoyar. ni süren felsefe tarihinin kimi önemli noktaların
Ancak, her ne kadar bir kavramın özü da konaklayarak devam eden yolculuğumuz bizi
ka vram olmaksa ve kendisinden soyut temellendirmeye çalıştığımız materyalizm kav
landığı gerçeklikle prima facie doğrudan rayışına hayli yaklaştırdı. Artık yukarıda dışından
çakışmıyor olsa da, bu yine de kuruntu anlattığımız tarihi içinden, madde açısından ele al
dan [fiction] başka bir şeydir, tabii abiliriz. Maddenin ne olduğuna vereceğimiz yanıt
düşüncenin bütün ürünlerinin kuruntular bir yandan çağdaş materyalizmle marksist mater
olduğunu iddia etmezsen, çünkü öyle ya, yalizmin ayrımını belirginleştirirken bir yandan bu
gerçeklik bunlara denk düşesiye dek hayli akımların nihai eleştirisini �endiliğinden yapacak.
yol katedecek, hatta o zaman bile ancak Yazımızın ilk bölümü Occham'ın usturasıyla bir
asimtotik olarak denk düşecektir. . . başı doğranmış kartezyen dualizmin bir daha doğ
"Ya da doğa bilimlerinde hüküm masına, "belirmesine" imkan vermeyecek bir
119
imago / güz / 2005
madde tanımıyla sona erecek. Çemberi kapatı j en dağılması" (Einstein) gibi şeylerden söz
yoruz. edilmektedir. Hareket halindeki madde kavrayışı
uzay ve zamanı pekala türevsel ol�rak kapsaya
5. Marksist Materyal izmde cağından bu görüş de yetersizdir. M addeyi
Madde Kavra m ı "içeren" evren düşüncesi daha da zavallı olduğun
Küçük ayı takım yıldızı küçük bir ayıya ne dan buna ilişkin söylenecek bir şey .yok. O halde
kadar benziyorsa marksist materyalizmin madde marksist materyalizm olarak .adlandırdığımız ve
tanımı da çağdaş materyalizminkine o kadar ben arkasında durmaya çalıştığımız kavrayışın on
zer. Yani benzemez. toloj ik tutumunu bir kez daha vurgulayalım, çünkü
Marksist materyalist ontolojide madde herşey sıklıkla anlaşılamıyor: Herşey hareket halindeki
dir ve hareket onun varlık biçimidir. Biri olmadan maddedir, madde olmayan ve onun hareketi ol
diğeri olamaz. İkisi birlikte varoldur ve bu ikisi mayan hiçbir şey yoktur.
dışında başka bir şey varolmaz. Bir kere daha: Bu tanım çoklarına haddinden fazla kapsayıcı,
Madde ve onun hareketi herşeydir. Marksist genişliği nedeniyle daha ilk anda analitik anlamını
materyalist ontoloj iye uzak olanların herşey de kaybetmeye yazgılı gibi görünebilir. Fiziksel olan
nilince neredeyse madde dışı herşeyi anlamaya dan başka madde tanımayan, hatta bir şeyleri
çalışmaları tuhaftır ve yersiz bir çabadır. Dahası fiziksel güç ve kavramlarla açıkladığı zaman bile,
bir mantık kusurudur, çünkü madde ve onun açıkladığının ardında bıraktığı "posanın" ontolo
hareketi her şey demek olduğundan madde de j ik statüsü karşısında suskun kalan cari materya
nilince madde olmayanı anlamaya çabalamak da lizme kıyasla bu gerçekten de kapsamlı ve o yüz
maddeyi anlamaktır. Herşey herşey demektir. den de tutarlı bir tanımdır. Düşünce maddenin
Madde düşmanı felsefeler herşeyi maddeyle dışında bir şey değildir, maddenin evrimi sonu
özdeşleştirmekten fellik fellik kaçarlar. Herşey cunda ulaşılmış yeni bir töz de olamaz, "her şey"in
evren olarak tanımlanır, tanrı olarak tanımlanır, evrimi içinde mahiyeti bakımından "her şey" den
uzay-zaman olarak tanımlanır ama asla madde başka bir şey ortaya çıkarabileceğini düşünmek
olarak tanımlanmaz. Oysa istenildiği kadar doğru olmaz. Madde hareket halinde olduğu için
düşünülsün, hayal edilsin, hareket halindeki mad biçimini değiştirebilir, kendini yeniden örgütle
deden daha kapsayıcı bir "idea"ya ulaşmanın yerek farklı düzeylerde yeni niteliklerin ortaya
imkanı yoktur. Tanrı, evren, uzay-zaman; bütün çıkmasına, belirmesine olanak tanıyabilir. Ancak
bu kavramların marksist materyalistler açısından bunlar maddenin nitelikleridir. Düşünce, anlık,
problemi fazla kapsayıcı olmaları değil, yeterince bilinç adına ne denirse, maddenin hareketi içinde
kapsayıcı olmamalarıdır. Maddenin yaratıcısı ortaya çıkan bir niteliktir. Bilince böyle bakmak,
olarak Tanrı kavramlaştırması sorunludur çünkü düşüncelerin, duyumların, algıların, bir kelimeyele
madde kavramının yetersizliğini gidermek üzere bilincin nöral dayanağını, substratını reddetmez
öne sürülen "açıklayıcı ilke" aynı nedensel sorgu ama çağdaş materyalizmin gerçekleştirmeye ça
lamadan bağışık tutulmaktadır. Maddeyi Tanrı baladığı gibi bilinci nöral dayanağına da indirge
var ettiyse, Tanrıyı ne var etmiştir? Her varolana mez. Maddenin hareketinin farklı düzeyler oluş
ön-gelen bir diğer varolan tasarlamamıza bir en turduğunu düşünebiliriz. Bilinç maddenin kar
gel olmadığına göre, "en önce gelen varolan" sa maşık düzeyde örgütlenmesinin sonucudur, bu
plantısını bir yana bırakıp varoluşu ebedi ve ezeli örgütlenme düzeyinin maddeye kazandırdığı bir
olarak kabul etmek daha akıllıcadır. "Başlangıç niteliktir. Maddeye indirgenemez ama madde ol
yoksa başlatıcı da yoktur" [Sommerville, 1 967) madan varolamaz, nihayetinde kendisi de mad
Yok, eğer Tanrı maddeyle, yani her şeyle, tüm dedir. Madde ve onun niteliğinin ilişkisi iki fark
varoluşla aynı anlama gelmek üzere kullanılıyor lı tözün ilişkisi gibi görülemez, çünkü ortada tek
sa, o zaman bu gerçekliğe insansı nitelikler bir töz yani madde ve onun hareket halindeki
yakıştırma tehlikesini barındıran tuhaf ve savruk gelişiminin ulaştığı bir ''yan düzey" vardır. Hareket
bir kelime tercihidir. Maddeyi içine alabilecek bir halindeki madde düşüncesi, ilk ortaya atıldığı
"kap" olarak uzay-zaman kavrayışı [ Armstrong, günden bu yana, felsefe tarihinin önemli bir kıs
1 980) bir diğer anlayışsızlık örneğidir. Nedense mını (kuşkusuz çağdaş materyalizmi de peşinden
biliminsanları arasında daha popüler olan bu sürükleyerek) havaya uçuracak bir dinamittir. Bu
kavrayışta da "maddenin uzay-zamanda homo- yüzden felsefe, hemen tüm tarihi boyunca,
1 20
hareketin hareketsizliğin özel bir biçimi olduğunu uğraşmayı yeğleyen ve kalıntıları hala zi
öne sürmek ve yalnızca ölü maddeyle işgörüyor hinlere musallat olan eski araştınna ve
olmasını gerekçelendirmek zorunda kalmıştır. düşünme yönteminin doğruluğu, zama
B eyhude çabasında yalnızca Parmenides ' den nında tarihsel olarak ortaya çıkmıştı.
destek alabilir; ancak o zaman da, üç-beş para Süreçleri İncelemeden önce şeyleri İn
doksla göz boyamanın hoşça vakit geçirticiliği celemek gerekiyordu. Bir şeyde meydana
bir yana bırakılırsa, ciddi bir inandırıcılık sorunu gelen değişiklikleri gözlemlemeden önce,
kendisini bekliyor olacaktır. şu ya da bu şeyin ne olduğunu bilmek
İşte bu yüzden madde ve niteliğinin ilişkisi gerekiyordu. Ve bu, doğa bilimlerinde
nitelik düalizmi tamlamasının kullanımına uygun böyle oldu. Şeyleri kesin biçimleriyle
değildir. Anlığı maddenin niteliği olarak kabul meydana gelmiş şeyler olarak ele alan
etmenin kartezyen sorunsalı başka bir düzeyde eski metafizik, ölü ve canlı şeyleri kesin
davet ederek, düalizmin başka bir kılık altında biçimleriyle meydana gelmiş olarak in
arz-ı endam etmesi olarak yorumlayanların temel celeyen bir doğabiliminin ürünü idi".
problemleri maddeyi hareketsiz, niteliğiyle [Engels, 1 885]
başbaşa, "ikisine bir dünya"da kalmış olarak Ontoloj ik açıdan materyalizm kabul edilir, bir
görmeleri ve göstermeleridir. Maddenin hareke de maddenin hareketli olduğu üzerinde uzlaşılır
tinin bir momenti soyutlanıp hareketsizlik sa, epistemoloj ik açıdan düalizmde ısrarcı olmak
varsayıldığında elbette kartezyen sorunsallar içeri çelişkilidir. Hem dış dünyanın bilgisinin anlığın
doluşacaktır. Oysa bir kez maddenin hareketli süzgecinden kırılarak geçtiğini savunmak, hem de
olduğu kabul edildi mi, madde ve onun niteliğinin bu bilginin dış dünyaya nasıl böylesine uyumlu
ilişkisi problematik olmaktan çıkar, çünkü bu artık olduğunu açıklamak başka türlü imkansızdır.
madde içi bir ilişkidir. Maddenin bir parçası olarak Bilincimizin hareketi dış dünyanın hareketiyle
nitelik de hareketli olduğundan bu aynı zamanda böylesine ritmik bir uyum içindeyse en iyisi or
dinamik bir ilişkidir. tada prizma falan olmadığını ve dış dünyayla
Hem özdeşlik kuramı, hem de eleyici materya doğrudan temas halinde olduğumuzu yani aslın
lizm (ve bu yazıda değinmediğimiz birçok başka da dünyanın "dışarısı" olmadığını kabul etmektir.
çağdaş materyalizm okulu), kendisine özdeş kal İşte bunun için özne-nesne özdeşliği mümkün
abilen bir madde arayışı içinde olmak bakımından hale gelir. "Varolan rasyonel olarak bilinebilir ve
ortaklaşırlar. Özdeşlik kuramında bu daha açık, da yalnızca rasyonel olarak bilinebilen vardır".
ha barizdir; burada zihnin değişmeyen bir duru Maddenin kendini örgütleme sürecinde, ken
muna denk düşen değişmeyen bir karşılık bul disini yansıtabildiği bir evre olarak bilincin be
maya çabalanır. Eleyici materyalizm daha ileride lirmesiyle birlikte adına madde denilen bu tekil
bir konumdur belki ve marksistler tarafından da gerçekliğin ayrışmış olduğu düşünülmüş, maddenin
ha ciddiyetle değerlendirilmeyi hak eder; niha kendi üzerine yansısı (reflexion) kendisini madde
yetinde anlıksal içerikleri karşılayan kavramların den ayrı olarak tasarlama yetisini kazanmıştır.
zamanla nasıl da değiştiğinin ve bundan sonra da "Bilinç olmanın bilgisi anlamına gelir. Oluşun
nasıl değişebileceğinin farkındadır; ama mad evrensel bir fikir olduğu gerçeğine ilişkin en
denin değişkenliği onun için aslında varolmadı soluğundan da olsa bir İz e sahip olma anlamına
ğının bir kanıtı olarak görüldüğünden, hareket gelir. Oluş her şeydir, her şeyin özüdür. . . İnsan
halinde olduğunu farkettiği maddeyi yani anlığı anlığı iki şeyin mutlak ayrılığını tanımaz, ancak
eler ve hareketsiz olarak bulmayı umduğu mad anlama amacıyla evreni parçalarına ayırmakta bir
denin arayışına koşar. Bir bütün olarak çağdaş sakınca yoktur" [Dietzgen 'den akt. Gam bone].
materyalizmin madde kavrayışı durağandır. Ve İdealizm denilen felsefe maddenin kendi üzerine
bu düşünce, yani süreçsellikten durağanlık yalıtıp yansıyabildiği bir düzeyin oluşum dinamiğinin
bunun daha "maddeci" bir pozisyon olduğuna tersinden okunmasıdır. Bu düşüncenin neyi vazettiği
inanmak çok eski bir düşüncedir. Engels benzer genellikle karanlıksa da, maddenin illa ki düşüncede
bir yanılgıyı paylaşanlar için yazıyordu: olan bir şeylerden pay aldığını iddia ediyor olması
"Hegel 'in "metafizik" yöntem dediği, ayırt edici bir vasıf gibi gözükmektedir. Öznel
verilmiş ve değişmez nesneler olarak varyantlarında bu düşünce tanımlı bir insanın
düşünülen ve şeylerin İncelenmesiyle düşüncesidir ve bu insan da sıklıkla filozofun ken-
121
imago ı güz ı 2005
disi olmak zorundadır. Nesnel idealizmdeyse ötesindedir de. Bilinç maddi gerçekliğin bir dilimi
düşüncenin sahibi belirsizleştirilmiştir. Her iki ni somutlaştırır ve her somutlaştırdığı dilimde mad
varyant da çok sayıda tutarsızlık sonucu yaşam denin bir bürünümünü görür.
alanı bulabilirler, zaten başka türlü olması evrimle Bilincin kendisini gerçekliğin ve gerçeklikle
ilgili nedenlerden ötürü olanaksızdır. Tutarlığa ça eşanlamlı olarak maddenin bir parçası olarak
baladıkları ölçüdeyse öznel idealizm psikopatolo kavrayamaması ve kendisini hep gerçekliğin dışın
jiye (iletişime geçilecek kimse olmadığından öznel da düşünmesinin bilimsel sorgulamaya rehberlik
idealist kendi zihniyle baş başa kalır, bu da yaşam eden örtük hipotezlerin oluşturulmasında önemi
la bağdaşmaz) nesnel idealizmse materyalizme vardır. Pozitivist/empirisist gelenek modelleştir
varır. Nesnel idealizmin en gelişkin biçimi ideal melerini bilincin gerçekliğin dışındaki bir pozisyon
olanın sahibinin tek bir anlık olduğunu, diğer an dan ahkam kesebileceği inancına yaslar. Gerçek
lıkların içeriklerinin bu tek anlıktan pay aldıklarını liğin, bilincin içine dahil olmadığı bir ontolojiyi
öne sürer. Ama bu maddecilerin tanımladığı an tanımlıyor sayılması fizikteki bir çok anlaşmazlığın
lamda çeşitliliğiyle birlikte gelişen madde tanımın zeminini oluşturmuştur. Parçacıkların -momentlım
dan farklı bir şey değildir. Felsefe tarihinin büyük ve konumlarının aynı anda belirlenememesi olarak
anlaşmazlıklarının altında ender olmayarak kul belirsizlik prensibinin gerçekliğe, hep insan dışın
lanılan kavramların farklı içeriklerle doldurulması da olduğu varsayılan gerçekliğe atfedilmesi zorun
yatmaktadır. İdealistler "ilke"lerin maddeden önce lu değildir. Ölçüm etkinliği, ölçüleni kendi belirsiz
geldiğini diledikleri kadar iddia etsinler, eğer ilkel(!ri liğinden kurtararak gözlemcinin de bir parçası
bir yaratma eyleminin nesnesi olarak görmüyor olduğu bir sisteme katmaktadır. Kuşkusuz her yeni
larsa materyalistlerin maddeden anladıklarından gerçekliğin, öncesinde başka alanlarda işlevsel ol
farklı bir şey anlamıyorlardır. Nesnel idealizm muş bir terminolojiyle karşılanılıa çabası da başlı
materyalizme ulaşacak tutarlılığı gösteremezse, is başına karışıklık yaratıcıdır. Atomların bilardo topu
mi değişebilen ama herkesin Tanrı olduğunu an gibi, dalgalarınsa su dalgaları gibi tasarlanması
layabileceği bir idea üzerinden öznel idealizme, buna örnektir. Işığın aynı anda parçacık ve dalga
oradan da psikiyatriye ulaşır. özelliklerini göstermesinin kııvranılmasındaki
Hareketli madde kavrayışı, çağdaş materya güçlük tanımlayıcı kavramların gündelik kul
lizmin bütünü karşısında marksist materyalizmi lanımlarının, farklı bir alana doğrudan aktarım
olağanüstü avantaj lı duruma geçirir. İndirgeyici larıyla da ilgilidir. Halbuki sözkonusu olan, ölçüm
materyalizm daha en başından değişmeyen bir yapılasıya değin "karanlıkta" bekleyeduran bir
madde kavramının tutsağıdır: Değişken zihinsel gerçeklik parçasının somutlaşmasıdır. 1 8 "Bir fotonu
içeriklerin değişken beyinsel içeriklere indirgen ölçüp tanımını verdiğimizde, ölçüm sistemimizle
me çabasının ne gibi güçlük ve tutarsızlıklara yol evrenin gözlenemez bir parçasıyla ilişki kurduğu-
açabileceğinin yorumunu okuyucuya bınikıyoruirı. . muz anlamına gelir. Evrenin bu parçasını gözlem
Kuşkusuz indirgeyici materyalizm de, aslında devin ölçeğimiz menzilindeki bir parçasından hareketle
gen maddenin ve anlığın göreli olarak dingin bir somutlaştırırız. " [)arvilehto, 2004] . Empirisist algı
anını kıstırmaya gayret ettiğini söyleyecektir. kuramında "dışarıdaki" gerçeklik duyu organlarına,
Bilindik hikaye: tıpkı formel mantığın devingenliğin bu yolla da bilince etkir. Görsel bir uyaran "dışarı
göreli olarak sabit, dingin bir anını kıstırmaya çalış da'', bu uyaranın organizmada sebep olduğu etkiyse
ması ve bu göreliliğin üzerine bütün bir kavrayış sis "içerdedir". Algı gerçekliğin bilince yaptığı bir
temi kurmaya çalışması gibi . . . şeydir. Halbuki farklı bir modelleştirme
Bir diğer felsefe okulu olan pozitivizm/empiri mümkündür. Her kendilik algısı aslında bir "potan
sizm gerçekliği ya duyu organlarıyla ya da daha siyel muhasebesi" olarak görülebilir. Etkinlik halin
sofistike gereçlerle gözlenebilenlerin toplamına in deki madde olarak bilinç kendisinin etkinlik potan
dirgediğinden madde tanımının kaplamı sürekli siyelini sürekli başka etkinlik potansiyelleriyle
değişir ve bu da bu okulu sayısız krizle karşı iqırşıya kıyaslayarak en uygun olan çıktıları veren bir sis
bırakır. Halbuki gerçeklik yani biı anlamda madde tem olarak modelleştirilebilinir. Gerçeklikse, bu
daima daha fazla bir şeydir. Görülüp bilinenin tekil etkinliklerin vektöre! bir bileşimi olarak ken-
1 22
disini meydana getiren etkinlik formlarına sürekli si iki farklı sistemse dünyanın hangi özel
girdi üretmektedir. Öznel ve nesnel olan sürekli liklerinin gerçekten varolduğunu ve bu
birbirine döndüklerinden öznelin bilgisini kavra niteliklerin doğru bilgisinin nasıl mümkün
mada mantıksal bir olanaksızlıktan söz etmenin olduğunu [ayrı ayrı] sorınak tamamıyla
gereği yoktur19 mantıklı olur. Eğer insan ve çevresinin
"Ontoloji ve epistemoloji arasındaki aynı sisteme ait olduklarını kabul edersek
aynm insanın ve çevresinin aynmı üzerine bu tür problemler ortadan kalkar. O za
kurulmuştur. Eğer insanın ve çevresinin man "ne var" sorusu "ne bilebiliriz" soru
iki ayn sistem olduğu varsayılırsa, o zaman suyla özdeş hale gelir. " [Jarvilehto, 2004]
çevrenin nitelikleri ve bu nitelikleri bile Marksist materyalizmin "gerek" şartını böyle
bilme olanağı konusunda ayn sorular sor likle tartıştığımızı kabul ediyorum. Şimdi sıra
mak hayli mantıklıdır. Eğer insan ve çevre- "yeter" şartını tartışmaya geldi . . .
1 9 "Teori ve Politika" dergisi devrimcilik/reformculuk çözdüğünden fazla sorun yaratan Althusserien şemalara
ayrımını temellendirmek için nesnelin hakkını nesnele, bağlanmadan da korunabilir. Nesnel olan öznel olanın vek
öznelin hakkını öznele vermek olarak tarif edilebilecek bir töre( bir bileşiminden ibaretse, şu ya da bu doğrultudaki
yol izliyor ve bu ikisini farklı kompartmanlara (yani öznel tavır alışlar nesnelliği elbette belirler.
"teori"ye ve "politika"ya) hapsediyor. Halbuki ayrım,
R evolution in Soviet Philosophy, From the Ünalan, Sol Yayınlan, 1 977, Ankara
Bolsheviks to Evald İlyenkov, Cambridge, London Engels Friedrich, ( 1 885) Ludwig Feuerbach ve
Ballantyne, Paul F. (2005 ) Basic Philosophical Klasik Alman Felsefesinin Sonu, Sol Yayınları .
choies, metatheory, and theory assessment method Türkçeye Çeviren: Sevim Belli. Eylül 1 979, Apkara
ology for a unified 2 1 st century psychology, Gam.bone, Larry (tarhsiz) Cosmic Dialectics,
http://www. comfıet.ca/":"pballan/Index.html The Libertarian Philosophy of Joseph Dietzgen,
Bhaskar Roy, Callinicos Alex (2003) Marxism http://www.geocities.com/vcmtalk/COSMIC . doc
and Critical Realisİn, A Debate, Joumal of Critical Humphrey, Nicholas (2000) How To Solve The
Realism 1 :2 (89- 1 1 4) Mind-Body Problem, Joumal of Consciousness
Bykhovski B. ( 1 979) Gassendi, Edition du Studies, 7, 5 -20
Progres, Moscou tlyenkov, Evald ( 1 977) Dialectical Logic, Essays
Chalmers, David J. ( 1 996) The Conscious Mind, on its History arid Theory, P.rogress Publishers,
Oxford University Press. Landon Moscow,
Churcland, Patricia Smith (2002) Brain-wise, http://www.marxists.org/archive/ilyenkov/works/es
Studies in Neurophilosophy, MiT Pres, London says/
. Churchland Paul ( 1 98 1 ) Eliminative Materialism Jllrvilehto, Tim.o (2004) Is there an ultimate
and The Propositional Attitudes, Contemporary essence of matter?, http ://www.kj f. ca/kj f/7 7-TA
Materialism, A reader, içinde, ed. Paul Moser & J. JAR.htm
D . Trout, Routledge, London Johnson, Steven (2002) Emergence. Penguin,
Descartes R. ( 1 637) Metot Üzerine Konuşma, London
1 23
imago I güz I 2005
1 24
Femand Desmoulin
Carla Zinelli
F re u d ve G e l ece k
Thomas M a n n
B
üyük bir bilim adamına saygı sunmak düşünsel sürecin ilk notalarını verebilecektir.
için bir araya geldik. Şimdi, çok haklı Tekrarlanacak, daha açıkça vurgulanacak ve ustalık
olarak şu soru sorulabilir: Bir edebi la icra edilecektir. Çünkü, eğer büyük bir yanılgıya
yatçının böyle bir durumda sözcü rolü düşmüyorsam, tüm psikanalitik bilginin canalıcı
üstlenmesini haklı kılan nedir? Ya da, sorumlulu noktasını oluşturan şey, nesne ve öznenin karşılaş
ğu onu seçen bilim topluluğunun üyelerine devre ması, birbirine karışması, özdeşleşmesi ve bunun
derek, ustalarının doğum gününü sözcüklerle kut sonucunda da kaderin ve karakterin, egonun ve
lamak için neden aralarından birini, bir bilim fiiliyatın, yapmanın ve etmenin gizemli birliğinin
adamını değil de, bir yazan seçtiklerini sorabiliriz. ve böylece de ruhun bir işlemi olarak gerçekliğin
Çünkü, dostlarım, bir yazar, özünde bilime, bilm gizeminin kavranılmasıdır.
eye, ayrıştırmaya ve analiz etmeye pek fazla ilgi Böyle de olsa, bir sanatçının büyük bir bilim
duyan biri değildir; düpedüz yaratmayı, yapıp et adamının methiyecisi olarak seçilmesi aslında her
meyi temsil eder o ve bu yüzden de kendisi yarar ikisi hakkında da bir şeyler söyleyebilir. Bundan
lı bir bilginin nesnesi olabilir, üstelik bir özne olarak ilkin, şu an onurlandırdığımız dahi ile yaratıcı ede
bu alanda hiçbir yeterlilik taşımaksızın. Acaba so biyat dünyası arasında bir bağlantı olduğunu
rumuzun yanıtı, yazarın sanatçı kişiliğiyle ve ak çıkarsarız. İkinci olarak, bir yanda yazar, öte yan
lın sanatını yapan biri olarak, aklın bayramını kut da ustası ve efendisinin Freud olduğu herkes tarafın
lamaya özellikle yatkın olması, doğası gereği bilim dan kabul edilmiş bilim dalı arasında özel ilişkiler
ve bilgi insanına göre daha bir bayram günü insanı olduğunu gözler önüne serer bu seçim. Şimdi, bu
olması mıdır? Böyle bir görüşe itiraz etmek bana yakın karşılıklı ilişkinin benzersiz ve dikkate değer:
düşmez. Şairin hayatın şölenlerini anladığı, hatta yanı, bunun çok uzun bir süre bilinçdışı kalmış ol
hayatı bir şölen olarak algıladığı doğrudur- ve bunu masıdır- yani, ruhun bilinçdışı diye adlandırmayı
söylerken, şu anda icra etmekte olduğumuz onur artık bizim de öğfendiğimiz bir bölgesinde ki, onu
töreninin ana motiflerinden birine değinmiş, ama keşfetmek, araştırmak, insanlık adına fethetmek
sadece değinmiş oluyorum. Ama muhtemelen, bu tam da bu gece burada kutladığımız bilge dahinin
geceyi düzenleyenler seçimlerini yaparlarken akıl misyonu olmuştu. Edebiyatla psikanaliz arasında
larında başka bir şeyi de bulunduruyorlardı: nes ki yakın ilişkiyi her iki taraf da uzun süredir bili
neyle öznenin, bilgi nesnesiyle bilginin beklen yordu. Ama bu gecenin asıl önemi, en azından be
medik ve ağırbaşlı karşılaşması-bir şölen ki, düş nim gözlerimde ve kişisel bir duygu olarak, bu iki
leri görenin ve bilenin kendisi, bizim bu saygı du alan arasındaki ilk resmi karşılaşmanın gerçek
ruşumuz aracılığıyla düş-benzeri bir kavrayışın leşiyor olmasında, aralarındaki ilişkinin kabulle
nesnesi olacaktır. Ve böyle bir tavra da itiraz ede nilmesinde ve gösterilmesinde yatmaktadır.
mem; en çok da şundan: Bu karşılaşma ileride Tekrarlamak isterim, bu iki alan arasındaki de
gelişerek büyük bir senfoniye dönüşecek bir rin yakınlık uzun süre fark edilmeden kalmıştır.
1 27
imago I güz I 2005
Aslında onuruna toplandığımız o yüce ruhun, genel aşkın kökenini, Nietzsche 'nin o yüce okulunda,
bir araştırma metodu ve tedavi edici bir teknik "hakikat" ile "psikoloj ik hakikatin", bilen ile
olarak psikanalizin kurucusunun, Sigmund Freud' - psikoloğun çarpıcı biçimde örtüştüğü düşünüş
un, bu zorlu yolu edebiyattan teşvik ve destek ala tarzında buluruz. Onun gururlu dürüstlüğü, en
bileceğini bilmeden bir hekim ve doğa bilimci telektüel namus anlayışı, hakikatin hizmetine giri
olarak katettiğini biliyoruz. O, Nietzche 'nin say şindeki bilinçli ve melankolik korkusuzluk, kendini
falarında, gerçek bir Freud'gil kavrayışın önsezisel tanıyışı ve cezalandınşı- bütün bunlar psikolojik bir
pırıltılarının bulu:.abileceğini bilmiyordu; Nova niyet ve tavrın göstergesidir. Nietzsche'nin psikolo
lis ' in romantik-biyoloj ik fantezilerinin analitik j ik cebelleşme ve azabıyla tanışmamın, kendi yeti
kavramlara sık sık şaşırtıcı derecede yaklaştığını lerim üzerindeki artırıcı, kuvvetlendirici ve yapıcı
bilmiyordu; Kierkegaard' ı tanımıyor, psikolojik etkisini hiçbir zaman unutamam. Tonio Kröger' de
aşırılıklara sürükleyen Hıristiyan çoşkusu nedeniyle sanatçı, "bilginin bıkkınlığından" bahseder. Bu has
kendisine çok sempatik ve teşvik edici görüneceği Nietzsche dilidir; ve genç adamın melankolisi de,
ni bilmiyordu; ve son olarak Schopenhauer'ı, dürtü bir ayna imgesini gördüğü Nietzsche'nin doğasın
felsefesinin değişim ve kurtuluş peşinde koşan bu daki Hamlet-benzerliğiyle ilişkilidir: aslında bil
melankolik senfonicisini bilmiyordu. Herhalde ginin içine doğmadığı halde bilgi sahibi olmaya
bilmiyordu. Kendinden önceki herhangi bir sezisel sürüklenen bir doğadır. Bunlar, gençliğin yılların
kazanımdan habersiz , yardım görmeden, kendi getirdiği olgunlukla kaçınılmaz biçimde hafifleyip
araştırmaları doğrultusunda metodik biçimde iler yatışan sancı ve ıztıraplandır. Yine de, içimde, bil
lemek zorundaydı ; özel avantajlardan yoksun ginin ve hakikatin psikolojik yorumu için bir arzu
oluşu, çalışmasının itici gücünü artırmış bile ola taşıyorum hala; onları hala psikolojiyle bir tutuyor
bilir. Ve bizde onu, yalnız biri olarak düşünüyoruz ve hakikate duyulan bu psikoloj ik isteğin genelde
bu yalnızlık, onunla ilgili ilk tasavvurumuzun ayrıl bir hakikat isteğinden kaynaklandığını düşünü
maz bir parçasıdır. Nietzsche' nin, Schopenhauer'i yorum; hala psikolojiyi, kelimenin en dolaysız ve
"dahi bir felsefeci, kendi kendine yeten bir beyin, en yüreklendirici anlamıyla hakikat olarak yorum
bir erkek ve yiğit bir şövalye, dünyayı müsamahasız luyorum. Sanının, bunu doğalcı bir eğilim olarak
gözlerle gören ve kendi gücünden gelen cesaretiyle görmek ve bir edebi doğalcılık eğitimi almış olmaya
tek başına olmasını bilen, yetkeye boyun eğmeyen bağlamak mümkündür; psike 'nin doğal biliminin
biri" olarak tanımladığı, "Çileci İdeallerin Anlamı -başka bir deyişle psikanalizin- benimsenmesi için
Nedir" başlıklı büyüleyici makalesinde kullanılan bir önkoşul olmuştur.
anlamıyla bir yalnızlıktır buradaki. Onu, ruh dünya Yaratıcı itki ve bilim arasındaki ikincil bir bağ
ma adım attığı andan itibaren, erkek ve yiğit bir şö dan bahsettim: Hastalığın anlaşılması ya da daha
valye kılığında, Ölüm 'le Şeytan arasında gidip ge doğrusu, bir hastalığın bilgi aracı olarak anlaşılması.
len bir şövalye olarak hayal ettim hep. Bu da Nietzsche ' den türetilebilir. O, marazi duru
Gecikmiş bir tanışmaydı bu- psikanalizin genel munun kendine ne kazandırmış olduğunu çok iyi
olarak şiirsel ve yaratıcı itkiyle ve özel olarak da biliyordu ve her sayfasında, hastalığın dene
benimkisiyle ilişkisi düşünüldüğünde, umulaca yimlenmesinden daha deıin bir bilginin olmadığını,
ğından çok daha geç bir karşılaşma. Sözünü etti yükseltilmiş her türlü sağlığın da ancak hastalığın
ğim ilişki iki yönlüdür; ilki, bir hakikat aşkından, içinden geçerek kazanılacağını bize öğretmek ister
bir hakikat duygusundan oluşur: Hakikatin acı ve gibiydi. Bu tavır da kendi deneyimine işaret eder;
tatlı yanlarına karşı özel bir duyarlılık ve açıklık ki, fakat genel olarak entelektüel adamın, özellikle de
kendini bir psikolojik uyarılma ve görüş berraklı benim yaratıcı sanatçının doğasına, evet, şüphesiz
ğında ortaya koyar; o kadar ki, hakikat kavramıy insanlığın ve insanoğlunun da doğasına içkin, ama
la psikolojik algılama ve tanıma kavramı arasında son kertede en uç ifadesini yaratıcı sanatçıda bu
nerdeyse bire bir örtüşme olmaktadır. İkincisiyse, lan bir tutumdur. Victor Hugo "L 'humanite, s 'af
hastalık denen şeyin anlaşılmasından, hastalıkla finne par l 'infinnite" [insanlık hastalığın evetlen
belli bir yakınlıktan oluşur; temelde sağlıklı ol mesidir] der. İnsanlığın ve kültürün daha yüksek
makla dengelenen bu yakınlık, hastalığın doğurgan, biçimlerinin narin yapısını, onların hastalık dünyası
üretken niteliğinin anlaşılmasını da içerir. üzerindeki uzmanlığını açıkça ve tamamen onay
Hakikat aşkına gelince; psikoloj i olarak layan bir deyiş. İnsana, hayvanla melek, doğayla
hakikate duyulan acılı, ahlaki olarak koşullanmış ruh arasındaki konumunun ona dayatmış olduğu
1 28
F re u d ve Gelecek
apaçık zorluklar ve gerilim yükünden ötürü "das tarafını temsil eden o gözüpek hakikat arayışıyla
kranke Tier" [hasta hayvan] denilmiştir. O halde, karşılaştım. :Su metafizik, yüzyıllık inançlara karşı
anormalliğe bakma yoluyla insan doğasının karan karanlık bir isyanla, dürtünün tin ve akıl üzerinde
lığına doğru derinlemesine nüfuz etmeyi başar ki üstünlüğünü öğretiyor, insanda olduğu gibi diğer
dığımıza, hastalığın -yani nevrozun- analizinin yaratılmış varlıklarda da, iradeyi yaşamın çekirdeği
kendini birinci sınıf bir antropoloj ik teknik olarak ve özü, aklı da onun hizmetindeki ikincil, rast
ortaya koymuş olmasına ne diye hayret edelim? lantısal ve soluk bir aydınlatıcı olarak tanımlıyor
Edebi sanatçı bu duruma şaşıracak en son kişi du. Ve bunu da hasetle ya da günümüzün akıl-düş
olmalıdır. Ama güçlü genel ve bireysel eğilimi üze manı doktrinlerinin gayri insani anlayışıyla değil,
rine düşünüldüğünde, kendi varoluşunu psikanalitik o yüzyıla özgü olan bir tutumla, ideale duyduğu
araştırmaya ve Sigmund Freud'un hayat - çalış bağlılıktan ötürü yine idealizmle mücadele eden,
masına bağlayan yakın ve sıcak ilişkinin farkına şiddetli bir hakikat aşkıyla yapıyordu. 1 9 . yüzyıl o
varmakta çok geç kalmış olduğuna şaşırabilir. kadar içtendi ki, İbsen'nin ağzından, yalanın, haya
Kendi payıma ben, Freud ' un başarısının artık tın yalanlarının vazgeçilmez olduğunu ilan ede
sadece bir tedavi yöntemi olarak düşünülmediği biliyordu. Açıktır ki insanın tine olan düşman
kabul edilsin ya da edilmesin, tümüyle tıbbi içerim lığından ötürü yalanı onaylamasıyla, yine o tin uğ
lerini çoktan aşmış olduğu, bilimin ve aklın her runa, acı bir ironi ve sancılı bir karamsarlıkla yalana
alanına nüfuz edebilmiş bir dünya hareketine razı olması arasında çok büyük bir fark vardır.
dönüştüğü zaman farkına vardım bu ilişkinin. O Gelgelelim, herkesin anlayabildiği bir ayrım da
noktada, sanat tarihi, din ve tarih-öncesi; mitolo değil bu.
ji, folklor, pedagoji gibi alanlarda kendini göster Şimdi, bilinçdışının psikoloğu Freud, tam da
mişti psikanalitik yöntem. Hatta benim psikanalize Schopenhauer ve İbsen ' in çağının çocuğuydu;
gittiğimi söylemek de yanlış olur. Psikanaliz bana yüzyılın ortasında doğmuştu. Freud'un devri sadece
geldi. Bu alanda çalışan bazı gençlerin, Küçük içerik olarak değil, aynı zamanda ahlaki tavır olarak
Friedemann ' dan Venedik 'te Ölüm, Sihirli Dağ ve da Schopenhauer ' inkine nasıl yakın duruyor! İn
Joseph romanlarına kadar, çalışmalarıma göster sanın ruhsal hayatında, bilinçdışı ve id tarafından
dikleri dostane ilgi sayesinde bir şekilde "dahil" oynanan o büyük rolü keşfedişiyle, ruh ile bilinci
olduğumu anladım; bu benim gizli ve bilince çık bir ve denk tutan klasik psikolojiye, bir zamanlar
mamış sempatilerimi fark etmemi sağladı, her Schopenhauer doktrinin akıl ve zekaya olan felse
halde böyle olması da gerekiyordu; ve psikanaliz fi inanca meydan okuduğu kadar saldırganca bir
edebiyatıyla ilgilenmeye başladığımda, bilimsel biçimde meydan okumuştur ve bugün de meydan
doğruluğun dilinde ve fikirlerinde bana uzun za okumaktadır. İstenç ve İdea Olarak Dünya 'nın
mandır aşina olan, gençliğimin zihinsel deneyim hayranları, Psikanalize Yeni Giriş Dersleri ' nin
lerinden tanıdığım çok şey buldum. içindeki " Kişiliğin Anatomisi" başlıklı nefis maka
Umarım, bir süre daha bu otobiyografik üslup leyi okurken de yabancılık çekmeyeceklerdir.
ta devam etmeme izin verir ve Freud yerine Freud, orada, Schopenhauer'in kendi tekinsiz istenç
kendimden bahsediyor olmamı çok yersiz bulmaz krallığını anlatırken kullanabileceği kadar güçlü,
sınız. Ve aslında, onun hakkında konuşmak benim enerjik bir dille ve bir o kadar da serinkanlı bir en
için hiç de kolay değil. Freud hakkında yeni ne telektüel, nesnel ve profesyonel tonla betimlemiştir
söyleyebilirim size? Ama, kendimden bahsederek, id' i ve bilinçdışının ruh-dünyasını. "İd' in alanı,
gelişmem için belirleyici olan bazı deneyimlerin kişiliğimizin karanlık ve ulaşılmaz kısmıdır ve
beni nasıl özel olarak ve derinden Freudiyen dene onun hakkında ne öğrendiysek rüyaların ve nevrotik
yime hazırladığını söylerken de açıkça onun adı semptomun analizi sayesindedir" der Freud. Onu,
na konuşmuş oluyorum. Genç bir adam olarak, kaynaşan uyarımların eridiği bir pota, bir kaos
Arthur Schopenhauer ' in felsefesiyle temasımın olarak betimler. Ona göre, id, deyim yerindeyse, be
bende bıraktığı etkiyi farklı yerlerde ve sık sık iti dense le doğru açılır ve oradan aldığı itilimler de
raf etmişimdir; h�tta, sonradan Buddenbrooks 'un . kendisinde ruhsal ifade bulur- ama bunun hangi kat
sayfalarında onun içiQ -bir anıt dikildiğini de manda gerçekleştiği bilinmiyordur. İd, enerjisini bu
söyleyebilirim. İlk kez burada, Schopenhauer ' de, itkilerden alır; ama örgütlenmiş değildir; haz ilke
daha o tarihte bile mücehhez olmuş bir metafiziğin si altında hareket eden itkisel ihtiyaçların doyuma
kötümserliğinde, bilinçdışı psikoloj isinin ahlaki ulaşma çabası dışında, ortak bir istenç üretmez.
1 29
iiTıago I güz I 2005
Onun alanı içinde, karşıtlıklar yasası da dahil ol dünyayı hesaba katar, dikkatlidir, içsel uyarım kat
mak üzere, düşüncenin hiçbir kuralı işlemez . manlarının devamı olan herhangi bir şeyi nesnel
"Çelişik uyaranlar, biri diğerini iptal etmeden, ya gerçeklikten ayırt edecek kadar onurludur. İd,
da değerini azaltmadan yan yana var olabilirler; ol eylemin manivelasını ego'ya emanet etmiştir; ama
sa olsa, enerjinin açığa çıkmasını denetleyen ekono ego ' da itkiyle eylem arasında düşunme sürecinin
minin zorlantısı altında uzlaşım biçimleri içinde bir yarattığı gecikmeyi sokar ve bu zaman aralığında
leşirler. Bunun, günümüzün tarihsel deneyimi tecrübeyi yardıma çağırarak haz ilkesine karşı bel
içinde, ego 'nun, bütün bir kitlesel ego'nun alta li bir düzenleyici üstünlük kurar, böylece bilinç
düşmesine yol açabilecek bir durum olduğunu an dışında mutlak biçimde hüküm süren bu ilkeyi
lıyorsunuzdur herhalde; kökeninde de, bilinçdışı gerçeklik ilkesinin yardımıyla sınırlayıp düzeltir.
na tapınmanın, bilinçdışının dinamiğinin tek yaşam Fakat öyle olduğunda bile ne kadar zayıftır !
yükseltici güç olarak yüceltilmesinin, ilkelin ve Bilinçdışıyla dış dünya ve Freud'un süper-ego diye
akıldışının sistemli bir biçimde yüceltilmesinin adlandırdığı etken arasında sıkışıp kalmış olan
sonucu olan ahlaki bir deprem vardır. Çünkü, bil ego 'nun oldukça gergin ve ıstıraplı bir yaşantısı
inçdışı ya da id, ilkel ve akıldışıdır, saf dinamiktir. vardır. Ego'nun kendi dinamiği oldukça zayıftır.
İd, iyi ya da kötü ayrımı yapmaz, hiçbir değer, Enerj isini id'den alır ve genelde onun emirlerini
hiçbir ahlak tanımaz. Zaman diye bir şey yoktur yerine getirir. Kendini bir sürücü, bilinçdışını da at
onun için, zamanın akışı diye bir şey yoktur; za olarak görme eğilimindendir. Ama çoğu zaman,
manın onun psişik süreçleri üzerinde herhangi bir bilinçdışı onu yönetir; ve Freud'un rasyonel ahla
etkisi de yoktur. "Hiçbir zaman id'e uğramadan kının söylemesine izin vermediği şeyi de izninizle
geçmemiş olan istek uyaranları ve id' in derinlik ben ekleyeyim burada: Bazı durumlarda ego 'nun
lerine doğru bastırılmış izlenimler tamamen yok daha fazla ilerleme kaydetmesini sağlayan şey, tam
edilemez" der Freud, "yıllar geçtikten sonra bile da bilinçdışının bu gayri meşru taleplerine teslim
·
1 30
F re u d ve Gelecek
di rüyalarımızın gizli sahneleyicileriyizdir; aynı nağı olduğunu sanmak ve açıkça animizme ait eği
şekilde gerçeklikte de tek bir özün, bizzat istencin, limlere kapılıp, sözlerin büyüsüne ve düşüncenin
bizimle gördüğü düş de en içten benliğimizin ürünü gerçeklik üzerindeki etkisine inanmakla suçlar.
olabilir ve başımıza gelir görünenlerin gerçek faili Ama, felsefe bu varsayımlarla hareket ettiğinde,
de aslında yine kendimizizdir. Burada makalenin sahiden kendini fazla mı ciddiye almış olmaktadır?
sadece ana hatlarına değindim; oysa metinde bu Dünyayı düşünceden ve onun sihirli taşıyıcısı
önermeler çok daha güçlü ve kapsamlı bir çağrışım Söz'den başka değiştirebilmiş bir şey var mıdır?
zenginliğiyle yüklüdür. Ama sadece Schopen Felsefe, gerçekte, doğa bilimlerinin üstünde ve
hauer ' in yardımına çağırdığı rüya psikoloj isi öncesinde yer alır bence ve her türlü yöntem ve
değildir açıkça psikanalitik bir karakter taşıyan (o kesinlik de onun sezgilerine, entelektüel ve tarih
kadar ki, cinsel bir paradigma bile içeriyordur sel istencine hizmet eder. Son kertede, her zaman
Schopenhauer 'in savlan) bütün bir düşünce siste bir "quod erat demonstrandum" meselesidir. Bili
mi de şaşılacak ölçüde analitik kavramların bir min varsayımlardan muaf oluşu ahlaki bir olgudur,
özetidir. Çünkü, başlangıçta söylediğimi tekrarla ya da öyle olması gerekir. Ama düşünsel açıdan,
yacak olursam, psikanalitik kuramın en derin içe Freud'un da belirttiği gibi, büyük ihtimalle bir
riği, ego ile dünyanın, varlıkla oluşun birliğinin yanılsamadır. Bu noktayı biraz daha zorlayarak
gizeminde, görünüşte nesnel ya da rastlansa! olanın psikoloj inin, felsefeden destek ve izin almadan
aslında ruhun kendi tezgahları olduğunun kavra yeni bir buluş yapamadığını da söyleyebiliriz.
nışında yatıyordur bence. Sadece geçerken belirttim bütün bunları. Ama,
Ve bu noktada, Freudiyen okulun yetenekli ama Jung' dan alıntılamış olduğum cümle üzerinde bir
biraz nankör evladı C.J.Jung'un, Tibet Kültürüne süre daha durmak genel amacıma uygun düşecek.
Ait Ölüler Kitabı 'na yazdığı önemli önsözdeki bir Jung, hem o makalede ve hem de benimsediği
cümlesi aklıma geliyor. "Benim nasıl yaptığımdan genel bir yöntem olarak, analitik kanıtlan, Batılı
ziyade bana nasıl olduğunu görmek daha etkileyi düşünceyle Doğu Batıniliği arasında bir köprü kur
ci; dolaysız ve çarpıcı ve bu yüzden de ikna edi mak için kullanır. Şu sözlerle özetlediği Freud
cidir. Belli bir psikoloji okulunda, Schopenhauer'in Schopenhauer anlayışına hiç kimse onun kadar
bile aşırıya kaçmış spekülasyon saydığı şeylerin keskin bir biçimde odaklanmamıştır: "Tüm verili
nasıl sükunetle düşünüldüğünü gösteren cüretli, durumların vericisi yine kendi içimizdedir; hem
hatta pervasız bir önerme. "Oluş"un aslında "yap en büyük hem de en küçük şeylerin sunduğu kanı
mak" olduğunun bu açığa çıkarılışı, Freud'suz ta rağmen hiçbir zaman bilince çıkamamış bir
mümkün olabilir miydi? Asla! Bu noktada her şeyi hakikattir bu, oysa bilinmesi de zorunludur çoğu za
ona borçluyuz. Bir yığın varsayımla doludur man, hatta vazgeçilmezdir. Dünyanın, ruhun doğası
Jung 'un cümlesi; analizin dil ve kalem sürçmeleri tarafından nasıl "verilmiş" olduğunu anlamamız
konusunda, bütün bir insan hataları alanında, için büyük ve muhteşem bir değişimin gerektiğini
hastalığa kaçış, kaza ve rastlantıların psikoloj isi, düşünüyordu Jung; çünkü, insanın hayvani doğası
kendini cezalandırma zorlanması gibi konularda, kendini yine kendi durumunun yaratıcısı olarak
kısaca bilinçdışının bütün o sihirbazlıkları bahsinde görmeye yanaşmıyor, bu gerçeği görmemek için ça
bir bir gün ışığına çıkardığı gerçekler olmasaydı balıyordu. Doğu'nun kendi hayvan doğasını zapt
eğer, böyle bir cümleyi anlamak da mümkün ol etme konusunda, Batı 'ya göre her zaman daha
mazdı. Ama şunu da ekleyelim: Schopenhauer' in güçlü çıktığı doğrudur; ve Doğu hikmetinin tan
gözüpek, yol açıcı spekülasyonları olmasaydı, rıyı bile ruhtan kaynaklanan "verili koşullar" arasın
psikoloj ik dayanaklarıyla birlikte Jung 'un bu da saydığını, onu insan ruhunun ışığı ve yansıması
yoğun, yüklü cümlesi de gene mümkün olmazdı. olarak algıladığını öğrenmek bizi şaşırtmamalı.
Dostlarım, bu neşeli ortamda, Freud'un kendisine "Ölüler Kitabı'na" göre, ölmüş olana verilen ve
karşı da küçük bir polemiğe girmenin sırasıdır bel ölüm diyarında ona eşlik eden bu bilgi, nesne ve
ki. Felsefeye karşı fazla bir saygısı yoktur. Bilimsel özneyi birbirinden ayıran ve onların bir olduğunu
kesinliği, felsefeyi bir bilim olarak kabul etmesine ya da birinin diğerinden meydana geldiğini kabul
izin vermektedir. Felsefeyi, dünyanın kesintisiz ve etmeyen batılı zihnin mantığıyla çelişen bir para
tutarlı bir resmini sunabileceği hayaline kapılmakla dokstur. Evet, Avrupalı mistisizmi de bu türden
suçlar; mantıksal işlemlerin nesnel değerine fazla yaklaşımlara yabancı değildir ve Abgelus Silesus' -
kıymet vermekle eleştirir; sezgilerin bir bilgi kay- un söylediği gibi:
1 31
imago I güz I 2005
Biliyorum ben olmadan bir an bile daha uygun bir sözcük olurdu: Psikanalizin, doğal
yaşayamaz tanrı; olarak, benden daha önce fark ettiği ve daha önce
Ben yok olursam o da ölür. ki bir dönemde ona borçlu olduğum edebi değer
Ama çoğu zaman, saf bir durum ya da mutlak lendirmelerden kaynaklanan bir tür entelektüel
bir gerçeklik olmayan, fakat ruhla bir ve onunla yakınlık. Bunlardan sonuncusu, Freud okuluna
sınırlı olan bir tanrı tasavvuru, Batılı dinsel anla bağlı Viyanalı bir araştırmacının "Eski Biyografi
yışın tahammül edemeyeceği, çünkü Tanrı düşün Okulunun Psikoloj isi Üzerine" başlığıyla yazdığı
cesini tamamen terk etmekle bir sayacağı bir ve İmago dergisinde çıkan bir makaledir. Bu epeyce
tasavvur olmuştur. kuru başlık, içeriğin dikkate değer olmadığı izleni
Ancak din - hatta etimoloj ik açıdan bile özünde mini verir. Yazar, biyografinin eski ve basit türünün
bir bağı kasteder. Tekvin'de, tanrıyla insan arasın ve bilhassa, sanatçıların hayatları hakkında yazılmış
daki bu bağdan söz edilir; ben de Yusuf ve Kar olanların popüler efsane ve gelenek tarafından nasıl
deşleri adlı mitolojik romanımda bunun psikolojik beslenip belirlendiğini, deyim yerindeyse, bireyin
temelini vermeye çalıştım. Umarım, dinleyiciler, hayatını biyografinin alışılagelmiş tekniklerine
kendi yapıtım üzerine bir süre daha konuşmamı hoş nasıl özümsetildiğini ve böylece bu biyografilerin
görürler; çünkü bu konuyu burada, yaratıcı itkiyle kendi işlerine de bir tür meşruluk kazandırdık
psikanaliz arasındaki bu ciddi karşılaşma anında larını, biyografinin "sahici" bir şey olarak tanın
devreye sokmamı haklı gösterecek bazı nedenler masını, onun "her zaman olduğu gibi" olan ve "her
olabilir. Tuhaftır ki -ve muhtemelen başkaları için zaman yazıldığı gibi" yazılan "otantik" bir şey
de tuhaf- benim bu kitabımda, tam da bilginlerin olarak görülmesini sağladıklarını ortaya koyar. İn
Doğu Batıniliğine yakıştırdıkları bir psikolojik san ancak tanımayla değer biçtiği için, yeninin
teoloji ortaya çıkmaktadır. Tevrat' ın İbrahim' i, bir içinde eskiyi, bireyselin içinde tipik olanı bulmak
bakıma Tanrı 'nın babasıdır. İbrahim'dir O'nu al ister. Böylece bir aşinalık duygusuyla dolar hayatı;
gılayan ve meydana çıkaran; Tanrı 'ya İbrahim oysa, kendini, bildik olana hiçbir şekilde dayan
tarafından atfedilen yüce nitelikler herhalde en mayan, zamanda ve uzamda tek, tamamen yeni
başında da Tanrı 'ya aitti, onları İbrahim icat etmiş bir şey gibi sunmuş olsaydı, sadece şaşırtmak ve
değildi; ama bir bakıma da o icat etmişti, onları dehşete düşürmekle kalırdı. Makale bu noktada şu
tanıyarak ve düşünerek gerçek kılmıştı. Tanrı 'nın soruyu yanıtlıyor: Efsanevi biyografinin alışılmış
yüce nitelikleri- ve dolayısıyla Tanrı'nın kendisi teknikleriyle bireysel kişiliğin özelliklerini, hiçbir
gerçekten de İbrahim ' in dışında, nesnel bir ol kuşkuya yer bırakmayacak bir kesinlikle birbirinden
gudur; ama aynı zamanda onun içinde ve ona ait ayırmak, başka bir deyişle, tipik olanla bireysel
tirler; kendi ruhunun gücü, bazen ayırt bile edile olan arasına kesin bir sınır çizgisi çizmek mümkün
mez bu niteliklerden, bilinçli olarak onlarla iç içe müdür? Tam da kendi soruluş biçimiyle olumsuz
geçer ve kaynaşır- ve Tanrı' nın İbrahim' le kur lanan bir soru. Çünkü, hayat, bireysel öğelerle
duğu bağın kökeni de budur: İçsel bir gerçeğin alışıla gelmiş tekniklerin bir karışımıdır; birey bu
açıkça tanınıp kabullenilmesi. Bu bağın ikisinin biçimsel ve gayri şahsi özelliklerin üstürıe, deyim
de çıkarına olduğu, ikisini de kutsadığı belirtilir. yerindeyse, ancak başını çıkarabiliyordur. Yine de,
Tanrısal ihtiyaçla insani ihtiyaç o kadar iç içe geçer gayri şahsi olan birçok şey, bilinçdışı özdeşleş
ki, ilk adımı atanın hangisi olduğuna karar ver melerin çoğu konvansiyonel ve şematik olan birçok
mek imkansızlaşır. Ne olursa olsun, insanın kut şey, sadece sanatçının değil, genel olarak insanın
sallığı ile Tanrı'nın kutsallığının iki yönlü bir süreç deneyimi için de belirleyicidir. Makalenin yazarı
olduğunu; birinin ötekiyle bağlantılı olduğunu şöyle diyor: "Çoğumuz bugün bir biyografik tipi
göstermektedir bu düzenleme. Bir bağ da başka 'yaşıyor ' , bir sınıfın, bir rütbenin ya da mesleğin
neye yarar zaten diye sorar insan. hayatını sürdürüyoruz. İnsanoğlunun hayatını
"Verilmişin vericisi" olarak ruh - evet, dostla biçimlendirmesinde ki özgürlük, 'yaşanmış hayat'
rım, romanda bu fikrin ne Doğu hikmetince ne de dediğimiz o bağla ilişkilidir." Ve sonra, bana çok
psikoloj ik olgu tarafından gerekli kılınan bir ironi sevinç veren ama hiç şaşırtmayan bir şekilde, ana
noktasına götürüldüğünün farkındayım ben de. motifinin kesinlikle bu 'yaşanmış hayat' düşünce
Fakat burada, bu bilinçdışı uyumla, bu ancak son si olduğunu belirttiği Yusufromanından bölümler
radan keşfedilen uyumla ilgili heyecan verici bir şey aktarmaya başlıyor; yaşanmış hayat, yani kişilerin
var. Buna telkinin gücü diyelim mi? Ama sempati ve kuşakların art arda gelişi olarak hayat, baş-
1 32
F re u d ve Ge lecek
kalarının izinden yürümek olarak hayat, Yusuf'un mekan içinde eşsiz olduğuna dair safdil inancıyla,
hocası Eliezer ' in gülünç bir ciddiyetle yerine ge ömrünün nasıl da formül ve tekrardan ibaret
tirdiği gibi, bir özdeşleşme olarak hayat. Çünkü olduğunu ve izlediği yolun da kendinden öncekil
onun için zaman iptal olmuştur, geçmişin bütün er tarafından çizildiğinin hiç sezemeyen sözde
Eliezer 'leri bugünkü Eliezer' i biçimlendirmek için "bireyin" yaşamını çevreleyen ve belirleyen for
toplanmıştır, öyle ki, aynı kişi olmadığı halde müllerin bilgisidir. Bireyin karakteri mite özgü bir
İbrahim'in uşağı Eliezer' in ağzından konuşur. roldür. Karanlıklardan ışığa yeni çıkmış bir aktör
İtiraf etmeliyim ki, bu düşünce silsilesini gibi, sadece kendisine ait ve eşsiz olduğu yanıl
oldukça ikna edici buldum. Makale, psikoloj ik il saması içinde oynar bu rolü: Sanki onu kendisi
ginin mitik olana geçtiği noktaya işaret ediyor. icat etmiştir; ve kendi sözde eşsiz bireyselliğinden
Tipik olanın aslında mitik olan olduğunu ve ''yaşan kaynaklanmayan, ama bir zamanlar bulunmuş ve
mış hayat" denildiği gibi "yaşanmış mit" de dene meşrulaştırılmış olan bir şey bir kez daha temsil
bileceğini açıkça gösteriyor. Fakat yaşanmış bir edilebilsin ve kendi türünden olanlar da davra
süreç olarak mit de, benim romanımda içerilen nışlarını bu modele uydurabilsinler diye bilincinin
epik fikirden başka bir şey değildir; ve biliyorum derinliklerinden çıkardığı bir haysiyet ve güven
ki, ben de romanlarımda işlediğim konular açısın tavrı içinde oynuyordur rolünü. Aslmda varoluşu
dan burjuva ve bireysel olandan mitik ve tipik sadece tek olandan ve bugünden ibaret olsaydı,
olana geçtiğimde, analitik alanla kişisel ilişkim de nasıl davranacağını bilmeyecek, kafası karışacak,
akut evresine girmiştir. Her türlü yaratıcı yazının acizleşecek, kendine saygısı kınlganlaşacak, han
psikolojiye ilgi duyması nasıl doğalsa, psikanalizin gi adımı önce atacağına ya da hangi suratı takı
de mite ilgi duyması öyle doğaldır. Bireysel ruhun nacağına karar veremeyecekti. Haysiyet ve güven
çocukluğuna doğru nüfuz edişi, aynı zamanda in duygusunun bilinçdışı dayanağı, onunla beraber
sanlığın çocukluğuna, ilkel olanın ve mite özgü sanki zamandışı bir şeyin de gün ışığına çıkıp
olanın da derinliklerine girmek demektir. Freud, şimdi 'ye dahil olduğu gerçeğidir; sadece kendi
tüm doğa bilimlerinin, tıbbın ve psikoterapinin, başına kaldığında zavallı ve değersiz olan tekil
kendisi için, gençliğinin en erken dönemlerinde karaktere eklenen mitik bir değerdir; doğal bir
insanoğlunun tarihine, dinin ve ahlakın kökenleri değerdir bu, çünkü kökeni bilinçdışındadır.
ne duymuş olduğu tutkunun etrafında ve hep ona Mitolojiye düşkün sanatçı, işte böyle bir bakışla
doğru yapılan daimi bir yolculuk anlamına geldiği eğilir kendi çevresindeki olgulara - görebildiğiniz
ni söylemişti; bu merak, kariyerinin en üst nok gibi, ironik ve tepeden bir bakıştır bu, çünkü mi
tasında, Totem ve Tabu olağanüstü bir sonuç ver tik bilgi bakanın kendisi içindedir, bakılanda değil.
miştir. Tiefenpsychologie [derin psikoloji] sözünün Ama mitik bakış açısının öznelleştiğini varsayalım
zamansal bir anlamı vardır; insan ruhunun ilkel bir an için; aktif ego 'ya dahil olup, orada, gururlu,
temelleri de yine ilkel zamandır, mitin yuvalandığı gizli ama yine de neşeli bir şekilde, tekrarlanışının
ve hayatın ezeli kural ve biçimlerini oluşturmaya ve tipikliğinin farkına vardığını, rolünü kutsadığını
yöneldiği derin zaman-kaynaklardır bunlar. Çünkü ve kendi değerini de sadece dünyada geleneksel
mit hayatın temelidir; zaman-üstü bir şemadır, bir olanın yeni bir temsili olduğu bilgisine bağladığını
kutsal formül; ve hayat da kendi niteliklerini bilinç varsayalım. Diyebiliriz ki ancak böyle bir olgu
dışından üretirken bu şemanın, bu formülün içine ''yaşanmış mit" olabilir; bunun bilinmedik ve yeni
akar. Şurası kesin ki, bir yazar, hayatı mitik ve bir şey olduğunu da sanmayalım. Mitin içindeki
tipik olarak kabul etme alışkanlığını edindiğinde, hayat, kutsal bir tekrar olarak hayat, tarihsel bir
sanatçı mizacında, aksi takdirde hayatının ancak biçimdir. Aynı zamanda İştar, Astarte ve Aphrodite
çok daha ileriki bir evresinde meydana gelecek, de olan Mısırlı Cleopatra buna bir örnektir.
tuhafbir artış, kavrama ve biçimlendirme gücünde Bachofen, Baküs kültünü, yani Dionysos dinini
de yeni bir canlanmayla karşılaşacaktır; çünkü betimlediği çalışmasında, Mısır kraliçesinin Diony
mitik olan, insan soyunun yaşama süresi içinde sos' cu stimula'nın mükemmel bir resmi olduğunu
çok daha erken ve ilkel bir evreyken, bireyin söyler; ve Plutarkhos 'a göre de, Cleopatra 'yı Aph
yaşamında geç ve olgun bir döneme denk düşer. rodit' in dünyevi cisimlenişi olarak görülmesini
Kazanılan şey fiiliyatta betimlenen daha yüksek bir sağlayan şey, kraliçenin fiziksel cazibesinden çok,
hakikatin iç görüsüdür; ebedi, ölümsüz ve hakiki erotik entelektüel kültürüydü. Fakat, mizacındaki
olanın gülümseyen bilgidir; kendisinin zaman ve Aphrodit' lik ya da Hathor-İsis rolü, sadece Plutak-
1 33
iı:nago I güz I 2005
hos veya Bachofen tarafından atfedilmiş nesnel düpedüz: "Ben oyum." Bu mitin formülüdür. Öy
bir şey değildir, aynı zamanda öznel varoluşunun leyse hayat -hiç değilse anlamlı hayat- eskiden
da özüdür, yaşadığı bir roldür. Bu, ölüm şeklinden mitin somut biçimde yeniden üretilmesi, yeniden
de anlaşılabilir: Göğsünün üzerine bir engerek kurulmasıydı; hayat mite başvuruyor ve ancak
yılanı koyarak kendini öldürdüğü varsayılır. Fakat onun sayesinde, geçmişe bakarak kendini sahici ve
yılan, pullu giysiler içinde resmedilen Mısırlı İsis' e anlamlı sayabiliyordu. Mit, hayatın meşrulaştırıl
de yabancı değildir; ve göğsünün üzerinde yılan masıdır; hayat ancak onun sayesinde ve o�un
tutan bir İştar heykeli de vardır. Eğer Cleopatra'nın içinde kendi bilincine varabilir, ancak onun içinde
ölüm şekli efsanenin söylediği gibiyse, mitik ego onaylanıp kutsanabilir. Cleopatra, ölürken bile
sunun bir tezahürüydü bu. Üstelik, tanrıça İsis ' in Afrodit olmayı sürdürmüştür - mitin kutlanışından
şahin başlığını takan ve kendini Hatgor'un nişanıy daha değerli ya da anlamlı yaşamak ve ölmek
la, hillalli öküz boynuzuyla donatan da o değil mümkün müdür? Sadece, yazılmış olanı yerine ge
midir? Ve iki çocuğuna Mark Antony Helios ve tirmek için yaşamış ola İsa'yı ve Onun hayatını
Selene adlarını koymamış mıdır? Şüphesiz, gerçek düşünmek yeter. Kendi bilinciyle İncil yazarlarının
ten önemli bir figürdü; sözcüğün antik çağa özgü gelenekleştirmelerini ayırt etmek güçtür. Ama çar
anlamıyla önemli: Kim olduğundan ve kimin izinde mıhta, dokuzuncu saat hakkında söylediği söz "Eli,
yürüdüğünden çok emindi . Eli, lama sabachthani?" [ Allahım, Allahım, beni
Antik çağın ego'su ve onun öz-bilinci, bizim da niçin bıraktın?], hiç de hayal kırıklığı ve üzün
ha dışlayıcı ve daha keskince tanımlanmış ego tüsünün değil aksine Mesihvari bir yüce benlik
muzdan farklıydı. Deyim yerindeyse, arkası açık duygusunun feveranıdır. Cümle özgün olmadığı
tı; geçmişten daha çok şey alıyor ve onu tekrarla gibi kendiliğinden bir haykırış da değildir. B aştan
yarak bugüne ait kılıyordu. İspanyol bilgin Ortega sona Mesih ' in ilan edilişi olan yirmi ikinci
y Gasset' in söylediğine göre arkaik insan, herhan Mezmu.r'un başında yer alır bu cümle. İsa ' da ora
gi bir şey yapmadan önce, ölümcül darbeyi vurmak dan aktarıyordu ve aktarmanın anlamı şuydu: "Evet,
için geri sıçrayan bir boğa güreşçisi gibi, geriye o benim." Cleopatra da ölmek için boynuna bir
doğru bir adım atardı. Geçmişte, sanki bir dalgıç engerek yılanı doladığında bu sözü aktarmıştı ve
hücresine girermişçesine içine girebileceği bir kalıp gene şu anlama geliyordu: "Evet, o benim."
arar ve böylece hem saklanmış hem de korunmuş Bu bağlamda kullanmış olduğum "kutlama/
olan şimdiki sorunun üstüne giderdi. Bu yüzden, kutsama" sözünün üzerinde kısa bir süre du.ralım.
hayatı bir anlamda eski bir temanın yeniden sah Mazu.r görülebilecek, hatta uygun bir kullanımdır
nelenişiydi, geçmişin canlandırmasıydı. Ama mit bu. Çünkü, mit içindeki yaşam, deyim yerindeyse,
olarak hayat da tastamam bu yeniden-canlandırma tırnak içindeki yaşam, bir tür kutlamadır; onunla
olarak hayattır. İskender, Miltiades' in izinden git geçmiş bugüne getirilmekte, dini bir edime, reçete
miştir; Caesar 'ın en eski biyografilerinin yazarları, si verilmiş bir kutlamanın icrasına dönüşmekte,
haklı ya da haksız, onun İskender' i kendine prototip bir şenlik haline gelmektedir. Şenlik bir yıldönümü
olarak seçmiş olduğuna inanmışlardır. Fakat böyle olduğu için, geçmişin bugün içinde yinelenme
bir "taklit", sözcüğün bugünkü anlamından daha sidir. Her yılbaşı, dünya-kurtarıcısı Bebek, acı çek
fazlasını ifade ediyordu. Özellikle antik çağın aşi mek, ölmek ve doğmak için yeniden dünyaya gelir.
na olduğu mitik bir özdeşleşmeydi; ama ruhsal ola Şenlik, zamanın tutulmasıdır; bir olaydır, kutsal bir
rak tüm zamanlarda mümkündü ve modern za hikayenin, çok eski bir kalıba uygun olarak tekrar
manlara dek de etkisini kaybetmemişti. Napeleon lanmasıdır. İçindeki olaylar ilk kez değil de, pro
figürünün antik bir kalıba dökülmüş olduğu hep totipe uygun bir şekilde törensel olarak meydana
söylenmiştir. Dönemin zihniyeti, onun da İskender gelmektedir. Her şenlik bir "şimdileştirme" ya da
gibi kendini Jüpiter Amnon 'un oğlu olarak sun bugüne getirmedir; tıpkı o ilk, özgün olayda olduğu
masına izin vermiyor ve bu da canını sıkıyordu. gibi, zaman içinde, evrelerin ve saatlerin birbirini
Fakat en azından Doğu seferleri sırasında kendini izlediği bir zamansal düzen içinde gerçekleşir.
mitik olarak İskender ' le karıştırdığına şüphe yok Antik çağda, her şenlik özellikle dramatik bir icray
tur; yüzünü Batı 'ya çevirdikten soma da açıkça dı, bir maskeydi; aktör durumundaki rahipleriyle,
şunu söyleyebilmiştir: "Ben Charlemagne 'ım." tanrılar hakkındaki hikayelerin sahnelenmiş bir
Dikkat edin: "Charlemagne ' a benziyorum" ya da tekrarıydı- Osiris ' in hayatı ve çileleri bunun bir
"Durumum Charlemagne ' a benziyor" değil de örneğidir. Hıristiyan ortaçağının dünya, cennet ve
1 34
F re u d ve Ge lecek
cehennem temalarını işleyen gizem oyunları vardı lığın ürünü olan bir baba imgesiyle bu çocuksu
Goethe 'nin Faust'u bunun geç dönem uzantısıdır özdeşlemedir. Özellikle çocuksu ve oyuna tutkun
kamaval farsı ve foklorik mim oyunları vardı. bir varlık olan sanatçı, böyle bir çocuksu taklidin
Sanatçı bakışı, dünyaya mitik bir eğimle düşer ve hayatı üzerindeki gizemli ancak yine de apaçık
bu da dünyanın bir fars olarak, kuralları bilinen bir etkisinden ve sonuçta çoğu kez bir kahramanın
şölenin dramatik icracısı olarak, mitik karakter farklı zamansal ve kişisel koşullar altında çocuk
kuklalarının geçmişten gelen ve şimdi bir jestle su da diyebileceğimiz çok değişik yollarla yeniden
yeniden cisimlenen bir olay örgüsünü canlandırdığı canlandınlışından başka bir şey olmayan mesleğin
bir epik kukla tiyatrosu olarak görünmesine yol den söz edebilir bize. Werther ve Wilhelm Meister
açar. Bu mitik eğilim oyuncuların kendilerine de evreleriyle ve Faust ile Divan ' a denk gelen yaşlılık
geçerek öznelleştiği, oyunun ve oyuncuların bilin dönemiyle birlikte Goethe 'nin taklitleri, hala bir
cinin parçası olduğu anda, benim Yusuf ve Kar sanatçının hayatını mitik olarak şekillendirebilir: Bu
deşleri dizisinin ilk cildinden, özellikle de "Büyük taklit, sanatçının bilinçdışından geliyor, ama -yine
Aldatma" adlı ilk bölüme olduğu türden bir epik sanatçıya özgü bir tarzda- gülümseyen, çocuksu ve
yapının ortaya çıkması kaçınılmazdır. Orada, kim derin bir farkındalığa dönüşüyordur.
lerin yolunu izlediklerini pek iyi bilen kişiler -İs Romanımdaki Yusuf, tanrısal taklidiyle bilinç
hak, Esau, Yakub- yinelenen bir farsı trajikomik dışının sazını çalan bir sanatçıdır; ve ben de bilinç
biçimde oynamakta, örneğin Esau'nun kandırılıp dışını oyuna teşvik ederken, onu ciddi bir ürün
doğal hakkından yoksun bırakıldığı sahneyle yaratmaya, psikoloji ile miti buluşturan ama aynı
izleyenleri neşeye boğmaktadır. Yusuf da böyle bir zamanda şiirle analizin buluşmasının da kutlanışı
hayat kutlayıcısıdır; çok sevimli bir mitoloj ik olan bir öykülemeye özendirirken içimi saran
hokus pokusla Temmuz-Osiris mitini kendi şah duyguyu nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum- gele
sında sahneye koyar; parçalanan, gömülen ve ceğin sevinçli bir öngörüsü mü desem acaba?
yeniden doğan tanrının öyküsünü bir kez daha Ve şimdi de bu "gelecek" sözcüğü: Onu konuş
"gerçekleştirir" ve hayata kendi derinliklerinden mamın başlığı olarak seçtim, çünkü Freud'un adıy
biçim veren şeyle, bilinçdışıyla, festival oyununu la bağlantılandırmayı en sevdiğim düşünce işte
oynar. Metafizikçi ile psikoloğu düşündüren gizem, tam da budur. Fakat burada konuşurken bile, bir
ruhun bütün verili koşulların vericisi oluşu, Yusuf'ta kafa karışıklığına yol açıp açmadığımı soruyorum
kolay, oyunlu, çevik bir nitelik edinir- tıpkı, bir kendime: Acaba, şimdiye kadar söylemiş olduk
eskrimcinin ve ya jonglörün kusursuzca gerçek larım göz önüne alındığında, örneğin "Freud ve
leştirilen sanatsal performansı gibi. Onun çocuksu Mit" gibi bir başlık daha mı uygun olurdu? Ama
doğasını gözler önüne serer bu - ve şimdiye kadar yine de bu adla bu sözcüğü birleştirme düşüncesin
konunu çok dışına çıkılmış gibi görünse de, kul den vazgeçmedim ve şimdiye kadar söylemiş
lanmış olduğum sözcük aslında hep bu gecenin ·
olduklarımla ilişkisini ispat etmek ve anlaşılmasını
konusuna sadık kaldığımızın kanıtıdır. sağlamak isterim. Freudiyen dünyaya çok yakın
Çocuksuluk, başka bir deyişle, çocukluğun olan ve sanki psikolojinin ışığını mitin üzerinde
erken dönemlerine doğru gerileme: Ne kadar da gezdiren o romanda insanlığın yeni bir tanımının,
büyük bir rol oynuyordur hayatımızda bu gerçek gelecekten bize doğru gelmekte olan yeni bir in
ten psikanalitik öğe ! Nasıl da büyük payı vardır bir sanlık anlayışının gizli tohum ve öğelerinin bu
insanın hayatının şekillenmesinde ! Doğrusu tam da lunduğunu öne sürmek cüretini buluyorum ken
betimlediğim şekilde i şlemektedir: Mitik bir dimde. Ve şuna da kesinlikle inanıyoıum: Bir gün
özdeşleşme olarak, hayatta kalma olarak, ve baş Freud ' un hayatını adadığı yapıtında, yeni bir
larının izinden yürümek olarak. Babayla bağ, ba antropoloj inin inşası için gereken temel taşlarının
banın taklidi, baba olma oyunu ve daha yüksek, da yanı sıra, temel öğeleri daha bugünden birikmeye
ha gelişmiş baba-ikamelerine aktarım- bu çocuk başlamış, özgür bir insanlığın gelecekteki meskeni
su özellikler bireyin hayatını belirlemek ve şekil olabilecek yeni bir yapının da bulunduğunun farkı
lendirmekte nasıl da etkilidir! "Şekil" sözcüğünü na varacağız. Bu hekim-psikolog istencinin, bugün
kullanıyorum, çünkü benim için eğitim (bildung); bizim ancak boz bulanık seçebildiğimiz ve daha
yani insanın şekillenmesi dediğimiz şeyin en mut önceki hümanizmin hiç tanımadığı bir çok şeyi
lu, en zevkli öğesi tam da hayranlık ve sevgiyle deneyimleyebilecek bir yeni hümanizmin yol açıcısı
gerçekleşen bu güçlü etkilenmedir, derin bir yakın- olarak onurlandınlıcağından hiç şüphem yok. Alt
1 35
imago I güz I 2005
dünyanın, bilinçdışının ve id' in güçleriyle daha manlar, rüyaların teorisi için "batıl itikat ve gizem
farklı bir ilişkiye giren bir hümanizm olacak bu: cilikten kurtarılarak ele geçirilen yeni keşfedilmiş
Bizim nevrutik, korkularla ve nefretlerle dolu bilimsel toprak parçası" demişti. Ele geçirmek
dünyamızda olabileceğinden daha olgun bir sana sözü, çalışmasının yayılmacı ruh ve önemini anlatır.
ta imkan veren daha cesur, daha özgür ve daha O, özdeyişsel bir biçimde " İd'in olduğu yerde ego
kıvrak bir ilişki. Freud' a göre, psikanalizin bilinç olacaktır" der. Ve analizin, Zuider Zee'nin kurutu
dışının bilimi olarak önemi, gelecekte bir tedavi larak araziye kazandırılmasıyla karşılaştırılabilecek
yöntemi olarak değerini kat kat aşacaktır. Ama, kültürel bir çaba olduğunu belirtir. Sonunda, bu
bilinçdışının bilimi olarak bile sözcüğün eski ve da aziz adamın özellikleri de şaçları ağarmiş Faust'un
ha büyük anlamıyla bir tedavi yöntemidir- birey çizgilerine karışıp gider gibidir; o Faiıst ki, şöyle
sel vakalan da içerip aşan bir yöntem. İsterseniz şair demiştir:
ütopyası deyin buna, ama en büyük korku ve ne Bu bataklık, dağlara doğru uzanıp
fretimizin çözülmesinin, bilinçdışıyla farklı bir iliş gidiyor. Ve kazanılmış olan bütün ülkele
kiye girmesinin, daha ironik ama ille de saygısız ol rin havasını berbat ediyor. Bu kirli su
mayan, daha çok sanatçıya özgü bir ilişkiye birikintisini çekip boşaltmak en son ve en
dönüşmesinin günün birinde tam da o bilimin sa büyük kazancımız olacak. Ben milyon
ğaltıcı etkisine bağlı olması o kadar da düşünül larca insana refah içinde olmasa bile, her
meyecek bir şey değildir. halde faal ve hür olarak yaşayacak sahalar
Analitik aydınlanma devrimci bir güçtür. açıyorum. Bu ova yeşil ve verimlidir. İn
Onunla birlikte, kıvrak bir şüphecilik de, kendi sanlar ve hayvan sürüleri, bu yeni
ruhlarımızın bütün entrika ve bahanelerinin mas kazanılmış topraklar üstünde rahata
kesini düşüren güvenmezlik de ortaya çıkmıştır. Bir kavuşacaklar, cesur ve çalışkan bir kitlenin
kere uyanıp gözünü açtığında, tekrar uyutulama meydana getirdiği o koskoca tepeye hemen
yacak bir şüpheciliktir bu. Hayatın içine sızar, çiğ yerleşeceklerdir. Burası cennet gibi bir yer
safdilliğini çürütür, onu kendi cehaletinin yükün olacak. O zaman kuduran dalgalar iste
den kurtarır, deyim yerindeyse hayatın duygusal dikleri kadar seddin _üstüne çıksınlar. Deniz
lığını azaltır, İngilizce' de dendiği gibi understate şiddetle saldınnak için bu seddi kemirse
ment [abartının tersi-ç.n] zevkini aşılar ona, şişiril bile, halk elbirliği ederek, açılan gediği
miş olandan çok dürülmüş olan sözcükleri sevmeyi, kapatmağa koşacaktır. Evet, ben kendimi
etkisini ölçülülük ve tevazuyla sağlayan bir anlayı tamamıyla bu fikre verdim. Akıl ve
şa bağlanmayı öğretir. Tevazu -ne kadar da güzel basiretin gereği budur. Yaşamaya olduğu
bir sözcük ! Almanca' da (Beschedenheit) esas gibi özgürlüğü de ancak onu her gün
olarak bilmekle ilgiliydi ve ancak sonradan yeniden fethetmek zorunluluğunda bulu
bugünkü anlamını almıştır; İngilizce anlamının nanlar layıktır. Çocuklar, büyükler ve ihti
geldiği Latince sözcükse bir yapma tarzı anlamı yarlar, ömürlerinin verimli yıllarını bura
na gelir- kısaca, ikisi birden Fransızca savoir faire da tehlikelerle göğüs göğse geçirecek
anlamını vermektedir- nasıl yapacağını bilmek. lerdir. Ben böyle bir kaynaşmayı gönnek
Bunun, ortaya çıkmak için bilinçdışının biliminin ve hür topraklar üstünde, hür bir halkın
kılavuzluğuna başvuracak olan Q daha kıvrakça arasında yaşamak isterdim. [çev. Sadi
nesnel ve barışçı dünyanın temel mizacı olacağını lnnak]
umut edebilir miyiz? Özgür halk, korkudan ve nefretten arınmış ve
Yol açıcı ruhuyla hekim ruhunu birleştirmesi barış için hazır olan geleceğin insanlarıdır.
böylesi bir umudu haklı kılmaktadır. Freud bir za-
1 36
Maria-Faustina Stefanini
Albino Braz
Se rbest Zaman*
Theodor W. Adorno
S
erbest zamana ve insanların onunla ne gelmektedir; insanlar her ne kadar bu zaman ara
yaptığına ve ondan ne gibi fırsatlar yarata lığında onları saran bağlardan kurtulmuş ve özgür
bileceklerine dair bir soru, soyut bir iradeleriyle hareket ediyor olsalar da, bu aralık da
genelleme olarak düşünülmemelidir. Bu iş saatlerinde kaçmaya çalıştıkları güçler tarafından
arada, "serbest zaman" ya da "boş zaman" çok şekillendirilmektedir.
yeni kavramlardır. Bunların öncüsü olan serbest Bugün serbest zaman olgusuyla ilgili sorulması
lik (leisure-mue ), sınırsız ve konforlu bir yaşam gereken soru şudur; özgür olmayan koşullar al
tarzını ve de niteliksel olarak daha farklı ve şanslı tında, yani insanların içine doğdukları ve yıllardır
bir durumu ifade etmektedir. Ayrıca bu kavram onların varoluşlarını belirleyen üretim ilişkileri
serbest ya da boş olmayan, iş ile dolu olan ve da içinde, işgücü verimliliğinin artmaya devam ettiği
hası heteronom olarak adlandırılan özel bir fark bu ortamda, serbest zamana ne olur? Çağımızda
lılığa işaret eder. Serbest zaman karşıtına zincir serbest zaman çok genişlemiş durumda. Bu geniş
lenmiştir. Aslında bu karşıtlık ilişkisi serbest za leme, otomasyon sistemleri ve atom gücünde
manın temel özelliklerini oluşturmaktadır. Daha da henüz devam eden buluşlarla daha da artacak.
önemlisi, serbest zaman, insanları etkisi altına Eğer ideoloj ik önyargılarımızı bir kenara bıraka
almış olan toplumsal koşulların bütününe bağlıdır. cak olursak, serbest zamanın kendi karşıtına yak
İnsanlar ne işte ne de bilinçlerinde gerçek özgür laşması ve kendisinin bir parodisine dönüşme
lüğü tasarruf edemezler. Bu gerçeği anlamak için sine ilişkin kaygıyı göz ardı edemeyiz. Dahası,
tiyatro alanından ödünç alınan "rol" kavramını kul esaret gittikçe serbest zamanı ilhak etmekte ve
lanan uzlaşmacı sosyologlar bile insanlara toplum özgür olmayan insanların birçoğu bu süreci, kendi
tarafından yamanan bu varoluşun ne onların kendi leri de bu esaretin bir parçası oldukları için fark
lerine ne de ne olabileceklerine benzemediğini etmemektedirler.
söylerler. Elbette hiç kimse insanların aslında ne Ben bu meseleyi kendi naçizane deneyimle
oldukları ile toplumsal rolleri arasında basit bir rimden yola çıkarak aydınlatmaya çalışacağım.
ayrım yapma yoluna gitmemelidir. Bu roller insan Mülakatlar ya da sohbetler sırasında, insanlara
karakterinin içsel birikimini öyle bir oluşturmuştur genelde hobileri sorulur. Haftalık dergilerde, nadir
ki bu eşitsiz toplumsal entegrasyon çağında, in olarak ele geçen bir fırsatta, kültür endüstrisinin
sanlarda işlevsel olarak belirlenmemiş bir şeyin devlerinden biriyle ilgili dosya hazırlandığında, o
varlığını kanıtlamak oldukça zordur. Serbest zaman insanın özel hayatı ve hobileriyle de ilgili bilgiler
meselesinde bu önemli bir noktadır. Bu şu anlama verilir. Bana bu tip bir soru sorulduğunda ise deh-
* "Kültür Endüstrisi - Kitle Kültürü Üzerine Seçilmiş Denemeler" Essays on Mass Culture, edited by J. M. Bernstein, Routledge,
s. 1 87- 1 98 (Theodor W. Adorno, The Culture Industry Selected 2004)
1 39
imago I güz I 2005
şete kapılıyorum. Çünkü benim hobim yoktur. işine tüm dikkatini vermeli ve dikkatini dağıtarak
Bu, kendini tam anlamıyla işine kaptırmış bir tür dalga geçmemelidir ki ücretli emek bunun üzeri
işkolik olmamdan değil, fakat mesleğim dışında ne kurulmuş ve kuralları içselleştirilmiştir. Diğer
ki etkinliklerimi de oldukça ciddiye almamdan taraftan da, serbest zaman hiçbir şekilde işe ben
kaynaklanıyor. Bundan dolayı onları, hobilerle ya zememelidir ki kişi sonrasında etkin bir biçimde
pılan herhangi bir şeyi, bugün çok yaygın olan çalışabilmelidir. Sonuç birçok anlamsız boş zaman
barbarca bir zihniyetin örneklerinden biri olarak etkinliğidir. Dahası, iş hayatına özgü davranış
-yani vakit öldürmek için edinilen meşgaleler kalıpları, insanları burada da rahat bırakmaz ve es
olarak adlandırmak istemiyorum. Müzik yapmak, kiden beri, gizliden gizliye serbest zaman diyarı
müzik dinlemek, bütün dikkatimle kitap okumak, na kaçak giriş yapar.
bunlar benim hayatımın parçalarıdır ve onlara ho Eski zamanlarda, çocuklara okuldaki katılım
bi demek, onlarla dalga geçmek olacaktır. larıyla ilgili de not verilirdi. Bu yetişkinlerin,
Diğer taraftan iş ve serbest zaman arasında çocuklarının serbest zamanlarında kendilerini çok
keskin bir ayrım yapılan şu durumda benim işim, zorlayacakları; yani çok fazla kitap okuyacakları
yani felsefi ve sosyolojik çalışmalar yapmak ve ya da akşam çok geç yatacakları yönündeki öznel
üniversitede öğretmenlik, serbest zamanın karşısı ancak iyi niyetli endişelerinin bir sonucuydu.
na: konabilecek şeyler de değildir. Ben bunun bir Ebeveynler gizli gizli, insan hayatının etkin bir
ayrıcalık olduğunu biliyorum ve tadını çıkarıyo biçimde bölümlenmesiyle bağdaşmayan bir ku
rum . Bu elbette, benim kendi isteklerim ve ralsızlık zihniyetini seziyorlardı. Dahası, hakim
yeteneklerim doğrultusunda bir işte çalışıyor olma olan ethos, çeşitli veya heterojen olan ve açık ve
mın sonucudur. Eğer serbest zaman, bir zaman belirgin bir şekilde yerine oturmayan her şeye
lar bir avuç insanın yapabildiği gibi herkesin zevk şüpheyle bakmaktan yanadır. Hayatın keskin
alacağı şeyleri yaptığı bir zaman dilimiyse, ki biçimde ikiye ayrılması da, serbest zamanı
feodal toplumla karşılaştırınca burjuva toplumu bu neredeyse tamamen feth eden şeyleşmeyi emret
yolda ilerleme kaydetti, farklı koşullar söz konusu mektedir.
olduğunda bu model önemli ölçüde değişse de, Hobi ideolojisindeki boyun eğdirme özelliği en
ben bunu kendi iş dışı deneyimlerimden yola iyi şekilde iş yerinde görünür. Ne gibi hobileriniz
çıkarak resmetmeye çalışacağım. olduğu sorusunun doğallığı, "boş zaman endüst
Eğer Marks'ın yolunu izleyecek olursak, bur risinin" sağlayabilecekleriyle uyumlu olarak za
juva toplumunda işgücü bir meta haline gelmiş ve ten bir ya da daha da iyisi birkaç tane farklı ho
bunun sonucunda da emek şeyleşmiştir; bunun biye sahip olduğunuz varsayımını barındırır.
ardından ise "hobi" ifadesi bir paradoksa dönüşür: Özgürlüğün organize olması zorunludur. Eğer
Tamamıyla belirlenmiş bir bütünün içerisinde, hobiniz yoksa acı içindesinizdir, meşgaleniz yok
belirlenmemiş yaşam vahası olarak kendini şeyleş tur, ya da işkolik, geri kafalı veya egzantirik
menin zıddı olarak gören insanlık durumu, ay sinizdir ve de serbest zamanınızı nasıl değerlen
nen iş ve serbest zaman arasındaki katı ayrım gibi dirmeniz gerektiğini söyleyen toplumun maskarası
şeyleşir. Serbest zaman, kar odaklı toplumsal ·olursunuz. Bu tür bir mecburiyetin sadece dışsal
hayatın bir devamıdır. Aynen, "show business" bir karakteri yoktur. Bu fonksiyonel bir sistemde
teriminin oldukça ciddiye alınması gibi "boş za insanların içsel ihtiyaçlarıyla da bağlantılıdır.
man" endüstrisindeki ironi de unutulmuş gibi Kamp yapma eskiden gençlik hareketleri
görünüyor. Tu ri zm , kamp yapma gibi boş zaman içinde çok popülerdi ve burjuva yaşantısının
etkinliklerinin ka r amaçlı yapılan faaliyetler sıkıcılığına ve kuralcılığına karşı bir protestoydu.
okluğu hilinen gerçeklerdir. Aynı zamanda iş ve İnsanlar kelimenin her anlamıyla "dışarı çıkmaya"
serbest zaman arasındaki fork, hem bilinç hem çalışıyorlardı. Dışarıda yıldızların altında uyu
de bilinçaltı seviyesinde bir norm olarak insanların mak, evden ve aileden kaçtığınızı gösteriyordu.
kafasına kazınmıştır. Zira, hakim olan çal ış ına Gençlik hareketleri ölünce bu ihtiyaç kamp
etiğine uygun olarak, iş t en arınmış olan zaman, endüstrisi tarafından ele geçirildi ve kurumsal
yorgun düşmüş olan işçinin toparlanması için kul laştı. A ncak elbette ki, endüstri tek başına insan
lanılmalıdır, yani bu işe eklenen bir zaman d ı r. ları, çadırlar, kamp arabaları ve ekipmanları alma
İşte tam burada burjuva davranış nonnlarından ya zorlayamazdı.
biriyle karşı karşıya geliyoruz. Bir tarafta kişi İnsanların içı.inde zaten böyle bir arzu vardı
140
Serbest Zaman
ama, bu özgürlük ihtiyacı iş dünyası tarafından serliği i!t: Schopenhauer'un küstah yorumu, in
işlevselleştirilip, geliştirilip tekrar üretiliyordu; sanın, bir yandan meta karakterinin tamamının
yani istedikleri onlara zorla geri dönüyordu. Bu onu dönüştürdüğü bir şeyleri de içine alan,
yüzden, serbest zamanın bütünleştiği rahatlama ile doğanın·fabrikasyon bir ürünü oluğunu anlat
insanlar tam da en özgür hissettikleri yerde, aslın maktadır.
da ne kadar tutsak olduklarını fark etmiyorlar. Öfkeli eleştiri insanoğluna, insanın yadsınamaz
Zira, bu tür bir tutsaklığın kuralları onların elin özüne dair tantanalı karşı koyuşlardan hala daha
den alınmıştır. fazla saygı getirmektedir.Yine de, Schopenhauer'-
. En katı anlamıyla alırsak, çalışmanın tersi un doktrini, evrensel bir geçerliliği olan ve insan
olarak, bugün artık modası geçmiş olarak nitele türünün. birincil karakterine ışık tutan bir şey ola
nen bir ideolojide olduğu gibi, serbest zaman rak değerlendirilmemelidir. Sıkıntı, çalışma baskısı
kavramında anlamsız (Hegel olsa "soyut" derdi) ve katı iş bölümü altındaki yaşamın bir fonksi
bazı şeyler vardır. Bu konuda önemli bir örnek, yonudur. Bu böyle olmak zorunda değil. Ne za
yakıcı güneşin altında yatmak hiç de eğlenceli man boş zamandaki davranış, gerçekten özerk
olmadığı ve muhtemelen fiziksel hasarlara sebep olursa, özgür insanlar tarafından kendileri için
olup ve hatta aklı fakirleştirdiği halde, bronz ola belirlenirse, o zaman can sıkıntısı nadiren görüle
bilmek için güneşin altında kızaranların dav cektir. Sıkıntı sadece zevk için yapılan etkinlik
ranışıdır. Bronzluk oldukça çekici olabilmektedir lerde, kendi içinde anlamlı ve akılcı olan serbest
ve bronz tenli kişi metanın fetiş karakterini alarak zaman etkinlikleri kadar görülmez. Boş boş gezin
kendisini fetişleştirmektedir. Bir kızın yanık teni mek bile gereksiz bir davranış olmak zorunda
nin erotik olduğu varsayımı başka bir rasyo değildir, kendi kendini kontrolün sancılarından
nelleştirmedir. Yanık ten kendi içinde bir sondur bir kurtuluş olarak keyif verebilir. Eğer insanlar
ve baştan çıkarılması gereken erkek arkadaştan da kendileri. ve yaşamları hakkında kendileri karar
ha önemlidir. Eğer tatilden bronz bir tenle dön verebilselerdi, tekdüzeliğin diyarında sıkışıp
mezseniz iş arkadaşlarınız hemen sorarlar; "Daha kalmasalardı, sıkılmak zorunda da kalmayacak
tatile gitmedin mi?" diye. Serbest zamanın içinde lardı.
büyüyen fetişizm, daha başka toplumsal kont Sıkıntı somut tekdüzeliğin yansımasıdır. Bu an
rollere de gebedir. Elbette bunda, çok .etkili ve lamda siyasi ilgisizlikle benzeşir. Bu ilgisizliğin
kaçınılmaz reklamlarıyla kozmetik sektörünün de en belirleyici nedeni, kitlelerin toplumsal alanda
payı vardır, ama insanların meydanda olanı onaylanan biçimiyle politik katılımın, kendi
görmemekteki istekliliklerinin payı da büyüktür. varoluşlarını asgari düzeyde etkileyebileceğine
Güneşin altında uyuklama edimi, günümüz dair hiç de yersiz olmayan duygularıdır. Ve bu,
koşullarında serbest zamanın değişmez bir unsu . günümüzde bütün politik sistemler için geçerli
runun doğuşunu da müjdelemektedir. Can sıkın liğini korumaya devam etmektedir. Politikanın
tısı ... İnsanların tatillerinde ya da serbest zaman kendi çıkarlarıyla ilişkisini sezemeyenler bütün
larındaki diğer etkinliklerinde bekledikleri mu politik faaliyetlerden çekilirler.Oldukça yerleşmiş
cize, çığırından çıkmış bir komedinin konusu olur. ve de nörotik bir duygu olan güçsüzlük, can sıkın
Zira, burada bile tekdüzeliğin ötesine geçemezler. tısıyla yakından ilişkilidir. Sıkıntı, nesnel bir çare
Uzak yerler artık-Baudelaire için de bir sıkıntı 'en sizliktir.
nui' ifadesiydi- farklı yerler değildirler. Kurbanın Aynı zamanda, toplumsal bütünün insanda
sıkıntısı, kurbanlaştıran mekanizmalarla hemen meydana getirdiği deformasyonların belirtisidir
bağlantıya geçer. Daha eskiden Schopenhauer bir ve bunlardan şüphesiz en önemlisi hayal gücünün
can sıkıntısı kuramı geliştirmişti. Bu doğaüstü (Phantasie) körelmesi ve küçümsenmesidir. Hayal
karamsarlığına uygun olarak, insanların ya kör gücü, sadece bir cinsel merak ya da artık ruh ol
isteklerinin tatmin edilmemiş arzulan yüzünden mayan bir bilimin ruhu (geist) tarafından yasak
acı çektiklerini ya da bu istekler karşılanır kar lananlara özlem duymak olarak kuşku uyandır
şılanmaz sıkılmaya başladıklarını söyle�. Bu ku mıştır. Uyum sağlamak isteyenler hayal güçlerine
ram, heteronomi koşullarında insani.arın serbest gem vurmayı öğrenmek zorundadırlar. Hayal
zamanına ne olduğunu oldukça iyi açıklıyor. Bu gücünün gelişimj- büyük ölçüde erken çocukluk
duruma da A lmanca'da "dış belirlenim" deneyimiyle sakatlanır. Toplum tarafından besle�
(Fremdbestimmtheit) denmektedir. Bütün kötüm- nen ve aşılanan hayal gücü eksikliği, insanların
141
imago I güz / 2005
1 42
Se rbest Za m a n
tığı gibi, sporun getirdiği fiziksel çaba ve de takım manlannda tükettikleri bu evliliğe, Alman halkının
aktivitesinde vücudun işlevselleşmesinin aracılı tepkisini tayin etmekti . Olayın sunuluş biçimi,
ğıyla insanlar, çalışma sürecinde istenen ve belli dergilerde yazılan yazılar onu o kadar sıradışı bir
derecelerde yüceltilen davranı ş kalıpları için konuma yerleştiriyordu ki izleyicilerin ve okuyu
bilmeden de olsa eğitilmektedirler. Spor yapmak cuların da konuyu bu oranda ciddiye almalarını
için kabul gören neden, formda olmanın sporun bekledik. Özellikle, gerçekliğin işlevselleştiril
biricik ve bağımsız sonu olduğunun düşündü mesinin açık bir bedeli olarak tekil insanın ve
rülmesidir, aynı zamanda iş için formda olmak özel ilişkilerin değerinin gerçek toplumsal belir
sporun örtük sonucudur. Genelde, ilk kez sporda leyicilerle karşılaştırıldığında ölçülemez derecede
insanlar kendilerine acı çektirirler, (ve kendi abartılmış durumda olması aracılığıyla çağdaş
özgürlüklerinin bir zaferi olarak kutlarlar) aslın kişileştirme ideoloj isinin karakteristik bir ope
da bunlar toplumun çektirdiği ve zevk almayı rasyonunun işleyişini gözlemlemeyi umuyorduk.
öğrenmeleri gereken acılardır. Şimdi burada dikkatle belirtmek isterim ki,
Serbest zaman ve kültür endüstrisi üzerine bir bu beklentiler çok basitti. Esasında, bu çalışma,
şeyler daha söyleyeyim. Bundan otuz yıl önce eleştirel-kuramsal düşüncenin ampirik toplumsal
Horkheimer ve ben bu terimi kullandığımızda, araştırma tarafından nasıl düzeltilebileceğini ve
bu hakimiyet ve entegrasyon araçları hakkında o ondan neler öğrenebileceğini gösteren bir ders
kadar çok şey yazıldı ki, ben o zaman çok üzerinde kitabt örneği gibidir. Bölünmüş bir bilincin semp
durmadığımız belli bir problemi alıp konuyu gün tomlarını meydana çıkarmak mümkündü. B ir
deme getirmek istiyorum. İdeoloj i eleştirmeni, taraftan insanlar bunu somut bir olay olarak, ken
kültür endüstrisiyle uğraşırken ve kültür endüst di gündelik hayatlarındaki herhangi bir şeyden
risinin standartlarının daha önce eğlence ve aşağı daha fazla zevkle izlediler. Modem Almanca' da
sanatın kemikleşmiş standartları olduğu önerme çok sevilen bir klişeyi kullanacak olursak, bu
si üzerine çalışırken, kültür endüstrisinin tamamen "biricik bir deneyim"di ( einmalig). Buraya kadar
ve kesin bir biçimde yöneltildiği insanların -ki izleyicinin tepki si, bilginin yayılma biçimi
bu insanlar liberal dönemde kültür endüstrisini aracılığıyla politik haberlerin bir tüketici nesnesi
zevkleriyle biçimlendirmişlerdir- bilincini ve haline gelmesiyle aynı yolu izlemekteydi. Görüş
bilinçaltını kontrol ettiği ve onlara hakim olduğu melerimizin formatı öyle bir bölümlenmişti ki iz
düşüncesine inanma eğilimindeydi . Yine de, dü leyicinin ilk andaki tepkilerini belirleyen unsur
şünsel hayat sürecinde, aynı maddi hayatta olduğu larla ilgili sorulara, görüşülen kişinin büyük olaya
gibi, özellikle de kültür endüstrisinin durumunda verdiği siyasi anlamla ilgili kontrol sorulan ek
düşünsel hayat diğerine bu kadar yaklaştığında, lenmişti.
üretimin tüketimi belirlediğine inanmak için bir Bu aşamada ortaya çıktı ki, görüşülen kişiler
neden vardır. -tam sayıyı veremeyeceğim- birdenbire kendi
Kültür endüstrisinin müşterilerine mükemmel lerini önemli ölçüde gerçekçi bir biçimde ifade et
şekilde uyum sağladığı düşünülebilirdi. Fakat, tiler ve televizyonlarının karşısında, çok reklamı
kültür endüstrisi insanları eğlendirme sözü veren yapılan "hayatta bir kere" tarzındaki olayı, ağız
bir tekdüzelik olgusu olarak bir bütün oluştur larının suyu akarak nefessiz izledikleri halde, aynı
duğu için onu ve tüketici bilincini basit bir şekilde olayın toplumsal ve siyasi önemini eleştirel bir
birbirine eşitlemek şüpheli bir konudur. biçimde değerlendirmeye başladılar. Kültür
Bundan birkaç yıl önce Frankfurt Toplumsal endüstrisinin insanlara sunduğu, eğer çıkarsama
Araştırmalar Enstitüsü'nde bu soruna ilişkin bir lanm çok aceleci değilse, aslında tüketiliyor ve
çalışma yürüttük. Ne yazık ki, bu malzemenin kabul ediliyordu; ama bir tür ihtiyatla. Aynı şekil
tam bir analizini daha acil konular için erteledik. de, en saf tiyatro ve film izleyicilerinin bile, ora
Buna rağmen, basit bir inceleme bile serbest za da gördükleri şeylerin gerçek olmadıklarını
man sorunuyla ilişkili olabilecek bir şeyler uyan bilmeleri gibi. Belki de birisi iyice ileri gidip,
dırabilir. Bu çalışmanın konusu, Hollanda Prensesi buna hiç kimsenin inanmadığını bile söyleyebilir.
Beatrix ile Alman diplomatı Claus vön Amsberg'in Şurası ortadadır ki serbest zaman ile bilincin
evlilikleriydi. Buradaki amaç, bütün kitle iletişim bütünleşmesi henüz tam olarak başarılamamıştır.
araçları tarafından yayınlanan, haftalık dergilerde İnsanların gerçek ilgileri henüz, belirli sınırlar
artan oranlarda kurcalanan ve halkın serbest za- içinde, genel bir kapsam içine alınmaya karşı
1 43
i'm ago I güz / 2005
direnebilecek kadar güçlüdür. Bu özsel çelişkileri olamaz, özellikle de serbest zaman söz konusuysa.
azalmayan bir toplumun bilinç düzeyinde bile Sonuçlan ayrıntılarıyla açıklamaktan sakınmalı
tamamıyla bütünleşemeyeceğini savunan toplum yım; ancak sanıyorum burada serbest zamanın
sal kehanetle uyuşmaktadır. Her şey insanlara gerçekten özgürlüğe dönmesine yardım edebile
sahip çıkan ancak hala onları en uca itmeden, tam cek bir olgunluk şansını (Mündigkeit) görebiliriz.
anlamıyla sahip çıkamayan toplumun istediği gibi
1 44