You are on page 1of 63

>>>>Ölünce epifiz bezinde yoğun miktarda dmt salgılanıyor ya hani

Nebuch, insan birden ölünce (mesela kafasından vurularak veya


bomba vb. gibi daha korkunç yollarla) dmt salgılanmasına imkan
oluyor mu? Salisede ölümü gerçekleşince ne oluyor? İngilizce olarak
nette araştırdım ancak bir sonuca ulaşamadım.
buna kendi yorumumla defalarca cevap verdim dur bir bulmaya çalışayım;
dmt salgılanması nedir? eğer bir kimyagere sorsaydık bunun bir kimyasal reaksiyon
olduğunu söyleyecekti. ama nedir? gözlemcinin frekansının açılmasıdır. bizler insan
olarak bunu dmt salgılanması olarak yorumlarız, yani bizim evrenimizde bu şekildeki
bir frekans açılmasına neden olan frekansa biz dmt transı deriz. bizim 3 boyutlu
evrenimizdeki yansıması dmt'dir. peki bu frekans açılması sadece 3 boyutlu evrenden
gözlemlenebilen küçük bir olay mıdır? sanmıyorum. sayısını bilemediğimiz kadar çok
boyutun olduğu gözlemlenebilir evrende, frekans aralığının tamamını okuyan bir
gözlemciye neden olan tek şey dmt değildir. bu dünyada öyle sanılır.
şöyle bir örnek vereyim; ben dmt ile transa girip frekansları genişçe okuyorum değil
mi? şimdi ben dmt aldığım için mi okuyorum? bizim evrenden bakınca öyle görünüyor
ama frekanstan bakınca görünen şey, devasa büyüklükte bir frekansın benim
gözlemimle kesişmesi ve benim buna kayıtsız kalmamam. yani dmt sadece bir kelime,
bu dünyadan görülebilen bir frekans parçası, gerçekte ise devasa frekansların sana
rastgelmesi. ölünce başımıza ne geliyor? fiziksel bir olay mı? hayır. gözlemci
frekansın tamamını okuma yetisine erişiyor. uyanıyor. geride kalan bizler için de bu
"dmt salgısı artması dolayısı ile..." diye başlayan bir cümleden ibaret. bizim minik
frekansımızdan olay bu kadar görünüyor. bu olmayınca olmayacak sanman da bu
yüzden doğal. dışarıda ise epifiz bezinin aldığı kararlardan fazlası var aslında.
bu evren gölgelerle dolu, gerçeğin gölgeleri ile.

>>>>rab kavramı daha çok koruyucu,yol gösterici gibi gelirdi ama artık
ne düşüneceğimi şaşırdım.biliyorum saçma olacak ama sen rab
kavramını nasıl oturttun? sende daha çok ne gibi hisler uyandırıyor
neyle ufakta olsa bağdaştırabilirsin rabbi?
öncelikle rab kavramı ile anlatmak istediğim şeyin tanımını tam yapamıyorum bu
yüzden "rab" bence eksik kalıyor. onun tanımının bilinebilir düzlem çıkışlı kelimeler ile
yapmanın tehlikeli olduğunu düşünüyorum.
bu endişeyi yaşayan bazıları Hû demiş. "O" demek.

>>>>dmt transına giren arkadaşların dmt transı sırasında yaşadıklarını


anlatırken çok tanıdık bir histi gibi cümleleri sıklıkla kullanırlar mıydı?
Kullanmayanı duymadım

>>>>Reenkarnasyon hakkında düşüncelerin neler?


reenkarnasyon lafının çok yanlış anlaşıldığını düşünüyorum. birden çok ruhun böyle
bir seyahat içinde olduğunu düşünmek başta düalist görüşleri kabul etmek demek.
bundan daha beter bir hata yoktur.
bilinç bir tanedir, o doğmaz. ancak bilincin illüzyon için kullandığı ve yine illüzyon olan
antenleri vardır. bunlar kendilerini bilinçli ve iradeye sahip zannederler. reenkarnasyon
diye anlatılan bu hayali antenlerin seyhatidir diye düşünüyorum.
>>>>ben öldükten sonra hiç olacaksam ya da tekliğe karışacaksam
nasıl kimileri için cennet kimileri için cehennem olacak ?
zaman kavramının getirdiği bir sanrı bu soru. sen öldükten sonra tekliğe
karışmayacaksın. çünkü sen yoksun. cennet ve cehennem kavramları senin
vicdanınla alakalı. işin aslında hepsinden daha öte bir amaç var.

>>>>ben yoksam neden yaptığım hareketlerden sorumluyum ve bunun


sonucunda vicdanımla alakalı olarak cennet ya da cehennem gibi
durumlara sokacam kendimi?
yoksun ve yaptıkların da yok. ancak bunu anlayabilmek için gereken frekansa çıkman
gerekli. bu da senin kendine verdiğin bir ödül. yeter frekansa çıktığında bunun ana
frekansın bir rözenansı olduğunu anlayacaksın. kendinden vazgeçeceksin ve ana
frekans orada kalacak.

>>>>Bence dinleri, cenneti, cehennemi tamamen amacsizlik dogurdu


insanlar amacsiz bence yasam amacsiz kendimize guzel amaclar
yaratmisiz cokta inandirici olmus. Sence bizim asil amacimiz ne
gelmemiz gereken nokta ne?
Ben zaten amaçsız birer dikkat dağıtıcı evrenden ibaret olduğumuzu düşünüyorum.
Ancak bunun ayırdına varmak için burayı nasıl oluşturduğumuzu anlamamız
gerektiğini ve bu yanılsamanın ardındaki mantığı görmemiz gerektiğine inanıyorum.
Bunu yapabilmek için bir düşünce-felsefe sistemi gerektiğini, ancak bu sistemin
egonun hizmetine verilmesi neticesinde günümüzde egoların tatmin ve korku
araçlarına dönüşmesini de üzüntüyle izliyorum.

>>>>serebral korteksi bir kenara atıp tüm olayı epifiz üzerine yıkarak
ve bunun üzerinden teklik tanımına ulaşırken yine bu tanımı
serebralde yapıyor olmamız bir çelişki veya bir kör düğüm oluşturmaz
mı. ya da bunu beynin evrimi aşamasında uç beyin için olmasa da
olurduk yorumuyla geçiştirebilir miyiz:D
logos ile açıklanan her şeyde kesinlikle kirlenme vardır. ancak logos okuyabildiği
rezonansı ana frekanstan alır. yani yorum aslına yapılır ve kirlidir. bu yüzden teklik
tanımına ulaşmak imkansızdır. ulaştığımızı kim söyledi?

>>>>hmm o zaman teklik tanımı bizim için big bang theory gibi bir
konumunda şu an. peki bilinemezliğin ortasındaysak eğer ve her şey
ana freakanstan olsa bile bir şekilde kirli olduğundan emin olduğumuz
dalgalarsa bile, biz yine de tüm konseptleri de içine alan daha büyük
bir teklikten bahsede blirmyiz?
hayır. kaldı ki konseptleri içine alan panteist veya pananteist bir teklikten değil,
konseptlerin tek bir yanılsamanın gölgesi olması ve o yanılsamaya gölge veren ışığın
bu yanılsamanın(aşk) tan tamamen bağımsız ve bu yüzden refere edilemeyen ve
logos ile anlaşılamayacak bir teklik olmasından bahsedebiliriz. (karmaşık bir cümle
oldu ama soruyu soranın bu düğümü çözecek bir üslubu olduğu açık)
>>>>Hz. Musa'nın Allah'ı görmek istemesi sonucu. Allah'ın "sen beni
göremezsin" demesi aslında "sen, sen olduğun sürece beni
göremezsin demek olabilir mi sence?
evet bence de "sen" söz konusu olduğu sürece tek olmaz.

>>>>belgesel izleyen biriysen eğer doğadaki hayvanların dişilerini


etkiliyebilmek için çeşitli danslar sesler şovler ilginçlikler yaptıklarını
görmüşsündür, insan ve egosunun da buna hizmet ettiğini ve ilk çıkış
özünde dişiyi etkilemeyi amaçladığını ve buradan flizlenerek
türevlendiğini söyleyak mı?
hiçbir objektif olma kaygısı yok yazacaklarımda.
bunun için insanlığın sanatta yaptıklarına bakmak bence yeterli.
doğum-ölüm dengesinden başka bir dramatik çatı yoktur. edebi anlatımların tamamı
bu dengenin kaydığı durumları işler. terazinin ölüm tarafına kelime koyarsanız trajedi,
doğum tarafına koyarsanız aşk olur. geri kalanı katmanlanmış anlatımlardır.
tek biyolojik kaygımızın doğum ve ölüm olmasından kaynaklanıyor.
Yaşamın tamamı aynı, tamamı aynı durum üzerine kurulu. "Benlik" kavramının
sözkonusu olduğu her vakada biyolojik vücudun kaygısı hakim.

>>>>seninle konuşmak iyi nebuch bak yazdıklarınla yine bir yanlışımı


anlamış oldum :) emin ol insan öyle sorular da soruyor tüm olay sen
değilsin -çoğumuz böyle bence- ama sen de eğer kendin gibi düşünen
bir insan bulsaydın daha çok iletişim kurabilmek istemez miydin?
anlattıklarımdan farklısını söylemeyen insanlarla iletişim kurdum ancak bu hoşuma
gitmedi. insanoğlu diğerine olumsuz olarak davranmak için özel olarak donatılmış bir
beyne sahip. theravada bu yüzden bazen çok çekici. mahayana bu yüzden bu derece
meşakkatli.

>>>>florid i günlük yaşantının hangi alanlarında kendinden


uzaklaştırabildin
uzaklaştırmak yerine melatonin kaynakları ile durumu dengelemeye çalışıyorum.

>>>>illuminati hakkında sen asıl çekinmemiz gereken bu değil bundan


daha derin ve kirlileri demiştin yani benim anladığım mesela illminati
eğer medya manipülsyonunda görevli eğlence sektörü kısmıysa daha
kirlileri herhalde sağlık sektöründeki ilaç firmaları veya eczacılar
olabilir ki bence haklısın
hayır. ben daha derin ve kirlilerinden bahsederken en büyük düşmandan
bahsediyordum.
julius sezar'ın sözleri ne güzel;
"en büyük düşman en son baktığın yerde saklanır."
>>>>-florid, florür (diş macunları, elma) -gece 3-5 arası uyanık olmak -
uyumadan önce cep telefonu, tablet ve bilgisayar ekranı gibi
beyninizin "aydınlık ortamdayım" diye düşünmesine yol açacak
durumlar -alkol. -doymuş ve şişmiş bir mide. doğru mudur bunlar
Deneyimlerim doğru diyor.

>>>>yani ortada bir cezalandırma sistemi yok, e peki o zaman neden


sürekli teist veya herhangi bir bakış açısı için şirkteler benzeri
açıklamalar yapıyorsun ki. eninde sonunda ulaşacaklar zaten ölümle
hakikate, şu an ne yaptıklarının bir önemi yok o zaman, right?
Vicdanın zihne soracağı hesap var. Oradaydım, biliyorum.

>>>>peki bizi iyilik yapmaya yönlendiren ne


Frekansın rezonans olduğunu idrak edebilmek için önce dinlediğimiz frekansın stabil
halde olması gerekir.

>>>>Var olduğumuzu düşünmemizin tek sebebi Gözlemci'nin var


olması mı? Yani Gözlemci'nin var olması bizim var olduğumuzu
düşünmemizi kaçınılmaz mı yapar?
gözlemci "var" değil. var veya yok gibi fonksiyonların nedeni gözlemci. yani gözlemciyi
varlık veya yokluk ile refere edemeyiz. tanımlar dışıdır.

>>>>Peki şöyle sorayım; yaşadığımızı sanan bizler neden yaşadığımızı


zannediyoruz? Hani en temel soru "neden hayattayım" dır ya. Bizleri
birer yansıma olarak düşünürsek; yansımaların yaşadıklarını
düşünmeleri ne kadar sürecek? Bizden sonra da aynen devam edecek
mi?
zaman algısı ve "bizden sonra" gibi kavramlar sadece söylediklerimi karıştırmaya
yarıyor. zaman yok, biz yok ve elbette sonrası yok. gariptir öncesi de yoktu. dediğim
gibi bu tip refere edilemeyen kavramlar yazılarak veya üzerine düşünülerek
çözülebilecek kavramlar değildir. logos bunları algılayabilecek şekilde bir matematik
uzayında çalışmaz.

>>>>İşte sana göre bir sürü saçma sorunun sebebi de bu. Yaşamadan
anlaşılmayacak bir şeyi ısrarla anlamaya çalışmamız. Belki de hiç
yaşayamayacağız ve tüm bunları duyduktan sonra da aslında hiç
normal düşünemeyeceğiz. Ve ne yapmamız gerektiği konusunda hiç
fikir yok.
aslında var. dediğim gibi belki logos ile anlaşılmayacak bir şeyden bahsediyorum
ancak gözlemcinin tek alıcı anteni ego ve onun çalışma sistemi olan logos değil. epifiz
bezi kök beyinde bulunduğundan serebral korteksin dayatmalarından uzak bir biçimde
gözlemciye frekansı okutuyor. egonun karışmadığı bir telefon hattından
bahsediyorum. egomuzu ne kadar dizginlersek gözlemci o kadar çok epifiz bezi ile
okumaya başlayacak. anladığında varlığı bitirecek ve kıyameti koparacak.
peki ego nasıl dizginlenir. sayısız yolu var. bunların hepsine ibadet deniyor.
>>>>geleceği görmek?
zaman yoktur, ancak rezonansın deterministik bir yapıda ilerlediğini söylersek gelecek
görülebilir. ancak gözlemci etkisi yüzünden ego geleceği gördüğü anda gelecek
değişir.

>>>>melatonini yatmadan önce mi gün içinde mi alıyorsun?


elbette yatmadan önce. gün içinde almak tehlikeli.

>>>> mutlaka lain experimentals'i izlediğiniz düşünüyorum. bir veya


iki cümle ile serinin alt metnini özetlersen çok çok sevinirim. seni çok
öpüyorum..:)
lain'de gerçekliğimizin, sanal gerçeklikten çok da ayrılmadığını, hatta gerçek ve sanal
dünya birleşmeye başladığında insanların bu değişimi anlayacak kadar dikkatli
olmadıklarını, sanalda olan kişilerin gerçekten farklı olmadığını anlatıyor.
sanalda oluşan bir din ve tanrı bile gerçektekinden farklı davranmıyor.

>>>>Peki Serial Experiments lain'i sevdiysen bir sorum olacak. Lain'in


internetteki (a.k.a. WIRED) kişiliğini şu anda bildiğimiz bir kelimeye
sığdırmaya çalışırsak, bu ego mu olur?
hayır. seride ego kami sama'dır. lain ego'nun üretimi yan kişiliklerden biridir.

>>>>translarında diyalog var mı?


hayır kelimeler ve diller yok. bazı konseptler var ancak sadece alegori için oradalar.
tanımı anladığımda konseptler yok oluyor. mesela nefesin maddeye olan etkisini
anladığım anda nefes konsepti yerini pranaya, prananın etkisini anladığım anda yerini
rezonansa bırakıyor. aynı şey rezonansa da oluyor.

>>>>ingilizce'de yüklemin cümlenin başlarında olması ve türkçe'de


aksine sonda olması diller arasında basit bir farklılık olarak görünse
de ben diller arasında buna benzer değişikliklerin insanların düşünme
biçimlerini ve bu yolla zekalarını bile etkilediğini düşünüyorum. buna
görüşe hak verir misin?
evet insan algısı gözleminden, gözlediği de algısından etkilenir bence. dille ilgili kısım
heidegger'ci yaklaşım ve oldukça mantıklıdır.

>>>>bu konuyu araştırmama rağmen net bir cevap bulamadım. uzun


süre dmt kullanımı sonrasında alınan biyolojik bir hasar olup
olmadığını biliyor muyuz acaba nebuch?
dmt ile tıbbi bir hasar almış kimseye rastlanmadı.
>>>>'uyanmak ve zulmü yaşamak ve diğer hepsi illüzyonun içinde.
dışında değil. illuzyonun içindeyse bizim kontrolümüzde. onu bitirmek
bizim elimizde' diye cevap vermişşin.bu teklikten, tevhidden uzak
değil mi? ilizyonu yaşayan yada yaşatan kim? yani bilmek istemek
yada çaba göstermek nasıl kişinin elinde olabiliyor? bilen, bildiren
yada bilinen 'O' değil mi? bunu muhalefet ederek sormuyorum,
anlayabilmek için soruyorum. teşekkürler...
iluzyonun içinde tevhidi aramak teizme yol açar. tarihin büyük hatalarından biridir. yani
benzersizi bir şeylere benzetmeye çalışmak, gölgelere bakarak güneşin şeklini
anlamaya çalışmaya benzer. gölgelere bakarak sadece güneşi engelleyen şeyin
şeklini anlayabiliriz. referanslarla ilgili bir konu refere edebilmek ile ilgili. videolarda
bolca değindim.

>>>>dmt transları cinsellikle bağdaştıran bir düşünce sistemi var mı,


ya da bunu zevki katlamakta ve daha fazla parçası olarak hissetmek
yönünde araç olarak kullanan? tek bir anahtar kelime vermen yeterli
Kundalini kök çakrada uyuduğu için cinsel enerjiyi düzenlemeden kundaliniyi üst
çakraya çıkarmanın imkanı yok.

>>>>nazara inanır mısın? "inanmak" fiilini değiştirebilirsin.


gözlemin gerçeği etkilediğini, bunun göz ile olsun, düşünce ile olsun yapabildiğini
düşünüyorum.

>>>>geçmişteki insanların da yaptıkları bu eyleme "dmt transı" mı


yoksa yalnızca "trans" mı demeliyiz veya bu trans olma halinin
(faaliyetinin) tek kelimelik başka bir karşılığı var mı, "meditasyon"
olarak mı geçiyor? yalnızca bu duruma nokta atışı yapan başka bir
kelime yok sanırım.
"cezbe" deniyor. cezbe hali.

>>>>matrix teki ajanlar nefs mi?


matrix'in kendisi nefs. neo'nun nefsi. "içeride doğan bir adam vardı, o bizi kurtardı"
diyordu morpheus. işte neo'nun egosu o adam, neo'nun gözlüklü hali. Anca Neo
diyalektik gereği karşıtını yaratıyor. O da smith. Smith beyindeki erkek-kadın
çatışmasını yaratıyor. İlk filmin sonunda da, son filmde de Neo ile birleşliyor ve tek
vücut oluyor. İki filmde de bu birleşme ile matrix yok oluyor.

>>>>emeviler hakkında araştırma yaptım ama fazla bise


bulamadım.tam olarak naptı bu adamlar açıklayabilir misin biraz?
şu an islam konusunda ne kadar beğenmediğin mevzu varsa hepsinin altında
muaviye ve onun biricik varisi yezid vardır. yezid ve muaviyeyi ardından kurdukları
devlet düzenini araştırırsan hayattan soğuyacaksın. neden mevlana ile tayyip
arasında bu kadar fark var bununla rahatça görebileceksin. "işgal edilen ülkelerin
putperest dinlerine kolayca adapte olan paket islam şeriatı ve yönetimi" adında
mükkemmel bir pislikleri vardır.

>>>>dawkins'e bakışın nedir? yaptığı araştırmaların ve söylemlerinin


takdir edilmesi mi veya daha fazla araştırılması ya da benzer
konularda daha ileride araştırmacıların tespitlerine önem verilmesi
gibi.
dawkins bilim adamı sıfatını kullanarak sosyal hareketler yapma amacını defalarca
dillendirmiş bu yüzden ilgi alanımdan çıkmıştır. bu ressamların müzik dünyasını
değiştirmeye çalışmasına benzemektedir. kendisine yapılan bu eleştirileri de
görmezden gelmektedir. teizm-ateizm tartışması temelde hatalıdır ve dawkins için bu
hata devam ettirilmeli ve sosyolojik anlamda materyalist-realist ateizm üstün
gelmelidir. ancak sosyal bilimler logaritmik hesaplarla işletildiğinde sadece zaman
kaybına neden olmaktadır.
kaldı ki dawkins'in atezmi temelde hedonizm eğilimlidir. en iyi örneğini "ateist bus" ile
görebilirsin.

>>>>dine bakış açın nedir?


organize olmuş sami dinleri dışında hayatın ortasına yedirilmiş tüm felsefelerin din gibi
davrandığını düşünüyorum. örneğin idealizm, pragmatizm. örgütlü olmadıkları halde
bir dinde yapılan tüm aksiyonları hayat felsefelerinde yapabiliyoruz.
günümüzde en revaçtaki din kapitalist şirket düzeni kanımca. çok basmakalıp bir
düşünce olabilir ancak orijinal olmasına gerek olmayacak kadar bariz bir konu.

>>>>anten olmanın yanı sıra, çoktan yayını kesmiş istasyonlara bizi


bağlayabilmesinin de yanı sıra, bu bağlantının ne kadar gerçek*
olduğu ve bizim dünyamızdaki değerinin tamamen muallakta
oluşu,örneğin senin için söyleyeyim dmt sayesinde ulaştığımız ve
ilişkilendirdiğimiz tüm bilincin domino gbi yklms?
bilinç halleri konusunda ucundan deneyimli sayılabilirim. sadece dmt'de eğitim
verildiğini gördüm. yani içeride göz göre göre öğreniyorsun. mesela nefes ile
oluşturma ve bunun ritm ile bağlantısını içeride öğrendim. ders gibi böyle adım adım
öğrendim. öğretildi diyemiyorum çünkü orada aslım egoma öğretiyordu, çok acayip bir
şey.
mesela teizmi içeride yanlışladım. astronomik büyüklüklerin minikliğini içeride
deneyimledim. mekanın zamana bağlı olduğunu einstein diyordu ancak gözlerimle
içeride gördüm. 4 boyutlu cisimleri çizemezken 100 boyutlu şeyler ile oyuncak gibi
oynadım, yapılarını anladım nasıl var olabildiklerini anladım.
birçok bilinç düzeyi yaşadım ama sadece birisi tanıdıktı.

>>>>bu şekilde düşünceler de elbette bizi bir yere ulaştırmaz,


yaptığımız tek şey beyin cimnastiği olur fakat bazı yönlerden korkak
ruhları ürkütebiliyor. "acaba" hissinin sonsuzluğundan o kadar
korkuyoruz ki soluğu biyolojik varlığımızda ve evrimde alıyoruz. o2 al
co2 ver. fantezilere ne gerek var :P
beyin cimnastiği yerine beyne "senden daha büyük konseptler var" demek bence
tefekkürün takvaya döndüğü mükemmel bir an.
yani beyin kendisinin solukluğunu hissettiğinde o kozmik karanlıkta üşüyor, ürküyor.
ona bunu yapıp tekrar içeri sıcak minik dünyasına aldığımızda "ben kendimi biraz
fazla önemsedim" dedirtebiliyoruz. egoma "asla galaksileri gezebilecek kadar
yaşamayacaksın" dediğimde o bana önce kızsa da sonra teşekkür ediyor.
bu yüzden bu beyin cimnastiklerinin oldukça faydasını gördüm.

>>>>cevapların için teşekkürler.özetle şunu söylemek istedim


IMHO>translarının orospusu olduktan bir süre sonra çok küçük bir
şüphe oluşumuyla bunun katlanarak büyümesi ve ciddi anlamda
zihinsel kaosa meydan vermesi tatsız bir durum. böyle bir duruma
düşenlerin zeka ve yorumlama yeteneği tartışılablir:D
evet bunu daha önce gördüm, egoya dışarıdan bakılınca bildiğin hayat kökten
çöküyor. ancak bunun altından cevaplar ile kalktım. birçok kişi gördüm aynı şeylerden
dolayı cevapları aramadığından kaotik boşluklara düşmüş hayattan ciddi manada
kopmuş ve "bakakalmış".
bunun olmaması için uğraştım, şimdilik başarılıyım :) ben teşekkür ederim sorular için.

>>>>cezbe kaynaklı bilgiden refere edilmiş kitaplarda bahsedilen


cennet-cehennem kısmının sağlıklı betimlendiğini düşünüyor musun,
kendi gözlemlerin bunun hakkında daha fazlasını söyleyebilmek için
yeterli mi, veya cennet-cehennem konseptini inkar veya koşullu bir
kabulün var mı?
dile geçirilmiş hiçbir tasvirin aslı ile alakası kalmamakta. bu yüzden değil yeterli doğru
bile bulmuyorum -ki bu yanlışı bol bol yapmaktayım

>>>>bir dönem tvde gördüğümüz veya tarihte var olduklarını


bildiğimiz sahte peygamberler için edindikleri bilgiyi yanlış veya eksik
okumuş ya da diğer donanımları eksik olduğu için eline yüzüne
bulaştırmış kişiler olarak tanımlayabilir miyiz+tvye çıkmayı uzaylı
görmüş masum köylü heyecanına benzteblrmyz
bilgiyi almak ile onu yaşamak arasında büyük fark var. o bilgiyi yaşayan biri cezbe
halinin şiddetini hayatının tamamına ihlas hali olarak yaymıştır. O kişi gerçekten başka
bir şey yaşamaz hatta o kişiye baktığımızda burada kalan gölgesini görürüz çünkü
çoktan kendinden vazgeçmiş ve gitmiştir.

>>>>cezbe halinde bulunmuş birisi olarak sen, henüz çok daha net ve
keskin bir algıya ulaşmadığını düşünüyor musun yoksa kendinden
vazgeçmemene sebep olan, ya da vazgeçsen bile bunu göstermemene
sebep olan nedenleri ki tahminen *besin+para+güvenlik+aşk+ilgi
çekici kimya+fizik+doğa* ilgini fazla mı çkyor
milyon defa cevap verdiğim gibi cezbe hali bir filmin fragmanıdır ve filme dair bazı
şeylerde bilgin olmasını sağlar, filmin kendisi çok ayrı ve büyük bir şeydir. ben filme
gitmek istiyorum ancak henüz param buna yetmiyor. fragman sadece filme gitmek
istememi sağlıyor.
film ise "isteyerek" gidilen bir şey değil.
>>>>bu aralar sürekli aklıma takılan soru şu hayatımızın sürekli bi
manası olduğunu düşünmek,bununla ilgili araştırmak bir şeylere
inanmak çabalamak egonun bi yanılsaması olabilir mi?kendimizi bi
nebze de olsa önemli görmüş olmuyor muyuz? ama gerçeği merak
ettiğimi düşündüğüm için araştırıyormuşumgibi geliyor.kendimi
kandırıyo olabilir miyim?sen böyle bi düşünceye saplandıysan bir
süre de olsa nasıl cevaplar verdin kendine.belki de sadece yaşayıp
geçmeliyiz bir anlamı yok belki.kendimi gereksiz yere yoruyormuş gibi
hissediyorum.seninde böyle hissettiğin olmuştur illa ki değiştiyse bu
düşüncen. şu anda nasıl bir düşünce yapın var bu konuda. . bir de
kendi üzerimden konuşursam bende hiç bir şeyden emin olamama
sıkıntısı var sende de böyle mi? hiç kesinlikle emin olduğun bir şey
var mı felsefi akımlar yada dini öğretiler içinde ki bence ikisi çok ta
farklı şeyler değil?
hayatın anlamını arayan bir adam değildim. yani bu tip düşünceler yerine başka
üretimlere odaklanmıştım ve simulasyon kuramını siyasi olarak ele alıyordum.
Ardından 11 Aralık 2011 gecesinde hayatın anlamı ile yüzleştirildiğimde bunu
aramanın zaten egonun kendisinden vazgeçmesi neticesinde mümkün olduğunu
gördüm. Yani hayatın anlamını bulmak istemek bir ego davranışıdır ve hayatın
anlamını değil bulmak yaklaşmana bile izin vermez.
Şu emin olamama sıkıntısı ve sonsuz skeptizmi çok fazla insanda görüyorum ve kibrin
bir ürünü olduğunu düşünüyorum. Çünkü kişisel skeptizm yanılma korkusudur
(bilimsel olanı elbette gereklidir) ve tüm korkular gibi yanılma korkusu da kibirden
gelir. Yanılmaktan korkmayı uzun reddediyorum. Tüm hayatımın boşa harcanmış
olmasından, yanılmaktan, külliyen başarısız olmaktan en ufak bir çekincem yok. Hatta
kesin yargılarımı geri çekmekle tanınıyorum.
İnsanların her gördüklerine şüpheyle yaklaşması "ya yanlışsa" diye düşünmesi bana
oldukça yukarıdan bakan bir görüş gibi geliyor. Bunu yaptığım zamanların acısını bol
bol hatamı kabul ederek çıkarmaya çalışıyorum.

>>>>çok teşekkürler özellikle şüphecilik ile ilgili yeni bir bakış açısı
kazandırdığın için.ama bi konuda kafam karışıyor.yinede kendimize
göre en doğrusunu,gerçeği bulmak istemiyor muyuz?vicdanımız ilerde
gerçeği göremediğimiz için değil de egomuza yenik düştüğümüz ve
kendimizi önemli gördüğümüz için mi yakacak bizi?bir de allah ın
düşünceleri olduğumuz hakkında ki görüşlerin neler? son bir soru
daha ^_^ biz aslında hiçiz ve kendimizi mi kandırıyoruz yoksa hiç
olmayı seçecek olan mı biziz?
Egomuz gerçeği bulmak istiyor ancak bunun ardında kendine verdiği zararın bir
telafisini aramak var. Bu kanımca bir tuzak. Vicdanımızın bizi egonun yok olmak için
nötr hale gelmeye çalışması yoluyla "yakacağını" düşünüyorum.
Biz hiç bile değiliz.

>>>>ego nasıl oluşmuş sence ve bize egodan ve kibirden


kurtulmamızı düşündüren ne? ne olur yani full egoist yaşasak zaten
hiç bile değiliz öldürsek, kırsak,kendimizi önemli görsek ne farkeder?
ego cerebral cortex'in gelişimi ile oluşmuş bir lanet.
egodan ve kibirden kurtulmamızı düşündüren hiçbir şey yok. öldürsek,
kırsak,kendimizi önemli görsek zaten olanı yapıyor oluruz.
ancak olanlar olmamaktadır. varlık-yokluk dualitesi bize gerçeğin kendisini
göstermeyecek şekilde perdelenmiş onun gudik bir yorumuna takılmamızı sağlamış
olan bir yanılsamadır. ama ego da bir seçimdir ve bu yazıyı yazdığıma ve bu yazıyı
okuduğuna inandığına göre zaten bu seçimdeyiz demektir.

>>>>peki dediğine gör ego kişinin elinde değil ölümün zamanını


belirleyen ne?o seçimi yapmayan insan mı ölüyo yani ve yaklaşık
olarak insanın bi yaşam süresi var çokta değişken değil yani bi süre
sonra ne oluyorda biz ölüyoruz?
soruyu "bir düzlemdeyiz ve buradan çıkmak için bir zamanı bekliyoruz" ekseninde
cevaplarsam sadece hata yapmış olacağız.
"bir düzlemde değiliz, biz değiliz, zaman yok, sadece fark etmek yeterli, seçim yok,
cüzi irade yok, kavramlar ve konseptler yok" dediğimde ise eksik kalacak. 3 senedir
anlatmaya çalışıyorum bu sorunun altına özetlemem mümkün değil.

>>>>hani bu sonsuza kadar cehennemde yancaz muhabbeti var ya o


ne alaka allah aşkına.maben hiç bile değiliz sadece ufak bi anlığına
egonun dönüşmesi için acı çektiğimizi zannedicez he pardon ama
zaman yoktu o anı sürekli yaşıyacaksak e o zaman ufacık egosu için
acı çekenle kocaman egosu için acı çeken aynı acıda kısılıp kalıcak
ama pardon ayrımda yok sen ben diye hoppaaaaaaaa asdfghasdfghj
gül geç valla ne yapabilirsin ki bu akılla tıkandı kaldı yine :D:D:D
ego vicdan ile nötrleşemeyecek halde ise ölmez. ölmez ise gitmez. gitmez ise zaman
algısı kaybolmaz. zaman algısı kaybolmaz ise nötrlenmeye devam eder.
peki ego nasıl vicdan taraından nötrlenemeyecek hale gelir? dualiteyi tek geçer
felsefe yapar ve gerçeğe sırtını dönerse.

>>>>bir insanın ölümüyle bir kedinin ölümü arasında değerler kümesi


içerisinde hiç bir fark olmadığını söyleyebilecek boyutta mısın (boyut
derken bu sınıra yaklaşıyor musun anlamında)ve örneğin ailenin sana
verdiği isim ve sosyal statün dışında sahip olduğun "sen" evet yine
"sen" ölmden sonrabir hiç mi?
bir kedi ile bir insanın ölümü arasındaki farkı egom yani ben var oldukça
hissedeceğim.
sahip olduklarım dışında ve egom dışında bir ben yok. burası kabul etmesi en zor
kısım elbette.

>>>>cezbe hali ve onun kaynaklık ettiği bilgileri yorumladığın şu


halinin tanımlayıcısı bir kelime var mı (akım, felsefe). yoksa sufizm tam
olarak içinde bulunduğun durumu mu karşılıyor? müslüman-sufist
elmayla armutun iç içe geçmiş bileşkesi olarak tanımlanabilirmi?bunu
sormamın sebebi müslümanım demen
Sufizm tanımlıyor. Ancak sufizmin günümüz kültüründeki karikatür yeri değil.
>>>>hayattan ciddi manada kopmuş ve "bakakalmış" bi insan
olmaktan nasıl kurtuldun?yavaş yavaş tüm inançlarını yüzeysel bir
şekilde yanlış anladığını farkettiğinde ve onları kaybedince hangi
yolda ilerleme kararı aldın,nasıl dayanabildin? o boşluğu nasıl
yenebilme ihtimali vardır bir insanın?
kurtulduğum söylenemez ama üretmenin bir medidatif olduğunu düşünüyorum.

>>>>tasavvuf=sufizm midir?
tasavvuf yol, sufizm anlayıştır.

>>>>neden bir ekibin yok?


auteur theory isminde bir bakış açısı var. buna göre üretimler tek bir vizyondan
çıkarsa asıl olgunluğunda oluyor. üretimlerimde kendi vizyonumda kalmak için tek
başıma çalışıyorum. çünkü bana yardımcı olmak isteyen insanlar ne kadar iyi niyetli
olursa olsun "hatır" için çalıştıklarından hep kendi vizyonlarını sokma ve kendi
disiplinlerini getirme eğiliminde oluyorlar. bu da üretimi ziyan ediyor.
tek vizyon gerekliliğini "frekansı dinleyen anten bir adet olursa o zaman frekansın
yorumu daha saf kalıyor" a yoruyorum. eğer birgün çok param olursa kendi ekibimi
kurabilirim. şimdilik tek başımayım.

>>>> "Şizofreni Tanrının parçalara ayırdığı gerçeği tek tek parçalarda


görüp tükenirken mistik parçalardaki bütünden doğar".bunu
vikipedideki mistisizm tanımından buldum.senin de şizofreni hakkında
bi videon vardı.galiba anlatmak istediğin buydu?
Evet bu.

>>>>karmaya inanır mısın? fazla romantik mi bulursun? yoksa


bildiğimiz anlamından farklı bir konuyu mu kapsar sana göre?
karmanın romantik çağrışımları konseptin kendisine göre pek yeni. konsept varolan
"unity universe" görüşlerinde oldukça mantıklı bir yerde bulunuyor.
>>>>"konsept" kelimesini çok kullandığın için soruyorum ben bu
kelimeyi fazla kullanmıyorum ve bilmiyorum çünkü. konsept dediğimiz
bir metotlar sıralaması mı yoksa içerikteki nesneleri ifade eden bir
zamir olarak mı işlev görüyor senin dağarcığında?
konsept objeler, insanlar, fikirler ve vakaların mantal gruplandırılmış halidir. isimdir.
algıladığımız fenomenleri tekrar refere etmek istediğimizde sıfırdan algılama işlemi
yapmak yerine beynimiz bir kısa yol kullanarak onların bulunduğu mental grubu refere
eder, işte bu mental grup bir konsepttir. beynimizin bilinen tüm bilgisayarlardan
katlarca yüksek işlem gücüne sahip olmasının nedenlerinden biri de bu tip kestirme
yollar kullanmasıdır.

>>>>"out-of-box experience" gugula yazdım pcyle ilgili şeyler çıktı ?


Gerekli linkleri atarmısın pls ???
bilinen tüm konseptlere dışarıdan bakma deneyimi olarak özetlenebilir. trans haline
yapılmış bir gönderme.
>>>>insanların, diğer insanların mutlu olmasını umursaması ve
arzulamasının temelinde "huzursuzluğun olduğu yerde sorun belirir ve
gelir beni de bulur" görüşünün olduğunu söylemek mantıksız mı
yoksa diğerkâmlık(altruism) faktörünün farklı olduğunu ve tüm bu
çıkarımları ezip geçtiğini söyleyebilir miyiz?
sürüleşme eğilimlerinden geldiğini düşünüyorum. bir hisssiyatın içinde "diğer insanlar"
varsa orada sürüleşme vardır.

>>>>öncelikle valar morghulis. iyi bir insan olup ölmekle kötü bir
insan olup ölmek arasında fark var mıdır? teşekkürler.
valar dohaeris. vicdan.

>>>> vicdan nedir? hayvanlarda var mıdır? biz hayvan değil


miyiz? farkımızlan çok güzel iyi mi oldu?
süperego, anlattıydım.

>>>>egosu olan başka bir tür olduğunu düşünüyor musun veya


bununla ilgili bir çalışma veya haberle ilgili bilgin var mı?
komple tüm canlılığın ölmek yerine sonlu ömürlerini bu
gezegende canlı kalmaya çalışarak geçirdiği bilgisini referans
alırsan tüm canlılığın bu komple ego konseptine girdiğini
sylbrz?
maymunların, yunusların ve bazı su memelilerinin egoları var.
>>>>Allah kelimesinin kökeni hakkında yazdıkların çok güzeldi.
Kuran üzerine ne düşünüyorsun peki? Ayetler, Kuran ı islamın
günümüzdeki halinin dışında başka bi açıyla değerlendirmek vs.
Ve hac, oruç gibi ibadetler hakkındaki düşüncelerini merak
ediyorum.
İnsanların temel bir anlayış değişikliği yaşamadan Kur'an ve benzeri tüm
öğretileri egonun hizmetine sunduğuna inanıyorum. İbadetler de egonun
açısından bakıldığında "kendine eziyet" olarak görülecektir. Benim anladığım
ise kişinin "frekans ayarı"nı yapmasına yardımcı olan düzenlemelerdir
ibadetler.

>>>>namaz hakkında ne düşünüyorsun? bir meditasyon yöntemi


olabilir mi? peki dualar? harflerin enerjileriyle alakalı bir durum
mu? harflerin enerjileri sence var mı?
namaz coğrafyasının meditasyonudur. her meditasyon tekniği gibi vücuda ritm
verir. harfler değil ancak seslerin rezonansı gerçekliği değiştirir, düşüncelerin
de öyle.

>>>>anlıyorum radikal bir islamcı tarafından hedef olmak


istemiyorsun ama şimdi şu konuya tekrar dönelim. müslümanım
diyorsun, müslümanım derken şu anki teist enstürümanları
eleştiriyorsun. o zaman neden müslümanım diyorsun hala.
kavramlar üzerinden ben nasıl olsa haklıyım diyorsun da gerek
var mı buna?
müslümanlık teistlik değildir benim inancıma göre. teistlik şirk koşmaktır.

>>>>üretim seni hala motive ediyor mu yoksa bu konuları fazla


kurcalamıyor musun? üretim dediğin şeyin hangi yönü bu
yöntemi özel kılıyor, zaman öldürmek değil mi bir anlamda bu,
kendini meşgul etme ve koruma olayı mıdır üretim dediğimiz,
self-defense mi? yoksa daha burada işimiz olduğunun bir iması
mı?
üretim, frekansı sadece izleme değil, aynı zamanda anlam verme olarak
gördüğüm bir eylem. yani insanların yalnızca gezerek, görerek veya
düşünerek frekansa anlam verebildiklerine inanmıyorum.
>>>>bilinçaltını temizlemek mümkün mü? internette biraz
araştırdım, meditasyon falan diyor sence işe yarar mı? sen ne
düşünüyorsun bu konu hakkında?
meditasyonun işe yaraması dışında hayata bakış açısının da bu konuda uzun
vadede işe yaradığını düşünüyorum.

>>>>insanın egosunu yenmesinin çok önemli olduğunu,


birşeyler araştırmaya başlıcaksak önce egoyu araştırmamız
gerektiğinden bahsediyosun.çoğumuzda buna çabalıyoruz zaten
ama egomuzu yendik diyelim bunun bize ne faydası
olcak?egomuzu yenmiş halimizin,egosu aktif adama göre
belirgin olan ne avantajı var?
kişinin "avantajı ne?" diye sormasını, "bana yararı nedir?" diye sormasını,
kısaca konseptleri "kendisine olan yararı" olarak algılamasını engelleyecektir.
bu engel bir gün gelecek konseptlerin aslında çoğul olmadığını algılamasını,
ardından da konseptlerin olmadığını algılamasını sağlayacaktır.
bu olduğunda sorulacak sorular ve alınacak cevaplar bitecektir

>>>>Benliğini bir insana perdesiz şekilde tüm gerçekliğiyle


sunman için karşındakinin sana hangi konuda güven vermesi ya
da onda ne görmen gerekiyor?
insan belirli frekanslarda yayın yapıyor ve bu yayınların bazılarına kendi
etiketini yapıştırarak "ürün" diyor. işte bu etiketli frekansları alan ve buna tepki
gösteren birisine güvenmek çok kolay.

>>>>Çoğunluğu müslüman bir bölgede doğduğum için şanslı


hissediyorum. Misal amerikada doğmuş olsaydım muhtemelen
hristiyan olarak başlayacaktım ve islam fobim olacaktı. Yüksek
bir farkındalığa erişene kadar islamdan korkacaktım, eğer
yeterince çözersem tasavvufu zamanla benimseyecektim bir
ihtimal ama dünya üzerinde güncel olarak yanlış bir imaj çizen
islami gruplar beni korkutacaktı büyük ihtimalle. Ben
aydınlandığımı düşündüğüm anda hinduizme sempati
besleyecek sevgiyle evreni keşfedecektim. Peki bu durumda
olan sen olsan kendini ilk neye yakın hissederdin?
aslında "what if" sorularının geçerliliğine inanmıyorum. gerçekliğin
alegorisinde yaşıyoruz ve burada olanlar zaten olmuyorlar. ancak burada
olanların zaten olmadığını fark edebilmenin buradaki olayların sırasına bağlı
olduğunu düşünme eğilimimiz var. burası kesin. herkes keşke diyor, acaba
diyor.
bana sorulan en epik soruların ardında bu eğilim var.
"epifiz bezi zarar görmüş bir bilinç ne yapacak?"
"dmt'yi doğal olmayan yollardan almak ne derece doğru?"
aşırı zor sorulardı, çünkü bunları cevaplarken iluzyon içindeki olay sıralarını
gerçekten oluyormuş gibi değerlendirdiğim için zorlandığımı fark ettim. "her
şey frekanstır" diyen o kadar adamı es geçip halen katı cisimler, güzel ülkeler,
kristal halde dmt ile salgı haldeki dmt gibi şeyler hayal ettiğimi fark ettim.
halbuki bunlar benim konseptlere verdiğim yorumlardı. epifiz bezini katı bir
cisim olarak görüyordum ancak bir frekanstı. yapay dmt denilen bir şeyin
varlığına inanıyordum ancak o da bir frekanstı. hepsi böyleydi.
frekanslar bana asıllarını yani gerçeğin türlü türlü isimlerini gösteriyorlar ve
ben bu isimleri yanyana üst üste koyayarak katı olduğuna inandığım, sıvı veya
kısaca "olduğuna" inandığım şeyler yapıyordum. işte sorunun cevabı bence
burada. başka yerde doğmak, başka isimdeki bir görüş gibi frekans yorumları
gözlemcinin aslında neyi göreceğini değiştirmiyor. gözlemci çoktan görüyor,
çoktan olan oldu. 80 senelik iluzyon ömürlerde zaten olmuş bitmiş hallolmuş
ve gülünç bir yanılgıya çok da kafamızı takmamak gerekir. ego çekeceği acıyı
çeksin, olmayan şeylere inandığı için olmayan acılar çeksin. bu onun da
olmadığına güzel bir delil olurdu.

>>>>Öğrendik,bildik,hatta içselleştirdik sandık.Sonra bir baktık


sadece dedikodusunu yapar olduk.''Tasavvuf'' sadece ondan
bahsedilen bir şey olarak kaldı.Hatta sonra unuttuk... Diyelim...
Ona tekrar nasıl kavuşuruz ?
çok net soru. bunun özne ile alakalı olduğunu düşünüyordum ancak öyle
değil. doğadaki her olay fiziği başlatan vibrasyonlar ile oluyor. yani her olay
vibrasyon hareketinin tezahürü. vibrasyon hareketini incelediğimde onun iniş
olmadan çıkış yapamadığını görüyorum. özellikle düzenli frekanslarda
başımıza gelen olaylar da evrendeki tüm olaylar gibi bu vibrasyonun enerji
seviyesi ile alakalı. bu yüzden insanın çıkışları kendine biçtiği ve kendini
övdüğü durumlar, inişleri de kendini suçladığı durumlar oluyor. Halbuki insanın
kendi kontrolü şu olaylar üzerinde yok.
Yani hatırlatan ben değildim ki, unutturan ben olayım. Tekrar hatırlayacak olan
ben olmayacağım ki, sonra unutacağıma dert yanayım.

>>>>Kalbi sıkıntılar, ruhsal bunalımlar, burhan lar için ne tavsiye


edersiniz?
tekillik ve vazgeçişin ardındaki ferahlık üzerine düşündüğümde genelde
sakinleşirim

>>>>vanilla sky filmini izledin mi eğer izlemediysen izlemeni


tavsiye ederim ve yorumlamanı merak ediyorum(izlediysen
de,izlemediysen de) zira içinde anlam çıkarılacak çok şey varmış
gibi geliyor.şöyle de mükemmel bi söz geçiyor filmde '' tatlı,acı
olmadan asla tatlı değildir'' nedense bu söz rahatlattı
vanilla sky, matrix, dark city ve 13th floor aynı ekolün aynı mesajlı
şaheserleridir.
>>>>DMT transı esnasında tecrübe ettiğin şeyin görsel bir yanı
da var mı? Sende oluşturduğu hissiyatı bir çeşit görsellere yakın
bulabilir misin?
görsel olarak bariz biçimde "ne demek istediğini anlıyorum" dediğim onlarca
görsel gördüm. hepsi benimle aynı şeyi paylaşan insanların ürünüydü.

>>>>Eğer belli bir görsele yakın buluyorsan, bu durum kör bir


insanda yarattığı etki ile sende yarattığı etki arasında hissiyat
farklılığı oluşturur mu?
bu mükemmel bir soru.
bu sorunun yanıtını vermek için önce görsele nasıl baktığımızı anlatmam
gerekir. hiç post-modern sanat galerisinde bulunma şanssızlığına eriştin mi?
Ben defalarla anlatılamayacak kadar çok bu durumda kaldım ve nihayet post-
modern görsel sanatların mantığını anlamaya başladım.
gözün beyne ne gördüğünü söylemesinden sonra beyin görüleni beyinde
nereye konumlandıracağına karar vermesi gerekir. mesela çocukluğunda
gördüğün bir mekana büyüynce gittiğinde beyin bu görseli algıya çocukluk
anılarıyla anlatır. başka bir örnek; sevdiğin bir insanı gördüğünde beyin bu
görüntüyü algıya dopamin ve seratonini tetikledikten sonra anlatır. (bu yüzden
sevdiklerimizi diğer insanlar gibi göremeyiz) işte post-modern sanat beynin
görseli koyacağı yerde devreye giren bir sanat akımıdır. baktığında algının
neler ile bakılanı algılayacağını planlayarak bakana bir deneyim verir.
işte bahsettiğin transı andıran görsellere baktığımda beynim algıma "bunun ne
olduğunu biliyorsun" diyor. görsele tam anlamıyla dikkatli bakmıyorum bile.
görseldeki renkleri ve şekilleri algılamaya bile gerek duymuyorum. gözlerim bu
görseli beyne verdiği anda beynim algıya "bunun ne olduğunu çok iyi
biliyorsun Doğan, oradaydın" diyor.
kör bir insanda beyin algıya bu deneyimi belki gözün tetiklemesinden sonra
verecek donanıma sahip değil, ancak illa ki görsel gerekmiyor. proteus
isminde bir oyun vardı. orada adaya ayak bastığında bir müzik başlıyor.
müziği duyduğum anda beynim algıya benzer şeyleri tekrarladı. bu deneyim
için sese hatta dıştan bir uyarıcıya bile gerek yok. bazen sadece düşünerek
bile oluyor.
soru için teşekkürler.

>>>>Peki biz o melatonin huşusunu ne zaman kullanicaz abi :d.


Anladigim kadariyla da melatonin seviyesi azalinca uyaniyoruz.
Sormak istedigim uyumadan gece isiksiz ortamda oturmak
melatonin seviyesini arttirir mi yoksa bize zararli mi olur .
Anlatamadim ama anladin sen ins
melatonin salgılandıktan sonra uzun bir süre beyinde kalıyor. sadece tok ve
güneş ışığı altında salgılanmıyor. ancak salgılanmadığında bu beynimizde
hazır olan melatoninden yararlanmadığımız anlamına gelmiyor.

>>>>''Bir insanın aşkı'' ile hakikat arasında bir bağlantı var mıdır
? Onu her haliyle,her anıyla sevse ? ''Sadece onu'',saf,eksiksiz
ve güzel sevse.Bir çiçeği koklarkenki gibi zevk alsa. Hiç bir
kötülük düşünmeden.sonra kendini de o kadar sevse mesela ?
Tasavvuftaki aşk;hem ilahi hem insani olabilir mi
Çok iyi bir soru.
İnsanon hakikate erişebilmesinin en gerekli şartı "neyim" sorusuna verdiği
cevaplarda gizli diye düşünüyorum. İnsan ne olduğunu kavrarsa etrafta neler
olduğunu da kavrar. İşte bu olduğu anda artık insana duyulan aşk yerini aşka
bırakır.
Peki insan ne olduğunu anlamak için kendine mi bakmalı? İşte burada işler
karışıyor. İnsan insana bakarak da ne olduğunu anlar. Öyle ki insan kendi
değil kendinden bile önemli bildiği birine bakarken de bu bilgiye erişebilir.
Hatta belki böylesi daha kolay olur. Çünkü insan kendine baktığında ego hiç
susmaz ama sevdiğine baktığında yavru bir hayvan gibi olur. Ego sustuğunda
insan hakikatin sesini duyar.

>>>>Ego nefs midir? "Marifet nefsi silmek değil bilmektir" sözü


hakkında ne düşünüyorsun?
nefsi bilmeden silersen hakikatı anlayamadan hakikate maruz kalırsın
(ölürsün, nefs hayatta kalman için var) acaba darboğazdan geçmek bu
mudur? sırat? purgatory? muhtemelen.

>>>>Isimlerin insan üzerine etkisine inanıyor musun?


isimlerin hatta onlara seslenme biçimlerinin bile insanlar üzerinde gözle
görülür kalıcı etkileri olduğuna inanıyorum.

>>>>aynı zamanda kendini değiştirmeye kafayı taktığını


görüyorum içsel olarak. Akışına bırakmıyorsun. Ego ,süper ego
gibi kavramların etkisini yoketmek için kendini beğenmiyorsun
ve olması gerektiği bir kişilik koyuyorsun. Sadece bırak. kendini
değiştirme ne gerek var
akışına ben bıraksam içimdeki düşmanım bırakmayacak. akışına bırakıp da
sonunda hüsrana uğramamış kimse görmedim. bu carpe diem safsatasına
inanmıyorum. bir düşman her an kulağa fısıldarken olmaz.

>>>>" Herkes hakettiğini yaşar " sözü hakkında ne


düşünüyorsun. Mesela sakat bir insan öyle olmayı haketmiş
midir?
yaşam süresi ve içindeki çileler hakikatin yanında çok münferit.

>>>>ölümden sonra genelde bilinen cennet cehennem


kavramının olmadığını sadece vicdan olduğunu falan demiştin bi
ara.tam emin değilim yanlışım varsa düzelt. peki ben diyelim ki
bi kuşu öldürdüm ve vicdanım gayet rahat.bu durumda ne olur
sence?
Egonun sana rahat veriyor olması, süperegona olan baskınlığından ileri
geliyordur. Vicdan süperegodur. Ego ölünce sıra ona gelir.

>>>>Ego bu kadar güçlü ise insan niye zaman zaman kendinden


nefret edip kendi kendinden kurtulmak ister?
Ego şiştiğinde kendini tanrı gibi görür. Olmadığını anlayınca öfkelenir ve yeni
bir deneyim/başlangıç/hayat/yol arar.

>>>>Gurur bir erdem midir yoksa egonun bir getirisi mi?


Gurur her yönüyle egonun "ne oldum" sanrısıdır.

>>>>vicdan azabından kurtulmanın herhangi bir yolu var mı?


Elbette var. Azabı bitirecek kadar frekansını değiştirmek/yükselmek.
Merhamet iki taraflı bir mucizedir.

>>>>evren,ve içerdiği bilgiler sonsuz gibi.hatta sonsuz.mesela


senin yazdığın,söylediğin şeylere bakınca ''nebuch sanki
evrendeki her şeyden haberdar'' diyorum.ama senin de bilmek
istediğin,sırlarını öğrenmek istediğin tonlarca şey vardr büyük
ihtimalle.insan kendini sonsuz bir boşlukta yanlz hissediyor
Bilmenin intiba sahibi olmayı, bunun da fikir sahibi olmayı getirdiğini
düşünüyorum.
İnancıma göre bu bir lanet ve yanılmanın sebebi.
Gerçek bilinemez. Gerçek izlenir.

>>>>Simülasyondan çıkışın tek yolu DMT transı mıdır?


trans veya cezbe hali simulasyonun simulasyon olduğunu görmeye yarıyor.
çıkmaya değil. çıkmak için çok büyük bir çaba ve irade lazım.

>>>>gerçeği izleriz,bilemeyiz.derken,izleyince bilmiş


olmuyomuyuz yani. biraz daha açar mısın?
elbette bilmiş olmuyoruz. bir çocuğun gökyüzünde yıldızların ne olduğunu
bilmeden izlemesi başka bir şey, o yıldızları tanımlayıp bilmesi başka.
gerçek, onu bilebilmemiz için gereken yan tanımları içermiyor. çünkü
gerçekten başka bir olgu yok. bu da onu bilemeyecek olmamıza neden oluyor.

>>>>bir insan simülasyondan çıktığın da ne olur?simüle bi hayat


olduğu için herşeyi koyverme gibi bi durum ortaya çıkar mı?ne
gibi davranışlarda bulunur senin bildiğin kadarıyla?
Bir insan simulasyondan çıkamaz. Simulasyon, bir ve insan konseptlerini de
içerir.

>>>>Duyguların epifiz bezine zararı var mı? Varsa, duygulardan


kurtulmak mümkün mü? Mümkün değilse, duyguları nasıl
kontrol altına alabiliriz?
Epifiz bezine zararından yola çıkarak duygulara savaş açmak onurlu olsa da
ona sıra gelinceye kadar daha temel yanılgılar var kanımca.

>>>>nebuch, alter sözlükte "allah" başlığındaki girini


okudum.buna göre, rabbı bulmamız ve huzura ermemiz tasavvuf
olmadan imkansız mı?ayrıca girinin sonunda ilk defa ego yerine
nefs kelimesini kullandığını farkettim şaşırdım.sebebi nedir?
Eşanlamlı diye. Belirli bir nedeni yok.
"Tasavvuf olmadan" tabiri mantıklı değil. Tasavvuf olan veya olmayan bir
şeyden ziyade anlayıştır. "Bu anlayışta olmadan" denilebilir. Ne gariptir bu
anlayışın olmaması da mantıklı değildir. Tasavvuf sınırları çizilmiş bir -izm
değildir. Evrenin ilk anından son anına kadar bazı görüşleri içerir. İnsan er ya
da geç bu görüşlere paralel belitler bulacaktır.

>>>>bütün bu bahsettiğin ve çok doğru tanımladığını


düşündüğüm sanal gerçekliğin içinde ayrıyeten bir ''sanal
gerçeklik'' fikriyle boğuşmak (daha doğrusu durumun böyle
olmasıyla boğuşmak, çünkü ben isim vermemiştim senden
duyana kadar) sanal gerçekliği manipüle etmemi zorlaştırıyor.
epifiz bezine verilen zararlar hakkında verdiğin cevaba
dayanarak soruyorum bu yüzden, sahte gerçekliğe mi yoksa
duygulara mı savaş açmalıyız? (çünkü okuyunca demek
istediğini tam olarak algılayamadım, duygular kötüdür gibi bir
sonuç çıkıyor) aydınlat beni bu ikisinin bağlantısı hakkında :(
Duygular öznenin amigdalayı kullanarak algıya eylemleri dikte etmesidir.
Bununla ilgili bir videom vardı ama şimdi adını unuttum.

>>>>dışardan aldıklarımız bize egonun yorumuyla, gerçek dışı


geliyorsa neye inanmalıyız? egomuzu yenemiyoruz,ona karşı
ayakta durabilcek elimizde hiçbirşey yok bu durumda egoda
olmayabilir. yani biz yoksak egomuz da yok demektir peki
gözlemcinin bu evrendeki yeri nedir?
gözlemci evrende değildir. gözlemci evreni izler.

>>>>Ben bu zamana kadar anlattıklarından çok şey çıkardım


anladım. ama bişey hep aklıma takılıyor. gözlemci olarak bizim
egomuz yaratıyorsa dış dünyayı herşey onun yorumuysa ve
gerçek yoksa biz bilgi sahibi olamıyor muyuz? yani senin
anlattıklarında bize egoya uğrayıp geliyor,onlar da mı gerçekten
uzak?
Öncelikle gerçeğe logos ile ulaşma sanrısından kurtulmak gerektiğini
düşünüyorum. Gerçek, mantıklı değildir. Çünkü gerçek sanal değildir.

>>>>evren gerçek içermez ise herşey yanılgıdan mı ibarettir?yani


öyleyse bu soru ve cevabı da yanılgı?
Bingo. Gerçek logos ile ulaşılamaz. Ancak gerçeğin logos ile ulaşılamayacağı
bilgisi son derece önemlidir.

>>>>egomuzu düşünce yoluyla dmttenin gösterdiği fragmana


hazır hale getirebilir miyiz? bu durum fragmanı kabul etmemizi
kolaylaştırabilir mi?
Düşünce belki bira etkiler. Ancak benim anladığım zihniyetin kökten değişmesi
bunu eylemlerin takio etmesi gerekir.

>>>>İnsan dmt transındayken serebral korteksinde neler


dönüyor nebuch? Nasıl tepkiler veriyor?
çok konuşamıyor. "şu an dışarıdan nasıl görünüyoru..." cümle bitemeden algı
yüzünü gerçeğe dönüyor. gerçek bariz bir biçimde yorumsuz.

>>>>Misantropi, çocukluk travmaları sonucu gelişen kişilik


bozuklukları,engelli insanlar,işkence. hayatında ki yeri nedir
bunların ? hissettirdikleri ve duruşun.
düzensiz titreşim. düzenli titreşim haline getirmek istiyorsa özne bunu, doğru
yerde frekansa doğru gözlemi yapıp birkaç periyot ertesinde frekansı düzenli
hale getirip algının düzensiz iluzyon yerine düzenli ve bu yüzden sırlarını açık
eden iluzyona bakmasını sağlayabilir.

>>>>kendi ile barışık olmak egoya hizmet edeceği için kötü bir
şey midir?
savaş ertesinde yapılan barış güçlü ve güçsüz arasında olur. insan kendi ile
barışıyorsa kimin güçlü olduğunun farkında olarak bunu yapması sağlıklı
olacaktır.
kendi ile barışık olan ama nedense kendi isteğinden başka birşey
isteyemeyen insanlar göreceksin. onlara bir daha bakmak gerekir.

>>>>ahmed hulusi'nin dusunceleri uzerine neler dusunuyorsun


nebuch? bana, islam'ı olabildigince özüne yakın anlamıs ve
anlatıyor gibi geldi. dusunceni samimi olarak merak ediyorum.
ben ne anlattıysam kendisinin daha ayrıntılı ve sağlıklı olarak en az on sene
önce anlattığını gördüm. ne zaman kendisini okusam cahilliğim ile yüzleşirim.
hakikatı anlamakla kalmamış çok yüksek bir perdeden anlatmayı da bilmiştir.
sayılı zihinlerden biri.

>>>>gözlemcinin sorumluluğu var mıdır?varsa nedir?


o derece iyi bir soru ki birkaç gündür geri dönüp bakıp düşünüyorum.
gözlemcinin bir sorumluluğu olabilir mi?
ardından hep olduğu gibi düşünme biçimimin yanlış olduğunu fark ettim. bu tip
şeyleri fark edebilmek için yapısalcılığı kullanıyorum boşuna icat etmemişler
cidden düşünme sistemlerindeki hataları buluyor.
sorumluluk, sadece ve sadece ortada bir görev varsa üzerine konuşulabilicek
bir olgudur. yani sorumluluğun varlığı için önce görevin varlığı gereklidir. görev
ise bir öğenin bir diğer öğe ile olan ilişkisinden doğan bir olgu. bir öğenin diğer
öğeye olan borcuna görev diyoruz. hatta bu şüphemi desteklemek için şunu
buldum:
http://www.etymonline.com/index.php?allowed_in_frame=0&search=duty&sea
rchmode=none
yani görev ardından gelen sorumluluk sadece en az iki öğe varken mümkün.
ancak gözlemcinin düzleminde "iki" konsept olarak yok. bu yüzden
gözlemcinin sorumluluğu olmadığı sonucuna ulaşıyorum.

>>>>''Sen nasılsan dünyayı da öyle görürsün.'' İfadesi ile, ''Dış


dünyayı oluşturan egomuzun yorumudur.'' ifadesi doğrudan
ilişkili midir ?
hatta eşcümledir.
>>>>Sorular ve olası cevaplar isimli videonda "epifiz bir fragman
gösterir film egoyu olmadığına ikna ettiğinizde başlar"
demiştin.Egoyu kullanarak egoyu olmadığına ikna edebilir miyiz
Elbette. Başka bir yolu olduğunu düşünmüyorum.

>>>>Hayat bir rüya mıdır


Tanımladığımız, isim verdiğimiz, üzerine düşündüğümüz her şeyin bir rüya
olduğuna inanıyorum.
Yani bir şey mantıklı ise o şey sanaldır.

>>>>"Yani bir şey mantıklı ise o şey sanaldır." sanal derken


zihnin ürünü müdür
"Zihnin yorumudur" demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
>>>>melatonin ilaçlarının kızılcıktan yapıldığını duydum. doğal
diye kızılcık temin ettim bir torba. yatmadan önce yemeyi
düşünüyorum sen denedin mi ? bi etkisi oluyor mu ? tavsiye
ediyo musun
oldukça etkili. ben yatmadan önce 10-15 kızılcık yiyordum yakın zamana
kadar. oldukça yoğun geçiyor uyku.

>>>>hani video da demişsin ya yoksa sadece görüp algılayıp


anlayıp göç etmek için mi buradayız diye. peki neden
anlamalıyız. ''göç'' ettiğimizde ne işimize yarayacak. bu dediğim
faydacılık olarak bahsettiğin şeyle doğrudan alakalı sanırım ve
yanlış bir tutum değil mi?
gözden kaçan büyük bir nokta var: göç eden biz değiliz. biz denilen her neyse
o burada kalıyor. olmadığı bir diyarda.

>>>>Bir tanri yok.selebral kortekse bagdas kurmus bi ego var ve


onunla basa cikabilirsek ve epifiz bezimizi acik tutarsak dunyada
cenneti yasariz.yanlisim varsa duzelt demek istdiginin toplami
bu mu ağbi
değil elbette :) yanlış değil yazdıkların bu arada.

>>>>İnsanın yaşamını idame ettirmek dışında, devletine,


bölgesine, dünyaya, insalığa ve dünyevi olan diğer her şeye dair
herhangi bir kaygısı olmalı mıdır, bu gereksiz midir, gerekliyse
boyutu ne olmalıdır?
zor bir soru. aslolan dünyadan vazgeçmektir. ancak dünyadan vazgeçme
taklidi yapmak pek kolaydır. yani anladığım kadarıyla kişilik, insana öyle şeyle
fısıldıyor ki öyle iyi kandırıyor ki çok rahatlıkla "sen zaten kaygılarından arındın
ve hazırsın" diyebilir. insan da buna inanabilir. şahsım için bu kendimde çok
sık rastladığım bir durum.
bunun tek çözümü bilinçaltı temizliğinden geçiyor. insan iyiye ve sevgiye
maruz kalarak temizleniyor. her anında. yani gidip bir çiçek koklamak bile
haftaların ruhsal pisliğini temizleyebilir. sevgiye maruz kalarak kişiliğin
yalanlarını en aza indirmek, ardından da anlatmaya çalıştığım amaçlarda
bulunmak en sağlıklısı olacaktır.
diğer türlüsü olunca bu mevzu ile birkaç hafta ilgilenip ardından gri dünyaya
dönme eğilimi oluyor. bunu da kendimde ve etrafımda çok defa gördüm.
>>>>Meditasyon esnasında tanımlayamadığım bir bilinç
durumuna girerken tüm vücudumu ter basmaya başlıyor ve
derin bir korku içimi sarıyor bu yüzden de devam etmekten
vazgeçiyorum. Korkuyu oluşturan sence ne ve bir çözümü var
mıdır? Hala bu dünyadan vazgeçememem mi ?
kalp atışının hızlanması, kulaklara kadar gelen bir karıncalanma. bunlar stres
hormonunu tetikliyor. bu da egonun ölüm korkusunda olduğunun ipucu. o
korkuyorsa olan şey hayırlı demektir. o korksun sen korkma.

>>>>Gerçek algının bir yorumu ise mutlak hakikat var


mıdır?Sonçta insan ya da başka canlının bulduğu şeyde sadece
algısını yorumlamasından ibaret olucak.Matematik ve geometri
logos ile sınırlı mıdır?
anladığım kadarıyla matematik, geometri ve toplamda logos bu evrenin bir
yorum olduğunu söylüyor. mutlak hakikat buradan ulaşılamaz anlamına gelir.
Bu bilgi burası için yeterlidir. Mutlak hakikat yolunda burayı yıkmak gerektiğini
anlatır.

>>>>Cevaplarini okurken dikkatimi cekti.yasam amacim


yasarken olmek demissin.tasavvufcu ya da sufi misin :-) belki de
bu yollarla sosyal alginin fisinin cekilip ebedi algiya
gecilebilecegini dusunuyorsundur.yasarken olmek bu degil
midir?
benim tesadüfen denk geldiğim bazı hakikatlerin sufilerin binlerce hatta
yüzbinlerce yıldır söylediklerini fark ettim. bu yüzden sufi sayılmam, çünkü
cahilliğimin altında eziliyorum. sadece bir şeyler yaşamış ve paylaşmak
isteyen bir adamım.
ama dünyevi düzen sözkonusu olduğunda, hele ki ortadoğu gibi bir yerin
sadece tasavvufun hakikatleri ile huzur bulacağını düşünüyorum.

>>>>kötü birini sevmeyiz,birinin yanlış hareketini görürüz


sevmeyiz vs.ama o kişiler aslında yoklar bizim zihnimizin ürünü
mesela tanrılar aramızda 3 de anlattığın, elinde güç olan ama
egoist insanlar var dedin.bizim kızmamız gereken kim o zaman
onlar gerçek değilse?onları yaratan zihnimize mi kızalım?
onları yaratan zihnine kızmak yerine, iyiye maruz kal, evreni değiştir ve
hepimizi kurtar.

>>>>Dünyadaki tüm insanların beyin kimyası bir şizofreninki gibi


olsa fen bilimleri , sanat , felsefe nin yanında matematik ve
geometride değişir mi?Yani biz algıladıklarımızla sanat felsefe
bilim yapıyoruz.Algıladıklarımız değişirse her şey değişir mi?
bu konuda yine bir tartışma sırasında ahramazda dedi ki;
"halihazırda beynin gündelik çalışma şekli de bir hastalıktır."
bu hastalıkta böyle bir çılgınlık yaşanıyor. bak etrafına. serebral korteks
yardımı ile yapılan tüm gözlemler gerçeğin gudik yorumları olacaktır.
ancak şurada iyi bir ayrım yapılmalı. soruda "Dünyadaki tüm insanların" gibi
bir ifade var. Dünyadaki tüm insanlar diye bir şey yok. Senden başka kimse
yok burada.

>>>>"burada senden başka kimse yok" yerine, "sen dahil kimse


yok" demek daha doğru olmayacak mı? Hala 'ben' varsa o kapı
açılmaz ki, kapının sahibi var git biraz daha yan demez mi?
Yoksa sen o son kapıyı çalışımızdaki : +tık tık -kim O? +Sen
(kapı açılır) bu senden mi bahsediyorsun?
burasından bahsediiyorsak sadece "sen" varsın. ama zaten burası ve sen de
söz konusu değilsin. ama yine de buradan bahsedildiği için sadece senin
olduğunu söylemek yanlış değil.

>>>>"Senden başka kimse yok burada" bu cümlenden solipsist


olduğunu düşünüyorum.Doğru mu?
solipsist eğilimlerim var, ancak saf değildir.

>>>>çok rahat takılıyorsun bunun bir sebebi varmı?


stres ölüm korkusundan gelen bir tepki. ölüm korkusu ise ilk aşılması gereken
korku kanımca.

>>>>Benden başka bir şey yoksa bu benimi tanrılaştırmama yol


açmaz mı? gerçek uğruna bu tanrıyı öldürmem gerekmez mi?
Bir'e ulaşmak için arada önce 2'ye inmek gerekir.

>>>>'Buradan bahsediyorsak' dedin; sadece 'sen' olması için


ama paradoksa dönüşmez mi bu durum, o zaman bulunduğum
konsept dışında başka bir konsept daha var gibi bir saha daha
oluşmuş oluyor sanki. Halbuki biz sadece bilincin dağılmış
düşüncesi, ilmi, datası değil miyiz?
sen ve burası ayrı şeyler gibi algılanmış ise zaten hatalı bir soru. eğer öyle
değilse soruyu anlamadım.

>>>>Sen ve burası aynı yer bahsettiğin gibi kısaca bütün evren


düşünceden ibaret bir yapı biz de o yapıya dahiliz bir bütün
olarak. Beynimize gelen frekans aralıkları kadar da
oluşturduğumuz benliklerle yorumlamalar yapıyoruz. Her şey
tamam ama buradan başka konsept oluşuyor 'fiziksel sen'
çıkmadıkça
fiziksel veya değil bildiğin şeylerin tümü bu "düşünceden ibaret" yapıya ait. o
yapı da sensin, senden başkası yok. soruyu bir türlü anlayamıyorum sanırım
üzgünüm.

>>>>Bilmece mi bu kardeşim ya.burda yalnızca ben


varım.madem sadece ben varım diğerlerinin yaptıkları benim
zihnim sayesinde nasıl oluyor? Nebuch benim zihnimin istediği
gibi mi cevap verecek yani bu soruya?
hah şimdi oldu. EVET. Zihninin istediği gibi söylenince elbette "arzuların"
doğrultusunda değil, yaptığın gözlem doğrultusunda cevap verecek.
Bak verdi.

>>>>sen tek olduğunu düşünüyosun eğer bende böyle düşünürsem


hangimiz tekiz bu insanların hangileri tek olan?tabi eğer herkes öyle
düşünürse.bizler kopyalarmıyız?tek bi beyin varsa o kim bunuda
bilemeyiz.herkes öyle düşünürse eğer.her öyle düşünen öyle olmasa
bile.karışık ama anlamışsındır sanırım.
ben tek olduğumu düşünmüyorum. senin de tek olduğunu düşünmüyorum. ben ve sen
denilen kimliklerin zaten olmadığını, sadece gözlemcinin olduğunu savunuyorum.
(gözlemlenen bile yoktur)
peki bu gözlemci nerededir? kendine bir daha bak, senden başka gözlemci yok
burada. ama o ismini verdiğin senden bahsettiğimi tekrar düşüneceksen tartışacak bir
paydada değiliz demektir :)

>>>>Logosla gerçeğe ulaşılamayacağını geometri ve matematiği


kullanarak söylüyorsun.Halbuki matematik ve geometride zihnin bir
ürünü değil mi?Tıpkı gerçek kavramı gibi
matematik ve geometri zihnin ve logosun işletim sistemidir. yani gözlemin. gözlem
bittiğinde yani gerçek kaldığında bunlardan söz edilemez.
bu şuna benziyor windows işletim sistemi güzel bir akşam yemeği yapamaz. windows
kullanarak bunu bilebiliriz.

>>>>Tanrinin olmadigini insanlara nasil inandirabilirim


eğer bir olguyu "insanlara nasıl inandırabilirim" ekseninde değerlendiriyorsan
bu durum semavi tanrıya olmasa bile toplumsal tanrıya biat ettiğini gösterir.
bu açık bir çelişkidir. teizm sadece sami söylencelerini çarpıtarak üretilmiş bir
hastalık değil, insanın kendinden bile eski ve diğer ismi "benlik" olan bir
şeytandır. ikna etmek ve olmak ile ilgili endişeler x tanrıya değil, y tanrıya
tapmaktır.
yani bu soru baştan aşağı hatalıdır.

>>>>Selebral kortexteki ego ile yorumlamadan algılananların


gerçek olduğundan ya da algının saf hali olduğundan nasıl emin
olabiliyoruz?Gözlemin bitmesi ego ile yorumlamamak mı
oluyor?
buradaki tüm gözlemler egonun gözlemidir. buradaki gözlemin bitmesi için
egonun gözleminin bitmesi gereklidir.
buranın gözleminin bitmesi hakikate giden yoldaki basamaklardan biridir.
ancak bu merdiven kaç basamaklıdır?
sayı yoktu orada bu yüzden sayamadım.

>>>>Ben salt kendim olduğumu gözlemlemek için kendimden başka


alacağım referans olmadığından kendi içimde beni bana simüle
edecek sanal bir evren oluşturuyorum ama bana hiçbir zaman
erişemiyor çünkü hakikat benim En fazla yaklaştığım an;"kendimi fark
etmem", bu olduğunda da olmayan bu evren yok oluyor?
oldukça doğru. şurada ufak bir ek yapabilirim;
"kendim olduğumu gözlemlemek için" buradaki arzudan bu sanal evrende söz
ediyoruz ancak gözlemin kendisi ve gözlemlenen sanal olduğu için hakikatte bu arzu
da sanaldır. yani sen hiç "kendim olduğumu gözlemlemek için" gibi bir arzuya
kapılmadın.

>>>>Gerçeğin varlığından nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?


öncelikle gerçek, var veya yok gibi kavramlardan muaf olmak zorundadır. yani
"gerçek vardır" demek "varlık gerçeklik bildirir" demektir ki bu en fazla bir
varsayımdır.
gerçek varsayım değil, kaçınılmaz haldeki bilgidir. bu bilginin varlığı veya
yokluğu gerçekliğini değiştirmeyecektir.

>>>>fraktallar ve oyun kuramı videonda,birsürü olaslık vardır bu


olasılıkların hepsinin sonucu belirlenmiş gibidir tarzı konuşman
vardı.peki belirlenen bi olasılık neye göre olur bunn hakkında bi
düşüncen var mı?yani neden a olasılığı olmazda b olasılığı
olur?eğer o olasılığı tetikleyen bişey yoksa tabi
tüm olasılıklar olur. gözlem hangisine yapılıyorsa o görünür. gözlemin neye
yapıldığını da ego belirler. ego eğitilirse istenilen ihtimal gözlenir.

>>>>insanlara iltifat eder misin ? iltifatlar egoyu tatmin eder diye


düşündüm ben, doğru mu
İnsanlardan çok yaptıklarını överim. Övgüsü bol biri sayılırım, arkadaşlarım bir
şeyleri abartarak övmemden bazen şikayet eder.
Ancak hayatında hiçbir şeyi ve kişiyi övmemek için uğraşan, bunu bir imaj
çalışması olarak gören insanların yoğunlukta olduğu bir ülkede belki de benim
gibi yerli yersiz öven insanlar dengeyi kuruyordur bilmiyorum.
Yeni övgü sözcükleri öğrenmeyi de severim.
>>>>Anladığım kadarıyla bu dünyayı gerçek yapan şey
arzularımız.Arzularımızın temelinde ise egomuz yatıyor. Bu
cümle doğru mu sence?
Oldukça doğru.

>>>>Nefsin terbiyesi için tasavvufta bilen bir mürşid'e başvurup


zikir alınması gerektiği tek başına sorumsuzca yapılırsa cinni
ilhamlara da neden olacağı söylenmekte. Bu durumda çiçeğin
mürşid olamayacağı aşikar değil midir?
eh musa ve çoban hikayesini hiç duymamış olmak gerekir bu soruyu
sorabilmek için.

>>>>çoğu zamn düşünrken,sanki zihnimde bi bulanıklık var o


şey olmasa daha iyi daha net düşüncem sanki. yolda yürürken
önümüzde bi sis olması gibi,sis olmasa daha net görcem herşeyi
ona göre yolumu belirlicem.beynimde böyle bişey var gibi
hissediyorum?bu his için bi tavsiyen varmı?
bahsettiğin sis'in kaygılar olduğunu düşünüyorum. eğer öyle ise bu kaygıların
ne aşamasında "ölüm korkusu" gizlendiğini bularak başlayabilirsin. kaygılar
vücudun stres mekaniklerini tetikler. bu mekanikler doğada ölüm tehlikesi
sırasında hayatta kalmamız için "kısa vadeli hızlı kararlar" almaya zorlar. bu
yüzden insan önünü göremez ve sadece kaçmaya çalışır.
kaygıların neresinde ölüm korkusu olduğumu bulduğumda sorunu
çözebildiğimi fark ettiğim için bunu yazıyorum, uzaman sayılmam.

>>>>Hayatta kalmak ego için bir zafer mi


Ahramazda bu soru üzerinde düşündü;
bu sorudan önce şu soruyu soralım
5:39:09 AM
ölüm ego için bir yenilgi mi?
5:39:36 AM
bunda şüphe duymadan evet denilebilir tüm öğretilerin kökeni açısından
konuşursak
5:39:41 AM
hepsinde ölüm ile biten bir yanılsama vardır
5:40:03 AM
ego dünya hayatı için vardır, nefs sınav için verilmiştir vs.
5:40:15 AM
evrimsel olarak da ego sonradan meydana gelen bir yapı
5:40:46 AM
bu durumda ego buraya ait bir yapı
5:41:05 AM
yani ruh, tin ya da bilincin aslı dediğiniz her ne ise
5:41:15 AM
ölüm sonrasında kendisinin ego olmadığını farkediyor
5:41:25 AM
ego değilse nedir bu? bunu irdelemek çok ayrı konu
5:41:34 AM
sorumuza cevap verelim
5:41:40 AM
evet ölüm ego için yenilgidir.
5:41:49 AM
bu durumda hayat ego için bir zafer midir?
5:42:00 AM
işte bu soruda kesin bir ifade verilemez
5:42:10 AM
çünkü elimizde ölmeden önce ölmek gibi bir kavram var
5:42:52 AM
yani her insan hayatı egonun hükmünde değil
5:42:59 AM
bu durumda soru göreceli olur
5:43:06 AM
ve bunun üstüne şunu sorarsak ne olur?
5:43:20 AM
ölüm herkes için bir zafer midir?
5:43:34 AM
yani her hayat ego etrafında dönmüyorsa
5:43:47 AM
her ölümün de aydınlama etrafında dönmeyeceğini söyleyebilir miyiz?
5:44:02 AM
bence burada çok güzel bir takım cevaplar yatıyo

>>>>''..iyi düşün iyi olsun olayı secret düzeyinde


değerlendirildiğinde tam bir fiyasko..'' demişsin.peki bunun
''iyiye maruz kal dünya değişsin'' den ne farkı var?
secret'ta teist bir yapı var. yani evrenin bir sanal gözlem olduğunu değil, realist
düzeyde, solid ve nesnel olduğunu iddia ediyor.
bu başta "iyi bak iyi olsun" felsefesine hakaret. solid ve nesnel yapılar salt
arzular ile şekillenmez. secret bu gerçek ortada iken teizmden kurtulamıyor.

>>>>ego yerine nefs kelimesini kullansan daha fazla türkçe kaynağa


ulaşmaz mı takipçilerin?
genelde teist kaynaklara ulaşırlar.

>>>>Firavun, Deccal, Musa, Melek, Cin vb HEPSİ SENSİN! Sen


bir bilinç Matruşkasısın! Peki sürekli değişirmi halimiz ? Nasıl
sabitlenir yada ?
Bence çok doğru tespit. Soruya bir yanıtım yok.

>>>>süperego çok mu masum


Elbette değil. İç tanrı.
>>>>Ahmed Hulusi'ye göre insan bu dünyada ölüm ötesiyle alakalı ne
kadar çok hazırlık yaparsa, (ibadet, zikir, meditasyon ne dersen de)
egosu öldüğünde o kadar az çile çekecek, ruhunu geliştirmekse
sadece bu dünyada yapılacak bi' şey, yani ne ekersen onu biçeceksin,
fazlası yok. Katılır mısın bu fikre?
Kesinlikle.

>>>>ölümün aslında insanın en mutlu anı olduğunu söylüyorsun, bu


her insan için geçerli mi?
dışarıya en korunaklı bölgemiz olan düşüncelerimiz tarafından yönetiliyor olmamız o
düşüncelerin bizim ürünümüz olduğuna delil sayılıyor. halbuki referans almadan
herhangi bir tanım yapabildiğimiz görülmemiş. dilimiz tanımlarımızı, tanımlarımız da
düşüncelerimizi belirliyor. yani kendimize ait olduğuna emin olduğumuz binlerce
düşünce dış referansların intibalarından ibaret.
beynimizde bu düşüncelerin bize neler hissettirmesi ile ilgili bizden bağımsız organlar
var. hatıralarımıza his enjekte eden organlar var. bizi biz yaptığına inandığımız
özelliklerimiz birer hayatta kalma mekanizmasının ürünü.
buzul çağında deneysel fikirlere ve yöntemlere yer yoktu. en ufak bir hatada onlarca
insan birkaç saat içinde donup ölüyordu. sadece önceden geçerli yöntemleri kabul
edenler yaşıyordu. bu yöntemlerin mantığını anlamıyor ve deneme yanılma ile
buluyorlardı. önceden işe yarayan ne varsa onlara tutunmak gerekirdi. muhafazakarlık
ve bağnazlık bu şekilde insanı yüzbinlerce yıl hayatta tuttu. ancak son üçyüz senede
durumlar değişti.
özgürlükçüler, ilericiler, aydınlanmacılar ve daha bir çoğu insanın beynindeki her
düşünceyi kontrol ettiği ön kabulu ile düşünürler. halbuki beyinde amigdala denilen bir
organ varken kontrolün bizde olabilmesi mümkün değildir. amigdalasız bir beyin ise
hayatta kalamaz. beyinde sizden farklı kişilikleriniz varken düşünceleri bırakın kontrol
etmeyi, düşüncelerinizin ne olduğunu bile bilmeniz çok zor.
bu durumda şu soru ortaya çıkmaktadır: "insanı neye göre yargılayacağız?"
bu soru da altında buzul çağı adetlerimizi bulundurur. "etrafımdaki insanlar konusunda
bir yargım olmalı böylece onlardan kime yakın olabileceğimi seçerek fırtınada hayatta
kalma şansım artacak." kontrol bizde değil, kontrol ettiğimizi sandığımız beynimizde.
beynimiz sadece kontrolün bizde olduğunu hissettiren bir organ. bu durumda "biz
neredeyiz?" sorusu ortaya çıkar ki, işte bundan daha onurlu çok az soru gördüm.
diğer hepsi gibi cevabı kesin değil.
beynim ve içindeki referans ürünü düşünceleri düşman belleme sebebim budur. çünkü
onlar sadece hayatta kalmaya çalışan bir hayvana aitler. bu hayvanı anten gibi
kullanan bir gözlemci olduğumuza dair şeyler yaşadım. bu anten-cesedin içinde bile
değiliz sadece ondan veri alıyoruz. sorun şu ki, anten ölmemek için bu verilerde
oynama yapıyor. alamet-i farikası da bu. bu hayvan gözlemci onu öldürmesin diye
gözlemcinin kendisi içinde olduğuna dair yalan veriler gösteriyor.
dışını gördüm. bu ceset ve beyninin yalanlarının büyüklüğü beni akıl almaz
şaşkınlıklara sürükledi. zaman algısı, mekan algısı, ikilik algısı gibi büyük yalanları
var. evriminin bir zirvesi, yalan söylemek üzerine kurulu bir evrimin.
gerçekte gözlemcinin bir fikri, bir hissi yok. o sadece gerçeğe bakıyor ve gördüğünde
gerçek ile birleşecek kadar hazır.
>>>>Var olan veya var olduğuna inandigimiz/kabul ettigimiz
gerçeklik aslında egonun senaristligini yaptigi bir oyunsa bu
senaryoda ego izin vermeden nasil disari cikabilirsin? Yani
senin yaşadığın deneyim aslında yine egonun sana oynadigi bir
"yalama içinde yalan",bolum sonu finali"yanılgısı olabilir mi
Evet. Ancak bana egonun nasıl çalıştığını açık ediyor olması bunu tutarlı bir
biçimde gözlemiş olmam bu deneyim üzerine düşünmeye yol açıyor. Çoğu
mantık ağını orada öğrendim.

>>>>Dmt transı sırasında veya epifiz bezini çalıştırma


meditasyonlarından birçok kişinin uzaylıya benzeyen, 4 gözlü
garip bir yaratık gördüm demesi ilginç. Bunu sen nasıl
yorumluyorsun?
bunlar ilk kattaki iç egolarla yüzleşmeler olabilir.

>>>>Melatonin ve Dmt arasındaki kanıtlanamamış bağı


deneyimlerine göre nasıl örneklersin?
melatonin yoksa "abi mantar kafası abiiiii"
melatonin varsa "..."

>>>>yani kişinin var olmadığı fikrini benimsemiş olması yeterli


değil, egonun bunu deneyim olarak muhakkak yaşaması gerek?
"fikir" yapı gereği egonun referansları okurken kullandığı, yine referanslardan
oluşan derlemelerdir. bu yüzden "benimsenme" kısmı zaten tamamen egonun
sanrısıdır. (benimseme tamamen sanrıdır)
egonun deneyim olarak bunu yaşaması ise kendinden şüphelenmesine neden
olur. tasavvuf "ben kimim?" sorusu ile başlar ve bu deneyim bu soruyu egoya
sordurtabilecek kadar önemli bir bilgi gösterir.

>>>>her transın filmin farklı bir fragmanını gösterdiğini


söylemiştin daha önce. peki gittikçe daha komplike bir hal mı
aldı senin açından? yoksa her transta aldığın mesajlar birbirine
benzer miydi?
evet. transların hepsi biraz daha net bir biçimde bilgiyi hatırlamama yol açtı.
bunu yaparken nasıl unuttuğumu da gösterdi.

>>>>Antidepresanlar hakkındaki düşüncen nedir?


beyin kimyasallarının değişimi bilincin çoğu zaman dışında kalan etkilere
neden olduğu için henüz tam çalışma biçimi çözülmemiş bir organı sadece
bilincin cevaplarıyla test edilmiş kimyasallar ile değiştirmeyi tehlikeli
buluyorum.
bilinç beyin için o kadar da önemli bir yer tutmuyor.

>>>>klostrofobi hakkında bir şey düşünüyor musun?


korkular ardında fena sanrıları barındırıyor. kapalı bir alanda kalma korkusu
da bunlardan biri. ancak bir çeşit klostrofobi yok anladığım kadarıyla. yani bir
kimlik "artık buradan çıkamayacağım" korkusunu "artık toplumla
buluşamayacağım" , "artık temel ihtiyaçlarımı karşılayamayacağım" veya
"artık tekamül edebileceğim fiziksel boyuta erişimim yok" gibi türlü nedenlerle
yaşıyor olabilir. elbette bunlar kimliğin varolma ile ilgili kaygıları.
kimlik var halde değil.

>>>>revolutions'da neo ve trinity kaynağa giderken sentineller ile


karşılaşıyor ve gemiyi yukarı doğru sürmeye başlıyorlar, bulutların
arasından çıktıklarında trinity bir anda manzara karşısında afallıyor.
oradan bir anlığına çıktıyorlar, bulutların arasındaki kaotik yer 'zihni'mi
temsil ediyor?
kesinlikle.

>>>>panteistsin
Panteizm: Evrenin irade sahibi bir tanrı olduğuna inanmak.
Ben ise evrenin de tanrının da iradenin de olmadığına inanıyorum. (Hatta
gözümle gördüm)

>>>>nefs mertebeleri konusunda bir sürü tarikatın bir sürü


yöntemi var.Kendilerince şöyle olur böyle olur diyorlar.Sence
nasıl ilerlenir ?
nasıl ilerleneceği ile ilgili çok fikrim yok. ancak bahsettiğin oluşumların hepsi
bu konularda birbirlerini sertçe reddeder hep "o öyle olmaz" yollu diktelerde
bulunurlar. Belki oluşumun özünde bu durum yoktur ama takipçilerinde bu
sorun çok yoğun olarak var.
doğruya giden bir yol mu vardır? bu zor soru.

>>>>gerçeğin peşinde olmak bir ego tatmini midir


gerçeğin kendisinde ego bulunamayacağından dolayı belki bir yere kadar ego
tatminidir. bir yerden sonra ego sözkonusu olamaz çünkü o zaman gerçekten
bahsedilemez.

>>>>iyi insan olmak anlamsız mı şimdi sana göre? süperego da


gereksiz demiştin
bunların süreçler olduğunu düşünüyorum. yolun üzerinde atlatılması gereken
aşamalar var. süperego, iç tutarlılık, vicdan elbette gerekli ancak sonu olan
şeyler. bunlar kalıcı değil.

>>>>tüm bu benlik ego, teklik vs. konuları içerisinde sizofreni


hastalığının oturduğu yer çok mantıklı.Peki diğer beyin odaklı
hastalıkların misal alzheimerın bu bakıştaki yeri neresi
olabilir?Basit bir frekans bozulması olarak açıklamak değilde
bunları inceleyip araştırmak zevkli olabilir.
beyinde etkileşimde olduğu segmentlere bakarak belki birkaç yorum
yapılabilir.

>>>>"atlatılması gereken aşamalar" çok iyimser ve tesadüfi elde


edilmiş bilgi gibi. evet ben iyi olmalıyım çünkü bu şekilde
davrandığımda şu an tam tanımıyla kelimeye dökemesem de bir
pozitif tesiri üzerime çekiyorum ve bunun katalizör etkilerini
gördüğüm için bir aşama olarak ele almalıyım mı?bu mudur?
bu cümle "ben" diye başladığı sürece bahsedilen hiçbir şey olmayacak. ancak
şu da var ki "ben" diye başladığı da açık. bu durumda önce "ben" diye
başlamamasını sağlamak gerekir. bunun için de önce süperego/vicdan ile
yüzleşip onu silmek gerekecektir. belki başka bir yolu da vardır, ancak henüz
nail olmadım.
>>>>"ben diye başlamayan iyi olma davranış kalıbı" nedir?
merak ettiğim şu eğer doğal olana gönderme varsa örneğin bir
ceylanın pasifist görünümlü zararsız(?) hareketlerine benzer bir
davranış türevini insandan bekliyorsak ki bahsettiğin bu değil
ama yine de özel bir tavır olmayacak mı bu? sorumluluk?
Eğer egodan kurtulmanın davranış değişikliği olmadan mümkün olan bir yolu
varsa bunu bilmiyorum. Bildiğim şekli içteki egoların tümünü nötralize etmek
ve bu da ancak onlarla yüzleşerek mümkün (veya ölerek) vicdan yüzleşmesi
de sorduğun "iyilik kısmı".

>>>>"nötralize etme" den kastın anladığım kadarıyla "farkında


olmak" sadece. yani koordinatları belli bir eylem yapmamız
gerekli değil . "iyilik" dedimiz şeyi realist bakış açısıyla
materyalizme kaçmadan yorumlanması yani yanlızca durum
tespiti yapan bir kimse bile yüzleşmesinin bukısmında aşama
almştr
Materyalizmin her formu gaflettir adıma.

>>>>matrix'i izleyince korku, şüphe ve inançsızlık üçlemesinin az


bir yer kapladığını ve senin videolarında bundan mesela egoya
göre nispeten daha az bahsettiğini görüyorum. fakat ortada
böyle bir bakış açısı var ve bunu daha iyi anlamaya ihtiyacım
olduğunu düşünüyorum. bu konuyu açıklayabilir misin?
frekanslarla ilgili dediğim her şey bununla alakalı. aşk düzenli frekans, korku
ise düzensiz. entropi korku ile artıyor ve daha çok sanal varlığın oluşmasına
ve egonun hakikatten daha çok uzaklaşmasına yol açıyor. düzenli frekans ise
egonun ana frekansın ritmini duymasını sağlayacak ve hakikate dair eğilimde
olmasına neden olacak.

>>>>Dopamine gore yasamamak icin ne yapmali?


egonun ödüllendirme mekanizmasını sıfırdan tekrar inşa etmeli.

>>>>neden popüler olmayan kelimeler seçiyorsun? tefekkür,


tekamül, vs.?
bu kelimeler yerine "kafa yormak" veya "ruhun evrimi" gibi tabirler
kullanabilirim. Ancak bu tamamen anlattığımın anlamını değiştirir.
Tefekkür kafa yormak değildir, tefekkür konuyu zihnen kuşatmak ve ele
geçirmeye çalışmaktır. Tefekkür logos kullanılmadan da yapılabilir, mantık
ağının bile dışını kuşatmayı içerebilir. Bu yüzden "düşünmek" denemez.
Tekamüle "ruhun evrimi" demek büyük hatalara neden olacaktır. Çünkü
dilimizdeki "ruh" sözcüğü çok anlamlıdır ve bu anlamlar da teistik konseptleri
tetiklemektedir. "Tözün evrimi" denileceği iddia edilebilir ancak "töz" burada
"asıl" anlamına gelir ve "aslolan" evrilmez. Bu durumda tekamül hakikate gidiş
yolu mudur? Yolda yürüyenin "ilerlediği" iddia edildikçe bu da hatalı olacaktır.
Çünkü "ilerleyen" her ne ise bu eylemi sonucu teistik ikilikte demektir. Bu
yüzden tekamül denilmelidir, içinde özne olmadan.
Arapça ağırlığı olduğu iddia edilebilir, doğru değildir. "Nefs" yerine "ego"
kelimesini bilerek seçerim ki latincedir çünkü nefs sözcüğü toplumsal düzeyde
"arzular" manasına gelmektedir (alakası olmasa da) bu yüzden anlamın
tamamı olmamaktadır.
"Mantıksal düzlem" yerine "logos" kelimesini kullanıyorum bu da Yunanca'dır.
Çünkü "mantık" günümüz toplumsalında "işe yarar, sonuç veren düşünme
biçimi" şeklinde açığa çıkıyor ki anlattığım anlamından bu kadar uzak başka
bir anlam istesem bulamazdım.
Titreşim yerine "frekans" derim yine "titreşim" sözcüğü toplumsal anlamıyla
tamamen komedi olduğundan dolayı.
"Bilgi" yerine "datum" diyorum çünkü "bilgi" artık sadece "aktarılan" bir "etki"
olarak değerlendiriliyor. Halbuki "bilinecek şekilde" anlamına gelir. Bu
anlamına vurgu yapmak için bazen "bilinebilir düzlem" diyorum. Yani "logos ile
erişilebilecek uzay".
Doğru kelime seçimi anlamın kaymasını sadece anlattığım mecrada değil,
bende de engelliyor. Üstte bahsedilen toplumsal ve artık absürt anlamlar
içimde de tetikleniyor. Bu da bendeki asıl anlamına da saldırıyor. Bu tip
durumlarda çuvaldızı her daim kendime batırıyorum "ben ne anladım bu
dediğimden?" diyerek. Bu da bir nebze daha doğru anlatıma sebep oluyor.
Bunların yanında yeni kelime kullanımının beyinde yeni kelimeleri pekiştirerek
farkedişini genişletmesi durumu var, bu da hediyesi durumun.

>>>>Suur projeksiyonunu konu alan bir videon yok, eger


yanilmiyorsam. Astral beden ve esiri boyutun bilimsel anlaminda
deneylerinin yapilmasini ancak bilime dahil olmamasinin
referans yahut informasyonlardan yararlaniyor musun, ya da
kendin bu spesifik halleri deneyimsel anlamda mi
degerlendiriyor
Astral beden ve diğer türlü ego durumlarını gaflet olarak değerlendiriyorum.

>>>>Her şey bir hayalse mutlak hakikatte bir hayaldir.Gözlemci


kavramıda bir hayaldir.Selebral kortexin yorumu ya da epifiz
bezinin algılaması hepsi birer hayal değil mi
Evet buradan hakikate gözlemci diyoruz ancak hakikatin mevcudiyetinde
gözlem de yoktur. Yani sadece sıfat verebilmek için şimdilik "gözlemci"

>>>>Gözlemcinin varlığından nasıl bu kadar emin


olabiliyorsn?Sonçta gözlemcinin varlğı epifiz bezi ile
algılamaktan ibaret.Bence teistlerin tanrının varlığına iman
etmesi gibi gözlemcinin varlığına iman ediyorsun
İman koşulsuz olur ki çok zor bir eylemdir bence. Gözlemin varlığının
olmadığına, hatta gözlem ve gözlemlenenin kendini yalanladığına şahit oldum
ve felsefi, matematik düzlemde tefekkür ettim. Buna da devam ediyorum.

>>>>"Astral beden ve diger turlu ego durumlari" demek bir gaflet


diye dusunuyorum. Bilincin nefsten ayrismasi nedeniyle
gerceklesen bir suur alti hali cunku. Ve ruhun bedene galip
gelmesi tabiri de kullaniliyor. Morfik alanla insan beyninin
munasebeti soz konusu. Gaflet demenin altinda ne varsa
bahşet..
astral bedenden kasıt 3 veya daha fazla boyutlu bir evrende fiziksel dışı
hareket eden bilinçsel beden ise bundaki teizmi anlatmaya uğraşmayacağım
bile. ha ama bir amacı var vs. denebilir. bu dünyadaki her hakikate ulaşma
çabası da böyledir. ancak toplamda bu dünya ve boyutları gaflet olduğundan
sonucu değiştirmeyecektir. egoların vücudu topraktan veya astral maddeden
olsun olmasın tamamı gafletin ilanıdır.

>>>>bir reklam ajansı kendi reklamını nasıl yapar ?


Cidden buna ihtiyaç duymadığını göstererek.

>>>>Gercegin duyularla algilanmasi mumkun mudur? Bunu savunan


akim neydi hatirlamiyorum
değildir. bunu savunan akım realizmdir. en başta mantıklı değil; karbon temelli protein
üretimi ile hareket etme amacındaki bedeni bu amacında tutmaya çalışan
reseptörlerin kozmik gerçeklere nail olması çok komik. realistler ve elbette
materyalistlere bu ayrıntıları "istatistiki" olarak değerlendirip çürütmektedirler. Ancak
mantıklı değil.

>>>>ganzfeld uyarımı hakkında bilgin var mı


bunun parapsikoloji ile değil, kundalini temelli frekans okumaları ile alakalı
olduğunu düşünüyorum.

>>>>egoyu en çok besleyen şey ne?


yorum ve onun son formu olan yargı

>>>>herhangi bir aşağılama anlamı olmadan yazıyorum bu


soruyu. Düşünmeyen bu kadar insan var mesela bi köyde
doğmuş, yiyip, içmiş, evlenmiş, çocuk yapmış fakat hiç bir
şeyden anlamayan murtaza. Bu adamın motivasyonu nedir?
bilimsel, kültürel, sosyal hiç bir altyapısı olmdn hakikate yine de
ulaşabilir mi
Kendine bakmadı yeter de artar bile. Neden peygamberlerin çoğu çoban?

>>>>Evrenin gafletten dolayı olustuğunu düsünüyorsun ve


gafletin sebebini bilmiyorsn. bence gafletin 2 sebebi var.Birincisi
egomuza ve onun algiladiklarina olan inancimiz Ikincisi
arzularimiza olan istahimiz
Bunlar evrene dahil.

>>>>Anladığım kadarıyla hakikat gozlemlenebilen bir sey


degil.Gozlem ve gozlemlenen sahte , ilizyon , hayal.Peki oyleyse
gercek tanimsiz mi ya da logostan cok mu uzakta?Emin
olabilecegimiz gercek diyebilecegimiz tek sey yokluk mu
Tekamülden emin olabiliriz ama o da logosla problemleri olan bir konsept

>>>>Cokta uzakta olmayan bi gecmiste bazi soruara burada


senden baska kimse yok diye cevap veriodn bunu hicbir
videonda aciklamiyorsn bu ne demek solipsizm degil mi
O cevabın sadece bir kısmı. Devamı;
"Burada senden başka kimse yok, peki neden sen olasın?"

>>>>Dinlerde mutlulugn idegodan kurtulmak oldugu


yaziyor.Sence bize aci vern aciyi olusturan sey idego temelli
arzular mi
id/ego aslında ikiliğin minik bir kısmı. Evet son basamaklarında olduğu kesin
ama varlığın reddinde tek başına değil

>>>>mesela ailem yıllardır namaz kılıp kuran okuyor.fakat


nefslerinin %1inden bile haberdar değiller.ve o yaştan sonra bazı
şeyleri kabul ettirmek çok zor.üzülüyorum halimize.
Aslında ben bu yüzeysel görüşünü de büyük bir sorun olarak alıyorum.
"İnsanların hayatlarını kendi hayatı kadar karmaşık düşünmeme" sorunu yani
kısaca sonder'den mahrum bir bakış açısı sadece egoya hizmet eder.

>>>>murp'ün odasından hareketle, gözlemcinin olası tüm olasılıklar


önünde fakat ego istediğini mi yorumlayıp, yaşıyormuş gibi
hissediyor?
gözlemcinin gördüğü bu olasılıklar da sanal. ama evet ego buna bir de zaman ve
mekan parametresi giydirip sanal ihtimallerrin birini deneyimletiyor.

>>>>Kant'ın "Saf Aklın Eleştirisi" adlı eserini okumuş muydun?


kant saf akıl olarak logos'u almıştır bu talihsizliktir.

>>>>DMT etkisindeki insanın hakikati anlamaya yaklaştığını


söylüyorsun. Aynı zamanda Ayahuasca'ya -kabaca-
"zihnin(aklın) kendisini görmesi" demişsin. Pineal Gland her ne
kadar Serebral Korteks'ten bağımsız çalışıyor olsa da, bu ondan
elde edilen dataya salt güvenmemiz gerektiğini mi teşkil eder?
güvenme eyleminin olmadığı bir deneyim. öyle ki bu dünyanın hiçbir konsepti
orada yok. "oradaki bilgi","güvenmek","anlamak","yaşamak" gibi ancak
gözlemin ürünü olan konsetplerin hiçbir şekilde sözkonusu olamadığı bir
"durum"dan bahsediyorum. oraya güvenmek veya güvenmemek bu yüzden
anlamlı değil. olan o.

>>>>Hep dmt'ye odaklanıyourz ama aslında daha önemlisi


melatonin benim anladığım kadarıyla. Yani aslında peşinde
koşmamız gereken şey melatonin mi, yanılıyor muyum? (Dmt
zaten çok az miktarda olsa da salgılanıyor)
fizyolojik anlamda melaton dünyanın perdesini inceltiyor. ancak bence
odaklanılması gereken felsefenin kendisidir.

>>>>Demek istediklerini ancak hayal edebiliyorum. Deneyim yalnızca


deneyim. Sanırım dilden kaynaklı bir sorun var ortada. İfade
edilemiyor. (Hu?) Peki konunun dışında bir başka soru: Deneyim
sonrası geri geldiğinde hatırında neler kalıyor? Ayrıca deneyim
esnasında hafıza sekteye mi uğruyor?
serebral korteks ile anlayan bir egoya "serebral korteks ile yaşamadığı" bir şeyi
anlatmamı bekliyorsun. hatta yine bu yaşananı serebral korteksin eylemlerinden biri
olan "güvenmek" ile yorumlamamı istiyorsun. bu başlı başına boş bir çaba olur.
oradan geriye sadece bu dünyaya ait yeni bakış biçimleri kalıyor ancak bu bakış
biçimlerinin hepsini "bu dünya yok, hatta ben de yok" felsefesi ile zaten alabilir birey.
hatta dinlerin yaptığı da bu;
"neyin olduğunu dillendiremeyiz, ancak neyin olmadığını söylersek geriye sadece
dillendiremediğimiz o kalır."

>>>>Günümüz bilim dünyasının Yöntem-bilim'i(Metadolojisi)


konusunda düşüncelerin nelerdir? Bilimci Skeptikler kendilerini
'entellektüel bir at gözlüğü' takmıştır denilebilir mi?
Bence bilim dünyası tek bir fikri eğilimi içermez. Bilim dünyasında birebir aynı
şeyleri düşündüğüm insanların sayısı cidden az değildir. Ancak şurası
kesindir, bilim insanları bir zamanlar toplumsal içinde yetişmiş genç
öğrencilerdi. Bu toplumsalın içindeki yetişme hele ki batı dünyasında
tamamen realist eğilimler ve bireycilik öğütler. Bu batı dünyasının, özellikle
avrupa'nın üstesinden gelmeye çalışıp her geçen yıl daha çok çuvalladığı bir
durum. Bilim insanları felsefe ile ilgilenmeden konseptleri tanımlamakta ve
tanımladığı konseptler de tezlerini oluşturmakta. Daha da vahim olanı tezlerini
ve makalelerini yayınlamak için inceleyen hakemler de aynı kültürden
gelmektedir. Bu da taraflı durumlara sebebiyet vermektedir. Günümüzde
matematiğin yüzlerce yeni varlık sorunu vardır. Matematik kendi içinde büyük
çatlaklarla uğraşmaktadır ve bu konuda cidden ne yapacaklarına dair fikirleri
çok azdır. Ancak sanki bunlar hiç olmuyor gibi o matematiğin ürünü olan takibi
bilimler realist ve interaksiyondan ibaret bir dünyaya kilitlenmiş gibi görünüyor.
Bunun nedeni kültürdür, bilim değil. Bu kültürün farkında olan veya bu
kültürden gelmeyen bilim insanlarının sayısı her geçen gün artmaktadır.

>>>>Pineal Gland'in ameliyatla çıkarılmasından sonra ne gibi


sonuçlar doğar? Bir kaynakta göğüs kanseri riskini arttırdığını
okudum. Fakat daha çok ruhsal boyutunu merak ediyorum.
pineal gland felsefeyi destekleyecek gözlemler verir. bu gözlemler olmadan da
felsefenin kendisi orada durmaktadır.
>>>>Deliler veya doğuştan zihinsel özürlüler için toplumda
"onlar zaten cennetlik.", "onlara hesap yok." tarzında bir
yaklaşım var. Bunu neye bağlayabiliriz? gerçekten böyle midir?
Nefsi olmayan yorum yapamaz. Yorum yapamayan fikir sahibi olamaz. Fikir
sahibi olamayan yanılamaz. Yanılmayan burada değildir.

>>>>Bir videonda senle aynı deneyimleri yaşayıp değişmeyen


arkadaşların olduğunu söylemişsin. Anlattığın (ya da
anlatamadığın) kadar bariz bir trans hali varsa, onları nasıl
sorgulamaya itmez?
sorgulamaya itmedi demedim :) sorgulamamak imkansız bence. ancak
sorgulamanın sonunda "bunlar bazı fikirlere yol açar ve bu fikirleri sevmedim"
diyen arkadaşlarım var evet. bu da transın cevap olmadığını, sadece cevaba
dair bir şov olduğunu gösterir.
bir örnek de matrix. matrix izleyen herkes "gerçeklik nedir? nasıl gerçekten
emin olabilirim?" sorusunu sorar. Ancak cevaplar birbirinden oldukça değişiktir
:)

>>>>Mürşid aracılığı ile bağlanılmış olan silsilenin etkisi ve


morfik alan teorisi arasında bir ilişki var mıdır ?
İlginç bir soru. Sanmıyorum. Logostan elde edilen bilgi her ne kadar iddialar
tersini öfkeyle söylese de kişisel. yani yüksek frekansı düşük açıdan algılamak
için bir adaptör/mürşid gerekiyor ama "tüm olay" bu değil.

>>>>Teklik mutlak hakikat mi


teklik ismi konulabildiğine göre mutlak hakikat değil. ancak bir sıfat, bir temsil olabilir.
mutlak hakikatin kendini tanımlayabileceğimiz bir sıfatı olamaz. bunlara "mutlak" ve
"hakikat" dahil.
mutlak, hep var demektir. ancak O'nun varlığı veya yokluğu sözkonusu olamaz.
hakikat, ancak yalanlar söz konusu ise verilen bir sıfattır. ancak O'nun
mevcudiyetinden başka bir şey söz konusu değildir.
bu sıfatlar ve işaretler ancak yanılgıdaki bizler için bir kilometre taşı olabilmektedir.
Seyrin içindeki tabelalar gibi. tabelalar gidilecek yere işaret eder, gidilecek yeri
anlatamaz.
>>>>mesela hakikata yaklaştığın gece,her şey olup bittikten
sonra nasıl başladın ipucu aramaya,deneyiminden elde ettiğin
bulguları destekleyecek argüman aramaya? inan şuan bunun
karmaşası içerisindeyim bir şeyin ucunu görüyorum fakat
fikrime dair nasıl araştırma yapacağıma dair bir fikrim yok.
İlk yaptığım "ölüm bu muydu? ne kadar da anlatıldığı gibi" deyip ölüme ve
mantığına eğildim. Buna memento mori deniyor. Kişinin öleceğinin
hatırlatılması. Sonra anladım ki "neden unutuyoruz?" Cevabı içerideki şeytan
verecekti. Her sorduğumda biraz daha yaklaştım ve konsept ile tanıştım. Bunu
taeihin başından beri yapan sayısız insan vardı. Bunun bir ilmi, yöntemi vardı.
Bunun üzerine kurulu bir felsefe ve bunun üzerine kurulu bir psikanaliz ekolü
vardı. Sırf bunun üzerine kurulu bir din vardı.
Bunun üzerine kurulu bir yaşam da olmalıydı. Arayışa bunlarla başladım.

>>>>Dayanak olmazsa ilizyon olmaz.Bu dayanak nedir peki?


Hakikatin kendisi. Ancak onun dayanak olması onu referans alabildiğimiz
anlamına gelmiyor.

>>>>son uyku felci ve ardindan girtlagima dayanmis bir bicagi ,


kalbime yapilan basinci ,vucudumun yandigini ,yerin sarsildigini
uyanikken hissettim.uyku halinde olmadigima eminim
duydugum korku devasa boyutta. korkuyorum..
Önce ayaklarından saçlarına kadar bir dalga çıkar bu dalga vücudunu hareket
ettiremeyeceğin o sınırı belirtir. Sonra kalbin zonklamaya başlar. Basıncı artar
ve gözlerin yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlar. Dışarıda bir ses kalmaz.
Sadece çınlama gelir. Sen bir çınlama sesinin en fazla ne şiddette
olabileceğini hayal bile edemezken, nefesini tüm gücünle çekmene rağmen
sana yetmezken insanın sadece kendisi ile kaldığı bir yerde olduğunu
anlarsın. Bu insanın kendi karanlığıdır. Uyanıkken suratını çevirdiği ve
görmezden geldiği "çığlık kuyusu"dur.
Her gece oraya bilincimiz kapalı gireriz. Her gece ego orada bizden gizli bir
şekilde kendine işkence eder ve her sabah sana öfkeden kanlanmış gözleriyle
"günaydın" der. "Rahat uyuyabildik mi?"
Ama senin egon oraya giderken algını, gözlemini de götürüyor. Bence büyük
bir sorunu var.

>>>>abi dmt nin kristal olarak satılması vs yasak tamam.ama


bunun bitkisel tarfinin paylaşılmasının yasak olduğunu
düşünmüyorum.doğru mu?
Bitkisel tarifi, yani ayahuasca yasal evet. Bir google kadar uzakta.

>>>>Hakikatin ilk yanılgısı aşktır demişsin, biraz açar mısın ?


Aşk, "1" sayısıdır. Gözlemci hakikatın ilk sanal referansı olarak onu alır.
Dualite yüzünden aşk yanında cezalandırıcısı olan "korku" yu yani "0" sayısını
getirir ve bu ikisi bilinen tüm matematiği ve logosu getirir. (Leibniz ve binary
sistem bunu kanıtlamıştır matematiğin tamamı 0 ve 1 ile gelir)
Aşk ve korku baktığımız her şeyin içindedir ancak ilk yanılgı aşktır. Önce o
gelmiştir ve en son o gidecektir gözlemciden. O gittiğinde seyir bitecek ve
bilinebilir düzlem imha olacaktır.
Bu olay çoktan olmuştur ve gariptir bu olay hiç gerçekleşmemiştir.

>>>>üzerlik tohumu ve kargıyı birlikte kaynatmak hakkında


bişeler okumuştum.hiç denedin mi? bi riski var mı acaba?
Evet bu tip üstünkörü şeyler kulaktan dolma tarifler tehlikeli.

>>>>cezalandırılma , günah işleme vs gibi kavramlar sadece


egoyu ürküten şeyler değilmidir.ahmet hulusi demişki bu
dünyada (seyirde) ibadetler vs ile güçlendirilmemiş ruh bu seyir
bittiğinde azap çekeceklerdir.tekliğin bir olmanın içinde egonun
yok olduğu yerde bireysellik olmadığından bu azap ne tür bir
azap olabilir sence ?
konuya hakimiyetim sınırlı. bu dünyanın seyrinin bitmesi ölümdür. Ancak
ölünce nefsi yok edebilmek için nefsin frekansının düzenli olması
gerekmektedir. İşte bu frekansı düzenlemek tüm iç egoların birleşmesi,
hakikata nail olması ve zahiri perdelerle beraber yırtılarak yok olması ile olur.
Azap ve kıyamet budur diye düşünüyorum.

>>>>belli bi bilgi birikimin var ama bunları benliğine


yansıtabildiğini düşünmüyorum. tanımadığımdan ya da ukala
tavırlarından olabilir.insanlarla paylaşmak için video blog yaptın
senle paylaşmak isteyen insanları bilgi düzeylerini yeterli
bulmadıysan tersliyosun.neden
sadece zaten anlattığım defalarca cevap verdiğim bir konu varsa ve buna
rağmen sorulabiliyorsa tersliyorum. insanın bilgi düzeyini sorusundan
ölçmüyorum.
"tersleme, cevapsız bırak" o zaman da çoğu zaman bunu "görmedi sanırım"
olarak yorumluyor soran ve defalarca aynı soruyu sormaya devam ediyor.
kısaca bence tavırlarımın verdiği rahatsızlık soranı buradan uzaklaştırmalı,
daha çok sormaya itmemeli. ancak bunu nasıl yaparım bilmiyorum.

>>>>gözlem buradan ayrıldığında ilüzyonun bittiğini söyleyebilir


misin? ilüzyon kendi içinde asla bitmiyor diye düşünüyorum. bu
deliliğin en büyük açıklaması bence.
gözlemin hiç başlamadığını düşünüyorum ve evet bundan dolayı sanal
düzlem kendi içinde asla bitmiyor. ancak hakikatte hiç başlamıyor bile.

>>>>İnsanın hiçbir zaman tatmin olmaması ve mutlu olamaması


bu düzlemdeki her şeyin sanal olmasıyla alakalı mıdır?
hayır egonun kendi iradesine sahip olduğu fikrine neden olan dar açılı
gözlemdir.

>>>>ilizyonun içindeyiz, fakat aslında bir hiçiz. bence türümüzün


yapması gereken onurlu davranış, programlamamızı reddedip
üremeyi durdurmak ve hep birlikte soyumuzu tüketerek bu
haksızlığa bir gecede son vermektir." fikrin?
ölüm illüzyon bitseydi en büyük katliamcılara peygamber derdik.

>>>>Bu ilüzyonu bizim zaman algımıza göre ilk ne başlattı?


bizim zaman algımıza göre ezelden beridir illüzyon var. bunun nedeni
matematik.

>>>>ikna olmak isteyen insanlarla neden paylaşacağın bi kelime


bile yok.onlar hakikate öğrenip,doğruyu öğrenip buna ikna
olmak istiyo olamaz mı?yoksa bu soru ''thats why we never visit
you guys'' tarzı bi soru mu :D
İkna egonun bürokratıdır.
>>>>insanları ikna etmemek için kendini nasıl ikna ettin?
İlginç bir soru.
Aslında konu ile ilgili yaptığım araştırmanın altında "kendimi ikna" durumunu
gördüm ve bunun sadece araştırmamı belirli bir bölgeye yoğunlaştırmama ve
genel resmi görmekten mahrum kalmama neden olduğunu fark ettim.
Teist biriydim. Bir şeyler yaşamıştım ve eğer ikna olmak üzerine kurulu bir
bakış açısında kalsaydım yaşadığım şeyi teist nedenlere bağlayacak ve
üstünü kapatıp bırakacaktım. Bunun olmaması gerektiğine karar verdim ve
şimdi buradayız.
İkna sadece bağnazlığı pekiştirir. İkna ile öğrenilmez, teyit edilir. İkna etmeye
çalışan insan ikna olmaya yalvarıyordur. İkna olmak, sadece her şeyi bildiğine
inanan insanın birilerini veya kendini dinlemek için ettiği tenezzüldür.
Bunun bir lanet olduğu açık. Bu yüzden ne kendimi ne de fikirlerim ile ilgilenen
insanları ikna etmemeye çalışıyorum. Sadece düşünmek için verilmiş bir çıkış
noktası, bireyin "elbette benim inancım teyit edildi" şeklindeki üzücü
tepkisinden iyidir.

>>>>Teist bakış açısından incelersek zaten İblis'in bir iradesi


olduğunu zannetmek her şeyi çıkmaza sokuyor. İnsanların
genelinin bu ipucunu görememesi çok acı. Ama bunları
zanneden de benim. Benden başka hiçbir şey yok ki. Matrix
içinde matrix içinde matrix.... Seni anlıyorum.
Evet sorumluluk bizden bağımsız değil.

>>>>Eğer antik çağ dinlerinde olduğu gibi Budizm de teklik ve


hakikati sezdirebiliyorsa neden İslam ?
Hepsi aynı bence. İsim verip ayıran bizleriz.

>>>>osmanlıca tartışmaları hakkında ne düşünüyorsun malum


sen de eski kelimeleri çok kullanan birisin?
Eğer mazeret eski dilde yazılmış kitapların anlaşılması ile alakalı ise
Osmanlı'da bilim ve felsefe dili Arapça'ydı, Osmanlıca değil. Burada Sultan
Selim dönemi bir sünni reformu söz konusu. Sultan Selim'in politikaları
Osmanlı İmparatorluğu'nu çöküşe götüren zemini hazırladı. Ancak bunu
günümüz Emevi ekolünün temsilcilerine anlatsak bile sonuç değişmezdi.
Bu coğrafyada çok büyük bir bedel ödenmeden Emeviler'in bu mirasından
kurtulamayacağız.
>>>>Hermetizm'e göre evren zihinseldir. Ve bizler de aslında
Bütün'ün zihnindeyizdir. Buna katılır mısın?
bahsedilen bütün "bilinçli zihinli varlık" ise katılmam.

>>>>insanların neden yaratıldığı sorusuna şöyle bir cevap


verilmiş. Bütün'ü harekete geçiren bir sebep var olduğunu
söyleyemeyiz. çünkü bir sebep akla bir nedeni getirir ki Bütün
iradesi sebep sonuç prensibini harekete geçirdiği an dışında,
sebep sonuç yasasının üzerindedir.
"Bütün iradesi sebep sonuç prensibini harekete geçirdiği an" katılmıyorum.
sebep sonuç hareketini başlatan gözlemci sıfatıdır, hakikat değil.
" sebep sonuç yasasının üzerindedir" de bence yanlış. onun yerine "bağlantılı
değildir" denilebilir. hakikatın konseptler ile referans alınabilecek bir bağlantısı
yoktur çünkü mevcudu bölünebilir halde değildir.

>>>>Mesele tıpkı Bütün'ün bilinmezliği gibi, akıl almaz bir


meseledir. Nasıl yalnızca Bütün vardır demekle
yetiniyorsak, Bütün eyler çünkü eyler demek zorundayız.
Çünkü Bütün kendinde akıl, kendinde yasa kendinde
eylemdir. Demek ki Bütün kendi kendinin sebebi,kendi
kendinin yasası, kendi kendinin eylemi
hakikate yine refere edilebilen özellikler verilmiş ki bence yanlış.
yalnızca hakikat vardır, ö-ona bakan gözlemci sıfatı sanaldır. bahsi
geçen refere edilebilir özellikler de gözlemci'nindir. gözlemci bu sıfat
ondayken hakikat değildir.
hakikat gözlemci sıfatı ile birlikte yok olacak olan sanal referansların
dışında geriye kalandır. onu işleme sokamayız çünkü işlemler sanal
birimlerle yapılmaktadır.

>>>>Mutlak hakikat gozlemden uzak ise ona asla


ulasamayiz.Ulastigimizi zannettigimiz seylerde(teklik vb)
hayaldir.Dis dunya aslind yok ve herseyi icimizde
yasiyoruz.Bu dusuncelerimiz bile hayal biz hayal icinde
hayallerle yasiyoruz.Bu hayaller somt ve soyut olan her
sey.(anladklarim hkknda ne dsnuyrsun?
mutlak hakikat ulaşılabilir yerde değildir çünkü "ulaşmak", "yer",
"seviye" ve "biz" kavramları matematiksel ilişkileri açıklamakta
kullanılan konsept paketleridir. mutlak hakikat bu düzlemde değildir.
ancak, bu düzlem kendini yanlışlayabiilmektedir. yani bu düzlemden
mutlak hakikate ulaşamayız ama düzlemi, içinden yok edebiliriz.
yaşadıklarımız bizim mutlak hakikati anlamak için gösterdiğimiz ilk
çabanın entropi ile geldiği haldir. bu halin mevcudiyeti kaldırılabilir.
buna perdelerin kalkması örneği verilmektedir.

>>>>Gafletten kurtulmanin yolu ne?Dinlerdeki ibadetlerle


nefsi terbiye etmek mi , hakikate maruz kalarak ya da
kalmiyarak hakikati anlamak mi?Yoksa yorumlamayi
birakmak mi yani zihni susturmak mi
benim anladığım kadarıyla yorumlamayı bırakmak, zihni susturmak,
yargıları bitirmek ve bu sayede tanımların çöküşünü izlemektir.
işlem yapacak biri yoksa 2+1=3 sonucu bulunamaz. yorumlayan
yoksa yalanlar söylenemez.

>>>>Yasamibir ruya , bir hayal , serap gbi gormek daha


dogrusu bunu anlamak neleri degistirir sence?
bunun zararlı olduğunu düşünüyorum. rüya, hayal, serap gibi
kavramlar "mistik" izdüşümleri içeriyor. halbuki sanal evren o derece
realist ve solid yapıda ki, onu kaldırabilmek için direkt çözümlü
matematik, fizik ve felsefe gerekiyor. rüyadan ibaret düşünseydik
bunu yapamazdık.

>>>>Yasami bir ruya gibi gormek zihni susturarak


gafletten kurtulmamizi saglamaz mi yasaami ruya gibi
gormek tum tanimlardan kurtulmamizi saglamaz mi?
yaşamı ve evreni tamamen en ince ayrıntısına kadar açıklamak
gerekmektedir ki, onun sanal olduğunu logos içinden görebilelim.
rüya gibi görmek bunu engelleyecektir.
>>>>Trans esnasında ilk neden ile ilgili bir hissiyat
oluşuyor mu ?
Daha çok "öldüm" var. Bu his ne büyük ki diğerlerine yer vermez.

>>>>kendine ateistim demekten neden bu kadar


çekiniyorsun. açıkca söylüyorsun ama dile dökmüyorsun
çünkü ateizm kavramsaldan çok toplumsal bir tanım içeriyor.
ateist=materyalist gibi bir algı var ve bu beni tanımlamaktan oldukça
uzak. teist değilim.

>>>>Tesit değilsin evet ama söylediklerin budizm, sufizm


gibi öğretilerin özüne işaret ediyor. Bu öğretilerde
duanın, zikirin ya da mantraların yeri büyüktür. Senin bu
öğretilere bakış açını, hislerini merak ediyorum. Dua
ediyor musun (ya da edebiliyor musun)?
bu öğretilerde dediğin gibi ritmin ve disiplinin büyük bir önemi var.
çünkü gözlemin stabil olabilmesi için bir ritme boyun eğimesi gerekir.
kalp ritmi bunların ilkidir ama gözlem o derece bozulmuş olabilir ki
tüm evreni aynı ritmde salınmasını sağlamak gerekecektir. işte bu
öğretilerin şart koştuklarından biri budur.
ancak bu öğretileri öğretenler bunu bu şekilde açıklamak yerine
"yapacaksın çünkü öyle, sen anlayamazsın beynin yetmez" diye
açıklarlar ve ketum öfkeli tutumlarından sapmazlar, bu yüzden
yöntemlerim konusunda vaaz vermekten kaçınıyorum.

>>>>Kadın ve erkek, ikisinden biri olduğumuza


inanmamız, egomuzun bize söylediklerinden. Acaba bir
işaret ya da önemi var mıdır ? Kadın ya da erkek
olmamızın.
Bu konu üzerine senedir düşüyorum. Corpus Collosum ve
kadın/erkek enerjinin birleşmesi ile ilgili bir durum var. Frekans
okumanın iki ana yolu var ve bunların ikisinin birlikte olması
frekansın tam okunması ile ilgili. Ancak bu kısımları tam anlamış
değilim.

>>>>"etik, haddi zatında tümeldir. tümel olduğundan


herkes için geçerlidir ve diğer taraftan da, kendini her
dakika geçerli gösterir. kendi içinde hep bakidir, kendi
dışında hiç yoktur, bu onun telos'udur. ama o, kendi
dışındaki her şey için telos'tur ve etik, bunu bir kere
kendi içinde sindirdi mi daha ileriye gidemez. birbiri
karşısında doğrudan tensele ve ruhsala şartlanmış
şekilde tekil her bir kişinin tümelliği telos'ta yatar. ve
kendini daima bunda dışlaştırmak, tümel olmak için
tekliğini feshetmek onun etik görevidir. birey tümel
karşısında, tekil olarak kendini göstermeye kalkıştığı an,
günah işlemiş olur ve yalnızca bunu kabullenerek
tekrardan tümelle uzlaşabilir. birey tümel girince kendini
tekilliğiyle gösterme eğilimi duyduğu her defa tereddüde
düşer, bundan kurtulmak için tek çaresi tövbe edip kendi
tekilliğinden vazgeçerek tümele teslim olmaktır" bu
kierkegaard'ın bir cümlesi ve anlattıklarınla paralel
buldum. sence de öyle mi?
Oldukça doğru tespitler olduğunu söyleyebilirim. Kendi fikirlerim ile
eleştirmem gerekirse etik kendinin telosu değildir. Etikten kasıt
hakikat ise O'nun bir süreci yoktur bu yüzden nihayeti söz konusu
değildir. Ancak o geri kalan her şeye telostur buna katılırım.
Kierkegaard üsule etik der. Yani tekamülün tözüne hakikat der. Bu
da eleştirilmesi gerekendir. Hakikat, zahirinin tekamülü için değil,
hakikat olduğu için bu cümlededir. Ancak kierkegaard bu üsulu
gözlem açısından değerlendirdiği için mi hakikate eşdeğer bulur
yoksa düzlemin tamamında mı eşdeğer bulmaktadır bu konuda
cahilim.

>>>>bazı insanlar çok farklı bakıyor. çocuklarına daha


güzel bir gelecek daha yaşanabilir bir dünya bırakma
derdindeler. sen ise bunların sanal ve gereksiz olduğunu
söylüyorsun. bu insanların bu şekilde davranmasının
sebebi süperego mu? sana göre iyi insanların bu durumu
üreme kaynaklı bir aptallık mı?+
Aptallık gibi yorumlar çok ağır böyle bir cümle kurmam. Ancak
toplumun eğilimine boyun eğip hakikat arayışına adanabilecek
tefekkürü solid dünyanın entropisinin artmasına harcamanın trajedi
olduğunu düşünüyorum.

>>>>bi deneyde elektronu yarıktan fırlatıyorlar arkada


şekil oluşuyor,sonra aynı deneyi yarığın oraya bir ölçüm
cihazı koyuyorlar (gözlemci) bu sefer elektron farklı
davranıyor.fakat ölçüm cihazı makine.peki makinanın da
farklı gözlemlemesinin sebebi ne?sonuçta egosu
yok.soru çok mu saçma?
ego ne yazık ki biyolojik beyne mahsus bir şey değil. logos içinde
matematik işlemi yapabilen her türlü oluşum birer egodur.
gözlemcidir.

>>>>Hakikat matematik ve diger tum dusunceler , fikirler


kelimeler vs hepsi egonun urunu , ilizyon varsa dayanak
olmalidir dusunceside egonun , logosun urunu yani
suphe edilmez bir bilgi yok ozetle madde nasil ki sanal
ise dusuncelerde sanal dolayisiyla hakikat gozlemci
gozlem vs hepsi zihin urnu mu?
soru bence çok yerinde.
zihnin (bir anlamda zihin olabilecek tüm formların) ürünü evet.
gözlüyoruz ve bazı konseptlerden bahsediyoruz. ancak şurası
önemli "hakikat" üzerine konuşamıyoruz. daha doğrusu onun "ne
olmadığı" üzerine konuşabiliyoruz. mesela o refere edilebilir değildir.

>>>>Hakikat uzerine konusamiyoruz ancak ondan


bahsedebiliyoruz ne olmadigini tartisiyor ne olabilecegini
anlamaya calisiyoruz yani gozlemden sifatlardan
zamirlerden uzak olan bir seyden bahsediyoruz halbuki
bu da zihnin urunu cunku bu da bir fikir yani gercek
olmasi zorunlu seydir derken bile yanilgidyz
Hakikat uzerine konusamiyoruz ancak ondan bahsedebiliyoruz ne
olmadigini tartisiyoruz belki ama ne olabileceği üzerinde tüm
tartışmalar ciddiyetten uzaktır. yani sözü getirmeye çalıştığın yer
"hakikat kavramı da zihnin ürünü" ise bu saçma çünkü ben ismine
hakikat desem de O "hakikat" konseptiyle ve diğer tüm konseptlerle
tümüyle ilgisizdir. İsmi bu düzlemde verilemez bu yüzden bu
düzlemdeki bir zihnin ürünü değildir.

>>>>Logos ile logostan ote seyler var diye dusunuyoruz


ve bu ote seylerin ya da seyin ne olmayacagini tartisiyor
ve ondan bahsediyoruz halbuki buda logosun urunu algi
degisince hepsi degisecek yani demek istedigm bir
odada dogan ve orada yasayan nasil baska yerler
dusunemezse logosta boyle sınrlı
Zaten amaç dışını düşünmek değil. Amaç "neyin sanrı olduğunu
bulmak" fikir de "her şey sanrıdır"
Yani neyin sanrı olduğunu logos ile bulabiliriz. Logosun tek işlevi bu.
(Şu "ya bu anlattıkların da bahsettiğin sanallıktaysa" sorusuna cevap
vermekten sıkıldım, başta orijinal bir yere gidebilirdik ama şimdi yine
cingöz bir soruyla kaldık)

>>>>Bütün bu realiteyi nasıl reddediyorsun ? İdealizm


felsefesine kapılmış gittiğini düşünüyorum. Tüm bilimi ve
gerçekliği reddediyorsun.
Bilim: Bilim veya ilim, fiziki ve doğal evrenin yapısının ve
hareketlerinin birtakım yöntemler (deney, düşünce ve/veya
gözlemler) aracılığıyla sistematik bir şekilde incelenmesini de
kapsayan entelektüel ve pratik çalışmalar bütünü.
Bilimi reddetmiyorum aksine onu kullanarak neyin gerçek olmadığını
buluyoruz.
Gerçeklik "var olanlar" anlamına gelir. Ben bilimle gerçekliğin "var
olmamışlar"dan ibaret olduğunu bulacağımız görüşündeyim.

>>>>Senceinsanlar makinelesicekler mi yani sistematik


dussunceye gecmek insanin dogasi y da sonraki asamasi
mi
toplumsala her daim küfretsem de bu soruda öveceğim. insanlar
sistematik/rasyonel düşünme furyasının kişisel veya oligarşik
çıkarları yüzünden dünyayı yaşanmaz hale getirdiler ve rahatlarının
bozulması an meselesi.
bu yüzden yakın gelecekte toplumsal normlar bu tip bir rasyonaliteyi
lanetleyeceklerdir. özellikle ekonomi konusunda.

>>>>Mesela DMT ile ilgili anlattıkların. DMT fazla


salgılanan insanların gerçeği görüp bir türlü
anlatamadıklarından falan bahsetmişsin. Fakat yine bu
tarz insanların sorunlu insanlar oldugundan da (şizofreni
vs.) bahsetmişsin. Şizofreni zaten halisülasyonlar, sesler
vs. gördüren duyduran bir rahatsızlık.Sağlıklı bireylere
hakaret edercesine, şizofreni, yani tıbben hasta
insanların sadece gerçeği gördüğünden falan
bahsediyorsun. Bu uç örneklere bakarak hologram
evrene falan nasıl inanacağız?
"Sağlıklı bireyler"den kasıt tüm algısını ve fiziksel araçlarını hayatta
kalmaya ve üremeye atamış ve bundan kurtulamamış primat
vücutlar ise bunların sadece "hayatta kalmak" konusunda sağlıklı
olduğunu düşünüyorum.
Fikirsel sağlığın yakınında bile değil bu beyin ve vücut. Bu yüzden
algının farklı versiyonlarının bu "normal" denilen versiyonlar olan
farklarını inceliyorum (kişisel olarak deneyimledim de) bu farklar
bana mantık ağımızın nasıl oluştuğu ile ilgili paha biçilemez şeyler
öğretti ve bu yüzden şizofren (ki şizofreni tek bir rahatsızlık değildir,
bahsettiğim şizofreni epifize bağlı hormonel yükselme sonucu oluşan
şizofrenidir) durumlarının hakikati daha çıplak görmeye yardımcı
olduğunu düşünüyorum.
ancak ben sadece bu konularda gevezelik yapan bir adamım. yani
görüşlerim ve deneyimlerim sadece beni bağlar.

>>>>Ve sicim teorisi henüz kanıtlanmamışken, anlattığın


herşeyin temeline oturtuyorsun. Var olan herşeye yok
diyorsun. Gölge diyorsun, yansıma diyorsun. Senin
hoşuna giden bir felsefe dalını (idealizm) bilimin
kanıtlanmamış dallarıyla harmanlayıp gerçekmiş gibi
sundugunu düşünüyorum.
idealizm "hoşuma giden bir felsefe dalı" değil, hatta kabul ettiğim bir
düşünce formu da değil. idealizm başta varlığı kabul etmektedir.
kavramları, konseptleri ve en beteri de mantık ağlarının
değişmezliğin kabul etmektedir. bunlarla alakam bile yok.
-izm diyerek kutulaştırılabilecek bir fikrim varsa bu sadece sufizm
olurdu. ancak sufizmin altını dolduracak kadar çok fikrim bile yok.
sicim teorisi henüz kanıtlanamamış olabilir. sicim teorisi tamamen
yanlışlanabilir de. bence hiçbir sorun yok. sonuçta atomaltı
düzlemde solid yapıların olmadığını cern deneyleri gösterdi, ha sicim
olsun ha başka bir şey olsun. sonuçta solid evren yok, şah mat zaten
orada. (bu arada stephen hawking de sicim teorisine geçti, yani
şimdilik pek başka tutarlı şey yok)
ama dediğim gibi, bunlar beni bağlar. sayısı milyardan fazla insan
materyalist. basbaya evrenin interaksiyonlardan ibaret olduğuna
inanan ve bunda ısrar eden milyardan fazla insan var. bilim gravital
interaksiyonu çözememiş ve 11 boyutlu evren cevabı ararken
milyardan fazla "realist ve akılcı" iddiasındaki insan materyalizmi
benimsemiş halde.
yani çılgınlık bir kişinin sufizm hakkında gevezelik etmesi değil
bence :)

>>>>modern yoldan mankurtlaşmamak(mankurt) için ne


yapmalı insanlar sence?
Sormalı. Sormanın pek yararını gördüm.

>>>>Logos ile her şeyin teorisine ulaşabilir miyiz ? Bu,


sistemin; yine sistemin içinden var olan bir şey ile
algılanması anlamına gelir mi ? Yani evren kendisini yine
kendi aracıyla hatasız gözlediği sonucuna varabilir miyiz
bu teoriye ulaştığımızda.
Soru çok yerinde.
Cevaplamadan önce şunu sormam gerekir;
"Her şeyin teorisi bir fizik teorisi midir?"
Sanmıyorum. Logos sadece dualiter yapı işlemleri yapmaktadır. Yani
fiziksel interaksiyonları tanımlamak için durmadan evrenden referans
aradığımız dönemler sadece yanlış sonuçlara ulaştırdı. Her şeyin
teorisi bir matematiksel işlem olacaksa evet buna logos ile
ulaşabiliriz.
Fiziksel izdüşümü giç olmayabilir ve nihayetinde belki de fiziksel
evrene karşı bir duruş sergileyebilir. Bence bu yerinde olacaktır.

>>>>uğurlu taşların işe yaramasını deneyimledin mi? bu


konudaki tek yorumun mümkünlüğü mü?
İsminde "uğurlu" ibaresi geçtiği için belki konu birden mambo
jamboya dönüyor olabilir. Ancak günümüzde tüm bilgisayar
teknolojisi bu "uğurlu" taşların "gizemli" sırları sayesinde
çalışmaktadır. Nedir bu gizem? düzenli yarı-iletkenlik. Bu, maddenin
belirli miktardaki elektrik yüklerine düzenli tepkiler vermesinden
ibarettir. Örneğin kuvarsı ele alalım. Kendisi "uğurlu" taşların en
bilinenidir. Kuvars dijital saat teknolojisinin çekirdeğini
oluşturmaktadır. Çünkü elektriği öyle düzenli geçirmektedir ki biz bu
düzenli geçirgenliği kullanıp dijital saatleri yapmışız.
İşte uğur bu. Ancak sadece elektrik değil, bu maddelerin eğer varsa
pranic enerjiyi de düzenli geçirdiği düşünülmektedir. (hatta bu inanç
elektriğin aktif kullanımından binlerce sene önce başlamıştır, bir
ihtimal elektriği düzenlediğinin bulunması da bu inancın
denemelerine dayalıdır) Pranic enerjiden kasıt nedir? Ana frekans.
Yani bugün sicim teorisi ile anlatılma yoluna gidilen maddelerin
tümünü manifeste eden ana "om" frekansı. İşte bu taşlar eğer pranic
enerji varsa onları da düzenli geçirgenlikleri sayesinde gözlemcinin
baktığı evreni de düzenlemektedir.
Kişisel deneyimim, kişisel deneyim olarak kalmalı :)

>>>>Cenap Başman teist ise bildirdiği "bilinç akış


manzumesi" ni taca atmış oldun. Tutarsızlık hissettim,
teist etiketini vurmanın sebebi eğer bildirdiği sistem
nizam düzen hiyerarşisi ise o vakit logos dinamikleri ile
yine çakışma var. Başman'ın teist olduğuna emin misin?
Zaman çizgisini kabul edişi, varlığın bir tarihi olduğu görüşü. Dualiter
bakış açısının makro ölçekteki hali olan "toplumsal" algısı ve atlantia
ideali ile teistin dik alası.
Varlık ve yokluğun dualizmi içindeki bu görüşler belki bir yerde
genelgeçer teizme karşı dursa da "marslılar yüzünden savaşıyoruz"
diyen melchizedek'ten farkı yok. Kendisi uzaylılara, atlantisliler'e ve
daha bilimum minik ego formlarına inanmakta ve klasik bir teist gibi
"benim yolumdan daha doğru yol yoktur" demekte.

>>>>varolusun bilinmesi neden onemli?


Varoluşun bilinmesi ondan vazgeçebilmek için önemli.

>>>>varoluşu bilmek için vazgeçme öncelikli değil mi,


ondan geçme olmadan bilme olabilir mi, yani bir sıra var
mı, herşey gibi bu da 'bu düzlemde' aşırı kompleks bir
durum mu?
neyden vazgeçtiğini bilmeden vazgeçmiş sayılmazsın. dünya
böbürlenmekten vazgeçtiğini sanan egoistlerle dolu. egoyu
çözmeden ondan nasıl vazgeçebilirsin. bana bir baksana, o kadar
ego üzerine konuşuyorum, sence egodan kurtulmuş muyum?
bir yerin planını bilmeden oradan nasıl çıkılacağını bilmek de
mümkün değildir.

>>>>Hiç kere şey elbette hiçtir. Peki neden herhangi bir


sayının 0 üssü 1 'e eşit ? ortada birbiriyle çarpılacak bir
sayı yokken neden sonuç 1 çıkar
bunun nedeni oldukça basit. x üzeri 0 gösterimi x üzeri y-y demektir.
bu da x üzeri y / x üzeri y anlamına gelir. bir sayı kendisine
bölünürse cevap 1 çıkar.
kavramsal açıklaması da şu şekilde olabilir;
çarpma işlemi aslında toplama işleminin kısa gösterimlerinden biridir.
bir varlığın x defa kendisi ile toplanmasına çarpma işlemi diyoruz.
varlığın hiç defa kendisi ile toplanması durumunda ise elimizdeki hiçi
tanımlamak için varlığı varlıktan çıkarıyoruz. ancak varlıktan varlık
çıktığında geriye kalan hiç, "kere" veya "defa" ifade edebilecek
referansı içermediğinden işlemin devamı için en primitif referansı
yani 1'i almak durumunda kalıyoruz. 1 burada primordial referans
olduğu için işlemi devam ettiriyor.
>>>>sence her şeyin ilizyon olduğunu anlayanlar ve buna
göre yaşamını değiştiren insanlar peygamberler mi ,
peygamberlerin temporal lob epilepsisine bağlı şizofreni
olmaları dışında sence bu gerçeği anlamış ve buna uyum
sağlamış olabilirler mi?Çünkü tüm dinlerde bu dünya
yalan sahte gibi şeyler yazıyor.
bu gerçeğin sözkonusu olduğu bir durumda, yani bir kişi bu gerçeğe
nail olduğunda artık evrende kendi dahil hiçbir konsept kalmıyor. bu
da bu bahsettiğin kişilerin burada bıraktıkları iluzyon gölgeler
olduğunu gösteriyor bize. yani çözecek olan sensin, bu gerçek
sadece sen çözdüğünde söz konusu. geri kalan gördüğün her şey
bu gerçeği anlamana yardım edecek olan girdiler. buna bir
peygamber ve hatta bir çiçek olabilir.
buda sadece ağacın altında oturuyormuş, yunus ise bir çiçeğe
bakıyormuş, peygamberler bir mağarada karanlıkta bekliyormuş,
seyyahın biri yolda giderken, düşünürün biri ise üçgenin kenar
uzunluklarını çözmeye çalışırken, bir adam ise bu gerçeği
çözdüğünü iddia eden birini dinlerken anlamış gerçeği.
gerçeğe maruz kalıyoruz, ancak onu anladığımızda geriye bizden bir
şey kalmayacak.

>>>>Sence insan ben demekten kurtulabilirse neler


olur?Yani egosunu aşan ve dünyanın bir ilizyon
olduğunu idrak eden kişinin yaşamında neler değişebilir?
yaşamı söz konusu olmayacaktır o kişi özelinde. o ve ona dair şeyler
bizim seraplarımız, o bunları görmeyecektir. o bizim ve kendisinin
olmadığını bilecek.

>>>>egonun en korktuğu şey ölümdür bütün stresin


arkasında bu korku var demiştin.peki intihara kalkışan bi
insan egosunu yenmiş olmaz mı?ego bu kadar kolay
yenilebilen bişey mi?yani egosunu yenmek için o kadar
uğraş veren insan var ama depresyonla intihar eden
adamda egosunu yenmiş oluyor.fark nedir?
egonun en çok savurduğu tehdit ölümdür ve ölümden en çok kendisi
korkar. ancak bu en büyük korkusunun ölüm olduğu anlamına
gelmez.
yani kral, kılıcının keskin yüzleri ile tehdit eder, ancak o kılıcın asıl
gizli numarası sivri ucundadır. öyle ki intahar edenler ölümden
korkmadıklarında kral bu sefer kılıcının ucunu gösterir, nedir o?

>>>>''gerçeğe maruz kalıyoruz, ancak onu anladığımızda


geriye bizden bir şey kalmayacak.'' ve ''...bir adam ise bu
gerçeği çözdüğünü iddia eden birini dinlerken anlamış
gerçeği.'' bu sözler arasında çelişki yok mu?
o adam anladıktan sonra dinlemeye devam edebilmiş mi? :)

>>>>Olmadığımı bir ay önce anladım. Dediğin gibi ben de


yalın gerçeğin yakınında bile değilim. Çok zor Nebuch,
ölüyorum sandım o gece. Ağlamak istiyordum, bu olamaz
diye... ama vahdetten kesrete iniyorsun illa... sen nasıl
atlattın?
büyük şok. odada olanlar o halimi hatırlamak istemediklerini
söylüyorlar.

>>>>peki anlatan adam olayı anladıktan sonra nasıl


anlatabilmiş?
anlatan adam orada mıymış? ben sadece geride kalan sanal bir
gölgesi olduğunu düşünüyorum. ayrıca hakikat sözle nasıl anlatılsın?
sadece işaret edilebilir.
"o dosdoğru işaret edicidir, rehberdir"

>>>>ben transu anlamıyorum. senin gibi girip hiç


bunlardan bahsetmeyende var. şunu demek istiorm
gelecekte yasal givence ve teknolojinin gelişmesiyle
deneklerin analizi yapıldığında bunun nedenin bambaşka
olduğu belirlense düşüncelerin değişir miydi? bu nasıl bir
gözlem ki kesinlikle "o olduğunu anladın
transta sadece fragman görüyorsun. filmi de görebilirsin ama
dediğim gibi matrix'i izleyenlerden biri bilgisayar simulasyonlarının
geleceğini düşünürken, bir diğeri dövüş sanatlarının ardındaki
özgürlük olgusu ile ilgilenebilir, bir öbürü de "bu hayat cidden bir
simulasyon olabilir mi?" diye sorar. herkes neyi arıyorsa bu evrende
anca onu bulur. bu yüzden bence transa gerçekten ihtiyaç yok.
diyorum ya bir çiçek bile yeter, aramaya ve hatta bulmaya.

>>>>gerçeği anladığımızda,nasıl yok olunur.yani bi insan


bişeyi(biliyorum sadece bişe değil önemli bişey)
anlayınca nasıl yok olur.yani bunun açıklaması
nedir.bilimsel açıklaması nedir?
uzay-zaman dışı bütün söylemler bilim dışıdır. evrendeki her şey
uzay-zamandadır. o yüzden bu soru mantıklı değil.

>>>>Huşu nedir?
haşyet olamamış sakinliktir.

>>>>düşünmenin nasıl eyleme geçtiği ile ilgili ne


diyebilirsin?
düşünmenin bir eylem olarak oldukça ilginç bir anatomisi olduğuna
inanıyorum.
öncelikle datanın yorumuna düşünmek diyoruz. data, ham haldeki
girdi ancak işlendiğinde anlamlı olabilen bir yapısı var. ancak
işlendiğinde, yani yorumlandığında data yok oluyor ve geriye
"cesedi" diyebileceğimiz bir izi kalıyor. işte düşünmek cesetleri yeni
yorumlarda data olarak kullanma eylemi.
ancak burada yorumların "sıralı" olması sorunu var. yani düşünmek
bir sıraya tabi. bu sıranın ardışık olması "zaman" algısını tetiklerken
ardışık olmadığı durumların da mantıklı olmayan, sanrı veya trans
diyebileceğimiz düşünme şekline işaret ediyor. her ikisinde de data
işleniyor.
bu işlenme matematik uzayında gerçekleşiyor. yani düşünen her ne
ise, datayı logos denilen kurallar bütünlüğünde işliyor ve anlam
kazandırıyor. datanın içeriğindeki sanal datumların tespiti de bu
yüzden bu kadar zor.

>>>>nefret topluyor olman konusunda bir önlem aldın mı?


videolar ortalama bir youtube kanalına göre daha az izleniyor
olmasına rağmen artık izleyenlerin bağlantılarından mıdır
bilemiyorum çok fazla geri bildirim alıyorum. bu geri bildirimlerin
kabaca bölmeye çalışsam yarısından fazlası negatif.
nefret edilmeye alışığım sanıyordum ancak pek değilmişim. en ucra
yerdeki yazdıklarımı bulup bunları internet üzerinden saldırmak için
kullanan kişileri geçiyorum, onlar bence ekstrem. ancak o kadar
video çekip bazen kendimi tekrar etme saçmalığına girmeme
rağmen sadece bir iki intiba ile saldıranların sayısı son senede çok
arttı. bunlara bir çözümüm yok, sadece gizlemeye çalışıyorum.
gizlediğimde de bu sefer trollerin dikkatini çeken bir pembe tablo
çiziyorum elbette. bu yüzden trollerin sayısı da artıyor. mesela
ask.fm neredeyse hiç reklamını yapmadığım bir mecra ama burada
bile günde en az 20 troll saldırı geliyor. en ufak bir müsamaha
gösterirsem bunu gidip toruchan gibi platformlarda paylaşıp daha
çok trollün gelmesine sebep oluyor.
youtube üzerinde ağırlıklı olarak teist veya entelektüel kesimin
nefreti var. teistler durmadan hadisleri övmediğim için nefret ediyor,
entelektüeller de bilimin üretimi olan kavramları sadece o konudaki
uzmanların konuşabileceğini, diğerlerinin bir fikri olmasının cahillik
olduğunu söyleyerek aşağılıyorlar.
facebook üzerinde genelde kendi ilgilendiği new-age saçmalıklarına
delil olarak bir şeyler duymak isteyen, duyamayınca cahillik ve toyluk
ile suçlayanlar oluyor. (ikna mekanizmasının durumu işte)
twitter üzerinden pek direkt bir şey olmuyor, mesajlar da tenhadır.
sadece bana özelden sorunca daha ayrıntılı yanıt isteyenler oluyor,
istedikleri olmayınca "egoistsin" martavalı. ancak twitter üzerinden
bana korkunç derecede uyuz olanlar var. pasif agresif söylemlere
rastgeliyorum, ancak nefret sayılmaz. bir de neden takip ettiğini
bilmediğim binlerce insan var.
sözlük zaten nefret etmeyenden bile nefret etmeyi başarmakla ünlü
bir mecra. orada birine yakınlığını bile ona olan nefretinle
gösteriyorsun bu yüzden pek ciddiye almıyorum oradaki mesajları.
yaratıcı küfürleri kenara kaydediyorum.
bu konu üzerine konuştuğum için ağladığım, egomun incindiği vs.
gibi mesajlar da geliyor. yılda 1-2 defa "nefret edilmenin
yıprattığı"ndan bahsediyorum.
bunların hepsinin nedeni videoların izleniyor olması. halbuki onları
izlensin diye çekiyorum. videoları az kişinin izlediği zamanlarda daha
çok işime yarayan geri bildirim alıyordum, hatta bir çalışma grubu
bile kurmuştuk. o zamanlar oldukça yoğun ve iyi bir sinerji vardı
izleyen ve çeken arasında. şimdi çok izlendiğimi düşündüğü için
benden gerçekten değerli olduğunu düşündüğüm fikirlerini
esirgeyenler var. yani videoların çok izlenmesi pek işe yaramıyor
artık. izleyiciden uzaklaşıyorum çünkü samimi izleyici için artık
tamamen bir ego makinesi haline gelmişim, diğer izleyici ise zaten
nefreti artıran bir yapıda.
buna bir çözüm arayışındayım.

>>>>Köylerde cin görülme vakalarını melatonin/dmt ile


ilişkilendiren arkadaş bence dikkat çekici bir çıkarım
yapmış. Bunu ileri götürerek eski çağlardaki insanlarda
epifizin çok daha işlevsel olduğunu ve bunun tüm
dinlerin ve öğretilerin temelini oluşturduğunu söyleyebilir
miyiz sence?
evrimimiz düzenli bir gün döngüsüne uygun melatonin salgılamaya
yöneltmiş. ancak sanayi devriminden itibaren gün döngülerimiz
oldukça düzensiz olduğundan melatonin salgılama şeklimiz çok
zarar gördü, bu yüzden bu doğru bir yorum olabilir.

>>>>Ayrıca epifiz köreldikçe insanların


araştırma/sorgulama ihtiyacındaki azalma, toplumların
günden güne itaatkar hale gelmesine ve böylece
insanlığın evriminin yavaşlamasına yol açıyor sanki. İlber
Ortaylı modunda söylemek gerekirse insanları cahilliğe
sürüklüyor da diyebiliriz?
evrimin araştırma aşkına bağlı ilerlediğini sanmıyorum. evrimin
yavaşlaması ve hızlanmasının da sözkonusu olduğunu sanmıyorum.
belki organ bazında bir yol değişimi olabilir ama evrimin "bir amaca
ulaşan yolda" olmadığını düşünüyorum.
bilinç evrimi ile fizyolojik evrim elbette farklı şeyler. bilinç evrimi
çoğunlukla toplumsal ölçekte incelense de bireysel olduğuna ve
zamana bağlı olmadığına inanıyorum. fizyolojik evrimin tersine
kontrollü bir alan olduğu için de "bir kadir amaca" ulaşabileceğini
düşünüyorum.

>>>>sıfır sayısı için neler diyebilirsin?


sıfır'ın frekans uzayındaki sessizlik olduğunu düşünüyorum. fiziksel
anlamda sessizliğe nasıl ulaşılır? frekansların olmadığı bir uzay
sessizdir. ancak sessizliğe tek ulaşma yöntemi bu değildir. iki zıt
frekanslı dalga üst üste binerse birbirlerini tamamlar ve nötrler, bu da
sessizliktir.
matematiksel anlamda sıfır'a yine bu şekilde ulaşıldığını
düşünüyorum. sayıların olmadığı uzay = sayıların birbirlerini
nötrlediği uzay.
bu da sıfırın bir anatomisi olduğunu ele veriyor. anatomisi olan her
şey logos tarafından çözülebilir. logos tarafından çözülebilen her şey
yine logos tarafından yanlışlanabilir, yok edilebilir.

>>>>1- Nefs-i Emmâre: Allah'ın emirlerine uymayan,


yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan
nefistir. 2- Nefs-i Levvâme: Allah'ın emirlerine bazen
uyan, bazen uymayan, işlediği günahlardan dolayı üzülen
ve sevaplardan dolayı sevinen nefistir +
3- Nefs-i Mülheme: Mümkün mertebe Allah'ın emir ve
yasaklarına uyan nefistir. 4- Nefs-i Mutmainne: İmân
esaslarına inanan, İslâm'ın emir ve yasaklarına uyan, bu
konularda hiç bir şüphe ve tereddüdü olmayan, neticede
Allah ile manevî bir bağ kuran ve bunun lezzetine ulaşan
nefistir. +
5- Nefs-i Radiye: Her yönüyle Hakk'a yönelen, Allah'tan
gâfil olmama şuuruna eren ve O'ndan razı olan nefistir. 6-
Nefs-i Mardiyye: Bütün benliği ile Hakk'a teslim olan ve
böylece Allah'ın kendisinden razı olduğu nefisti
7- Nefs-i Kâmile: Bütün kötülüklerden sıyrılıp manevi
olgunluğa eren nefis. Bu mertebeye erişen bir kişinin
bütün sıfatları güzeldir ve her hali ibadet sayılır +
egoyu (nefsi ) videolarında uc sekilde aciklamistin bir
arkadasla konuyu tartisirken boyle birsey ogrendim. bu
konuda fikirlerini paylasir misin ?
Nefsin yapısına karşı inanılmaz ipuçları verse de bu nefs durumları
bu şekilde yalın halleriyle değerlendirildiğinde sorun çıkacaktır diye
düşünüyorum.
Öncelikle bahsi geçen ibadetler ve "yol" ne yazık ki farklı
kaynaklarda farklı anlamlara geliyor. birisinin a dediğine diğeri b
diyor. bu zaten günümüzde tüm inanç sistemlerinin sorunu. inanç
sistemi olmamasına rağmen diyalektik materyalizm bile yüzlerce
fraksiyonun farklı yorumu ile ne halde olduğu belli olmayan bir
felsefe. yani burada o kadar fazla yorum yapılaiblir ki, hepsi
birbirinden yanlış olacaktır. bu soruya cidden çok vakit ayırdım ve
cevap vermeye çalıştığımda sadece mezhepçiliğin gölgesine katkıda
bulunduğumu düşüneceğim.
nefs'in bir yapısı ve bu yapının bir tekamülü vardır, evet. ancak bu
direkt yazılabileeck şekilde değil. en azından direkt yazılabilecek
şeklinden geriye sadece yanlış anlaşılmalar ve teizm kalmış. bu
yüzden yeni bir dil ile anlatılması gerektiğini düşünüyorum.
bozulmamış terimler ve beynin el değmemiş alanlarını tetikleyecek
ifadeler gerekiyor.
bunu yapmaya çalışanlar olduğunu biliyorum.

>>>>Anksiyetenin bir hastalık mı yoksa aslında insanlarda


olması gereken bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?
Çünkü bence, anksiyetesiz insanlar asıl "sağlıksız"
olanlar. Bu konudaki görüşlerini merak ettim.
anksiyete, üst seviye ölüm korkusunun günümüz toplumunda yerli
yersiz tetiklenmesinden ibaret. bu yüzden önce "sağlıklı" nedir bunu
tanımlamak gerekir.
mümkün olduğunca uzun yaşayan ve üreyen beden mi? bu sağlık
tanımı tavukların ve ineklerin bu amaçlarla ilaçlandığı bir dünyada
pek geçerli sayılmaz.
anksiyete id'in okuduğu frekanstan "öleceğim" sonucunu çıkarması.
bunda övülecek bir yan göremiyorum.
>>>>"Tüm Buddhalar ve insanlar tek bir zihinden başka
bir şey değil. Onun dışında hiç bir şey yok. Bu zihnin
başlangıcı yok, doğumu yok, ölümü yok. Ne yeşil ne sarı,
biçim ve görünümden uzak, ne varlık ne de yokluk
denilebilir ona. Tam burada, olduğu.. buddist zen usta nın
sözü bu.Hakikat bu teklik mi?
bu adi-buddha'dır. bunun hakikatın kendisi değil, hakikatı öğrenip
silinecek olan gözlemci olduğunu düşünüyorum.

>>>>

You might also like