Professional Documents
Culture Documents
ÖZ
Mit ve masal çalışmalarının dünyaca tanınan ilk isimleri Grimm Kardeşlerdir. Grimm Kardeşler, Al-
man milletinin kültürünü ve kökenini halkın mit ve masallarında aramışlardır. Bu yaklaşım, Avrupa’da çok
benimsenmiş ve birçok Avrupalı entelektüel kendi ulusunun köklerini mitlerde ve masallarda aramayı dene-
miştir. 19. yüzyıla damgasını vuran bu görüş, Türk aydınları arasında da etkisini göstermiştir. Bu konuda
Ziya Paşa’nın “Şiir ve İnşa” başlıklı makalesi önemlidir. Uluslaşmacı Türk aydınları köyün sözlü kültürünü
kentin yazılı kültüründen üstün görmeye başlamışlardır. Grimmler, Cermen ırkının kökenini Hindistan’da
ararken Türk aydınları da Türkistan’a yönelmişlerdir. Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde ve ilk yıllarında sözlü
kültüre ve mitolojiye ilgi artmıştır. Bir yandan mitolog ve tarihçiler tarafından Türkistan’da Türk mitolojisinin
izleri sürülmüş, öte yandan folklorcular tarafından Anadolu’da halk masalları toplanmıştır. Ancak, Türkiye’de
özellikle 1940’lı yıllara damgasını vuran kavga ortamı, mitoloji ve folklor çalışmalarını olumsuz yönde etkile-
miştir. Bu dönemde Grimm Kardeşler kendi ülkelerinde ve bütün dünyada önem ve saygınlıklarını korurken,
aynı hocanın öğrencileri olarak mitoloji çalışan Atsız ile masal çalışan Boratav, Düşman Kardeşlere dönüş-
müşlerdir. Bu kavga, Türk mitoloji ve folklor çalışmalarının değersizleşmesi sonucunu doğurmuştur. Asya kö-
kenli Türk mitolojisinin yerine süreç içinde Yunan Mitolojisi geçmiş, Anadolu masallarının yarattığı boşluğu
da Grimm Masalları doldurmuştur. Bu kültürel tek-tipleşmeyi UNESCO, Somut Olmayan Kültürel Mirasın
Korunması (2003) ve Kültürel Anlatımların Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi (2005) sözleşmelerinde
insanlığın başarısızlığı olarak görmektedir.
Anahtar Kelimeler
Anahtar Kelimeler: Folklor, Grimm Kardeşler, Atsız, Boratav, UNESCO
ABSTRACT
Les frères Grimm sont les premiers chercheurs les plus connus dans le monde entier qui ont travaillé
sur les mythes et les contes. Les frères Grimm ont cherché à trouver la culture et les origines de la nation
allemande dans la mythologie germanique et les contes populaires. Cet approche a été accepté par les folklo-
ristes européens et plusieurs intellectuels ont essayé de chercher les origines de leur nations aux mythes et
aux contes. Les intellectuels turcs ont aussi accepté cette approche qui a été diffusé en Europe au 19e siècle.
L’article nommé « Şiir ve İnşa » de Ziya Pacha est important en matière de ce sujet. Les intellectuels turcs
ont commencé à trouver que la culture villageoise et orale est importante, pour construire une nation, que la
culture citadine et littérale. Au debut, les frères Grimm ont cherché les origines de la race germanique en inde,
en suite, les intellectuels turcs on commencé à chercher les origines des Turcs au Turkistan. L’intérêt sur la
culture orale et la mythologie a gagné le pouvoir à la naissance et au premier temps de l’époque républicaine.
D’une part les traces de la mythologie ont été suivies au « Turkistan » par les myhhologs et les historiens
d’autre part les contes anatoliens ont été recueillis par les folkloristes. En dépit de cela, l’ambiance de la dis-
pute, dans les années quarantes, a fait une mauvasie influence sur la recherche mythologique et folklorique. A
ce periode, Les frères Grimm ont gardé leur importances et prestiges dans leur pays et dans le monde entier.
Par contre, Atsız et Boratav, les chercheurs qui étaient les étudiants du même professeur et travaillaient sur
les mythes et contes, sont devenus les frères ennemis. Après cette bataille, la recherce de la mythologie turque
et du folklore turc a perdu son importance. En suite, la mythologie grecque a gagné l’importance au lieu de la
mythologie turque asiatique et les contes des frères Grimm ont succédé contre les contes anatoliens. UNESCO
accepte que cette uniformisation serait l’échec de l’humanité selon la convention pour la sauvegarde du patri-
moine culturel immatériel (2003) et la convention sur la protection et promotion de la diversité des expressions
culturelles (2005)
Mots-clés
Folklore, Les Frères Grimm, Atsız, Boratav, UNESCO.
* Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halkbilimi Bölüm Başkanı, ocaloguz@gazi.edu.tr
36 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
http://www.millifolklor.com 37
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
çıktı ve halkın ruhu olarak adlandırdığı mak üzere Osmanlı devletindeki kimi
bir milletin kültürünün özünü, halk şar- azınlıkları da heyecanlandıran bu ha-
kı, masal ve mitlerinde aramak gerekti- rekete Türk entelektüelinin en önemli
ğini savundu. (Ozan 2000). Onun bu tezi, tepkisi olarak Ziya Paşa’nın (1825-1880)
folklorun ortaya çıkış öyküsünde güçlü Namık Kemal (1840-1888) ile Londra’da
bir yere sahip olan Grimm Kardeşler çıkardıkları Hürriyet gazetesinde 1868
tarafından hararetle benimsendi. (Coc- yılında yazdığı Şiir ve İnşa başlıklı ya-
chiara 1981, Başgöz 2002, Oğuz 2007) zısını görebiliriz. Bu yazıda özetle Ziya
Grimm Kardeşlerin yaptığı işleri sembol- Paşa, Divan edebiyatı yerine halk edebi-
leştirerek anlatacak olursak iki konunun yatını milli edebiyat olarak savunmakta,
altını çizmek gerekir: Birincisi iki karde- halkı da kent ve yazı dışında yaşayanlar
şin derlemeleriyle ve Wilhelm Grimm’in olarak tanımlamaktadır. Onun halkın
yazarlık yeteneğiyle oluşan Kinder und bulunduğu yer olarak İstanbul’un ke-
Hausmarchen/ Çocuklara ve Ev Halkına nar mahallelerini ve taşrayı göstermesi
Masallar (1812) adlı külliyat, ikincisi ise ( Kaplan vd. 1978) bu anlama gelmekte-
Jacop Grimm’in yazdığı Deutsche Mytho- dir. Yani nasıl ki Herder, köyde ve sözel
logie/Alman Mitolojisi (1835) kitabıdır. alanda var olan halkın kültür ve sana-
Alman milletinin ümmet çağı dışındaki tının ulusun ruhu olduğunu söylüyorsa
halk kültürünü Herder’in yol göstericiliği Ziya Paşa da aynı düşünceyi başka cüm-
ile yazısız alanda bir diğer deyişle köyde lelerle Türkiye için savunuyordu.
arayan Grimmler, Homeros anlatılarının Halk, uluslaşma, özgürlük gibi kav-
Avrupa’da yarattığı dinler öncesinin ta- ramların Fransa’daki sonuçları, ümmet
rih, mitoloji ve sanatına duyulan roman- kültürüne, feodal örgütlenmeye, krallık
tizmin etkisiyle aramaya başladıkları egemenliğine dayalı devletlerde ciddi
tarihsel kökenlerini de Hindistan’da bul- kaygılar ortaya çıkarınca, Osmanlı dev-
dular. Bugün diller ve kültürler alanın- letinde de bu süreci geciktirmeye çalışan
da sıkça konuşulan Hint-Avrupa terimi, tedbirler alındı. İkinci Abdülhamit (1842-
18. yüzyılın sonlarında Avrupa’da önem 1918) dönemi ve İstibdad yönetimi böyle
kazanan Hindistan’dan Göç Kuramının okunabilir. 1908’de İkinci Meşrutiyet’in
mirasıdır. Grimmlerle hız kazanan Hı- ilân edilmesiyle başlayan yeni dönemde
ristiyan ümmetinin kentli ve yazılı ala- 1913 ve 1914 yıllarında yazılan ve folklor
nının dışına çıkarak, kendi milletinin veya halkiyat başlıklarını içeren üç yazı,
köylü ve sözlü alanına yöneliş, bu tarih- (Oğuz 2007) Ossian, Herder, Grimmler
ten sonra özellikle Kuzey Avrupa’da et- ve Ziya Paşa tarafından dile getirilen
kin ve güçlü olmak üzere, bütün Orta ve düşüncelerin devlet erkiyle birlikte daha
Doğu Avrupa’da görülen bir uluslaşma güçlü tekrarıdır. Ziya Gökalp (1976-
modası ve akımı yarattı. Hıristiyanlık 1924), Fuad Köprülü (1890-1966) ve Rıza
kültürünün kentli ve yazılı alanlarını Tevfik (1869-1949) tarafından kaleme
yöneten Latin kökenliler bile bütün is- alınan bu yazılardaki özetlenebilir ortak
teksizliklerine rağmen bu sürecin dı- görüş, Ziya Paşa’da olduğu gibi, kentin
şında kalamadılar. Uluslaşma heyecanı ve yazılı alanın özden uzaklaştığı, özün
bütün Avrupa’yı sardı ve ulus devletlerin köyde, sözlü alanda ve mitolojide oldu-
kuruluş, ümmet-devletlerin veya impa- ğu şeklindeydi. Özellikle Ziya Gökalp’ta
ratorlukların yıkılış süreci hızlandı. vurgulu olmak üzere yine bu üç folklor-
Özellikle Doğu Avrupa’dakiler ol- cunun savunduğu fikirlerden biri, tıpkı
38 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
Avrupa’da Hıristiyanlık öncesinin önem lendiren her türlü yapının reddi olarak
kazanması örneğinde olduğu gibi Türk görmek gerekir. Ziya Gökalp’ın Halka
milletinin kültür köklerinin İslâm önce- Doğru dergisinde yayımlanan “Halk Me-
sinde olduğu idi. Jacob Grimm’in Alman deniyeti I: Başlangıç” başlıklı makalesin-
milletinin kültür köklerini Hindistan’da deki ifadesiyle bu yapı Türklerin sartlaş-
gören kuramı, Türk milletinin kültür masına yani özünden kopmasına, kendi
köklerini Türkistan’da görme düşüncesi- benliğini ve köklerini unutmasına neden
ne bir anlamda kaynaklık etmiştir. Esa- olmuştur. İmparatorluklar başkenti ve
sen bütün Avrupa uluslaşmasında orta- Osmanlı’nın altı yüzyıllık kentli ve ya-
ya çıkan din, ümmet, kent, yazı dışında zılı uygarlığının simgesi İstanbul yerine,
köken arama akımının Doğu’ya doğru genç Cumhuriyetin kendisine başkent
gelirken Türkleri de etkilemesi kaçınıl- olarak ufak bir Anadolu kasabası olan
mazdı. Yani süreç içersinde sahipleri Ankara’yı seçmesi, bu sartlaşma süreci-
veya karşıtları tarafından Türkçülük ni durdurma çabası olarak okunmalıdır.
ve Turancılık olarak adlandırılacak bu Nitekim, Atatürk’ün kuruluş döneminin
düşünce, özü itibariyle Jacob Grimm’in en önemli sözlerinden biri olarak kar-
Alman Mitoloji’sindeki Cermen ırkının şımıza çıkan Köylü milletin efendisidir
ve onun kültür kaynağının Hindistan vecizesi de diğer anlamlarının yanında
olduğunu savunduğu kuramı gibi önce- yazanların köklerinden uzaklaşmasına
likle milletin kaynağını köyde ve ümmet karşın, konuşanların millî kültür du-
öncesi tarihte ve mitolojide arayan bir yarlılığına yapılmış bir gönderme olarak
yönüyle romantik diğer yönüyle bilimsel okunmalıdır.
ve entelektüel bir hareketti. Kaynağı Ossiancılık olan ve
Ziya Gökalp’ın ve bu çığırdan yü- Türkiye’de Ziya Paşa’dan beri savunu-
rüyen Milli Edebiyat akımının görüle- lan fikirler kapsamında halk olarak öne
bilir amacının, çöken imparatorluğun çıkan köylünün sanatı, edebiyatı ve ge-
enkazından Batı ve Kuzey Avrupa’daki lenekleri – Avrupa’da ulus kimliğinin
folklor ve uluslaşma örneklerinden esin- ve egemenliğinin öncü savunucularının
lenerek Türk uluslaşmasını kurtarmak diliyle söyleyecek olursak- yeni bir soy-
olduğu söylenebilir. Birinci Dünya Sa- lu vahşi romantizmi içinde yüceltilirken
vaşı sonunda fiilen yıkılan İmparator- Divan şiiri gözden düşmüş, yerini Halk
luk sonrasında Sultanlığın, Hilafetin ve şiiri almıştır. Ossian akımının bir an-
Osmanlı toprak düzeninin kaldırılması, lamda devamı sayılabilecek (Pelvanoğlu
Fransız İhtilâli’nin etkilerinin doğal so- 2007) Beş Hececiler (Tuncer 1994) köy
nuçları olarak görülse de, bu yapılaşma- ve köylüyü, kırları ve çobanları öve öve
nın en önemli kültürel kodlarını ümmet bitiremedikleri âşık tarzı şiirler yaz-
öncesi tarihe, mitolojiye ve köye vurgu mışlardır. Böylece Macpherson, Herder,
yapan folklor hareketine bağlı Orta ve Elias Lönnrot (1802-1884) ve Grimler
Kuzey Avrupa uluslaşması oluşturmuş- eliyle biçimlendirilen veya sürdürülen
tur. Bu sürecin en önemli göstergelerin- Batı’daki uluslaşma hareketinin temel
den biri Osmanlı kent mirasının reddi- dayanaklarından biri olan köylülük ve
dir. Kent mirasının reddi daha çok Di- sözlülük, Türkiye’de de bu şekilde kent-
van Edebiyatı üzerinden dolayımlansa lilik ve yazılılık karşısında egemen oldu.
da, Türk kültürünü Orta Doğu’ya veya Batı uluslaşmasının ikinci ayağında kül-
Ön Asya’ya bağlayan, ümmet fikrini güç- türlerin Hindistan veya Mısır kökeni ve
http://www.millifolklor.com 39
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
mitoloji vardı. Ziya Gökalp’ın ilk dönem açısından köye yönelişi sürdürürken, bu
çalışmaları ve sembolik olarak Turan dönemde Sümer ve Eti(=Hitit) tartışma-
manzumesi, uluslaşma hareketinin bu larının başlaması mitolojik kökenle ilgili
yönü için önemlidir. Türk uluslaşmasın- yeni arayışlar olarak anlamlıdır. İsmet
da bu süreç, Türkistan, Turan, Anayurt, Bozdağ’ın Atatürk’ün Avrasya Devleti
Altay, Tanrı Dağları, Orhun, Bozkurt ve adlı kitabındaki aktarıma göre her ne
Ergenekon gibi semboller etrafında geliş- kadar Atatürk, 29 Ekim 1933 yılında Zi-
ti. Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk’ün raat Bankası Balo Salonu’nda yaptığı bir
1922 yılında Keçiören bağlarında Af- konuşmasında:
gan Büyükelçisi ile Ergenekon/Nevruz …Bugün Sovyetler Birliği dostu-
kutlaması (Çay 1988), Türklerin tarih muzdur, komşumuzdur, müttefikimiz-
kökleri hakkında devletin en yüksek dir… Devlet olarak bu dostluğa ihtiyacı-
makamının düşüncesini ortaya koyar. mız var! Fakat yarın ne olacağını kimse
Bozkurt figürlerinin pullardan paralara, kestiremez. Tıpkı Osmanlı imparatorlu-
amblemlerden heykellere kadar birçok ğu gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan im-
kültür, sanat ve siyaset alanında kulla- paratorluğu gibi parçalanabilir! Bugün
nılması ve hatta Atatürk’ün kimi yaban- elinde sımsıkı tuttuğu milletler, avuçla-
cı romancılar tarafından Bozkurt olarak rından sıyrılabilirler… Dünya yeni bir
adlandırılması (Armstrong 1998) bu dü- dengeye ulaşabilir!. İşte o zaman Tür-
şünce ve yaklaşımın diğer kanıtları ola- kiye, ne yapacağını bilmelidir! Bizim bu
rak görülebilir. dostumuzun yönetiminde dili bir, inancı
Görüldüğü gibi genç Türkiye bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onları
Cumhuriyeti’nin Köy ve Ergenekon arkalamaya hazır olmalıyız! Hazır olmak
yaklaşımı ile Grimm Kardeşlerin Ma- yalnız o günü susup beklemek değildir,
sal ve Mitoloji yaklaşımları aynı folklor hazırlanmak lazımdır. Milletler, buna
kuram ve hareketinin ürünü olmaları nasıl hazırlanırlar? Manevi köprülerini
nedeniyle paraleldir. Ancak Türk ulus- sağlam tutarak! Dil bir köprüdür, inanç
laşma hareketi Grimmlerin yarattığı bir köprüdür, tarih bir köprüdür! Bugün
mitoloji ve masal çizgisinde başlaması- biz , bu toplumlardan dil bakımından,
na rağmen bu yolda devam etmemiştir. gelenek, görenek, tarih bakımından ay-
Örneğin Atatürk’ü 1922 yılında Erge- rılmış, çok uzağa düşmüşüz! Bizim bu-
nekon/Nevruz kutlarken gösteren fo- lunduğumuz yer mi doğru, onlarınki mi?
toğrafların benzerleri sonraki yıllarda Bunun hesabını yapmakta fayda yoktur!
çekilememiştir. Özellikle 1926 yılında Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz;
Milâdî takvimin kabulünden sonra, Er- bizim, onlara yaklaşmamız gerekli. Ta-
genekon/Nevruz Bayramı kutlamaları, rih bağı kurmamız lazım… Folklor bağı
çağdaşlaşma algı ve sürecinin dışında kurmamız lazım … Dil bağı kurmamız
kalmıştır. Türk uluslaşmasının Tür- lazım…(Bozdağ 1999)
kistan ve Mitoloji ayağının en önemli diyerek Türk milletinin kökleri ola-
savunucularından Türk Ocağının 1931 rak Türkistan’ı bir şekilde yeniden ifa-
yılında kapatılması (Sarınay 2004, Üs- de etmişse de, pul ve paralara Bozkurt
tel 1989), Türklerin mitolojik kökenleri motifleri koydurmaya devam etmişse de,
ile ilgili yeni bir tartışma başlatmıştır. hatta Güneş Dil Teorisi ile Eti ve Sümer
Türk Ocağı yerine 1932 yılında kurulan kökenini Türkistan’la bütünleştirmeyi
Halkevlerinin (Çeçen 1990) uluslaşma denemişse de Türkiye Cumhuriyeti Dev-
40 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
leti, özellikle Türk Ocağı’nın kapatılma- pos eksenli Yunan Mitolojisi ile Ülgen
sından sonraki dönemde hiçbir zaman ve Altay eksenli Orta Asya Mitolojisinin
kuruluş yıllarındaki kadar Türkistan savaşı olarak da okunması mümkündür.
veya Orta Asya kelimelerini köken bağ- Edebiyat dünyasında Türkistan-
lamında olumlu ve vurgulu kullanma- Orta Asya, Eti- Sümer ve Roma- Grek
mıştır. Nitekim, Atsız’ın açıklama kıs- odaklı mitolojik eksen arayışlarının en
mında Türkçü ve Köycü ifadesi yer alan ele avuca sığmaz, en âsî ruhlu kişisi
Atsız Mecmua (1932) ve Türkçü açıkla- Fuad Köprülü’nün öğrencisi ve asistanı
masıyla çıkan Orhun (1933-1934) dergi- Hüseyin Nihal Atsız olmuştur. Atatürk
leri bu ortamda ve bu nedenlerle uzun dönemindeki çıkışları bir yana özellikle
süre yaşama şansı bulamamış, devletten devletin güçlenen Sovyetler Birliği ile
maddi veya manevi destek görüp güç ka- uyum arayışlarına girdiği, yenilen Hitler
zanamamıştır. ile nasyonalizm duygularının ve folklo-
Türk Ocağı’nın kapatılmasıyla za- run uluslaşma olarak görülme sürecinin
yıflayan ve yerini Türklerin Anadolu ciddi şekilde örselendiği, Avrupa çağ-
köken ve kaynaklarına dönmek şeklin- daşlaşmasının temeline konulan Yunan
de özetlenebilecek ve Sümerbank (Ku- Mitolojisinin Türkiye’nin yöneticileri
ruluşu: 1933) ve Etibank (Kuruluşu: tarafından yeni ve güçlü bir köken miti
1935) gibi kurumlaşmalarla güçlenen olarak benimsendiği veya yegâne esin
Sümer ve Eti Kuramına bırakan Türkis- kaynağı haline getirildiği bir zamanda
tan veya Orta Asya Kuramı, Atatürk’ün Nihal Atsız’ın Türk mitolojisinin ekseni-
ölümünü takip eden yıllarda ve Hitler nin 1943-1944 yıllarında tekrar yayım-
Almanya’sının İkinci Dünya Savaşın- lamaya başladığı Orhun dergisinde Tür-
dan yenik çıkmasının akabinde Irkçı- kistan veya Orta Asya olduğunu 1910’lu
lık-Turancılık olarak nitelenerek, yıkıcı ve 1920’li yılların heyecanıyla ve sert bir
siyasal akımlar arasına konulmuştur. üslupla savunması, Türkiye’de şiddetli
Bu süreçte, mitolojik alanda Atatürk’ün bir çatışmanın fitilini ateşledi. Irkçılık-
desteklediği Güneş Dil Teorisi ile Sümer Turancılık olarak anılan bu davanın
ve Eti Kuramı, tamamen gözden düşmüş görüldüğü iki yıl içinde yaşanan olayla-
ve yerini Roma-Grek Kuramı almıştır. rın kültür ve folklor çalışmaları açısın-
Bu yaklaşım, Anadolu’nun kadim ve dan ele alınan nesnel bir tarihi henüz
köklü uygarlığı olarak Roma ve Yunan yazılmadı. Osmanlı’nın son yıllarına ve
uygarlığını görmüş ve Türk çağdaşlaş- Cumhuriyetin kuruluş yıllarına egemen
masının bu uygarlığı içsellemesi, sahip- olan Türkçü-Turancı fikirleri siyaset,
lenmesi ve sürdürmesi ile mümkün ola- bilim ve sanat aracılığıyla 1940’lı yıllar-
bileceğini savunmuştur. Özellikle Hasan da savunmaya devam eden Nihal Atsız,
Ali Yücel’in (1897-1961) Millî Eğitim bu fikirleri nedeniyle yargılandı, iki yıla
Bakanı olduğu dönemde Birinci Türk yakın tutuklu kaldı. Ancak cezaevinden
Neşriyat Kongresi’nin (1939) kararları çıktıktan sonra da, Türk mitolojisinin
doğrultusunda kurulan Tercüme Heyeti, Türkistan kaynaklı olduğunu savunma-
öncelik tanıdığı çevirilerle bu düşünceyi ya devam etti. Nitekim, onun –yöntemi
desteklemiştir. Tercüme Heyeti’nin bire- bilimin bugünkü düzeyi bakımından
bir öngörüsü veya amacının bu olmadığı tartışmaya açık olsa da– Türk Edebiyatı
söylense bile, sonradan izlenebilir sonuç- Tarihi (1992, ilk baskı 1946) adlı edebi-
ları açısından bu sürecin Zeus ve Olim- yat tarihi, Türk mitolojisinin kökeninin
http://www.millifolklor.com 41
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
42 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
reve başladığı 1938 yılından üniversite- da içine almış ve aynı bölümden mezun
deki işine son verildiği 1948 yılına ka- olan, aynı hocaya asistan olan, başlan-
dar, gerek bizzat giderek gerekse -başta gıçta aynı düşünceleri paylaşan iki arka-
geleceğin önemli folkloristlerinden biri daşın yollarını ayırmıştır. Bir takım si-
olacak olan İlhan Başgöz olmak üze- yasal düşünce ve kavramların arasında
re- öğrencileri eliyle Anadolu’nun halk hem iki arkadaşın dostluğu ve kardeşliği
edebiyatını daha çok da masallarını top- sona ermiş hem de tıpkı Atsız’ın ve Tür-
lamaya başladı. Kurduğu ve yönettiği kistan mitolojisinin olumsuzlanması gibi
Halk Edebiyatı Kürsüsünde, kentleşme, Anadolu masalları ve onların derleyicisi
göç ve sanayileşme gibi etkenlerle gün- Boratav gözden düşürülmüştür. Bu göz-
den güne yok olan, unutulan, değişen den düşüşün en somut sonucu, kavgalar,
folklor ürünlerini derleyerek hem yayı- yargılanmalar ve tutuklamalar sonunda
na dönüştürdü hem de arşive kazandır- Boratav’ın kürsüsünün 1948 yılında ka-
dı. Onun daha sonra yayınlanan Zaman patılması ve onun da işine son verilme-
Zaman İçinde (1992, ilk baskı 1958), Le sidir. Boratav’ın 1948 yılında üniversite-
Tekerleme (2000, ilk baskı 1963) Az Git- den tasfiyesi ile sonuçlanan dava süreci-
tik Uz Gittik (1992, ilk baskı 1969), ve nin kimi detayları ve yorumları için Mete
Uçar Leyli (2001) gibi masal ve tekerle- Çetik’in Üniversitede Cadı Kazanı (1998)
me kitaplarında yer alan Türk masal- ve bu sürecin Boratav odaklı bir yorumu
larını bugün artık ne derlemek müm- için Arzu Öztürkmen’in Türkiye’de Folk-
kün ne anlatacak kaynak kişi bulmak. lor ve Milliyetçilik (1998) adlı eserlerine
Boratav’ın bu dönemde derlediği 2500’ü bakılabilir.
aşkın Türk masalından bugün kaçı ya- Atsız’ın mitoloji görüşü ve bu gö-
şıyor, kaçı biliniyor diye bir soru sorsak rüşten beslenen sanatçı yaratıcılığı,
alacağımız cevabın vahameti, aynı za- Irkçılık-Turancılık davalarıyla ötekileş-
manda Boratav’ın bu koleksiyonunun tirilirken, Boratav’ın masal derleyicili-
önemini ortaya koyar. Boratav, bu ça- ği ise Komünistlik suçlamalarıyla sona
lışmaları ile Grimm Kardeşlerin masal erdirilmiştir. Millî Folklor dergisinin
çalışmalarının benzerlerini Türkiye’de Boratav Dosyasındaki yazısında Umay
yapmıştır. Boratav’ı bütün bu yönleriyle Günay, Atsız ve Boratav’ın tasfiyesine
-ağabeyi zaman içinde Mitoloji’ye merak bir başka açıdan bakarak şu düşüncelere
sararken- masal dünyasında kalmayı se- yer vermektedir: “Türkiye’de bazı vasat
çen Wilhelm Grimm’e benzetebiliriz. ve vasat altı insanlar, kıskançlık ve ha-
Türk uluslaşma hareketinin halk setleriyle yok etmek istedikleri kişilerin
verimlerinden yola çıkılarak gerçekleşti- siyasi tercihlerini bahane ederek sanat-
rileceğini söyleyen görüşleri bir anlamda çı, bilim adamı, bürokrat ve siyasetçileri
destekleyen Boratav derleme, yaklaşım dışlama, çalışmalarını engelleme, onları
ve tutumunun başta Ziya Paşa ve Ziya âtıl hale getirme konusunda uzmandır-
Gökalp çizgisi olmak üzere uluslaşma- lar.” (Günay 1998). Bu kıskançlıklar ve
cı akımlarca olumlanması ve alkışlan- kısır çekişmelerin görülebilir en çarpıcı
ması beklenirken, ne yazık ki folklor sonuçlarından biri, Boratav’ın derlediği
dışı değerlendirmeler nedeniyle süreç masallar arasında yer alan Nardaniye
Boratav’ın çalışmalarının aleyhine iş- Hanım’ın (Zaman Zaman İçinde, 1992)
lemiştir. 1940’lı yıllarda ortaya çıkan bugün Türk örgün ve yaygın eğitim sis-
siyasal kamplaşma, Atsız gibi Boratav’ı teminin ve medyanın çok yakından tanı-
http://www.millifolklor.com 43
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
dığı ve tükettiği Grimm masallarından mahkum etmesi, bir başka açıdan Türk
olan Pamuk Prensesin (Grimm Masal- mitolojisinin Orta Asya yorumunu ve
ları, 2006) Anadolu köylüsü tarafından Anadolu Türk halk masallarının mah-
anlatılan, Türkçe’de yaşayan yerli biçi- kum edilmesiydi. Folkloru ve özellikle
mi olmasına rağmen unutulma cezası- mitolojiyi çok kötü amaçlar için kulla-
na çarptırılmasıdır. Boratav bir şekilde nan Hitler’den sonra bile, Almanya’da
hayatını ve bilimsel çalışmalarını (Oğuz Grimmler değerden düşmezken ve bu-
2001) yurt dışında devam ettirdi ama gün onların derlemeleri dünya edebi-
onun üniversiteden atılmasıyla aslında yatına esin kaynağı olurken, Türkiye
Türk masalları Cumhuriyet’in eğitim ve entelektüelinin 1940’lardaki tartışma-
kültür hayatından çıkarılmış oldu. Bu yı aşamaması, küreselleşme ve kültü-
durum, bugünkü nesillerin bir tek Türk rel tek-tipleşme sürecinde Türkiye’nin
masalının bırakınız içeriğini adını dahi Olimpos anlatılarının yanına Altay ve
bilmezken, Alman Mitolojisi’nin yazarı Kafdağı mitolojisini, Pamuk Prenses ve
ve Cermen ırkının Hindistan kökenle- Sinderellanın yanına ise Nardaniye Ha-
rinin kuramcısı Grimm Kardeşlerin bir- nım ve Ahu Melek masallarını koyama-
çok masalını yeni sanat ürünlerinin esin ması sonucunu doğurdu.
kaynakları olacak kadar yakından tanı- Ulusal kimlik bugün belki 1940’lar-
maları sonucunu doğurdu. daki gibi tanımlanmıyor ama mitlerin
Hitler Almanya’sı ile Stalin ve masalların kültürel kimliğin çok ta-
Rusya’sı, folklorun 19. yüzyıldaki bu nımlayıcı bir parçası olduğu veya sanat
uluslaşmacı ve kurucu işlevini çok ide- yaratmalarının en temel esin kaynakla-
olojik biçimlerde bozmuşsa da, İkinci rından biri olduğu daha derinden hisse-
Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan diliyor. Alman mitolojisinin ve masalla-
Uygulamalı Halkbilimi, 20. yüzyıl toplu- rının yaratıcıları olan Grimm Kardeşle-
munun karşı karşıya olduğu sanayileş- re kendi ülkelerinde hatta dünyada gös-
me ve küreselleşme süreçlerinde milli ve terilen büyük saygıya karşın, Türkiye’de
yerli kimliklerin kendi olma eğilimlerini mitolojiden yararlanarak roman yazan
destekledi. Böylece folklor zaman içinde Atsız ile, Anadolu masallarını derleyip
inşa edilmiş kimlikler olarak kültürel ve tanıtan Boratav’ın örselenmesi, Türk
sanatsal alanlarda esin kaynağı haline mitoloji, masal ve genel olarak folklor
geldi. Bugün birçok sanat alanını doldu- çalışmalarının olumsuzlanması ve bir
ran Yunan Mitolojisi başta olmak üzere kenara itilmesi sonucunu doğurmuştur.
Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter veya Bugün UNESCO çatısı altında kültür
Avatar gibi roman ve sinema yapımla- konularına kaybedilmemesi, unutulma-
rı, Kurt Adamlı veya Drakulalı filmler, ması ve gelecek kuşaklara aktarılması
Tatlı Cadı, Acemi Cadı, Hayalet Fısıltı- gereken insanlık değerleri olarak bakıl-
sı, Selena ve Kayıp Prenses gibi diziler, maktadır. Somut Olmayan Kültürel Mi-
mitolojiden masala folklor araştırma ve rasın Korunması(2003) ve Kültürel İfa-
derlemelerinin omuzlarında yükselmek- delerin Çeşitliliğinin Korunması (2005)
tedir. sözleşmeleri, küreselleşmenin olumsuz
Türkiye’de Atsız ve Boratav’ın olum- yönleri karşısında ulusal kültürlerin
suzlanması, iç çatışma halindeki Türk ve onların farklılıklarının değerliliğini
entelektüelinin karşılıklı olarak onları vurgulamaktadır. (Oğuz 2009). Bu açı-
yargılaması, suçlaması ve düşüncelerini dan bakıldığında da bilimsel nitelik ve
44 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2010, Y›l 22, Say› 85
http://www.millifolklor.com 45