Professional Documents
Culture Documents
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015, p. 373-408
DOI Number: http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.7896
ISSN: 1308-2140, ANKARA-TURKEY
Ahmet ÇOLAK**
ÖZET
On altıncı yüzyılda yaşadığı bilinen Bahârî, Üngürüs’ün fethi ve
Mohaç Meydan Muharebesi’ni kronolojik biçimde bütün ayrıntılarıyla
anlattığı 306 beyit, 9 bölümden oluşan kısa mesnevisi bizlere önemli
tarihi olayları edebi üslupla sunmaktadır. Mesnevide anlatılan olayların
tarihsel verilerle önemli oranda örtüştüğü görülmektedir. Bu bağlamda
eser, edebi olmayan tarihi kaynakları tamamlayacı, eksikliklerini
giderici bir vesika olarak da değerlendirmemizi sağlamaktadır. Her ne
kadar kaynaklarda bilgi verilmemiş olsa da Bahârî bu eserinde bizlere
savaşa katıldığı izlenimi uyandırmakta; kadı ve müderris kimliğinin
dışında başka bir yönünün daha olduğunu ortaya koymaktadır.
Tezkireler ve diğer biyografik kaynaklar şairin bu savaşa katıldığını
belirtmemektedirler. Bu eserinin dışında Dîvân’ı ve Yusuf u Züleyha adlı
eserlerinin olduğu kaynaklarca belirtilse de henüz nüshaları tespit
edilememiştir.
Bu çalışmada öncelikli olarak Bahârî’nin fetihnâme türündeki
mesnevisinin elde başka nüshasının olmaması nedeniyle Süleymaniye
Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi:5345 nolu tek nüshadan hareketle
transkripsiyonlu metni verilmiş; verilen metinden yola çıkılarak şairin
tarihi olayları anlatışı açıklanmaya çalışılmıştır. Edebi yönü oldukça
başarılı olan şairin eserinden örneklerle yapmış olduğu edebi sanatlar
da gerekli görüldüğü yerlerde irdelenmiştir. Ayrıca elde bulunan veriler
ışığında şairin hayatı ve edebi kişiliği oluşturulmuştur. Fetihnâmeler,
savaşları ve bu savaşların neticesinde elde edilen başarıları kimi zaman
manzum, kimi zaman mensur, kimi zaman da manzum ve mensur
karışık bir şekilde edebi bir üslupla anlatan eserlerdir.
Anahtar Kelimeler: Bahârî, Üngürüs, Mohaç Meydan
Muharebesi, fetihnâme, mesnevi, tarih.
*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir.
** Arş. Gör. Süleyman Şah Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma
STRUCTURED ABSTRACT
Known to have lived in the sixteenth century, Bahari, whose short
mathnawi composed of 306 couplets and 9 chapters, in which he
narrates the conquest of Üngürüs and Mohaç victory with chronological
order, presents us important historical events with a literary stlye. It is
seen that the events narrated in the mathnawi corresponds with the
historical events to a great extent. In this context the work can be seen
as a document, and a complementary of non-lierary historical sources.
Although it is not mentioned in the historical sources, Bahari gives us
the impression that he attended the war and thus proves that he has a
different side, except for his identity as kadi and a professor. Both
tezkiras (collection of biographies) and other biographical resources do
not mention about his attendance to the war. Apart from this work,
though they haven’t been able to reached today, it is known that he has
also a Diwan and a matnawi named Yusuf and Zuleyha.
First of all, since Bahari’s mathnawi in the style of fetihname (war
romance) has no other copy, in this study its phonetic transcription is
given according to the single copy in Suleymaniye Library Hacı Mahmud
Efendi: (no 5345); poet’s narration of the events has been explanied
with references to the text. The literary arts in the text have been
examined, where necessary. Moreover, in the light of present data,
poet’s life and literary personality has been elucidated. Fetihnamas are
literary works in which the wars and the military victories are narrated
with a literary style either in prose or verse; or sometimes with a mixed
style.
Mathnawi is an exceptionally important document for its features
such as narrating events which are most probably real when tested with
historical documents. While the poet talks about the battles, he makes
the reader feel that he really attended the wars. Since there is no
precise information, it is better not to reach a certain conclusion about
its truthiness, but as his style suggests us, he has a military identity.
He created his work in order not for emotional purposes but to praise
the sultan and other statesmen. Occasionally, he does not hesitate to
use a wrathful and pejorative tone for the adversary forces.
Although sections that should be in Fetihnama’s are whole and
complete to a great extent, it has not been paid attention to those
sections that should be present in matnawis. Especially sections such
as tevhid, münacat and nat are not present. Sections are divided
according to main episodes. They also mention about different specific
events under the same titles. The length of the sections is in parallel
with the length of the historical events. The poet has used two different
meters in his work. Meter were used quite successfully. With respect to
the meters the words he has chosen are very authentic. The poet has
employed some methods such as imale and zihaf where the verse suits
ill. When he was composing the mathnawi, Bahari has often utilized all
available means of classical poetry. When he narrates the events, he
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 375
Giriş
Fetihnâme; edebi tür olma dışında, elde edilen zafer sonucunda fethedilen beldeler
sebebiyle komşu ülke krallarına, hanlarına, şehzade ve valilere gönderilen fermanın adıdır (Pakalın,
1983, s.614). Ancak bu isim zamanla fetihler sonrası yazılmış mensur veya manzum edebi türün de
ismi olmuştur. Resmi belge hüviyetinde olan bu belgelere karşılık olarak devletlerarası ilişkilerin
gereğince tebrikname yazılır.
Fetihnâmeler Türk edebiyatında genellikle gazâvatnâme ile karıştırılagelmiştir.
Gazâvatnâmelerde fetih ya da zafer önemli değildir. “Gazâ” kelimesi din uğruna yapılan savaş
anlamına gelmektedir. Fetihnâmede bir yerin, şehrin ya da kalenin zapt edilmesi; zafernâmede ise
düşmanın yenilgisiyle sonuçlanan savaşlar ele alınır. Bunlar sonradan birbirleriyle karıştırılmış
fetihnâme ve zafernâme gibi eserlerin hepsine birden gazavâtnâme denmiştir (Şahin, 2012, s.998).
Bu bilgiler ışığında fetihnâmeler, gazâvatnâmelerin bir alt türü gibi kabul edilebilir.
Gazâvatnâmeler, edebiyatımıza Arap edebiyatından geçmiş bir türdür. İlk olarak Arap edebiyatında
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
376 Ahmet ÇOLAK
da müstakil bir tür olmaktan uzaktır. Siyer kitaplarında ele alınan Hz. Peygamber’in savaşları ile
ilgili bilgiler, gazâvatnâmelerin müstakil bir tür olarak ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Türk
edebiyatında 16. yüzyıldan itibaren savaş ve zaferlerin çoğalması ile gazâvatnâmelerden evrilerek
fetihnâmeler önemli bir edebi tür halini almıştır. Osmanlı Devleti’nin en geniş sınırlarına ulaştığı
bu yüzyıl manzum veya mensur olsun edebî veya tarihî fetihnâmelerin artış gösterdiği bir
dönemdir.
Fetihnâmeler, edebi bir tür olarak haber verme, bilgi iletimi görevinden dolayı mektup
türüne yakındır (Karavelioğlu, 2013, s.217-236). İslam ülkelerinde savaşlar sonucu kazanılan yerler
ve bu savaşların başarı hikâyelerini anlatan eserlerdir. Fetihnâme, açmak, kazanmak, ele geçirmek
anlamlarına gelen “fetih”1kelimesi ile kitap, mektup, ferman anlamlarına gelen “nâme” ekinden
oluşan birleşik isimdir.
Edebi bir tür olan fetihnâmeler küçük farklar olsa da bir düzene sahiptirler. Buna göre
“tevhid, münacat, naat, dört halife methiyesi, tanınmış İslam kahramanlarına dua, sebeb-i telif,
zamanın padişahına ve sefere katılan önemli zevata dua, savaşa hazırlık, techizat, sefer (yolculuk),
düşmanla karşılaşma, düşmanın askerî durumu, silah ve techizatı, savaşın cereyanı
(Müslümanların başarısı), dönüş seferi ve padişah veya komutanın karşılanışı, genel bir dua,
hatime” (Aksoy, 2002, s.800) başlıkları mürettep bir fetihnâmede olması gerekenlerdir
(Karavelioğlu, 2013, s.218). Fetihnâmeler bir tür olarak genellikle mesnevi nazım türü ile
yazılmakla birlikte kaside şeklinde de yazıldığı görülmüştür. Kaside veya mensur şekilde yazılan
fetih-nâmelerde genellikle yukarıda sıraladığımız bölümler yer almaz. Daha çok manzum
fetihnâmelerde uygulanan bu bölümler mensur fetihnamelere de kısmen uygulanmaya çalışılmıştır.
Fetihnâmelerde bütün bir sefer, ayrıntılarıyla anlatılabildiği gibi zafer esnasında yapılan bir
cephedeki savaş da anlatılabilmektedir. Bu anlatımlar esnasında müellif ister mesnevi, ister kaside
isterse de mensur şeklinde yazsın, eserinde cihatla ilgili ayet ve hadislere de sıkça yer vermektedir.
Bütün bu bilgiler ışığında fetihnâmeler, tarihi bir vesika gibi kabul edilip geçmişe dair
önemli ayrıntılar barındıran edebî-tarihî bir türdür. Bu tür eserler resmi bir devlet görevlisi olan
nişancı tarafından yazılabildiği gibi özel kişiler tarafından da yazılabilir. Fetihnâmeler konu
edindikleri savaşla ilgili önemli birer tarihi vesika olmakla birlikte sübjektif değerlendirmelerle
yazılmış oldukları için elde bulunan diğer tarihi bilgilerle mukayese edilerek kullanılmasında fayda
vardır (Aksoy, 2002, s.801)
Makalenin konusunu oluşturan fetihnâme ise Bahârî tarafından mesnevi şeklinde kaleme
alınan ve Üngürüs’ün fethini anlatan eserdir. Bahârî‘nin eseri dışında Macaristan üzerine yapılmış
olan seferleri konu edinen başka eserler de söz konusudur. Bu eserlerin kimisi Bahârî’nin anlatmış
olduğu seferi dile getirirken kimisi de Kanûnî Sultan Süleyman ve Sultan III. Mehmed’in yapmış
olduğu diğer seferleri hikâye etmektedir. Bunlar, kaside şeklinde yazılmış olan Mahremî’nin
Mohaç Fetihnâmesi; mensur olarak kaleme alınan Tevârih-i Cedîd-i Vilâyet-i Üngürüs; Da’i
Fakir’in Tarih-i Engürüs ve Feth-i Eğri adlı eseri; Celâl-zâde Salih’in Süleyman-nâme adlı eserinin
içinde yer alan “Menakıb-ı Sefer-i Ungurus” bölümü; Andelib’in Târîh-i Feth-i Engürüs’ü;
Hüseyin Fütuhi’nin Enîsü’l-Guzzât’ı (Gül, 2013, p.311-319) bu eserlerden bazılarıdır.
Bahârî’nin Hayatı ve Edebî Kişiliği
Şairin asıl ismi Ali’dir. Diğer Bahârî mahlaslı şairlerden ayırmak için “Müderris Bahârî”
şeklinde anılmıştır. Bahârî’den önce Kemâlî mahlasını kullanmıştır. Âşık Çelebi’ye göre adı Ali
olduğu için “Kem Ali” dediklerinden bu mahlasını değiştirerek “Bahârî” mahlasını tercih etmiştir.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 377
Ayrıca Âşık Çelebi “bahâr” kelimesinin put veya kilise anlamlarından yola çıkarak şairin Bahârî
mahlası ile de dostlarının latife yaptığını aktarır (Kılıç, 1994, s.205).
Bahârî, Latîfî’ye göre Rumelinden olup Prizrenlidir (Canım, 2000, s.192). Sehî Bey de aynı
şekilde “Rumelindendir” diyerek ayrıntılı bilgi vermez (İsen, 1998, s.221). Ancak Âşık Çelebi
şairin Latîfî’nin aktardığı gibi Prizrenli değil; “kasâ’idünden ma’lûmdur” diyerek Tırhalalı
olduğunu ifade eder. Fakat Âşık Çelebi ilgili kasideyi tezkiresine almamıştır. Tuhfe-yi Nailî’de ise
Latîfî’den iktibasla şairin Prizrenli olduğuna dair bilgiyi aktarsa da Tırhalalı olduğunu da dile
getirir (Yıldırım, 2009, s.57). Tırhala, bugün Yunanistan sınırları içerisinde olmakla birlikte 1395-
1881 yılları arasında Osmanlı Devleti idaresinde kalmış önemli bir yerleşim merkezidir.
Şair, medrese eğitimini bitirdikten sonra Kazasker Seydî Çelebi’den dersler almıştır.
Medrese eğitimi dışında zahirî ilimlerle de alakalı olmuştur (İsen, 1998, s.221). Latîfî ise
mükemmel bir Farsçası olduğunu belirtir ancak Farsça eğitimini nerden aldığına dair bilgi vermez.
Müderris olmadan önce şairin tanınırlığı çok azdır. Âşık Çelebi’ye göre maddiyata çok önem
vermeyen şair sıkıntılı bir hayat yaşamış; tamahkar kişiliğini öne çıkarmıştır. Edirne ve Karaferye
medreselerinde müderrislik yapmıştır. Sehî’ye göre ehliyetli, ârif; kemal ve marifetiyle bilinen bir
kimsedir. Ayrıca düzgün tabiatlı iyi bir tarihçi olduğu da onun kişiliğine dair verilen mühim
bilgilerdendir.
Dülben-zâde Kâsım Paşa’nın ve diğer bazı devlet büyüklerinin çocuklarına dersler
vermiştir. “Harçluk” kelimesini tarih düşürerek çocuklarına eğitim verdiği Kâsım Paşa’dan maddi
yardım talep ettiği de tezkirelerin aktardığı diğer bir bilgidir. Kâsım Paşa bu tarih için 100 akçeyi
Bahârî’ye göndermiştir. Aynı zamanda öğrencisi olduğu divan mukâtacılarından Mehemmed
Çelebi’ye olan sevgisinden ötürü gazel yazmıştır. 1551 senesinde Çatalca kadılığı esnasında vefat
etmiştir. Âşık Çelebi’nin naklettiği bilgiye göre şair 60 yaşında ölmüştür. Bu malumatlar ışığında
şairin doğum tarihi 1492 veya 1493 olmalıdır. Şairin yaşamış olduğu tarihi teyit etmesi açısından
şiirlerinde Kâsım Paşa’dan bahsetmesi önemlidir. Zira Kanûnî Sultan Sultan Süleyman devrinde
yaşamış olan iki Kasım Paşa vardır (Atsız, 1957, s.47-81).
Âşık Çelebi’ye göre şair, bütün varlığını ölmeden önce vakfetmek üzere Kurd-zâde
namıyla anılan birini tayin eder. İsmi ile müsemma kişi emanete hıyanet ederek kendisine bırakılan
malların bir kısmını vakfedip; bir kısmını yemiştir. Mirasın büyük bir bölümünün ise kendisine de
yâr olmayarak hırsızlara kaptırmış olduğunu Âşık Çelebi tezkiresinde belirtir.
Bahârî’nin kaynaklarda Divân’ı ve Yûsuf u Züleyhâ’sı olduğu belirtilse de bu eserler henüz
tespit edilememiştir.2 Müjgan Cunbur, yazmış olduğu “Bahârî” maddesinde de aynı şekilde
“Kafzâde’ye göre” divânının bulunduğunu aktarır. Ancak Kafzâde’nin eserinde bu bilgiye
rastlayamadık (Cunbur, 2002, s.144). Bunların dışında tezkirelerde yer almayan ancak elde bulunan
veriler ışığında makalemizin de esasını teşkil eden “Fetih-nâme-yi Üngürüs” adlı gazâvatnâmesi
olduğu tespit edilmiştir (Levend, 1956, s.45). Atilla Özkırımlı tarafından hazırlanan Türk Edebiyatı
Ansiklopedisi’nde yer alan Bahârî maddesinde de aynı şekilde Agah Sırrı Levend’den iktibasla
fetihnâmenin Bahârî’ye ait olduğu ifade edilir (Özkırımlı, 1987, s.178). Atsız, Kamusu’l-Âlâm’da
(Nazik, 2008, s.41) yer alan bir bilgiden yola çıkarak bu mesnevinin önce Kemâlî, daha sonra
Bahârî mahlasını alan şairimize ait olduğunu iddia eder (Atsız, 1957, s.77). Şemseddin Sami’nin
ifadesine göre hicri onuncu yüzyılda yaşamış olan Defterdarzâde Kemâlî bir tarih yazmak istemişse
de başarılı olamamıştır. Ancak Defterdarzâde namı ile anılan şair, Cemâlî’nin kardeşi olan
Kemâlî’dir. Defterdarzâde Kemâlî ile ilgili bu bilgiler Kınalızâde Hasan Çelebi’nin tezkiresinde,
Beyânî’nin tezkiresinde, Riyâzî Tezkiresi’nde, Fâizî’nin Zübdetü’l-Eşâr’ında, Güftî’nin
Teşrifatü’ş-Şu’arâ’ında ve Mehmet Süreyya’nın Sicill-i Osmanî adlı eserinde yer almaktadır.
2 http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=386
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
378 Ahmet ÇOLAK
Şairin edebi kişiliği önemli ölçüde tarih düşürme sanatı etrafında gelişmiştir. Hasan Çelebi
“Târîhde dahı hayli kudreti vardur” diyerek onun bu yönüne işâret eder (Sungurhan, 2009, s.183).
Âşık Çelebi yaşadığı dönemde divanların ve şiir mecmualarının onun tarihleriyle dolu olduğunu
aktarır. Tarih düşürme dışında muamma söylemede ve çözmede mâhir olduğu belirtilmektedir.
Pervâne Bey Mecmuası ve Edirneli Nazmî’nin Mecma’u’n-Nezâ’ir’inde de yer alan gazellerinden
yola çıkarak gazel nazmetmede de başarılı olduğu söylenebilir. Ayrıca manzum latîfe ve
hicviyelerinin olduğunu Mujgan Cunbur aktarmaktadır (Cunbur, 2002, s.144).
Latîfî, onun şiirlerini belâgatli ve fesâhatli bulduğunu söyler. Sehi Bey ise şiirde, yeni
mazmun ve buluşları olduğunu; parlak şiirler söylediğini kaydeder. Revânî’nin ölümü üzerine
söylediği tarih çok beğenilmiş ve onun hakkında bilgi veren kaynakların birçoğunda yerini almıştır.
Üngürüs (Macaristan) - Osmanlı Savaşları
Eser, özelde bugünkü ismi Macaristan olan Üngürüs’ün fethini hikâye etmektedir. Bu
fethin öncesinde yapılmış olan Mohaç ve Budin savaşlarını da konu edinir. Bahsi geçen savaş ve
fetihlerin tarihini anlatmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Üngürüs veya Engürüs olarak anılan Macaristan, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ne geçtikten
sonraki en önemli ve tehlikeli rakiplerinden biri olmuştur. Bundan dolayı Macaristan toprakları
zaman zaman Osmanlı akınlarına maruz kalmıştır. Bu akınlar Mohaç savaşına kadar çeşitli beyler
tarafından devam ettirilir.
Macaristan fethi öncesi ilk olarak İbrahim Paşa gönderilmiştir. Akabinde padişah yüz bin
kişiden oluşan bir ordu ile yola çıkar. Üç ay içerisinde Belgrad’a ulaşılır. Bu esnada Vezir-i Azam
olan İbrahim Paşa, Petro Varadin’i alır. Ordu da ilerlerken Tuna nehri boyunca bulunan kaleleri
zapt eder. Osmanlı’nın Macaristan üzerine geldiğini haber alan Macar kralı II. Layoş bizzat
ordunun başında bulunmak üzere savaş hazırlığı yapar.
Her iki ordu ilk olarak Mohaç meydanında karşı karşıya gelir. 29 Ağustos 1526 tarihinde
savaş başlar. İki saat süren savaşta Bâlî Bey’in akıllı taktiği ile Macar ordusu yenilir. Mohaç
zaferinden sonra ordu eylül ayında Budin’e kadar ilerleyerek mukavemet görmeden şehri alır.
Şehrin anahtarı Yahudi halkının temsilcisi olan Yasef tarafından Sultan Süleyman’a teslim
edilmiştir. Padişah on dört gün durduktan sonra geri döner.
Savaşta kralını kaybeden Macar beyleri tarafından yeni kral olarak seçilen Ferdinand,
Osmanlı ordusunun çekilmesini fırsat bilerek tekrar Budin’e saldırır. Bunun üzerine Osmanlı
ordusu iki yüz elli bin kişiyle tekrar sefer düzenleyerek Budin’i bir defa daha alır. Buradan hareket
eden ordu Viyana’yı kuşatmış ama muzaffer olamamıştır.
Bu esnada Ferdinand çeşitli Avrupa devletlerinin yardımıyla Osmanlı Devleti ile sulh
yoluna gitmiştir. Birçok şartla yapılan sulh Ferdinand tarafından birkaç defa bozulsa da Osmanlı
beyleri akınlarıyla buna engel olmuştur. Osmanlı Devleti emrinde bulunan Yanoş ile anlaşan
Ferdinand sulh şartlarının değiştirilmesi için elçiler göndermiş ancak muvaffak olamamıştır. Bunun
üzerine üç yüz bin kişilik ordusu ile Sokullu Mehmet Paşa Budin üzerine tekrar sefere çıkmıştır.
Akabinde asıl ordusu ile padişah da bu sefere katılmıştır (1541). Ferdinand’ın ordusu yenilmiş ve
kendisi de Erdel’e gönderilmiştir.
Ordunun İstanbul’a dönmesi üzerine Ferdinand yine Budin ve Peşte’yi muhasara ettiyse de
İstanbul’dan tekrar hareket eden Osmanlı ordusundan haber alınca vazgeçer. Ferdinand’ın tacizleri
birkaç defa tekrarlamıştır. Bu savaşlar hemen hemen 15 yıl kadar sürmüştür (Bilge, 2000, s.33-81).
Tuna nehri kenarında uzanan topraklar 1541 yılında “Budin Beylerbeyliği” olarak Osmanlı
himayesine geçmiş ve oniki sancaklık Budin Beylerbeyliği’ne Bağdat valisi olan Süleyman Paşa
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 379
3 Makalede Macaristan fetih tarihi için “İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Büyük Osmanlı Tarihi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. Baskı, Ankara” takip edilmiştir.
4 Özet bölümü içerisinde şiirlere numara verilirken ilk rakam bölüm numarasını; ikinci rakam ise bölüm içerisinde o
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
380 Ahmet ÇOLAK
Şair, yukarıdaki beyitten sonra padişahın Üngürüs fethi öncesi yapmış olduğu başarılardan
bahsederken Osmanlı Devleti’nin İslam ülkelerinin güvencesi olduğunu dile getirir. Bilindiği gibi
Osmanlı Devleti’nin sınırlarının en geniş olduğu dönemler Kanûnî Sultan Süleyman’ın padişah
olduğu yıllardır. Şair, padişahın bütün Avrupa ve Asya devletlerine salmış olduğu korkuları aktarır.
Şair bu bölümün yirmi dokuzuncu beytinde Üngürüs kralının beylerini toplayıp savaş
hazırlığı yaptığı toplantıyı aktarır:
Beglerini derdi dîvânına ol
Meşveret meydânına eyledi yol (2/29)
Şair bu toplantıyı aktardıktan sonra Üngürüs kralının diğer ülke kral ve beyleri ile
anlaştığını belirtir. Şairin anlattığı bu toplantı Kanûnî’nin emri üzerine Damat İbrahim Paşa’nın
sefere çıktığını haber alan Macaristan kralı II. Layoş’un yapmış olduğu toplantıdır. II. Layoş bir
taraftan harbe hazırlanırken bir taraftan da Avrupa kral ve prenslerinden ön hazırlık için yardım
ister (Uzunçarşılı, s.323).
Şair, bu bölümün sonuna kadar ilgili toplantıyı ve bu toplantıda alınan kararları aktarır.
Osmanlı devletine karşın ittifak eden bu ülke kralları önce Osmanlı ile sulh yoluyla anlaşmak
isteyeceklerini; olmaz ise de hazırlık yapıp savaşacaklarını dile getirirler. Son beyitte Kanûnî’nin
bu ittifaktan haber alışını ve sefere çıkmak için hazırlıklara başladığını aktarır:
Ehl-i küfrün anladı cemiyyetin
Yanına derdi Muhammed ümmetin (2/36)
Nüvâziş-nümâden-i Şâh-ı GÀzî Leşker-i İslâm-râ Kanûnî Sultan Süleyman’ın savaş
hazırlıkları, vezir-i azâm İbrahim Paşa’nın övgüsü, savaştan önce askerlere altınları dağıtımı,
askerlerin savaş öncesi eğlenmesi ve hazırlıkların bir ayda tamamlanması gibi konular işlenmiştir.
Şair bir önceki bölümün devamı olarak padişahın İbrahim Paşa’yı yanına çağırmasıyla bu
bölüme başlar. Akabinde ise paşayı överek devam eder. Bu sefer-ı humâyunda İbrahim Paşa öne
çıkmıştır. Şair de bu bölümde bunu vurgulamak ister:
A’zam-ı Âsaf ismi İbrâhimdür
Bu Felâtundur Feridun kimdür (3/5)
İbrahim Paşa’yı Süleyman Peygamber’in meşhur veziri Asaf Bin Berhıye’ye benzeterek
yüceltir. Bu vezirden sonra Asaf ismi, doğu edebiyatlarında veziri karşılayan bir anlama
bürünmüştür. Rivayete göre İsm-i Azam kuvvetiyle Belkıs’ı tahtıyla getiren bu vezirdir (Pala,
2004, s.33). İbrahim Paşa’yı iyi bir düşünür olan Platon’dan ve adaleti ile meşhur Feridun’dan
üstün görür. İsmi geçen kimseler paşanın yanında bir hiç konumundadır. Şair benzetmeyi yaparken
Kanûnî Sultan Süleyman ve Süleyman Peygamber arasındaki isim benzerliğini kullanarak kıssa
vasıtasıyla padişahı över. Bu bölümün dokuzuncu beyitine kadar şair İbrahim Paşa’nın güzel
özelliklerini sıralar.
Onuncu beyitte padişahın paşayı yanına çağırıp askerlere altın dağıtması yönündeki emri
yer alır:
Aña buyurdı hemân-dem pâd-şâh
Hazneler dağıt dûşe hayl-i sipâh (3/10)
Bu bölümün sonuna kadar şair altınların askere dağıtımını ve askerlerin savaş öncesi
hazırlıklarını anlatır. Askerler öyle bir haldelerdir ki kendilerinden geçmiş ve rüyalarında düşmanla
savaşacak kadar bu durumu içselleştirmişlerdir. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra nihayet savaşlar
savaşları haber veren davullar çalınmaya başlar:
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 381
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
382 Ahmet ÇOLAK
5 Ayrıntılı bilgi için bakınız: F.Eckhart, Macaristan Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2010.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 383
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
384 Ahmet ÇOLAK
Macar süvarileri birbirlerine zincir ile bağlı ve atları da zırhlı oldukları için Osmanlı
ordusunu yenebilirlerdi. Sayılarının da çok olması hasebiyle Yahya Paşazâde Bâlî Bey’in uyarısı
üzerine Osmanlı ordusu yeni bir savaş taktiği belirler. Yeni harp taktiğine göre ordunun ağırlıkları
geride bırakılır. Sonra ordunun iki kanadı açılarak süvari kitlesi sağ ve sol kol içerisine alınarak
topların önüne çekilmiştir. Bu toplar ise birbirlerine zincirle bağlıdır.
Macar ordusu eski Osmanlı savaş taktiğini düşünerek merkeze hücum eder. Osmanlı’lar da
Macar ordusunu merkeze çeker; Bâlî Bey Macar ordusunu arkadan çevirir ve toplar ateşlenir. Bunu
fark edemeyip merkeze kadar gelen, hatta galip geldiklerini zanneden Macar ordusu kumandanları
Piyer Pereney ve Papas Pol Tomori Osmanlı padişahını esir alma hayalleri kurmaktadır. Yeni taktik
karşısında şaşrırıp panik olan düşman ordusunun büyük bir çoğunluğu imha edilir kaçanlar ise
bataklıkta boğulmuştur (Uzunçarşılı, s.325). Peçevi tarihine göre ise Kral, kaçarken Karası
ırmağına düşerek bu esnada boğulmuştur.6
Bahârî, bu bölümün otuz sekizinci beyitinde Mohaç muharebesini kazanan Osmanlı ordusu
ve padişahının Macaristan’ın başkenti olan Budin şehrine yönelişini anlatır (Eylül 1926):
Çün basıldı asker-i kıral-ı şûm
Azm-i güç itdi Budûna şâh-ı Rûm (7/38)
Şair bundan sonraki beyitlerde bölüm bitene kadar Budin şehrinin eşsiz özelliklerini ve
şehirde yer alan insanların güzelliğini anlatır:
Top-dolu ol şehr içi bütler-durur
Kanda baksan hüsn-i sûretler-durur (7/42)
“Büt,put” burada daha ziyade kilise duvarlarında yer alan mozaik işlemeli tasvir yerine
kullanılmıştır. Macaristan bir gayr-i Müslim ülke olduğu için her taraf kiliselerle doludur. Şair bu
gibi unsurlarla birlikte “sûret” kelimesini de kullanarak istiare yoluyla şehrin güzellerinden
bahseder.
Kırk beş ve bölümün son beyti ise Bahârî’nin hem Budin şehrinin alındığını hem de sefere
bizzat katılmış olduğunu belirtmesi açısından önemlidir:
Budûnun şehri alundugı dem
Bu kasîdeyi okurdum bî-elem (7/45)
Şair sonraki bölümde bahsetmiş olduğu kasideye geçer. Kaside, fethin sahibi Kanûnî
Sultan Süleyman’ın övüldüğü methiye türündedir. Şair kasidede nesib veya teşbib olarak
adlandırdığımı giriş bölümünü kullanmadan direk padişahı medh ve dua ederek söze başlar:
Ey Husrev-i zamâne Sultan-ı Âl-i Osman
Dâyim tapunla devlet kâyim kapunla devrân (8/1)
Üçüncü beyitte şair, Budun şehrinin alınmasını Kanûnî kadar feleğin de istediği belirtir:
Şehr-i Budûnı devran bî-sûr kılmak içün
Atardı necm-i nahsı burc-ı kırala kırân (8/3)
Feleği kişileştiren şair, eski astronomik bilgileri kullanarak Budun şehrinin nasıl alındığı
anlatmaktadır. Kıran, iki gezegenin bir burçta birleşmesidir. Burc-ı kıral ise Budun şehrinin
kalelerinin surlarıdır. Devran bu surları yıkmak için uğursuz yıldızları (necm-i nahs) üzerine
göndermektedir. Astrolojide iki çeşit kırân vardır. Kutlu yıldızların kırânına kırân-ı sa’deyn; kutsuz
yıldızların kırânına kırân-ı nahseyn denir (Pala, 2004, s.269). Bahârî’nin bahsetmiş olduğu uğursuz
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 385
sayılan Zühal ile Mirrih’in birbirine yaklaşmasıdır. Bu olay kırân-ı nahseyndir.7 Ancak bu
uğursuzluk Üngürüs kralı içindir. Osmanlı ordusu tarafından kaleleri zapt edilmiş ülkesinin
başkenti olan Budin’i kaybetmiştir.
Şair 5. beyitten itibaren padişahı övmeye devam eder. Şaire göre Kanûnî’nin tahtı
göklerdedir. Buna karşın Budun şehri ise kiliselerle dolu imansız bir şehirdir. Fetih edilmesiyle
birlikte aydınlanmaya, iman neşvesi bulmaya başlayacaktır. Şair sultanı o kadar övmektedir ki
onun himayesinde yer alan aşağı (edna) kimse Mısır’a sultan olabilecek vasfa sahiptir:
A’lâ kim ol senden ey şâh-ı âsmân-ı taht
Ednâ kulundur çün iklîm-i Mısra sultân (8/11)
Şair gulûv derecesinde mübalağa ile Osmanlı tebaasında yer alan en aşağı kimsenin bile
Mısır ülkesine sultan olabileceğini söyler. Bilindiği gibi divan şiir geleneğinde sevgili, padişah
veya övülen kişi Mısır’a ya da Mısır sultanına benzetilir. Bundaki hikmet, güzelliği ve iffeti ile
nam salmış Yusuf peygamber’in Mısır’a sultan olması hadisesidir. Şair bu benzetmeyi bir adım
daha ileri götürerek halkı bu vasfa haiz görür ve Hz. Yusuf kıssasına telmihte bulunur. Çünkü Hz.
Yusuf parayla satılan bir köle iken ülkeye sultan olmuştur.
Şair geçmişe dönerek savaşa dair anılarından zihninde kalan izlerinden de kasidede
bahseder. Bir nevi bugün roman ve hikâyede kullanılan flashback8 (geriye dönüş) anlatım tekniğini
uygular:
Ditretdi Kûh-ı Kâfı eflâke saldı lerze
Tob u tüfenk ü na’ra âfât-ı tîr-i bârân (8/14)
Şair daha önceki bölümlerde savaşı hemen hemen tarihi gerçeklik içerisinde –her ne kadar
öznel değerlendirmeleri olsa da- bütün heyecanı ile anlatmıştı. Kelimeleri kullanırken savaşın o
korkulu ve hareketli anlarını yansıtanları seçmesi Bahârî’nin şairlik kabiliyetini göstermesi
açısından da önemlidir. Şair kaside içerisinde de geriye dönüp savaştan kalan önemli meseleleri
anlatır gibi beyitlerinde bu konulara yer vermiştir. Bu beyitte de şair tob, tüfenk, na’ra, tîr, bârân,
ditretdi, lerze gibi kelimeleri tenasüp içerisinde bu kaygı ile kullanmıştır. Özellikle lerze kelimesi
titremek anlamı dışında barındırmış olduğu “z” sesi ile bu durumu çok iyi yansıtmaktadır.
Bahârî, savaşta olanları anlatarak mahlasının da geçtiği 19. beyte kadar padişahı çeşitli
vasıflarla övmeye devam eder. 20 ve 21 beyitlerde padişah için etmiş olduğu dualar ile kasideye
son verir:
Evrâd-ı subh-ı sâdık budur dilimde dâyim
Kim âftâb-ı ömri olsun cihânda tâbân (8/20)
Bünyâd-ı şer-i Ahmed vardukca muhkem olsun
Tâ sâ’at-i kıyâmet yâ Rabb be-hakk-ı Kur’ân (8/21)
Şair, önce padişaın ömrünün uzunluğu için dua eder ve bu duanın ağzında daima olan bir
zikir gibi olduğunu söyler. Bir sonraki beyitte ise Allah’a münacatta bulunarak İslam dininin daim
olmasını diler.
Kasideden sonra mesnevinin son bölümü olan Zafer-yâften-i Şâh-ı Rûm u Giriften-i Taht-ı
Budûn başlıklı bölüme geçer. Bu bölüm savaşın bitişiyle birlikte şehrin anahtarının padişaha
getirilişini, padişahın lütuflarını ve bu kutlu haberin Karkud vasıtasıyla diğer şehir ve ülkelere
7 Şerife Akpınar, “Lâmi’î’nin Vâmık u Azrâ Mesnevisinde Astrolojik Unsurlar” Selçuk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, S.12, Konya 2002.
8 http://www.ege-edebiyat.org/docs/597.pdf
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
386 Ahmet ÇOLAK
iletişini anlatmaktadır. Klasik mesnevi tertibi içinde düşünecek olursak “hatime” gibidir. Her ne
kadar bu başlığı taşımasa da şair bu bölüm içinde dua, övünme, mütevaziliği ile övünme,
okuyandan dua isteği ve son olarak küçük beklentileri gibi durumları ifade eder.
Şair bölüme fetih sonrası Kanûnî’nin beylerini çadırında kabul edişiyle başlar:
Gazi begler çün bu fethi gördiler
Geldiler dîvâna karşu turdılar (9/1)
Padişah bu kutlu haber üzerine ihsan kapılarını açarak herkese hediyeler dağıtmaktadır:
Açdı ihsan kapularını şâh-ı dîn
Virdi ednâ bendesine şehr-i Çîn (9/6)
On dördüncü beyte kadar şair padişah ve İbrahim Paşa övgüsüne devam eder. 14. beyitte
ise Budun şehrinin padişaha getirilişi anlatılır:
Aldılar miftâh-ı şehr ellere
Urdılar bu vechile yüz güllere (9/14)
Mohaç zaferinden sonraki akıncılar, Budin’e doğru gönderilmişti. Macar ordusu da
tamamen imha olduğu için karşı koyabilecek bir engel kalmamıştı. Mohaç meydanındaki üç günlük
dinlenme sonrası Osmanlı ordusu da Macaristan’ın merkez şehri olan Budin’e doğru harekete
geçer. Şehir karşı koymadan 10 Eylül 1526’da teslim olur. Ordu gelmeden önce şehirde bulunan
Hristiyan halk kaçmış sadece Yahudiler kalmıştır. Bundan dolayı şehrin anahtarını Yahudi halkın
reisi olan Salamon oğlu Yasef getirip Sultan Süleyman’a teslim etmiştir. Padişah da mukavemet
görmediği için halkın can ve mal güvenliği için bizzat emir vermiş; buna uymayanları
cezalandıracağını belirtmiştir (Uzunçarşılı, s.326). Bahârî beyitte bu olaya değinir.
Şair bu olaydan sonra yirmi üçüncü beyte kadar Budin halkının padişahın çadırına gelişini,
özür dileyişini, vergi ödemeyi kabul edişini ve padişahın onları affedişini aktarır:
Bir aradan niçe yüz bin ehl-i Hâc
Dakdı boynunlarına tavk-ı harâc (9/19)
“Toprağın geliri” anlamına gelen haraç, fıkıhta toprak vergisi demektir. Aslen savaşta
fethedilip gayrimüslimlerin elinde bırakılan araziden ve gelirlerinden alınan vergidir (Karagöz,
2010, s.231). Şair, bu vergiden bahsederek fethedilen toprakların gazilere dağıtılmayıp arazî-yi
haraciyye denen bu yerlerin yerli gayrimüslim halka bırakıldığını belirtir.
Yirmi beşinci beyitte şair bu bölümde tahkiye edeceği asıl konuya gelir. Osmanlı savaş
geleneğine göre zaferle sonuçlanan savaşlardan sonra padişah fetihnâme ismini taşıyan resmi bir
belge yazar ve bu belgeyi bütün komşu ülkelere, beylerbeyliklerine, sancaklara vb. bir ulak
vasıtasıyla gönderirdi. Bahârî de Üngürüs fethi sonrası padişahın yazmış olduğu bu belgenin
Korkud isimli bir ulak vasıtasıyla iletilişini anlatır:
Bir dilâver vardı Korkûd nâm
Şâh eşiginde olurdı subh u şâm (9/25)
Bu ulaklar seçilirken hızlı ve kuvvetli olmalarına dikkat edilirdi. Gittikleri güzergâhlarda
korunmaları için güzergâh üzerinde bulunan herkese emir gönderilirdi. Herhangi bir ihtiyaçları
olursa karşılanması önemli bir devlet göreviydi.9
9Ayrıntılı bilgi için bakınız: Faris Çerçi, “Haberleşme Hizmetleri ve Osmanlı Devleti’nde Ulak Organizasyonu”, Atatürk
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.20, ss.190-221.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 387
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
388 Ahmet ÇOLAK
“Karıncanın kanatlanması zevâlinin yakın olduğuna delâlet eder.” inancı halk arasında
yaygındır (Onay, 2009, s.276). Yani karıncanın kanatlanması ölümüne neden olur. Bundan dolayı
bu olay halk arasında pek hayra yorulmaz (Yekbaş, 2009, s.1143). Şair bu inanıştan dolayı hiçbir
şeyi arzulayıp kanatlanmadığını ifade etme ihtiyacı hissetmiştir.
Şair sonraki beyitlerde Allah’a şükür ederek rızık ve nasip duasında bulunur.
Eserin Özellikleri
Bu kısa mesnevi temel olarak iki nazım şeklinden oluşmaktadır. Asıl ve metnin yekününü
oluşturan mesnevi kısmıdır. Diğer kısım ise kaside olan bölümdür. Sırasıyla bölüm başlıkları ve
beyit sayıları şu şekildedir: 27 beyitlik “Fetó-nÀme-i áazÀ-yı Üngürüs”, 36 beyitlik “Maùlaè-ı
DÀstÀn”, 24 beyitlik “NüvÀziş-nümÿden-i ŞÀh-ı áÀzì Leşker-i İslÀm-rÀ”, 26 beyitlik “èArø-ı
èAsÀkir-i Nuãret-şièÀr”, 52 beyitlik “Teveccüh-i RÀyÀt-i SulùÀn Be-áazÀ-yı Üngürü”,15 beyitilk
“Òaber-yÀften-i ÚırÀl Ez-Ámeden-i Leşker-i İslÀm”, 45 beyitlik “Muúabele Şoden-i ÚırÀl Be-
Óarb-i Leşker-i İslÀm”, 21 beyitlik “Úaãìde”, 59 beyitlik “Ôafer-yÀften-i ŞÀh-ı Rÿm u Giriften-i
Taòt-ı Budÿn”. Bu bölümler içerisinde yer alan kaside dışındaki başlıklar mesnevi nazım türü ile
nazmedilmiştir. Bu başlıklar yaldızla Farsça ile yazılmıştır.
Eser, Mohaç ve Macaristan zaferlerini anlatır; akabinde ise bu kutlu haberin Korkud
vasıtasıyla İstanbul ve diğer beldelere iletilişiyle devam eder.
Eser toplamda 306 beyitten oluşur. Şair mahlasının “Bahârî” olduğunu kasidenin 11 ve 19
numaralı beyitlerinde belirtir. Eser, Süleymaniye Mesnevi Yazma Eserler Kataloğu’nda (Örnek,
1974, s.49) ve Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey'in Gazavatnamesi (Levend, 1956, s.46) adlı
eserlerde Fetih-nâme-yi Üngürüs ismi ile anılmaktadır. Ayrıca eserin tespit edilebilen Süleymaniye
Yazma Eserler Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi 5385 numarada kayıtlı tek nüshasında da benzer
bir şekilde Fetih-nâme-yi Gazâ-yı Üngürüs ismi yer almaktadır. Ancak metnin içerisinde 2 ve 8
numaralı beyitlerde eserin isminin “Kıyâmetnâme” olduğunu şair kendisi belirtmiştir.
Eserin mesnevi kısmı “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” vezniyle yazılmıştır. 21 beyitlik kaside
ise “mef’ûlü fâ’ilâtün mef’ûlü fâ’ilâtün” veznindedir. 16 yapraktan oluşan eser 162*107 (115*60)
ebadındadır. Talik yazı ile aharlı ve krem renkli abadi bir kağıda iki sütun şeklinde istinsah
edilmiştir. Eserin kapağı meşin kaplı mukavvadandır. Eserin iç kapağı ise mavi renkli battal ebru
ile kaplıdır. Yine iç kapakta daha sonradan yazıldığı anlaşılan Türkî manzum Fetih-nâme-yi
Üngürüs ifadesi yer almaktadır. Eserin son varağında ise yazma eserin bittiğini gösteren “temmet
( ”) تمتkaydı “mim ( ”)مşeklinde düşülmüştür. Bilindiği gibi bu kayıt “temmet ( ”)تمت, “tem
(”) تت, “üç mim ( ”)م م مveya “mim ( ”)مşeklinde de olabilmektedir.
Sonuç
Mesnevi, yaşanmış bir olayı anlatması, aktardığı bilgilerin tarihi metinlerle mukayese
edildiğinde gerçeklik payının yüksek olması gibi bakımlardan son derece önemlidir. Şair, savaşın
başından sonuna kadar hikâyeleri anlatırken savaşa bizzat katıldığı izlenimini uyandırır. Bu konuda
net bir bilgi olmadığı için kesin bir şey söylemek doğru olmasa gerektir. Ancak üslûbundan
anlaşıldığı üzere askeri bir kimliği söz konusudur. Eseri duygusal bir anlatış tarzından daha ziyade
padişahı ve diğer devlet büyüklerini övmek için yazmıştır. Bazen düşman askerleri için hiddetli ve
aşağılayıcı üslup kullanmaktan da çekinmez.
Fetihnâme türünde eserlerde olması gereken bölümler büyük oranda mevcutken mesnevi
türü eserlerde yer alması gereken bölümlere çok fazla dikkat edilmemiştir. Özellikle tevhit,
münacat ve naat gibi bölümler yer almaz. Bölümler temel olaylar şeklinde ayrılmıştır. Bu başlıklar
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 389
altında ise spesifik farklı küçük olaylara değindiği de olur. Bölümlerin uzunlukları anlattığı olayın
tarihi süreç içerisindeki uzunluğu ile paraleldir.
Şair, eser boyunca iki farklı vezin kullanmıştır. Belli bir konu etrafında oluşan eserde şairin
vezinleri oldukça başarılı bir şekilde beyitlere uyguladığı görülür. Seçmiş olduğu kelimeler vezinler
açısından gayet özgündür. Şair, veznin aksadığı yerlerde imâle ve zihaf gibi yöntemlere
başvurmuştur. Bahârî mesneviyi yazarken divan şiir geleneğinin imkanlarını sık sık kullanmıştır.
Olayları anlatırken tarihi olaylara telmihte bulunmayı da ihmal etmez. Bunlardan en dikkat
çekicileri Süleyman peygamber ve Hz. Yusuf kıssalarıdır. Bu bağlamda halk arasında yer alan
inanışlar da onun şiirlerinde yer alır.
Edebi sanatlar açısından da eser oldukça zengindir. Bu sanatlar içerisinde en dikkat çekeni
teşbihtir. Kanûnî’yi Süleyman Peygambere, İbrahim Paşa’yı Asaf’a, Osmanlı ordusunu doğudan
doğan güneşe benzetir. Övmek istediği kimseleri gök cisimlerine teşbih edip onlardan yüce
olduklarını belirtir. Şair yine başka bir beyitte nergisleri yıldızlara, gülbahçesini ise feleğe
benzetmektedir. Benzetmelerde sık sık astronomik unsurları kullandığı görülür. Teşbihde sık
kullandığı diğer bir unsur ise doğal güzelliklerdir. O günün şartlarında düşünüldüğünde gülü
tüfekten çıkan merminin kıvılcımına benzetmesi oldukca yeni bir benzetmedir. Teşbihten sonra en
çok tenasüp sanatını kullanmıştır. Bir diğer dikkati çeken sanat ise istiaredir.
Eserin müellif hattı mı yoksa istinsah edilmiş başka bir nüsha mı olduğuna dair bir bilgi
yoktur. Ancak eseri yazan kimse kelimeleri dikkatli ve doğru bir şekilde yazmıştır. Bir kelime hariç
oldukça güzel bir hatta sahiptir. Ancak mesnevinin elde bulunan nüshasında dikkat çekici bir
özellik vardır. Mesnevi her ne kadar dokuz bölüme ayrılmış olsa da bu bölümler de kendi içerisinde
belli konulara bölünmüştür. Eseri istinsah eden kimse küçük konuları sayfa sonlarında bitirmeye
gayret etmiş bir sonraki sayfaya sarkıtmamıştır. Ya da yeni konuyu sayfa başına denk getirmiştir.
Birkaç örnek vermenin meseleyi izah açısından kafi olacağı düşüncesindeyiz.
14a numaralı varağın ilk beyti Budin şehrinin anahtarının getirilmesinden sonra şehrin
Osmanlı himayesine geçişi ve vergilerle ilgili konuya başlar. Şair, 15b numaralı varakta başlamış
olduğu Süleyman Peygamber-karınca hikayesini yine aynı varağın sonunda bitirir. Korkud’a
verilen beşâretnâmenin yola çıkışı 14b numaralı varağın ilk beyitinde başlar ve aynı varakta son
bulur. Örnekleri eser içerisinde çoğaltmak mümkündür. Bu örnekler nüshanın müellif nüshası
olduğu intibaını uyandırmaktadır. Sanki beyitleri yazarken sayfa düzenlemesine özellikle dikkat
etmiş gibidir.
KAYNAKÇA
AKKUŞ, Metin (1998), Hicvin Ankâları, Nef’î ve Sihâm-ı Kazâ, Akçağ Yay., Ankara.
AKPINAR, Şerife (2002), “Lâmi’î’nin Vâmık u Azrâ Mesnevisinde Astrolojik Unsurlar” Selçuk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya.
AKSOY, Hasan (2002), “Türk Edebiyatında Fetihnâmeler”, Türkler Ansiklopedisi, S.11, s.800-
805, Ankara.
ATSIZ, Hüseyin Nihal, (1957), “İstanbul Kütüphanelerinde Tanınmamış Osmanlı Tarihleri” Türk
Kütüphaneciler Derneği Bülteni, VI, nr. 1-2, ss. 47-81, İstanbul.
BAHÂRÎ, Fetihname-yi Üngürüs, Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi, No:5345, 16
varak.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
390 Ahmet ÇOLAK
BİLGE, Safık Müfit (2000), “Macaristan’da Osmanlı Hakimiyetinin ve İdarî Teşkilatının Kuruluşu
ve Gelişmesi”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi
Dergisi (OTAM), Ankara.
CANIM, Rıdvan (2000), Latîfî Tezkiretü’ş-Şu’arâ ve Tabsıratü’n-Nuzamâ (İnceleme-Metin),
Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara.
CUNBUR, Müjgan (2002), “Bahârî”. Atatürk Kültür Merkezi Türk Dünyası Edebiyatçılar Yazarlar
ve Şairler Ansiklopedisi. C. 2. AKM Yayınları, Ankara.
ÇERÇİ, Faris (2003), “Haberleşme Hizmetleri ve Osmanlı Devleti’nde Ulak Organizasyonu”,
Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum.
ECKHART F. (2010), Macaristan Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara..
ERVERDİ, Ezel (1977), Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Devirler/İsimler/Eserler/Terimler,
Dergah Yayınları, İstanbul.
GÜL, Meltem (2013), “Kanunî'nin Macaristan Seferine Işık Tutan Bir Eser: Enîsü’l-Guzzât/ A
Work Sheddınglıght On Suleıman The Magnıfıcent’s Hungary Campaıgn: Enîsü’l-Guzzât”
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of
Turkish or Turkic, ISSN: 1308-2140, Volume 8/5 Spring 2013,. turkishstudies.net, Doi
Number :http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.4286 , p. 311-319.
http://www.ege-edebiyat.org/docs/597.pdf
http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=386
https://play.google.com/store/books/Osmanlı Tarihi E-Kitap
İSEN, Mustafa (1998), Sehî Bey Tezkiresi Heşt-Behişt, Akçağ Yayınları, Ankara.
KANAR, Mehmet (2011), Osmanlıca Sözlük, Say Yayınları, İstanbul.
KARAGÖZ, İsmail (2010), Dinî Kavramlar Sözlüğü, Komisyon, Diyanet İşleri Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
KARAVELİOĞLU, Murat Ali (2013), “Mahremî’nin Mohaç Fetihnamesi Örneğinden Hareketle
Edebî Metinlerin Tarihi Olayları Anlatımına Dair” Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi,
S.11, ss.217-236., İstanbul.
KILIÇ, Filiz (1994), Meşa’irü’ş-Şu’ara, İnceleme Tenkitli Metin, C1, Doktora Tezi, Gazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Esntitüsü Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı, Ankara.
LEVEND, Agah Sırrı (1956), Gazavatnameler ve Mihaloğlu Ali Bey'in Gazavatnamesi, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara.
MEHMET TEVFİK, Kafile-i Şuara, Toronto Üniversitesi Kütüphanesi, PL 213, T48, 1873.
MUALLİM NÂCÎ, Lügat-i Nâcî, [Hazırlayan: Ahmet Kartal], Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara
2009.
NAZİK, Sıtkı (2008), Şemseddin Sâmî’nin Kâmûsu’l-A’lâm Adlı Eserinin V. ve VI. Cildinde
Geçen Osmanlı Şâirlerinin Biyografileri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.
ONAY, Ahmet Talat (2009), Açıklamalı Divan Şiir Sözlüğü-Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar
ve İzahı, H Yayınları, İstanbul.
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 391
ÖRNEK, Mustafa Şahidi (1974), Süleymaniye Kütüphanesi Türkçe Mesnevi Yazmaları Kataloğu,
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk
Edebiyatı Kürsüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
ÖZKIRIMLI, Atilla (1987), Türk Edebiyatı Ansiklopedisi, Cem Yayınevi, İstaanbul.
PAKALIN, Mehmet Zeki (1983), Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü , Devlet
Kitapları, Ankara 1983.
PALA, İskender (2004), Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul.
SUNGURHAN, Aysun (2009), Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-Şu’arâ, Kültür Bakanlığı, E-
Kitap, Ankara.
ŞAHİN, Kürşat Şamil (2012), “Gazavâtnâmeler Üzerine Yapılan Çalışmalar Hakkında Bir
Bibliyografya Denemesi / A Bıblıographıc Study On Works About Gazavâtnâmes” Turkısh
Studıes -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 7/2 Spring 2012turkishstudies.net, Doi Number
:http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.3296 , p.997-1022.
ŞEMSETTİN SAMİ, Kamusu’l-a’lam, Toronto Üniversitesi Kütüphanesi, D9, S36, 1889 V.1, C.1.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı (tarihsiz), Büyük Osmanlı Tarihi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, 7. Baskı, Ankara, Tarihsiz.
YEKBAŞ, Hakan (2009), “Zâtî Divanında Halk İnanışları / Folk Belıefs Of Zâtî’s Dıvan” Turkısh
Studıes -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic-, ISSN: 1308-2140, Volume 4/2 Winter 2009,. turkishstudies.net, Doi Number
:http://dx.doi.org/10.7827/TurkishStudies.664 , p.1117-1157.
YILDIRIM, Fatih (2009), Mehmet Nâil Tuman Ve Tuhfe-İ Nâilî’si (İnceleme-Metin-İndeks Sayfa
101-200), Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaöğretim Sosyal Alanlar
Eğitimi Anabilim Dalı Türk Dili Ve Edebiyatı Eğitimi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,
Balıkesir.
Metin
1b
1.Fetió-nÀme-i áazÀ-yı Üngürüs10
fÀèilÀtün fÀèilÀtün fÀèilün
Remel - + - - / - + - - / - + -
[01.] Evvel Allāh ismi-y-ile ey hümÀm
Başlayalım bir kitāb-ı hoş-kelām
[02.] Ùutayım hengÀmla hengÀmeéi
Oúuyayım bu ÚıyÀmet-nÀmeéi
[03.] Her ki bu hengÀme baóåin diñleye
Maèrekesinden úÀmet iñleye
[04.] Úulle-yi èarşdan görünsün yılduzum
Kelle-i insÀna maàz olsun sözüm
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
392 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 393
2.Maùlaè-ı DÀstÀn11
fÀèilÀtün fÀèilÀtün fÀèilün
Remel - + - - / - + - - / - + -
11 “Destanın başlangıcı.”
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
394 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 395
4b
[36.] Ehl-i küfrüñ añladı cemèiyyetin
Yanına derdi Muóammed ümmetin
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
396 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 397
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
398 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 399
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
400 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 401
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
402 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 403
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
404 Ahmet ÇOLAK
8.Úaãìde
Mefèÿlü FÀèilÀtün Mefèÿlü FÀèilÀtün
Muzâri - - + / - + - - / - - + / - + - -
[01.] Ey Òusrev-i zemÀne SulùÀn-ı Ál-i èOåmÀn
DÀyim ùapuñla devlet úÀyim úapuñla devrÀn
[02.] Gelse serÀyuñ üzre devr itse çarò-ı aèôam
BÀd-ı ãalÀbetüñden ber-À-ber olur şitÀbÀn
[03.] Şehr-i Budÿnı devrÀn bì-sÿr úılmak içün
Atardı necm-i naósı burc-ı úırÀla kírÀn
[04.] Úabladı berú-ı şemşìr ÀfÀúı naèra-i raèd
Úarabolıda rÀkib olalı sen SüleymÀn
[05.] Yel gerçi kim SüleymÀn taòtın göke çıúardı
DeryÀda Àb üzre keştìlerüñ firÀvÀn
[06.] Baóri yÀ RÀb Sikender úıldıysa úar-ı müşkil
Sen ùÀà idüb türÀbı yirde yürütdüñ ÀsÀn
[07.] Rodos Úalèasıyla deyr-i Budÿn içinde
Áyìnüñ oldı aya mirÀt-ı dìn ü èìmÀn
12b
[08.] Ol sift-i çaròa hem-ser ise Úulle-i Budÿna
BÀd-ı úaøÀyıla uş úopardı ùïb u ùÿfÀn
[09.] äÿr nefóasıyla begler bìdÀr-ı laód oluncaú
Maóşer zelÀzilinde bu fetóe úala óayrÀn
[10.] DeccÀl-i cÿcene ger sedd çekmeseydi tìàüñ
Şerè-i Muóammedìde úalmazdı bÀrì erkÀn
[11.] AèlÀ kim ola senden ey şÀh-ı ÀsmÀn-ı taòt
EdnÀ úuluñdur çün iúlìm-i Mıãra sulùÀn
[12.] Berr ile baór-i èÀlem maókÿmuñ olmasun mı
Gök taót-gÀhuñ oldı òÿrşìd mihr-i fermÀn
[13.] Birinde kiminüñ ey pÀdişÀh-ı èÀlem
İúlìm-i Sind ü Hindi fetó eyledi ne KirmÀn
[14.] Ditretdi kÿh-ı ÚÀfı eflÀke ãaldı lerze
Ùïb u tüfenk ü naèra ÀfÀt-ı tìr-i bÀrÀn
[15.] ŞÀhìn-vÀr ùïbuñ hünúÀrı úorúusından
AèdÀ-yı ser-nigÿnler murà-ı hevÀ-yı gerdÀn
13 [16.] Her bir livÀyı fetóüñ be-nÿr-ı serv-i bÀà-ı sünnet
Kim güldi sÀyesinde şÀd oldı her müsülmÀn
[17.] Keştìlerin ùutupdur baóri hilÀl-i heybet
Her ãubó-dem anuñçün devr oldı kÀse-i kÀn
[18.] NÿşìrevÀn ŞÀha èadlüñ zemÀnesinde
Bir kÿr ôulmet içre úaldı çü murà-ı virÀn
13a
[19.] EvãÀf-ı şÀha yoúdur úoy ey BahÀrì àÀyet
DeryÀ-yı bì-girÀna olmaz óadd ü pÀyÀn
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 405
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
406 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
Bahârî, Fetihnâme-i Üngürüs Adlı Eseri ve Bu Eserden Hareketle Macaristan… 407
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015
408 Ahmet ÇOLAK
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 10/4 Winter 2015