You are on page 1of 37

SOSYAL BİLİMLER

ALANINDAKİ
GELİŞMELER 2

Editörler
Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Han ÖZTAY
Dr. Öğr. Üyesi Serap SARIBAŞ
Sosyal Bilimler Alanındaki Gelişmeler 2
Editör: Dr. Öğr. Üyesi Oğuz Han ÖZTAY
Dr. Öğr. Üyesi Serap SARIBAŞ
Genel Yayın Yönetmeni: Berkan Balpetek
Kapak ve Sayfa Tasarımı: Duvar Design
Baskı: Mart 2022
Yayıncı Sertifika No: 49837
ISBN: 978-625-8109-11-5

© Duvar Yayınları
853 Sokak No:13 P.10 Kemeraltı-Konak/İzmir
Tel: 0 232 484 88 68

www.duvaryayinlari.com
duvarkitabevi@gmail.com

Baskı ve Cilt:REPRO BİR


Repro Bir Mat Kağ. Rek. Tas. Tic. Ltd. Şti.
İvogsan 1518. Sokak 2/30 Mat-Sit iş Merkezi Ostim
Yenimahalle/Ankara
İÇİNDEKİLER

Bölüm 1 7
Manisa Kent Nüfusu: Gelişim Süreci ve Dinamikler
Mehmet Ali TOPRAK

Bölüm 2 25
Türkiye’nin Dış Ticaretinde
Çeşitlendirme–Rekabet Üstünlüğü İlişkisi:
Makina Sektörü Örneği
Mehmet AYDINER

Bölüm 3 37
Anadolu’nun Lojistik Açıdan Potansiyeli ve
Tarihte Öne Çıkan Başlıca Kara Ticaret Yolları
Mehmet Ertan BAMYACI

Bölüm 4 51
Finansal Piyasaların ve Küresel Finansal Sistemin Gelişiminde
Siyasal Doktrinlerin Etkisinin Trump ve Reagan Doktrinleri
Çerçevesinde Karşılaştırmalı Analizi
Mehmet KUZU, Fatih KOCAOĞLU

Bölüm 5 71
Bilgi Toplumu, Yeni Bilgi Üretimi ve Düşünce Kuruluşları
Mehmet Münip BABUR

Bölüm 6 89
Fırat Havzası’nın Yıllık Ortalama Sıcaklıklarında
Görülen Değişim ve Eğilimler
Kemal YURDDAŞ, Murat KARABULUT, Muhammet TOPUZ

Bölüm 7 117
Liderler Her Zaman Yapıcı Mıdır?
Neden Yıkıcı Olma Eğilimi Gösterirler?
Murat AYDINAY,

Bölüm 8 141
Gine Körfezi’nde Deniz Haydutluğu ve Coğrafyanın Etkisi
Murat ÇINAR
3
Bölüm 9 169
Eski İran’da Hanedanlıkların Yükselişi ve Çöküşü 167
Muzaffer DURAN

Bölüm 10 199
Çevre Vergilerinin Çevresel Bozulmalara Olan Etkisinin
Çevresel Kuznets Hipotezi Bağlamında
Ampirik Olarak İncelenmesi
Necan AYDIN, Dilek Göze KAYA

Bölüm 11 225
Geçmişten Günümüze, Endüstri Devrimleri’nde
Ortaya Çıkan Liderlik Tipleri ve Karşılaştırılması
Nilay KARASAKAL

Bölüm 12 237
Uluslararası Adalet Divanı Kararları Çerçevesinde
Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Adaların
İlgili Şart Durumunun Ege Denizi Sınırlandırmasına Etkileri
Nurser GÖKDEMİR IŞIK

Bölüm 13 255
Cemil Sait Barlas’ın Sosyalizm Algısı
Olkan SENEMOĞLU

Bölüm 14 273
Sosyal Medyada Neo-Paganik Yansımalar
Ömer ALANKA, Selver MERTOĞLU

Bölüm 15 289
Dil Felsefesinin Söylem Çalışmalarına
Kuramsal Katkıları Üzerine Kısa Bir Değerlendirme
Pınar TÜRKMEN BİRLİK
Bölüm 16 307
Turizmde Yabancı İşçi Çalıştırma:
Otelcilik Sektörü Üzerine Bir Değerlendirme
Recep YILDIRGAN

Bölüm 17 321
Yenilikçi Örgüt Kültürü
Sabahattin ÇETİN, Yahya FİDAN

4
Bölüm 18 335
Sosyal Belediyecilik Anlayışının Pandemi Sürecindeki Rolü,
Yalova Belediyesi ve Kırşehir Belediyesi Mukayesesi
Salih BATAL, Büşra KOÇ

Bölüm 19 355
Yunan Kültüründe Yakındoğu Etkileri
Serap SARIBAŞ

Bölüm 20 373
Wıilliam Faulkner’ın The Sound And The Fury Eserinin
Rasih Güran Tarafından Yapılan Türkçe Tercümesinin
‘Yazın Çevirisinde Eşdeğerlilik’ Bağlamında İncelenmesi371
Serap SARIBAŞ, Ümit HASANUSTA

Bölüm 21 397
COVID-19 Salgın Süreci Çocukların Öznel İyi Oluşunu
Nasıl Etkiledi? Hızlı Bir Gözden Geçirme
Şerife ÖZBİLER

Bölüm 22 417
Pazarlama Zekâsı Bağlamında Büyük Veri ve
Sosyal Medya Pazarlaması
Tolga ŞENTÜRK

Bölüm 23 429
Aristoteles’in Eudaimonia Kavramı Işığında
Erdem Etiği Öğretisi
Umut DAĞ
Bölüm 24 441
Olba Tiyatrosu’ndan Bizans Dönemi’ne Ait Bir Grup Levha
Yavuz YEĞİN

Bölüm 25 457
Cumhuriyet Döneminden Günümüze Türkiye’de
Bankacılık Sektörünün Gelişimine Bakış
Yasemin TEKİNER,, Hatice Işıl ALKAN

5
Bölüm 26 473
Yükseköğretimde Risk Yönetimi Uygulamaları ve
Tasarımına Yönelik Öneriler
Özdal KOYUNCUOĞLU, Nimet AKKAYA

Bölüm 27 493
Tüketicilerin Satış Promosyonlarından Algıladıkları Faydaların
Ağızdan Ağıza İletişime Etkisi
Özlem ÇATLI

Bölüm 28 515
İş-Aile ve Aile-İş Çatışmasının Sağlık Sorunlarına Etkileri:
İş Stresi, İşkoliklik Ve Uyku Probleminin Koşullu Aracılık Rolü
Özge YILDIRIM, Orkun DEMİRBAĞ

Bölüm 29 555
Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Dergisi’nde Yayınlanmış
Muhasebe ve Denetim İle İlgili Makalelerinin
İçerik Analizi: 2011-2021
Seval ELDEN ÜRGÜP

Bölüm 30 575
Türkiye’nin İthalatında Ülke ve Ürün Yoğunlaşması:
2010- 2021 Dönemi Dinamik Analizi
Mehmet AYDINER

Bölüm 31 589
Kredi Temerrüt Swap Sözleşmeleri
H. Işın DİZDARLAR

Bölüm 32 607
Menteşe Sancağında Eşkıyalığın Kronikleşmesi,
Siyasî Eşkıyalık ve Casusluk (1914-1916)
Talha HIZAL, Hasip SAYGILI

Bölüm 33 637
Optimal Portföy Kuramı ve Oyun Teorisi Yaklaşımı Üzerine Bir İnceleme
Nuri AVŞARLIGİL

6
Bölüm 32

Menteşe Sancağında Eşkıyalığın Kronikleşmesi,


Siyasî Eşkıyalık ve Casusluk (1914-1916)1

Talha HIZAL2
Hasip SAYGILI3

1 Bu makale Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Doç. Dr. Hasip SAYGILI
danışmanlığında 2018 yılında tamamlanan Talha HIZAL’ın “Menteşe (Muğla) Sancağında Eşkıyalık (1914-
1918)” isimli yüksek lisans tezinden üretilmiş, tez sonrası yeni yayın ve belgeler de çalışmaya dahil edilmiştir.
2 Öğretmen. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSMEK, talha.hizal@ismek.ist.
3 Prof. Dr. FSMVÜ Edebiyat Fakültesi, hsaygili@fsm.edu.t

607
Giriş
Bu çalışmada efe ve zeybek kültürünün uzun yüzyıllar hâkim olduğu ve bu
kültürün etkisi ile eşkıyalık faaliyetlerinin çokça görüldüğü Ege ve Akdeniz böl-
geleri içerisinde yer alan Menteşe Sancağında Birinci Dünya Savaşı’nın ilk iki
yılında görülen eşkıya faaliyetleri incelenmiştir. Bu dönemde yaşanan eşkıyalık,
savaşın getirdiği yıkım sonucu ortaya çıkan asayişsizlik ve Rum eşkıyaların faa-
liyetlerinin siyasallaşması ile değişime uğramıştır. Bu değişim “siyasî eşkıyalık”
ve “savaş dönemi eşkıyalığı” gibi farklı türden eşkıya faaliyetlerini ortaya çıkar-
mıştır. Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında işgal edilen adalar Birinci Dünya Sa-
vaşında siyasi amaç güden Rum eşkıyaların bir üssü haline gelmeye başlamıştı.
İtilaf devletlerinin desteğini alan Rum çeteler Menteşe sahillerine saldırmak gibi
faaliyetler yanında casusluk, hırsızlık, propaganda gibi faaliyetleri de anılan dö-
nemde göstermişlerdir. Bu faaliyetler çalışmamızda arşiv metinleri ışığında de-
ğerlendirilmeye çalışılmıştır.

Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Menteşe Sancağının Genel Durumu ve


Bölgedeki Eşkıya Faaliyetleri
Batı Anadolu’da kendine has bir yere sahip olan eşkıyalık meydana geldiği
tarihe ve bölgeye göre değişiklik göstermiştir. Cihan Harbine kadar bölgede ger-
çekleşen eşkıya faaliyetleri çoğunlukla nüfus artışı, ekonomik sıkıntı, işsizlik,
savaş, baskıcı idare ve kıtlık gibi nedenler sonucunda eşkıyanın hak arama iddi-
ası ile isyan bayrağını çekmesi sonucu gerçekleşirdi. Eşkıya yaptığı faaliyetlerde
devleti ve devletin güçlerini karşısına alır; barınma ve yatak ihtiyacından dolayı
köylüyü koruyarak iyi geçinmeye çalışırdı. Köylü/halk eşkıya geldiğinde eşkıya-
dan yana, devletin unsurları geldiğinde devletten yana tavır alarak pragmatist bir
yaklaşım içinde olurdu. Bölgedeki efe/zeybek kültürü de eşkıyalık için biçilmiş
kaftan durumundaydı. Efe/zeybek kültürü devletin tahakkümüne karşı köylüyü
koruma üzerine kurulu olduğundan köylülerce uzun yıllar makbul karşılanmış ve
bu düşünce Cihan Harbinde en azından bazı eşkıya çetelerinin devletin yanında
yer alması ile neticelenmiştir.
Cihan Harbine kadar bölgede sosyal eşkıyalık türü görülüyordu. Köylünün
denetleyemediği merkezi otoriteye, devlete karşı uygulayabildiği tek protesto
türü olarak tanımlanan sosyal eşkıyalık4 yanında adî ve siyasî eşkıyalık da söz
konusu oluyordu. Sosyal eşkıyalık siyasî ve askerî bir amaç taşımazdı. Adî eşkı-
yalık da siyasî amaç taşımadan yol kesme, adam kaçırma, gasp gibi eşkıya faali-
yetlerini içerirdi. Siyasî eşkıyalık ise bu faaliyetler sonucunda ideolojik ve siyasî

4 Sabri Yetkin, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996, s. 9.

609
amaç ve hedefler gözetilmesi idi. Cihan Harbinde eşkıyalık türleri arasına savaş
dönemi eşkıyalığı şeklinde isimlendirilebilecek yeni bir tür de girmiştir. Adî ve
siyasî eşkıyalığın uygulamada birbirinden farkının olmaması gibi savaş dönemi
eşkıyalığı da pratikte diğer iki eşkıyalık türü ile benzerlik gösterir. Savaş dönemi
eşkıyalığının diğer türlerden temel farkının asker firarileri olduğunu söylemek
mümkündür. Zira savaş firarileri tarih boyunca bütün toplumlarda eşkıyalığa gi-
den yolda doğal bir materyal olmuşlardır.5 Asker firarileri eşkıyalığa meylettik-
lerinde harp sahalarında kazandıkları askerî tecrübe sonucu diğer eşkıyalardan
daha etkili olabilmişlerdir.
Menteşe bölgesinin yüksek dağlara ve sarp kayalıklara sahip olması eşkıya-
lığa coğrafi olarak da uygun ortam hazırlıyordu. Dağ ve kayalıklar eşkıya için
doğal sığınak olması yanı sıra takip müfrezeleri ve jandarma ile gerçekleşen ça-
tışmalarda eşkıyaya avantaj sağlıyordu. Bu dağlık ve engebeli yapı bölgede de-
nizyolu ulaşımının artmasına ve limanların gelişmesine neden olmuştu. Özellikle
Rodos adası ile Fethiye arasında ticarî ilişkiler gelişmişti. Yine çeşitli adalarla da
ticarî faaliyetler Marmaris, Milas, Bodrum’da bulunan limanlardan yapılıyordu.
1912 senesine kadar adalarla yapılan ticaret sayesinde kendi kendine yetebilen
Menteşe Sancağının ticareti, İtalyanların Oniki Adayı işgali üzerine akamete uğ-
rayacak ve bu adalar bölgesi özellikle Rum eşkıyanın üs bölgesine dönüşecekti.
Oniki Adanın durumu 1912 senesinde İtalya’nın Libya işgali üzerine Osmanlı-
ların bölgede direniş için asker göndermesi üzerine İtalya’nın donanmasını Oniki
Ada bölgesine göndererek Libya direnişine karşı koz oluşturmasıyla değişmişti.
Balkan Savaşlarında ise Yunanistan›ın Gökçeada, Bozcaada, Semadirek, Taşöz,
Limni, Midilli ve Sakız adalarını işgal etmesi Osmanlı’ya ait Batı Anadolu sahil-
lerinin güvenliğini zor duruma sokacaktı. Kuzeybatı adalarının Yunan işgalinde
bulunması Osmanlı donanmasının Çanakkale’den dışarı çıkmamasına neden ola-
cağından İtalya’nın Oniki Adadan çekilmesi bu adaların doğrudan Yunanistan’ın
eline geçmesine neden olabilirdi. Bundan dolayı Osmanlılar Libya’daki direniş-
çileri çekmeyerek Oniki Adanın Yunanistan’ın işgaline uğramasındansa İtalya
işgalinde kalmasını yeğliyordu. Balkan harbi nedeniyle Libya’daki birliklerini
çekmek zorunda kalan Osmanlılar, Libya’daki sivil ve asker yetkilileri çekerken
İtalya da Adalar’dan çekilecekti. Ancak belirtildiği gibi Yunanistan’ın işgalinden
çekinen Osmanlılar az sayıda direnişçiyi Libya’da tutmayı tercih ettiğinden İtal-
ya’nın Oniki Adadan çekilmesi de gerçekleşmedi. Bu esnada İngiltere, Fransa ve
Rusya gibi büyük devletlerin Yunanistan ve İtalya işgalindeki adaların durumuna

5 Mehmet Beşikçi, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Seferberliği, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul, 2015, s. 292.

610
karışması mevcut durumu Cihan Harbinin başına kadar kalıcı hale getirdi. Oni-
ki Ada grubuna dahil edilmeyen Meis adası ise 1914’te Gökçeada ve Bozcaada
ile birlikte Osmanlı’ya iade olunsa da Cihan harbi başlangıcında Yunan kontro-
lü altında idi. Bu ada 1915’te Fransızlar tarafından işgal edilerek İtilaf devletleri
açısından sahil bölgelere saldırı ve çıkarma harekâtları için üs olarak kullanıldı.6
1914 senesinde Kuzeybatı adalarında Yunan işgali ve Oniki Adanın da İtalya iş-
gali altında bulunması Cihan harbinde bölgede yaşanacak eşkıyalık, casusluk ve
firar faaliyetlerinde büyük bir etkiye sahip olacaktı. Bu suçların önüne geçmek
amacıyla sahilde belli mıntıkada bulunan özellikle Rum nüfusun ve sakıncalı gö-
rülen Türk nüfusun iç bölgelere sevk edilmesi hakkında emirler verilecekti.

Menteşe Sancağında Eşkıyalığın Kronikleşmesi ve Siyasî Eşkıyalık


Arşiv belgelerinden izini sürdüğümüz kadarıyla Menteşe Vilayeti dahilinde
1914 senesinde meydana gelen ilk casusluk girişimi iki İtalyan doktorun Fethiye
ve Marmaris topraklarına gelmesi ile yaşanmıştı. Bu doktorlardan birincisi dok-
torluk yapma amacıyla Antalya’dan Fethiye’ye gelen İtalyan Doktor Covani Ka-
rusini idi. Ocak 1914’te Antalya’dan Fethiye’ye gelen Doktor Covani Karusini
Rodos’tan bol sayıda tıbbi aleti Fethiye’ye getirerek iki ayrı yeri kiralamış ancak
doktorluk diplomasının Osmanlı mercileri tarafından kabul edilmediği ve ruhsata
sahip olmadığı anlaşılmıştı. Doktor Karusini’nin Anadolu sahillerinde İtalya dev-
letinin nüfuzunu artırmak amacıyla İtalya devletince görevli olarak gönderildiği
hükmüne varılmıştı.7 Bir diğer tahkikat İtalyan Posta gemisi ile Marmaris’e ge-
len İtalyan Doktor Kassini hakkında yapılmıştı. İtalya’da askerî hastanede cerrah
olarak görev yaparken hizmet süresini doldurmasından sonra tercümanıyla be-
raber Muğla’ya gelen Doktor Kassini’nin, Muğla ve Aydın bölgesindeki köyleri
gezerek mevcut hastalıkları araştıracağı bilgisine ulaşılmıştı. Menteşe Mutasar-
rıflığı adı geçen bu iki doktorun benzer gerekçelerle aynı bölgelere gelmesinden
şüphelenerek bu doktorların siyasî bir amaç taşıma ihtimallerini üst makamlara
iletmişti. Yapılan tahkikatta Doktor Kassini 16 Şubat 1914 tarihinde Muğla’da
polis komiserine verdiği ifadede diplomasının tasdik olunmadığı için doktorluk
edemeyeceğini kabul ederek sadece civarı gezmekle yetineceğini bildirmişti.
Doktor Kassini’nin bu ifadesinden sonra 28 Şubat 1914 tarihindeki belgeye göre
Muğla’ya giriş yapan Ligore isminde bir İtalyan nakliye gemisinde Rodos’ta gö-
revli olan Kassini’nin babası Binbaşı Passerella ile Rodos Vilayetinde ve Ku-

6 Hazal Papuççular, Türkiye ve Oniki Ada 1912-1947, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstan-
bul, 2019, s. 15-23.
7 BOA, DH.İD.. 166/13 (15 Recep 1332/9 Haziran 1914)

611
mandanlığında görevli kişilerin sivil kıyafetle bulundukları belirtilmiştir. Binbaşı
Passerella ve beraberindekiler geminin tamiri bitinceye kadar Muğla’da buluna-
rak Aydın Vilayet sınırına kadar olan yerleri gezmeyi talep etmişlerdi. Marmaris
Kaymakamlığı hiçbir yerin krokisini yapmamaları ve fotoğrafını çekmemeleri
şartıyla İtalyanların bu talebini kabul etmişti.8 Bu kabule rağmen Doktor Kassi-
ni’yi takip eden Menteşe Mutasarrıflığı Kassini’nin İstanbul’daki İtalyan elçili-
ğine yazdığı mektubun telgrafname suretini çevirmişti. Görevliler bu mektubun
bazı yerlerinde “mümana‘at-ı kâmile, ihtilâtdan men‘ olunuyorum hayatım tehdit
altında, her dürlü havâdisden mahrum, cevap bekliyorum” gibi kelimeleri tespit
ederek Kassini’nin siyasî amaç taşıdığını Dahiliye Nezaretine arz etmişti.9 Men-
teşe Mutasarrıflığı ile Dahiliye Nezaretine arasında 1914 senesinin Ocak ayından
Haziran ayına kadar yapılan bu yazışmalarda İtalyan doktorların siyasî amaç ta-
şıdıkları bilgisinin yanı sıra boş bulunan Mekri10 (Fethiye) Kaymakamlığına da
birinci dereceden bir kaymakamın atanması talep edilmişti. Menteşe Mutasarrıfı
Ahmed Münir 7 Şubat 1914 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği şifre telg-
rafnamede, Fethiye kazasının büyüklüğüne ve önemine dikkat çekerek bu kaza-
nın vekaletle değil birinci derece bir kaymakam tarafından idare edilmesini talep
etmişti. Bu talebe Dahiliye Nezareti 18 Şubat 1914 tarihinde Mudanya Kayma-
kamı Nedim Bey’i atayarak karşılık vermişti.11
Fethiye kazasının birinci derece kaymakamla idare edilmesi gerektirecek öne-
mi sadece büyüklüğünden kaynaklanmıyor hem kozmopolit yapısı hem de Oniki
Adaya yakın olması da mevcut önemi artırıyordu. Bu kazalarda yaşanılacak bir
idarî boşluk, İtalyan doktorlar örneğinde olduğu gibi casusluk girişimlerine, ka-
çakçılık faaliyetlerine ve çeşitli eşkıyalıklara karşı kazaları savunmasız bırakabi-
liyordu. Nedim Bey’in Fethiye kazasına kaymakam olarak atanmasından sonra
kazadaki idarî işleyiş bir otoriteye kavuşmuştu. Bu otorite 1914 senesi gibi bir
nazik dönemde kendisini en çok asayişi temin etme, eşkıya ile mücadele ve as-
kere alım gibi konularda kendisini gösterecekti. Balkan Harbi hezimeti sonrası
Anadolu’ya büyük göçlerin yapıldığı, ordu birliklerinin düzenlenmeye çalışıldığı
ve ufukta da Cihan harbine neden olarak gelişmelerin yaşandığı 1914 senesinin
12 Mayıs tarihinde çıkarılan askerlik kanununda Osmanlı Devleti’nin dikkat et-

8 BOA, DH.İD.. 166/13 (16 Şubat 1329/1 Mart 1914)


9 BOA, DH.İD.. 166/13 (22 Şubat 1329/7 Mart 1914)
10 Mekri kazasının ismi 24 Mart 1914 tarihli tezkire ile Fethiye olarak değiştirilmiştir. Çalışmamızda
Fethiye şeklinde kullanılacaktır. Tezkire sureti için bkz: BOA, DH.EUM.MH. 81/18 (28 Rebiülahir
1332/26 Mart 1914)
11 BOA, DH.İD.. 166/13 (25 Kanun-ı Sani 1329/7 Şubat 1914)

612
tiği konuların başında gayrimüslimlerin askere alımı geliyordu. Gayrimüslimler
muharip sınıflardan hariç tutularak cephe gerisinde ve amele taburlarında görev-
lendiriliyorlardı. Amele taburlarına asker alımı fiziki yetersizlikten olsa da bu hu-
susta gayrimüslim efrada güvenmemenin de etkisi vardı.12 Fethiye’ye yakın olan
Tersane adası için de böyle bir güven sorunu söz konusu idi. Şöhretini kaçakçı-
lıkla kazanmış olan Tersane adası Fethiye’ye kayıkla bir saat mesafede idi. Ce-
zayir-i Bahr-i Sefid Kadılığı kaçakçılar ve yabancılar için bir merkez durumuna
gelen Tersane adasının mülkî açıdan Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetine, adlî açı-
dan ise Fethiye kazasına bağlı olduğunu Dahiliye Nezaretine gönderdiği bir ya-
zıda hatırlatıyordu. Ahalisinin Hıristiyan olduğu bu adada uzun müddettir emlak,
akar gibi vergilerin alınamayarak devlet otoritesinin kaybedildiği, otoriteyi tekrar
sağlamak için adada bir karakol açılması ve adanın mülkî açıdan Cezayir-i Bahr-i
Sefid vilayetiyle ilişkisinin kesilerek tamamen Fethiye kazasına bağlanması tek-
lif edilmişti.13 Dahiliye Nezaretinin bu teklifi onaylamasıyla Tersane adası Fethi-
ye’ye bağlanmış, ada ahalisinin kayıtlarının tutulduğu Rodos’tan Fethiye’ye ge-
çirilmesine kadar ahalinin askerlikten muaf tutulacağı kararı alınmıştı.14 Yine bu
tarihlerde İtalyan işgalinde bulunan Rodos adasındaki Rumların Anadolu sahille-
rine saldırmak üzere çeteler kurmalarına karşı Menteşe Sancağı dahilinde gerekli
tedbirlerin alınmasına karar verilmişti.15

Rum Eşkıyaların Faaliyetleri ve Casusluk


Uzun yüzyıllardır Ege ve Akdeniz sahil bölgelerinde yaşayan Osmanlı Rum-
ları arasına Yunanistan’ın bağımsız bir devlet haline gelmesinden sonra megali
idea fikri yerleşmeye başlamıştı. Bu fikir zamanla bölgedeki Rum eşkıyaların
faaliyetlerinde özellikle Balkan harbinden sonra kendini gösterecekti. Rum eş-
kıyalar Cihan Harbi süresince faaliyetlerini bilinen eşkıya faaliyetlerinden darp,
cinayet, hırsızlık, yol kesme, insan kaçırma şeklinde uygulasalar da bu faaliyet-
lerindeki amaçları sadece şekavet değil artık siyasî idi. Osmanlı Dahiliye ve Har-
biye Nezaretleri ile Menteşe Mutasarrıflığı ve bölgedeki kolluk güçleri Rumların
siyasileşen bu faaliyetlerine karşı çeşitli önlemleri almaya çalışmışlardır.
Bu önlemlerden ilki ve en sık başvurulanı sahil kesimdeki ahalinin iç kesimle-
re sevk ettirilmesi idi. Cihan Harbinin başlamasından sonra sahil mıntıkalarında-
ki Rumlar ve durumundan şüphe edilen kişiler casusluğa fırsat vermemek için iç

12 Beşikçi, a.g.e., s. 139-140.


13 BOA, DH.İD.. 204/20 (19 Teşrin-i Sani 1329/2 Aralık 1913)
14 BOA, DH.İD.. 204/20 (12 Haziran 1330/25 Haziran 1914)
15 BOA, DH.ŞFR. 42/16 (23 Haziran 1330/6 Temmuz 1914)

613
kesimlere sevk ediliyorlardı. Marmaris’in sahilinde değirmencilik yapan ve hal-
leri şüphelenilen dokuz Rum ve aslen Yunanistan’a bağlı Görice ahalisinden olup
Köyceğiz’de bıçakçılık yapan on Hristiyan’ın Muğla’ya gönderilmesine karar
verilmişti.16 Alınan bu kararda Göricelilerin Balkan Harbinde kaybedilen Görice
şehrinden Köyceğiz’e geldikleri ve buraya yerleştikleri zaman nüfusa kayıt yap-
tırmadıklarından dolayı gizlenmiş durumda oldukları belirtilmişti. Bu kişilerin
sahil mıntıkada kalmalarının mahzurlu olacağı ifade edilerek haklarında ne şekil-
de muamele edileceğine dair Dahiliye Nezaretinden emir beklendiği bildirilmişti.
Rum asker kaçaklarının 5 Şubat 1915 gecesi Milas jandarma müfrezesi ile
Söke kazası dahilinde Yoran köyü civarındaki Karakuyu mevkiinde karşılaşma-
ları üzerine çıkan çatışmada bir kişi ölmüş, iki kişi yaralı olarak ele geçirilmiş ve
kalan asker kaçakları kayıkla Sisam adasına firar etmişlerdi.17
Bölgede gerek Rumlara dair gerekse genel asayişe dair genel çeşitli gelişme-
ler yaşanmaya başlamıştı. Bu gelişmelerin bazısının bir tertip sonucu oluştuğu
bölgedeki kolluk kuvvetlerince düşünülüyordu. Muğla Jandarma Tabur Kuman-
danlığı Umum Jandarma Kumandanlığına gönderdiği bir raporda bölgede son
yedi aydır asayiş temin edilmiş halde iken son zamanlarda Muğla’da üç, Milas’ta
altı değirmenci ve Bodrum’da bir çoban öldürülmüş, bazısının da mülkleri yakıl-
mıştı. Bu saldırganlardan Muğla ve Milas’takiler yakalanmış, Müslüman olduğu
tespit edilen failler hakkında fazla bir tahkikat yapılmaması bizzat mutasarrıf ta-
rafından şifahi ve mahrem bir şekilde bildirilmişti. Bu durum tabur kumandan-
lığınca bazı olayların tertip sonucu oluştuğu fikrini ortaya çıkarmıştı. Bölgede
daha büyük bir olayın yaşanmaması için gerekli emrin ve bildirilerin beklendiği
belirtilmişti.18 Umum Jandarma Kumandanlığı bu konuya dair Dahiliye Nezare-
tine yazdığı yazıda Muğla bölgesindeki yaşanan olaylara dair gönderilen telgra-
fın izaha muhtaç olduğunu belirterek bu konunun açığa kavuşturulmasını talep
etmişti.19
Rum mahallerine dair yapılan tahkikatların artmasını doğrulayacak bazı olay-
lar bu mahallerde gerçekleşmeye başlamış idi. 12/13 Mart 1915 gecesi Milas’ın
Rum mahallesinde İstanköylü Yorgi isimli bir şahsın evinin avlusu civarında bir
delik içinde henüz yanmakta olan bir fitilin olduğu Katrina isimli bir kadın tara-
fından ihbar edilmişti. Yapılan tahkikat sonucu bir teneke kutu içinde açılmış de-
lik içerisinde bir bomba olduğu tespit edilerek infilak etmeden söndürülmüş idi.

16 BOA, DH.EUM.ADL. (15 Şubat 1331/28 Şubat 1915)


17 BOA, DH.EUM.3.ŞB 3/59 (29 Kanun-ı Sani 1330/11 Şubat 1915)
18 BOA, DH.EUM.3.ŞB 4/2 (3/4 Şubat 1330/ 16/17 Şubat 1915)
19 BOA, DH.EUM.3.ŞB 4/2 (4 Şubat 1330/17 Şubat 1915)

614
Yol çavuşlarından Kirkor’dan şüphe edilerek bu kişi gözaltına alınmış, evinde
yapılan aramada benzer türde patlayıcı maddeler tespit edilerek tahkikata devam
edilmişti. Daha önce de benzer olay yaşanmış ve evinde balık avına mahsus dina-
mit çıkan Kirkor’un kazaen evinde bulundurduğu zannedilmişti.20
Menteşe Mutasarrıflığı için asayiş açısından tehdit oluşturan ve dikkat edilme-
si gereken yerlerden biri de Yunan ahalinin meskûn olduğu Oniki Ada idi. Mu-
tasarrıflığın sürekli bir gözetleme gayreti içinde olduğu Oniki Adadan öne çıkan
ada Antalya’nın Kaş kazasına ve Menteşe sahillerine yakın konumda bulunan
Meis adası idi. Konumu nedeniyle önem taşıyan Meis adası ile ilgili Mutasarrıf
Müştak Lütfi Bey, 4 Mart 1915 tarihinde Dahiliye Nezaretine gönderdiği telgraf-
namede savaştan dolayı sahil şeridinin denizden inzibatının yapılamadığını, jan-
darmanın da iç taraflara çağırıldığını belirtmiş ve Meis adası ahalisinin kaçakçılık
faaliyetlerinin çok olduğunu ifade etmişti.21 Bu yazıdan üç gün sonra gönderdiği
ikinci bir yazıda Meis adasının İtalyan işgali altında olmadığını, Girit’ten gelen
Rum eşkıyaların elinde olduğunu ve alınan habere göre bir Yunan yüzbaşısının
bu eşkıyaya kumanda etmekte olduğunu bildirmişti.22
Oniki Adalardaki Rum eşkıyaların faaliyetleri hakkında yapılan tahkikatları
doğrularcasına bir olay gerçekleşmişti. 15 Nisan 1915 günü birkaç eşkıya Bozbu-
run nahiyesinin Kameriye adasındaki keçileri çalarak Sömbeki adasına götürme-
ye çalışmışlardı. Sömbekili Petro, damadı Todori, Kosta, Yorgi, Petro’nun oğlu
Mihail, Yanık oğlu Abzun(?), Kaptan Nikol, Arnavut Muhtar ve Bozburun’a bağ-
lı Bayırköylü Kuyucu oğlu Mehmet ismindeki asker firarisinin de dahil olduğu
bu eşkıyalar çobanları ve ailelerini cebren kayığa bindinmişler, keçileri de ala-
cakları sırada nahiye merkezinin yakın olmasından dolayı nahiye müdürünün ha-
ber alması ile seyyar ve sabit jandarma kuvvetleri yetişmişlerdi. Jandarmanın ile
eşkıyalar arasında çıkan çatışmaya silahlı ahali de katılmış, jandarmaların dikkate
değer başarısı sonucu eşkıyalar arkalarında bir büyük kayık bırakarak kaçmışlar-
dı. Bu eşkıyalar hakkında Sömbeki Düyun-ı Umumi Memuru Esad Efendi bir is-
tihbarat almıştı. Bu istihbaratta bu eşkıyaların geniş çapta bir çete kurarak çetenin
başına da Kofoyani isminde Fethiyeli meşhur bir hırsız geçtiği, çetenin amacının
ise kazanın bazı noktalarına saldırılarda bulunmak olduğu ve hatta Kofoyani’nin
gizlice Fethiye’ye gittiği yer alıyordu.23
Yaz aylarının gelmesi ile Rum eşkıyaların ve İtilaf gemilerinin saldırıları de-

20 BOA, DH.EUM.3.ŞB 4/42 (8 Mart 1331/21 Mart 1915)


21 BOA, DH.ŞFR. 463/90 (19 Şubat 1330/4 Mart 1915)
22 BOA, DH.ŞFR. 464/2 (22 Şubat 1330/7 Mart 1915)
23 BOA, DH.EUM.3.ŞB 29/15 (6 Nisan 1331/19 Nisan 1915)

615
vam ederken sancak içerisinde asayiş normal seyrinde idi. Örneğin 14 Mayıs-13
Haziran 1915 arasında 2 kişi cinayet, 7 kişi hırsızlık ve 13 kişi de darp ve yarala-
madan dolayı işlem görmüştü.24
Cihan harbinde Menteşe Sancağında harbin şekli daha çok düşman gemilerin-
den açılan ateşlerle vuku buluyordu. Bir İngiliz ya da Fransız savaş gemisi Köy-
ceğiz, Milas, Fethiye gibi sahil mıntıkaları ateşe tutar ve geri çekilirdi. Bu ateşler
sonucunda can kaybından ziyade mal kaybı ve hasar ortaya çıkıyordu. 1915 yılı-
nın yaz aylarına gelindikçe bölgedeki deniz saldırıları artmıştı. Örneğin 7 Hazi-
ran 1915 günü bir düşman gemisi Köyceğiz’in Karaağaç köyüne altı mermi atmış
ve bombardıman sonunda altı ev ile bir kayık tahrip olmuştu.25 9 Haziran 1915’te
Dalyan boğazına giren bir İtilaf gemisi Marmaris’e susam götüren 3 kayığa el
koyarak Büyük Karaağaç limanını da bombalamıştı.26 Yaz aylarının gelmesi ile
Rum eşkıyaların saldırıları da artıyordu. Bu saldırılar artık bir İngiliz ya da Fran-
sız kruvazörünün Osmanlı sahil mıntıkalarını ateşe tutmasından sonra Rum eş-
kıyanın saldırıya geçmesi tarzında vuku buluyordu. 20 Haziran 1915 günü bir
kruvazörün Milas sahiline gelmesinin ardından silahlanmış 300 Rum eşkıyanın
Milas’ın Kuyubükü mahalline gelerek jandarma ile beş saati aşkın bir çatışma
gerçekleşmiş ve bu çatışma sonucunda on eşkıya öldürülmüş idi.27
İtilaf gemileri himayesinde Rum eşkıyaların bu saldırıları gerçekleşirken sahil
mıntıkasında bulunan bazı kişilerin casusluk yaptıkları iddiası üzerine soruştur-
malar yapılıyor ve bu kişiler çeşitli cezalara çarptırılıyorlardı. Böyle bir gelişme
kayıkçılık yapan Fazıl isminde bir kişinin Rodos’taki Fransız konsolosuna casus-
luk yaptığı ihbarı ile yaşanmıştı. İhbarı değerlendiren Menteşe Mutasarrıfı Müş-
tak Lütfi Bey Kayıkçı Fazıl’ın 17 Haziran 1915’te Marmaris’te yakalanarak sor-
gulandığını, casusluk yaptığına dair bir delil bulunamasa da soruşturmaya devam
edeceğini ve bu kişinin harbin sonuna kadar sahil mıntıkada bulunmasına izin
verilmeyeceğini bildirmişti.28
Rumlardan veya Türklerden gerek adalarda gerekse sahilde casusluk girişim-
lerinde bulunanlar olduğu gibi Osmanlı yetkilileri de adalardaki durumu öğren-
mek amacı ile adalara çeşitli kılıklarla görevlileri gönderiyordu. Elbette ki bu
kişiler belgelerde istihbaratçı, muhbir gibi isimlerle geçmiyordu. Örneğin Başku-

24 BOA, DH.EUM.ADL. 7/7 (18 Haziran 1331/1 Temmuz 1915)


25 BOA, DH.EUM.3.ŞB 6/18 (30 Mayıs 1331/12 Haziran 1915)
26 Mehmet Temel, “İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Kıyı Yerleşim Yerlerine Yaptıkları Saldırılar ve
Mütekabiliyet Esasına Göre Osmanlı Devleti’nin Aldığı Önlemler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, C.
XXIV, S.1, Temmuz 2009, s. 122.
27 BOA, DH.EUM.3.ŞB 29/30 (8 Haziran 1331/21 Haziran 1915)
28 BOA, DH.ŞFR 477/85 (15 Haziran 1331/28 Haziran 1915 tarihli)

616
mandanlık Vekaletinden Menteşe Mutasarrıflığına gönderilen Enver Paşa imzalı
bir belgede Fethiye’ye Antalyalı bir kişinin geleceği, buradan Rodos adasına un
nakliyatı yapmak üzere geçeceği belirtilerek bu kişinin tüccar olarak kabul edil-
mesi ve geçiş esnasında gerekli kolaylıkların sağlanması istenilmişti.29
Düşman gemileri Osmanlı sahillerindeki kazaları birbirine yakın tarihlerde
ateş altına alıyordu. Örneğin 11 Temmuz 1915 tarihinde bir Fransız gambotu beş
günlük gözetlemeden sonra Bodrum’un Gümüşlük iskelesine gelerek karaya çe-
kilmiş olan iki kayığa ateş açmış ve limana girmek istemişse de müfrezelerin
ateş açması ile geri çekilmişti.30 Bu olaydan bir gün sonra da bir düşman gemi-
sinin Fethiye’nin Göcek civarına yanaşarak ateş açmaya başlamasıyla bir kayık
ele geçmemek için sahibi tarafından batırılmış, açılan ateş sonucu kazanın vergi
idaresi hasara uğramış ve karakol kumandanı da yaralanmıştı. Gemideki askerler
başka bir kayığı incelemek için bir sandal göndermek istemişlerse de o esnada
Osmanlı müfrezesinin yetişmesi ile çatışma çıkmış, sandalda bulunan iki düşman
askeri öldürülmüştü.31 Bu iki olay aynı tarihlerde farklı kazalarda yaşanmış idi.
Ancak bu saldırılardan sonra Rum eşkıyaların saldırıya geçmesi gibi bir duruma
denk gelinmemiştir.
Cihan Harbinde çatışmaların arttığı 1915 yazında Fransız kruvazörleri, torpi-
doları ve gambotları sadece gözetleme yapmıyorlar, Antalya, Kaş, Finike, Kepez
ve Fethiye sahillerinde olduğu gibi yer yer ateş de açıyorlardı.32 5 Eylül 1915
günü bir düşman gemisi Fethiye limanına girerek kasaba dışındaki hükümet ko-
nağına, telgrafhaneye ve dairelerde çalışanlara ateş açmış, hükümet konağıyla
telgrafhane tahrip olmuş ve bir Rum çocuğu da yaralanmıştı.33 10 Eylül 1915
tarihinde de bir Fransız gemisi Fethiye limanına gelerek Karagözler civarına ve
siperde bulunan askerlere otuz iki mermi atmış ve limanda bulunan iki gemi-
yi yakarak geri çekilmişti. İnsanca zayiatın olmadığı bu saldırıdan sonra başka
bir düşman gemisi de beraberinde getirmiş olduğu kayıktan Marmaris’in beş mil
açığındaki Fener adasına Rum eşkıyasıyla beraber otuz civarında asker çıkarmış,
Fener edevatını tahrip ederek bazı eşyaları gasp ile Rodoslu Süleyman’ı da bera-
berinde götürmüşlerdi.34

29 BOA, DH.ŞFR 53/247 (23 Mayıs 1331/5 Haziran 1915)


30 BOA, DH.EUM.3.ŞB 7/35 (14 Temmuz 1331/27 Temmuz 1915)
31 BOA, DH.EUM.3.ŞB 7/34 (14 Temmuz 1331/27 Temmuz 1915)
32 BOA, DH.EUM.3.ŞB 8/44 (28 Temmuz 1331/10Ağustos 1915 ve 18 Ağustos 1331/31 Ağustos
1915)
33 BOA, DH.EUM.3.ŞB 8/53 (23 Ağustos 1331/5 Eylül 1915)
34 BOA, DH.EUM.3.ŞB 8/58 (29 Ağustos 1331/11 Eylül 1915)

617
Eşkıya faaliyetleri normal zamanda kış mevsiminde azalma gösterirken savaş
döneminde Rum eşkıyaların saldırıları kış mevsiminde de devam ediyordu. Ço-
ğunlukla jandarma askerlerini hedef alan Rum eşkıyalar, Marmaris jandarma asker-
lerinden Ali oğlu Mahmud’u erzak temin etmek üzere Hisarönü köyüne giderken
binmiş olduğu sandalı batırmışlar, Mahmud ile sandalcı Süleyman da boğulmuş-
lardı.35 5 Kasım 1915’te Marmaris’in Aziziye köyünün Sarnıçağzı mevkiine çıkan
Rum eşkıyalar 4 neferden oluşan devriye birliğini pusuya düşürmüş, bir asker şehit
olurken iki asker yaralanmış ve ahaliden de bir kadın şehit olmuştu.36
Osmanlı Devleti genelinde özellikle savaş sahalarına yakın yerlerde gayri-
müslim ve yabancı uyruklu kişilere çeşitli yaptırımlar uygulanıyordu. Bunlar ara-
sında tehcir veya sürgün öne çıkan yaptırımlardandı. Yine şehirlerde bulunan İti-
laf devletleri vatandaşları hakkında raporlar düzenleniyordu. Örneğin Rumî 1330
(Mart 1914-Mart 1915) senesinde İtalyan vatandaşı olup Milas’ta ikamet eden 8
aile olmak üzere toplamda 31 kişi bulunmaktaydı ve bunların hepsi Musevî idi.37
Sürgünlerde ise sahil mıntıkasına yakın yerlerde bulunan Osmanlı tebaasının iç
taraflara sevk edilmesi, yabancıların ise sınır dışına gönderilmesi devletin baş-
vurduğu yöntemlerden biriydi. Fethiye’de yaşayan Bulgar asıllı olduğu raporla-
ra yansıyan Kömürcü Dimitri oğlu Yani de sınır dışı edilmişti. Raporda Yani’nin
aslen Bulgar olmadığı Göriceli olduğu ve şüpheli görülen yabancıların sınır dı-
şına çıkartılması kararına uyularak diğer yabancılarla birlikte sınır dışı edildiği
ifade olunmuştu.38 Bölgeden sürgün edilmesi istenilen unsurlardan biri de Bal-
kan harbinden sonra Menteşe bölgesine hicret eden bazı Arnavutlardı. Mutasarrıf
Müştak Lütfi Bey bazı Arnavutların memleketlerinde icra ettikleri hükümet aley-
hinde propagandayı ve çeşitli fesatlıkları Menteşe dahilinde de yaptıklarını bildi-
rerek bu Arnavutların Menteşe nüfusuna kaydedildiği için vilayetten dışarı çıka-
rılmalarında tereddüt yaşanıldığını söylüyordu. Müştak Lütfi Bey bu tereddüdün
ileride bazı tehlikelere neden olacağını düşünerek bu Arnavutların memleketle-
rine gönderilmesi talebinde bulunmuştu.39 Dahiliye Nezaretine bağlı Emniyet-i
Umum Müdürlüğü Menteşe Mutasarrıfı Müştak Lütfi Bey’in bu talebine Arna-
vutların memleket dışarısına çıkarılmalarının uygun olmadığını ancak aralarında
daha önce fesatçılıkta reislik, bayraktarlık yapan varsa isimleri ve hüviyetleri ile
bildirilmesini ve bundan sonra Emniyetçe gereğinin yapılarak, bilgisinin verile-

35 BOA, DH.EUM.3.ŞB 29/34 (8 Teşrin-i Sani 1331/21 Kasım 1915)


36 Temel, a.g.m., s. 122.
37 BOA, DH.EUM.5.ŞB 14/39 (20 Mayıs 1331/2 Haziran 1915)
38 BOA, DH.ŞFR. 499/38 (16 Teşrin-i Sani 1331/29 Kasım 1915)
39 BOA, DH.EUM.1.ŞB 2/44 (15 Mart 1331/28 Mart 1915)

618
ceği şeklinde cevap vermişti.40 Müştak Lütfi Bey de bu yazıya cevaben maksadı-
nın memleketteki bütün Arnavutları sürgüne göndermek olmadığı, bahsettiği bu
Arnavutlardan bazılarının vilayetin asıl ahalisini hükümet aleyhtarlığına alıştır-
mak istediklerini söylemişti. Özellikle ailesinin bir kısmı Arnavutluk’ta bulunan
kendisi diğer kısım ailesiyle Marmaris’e yerleşen Celal namında bir adamın mü-
temadiyen ahali arasına ayrılık tohumları ekmekle meşgul olduğunu belirterek
bu gibi kişilerin sürgün edilmesinin uygun olacağını bildirmişti.41 Emniyet de bu
talebe Arnavut Celal hakkında gerekli tahkikatın yapılacağı şeklinde cevap ver-
mişti.42
Bölgede casusluğa açık oldukları düşünülen iki unsur Rumlar ve İtalyan uy-
ruklulardı. Bunlar yanında dikkat çeken bazı Yahudiler de casusluk suçu ile itham
olunuyorlardı. Haim Amato adlı Yahudi bunlardan biri idi. Marmaris’e 15 gün
önce geldiği belirtilen Amato casuslukla itham edilerek Divan-ı Harbe sevk edil-
mişti. Kaymakamlık ise Amato’nun 2. Grup Kumandanlığının yetkisi olmadan
bir kişinin şahitliğine dayanarak suçlanmasının hatalı olduğuna kanat getirmişti.43
Ancak Grup Kumandanlığı bu şahsın casusluğunun sabit olduğunu iddia ederek
Divan-ı Harbe sevk edilmesini söylüyordu: “Öteden beri casusluk etmekte olan
Haim Amato’nun casusluğunu gayret ve çalışkanlığıyla ortaya çıkaran Marmaris
Grup Kumandanlığı böyle bir suçlamaya maruz kalmamalı idi. Bir kusuru olduy-
sa vatan ve vazifesine karşı olan imanından ileri gelmiştir. Müfreze daima cihet-i
mülkiyeye müracaat ile bir hüsn-i ahirin ve temini ve kanun ve devlet ve nizam-ı
hükümete tabiiyetle vazife-i hakikiyesini ifayı en büyük şeref biliyor.”44
Kış mevsiminin gelişi ile eşkıya faaliyetleri azalsa da düşman donanmalarının
ve akabinde Rum eşkıyaların saldırıları devam ediyordu. 30 Aralık 1915 günü
bir düşman gemisi Bodrum Yalıkavak iskelesini ateşe tutmuş, ertesi günün saba-
hına kadar aralıklarla devam eden bir bombardımanda karakol, yel değirmeni ve
birkaç hane tahrip olmuştu.45 25 Ocak 1916 günü de Marmaris’e bağlı Reşadiye
nahiyesinin Çiftlik mevkiine iki düşman torpidosunun himayesiyle çıkan Rum
eşkıyalarla sahil muhafızları arasında çıkan çatışmada bir muhafız yaralanmıştı.46

40 BOA, DH.EUM.1.ŞB 2/44 (17 Mart 1331/30 Mart 1915)


41 BOA, DH.EUM.1.ŞB 2/44 (24 Mart 1331/6 Nisan 1915)
42 BOA, DH.EUM.1.ŞB 2/44 (29 Mart 1331/11 Nisan 1915)
43 Muhammed Sarı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Anadolu’da Rumların Casusluk ve Çetecilik
Faaliyetleri”, History Studies, C.VII, S.1, Mart 2015, s.180.
44 Sarı, a.g.m., s. 180.
45 BOA, DH.EUM.3.ŞB 10/72 (19 Kanun-ı Evvel 1331/1 Ocak 1916)
46 Temel, a.g.m., s. 123.

619
Rumlar arasında eşkıyalığa tevessül etmeden Osmanlı politikalarını eleştire-
rek Rum ahaliyi Osmanlı’ya karşı soğutmak amacıyla siyasi propaganda yolunu
da tercih edenler vardı. Bu yolu tercih eden kişiler de elbette takibata uğruyorlar-
dı. Bodrumlu İstimat oğlu Polla Nikola ve Petro oğlu Çolak Apostol ismindeki iki
Rum bu hususta takibata uğramışlardı. 14 Mart 1916 tarihli rapora göre Osman-
lı’nın haricî politikalarını eleştirmek, Rum ahaliyi İtalya işgali altındaki Ege ada-
larına geçirmek ve casusluk yapmak suçlarından yakalanmış ve Divan-ı Örfi’ye
sevk edilmişlerdi.47
Savaş gemileri sahil mıntıkaları bombalamaya 1916 senesi başında da devam
ediyorlardı. 3 Şubat 1916 günü öğleden sonra saat dörtte, İstanköy istikametin-
den Karaada’nın arka tarafına gelen dört tarassut gemisi bir top atışı yapmış ve
gece yarısına kadar o civardan ayrılmamışlardı. 4 Şubat günü ise yine bir taras-
sut gemisinin Kalimnos adasından Gümüşlük iskelesine yanaşarak sahile attığı
iki yüz mermi Bodrum Vergi İdaresini tamamen, bir camiyi ve iki evi de kısmen
tahrip etmişti.48 Yine aynı tarihlerde Marmaris ve Karaağaç limanlarının da deniz
yüzünden iki kulaç derinlikte sarı, beyaz ve yeşil üç torpille kapatıldığı raporlar-
da geçiyordu.49 26 Mart’ta da Marmaris’in Selimiye köyüne 126 mermi atılmış,
6 ev tahrip olmuştu.50
Bahar aylarının gelmesi eskiden olduğu gibi yine eşkıya faaliyetlerinin artma-
sı ile sonuçlanıyordu. 14-15 Mart 1916 gecesi sayısı tespit edilemeyen bir eşkıya
çetesi Bodrum’un Tavşanburnu civarına kayıklarla çıkmışlarsa da kuvvet gönde-
rilmesi sonucu bir kısmı sahilden uzaklaştırılmış, kalanları ise karaya çıkarak da-
ğılmışlardı.51 Müfrezelerin takip ettiği bu çete ile Karaada civarında çıkan çatış-
ma sonucunda yirmi kadar eşkıya ölü ele geçirilmiş, kalan eşkıya için de takibata
devam edilmişti.52 Yine daha önceki bir çatışmada jandarma Mehmed’i öldüren
Kıbti Süleyman çetesi ile tekrar bir çatışma yaşanmış ve bu çatışma sonucunda
çete mensuplarından Tahtacı Kulak Veli oğlu Ali ölü ele geçirilmişti.53
Yaz aylarının gelmesi hem İtilaf devletlerinin gemilerinin sahil mıntıkalara
saldırılarını hem de eşkıya faaliyetlerini artıracaktı. 18 Haziran 1916 günü iki
düşman gemisi himayesinde Marmaris’in Reşadiye nahiyesinin Karaköy sahiline

47 BOA, DH.EUM.KLH. 2/21 (1 Mart 1332/14 Mart 1916)


48 BOA, DH.EUM.3.ŞB 11/42 (24 Kanun-ı Sani 1331/6 Şubat 1916)
49 BOA, DH.EUM.3.ŞB 11/44 (25 Kanun-ı Sani 1331/7 Şubat 1916)
50 Temel, a.g.m., s. 123.
51 BOA, DH.EUM.3.ŞB 12/46 (2 Mart 1332/15 Mart 1916)
52 BOA, DH.EUM.3.ŞB 12/54 (5 Mart 1332/18 Mart 1916)
53 BOA, DH.EUM.3.ŞB 13/90 (16 Mayıs 1332/29 Mayıs 1916)

620
küçük kayıklarla gelen bir takım Rum eşkıyası ile sahil muhafızları arasında çı-
kan çatışma sonucunda Müslüman ahaliden dört kişi şehit olmuş, eşkıyadan ise
iki kişi yaralanmış idi. Çatışma bölgesindeki Astimat adlı değirmencinin bu eş-
kıya çetesine on dört baş evcil hayvanını vererek eşkıyalarla birlikte yine savaş
gemilerinin himayesinde kaçtığı belirtilmişti.54
Yaz mevsiminin eşkıyaları harekete geçirmesinin yanında Adalar denizinde
konuşlanmış İngiliz, Fransız savaş gemileri Rum eşkıyalara kalkan olmaya de-
vam ediyordu. İtilaf devletlerinin bombardımanından sonra sahile çıkarak yağma
yapan bu eşkıyalar çoğunlukla firar etmeyi başarsalar da bazen yakalanıp idam
ediliyorlardı. Örneğin 7 Ağustos 1916 tarihinde Menteşe ve Antalya sahillerine
saldırı yapan eşkıyaların çıkış yerlerinden biri olan Meis adasından kayıkla gele-
rek karaya çıkan iki Rum eşkıya yakalanmış, bu eşkıyalardan biri Demre’de di-
ğeri de Kalamaki’de idam edilmişti.55 10 Ağustos günü ise Kuyucak ve Meşelik
köylerine yine düşman donanmasının ateşi altında saldıran 300-400 civarındaki
Rum eşkıya bu köylerin çevresini abluka altına alarak hayvanları gasp etmiş ve
yine düşman donanmasının ateşleri altında kayıklarıyla firar etmişlerdi.56
Rum ahalinin gerek firarı ve gerekse eşkıya faaliyetleri Menteşe Mutasarrıflı-
ğı çeşitli çözümler üretmeye itmişti. İlk çözüm daha önce uygulanan şüpheli kişi-
leri iç bölgelere göndermekti. Rum eşkıyaların Marmaris ve civarında yaptıkları
faaliyetlere karşı tedbir olarak Marmaris Mıntıka Kumandanlığı sahil bölgede
yaşayan Rumların çocuk ve kadınlar ile birlikte iç bölgelere gönderilmelerinin
bir gereklilik olduğunu bildiriyordu.57 Çeşitli adalardan gelen eşkıyanın Menteşe
Sancağı sahillerine yaptığı saldırılar Rum, Yahudi, Türk ayırt etmediğinden Rum-
ların iç kısımlara gönderilmesi kendileri için güvenlik açısından, devlet içinse
casusluğa karşı önlem açısından yararlı idi. Gerçekleşen bazı eşkıya faaliyetleri
ahaliye o bölgeden göç etmekten başka seçenek bırakmıyordu. Böylesi büyük bir
eşkıya baskını 17 Eylül 1916 tarihinde Marmaris’in Fener köyüne İtilaf donan-
ması tarafından saldırıda bulunulmasından sonra gerçekleşmişti. Gemilerin sal-
dırısından sonra gece vakti Murad çetesine mensup eşkıyalar köyün kuyu yoluna
çıkıp yolları keserek savaş gemisi himayesinde diğer eşkıyaları da karaya çıkar-
mışlardı. Fener köyüne yapılan saldırıda 18 kişiyi şehit etmiş, 7 kişiyi de yarala-

54 BOA, DH.EUM.3.ŞB 14/42 (9 Haziran 1332/22 Haziran 1916)


55 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 6 (9 Eylül 1332/22 Eylül 1916)
56 BOA, DH.UM.ADL. 25/30 (5 Eylül 1332/18 Eylül 1916) Rum eşkıyaların benzer türden saldırı-
ları için bkz: BOA, DH.EUM.KLH. 2/30 (1 Ağustos 1332/14 Ağustos 1916); BOA, DH.UM.ADL.
12/15 (5 Teşrin-i Sani 1332/18 Kasım 1916)
57 BOA, DH.ŞFR 530/89 (20 Ağustos 1332/2 Eylül 1916)

621
mışlardı.58 135 öküz, 19 eşek, 3 koyun ve 1 de at ile 13 kadın ve 3 de erkeği bera-
berinde götürmüşlerdi. Aynı belgede Rumların iç kısımlara gönderilmesine dair
fikrin doğru bulunarak onaylandığı belirtilmiş, bu karara atfen Muğla ve Antalya
sahilinde bulunan Rum ahalinin iç kısımlarda güvenilir köylere gönderilecekleri
bildirilmişti. Menteşe Mutasarrıfının “adeta eski Çakırcalı’nın yerini tutan” diye
tanımladığı Murad çetesinin Marmaris’e saldırısından sonra bu eşkıya çetesinin
yakalanması için on yedi kişilik bir takip kuvveti çıkartılmıştı. Bu takip kuvve-
tinden ayrı olarak da henüz kuruluşları gerçekleşmemiş olan kır ve kasaba bek-
çilerinin sıkı bir intizam ile kurulmalarının ve karakollara yerleşerek kendilerine
bekleme yerlerinin inşasına başlanılmıştı.59
Bir saldırı girişimi de 22 Eylül 1916 tarihinde Milas’ın kuzeyindeki Kazıklı
ve Akbük körfezleri ile Yoran sahiline 500 civarında eşkıyanın çıkması ile ol-
muştu. Beşinci Ordu Erkân-ı Harbiye Reisi Vekili Kaymakam (Yarbay) Hüseyin
Hüsnü Bey’in bildirdiğine göre eşkıya ile başlayan çatışma neticesinde Yoran ve
Akbük’e çıkmaya çalışan bir kısım eşkıya daha karaya çıkamadan uzaklaştırılmış
ve savaş gemileri himayesinde kayıklarına binerek kaçmışlardı. Karada kalan eş-
kıya ile yaşanan çatışmada iki asker şehit olmuş ve bu eşkıyalar geri çekilirken
bazı odun yıkıntılarını yakmışlardı.60 Hüseyin Hüsnü Bey birkaç gün sonra yeni
gönderdiği telgrafnamede bu çatışmada eşkıyaların beş savaş gemisi, bir istim-
bot, yirmi yelkenliden mürekkep bir kuvvetten bir kruvazör, bir torpido ve bir
istimbotla on yelkenli himayesinde Kazıklı körfezine; iki torpido, üç gambot ve
üç yelkenli himayesinde ve bu gemilerin top ve makineli tüfek ateşi ile Akbük
limanına çıktıklarını belirtmekteydi. İtilaf devletlerinin bu deniz gücü desteğiy-
le karaya çıkan eşkıya ile karakollardan desteğe gelen Osmanlı askerleri arasın-
da gerçekleşen altı buçuk saat çatışma sonucunda eşkıya uzaklaştırılmıştı. Daha
önce belirtildiği gibi iki askerin şehit, bir çavuşla bir neferin ise kaybolduğu anla-
şılmıştı.61 Bu çatışmada karakoldaki askerlere müstahfız bölüklerinden Mülazım
Abidin Efendi kumandasındaki takviye birliklerinin desteği sayesinde eşkıyalar
karada bir adım dahi atamamışlardı.62
Bu saldırıdan kısa bir süre sonra 29 Eylül 1916 tarihinde dört savaş gemisi
Milas’ın Güllük körfezine yaklaşarak Emin Çiftliğine makinalı tüfek ve top atış-
ları ile saldırmaları akabinde bölgeye eşkıyalar çıkarma yapmışlardı. Bölgedeki

58 BOA, DH.ŞFR 532/80 (6 Eylül 1332/19 Eylül 1916)


59 BOA, DH.ŞFR 532/79 (6 Eylül 1332/19 Eylül 1916)
60 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 15, 15-1 (12 Eylül 1332/25 Eylül 1916)
61 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 15-2, 15-3 (15 Eylül 1332/28 Eylül 1916)
62 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 15-4, 15-5 (10 Eylül 1332/18 Eylül 1916)

622
topçu birliğinin ve destek kıtalarının eşkıyalara karşılık vermesi ile eşkıyalar iler-
lemeye fırsat bulamadan geri çekilmişlerdi. Savaş gemilerinden Fransız bandıralı
olduğu anlaşılan bir torpidonun Güllük iskelesine beş yüz metre kadar yaklaşma-
sı üzerine piyade birliklerinin etkili ateşi neticesinde geri çekilmiş ancak akabin-
de bir kruvazör himayesinde tekrar gelerek kasabaya üç yüz kadar mermi atmış-
lardı. Topçu ve piyade birliklerinin tesirli ateşleri sayesinde torpidoda düşman
askerinde zayiat meydana gelmiş, akabinde hem Rum eşkıya hem savaş gemileri
kasabada ve iskelede ilk tespite göre bir zayiat oluşturmadan geri çekilmişlerdi.63
Bu saldırıdan sonra yapılan tahkikata göre Rum eşkıyadan bir kısmı Emin çift-
liğine ulaşmayı başararak yüz elli kadar sığır ve keçiyi kaçırmayı başarmışlardı.
Ayrıca çiftliğin sahibi Estefan ve çiftlikteki Rumlar, aileleri ile beraber Rum eş-
kıyayla birlikte firar etmişlerdi. Çiftlikte bulunan Orman Memuru Hasan Efen-
di’yi de yanlarına götürdükleri ve gemilerin açtığı ateşten kasabadaki bazı evlerin
hasara uğradığı olaydan sonra anlaşılmıştı. İlk olarak bir zayiat olmadığı belirtil-
se de sonraki tahkikatta üç şehit, bir yaralı, üç de kayıp askerin olduğu bilgisine
ulaşılmıştı. Sonraki tahkikatta ulaşılan önemli bilgi ise harp gemileri himayesin-
de gelen Rum eşkıyaların çiftlikte bulunan Milaslı Rumlarla irtibatlı oldukları
bilgisi idi. Eşkıyaların çıkarma yapmadan önce harp gemilerinin projektörlerinin
Emin Çiftliğine kesik kesik ışık gönderdiği ve çiftliktekilerin de bu ışığa karşılık
vererek bu şekilde haberleşmek suretiyle bu saldırıyı birlikte tertip ettikleri anla-
şılmıştı.64 Rum eşkıyalar bu saldırıda Hristiyan olduğu zannıyla Giritli Kayıkçı
Şaban adındaki bir adamı da beraberlerinde götürmüşlerdi. Bu adam Rum eşkı-
yalara hastalandığını söylemesi üzerine tekrar karaya çıkarılmış ve eşkıyalar ile
ilgili gördükleri hakkında istihbarat vermişti. Bu istihbarata göre düşman harp
gemileri himayesinde karaya çıkan eşkıya Milas ve Bodrum Rumlarından olarak
adalara firar eden kişilerden oluşmakta imiş. Bunlar İngiliz askeri kıyafeti giye-
rek aylık sekiz lira maaş karşılığında istihdam olunmaktaymışlar. Osmanlı sahil-
lerinden çalabilecekleri her türlü eşyayı bedelsiz olarak doğruca İngilizlere teslim
etmekle mükelleflermiş.65
Aslen Bodrum ve Milaslı olan Rum eşkıyaların saldırılarında İtalyan işgaline
girmiş adaların ne denli önemli olduğu yazışmalardan anlaşılmaktadır. 29 Ey-
lül’deki saldırıya dair başka bir yazışmada Abdürrahim isimli bir kişinin verdiği
bilgileri Beşinci Ordu Kumandanlığı Erkân-ı Harp Reisi Kazım Bey şöyle anla-
tıyor: “İtalya’nın işgalinden beri Rodos ahali-i İslamiyesinden habs ve nefy edil-

63 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 15-10, 15-11 (17 Eylül 1332/30 Eylül 1916)
64 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 15-14 (18-19 Eylül 1332/1-2 Ekim 1916)
65 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 25-2 (26 Eylül 1332/9 Ekim 1916)

623
medik hiçbir erkek kalmamış ve hatta kadınlar bile habs ve tazyîk edilmekde imiş.
Ahîren de yirmi genç ve münevver Müslümân Kerpe adasına teb‘îd olunmuş. Ro-
dos’a biri İtalya’dan diğeri İskenderiye’den haftada iki def‘a muntazaman posta
vapuru gelmekde imiş. İki üç günde bir kere beş altı İngiliz ve Fransız kruvazörü
Rodos’a gelüb kömür alıyorlarmış. Ve el-yevm adada vapurlar için iki aylık kö-
mür mevcûd imiş. Rodos’da tayyâre ve tahte’l-bahr hücumlarından korkuluyor-
muş ve yüksek tepelere tarassud kuleleri yapılmış. Sömbeki ve Leryoz adaları eş-
kıya merkezi olub Yunanistan’dan ve diğer adalardan ahîren üç yüz eşkıya daha
gelmiş. Çete fa‘âliyeti birden başlayacak. Eşkıya ile İngilizler sevâhilimize ta‘ar-
ruz edeceklermiş. Düşman para mukâbilinde her yerde muvaffak oluyor. Memâ-
lik-i Osmaniyede yatakları mevcûd imiş.”66 İtalyan işgali altındaki adaların Rum
eşkıyaları ne ölçüde barındırdığını öğrenen Osmanlı askerî ve mülkî idarecileri
bu bilgiler ışığında tedbirlerini de artıracaklardı.
Rum eşkıyaların bu tarihlerde bir saldırısı da Marmaris’in Reşadiye mevkiin-
deki Emecik köyüne olmuştu. Çoğu zamanki saldırılara benzer şekilde düşman
donanmasının top atışından istifade eden 9 Rum eşkıya köye saldırıda bulunmuş-
lar, köy muhtarı Ali Çavuş oğlu Veli’yi kurşunla ayağından yaralayıp, hanelerde-
ki bazı eşya ve paralara el koyup yine düşman gemilerinin top atışı esnasında ka-
yıkları ile firar etmişlerdi.67 14 Ekim 1916 tarihinde ise Marmaris’in doğusundaki
Karaağaç civarına elli kişilik bir eşkıya taarruza geçerek birkaç hanede kadınların
üzerlerindeki ve sandıklarındaki ziynet eşyalarını ve Osmanlı altınlarını gasp et-
mişler ve askerin yetişmesi üzerine firar etmişlerdi.68

Bölgedeki İdarî ve Askerî Şahısların Aldıkları Tedbirler ve İdarî İşleyiş


Menteşe Mutasarrıflığı dahilinde Rum eşkıyaların saldırıları, çoğunlukla
Rumlar olmak üzere çeşitli milletlere mensup kişilerin casuslukları ve İtilaf do-
nanmalarının saldırıları Cihan Harbinin sonuna kadar kendini gösterecekti. Bu
saldırılar gerçekleşmeden tedbir almak, gerçekleştiğinde ise mukabelede bulun-
mak ve asayişi sağlamak bölgedeki idarî ve askerî yöneticilerin uyguladıkları fa-
aliyetlerin düzenliliği ve caydırıcılığı ile mümkündü.
Mutasarrıflığın eşkıya ve casusluk faaliyetlerini engellemek için ihtiyacı oldu-
ğu en önemli unsur para idi. Bunu temin etmek için örtülü ödenekten talep edilen
meblağlar her zaman olmasa da gönderiliyordu. Bunlardan biri Mutasarrıf Müş-

66 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 11, Fihrist: 25 (21-22 Eylül 1332/4-5 Ekim 1916)
67 BOA, DH.EUM.ADL. 24/16.A (1 Eylül 1332/14 Eylül 1916)
68 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 11, Fihrist: 15-24 ve 25 (2-4 Teşrin-i Evvel 1332/16-18 Ekim
1916)

624
tak Lütfi Bey’in 17 Ağustos 1915 tarihinde Dahiliye Nezaretinden meşhur eşkıya
Çakırcalı’nın yoldaşlarından olan Kara Mehmed’in yakalanmasında kılavuzluk
ve muhbirlik eden kişilere sadakatlerinden dolayı askerlere de fedakarlıkları do-
layısıyla para ödülü verilmesini talep etmişti. Bu talep Kara Mehmed’in yakalan-
masında şehit olan dört askerin ailesine 20’şerden 80 lira, kılavuz ve muhbirlere
de en azından 40 lira yani toplamda 120 lira verilmesi idi.69 Eşkıyanın yakalan-
masında kılavuz ve muhbirler önemliydi zira Müştak Lütfi Bey’in meblağ talep
ettiği yazının devamında belirttiği gibi köylüye iyi davranan eşkıyaya karşı kıla-
vuzluk ve muhbirlik eden kişilere para verilmez ise herkesin eşkıyalığa karşı la-
kayt kalabileceğini belirtiyordu. Dahiliye Nezareti Müştak Lütfi Bey’in bu tale-
bine 50 lira göndererek cevap vermişti.70
Mutasarrıflık para talebi haricinde sancak içerisindeki Rum eşkıyaların du-
rumları ile ilgili raporları da göndererek asker de talep ediyordu. Kaza merke-
zinin de yoğun Rum nüfus barındırdığı Fethiye’nin Tersane adasının çok sayı-
da Rum eşkıyaya yataklık yaptığı ve bu eşkıyaların Fethiye ve civar bölgelere
saldırmalarının kuvvetli ihtimal olduğu belirtilen bir yazıda Fethiye dahilindeki
jandarma ve asker mevcudunun yeterli olmadığı belirtilmişti. Bu hususun yetkili
merci olan İzmir Havali Kumandanlığına bildirildiği ancak Menteşe’deki asker
sayısının artırılmasının mümkün olmadığı cevabı verilmiş. Bu cevap üzerine as-
ker eksikliğinden dolayı olası bir eşkıya saldırısında zor durumda kalınabileceği
ifade edilerek Harbiye Nezaretinden genç ve dinç askerlerden oluşan kuvvetli bir
müfrezenin verilmesi talep edilmişti.71
Sancak dahilinde gerçekleşen eşkıya faaliyetleri, düşman saldırıları ve casus-
luklar haricinde bazı kaza kaymakamlarına dair sorunlar da yaşanıyordu. Bazı
kaymakamların işinin ehli olmadığı, idarecilik vasıflarını taşımadığı gibi sebep-
leri öne süren Menteşe Mutasarrıflığı bu kaymakamların azillerini talep ediyordu.
Mutasarrıf Müştak Lütfi Bey Dahiliye Nezaretine gönderdiği bir yazıda Fethiye
Kaymakamlığından Köyceğiz Kaymakamlığına atanan Nedim Bey’in idarecilik
vasfına yeterince sahip olmadığını belirterek yerine daha faal bir kaymakamın
gönderilmesini talep ediyordu.72 Bir diğer yazıda ise Nedim Bey’in Köyceğiz
gibi mühim bir kazayı idare edemeyeceğinin kesin olduğunu ve becayişle Fethiye
Kaymakamlığına atanan eski Kaymakam Şevket Bey’in bir seneden beri kazayı
daha salim ve daha iyi yönettiğini beyan ederek Şevket Bey’in tekrar Köyceğiz

69 BOA, DH.EUM.3.ŞB 8/65 (4 Ağustos 1331/17 Eylül 1915)


70 BOA, DH.EUM.3.ŞB 8/65 (3 Eylül 1331/16 Eylül 1915)
71 BOA, DH.ŞFR. 492/46 (22 Eylül 1331/5 Ekim 1915)
72 BOA, DH.ŞFR. 496/50 (25 Teşrin-i Evvel 1331/7 Kasım 1915)

625
Kaymakamlığına getirilmesini talep etmişti.73
Cihan Harbinin tüm şiddetiyle devam etmesinden dolayı seferberlik emri ge-
reği jandarma askerlerinin üçte ikisi, subaylarının da yarısı ordu emrine veril-
mişlerdi.74 Bu durum Menteşe bölgesindeki jandarma kuvvetini azaltmıştı. İzmir
Havalisi Kumandanlığı Menteşe Mutasarrıflığına gönderdiği bir yazıda Menteşe
Merkez Bölüğündeki bir zabiti İzmir’e çağırarak yerine başka bir zabit göndere-
ceğini bildirmişti. Mutasarrıf Müştak Lütfi Bey ise İzmir’e çağırılan bu zabitin
Jandarma Merkez Bölüğünde kalan son zabit olduğunu, üstelik bu zabitin özel-
likle Aydın sınırında meşhur olan birçok eşkıya çetesi ile iyi mücadele ettiğini
belirterek bu zabitin yerine gelecek olan zabitin vaktini geçmiş ve açıkta bek-
lemiş olduğunu ifade ederek eğer mahalli idare tarafından asayiş ve idare temin
edilecekse kayıtsız şartsız elinden asker alınmamasının gerekeceğini bildirmiş-
ti.75 Mutasarrıf Müştak Lütfi Bey ayrıca İzmir’e gönderilmesi talep edilen zabitin
yerine gelecek olan zabitin yolsuzluk, rüşvet ve asker ailelerine saldırı gibi suç-
lardan dolayı Aydın’da muhakeme edildiğini, bu suçları işlemiş bir kişiye böyle
önemli zamanlarda ihtiyaç olmadığı İzmir Havalisi Kumandanına bildirdiği hal-
de bunu göz ardı ettiğini belirterek Menteşe Merkez Bölük Kumandanı İbrahim
Efendi’nin Menteşe’de kalmasını tekraren rica etmişti.76 Bu konu ile ilgili Da-
hiliye Nezaretine gönderilen başka bir yazıda da Müştak Lütfi Bey askerler ile
mülkiye görevlilerinin uyumsuzluklarına dikkat çekiyordu. Mutasarrıflık ile jan-
darma arasındaki anlaşmazlığı göstermesi açısından bu yazıyı çeviri metin ola-
rak veriyoruz: “Jandarma üzerinde hükûmet-i mülkiyenin hiçbir nüfûz-ı kanunu
ve idâresi kalmadı. Bütün jandarma zabitân ve efrâdını cihet-i ‘askeriye istediği
gibi tebdîl ve tağyîr ediyor. Tabur kumandanının idare-i vilayât kanunu mûcibin-
ce makâm-ı ‘âcizinin ta’yîn ve tebdîli iktiza eder iken hiç ma’lumatımız olmadan
kumandan bir def’a tebdîl ikinci def’a ibka edildi üçüncü def’a tekrar tebdîl
emri verildi. Bölük kumandanları hakkında da aynı mu’âmele cereyan etmekde-
dir. Memleketin idâresinden asayişinden mes’ûl olan rü’esâ-yı me’murîn-i mülki-
yenin ellerinden bu kuvve-i icra’iye nez’ olunursa bu mühim zamanda mahallinde
nasıl idâre olunabileceği cây-ı te’emmüldür. Bununla beraber İzmir ve havalisi
kumandanlığından bed’en ile bi’l-‘umûm kumandanları sabit jandarmaya emir
ve kumanda ediyorlar. Bundan dolayı jandarma vezâ’ifini şaşırıyor vezâ’if-i ‘ad-

73 BOA, DH.ŞFR. 496/124 (28 Teşrin-i Evvel 1331/10 Kasım 1915)


74 Hakan Yaşar, İkinci Meşrutiyetin İlanından Yunan İşgaline Batı Anadolu’da Eşkıyalık (1908-
1919), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 2015, s. 370.
75 BOA, DH.ŞFR. 504/78 (26 Kanun-ı Evvel 1331/8 Ocak 1916)
76 BOA, DH.ŞFR. 505/14 (29 Kanun-ı Evvel 1331/11 Ocak 1916)

626
liye ve mülkiye büsbütün ihmâle mahkûm oluyor. Bu hâle bir nihâyet verdiril-
mesini sabit jandarmanın vakt-i hazırdaki vaz’iyetine ircâ’ı lüzûmunu selâmet-i
memleket nâmına ricâ eylerim.”77
Mutasarrıf Müştak Lütfi Bey’in Dahiliye Nezaretine gönderdiği bu yazı jan-
darma üzerinde mülkî amirlerin etki ve yetkisinin neredeyse hiç kalmadığını jan-
darmaların sadece askerî şahısların ve Harbiye Nezaretinin emri ve bilgisi dahi-
linde hareket eder hale geldiğini gösteriyordu. Müştak Lütfi Bey’in bu yazısından
sonra Umum Jandarma Kumandanlığı tarafından Dahiliye Nezaretine gönderilen
bir başka yazı bu hususa dair cevap ve izahat makamında idi. Bu yazıda İzmir Ha-
valisi Kumandanlığının sabit jandarma zabitlerinin tayinlerine dair daha önceden
Harbiye Nezaretine yazı yazıldığı belirtiliyordu. Harbiye Nezaretinin bu konuya
dair cevabında sabit jandarma kumandanlarının tayin ve başka yere nakil konu-
larında acil ve tehlikeli bir durum olmadıkça Umum Jandarma Kumandanlığı-
nın aracılık yapacağı, acil ve tehlikeli bir durumdan dolayı habersiz olarak yapı-
lan tayinlerde de daha sonra mülkî idareye haber verileceği belirtilerek, Menteşe
Tabur Kumandanının bu mahalden alınmasının İzmir Havalisi Kumandanlığının
uygun görmesine bağlı olmadığı, tabur kumandanının mülkî memurlarla anla-
şamamasından kaynaklandığı ve bu durumun da hükümet işlerinde müşkülata
sebep olduğu yazılmıştı. Menteşe Bölük Kumandanının İzmir’e alınmasının ise
yine İzmir Havalisi Kumandanlığınca ordu hizmetine alınmasının uygun görül-
düğünden dolayı çağırıldığı ve yerine emekli subaylardan Refik Efendi’nin tayin
edildiği belirtilmişti.78
Bu yazışmalar jandarma askerlerinin tayini ve görevlendirilmesi konusunda
mutasarrıflığın herhangi bir etkisinin olmadığını gösteriyordu. Asayişi sağlamak-
la mükellef olan jandarma mensuplarının savaştan dolayı orduda görevlendiril-
mesi asayişin bozulmasına ve eşkıyalığın artmasına sebep oluyordu. Bu görev-
lendirmenin idarî amirlerden habersiz olması asayişi temin etmek üzere birlikte
hareket etmesi gereken mülkî ve askerî şahısların birlikteliğine zarar veriyordu.
Bu durum şüphesiz asayişin sağlanmasını sekteye uğratacak ve eşkıya faaliyetle-
rinin engellenememesine neden olacaktı.
Menteşe Mutasarrıflığı ile İzmir Havalisi Kumandanlığı arasındaki anlaşmaz-
lığı çözmek için Dördüncü Kolordu Kumandanı Pertev Paşa ve Mülkiye Müfet-
tişi Naci Bey görevlendirilmişti.79 Pertev Paşa’nın ve Naci Bey’in bu anlaşmaz-
lığa dair yaptıkları tahkikatta mevcut anlaşmazlık detaylıca anlatılmış ve jandar-

77 BOA, DH.EUM.6.ŞB 5/34 (19 Kanun-ı Evvel 1331/1 Ocak 1916)


78 BOA, DH.EUM.6.ŞB 5/34 (5 Kanun-ı Sani 1331/18 Ocak 1916)
79 BOA, DH.EUM.6.ŞB 7/19 (5 Nisan 1332/18 Nisan 1916)

627
ma askerlerinden müstahfız taburlarının seferberlikten dolayı orduya alınmasının
Harbiye Nezaretinden çıkan emre bağlı olarak uygulandığı, sabit jandarmaların
ise asayişi sağlamak üzere mülkiyenin emrinde olduğunun yine Harbiye Nezare-
tinden çıkan emirnamede açık olduğu hatırlatılarak; her iki makamın birbirleriyle
uyum içerisinde görev yapmaları ve Menteşe Mutasarrıfının Havali Kumandanı-
nın mevcut haklarına daha fazla riayet etmesi gerektiği belirtilmişti.80 Dördüncü
Kolordu Kumandanı Pertev Paşa’nın raporu üzerine Harbiye Nezareti jandarma
teşkilat ve vazifelerinin icrası için bu şekilde bir ihtilafa yer verilmemesi gerekti-
ğini belirterek askeri birliklere gönderilen yeni talimatname ile jandarmanın teş-
kilat ve vazifelerine müdahale edilmemesini bildirmişti.81
Menteşe Mutasarrıflığı dahilindeki birlik kumandanları arasında da yaşanan
bazı anlaşmazlıklar hem sahilden hem karadan meydana gelen eşkıyalığa karşı
önlem almada sorun teşkil edebileceğinden hemen önlem alınması gayreti içe-
risinde olunuyordu. Böyle bir örnek Menteşe Tabur Kumandanı Yüzbaşı Cemal
Efendi ve Milas Bölük Kumandanı Refik Efendi arasında yaşanmıştı. Mutasarrıf
Müştak Lütfi Bey Yüzbaşı Cemal Efendi ve Refik Efendi’nin birbirleriyle anla-
şamadıklarını, birbirlerine suç isnat ederek mahkemelik olduklarını ve bu duru-
mun idarî ve askerî işlerin icrasını engellediğini belirterek bu iki zabitin görevden
alınarak yerlerine daha namuslu ve haysiyetli kişilerin göreve getirilmesini talep
etmişti.82 Bu talep sonucunda Milas Jandarma Bölük Kumandanı Yüzbaşı Refik
Efendi, Harbiye Nezareti ve Umum Jandarma Kumandanlığı tarafından idaresiz-
liğine ve devam eden yolsuzluğuna binaen emekliliğe iade edilmişti.83
Menteşe Mutasarrıflığı için eşkıya ile mücadelede diğer önemli bir mesele
jandarmanın sahip olduğu silahların durumu idi. Çeşitli tarihlerde jandarmanın
elinde bulunan silahların asker firarilerinden ve eşkıyalardan daha kötü halde ol-
duğu için değiştirilmesi ve yenilerinin gönderilmesi hakkında talepler gönderi-
liyordu. Bu taleplerden birinde Aydın Valisi Rahmi Bey asker firarilerin elinde
son teknoloji silahlar bulunduğunu, takip müfrezelerinde ve jandarmada daha alt
seviyede silahların olduğunu belirterek jandarmanın silahlarının yenilenmesini
talep etmişti.84 Bu talebe dair Harbiye Nezareti bir tamim yayımlamıştı. Bu ta-
mimde her vilayet ve müstakil sancakta mevcut jandarmaların zorluklara dayana-
bilecek, atışa kabiliyetli ve takipte mahir olanlarından birer takip kuvveti oluştu-

80 BOA, DH.EUM.6.ŞB 42/50 (20 Mayıs 1332/2 Haziran 1916)


81 BOA, DH.EUM.6.ŞB 42/50 (25 Ağustos 1332/7 Eylül 1916)
82 BOA, DH.EUM.6.ŞB 8/27 (26 Mayıs 1332/8 Haziran 1916)
83 BOA, DH.EUM.6.ŞB 8/22 (6 Haziran 1332/19 Haziran 1916)
84 Yaşar, a.g.t., s. 380.

628
rulması istenerek bu kuvvetlerin müfrezelere ayrılmasını ve bu müfrezelerin yeni
model mavzer ve martini ile silahlandırılacağı bildirilmişti. Yine bu tamimde Ay-
dın Vilayetine 300 tüfek ve 54 sandık cephane, Menteşe Sancağına ise 60 tüfek
ve 10 sandık cephane gönderildiği yer alıyordu.85
Osmanlı sahillerine yaklaşan düşman gemilerine ateş edilme kararı alınması
bakımından da mülkî ve askerî idareciler arasında bazı anlaşmazlıklar yaşanmak-
taydı. Bu anlaşmazlıklardan biri Muğla ve Antalya havalisi kumandanlığınca sa-
hile uzak mesafede bulunan düşman donanmasına ve tayyarelerine ateş açılma-
ması hususunda defalarca emir verildiği halde mutasarrıfın ve mıntıka kuman-
danının cesaretsizliklerinden dolayı ateş açıldığının belirtilmesi idi. İdarecilerin
bu hareketi askerlikle alakadar olmayan ahaliyi de teşvik ederek sahilleri bom-
bardıman altına almak için bahane arayan düşmanı tahrik ettiği 10 Ağustos 1916
tarihindeki Fethiye, Demre ve Andifli bölgelerine İtilaf donanmalarının saldırısı
ile sabit olmuştu. Bu nedenle düşman donanmasının ancak sahile yaklaştığı anda
ateş edilmesinin uygun olacağı belirtiliyordu.86
Mutasarrıflığı ilgilendiren başka bir unsur da eşkıyanın köylere saldırarak
köylülerin ürünlerine ve hayvanlarına zarar vermesi üzerine mağdur olan köylü-
nün mağduriyetinin giderilmesi talebi idi. Devlet köylünün zararını her zaman gi-
deremese de bazı durumlarda mevcut zararı karşılayabiliyordu. Burada eşkıya ile
iş birliği yapan, firar eden kişilerin mallarının müsadere edilmesi yollarına gidi-
lebiliyordu. Bu duruma örnek bir olay Milas’ın Meşelik köyüne İngiliz ve Fran-
sız donanması himayesinde saldıran eşkıya ve askerlerin köydeki tüm hayvanlara
el koyarak 8-10 köylüyü de şehit etmelerinden sonra yaşanmıştı. Köylünün tüm
hayvanları gasp edilince Meşelik köyü ihtiyar heyeti çareyi Milas Kaymakamlı-
ğına bir dilekçe yazmakta bulmuşlardı. Bu dilekçede köylüler kırk haneden ibaret
bir çiftlik olan köylerinde toprak sahibi olmadıklarını, tüm geçim kaynaklarının
ziraat ve hayvancılık olduğunu belirterek tüm hayvanlarının düşmanın eline geç-
mesi nedeniyle aç ve sefil hale düştüklerini bildirmişlerdi. Gerçekleşen saldırının
müsebbibinin Çiftlik Müdürü Yorgivi olduğunun kumandanlıkça ortaya çıkarıl-
dığından olsa gerek Yorgivi’nin köyden uzaklaştırıldığını ve asıl mal sahibi olan
babası Monlaki’nin seferberlik ilanından sonra ailesi ile beraber Sisam adasına
firar ettiğini belirtmişlerdi. Seferberlikten kaçan firarilerin mülk ve arazilerinin
müsadere edileceği kararını hatırlatan ihtiyar heyeti bu karar gereğince Monla-
ki’nin mallarının müsadere edilerek köylülere dağıtılmasını talep etmişlerdi. Ay-
rıca köylüye çift için yirmi çift öküzün verilmesini, tohumluğun ve çeşitli hubu-

85 Yaşar, a.g.t., s. 381-382.


86 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 7 (9 Eylül 1332/22 Eylül 1916)

629
batın da ziraat mevsimi geçmeden dağıtılmasını istemişlerdi.87 Mutasarrıf Müştak
Lütfi Bey de Meşelik köyü ihtiyar heyetinin taleplerini içeren bir yazıyı Dahiliye
Nezaretine göndererek zor durumda kalan bu köy ahalisinin taleplerinin yerine
getirilmesini rica etmişti.88 Meşelik köyü ihtiyar heyetinin bu talepleriyle ilgili
Dahiliye Nazırı Talat Bey Ticaret Ziraat Nazırı Ahmed Rasimi Bey’e istenilen
yardımların sağlanmasını ifade edilmişti.89 Ticaret ve Ziraat Nezareti de Meşelik
köylülerinin ihtiyacının Menteşe Mutasarrıflığınca tam olarak belirtilmesini talep
ederek alınacak cevaba göre yardım yapılacağını bildirmişti.90
Düşman donanmasının saldırıları ve akabinde yapılan eşkıya taarruzları ne-
deniyle alınan sahil mıntıkada bazı yerlerin boşaltılması kararından balıkçılık
mesleği de etkilenmişti. Menteşe Sancağına bağlı kazalarda icra edilen balıkçılık
mesleği doğal olarak en fazla Ege adaları ile irtibat halindeydi. Balıkçılık mesle-
ğinin icra edilmesinin de belli şartlara bağlanması geçimini balıkçılıktan sağla-
yan Menteşe ahalisini etkiliyordu. Menteşe Mutasarrıfı bu nedenle sancak dahi-
linde yasaklanan bazı yerlerde gerekli askerî tedbirlerin alınarak balıkçılığa de-
vam edilmesini talep etmişti.91 Bu talebe cevaben de Dahiliye Nazırı Talat imzalı
belgede gerekli tedbirlerin alınarak bölgedeki ahalinin balıkçılık mesleğini de-
vam ettirmesinin sağlanmasını istemişti.92 Menteşe Sancağının askerî açıdan tabi
olduğu 5. Ordu Kumandanlığı da casusluk, eşkıyalık ve askerden firarın önünü
kesmek amacı ile sahilde yasak bölge oluşturarak bazı tarla, bağ, bahçe gibi arazi
ve bazı binaların ahaliye zarar vermemek kaydı ile boşaltılmasına karar vererek
yasaklanan bu bölgelerin krokisini göndermişti.93 Antalya’ya kadar geçerli ola-
cak olan bu yasak bölge krokisi Dahiliye Nezareti tarafından da kabul edilmişti.94
Kabul edilen yasak bölgede sadece emniyetli kişilerin balıkçılık yapmasına sahil-
den uzaklaşmamak amacıyla izin verileceği ve uzaklaşan olursa da ateş edileceği
Muğla Antalya Havalisi Kumandanlığına bildirilmişti.95
1916 senesinin sonlarına yaklaşıldığında Menteşe Mutasarrıflığı dahilinde
asayişi sağlamak için yoğun bir çaba sarf ediliyor, önlemler alınıyordu. Kış mev-

87 BOA, DH.İ.UM.EK. 80/51 (19 Eylül 1332/2 Ekim 1916)


88 BOA, DH.İ.UM.EK. 80/51 (22 Eylül 1332/5 Ekim 1916)
89 BOA, DH.İ.UM.EK. 80/51 (1 Teşrin-i Evvel 1332/14 Ekim 1916)
90 BOA, DH.İ.UM.EK. 80/51 (11 Teşrin-i Evvel 1332/24 Ekim 1916)
91 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 11-6 (4 Eylül 1332/17 Eylül 1916)
92 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 5 (10 Eylül 1332/23 Eylül 1916)
93 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 11 (10 Eylül 1332/23 Eylül 1916)
94 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 11-2 (18 Eylül 1332/1 Ekim 1916)
95 ATASE, BDH, Klasör: 189, Dosya: 1, Fihrist: 11-8 (23 Eylül 1332/6 Ekim 1916)

630
simi eşkıya için yataklarına çekilme ve saklanma dönemi olsa da Cihan Harbi-
nin yıkıcı etkisiyle devam etmesi, asker firarileri ve bunlara bağlı olarak mevcut
olan jandarma kıtlığı kış mevsimini hareketlendirmişti. Jandarma süvari birlik-
lerinin bir bölümünün Mayıs 1916’da Enver Paşa’nın kararıyla orduya nakle-
dilmesi Menteşe Sancağında zaten mevcut olan jandarma kıtlığını tekrar ortaya
çıkarmıştı. Kerbela Mutasarrıflığından Menteşe Mutasarrıfına 7 Ağustos 1916 ta-
rihinde tayin olunan96 Asaf Bey, Dahiliye Nezaretine gönderdiği bir yazıda Muğ-
la taburunun orduya çok jandarma gönderdiği ve yine bir başçavuş ile on sekiz
neferin Aydın Jandarma taburu tarafından istenildiğini belirterek sancağa gerekli
olan jandarma sayısının tamamlanabilmesi için bu askerlerin tekrar Menteşe’ye
gönderilmesini talep etmişti.97 Mutasarrıf Asaf Bey başka bir yazısında da Köy-
ceğiz kazasında bir zamandan beri eşkıyalık yapan asker firarilerinden Espiro ile
Belikırık İbrahim çetesi avanesinden Mestilli isminde iki eşkıyanın yakalandığı-
nı, diğer üç eşkıyanın kaçtığını belirterek takibata devam edildiğini beyan etmiş-
ti. Asaf Bey eşkıya faaliyetlerinin bu bölgede oldukça yoğun olduğunu belirterek
Menteşe dahilindeki jandarmaların çoğunluğunun ordu emrine alınmasıyla eşkı-
ya takibini “bir takım acezeden ibaret bulunan ikmal efradıyla” icra ettiklerini
ve bunun da bir sonuç vermediğini belirtiyordu. Ordunun jandarmaya cephede
ihtiyaç duymasını anladığını bildiren Asaf Bey, kırsal bölgelerde de inzibatı sağ-
lamak için jandarmaya muhtaç olunduğunu belirtiyor ve jandarma yokluğundan
müşkül durumda kalan Aydın vilayetine eşkıya ile mücadele etmek üzere ordu-
dan terhis ve Aydın’a iade edilen altı yüz jandarmanın en azından iki yüzünün
şekavet konusunda Aydın’la hemhal olan Menteşe Sancağına verilmesini talep
ediyordu.98 Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti de daha önce Aydın’a verilen jan-
darmaların iki yüzünün ayrılarak Menteşe Mutasarrıflığına iade edilmesi talebini
Harbiye Nezaretine bildirmişti.99 Umum Jandarma Kumandanlığı bu talebi kabul
ederek iki yüz jandarma neferinin Menteşe’ye gönderilmesini onaylamıştı.100
1916 senesi içerisinde Çanakkale’den başlayarak Antalya’ya kadar olan sa-
hil kısımda Rumların İngiliz ve Fransız donanmaları himayesinde eşkıyalık ve
casusluk yapmaları üzerine doğrudan Dahiliye Nezareti ve Başkumandanlık Ve-
kaleti tarafından bölgedeki tedbirlerin genişletilmesine dair emirler veriliyordu.
1917 senesinden itibaren cephelerden firarın da artması firari askerlerden de ca-

96 BOA, BEO. 4425/331822 (26 Temmuz 1332/8 Ağustos 1916)


97 BOA, DH.EUM.6.ŞB 10/44 (12 Kanun-ı Evvel 1332/25 Aralık 1916)
98 BOA, DH.EUM.6.ŞB 10/49 (20 Teşrin-i Evvel 1332/2 Kasım 1916)
99 BOA, DH.EUM.6.ŞB 10/49 (29 Teşrin-i Evvel 1332/11 Kasım 1916)
100 BOA, DH.EUM.6.ŞB 10/44 (25 Teşrin-i Evvel 1332/7 Kasım 1916)

631
susluğa yahut eşkıyalığa meyledenlerin olması alınacak önlemlerin etkili hale
getirilmesini zorunlu kılacaktı. Sahillerdeki bazı Rumların İngilizler tarafından
dolgun maaşlar verilerek torpido ve kruvazörler himayesinde kayık ve motorbot-
larla Osmanlı sahillerine çıkarılarak casusluk yaptıklarının Muarız Körfezinde
yakalanan bir kişinin ifadesinden tespit edilmesi üzerine Aydın, Adana, Beyrut,
Halep Vilayetleriyle, Kale-i Sultaniye, Karesi, Teke, Menteşe, Kudüs, İçel ve Ce-
bel-i Lübnan Mutasarrıflıklarına sahil mıntıkalarında gerekli tedbirlerin alınması
bildiriliyordu.101
İngilizler Osmanlı sahillerinden bilgi almak için Rumları kullandıkları gibi
Musevileri, Hıristiyan Arapları ve muhalif Müslüman unsurları da kullanma ça-
bası içerisindeydiler. İngilizlerin Mister Ombilos adlı bir kişinin başkanlığında
bir istihbarat heyeti kurarak Mısır’da ve Kıbrıs’ta şubeler açtıkları, bu şubelere
üye olan Siyonist Musevilerin, Hıristiyan Arapların, muhalif Müslüman Arapla-
rın Osmanlı sahillerine çıkarak casusluk yaptıklarının tespit edilmesi üzerine Su-
riye, Beyrut, Halep, Adana Vilayetleriyle Cebel-i Lübnan, Teke ve Menteşe Mu-
tasarrıflıklarına teyakkuz halinde olmaları gerektiği bilgisi veriliyordu.102

Sonuç
Uzun yüzyıllardır eşkıya çetelerinin faaliyetlerine aşina olan Menteşe bölge-
sinde Cihan harbinin başlamasından sonra gerçekleşen eşkıya faaliyetlerinde ve
asayiş olaylarında siyasî ve ideolojik etkiler de söz konusu oluyordu. Cihan Har-
binin 1915 senesinden itibaren şiddetini artırmasıyla bölgede güvenliği sağlamak
amacıyla sahildeki Rumların ve güven vermeyen kişilerin iç bölgelere nakledil-
mesi bazı sorunlara neden oldu. Nakledilen bu kişilerin mal ve mülklerinin koru-
namaması, yolda eşkıya saldırılarına maruz kalmaları asayişi bozmanın yanı sıra
devlete ve hükümete olan güveni azaltıyordu. Nakledilmeyen Rumlar ise çözümü
ya Ege adalarına, Yunanistan’a, Avrupa ülkelerine kaçmakta ya da eşkıyalıkta bu-
luyorlardı. Eşkıyalığa yeni meyleden yahut zaten eşkıyalık yapan Rum çeteleri,
saldırılarında özellikle Türk ve Müslüman unsurları hedef alıyorlardı. Rum eşkı-
yalar bu saldırılarında Anadolu sahillerine saldırıda bulunmak için fırsat kollayan
İtilaf Devletleri donanmaları ile birlikte hareket eder olmuşlardı. Sahil bölgeler
hakkında İtilaf donanmalarına bilgi veren Rum eşkıyalar savaş gemilerinin ate-
şinden sonra kayıklarıyla gelerek ateş açılan bu yerleri yağmalarlardı. Oniki Ada-
nın resmi olarak İtalya işgali altında, Meis gibi bazı adaların ise fiilen Yunanistan
işgali altında olması bu adaları Rum eşkıyalar için bir üs bölgesine dönüştürmüş-

101 BOA, DH.ŞFR. 78/56 (7 Temmuz 1333/7 Temmuz 1917)


102 BOA, DH.ŞFR. 85/177 (20 Mart 1334/20 Mart 1918)

632
tü. Bu dönemde artış gösteren Rum eşkıyaların saldırılarına Menteşe Mutasarrıf-
lığı elindeki sınırlı jandarma gücü ile karşı koymaya çalışmıştır. Jandarma asker-
lerinin seferberlik dolayısıyla üçte ikisinin ordu emrine verilmesi ülke genelinde
de eşkıya takibini ve asayişi temin etmeyi zor hale getirmişti. Menteşe Mutasar-
rıflığının eşkıya takibi için kendilerine jandarma ve mühimmat verilmesine dair
yaptığı talepler de muhatapları olan Dahiliye ve Harbiye Nezaretlerince çoğun-
lukla reddediliyor yahut istenilen miktardan az asker ve mühimmat gönderiliyor-
du. Tüm bunların sonucunda Cihan Harbinin yıkıcı etkisini devam ettirmesi 1917
yılından itibaren büyük oranda asker firarlarına neden olarak bu firari askerlerin
bölgedeki eşkıya faaliyetlerine dahil olmaları ile sonuçlanacaktı. Türk asker fi-
rarileri kırsal ve dağlık alanlarda eşkıyalığa meyledecekken Rum eşkıyalar yine
adalar üzerinden faaliyetlerini devam ettireceklerdi. Savaş dolayısıyla bazı Türk
eşkıyalar 1917’den itibaren devlete kayıtsız şartsız teslim olurken bu tarihten
sonra çoğunlukla firari askerler küçük çeteler halinde faaliyetlerine devam ede-
ceklerdi. Teslim olan Türk eşkıyalar önce Kuvva-yı Milliye’ye sonra da düzenli
orduya katılarak Türk İstiklal Harbinde önemli rol oynayacaklardı.

Tablo 1. Ocak 1914 ile Aralık 1915 tarihleri arasında Menteşe Mutasarrıflığı
dahilinde eşkıyalık faaliyetlerinde bulunduğu tarafımızca tespit edilen eşkıyala-
rın faaliyet sahalarını ve suç türlerini gösteren tablodur:
Faaliyet/Olay
Eşkıya-Çete Adı Tarih Suç/Olay Sonuç
Yeri

Covani Karusini Ocak-Haziran 1914 Fethiye Casusluk Sınır dışı

Marmaris,
Doktor Kassini Ocak-Haziran 1914 Casusluk Sınır dışı
Muğla, Aydın
1 eşkıya ölü, 2
Rum asker Söke Yoran Jandarma ile
5 Şubat 1915 yaralı. Sisam
kaçakları köy çatışma
adasına firar
Yol Patlayıcı
çavuşlarından 21 Mart 1915 Milas madde Gözaltı
Kirkor bulundurmak
Asker firarisi Hayvan
Bakırköylü Bozburun hırsızlığı, Jandarma ile
Kuyucu oğlu 15 Nisan 1915 Kameriye çoban ve çatışma sonucu
Mehmet ve 8 adası ailelerini firar
Rum kaçırma
Ahali arasında
Arnavut Celal Nisan 1915 Marmaris bozgunculuk Sürgün
çıkarmak

633
Rodos’taki
Fransız Tedbiren
Kayıkçı Fazıl 17 Haziran 1915 Marmaris Konsolosuna sahilden
casusluk uzaklaştırma
yaptığı iddiası
İtilaf
donanması Jandarma ile
Milas
300 Rum eşkıya 20 Haziran 1915 himayesinde çatışma sonucu
Kuyubükü
sahile çıkma 10 ölü
girişimi
Fener eşyasını
Rum eşkıya, 30 Fethiye
10 Eylül 1915 tahrip, gasp, Firar
Fransız askeri Karagözler
adam kaçırma
Jandarma
eri Ali oğlu
Sayısı belirsiz Hisarönü Mahmud’u
21 Kasım 1915 Firar
Rum eşkıyalar köyü ve sandalcı
Süleyman’ı
öldürmek
1 asker ve 1
Sayısı belirsiz Marmaris Askere pusu
5 Kasım 1915 kadın şehit, 2
Rum eşkıya Aziziye köyü kurmak
asker yaralı.
Kömürcü
Dimitri oğlu 29 Kasım 1915 Fethiye Casusluk Sürgün
Yani
Yahudi Haim Divan-ı Harbe
13 Aralık 1915 Marmaris Casusluk
Amato sevk

Tablo 2. Ocak 1916 ile Aralık 1916 tarihleri arasında Menteşe Mutasarrıflığı
dahilinde eşkıyalık faaliyetlerinde bulunduğu tarafımızca tespit edilen eşkıyala-
rın faaliyet sahalarını ve suç türlerini gösteren tablodur:
Eşkıya-Çete Faaliyet/Olay
Tarih Suç/Olay Sonuç
Adı Yeri
Sahil
İtilaf donanması
muhafızlarıyla
Sayısı belirsiz Marmaris himayesinde
25 Ocak 1916 çatışma sonucu 1
Rum eşkıya Reşadiye sahile çıkma
asker yaralı. Firar
girişimi
Dış politikaya
muhalefet,
Bodrumlu
casusluk, Rum
Polla Nikola, 14 Mart 1916 Bodrum Adliyeye sevk
ahaliyi Ege
Çolak Apostol
adalarına geçmeye
teşvik etmek.
Bodrum Müfreze ile
Sayısı belirsiz Karaya çıkma
15 Mart 1916 Tavşanburnu, çatışma sonucu 20
eşkıya çetesi girişimi
Karaada eşkıya ölü

634
Eşkıya Tahtacı
Kıbti
Bölge ismi Jandarma ile Kulak Veli
Süleyman 29 Mayıs 1916
belirtilmemiş çatışma oğlu Ali ölü ele
çetesi
geçirildi
Sahil
İtilaf donanması
muhafızlarıyla
Sayısı belirsiz 22 Haziran Marmaris himayesinde
çatışma sonucu
Rum eşkıya 1916 Reşadiye sahile çıkma
ahaliden 4 şehit,
girişimi
eşkıyadan 2 yaralı.
İtilaf
donanmasının
Marmaris Düşman
ateşi altında köye
9 Rum eşkıya Ağustos 1916 Reşadiye donanması
saldırı, muhtar
Emecik köyü himayesinde firar
Veli’yi yaralama,
gasp, hırsızlık.
İtilaf
donanmasının
Fethiye ve
himayesinde
2 Rum eşkıya 7 Ağustos 1916 Antalya İdam
Meis adasından
sahilleri
Menteşe
sahillerine saldırı
İtilaf
Kuyucak donanmasının Düşman
300-400 Rum 10 Ağustos
ve Meşelik ateşi altında donanması
eşkıya 1916
köyleri saldırı, hayvan himayesinde firar
hırsızlığı
Ahaliden 18 kişi
şehit, 7 kişi yaralı.
İtilaf 135 öküz, 19
donanmasının eşek, 3 koyun ve
Marmaris
Murat Çetesi 17 Eylül 1916 ateşi altında 1 at kaçırılmış.
Fener Köyü
saldırı, hayvan Köylülerden 13
hırsızlığı kadın ve 3 erkek
eşkıya tarafından
kaçırılmış.
Kazıklı,
İtilaf 2 asker şehit, 1
500 Rum Akbük
22 Eylül 1916 donanmasının çavuş ve 1 nefer
eşkıya ve Yoran
ateşi altında saldırı kayıp
sahilleri
İtilaf
donanmasının
3 asker şehit, 1
Sayısı belirsiz Milas Güllük ateşi altında
29 Eylül 1916 asker yaralı, 3
Rum eşkıya körfezi saldırı, hayvan
asker kayıp
hırsızlığı, insan
kaçırma
50 kişilik Rum Marmaris
14 Ekim 1916 Hırsızlık Firar
eşkıya Karaağaç

635
Kaynakça
1. Arşivler:
1. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA):
2. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Altıncı Şube (DH.EUM.6.ŞB)
3. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Beşinci Şube (DH.EUM.5.ŞB)
4. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Birinci Şube (DH.EUM.1.ŞB)
5. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Kalem-i Mahsus (DH.EUM.
KLH.)
6. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti Muhasebe Kalemi
(DH.EUM.MH.)
7. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Takibat-ı Adliye Evrakı Kalemi
(DH.EUM. ADL.)
8. Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umumiye Üçüncü Şube (DH.EUM.3.ŞB)
9. Dahiliye Nezâreti İdare Evrakı (DH.İD.)
10. Dahiliye Nezâreti Şifre Evrakı (DH.ŞFR.)
11. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE):
12. Birinci Dünya Harbi Kataloğu (BDH)

2. Araştırma ve İncelemeler:
1. Beşikçi, Mehmet, Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Seferberliği, Türki-
ye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015.
2. Papuççular, Hazal, Türkiye ve Oniki Ada 1912-1947, Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları, İstanbul, 2019.
3. Sarı, Muhammed “Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Anadolu’da Rumla-
rın Casusluk ve Çetecilik Faaliyetleri”, History Studies, C.VII, S.1, Mart
2015.
4. Temel, Mehmet, “İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Kıyı Yerleşim Yerlerine
Yaptıkları Saldırılar ve Mütekabiliyet Esasına Göre Osmanlı Devleti’nin
Aldığı Önlemler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XXIV, S.1, Temmuz
2009.
5. Yaşar, Hakan, İkinci Meşrutiyetin İlanından Yunan İşgaline Batı Ana-
dolu’da Eşkıyalık (1908-1919), Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara,
2015.
6. Yetkin, Sabri, Ege’de Eşkıyalar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,
1996.

636

You might also like