You are on page 1of 24

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ

TÜRK DİN MÛSİKÎSİ ANABİLİM DALI

ZEKAİZADE AHMET IRSOY’UN HAYATI VE TÜRK DİN


MUSİKİSİNE KATKILARI

Adnan DEMİR
18070083
LİSANS TEZİ

DANIŞMAN
Doç. Dr. Fatih KOCA

ANKARA
2023

1
Kısaltmalar……………………………………………………………………………………………2
Önsüz......................................................................................................3
1.Bölüm
ZEKAİZADE AHMET IRSOY’UN HAYATI

Ahmet IRSOY’nun doğumu, ailesi ve tahsil hayatı …………………………………..4

2.Bölüm
Ahmet IRSYOY’un 21 yüz yıldaki etkileri …………………………………………………11
Daru’l bedayi ………………………………………………………………………………………...12
Daru’l Elham……………………………………………………………………………………………13

3.Bölüm
Ahmet IRSOY’un bestelerİ ……………………………………………………………………….18
Ahmet IRSOY’un eserleri………………………………………………………………………….19
Sonuç ………………………………………………………………………………………………………23
Kaynakça …………………………………………………………………………………………………24

2
Kısaltmalar .

Dr: Doktor.
Doç : Doçent.
TDV: Türkiye Diyanet Vakfı, Ansiklopedisi .
Erş,Thr: Erişim tarihi.

3
Önsöz

Bu çalışmanın gerçekleştirilmesinde, değerli bilgilerini benimle paylaşan,


kendisine ne zaman danışsam bana kıymetli zamanını ayırıp sabırla ve büyük bir
ilgiyle bana faydalı olabilmek için elinden gelenden fazlasını sunan her sorun
yaşadığımda yanına çekinmeden

gidebildiğim, güler yüzünü ve samimiyetini benden esirgemeyen ve gelecekteki


mesleki hayatımda da bana verdiği değerli bilgilerden faydalanacağımı
düşündüğüm kıymetli ve danışman hoca statüsünü hakkıyla yerine getiren Doç.Dr
Fatih Koca teşekkürü bir borç biliyor ve şükranlarımı sunuyorum. Yine
çalışmamda konu, kaynak ve yöntem açısından bana sürekli yardımda bulunarak
yol gösteren ve gelecekteki hayatında çok daha başarılı olacağına

inandığım kıymetli Prof. Dr. Bayram Akdoğan’a de sonsuz teşekkürlerimi


sunarım.

Ayrıca kıymetli zamanını benim hazırladığım bitirme tezine ayırıp


değerlendireceği için ve üniversite hayatımın bu son döneminde bana kattığı her
bilgi için Zülfikar GÖNGÜR’e teşekkürü borç bilirim.

Teşekkürlerin az kalacağı diğer üniversite hocalarımın da bana 5 yıllık üniversite


hayatım boyunca kazandırdıkları her şey için ve beni gelecekte söz sahibi yapacak
bilgilerle donattıkları için hepsine teker teker teşekkürlerimi sunuyorum ve son
olarak çalışmamda desteğini ve bana olan güvenini benden

esirgemeyen ve beni bu günlere sevgi ve saygı kelimelerinin anlamlarını bilecek


şekilde yetiştirerek getiren ve benden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen bu
hayattaki en büyük şansım olan aileme sonsuz teşekkürler.

4
Ahmet IRSOY ‘un doğumu, ailesi ve tahsil hayatı
Ahmet efendi ,İstanbul Eyüp’e Cedidalipaşa mahalesin de dünyaya gözlerini
açtı1 .
Babası, 19. yüzyılın tanınmış mûsikîşinaslarından, dinî mûsikîmizde
Derviş Ali Şîruganî (1714)’den sonra en fazla eser besteleyen kişi olan Mehmed
Zekâî Dede (ö.1897), annesi Fâtıma Hanım’dır.(Hakan KARAKUŞ Ahmet IRSOY
makalesinden) Nâciye Hanım ile evli olan Irsoy,
iki kız bir erkek olmak üzere üç evlada sahiptir. İlk çocuğu küçük yaştayken vefat
eden Irsoy’un diğer çocukları Fatma Misbah Hanım ve oğlu Abdülhalim
Bey'dir.(wikipediya)

1
“Eyüplü Ahmet Irsoy” https://www.eyupsultan.bel.tr/tr/main/pages/ahmet-irsoy/1108. (erişim
tarihi,17.04.2023)

5
Resim 1 . Ahmet IRSOY 2
Zekizade Ahmet . Ahmet Dede ,Hafız Ahmet efendi gibi isimlerele anılan Ahmet
IRSOY eğitim hayatına Eyüp’ Kalenderhane mahalllesin de Lalizade Abdülbaki
Efendi ibtidai Mektebin de başlamış ve bitirmiştir. Ahmet Efendi eğitim
hayatına her ne kadar babasının yanında başlamış olsa da bazı rivayetlerde
hafızlığı babasından bazı rivayetlerde Ahmet Efendi ‘nin hafızlık eğitimini Hafız
Osman Efendi den aldığı yön de rivayet etmişlerdi. Bu durumda alınan
icazetnamelere baktığımız zaman hafızlığı Hafız Osman Efendi’den aldığımı
görüyoruz. Ahmet Efendi babasından ise güzel yazı çeşidi olan hatt ve diğer yazı
çeşitlerin den olan sülüs ve nesih yazı icazetnamesini de babasından aldığını
alınan icazetnamelerden görüyoruz.
Hüseyin Fahreddin Dede’den farsça, ney ve batı notasını öğrenmiştir. Eğitim
aldığı bu sanatlarda kendini İlhami mahlasını kullanarak icra etmeye çalışmıştır.
Ahmet Efendi ibtidai eğitimini bitirdikten sonra Eyüp’ de bulunan Askeri
Rüştiye’ ye devam etsede bitirmeye vakıf olamamıştır3.
Ahmet Efendi Askeri Rüştiyede okuduğu sırada bile dini ilimlerle olan
bağlantısını korumuş ve dini alanda devam etmek isteğiyle Askeri Rüştiyeyi
bırakıp o zamanın önemli din adamlarından olan İslam alimlerinden ders
almıştır.
O zamanlarda önemli bir din alimi olan Reyisül Kura Hoca Süleyman Efendi’den
yedi kırat eğitimi aldı ve eğitim sürecini başarıyla tamamlayarak hocasından
buna yönelik icazetname aldı .
İslam ilimlerine doyamayan Ahmet Efendi bu alanda kendini olabildiğince iyi
donanım sahibi yapmak için bir sonraki durağı olan Eyüp de bulunan yüksek
İslam alimlerin den olan Hoca Raik Efendi oldu, buradan da İslam ilimleri tahsil
ederek ,Arapça’yı çok iyi derecede öğrenerek hocasından icazetname almıştır.
“Kırâat ilminin önemli eserlerinden kabuledilen İbnü’l-Cezerî’nin, Tayyibetü’n-
Neşr fî Kırâati’l-Aşr isimli 1019 beyitlik eserini hıfzetmiştir. Bu kendisi için çok
büyük bir başarı nispetindedir.”(Hakan Karakuş Ahmet Irsoy makalesinden )
Ahmet Efendi bu eğitimlerin hepsini başarıyla öğrenerek artık halka mal etmek
istemiştir, bundan dolayı doğup büyüdüğü ve temel eğitimini aldığı semt olan

2
https://www.biyografya.com/biyografi/603
3
“Ahmet Irsoy” http://musikiklavuzu.net/?/blog/bestekarlar/ahmet-irsoy-1869-1943 (Erş.Trh.18.04.2023)

6
Eyüp de olan Cedidalipaşa mahallesinde bulunan Cedidalipaşa camii imamlığı ve
bundan ayrı olarak Hasip Efendi camii’nin imamlığın yapmıştır.
Ahmet Efendi ilk musiki icrasını, ders neticesin de mahzeni esrarı musiki olarak
isimlendirdiği ve hem din hem de din dışı eserler barındıran bu eseri çok iyi bir
musikişinas olan babasına atfetmiştir.
Ahmet Efendi babasının Mevlevilik tarikatına mensup olduğunu ve babasıyla
berber Mevlevilik tarikatını ziyaretlerinden dolayı bu tarikattan etkilenmiş
,gençlik yılarında Mevleviliğe ilgisi olmuş ve zamanla bu ilgi sevgi ve çabayla
taçlandıran Ahmet Efendi 1885 yılında Bahriyede bulunan Mevlevi tarikatı
hanesin de kudumzenbaşı hizmetinde bulunmuştur. Bu esnada babası Zekai
Dede’nin Darüşşafaka Lisesi musiki hocalığını babasının vefatından dolayı
devralıyor ve iki hizmet bir arada götürmeye çalışmıştır4.
Ahmet Efendi genç nesiler yetiştirmek ve batı musiki etkisin de olmasını
istemediği için gençlere azami derecede önem göstermiş ve onları yetiştirmek
istemiştir, bundan dolayı Darüşşafaka Lisesindeki hizmetini hakkın rahmetine
kavuşuncaya dek ihya etmiştir.
Darüşşafaka Lisesin de babasından aldığı musiki mirası gençlere vermek adına
klasik Türk musikisinde çok ehemmiyetli bir yeri vardır Ahmet Efendi’nin.
Türk musikisinin ayrı bir ders olarak okutulduğu ilk okul özeliği taşımaktadır.
Darüşşafaka da ilk musiki dersini dersi hocası zekai Dede ‘dir.
Bu hizmeti 20 yıla aşın bir şekilde göğüslemiş ve eğittiği kabiliyetli gençlerle
beraber bu hizmeti sürekli ileriye taşımıştır.
“Zekâi Dede’nin vârisi olarak Irsoy, Tevhit-i Tedrisat Kanunu’nun getirmiş
olduğu şartlar içerisinde selefi olan babasından aldığı, geleneksel mûsikî
anlayışına
sadık kalarak yürüttüğü Darüşşafaka muallimliği vazifesine başlamıştır. İlgili
kânunun ortaya çıkarmış olduğu bir sonuç olarak “geleneksel ve çağdaş” mûsikî
eğitiminin bir arada verilmesinin getirdiği zorluklar neticesinde 1897 yılında
başlamış olduğu “Darüşşafaka Mûsikî Muallimliği” görevinden 1943 yılında “

4
Mevlüt mutlu ,YouTube kanalı. “Zekaizade Ahmet Irsoy/belgeseli “ (Erş.Trh. 18.04.2023)

7
Müzik Öğretmeni olarak ayrılmıştır”(TRT belgeseli ,Ahmet IRSOY belgeseli)

Resim 2. Ahmet Efendi ve öğrencileriyle beraber .

Ahmet Efendi hizmet ettiği Mevlevihanesine kudumzenbaşı olarak görev


yaptığı zaman aynı zaman da oaradaki derslerin yapılışını ve ayınlerle ilgili olan
eğtimlere katılmıştır ve bizzatihi o eğtimleri almıştır.
Ahmet Efendi 1900 yıların başında Hüsameddin Dedenin vefatıyla Yenikapı
mevlevehanesini de kudumzenbaşı görevinini de almıştır. Bu iki önemli hizmeti
tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla beraber bu hizmetleri de sona ermiştir.
“Bahariye Mevlevihane’si şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede’den Farsça, batı
notası ve ney dersleri alırken; Yenikapı Mevlevihanesi Kudümzenbaşısı Ahmed
Hüsameddin Dede’den (ö.1900), Itrîye ait ”Na’tı-ı Mevlana’yı v e N ay Osman
Dede’ye (ö.1729) âit “Mi’râciyye” yi meşk etmiştir. Rauf Yekta (ö.1935) ve
Mehmed
Suphi Ezgi (ö.1962) beyler ile tanışmaları bu döneme denk gelen Irsoy, Bahariye
Mevlevihane’sine meşke gelen Neyzen Emin Yazıcı’dan (ö.1945) Hamparsum
notasını, daha sonraları talebesi olan Rauf Yekta Bey’den ise batı notası dersleri
almıştır.”( Hakan KARAKUŞ ,Ahmet ırsoy hayatı)

8
Resim 3 Ahmet IRSOY ve daruşşafaka öğretmenleriyle beraber.

Ahmet Efendi hizmetini icra ettiği süre zarfında Osmanlı sarayından da bağlantısını kesmemiş
ve Sultan Vahdeddin’in başmevlidhanlığını yapmış böylelikle saray da da saygınlık ve
hizmete nail olmuştur ve bu durum Sultan Abdülaziz’in oğlu şehzade Seyfeddin Efendi ‘nin
kendisine has imamlığını yapmıştır.
“babasının daha önceden görev yaptığı Bahariye Mevlevihane’si
kudümzenbaşılığı, Darüşşafaka' da mûsikî ve Kur'an hocalığı, Cedidalipaşa Camii
imamlığı gibi görevleri devam ettirmesi dolayısıyla Mustafa Rona, Hâfız Ahmed
için, "tam manasıyla babasının hayrülhalefi" ifadesini kullanmıştır. Öztuna: Çile
çekmemesi ve dede unvanına sahip olmamasına rağmen yaşamı süresince Mevlevî
müntesibi ve muhibbi olarak hayatını sürdürmüş, bütün tarikatlara karşı ilgi ve sevgisinin
olduğunu ifade etmiştir.” (Hakan KARAKUŞ ,Ahmet ırsoy)

“Ahmet bey hayatını adadığı eğitim ve öğretime 1904 yılında çeşitli faaliyetlerde bulunmuş
ve hayatını böylelikle zenginleştirmiştir.
Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi (ö.1574) İbtidâî Mektebi
başmuallimliği, Çemberlitaş Esmâhan Kaya Sultan (Kızlar) Mektebi (1914), Dârü’l-
Bedâyî (1914), Medresetu’l Eimme-i Hutabâ mûsikî muallimliği (1915), Dârü’l-
Elhân (1916), Hoca İshak Efendi İbtidâî Mektebi mûsikî muallimliği (1919),
Kasımpaşa Numûne (1920), Üsküdar III. Mustafa İbtidâî Mektebinde (1923), mûsikî
hocası olarak görev yapmıştır.
3 Mart 1924’te Tevhit-i Tedrisat Kanunu’nun ilgili hükümlerince Eimme
ve’l-Hutabâ Mektebi’nin kapatılmasından sonra, Yavuz Selim semtinde açılan

9
İstanbul İmam Hatip Mektebi’nde Kur’an, tecvit ve mûsikî hocalığı,27 1930 yılında5
Çemberlitaş Ortaokulu’nda, 1932 yılında Gaziosmanpaşa Ortaokulu’nda, 1933
yılında Eyüp Orta Okulu’nda mûsikî hocalığı yaptı ve 1934 yılında da resmî
vazifesinden emekliye ayrıldı. Altı hâfız ve beş Kur’an talebesine de kıraat-i Seba ve
aşere icazeti veren Hâfız Ahmet Efendi, 25 Temmuz 1941 tarihinde “reîsü’l-kurrâ”
unvanı almıştır.” (Hakan KARAKUŞ ,Ahmet IRSOY)

Ahmet efendi uzun süre yaşadığı kalp rahatsızlığından dolayı 13 Ağustos 1943’te hakkın
rahmetine kavuşmuştur. Ahmet üstadın cenaze namazını Eyüp Sultan Camii de kılınmış
,cenaze namazından sonra kaldırılan naaşı defnedilmek üzere Gümüşsuyu’nda Kaşgar
Dergahı civarı babasının yanına toprağa kavuşturulmuştur.
Ahmet Efendi musikiye çok büyük katkıları bulunan çok büyük bir eğitimciydi ve bir sürü
hayat dolu talebe yetişirmiştir birçok aladan görev almış devletine hizmet etmiştir buna
gıyaben hakkın rahmetine kavuştuğu tören de çok az insan katılmıştır böyle yüksek değer de
bir insanın cenazesine katlımın bu kadar az olması o zamanın ve cenazeye katlan büyük
üstatlardan Mahmut Kemal İnan bu hususta “hayatını bu denli ilme adayan ve bu ilmin
yayılmasında ve değer görmesin de azami çaba gösteren birinin cenazesine çok az adam
katılmıştır” demiştir.6

Resim7 4 Hafız Ahmet Efendi’nin mezar taşı.

6
“ Ahmet Efendi” https://www.youtube.com/@musikisinasturksair .(Erş.Trh. 19.04.2023)
7
“Ahmet Irsoy”,TDV , 5. Paragraf.

10
20. YÜZYILDA TÜRK MÛSİKÎSİ VE AHMET
IRSOY’UN BU YÜZYILDAKİ YERİ

Tanzimat devrinden başlamak suretiyle, Batı kültürü yavaş yavaş Osmanlı’ya


aktarılmaya başlanmış, Türk mûsikîsi Osmanlı devletinin de içinde bulunduğu siyasî
ve ekonomik buhranlar içerisinde daha ileri planlamalara ertelenmiştir. Savaşlar ve
geçim sıkıntısının hâkim olduğu bu dönemde, mûsikî ve musikişinaslar kendi
kaderlerine bırakılırken, Longa, Opera, Tango, Kanto gibi formlar, türler özellikle
aristokrat kesim içerisinde itibar görmüş, Avrupa müziğinin gördüğü bu büyük ilgi
neticesinde, başta Dede Efendi’nin de aralarında olduğu bazı besteciler saraydan
uzaklaşmaya başlamıştır.
20 yüzyıl ortalarından başlayarak Türk mûsikîsinin içinde bulunduğu
şartlarda mûsikî çalışmaları, bir yanda ananevî (gelenekçi) özellik sergilerken, diğer
yandan ise batı eğilimli özellik sergilemiştir.

Türk mûsikîsi; tespit edilen bilgiler ışığında 20. yüzyılın başlarına kadar,
usta-çırak öğrenimiyle gelmiştir.32 Yaklaşık 400 yıl boyunca uygulama, eğitim ve
öğretim, Türk mûsikîsinde meşk sistemi ile gerçekleştirilmiş, Türk mûsikîsi
birikiminin geleneksel yöntemler aracılığıyla yüzyıllar ötesine aktarılması
amaçlanmıştır.

Türk mûsikî tarihi içerisinde şüphesiz mûsikî eğitimine ve gelişmesine


katkıda bulunan Mevlevihaneler, Enderun, Mehterhane gibi sistematik olarak eğitim
veren kurumlar tarihteki haklı yerlerini alırken, Daru’l-Mûsikî-yi Osmanî, Daru’l
Feyz-i Mûsikî, Daru’l-Talim-i Mûsikî, Gülşen-î Mûsikî, Şark Mûsikîsi Cemiyeti
gibi sivil kuruluşlar, bunun yanı sıra câmiler, sivil örgütler, tarikat dergâhları,
toplumda ön saflarda yer alan musikişinasların evleri birer eğitim yuvası ve kurumu olarak
Türk mûsikîsinin kuşaktan kuşağa aktarılması hususunda önemli vazifeler
üstlenmişlerdir.

Bu dönemde Hüseyin Saadettin Arel (ö.1955), Suphi Ezgi (ö.1962), Suphi


Ziya Özbakan (ö.1966), Bimen Şen (ö.1943), Ahmet Irsoy (ö.1943), Selanikli Udi
Ahmet Efendi (1927), Şemsettin Ziya Bey (ö.1925), Refik Fersan (ö.1963), Şehzâde
Mehmet Seyfettin Efendi (ö.1927), Santuri Ethem Efendi (ö.1926), Rauf Yekta Bey’i
(ö.1935) önemli müzikolog, bestekâr ve sanatçılar arasında zikredebiliriz.8

Türk mûsikîsinin önemli müesseselerinden Mevlevihanelerle bağlantılı olan


ve çoğu meşk sistemi geleneğinden gelen yukarıda zikrettiğimiz isimlerin, Türk
mûsikîsine ait eserlerin günümüze ulaşmasında ve teorik yönüne katkıda
bulunmasında ne derece öneme haiz olduklarını ifade etmemiz yerinde olacaktır.

8
Hakan Karakuş,Ahmet Irsoy ve bestelerin içcelenmesi,s,15

11
Daru’l’-Betayı

Ahmet IRSOY ,Osmanlının çöküş zamanına denk gelmiştir. Bu dönemde hemen hemen her
alanda batılaşmaya önem verilmiş ve buna yönelik çalışmalar yapılmıştır.
Bu dönemde Türk musikisini diğer nesillere aktarılması ve buna yönelik kadroların açılması
ve bu kadroların çalışabilecek kurumları oluşturması büyük ehemmiyet taşımıştır.
Buna yönelik ilk adım 1912 yılında Andre Aantoıne isminde meşhur bir tiyatcu tarafından
hayata geçirilmek adına ortayaya atılan bu fikir o dönemin İstanbul belediye reisi bu fikre
destek vermiş birlikte verilen gayretle Darul Bedai Osmani ismin de tiyatro ve musiki okulu
açmışlardır .
Daha sonra bu okul çeşitlenmiş ve nitelikli kendine yeter haline gelince batı ve Türk musikisi
bölümleri açılmıştır. Bu esnada 1. Dünya savaşı başlamış ve bu kurumun kendine has gayeleri
olan türk musikisi bozulmasını engellemek ve aslına uygun nota çalmak olan bu gayeler
ertelenmiş daha sonra bazı sebeplerden dolayı bu gayaye için kurulmuş olan bu kurumun
işemesi yarıda kalmıştır.
“ Dârü’l-bedâyî’de Türk mûsikîsi eğitimi veren hocalar arasında Zekâîzâde
Hâfız Ahmet Irsoy, Abdülkadir Töre, Ali Rıfat Bey, Leon Hancıyan, Zati Arca, Zeki
Üngör ve Tanbur Cemil Bey gibi dönemin en yetkin isimleri de yer almıştır”(Hakan
KARAKUŞ,Ahmet IRSOY) .Bu Okulun batı musikisi 1. Dünya savaşından dolayı kapatılmış
ama Türk musikisi 1916 yılına kadar eğtim vermiştir. Musiki bölümünü kapatılmış ama
okulun tiyatro bölümü devam etmiştir. Bu bölümün devam etmesi daha sonra ismi
değiştirilerek “İstanbul Şehir Tiyatrosu “ olarak değiştirilmiştir. Böylelikle İstanbul
Belediyesine bağlanmıştır .
Daru’l elham açılmasına yol açmıştır.

Dârü’l-Elhân ve Tarihi Türk Mûsikîsi eserlerini Tasnif ve


Tesbit Heyeti

Bu kurumun açılışından önce de bu amaca yönelik bazı adımların atılmış


olduğu görülmektedir. Bunlar arasında en önemlisi, İstanbul Şehremini Cemil
Bey’in (Topuzlu) teşebbüsüyle Darülbedayi-i Osmaninin açılışıdır.
Darülbedayi, özel olarak Paris’ten getirilen ünlü tiyatro adamı André
Antoine’ın umum müdürlüğü altında 1914’te kuruluş çalışmalarına başladı.
Bir musiki ve tiyatro okulu olarak düşünülen bu kurumun tiyatro bölümü
müdürlüğüne Reşad Rıdvan, musiki bölümü müdürlüğüne de bestekâr Ali
Rıfat Bey getirildi. Musiki bölümü Şark ve Garp musikisi olarak ikiye
ayrılmıştı. Şark musikisi bölümünün amacı, klasik musikiyi unutulmaktan ve
bozulmaktan kurtarmak, gelecekte tiyatroya faydalı olabilecek yolda
geliştirmek, klasik eserleri aslına uygun olarak notaya almak, bu eserleri
yaşatmak ve musiki zevkini topluma yaymak şeklinde tespit edilmişti. “Şark
musikisi bölümünde Zekâizâde Ahmet Efendi (Irsoy), Leon Hancıyan, Hâfız
Yûsuf Efendi, Rauf Yektâ Bey, Tanbûrî Cemil Bey, Abdülkadir Bey (Töre) gibi
kişilerin, Garp mûsikisi bölümünde ise Zâtî Bey (Arca), Zeki Bey (Üngör), Âsaf

12
Bey (Asal), Victor Radeglio, Henry Fourlani, Chevalier Geza de Hegey’in
hocalık yapmaları kararlaştırılmıştı”(İslam Ansiklopedisi ,TDV).

Resim 59. Soldan sağa (Hafız Ahmet Bey, Rauf Yekta Bey, Ali Rıfat Bey)

Darülbedayimin kuruluşunda tiyatroyu, sahne musikisini, Türk ve Batı


musikilerini bir bütün olarak ele almak düşüncesi benimsenmişti. Hoca
kadrolarının tespitinin ardından giriş imtihanları yapıldı. Ancak bir süre sonra
I. Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine Antoine ülkesine dönünce okulun resmen
açılışı ertelendi, bu arada Garp musikisi bölümü de kapatıldı. Yaşanan savaş
şartlarının, öngörülen tasarının uygulanmasına bütünüyle izin vermemesine
rağmen tiyatro ve Şark musiki bölümü çalışmalarını sürdürmeye gayret etti.
Ancak baş gösteren malî sıkıntılar yüzünden 14 Mart 1916 tarihinde Şark
musiki bölümü de kapandı. Bu bölüm her ne kadar pek kısa bir süre çalışma
imkânı bulmuşsa da Darülbedayimi, kuruluş amacıyla ve programıyla Türk
musiki tarihinin önemli kuruluşlarının başında zikretmek gerekir. Çabaların
böylece yarım kalmasına rağmen bu konudaki çalışmalar devam etti. Nihayet
Maarif-i Umumiye Nezareti’nin kurduğu Musiki Encümeni tarafından
9
“Hafız Ahmet Irsoy”,TDV , https://islamansiklopedisi.org.tr/irsoy-ahmet. (Erş. Thr.19.04.2023)

13
hazırlanan talimatname gereğince erkeklere ve kadınlara ayrı ayrı eğitim
vermek üzere Daru’l Elham adıyla bir musiki okulunun açılmasına karar
verildi. Daru’l Elhan ilk çalışmalarına Cağaloğlu’nda Himâye-i Etfal sokağında
bir konakta başlamışken faaliyeti sonraları Şehzadebaşı’nda devam etmiştir.

Washington eski büyükelçisi bestekâr Yusuf Ziya Paşa’nın başkanlığındaki


Musiki Encümeni’nin 9 Ocak 1916 tarihinde hazırladığı yönetmelik Sultan
Reşad’ın emriyle yürürlüğe girdi. 1 Ocak 1917’de Maarif Nâzırı Ahmed Şükrü
Bey zamanında Vekiller Heyeti kararı ile erkekler bölümünün
Şehzadebaşı’nda Fevziye caddesindeki bir konakta, kadınlar bölümünün ise
yine aynı semtte başka bir binada açılış merasimleri yapıldı. Daru’l Elhan’ın
faaliyet gösterdiği son bina, Şehzadebaşı’ndaki Damat İbrahim Paşa
Külliyesi’nin arkasında bulunduğundan burası halen Daru’l Elham sokağı
adıyla anılmaktadır.

Musiki hocası yetiştirmeye yönelik bir eğitim ve öğretim programının


uygulanması hedeflenen Daru’l Elham talimatnamesinde Garp musikisine
de yer verilmekle beraber Türk musikisinin ağırlıklı olarak ele alındığı
anlaşılmaktadır. Bu programda nazariyat, solfej, Türk dini musikisi, Türk
musikisi usulleri, Türk musikisi aletleri, gına (şan) gibi derslerin yanı sıra
viyolonsel, piyano, kompozisyon ve musiki tarihi de yer almaktadır. Öğrenim
süresi ilk mektepten sonra dört yıl olarak belirlenen Darülelhan’ın ayrıca ilmi
çalışmalar yapmak, değerli musiki eserlerini notaya alarak tespit etmek ve
yayımlamak, folklor araştırmaları yapmak gibi görevleri de vardı.

Daru’l Elham, isim babası ve encümenin fahrî reisi Yusuf Ziya Paşa ile ikinci
reis Ali Rıfat Bey, bestekar Rahmi Bey ve Refik Talat Bey (Alpman)
yönetiminde bir süre çalıştı. Bu dönemin öğretim kadrosunda Muallim İsmail
Hakkı Bey, Zekâi zade Ahmet Efendi, Leon Hancıyan, Ziya Bey (Santur), Refik
Bey (Fersan), Dürü Bey (Turan) gibi tanınmış sanatkârlar bilhassa dikkati
çekmektedir. Faaliyete geçmesinden bir yıl sonra I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı
Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanması, Mütareke yıllarının güçlükleri,
İstanbul’un işgali, İstiklâl Savaşı gibi sebeplerle Daru’l Elhan canlı bir varlık
gösterme imkânı bulamamıştır. Erkekler bölümü 1918’de kapatıldı, kadınlar
bölümü ise sekiz kişilik bir öğretim kadrosu ile varlığını bir müddet daha
devam ettirdi.

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra İstanbul Valisi Haydar Bey’in (Yülüğe)


yakın ilgisi sonucunda Vilâyet Umumi Meclisi’nin aldığı kararla Darulelhan 14

14
Eylül 1923 Cuma günü törenle yeniden açıldı10. Önce encümen kaldırıldı.
Hazırlanan yeni yönetmelikte Batı musikisi de Türk musikisi gibi ayrı bir
bölüm olarak bu kuruluşta yer aldı. Bu yeni devrede çıkan yönetmeliğe göre
ilk öğretimden sonra Daru’l Elhan’a alınacak öğrenciler hazırlık sınıfında bir
yıl okuyacak, ardından bölümlere ayrılacaklardı. Bölümlerde de birtakım
ihtisas sınıfları bulunmaktaydı. Bunlar Alafranga (Batı musikisi) Bölümü’nde
kompozisyon, şan, piyano, viyolonsel, flüt ve diğer orkestra sazları sınıfları;
Alaturka (Türk musikisi) Bölümü’nde ise keman, kemençe, santur, ney,
tanbur, ud, kanun ve teganni sınıflarıydı. Bütün talebeler aynı zamanda
musiki nazariyatı, solfej, armoni, füg, musiki tarihi dersleriyle orkestra ve
koro çalışmalarına da devam etmeye mecbur tutulmuşlardı.” Müdürlüğüne
bestekâr Mûsâ Süreyya Bey’in getirildiği bu yeni dönemin Batı musikisi
öğretim kadrosu Zeki Bey, Ekrem Besim Bey (Tektaş), Cemal Reşit Bey (Rey),
Nimet Vahit, Chevalier Geza de Hegey, Victor Radeglio, Edgar Manas, Henry
Fourlani, Sadri Bey, Zâtî Bey, Nezihe Hanım, Muhyiddin Sâdık Bey, Kadri Bey,
Veli Bey (Kanık), Âdil Bey, Osman Şerefeddin Bey, Seyfi ve Sezâi (Asal)
kardeşler, Âlî Bey (Sezin) ve Mesut Cemil’den (Tel) oluşmaktaydı. Şark
mûsikisi bölümündeki başlıca hocalar ise Nûri Bey (Duyguer), Kevser Hanım,
Mustafa Bey (Sunar), Sedat Bey (Öztoprak), Hayriye Hanım (Örs), Fâika,
Zehrâ, Şeref hanımlar, Muazzez Hanım (Yurcu), Ziyâ Bey (Santur), Refik Bey,
Fâize Hanım (Ergin), Emin Bey (Yazıcı), Ruşen Ferit Bey (Kam), Rauf Yektâ
Bey, Zekâizâde Hâfız Ahmet Bey, İsmail Hakkı Bey, Ziyâ Bey (Hoca), Zâhide
Hanım idi. Bu kadroya sonraları Reşat Bey (Erer) ile Dürrü Bey de katılmıştır.”
(TDV DARUL ELHAM)

Dârülelhan’ın bu dönemi en verimli yılları olmuştur. Zira eğitim ve öğretimin


yanı sıra özellikle Türk musikisiyle ilgili çeşitli yayın ve araştırma faaliyetlerine
de yine bu devrede başlanmıştır. Halk musikisiyle ilgili derleme gezileri ve
klasik Türk musikisi eserlerinin tespiti, bu faaliyetlerin ilk çalışmalarını teşkil
etmesi bakımından olduğu kadar neticesi itibariyle de önemlidir. Neşriyat
alanında da çalışmalar yapılmıştır. Daru’l Elhan Mecmuası adlı bir derginin
yayımına başlanmış (1924), ancak bu neşriyat yedi sayı sürdürülebilmiştir
(1926). Ayrıca Daru’l Elhan Külliyatı adı altında klasik Türk musikisi eserlerinin
nota yayımına geçilmiştir. Bu notalar, ilk 120 adedi Osmanlıca, geri kalan 60
adedi Latin harfleriyle ve “İstanbul Konservatuvarı Neşriyatı” başlığıyla
yayımlandı. Bu dönemin faaliyetleri arasında gerek Batı musikisi gerekse Şark
musikisi bölümünün çeşitli zamanlarda icra ettikleri talebe konserlerini de
ayrıca zikretmek gerekir. Batı musikisi bölümünün, daha çok Union

10
“Hafız Ahmet Irsoy” TDV , https://islamansiklopedisi.org.tr/irsoy-ahmet . (04.23.2023)

15
François’da verdiği konserlerle Daru’l Erhan Mecmuasında yayımlanan
makaleler dışında araştırmaya yönelik bir çalışması görülmemektedir.

Daru’l Erhan faaliyetine devam ederken Mustafa Necati Bey’in Maarif


vekilliği zamanında, Talim ve Terbiye Dairesi Sanayi-i Nefise Encümeni’nin 9
Aralık 1926 tarihli kararı ile yönetmeliği ve öğretim programı değiştirilerek
Türk musikisine büyük bir darbe indirilmiştir. Bu yeni program çerçevesinde
Alaturka Bölümü tamamen lağvedilerek Türk musikisi öğretimi kaldırıldı. Türk
musikisi çalışmaları, yeni kurulan Türk Musikisi İcra Heyeti ve Tarihî Türk
Musikisi Eserlerini Tasnif ve Tespit Heyeti adlı iki kurulun faaliyetleriyle
sınırlandırıldı. Tasnif ve Tespit Heyeti, bu ilk kuruluşunda Rauf Yekta Bey’in
başkanlığında Zekâi zade Hâfız Ahmet ve Muallim İsmail Hakkı beylerden
teşekkül etmişti. Sanayi-i Nefise Encümeni’nin bu kararı münasebetiyle
İstanbul Şehremaneti’ne gönderilen talimatnamenin 3. maddesinde,
“Heyetin ilk vazifesi hükmün tespit etmektir. Bu faaliyette de öncelik dinî
eserlere verilecektir” denilerek heyetin çalışma alanı belirtilmiştir. Tespit ve
derlemede dinî eserlere öncelik verilmesi hususunun, kapatılmış olan
tekkelerde gelişen dinî musikinin abide eserlerinin kaybını önlemek şeklinde
anlaşılması mümkündür. Fakat heyetin “katiyen tedris ve talim mahiyetinde
olmamak şartıyla, tedrisat olmadığı günlerde konservatuvarda
çalışabileceğini” bildiren cümlesinin, yaşayan Türk musikisinin hayatiyetini
önlemeye yönelik olduğu açıktır. Daru’l Elham , 22 Ocak 1927 tarihinde
İstanbul Musiki Konservatuarı adı altında İstanbul Şehremaneti’ne
bağlanmıştır. Konservatuvar daha sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı
adıyla faaliyetini sürdürmüştür.

Dârülelhan’ın Yusuf Ziya Demircioğlu müdürlüğündeki bu yeni döneminde


Tasnif ve Tespit Heyeti’nce derlenip yayımlanmaya başlanan eserler, İcra
Heyeti tarafından çeşitli konserlerle takdim edildiği gibi plak yoluyla da
yaygınlaştırılmıştır. Zamanının en kaliteli musiki yayını olarak kabul edilen bu
plaklar Columbia firmasında 25 ve 30 santimetrelik 78 devirli olarak
doldurulmuştur. 14 adet 25 santimetrelik normal boy ve 18 adet 30
santimetrelik büyük boy plaklarda kâr, beste gibi büyük formdaki eserlerden
çeşitli şarkı ve türkülere kadar değişik formlarda eserler yer almıştır. Halk
musikisi repertuvarı ise daha zengindir. 65 adet 25 santimetrelik ve 2 adet 30
santimetrelik plaklarda çeşitli türküler bulunmaktadır. Ayrıca Rauf Yekta Bey
başkanlığında Yusuf Ziya Demirci, Besim Tektaş ve Dürü Turan’dan oluşan
derleme heyetinin yaptığı inceleme gezilerinde notaya alınan eserlerin bir
kısmı Anadolu Halk Şarkıları adı altında yedi fasikül halinde yayımlanmıştır
(1926-1928). Bu neşriyat daha sonra da devam etmiştir.
16
Resim 611. Daru’l Elham talebeleri ve öğretmenleri.

Türk musikisin Klasiklerin den Ahmet Efendi Bey’in Külliyatı


Hafız Ahmet Efendi 1940-1943 yılarına ait 117 altın değerin de bulunan eseri üç
cilt şeklin de yayımlanmıştır , kolaylık sağlanması adına son cildi küçük
kitapçıklar halinde yayınlamıştır . Suphi Ezgi ile beraber hazırladıkları “Buselikli
Fasılar” adlı eser klasik Türk musikişinaslarına ait derlenmiş yaklaşık 40 eser
bulunmaktadır Ahmet Efendi’nin vefat etmesinden sonra bu eser
yayınlanmıştır.

Ahmet Efendi’nin bazı gözde besteleri.

11
“Daru’l Erhan” https://www.oguztopoglu.com/2013/10/darulelhan-ogretim-kadrosu-ogrenciler.html.
(erş,thr.23.04.2023)

17
12

18
12
“Hafız Ahmet Irsoy Mevlevi besteleri” http://projetsm.com/bestekarlar/116-ahmet-irsoy-hafiz-zekaizade-
eserleri. (erş,thr, 0425.2023)

19
Ahmet Efendi ‘nin eserleri.

Daru’l Elhan Külliyatı. Bu eserde iki yüz elli yedi adet klâsik eserin notası
bulunmaktadır.

Türk Musikisi Klâsiklerinden. On sekiz ciltten meydana gelen eser mevlit


tevşihleri, ilâhîler, Bektaşi nefesleri ve Mevlevî ayinlerinden oluşmakta olup
1931-1939 yılları arasında yayımlanmıştır.
MS. bk. Türk Musikisi Klâsiklerinden İlâhîler, I-III, İstanbul Konservatuvarı
Yay., İstanbul 1931-1933, Ali Rıfat, Rauf Yekta Bey ve Suphi Ezgi ile
birlikte.

Türk Musikisi Klâsiklerinden Mevlevî Ayinleri. Konservatuvar Neşriyatı, 6-


18, İstanbul Konservatuvarı Yay., İstanbul 1934-1939, Rauf Yekta Bey ve
Mesut Cemil ile birlikte.

Türk Musikisi Klâsiklerinden Hâfız M. Zekâî Dede Efendi Külliyatı.


Konservatuvar neşriyatından olup üç ciltten oluşan eser, 1940-1943 yılları
arasında yayımlanmıştır.13

Buselikle Fasıllar. Klâsik bazı eserlerden meydana gelmekte olup 1943 yı-
lında, Ahmed Irsoy’un vefatından hemen sonra yayımlanmıştır.

Ahmed Irsoy’un, aralarında Musiki Makamlarının da bulunduğu bazı eserleri ise


henüz yayımlanmamıştır.

13
İstanbul Konservatuarı Ahmet Irsoy külliyatı 2. Ve 3. Cild (Erş. Trh. 25.04.2023)

20
14

14
“Ahmet Bey ve besteleri” Hakan KARAKUŞ,makale,s,65.

21
15

15
“Ahmet Bey ve besteleri” Hakan KARAKUŞ,makale,s,35.

22
SONUÇ

Hafız Ahmet Efendi Osmanlı İmparatorluğunun cumhuriyet rejimine geçiş zamanına denk
gelmiş bir yandan tarihten silinen bir rejim bir yandan yeni doğmuş bir çocuk olan cumhuriyet
var ,Ahmet Bey’in aldığı eğitim Osmanlı kültürü vereceği eğitim ise cumhuriyet rejimidir.

Bu kültür değişikliğin de Osmanlıdan kalma klasik Türk din musikisini kaybetmeden ve


zaman yitirmeden yeni nesle aktarmada çok önemli bir rol oynamaktadır.

O dönemin en büyük mirası olan klasik Türk musikisini babası Zekai Deden aldığı , bu mirası
bozulmadan ve orijinalini koruyarak ve en önemlisi yazılı bir şekilde yeni nesle ve bize
kazandırılmasını sağlamıştır.

Ahmet Bey transfer görevinde bulunduğu ve babasının bestelerini o muazzam hassas kulak
sayesinde besteleyip bir sonraki nesle kazandırmada gelenekçi bir tavır takınmıştır.
Ahmet efendi kendi birikimlerinden ziyade kendinden önceki birçok esrin bestelenmesini ve
bir sonraki nesle aktarılmasında muvazaam bir incelik göstermiştir.

Ahmet bey kültür ve ilim aktarımın da birçok talebe yetiştirmiş ve onların bu ilmi
cumhuriyete müstakil bir şekilde oturtmasını sağlamıştır.
bu duruma ilim diyoruz çünkü Ahmet Bey sadece musiki alanında ilim sahibi değil İslami
ilimleri de son derce iyi bilmekte ve birçok kurum da bu ilmi irca etmiştir.

Babasından aldığı Darüşşafaka, Daru’l bedayi ve darul Elhan dır.


Türk mûsikîsi tarihine mâl olmuş, Tarihî Türk Mûsikîsi Eserlerini Tasnif ve
Tespit Heyeti’nin yapmış olduğu çalışmalarla kendinde mahfuz, yüzlerce eserin ve
tecrübe birikiminin yazıya geçirilmesinde temel kaynak olarak, Ahmet Bey’in
gösterildiğini söyleyebiliriz.

Sonuç olarak; bugün sahip olduğumuz klasik Türk mûsikîsi birikimini,


hocalarından meşk zinciri ile öğrendiklerini kayıt altına alarak hâfızalardan
silinmesini önleyen Ahmet Bey’in ; Osmanlı ile Cumhuriyet arasında bir geçiş dönemi
hocası ve bestecisi olduğunu söyleyebiliriz.

Klasik üslûbunun, bestelerinin ve mûsikî


zevkinin, gelecek kuşaklara aktarılması ve yaşatılması amacıyla yapılan bu tarz
araştırmaların, tarihî bir misyonu yerine getiren klasik Türk mûsikîsinin
unutulmazları arasına girmiş şahsiyetlerin ortaya çıkarılmasının, Türk mûsikîsi tarihi
açısından ve bilimsel manada katkı sağlayacağı kanaatindeyim.

23
Kaynakça

Kitap .

İSTANBUL KONSERVATUVARI NEŞRİYATI TÜRK MUSİKİSİ KLASİKLERİNDEN


HAFIZ M. ZEKAİ DEDE EFENDİ KÜLLİYATI (2. Ve 3.cild) İstanbul Konservatuar heyeti
tarafından incelenmiş ve kabul görmüştür.

Tez .
Hakan KARAKUŞ, yüksek lisans tezi (AHMET IRSOY’UN HAYATI, ESERLERİ VE
BESTELERİNİN
İNCELENMESİ)

Makale .
Nihat Ozan KÖROĞLU ve Sibel KARAMAN “ Dârü’l-Elhân Külliyatı, Nazarî ve Amelî
Türk Mûsikîsi ve Zekâî Dede Efendi Külliyatında “Ney” Sazının Geçtiği Güfteler Üzerine Bir
İnceleme”

Web sitesi ve YouTube kanalı.

“Zekâizade Ahmed Irsoy / Belgesel”(Mevlüt MUTLU)


https://www.youtube.com/watch?v=4QCupmjylTU .

“Savaş Ş. Barkçin - Zekai Dede ve oğlu Hafız Ahmed Irsoy”(Gönül Makamı)


“Biyografi Beta”
https://www.biyografya.cohttps://www.youtube.com/watch?v=U8amvSFOB5I .
m/biyografi/603 .

“Musiki klavuzu” http://musikiklavuzu.net/?/blog/bestekarlar/ahmet-irsoy-


1869-1943 .

“EyüpSultanlı musikişinaslar”
https://www.eyupsultan.bel.tr/tr/main/pages/ahmet-irsoy/1108 .

“Oğuz TOPOĞLU” https://www.oguztopoglu.com/2013/10/darulelhan-ogretim-


kadrosu-ogrenciler.html .

“Proje TSM” http://projetsm.com/bestekarlar/116-ahmet-irsoy-hafiz-zekaizade-


eserleri

24

You might also like