Professional Documents
Culture Documents
İzzeddin Çalışlar - Dersim Raporu
İzzeddin Çalışlar - Dersim Raporu
ISBN-13: 978-975-05-0737-3
© 2010 iletişim Yayıncılık A.Ş. / 1. BASIM
Dersim
Raporu
�,,,,
- .,
iletişim
Metindeki kimi kelimelerde karşılaşılan tutarsızlıklar çoğunlukla
korunmuş, yazım hatası olarak görülenler ise karışıklığa yol açma
mak ve okumayı kolaylaştırmak için düzeltilmiştir. Yine okumayı
ve takibi kolaylaştırmak için başlıklama sistemi ve tablolar kitap
düzenine uygun hale getirilmiştir - e.n.
SUNUŞ
5
Kitabın içeriği, Türkiye'deki Kürt kökenlileri de yakından
ilgilendiriyor. Farklı dönemlerde yaşanan tedip uygulamala
rıyla, çoğunlukla Batı Anadolu'ya göçen aşiretler hakkındaki
ayrıntılı dökümler, köken araştırmalarına katkıda bulunabi
lecek veriler barındırıyor.
Dedemden kalan tarihi belgelerle ilgili önceki yayınlarda
olduğu gibi, bu kitap da ilk baskısında aslının aynı ve sade
leştirme yapılmadan yayımlanıyor. Basım hazırlığında, me
tin sayısal ortama aktarılırken sadece temel yazım hatalarıy
la, takibi zorlaştıran noktalama eksiklerine müdahale edildi.
Bu bağlamda yer adları ve yazım farklılıkları da korundu. Bu
nedenle, okurun bu kitabı editör katkısıyla yayına hazırlan
mış bir eser olarak değil, yakın tarihe dair bir belge olarak
değerlendirmesi gerekir.
Benzer içerikli bir kitap, Genelkurmay Harp Tarihi Baş
kanlığı tarafından 1972 yılında yayımlandı. Türkiye Cum
huriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938) adını taşıyan o kitap
ta değinilen konular arasında, bu kitabın hazırlanmasına se
bep olduğu anlaşılan ve son bölümde ayrıntılı raporu sunu
lan tedip hareketi bulu_nmuyor. Bu bakımdan Dersim adlı bu
kitabın/raporun ilgili literatürü tamamlayıcı bir işlevi de var.
Kitabın özgün halinde, cilt içine paftalar halinde eklen
miş, geçmiş dönemlere ait tedip harekatlarını açıklayan se
kiz kroki bulunuyor. Bu krokilerden biri bulunamadığın
dan, yayın bu yönden eksik kaldı. Eksik olan 1. krokinin
Dersim'deki aşiretlerin yerleşimini gösteren genel bir çizim
olduğu metinden anlaşılıyor. Okur bu eksiği, ayrıntılı coğ
rafi anlatımı izleyerek tamamlayabilir. Kitabın sonundaki
yer adları dizini de özgün belgede olmamasına rağmen, iş
levselliği gözönünde bulundurularak eklendi.
İZZEDDIN ÇALI$LAR
6
Ka it allıııdıt yft tıı e baaılıntJ,tır
Dersim raporunda şu esaslar mütalaa ve tetkik edilmiştir.
Birinci kısım
1 - Dersimi ttmıtımık :
F Dersimin
- idari vaziyeti
G- Dersimin mali vaziyeti
II Dersimin nafıa vaziyeti
-
İkinci kısım
BiRiNCi KISIM
Dersim Nedir?
Dersim'in Coğrafi Vaziyeti... .................. ....... ....15
Dersim'in Yolları. . . .. ....
. ...... . 27
..
30/ 1 0/926 - 30/ 1 1 /926 vaziyeti... ... .. ... ... . .................... ..309
Kroki 8: 930 Pülümer [Danzig) Tedibi il nci safha ................... ....... ...311 . .
BiRiNCİ KISIM
Dersim Nedir?
Dersim'in Coğrafi Vaziyeti
15
nı vermiş ise bu isim üzerinde bazı mütalaalar yürütülebilir.
Dersim hakkında tetkikat yapanlar altın, gümüş, simli kur
şun, manganez ve daha birçok kıymetli madenlerle dolu ol
duğu kanaatindedirler. Henüz esaslı araştırmalar ve yokla
malar yapılmayan bu mıntıkada bazı madenlerin bulunması
müsteb'at [ihtimal verilmeyen] addolunamaz. Erkanıharbi
yenin 200.000 mikyaslı [ölçekli] haritasında Dersim'de ma
adin [madenler] kayıtlarına da tesadüf olunmaktadır. Eğer
Dersim'de iddia edildiği veçhile gümüş madeni mevcut ise
ve bu maden Kalan ve Darboğaz, Kutu derelerinin cereyan
ettiği [aktığı] sarp ve şimdiye kadar nüfuz edilmeyen saha
da ise Dersim adının İran istilaları devrinde veya Faris dili
ni saraylarına ve resmi kuyudatına [kayıtlarına) kadar sokan
Selçuklar devrinde takılmış olması ihtimali vardır. Bu halde
bu madenler mıntıkasında oturan ve belki de bu madenler
de çalışmış olan ilk Dersim sekenesine [sakinlerine] de İran
veya İran dili hakimiyet devirlerinde Dersimanlı adı veril
miş olabilir. Bugün Dersim adının manası itibarıyla bu ad
orada oturan bir aşiretin isminden doğmadığı, bilakis mın
tıkada oturan sekene11in kendisini aynı isimle adlandırdı
ğı kabul olunabilir. Burada dikkate şayan bir mesele tetki
ke değer: hanilerin bu sahada hakimiyetleri Hititler hakimi
yetinden çok sonradır. Şu halde hanilerin istilalarından ev
vel bu mıntıkanın adı neydi? Aynı mıntıkada ve hatta bütün
Dersim'de oturan aşiretler ve halk, eski Dersim'i teşkil eden
bu mıntıkayı "Kalman ocağı" diye anmaktadırlar. Bu ocağı
teşkil eden mıntıkadan Darboğaz, Kutu ve Kalman dereleri
geçer. Ve aynı mıntıkada Geçi, Zeken, Bor, Kafat gibi adla
ra tesadüf olunur. Bu isimler ilk Dersim sekenesinin kimler
olduğu hakkında bir fikir verecek kadar kuvvetlidir. Esasen
dünyanın ilk madencileri de Orta Asya'dan garba, bu me
yanda [arada) Anadolu'ya doğru büyük göçler yapan ve me
deniyetler getiren insanlar değiller midir? Kalman ocağının
16
evlatları zamanla ve bilhassa Hitit hakimiyeti Fırat garbına
sürüldükten sonra, binlerce sene hakimiyeti altında kaldık
ları Faris dilinin bu adını kendilerinde ad yapmakla beraber,
onu nesil ve asıllarının icabı olan dile de uydurmayı unut
mamışlar ve kendilerine Dersimanlı demişlerdir. Dersim adı
hakkında aşağıdaki noktai nazarlar da hatıra gelebilir.
Türk, Kişi, Kent, Boy ve 11 adlarının geçirdiği büyük ve de
rin istihaleler [değişimler] nazarı dikkate alınırsa bu vadide
Dersim adı üzerinde uyanan fikirleri yoklamak faydasız ol
masa gerektir.
Tarihler, Türklerin Orta Asya'dan büyük göçlerinde bü
yük bir kollarında Yeni Sey Nehri istikametinde kendileri
ne yurt aradıklarını kayıt ederler ve Avrupalı dili ile bun
lara Samoitler denir. Şimali ltalya'da Etrüsklerin yurtların
da, Fransa'da, Akdeniz'in cenup sahillerinde, Anadolu'da,
Horasan'ın şarkında, Türk istilalarının uzandığı Hint ülke
sinde ve Tatarların da bulunduğu Oral mıntıkasında, "Som"
ile başlayan kasaba isimlerine tesadüf ediyoruz. Oral boyun
da Rusların bu adla adlanan bir de vilayetleri vardır. Türkle
rin muhtelif namlar altında zaman zaman hakim olduğu bu
mıntıkada bu adı bırakmış olmaları ihtimali düşünülebilir.
"Som" ile başlayan kasabaların hemen kamilen [eksiksiz, tü
müyle, toptan] bir nehir veya su kenarında olması ayrıca na
zarı dikkati caliptir. Çünkü "som" kelimesinin Oral boyun
daki manası, tatlı suda yaşayan ve eti, kemiksiz olan alabalı
ğa benzeyen bir nevi balıktır. Latin esasından alınmış lisan
larda da aynı bünyedeki kelimenin aynı manaya delalet etti
ğini biliyoruz.
Şu halde, "som" adının bir aşiret adından ziyade, Yeni Sey
boylarında bu şekilde ve isimde bir balığı kendilerine totem
yapan bir Türk boyunun taktığı bir isim olma ihtimali tet
kike değer kıymettedir. Çünkü aynı şekil ve renkte balıklar,
asıl Dersim denilen mıntıkanın garp parçalarını boydan bo-
17
ya yalayarak Murat'a erişen ve adına Munzur denilen suda
mebzulen [bol miktarda] mevcuttur. Binaenaleyh, mürek
kep bir ad olan Dersim'in sonunu teşkil eden "sim" adının
aslen bir totem adı olan ve Dersim sularında yaşayan balığa
nisbetle "som" iken Acem bozmacılığı yüzünden "sim" olma
varidi hatırdır [akla gelmektedir] .
Çünkü bu balıklan içinde yaşatan ve bugün Munzur deni
len suyun bu son adının yakın tarihe ait olduğu zannı ve tah
mini kuvvetlidir. Bu suyun ilk adını balık totemine nispetle
Dersim'in ilk sekenesi tarafından "Dersom" diye takılmış ol
ması tamika değer [araştırılmaya değer] bir mütalaadır.
Bu su, esasen bütün Dersim'i ikiye bölen ve baştanbaşa
kat eden Dersim'in en iyi suyu olması itibarıyla adını muhi
tindeki mıntıkaya vermiş olması muhtemel görülmektedir.
Bundan maada [başka] , Kalman ocağının hemen cenubunda
Deresindam ve garbında da bazı sularda "san" şeklini alan ve
doğrudan doğruya Sin adlı köyler de vardır. Hatta Sin köyü,
"Kalman ocağı"nın hemen garbında bir nahiyenin merkezi
dir. "Sin"in Akat ilahının hamisi olduğu, tarihçe malumdur.
Bu takdirde, Sin adının sulara verilmiş olması esasen yer,
suya manen bağlı olan eski Türkler için gayri muhtemel ad
dolunamaz. "Dersindam" adı da buna delalet eder. Şu halde
önümüzde bir de Dersin gibi, bilahare Farislerce veya Faris
dili muhitlerince Dersim şekline istihale ettirilmiş bir terkip
daha çıkıyor. Heredot, Toros adının Antalya'dan Çin hudut
larına kadar uzanan dağlara verildiğini yazar. Filhakika, Çi
çek dağlarından Munzur dağları, Şeytan dağları, Palandöken
dağları, Bozdağlar, Ararat üzerinden Elbruz ve oradan "Al
tın" ve bir kolla da Himalaya dağlarına ve şu suretle Çin'e
dayanmak mümkündür ve esasen Munzur dağları bir bakı
ma göre Toros'un şarka doğru imtidadı [uzayışı] sayılabilir
ve çok galip bir ihtimalle, bu dağların da ilk adlarının Toros
olması ihtimali varittir. Çünkü Mercan ve müteakiben Mun-
18
zur adları, eski bir tarihten ziyade yakın bir tarihin adları ol
duğunu kendi dilleriyle ifade ederler. Bu itibarla Dersim'in
ilk sekenesine Toros adamları manasına olan Torosman de
nilmesi ve ilk sekenesinin Torosmanlı şeklinde kendilerine
bir boy adı yapmış olmaları şayanı mülahazadır.
Torosmanlı, yine Acem bozmacılığına kurban olarak, gü
zel şeklini kaybetmiş ve "Dersimanlı"ya inkılap etmiş olabi
lir. Dersim'in ilk adını bu mebdeden [kökenden] alması ih
timali de diğer esaslara nispetle daha kuvvetli görülmek
te, tamik ve tetkike değer bir esas bulunmaktadır. Mamafih,
Dersim'in henüz nüfuz edilmeyen bu sahasına girilir ve tet
kikat yapılırsa, Dersim adının sonradan buna yakın telaffuzlu
eski bir addan istihaleye uğratılmış bir ad olduğu ve bu adın
daha evvelinde o mıntıkanın herhalde bir Türk adı ile anıldı
ğı hakikatine varılmak ihtimali tahmin edilmektedir. Esasen
Selçuklar devrinde bile, Dersim adına hemen hemen tesadüf
olunmamaktadır. Ancak Hammer tarihinde Malazgirt kahra
manı Alparslan'ı idam eden adamın Dersim kumandanı Yu
suf adlı bir Harzemli olduğu kaydı vardır. Dersim adının ta
bı [baskı] hatası olmak ihtimali varsa, şu halde bu adın tarih
lerde Selçuklar devrinden evvel takılmış olması ihtimali mev
cuttur. YusuPun Harzemli olması ve atiyen [ileride] görece
ğimiz veçhile Dersim'de birçok aşiretlerin kendilerini "Cela
lettin Harzem"in askeri bakiyesi ve Harzemli addetmeleri ve
bunu dilleriyle söylemeleri, Bersim adı ile Dersim adı arasın
da bir münasebet olmak ihtimalini ve Dersim şeklinin tabı
hatası bulunması zannını uyandırmaktadır. Mamafih, Milad'ı
takip eden tarihte, bilhassa Milad'ın birinci senesinden son
raki vakayıda Dersim adı yerine ekseriya Çemişkezek adına
tesadüf olunmaktadır. Bu ad hakkındaki şu kısa mütalaadan
sonra, Dersim'i bugünkü telakkiye göre tarif edelim.
Bugün Dersim denilince iki telakki mevzu bahistir: Biri
si şark hududu Muş-Erzurum hattına dayanan ve Plümer,
19
Ovacık, Nazımiye, Mazkirt, Pertek, Hozat, Çemişkezek ka
zaları haricinde kalan diğer birçok kazaları da ihtiva eden
mıntıka; diğeri de yalnız Pertek ve Çemişkezek kazaları
nı ve Plümer, Kigi [Kiğı] hattının şarkında kalan mıntıkayı
hariç bırakarak Plümer, Mazkirt, Nazımiye, Ovacık ve Ho
zat kazalarından mürekkep mıntıkadır. Bu telakkiler bir ta
raftan Dersim'in esas halkının şarktan Dersim'e doğru gelir
ken geçtiği yollarda ve ovalarda aynı adlı tortular bırakmış
olmasından, diğer taraftan da Dersim vekayiinin sahasını za
man zaman genişletmesinden doğmuştur. lsyan, soyguncu
luk vakalarının aleddevam [devamlı olarak) cereyan ettiği
sahalar Dersim unvanı içine sığdırılmak istenilmiştir. Nite
kim son zamanlarda Pertek ve Çemişkezek'in Dersim mıntı
kasından hariç tutulmak istenmesi, bu iki kazada geçmiş se
nelere nisbetle vakayiin pek çok azalmış bulunması ve hal
kın diğer kazalar halkına nisbetle hükümete ısınmış ve mü
kellefiyetlerini ifa eder bir hale gelmiş bulunmasından dola
yıdır ki, bu iki kaza mıntıkası artık Dersim hudutları içine
sokulmak istenmemektedir. Bu telakkiyi 1896'dan beri kuv
vetlenmiş görüyoruz. Bizim gaye ve hedefimiz ise dört bu
çuk asırdan beri derebeylik hayatı geçiren ve henüz bütün
manası ile hükümete ısınmayan bir halk kütlesinin menfi te
sirleri dahilinde kalan bir mıntıka halkını Cumhuriyet'in di
ğer vilayetleri sırasına geçirecek ıslahat esaslarını tespit et
mek olduğuna nazaran, Dersim denilince bu ıslahatın çerçe
velenmesi lazım gelen sahayı mütalaa edeceğiz. Buna naza
ran 1880 sıralarında vilayet olarak teşkil olunan ve daha ev
vel Munzur suyu şarkındaki parçasıyla Erzurum vilayetine
tabi bulunan Dersim hududu bugünkü mütalaamız için de
esas olacaktır. 1880'deki Dersim vilayeti, bugünkü Plümer,
Nazımiye, Mazkirt, Pertek, Hozat, Ovacık, Çemişkezek ka
zalarını ihtiva ediyordu. O zamanki idari taksimata nazaran
bugün nahiye halinde Mazkirt'e bağlı bulunan Pah ve yine
20
nahiye halinde Pertek'e bağlı Çarsancak mıntıkaları da bi
rer kaza mıntıkası ve bu merkezler de kaza merkezleriydi.
Dersim'in ıslahat hududunu bu suretle çizdikten sonra, coğ
rafl vaziyetin mütalaasına geçebiliriz.
Dersim şimali şarkide Erzurum'un Tercan, Mamahatun,
şimalde Erzincan'ın merkez ve Kemah ve garpta Malatya'nın
Kemaliye ve Arapkir ve cenupta Elaziz'in Kebanmaden mer
kez ve kısmen Pala ve şarkta da kısmen Pala ve Erzincan'ın
Kigi kazaları ile çevrilidir. 1 1-12 tulü [boylam] şarki ile
10-11 tulü garbi ve 43-44 arz dereceleri [enlem] arasında,
umumi surette 70 km. derinlik ve 90 km. genişlikte olan
Dersim'in satıh mesahası 6.300 km. murabbaına [kare, dört
köşeli] yakındır. Dönüm itibariyle 7.000.000 dönüm arazi
lik bir saha kabul olunabilir. Bu arazinin bir buçuk milyon
luk kısmı kabili zer [ekilebilir] , 5. 000.000'luk kısmı gayri
kabili zer ve yarım milyonluk kısmı da orman ve meralardan
ibaret arazi olduğu Dersimlilerin ifadesinden anlaşılmakta
dır. Kabili zer arazinin miktarının daha fazla olması ihtimali
vardır. Ancak Dersimliler kabili zer olan araziyi de mera va
ziyetine soktuklarından, bugün ziraata elverişli arazi Dersim
nüfusuna nisbetle gayri kafi gösterilmektedir.
Dersim şarkan bilahare Peri suyu ismini alan Büyüksu,
cenuben Murat, şimalen ve garben Karasu -Fırat- sularıy
la çevrilmiş olup bir ada manzarası göstermektedir. Dersim
diye andığımız bu adanın şimalini, Munzur dağları Çin Sed
di gibi kapar. Bu dağlara daha evvel Mercen adı verilmiş
ken, bu ad şarkta bir dağ parçasını teşkil etmektedir. Ova
cık halkının rivayetine nazaran, Munzur isminde bir eren
Munzur suyunu çıkarmış ve orada kaybolmuştur. Bu ermi
şe bağlanarak bu dağlara ve kendisinin çıkardığı suya Mun
zur adı verilmiştir. Munzur suyunda mercan balığının ay
nı renkli, eti leziz balıkları mevcut ise de, halk Munzur Ba
ba gibi bir ermişin keramet göstererek fışkırttığı su içinde
21
yaşayan bu balıkların yenmesini günah addetmektedir. Bu
nun içindir ki, Ovacık'ta bu nevi balık pek çok olup, an
cak seyyahlar mütenaim olmaktadır [yararlanmaktadır] .
Munzur kaynağının şimalindeki tepesi ziyaretgahtır. Tıp
kı Hantanrı, Elvent, Zağros, Cudi, Ağrı gibi esasen memle
ketimiz dahilinde hemen her yüksek ve hakim tepenin üze
rinde bir ziyaretgah bulmak mümkündür. Bu itikat, insan
larla beraber şarktan göçmüştür ve kıymetini henüz koru
maktadır. Bu ziyaretgahlar her sene muayyen günlerde ay
nı muhit halkının toplantılarına vesile olmaktadır. Bilhas
sa şark vilayetlerinde ziyaret maksadıyla da olsa, bu toplan
tıların kıymeti vardır. Bu noktai nazardan yalnız şark vila
yetlerinde değil, bütün memleket dahilinde bu ziyaretgah
ların umumi toplanma günlerinde halk arasında hüküme
ti hazır bulundurmayı ve cereyanları takip etmeyi muvafık
[uygun] gördük.
Munzur dağı Atinalı müverrihlere nazaran [tarihçilere gö
re] , Çin'e kadar uzanan ve Toros namıyla anılan dağlar ve sı
ra gövdeliklerinin bir parçasıdır. Filhakika Himalaya, Altın,
Üstün ve Hindikuş dağ ve sıra gövdelikleri Hazar denizi ce
nubundan Kafkaslarla birleştikten sonra, bir taraftan Kırım'a
diğer taraftan da Aras kollarıyla Palandöken'e ve Bingöller'e,
oradan da Munzur ve asıl Çiçek dağlarıyla başlayan Toros'a
mülaki olur [buluşur] . Bu Munzur sıra dağ gövdesi, Asya
-Önasya- ile Asya'nın birleşme yerinde bulunduğundan, bu
dağ grubunun şark ve garbında tarihten evvel ve sonra cere
yan eden hadisatta büyük ehemmiyet kazanamamıştır. He
men denilebilir ki, iki mühim tarihi kıta sınırı üzerinde bu
lunan bu parça, akınlara geçit olmuş, vakalara sahne olma
mıştır. Bu dağ grubu, hemen ekseriya Fırat boyuna ilerleyen
akıncı ve göç kollarına karşı set vazifesini görmüş ve cenu
bu kapamıştır. 100 km. kadar genişlikte ve ortalama 30 km.
kadar derinlikte olan bu dağ sıra gövdeliğinin bir kaya küt-
22
lesinden ibaret olduğu söylenirse aldanılmamış olur. Tama
men çıplak olan bu dağın en yüksek düzlüklerinde kar ek
sik olmaz. Bunun içindir ki, Munzur suyunu gittikçe çoğal
tan ve büyüten birçok dere ve dereciklerle kaynaklar vardır.
Çok dik ve sert meyilleri olan ve denizden yüksekliği, alçak
lıklarında 1.000 ve yüksekliklerinde 3. 000-3.950 olan bu
dağ kütlesinin şimal ve cenubunda birçok dere yatakları ve
vadicikler görülür. Bu vadiciklerin yamaçları pek sarp ve dik
yataklı olup, ancak dere yatak ve tabanlarında yolcular için
geçit yolları vardır. Denilebilir ki, bu dereciklerin her yerin
de yaya olarak dağın yüksekliklerine tırmanmak ve bir ar
gıttan [dağ geçidi] atlayarak öbür yamaçtaki yine aynı suret
le başlayıp uzanan vadiciğe geçerek, Fırat boyuna uzanmak
mümkündür. Bütün bu geçitler temmuzdan eylül nihayeti
ne kadar, bazen teşrinievvel ortasına kadar yol verir. Bugün
lerden başka günlerde karla kapanır ve geçit vermez. Bu va
diciklerden geçen yolları daha geniş yazacağız.
Munzur sıra gövdeliğinde Karacakale, Akbaba, Katırte
pe, Koçgölbaşı, Ortadağ, Kurtdoğar dağı, Eğripınar dağı,
Büyükgölbaşı dağı, Ferendah dağı gibi 3.000 ve daha yuka
rı rakımda mühim ve arızalı yükseklikler olup, bunlar için
de Karacakale, Akbaba, Katırtepe, Ortadağ, Kurtdoğar da
ğı ile Büyükgölbaşı dağı geçit yollarına hakim en mühim kı
sımlardır.
Munzur dağı, Mercan dağları kütlesinden cenuba doğ
ru ve Munzur suyu şarkında olmak üzere kollar verir. Bun
lardan Kalan deresi garbında Kaçğezekbaba, Dojikbaba ve
şarkta da Bobyezbaba, Karasakal -Göldağı- cenuba doğru
uzanan iki kolun göze çarpan yüksekliklerini teşkil ederler.
Darboğaz ve boğazdan geçen Plümer suyu ise Nazımiye
mıntıkasındaki dağlar ile Munzur yaylaları arasında en mü
him geçidi teşkil eder. Munzur dağ sıra gövdelikleri garpta
da Behre gediği ile Kuruçay, Egin ve Divriki mıntıkasını teş-
23
kil eder ve Toros dağlarının başı olan Çiçek dağları ve teva
bii [merkeze bağlı bölgeler, uydular] ile birleşir.
Plümer suyunun yatağını teşkil eden darboğaz ve bu bo
ğaz ile Munzur suyu arasında Küçükgöl dağı -Bobyezba
ba dağı-, Kaçğezekbaba dağı hattının şimal tarafı ve Plü
mer suyunun Munzur'la birleştiği noktaya kadar cenup hat
tını teşkil eden bu mıntıka, Dersim'in en sarp, hayatiyeti en
az, ilk insanlara sığınak olan küçük büyük yüzlerce inle
ri ve en derin ve dik yamaçları, vadileri ve dar boğazları ih
tiva eden bir mıntıkasıdır. Bu mıntıka Dersimliler için öte
den beri kuruluş yeri olarak tanınmıştır. Yine bu mıntıka
dır ki, Dersimlilerde öteden beri devlete karşı kafa tutma
cesaretini uyandırmıştır. Bu mıntıka dahilindeki halk, ip
tidailik ve vahşet telkin eden bu sarplıkların tesirinden he
nüz kurtulamamışlardır. Kalan, Abbasan, Kırğan, Bahtiyar,
Beyit uşakları gibi aşiretler sıkıştıkça, bu mıntıka içinde en
sarp bir vadiyi teşkil etmekte olan Kulu deresine sığınırlar.
Bu derede binlerce kişiyi muhafaza edecek büyük mağarala
rın mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dersim'in garp parçasında
da Çemişkezek'ten geçen ve Tuğar-Tuhar deresi ismini alan
dere, Çemişkezek'in 10 km. şimalinde Koçlu köyü ile bu
nun şimali şarkisinde Avgölü köyü arasında Ali boğazı namı
ile bir boğaz teşkil etmektedir. Bu boğaz da tıpkı Kutu dere
si gibi sarp ve yüzlerce insanı barındıracak mağaralar ihtiva
eden, çok geniş bir vadiyi teşkil etmektedir. 1928 senesine
kadar bu boğazı kendisine yurt yapan kabileler olduğu gibi,
halen de maznun [şüpheli], mahküm ve şakilere sığınaktır.
Bu boğaz da askeri hareket itibariyle Kutu deresi kadar mü
him ve son derece arızalı bir mıntıkadır.
Peri suyu ile Munzur suyu arasındaki mıntıka, şimalden
cenuba doğru, meyilleri ve arızaları azalan bir teşekkülü ta
biidir. Bu mıntıkada Nazımiye ve Mazkirt mıntıkasında
ki aşiretlerin Kigi mıntıkası ile temasları en ziyade Peri su-
24
yu vasıtasıyla olur. Bu mıntıkada en mühim geçit istikameti,
Nazımiye'nin cenubu garbisinde Peri suyuna birleşen Kal
man deresi boyunca geçen yolun istikametidir. Nazımiye ve
Mazkirt mıntıkasından şarka giden bu yol, sureti umumiye
de Peri suyu boyunu takip eden yollarla birleşir ve bu vadi
yi takip ederler. Bu iki kazadan şimale giden yollarda, Adıç
dağları cenupta Teke deresi vadisine doğru teveccüh eder.
Bu vadi ile de şarka ve garpten şimale teveccüh ederler. Ay
rıca Plümer suyunun yatağını teşkil eden boğaz ve dar boğaz
geçidi de Plümer kazasıyla ve Nazımiye ve Mazkirt mıntıka
ları arasında bir bağlanma istikametidir. Plümer suyunun
şarkındaki arazi parçaları da sarp olmakla beraber, bu suyun
garbını teşkil ve bu su ile Munzur suyu arasındaki mıntıkayı
hasıl eden aksama nazaran, hareket daha müsaittir. Plümer
suyu ile Munzur suyu arasındaki mıntıkadaki mahdut yol
lar, ekseriya tek kol harekete müsait olup, bu yolların bazı
aksamında esterle [katırla) bile hareket güçtür. Kutu deresi
ne ve Kalman deresine arzan inen yollar, ancak bu mıntıka
larda yaşamaya alışmış insanların hareketine müsaade ede
cek kadar sarp ve arızalıdır. Ali deresine inen yolların da ay
nı mahiyette olduğu söylenmektedir.
Munzur suyu, Murat suyu, Tağar [Tahar) ve Hanuşağı de
relerinin çerçevelediği parça ile Tağar deresi garbında Çe
mişkezek'in Germili nahiye mıntıkasını teşkil eden ara
zi parçası, Dersim'in şimdiye kadar tarif edilen mıntıkaları
na nisbetle arızası daha az kısmı olmakla beraber, bu mıntı
kada da Murat suyundan şimale ilerledikçe arazinin sarplığı
artmaktadır. Bu mıntıkada Hozat -1.850 Hazan tepesi-, Sa
rı Saltık tepesi -Karaoğlan-, Palikan dağı bala [yüksek) hat
tı hemen hemen Munzur ile Tohar deresi arasındaki Dersim
parçasını iki kısma ayırır ve çok mühim bir istikamettir. Bu
istikamet, Ovacık ile Hozat ve cenup mıntıkasının başlıca
bağlanma istikametidir. Harekat noktai nazarından ehem-
25
miyeti çoktur. Bu plato şark ve garbındaki arazi parçaları
na tamamen hakimdir. Bu platodan, Hizan tepesinden gar
ba Amutka istikametinde uzanan sırt ile Amutka'nın gar
bi cenubisindeki Pilavtepe mevkii, Çemişkezek'in şimalin
de bulunan Koçuşaklıların aşiret gruplarına hakim olmak
için mühimdir.
Yine bu platoda, Tokmakbaba tepesi ve bunun garbında,
Sarıoğlan'dan Hanife tepesine uzanan hat da Maksut, Koç ve
Şamuşağı aşiretlerine karşı mühim bir hattır. Sureti umumi
yede Pahkan dağı, Suribaba tepesi, Tokmakbaba tepesi dağ
grubu, Karahallı, Kırğan, Maksut, Koç, Şam ve yukarı Abba
suşağı ile Ovacık aşiretlerine karşı merkezi ve harekat nok
tai nazarından çok mühim ve hakim bir arazi grubunu teş
kil etmektedir.
Munzur-Tağar deresi arasındaki Dersim mıntıkası 1.000-
2.300 rakımdadır. Hozat cenup mıntıkasını Kızıldağ -Tavuk
tepesi- hattı Ferhat ve aşağı Abbas, Pilvenk ve Türüşmek
aşiretlerinin şimale yardıma gitmelerini men edecek hat ola
rak mütalaa olunmaktadır.
26
Dersim'in Yolları
1 - Hozat-Ağviran-Karaoğlan-Halit pınarı-Çeknikpınarı
Mergatlı-Pülür-Hopik-Göller-Sultanseydi-Erzincan.
Bu yoldan:
A- Halit pınarı-Kaledere komu-Zeranik (halen kaza mer
kezi)-Ziyaret boğazı-Kemah.
B- Ağviran-Kakpir (haritada Kakpil)-Kaledere komu-Ze
ranik yahut Kakbil'den Hanife tepesi-Zeranik.
Bu yollar yalnız mekkari [yük hayvanı] ile mürura [geç
mek, gitmek] müsaittir. Kışın ancak yaya geçilebilir. Mekka
ri ile geçit pek müşküldür.
27
Sakal Tutan dağları harekat noktai nazarından mühimdir.
Bu yol Elaziz-Nazımiye-Plümer-Erzincan ana şosesinin gü
zergahıdır. Bu güzergahın ancak 1934 senesinde açılabilece
ği tahmin olunmaktadır.
B- Mazkirt-Pah-Nazımiye yaz mekkari yoludur.
C- Pertek Kalesi-Çohke-Barkini ve buradan Oşker deresini
takiben, Vaskovan üzerinden Çemişkezek'e bir patika vardır.
D- Pertek Kalesi-Çohke-Timorek-Titinik-Doğanbey dere
si-Çemişkezek yolu da yaz yoludur.
E- Pertek-Gazili-Puhatris-Ağzonik-Erkan-ln-Hozat yaz
ve mekkari yoludur. Mazkirt-Sıvıcık-Yukarı Kaçar-Hamur
lu-Hozat'tan geçen ve ayrıca Gümürgan dağlan üzerinde bu
yolla birleşen bir yol vardır. Türüşmek mıntıkasında su, Ke
leklerle geçilebilir.
F- Mazkirt-Türüşmek (Nazımiye merkezi)-Yukan Çirtik
Zımbık-Aşağı Kimik-Hozat yaz, mekkari, yaya yoludur.
G- Hozat-Sin (Nahiye merkezi ve Kırganlıların merkezi)
Hacilli-Tillek-Yukarı Kırmil-Ağdat (Seyit Rıza'nın merkezi
mefsedeti [bozgunculuğunun merkezi) )-Merho deresi-Suri
Katır gediği-Erzincan yaz, katır ve yaya yoludur.
H- Hozat-Türk tanırı-Amutka-Kakpir (haritada Kakbil)
Sarıoğlan-Kaledere komu-Zeranik (kaza merkezi) mekkari
ve yaya yoludur.
1- Hozat-Sidil-Taçkerek-Karataş-Ahdük-Çemişkezek
mekkari ve yaya yoludur. Yedi saat sürer. Otoklar-Ahdük
üzerinden de gidilir fakat her ikisi de çok arızalıdır.
J- Hozat-Karaoğlan-Elgazi-Palikan-Susuvank-Ağdat (Seyit
Rıza'nın merkezi) yaya yoludur.
K- Hozat-Sin-Pilvank-Pah-N azımiyc-Pl ümer-Erzincan,
yaya ve mekkari kış yoludur.
L- Pertek-Paşavank-Vaskirt (Vaskirt deresinin Munzur'la
birleştiği nokta yakınında Munzur köprüsü)-Çarsancak. Bu
yol, Çarsancak'da Palo-Çarsancak yollarıyla birleşir ve Pah
28
üzerinden Nazımiye ve Plümer'e gider. Mekkari yoludur.
Bu yol arızalıdır fakat Mazkirt ve Nazımiye'nin kış yoludur.
M- Yazın pek tehlikeli ve arızalı patikalar aşarak, Hozat
ln-Erigan-Ağzonik-Gümülgan dağı-Dalik-Yasin-Önegek
üzerinden Munzur köprüsüne ve oradan Çarsancak'a gidilir.
Bu yol üç saatten fazla imtidat eder. Mazkirt'e giden dar bir
patikadır. Çarsancak'a beş, Nazımiye'ye sekiz saattir.
30
pulcu kollarının geçit yeridir. (Bu dağın Bobyezbaba veya
bunun şarkındaki Göldağı olması muhtemeldir. )
Bu yollardan maada, Dersim dahilinde köyleri birbirine
rabteden birçok patikalar daha mevcuttur. Ancak bütün yol
lar arızalı mıntıkalardan geçer ve ekseriya tek kişinin hare
ketine ancak müsaade eder. Son zamanlarda Dersim içi diye
anılan Dersim'in en arızalı ve asıl mıntıkasını teşkil eden kı
sım haricindeki araziyle Munzur dağı kümesi istisna edilir
se, diğer arazi harekata pek de mani değildir.
31
Dersim'in Suları
32
ni aldıktan sonra, Kalan deresi ile birleşinceye kadar cenu
bu şarki istikametinde akar. Karat köyü civarında Kalan de
resini aldıktan sonra, tekrar cenuba teveccühle [ yönelerek ]
sağdan Hacilli, soldan Kutu deresini alarak, şarki cenubiye
doğru Mazkirt kazası mıntıkasına dahil olur. Nahiye mer
kezi olan Pah'ın 9 km. cenubu garbisinde, aynı isimle anı
lan suyu soldan aldıktan sonra, tekrar cenuba teveccüh ede
rek, sağdan Kalusan deresini alır ve buradan itibaren Kanoğ
lu köyüne kadar cenup istikametinde akar ve badehu [ on
dan sonra ) akıntısını şarki cenubiye çevirerek soldan Sin
dam, Danayoran, sağdan Kaçar ve Vaskirt sularını alır ve Ki
ği [ Kiğı ) mıntıkasından gelen Peri suyu ile birleşerek bura
dan itibaren Munzur suyu namı altında garbi cenubiye doğ
ru cereyan ederek Aşağı Özbek'in cenubu şarkisinden Mu
rat suyu ile birleşir.
Munzur suyuna sağdan, soldan akan sular içinde aşiretle
rin mühim güzergahlarını ve akın yollarını ihtiva etmek ve
nispeten yol geçen sular olmak itibarıyla bilhassa Havaçur,
Mercan, Kalan, Kutu , Hacilli, Pah, Kalusan, Peri suları ve va
dileri haizi ehemmiyettir.
Bunlardan Havaçur deresi , Kuruçay ve Kemaliye ( Eğin)
istikametlerine çapulculuk maksadıyla yapılan salgınların
umumi güzergahını teşkil eder. Bu güzergahın şimal cenu
bu yakınında, aynı istikamette mütecavizlerin geçtiği yollar
ve geçitler vardır.
Mercan deresi, Mercan boğazını teşkil eder. Bu boğaz öte
den beri Hozat ile Erzincan arasında yegane irtibat yolu ola
rak tanınmıştır. Asayiş itibarıyla da çok mühim bir istika
mettir. Kalan deresi, Kalan aşireti grubunu ortadan böle
rek geçen güzergahı ihtiva eder. Bu istikamet, Gölbaba dağı
(Bobyezbaba) üzerinde Plümer'le ve şimalde Karacakale'de
Mercan dağlarıyla temastadır. Burada Bobyez-Gölbaba da
ğının aşiretlerinin şimale akınlarında muhtelif istikametler-
33
den gelen yolların geçit istikameti olduğunu ve harekat nok
tai nazarından çok mühim ve hakim bir mevki olduğunu
işaret etmek lazımdır. Bu dağ, Nazımiye, Plümer, Ovacık ve
Hozat istikametlerinden gelen yolların birleşik yeridir ve şi
male geçen soyguncuların daima bu dağ mıntıkasından geç
tikleri tahkik edilmiştir.
Kutu deresi, Plümer'le Nazımiye, Hozat ve Pah mıntıkala
rı aşiretleri için sığınak yeridir.
Hacilli deresi, Yukan Abbasuşağı aşiretinin şarki Dersim'le
temas istikametini ihtiva eder.
Kalusan deresi, Hozat mıntıkasındaki aşiretlerle Türüş
mek ve Mazkirt mıntıkasındaki aşiretler arasındaki istika
meti umumiyeyi ihtiva eder.
Pah deresi, Plümer'le Nazımiye ve Mazkirt mıntıkasını
birleştiren istikameti umumiyeyi ihtiva eder. En mühim aşi
retler mıntıkasından geçer.
Membaını Bingöl'ün garp mailelerinden [yamaç] alan Pe
ri suyu ise Erzurum vilayeti ve bilhassa Kiği ile şarki Der
sim aşiretlerinin temas ve akın yollarını üzerinde toplar.
Nazımiye'nin cenubu şarkisine doğru uzanıp, Peri ile birle
şen Kalman deresi, şarki Dersim'den Kiği'ye geçen çapulcu
ların en mühim geçit yolunu ihtiva eder.
Bu sulardan başka, Murat'la birleşen Hozat deresi ile Tagar
[ Tahar] deresinin ihtiva ettikleri istikameti umumiyeler de
mühimdir. Hozat deresi, Aşağı Abbasuşağı ile Ferhatuşağı'nı
ayıran istikameti ihtiva eder. Bu iki aşiretin en mühim yolla
rı , bu dereyi taki p eder. Aşağı Abbasuşakları'nın Pertek mın
tıkasına yaptıkları akınlar hep bu istikametten gelir. Ferha
tuşaklarının Koçuşaklılar ile yaptıkları temaslar da bu dere
nin garp mailelerinden geçen yollarla olur.
Tagar-Çemişkezek deresine gelince, bu dere bilhassa Ali
boğazı gibi mühim ve meni [ erişilmesi zor] bir sığınağı ih
tiva etmek itibarıyla çok mühimdir. l 9 26'da Muğlalı Mus-
34
tafa Bey idaresinde yapılan harekette , Koçuşaklılar bu dere
den istifade ederek Şamuşağı ve Ovacık cenup mailelerin
deki diğer aşiretler arasına dağınık bir suretle kaçmak im
kanını bulabilmişler ve kurtulmuşlardır. Ali boğazına doğ
ru Çemişkezek'ten giden yol , Koçulu'ya kadar katırla takip
olunabilir. Fakat ondan sonra bu yol yayalar için harekete
müsaittir.
Boğaz ve derenin şark ve garp yamaçlarında da yayaların
hareketine müsait çok sarp patikaların inmekte olduğu tah
kik edilmiştir. Ancak bu boğaza hangi istikametlerde yolla
rın inebildiğini bu boğazın sakinleri söylemezler. Bu dere
sureti umumiyede şarka doğru kaçamadıkları takdirde Ho
zat kazası ve Çemişkezek kazası dahilindeki aşiretlerin niha
yet sığınacakları deredir.
Dersim'de her mevsimde hemen her mıntıkada yakın ve
uzak su bulma imkanı vardır. Yalnız temmuz, ağustos ve ey
lül aylarında Hozal, Karaoğlan , Palikan dağı istikameti umu
miyesinde giden yol üzerinde büyük kıtaların su ihtiyacını
sağa sola açılmadan temin etmek mümkün değildir.
Bu üç ayda, Dersim'in Peri, Munzır, Tagar, Pah, Kalman,
Kutu gibi dereleri müstesna olmak üzere, diğer derecikleri
nin suyu pek azdır. Şarki ve garbi Dersim arasında en mühim
bir ayrılma sınırı olan Munzur suyu , kar ve buzların erime
mevsimi olan nisan, mayıs, haziran aylarında geçit vermez.
35
Dersim'in Nüfus Vaziyeti
Çemişkezek kazası
36
olunmaktadır. Birinci Umumi Müfettişlik'ten verilen malu
mata nazaran, umum nüfus 1 3 . 704'tür.
Pertek kazası
Mazkirt kazası
Ovacık kazası
37
Nazımiye kazası
Hozat kazası
Hulasa edilirse:
1. Umum
Kaza Vilayet Vitali Arif Bey Müfettişlik
Çemişkezek 13.704 7 .789 1 5.368 1 3. 704
Pertek 13.946 1 2 . 1 30 1 1.726 1 3.946
Mazkirt 1 5.726 8.089 1 5.475 1 3.726
Ovacık 5.326 7.91 5 8.1 89 5.357
Nazımiye 5.883 3 . 1 89 4.577 6.367
Hozat 1 0.246 1 1 .176 1 3.336 9.958
Yekun 64.83 1 50.238 58.671 65.058
20.000
38.67 1 *
38
Müslim göstermektedir.
Genet'nin sütunundaki yekünlarda gayri Müslim nüfus
dahil değildir. Yine Genet'ye nazaran gayri Müslimler asker
den muaf olduklarından dolayı , mektum nüfusları pek az
olmasına nazaran Dersim'in Müslüman nüfusunun mektu
mu çok olduğu ve Dersimlilerin kadın nüfusunu kütüğe ka
yıt e ttirdikleri halde, erkek nüfusunu kayıt e ttirmekten sa
kındıkları iddia olunmaktadır. Bu iddia bizce de varittir. An
cak nüfus cereyanı Dersimlilerin seneden seneye hükümete
yanaştıklarına ve nüfusa kayıt olunduklarına ve Cumhuriyet
devrinde ise maziye nisbetle bunun en yüksek derecede te
celli ettiğine delildir. Bununla beraber, nüfusun asgari yüz
de onunun mektum olduğunu kabul etmek ihtiyata muva
fık olur. Bu takdirde Cumhuriyet devrinde tespit edilen va
sati 65.000 nüfusa yüzde on mektum nüfusu olan, 6. 500 nü
fus ilave edilirse, Elaziz vilayeti mıntıkasındaki Dersim nü
fusunu 7 1 . 500 ve Plümer kazası için vasati 5 . 000 nüfus he
sap edilirse, 76. 500 nüfus kabul olunabilir.
1 930 Plümer hareketini icraya memur Halis Paşa hazret
lerinin Dersim ıslahatı hakkında Büyük Erkanı Harbiye'ye
verdiği raporda da, nüfus miktarı 60 ila 70 bin tahmin olun
maktadır. Bununla beraber, 1 870'den beri Dersim'in silah
kullanabilecek erkeklerinin hesabında 1 2 ila 20 bin adedin
üzerinde muhtelif tahminler vardır. Bu tahminlerin vasati
si olan 1 5 .000 esası kabul olunur ve Dersim'in mücadeleci
ve sağlam halkının beşte bir nispetinde silah kullanabileceği
kahul olunursa, nüfusun 7 5 . 000 olarak kabulünde hata edil
memiş olur. Bu miktara Plümer nüfusu dahildir.
Asya Türkiyesi muharriri Yitali Genel, Dersim nüfusu
mı kayıt ederken Müslüman, Kürt, Kızılbaş, Geregoryan ve
Protestan Ermeni şubelerine ayırmıştır. Bu inkısamın isti
nat ettiği esasın mahiyeti anlaşılamamaktadır. Eğer dini bir
tasnife istinat etmiş ise Kürtler için ayrıca bir sütun açmaya
39
hiç de lüzum yoktu. Çünkü o devirde, Kürtler, Kızılbaş ve
ya Sünni (Şafii) mezheplerine mensuptular. Muharririn ese
rini yazarken Kürt ve Ermeni nüfusu üzerinde dikkatli dav
ranmasında ve bunlar için ayrı sütunlar açmasında bir fikiri
mahsusu olması ihtimali kuvvetlidir. Eğer Müslüman Kızıl
başlar içinde, Kürtler bulunmuş olaydı, muharririn bu sınıf
ların yekünlarını Kürt yekünlarına dahil etmekte istical ede
ceği [ sonraya bırakacağı] tahmin olunmaktadır. Bu itibarla,
muharririn tetkikatına mevzu olan takriben 1 885 senesin
de, Dersim'deki nüfusun ekseriyetinin Türk ve Türk dili ile
konuşur olduğu , muharririn Türk demekten ictinap ederek
[ kaçınarak ] , bunu Müslüman ve Kızılbaş sınıflarlarına inkı
sam ettirdiği kanaatı uyanmaktadır.
Bu vaziyete nazaran, nüfusu bir de Vitali Genet'nin gözüy
le görelim.
Dersim sancağında 1 5 .460 Müslüman, 27 .830 Kızılbaş ki
ceman 43. 263 Türk nüfusuna nispetle, 1 2.000 Kürt ve 8. 1 70
Ermeni nüfusu mevcutmuş. Şu vaziyete nazaran Türkler her
iki unsura nispetle kahir bir ekseriyetteymişler.
Tarihin derinliklerine indikçe, Dersim'in hakiki çehresini
görmek ve Türk Dersim'i tanımak lazımdır.
Vitali Genel, Sünni-Kızılbaş ihtilafını pek iyi ihata etmiş
[ kavramış] ve Türk demekten kaçınarak Türklere "Müslü
man" demiştir.
Kızılbaş ve saireyi de İslamlığa, yani Türklüğe muhasım
[ düşman ] vaziyette görmüştür. Şu halde, Müslüman dedik
lerini Sünni olarak almak lazımdır.
Ecnebi müdekkikler [ araştırmacılar] her yerde Türklüğün
zayıf noktalarını bulmakta pek ince teferruata nüfuz etme
yi ihmal etmiyorlar. Ruslar da, evvelce Azerilere hiçbir va
kit Türk dememişler, bunlara kendilerini Müslüman tanıt
mış, konuştukları Türkçe'yi bile "Müslümanca" tabiri ile ta
nıtmışlardır.
40
Dersim'in lrki Vaziyeti
41
suyu ve bunlar arasındaki yaylalar ve bu suların birleşmele
ri ile Fırat namını alan münhat [ alçak) vadiler ve ayrıca ce
nupla Dicle vadisi ile tarafeynindeki yaylalardır. Bunlar göç
lerin en tabii seyrü hareketlerinin umumi istikameti olarak
görülür.
Daha şarkta, Aras ve Çoruh vadileriyle Van gölü sahilleri
ni takiben, Muş ovasına ve oradan Murat vadisine birleşen
istikamet, garpta Tohma vadisi Dersim'i muhit ve Dersim'e
doğru hareket istikametlerini gösterir vadilerdir. Esasen
şarktan garba ve sonraları garptan şarka doğru yayılan is
tila hatlarının bu mühim istikametleri takip e ttiği tarihen
müspettir. Bu vadilerle bir defa Dersim muhitine yanaştık
tan sonra, Dersim adacığı içine hangi istikametlerden kolay
ca nüfuz imkanı olduğunu tetkik edelim.
Dersim muhitini tetkik edersek görürüz ki, membaını
Bingöl dağlarından alan ve Kigi'den geçen Peri suyu; mem
baını Munzur dağlarından alarak bütün Dersim'i kat eden
ve ikiye ayıran Munzır suyu; membaını Tercan'ın garbın
da ve Erzincan ovasının şarkı cenubisindeki dağlardan ala
rak şarki Dersim'i adeta ikiye bölen Plümer ve bunun bir ko
lu olan Kulu dereleri ve yine membaını Ovacık'ın cenubun
daki dağlardan alarak garbi Dersim'i baştan nihayete kadar
kat eden ve Çemişkezek kazası hududunda Murat suyu ile
birleşen Tağar deresi; membaını Hozat'ın 20 km. şimali şar
kisindeki dağlardan alan ve muhtelif isimlerle Pertek mın
tıkasında Murat suyuna birleşen Hozat deresi gibi vadiler
Dersim'e yayılmak için göze çarpan ilk umumi istikametler
dir. Bu istikametlere müntehi [ tamamlayan ] ikinci derecede
kollar da vardır.
Dersim'in bugünkü nüfus tavazuuna bakılırsa, kesafetle
rin [ yoğunluğu n ) hep bu vadi ve vadicikler etrafında toplan
dığı ve tedricen seyrekleştiği görülür. Bu mütalaadan çıkara
cağımız netice şudur:
42
Dersim'e ilk giren insanlar, Erzurum-Tercan-Plümer-Bin
göl-Kigi-Peri-Murat vadisi-Munzur suyu-Dicle vadisi-Har
put-Hozat-Karasu-Fırat-Tohma vadileriyle Murat suyu vadi
sine ve oradan Tağar deresi boyu veyahut Dicle vadisi-Har
put-Tağar deresi istikameti umumiyelerini en kolay ve hay
vanlarını geçindirecek, ot ve su bulunabilecek, yayla ve su
yun bulunduğu istikametler olarak bulmuşlardır. Bu istika
metler, zamanında istila ordularının hareket istikametlerini
teşkil ederler.
Tarihe atfı nazar edersek, Anadolu'nun en eski sakinleri
Hititler olduğuna nazaran bunların garba akın ederken, Der
sim vadi ve yaylalarından geçtiklerini ve belki de tortu bıra
karak garba ilerlediklerini kabul etmek lazım gelir.
Dersim'in, Kutu deresi tarafeynindeki en sarp ve en arıza
lı mıntıkasını teşkil eden ve asıl Dersim'in merkezi olan sa
hada, bugün meskun ve iptidailiğini hala terk etmemiş olan
Haydaran aşiretinin bulunduğu mıntıkaya tamamen nü
fuz edilir ve bu vadide tetkikat yapılırsa, Dersim'in ilk sa
kinleri hakkında bir fikir edinmek imkanı hasıl olacağı zan
nı vardır. Bununla beraber Plümer, Ovacık ve hatta Nazımi
ye mıntıkalarındaki halk arasında, bugün bile çok miktarda
Türkmen tipine tesadüf mümkündür.
Hazar denizi sahillerini takiben, Aras vadisine ve oradan
da Murat suyu vadisine ve diğer taraftan Pasinler'e ve Bingöl
dağlarına geçen Türkmen akınları ve bunların garba doğru
devamları tetkike muhtaç birer esastır. Esasen Türkmenler,
kendilerinin Binkışlak'tan garba doğru yayıldıklarını ve Bin
göl dağlarında eski yurtlarım andırır isimler verdiklerini id
dia ederler. Bingöl dağları, bugün bile Türkmenlerin yayla
ğıdır. Bu dağın cenubi garbisindeki Üstükran nahiyesi hal
kı Hörmek aşiretini teşkil eder ve tamamen Türktürler. Bun
lar kendilerinin Horasan'dan geldiklerini anarlar. Bu aşire
tin bir kısmı da Dersim'in Nazımiye mıntıkasındadır. Bu aşi-
43
ret Hınıs, Varto, Kigi, Nazımiye, Erzincan, Kuruçay, Refahi
ye mı ntıkalarında şarktan garba doğru uzanmış bir vaziyet
tedir. Keza Bingöl dağlarına her sene muntazaman yaylak
yapan Beritanlı (bu aşiret efradı aşiretlerinin ismini telaffuz
ederken "Bartanlı" derler) aşireti de tamamen Türktür. Bun
ların kabile isimleri bugün bile lisanımızda kullanılan keli
melerden mürekkeptir. Mesela Karakulak, Dörtkulak, Şen
kalan kabileleri, bu aşiretin birer şubesidir. Bu aşiret öteden
beri Bingöl dağlarında yaylak yapan ve sonbaharda Peri su
yunu takiben, Palo'ya ve oradan Diyarbakır-Karacadağ-Vi
ranşehir üzerinden veya Harput-Malatya-Elbistan-Maraş
Ayıntap üzerinden, Halep'e doğru giderek, hayvan ticareti
yaparlar. Bunlar çobanlık hayatını katiyen terk etmemiş ve
çiftçiliğe yanaşmamışlardır. Bu aşiretin ihtiyarları, kendileri
nin Aras boyundan geldiklerini söylerler.
Yine Bingöl cenup ve cenubi şarki mailelerinde ve Murat
boyuna yakın sahada Hınıs ve Varto'nun şark mıntıkaların
da Lolanlı aşireti vardır ki, bu aşiretin bir kısmı, aynı isim
le şarki Dersim'de bugün bile yaşamaktadır. Bu aşiretin seyir
hattı takip olunursa , göç esnasında aynı isimle Hınıs, Var
to, Tercan, Erzincan, Plümer mıntıkalarında yaşayan aşiret
efradı vardır. Şu halde bu aşiret de şarktan ve Murat boyu
nu takiben, Dersim'e ilerlemiştir. (Bu aşiret, şark isyanında
Şeyh Said'i yakalayan ve Osman Paşa kıtaatına teslim eden
aşirettir.)
Tercan ovasından Dersim'in Plümer mıntıkasına yayı
lan aşiretler arasında ise Babamansur, Şavalanlı, Aydalan
lı, Arelli, Alhanlı, Kobatlı, Gemanlı, Şarekli -Çarıklı-, Bala
banlı, Kırganlı isimlerine tesadüf etmekteyiz ki, bu aşiret ve
ya kabilelerin de Murat boyunu takiben şarktan garba doğru
ilerledikleri ve Dersim'in Plümer mıntıkasına dahil oldukla
rı anlaşılmaktadır.
Bundan maada Bozukatlı, Yukarı Abbas, Dağmanlı, Sisan-
44
lı, Mazkan, Derviş Cemal evladı, Pir Sultan evladı gibi isim
ler taşıyan aşiret ve kabileleri, Erzincan'ın Plümer mıntıka
sında görüyoruz. Bunların da Erzincan ovasından, yani Ka
rasu vadisinden Dersim'e doğru sarktıklarına hiç şüphe et
memek lazımdır.
Plümer mıntıkasındaki bu aşiretlerin ihtiyarları ile temas
edildiği zaman kendilerinin Cengiz istilası önünde çekilen
Celalettin Harzemşah'ın askeri bakiyesi ve Horasan tara
fından gelme Türk neslinden olduklarını iftiharla söylerler.
Hatta bugün haritalarda Dojikbaba diye geçen ve kendilerin
ce Sultanbaba diye anılan tepeyi, Celalettin Harzem'in kabri
olarak gösterirler ve burası onlara ziyaretgahtır.
Şimdiye kadar verilen izahattan şu neticeye varırız: Plü
mer mıntıkası aşiret isimleri ve halkının kendi duygusu ,
şarktan garba intikal hisleriyle Dersim'in aslen Türk oldu
ğu tespit edilebilir.
Bingöl dağları etrafında yerleşen ve Dersim'le alakadar aşi
retlerden Lolanlı, Hörmekli, Beritanlı aşiretlerinden bahset
miştik. Bu husustaki malumatı biraz daha tevsi etmek [ geliş
tirmek] suretiyle bu göç yolunu da tespit edebiliriz.
Mazkirt ve Nazımiye mıntıkasında mühim bir aşiret olan
Kureyşanlılar'ı, Hınıs, Varto, Kigi, Mazkirt, Nazımiye, Plü
mer, H ısnımansur ve Sivas mıntıkalarında, kesafeti şarkta
olmak üzere, garba doğru yayılmış bir vaziyette görüyoruz.
Bu aşiret, esas itibarıyla seyitleri çok bir aşiret olarak Der
simliler nezdinde manen yüksek mevki sahibiymiş. Bunlar
bilhassa bu seyitlerin tesiriyle kendilerini Kureyş kabilesin
den addederler ve aşiret isimlerini bu kabileye mensubiyet
leri için bir delil olarak gösterirler. Hakikatte bunların Ku
reyş aşiretiyle hiçbir alakası yoktur. Bunlar da diğer boylar
gibi Murat vadisini takiben Bingöl'e ve oradan, Kigi üzerin
den Peri boyunca Mazkirt ve N azımiye mıntıkasına yayıl
mışlardır.
Bunların Arap istilasından evvel kendilerini Horasanlı di
ye andıkları tahmin olunmaktadır. Eğer Horasanlı tabirinin
Kurasanlı -Kureşanlı- şeklinde telaffuz imkanı kabil olursa,
bunların Horasanlı olduklarına hiç şüphe etmemek lazım
dır. Bunların tipleri brakisefal bir tipten olduklarını açık
ça gösteriyor. Şayanı dikkattir ki, aynı mıntıkada bu aşiret
le yan yana oluşan aşiretlerin isimleri de Harsan, Karsan,
Karşan'dır. Bu aşiretler şimalden cenuba doğru , şimalden
cenuba kadar Plümer mıntıkasından N azımiye , Mazkirt'e
doğru Karşan, Harsan, Kureyşan olarak uzun bir hat halinde
ve yekdiğerine muttasıl [bitişik] olarak meskündurlar. Yi
ne şayanı dikkattir ki, kendilerini Kureyş kabilesinden ad
deden, böyle telkinlerle zehirlenmiş olan bu aşiretin asırlar
dan beri yuvarlandığı bu mıntıkada, Kureyş! olduklarına de
lalet edecek ne bir dere , ne de tepe veya köy ismine tesadüf
olunmaktadır. Buna mukabil, kendi mıntıkalarında Ermeni
adlarına yakın isimlere ve Türk isimlerine tesadüf olunur.
Bunlar eğer kendilerini A ntakya ile Lübnan arasındaki
dağlarda yaşayan ve aralarında bu akideleriyle [ inançlarıy
la ] uygun akideli kısıuıları olan Nuseyriler (Ensariler) de
miş olaydılar belki bu iddia tetkike değerdi. N ihayet güne
şe, yıldıza, ağaca, nebata, köpeğe, vesaireye tapan bu boyun
lslamiyet'in kan dökerek insanların kalbine hakim olmaya
çalıştığı devirlerde, bugün sığındıkları dağlara çekilmiş ve
eski akidesini muhafazaya çalışmış bir gruba mensubiyet id
diası olurdu.
Hulasa [ kısaca) kendilerini Kureyş! addeden bu aşire t,
her cepheden tam Horasanlı bir Türk aşiretidir. İsimlerinin
Kureyşan'a tahavvülü seyitlerin gayreti ile olmuştur. Har
san-Karsan-Kureyşan diye bir hat üzerinde dizilmiş ve Hora
san Türk adının geçirdiği istihaleleri sarahaten gösteren de
liller bulundukça, bu delilleri cerh edecek kuvvetli sebepler
görülmedikçe, Kureyşanlıları Türkten gayrı bir unsur addet-
46
mek hiç de doğru değildir. Türklük ile alakalarını aramak
ise mevzubahis bile olamaz. Bu aşiretin muhitindeki aşiret
ler arasında Diskanlı, Şeyh Mehmetli gibi adlar takınan aşi
retler varsa da bunların daha şarkta veya garpta aynı adlı
boylarına tesadüf edilmemektedir.
Mazkirt mıntıkasında bulunan lzoli aşiretleri seyitleri de
mazilerini Kureyşilere götürürler. Fakat aşiretlerinin iki
gruptan ibaret olup, bir grubun neslen Türk ve diğer boyu
nun neslen Kürt olduklarını söylemek suretiyle, kendilerini
bilemeyerek nakzederler [ bozarlar] .
Kureyşan aşiretinin de Murat boyunca Hınıs mıntıkasına,
oradan Bingöl mailelerinden Peri suyunu takiben Dersim'e
girdikleri ve bu istikame tin şarktan gelen aşiretler için
Dersim'e giren bir yol olduğunu görüyoruz.
Asıl Dersim denilen mıntıkada iki aşiret vardır ki, bunlar
kendilerini Dersim'in eski ve yerlisi addederler. Bunlar da
Haydaranlılarla, Arillilerdir. Bu aşiretlerin efradıyla temas
edilirse bunlar kendilerinin Dersimli olduklarını ve Kalman
ocağından olduklarını söylerler.
Kalman kelimesi şayanı dikkattir. Aynı mıntıkada Kalman
adlı bir dere olmakla beraber, şarki Dersim'de Kalman şek
linde bu isme ekseriya tesadüf olunur. Bu aşiret efradının ve
kadınlarının bugün bile muhafaza ettikleri kılık ve kıyafet
lerine bakılırsa, kendilerinin Anadolu'ya en evvel göç yapan,
Dersim'e uğrayıp geçen ve kendilerini Dersim'de tortu ola
rak bırakan bir Türk boyuna mensup olduklarını tahmin ey
lemek imkanı vardır. Haydaran aşiretinin kendi büyükleri
nin adını aldığı ve Arilli adının ise , Türk köklerinde birle
şik bir ad olduğu tahmin olunmaktadır. Bu iki aşiretin de
Tercan-Plümer tarikiyle [ yoluyla] bugünkü yerlere dahil ol
dukları zannı vardır. Çünkü kendisini Kalman ocağından ve
Dersim'in en eski yerlisi addeden Arilli aşiretinin bir şubesi
de Plümer'in cenubundadır. Bununla beraber, Plümer kaza-
47
sı ile Ovacık kazası hattı fasılında bulunan Kalman aşiretinin
Keçeluşağı diye anılan hakim kabilesinin asıl adı Bozukanlı
(Bozuk Hanlı)'dır. Bu aşiret, asıl Dersim'in şimalinde tama
men hakim ve Kalman deresinin de memba kolları üzerin
de meskundur. Asıl Dersim mıntıkasına girecek en kestirme
yol da bu istikametten iner.
Plümerlilerin Celalettin Harzem'in şehit olduklarını söy
ledikleri ve Sultantepe diye andıkları ve kendileri için ziya
retgah olup bugün Doj ikbaba diye anılan tepe de, bu istika
met üzerindedir. Plümer'le Ovacık arasında en mühim ve iş
lek güzergah da buradan geçer. Şayanı dikkat bir nokta da,
tam Kalman deresinin Munzur ile birleştiği mıntıkada Kır
ganlı adlı ve tek bir kabilenin bulunduğudur. Binaenaleyh,
bu mıntıka halkının Orta Asya'da Türkler'in mezarlarına
verdiği bu ad ile asıl Dersim halkı arasında bir münasebet
aramak hatıra gelebilir.
Bu tetkikat, bize ilk defa Dersim diye adlanan mıntıkanın
ilk sakinlerinin her halde Tercan-Plümer üzerinden bugün
kü yerlerine geldiklerini zannettirmektedir. Halk hikayelerine
bakılırsa, en eski Dersiuı halkının da Harzemi oldukları zannı
uyanır. Burada bu aşiretin Kürtçe konuştukları iddiası ileriye
sürülür. Bu iddiaya karşı biz şöyle bir mütalaa yürütebiliriz :
Harzemiler hakkında tetkikat yapan tarihşinaslar, bunların
yansı Türkçe yansı Farisçe bir lisan konuştuklarını kaydeder
ler. Tarihte Sultan Sencar zamanında Horasan'ı istila eden ve
Oğuzlar diye anılan Türkmenler arasında, Zazik adını alan ve
Türk neslinden olduğu kaydolunan boylara tesadüf ediyoruz.
Malazgirt muharebesi kahramanı Alparslan'ı öldürenin
Dersim Mevkii Kumandanı Yusuf adlı bir Harzemli olduğu
nu yine tarihte okuyoruz. Yine tarih bize gösteriyor ki, Şii
Alevilik-Bektaşilik mezhebine en kolay ve en çok rağbet gös
terenler Türkmenler'dir. Bu esaslara temas ettikten sonra,
noktai nazarımızı serdedelim.
48
D e r s i m l i lerin bugün k o n u ş t u k l a rı dil K ü r t ç e değil
Zazaca'dır. Zazaların tarihte Jazik diye kaydettikleri boy ol
maları akla çok yakın görünmektedir. Zazalara "Zazak" di
yenler de vardır. Bugün Murat boyunu kaplayan bu boyun
arasında dolaşanların dillerindeki çok miktardaki Türkçe
köklü kelimelerden, bunların uzun müddet Türkçe konuş
tuklarına şüphesiz bir şekilde kanaat getirir.
Çapakçur'da, Genç'te, Palo'da, Lice' de, Ovacık'ta, Hozat'ta,
Çemişkezek'te tesadüf olunan Kızılbaşların yuvarlak kafası ,
geniş alnı, basık yüzüyle ve gözlerinin daima akın yollarını,
uzakları araştıran cevvaliyeti ile Türk neslinden ayrı bir nes
le bağlamak güç bir iş olur.
Zaza kadınını ise geniş yaylaklarda çadır önünde ineği
ni sağan ve yayığını döven Türkmen kadınından fark etmek
hemen hemen imkansızdır. Zaza kadınının diğer bir husu
siyeti de Kürt diye anılan bazı kadınlar gibi erkekleşmeme
sidir.
Zaza kadını Türkmen kadınları gibi, Yörük kadınları gibi,
cinsi temaslara pek düşkündür. Öteden beri taptığı parlak
ve bol yıldızlı göklü yaylalarda, ay ışığına karşı neşeli ve şen
kahkahalar salan ve boyu içinde kendisine eş arayan Türk
men kadınından Zaza kadınını ayırmak ve bunları aynı nes
lin kızları sanmamak onları tanımamak olur. Zaza kadını
tıpkı Türkmen kadını gibi, evinin işlerini çevirir. Temizliğe
Türkmen çadırının temizliği kadar bakar.
Karaktere taalluk eden [ ait olan] bu ana hatlar, Zazaların
Türkmen olduklarını ve filhakika tarihçilerin iddia ettikle
ri gibi dili yarı Faris yarı Türkçe olan Harezmilerden olduk
ları ve Kürtler'le çok fazla temas neticesinde, dillerindeki
Türk kelimeleri de ya lranileştirdikleri veya unuttukları an
laşılmaktadır.
Tarih noktai nazarından tetkik edersek, lran'ın orta za
manda Türklerin hakimiyeti altı nda olduğunu görürüz .
49
Yekdiğerini takip eden büyük istilalar ve çarpışmalar dola
yısıyla, lran yaylalarından garba doğru göç eden bu aşiret
ler Karasu, Murat ve Dicle vadilerine ve bu vadileri münte
hi olan [ tamamlayan ] vadiciklere yayıldılar ve buralara gel
dikleri yerin lisanını ve lehçesini de getirdiler. Bu suretle zor
görerek garba doğru göç eden aşiretlerin istilalara kolayca
yol vermeyecek geçitlerin kapanması kolay taşlık mıntıka
lara sığındılar.
Yine tarihi tetkikat bize gösteriyor ki , Türkmenler gar
ba doğru göçlerin d e , kısmen Ermenistan ve kısmen de
Bahrihazar'ın [ Hazar Denizi ] şark sahillerinde yerleşmiş
lerdir.
Zazaların bulunduğu sahanın bir zamanlar Ermenistan
hudutlanna dahil olduğu da tarihçe müspettir.
Milattan sonra l 934'te, Dağ Han ahfadından Salur zama
nında Müslümanlığı kabul eden Türkmenler, lran içlerine
ve lran'ın nüfuz ve hakimiyeti altındaki mınLıkalara yerleş
tikçe, Şiilik ile temasa geçtiler ve yavaş yavaş kendi dillerini
unutarak ve esasen şen gönüllerini tatmin eden bu manevi
mesleki tekabbül e ttiler.
Yavuz Sultan Selim'in gazabı olmasaydı, bugün güzel
Türkiye'mizde tek bir Sünni'ye tesadüf etmek imkanı bel
ki de mümkün olamayacaktı. Zira Farisi dili salgını nasıl ki
hakanların harimine ve devlet muhaberatına kadar girmişse,
bu dilin hemen hemen bir lazımı gayri müfarıkı [ olmazsa ol
mazı] olan Şiilik de onu takip edecekti. Konya Selçuk saray
larının iç yüzlerini bir Acem sarayından fark eLmek müm
kün değildi.
Bunların indirası [yayılarak dağılma, öne geçme, girişim ]
akibinde Türk neslini toplamaya çalışan Karamanoğlu Meh
met Bey'in tamamen Farisi diliyle tanzim edilen kuyudatı,
devleti Türkçe'ye tahvil e ttiğini, hatta başbuğun "Divanda,
dergahta, bargahta bundan böyle Türkçe'den başka bir dil ile
50
konuşulmayacakLır" şeklinde bir tamim yapmak mecburiye
tinde kaldığını, yine tarihi tetkikat bize gösteriyor. Mevzu
umuzun haricinde gibi görünen bu mütalaa, bugün en ufak
bir şüphe bile etmeksizin Türk halkının bile bir zamanlar
Farisleşmek üzere olduğunu tespit eder.
Bu mıntıkalara nuru irfanın ve Türk büyüklerinin daha
evvel yetişmesiyledir ki, Konya Türkü kendini toplayabilmiş
ve dini ile imanını kazanmıştır.
Osmanlı l mparatorluğu'nun tefessuh [ çürüme , bozulma )
ve inhidamına [yıkılma ] kadar geçen binlerce sene içinde,
Türk büyüklerince tamamen ihmal edilmiş ve lran tesir ve
harsına açık kapı halinde bırakılmış olan şarkta, Murat bo
yunda, Dersim dağlarında Acem kırması bir dil ve mezhep
ile konuşur boylara tesadüf edersek, buna taacüp etmemek
[ şaşırmamak ] , bunun niçin böyle olduğuna zihinleri yorma
mak lazımdır.
Eğer Yavuz'un garazı Dersim'in yalçın dağları içine gire
bilmiş olaydı, herhalde Dersim'i de bugün maddi ve manevi
başka bir yol üzerinde görürdük.
Dersim aşiretleri arasında, Hozat'ın şimalinde yuvalanan bu
aşiretin bilginleri Celalettin Harzemşah'ın kendilerinden ol
duğunu ve mezarının Dersim mülhakatından [merkeze bağlı
yer] Germil nahiyesinin Ağdat köyü civarında bir tepede bu
lunduğunu (Dojikbaba-Sultanbaba tepesi) iftiharla anlatırlar.
Bu hatıra Plümer aşiretleri hatıratı ile tamamen mutabıktır.
Esasen bazı tarihlerde, Cengiz Han'ın ortadan kaldırdı
ğı Şii Harzem Devleti'nin son ve kahraman hükümdarı olan
Celalettin Harzem Sah'ın birkaç defa au ldığı Sünt nehrinde
boğulmaktan kurtulduktan sonra, mukavemet etmek üzere
ordusunun döküntüleriyle garptaki dağlık araziye çekilmiş
olduğunu söylerler.
Plümer aşiretleriyle Hozat'ın Bahtiyar aşireti arasında, Ce
lalettin Harzem Şah ve kendilerinin Harzemi oJdu klan hak-
51
kındaki menkulat [ nesilden nesile veya ağızdan ağıza yayı
lıp duyulan, nakle dayanan bilgi ] ile tarihlerin bu menkulatı
arasında da mutabakat göze çarpmaktadır. Bilvesile Zazalar
hakkındaki tetkikleri biraz daha genişletelim.
Zazalar, Şafii ve Alevi olmak üzere iki kısımdır. Şafii Za
zalar, Kırmançla r'dan tamamen ayrıdır. Dillerinde Fa
risi kelimeleri gal iptir. Bunlar kendilerine doğrudan doğ
ruya Zaza derler ve kesretle [ çoklukla ] Lice, Palo, Çapak
çur mıntıkasında sakindirler. Ahlaki rabıtaları zayıf ve fa
kat manevi taassupları kuvvetlidir. Hanefileri kafir diye gö
rürler. Şeyh Said'in dayandığı ve kolayca harekete geçirebil
diği insanlar bunlardır. Bu Zazaların erkek ve kadın isimle
ri arasında Ağa, Suvan, Gülsima gibi safi Türk adlarına sık
sık tesadüf edilebilir. Bu insanlar asıl Kürt diye anılan Kır
mançlar ve Kızılbaşlar arasında tamamen ayrı bir grup ha
lindedirler. İçlerinde aklı erip de hükümete ısınanlar, kan
pahasına da olsa devlete hizmeti şeref bilirler. Birinci Umu
mi Müfettişlik mıntıkasında bunlar arasında milis olarak is
tihdam edilenlerin hizmetleri vardır. Takiplerde ölmüşler
dir ve hala da jandarll}aya zahir bir kuvvet olarak istifade
olunanları da vardır.
İ kinci kısım Zazalara yani Aleviler'e gelince: Bu nlarda
mezhep ve adet dili Türkçe'dir. Ayinlerine iştirak edenler
Tü rkçe konuşmak mecburiyetindedirler. Bu mecburiyet
tendir ki, Alevi Zazalık asırlardan beri ihmal edildiği halde,
Türklükten pek de uzaklaşmamış Dersim Alevileri arasın
da cevap istememek şartıyla Türkçe meram anlatmak müm
kündür. Şayanı nazar ve esef olan nokta şudur ki, 20-30 ya
şından yukarı yaşlı her fertle Türk dili ile mütekabilen anlaş
mak ve dertleşmek mümkün olduğu halde, Türk dili tama
men Zazalaşmakta ve halen 10 yaşından küçük çocuklarda
ise Türk diline rastlamak imkanı kalmamaktadır. Bu netice,
Dersim Alevi Türklerinin de benliklerini kaybetmeye başla-
52
dıklarına ve ihmal edilirse günün birinde Türk dili ile konu
şana tesadüf edilemeyeceğine delildir.
Aleviliğin en kötü ve tefrike değer [ ayrılması gereken ]
cephesi Türklükle aralarındaki derin uçurumdur. Bu uçu
rum Kızılbaşlık itikadıdır. Kızılbaş, Sünni Müslüman'ı sev
mez, bir kin besler, onun ezelden düşmanıdır. Sünnile ri
" Rumi" diye anar. Kızılbaş, ilahi kuvvetin hamili bulundu
ğunu ve imamlarının Sünniler'in elinde işkence ile öldüğü
ne itikat eder. Bunun için Sünniler'e düşmandır. Bu o kadar
ileri gitmiştir ki, Kızılbaş, Türk ile Sünni ve Kürt kelimeleri
ni aynı telakki eder.
Dersim Alevileri de tıpkı Sivas, Tokat, Canik, Afyon Ale
vileri gibi, "Varma yezidin yanına, siner kokusu tenine" diye
Sünni'yi tahkir eder. Yezidi, Türk bilirler. Evlerinde Zaza di
li ile dillenen bu insanların aslen ve neslen Türk olduklarına
dair şimdiye kadar getirdiğimiz delillere bile lüzum yoktur.
Bunlar hal ve hareketleriyle kendilerinin Türk camiasından
olduklarını gösterirler.
Birinci Umumi Müfettişlik'çe Dersim'in Ovacık mıntıka
sında toplanan şarkılardan birkaç parça:
53
yen erkek söylediği kadının gündüzlüsüdür, oynaşıdır. "Oy
naş" ve "gündüzlü tutmak" demek [ şu manaya gelir] , haf
tanın bir gündüzünü sevdiği bir erkekle geçirmek Kızılbaş
kadınının hakkıdır. lşte buna "oynaş tutmak" derler. Kadın
ancak gündüz oynaşmaya mezundur. Gece oynaş tutamaz.
Kadının bu hareketi, kocasınca ve Kızılbaşlarca günah sayıl
maz. Kızılbaş itikadınca, gün ve güneş ziyası [ ışığı] karşısın
da hayır işlerler. Bu ziyalar yalnız hayır işlemeyi emreder,
şer yapanları çarpar. Bu mevzu ile Türkün ana yurdundaki
ilk itikatlar arasında benzerlik şayanı nazardır.
Merhum Ziya Gökalp'in Türk Medeniyeti Tarihi adlı eseri
nin 89. sayfasında, " Eski Türkler bu menkıbeleri izah için,
senede bir kere tabii şehvetin galeyanı ile vücuda gelen bir
aşk gecesine inanırlardı. Bu aşk gecesinde, kadın her nere
ye dokunsa gebe kalırdı. Çünkü bu gece nur sütunu -ki, bu
na altın ışık da diyebiliriz- her şeyde mütecelli [ ortaya çık
mak] bulunurdu. Altın ışık bazen güzel bir erkek suretinde
bir kadının harimine gelirdi. " Şundan anlaşılıyor ki, nurun
sütununa (altın ışığa) atfolunan temas ve hareketlerden es
ki Türkler dahi fenalık ummazlardı, gayri tabiilik görmez
lerdi . Esasen eski Türklerce güneş ve ayın kutsiyeti vardı.
Kızılbaşlar'ın "gündüzlü" telakkileriyle eski Türklerin "nur
sütunu" telakkileri arasındaki münasebet, Türkmenler'in ve
Türkler'in Kızılbaşlığı niçin benimsediklerine de delildir.
Üçüncü beyitteki ifade ise iki noktai nazardan tahlile de
ğer: Birisi Dersim'de yerleşen temiz Türk oğlunun yanı ba
şında gördüğü Kürt'e karşı duyduğu nefreti ve kanına di
ğer kan karıştırmayacağını gösterir. Diğeri de, bilhassa garbi
Dersim aşiretlerinin sonradan Dersim'e yerleştikleri sırada,
Dersim'de tesadüf ettikleri insanların Kürtçe ve Zazaca ko
nuştuklarına ve nihayet bu insanlarla kaynaşarak kendi dil
lerini bugünkü şekle koyduklarına delildir.
Dersim'in Zazaca dili bile iki kısma ayrılır. Bunlardan bir
54
kısmı Varaherre, diğer bir kısmı da Beşo şivesiyle konuşur.
Her ikisi de "buraya gel" demektir. Fakat bu iki şube ara
sında , Zazaca ile asıl Kırmanç şubesi arasındaki gibi derin
uçurum yoktur. Dersim Zazaları'nın böyle iki esas üzerin
den dillenmelerinin başlıca sebepleri, bir kısmının daha faz
la Kırmançlar'la temasından ileri gelmiştir.
Zazalar'ın işgal ettiği sahayı tespit ederek, bunların han
gi istikametten gelecekleri hakkında bir fikir edinmek mu
vafık olur. Bugünkü vaziyete göre Zazalar, Muş ovasından
itibaren Murat suyunun şimal ve cenup aksamı, Dersim ve
oradan garpta Koçkiri'ye kadar imtidat [ uzanmak ] eder.
Dersim'e yaklaştıkça kesafetleri fazladır. Bun lardan Mutki
ve Sasun'da da kollar vardır.
Zazalar'ın Asuri oldukları hakkında da bir iddia vardır. Fa
kat tarihi tetkikat gösteriyor ki, Asuriler çarpışmalar ve hic
retler sırasında şimale çıkan bir kısım Samiler'le Kuşlular'ın
ve Hazar tarafından gelen bazı kabilelerin teşkil ettikleri bir
halktır. Bu bizim iddiamızdan başka bir şey değildir. Zaza
lar, Hazar tarafından göç etmiş ve daha yerlerindeyken yarı
Türkçe yarı Farisçe konuşan bir Türk boyudur. Kuşlular'la
Hazarlar'ın Türk olmadıklarını kim iddia eder? Esasen Asur
diye aslı ve nesli belli, müstakil tarihi bir soy da yoktur.
Zazalar arasında dolaşılır ve dilleri tetkik olunursa Asuri
likle , Süryanilikle alakalarına dair bir esasa tesadüf olunmaz.
Dillerinde Türk, Faris, pek nadir de Rus kelimelerine tesa
düf olunur. Binaenaleyh bu iddia da varit değildir.
Zazalar hakkında gösterilen bu kısa izahat, hangi cephe
den bakılırsa bakılsın, Zazalar'ın Orta Asya'dan gelmiş ve iz
zeti nefsini en yüksek tanır bir neslin çocukları olduğu ve
memleketlerinde zaten Farisleşmeye başlayan bu Türkmen
çocuklarının göç ettiği yerlerin uzun müddet Acem istilası
altında kalması yüzünden, ana dillerini tamamen unuttukla
rı ve fakat karakterlerini muhafaza ettikleri görülür.
55
Bersim diye kaydolunan mevkiin Dersim olması ihtimali,
Hammer tarihinde tespit olunuyor. Celalettin Harzem Şah'ın
nihayet Dersim'e sığındığı nazarı dikkate alınırsa, bu mevki
in Dersim olduğu neticesine varılır. Bu izahat da gösteriyor
ki, Dersimlilerin başındaki Harzemli kumandan Yusufun ku
manda ettiği ve Bersim diye anılan mıntıka, bir gün Harzemli
Celalettin Şah'ın sığınacağı kadar emin bir mıntıkaymış. Böyle
bir emniyet için o mıntıka sakinlerinin ekseriyetle kendi nes
linden olması lazımdır. Plümer ve Hozat'taki aşiretler de, "Biz
Harzemliyiz ve Celalettin Şah da bizimdir" demiyorlar mı?
Zazaların daha bazı karakterlerine geli nce, tab'an [ yara
tılıştan, doğuştan ] çapulcu, kamilen meskun olmakla bera
ber, yazın mutlaka yaylaklara çıkarlar. Çoban hayatını he
nüz terk e tmiş değillerdir. Davarcılığı severler , hükümete
muti [ i taat eden] görünürler fakat maznunları ve mahkum
ları himaye ederler. Tarzı telebbüsleri [ giyinme şekilleri ]
kendilerinin dokudukları yerli bezden gömlek, don ve ya
ni bezden mavi ve kırmızı renkte dış yelek, mintan, siyah ve
beyaz yünden şalvar, kadınlar aynı renklerden üç etekli en
tari giyerler. Mutaassıptırlar. Şeyhleri tanırlar. Kölelik yap
mak istemezler. İzzeti nefis sahibidirler.
Bütün bu mütalaadan sonra, bu kadar tafsilatı icap ettiren
esasa dönelim. Dersimlilerin Türk olduğu iddiasına karşı ,
dillerinin Kürt dili olduğu iddiasının varit olabileceğini ile
ri sürmüştük. Şimdiye kadar tespit ettiğimiz esaslara göre:
1- Harzemiler esasen Hazar şark mıntıkasındaki yurtların
da, yarı Türkçe yarı Farisi bir dil konuşuyorlardı .
2 - Cengiz istilası karşısında garba doğru göç yaptılar. Bu
göçleri esnasında ve göç ettikleri ellerde uzun müddet İran
dili ve harsının mahkumiyeti altında kaldılar.
3- Zaza olan Beritanlı aşireti Bingöl'e bağlıdır. Her yaz
mutlaka oraya gider. Bugün Zazalar'ın oturduğu yerler onun
ticaret kollarını ihtiva eder.
56
4- Müslümanlık kendi maneviyatını tatmin edemediğin
den, bundan daima uzaklaşmaya çalışmış ve nihayet kıs
men Şafiilik ve ekseriyetle de Kızılbaşlık tufanına tutulmuş
ve saplanıp kalmıştır.
5- Celalettin Harzemi, Dersim'e gelmiş ve orada şehit ol
muştur.
6- Dersim'de bugün bile Harzemli olduklarını söyleyen
birçok aşiretler vardır.
7- Celalettin Harzem Şah'ın hükümet dini de Şiilik'tir.
8- Zaza, karakteri itibarıyla Türkmen'in aynıdır.
9- Zaza, brakisefal kafalıdır.
1 0- Adı ile alakadar Oğuzlar içinde j azik isminde bir Türk
boyu vardır. Bunları da Cengiz çiğnemiştir ve garba hicret
e ttirmiştir. Jazik telaffuzunun istihale geçirerek Jaza-Zaza
olması ihtimali kuvvetlidir. Ayrıca Türk adları arasında Sasa
kelimesine tesadüf olunur. Bütün bu esaslar Zaza'nın Şii bir
Türkmen olduğuna en kuvvetli bir delildir. Şu halde "Der
simliler Türk ise niçin dilleri Türk değildir? " diyenlere kar
şı, "Dersimliler Türktür fakat ana yurtlarında Şiiliğe bulaş
mışlar, dillerine yarıya kadar Farisi kelimeler almışlar, uzun
müddet lran harsı ve dilinin tesiri altında kalmışlar ve niha
yet Selçuk saraylarını istila eden Türk devletinin kuyuda tına
kadar giren bu dil, Dersimli'nin kalbine kadar işlemiş, ken
dilerine Şiiliği talim eden seyitleri ve babaları aslen kendi
nesillerinden olmadığı için, Kızılbaşlık aleyhtarlığı ile yapı
lan devlet takipleri, kendilerini büsbü tün Türk alemi ile te
mastan kestirmiş ve sindirmiş, bu suretle her gün bir az da
ha Farisi diline yaklaşmışlar ve nihayet yedi sekiz asır için
de, kısmen yine dillerini unutmamaya, hatıralarını ve karak
terlerini muhafaza etmeye muvaffak olmuşlardır. Kürt değil
dirler. Kürtlükle alakaları yoktur. Asılları ve nesilleri Türk
men olan Zaza'dırlar. Dilleri de Kürtçe değil, Zazaca'dır"
[ denebilir) .
Yine şarki Dersim aşiretleri arasında Hiran, Demenan, Şa
dilli, Koban, Yusufan, Alan, Şeyh Mehmedan, lzoli gibi ba
zı aşiretler vardır ki, asılları ve nesilleri pek malum olmadı
ğı zannı vardır. Bunlardan Şadilli aşireti Dersim'e geldiği za
man, diğer bir nam altında bulunduğu ve fakat bulundukla
rı mıntıkanın bir şatlık [büyük nehir] mıntıkası olması se
bebiyle, kendilerine "Şat elli" denilmiş ve nihayet bu isim al
tında kalmış olmaları ihtimali mütalaaya değer.
Yusufanlılar'ın A lparslan'ı öldüren Bersim kumanda
nı Harzemli Yusufun maiyetinden mürekkep olduğu zan
nı vardır.
Alan, doğrudan doğruya bir Türk adıdır.
Şeyh Mehmedan'ın, Kureyşan kabilesinden Şeyh Mehmet
namlı bir aile reisinin adına izafetlenmiş olması [ bağlanmış
olması] ihtimali kuvvetlidir. Çünkü bu aşiret, Kureyşanlılar'a
yakındır ve aralarındaki münasebet çok samimidir.
lzoli aşiretine gelince, bunların Türk oldukları daha evvel
izah edilmişti. Aynca Pilvenk adlı bir aşiret vardır ki, bu aşi
ret Pertek'tedir ve büyük bir aşirettir. Kendi kanaatlerine gö
re Harzemli'dirler. Törk olduklarına kanidirler.
Garbi Dersim'e gelince; bu mın tıkadaki sakin aşiretler
arasındaki tradisyon şudur: Ecdatları Horasan'da mukim ,
Şeyh Ahmedi Yesevi'ymiş. Cengiz istilası üzerine , Ahmedi
Yesevi'nin oğlu Şeyh Hasan Dede, aşiret halkı ile Irak'a göç
etmiş. Orada Abbasi halifesine dehale t ederek [ sığınmak,
aman dilemek] iskan edilmiş. Hasan Dede, bir aralık Hicaz'a
ve oradan Mısır'a geçmiş ve Bağdat'a döndüğü zaman o yer
lerde kalamayacağını kestirerek aşiret halkı ile Anadolu'ya
geçmiş ve Konya Selçukları'nclan Alaettin'e tebaiyet etmiş.
Alaettin, bir hemşiresini [ kız kardeş] Hasan Dede'ye tez
viç ederek [ evlendirerek ] onu aşiretiyle beraber Malatya ci
varında iskan etmiş. Bu aşiret, Yavuz Sultan Selim zamanı
na kadar bu mıntıkada kalmış. Yavuz'un Şiilik'le bi rahmane
58
[ acımasızca ] mücadelesi sırasında korkuyla Dersim'e kaç
mışlar. Şeyh Hasan Dede yolda ölmüş. Gedanmadeni kaza
sının, Şeyh Hasan karyesinde [ köyünde ] defnedilmiş. Hasan
ve Seyit ismindeki iki oğlu , aşiret halkıyla beraber asıl Der
sim mıntıkasına göçmüşler. Hasan, Hozat ve civarında kal
mış. Seyit, kendi tevabiiyle Ovacık mıntıkasına geçmiş.
Hasan'ın Abbas, Karahallı, Kırık, Ferhat isminde dört oğ
lu olmuş. Bunların her biri bir aşiret halinde taazzuv [ şekil
lenmek ] etmiş. Bugün Şeyh Hasananlı grubu altında Abbas,
Karahallı, Ferhat aşiretleri vardır ve esas aşiret grupları olup ,
bunlar da daha küçük kabileler haline inkısam etmişlerdir.
Seyit ismindeki diğer kardeşin Koç, Kal , Kav (Kaf) ismin
de üç çocuğu olmuş. Bunlardan Koç'un Şam ve Resik; Kal'ın
Bal, Abbas, Persim, Keçel; Kav'ın Beyt, Maksut, Bezgever ad
lı çocukları olmuş . Zamanla her biri , bugün aynı namlarla
anılan aşiretleri teşkil etmişlerdir. Bunlardan daha bir takı
mı küçük gruplara ayrılmışlardır.
G arbi Dersim'e bugün hakim ve nafiz olan [ sözü ge
çen ] aşiretler bunlardır. Bu aşiretlerin her biri dedelerinin
Ahmedi Yesevi olduğunu, Horasanlı ve Türk o lduklarını,
Malatya'dan hicret ettiklerini ve Şeyh Hasan Baba ismindeki
dedelerinin Gebanmadeni'ndeki Şeyh Hasan köyünde met
fun [gömülü] olduğunu bilir ve söylerler. Bu aşiretler için
de Ferhatuşağından maadası Beşo dili ile görüşür. Ferhatu
şağı, Herrevere dili ile görüşür. Ferhatuşağının , Kırmanç di
line daha yakın olan dilinin bu dili konuşması ve kardeşle
rinin dilinden uzak düşmesi, meskün bir hale geçtiği mın
tıkanın Harput mıntıkasıyla yakın bulunması ve bu istika
metteki Kırmançlar'la daha yakından temasa geçmesinden
dir. Garbi Dersim'i teşkil eden ve Türk olduklarını söyleyen
bu aşiretlerin Dersim'in ilk sakinleri olmadığı ve yakın bir
tarihte mezkur mıntıkaya göçtükleri şüphesizdir. Şu halde,
"garbi Dersim'in ilk sakinleri kimlerdir? " gibi bir mülahaza
59
hatıra gelir. Bazı deliller garbi Dersim'in ilk sakinlerinin de
Türk olduklarını göstermektedir.
Membaını Hozat'ın şimali şarkisindeki beyaz dağdan ala
rak şarka doğru akan ve Şeyh Çoban tepesiyle Türküt köyü
arasından geçerek, cenubi şarkiye teveccüh eden ve Türüş
mek nahiyesini kat ederek Türüşmek'in şimalinde Munzur
suyu ile birleşen su güzergahı üzerindeki Kalasan köyüne
kadar olan kısmında Torul deresi adı ile anılmaktadır. Fil
hakika 1 880'de bu mıntıkada Torut adlı bir aşiretin sakin ol
duğu ve bunların bir Türk aşireti olup tamamen Türkçe ko
nuştukları ve fakat tedricen muhitlerindeki aşiretlerin dille
ri ile dillenmeye başladıkları Dersim hakkında yazılmış eski
raporlardan anlaşılmaktadır. Bu Toru t deresine Çağı deresi
adı ile küçük diğer bir dere de akmaktadır.
Göç yapan Türk aşiretleri, yeni mıntıkalarındaki sulara ve
dağlara ya kendi adlarını verirler veya o mıntıkadaki adları
alırlardı. Bu aşiretin de bu dereye kendi adını verdiği anlaşıl
maktadır. Şu halde, aşiret bu derenin üst kısmında yerleşin
ce, kendi adını da o suya vermiştir. Aynı dere üzerinde, To
ru t isminde bir köy de vardır. Bu köy ve dere eski bir Türk
aşiretinin hatıratını saklarlar. Torut mıntıkasının tabi oldu
ğu nahiyenin ismi Sin'dir. Türk tarihlerinde Sin'in ay mabu
du [ kendisine ibadet edilen] Akad'ın hamisi olduğunu görü
yoruz. Belki de ilk adı Sin'dir. Çünkü Dersim'de buna ben
zeyen kelimelere tesadüf ediyoruz. Yine bu dereciğin sekiz
kilometre şimalinde, Çığın isminde diğer bir dere de vardır.
Bu dere üzerindeki Balı köyü, Bey mezrası, Hacilli köyü ve
cenubunda da Külünk adlı bir dağ ve Kanisek adlı diğer bir
köy vardır.
Garbi Dersim'in merkezi ve en mühim bir mıntıkası olan
Hozat sahasına gelince; burada Hozat merkeziyle bu isimle
anılan ve garbi Dersim'i ikiye ayıran dereyi mütalaa etmek
doğru olur.
60
Eski Türk dilinde "hozmek", hoplamak ve sıçramak ma
nasındadır. Bu itibarla bu suya sarp kayalıklardan ve ara
ziden hoplaya sıçraya akmasından dolayı, herhalde bir soy
tarafından Hozat adı takıldı ve derenin kısmı ülyasında
[ yüksek kısımlarında] aynı adlı bir köy yapıldı. Bu köy an
cak Tanzimat'tan sonra kasaba haline gelebilmiştir. Ayrıca
Hozat'ın içinde Sarı Saltık adlı bir aşiret, eski büyük adlarını
muhafaza etmektedir. Fakat garbi Dersim aşiretleri arasında
anılmazlar. Hozat'ın 8 kilometre şimalinde Sarı Saltık tepesi,
burada vaktiyle bu namda büyük bir aşiretin yaşadığını gös
teren beliğ [ kafi derecede] bir abidedir.
Yeni Hozat'ın 3 km. şimali garbisinde Lolan Tanrı namı ile
bir köy vardır ki, Plümer'deki Lolanlılardan bir grubun bu
mıntıkaya göç ettiğine ve yerleştiği köye kendi adını verdi
ğine işarettir.
Pertek mıntıkasından şarka doğru cereyan eden bir dere
vardır ki, buna mahallen Kaçar deresi denilmektedir. Bu de
re üzerinde Aşağı ve Yukarı Kaçar ve bunların cenubunda
da Karçarı ülya diye anılan üç köy vardır. Adını bu suya ve
üç köye veren bu Kaçarlar, bugün anılmamaktadır. Pertek
Hozat yolu üzerinde ve bu yolun şarkında Sağman bahçelik
leri diye bir mıntıka vardır. Bu mıntıka insanları bugün bi
le yalnız Türkçe konuşurlar. Ve Dersim'in hemen en zengin
ve bahtiyar insanlarıdır. Sağman adlı bir aşiretin evlatlarıdır.
Fakat aşiret isimleri arasında kendileri anılmaz. Çünkü ta
mamen hükümete bağlanmış, vahşet hayatını unutmuştur.
Çemişkezek kasabasının bahçeliklerinden geçen ve mem
baını Ovacık'ın cenubundaki sırtlardan alan ve garbi Dersim'i
bir baştan bir başa kat eden derenin bir ismi Tağar'dır (Hari
tacılar bu adı Çemişkezek deresi diye yazmışlardır) . Bu de
renin şimal mailelerinde ayrıca bir de Tagar köyü vardır. Bu
dereye Tuharların adını koyan nesil hangi nesildir? Bundan
maada Kırkanlı diye anılan aşiret içinde Saruhanlı ismini ta-
61
şıyan bir kabile vardır. Bu kabile, o mıntıkanın eski bir ka
bilesidir. Fakat Şeyh Hasan Dede evlatlarının Dersim'i istila
sıyla küçülmüşler ve isimlerini kaybetmişlerdir.
Dersim halkı içine daha fazla nüfuz edilir ve bunların ken
di dilleri ile hatıraları yoklanır ve haritacıların tamamıyla
tespit edemedikleri dağ, dere, tepe isimleri birer birer anla
şılırsa Dersimlilerin ilk sakinlerinin de tamamen Türk nesli
ne mensup oldukları anlaşılır. Esasen Dersim'in ilk sekenesi
Türk nesline mensup olmasaydı, Ahmetli Yesevi evlatlarının
bu mıntıkaya nüfuz e tmeleri imkanı var mıydı? Öyle zanno
lunuyor ki, Şeyh Hasan Dede, Yavuz Selim'in Kızılbaş mü
cadelesine giriştiği sıralarda, Dersim'deki tanışları ile muha
berleşti, muvafakatlerini aldı ve öyle yola çıktı.
Dersim'in Ovacık mıntıkasının en hakim aşireti olan
Kalanlılar'ın da en kuvvetlisi bulunan Keçel grubuna aynı
zamanda Bozukanlılar aşireti adı verilmektedir. Hakikatte
ise Bozuklular, Kalanlılar'dan daha eski Dersim sakinleridir
ve Kalanlılar kendilerine hakim olmuşlardır. Keçeluşağı, as
len Keçeliler olup aynı zamanda hakim olduğu Bozukanlı is
mini taşımaktadır. A[şar yörükleri arasında da Bozuklu diye
bir kabile tanıyoruz . Bütün bu izahata göre, Dersim sekene
si hakkında şu hulasayı yapabiliriz:
Dersim, Orta Asya'dan garba doğru uzun zaman devam
eden ve Ege denizi sahillerine ulaşan ve daha garba taşan
göç kollarının yolları üzerinde, bu kolların ancak tortularını
toplamış bir sahadır. Dersim içindeki dağ, dere, tepe adları
bu vatan parçasının ilk sakinlerinin aslen Türk olmaları ka
naatini uyandırıyorsa da, şark, şarki şimali, cenup ve garp
tan gelen muhtelif milletlerin istila selleri önünde kaçanlar
için de can kurtarıcı bir sığınak olmuş, hakimiyetleri altında
bulunduğu Türk, Faris, Asur, Ermeni, Arap gibi milletlerin
de tortularını içine almış bir mıntıkadır.
Ermenilik, Dersim içinde şimale gittikçe kesafetini kay-
62
betmiş ve Dersim dahilinde ancak kasabalar ve onlann yakı
nında barınıp taşamamış ve hiçbir zaman Dersim umum nü
fusunun % 20'sini aşmamıştır. Harbi Umumi'den sonra ise
izlerini bırakarak ölmüştür.
Asur ve Araplık hiçbir iz bırakmamıştır. Türkler çocukla
rını ve adlarını ve Farisler ise dillerini ve seyitleri ile beraber
Şiiliklerini pek feci bir surette bırakmışlardır. Muhtelif mil
letlerden kaçıp Dersim'e sığınan insanlar arasında bilhas
sa Dicle boyunca gelen ve Kırmanç denilen, yine Farisi boz
ması bir dille konuşan insanların Dersim dili üzerinde yap
tığı tesir en çoktur. Bütün bu ihtilatlar Dersim halkını her
gün bir az daha ana dil ve karakterinden uzaklaştırmış ve
Osmanlı Devleti'nin Desim'le mücadeleye başladığı tarihten
itibaren, Dersim daha geniş adımlarla Kürtlüğe doğru ilerle
meye başlamıştır.
1 890-9 l 'de Hamidiye Teşkilatı ile Kürtler'e verilen im
tiyazlar Dersim'i bu istikamette kuvvetlendirmeye sevk e t
miş, Meşrutiyet bu hareketi ağırlaştırmış ve fakat Cumhuri
yet, diliyle % 70'i, hissiyle % 20'si Kürtleşmiş bir Dersim'le
karşılaşmıştır. Bu itibarla açıkça diyebiliriz ki, bilhassa Maz
kirt, Nazımiye, Plümer, Ovacık, Hozat kazalarındaki nüfu
sun % 70'i Kürt gibi konuşan ve fakat henüz onun karakteri
ni hazmetmeyen ve kendi akideleri ile onu yenmeye çalışan
ve Türk ile Kürt arasında kalmış, şaşkın bir camiadır. Şayanı
teessür olan en mühim nokta, Dersim anasının Dersim ba
basından evvel Kürtleşmeye başlamasıdır.
Dersim'i şu suretle mütalaa ettikten sonra, kaybolmak
üzere bulunan ve kanında Türk kanı ekseriyeti olan büyük
bir halk kütlesini geriye, yani milli varlığına doğru çevir
mek için hemen ıslahata ve tedbirler almaya başlamak lazım
geldiği kanaatine varılır. Dersim'i daha iyi tanımak ve ısla
hat esaslarında çok mühim tesirleri tabii olan asayiş vaziye
tini mütalaa etmek için bu mıntıka halkının teşkil ettiği aşi-
63
ret grupları ile yekdiğerleriyle olan münasebetlerini ve ken
dilerini dik kafalılığa ve yolsuzluğa sevk edecek silah vasıta
sının vaziyetini, her aşiret ayrı ayrı olmak üzere izah edelim.
Her aşiretin adet ve ananesi hakkında kendi kısmında ayrıca
ve muhtasaran malumat verildiğinden, burada bu maksatla
ayrıca bir fasıl açılmadı.
64
Dersim'in iktisadi ve Zirai Vaziyeti
65
bazen Pala, Elaziz, Kemaliye ve Arapkir'e hububat, fasulye,
mercimek, bal, balmumu ihraç olunur. Hozat, Pertek, Çe
mişkezek mıntıkasından da yağ, peynir ve ceviz ihraç olu
nur. Bu nev'i ihracat hiçbir zaman büyük bir yekun tutmaz.
Çarsancak, Çemişkezek, Pertek ve halta Hozat köylerin
den bilhassa Elaziz vilayet merkezine odun ve kömür sevki
yatı yapılır ve bu yüzden Dersim'e hayli de para girer.
Elaziz'in uyanık gençliği, yerli mal sarf etmek işine çok bü
yük dikkat atfeder. Bu cümleden olmak üzere Elaziz merke
zinde tesis olunan iplik ve elektrik fabrikalannın motorlannı
gazoj en motoru olarak intihap etmişlerdir. Bundan maksat
ları yerli kömür sarf etmektir. Bu fabrikalar dolayısıyla Der
simliler hayli kömür sevkıyatı yaparak para kazanacaklardır.
Zirai vaziyete gelince; yukarıda bilmünasebe tespit olun
muştur ki, Dersim tahminen yedi milyon dönüm araziyi ih
tiva edip, bunun beş milyonu gayri kabili zer dağlık ve taş
lık, bir buçuk milyon dönümü de kabili zer arazi ve yarım
milyonu da ormanlık ve meradır. Yine bir buçuk milyon dö
nümün kabili zer arazi olmasına rağmen, Dersimlilerin bu
nevi araziden mera ol�rak istifade etmeleri , çiftçilikle ülfet
ve ünsiyet etmemeleri [ alışmamaları] yüzünden bugün için
tahminen yarım milyon dönümden ziraat için istifade olun
duğu, Dersimlilerin çiftçilikle iştigal edenlerin ifadesinden
anlaşılmaktadır.
Esasen ziraatçılıkla iştigal edenlerin çift usulleri de bugü
nün çiftçiliğini tatmin edecek ilmi mahiyette değildir. Eski
usuldür. Çarsancak, Pertek ve Çemişkezek kazalarının Ela
ziz vilayeti merkezi ile daha sıkı temasları ve oradan görenek
almaları dolayısıyla, bu mıntıkada demir pulluklar ve mede
ni muhit lerdeki ziraat usulleri inkişaf bulmaya başlamıştır.
Dersim'in ilk sakinlerinin çoban oldu kları ve davarcı
lık yaptıkları anlaşılmaktadır. llk meskenleri sarp ve kaya
lıklı vadilerin oyukları ve dağ yamaçları olan bu halk küt-
66
lesi tedricen Ovacık, Pah, Türüşmek, Pertek, Çarsancak ve
Çemişkezek'in ziraata elverişli topraklarına doğru yayılma
ya ve oralarda çiftçilikle çalışan halkla temasa gelerek bunla
rı kısmen kaçırtmaya ve kaçmayanlardan da ziraat usulleri
ni öğrenmeye başlamışlardır. Bunlardan bir kısmının da bu
mıntıkalardaki toprak sahiplerinin yanlarına maraba sure
tiyle girerek, ziraat usulleriyle istinas ettikleri [ alışmak, alış
kanlık kazanmak] anlaşılmaktadır. Bu yüzden Dersim'in ço
banlıkla melüf [ alışık, huy edinmiş] Türk sakinleri, bu yeni
hayat vasıtasından zevk almaya başlamışlardır.
[ l ] 3 19 senelerinde Dersim'de mutasarrıflık yapmış Celal
Bey ismindeki bir zatın raporuna nazaran, Plümer ve Maz
kirt kazalarında, halkın % 70'i, Hozat kazasında % 50'si , Na
zımiye kazasında % 50 ve Ovacık kazasında % 30'u çiftçilik
le iştigale başlamışlardır. Bu tarihten sonra zaman zaman çe
kirge ve kuraklık gibi afe tler yüzünden bu halkın mühim bir
kısmı yine çobanlığa doğru gitmiştir. En son 1 929 kuraklık
senesi de Dersimlilerin çobanlığa doğru başlayan ricatlarına
müessir olmuştur.
Birinci Umumi Müfe ttiş İbrahim Tali Beyefendi, rapo
runda, 1 929 senesinin Temmuz ayında, Dersim'i baştan ba
şa kat eden seyahatinde, güzergahında tesadüf ettiği tarlala
rın çekirge istilası altında eridiğini ve halkın bu afet karşısın
da, adeta ilahi bir afetmiş gibi seyirci ve donuk bir vaziyette
kaldığını ve bu yüzden Dersim'de bir maişet müşkülatı baş
ladığını ve Hilali Ahmer'clen yapılan yardımlarla ve Perıck
N azımiye yolu üzerinde bir kısım Dersimlilerin çalıştırılma
sı suretiyle bu sıkıntının bir dereceye kadar önüne geçildi
ğini bildirmiştir.
Dersim'de çiftçiliğe doğru bir asır evvel başlayan hareke
tin bu gibi afetler dolayısıyla tevakkuf [ duraklama] devresi
ne girmesi şöyle dursun, çobanlığa doğru rical tesiri de yap
tığı müşahede olunmuştur.
67
Harbi Umumi'den evvel, çiftçilikte ilerlemiş ve Dersim'in
hububat ihtiyacını tatmin eden unsur Ermeni unsuruymuş.
Bunlar bilhassa, Çarsancak, Pertek ve Çemişkezek mıntıka
lannda geniş ziraat yaparlar ve hatta hububat da ihraç eder
lermiş. Bunlann Dersim'den uzaklaşmalanndan sonradır ki,
esas Dersimliler çiftçiliğe daha çok ehemmiyet vermeye baş
lamışlardır.
1 929 kuraklığı ve çekirge afeti bu arzuyu baltalamasaydı,
Dersim çiftçiliğinin bugün daha müsait bir vaziyette buluna
cağına hiç şüphe yoktu. Ne olursa olsun, Dersim büsbütün
ölmüş topraklı bir mıntıka addolunamaz. Kafi toprağı, or
manları, yaylaları ve inkişaf halinde sanayii ziraiyesiyle bu
günkü nüfusu sıkıntısızca besleyecek kadar zengin bir mın
tıka addolunabilir. Bu mıntıkada mevcut olduğu iddia olu
nan altın, gümüş, manganez, ilaahir [ ve bunlar gibi ] birçok
madenlerin işletilmesinin faydası ayrıca mütalaaya değer.
Bunun için Dersimli'yi muhitindeki medeni merkezlerle ko
layca temasa getirecek esaslı muvasala temini şarttır.
Dersimli , malının kendisine servet ve refah getirdiği
ni anladığı ve gözüyle gördüğü gün , şekavetten [ haydut
luk, eşkıyalık] kendiliğinden sıkılarak, medeni bir insan gi
bi yaşamaya layık kabiliyetini gösterecek bir Türk evladı
dır. Dersimli'nin çoban hayatından uzaklaşmaması başlıca
derdidir. Bu dert Dersim'i bugün silahlandırmıştır. Dersim
li, atadan kalma davarcılık yolunun kendisini az çok aç bı
rakmad ığını görerek, ona bütün varlığıyla sarılmış vaziyette
dir. Dersi mli davarını muhasımlarının tecavüzlerinden ko
rumak için silahlanmıştır.
Dersim'dc çiftçiliğin kök salmaya başladığı devirde top
rak kavgaları başlamış, bu da silahlanmaya bir sebep olmuş
tur. Dersimli'nin çiftçiliğe doğru ağır yürümesi nin hir sche
bi de muhasımlarının tecavüzü korkusuyla davarlarını uzak
yaylalara sevk edemeyerek, oturduğu yer civarında otlatma-
68
ya ve binaenaleyh tarla olacak araziyi bir mera olarak kul
lanmaya mecbur kalmasıdır. Bu mecburiyet Dersimli'yi çift
çi yapmak için çözülecek en mühim düğümdür.
Dersim'in dağlık aksamındaki ç iftçilik ekseriyette da
rı ziraatıdır. Buğday unu ve ekmeği yalnız ağalara ve rüe
saya münhasır gibi olduğundan, bu kısımlarda buğday zi
raatı mahduttur. Toprak derdi Dersim'de de vardır. Mese
la Plümer'in ziraata müsait arazisi hemen kamilen Şah Hü
seyin Ailesi'ne aittir. Dersim'in diğer kazalarında da ekile
cek toprak, ekseriya bir ağanın veya aşiret reisinin veya seyi
dindir. Bu yüzdendir ki, asıl Dersimli bu sahada inkişaf bu
lamamıştır.
Türklerin eski zamanlardaki aşiret teşkilatında olduğu
gibi, Dersim'de de bütün arazi evvela aşiret efradının mali
müşterekiymiş. Bu adet, tedricen terk edilmiş ve nihayet as
ri silahlı reisleri maiyetlerine daha kolaylıkla, daha hakim
vaziyete getirdikten sonradır ki, aşiret hudutları dahilindeki
her şey aşireti temsil eden birkaç ağa ailesine ait olarak tasar
ruf edilmeye başlamış ve aşiret efradı bu yüzden inhitata uğ
ramıştır. Ve artık her şeyi ile ağanın ve seyidin kölesi ve esi
ri olmuştur. Bu, Dersim'de çiftçiliğin inkişafına mani bir se
bep olarak görülmektedir.
Birinci U mum Müfettişi İbrahim Tali Beyefendi, raporun
da, 1 929 senesindeki Dersim seyaha tinde, Hozat-Ovacık
yolu üzerinde Karaoğlan köyü civarında yoluna çıkan çıp
lak ve sefil ve belki dededen kalma paçavra halindeki elbi
seli Dersim çocuklarına bu dağ başlarında ne için böyle aç
ve sefil kaldıklarını , Cu mhuriyet Hüküınc ti'nin kendile ri
ne Elaziz ovasında toprak, çift, tohum , ev ve her şey verdi
ğini ve bu maksatla halkla temas etmek üzere buraya geldi
ğini söyleyince, yaşlı erkeklerden biri , aşiret reisinin bulun
duğu mıntıkaya sanki işitece kmiş gibi korkarak baktıktan
sonra, reisin bulunduğu tarafı gözü ile göstererek pek ya-
69
vaşça "Efendim biliyoruz. Hükümetimiz bizi kurtarmak is
tiyor. Biz de gelmek, çift ve çoluk çocuk sahibi olmak iste
riz. Şunlar işitirlerse bizi öldürürler" suretinde cevap verdi
ğini anlatmış ve asıl emek sahibi Dersimli'nin derdini teşrih
etmiştir. Bundan sonra çekirgenin kapladığı tarlaları göste
rerek, bu sene hiçbir mahsul alamayacakları anlatılmış ve
ne suretle geçinecekleri sorulmuştu. Dersimli bu suale ver
diği cevapla, yine reisin bulunduğu tarafı göstererek "O, öl
meyecek kadar verir. Biz onun için çalışıyoruz" demiştir.
Dersimli'nin bu kısa ifadeleri Dersim'in ıslahı lazım gelen
dertli iç yüzüdür.
[ l ] 928 senesinden itibaren, Dersim ağalarının ovaya in
dirilerek zavallı halkın başından alınması imkanı aranılmış
ve bu hususta telkinata başlanmıştı. Bu telkinat neticesinde,
pek az birinci ve kısmen ikinci derecedeki bazı ağalarla bun
ların maiyetlerinden Elaziz ovasında iskana talip olanlar ol
muş ve indirilerek iskan edilmişlerdir. Dersimlilerin toprağa
bağlanma istidadı hakkında bir misal de, üç sene evvel, vakı
telkinat neticesinde Dersim'den ovaya 198 ailenin iskan için
kendiliklerinden talip-olmalarıdır. Bunlar muhtelif köylerde
iskan edildiler. Evleri, çiftleri, tohumları verildi.
[ l ] 93 l senesinde bu grup üzerinde müfettişlikçe yapılan
tetkikat neticesinde, 1 98 aileden l 6'sı merkezi vilayette is
kan olunacak ağalardan olmak üzere ceman 38 ailenin is
kan mahallerini terk ettikleri ve geriye kalan 1 60 ailenin bu
lundukları köylerde kalarak müstahsil bir hale geçtikleri ve
bunlarla alakadar ceman 38 ailenin kaçması sebebi şu su
retle tespit olundu: Dersimli'nin ovada iskan haberleri, ova
daki emvali metrukeden [ sahipsiz mallar] fuzulen isti fade
ye alışmış mütegallibeyi tahrik etti. Bunlar asıl maksatları
nı gizli tutarak, Elaziz ovasındaki Türk köylerinin Kürtleş
tirileceği, ovanın hırsızlarla doldurulacağı ve artık kendile
rine rahat kalmayacağı şeklinde propagandalara başladılar.
70
Bu propagandalarını bilhassa mebuslarma isal ettiler [ ulaş
tırmak, yetiştirmek] bu propagandaların matlup [ istenilen]
tesiri yapmadığını görünce, doğrudan doğruya Dersimli
ler üzerinde işlemeye karar verdiler ve devletin kendileri
ni askere alacağı, birer birer imha edeceği ve bilhassa ağa
ları yakalayıp sürmek için merkeze indirmekte olduğu şek
linde telkinlere başladılar. Zaten Dersimliler arasında ovaya
iniş hakkında uyanan cereyan Dersim dahilinde nüfuz iddi
asında bulunan aşiret reisini de haylice kuşkulandırmış ol
duğundan, bunlar da aynı telkinata iştirak ettiler. Bilhassa
devletin asker alacağı şeklindeki telkinler, Dersimlileri pek
yıldırıyordu . Bu telkinler filhakika tesirini gösterdi . Ova
ya iniş talebi birdenbire çok azaldı ve hatta durdu. Ovadaki
Dersimliler yerlerinde duramamaya ve bir taraftan aileleri
ni tekrar Dersim'e göndermeye başladılar. Bu propagandala
rın tesiratına en çok ağalar kapıldığından Elaziz'e iskan edi
len bu ağalar ovadaki taraftarıyla birlikte çekilip gittiler. İş
te Dersim'e avdet eden bunlardır. Fakat 1 60 aile olduğu gi
bi kaldı ve ovanın adamı oldu . Bu netice bize Dersimlilerin
ovaya iskanı hakkında yapılan ilk tecrübenin % 71 muvaffa
kiyet verdiğini göstermiştir.
Ovada iskan edilen Dersimlilerin ev bark sahibi olmaları,
tedricen iyi bir vaziyete geçmeleri, iyi giyinmeleri Dersim
liler üzerinde iyi bir tesir yapmaya başladı ve müteakiben
de iniş talepleri oldu. Bugün dahi devam etmektedir. Ancak
kendiliklerinden çekilip gidenlerin tekrar iskan hususunda
vaki talepleri reddedilmekte ve bu vaziyet Dersimlileri, hü
kümetin bu işte bir suiniyetle hareket etmediği ve kendileri
için bir fikri mahsusu olmadığı , nitekim ağaların iniş talebi
ni bile reddettiği şeklinde düşünülmeye başlandı .
Çemişkezek kazasının pek sarp v e arızalı Tagar deresi ve
Ali boğazı mıntıkalarında inler ve mağaralarda sakin olup
şimdiye kadar yalnız davarcılık yapan ve Koç uşağı aşire-
71
tinin silahlı kuvvetini teşkil eden Resik ve Koçlu gibi kabi
lelere sureti mahsusada yapılan telkin neticesinde bu vah
şet telkin eden mıntıkalardan çıkarılarak, Çemişkezek mu
hitine yerleştirilip iskan edildiler. Bu insanlar bugün iyi bir
çiftçi haline gelmiş, Koç uşaklarına karşı cephe almış, dev
let tekalifini ifaya koyulmuş bir haldedirler. Seyahatim esna
sında Çemişkezek'de bunlardan birkaçı yardım için müraca
atta bulundular.
Muhtelif aşiretlerden kaçar hanenin ovaya inip yerleştiği
hakkında malumat:
72
Dersim'de birçok madenler bulunduğu rivayet olunmak
ta ise de bu hususta kati bir malumat mevcut değildir. Yal
nız Peri suyu üzerinde, Bağın civarında, kükürtlü ve çelikli
bir ılıca bulunduğu malumdur.
73
Dersim'in İdari Taksimatı ve
İdare Merkezlerinin Vaziyeti
74
olunmakla imiş. O zamanki idarenin vaziyetine bir misal ol
mak üzere , 1 875'te Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa'nm dela
leti ile Erzurum'da Ahmet Muhtar Paşa nezdine, Dersim na
mına mümessil olarak giden Dersim rüesası arasında, Plü
mer kaymakamı Hüseyin Bey ile Mazkirt kaymakamı Gülabi
Bey'i en ziyade sahibi kelam olarak görüyoruz. Hükümet na
mına hareket eden Ahmet Muhtar Paşa, devletin resmi me
murları olan bu kaymakamlarla, Dersim aşiret reisleri ile te
mas eder gibi görüşmüş ve Dersim hakkındaki teklifatını
bunlara tevcih etmiştir.
Hüseyin Bey, Ahmet Muhtar Paşa'nın yaptığı yol ve as
kerlik tekliflerini taahhüt edemeyeceğini söyleyerek yeri
ne dönmüştür. Hatta 1 877-78 Rus muharebesine tekaddüm
eden günlerde Mazkirt Kaymakamı Dersimli Nafiz Bey ile
rüesadan Munzur Bey'i Erzurum'da Rus konsolosuna gide
rek, muharebe olursa Dersim'in yardımını vaat edenler ara
sında görüyoruz.
Dersim'de hükümet nüfuzuna başlangıç olarak, Dersim'in
vilayet halinde teşekkül ettiği 1 880 tarihini esas tutarız .
Dersim'in ilk valisi Fikri Paşa namında bir zat olup, bu zal,
idarei maslahat yoluyla da olsa hükümetle Dersimlileri ilk
defa yekdiğerine yanaştırmaya çalışmış bir idare reisi olarak
tanınmaktadır. Fakal bu zat da Dersim memuriyetlerini Der
simlilere tevdi esasını muhafaza e tmiştir.
Dersim, Tanzimat devrinde bu nam altında bir idare küllü
olarak nazarı itibara alınıp mutasarrıflık yapılmış ve 1 878'de
vilayet teşkilatı yapılmıştır. Ancak on sene kadar valilik leş
kilatı devam edebilmiş ise de vilayel umumi ve hususi vari
datı teşkilatı masrafını bile korumadığından lağvedilerek, 1 3
Mayıs 1 888'de Lekrar mutasarrıflık olarak leşekkül elmiştir.
Vilayetken Plümer kazası Dersim'e Labi idi. Mu tasarrıflığa
tahvil esnasında bu kaza Dersim'den alınarak Erzincan mu
tasarrıflığına verilmiştir.
75
Meşru tiyet devri nde de mu tasarrı flık olan bu sancak ,
Cumhuriyet devrinde bir aralık tekrar vilayete tahvil edil
miş ise de, yine aynı sebeplerle devamı caiz görülmeyerek
vilayet lağvedilmiş ve Pertek, Hozat, Çemişkezek, Ovacık,
Nazımiye, Mazkirt kazaları doğrudan doğruya Elaziz vila
yetine raptedilmiştir. 1 888'de mutasarrıflığa tahvil olundu
ğu zaman Dersim, Çarsancak, Mazkirt, Kızılkilise, Kuzuçan,
Ovacık, Hozat, Pertek, Çemişkezek, Pah kazalarından müte
şekkildi. Bunlardan Kızılkilise bugün Nazımiye ismini taşı
maktadır. Pah kazası Cumhuriyet devrinde lağvedilerek, na
hiyeye kalıp Mazkirt kazasına raptedilmiştir. Keza Çarsan
cak kazası da lağvolunarak, Pertek kazasına raptolunmuş
tur. Bugün Pertek kazası Çarsancak, Paşavank; Mazkirt ka
zası Muhindi, Pah ve Türüşmek; Hozat kazası Sin, Kırmil,
Kakpır; Çemişkezek kazası da Germil nahiyelerinden müte
şekkildir. 1 888 idari taksimatında nahiyesi bulunmayan bu
mıntıkada nahiye teşkilatı ihdası tedrici de olsa çok mühim
fayda temin etmiş ve etmektedir. Bu faydaların ilki de dev
let mümessilini, asırlardan beri hükumetten müçtenip [ ka
çınan, uzak duran, çekinen] ve yalnız ağasını tanıyan halk
arasına sokmak ve onları yavaş yavaş gözleriyle, kalpleriyle
devlet teşkilatına ısındırmak olmuştur.
Hozat
76
Dersim'in ortasında medeni bir merkez olmaya namzet olan
Hozat kasabası, Harbi Umumi'nin afet gibi yetişmesiyle in
kişaftan kalmış ve binnetice inhitata [ kuvvetten düşme ] yüz
tutmuştur. Hükümete ve devlete karşı zaman zaman men
fi cephe olan isyankar ruhlu aşiretlerin tahribatı da bu kasa
banın inkişafına mani esbaptan biri olmuştur. Hozat kasaba
sı, Elaziz ile Ovacık arasında Dersim'i ikiye bölen en mühim
güzergah üzerinde olup, muhtelif kazalarla irtibat imkanı
bu kasaba için atiyen bir sebebi feyzü inkişaf olacaktır. Mu
hakkak olan bir şey varsa, Dersim'de ilk idare teşkilatı sırala
rında hükümet reisleri bu mıntıkayı Osmanlılığa mal etme
ğe çalışmışlardır. Fakat bu çalışmalar hiçbir zaman kanunla
rı hakim kılacak vaziyette olmamıştır. O zamanın idare ica
batı olarak idarei maslahat politikası ilk Dersim idarecileri
nin aşiretlerle temaslarını temin e tmiştir. ldarei maslahat
çı olanlar, hedaya ve behaya politikası ile devlet için zararlı
olacak bir vaziyete sokmamaya çalışmışlardır. Bununla bera
ber, bütün bu mesai Dersimlileri dededen babadan gelip du
ran soygunculuk, çapulculuk itiyatlarından vazgeçirmemiş
tir. Bu müşkül manzaraya nazaran, Hozat ilk defa idare mer
kezi olunca, bu merkezin bir Türk kültür merkezi olmasına
dikkat sarf olunduğu ve bilhassa Türk dili ile dillenen aynı
soydan insanların bu merkezde çoğalmasına çalışıldığı an
laşılmaktadır. Zaman bu mesaiyi durdurmuştur. Fakat bu
gün için bu eserleri halk ağzında görmek mümkündür. Ha
len şayanı dikkat olan nokta, vilayet, mutasarrıflık gibi yük
sek idare taazuvlarına merkez olan bu kasabada, hükümet
şerefiyle mütenasip bir konak olmamasıdır.
Hükümet konağı, alt katı hapishane olmak üzere, iki katlı
ve eski tipte tamire çok muhtaç bir binadır. Bu merkezde in
sana büyüklük ve kudret hislerini telkin edici bir hükümet
konağının yapılması lazımdır. ln, Değirmenler, Kuru, Ovacık,
Aşağı Tavuk, Yukarı Tavuk, Ağvis (Ağavis) , Akpınar, İbrahim
17
tanın, Lolan tanın, Türk tanın, Taçgerek, Göçin, Kızıl Ziyaret
tepesi, Zeynel tepesi, Sekedik, Kalecik, Cadıbağı, Sular mez
rası, Ulukale deresi, Karakoz mezrası, Kızılmezra, Kurtde
re, Akpınar, Barkini, Karakoz, lnceağ, Sulupınar, Hozat dere
si, Eri kan, Sarığman Dersim'i (Sağman Dersim'i) , Sürgüç, Ka
ravelolar, Çamurlu, Ulupınar, Hüseyinbaba, Gümürgan dağı,
Nacar, Halil pınarı, Kızıldağ, Karamuk, Halikler (Halikanlı),
Halkis, Aksu deresi, Beyazdağ, Bulanık, Hazan tepesi (Hozat
hlar ağzından Kazan tepesi diye işitilmiştir) , Kalaycıklar, To
rul, Dut mezrası, Torul suyu, Şeyh Çoban tepesi, Külünk da
ğı, Karat, Kalan deresi, Karasakal yaylası , Koz dağı, Silmek,
Kızıltepe, Ağdat, Palikan, Balkan, (Ağdas) Ağtaz, Kızıltaş, Ka
raoğlan, Yukarı Direk, Aşağı Direk, Sarı Saltık tepesi, Ağvi
ran deresi, Akseki, Kuru , Dereköy, Otolar, Tağar, Gözerek,
Bozan, Turşu , Koçyeri, Kızılkum, Oluklu, Payamlı, Kozluca,
Boyunkumu, Avgölü , Sarıoğlan, Amergan deresi, Amergan,
Tokmakbaba tepesi, Bilgiç, Ağtaş gibi isimler bu kaza halkı
nın menşei hakkında fikir verecek esaslardır.
Çemişkezek
78
Çemişkezek kasabası eski bir kaleyi ihtiva etmektedir. Be
ni Süleyman, Besilgazi Bey'le Akkoyunlular'dan meşhur Çe
mişkezek hakimi Şeyh Hasan Bey'in gayet güzel ve sana
yi nefisei mimariyei havi camii vardır. Osmanlı vüzerasının
[ vezirlerinin] da cami ve mescit gibi eserleri vardır.
Kasaba oldukça büyük olup etrafı bağlık ve bahçeliktir. Bu
kasaba halkı Dersim'in diğer halkına nispetle daha çok uya
nık ve maarife düşkün ise de halkın bütün manasıyla hükü
mete bağlanmasında kendi menfaatinin, nüfuzunun kırıla
cağını anlayan ve bilenler, ifsadattan [ fesatlıktan] geri dur
mamaktadırlar.
Bu kasaba merkezindeki hükümet konağı, Cumhuriyet'in
şerefiyle mütenasip bir vaziyete getirilmesi lazım bir halde
dir. Kasabada halihazırda umran [bayındırlık, imar] namına
bir şey yoktur. İçtimai hayat henüz inkişafa yüz tutmamış
tır. Bunda başlıca iki kuvvet amildir. Biri belediyesinin azami
500 lira kadar iradı olması ve bu iratla memleketin beldi ihti
yaçlarına asla cevap vermemesi, diğeri de bu kaza merkezinin
asırlardan beri tevali eden [ devam eden ] tecavüzlerden yılan
halkının bu yüzden kınlan maneviyatının henüz yerine gel
memesidir. Son senelerde bile katil ve soygunlara sahip olan
bu kazanın halkını bu hususta haklı görmek lazımdır. Bütün
Dersim'e mesela Manisa vilayeti gibi hakim olduğumuz gün,
Çemişkezek'in diğer kazalara nispetle en çabuk yoldan inkişaf
edecek bir merkez olacağına hiç şüphe edilmez.
Çemişkezek aynca din sahasında ela ehemmiyet kazanmış
bir yerdir. İsmail Safevi ilk Alevilik tohumlarını bu merkeze
atmış ve Dersim'e bu merkezden intişar [dağılmak] e tmiştir.
Çemişkezek kasabasını Ermeni tarihçileri kendilerine mal et
mektedirler. Çemişkezek kasabasındaki halkın tipi, bu hal
kın mazisi ile büyük Türk ırkına bağlı olduğunu göstermek
tedir. Esasen kasabanın hemen altından geçen derenin adı da
halen Tuhar deresi diye anılmakta olup, bu isim harita alıcı-
79
lan tarafından Tagar-Tugar şeklinde kaydedilmiştir. Tuhar
lar tarihçilerin Tayık, Dak, Taç dedikleri Türk soyunun bir
şubesidir. Diğer bazı iddialara göre de Tatardırlar. Mesela,
Çemişkezekli Nüzhet Dede Efendi'yi karşısına alan bir antro
polojist buna derhal "Moğol çocuğu" veya 'Tatar" demekten
kendini alamayacak ve kafatasının şeklini görünce, bu kara
rının sağlamlığını hissedecektir. Çemişkezek halkının Murat
vadisini takiben gelmiş lskitler'den olması da muhtemeldir.
Ermenilerin en çok serbest bulundukları ve mütemadiyen
evlat yetiştirdikleri günlerde bile, nüfusları kasabanın Türk
ve Kürt diye anılan Türk halkının % 1 0'unu tecavüz edeme
miştir. Çemişkezek muhitindeki Kızıl Ziyaret tepesi, Kara
taş , Hadişar, Kalecik, Çaybağı, Sular mezrası, U lukale ta
şı, Beydere, Bey mezrası, Kumir, Kumyeri, Oğuzer, Biradi,
Yaz mezrası, Pogos, Boğaz, Ekrek, Oskih, Askik, Erdike, Ar
tik (Araplar bu kelimeyi "Aradik" şeklinde cemilendirirler) ,
Koçulu (halk dilinde Koçoğlu) , Kocaoğlan ilaahiri gibi isim
ler bu kasaba ve onu muhit halkının hangi ırka mensup ol
duğunu gösterecek kıymet ve ehemmiyettedir.
Halkın kültürüne gelince, bu husustaki kanaatler daha
çok kuvvetlenmektedir. Kültür esasları hakkında ileride ait
olduğu fasılda daha tafsilatlı malumat verilecektir. Çemiş
kezek tabirine gelince, bunun kamış, gümüş, kesek, güz, ek
asılları ile alakası görülmektedir. Bu kazanın Gebanmadeni
ile hemhudut olduğu nazara alınırsa, bu nispette uygunluk
görülmek tabiidir.
Mazkirt
80
ve taşlıklı, Kırklar dağının Pah istikametinde geçit veren
şark parçasının hemen cenubundadır. Kasabanın asıl adı
Manazgirt'miş. Bu kasaba vaktiyle büyükçe bir kasabaymış
fakat müteaddit aşiret tecavüzü neticesinde, küçüle küçüle
nihayet 1 50-200 haneden ibaret bir köy haline dönmüştür.
Bu kaza merkezindeki hükümet dairesi de hükümet nü
fuzunu ve şerefini tatmin edecek bir halde değildir. Esas
kasaba merkez halkı ekseriyetle Türkçe konuşur. Harbi
Umumi'den evvel bu kasaba nüfusunun yedide biri Erme
niymiş. Kasabanın adının menşei hakkında kati bir fikir ha
sıl olmamıştır. Ancak "Kirt" tabirinin Türklerce kasaba ma
nasına gelen "kent"ten bozma olması ihtimali müstebat de
ğildir [ uzak ihtimal değildir] . Bununla beraber, mühim isti
la ve tecavüz istikametleri üzerinde inşa edilen kalelerin bu
lunduğu mevkilerin bu nam ile anıldığı da iddia olunmak
tadır. Filhakika Malazkirt, Mazkirt. Vaskirt gibi kasaba ve
ya köylerin bulundukları mevkiler mühim geçitleri kapaya
cak vaziyettedirler.
Nazımiye
81
Bu kaza dahilindeki Hosu m , Dağyan , Dağyan mezraa
sı, Kalman (Yukarı Kalman, Aşağı Kalman ) , Munzurbaba,
Kurt, Sapbaba tepesi, Boncuk dağı, Balık, Geç tepesi, Di
rik, Gevrek, Acı Ada dağı, Küçük Göl dağı , Kutu deresi ,
Kozerek, Kara Sakal gibi isimler de bu kaza mıntıkası hal
kının esas çekirdeğini Türklerin teşkil ettiğine delildir. Bu
kaza merkezinde , Karakoyunlu hükümdar ailesinden Elti
Hatun'un musanna [ gösterişli, sanatlı, usta elinden çıkmış ]
camii ve türbesi vardır.
Ovacık
82
ret hayatından ayrılmış ve toprağa bağlanmış olduklanndan,
hükümete karşı diğerlerine nispetle mutidirler.
Pertek
Plümer
83
sındaki kış ve yaz işlek kalan yol üzerinde olmakla öteden
beri mühim bir merkezdir. Bu kaza dahilinde eskiden be
ri Şah Hüseyin namında bir aile derebeylik yapmıştır. Kaza,
çok sarp dağlar ve meşeliklerle örtülüdür. Arazinin menaa
tı [ sarplık] halkına daima vahşet ve iptidailik telkin e tmiştir.
Bu kaza dahilindeki bazı eski binaların Karadeniz sahili ile
Cenevizler'den kalma Galata'daki bazı binalara tarzı mimari
itibarıyla pek benzediği iddia olunmaktadır.
Dağbek, Kürek, Keleş, Katır, Yoncalı, Teke deresi, Bahti
yar, Demirkapı, Salördek, Karataş tepesi, Tacik, Kurtan, Al
malı , Fındık , Saruk, Gözeler, Kadıdere , Karagöz mezrası,
Karasu , Serçe mezrası, Çardaklı mezrası, Pişi, Rotanlı, Bay
burtlu, Tekkepınar, Ağu Baba mezrası, Güzer, Kemik, Bar
baş, Büyük, Sinek, Kamışlık mezrası, Kark, Tekir, lşikir,
Akay Ateş mezrası, Camus, Tahsinli, Kaymazel, Orta Kayır,
Yukarı Kayır, Gücenek, Hasangazi, Meydanlar, Acırır, Çer
ken , Köpürge gibi isimler de bu kaza sekenei asliyesi hak
kında bir fikir verebilecek mahiyettedir. Pertek'de asıl ve
nesli Karakoyunlular'a müntehi Osmanlı ümerasından [ bey
ler, yüksek rütbeli zabitler] Sungur Bey'in, bu kazanın Sağ
man köyünde yine bu kabil ümeradan Keyhüsrev Bey'in sa
nayii nefise ile müzeyyen [ bezenmiş , süslenmiş ] birer ca
mii vardır.
84
Dersim'in Mali Vaziyeti
85
10. 246'sı Hozat'a, 1 5 . 7 26'sı Mazkirt'e ait olmak üzere ceman
36.68 1 mukayyet nüfusu vardır. Elaziz vilayetinin tahmini
ne göre, bu miktar nüfusa en az 20.000 gizli nüfus ilavesi la
zım görülmekte olduğundan, bu takdirde dört kaza nüfusu
nun 60.000'e yakın olduğu görülür.
Şu halde nüfus başına ancak 60 kuruş sayım vergisi isa
bet etmektedir. Çiftçilikleri kendilerini geçindirecek nispet
te olmayan ve bütün geçim varlıklarını davarcılıkta arayan
bu halkın, sayıma ne kadar noksan hayvan yazdıkları bu nis
petle anlaşılabilir.
Bundan başka yazdırdıkları adetlere tekabül eden vergile
rini de tamamen tesviyeden imtina ederler. Bu hususta bir fi
kir edinebilmek için kaza ve aşiret itibarıyla sayım vaziyeti
ve tahsilat derecesi sırası ile aşağıya yazılmıştır.
Haydaran 97 1 60 35
Alanın Nazımiye k ısm ı 37 347 6
Ari i l i 457 2.461
Kureyşan 318 3.075 567
Karsan 1 93 1 .6 1 1 205
Hörmek 278 358 1 70
Şeyh Mehmedan 111 690 245
Mazkan 71 344 70
K i msor 267 87 1 1 53
86
Ovacık kazası
Mazkirt kazası
Aşiretler Yazdırdıkları Ödedikleri
Kureyşan uşağı % 60 % 80 ödemişlerd i r.
Seyitler uşağı % 60 % 60 ödemişlerdir.
Şeyh Meh metli % 30 % 70 ödemişlerd i r.
Yusufan % 20 % 70 ödemişlerd i r.
Demen an % 5 % 50 ödemişlerdir.
Sur % 70 % 90 ödemişlerdir.
Alan % 5 % 90 ödemişlerdir.
Şadi i l i % 75 % 95 ödemişlerdir.
lzoli % 55 % 95 ödemişlerdir.
H i ran % 55 % 95 ödemişlerdir.
87
Pertek kazası
Aşiretler Yazdırdıkları Ödedikleri
Pilvenk % 66 % 90 ödemişlerd i r.
88
çilerek kalplerde huzur ve sükun temin olunursa, her nevi
istihsalatın artacağı ve binnetice devlet varidatının da çoğa
lacağı şüphesiz addolunmaktadır.
Varidat:
Arazi, Kazanç
bina Sayım ve diğer
vergisi vergisi vergiler
Kazalar (Lira) (Lira) (Lira)
-�
Tahsilat ve masraf:
Tahsilat Masraf
Hozat 9 1 .929 46.020
Mazkirt 30.256 36.525
Nazım iye 1 3.808 26.206
Ovacık 4.795 2 1 .949
Pertek 28.058 55.252
Yekun 86.846 1 85.650
89
le tin 1 00.000 lira fazla masraf yaptığı bariz bir surette gö
rülmektedir. Sayım vergisinde olduğu gibi arazi ve bina ver
gilerinin ve hatta kazanç vergisinin azlığı dikkati celp eder.
Asırlardan beri devlete karşı kan ve milli vergisini tama
men edadan daima uzak kalan bu mıntıka halkının mem
leket için faydalı bir vaziyete getirilerek, devlet iradını ke
mirici vaziyetten kurtarılmaları mali ve iktisadi istikbalimi
zi tanzim ve tayine çalıştığımız bu seneler içinde pek zaru
ri bir hal almıştır.
90
Dersim'in Nafıa Vaziyeti
91
mahsup edilecek ve yalnız amele yevmiyesi hazineden tes
viye alınacaktır.
Büyük devlet memurları huzurunda bu taahhüde girişen
Dersim beyleri, Dersim'e avdetlerinde taahhütlerini ifa et
memişlerdir ve buna sebep olarak da halkın bu kararı ka
bul e tmediğini iddia etmişlerdir. Halbuki Dersimlileri ve
bilhassa hakiki düşüncesini pek mahirane saklamasını bi
len ve büyük devlet adamları huzurunda onların maksatları
na hulul ederek [ girmek, sızarak, sinerek] arzulan dahilin
de söz söylemeyi pek iyi bilen Dersim rüesasını yakından ta
nıyanlar, bu hayırlı teşebbüsün kendi zararlarına olacağını
tahmin ederek onu taahhüt eden rüesa tarafından bozuldu
ğuna hiç şüphe etmezler.
Bu sıralarda Dersim'in kazanılması için maslahata göre
idare politikacılığının icabı diğer teşebbüsler alınmaya de
vam olunmuş ise de bir netice vermemiş, nihayet 1 875 se
nesinde Ahmet Muhtar Paşa, Erzincan Mutasarrıfı Şerif Paşa
delaletiyle [ kılavuzluğunda] beyleri tekrar Erzurum'a topla
mış ve evvelki içtimada olduğu gibi yol meselesi tekrar or
taya atılmıştır. Bu toplantıda hazır bulunan Mazkirt Kayma
kamı Gülabi Bey teklifi vakıı kabul ve ifa edeceğine dair söz
verdiği halde Kuzuçan Kaymakamı Hüseyin Bey, Dersimli
lere kabul ettiremeyeceği mütalaasıyla yerine avdet etmeden
[ dönmeden] bir şey söyleyemeyeceğini ve herhangi bir va
atte bulunamayacağını dermeyan etmiş [ açıklamış] ve ma
mafih Türkiye'ye merbudiyelini [ bağlılığını ] teyit etmiştir.
Filhakika Gülabi ve Hüseyin beylerin Dersim'e avdetlerin
de, Hüseyin Bey vaziyeti böyle bir işe teşebbüs için muvafık
bulmamış, Gülabi Bey ise bu hususta bir teşebbüse girişmek
istediği bir sırada öldürülerek mesele akim [ sonuçsuz] kal
mıştır. Gülahi'nin yol yaptırmak ve asker almak teşebbüsü
nün o zaman Dersim'de 5 . 000 kişilik silahlı bir kuvvete ha
kim olan ve Hozat mıntıkasında bulunan Mansur Ağa'nın
92
kinini celp ettiği ve bu yüzden öldürüldüğü hakkında riva
yetler varsa da, hakikatte Hüseyin Bey, Gülabi Bey ve Man
sur Ağa, o zaman Dersim'in üç yıldızı mesabesinde [ dere
cesinde] olup, aralarında nüfuz yarışı olduğu ve Gülabi'nin
devlete sokulması, Hüseyin Bey'in ise bitaraf kalmak ve giz
liden gizliye Mansur Ağa tarafını iltizam e tmesi bu akıbeti
doğurmuştur.
Bu tarihten sonra, Meşrutiyet'e kadar nafıa işleri hakkında
yapılan her teşebbüs ya parasızlık veya Dersimlilerin muka
vemeti karşısında sönmüş ve Meşrutiyet devrinde Pertek ge
çidinde büyük bir kargir köprü inşasına teşebbüs edilmiş ise
de ikmali müyesser olamamıştır. Bu köprünün ayak temel
leri bugün mevcuttur. Bu sıralarda Pertek geçidinde, Murat
üzerinde ve Mazkirt geçidinde Munzur üzerinde bir ahşap
köprü mevcut idi.
N ihayet 1 928 senesinde Elaziz-Hozat yolunun otomobil
müruruna müsait bir halde tesviyesi için Cumhuriyet hü
kümetince takip olunmuş ve 1 928 sonlarında da bir asır
dan beri yapılması büyük ehemmiyetle takip edilen Elaziz
Erzincan şosesine Pertek'ten Mazkirt istikametine başla
mak suretiyle vücut vermek, yine Cumhuriyet devrine na
sip olmuştur. Bu yolun Pertek ile Yeniköy arasındaki kısmı
çok esaslı ve fenni bir şekilde tesviyei türabiye halinde kü
şat edilmiştir.
l 929'da da Hozat-Ovacık şosesinin tesviyci türabiyesine
çalışmak imkanı hasıl olmuştur. Bu yolların küşadında şim
diye kadar yol mükellefiyetini ifadan daima müçtenip kalan
Dersimliler çaiıştmlmışlardır.
1 929'da Murat'ın tuğyanı [ t aşması l ile harap olan Pertek
köprüsü N afıa Vekaleti'nce eski şeklinde tekrar ve yeniden
yapılmıştır.
Murat ve Karasu vadilerini ve harekat mıntıkalarını yek
diğerine bağlayacak askerlik ve iktisat noktai nazarından
93
çok mühim olan Erzincan-Elaziz yolunun bilhassa Nazı
miye-Plümer kısmının çok arızalı olduğu ve bu yolun an
cak devlet yolu olarak ikmali lazım geldiği Birinci Umum
Müfettişliği'nce mütalaa olunmaktadır.
Kiği mıntıkasından geçen daha arızasız ve daha az masraf
la yapılması mümkün diğer bir güzergah da bulunduğu ve
bu güzergahın Elaziz vilayetine isabet eden Palo kazası da
hilindeki kısmının bugün tekerlekli vesaitin müruruna mü
sait bir hale getirildiği anlaşılmıştır.
Bilhassa askeri noktai nazardan büyük ehemmiyeti olan
ve bir asırdan beri devletçe arzu edilip birçok sebepler
le yapılamayan bu yolun en az masraflı ve en az arızasız
bir şekilde takip edeceği güzergahın Büyük Erkanı Harbi
ye Riyaseti'nin de inzimamı [ katılma] mütalaası ile Nafıa
Vekaleti'nce tetkik ettirilmesi ve bu hususta sarf olunan ve
olunacak emeklerin boşa gitmemesi lazım geldiği, keza Bi
rinci Umum Müfettişliği'nin mütalaası cümlesindendir. Ma
mafih Elaziz-N azmiye, Ovacık-Elaziz , Elaziz-Çemişkezek
yolları Dersim için mutasavver [ tasavvur edilen] ıslahatın
ilk temel taşlarıdır. Bu yolların ikmalini müteakip, Ovacık
Mazkirt yolunun da inşası mukarrer olup, bu suretle şarki
Dersim ile garbi Dersim arasında ikinci bir irtibat yolu te
min edilmiş olacaktır.
94
Dersim'in Maarif Vaziyeti
95
Vitali, yine kendi eserinde tespit ettiği veçhile, Dersim'de
kahir bir şekilde mukim olan unsurun kendi tabiri ile Müs
lüman ve Kızılbaş kısımlarına ayırdığı kısım olduğunu unu
tarak, bunu çok ekalliyette kalan ve Hıristiyanlığa yakın gör
düğü Kürtlere izafe e tmiştir. Hakikatte tamamen Kızılbaş
olan Dersimliler, "Rumi" diye hitap ettikleri Sünnilere karşı
manevi kin beslediklerinden, kendi çocuklarını Sünni mual
limlerin terbiye ellerine teslimden imtina etmişlerdir.
Dersimlilerin ileri gelenleri, o sıralarda daha ziyade Alevi
lik telkinatı yapan ve seyitler tarafından idare edilen medre
selerde çocuklarını okutmayı tercih ederler.
Dersim'de maarife karşı olan alaka çoğalmıştır. 189l 'de
Dersim'de 1 70 talebeli 6 medrese ile 750 talebeli 9 ilk mek
tep mevcu ttu. llk mektep talebeleri daha ziyade Çemişke
zek, Pertek ve Hozat mıntıkalarındaydı. Mazkirt, Hozat, Per
tek ve Çemişkezek mıntıkalarındaki aşiretlerin maarife kar
şı istekleri gittikçe çoğalmış ve bilhassa Cumhuriyet devrin
de inhimak [ düşkünlük] derecesini almıştır.
1 928 senesinden beri, her sene mekteplere kayıt zamanla
rında yüzlerce Dersimli çocuğun vilayet merkezine gelerek,
bizzat validen ve hatta Diyarıbekir'e kadar gelip umumi mü
fettişlikten okutulmaları niyazında bulundukları, bu husus
ta alınan raporlardan anlaşılmıştır.
Cumhuriyet günlerinin ve telkinlerinin Dersimli'yi tahsile
çok istekli bir vaziyete getirdiği yakinen de müşahede edil
miştir. Bugünün Dersimlisi'ne Türkçe'yi ne için konuşma
dığı sorulduğu zaman "Mektep yok, çocuklarımız nereden
öğrensin'" ve ihtiyaçları sorulduğu zaman "Mektep" cevabı
alınmaktadır.
Dersim'in Sıhhi Vaziyeti
97
mak en kıymetli ve kestirme yoldur. Hatta ırken yaban
cı milletlerin kalplerinin bile bu ,yol ile başka milletler he
sabına kazanıldığını en yakın Osmanlı tarihinde bile gör
mek mümkündür. Binaenaleyh Dersim'de bütün Dersimli
ler için cazip, esaslı bir sıhhi merkez vücuda getirilmesi mu
vafık olur.
98
Dersim'in Askerlik Vaziyeti
99
tında bazı harekata iştirak e tmiş oldukları halde, bu mıntı
kanın şimalinde ve asıl Dersim mıntıkası dahilindeki halkın,
kendi sınırlan haricine çıkmış olmaları ihtimali pek zayıftır.
Dersim'in tabii teşekkülatının çok sarp olması ve devlet
nüfuzunun hakim olamaması gibi esbap dolayısıyla, daha
ziyade devlet hizmetinden kaçanlar veya suçlular için iltica
gah olmuş bir yerdir. Böyle bir saha halkının gönüllü hizme
te koşacağını kabul e tmek biraz zayıf bir ihtimaldir.
Dersim, 1 9. asra kadar adeta müstakil bir vaziyette ve is
men Osmanlı lmparatorluğu'na bağlı bir şekilde yaşamış bir
mıntıkadır. Tanzimat'tan sonra devletin bu mıntıka ile de ala
kadar olduğunu görüyoruz. Devlet, askerliği Dersimlilere de
teşmil için evvelemirde, bunların reis ve ağalarını elde etmek
icap ettiğine kani olarak, o zaman bu mıntıkalara da karışan
Erzurum müşirliğine bu yolda talimat vermiştir. Bu sıralar
da Erzurum müşiri Samih Paşa ve İsmail Hakkı Paşa, Der
sim beylerini Erzurum'a davet ederek, bunlarla temasa geç
mişler ve her birine nişan, rütbe ve hediye vermek suretiyle,
Dersim'in asker ve tekalif vermesini temine çalışmışlar, hatta
bu beylerden vaat bile almışlardır. Fakat Dersimliler bu vaat
lerini yapmamışlardır. Bu sıralarda Dersim'e hakim olan aile
$ah Hüseyin Bey namında bir zatın ailesiymiş. Bu zat bir ara
lık tevkif edilerek Vidin'e sürülmüş ve fakat firarla tekrar ye
rine dönmüş ve 1 863'e kadar Dersim'i idaresinde bulundur
muştur. Hüseyin Bey'in Dersim'den bir müddeti muvakkate
[ geçici süre ] için ayrılması üzerine Dersim'de ve bilhassa Ho
zat mıntıkasında, $eyh Süleyman namında bir adam umum
Dersim'de reis olmak istidadını göstererek. 5 . 000 kişilik mü
sellah [ silahlı] hir kuvveti daima emri al tında bulundurmuş
tur. Dersimlilerin şu surelle devlet tekalifinden kaçınmaları
ve bilakis müsellahan mukavemete hazır bir halde bulunma
ları, idarecileri hayli şaşırtmış ve 1 875'te Ahmet Muhtar Pa
şa , mezkur tarihe kadar, müstakil bir vaziyette hiçbir tekali-
1 00
fe tabi olmayan Dersim'le meşgul olmaya başlamış ve netice
de Dersimli iki gruba ayrılmaya ve şu suretle Dersim'de hü
kümete taraftar bir grup yaratmaya muvaffak olmuş ise de,
bu muvaffakiyet uzun sürmemiştir. Mamafih Dersim'de bir
kısım halkın ruhunda hükümete karşı ilk alaka, Muhtar Pa
şa mesaisiyle başlamıştır. Ahmet Muhtar Paşa, seleflerinin
muvaffak olamadığı askerlik ve tekalif işini temin gayesiyle
bir defada bizzat teşebbüse geçmeyi muvafık görerek o sıra
da Erzincan mutasarrıfı bulunan Şefik Paşa delaleti ile Der
sim rüesasını Erzurum'da toplayarak, Samih Paşa'nın teklif
leri üzerinde tekrar temaslar yapıyor. Bu defa Dersim'i tem
sil eden en kuvvetli iki şahsiyetten Kuzuçan Kaymakamı Şah
Hüseyin Ailesi'den Hüseyin Bey, Türkiye'ye sadakatini temin
etmekle beraber, hiçbir vaatte bulunmuyor. Mazkirt Kayma
kamı Gülabi Bey taahhüt altına giriyorsa da, neticede o da
muvaffak olamayarak öldürülüyor. Bu içtimaa davet olundu
ğu halde icabet etmeyen Mansur Ağa nüfuzunu gittikçe artı
rıyor. Erzurum davetine icabet etmemesi, henüz hali vahşet
te, kovuklar ve inler içinde yaşayan aşiret ağaları üzerinde le
hine tesir yapıyor, bu suretle Dersim gittikçe devletten uzak
laşıyor, Tanzimat esasları nın Dersim hudutlarından içeri gir
mesine muvafakat etmiyor. Bu Mansur Ağa, 5.000 silaha ha
kim Şeyh Süleyman'a dayanıyor, Dersim'in hakimiyeti artık
şeyhler eline intikal ediyor.
l 875'te Samih Paşa , Redif Taburları için e frat istemişti.
Bunları da vermemişlerdir.
1 877- 78 Rus muharebesinde, Dcrsim'de l 0.000 milis top
lanması arzu edil miş ise ele , bu da suya düşmüştür. l3ilakis
bazı beyler Ruslar'a yardım bile teklif e t mişlerdir. Bu muha
rebe esnasında Hozat ve Mazkirt'teki askeri kışlalar, aşiret
ler tarafından tahrip edilmiş, bu muharebeden sonra Der
sim daha fazla azmış, etrafa tecavüzlerini artırmış bir vazi
yette görülüyor.
101
Devlet bu mıntıkanın ıslahı tedbirlerini düşünürken, 4.
Ordu Müşiri Zeki Paşa'nın Hamidiye teşkilatı planı ortaya
çıkıyor. 1 890-91 'de buna dair irade çıkıyor. Fakat bu yol ile
de Dersim'e nüfuz imkanı bulunamıyor. Hükümet-i mutla
ka yıkılıyor. Meşrutiyet kaim oluyor. O devirde de hükümet
nüfuzu hakim olmaya çalışılıyor. Filhakika cenup kısmın
dan itibaren, Dersim'e doğru devlet nüfuzu hulule başlıyor.
Fakat Harbi Umumi , bu hareketi durduruyor. Dersim'i yine
eski vaziyete irca [ geri çevirmek] ediyor. Dersim yine dev
lete asker vermekten kaçınıyor. Harbi Umumi bitiyor, Milli
Mücadele başlıyor. lyi tedbirlerle Dersim hiç olmazsa zarar
sız bir vaziyete sokuluyor.
Cumhuriyet devri başlıyor. Bu devirde, devlet tedricen
Dersim'e nüfuza başlıyor. Bu devirde Dersimliler şu nispet
ler dahilinde askerlik mükellefiyetini ifaya başlıyorlar: Ova
cık 0/,) 10, Hozat % 1 0 , Pertek ve Çemişkezek % 80, Nazımi
ye 0;(, 25, Mazkirt % 60 .
1 02
Dersim'deki Aşiretler
(Kroki 1)
Laçin aşireti
(*) 1926'da kumlan "Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti" teşkilatının kısaltması . l 965'te
kuruluşun adı degiştirilcrck Milli istihbarat Teşkilatı haline gelmiştir - e.n.
1 03
Aşiretin diğer aşiretlerle münasebeti: Ovacık'ın Maksut
uşağına muhasım vaziyettedir. Ekseriya Koç uşağı aşireti ile
birleşerek Maksut uşağına tecavüzde bulunurlar. Aşağı Ka
raballı ve Ferhat uşağı ile dostturlar. Bu aşiret tamamen mes
kundur. Bu aşiret aslen Ferhat uşağının bir koludur. 1 933
Eylülü'nde manevra münasebetiyle Ferhat uşağında yapılan
silah arama hareketi esnasında, bu aşiretin hükümet kuvvet
lerine karşı duruşunu Ferhat uşağıyla aslen münasebetinde
aramak doğru olur. Bu manevraya kadar hükümet taraftan
görünen bu kabile ve reisi menfi bir vaziyet almış demektir.
Serveti: 10 at, 1 .000 sığır, 200 koyun, 1 .000 keçi, 1 5 katır.
Karaballı aşireti
1 04
A- Aşağı Karaballı
8- Yukart Karaballı
1 05
Hükümete temayülleri: Hükümete itaatleri yok gibidir.
Muhtelif tarihlerde birçok defalar isyan etmişlerdir.
Servetleri: 3 at, 1 . 000 sığır, 300 koyun, 1 . 700 keçi, 10 ka
tırdır.
lksor aşireti
Ferhat uşağı
1 06
len hükümete yanaştıkları, eski husumetleri kalmadığı ve fa
kat hükümete itaatleri yoktur. Birçok defalar isyan etmişler
dir. Bir kısım efradı Çemişkezek mıntıkasına tecavüzden ha
li değildir.
Servetleri: 30 at, 1 00 sığır, 1 5 .000 koyun, 3 . 500 keçi , 40
katır, 30 merkep.
Nüfusları: 1 . 700 erkek, 1 . 500 kadından ibarettir.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran 500, Umumi Mü
fettişlik raporuna göre 745'tir. Bir rivayete nazaran da 1 00-
1 50 silahı yeni olmak üzere 400 silah çıkarabilirler.
Aşiretin diğer aşiretlerle münasebetleri: Karahallı uşağı,
Abbas uşağı reislerinden Kangozade Mehmet Ali ile Zinaza
de Mustafa ağalarla dostturlar. Koç uşağı ile fenadırlar.
Gilabi aşireti
Kolik aşireti
1 07
Koçgiri aşireti
Kırganlı aşireti
1 08
Aşiretlerle münasebetleri: Şeyh Mehme tli kabilesiy
le muhasımdırlar. Bozvenk köyü hadisesinden dolayı Seyit
Rıza'yla araları açıktır. Fakat Seyit Rıza, Bozvenk köyüyle
bir merayı bu aşirete vererek ihtilafı bertaraf etmiş ve aşire
tin dostluğunu temin eylemiştir. 1 933 manevrasında, bu aşi
ret tamamen hükümet tarafında bulunmuş ve reisleri Süley
man haber alma işlerinde hizmet etmiştir.
Servetleri: 20 at, 1 . 300 sığır, 1 .000 koyun, 3 . 000 keçi, 50
katır.
1 09
yerlerden birçok mahkumlara melcedir [ s ığınılacak yer ] .
Hırsızlıkları çoktur.
Nüfusu: 800 erkek 700 kadındır. Bir malumata göre de
500 nüfustur.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran 400, vilayet ve
müfe ttişliğe göre 300'dü r . Bir malumata göre 200 silahı
olup, 50 adedi son sistemdir. Bir malumata göre de 1 00 si
lahları mevcuttur.
Aşiretlerle münasebetleri: Seyit Rıza ile müttefiktirler.
Servetleri: 10 at, 500 sığır, 1 .000 koyun, 2.000 keçi, 30
katır, 15 merkeptir.
110
hunhar bir şakidir.
Seyit Rıza, Harbi Umumi'de ve diğer birçok hadiselerde
hükümete hizmetinden bahseder ve kısmen yazdırdığı sa
yım vergisini de öder.
Seyit Rıza bütün Dersim'de nüfuz yapmaya ve bilhassa bü
tün Dersim'i kendi şahsi nüfuzu altında toplamaya çalışır.
Dersim'in karıştırıcı, bulaştırıcı en mühim bir şahsiyetidir.
Nüfusları: 1 . 500 erkek, 1 . 200 kadındır.
Silahları: Bir malumata nazaran 300, bir malumata naza
ran da 2.000 silahendazları [ silahlı nefer] vardır. Üçüncü bir
malumata nazaran da 500 silahları mevcuttur. Cephaneleri
nin miktarı malum değildir.
Hükümete temayülleri : Asi aşiretlerin ilk saflarında bu
lunurlar. Koçgiri hadisesine iştirak etmişlerdir. l 926'da Koç
uşağı aşireti tedibatında Koç uşaklarına yardımda bulun
muşlardır.
Harbi Umumi'de (Rus harbi) hükümete sadakat göster
miş ve Kırgan Aşireti'nin tedibatında aşiret reisi Süleyman
Ağa'ya muavenet [ yardım] etmek sözünü verdiği halde, hü
kümet kuvvetleriyle mesai birliği yapmıştır. Ara sıra hükü
mete hoş görünmek için adamlarını malumatı olmayarak
yaptıkları mahsubatı de kendilerinden istirdat ederek, hü
kümete iade eder.
Muhitlerinin sarp olması , hükümet merkezine uzak bu
lunması aşiret reisini şımarık ve küstah bir vaziyete sok
muştur. Seyit Rıza kendisine evladı resul süsü vermiş ve ca
hil avenesine böyle tanıtması etrafındaki diğer aşair [aşiret
ler] üzerinde de sahibi nüfuz olmasına da hadım olmuştur.
Menfaatine çok mecluptur [ tu tkun ] . Dersim' de muhitinde
bulunan, hariçten gelen erbabı şekavet burada bir iltica ye
ri bulur.
Aşiretlerle münasebeti: Kalan, Demenan, Yusufan aşiret
leriyle , Bahtiyar'ın Sunif grubundan maadası , Kırganlılardan
111
Süleyman Ağa grubu ile hali muhasamadadır. Zaman zaman
kirvelik tesisi, tazminat itası gibi vasıtalara müracaatla bu
muhasamalarda barışma vaziyetleri göstermektedir.
Servetleri: 10 at, 2. 000 sığır, 800 koyun, 1 . 500 keçi, 50
katırdır.
A- Bozukanll-Keçel
112
Keçel reisi olan Munzur katil, gasp ve yağma ile vakit ge
çirir. Asidir, evamiri hükümete [ hükümet yetkililerine ] itaat
etmeyen bir şahsiyettir.
Nüfusu: 3.000 erkek, 2.000 kadındır.
Silah mevcudu: Bir malumata nazaran 1 . 500 küçük çaplı
mazer tüfekleri vardır. Mah raporuna nazaran, silah miktarı
500'dür. Müfettişlik raporuna nazaran silah miktarı 400'dür.
Diğer bir rivayete göre de, 1 . 000 silahlan ve bu silahlar me
yanında 1 00 kadar yeni silahlan vardır.
Aşiretlerle münasebetleri: Haydaran aşiretiyle dostturlar.
Evvelce Seyit Rıza ile muhasımken şimdi banşmışlardır. Yu
karı Abbas, Yukarı Karahallı aşiretleriyle hali münaferette
dirler [ nefret, karşılıklı huzursuzluk ] . Ovacık'ın Maksut ve
Bezgar uşaklanyla Ovacık'ın Beyit uşağı, Arslan uşağı aşiret
leriyle dostturlar.
Servetleri : 1 50 at, 3.000 sığır, 4.000 koyun, 900 keçi, 1 00
katırdır.
8- Birmanll
C- Bal uşağı
113
Hükümete temayülleri: Tamamen asi ve hükümet mefuu
muna yabancıdırlar.
Paşanın kaza merkezine bile geldiği vaki değildir. Davala
rını kendi aralarında görürler. Hıroğlu Eyyüp, Munzur tabi
atında bir şahıstır. Nüfusu tespit edilmemiştir.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran 280, müfettişlik
raporuna nazaran 380'dir.
Aşiretlerle münasebeti: Ovacık'taki Koç uşaklılar bu aşi
rete tabidir. Beyit aşiretine düşmandırlar. Bal , Keçe) , Aşuran,
Abbas uşağı, Kalan grubu ile mü ttefiktirler.
D- Aşuranlı aşireti
114
Damanlı aşireti
Perihan aşireti
Beyit uşağı
115
ne itimat edilmez. Sol Hasanlı reisi Mahmut Ağa'nın nüfuzu
yoktur. İsyana mütemayil, çapulcu , katil bir şahıstır. Keri
moğullarrnın reisi Kandili Rıza, Kerimoğlu Ali'dir. Rıza des
sas [ aldatıcı, düzenbaz) ve hükümete muti bir adamdır. Ali
ise isyankar, katil, şaki bir insandır.
Aşiretlerle münasebetleri: Kalan ve Bal uşağı ile düşman
dırlar. Hudut aşiretleriyle dostturlar.
Servetleri: 20 at, 800 sığır, 300 koyun, 1 . 500 keçi, 20 ka
tırdır.
116
Bezgevir-Bezgar aşiretleri
Topuzoğlu kabilesi
117
Reisleri: Kör Seyithan, Kopa Ağa, İdare'nin oğlu Seyithan'
dır. Çemişkezek reisleri de Hazeri'de Kapa ve Dursun Ali,
Ahtük'te Ahmetoğlu Ağa, Bidre'de Hüseyin Ağa; Hozat reis
leri Kuzuluca'da Kör Seyithan, Amutka'da İdare İbrahimoğ
lu Seyithan, Silo, Seyit Ali'dir. Aşirette reislerine karşı olan
merbutiyet gevşemiştir. Seyithan zorbalıkla reislik iddiasın
dadır. Ağalar iki kısımdır. Birincisinde Timuroğlu Hüseyin,
Kerimoğlu Beka, Deli Süleymanoğlu Seyithan; ikinci kısım
da Maksutoğlu İdare (namı diğer İbrahim) . Mahmut, Seyit
Ali ağalar da ileri gelenlerdendir. Asıl amirleri İdare İbrahi
moğlu Seyithan'dır ( Kozluca'da oturan Kör Seyithan kabi
le reisidir) .
Silah mevcudu: Bir malumata nazaran Resik şubesiyle
300 silahlan vardır. Diğer bir malumata nazaran 400 silahla
n vardır. Diğer bir malumata nazaran da 560 silahlan vardır
ve küçük çaplı mavzerdir.
Nüfusları: 2 . 500'dür. Bir malumata nazaran da 1 . 500 er
kek, 1 . 500 kadındır.
Hükümete temayülleri: M ü teaddit isyan hareketlerinin
amilleridir. 1926 senesi tedip harekatından sonra ve bilhassa
aşiret reisi İdare İbrahim Ağa'mn vefatından sonra, eski vah
deti muhafaza edemeyerek dağılmışlardır. Harekattan beri
sakindirler. Hükümete sadakatlerini ve her emirlerini yapa
caklarım daima söylerler. Memurlara tecavüz ederler. Muh
tacı edip ve terbiyedirler.
Aşiretlerle münasebetleri: Hozat, Ferhat, Laçin uşağı ile
düşmandırlar. Şimdi Ferhat uşağı ile barışıktırlar. En mü
him silah kuvvetleri Resik uşaklılarsa da, bunların iskanı do
layısıyla şimdi bunları ezmek veya ezdirmek isterler. Hiçbir
aşiretle dostlukları yoktur.
Servetleri: 20 at, 2.000 sığır, 8.000 keçi , 200 katırdır.
118
Maksut uşağı aşireti
119
Aşiretlerle münasebetleri: Bezgar, Beyit, Arslan ve Koç
uşaklılara dost, Laçin ve F erhat uşaklarıyla düşmandırlar.
Koç uşaklılarla müştereken bazen Laçin uşağına taarruz
ederler. Seyit Rıza ile zaman zaman dost ve düşman olurlar.
Bezgar ve Beyit ile halen dostturlar.
1 20
Silah miktarı: Mah raporuna nazaran 1 50 , müfettişliğe
nazaran da 60'tır. Bir malumata göre de 200 silahlan vardır.
Ve diğer bir rivayete göre de 700 silahları vardır.
Hükümete temayülleri: Birçok zaman isyan etmişlerdir.
Bi taraftırlar. Çapulla meşgul ve mü tecaviz vaziyettedirler.
Çok muzur bir aşirettir.
Nüfusları: 800 erkek ve 700 kadındır. Mübalağalı bir riva
yete göre de 3 . 000 nüfusları vardır.
Aşiretlerle münasebetleri: Aşağı Karahallı ile münaferet
ve muhsımdırlar. Koç, Maksut ve Bezgar'la dostturlar.
Servetleri: 8 at, 1 .000 sığır, 1 . 500 koyun, 2 . 500 keçi, 40
katırdır.
Karsanlı aşireti
121
muavenet [ yardım] ederler.
Servetleri: 6 at, 500 sığır, 1 .000 koyun, 1 .000 keçi, 4 ka
tır, 30 merkeptir.
Lôlanlı aşireti
1 22
Rotanlı aşireti
Sisanlı aşireti
Kemanlı aşireti
1 23
Fırsat vukuunda asi aşaire iltihak ederler. Reislerinin nüfu
zu çoktur.
Maskanlı-Karsikanlı aşireti
Haydaranlı aşireti
1 24
le melufturlar. Seyit Rıza ile dostturlar. Hükümet kanunla
nna itaatleri yoktur. Ziraata salih yerleri azdır. Mevaşi [ hay
vancılık) ile geçinirler. Bir diğer malumata göre de 1 .000 si
lahları, 3 . 500 nüfusları vardır. Eskiden umum reisleri Meh
met Ağa'ydı. Kalman ve Hüseyin namında iki oğlu ve Hüse
yin Musa, Süleyman Ali namlarında biraderzadeleri vardır.
Nazımiye'nin Arilli, Artili, Ovacık'ın Şeyh Basan aşiretleriyle
münaferettedir. Diğer aşiretlerle halen dostturlar. Başka bir
malumata göre de Hüseynan kabilesinin reisi Rüşnekli Ka
mer Ağa'dır. Hızır Ağa'nın kayınpederidir. Kendisi ihtiyar
olduğundan, Hızır Ağa ile müşterek hareket eder.
Zernaklı aşireti
125
hadisesinde bunlar da alakadar olmuşlardır. Aşiretin mühim
bir kısmı Hınıs ve havalisinde bulunur.
Çerekli-Çarıklı aşireti
Yusufanlı aşireti
1 26
Hizoli aşireti
Caferli-Sivanlı aşireti
Beyhanlı aşireti
Kismurlu aşireti
Şokeri aşireti
Hörmekli-Horlik aşireti
1 27
Nazımiye'de oturur.
Silah miktarı : Mah raporuna nazaran 350, müfe ttişliğe
göre de l SO'dir. Varto, Kiği, Nazımiye, Kuruçay, Refahiye'de
bulunurlar. Bu aşireti milli aşiretin bir ferdi olarak da kabul
ederler. Mutidirler. Battal Ağa cereyana tabi ve müfsittir. Bu
nunla beraber, Haydaranlı aşiretinin ezilmesi için hükümete
muti görünür. Haydaranlı aşiretiyle düşmandır. Bu aşiretin
Varto'nun Üstüküran nahiyesindeki kısmı Harbi Umumi'de
geri kıtalarımıza mü tecaviz bir cephe almıştır. Halen Cib
ranlılarla düşmandırlar.
Bir malumata nazaran da reisleri eskiden Civerekli Süley
man Ağa'dır. Biraderi Bertal Efendi, Hüseyin ve Hasan, Sü
leyman ve Ali ağalarla Bertal, Ali, Hasan namlarında üç oğlu
vardır. Tamamen meskündurlar. Nazımiye'nin Artilli-Arilli
Aşireti ile hali münaferette, diğer aşairle dostturlar. Mevkile
ri yayla olup, bazı seneler Kiği'nin Sepet dağına çıkarlar. Ev
velden beri hükümete mutidirler. lsyanları yoktur. 200 er
kek, 300 kadın, 7 at, 300 sığır, 400 koyun, 500 keçi, 10 ka
tır, 20 merkep, 200 silahı ve 1 0.000 cephaneleri vardır.
Demenanlı aşireti
1 28
D iğer bir malümatta 4 . 000 nüfusları ve 1 . 500 silahları
vardır.
Zerkavik aşireti
Pilvenk aşireti
1 29
lan l .OOO'dir. 80 at, 5 . 000 sığır, 2.000 koyun , 200 keçi, 200
katır, 200 merkepleri vardır. Arazileri kafidir. Ahali hubu
bat ve tütün eker. Elaziz'e odun ve kömür sevk edip satarlar.
Muti gibidirler, mazarratlan [ zararları] azdır.
Beritanlı aşireti
Şeyhan aşireti
1 30
Kodan aşireti
Balabanlı aşireti
131
ca mevkiinde ve Diyarbekir şehrinde, Yunanistan'da Sarısal
tıklar mevcuttur. Türk ve Harzemi olduklarında şüphe yok
tur fakat zamanla Kürtleşmişlerdir. Alevidirler. Mutidirler.
Müfettişlik malumatına nazaran bunlar da aşiret hayatından
çıkmışlardır. Mevcut olanlar da 20'den ziyade silah olmadı
ğı tahmin edilmektedir. Az bir kısmı Şafii'dir.
Şadilli aşireti
1 32
dar tahmin edilmektedir. 1 00 sığır, 400 koyun, 1 00 keçi, 20
merkep, 1 50- 1 60 silahları ve 2.000 cephaneleri vardır. Si
lah kuvveti i tibarıyla 1 50- 1 60 adet daha doğrudur. 1 . 500
mübalağalıdır. Esasen bu aşiret, aşiret halinden çıkmıştır.
Nazımiye'deki kısmında 20'den fazla silah yoktur. Aşiretin
mühim kısmı Sünni'dir.
Kaz aşireti
G ransor aşireti
Karabaş aşireti
1 33
Sultan Munzur aşireti
Ağuçan aşireti
Kureyşanlı aşireti
kabileleri Kurcyşanlı, Süleymanlı, Hasenan ( Hüseynan) ,
Kalyan, Mevalyan, Aliyan , Gülnan'dır. Dersim mınukası da
hilindedirler.
Reisleri Ali Çavuşun Hasan E fendi , Seyit Mahmut, Mahalli
Ağa, Derviş İbrahim, Zeynel Çavuş, Mazkirt'in Birgiç köyün
de Hasoscydo , Kalecik köyünde Aligah Ağa, Havar köyünde
Rehber, Koresipi köyünden Keki Alibert. Türüşmek' ı c Ha
san E fendi, Tarda köyünde D ilo Ağa, Kiği'nin Sitir köyün
de Casus lhrahim, Nazımiye'dc Panan köyünde Seyit Mah
mutoğlu Hamdi, N azımiye'nin Gölik köyünde Hasan Şeyh
(Mehmet Çavuş) , Zine köyünde Seyit Mahmutoğlu Aligah,
Kalman köyünde Mehmetoğlu Süleyman, Çamurek köyün
de Zeynel Ağa, Kiği'nin Sis köyünde lbrahim Ağa'dır. Müte-
1 34
caviz ve çapul ile meşgul , Mazkirt ve Pertek havalesini dai
ma izaç ederler [ tedirgin ederler] .
Plümer, Nazımiye, Kiği, Hınıs, Varto, Sivas, Mazkirt, Hıs
nımansur taraflarına dağılmış kalabalık bir aşirettir. Arala
rında Sünniler olduğu da söylenir. Kendilerini Horasan'dan
gelmekle beraber İmam Cafer neslinden ve peygamber sü
lalesinden addederler. Bu kanaat bütün Dersim ve civarına
da telkin edildiğinden Kureyşanlılar, Dersim aşairi nezdin
de haizi itibardırlar. Bu suretle cerre çıktıkları [ para ve erzak
toplamak için köylerde imamlık-müezzinlik yapmak] vaki
dir. 1 3 3 1 de mühim bir isyanları vardır. Tedip edilmişlerse
de Harbi Umumi'de 36. Fırka'ya taarruz eden aşiretlerden
dir. Tercan muhitindekiler binnispe mutidirler. Mahaza su
reti umumiyetle Kürtlük telkinatı ile yakından alakadar bir
aşirettir.
Aşire t dahilinde silahlanabilecek eşhas 3 . 000-3 . 500 ka
dar denilmektedir. Mazkirt ve Nazımiye'de bulunurlar.
Mazkirt'tekiler iki partidir. Biri Hasa Seydo'nun partisidir.
Bu parti eskiden beri Seyit Rıza'nın dostu ve müttefikidir.
Diğer parti aşiret dahilinden çıkmış gibi ve bitaraftır. Na
zimiye Kureyşanı 1 0 kabiledir. Hepsinin reisi Kiği'nin Sitir
köyünden Casus İbrahim'dir. Bu İbrahim her türlü melaneti
yapacak karakterdedir.
N azımiye'dekilerin 400 silah tutanı ve 50 yeni silahları
vardır. Mevaş ile geçinirler. Gayri mutidirier.
Mazkirt' tckilcrin 350 silah tutanı ve 80- l OO yeni silahlan
vardır. Ahvali umumiyelcri N azımiyc'dckilerin aynıdı r. Ha
sike, Hasibürç ve Hasidav isminde Saadat'tan addolunan üç
reisleri vardır. Her hiri derviş makamında kullanılır. Diğer
bir malumatla aşiretin 5.000 nüfusu ve 2.000 silahları var
dır. Alyan, Kalyan, Gülnan, Hüseynan, Mevalyan namıyla
beş kabiledir. Umumi reis Balluceli Derviş İbrahim'dir (na
mı diğer Casus İbrahim) . Biraderi Alioğlu Şah İsmail, amca-
1 35
zadesi Ali Çavuşoğlu Hüseyin, hafidi Ali vardır. Arilli-Artilli
ile münaferettedirler. Diğer aşair ile dosttur.
Alyan reisi Palnamlı Seyit Mahmutoğlu Ali'dir. Kendi ha
lindedir. Kabilesi içinde nafiz ise de hükümetten korkar.
Kalyan reisi Hulitli Hüseyinoğlu Mehmet Çavuş'tur. Derviş
lbrabim'i hiç sevmez. Aralan açıktır. Hükümete hizmet eder.
Gülnan reisi Ziveli Aligah Ağa'dır. Kabilesi ve aşireti için
de nüfuzu fazladır. Her fenalık beklenilir. Harbi Umumi'de
umumen isyan ederek kaza merkezini kamilen denecek de
recede tahrip ve yağma etmiş bir aşirettir.
Maha nazaran bu aşi reti n Dersim ve civarı aksamında
800 kadar silahı vardır. Müfettişliğe nazaran Mazkirt'te 350,
Nazımiye'de 1 75 , Kiği'de, 60 olmak üzere 585 silahları var
dır. Bu aşiretin bütün nüfusu 1 0.000 kadar tahmin edilmek
te olup, bunun 5 .000'i Dersim'e isabet etmektedir.
Şükranlı aşireti
1 36
Şevalanlı aşireti
Cibranlı aşireti
Abdalanlı aşireti
Seteri aşireti
1 37
Arilli aşireti
Ka b i l e l e r i : A b b as a n , F e r h a d a n , M a h m u d a n , C i h a n ,
Arslanan'dır.
Reisleri: Keriş'te mukim Yusuf Ağa umumi reisleridir.
Türk Mehmet Ağa, torunu Hüseyin Ağaoğlu Yusuf Ağa, Ra
mazanlı Dursun, Dizikli lsmail, Nazımiye'de Hakis'te mu
kim Battaloğlu Musa , Hakis'te mukim Keka, Keşkovar'da
mukim Keka Ağa reisleridir.
Mah raporuna nazaran 1 .000, müfettişliğe göre de Nazı
miye kısmında 1 50 silahları vardır. Plümer, Erzincan, Ter
can, Nazımiye'de bulunurlar. Harbi U mumi'de kimileri is
yan etmişler ve Nazımiye'yi yağma etmişlerdir. Hakis nahi
yesinin Hilbes, Huhbes , Margasor, Kervan ve Kirik köyle
rindeki aşiret halkı gayri mutidirler. Diğer aşiret efradı nim
mutidir. Yerleri ve meraları kafidir. Tecavüzleri azdır. Aşairi
saire ile münazaaları sıkçadır. Yusufoğlu Kız Ağa ve Rama
zanlı Ali Ağa, Muhtaroğlu diğer Ali ve Hüseyin ağalar ikin
ci derece reislerdir. Umumi reisi Kirişli Yusuf Ağa'nın oğlu
yoktur. lsmail, Hüseyin, Ferhat namlarında üç biraderi var
dır. Alik ve Memik isimlerinde amcazadeleri vardır. Karsan
lı ve Alanlı ile dostturlar. 1 .500 erkek, 2.000 kadın, 1 .000 si
lah tutanı; 10 at, 1 .000 sığır, 1 50 koyun, 2 . 000 keçi, 5 katır,
100 merkep ve 1 5-20 bin cephaneleri vardır.
Diğer bir malümatta üç kabileye ayrılmaktadır: Mahmu
dan, Şakulan, Ferhadan.
Mahmudan kabilesinin reisi Ramazanlı Dursun Ağa'dır.
Umumi reisi Yusuf Ağa gibi hükümetten çekinir. Sinsidir.
Şakulan reisi Nazımiyeli Hüseyin Mirç Ağa müfsittir. Nü
fuzu yoksa da fenalığa meyyaldir.
Ferhadan reisi D izikli Velioğlu Hüseyin Ağa'dır. Yusuf
Ağa'nın emrindedir. Kendi halindedir. Hükümetten korkar.
1 38
Alanlı aşireti
Hiranlı aşireti
1 39
4.000 nüfus ve 1 . 500 silahendazları vardır. Mamafih bunla
rın aşiret olarak hir kıymetleri kalmamıştır.
Pütikanlı aşireti
Cambeğli aşireti
Şekaklı aşireti
Alhanlı aşireti
Badilli aşireti
1 40
Milli aşireti
lzoli aşireti
Beles aşireti
141
Amasya ve Çorum'da bulunurlar. Nazımiye'deki kısım kuv
vet itibarıyla bir kıymet ifade etmez .
Kubatlı aşireti
Hasenanlı aşireti
Mala aşireti
Yeki aşireti
Şavak aşireti
142
Sertik aşireti
Kirako aşireti
Kümsun aşireti
Puh-Pug aşireti
Az aşireti
Atma-Atmalı aşireti
Eşref aşireti
Harun aşireti
Alhas-Alhasan aşireti
144
1 . 500, Tercan'da 1 .000, Palo'da 500, Koçgiri ve diğer yerde
1 . 50 1 silah tahmin olunmaktadır.
Bolyan aşireti
1 45
Silah vaziyeti
Müfet-
Mah tişlik Vilayet
Aşiretin ismi tahmini tahmini tahmini Takdir Mıntıka
-------- ----- - - --- - - - - --- - - - ----------- - -- - ------ - - - - - ------ ---- -
Laçin 1 50 1 50 1 50 1 50 Hozat
Karaballı 1 .300 770 800 750 Hozat
lksor 200 1 00 Hozat
Ferhat 500 795 800 500 Hozat
Kırganlı 300 350 300 300 Hozat
Aşa{lı Abbas 400 300 300 250 Hozat
Yukarı Abbas 500 500 500 500 Hozat
Koç 400 390 340 300 Hozat
Resik 200 40 40 50 Hozat
Şam (Şem) 1 50 60 60 1 20 Hozat
Bahtiyar (Rotan) 200 300 250 Hozat
Do{lan 1 00 50 Hozat
Derviş Cemal evladı 800 50 Hozat
Sarı Sultan (Saltık) 1 00 50 Hozat
Şeyh Mehmet Dede 200 25 Hozat
------
146
Müfet-
Mah tişlik Vilayet
Aşiretin ismi tahmini tahmini tahmini Takdir Mıntıka
lzoli 1 .000 280 280 200 Mazkirt
Biles (Beles) 500 50 Mazkirt
- - ------ --·
Bozuka n l ı Keçel
- 500 400 400 400 Ovacık
Bal 200 380 330 330 Ovacık
B i rmanlı 50 80 60 Ovacık
Aşuranlı 1 00 40 70 Ovacık
Yukarı Abbas 1 20 1 20 Ovacık
Dama n l ı 1 00 20 Ovacık
Beyit 250 1 60 1 60 200 Ovacık
Arslan 300 300 300 300 Ovacık
Bezgar 200 1 25 1 25 1 50 Ovacık
Maksut 300 270 270 270 Ovacık
Ali Abbas evladı 300 50 Ovacık
Su ltan M unzur 50 10 Ovacık
Perihan (Hıroğulları) 1 00 Ovacı k
Dağ ı n ı k ve
küçük aşi retler 3.95 1
Yekun 2.450 5.826 1 . 585 1 .980
Umum Yekun 1 9.870 1 1 .67 1 8.6 1 6 9.070
1 47
Kimisurlu'dur. Kimisur bir köydür ve hiçbir zaman Şadil
li aşiretinin ana dilinden ve hatıratından doğmuş bir keli
me değildir. Onun reisi bu köye yerleşmiş, reisine Kimisor
lu filan ağa denmeye başlanmış ve nihayet ezbetinin de aynı
isimle çağrılmasına başlanmış, bu isim binnetice kabile ve
ya ezbete mal edilmiştir. Dersim'e giren büyük aşiret grup
larının reislerinin tekessür eden ahfadının her birinden bir
hizip teşkiline çalışarak büyük aşiret bağlarını çözmeye ça
lışması, şayanı dikkat bir mevzudur. Dersim'de Ahmetli Ye
sevi evlatlarının iki kardeşten tekessür eden aşiret, kabile ve
ezbet grupları ikiden kırk, elliye çıkmış bir haldedir. Bunlar
aynı asla ve sulbe mensup oldukları halde, bugün yekdiğer
leriyle muhasım bir vaziyette olup, her türlü karabet bağla
rına nihayet vermişlerdir. Büyük aşiret gruplarının bu inkı
samı, Dersim'de aşiret bağlarının ilk çözümüdür. Aynı aşiret
içinde yekdiğerine muhasım, hükümete taraftarlık veya hu
sumet fikriyle yaşayan gruplara tesadüf olunabilir.
Hemen her aşiret, bu şekilde mütalaa edilirse aldanılma
mış olur. Dersim aşiretlerini bugün aşiret halinde tutan ve
harice böyle gösteren kuvvet, ne bize tarihin naklettiği aşi
ret sevgisi ne de manevi bir rabıtadır. Bugün karın doyur
mak ihtiyacı ve aşiretin her türlü kuvvet ve kabiliyetinden
fuzulen ve münhasıran şahsi ve ailesi için bir istifadeyi iti
yat edinen reisin, bu istifadeyi kaçırmamak için başlarında
bulunduğu çetenin imha tehdididir. Bu hususta geçmiş sa
hifelerde Umumi Müfettiş lbrahim Tali Bey'in 1 9 29 seyaha
tinde Karaoğlan'da Dersimlilerle bir teması kaydolunmuştu.
Dersim'de bugün hakim olan kuvvet, asla manevi değildir.
Mu tlak maddidir. Alevilik eski mahiyetini kaybetmiş, te
fessuha [ bozulmaya] yüz tutmuştur. Kızılbaşlık bugün için
açıkgözlerin maddi hırslarını tatmine bir vasıta olarak zora
ki yaşatılmak istenen manevi bir yoldur. Artık Alevi Türkü
de, Zazalaşmış Türkü de maddiyata doğru adım atmak iste-
148
yen, bu hususta yardımcı arayan, medeniyet yolunun istek
lisi olarak mütalaa edilmelidir. Atacağımız adımlarda dört
asır evvel, lisan ve mezhepçe Faris'e malolan, bugün ise o li
sanı korumakla beraber Kürt telakkileri karşısında şaşkın
bir halde bulunan büyük bir halk grubu karşısında bulun
duğumuzu unutmamak esastır.
1 49
iKiNCi KISIM
Dersim'in
Asayiş Vaziyeti
Dersim'in Asayişsizlik Tarihçesi
1 53
edilmiştir. Dersimliler Yavuz-Safevi mücadelesinden beri et
rafa ve bilhassa Sünniyülmezhep Türklere karşı taşkınlıkla
rını hiç eksik etmemişler ve bu tecavüzleri bir taraftan Bay
burt ve bir taraftan Sivas yakınlarına, Kangal'a kadar uzat
mışlardır. Osmanlılar, askerlikte Nizamı Cedit usulünü ka
bul ettikten sonra, Dersim'in de askerliğe icabetini temin su
retiyle bu mıntıkaya hulülü düşünmüşler ve bunun için de
nişan, rütbe, hediye dağıtmak suretiyle Dersim rüesasını ele
geçirmeyi hareketlerine mebde [ esas) ittihaz etmişlerdir. Bu
maksatla 19. asrın n ısfı ahirinde, İsmail Hakkı Paşa ile Erzu
rum Müşiri Samih Paşa, Dersim rüesasını Erzurum'a davet
le kendileriyle temasa gelmiş ve fakat bir netice alamamış
tır. Dersim'in hükümetten müçtenip duran ve o zamana ka
dar adeta hükümet içinde bir hükümetmiş gibi müstakil ya
şayan Dersim'in itaatsiz, azgın ve mütecaviz halkına hakim
olmak için, Samih Paşa, Dersim dahilinde mühim noktalara
blok havuzlar inşası ve bunları yekdiğerine telgraf hatları ile
raht suretiyle Dersim asayişi üzerinde müessir olmak ve bin
netice Dersim'de sükunu temin ederek bu halkı kazanmayı
düşünmüşse de bu arzularını tatbike muvaffak olamamıştır.
1 863 senesine kadar, Dersim'e hakim ve nafiz bir vaziyette
olan bütün tecavüzler ve asayişsizliklerin mesulü olan Hüse
yin Bey, bir aralık tevkif edilerek İstanbul üzerinden Vidin'e
sürül müştür. Hüseyin Bey'in Dersim'den gaybubeti [ başka
yerde olmak] akabinde, kendisinin ve ailesinin Dersimliler
üzerindeki nüfuzu kırılmaya başlamış ve oğlu Ali Bey, Der
sim halkı nın kendi nüfuzları aleyhine başlayan hareketlerini
durdurmaya muvaffak olamamıştır.
Dersi m'de başlayan bu cereyandan herhalde haberdar
olan Hüseyin Bey, bir yol bularak menfasından [sürgün olu
nan yer] kaçmış ve tekrar Dersim'e avdet etmiş ve 1 863 se
nesine kadar Dersim'de tekrar hükümran olmaya muvaf
fak olmuştur. Bu sırada vefat eden Hüseyin Bey'in oğlu Ali
1 54
Bey riyaseti ele almıştır. Ali Bey tab'an zayıf olmakla, temiz
bir insan olduğundan, hükümetle temasa geçmiş ve hükü
metin adamı olmuştur. Bu hareketine mükafaten kendisi
Erzincan'a Dersim Umum Müdürü olarak celp olunarak, bu
unvan altında ikameti tensip edilmiştir. Hükümet bu tarzı
hareketiyle hükümran olmakta olan bir aileyi elde etmeyi ve
onu göz önünde bulundurmayı esas hareket ittihaz etmişse
[ kabullenmek] de, karakter itibarıyla başında daima bir re
is görmeye alışan Dersim'in, diğer bir Ali Bey doğuracağı na
zarı itibara alınmamıştır. Nitekim Ali Bey'in Erzincan'da ika
mete geçmesi ve babasının Vidin'e sürülmesiyle sarsılma
ya başlayan aile nüfuzları yeniden darbelenmiş ve filhaki
ka Dersim'de yeni reisler bu ailenin nüfuzunu taksime baş
lamışlardır. Hüseyin Bey ailesinin nüfuzu şu suretle kırılır
ken, Hozat civarında Şeyh Süleyman isminde bir şeyh türe
miştir. Bu Süleyman, o sıralarda merkezi Dersim'de 5 . 000
kişilik bir müsellah kuvveti daima emri altında bulundura
cak kadar kuvvet kespetmiş bir şeyhmiş. Dersimliler bir ta
raftan bu şeyhe doğru teveccüh ederken , d iğe r taraftan da
zait de olsa Şah Hüseyin a il esiy l e alakalarını tamamen kes
memiş bir vaziyet almışla rd ır. Bu sıralarda Ali Bey'in Hü
seyin Bey isminde hir yeğeni hususi kabiliyetler göst e rme
ye ve Dersimli lerin muhabbe tini kazanmaya çal ı ş m ış ve fil
hakika ailelerinin eski nüfuzlarını kısmen t e s i se d e m u va f
fak olmuştur. Mamafih ( o k k u rnaz olan bu H ü sey i n Bey , a i
le nüfuzunun herhalde sarsın t ı i ( i nde o ldu ğu nu ve hu n ü fu
z u payl aşacak k uvve t l e r d oğd uğunu görü nce b i r t a ra lı a n da
hükümete mey l e t meyi u n u t ma m ı ş t ı r . Bu sayededir ki, ken
disi hükümetçe P l ü m er Kay m a ka m l ığ ı ' n a t ay i n ed i l m i ş ve
resmi bir sıfatı da haiz olmuştur.
1 875 senesine kadar Dersim'i nüfuz yarışı peşinde ve fa
kat etrafa sarkıntılıkta berdevam görüyoruz. 1 875'tc Ahmet
Muhtar Paşa hiçbir devlet tekalifine yanaşmayan ve müsta-
1 55
kil gibi bir vaziyet alan Dersimliler içine diğer bir yol ile gir
meyi tasavvur etmiş ve Dersimlileri yekdiğerine muhasır iki
zümreye ayırmaya çalışmış ve bunda muvaffak olmuşsa da
bu mesai de müspet bir netice vermemiştir. Ahmet Muhtar
Paşa, Dersim'de şu suretle tesisine başladığı şahsi nüfuzun
dan istifade edebileceğini teemmül ederek [ etraflıca düşün
mek ] , Samih ve İsmail Hakkı paşaların yaptığı tecrübeyi tek
rar etmeyi düşünmüş ve o zaman Erzincan mutasarrıfı olup
Dersimlilerle irtibatı olan Şefik Paşa delaletiyle Dersim rüe
sasını tekrar Erzurum'a davetle, ikinci bir toplanma yapmış
tır. Bu davete Hozat ve civarında nüfuz sahibi olan Mansur
Ağa ve Şeyh Süleyman icabet etmemişlerdir. Bu davette bu
lunan Dersimli rüesa arasında, Plümer Kaymakamı Şah Hü
seyin Beyzadelerden Hüseyin Bey'le Mazkirt Kaymakamı
Gülabi Bey de varmış. Eski teklifler tekrar yapılmış. Hüse
yin Bey itiraz etmiş. Gülabi Bey taahhüt altına girmiş, fakat
Dersim'e avdetinde Gülabi vaadinde durmak için teşebbüsa
ta girişmişse de muvaffak olamamış ve binnetice yeni türe
yen rüesanın nüfuz ve ihtirasları neticesinde öldürülmüştür.
İkinci Erzurum toplanışı Hüseyin Bey'in ihtiyatkar hare
ketine ve bir taahhüt altına girmemesine rağmen bu aile nü
fuzunun Dersim'de kırılmasına ve yalnız kendi muhitine in
hisar etmesine sebep olmuştur. Herhalde bu vaziyetin ısla
hı düşüncesiyle olacaktır ki, Hüseyin Bey öldürülen Güla
bi Bey yerine , Mazkirt Kaymakamlığı'na nakledilmiş ve fa
kat bu sureti harekette Dersim nüfuzunun esasen Erzurum
dave tine icabet e tmemekle mevkiini tahkim eden ve Ho
zat civarında hakim bir vaziyette bulunan ve akideleri icabı
Türklük'e ve hü kümete düşmanlıkları ile tanınan şeyh aile
sinden Mansur Ağa eline geçmesine mani o lamamıştır. Der
sim mıntıkasındaki ve Dersimli kaymakamlar gerçi Babıa
li namına hükümet yapıyorlarsa da Dersimlilerin asker ver
mesini ve her türlü tekalifi i fa etmesini temin edemiyorlar-
1 56
dı. Nüfuzları nazari kalıyordu. Hükümet kuvvetlerinin tesi
ri altında bulunan kısımlardan kısmen vergi tahsilatı yapı
yorlarsa da, bu tahsilatın ancak yarısını hazineye gönderi
yorlar, diğer yarısını da " tahsil olunmadı" kaydıyla şahısla
rına tahsis ediyorlardı. Merkezi Dersim'de 5.000 kişilik kü
çük bir ordusuyla ve mıntıkasında o zamana nazaran tahkim
edilmiş beş kaleciğiyle vaziyete tamamen hakim ve Türkle
re düşman olan Şeyh Süleyman ailesinin muhitine ise hükü
met nüfuzu asla yanaşamıyordu.
1 8 7 7 'ye doğru Ruslarla h ü k ü m e t i n arası a ç ı l m ış v e
harp ihtimalleri çoğalmış . B u n u h isseden Dersim ağala
rı , Erzurum'daki Rus konsolosuna, muharebe vukuu halin
de Osmanlılar aleyhine yardımlarını teklif etmişlerdir. Bun
lar arasında o zaman M azkirt Kaymakamı olan Dersimli Na
fiz ve rüesadan Munzur beyler de varmış. Rus konsolosu bu
teklife müphem bir cevap vermiş ve işin alevlenmesini ön
lemiştir.
1 877-78 Rus muharebesine tekaddüm eden günlerde, Ho
zat ve Mazkirt'te hükümet kıtaatı mevcutmuş. Muharebenin
ilanı ile beraber bu kıtalar Erzurum'a celbedilmiş. Kıtaatın
ayrılması ile beraber, civar aşair bu merkezlere hücumla kış
laları tahrip ve talan yapmışlardır. Bu meyanda Ermenilere
de tecavüzleri vardır.
1 877- 78 Osmanlı-Rus seferine tekaddüm eden günlerde,
Kafkas Rus Erkanı Harbiyesi'nin Dersim hakkındaki mü
talaası şöyle hulasa ediliyor: " M uharebe vukuunda Türk
ler, Dersim ve Kuzuc;an Kızılbaşları'ndan yardım görmez
ler. Bunların muharebenin daha ilk günlerinde Ruslar hesa
bına çalışacakları da şüphelidir. Gali biyet temin ve bilhassa
Erzurum işgal edildikten sonra, Dcrsimlilcrin Ruslar hesabı
na harekete geçmesi temin olunur. Bunun için de Dcrsimli
lerin asırlık dahili işlerine karışmamak ve kendilerini kendi
itiyatlarına terk e tmek lazımdır. Asyayı Suğra harbini Erzu-
1 57
rum-Sivas-lstanbul istikametinde inkişaf ettirirsek, Dersim
ve Kuzuçan Kürtlerinin yardımını ümit edebiliriz. Bu suret
le temin olunacak 1 5 .000 kadar milis, Rus düşmanı Müslü
manlar ortasından geçecek, ordu muvasala hatlarının emni
yetini temin eder. Bu noktai nazardan Kızılbaşlık'ın fayda
sı çoktur."
1 877-78 seferi esnasında Dersim'de her nasılsa umumi ve
büyük bir şuriş [ kargaşa ] olmamışsa da Dersim muhitinde
ki Türklere ve bazı kaza merkezlerine tecavüzler olmuştur.
1 877'de Koç uşağından Ahmet namındaki reisin Kemaliye
ve Çemişkezek mıntıkasına tecavüzü üzerine Eğinli Kayma
kam Osman Bey, Harput'tan bir nizamiye taburu ile bu aşi
ret üzerine yürümüş ve tedibe başlamış ise de bilahare Fer
hat uşağı reisi Alişan Ağa'nın (halen Ferhat uşağı reisi Cem
şit Ağa'nın dedesidir) Koç uşaklılara iltihakı üzerine, bir haf
ta kadar müşkül şerait içinde müsademelere devam etmiş,
Alişan ve bazı reisleri ele geçirmiştir. Bu reisler hü kümetçe
Sinop'a sürülmüşler. Bu harekette Koç uşaklılara ancak beş,
on maktul verdirilmiş ve bazı mağsubatın [ gasp edilenler]
istirdadına da muvaffak olunmuştur.
1 8 7 7 - 7 8 Osma nlı- Rus seferi esnasında K ı rgan aşireti
Hozat"ı basarak gasplar yapmış ve gördüğü mukabek üze
rine çekilip gi tmiştir. Alay kumandanlarından Ali Şefik Bey
kumandasında bir nizamiye taburu Kırganlılar üzerine on
beş gün kadar devam eden bir hareket yapmıştır. Fakat di
ğer aşi retler arasında başlayan kaynaşma, bu hareketin daha
fazla devam ettiril mesine mani olmuş ve l .000 kadar davar
ek geç irilere k harl'keıe nihayet vnilmişt ir.
Dersimlilerin tecavüzleri harp sonunda da devam e l miş ve
muhi t halkı bizar l bezgin, usanmış] bir vaziyete düşmüştür.
.
1 892 de Koç ve Şam uşakları birleşerek büyük gruplar ha
linde etrafa azgınca tecavüzlere başlamışlar ve vaki şikayet
üzerine Hozat'ta bulunan Alay K umandanı Ali Şefik Paşa,
1 58
iki nizamiye ile ve Karaballılar'dan bir kısmının yardımıyla
Amutka mıntıkasına hareket ederek bu aşireti hayli sıkıştır
mış ve sarsmıştır. Bu harekette Mehmet Ali Bey adında bir
miralay, bir doktor ve elli kadar asker zayiatı olduğu söylen
mektedir. Galip bir ihtimalle, zayiat kıtaatı sarsmış olmalı
dır ki, Ali Şefik Paşa yardımcı kuvvet istemiş ve fakat Har
put Valisi Nasuhi Paşa'nın müdahalesiyle aşiretlerin deha
letleri [ yardım isteği ] kabul olunarak mesele idarei maslahat
yoluyla kapatılmış addolunmuştur. (Dersimliler bu hareke
tin 1 90 l 'de olduğunu söylerler)
1 893- 1 905 arasında, Dersim'de zaman zaman karışıklıklar
olmuş ve hükümeti müşkül vaziyete düşürmüştür. Bir ara
lık Dersim dahilinde kıyam emareleri gibi karışıklıklar üzeri
ne bir hareket yapılmasına karar verilmiş, fakat Harput Valisi
beylerin temin ettiği maddi menfaat bu hareketi tehir etmiş
tir. Buna rağmen Dersimliler harici tecavüzlerine devam et
mişler ve Arapkir, Kemah halkı mal ve canlarından emin ol
mamaya başlayarak, saray ve Babıali'ye telgraflar ve istidalar
la şikayetlere başlamışlardır. Herhalde bu sıralardaki Dersim
lilerin tecavüzatı muhit halkını hicrete icbar edecek kadar
çoğalmış ve halkın şikayeti pek müessir bir vaziyet olmalı ki,
1 896'da saray, Babıali, seraskerlik, Anadolu Müfettişi Umu
misi Müşir Şakir ve 4. Ordu Kumandanı Zeki Paşa arasında
bu hususta muhaberat başlamış ve bazı kararlar alınmıştır.
Bundan 33 sene evvel, Osmanlı idarecilerinin Dersim hak
kındaki düşüncelerini mazbut bir şekilde göstermesi itiba
rıyla, bu ınuhabcratla alınan kararların hulasasının bu ra
porda tespiti faydalı görüldü:
1 59
2- Etraftaki muti ahaliyi katil ve talan ettikten başka, bunla
ra vergi de kesiyor.
1 60
mek suretiyle) , Dersim ahalisini bu yolda işletmeye davet ve
şu suretle yollarda çalıştırılmak suretiyle Dersimlilerin vah
şetlerinin izalesi,
E- Aşiretler arasında ittihat husulünün men'i,
F- Maksadın ahaliye ziraat ve ticaret kapısı açacak yolu aç
mak, tariki şekaveti set ile refahı hal ile yaşamaları esbabını
istihsal etmek esasları dahilinde telkinler yapılarak, efkarın
ıslahına çalışmak,
G- Bu telkinler esnasında muhalefet gösterilmezse şiddet
gösterilmeyeceği ve muhalefet halinde ise şiddetle hareket
olunacağını bilhassa anlatmak,
H- Hiçbir nam ile kimsenin malına taarruz edilmemek için
kıtaata emir vermek,
1- Kabail [ kabileler] rüesa ve fertlerinin efkar ve niyetleri
ne vukuftan sonra tahriri nüfus meselesinin ikmali nevakı
sı [ eksiklerin tamamlanması ] ve tedricen ahzı asker usulü
nün tatbiki,
]- Bu icraata karşı muhalefette bulunacakların Trablus ve
Yemen taraOarına sevk edileceklerinin ve mutavaat göste
renlerin de 1 . ve 4. Orduyu Hümayun dahilinde bulunduru
lacağının halka ismaı [ duyurulması ] ,
K- Hare katı askeriyenin icrasında ve umuru cinaiyenin
temşiyetinde [ yürütülmesinde ] lazımeden olan süratin te
mini için Dersim'in bir müddeti muvakkata için hali istisna
da tutulması (örfi idare ) ,
L- Çeınişkezek v e Mazkirt gibi ahalii ınutia ile meskün
olan kazaların Mamuretülaziz vilayetinin merkezine raptı,
M- Dersim Sancağı'nın lağvı,
N- Ovacık, Hozat ve Kızılkilise'de ve ledeliktiza [ gerektiği
zaman] Kuzuçan'da idarei örfiye ilanı ve mahakiıni nizami
yenin ilgasıyla taraf taraf mahakiıni örfiye tesisi,
O- Kaymakamlık, müdürlük vazifelerinin o mevki ku
mandanlığında bulunan ümera ve zabitanı askeriyeye tevdii,
161
P- Yalnız mevaddı hukukiyenin şeri şerife tatbikan ruyet
[ inceleme ] olunması maddesinin nüvvaba havale olunması,
R- Kazalarda umuru tahririye ve maliyeye memur birer,
ikişer katip bulundurulması,
S- Jandarmanın lüzum ve ihtiyacı mahalliye göre tensik
olunması ,
Ş- Ahalide istidat husulü anlaşıldıkta tashihi akait için
müstevfa [ yeteri kadar] maaşlı birkaç şeyh intihap ve izamı,
T- Münasip beş altı mahalde mekatibi iptidaiye küşadı,
U- Tahsili maarifte bulunacak çocuklara yevmiye yüz dir
hem ekmek ve senevi adi bir entari ve kuşak ve festen ibaret
kapama tarzında elbise verilerek, etfalin [ çocukların] bida
yeten [ ilk olarak] tahsile teşvik olunması ,
V- İcraatın mümkün olabilmesi için Dersim'de bulundu
rulacak askerlerin levazım ve ihtiyacının vakit ve zamanı ile
muntazaman sevk ve naklinin temini.
1 62
Zeki Paşa'nın müştereken alınmış mukarreratın tatbi
kinden şu suretle imtinaı üzerine , Babıali keyfiyeti Şura
yı Devlet'e havale e tmiş. Şurayı Devlet de " D ersim gibi
Anadolu'nun merkezinde vaki bir mevkii mühimin, müdde
ti medide [ çok uzun süren, devamlı] şu hal üzre terki maha
zir [ mahzur] ve mazarratı daidir [ sebep ] . Bir an evvel teda
biri ciddiyei ıslahiye ittihazı akdemi umuru vezaiften ise de
Zeki Paşa ile Şakir Paşa arasındaki ihtilafı nazar esbabı ile ve
Zeki Paşa'nın teklif etmekte olduğu diğer tedabirin mahiye
tinin ve aynca Elaziz ve Erzurum vilayetlerinin bu hususta
ki mü talalanyla hükümetin kararının bilinmesi lazım geldi
ğine" karar vererek, meseleyi tekrar Babıali'nin idarei masla
hat poli tikasına tevdi etmiştir.
Bunun üzerine Sadarat, şiddet ve mülayemetLen [ yumu
şaklık] hangi şıkkın kabul edilmesi lazım geldiğine dair Şa
kir Paşa'nın mütalaasını istemiştir. Şakir Paşa, 1 1 Ağustos
l 899 tarihli bir tahriratla şayanı dikkat esaslan ihtiva eden
cevabını vermiştir. Bu cevabın esaslan telhisen [ kısaca] zir
dedir [ aşağıdadır ] :
1 63
Tedabiri şedide, masarifi külliye ihtiyarı ve birçok ada
mın itlafı gibi devletçe marzı [ rıza ile ilgili) olmayan neta
yiçten başka bir netice vermez. Bunun için bu sefer de şid
det iltizam olunursa, evvelkileri gibi akim kalacağından şüp
he edilmemek lazımdır.
Fikrime göre, evvela marazın sebebini tahlil lazım. Sebe
bi şekavet, fakır ve zarurettir. Ceraimin takipsiz kalması, ce
haleti umumiye, itikadatı batıla ve mazannenin [ ermiş sanı
lan ) icrayı şekaveti derecei ibahada [ mübah ) göstermesi ve
şu suretle şekavetin nazarı halkta mevaddı adiyeden olduğu
telakkisinin uyanması , Dersim derdinin başlıca sebepleridir.
Evvela ihtiyacı umuminin bertaraf edilmesi ve zamanında
takibatı kanuniyenin icrayı hükmedebilmesine mani ve hail
olan menaati mevkiiyeyi ortadan kaldırmak.
İkinci mertebede cehaleti umumiyenin izalesi, i tikadatı
batılanın tashihi, mekatibi iptidaiyelerin küşadı, Nakşibendi
tekkeleri açılması lazımdır.
İhtiyacı umuminin bertaraf edilmesi, yollar inşasıyla, ser
veti tabiiyeden istifade zımmında [için] kıt'ai mezküre hal
kına kapı açılması ve bunun zımmında, mucibi şekavet olan
menaatı mevkiiyeye itimat edilmesine mahal bırakılmama
sı icap eder.
Şu halde ıslahatla esas, muamelatı leyyine [ yumuşak mua
mele] ve nesayihi mukniadır [ ikna edici öğütler, nasihatler] .
Islahata mukavemet edecek ve halkı tahrik edecek rüesa, bu
melametlerine devam ederse, berkı hatıf [ şimşeğin göz al
ması ] gibi bir kuvvei kafiye sevkiyle, binayı ittihat ve ittifak
larını zirüzeber [ darmadağın] etmek ve tahrik ve ifsat eden
rüesayı ele geçirdikten sonra, tekrar nasihat ve pederane şd
kat yolu tutulup, rüesa ve efratta hareke tin ciddiyetine kana
at uyandırılması lazımdır.
Bu maslahata dair 4. Ordu Müşiri Zeki Paşa menfaat dola
yısıyla mekulat [ gıda maddeleri ) ve cephaneleri evvelce ik-
1 64
mal olunmak şartıyla, laekal [ en azından] yirmi tabura ihti
yaç göstermiş, layihai müşterekei mütekaddimeye olveçhile
yirmi tabur konmuştu.
Zeki Paşa, Dersim'in vilayeti sittenin [ altı il ] * ortasında ol
ması ve hudut üzerinde İslam kanı akmasına cevaz verme
mesi gibi mütalaalarla bu hareketten sarfı nazar olunmasını
teklif etmiştir. Bu teklif, ordunun bu hareketin müşkülatın
dan kaçınmasından doğmuştur.
Son zamanlarda Hamidiye Taburları Teşkilatı tensip olu
narak [ uygun görülerek ] , bu hususta irade de çıktığı haber
alınmıştır. Gerçi bu tedbir Kürdistan'da hüsnü tesir yapmış
sa da, Kürdistan Şafii olmakla merkezi hilafete merbut [ bağ
lı ] fakat Dersimliler Alevi olduğundan, o irtibatı tevhin et
tiğinden [ zayıf kılmak] siyasete irtibatlarını temin edecek
ahar bir kuvvet bulunmadıkça, teşkilatı vakıanın istikbaline
pek de emniyet olunmamak hatırası varittir.
Çemişkezek, Mazkirt, Çarsancak kazalarının Mamuretül
aziz'e raptı; Hozat, Ovacık, Kızılkilise ( Nazımiye) kazalarının
bir müddeti muvakkata zarfında idarei askertye altında bulun
durulması ve ıslahatın ümerayi askertyenin uhdei ihtimamı
na tevdii, hareket başına iyi bir kumandan tayini muvafıktır."
Şu suretle görülüyor ki, bidaye tte kuvvetli bir hareke
ti müteakip, Dersim'de ıslahata karar verilmişken, Zeki
Paşa'nın itirazıyla hareket kararı suya düşmüş ve bir taraftan
da yine Zeki Paşa'nın düşüncelerinden olan, Dersim'de Ha
midiye Taburları Teşkilatı hakkında irade de çıkmış olduğu,
nim müstakil bir şekilde yaşayan Dersim'<le bu suretle im
tiyazlı teşekküller yapmak ve Dersim kuvvetlerini tensik et
mek [düzeltmek] , ona büsbütün tehlikeli bir şekil vermek
demek olacağından, bu fikirde ısrar edilmeyerek sarfı nazar
C' ) Vilayeti sine: Bcrlin A n ı laşnıası'na göre Osmanlı Dcvkıi'nde Ermenilerin ya�a
dıgı alıı ili (Erzurum. Van . Harptlt, Diyarbckir, Sivas, B i ı l is) gosıcrcn adlandır
ma - c . n .
165
edilmiş ve iş yine idarei maslahatçılık ve vekayi karşısında
hareketsizlik ve kararsızlık ile vaziyet idare olunmaya başla
mıştır. Dersim'le daha kuvvetli alakadar olmak lazım gelir
ken , Mazkirt ve Ovacık'taki birer tabur asker geri çekilmiş
ve şu suretle Dersim daha çok zayıflatılmıştır.
Bu hal, Dersim yine anane halindeki şekavetine devam
etmek suretiyle devam etmiş, hükümet adamları tecavüze
uğrayan masumların feryatlarına karşı kulaklarını tıkamış,
mütalaalarla vakit geçirilmiş, Çemişkezek, Kemaliye, Arap
kir halkı feryada başlamış, bu feryat karşısında Harput vila
yeti harekete gelmiş ve 1 905 Temmuzu'nda bir taburluk bir
kuvvetin bu mıntıkaya ikamesini İstanbul ve 4. Ordu'ya tek
lif etmiş.
Bu sırada Dersim ve muhitindeki kıtaatın konuşu şöy-
leymiş :
A- Bir tabur Hozat'ta,
B- Bir tabur Arapkir'de,
C- Bir tabur Harput'ta.
D- Bir tabur Çemişkezek'te,
E- Bir tabur Kızılkilise'de (Nazımiye) .
Üçü Dersim dahilinde, ikisi muhitinde olmak üzere beş ta
bur bulunuyormuş. 4. Ordu , o sırada Erzurum'dan Harput'a
tahrik edilen bir taburu Kiği'ye göndermiş. Aynı zamanda
Arapkir'deki taburdan bir bölük Kemaliye'ye, Erzincan'daki
kıtalardan bir bölük Kemah'a ve bir bölük de Kuzuçan'a
( Plümer) ikame ol unmuş. Vilayet Kiği'ye gönderilen tabu
run o mıntıkada değil, Kemaliye mıntıkasında hizmet yapa
cağından bahsiyle ısrar etmiş ve nihayet Kiği'cleki taburun,
icabında Erzurum'a da yetişeceği mü talaasıyla Kiği'de kal
ması tensip edilmiş ve orduca alınan tertibatla iktifa [ yetin
mek] olunmuştur.
Bu tedbirler Dersimli'nin harice karşı sarkıntılıklarını tah
dit etmişse de, durduramamıştır.
1 66
1 323 (1 907) Hareketi
1 67
rak bu mahallerdeki mebanii [ yapılar, binalar] askeriye mu
hafazası için terki lazım geldiğini mütalaa olarak ileri sür
müş ve nihayet Malatya ve Harput'taki mebani muhafazası
na Arapkir'deki Nizamiye Taburu'nun terki ve Divriği Redif
Taburu'nun da 600 mevcutla silah altına alınarak, Arapkir'e
ikamesi esası kabul olunarak, bu hususta irade istihsal edil
miş fakat Zeki Paşa bu defa da kış dolayısıyla silah altına alın
ma müşkülatından bahisle, harekatın ilkbahara tehirini tek
lif etmiş ve bu esas kabul edilmiş. Fakat Dersim Mutasarrıf
lığı, mahsubatın istirdat olunarak kendilerine iade olunacağı
vaadiyle mağdurların heyecanını teskin ettiğinden ve halbuki
harekatın tehiri bu heyecanın yeniden alevlenmesine sebep
olacağından ve esasen bu iş için üç taburluk bir kuvvetin ka
fi geleceğinden bahisle harekatın yapılması için ısrar etmiş.
Binnetice dört tabur ve iki toplu bir müfreze ile Harput Re
dif Livası Kumandanı Neşet Paşa, hareketin icrasına memur
edilmiş ve 9 Teşrinisani l 907'de muhtelif dört koldan olmak
üzere hareket başlamış, bu hareket esnasında Koç uşağı rüe
sasından Timuroğlu Hüseyin rehber olarak alınmış.
Harekat hakkında verilen bir rapora nazaran; Hozat kolu
eşkıyaya üç yüz metreye kadar yaklaşmışsa da, eşkıyanın ta
hassun ettiği mevkiye ( Pilav tepe olması muhtemel) top ate
şinin tesir etmemesi ve diğer kolların da karşılarına çıkan eş
kıyanın çokluğu hasebiyle ilerleyememeleri ve akşama doğ
ru Ferhat, Karahallı uşağı ve sair aşairin de eşkıya tarafına il
tihakla ilerleyen müfrezeleri ve ihtiyattaki kuvve ti ateş altı
na almaları üzerine vaziyetini müşkül gören müfreze, şidde
ti şita [ kış] hasebiyle açıkta ve aşairin ateşi altında gecele
meyi mahzurlu görerek o sırada Neşet Paşa'ya refakat eden
Dersim mu tasarrıfının da mü talaası alınarak Ferhat ve Ka
rahallı uşaklarının ateşi altında Hozat'a avde t ediyor. Ho
zat Müfrezesi'nin avdeti sırasında Şam uşağı reisi Süleyman
Çavuiş'a ait Zuğar ve Kuank mezraları ihrak olunuyor.
1 68
Seraskerliğin sadarete bu vaziyetten bahisle yazdığı 1 8
Teşrinisani 1 90 7 tarihli bir raporunda "İşbu müsademede
şekavetin Koç, Şam, Resik uşağı aşairi selasesi arasında kal
mayıp, aşairi sairenin de iştirak e ttikleri anlaşılıp, Dersim
aşairi ise 20.000 silah çıkaracak bir kuvveti haiz ve gayet ce
sur olmaları cihetiyle yirmi taburdan aşağı bir kuvvetle te
dipleri gayri kabil ve bu kadar bir kuvvetin cem'i de şu sıra
da müstahil olduğu [ imkansız] gibi , hasbelmevsim [ mevsim
dolayısıyla] dağ ve geçitlerine kar düşmüş olan o havalide
hareketi askeriye icrası kespi müşkülat eylediği, yalnız eşkı
yayı mevcudenin tehdit ve tedibi imkanına çalışılmaktadır"
denildikten sonra, tariki ehven ile muvafıkı hal bir netice is
tihsaline çalışılmakta olduğu ve eşkıyanın tevsii dairei şeka
vet etmelerine ve şımarmalarına meydan verilmemek ve as
kerleri bir güna [ hiçbir) tehlikeye düçar etmeyecek tedabi
rin alınması için vali ve mutasarrıfla bilmuhabere kararlaş
tırılması hakkında 4. Ordu Müşirliği'ne tebliğ edildiği kay
dolunmaktadır.
9 Teşrinisani 1 907 günü hareketinde, iki zabit ve dört ne
fer mecruh [ yaralı ] düşmüş.
Ovacık Müfrezesi de tayin olunduğu istikamette eşkıyayı
tart ederek, gece saat beşte Kakpir kordonuna avdet etmiştir.
Çemişkezek'ten ilerleyen tabur kendisine verilen istika
mete ilerlemeyerek, diğer bir istikamet takip etmiş ve şu su
retle müfrezelerin tesiri müştereki temin olunamamış ve bu
neticeye sebep olmuş.
Atiyen de Dersim aşiret rüesasının vaziyetleri için sebebi
istifade olur mütalaasıyla bu hareket başlangıcında geçen bir
hadiseyi hulaseten kaydetmeyi faydalı bulduk.
Harekete tekaddüm eden günlerde Harput vilayeti, Kara
hallı ve Ferhat uşakları aşiretlerinin sadakatlerinden emin
olmak lazım geldiğinden ve bunların reisleri Mehmet ve Sü
leyman ağalardan ve Mehmet Ağa'nın biraderzadesi Cemil
1 69
Eefendi'nin sadakatinden ve bunlardan istifade olunabile
ceğinden bahsetmiş, müfreze kumandanı, M ehmet Ağa'nın
amcazadesi Gülabi ve Timur nam şahısları hareket esnasın
da kılavuz olarak almış ve fakat kıtaatla eşkıya arasında mü
sademe başlayınca bunların da eşkıya tarafını iltizam ve as
ker üzerine ateş etmeye başladıkları tespit olunmuş, hareke
tin sonunda da Mehmet ve Süleyman ağaların sadakati na
karatı devam etmiş.
Kıtaat bir hafta intizardan [ gözlemek, beklemek ] ve tet
kikat yapıldıktan sonra 16 Teşrinisani l 907'de iki taburlu
bir grupla Çemişkezek'ten, iki taburlu bir grupla Hozat'tan
ve bir taburla da Ovacık istikametinden olmak üzere tekrar
harekete geçilmiş, Amutka mıntıkasındaki şekavetin muka
vemeti kırılmış, Amutka işgal ve müteakiben de Dağar kö
yü işgal edilmiş. Şakiler Ali boğazı ve Ovacık mıntıkasında
ki Badem derelerine kaçmışlar. Bu iki derenin de çok sarp ve
arızalı okluğu ve ancak havan toplarının müessir olabileceği
raporda yazılıdır. Bu hareket esnasında Turşu, Gözerek, Bo
zan, Dağar ve kısmen Amutka köyleri tahrip olunmuştur. Bu
hareket dört-beş gün sürmüş, eşkıya dağılmıştır.
Bu esnada havalar şiddetli soğuklar yapmaya ve kar da
mütemadiyen yağmaya, yollar ve geçitler kapanmaya başla
dığından, esasen arazi de çok sarp ve patika yollarda hareket
mecburiyeti olduğundan ve barınacak mesken olmamakla
beraber bir taraftan iaşesi temin edilemeyen az bir kuvvetle
hareketi daha fazla tevsi e tmek faydasız görülerek, harekete
nihayet verilmiş ve kıtaat garnizonlarına avdet etmişlerdir.
Bu hareket te şayanı dikkat olan noktalar şunlardır:
Eylül'de ihtiyaç gösterilen bu harekete pek geç , ancak bir
ay sonra ve hemen kış başlangıcında geçilmesi, bidayeten
kıtaatın tesiri müşterekinin temin edilmemesi, Karahallı ve
Ferhat aşiretlerinin sadakatine itimat edilmesi, nihayet Koç
uşaklarının sadık sanılan Timuroğlu Hüseyin'in harekete te-
1 70
kaddüm eden saatlerde kaçırılması ve işe kafi kuvvetle giri
şilmemesidir.
* * *
" 1 3 Mart 3 24 1 3
Dersim Mutasarrıfı Mehmet Hayrettin
Sadarete 1 908
171
Rüesa yekdiğerine gidip gelme ve ittihat etmek nümayişi
ne başladılar. Vilayet vasıtasıyla telakki olunan emri devlet
lerine tevfikan meclisi idarei liva mazbata yaptı, sureti mer
buttur. Buna nazaran tedibatı umumiye için gerçi yirmi ta
bur kuvvete ihtiyaç gösterilmişse de, bu iktiza taburlar mev
cudunun alelekser dörder yüz ve daha noksan bir raddede
bulunması hesabına ve her türlü ihtimale karşı, bir tedbir
olarak mütalaa olunmuştur.
Sekizer yüz veya biner mevcutlu taburlar sevk olunur
sa sekiz, on tabur tedibat ve istikrarı ıslahat için kafi gele
cek ve iş iki ayda yapılacaktır. Böyle bir hareket tesiriyle aşa
iri saireden bilamukavemet terk ve teslimi silah ve talebi af
ve aman ve meylanı silah ile tekalifi meşruai hükümet ve ıs
lahatı bila noksan deruhte [ üs tlenmek] ve kabul edecekleri
memuldur [ umulan, beklenen] .
Müteakiben akdem [ daha mühim] esbabı istikrariyeden
görünen Erzincan tarikinin küşadı ve orduca lüzumu tayin
ve takdir kılınacak noktalara icap eden kışlalar ve karakolha
nelerin tesisi, muamelatıyla iştigal edilmek bu baptaki hesa
bı sıhah ve mukarenet [ yaklaşma, kavuşma ] cümlesindendir.
Bu ıslahat ve tedibat meselesi, selefim zamanında yol al
mıştır. Muhaberata nazaran iki kısımda mütalaa olunur.
Birinci kısım, aşairi selasenin kuvvetle ve kati olarak tedi
bi meselesidir.
İkinci kısım, bu sırada vilayetçe ittihaz buyrulan fikir ve
tedbirdir ki, işi oluruna bağlayarak vakit geçirmek emeliy
le (vakten minelevkat) kavli fiiline uymayan ve her zaman
için bin türlü ahit ve yemin ile verecekleri teminata inan
mak Dersim'i ve Dersimlileri görüp bilenlerce mümkünat
tan olmayan rüesayı ekrada [ Kürtler] her ne fikre mebni ise
mümaşatkarane [ dostaça ] muamele ve bunların marifetiy
le iş yapmak nazariyesi meydana konulup kuvvei tedibiye
nin ademi celbi hakkında cari olmuş ve fakat bu mukarre-
1 72
ratı takiben eşkıyanın yeniden ve başkaca meydana getirdi
ği tabur basmak ve Eğin, Kemah, Çemişkezek kazalarında
gasp ve garat [ yağma) etmek gibi tevali eden vekayii elime
ve cesimesi üzerine, Erzurum ve Sivas vilayeti celilelerince
[ büyüklerince) tekrar vuku bulan maruzat ve ahalii mağdu
re canibinden [ tarafından ] padişaha yapılan istimdat [ yar
dım isteği] neticesinde çaresiz işin hakikati bir nebze beyan
olunmasına mebni kuvvei kahire vasıtai hakikiyesiyle dev
letçe tatbiki muameleye karar verilmiş olması kaziyesidir.
Aşairi selase tedibatı hakkındaki e fkarı vilayet ıslahatı
umumiye meselesinde dahi aynı şekil ve surette mütedair
[ ilişkin) olduğu revişi [ gidiş, tutum) hal ve cereyanı muha
bereden istinbat [ anlam çıkarma ] olunmaktadır.
Liva tedip istiyor, vilayet aksini iltizamla hakikati setredi
yor; ya vilayetin müdafaası ref [ hükümsüz bırakma, lağvet
me ) veya liva alahalihi [ olduğu gibi) terk olunmalıdır ki, ha
rap olsun.
Vilayet noktai nazarı kabul olunursa, öteden beri ifsadat
ve iğfalat ile vilayete hulul eden rüesanın tesiri ile muamelei
livayı müşkülden kurtarmak için kulunuzun da Dersaadct'e
civarı mutasarrıflıklardan birine tahvili memuriyetim husu
suna müsaade . . . "
1 73
gi , sayım vergisi ] yüzde on nispetinde yazdırıyor, aşarı ay
nı nispette alıyorlar. La.şey [ değersiz] hükmünde yazdırılan
vergiye mahsuben, bir miktar para verip nim muti addolu
nan aşairi de tahrik ediyorlar. Bir taraftan silahlarını artırı
yorlar, bir taraftan her sene civardaki kazalardan on binlerce
mevaşi gasp ediyorlar. Tedibi lazım , tedibat umumi olmalı.
Muhtacı tedip aşiretler yukarıda isimleri geçenlerle, bunla
rın madunlarından görülen Ovacık'ın Arslan, Beyt ve Kav ve
merkezin Bahtiyarlı ve Aşağı Abbas ve Ferhat uşağı ve Kara
hallı ve Mazkirt'in Hazan, Giyan, Kureyşan ve Alanlı aşairin
den ibarettir. Bunların içinde bir kısım çiftçi olup, eli silah
tutan nüfusun sekiz-on bin raddesinde olduğu tahkikatı va
kıa ve sahihamız cümlesindendir.
Aşiretler birbirinden uzak ve müteferrik vaziyettedirler.
Bunlar hiçbir vakitte birleşerek müçtemian harekete kud
re t ve mecalleri o lamaz. Her aşire t ayrı ayrı tedip olunur.
Farzımahal birleşseler bile, cephaneleri pek mahduttur. Bu
nu sarftan sonra bir daha hariçten getiremezler. Hareket es
nasında hariçle irtibat güçlüğü ve zahireleri (zaten az) aynı
olacağından açlık yüzünden perişan olarak az bir zaman gö
recekleri tazyik ve muhasara neticesinde çaresiz talebi aman
ile terki silaha mecbur edilebilirler.
Bundan sonra ikinci kısım tedabir:
1- Yirmi, otuz kadar agavatın [ ağaların ] maaile mahalli ba
ideye nefiy ve tağribleri,
2- Bazı nukatı mühimmeye birer ve yarımşar taburluk iki-
üç kışla,
3- Geçit mahallerinde büyüklü ve küçüklü üç-dört karakol,
4- Hozat-Erzincan ve diğer dahili yolların küşadı,
5- 20 tabur asker ve iki batarya top isteniyor (ilkbaharda) .
Bakaya tahsilatı hareket masrafını kurtarır.
6- Bu sancaktan 80.000 altın varidat ümit olunuyor. Halen
50.000 altın mümkünmüş.
1 74
7- llkbaharda hareket başlayacağı şayiası, rüesanın nazar
larını o mevsime çevirmiş olup, olmazsa büsbütün şımara
caklardır.
8- Bir gailei hariciye ve askerin o muhitten uzaklaşması
halinde, Dersim vaziyetinin nerelere varacağı kestirilemez.
9- Gaile tedip her gün biraz daha büyümüş, vaziyet her za
man devletçe mevcuttur. "
1 75
1 324 (1 908) Hareketi
(Kroki 2)
1 76
meyen sualli ve cevaplı muhabere kapısı açıldı. Kati bir ka
rar verilemiyordu. Ordu müşiri kati tedip teklif ediyor, Ela
ziz valisi de idarei maslahat yollu teklifler yapıyordu. Bu va
ziyet karşısında, Babıali ve Dahiliye N ezareti de kararsızlık
içinde kalıyordu.
Nazımiye'de bulunan iki bölük Kürtler tarafından daima
tarassut [ gözetim) altında bulundurularak vaziyeti tehlike
li görüldüğünden, Malatya Redif Taburu'yla takviye edildi.
Nisan ortalarında Koç uşağı etrafa tecavüze başladı. Bu sı
rada Plümer aşiretlerinin de toplanmaya başladıkları görül
dü. Hükümet hiçbir tedbir almıyordu.
Mayıs iptidalarında Karahallı aşireti reisi Kangozade Meh
met, Ferhat uşağı reisi Diyapzade Süleyman ve Diyap Ağa,
Zeynozade Mustafa ve Alişarzade Kefo ve Cemşit ile ldare
Hüseyin ve Seyit nam reisler Kangozade'nin evinde toplana
rak üç gün devam eden müzakerelerinde ittifakla hüküme
te isyana ahit ve misak ettiler ve nasıl hareket edeceklerini
kararlaştırdılar.
llk başlangıç olarak 10 Mayıs'ta Alişarzade Kefo ve kar
deşiyle aveneleri Hozat ile Soğuksu arasında, Elaziz'den
Hozat'taki askere erzak getirip avdet eden müteahhitin ka
tırlarını zapt ederek, bundan sonra bu hareketlerine devam
edeceklerini hü kümete haber vermelerini tembih e ttiler.
Postaya da aynı muameleyi yaptılar. Karahallı aşiretinden el
li kişi Şuvak köyü jandarma karakolunu basarak efradın si
lah ve cephanelerini aldılar. 1 8 Mayıs sabahı Ferhat uşağın
dan Diyap Ağa ve Seyithan, Koç uşağından İdare Hüseyin ve
Timuroğlu Hüseyin, Şam uşağından Alo, Resik uşağından
Bekir idaresindeki 500 kişi Çemişkezek'e tecavüz etti . Bun
lara karşı bir müfreze gönderildi. lki zabit, yedi nefer yara
landı. Müfreze kasabaya çekilmeye mecbur oldu . Eşkıya da
Ekrek köyüne çekildi.
Aşiretler arasında ittifak için adam dolaşmaya başladı. Er-
1 77
zak topladılar. Bu erzakın bir kısmı hükümet tarafından mü
sadere edildi ve Dersim mutasarrıfı da Dersim'e erzak itha
lini menetti. Bunun üzerine, evvelce ittifak yapan adamlar
hükümete nota kılıklı bir haber göndererek zahire ve hay
vanlar iade edilmez ve mahpus İsmail serbest bırakılmazsa,
daha başka fenalıklardan mesul olmayacaklarını bildirdiler.
Bunlara karşı elde hazır kıta yoktu . Diyarbekir'de bulunan
A. [ Alay] 74/4 ile Kelkit ve Gümüşhane Redif Taburları'nın
Dersim'e sevkine 1 7 Mayıs'ta irade alındı. Kuvvetin esasen
az ve birbirine yardım edemeyecek mesafelerle müfrez [ ay
rılmış] olarak bulundurulmasından, eşkıyanın her yaptıkla
rı mukabelesiz kalınca cüretleri artmış ve hemen bütün Der
sim silaha sarılmıştı. 4. Ordu, Kelkit ve Gümüşhane taburla
rının Kelkit'e, A. 74/4'ün de Hozat'a hareketini emretti.
19 Mayıs'ta 2.000 kadar asi Kakbil ( Kakpir) Müfrezesi'ne
taarruz ettiler. lki saat devam eden müsademede askerden
iki şehit, yedi mecruh, dört kayıp, iki zabit esir olmuş, müf
rezenin bütün silah ve cephanesi ussatın [ asiler] eline geç
mişti. 25 nefer de çırılçıplak soyularak serbest bırakılmıştı.
Aynı günde Diyap Ağa idaresindeki asiler Çemişkezek'i
tazyik ediyorlardı. Daha cenupta müteaddit çeteler Pertek
ve civar köylerini abluka etmişler, Dersim'in en mühim geçi
di olan "Pertek sefinesi" nam mevkii ve civar tepelerini tut
muşlar, telgraf hatlarını tahrip etmişlerdi.
Üç taburla Dersim'de bir iş yapmanın mümkün olmadığı
ve binaenaleyh kuvvet izamı Makamı Seraskeri'ye teklif edil
di. Dersim'le muhabere 25 Mayıs'tan itibaren inkıtaya uğ
ramış tı. Çok tehlikeli vaziyetler bahis olduğu hakkında ha
vadisler alınıyordu. Bunun üzerine artık istizana [ izin için
danışmak] lüzum görülmeden 4. Ordu, Erzincan'da bulu
nan 8. Nişancı Taburu'yla Alay 26/1 ve iki topu Kemah üze
rinden Ovacık'a sevk etti. Alay 25/2'yi de Tercan üzerinden
Plümer'e gönderdi.
1 78
1 Haziran'da Erzurum'dan Karahisar, Hamidiye, Koçhi
sar taburları Dersim'e hareket ettiler. Yeniden Erzincan, Re
fahiye, Kiği taburlarının silah altına alınmasına karar veril
di. Mirliva Mehmet Samih Paşa da tedip kumandanlığına ta
yin edildi . 1 Haziran'da Pertek sefinesi nam mevkide , Kay
makam Yusuf Bey kumandasındaki Alay 74/4 ve Alay 73/2
birleşti . 2 Haziran'da Hozat'a altı saat mesafedeki Cevizlik
mevkiindeki birçok tepeleri tutmuş olan 700 kadar eşkıya
ile müsademeye tutuştu. Asiler birbiri gerisinde birkaç mev
zi hazırlamışlardı. lki gün zarfında bu mevziler zapt edilerek
3 Haziran akşamı Hozat'a girdiler.
Eşkıya ara sıra köylere tecavüze devam ediyordu. Çemiş
kezek, Hozat ve Ovacık'ta asilerle asker arasında müsademe
ler devam ediyor, fakat miktarı 10.000'i geçmiş olan asilere
karşı muvafakiyetli bir netice elde edilemiyordu.
15 Haziran'da Çemişkezek ve Hozat arasında vukua ge
len muharebede asiler on maktul vererek Tağar deresindeki
mevkilerine çekildiler.
Yenihan ve Zile taburları mahallerinden Dersim'e hareket
ettiler. Erzincan, Refahiye, Tercan, Kiği , Arapkir taburlarıyla
Hamidiye 36. Alayı da 1 Haziran' da hareket ettiler. Karahisar,
Hamidiye, Koçhisar taburları da Erzurum'dan hareket etti.
2 Temmuz'da Yenihan Taburu Eğin'e ; Erzincan Taburu
Kemah'a; Refahiye, Tercan , Kiği taburları Plümer'e; Arap
kir Taburu Dersim'e; Hamidiye 34. Alay'ı da Ovacık'a gel
mişlerdi. Taburların Dersim'e gi rmeleri ve birkaç gün de
vam eden müsademelerde uğradıkları telefat üzerine, Aşağı
Abbas ve Bahtiyar aşiretlerinden reisleriyle Karahallı ve Fer
hat aşiretleri reisleri dehalet edeceklerini bildirdiler. Silahla
rını teslim ettiler.
7 Temmuz'da tedip kuvvetleri iaşeleri , nakliyeleri, elbi
se ve teçhizatları noksan olarak Çemişkezek, Hozat, Ovacık,
Plümer mevkilerinde toplandılar.
1 79
1 7 Temmuz'a kadar bazı nevakısı ikmal edildi . Bazı aşi
retler üzerine hareket yapıldı. 1 7 Temmuz'da hareket edildi.
Plümer ciheti kumandanı Mirliva Mehet Samih Paşa kuman
dasında N izamiye Alayı 25/2 ile Alay 75/2, Erzincan, Refa
hiye, Tercan, Kiği, Karahisar, Hamidiye , Koçhisar, Yenihan
ve Gümüşhane redif taburları; Ovacık'ta Kaymakam Fehmi
Bey kumandasında Alay 75/ 1 , Alay 26/1 ve 8. Nişancı Tabu
ru , Kelkit Redif Taburu , Hamidiye Alayı SV.v 36. ile iki top;
Hozat'ta U mum Kurnandan N eşet Paşa ve Çernişkezek'te
Mirliva Atıf Paşa kumandasında da N izamiye Alayı 73/2,
Alay 74/ 1 , Alay 74/4, Alay 76/2 ile Arapkir, Niksar, Divriği,
Zile, Harput Redif Taburları ve bir buçuk dağ bataryasından
ibaret kuvvetler Kızılkilise'de (Nazımiye) Alay 76/l 'den iki
bölükle Malatya Redif Taburu bulunuyordu .
1 7 Temmuz sabahı dört kol ile harekete geçildi. Mehmet
Paşa kumandasındaki kol, ilk günü Plürner içindeki asi köy
lerden Dağbey ve civarındaki mühim tepeleri tutarak arıza
lı arazide yaptıkları muharebelerde eşkıyayı mevkilerinden
atmışlar, 20 Ternrnuz'da Cibranlı aşiretiyle birleşmiş olan
Şeyh Hasanlı aşiretinin Danzik garp sırtlarındaki mevzileri
ni gece hücumuyla zapt etmişlerdir. Bunun üzerine bazı aşi
retler dehalete başlamışlardır.
Çernişkezek, Hozat, Ovacık müfrezeleri de asilerle harp
ede ede, önlerindeki eşkıyayı püskürterek Palikan dağı etek
lerinde üç kol birleştikten sonra, bu dağın en yüksek tepe
lerinde asilerin işgal ettiği mevzileri çetin muharebelerle iş
gal etmişlerdir.
21 Temmuz sabahı bu kuvvet, üç kolla Sincik ve Pokir
dağlarına ilerledi . Asiler firar ettikçe kollar tesadüf ettikleri
Koç uşağı, Şam uşağı, Laçin uşağı ile Yukarı Abbas uşağına
ait köy ve mahsulleri yakarak, asileri Munzur suyuna kadar
takip etti. Asiler bu suyun şarkına geçtiler. 28 Temrnuz'da
Ferhat uşağı reislerinden Diyap Ağa ile Şahin ve Laçin uşa-
1 80
ğından Abbas Ağa dehalet etmişlerdir. Diğer aşiretler de de
halet için haber göndermişlerdir.
Plümer kolu da iki kolla hareket ederek Dağbey ve Harsi'de
şiddetle mukavemet eden asileri tart ederek Kuzuçan'ın son
hududu olan Aşkirik'e girmiş, burada toplanan asilerin son
mukavemetlerini kırmaya uğraşıyordu.
28 Temmuz'da Harbiye Nezareti, 4. Ordu Müşiri'ne ver
diği emirde, Meşrutiyet'in ilanı sebebiyle Dersim'de kan dö
külmesinin caiz olmayacağını, aşiretlerle anlaşmak suretiyle
harekata nihayet verilmesini emretti.
23 Temmuz'da Aşkirik civarındaki dağlarda toplanmış
olan asileri Plümer kolu bir çevirme hareketiyle Haydaranlı
aşireti içerisine kaçırmıştır.
Kızılkilise civarındaki muti aşiretlerden Kureyşanlı, Aril
li, Sakanlı, Karsanlı ve Şeyh Mehmetli aşiretlerine 200 ka
dar asker ile cenuptan bir nümayiş yaptırıldı. Vaziyet ve ara
zi müsaade ederse, bu nümayiş hareketinin Plümer'e doğru
ilerlemesi emredilmişti. Tedip kumandanı ile Plümer ciheti
kumandanı asilerin tedip edilmekte oldukları hakkında ra
porlar verirken Kemah, Çemişkezek, Eğin ahalisi, tedip ya
pılmadığı hakkında hükümet merkezinde şikayette bulu
nuyorlardı. Makamı Seraskeri ve Dahiliye N ezareti, Neşet
Paşa'ya tedibin seri ve şedit olmasını, aksi takdirde kendi
sinin mesul edileceğini emrediyordu. Neşet Paşa verdiği ce
vapta "Dersim kuvvei tedibiyesi Hozat, Çemişkezek, Ovacık
mevkilerinde olmak üzere bir cebel bataryası , bir Hamidiye
Süvari Alayı, beşi redif, yedisi nizamiye olmak üzere, 12 ta
bur ve bir de tecemmü [ yığınak ] e tmekte bulunan Harput
Redif Taburu'ndan mürettep bir grup kolu ile Plümer'de, bir
şark kolu bir de Nazımiye ve havalisinde toplu bir Nizamiye
Redif Taburu'ndan ibarettir. Bu kuvvetlerle 1 3 gün zarfında,
1 7 aşiret halkı tedip ve dehalete mecbur edilmiştir. Plümer
kolu Şeyh Hasanlı dahilindedir. Nazımiye kolu da beş aşiret
1 81
halkı ile Haydaranlı'ya yürüdü. Bunları tedip için bir hafta
lık bir zaman tahmin ediliyor" demişti .
4. Ordu Kumandanlığı'nın 6 Ağustos tarihli raporun
da, "Asiler Kandil ve Dojikbaba dağlarında perişan edilmiş
olduğundan, fevç fevç [ kalabalı k şekilde ] dehalete başla
mışlardır. Kalan ve Kalp aşiretleri dehalet etmişlerdir. Bir
kaç güne kadar hareket hitam bularak, Hozat'a avdet edile
cektir." [ denmektedir - e .n . ] Keçe! uşağı aşireti ve Bal uşa
ğı da dehalet etmişlerdir. Haydaranlılar'a isti manları için
haber gönd erilmiştir. Neşet Paşa ve Nazımiye kolları av
det etmişlerdir. Bunlar iadei intizam için Ovacık, Hozat ve
Çemişkezek'e çekildikleri için Eğin , Arapkir ahalisi Neşet
Paşa'nın rüşvet alarak harekata nihayet verdiğini merkeze
şikayet ettiler. Halbuki Haydaranlı Aşireti'nden başka bütün
diğer aşiretler dehalet etmişlerdi.
Neşet Paşa'nın yerine Mehmet Paşa tayin edildi . Umum
kumandanlığa da Ferik Ali Paşa tayin edildi. Ovacık dahilin
deki Arslan ve Maksut uşakları henüz kati bir surette tedip
edilmediğinden, bunlara karşı 27 Ağustos'ta harekata başlan
mıştır. Köylerini müdafaa haline koyan asilerle yapılan mü
sademede rüesa ile beraber 10 kişi esir edilmiş, 13 maktul ve
20 kadar da mecruh verdirilmiştir. Askerden 1 şehit, 2 yara
lı olmuştur. Bu suretle bunların da dehaleti temin edilmiştir.
Merkezin talebi üzerine, 4. Ordu'dan Dersim tedibi hak
kında verilen raporda:
1 - Dersim'deki icraat birkaç köy ve ekinleri yakmaktan
ibaret kalmıştır.
2- Kuvvei tedibiye elbisesiz, teçhizatsız ve erzaksız kal
mıştır.
3- Haydaranlılar dehalet e tmediği gibi diğerlerinin deha
letleri de meşküktür [ şüpheli ] .
4- Islahat ile tedibat birlikte yapılmadığından, Dersim te
dibatı neticei katiyeye raptedilmemiştir [ denmiştir - e.n. ] .
1 82
Redifler terhisleri için isyankar vaziyet aldılar. Bunlar ter
his edildiler. Mevsim de ilerlemiş bulunduğundan, bu sene
tedibata devamın mümkün olmadığına karar verildi. Bu su
retle 1 3 24 senesi harekatı nihayet buldu. Bazı merkezlerde
müfrezeler terk edildi.
* * *
1 84
noğlu Ağa ve Abbas ve Ferhat uşağından Kahraman Ağaza
de Diyapzade Süleyman ve mahdumu Kör Alo ve Abbas uşa
ğından Seyit Ağa ve Seyit Alişar ile hali firarda Karaballı'dan
Kangozade Mehmet Ağa ve Hiroğlu Ahmet nam şerirlerin,
affı aliye gayri layık oldukları ve alelhusus [ hepsinden ön
ce] Koçoğlu İdare ve Kasımoğlu Munzur ve Aydınoğlu Ti
mur Ağa nam melunlar ellerine geçen memurların kulakla
rını kesmek ve sair işkenceyle öldürmek gibi harekatı şena
atkaranede [ alçakça, iğrenççe hareketler] bulunmuş olduk
larından, bu üç şahsın da salben [ asılarak] idamları, Dersim
tedip ve ıslahına pek güzel tesir edecektir."
Bundan anlıyoruz ki, Abbas uşakları, Karahallılar, Ferhat
uşağı, Hiroğulları, Maksut uşağı, Laçin uşağı, Koç uşağı gibi
garbi Dersim'in en mühim aşiretleri 1 3 24 tedibatında devlet
kuvvetlerine karşı silah istimal etmişlerdir.
Müşir İbrahim Paşa ise 23 Kanunuevvel 1 909 tarihli bir
tahriratında hulaseten şöyle diyor:
"Mevkuf bulunan birkaç şahsın affa şayan görülmemesi,
bütün Dersim vekayiinin bunlara tahmili demektir. Bu doğ
ru değildir. Mevkuf olmayanlar arasında daha eşnaları [ fena
ları ] vardır. Batınlardan beri ihmal yüzünden şekavetin ço
ğaldığı bu mıntıka, birkaç kişinin mevkufiyeti veya idamıy
la emniyetli olamaz. Çünkü fıtraten vahşi bir halktır. Dai
ma askeri tedip ve terhip ile maksada gidilemez. Dersim iğ
Lişaşında isyandan hariç kalmış bir fert hemen gösterilemez.
Harput vilayetince teklif ol unan idam, intikam hislerinin
tahrikinden başka bir şeye yaramaz. Dersim'i salaha götüre
cek yegane kuvvet ·adliye'dir. Halkın hükümet ve adaletten
emin ol ması lazımdır. Kanaatime göre:
1- Evvelemirde bütün Dersim'i temize çı karmak,
2- Tehvini [ kolaylaştırma] ihtiyaçları için mevaddı maru
zayu ıslahiyeyi sürati mümküne ile tatbik etmek,
3- Dahilde mütehaşşit [ yığılmış, toplanmış ] askerin Lesi-
185
riyle ifrat ve tefritten tevakki [ kaçınma) suretiyle gayet adi
lane ve lüzumuna göre, şefkatli bir meslek tayiniyle bu mın
tıka halkını idare etmek,
4- Harput vilayetinin telgrafnamesinde hali firarda göste
rilen Kangozade Mehmet ve Hiroğlu Ahmet ağalar Dersim'
deyken nezdime gelerek arzı dehalet ve mutavaat etmişler
dir. l htirazları affolunmamalarındandır. Bu endişede bütün
Dersim halkı müşterektir. Binaenaleyh affın umum Dersim'e
teşmili ve maruf üç şahsın da idam edilmeyerek cezalandı
rılmaları . . . "
1 86
1 325 (1 909) Hareketi
1 87
diğer bir taburun da iki bölüğü Pertek'te, bir bölüğü Çemiş
kezek, bir bölüğü Mazkirt'te ve bunlardan mürekkep yedi
taburdan maada ayrıca bir piyade bölüğünün Erzincan civa
rında Mercan Gediği'nde bulundurularak bu sabit müfreze
lere çadır ve mekari hayvanıyla birer aylık erzak verilmesi,
Erzincan ile Harput'a ambarlar açılarak bütün kuvveti üç ay
idare edecek miktarda her nevi erzak bulundurulması, mü
bayaa için de yüz bin lira verilmesi ve her hususta Dersim'de
ıslahat yapılması" denilmişti.
4. Ordu Müşiri lbrahim Paşa'nın gönderdiği raporda, "Ma
kineli tüfekler henüz teşkil edilmediğinden tedip kuvvetleri
nin 1 0 tabura iblağı [yükseltilmesi, artırılması) ve para gönde
rilmesi lazımdır. Şimdiye kadar yapılan tecrübelere göre Der
sim tedip ve ıslahlarına muvaffak olunmasının sebebi kuman
danlıkla ciheti mülkiyenin elbirliğiyle hareket etmeyip, ayrı
ayn noktai nazarla takip etmelerindendir. Buna mani olmak
üzere de Elaziz valiliğinin ve tedip kumandanlığının Ahmet
Abuk Paşa'ya verilmesi. Birden tedibe kalkışıp şimdiki halde
hükümetten korkar vaziyette bulunan Dersimlileri birbirine
yardım kastıyla 10.000'e baliğ olan silah miktarında bir isyana
meydan vermemek için kuvveti hükümetin kararının tedip
te kati olduğunu anlatarak, silahlarının teslimini tebliğ, imti
na ederlerse tedipleri ve hemen yolların inşaası" teklif edildi.
Dersim tedibatı için 7. ve 8. N işancı, Alay 26/1 , Alay 75/2
ve 1 9 . Nişancı, Alay 73/3 , Alay 73/1 , Alay 73/4, Alay 76/2 ol
mak üzere 9 tabur tertip edildi ve istihzarata [hazırlıklara )
başlandı.
Taburların mevcudu noksan olduğundan, bunu telafi için
dokuz tabur yerine, beş altı fazla tabur istihdamına karar
verildi. Harput, Arapkir ve Çemişkezek mevkilerindeki ta
burlar tertibat veçhile Dersim'e gidecek ve Muş'taki tabur
la Diyarbekir'deki taburlar da ileriye sürülerek, Harput ve
Çemişkezek'i bilişgal ihtiyat olarak oralarda kalacaklardır.
1 88
Kiği'deki tabur Plümer'e gelecek ve Nazımiye ile Hozat'ta
bulunan taburlar yerlerinde kalacaktır.
Erzincan'daki dört taburla iki dağ bataryası ve muhabere
müfrezeleriyle bir bölük makineli tüfek ve bir süvari bölü
ğünden mürekkep kuvvet, Ovacık'ın Hupik köyünde ordu
gah tesis edecektir.
( Müşir İbrahim Paşa, Erzincan Mu tasarrıf Vekili Şefik
Bey'i mülki müşavir olarak nezdine almasını teklif etti . ) lb
rahim Paşa, Harbiye Nezareti'ne yazdığı şifrede, " Dersim
meselesi bir asırlık müzmin bir ceriha ve sahası takriben 250
saat terbiinde, 500 köylü ve 54 aşireti muhtevi cesim [ bü
yük] bir kıtadır. Burada yapılması muktazi icraat iki şıkkı
muhtevidir: 1- Tedibat 2- Islahat. Esas ikinci kısım olup, te
dibat fer'idir" demişti.
20 Temmuz 1 3 25'te harekata başlandı. 22. günü Dersim'e
her taraftan girildi. Ovacık'ta Hopik karargahı ittihaz edil
di. Rüesayi aşaire haber gönderilerek bunlardan 3 5'i deha
let etti. Aşiret usulü yemin ettirildi. Bir gece ordugahta mi
safir edildi. Esliha ve mücrimin için 10 gün mühlet verildi.
29 Temmuz tarihli 4. Ordu Müşiri'nin Harbiye Nezareti'ne
yazdığı şifrede, "Dersim'in hali hazın harekatı askeriye icra
sından müstağnidir [ ihtiyacı olmayan, gerek görmeyen ] . Isla
hatı mülkiyeye ehemmiyet verilmek lazımdır" denilmekteydi.
Bundan sonra kıtaat yüksek noktalardan alınarak daha
toplu bir vaziyet alınmış, muvasala, muhabere temin edilmiş
ve her ihtimale karşı tertibat alınmıştır.
lbramin Paşa'nın 1 7 Ağustos tarihli telgrafı: "Dersim'in
şarkında bulunup dehalet etmemekte temerrüt eden birkaç
aşireti tedip etmek üzere, bugün Plümer kazasının Pancıras
cihetlerine hareket edilmiştir."
1 9 Ağustos tarihli telgrafı: "Bugün Pancıras mıntıkasına
muvasalat olundu. Plümer'deki tabur da buraya celp olun
du. Buradaki kuvvetin mecmuu beş piyade taburu ve bir sü-
1 89
vari bölüğü ve 1 0 kıta cebel topu , üç makineli tüfektir. De
menan ve Haydaranlı aşiretlerine haber gönderildi. Dehalet
etmezlerse tedibata başlanılacaktır. "
25 Ağustos'ta Haydaranlı aşireti mıntıkasında 7 tabur, bir
makineli ve bir buçuk dağ bataryasından ibaret kuvvetle, ip
tida üç koldan girildi. Dehalet için son defa gönderilen ha
beri de dinlemediklerinden silahla mukabele ettiler. Tulen
[ boylamasına ] sekiz , arzan [ enlemesine ] dört saat devam
eden bu kıta beş saat zarfında tamamen istila edildi. Köyleri
ve tarlaları yakıldı. 2.000 kadar hayvan zapt edildi. N ihayet
bu aşiret de dehalet etti.
Altmış seneden beri içerisine hiçbir hükümet tesiri ve aya
ğı girmemiş olan bu aşiret havzası gayet sarp ve dik kayalıkla
muhat olup, deri n dereler ve yüksek tepelerden müteşekkil
olduğundan, Dersim'e karşı şimdiye kadar yapılan harekatın
cümlesinden azade kalmış ve Haydaranlı namı namağlup ve
arazisi gayrıkabili zabt olarak tanınmıştı. Asilere yüz kadar
zayiat verdirilmiştir.
2 Eylül'de Erzincan'a avdet edilmiştir ve harekata nihayet
verilmiştir.
* * *
1 90
ziyet takip ve tedibi icap ettirecek kadar ehemmiyet kaza
nıyor. Keçel, Haydaran, Bal, Aşkirik, Lolanlı ve Abbas uşağı
üzerine bir hareket yapılıyor. Dersimliler iki ay kadar muka
vemetten sonra Danzik, Dabey, Gürk, Zamak ve daha bir ta
kım köylerin tahribi üzerine dehalet ediyorlar. İş yine idarei
maslahat yoluyla kapatılıyor.
1 9 1 2 Balkan muharebesi sıralarında, her ne kadar Der
sim'de mevzii ve umumi bir kıyama tesadüf etmiyorsak da,
Dersimlilerin Erzincan, Bayburt, Tercan, Kuruçay, Refahi
ye, Çemişkezek taraflarına sarkarak vasi mikyasta şekavet
ve çapulculuk yaptıkları tespit olunuyor. Bu vaziyet Harbi
Umumi'ye kadar böyle devam ediyor ve Dersim her gün bi
raz daha canlanıyor.
19 l 4'te Kırgan aşireti, Sin nahiye müdürünü nahiyeden
kovuyor. Bu vaziyet hükümet nüfuzunu haleldar ettiğinden
münhasıran Kırganlılar üzerine bir hareket yapılıyor. Kav,
Arslan, Bezgar, Yukarı Abbas ve Bahtiyar uşakları aşiretlerinin
yardımlarıyla, Sin köyü civarında yapılan müsademede aşiret
reisi Süleyman Ağa (bugün de aynı adamdır) vurulmuş oldu
ğundan, aşiret efradıyla beraber dehalet etmişlerdir. Bu vakada
Yukarı Abbas uşağı reisi Seyit Rıza bidayeten Kırganlılar'a mu
avenet vaadinde bulunuyor. Fakat hareket başlayınca hükü
met kuvvetlerine iltihak ediyor. Bu hadise Kırganlılar ile Yu
karı Abbaslılar arasında uzun müddet gerginlik yapmıştır. Bu
gün dahi bu gerginliğin izlerine tesadüf etmek mümkündür.
Harbi Umumi'nin ilanı ve onu takip eden gü nl er i çinde
Dersi mliler fenalıklarını gittikçe artırmaya ve bilhassa silah
larını çoğaltmaya başlam ışlardır. Dersimliler o zamana ka
dar ellerinde bulundurdukları martin ve Rus silahlarının iş
lerine yaramadığını anlamışlar ve Bal kan muharebesinden
beri bu silahlarını mavzerle tebdile [ değiştirme] çalışmışlar
dır. Harbi Umumi'de buna daha büyük bir germiyet [ sıcak
lık, harıl harıl çalışma] vermişlerdir.
1 9 1 6'da Ferhat uşağı reislerinden Diyap Ağa'nın adamla
rı tarafından bir aşar mülteziminin soyulması üzerine Halit
Bey kumandasında bir nizamiye taburu, Ferhat uşakları üze
rine harekete memur edilmiş, Halit Bey'in hüsnü idaresi ve
aldığı şiddetli tedbirler neticesinde Ferhat uşaklılar mücrim
leri teslim etmişlerdir. Bu mesele de böylece kapanmıştır.
Aynı sene şarki Dersim'de Kureyşan aşireti Reisi Ali Ağa,
şarki Dersim aşiretleriyle birlikte Nazımiye'yi işgal ve Ela
ziz'e doğru harekete geçerek Mazkirt, Pertek ve Çarsancak
havalisini basmasıyla Dersim işleri karışmış, bu sırada Hozat
mıntıkasındaki bazı aşiretler de Hozat'a tecavüzle, bu mu
tasarrıflık merkezini muhasara ile tehdide başlamışlardır.
Ruslar bu sırada Bitlis, Muş, Hınıs, Mamahatun ve Rize'yi iş
gal etmişler ve Dersim'e yaklaşmışlardı. Dersim aşiretlerinin
tecavüzlerini hükümet merkezlerine kadar uza tmalarının
Rusların tahrikiyle olduğu bilahare anlaşıldı.
Ruslar, Kürtçe bilen Ermenileri ve firari Binbaşı Mustafa'yı
ve diğer bazı hainleri Dersim'in içerisine saldırarak Türklere
karşı yapılacak bir isyan hareketiyle Ruslara yardım edilir
se Dersim'i işgal ettikleri zaman Ruslar tarafından kendileri
ne zarar gelmeyeceği ve istiklaliyet verileceği şeklinde pro
pagandalar yapmışlar, bir taraftan da Balabanlı ve Kureyşan
lı aşiretlerini bir alay teşkiline teşvik etmişler. Bu alay Türk
asker ve anasırıyla mücadele ve Dersim'in istiklalini temin
için hazırlanmak istenmiş . Aynı zamanda Koçkirili Ali Pa
şa da Rusların verdiği mühim miktardaki silah ve cephaneyi
Koç uşağına götürmüş ve bütün Dersim'de istiklal telkinleri
ve tahrikatı yapılmaya başlanmış. Dersim'de aleyhimize bu
suretle bir pusu ve teşekkül varmış. Yekdiğerini takip eden
bazı hadisat, Dersim hareketinin inkişafına mani olmuştur.
Rus Kazakları, Plümer içlerine dalarak Şah Hüseyin Bey
zade Mustafa Bey'in evine tecavüz ve cariyelerinin ırzlarını
payıma! [ ayak altına almak, çiğnenmiş] ediyorlar. Bu teca-
1 92
vüzlere Ermeniler de iştirak ediyor. Mustafa Bey bu vaziyet
karşısında, Ruslar aleyhine faaliyete geçiyor ve Plümer mın
tıkasında Ruslar aleyhine cephe alıyor. Ruslar, Erzincan'ı iş
gal ve garba doğru ilerliyor. Bu sırada Halit Bey ve Hayri Bey
gibi zevat Dersim'de bir harekete karar veriyor. Bütün bu
tedbirler Rusların Dersim'e tamamen nüfuzuna mani oluyor
ve Ruslar binnetice Kemah, Refahiye ve Plümer'in Erzincan
sırtlarında bir hat meydana getirerek, Dersim'e giremiyorlar.
Yalnız Ruslar Tercan'a ilerledikleri sırada, Dersimliler yine
Rusların tahrikatıyla çekilen ordumuzun zayıf kıtalarına te
cavüze başlamışlardır. Şezi-Selepur arasında Cembiye boğa
zında, 36. Fırka kıtaatı Dersimlilerin tecavüzüne maruz ka
larak şiddetli mukavemetlerden sonra hemen kamilen Der
simlilerin eline düşmüş ve silahtan tecrit edilmişlerdir. Bu
müsademeler esnasında, Erzincan ve Tercan ovaları halkı da
fırka ile Dersimliler arasına düşerek, mühim vaziyet vermiş
ti. Aynı zamanda çekilen Erzurum Küçük Zabit Mektebi de
Kemah mıntıkasında Karadağ ve Sultan Seydi mevkilerinde,
Caferi. aşiretinin taarruzuna uğrayarak imha edilmiştir. Bu
çekilmeler esnasında, Dersimliler pek çok silah ve cephane
gasbetmişler ve hemen hemen her ev mükemmel ve müced
det bir mavzer silahı ve yüzlerce fişek sahibi olmuştur.
Dersim'in bugünkü silah kuvvetinin esası Harbi
Umumi'de, k i bu mağsubatla beraber müteakiben Dersimli
lere yaptırılan sırtla cephane nakliyatında aşırdıkları cepha
nelerdir, Dersimlilerin bir kısmına da silah ve cephane mu
kabilinde nakliyat yaptırıldığı söylenmektedir. İşte bu ted
birsizlikler, Dersiın'i bugünkü silah ve at eşli vaziye te sok
muştur.
Ruslar Erzincan'ı işgal ettikleri zaman , Koçki rili Alişar
ve firari Mustafa delaletiyle Dersim agavatını Erzincan'a ge
tirmişler, muhtelif hediyeler vermişler, nahiye müdürlüğü
ve kaymakamlık vaadetmişler. Şeker, sabun, kahve ve pa-
1 93
ra dağıtılan hediyelerin en mühimleriymiş. Bu sırada Erme
ni komitaları da faaliyete geçerek, Ermeni tehciri esnasın
da Dersim'e iltica etmiş ve Dersimlilerce kabul ve muhafaza
edilmiş olan Ermenileri para mukabilinde kurtararak kendi
teşekkülleri içine almışlar.
1 94
1 332 ( 1 9 1 6) Hareketi
(Kroki 3)
195
ranlar 1 - 2 N isan gecesi savuştuklarından bunların da is
yan etmeleri ihtimalini karşılamak ve geçit hareketinin te
mini maksadıyla bir taburla iki sahra topu Pertek'e gönde
rilmiştir.
Fırka kumandanlığı, alakadar vilayet ve kazalarla muha
bere ederek hareket hazırlıklarına başladı.
7 N isan 1 33 2'de ilk kademesiyle, 8 Nisan 1 3 3 2'de diğer
kademesiyle fırka Peri'ye hareket etti. 1 3 Nisan 1 33 2'de us
satla henüz temas hasıl olmamıştı fakat bunların Peri kasa
basına 2-5 saat mesafede bulundukları haber alınıyordu. Pa
lo kaymakamı, 200'ü mütecaviz aşiret efradıyla 1 7 N isan
1 3 3 2'de fırkaya iltihak etti.
1 3 . Fırka'nın esasını iki alay teşkil ediyordu: 4. ve 46. alay
lar. Hareketin bidayetinde 4. Alay Peri'de ve 46. Alay'dan bir
müfreze Pertek'teydi. Bu müfrezeye 1 3 7 mevcutlu bir jan
darma bölüğü ile seyyar jandarmadan 40 atlı iltihak etti.
Peri'de bir de süvari bölüğüyle iki batarya, 46. Alay müfre
zesi yanında da 40 süvari ile iki top vardı.
Yapılan keşifler neticesind e , asilerin Bostan-Kız ılkale
Kumkar-Gerzi-Gerney hattının şimalindeki tepelerde ve
Mazkirt'in şimalinde Sinevarkom'la Kırklar dağı arası n
da müdafaaya hazırlandıkları v e Demirtaht civarında d a az
kuvvette asiler bulunduğu ve Boru mezraasına 250-300 asi
nin geldiği, Pertek'in 4-5 km. şimalinde de 300'ü mütecaviz
asi bulunduğu haber alındı .
Pertek'te bulunan 46. Alay müfrezesi, 1 7 Nisan 1 332 gü
nü Pertek'ten hareketle Paşavank, Vaskirt, Munzur köprüsü
üzerinden Peri civarındaki kıtaata iltihak emrini aldı.
Pertek mıntıkası , Elaziz Jandarma Alayı kumandanı em
rinde ve bir adi cebel topu ile takviye edilen jandarma ve gö
nüll ülere bırakıldı. Bu müfrezeye Sakaltulan dağı-Süpürgeç
dağı hattını tutmak ve 50-60 atlıyı Paşavank'a göndererek
46. Alay'ın yanını setretmek vazifesi verildi.
1 96
1 8 Nisan 1 33 2'de Şeyhlik-Sinavartaşı-Munzur suyu hattı
na karşı keşif kolları sürüldü. Süvari bölüğü Gerzin'in şimal
şarkisindeki Kavaktepe'de 200, Çangal'ın bir buçuk km. şi
malindeki tepede 40 kadar ussatın bulunduğunu bildirdi.
1 9 N isan 1 33 2'de Çemişkezek müfrezesine Hazal ve Per
tek müfrezesine Tanıs istikametlerinde taarruzu keşifler
yaptırıldı.
22 Nisan 1 33 2'de 1 3 . Fırka kıtaatı, Kapik şark sırtları, Ka
ban cenup sırtları, Aşağı ve Yukarı Koşmaz sırtlan, Karaya
zı, Gamgamik şimal sırtları, Sindamtaşı, Trabsur, Munzur
suyu hattını işgal etti.
22-23 N isan 1332 gecesi 2.050 rakımlı tepe ve Sinavarta
şı gece hücumu ile işgal olundu . Bu baskın üzerine asiler şi
male doğru firar ettiler.
24 N isan 1 33 2'de 1 3 . Fırka şu suretle taarruzuna devam
e tti:
A- Bir tabur piyade iki makineli tüfek ve bir toptan mü
rekkep sol cenah kolu, Pah istikametinde, büyük kısmı Ko
memiş şarki cenubi sırtlarını işgal.
B- lki tabur iki toptan mürekkep merkez kolu , Çukur'un
şarkındaki tepeleri işgal.
C- Sağ cenah kolu Hayran deresinin şimaltndeki sırtlan iş
gal (46. Alay ) .
D- B i r tabur, b i r istihkam bölüğü , b i r top , Kırklar dağı
mıntıkasında ihtiyatta ve Sinavartaşı civarında bulunacak.
2 1 N i s an 1 3 3 2 Erzurum Seyyar j a n d a rma Tab u r u ,
Plümer'den Nazımiye'ye hareket ett i rildi. Ve b u tabura ev
vela Munzur Baba dağı işgal ve sonra eşkıyanın garba doğru
firarına mani olmak üzere , taarruz vazifesi verildi. 300 ne
ferden ibaret ve Pah civarında bulunan Kiği gönüllüleri de
Munzur Baba istikametinde taarruza memur edildi.
Fırka, 25-26-27 ve 28 N isan 1 3 3 2 tarihlerinde ilerlemesi
ne devam ederek, krokide gösterilen mevzileri müteakiben
1 97
işgal etti ve sağ cenah kolu ile Kalman deresinin cenup sırt
larına, merkez kolu ile Sapbaba tepesine ve sol cenah koluy
la Kutu deresinin Darboğaz'a döküldüğü yere kadar ilerledi.
Ussat, Kutu deresine iltica etmişlerdi. Sol cenah kol bun
larla müsademe ediyordu. Bunların miktarı 500 kadar tah
min edilmişti.
29-30 Nisan günlerinde tarama hareketlerine devam olun
du. 29 Nisan'da Pertek mü frezesi takviye edilmek üzere, bir
taburla bir top Mazkirt-Peri üzerinden Tanız'a gönderildi.
Nazimye'ye cenuba inen Erzurum Seyyar jandarma Tabu
ru da, 27 Nisan'da Bevenan, 2.057 Habik Baba tepesi, Man
zur Baba tepesi, Kalfert tepesi ve Darboğaz hattına gelmişti.
Ussata, Kutu deresinde 1 00 kadar zayiat verdirildi. Kıta
attan iki nefer şehit ve bir nefer yaralı oldu. $arki Dersim bu
suretle 1 3 . Fırka ve Erzurum Seyyar jandarma Taburu tara
fından tamamen taranmış ve asiler tepelenmiş oldu .
3. Ordu Kumandanlığı, asilerin clökü ntüsünün takibine
Seyyar jandarma Taburunu bırakarak, 1 3 . Fırka kıtaatını ce
nuba aldı ve fırka 5 Mayıs 1 33 2'de Nazımiye mıntıkasından
ayrıldı. Asi aşiretlerin belli başlıları şunlardı: lzoli , Seyitler,
Piran , Soroğlu. Alanlı, Kureyşanlı, Arilli, Demenan, Kırgan,
Koç uşağı , Sam uşağı.
Galatalı Şevket Bey'in şiddetli hareketi, o sırada Ruslara
yanaşan aşiretleri tekrar hükümete çevirdi (Yukarı Abbas ve
Kırgan bu meyandadır) .
1 98
!erini neşredecek elemanları bulmaya çalışıyor. Ve buna kıs
men de muvaffak oluyor. Bu sırada Dersimlilerin azgınlık
ları arttıkça artıyor. Dersim'in mütarekeyle Milli Mücade
le arasındaki vaziyeti Elaziz vilayetince şu suretle lstanbul'a
anlatılıyor.
Vilayetin 2 1 Kanunusani 1 920 tarihinde, Dahiliye Neza
reti'ne yazdığı tahrirat hulaseten: " Hükümet kuvvetliyken
evamire serfüru [ söz dinleme, baş eğm e ] ve zayıfken gai
le [ dert, sıkıntı , baş belası] yapmaktan çekinmeyen Dersim
aşairi son günlerde hükümetin zaafı ve bazı hainlerin tah
riki neticesi olarak Dersim'e civar Eğin, Çemişkezek, Arap
kir ve Pertek köylerine tecavüzle ağnam ve mevaşi gasp et
mişlerse de jandarma ve ahalinin muaveneti ve mevsimi şi
tamn hulüylc bunların tecavüzleri men edilmişti . Dersim
Mutasarnflığı'ndan alman telde, Koç ve Şam uşağıyla diğer
aşair rüesasının Karahallı aşiret reisinin ikametgahı olan Ağ
zonik köyünde i çtima etmekte oldukları ve maksadı içti
ma ise tekmil aşiretin temini ittifakı ile Çemişkezek ve Per
tek köylerine ve bilhassa Türk köyleri aleyhine vasi mikyas
ta bir kıyam ve tecavüz icrası olduğu ciheLte hemen kuvvei
askeriye izamı talep olunmakta ve diğer bir telde de bilcüm
le aşiretlerin bilhassa Karahallı ile Koç uşağı aşiretinin Mec
lisi Ayan'dan Seyit Abdülkadir Efendi ve sabık Polis Müdü
rü Miralay Halit Bey ve Kürt Teali Cemiyeti'yle münasebette
bulundukları sansür edilen mektuplarla muhbirlerin ifade
sinden anlaşıldığı ve hükümeti kararsızlığından dolayı acizle
tevsim [ adlandırma ] ettiklerinden yakın bir atide istifadeye
şiLap edecekleri [ koşacakları ] dermeyan olunmaktadır. Hal
buki öteden beri Koç ve Şam uşağı ile Karahallı aşireti ara
sındaki münaferet ve rekabetin mevcudiyeti şimdiye kadar
muvazene tesis eder ve müttefikan tecavüzlere mani iken,
bu işarat mühim görülmüştür. 1 3 . Kolordu ile muhabere ya
pılmış ve Çemişkezek ve Pertek ve civar Türk ahalisinde şa-
1 99
yanı itimat görülenlerin kefaleti müteselsile ile şimdilik tes
lih [ silahlandırma] ve filhakika Dersimliler tarafından bir kı
yam ve tecavüz gibi bir zarureti mübreme halinde kuvvei ka
fiye sevk ve izamı teemmül ve temin edilmiştir. Ancak ha
rekatı akseriyeyi mucip hadisatın Düveli ltilafiye'ye mütare
kenamenin 24. maddesinden istifadeyi temin tehlikesi oldu
ğundan, buna meydan bırakmamak için her tedbire başvu
rulacaktır. Maahaza [ bununla beraber] Abdülkadir Efendi
ve Halit Bey'in daha ne gibi teşvikatta bulundukları mutasar
rıflıktan sorulmuştur. Mektupların sansür edilmesi, Türk
lük ve Kürtlük neşriyatı yapan gazetelerin ve bilhassa jin ga
zetesinin Dersim'e ve mülhakatı saireye ithal olunmaması
esbabının istikmali [ tamamlama ] emredilmiştir."
201
B- Diğer bir aşiret grubu Kırık köyü ile Sarıoğlu köyü ara
sındaki sırtlarda,
C- Diğer bir aşiret grubu Sarıoğlan köyü (Hariç) ile Mik
sor arasında,
D- Diğer bir aşiret grubu Miksor köyü (Hariç) ile Kızıl Zi
yaret tepesi arasında,
E- Ulukale milisleri ve bir aşiret grubu Hadişar deresi şark
sırtlarında,
F- Bir milis grubu Ardike ile Dimili köyü sırtlarında,
G- Arapkir, Kemaliye milisleri ve bazı jandarma kuvvetle
ri Kekliktepe-Mansavut-Behrebeli hattında,
H- Kemah jandarma Bölüğü ve piyade bölüğü , Munzur
geçitlerinde,
1- Piyade Alayı 10 ( 3 . Tabur hariç) ve cebel bataryası Pi
lavtepe ve cenubundaki sırtlarda,
J- Alay 10, Tabur 3, Hadişar garp sırtlarında,
K- Alay 19 ve 2 cebel bataryası Egrek deresi şimal ve ce
nup sırtlarında,
L- Alay 1 6'dan bir bölük Çemişkezek muhafazasında.
Hareket 6/1 0/1 926 J:arihinde kıtaatın Pilavtepe Egrek kö
yünün bir km. şimalinde ki tepeler hattından başladı ve mez
kur gün Piyade Alayı 10 Pilavtepe'nin 3 km. şimalindeki te
peyi işgal etmiş ve Dağar vadisine hakim olmuştur.
A l a y l 9'dan b i r tabu r , Egre k ' i n şimal garbi s i n d e k i
Sivritepe'yi işgal v e bir taburu ile Tağar vadisine hakim olan
sırtları işgal etmişlerdir.
Hozat milislerinin Bozan köyüne yaptıkları taarruz mu
vaffak olamamış ve bazı aşiret ve milis grupları iaşe ve cep
hanelerinin olmadığını ileri sürerek köylerine firar etmiş
lerdir.
Ussat bazı kıtalarımıza ateş baskınları yapmışlarsa da mu
kabil ateşle tart edilmiş ve ussat Tağar ve Ali boğazı tarafey
nindeki mağaralara kaçmışlardır.
202
8/1 0/1926'da Koç uşağı rüesası arzı teslimiyet için anlaş
mak maksadıyla havali kumandanlığına müracaat etmişler
ve bu müracaat mezkur kumandanlıkça kabul edilmiş oldu
ğundan müzakerata girişilmiş ve silahlarını teslim edecek
lerini ve fakat aşairden korkarak anlaşmak imkanı bulama
dıklarını ifade etmişler ve bu suretle birtakım bahaneler ser
dederek vakit kazanmaya çalışmışlar ve kendilerine verilen
mühlet hitam bulduğundan ve silahlarını teslim ve kendile
ri de istiman etmediklerinden 1 6/10/1926'dan itibaren hare
kete tekrar devama karar verilmiştir.
Mevcut tedip kuvvetlerine ilaveten 1 6/ 1 0/ 1 9 26'da Alay
1 2 , Tabur 1 ve 2 ve Alay 1 3 ( 1 . Tabur noksan) ve Alay
1 6'dan bir müfreze tedip kuvvetlerine iltihak etmiştir.
Tağar deresinde ve Ali boğazında barınamayacaklarını an
layan Koç uşaklılar hayvan sürüleriyle beraber Payamlı-Koz
luca üzerinden Yılandağı ve Kırklar tepesi mıntıkasına geç
meye başladıkları görüldüğünden topçu ateşiyle ve tayyare
lerle bunlar üzerine ateş edilerek zayiat verdirilmiştir.
Eşkıyaya yataklık ettikleri anlaşılan ve eşkıyanın buralarda
tahaassun [ sığınmak] ettikleri Tağar, Koçulu köyleri yakıl
mıştır. Ussatın takibi için Zengi köyü civarında Veli Baba Le
pesinin zaptı icap etmiş ve buna Hazal milisleri memur edil
mişse de, bu milislerin Loplanamaınası ve taarruza geç baş
lamaları dolayısıyla 1 8/10/1926'da yapılan taarruz muvaffak
olmadığı gibi, müteakip günlerde de yapılan taarruzlarda bu
milislerden istifade olunamamış ve Alay 1 3 , Tabur 2'nin taar
ruza sevkine mecburiyet hasıl olmuş fakat esasen Laarruz et
mek niyetinde olmayan ve zahiren hükümete sadık görünen
bu aşiretler efradı, iaşesizliklerini ve cephanesi kalmadığını
ileri sürerek geri çekilmişler ve bu suretle münferit vaziyet
te kalan tabur efradının kuvvei maneviyesi kırılmış ve tabur
20/ 1 0/1926'da bozgun bir vaziyette ve kısmen Tağar deresi
cenup sırtlarına kadar çekilmeye mecbur kalmıştır.
203
Eşkıya bu tepenin şimalI şarkisindeki sırtlarda 1 50 ka
dar bir kuvvetle muannidane [ inatla ) mukavemet etmekte
olmasından ve Ovacık milisleri de şimdiye kadar şimalden
hiçbir harekette bulunmamış olmalarından, bir taburla daha
takviye edilen Alay 1 0 , Veli Baba tepesini şarktan dolaşarak
şimalınden çevirmek üzere Unuklu tepesine taarruza sevk
edildi ve yapılan taarruz muvaffak olarak 28/ 1 0/ l 9 26'da
Unuklu tepesi süngü hücumu ile zapt edildi.
3 0/ 1 0/ 1 9 2 6 günü ussat Amu tka mıntıkasına ve bilhas
sa havali kumandanı beyin çadırı hedef ittihaz edilerek bas
kınlar yapmışlarsa da, mukabil ateşle cümlesi tart edilmiştir.
Unuklu tepenin tutulmasını gören Ovacık milisleri, Koç
uşaklılara bazı taarruzlarda bulunmuşlarsa da muvaffak ola
mamışlardır. Unuklu tepenin şimal ve şimali garbi mıntıka
sında mukavemet eden Koç uşaklılar, Unuklu tepesi ve Ta
ğar deresi şimalindeki mevzilerimize baskınlar yapmış ise de
mukabil ateşle cümlesi tart edilmiştir.
Kozluca'nın iki kilometre garbindeki Sivrikaratepe'de za
yıf ussat kuvvetleri Kurudere cenup ve garp sırtlarında da
bazı kuvvetleri görülmüş ve Alay l O'dan 2 . ve 3. Tabur ve
Alay 1 3'ten 2 . Tabur, Unuklu köyü civarında hazırlanarak
9 Teşrinisani l 926'da Karatepe'ye taarruz edilmiş ve bu te
pe zapt edilmiştir.
Karatepe'nin zaptından sonra, Erzincan'dan celbedilen ve
1 1/ 1 1/1 926 tarihinde Zeranik'in 10 km. cenubuna, Hani
fe tepesi civarına gelen Alay 1 1 ve grup, mıntıkasını kapat
makta olan milislerle müştereken Yılandağı'na yapılan ta
arruz pek bataetle [ yavaşlık] cereyan e tmiş , soğuk ve bazı
donma vakalarına rağmen , 13 Teşrinisani 1926'da Yılandağı
zapt edilmiştir. Taarruz ilerletilerek Kırklar tepesine tevcih
edilmiş ve bu tepe de zapt edilmiştir.
Ussatın Ali boğazında ve Kalabur deresi içerisindeki ma
ğaralarla Tağar deresine kaçmaları üzerine kuşatma çemberi
204
daraltılmış ve hususi müfrezeler tertip olunarak asilerin ma
ğaralarda imhası için taramalar yapılmış ve 30/ 1 1/1926 ak
şamı harekete nihayet verilmiş ve kıtaat 4/l 2/l 926'dan itiba
ren garnizonlarına avdet etmişlerdir.
* * *
205
gayrı müsait mevsimlere bıraktırmak, kumandanlığın mak
satlarından asi aşiretleri haberdar etme ve yer değiştirmek,
kıtaatın tesirinden korumak için zaman kazandırmak.
5- Kıtaatı hareketlerinde çetin yerlere çağırmak.
6- Askerin maneviyatını bozmaya çalışmak.
7- Fırsat kollamak, küçük müfrezelere veya nakliye kolla
rına baskın yapmak.
8- En nihayet asi aşiretlerin imhadan kurtulmaları için
kaçmalarını ve kendi aralarında saklanmalarını temin etmek.
lşte yukarıda sayılan bütün bu ahval, harekatın tam bir
muvaffakiyetle tetevvüç [ taçlanma] edememesi sebebi olarak
da şöyle söyleniyor: Dersim aşiretlerinin hükümete taraftar
lıklarına ve sadakatlerine itimat asla caiz değildir. Onlar, her
hadisede iki parti olarak biri hükümeti diğeri aksini iltizam
eder. Hükümeti iltizamın iç yüzü , hükümeti ve kıtaatı şaşırt
mak, icabında tavassut ve delalet ederek, aksi istikamette yü
rüyerek hükümetin gazabını celbeden aşireti kurtarmaktır.
Evvelki hareketlerle b eraber, 1 9 2 6 Koç uşağı hareke
ti de böyle oldu. İdarecilerin telkini ile askeri kumandan,
Seyit Rıza ile başına topladığı aşiretlere inandı. Bunlar as
ker arasında harp etmeyeceklerini söyleyerek kendilerinin
sağ cenahta şimale giden yolları tıkamaları vazifesini iste
diler. Bunlara istedikleri vazife verildi. Fakat ne oldu? Mus
tafa Bey, Ali boğazına hakim olduğu zaman burada kimseyi
göremedi. Çünkü Koç uşaklılar onlara Ovacık yolunu sed
de memur milisler tarafından , parça parça şimale geçirilmiş
ve muhtelif aşiretler arasına dağılmış ve şu suretle imha edil
mekten kurtarılmışlardır. Seyit Rıza'nın son dakikaları Koç
uşaklılara lehdar cephe almasının iç yüzü de işte budur. Hal
buki Mustafa Bey, bir milis hatta tek bir kılavuz bile almaya
rak hareket etmiş olaydı, muvaffakiyet çok daha kıymetli ve
büyük olacaktı. Dersimli aşiretler ve kılavuzlar ikiyüzlüdür.
Bir taraftan taraftarlık yaparken, diğer tarafa da askerin bü-
206
tün hareketlerinden tedibe maruz aşiretleri haberdar eder
ler. Ve onları tehlikeden kurtarırlar. Bunun için Dersimli'ye
inanmamak esastır. Muvaffakıyetin ilk sırrı da budur. Der
simli yalnız kuvvet önünde boyun eğer ve bu eğişle de kin
ve gayz ve fırsat bekleyen hislerle mücehhez bir tiptir. Bütün
bir tarih Dersimli'yi böyle tanır. Şu halde ıslahat teşebbüsle
rinde Dersimli'yi iyi tanımak ilk şart ve esastır.
1 926 senesinde Koç uşaklılar üzerine yapılan bu hareket,
o sene Dersimlilerin tecavüzünü binnisbe [ bir derece] azalt
mıştır.
l 927 senesinde Demenan ve Haydaran aşiretleri arasına
bazı yabancı eşhasın gelip gittikleri haberleri alınmış ve fa
kat vakayı ihdas suretiyle bir fevkaladelik görülmemiştir.
Yalnız Haydaranlılar hükümet memurlarına karşı hasmane
tavırlar takınmışlardır.
1 928 senesinde Yukarı Abbas, Keçel, Haydaran, Bal ve
Dersim'deki Koçkirlilerin Erzincan ve Tercan ovasına, Ova
cıklı Gav kolu aşiretlerinin Kemah mıntıkasına, Ovacıklı aşi
retlerle Hozat'ın Yukarı Abbas uşaklarının Refahiye, Divriği
ve Sivas istikametlerinde soygun faaliyetlerine şahit oluyoruz.
Bu sene zarfındaki soygun vakaları Erzincan ve Tercan
mıntıkasında 1 2 , Kemah mınt ıkasında 4 , Refahiye mıntı
kasında 3, Divriği ve Sivas mıntıkasında ise 2 olarak tespit
olunmakta ise de bu vakalardan bilhassa Erzincan ve Refa
hiye mıntıkasındaki sekizinin faillerinin hakikaten Dersimli
olup olmadığı tespit olunamamıştır. Dersim içinde ise Hay
daranlılar Nazımiye mınllkasında 3 vaka yapmışlar ve biri
sinde jandarmaya karşı silah istimal etmişlerdir. Aynı sene
yine Haydaranlılar tarafından Palo mıntı kasında bir soygun
yapılmıştır. Plümer'de failleri meçhul bir soygun vakası tes
pit olunmuş, yukarı Abbas uşaklıları da Mazkirt mınııkasın
da bir soygun vakası yapmışlardır.
1 9 2 9 senesinde Erzincan, Kemah, Kemaliye , Refahiy e ,
207
Kuruçay, Divriği ve Zara mıntıkalarında yine soygun vakala
rı devam ediyor. Erzincan ve Kemaliye mıntıkasındaki soy
gunlardan bilhassa Abbas uşağı, Kemah mıntıkasında Ars
lan ve Aşik uşaklarıyla beraber Ovacıklıların ismi geçiyor.
Erzincan mıntıkasında tespit olunan 10 vakadan 5 vakanın
failleri meçhul, 2 vaka failleri ise Dersimli olarak kaydolun
maktadır. Kemah mıntıkasındaki 5 vakadan 1 vakanın, Re
fahiye mıntıkasındaki 3 vakadan 3'ünün, Kuruçay'daki 3 va
kadan 2'sinin failleri meçhul gösterilmektedir. Kemaliye, Ki
ği , Kuruçay ve Zara mıntıkalarındaki bir vakada da yalnız
Dersimli denilmekle iktifa olunmaktadır.
Aynı sene zarfında D e rs i m dahilinde Nazımiye'de 3 ,
Pertek'te 3 , Hozat'ta 7 , Ovacık'ta 8 , Mazkirt'te 4 , Çemişkezek'
le de 3 soygun vakası oluyor. Yakaları Nazımiye mıntıka
sında Demenanlı ve Haydaranlı, Pertek mıntıkasında Fer
hat ve Aşağı Abbas uşaklılar, Hozat'ta Şeyh Mehmetli, De
menan, Yusufan, Kureyşan, Karahallı ve Ferhat , Ovacık'ta
Koç, Laçin, Kalan, Bahtiyarl ı , Mazkirt'te Yukarı Abbaslılar,
Çemişkezek'te ise Ferhat ve Koç uşaklılar yapıyor ve bazı
vakayıde Hozatlı kaydı geçerek hangi aşiretler olduğu tespit
olunamıyor. Bu vakalar arasında Şeyh Mehmetli, Yukarı Ab
bas, Demenanlı, Yusufan ve Kureyşan aşiretlerinin üç defa
Kırganlı aşiretine tecavüzü vaki oluyor. Kalan, Yukarı Abbas
uşaklılar sayıma yanaşmamak, memur ve jandarmalara cep
he almak istiyorlarsa da merhum Fahri Bey'in Hozat'a hare
keti üzerine sayımlarını yazdırıyorlar.
Bu sene , Temmuz ayı içinde Dersim'de mahsus bir kay
naşma olduğu hakkında haberler gelmişse de, aynı ay zar
fında Birinci Umumi Müfe ttiş İbrahim Tali Beyefendi tara
fından Dersim'de yapılan ve Ovacık'a kadar uzanan bir se
yahat bunun doğru olmadığını ve Dersim'i daima galeyan
da göstermeyi menfaat bilenler tarafından uydurulduğu ta
hakkuk etmiştir.
208
Bu sene Erzincan vilayeti Haydaranlılar üzerine bir tedip
hareketi teklif etmiştir. Bu sene Teşrinisani nihayetinde, Ke
maliye Ticaret Odası son bir ay zarfında Dersimlilerin Ke
maliye mıntıkasından gasp ettikleri eşyanın 60.000 lira ol
duğunu bildirmişse de, bu mıntıkada resmi kayıtlar ancak
mahdut iki soygun vakası tespit etmiştir. l 929'daki vakayı
arasında bir jandarmamız Dersim'de şehit olmuştur.
1 930 senesinde ise Dersim içindeki vakayı en ziyade Ho
zat, Pertek ve Çemişkezek mıntıkasında tekasüf [ yoğunlaş
ma) ediyor. Bu vakalar Elaziz vilayetinin bir senelik vakayu
nun % 75'ini teşkil ediyor. Yakalarda fail olarak en ziyade
Yusufan, Demenan, Haydaran, Yukarı ve Aşağı Abbas, Kır
gan, Kav, Şam, Bezgar, Karahallı , Laçin, Kalan, Koç, Ferhat,
Beyt, Şeyhan, Bahtiyar, Maksut uşakları ve Derviş Cemal ev
latları efradı görülüyor. Failler arasında Seyit Rıza'nın oğul
ları , Hiroğlu Eyyüp ve biraderi Hüseyin, Aşağı Abbas rüesa
sından Erikanlı Topal Ahmet ve Erikanlı Ali, Ferhat uşakla
rından Ağzonikli Veysi, Karaballılar'dan Keka, Seyhan reisi
Hama , Pilvenkliler'den Meho ve muhtelif aşiretlerden de Se
yit Ali, Süleyman, Dursun , Paşa, Savaçurlu Ahmet, Nazımi
yeli Hasanköylü Beka, Koç uşağından Kopa, Seyido gibi rü
esa en çok faaliyet gösterenler olmak üzere tespit olunuyor.
1 930 senesinde Dersim'de en mühim olarak Plümer ha
reketini icap ettiren vaka tespit olunmaktadır. Bu kazanın
Danzik mıntıkasındaki Akşirik, Gürk, Dağbey, Harsi köyle
rinde mukim ve mukayyet olup askerliklerini yapmak için
Erzincan Askerlik Şubesi'ne davet edilen 1 3 22 ve 1 3 23 do
ğumlu efradın künyelerini havi celp pusulalarını mezkür
köyler ihtiyar heyetleri kabul etmemekle beraber, askerlik
yapmayacaklarını söylemişler ve vergi vermemekte taahhüt
göstermişlerdir.
Bununla beraber Zeylan hadisesine tekaddüm eden gün
lerde Dersimliler arasında Keçel uşağının delaletiyle he-
209
def ve mahiyeti taayyün e tmeyen umumi bir anlaşma ol
duğu haberleri alınmıştır. Filhakika Ağrı tedibatı esnasında
Plümer aşiretleri Erzincan ovası ile Sansa boğazına ve hat
ta Sepikör'ün şimal mahallerindeki Gümüşhane vilayetine
tabi köylere ve Bayburt havalisine kadar sarkarak baskınlar
ve soygunlar yapmış olduklarından bu anlaşmaların Zeylan
hadisesine iştirakten ziyade bu soygunları tertip için oldu
ğu kanaati uyanmıştır. Maamafih Dersim'in diğer aşairinin
ademi iştiraki dolayısıyla bu anlaşmanın yalnız Plümer aşai
ri arasında şekavetten ileri geçmemesi ve garbi Dersim aşai
riyle uyuşma temin olunmuş olsaydı, aglebi ihtimal [ büyük
ihtimal] böyle bir anlaşmanın başka bir şekilde tezahür ihti
mali de mütalaaya değer. Zeylan tedibatı sırasında bulunan
bir Hoybun* tamiminde Dersim'in altıncı bir Hoybun mın
tıkası olarak gösterilmesi bu mütalaaya kuvvet vermektedir.
Ağrı tedibatını takip eden günlerde, Büyük Erkam Harbi
ye Reisi Müşir Fevzi Paşa Hazretleri Erzincan-Erzurum yo
lu ile şark vilayetlerinde bir seyahat yapmışlardı. Müşir Pa
şa Hazretleri , Erzincan mıntıkasındaki temasları neticesin
de vaki teklifleri üzerine Plümer kazasıyla Erzincan ve Er
zurum vilayetlerince tespit olunacak bazı mıntıkalarda kışın
hululünden evvel esaslı bir tedip hareketinin icrası takarrür
[ karar verilmek] etmişti. Bu sırada idi ki , Plümer kazası kay
makamının evine geceleyin silah atılmış ve bunun Plümer
ağaları tarafından tertip olunduğu tahmin olunarak hareke
tin yapılması ih tiyacı kati bir şekil almıştı.
Heyeti vekile, tedibatın Plümer'in Aşkirik, Gürk, Dağbey,
Harsi köyleri mıntıkasında yapılmasını kafi görerek bunu
karar altına almıştır ( 1 2/ 1 0/ 1 930) .
210
1 930 Plümer Hareketi
(Kroki 7, 8)
21 1
sı pek iyi olmamakla beraber, Karacakale üzerinden ilerle
yecek koldan korkarak, bu mıntıkanın ussata iltihakı naza
rı dikkate alınmıştır.
Kolun Aşkirik'e teveccühünden sonra gerisi Ovacık mın
tıkasından, sağ yanı Haydaranlı aşireti mıntıkasından ve sol
yanı da Abbas uşağı aşireti mıntıkasından tehdit edilerek bü
yük müşkülata ve tehlikeye uğraması muhtemel bulundu
ğundan, kuvvetli yancılar himayesinde müfrezenin doğru
dan doğruya cepheden Danzik istikametine teveccüh etme
si ve tedip vazifesinin hassaten Tayyare Bölüğü'yle yapılması
ve bu hareket esnasında Tız köyü cenubunda Basmalon bo
ğazının kuvvetli surette tutularak, Haydaran mıntıkasına gi
den yolun kesilmesi ve müfreze yanının temini muvafık gö
rülmüştür.
Tedip hareketinin 24 Teşrinievvel 1 930'da yapılması ten
sip edilmişti.
212
26/10/1 930'da saat 1 8'de saman ve et almaya giden iki ne
fere hiçbir şey vermeyen Güneli köyü, bir takımla işgal edil
miştir. Ahali ateş açtığından müsademe ile köy işgal edilmiş
tir. Ussatan 4 maktul vardır.
27/10/1 930 saat 1 6'da Değbey ve Gürk köyleri işgal edil
miş ve yakılmıştır.
Gürk ve Harsi köylerinden firar eden asiler A.M.T. ve top
çu ateşiyle takip edilmiştir. Harsi köyünden Kutu deresi
ne firar etmek isteyen asilerin firarlarına ateşle mani olun
muştur. Tayyareler Aşkirik ve civarındaki kayalıkları iki de
fa bombalamışlardır.
Müfreze, 27/28 Teşrinievvel 1 930 gecesini bir taburu ile
Gürk, diğer taburu ile Değbey köyleri civarında, 3. Tabur
1 . bölüğü ile Pancaras garbında, diğer aksamıyla Harsi köyü
cenubunda geçirmiştir.
2 7/ 1 0/ 1 93 0 zevalinden sonra Değbey mıntıkasındaki 1 .
Tabur karşısında toplanan 60 kadar şaki kısa bir mukave
metten sonra ateş ve Hasan Ali mezraası istikametine firar
e tmiştir.
27-28 gecesi sükunetle geçmiştir.
28 Teşrinievvel 1 930 sabahı kıtaat cenuba doğru taarru
za başladı. Gürk köyü istikametinde ilerleyen 3. Tabur, Gürk
köyü cenup ve garbındaki sarp kayalıklara tahassun eden eş
kıyaya taarruz etmiştir. Tabur 200 kadar tahmin edilen eşkı
yanın mukavemetini kıramayarak Danzik şimalindeki sırt
lara çekilmiştir. 6 nefer şehit, 2 gaip vardır. 10 nefer ve za
bit yaralanmıştır. Eşkıya eline düşen 8 neferden 3'ü iade edil
miştir. 19 tüfek, 1 hafif makineli tüfek eşkıya eline geçmiştir.
2. TB . , 2. Tabur'un solunda 3 km. imtidadında bir hat iş
gal etmektedir.
1 . TB. Aşkirik'e hakim sırtları işgal etmiştir. 2. Tabur, Har
si köyünü yakmış ve ahali daha evvel dağlara kaçmıştır.
28/10/1 930 günü Aşkirik mıntıkasında bulunan 1 . Tabur'a
213
200-300 kadar tahmin edilen ve köyleri yanan eşkıya taar
ruza başlamıştır. Köylerini söndürmek üzere civardan ge
len köylülere top ve makineli ateşi açılmıştır. En sağda bu
lunan 3. Tabur'un ilerleyememesi yüzünden münferit vazi
yetle kalan 1 . Tabur'un sağ yanı tehlikeye girmesi üzerine
Aşkirik köyünü yaktıktan sonra bu taburun Dağbey şimali:
ne çekilmesi emredilmiştir. Akşam olunca eşkıya taburun
her iki yanından taarruza başlayarak gece yarısından sonra
ya kadar devam etmiştir. Eşkıya bazı yerlerde 5 metreye ka
dar yaklaşmışlardır. Tabur gece saat 02:30'da Pancıras gar
bına çekilmiştir.
Bu müsademede şakilerden 200 maktul tahmin edilmiştir.
Müfrezeden 1 şehit, 3 yaralı vardır.
lki günlük müsademede yorulan kıtaata istirahat verilmek
üzere 29/10/1930 günü Aşkirik-Danzik hattının hemen gar
bına alınmıştır.
30/10/1930 günü sükunetle geçmiştir."
214
yekdiğeriyle irtibat ve tevhidi hareket edemeyecek derecede
müteferrik hareket etmesi ve ihtiyatsızlık ademi muvaffaki
yetin en başlı sebepleri addolunur."
21 5
safhasından sonra bazı aşiretler arasında tesanüt [ yardım
laşma) teşebbüsleri görülmüş olduğundan, harekatın yalnız
asi köylere inhisar edeceğinden aşiretlere ilan ve vaziyetle
ri şüpheli olan aşiretlerin rehine alınması teklif edilmiştir.
Yeni harekette geri hidematın ve irtibatın tanzimi, kıtaa
tın maksada uygun olarak topluca istihdamı ve herhangi bir
makus vaziyeti karşılamak için ihtiyatlar bulundurulması
nazarı dikkate alınmıştır.
1- Erzak, cephane idharı [ yedeklemek) ve ambar tesisi ile
iştigal edilmektedir.
2- 6 Teşrinisani 1 930 tarihinde Danzik, Pancıras ve Plü
mer'e merbut bazı köylerle Keçel aşireti dehalet teklif etmiş
lerdir.
3- 7. Alay'ın 1 . ve 2. taburları 7/1 1/1 930 akşamı Plümer'e,
3. Taburu Azvat mıntıkasına gelmiştir.
4- Plümer ambarında beş günlük erzak idhar edilmiştir.
20 yataklı bir revir açılmıştır.
Mazkirt kazasındaki aşiretler tekrar müracaat ederek sa
dakatlerini teyit e tmişlerdir. 8/1 1/ 1 930.
9/1 1/ 1 930 tarihinde l rbolu , Kencanlı, Şadlanlı , Şartekli
aşiretleri reisleri Plümer'e gelerek arzı dehalet etmişlerdir.
Aşkirik köyü de dehalet etmiştir. Harekatın ikinci safhasının
sureti cereyanı berveçhi ati [ aşağıdaki gibi ) tespit edilmiştir.
A- Merkezi sıkletle Karacakale hattı balası şarkından Gürk
istikametine hareket edilecektir.
B- 1 0/l l/l 930'da takarrup [yakınlaşma, yaklaşma ) hareka
tına başlanacak ve 1 2/l l/l 930'da Gürke taarruz edilecektir.
C- Kuvvetlerin tarzı inkısamı:
1- 1 1 . Alay'ın 2. Taburu ile 7. Alay'ın 3. Taburu ve 1 topçu
bataryası Miralay Adil Bey kumandasında Karacakale hattı
balası şarkındaki platodan Gürk istikametine ilerleyecektir.
2- 7. Alay'ın 1 . Taburu ile ve 2 top fırka ihtiyatı olarak 1 1 .
Alay'ı takip edecektir.
216
3- 7. Alay'ın 2. Taburu ile 1 1 . Alay'ın 1 . Taburu, Danzik'in
şimalindeki tepe ve civarını tutacaktır. Geçitler jandarma ve
milisler tarafından tutulmuştur.
4- Taarruza başlanacağı sırada tayyareler köyü bombardı
man edecektir.
Hava çok sisli olduğundan, taarruz 1 3 Teşrinisani 1 930'a
tehir edilmiştir.
Eşkıya, Dağbey'in 2 km . şimalinden itibaren Gürk köyü
nün 6 km. şimali garbisindeki sırta kadar imtidat eden kıta
atım1zla hali temastadır.
3. Fırka cephesindeki eşkıya Bal uşağı, Lolanh, Ovacık
hlar'dır. Kıtaatın karşısında bunlardan başka Abbas uşağı,
Haydaranh, Demenanlı aşiretleriyle köyleri yananlar vardır.
Mecmuu 500 kadar tahmin edilmektedir. Eşkıyanın büyük
kısmı Gürk köyü şimalindedir.
1 3 Teşrinisani 1930'da, sabahleyin 7. Alay'ın 2. Taburu
Gürk şimalindeki topçunun yardımıyla taarruza başlamış ve
zevale doğru eşkıya tardedilerek Darboğaz ve Kutu deresine
kaçmalarına mani olacak surette boğazı tıkamıştır.
Gürk köyü istikametinde taarruz eden 1 1 . Alay'ın iki ta
buru , topçu ateşiyle himaye edilerek zevalde Gürk köyü iş
gal edilmiş ve Gürk deresine sıkıştırılan eşkıya tamamen im
ha edilmiştir. Gürk köyü yakılmıştır.
Kıtaat 1 3/14 Teşrinisani 1 930 gecesini ileri karakollarıy
la Gürk ve Dağbey deresi şimallndeki hakim sırtlarda geçir
miştir.
14 Teşrinisani 1 9 30'da 40 kadar müteferrik kalan eşkıya
ela imha edilmiştir.
Kıtaat garnizonlarına avdet etmiştir. Bu müsademede kıta
atım1zdan 4 şehit ve 4 yaralı nefer vardır.
* * *
217
Bu hareket hakkında mahallen tespit olunan maluma
ta nazaran bu tedip hareketi sırasında hareket yalnız Bal ve
Kalan'ın Abbas uşağı mıntıkasına tevcih olunduğu halde Ke
çel, Arilli, Haydaranlı, Demenanlı ve Ovacık mıntıkasında
Kalanlılar'dan kısmen asilere yardım gelmiştir. Bu hareket
neticesinde Abbas uşağına ait Zimak, Lolanlılar'a ait Dağ
bey ve Harsi köyleri tamamen tahrip olunmuştur. Bal uşa
ğına ait Aşkirik'in yalnız bir mezrası yanmış ve Abbas uşak
lıların Gürk köyü tahrip olunmuştur. Tahrip edilen köyler
arasında Harsi köyünden maadası 1 9 3 1 baharında tekrar ih
ya edilmiştir.
Bu hareket esnasında Elaziz valisi merhum Fahri Bey 200
kişilik bir piyade müfrezesiyle Nazımiye'ye gitmiş ve Hay
daranlılar üzerinde müessir olmaya çalışmıştır. Fahri Bey,
Haydaranlılar'a mahkum ve maznunları teslim etmeleri ve
vergiden borçlarını eda etmeleri hakkında haberler gönder
mek suretiyle bu aşiret üzerine müessir olmaya çalışmış ve
filhakika bu müfrezenin Nazımiye'de bulunuşu şarki Der
sim aşairinin Bal ve Keçel uşaklarına ciddi yardımına ma
ni olmuştur. Bu hare ket Dersim aşiretleri üzerinde tesiri
ni göstermiş ve bütün Dersim'e karşı takip edilecek umu
mi bir hareketin mebdei olduğu telakkilerine ve propagan
dalarına yol açmıştır. Filhakika hareketi takip eden günler
den itibaren Dersim'de umumi bir barışma cereyanları ve te
şebbüsleri başlamış ve 1 9 3 1 senesinde de bu teşebbüsler de
vam e tmiştir.
218
1 9 3 1 senesinin ilkyazında alınan haberler meyanında Der
sim'e bazı yabancı eşhasın girdiği ve aşiretleri barıştırarak
bir cemiyet içinde toplamaya çalıştıkları hakkındaki haber
ler şayanı dikkat idi. Bu haberler her ne kadar teeyyüt [ doğ
ru çıkma] etmemiş ise de Dersim'de böyle bir fikrin uyan
masına propaganda mahiyetinde bile olsa ortaya atılması do
layısıyla Dersim için beslenilen gaye ve hedefe delalet etme
si itibarıyla hükümetçe nazarı dikkate alınacak kıymet ve
mahiyeti haizdir. Ağrı'yı kaybedenler için o kadar ve belki
daha büyük vüs'at [ fırsat , varlık, zenginlik ! ve menaatta ve
mütekasif nüfuslu çok silahlı ve Kürtlük cereyanının da be
lirmeye başladığı bir mınlikada, yeni bir mesnet aramak ta
bii ve mümkün bir teşebbüs olarak müt alaa olunabilir. Bu
nunla beraber umumi bir tazyik ve mühim bir Kürtlük mu
vaffakiyeti olmadıkça Dersimli'nin bazı seneler içinde ken
diliğinden umumi bir kıyamını beklemek zayıf bir ihtimal
dir. Ancak 1 334 mütarekesinden beri Kürtlük cereyanının
Dersim'e sokulmak istendiği ve zaman zaman bu vadide ha
berler alındığı nazarı dikkate alınırsa, Dersim'i bu cereyan-
219
dan tamamen bihaber addetmek ve bu vadide alınan haber
leri kıymetlendirmemek doğru olmasa gerektir.
Bizim için bugün malum bir esas varsa, o da Kürtlük deni
len cereyanın henüz Kutu deresi veya Kalman ocağı denilen
ve merkezini Haydaranlı aşireti teşkil eden eski Dersim (şar
ki Dersim'in şimal kısmı) kısmında yuvalanmaya çalışmak
ta olduğudur. Bu yuvada kaynayan ateşin kıvılcımları etra
fa sıçramadan söndürmek de Ağrı kadar mühim ve lazım bir
mahiyette görülmektedir.
1 9 3 1 senesinde Dersim vakayii dahilen diğer senelere nis
petle daha az görülmekte ve harice vaki taarruzları ise mu
hitin ıstırabını çoğaltacak derecede olduğu muhit halkının
şikayetlerinden anlaşılmaktadır. Bu ıstırabın bilhassa 1 93 1
Eylül ve Teşrinievvel aylarında çoğaldığı ve bu aylara tekad
düm eden günlerin sakin geçtiği anlaşılmaktadır.
1 93 1 senesi Dersim için daha ziyade barışma teşebbüsle
riyle dolu bir sene sayılabilir. Bu sene zarfında Haydaranlı
ların Kiği ve Yukarı Abbas uşakları ile Seyit Rıza'nın hima
ye ettiği Koçkirililerin Kemaliye ve Refahiye, Zara ve Sivas
umumi istikametinde soygunculuk yaptıkları tespit olun
maktadır.
Dersimlilerin muhit halkına yaptığı fenalık derecesi hak
kında bir fikir istihsali için 1 929, 1 930, 1 93 1 seneleri zarfın
daki soygunlar mıntıkaları hakkında şöyle bir hulasa tespit
olunmuştur.
1- Malatya mıntıkasına vaki soygunların çoğu Kemaliye 'nin
Avaz, Hosta, Gecegü , Ilıç mevkilerine münhasır olmaktadır.
Bu mıntıkada, bu üç sene zarfında 1 9 soygun vakası olmuş ,
bu vakalarda 2 . 5 5 0 lira, 40 beygir, 20 katır, 1 1 öküz, l kıs
rak , 244 davarın gasp edildiği, bu hususta vaki müracaat
lar ve tahkikatlarla tespit edilmiş ve yaptırılan takibat neti
cesinde bu soygundan 75 koyun ve 1 .000 lira istirdat oluna
bilmiştir.
220
2- Sivas'ın Zara, Divriği, Kangal ve nadiren Hafik ve Gü
rün, Şarkışla ve pek müstesna olarak Adana'mn Saimbeyli
mıntıkasına kadar genişlemektedir.
3- Erzincan mıntıkasının en ziyade yollarıyla geçit mahal
leri Kigi'nin hemen bütün köyleri ve Erzincan merkez kaza
sında Sinepur nahiyesi ile Sansa, Kıranhan, Yerhan, Kemah
boğazı, Muti köprüsü ve Cimin, Çermik, Kocaaraplar köy ve
mevkilerinden teşekkül eden mıntıka Dersimlilerin tecavüz
ve soygun mıntıkaları olarak tespit olunmaktadır.
Erzincan vilayetinde üç sene zarfı nda 2 2 9 vaka tespit
olunmakta olup, bu vakalarda 1 87 at, 80 ester [ katır] , 1 90
sığır, 4 . 23 8 koyu n , 9 7 merkep , ceman 5 . 5 6 2 hayvan ve
3.4 74 liranın Dersimli mütecavizler tarafından gasp ve 3 5
kişinin de katlolunduğu v e bunlardan 2 1 1 hayvanla 1 . 905
liranın istirdat ve 70 şakinin istisal olunduğu resmi kayıtlar
la tespit olunmaktadır.
1 930 ve 1 9 3 1 seneleri zarfında Dersim vakayii ile maznun
olanlar hakkında adliyeden çıkan müzekkereler Dersim va
kayii ile alakadar olarak tespit olunabilen eşhas miktarı hak
kında bir fikir verebileceğinden hulaseten aşağıya kaydolun-
muştur.
221
nın hükümete aksettirilmediği ve aşair rüesası tarafından hal
ledildiği ve faillerinin de aynı suretle meydana verilmediği, bu
hususta muhtelif menabiin yekdiğerini müeyyit [ teyit) beya
natından anlaşılmıştır. Bu itibarla iki sene zarfındaki maznun
grubunun bir misli fazlasıyla 10.000'e yakın olduğunu kabul
etmek doğru bir tahmin olur. 50.000 kadar tahmin olunan bu
dört kaza nüfusuna göre nüfusun onda biri Dersim vakayii ile
alakadar ve maznun demektir ki, bu da eli silah tutabilen faal
unsurun hemen kamilen suçlu olduğunu gösterir.
Dersim'in asayiş vaziyetinin tetkiki neticesinde görüyo
ruz ki Osmanlı Devleti'nin Dersim'e hakim olmaya çalıştığı
1 860 tarihinden bugüne kadar Dersim'de birçok vakayi ol
muş ve bazı vakayi hareketleri icap ettirmiş ve 1877'den beri
Dersim üzerine ufaklı büyüklü muhtelif ve umumi 1 1 hare
ket yapılmıştır. Bu müddet zarfında Dersim'in ıslahı için za
mana göre iyi ve etraflı esaslar düşünülmüş ve fakat maksat
ve gaye istihsal olunamamıştır. Yapılan bu 1 1 hareket için
de 1 907 ve 1 908 seneleri hareketleri iyi düşünülerek tertip
edilmiş ve fakat bu hareketlerin netayicinden istifade olun
mayarak Dersim'in bilhassa Harbi Umumi'dc eline geçirdiği
silahlarla daha zararlı bir vaziyete girmesine sebebiyet veril
miştir. Bizim için Dersim'in asayiş noktai nazarından şaya
nı mütalaa cephesi Harbi Umumi ve müteakip seneler zar
fındaki cephesid ir. Çünkü, Dersim bu seneler içinde elinde
ki silahlarını bırakarak modern silahlarla kuvvetini eskisine
nispetle bilakis artırmıştır.
Dersim hakkındaki son mütalaalarımızı ve noktai nazar
larımızı tespi t etmeden evvel, bir defa da yanın asırdan be
ri Dersim hakkında neler düşünüldüğü ve ne gibi ıslah ted
birleri ileri sürüldüğünü gözden geçirmek faydalı görüldü .
Tarihi bütün tetkikat bize gösteriyor ki, Osmanlı Devle
ti ancak Tanzimat'tan sonra şark vilayetlerinin diğer aksa
mıyla beraber Dersim ile de alakadar olmaya başlamış ve bu
222
mıntıkaya muntazam devlet teşkilatını sokmaya çalışmıştır.
Dersim idari teşkilatının yeni esaslar üzerine bina edilmesi
hakkındaki teşebbü.sler ancak 1 866'ya doğru inkişafa başla
mış ise de bu inkişaflar l 908'deki Meşrutiyet ilanına kadar
birçok arızalara uğramış ve hükümet nüfuzunu hakim kıla
cak bir şekil iktisap etmemiştir. Osmanlı Saltanat Hüküme
ti 1 896'dan itibaren Dersim vaziyetini ve ıslah esaslarını tes
pite çalışmış, bu esaslar ancak 1 896'da Müşir Şakir ve Zeki
paşalarla Serasker Rıza Paşa ve Heyeti N üzzar [ Bakanlar Ku
rulu ) tarafından karar halinde tebellür [ billurlaşma) ettiril
miştir. Bu raporda asayiş vaziyeti mütalaa olunurken, bu va
ziyete bir giriş olmak üzere bu husustaki mukarrerat [ alı
nan kararlar] esasları ve Zeki Paşa'nın itirazı üzerine keyfi
yetin Şurayı Devlet'e ve Şurayı Devlet'ten <le tekrar Sadaret'e
ne suretle intikal ettiği ve bunun üzerine Şakir Paşa'nın son
mütalaasını kaydetmiştik. İşbu suretle mütalaalar toplamak
şeklini iktisap edince, Dersim'in ıslah işi daima ileriye atıl
mış ve vakit istizahlarla geçirilmiştir.
1 896'da başlayan bu nevi istizahların devamı olmak üze
re, o zaman Dersim Mutasarrı fı bulunan Arif Bey isminde bir
zatın 28 Teşrinisani 1 903 tarihli ve Elaziz vilayeti vasıtasıyla
Dahiliye Nezareti'ne takdim ettiği bir raporu görüyoruz. Bu
rapor muhteviyatının ihtiva ell iği esaslar şunlardır:
223
zımiye) kazalarında meskun bulunanların umumu Şii'dir.
Mazkirt kazasında da yalnız Mazkirt kasabasıyla Danaburan
köyü Sünni'dir. Sünniler devlet tekalifini ifa ederler ve hü
kümete mutidirler.
224
ri teminata inanmak, Dersim'i görüp bilenlerce mümkünat
tan değildir. Binaenaleyh tatbik edile gelmekte olan ve halen
tatbiki tasavvur olunan afiv [ bağışlama) yolu Dersim'i ancak
biraz daha müzmin bir vaziyete sokacak yoldur.
225
len de Hozat'ın ve kısmen Çarsancak'ın devlet tekalifini ifa
eden halkıdır.
226
1 903'de yazılan bu mütalaadan aldığımız netice şudur:
227
tıklan ve diğeri de aralarındaki tecavüzat dolayısıyla, yek
diğerine karşı uyanan emniyetsizlik ve maişetlerini temine
esas olan hayvanlarını muhafaza kaygısıyla silahlanmışlar
dır. Mal ve can kaygısı devam ettiği müddetçe de bu silah
lanma devam edecektir.
Mazkirt halkı yüzde yetmiş çiftçilikle geçinmeye alıştık
larından, reislerine karşı irtibatları azalmış ve oldukça rahat
bir vaziyete geçmişlerdir.
O- Dersimlilerin eski bedeviyet [ göçer hayatı yaşamak ] ve
vahşetleri bugün şımarıklık suretinde meşhuttür.
Rusya muharebei zailesini müteakip , Ali Şefik Bey mer
hum marifetiyle başlanılan ve nasılsa sonu akim bırakılan
ıslahat sırasında, ağavatı aşairin Dersim'den ihracından son
ra azalarak bugün hükümeti mehalliyece aşar ve ağnamla
nn taşir [ öşürünü alma, onda birini alma ] ve tadadı [ sayma]
mümkün olamayan bazı aşaire ait bedelatı öşriye ve rüsumu
tadadiyeyi, şunun bunun bililtizam cibayet [ vergilerin , dev
let gelirlerinin tahsili ] edeceği dereceye gelmiş iken bilaha
re af ve iade ettirilen ağavatın avdeti üzerine yavaş yavaş yi
ne fenalık başlamış ve mütecasirlerinin emrü tedibinde mü
samaha edile edile, senebesene artmıştır.
Binaenaleyh, Dersim ıslahatı için ilk iş ağavat ve rüesayı
Dersim'den çıkararak, efradı aşair üzerinden ağavatın izalei
nüfozudur. Dersimlilerin kuvvet idrakiyeleri gözlerindedir.
Kendilerinden kuvvetliye karşı mutidirler. lstimanlarını te
min için bu esas tatbik olunmalıdır. En ziyade muhtacı tedip
kısım, Ovacık ve Hozat aşiretleridir. Mazkirı , N azımiye aşa
iri ekseriya bitaraf dururlar.
Muntazam 8, 1 0 taburluk bir kuvvet sevk ve maznun eş
has derdest olunur ve muhtelif vilayet mahkemelerinde sü
ratle tecziye olunurlarsa, ıslahat için müsait bir zemin doğar.
E- Bundan sonra Dersim'de nüfuzu kalmayan jandarma
efrat ve zabitanını değiştirmek, memurlardan ülfet edenleri
228
değiştirmek, Nisan bidayetinde Teşrinisani'ye kadar hareke
te müheyya [ hazır ] bir kuvveti Hozat'ta bulundurmak, tapu
ve tahrif muamelesini yeniden yapmak, halka arazi vermek,
Erzincan-Harput şosesini yapmak, askeri firarları yakalayıp
hizmete sevk etmek."
229
Cumhuriyet Devri
230
Mül kiye müfettişi Hamdi Bey'in raporu
231
telif mesaii sinaiye ve ameliye temin eylemek, hulasa tav
tin [ bir yerde yerleşme , yurtlandırma, gönlünü bağlamak)
ve temdin suretiyle ıslaha çalışmak bir hayali muhalden baş
ka bir şey değildir.
E- Cehaletin, maişet darlığının, dahili ve harici tesvilatın,
Kürtlük temayülatının son irtica hareketinin tedipten müte
hassil intikam hissiyatının, dini ve içtimai inkılabat vesile
siyle kara kuvvetlerin uyandırdığı aksi telkinatın tahtı tesi
rindeki avam halk, reis şeyh, bey ve ağanın esir ve bazicesi
dir [oyuncağıdır] . Şekavet bunların teşvikiyledir.
F- Teenni [ ağır davranma, acele etmeme ] ve idarei masla
hat politikası bir müddet daha devam ederse, atide daha bü
yük ihtilatat [ karışma ] ve iğtişaşata intizar lazımdır.
Maziden alınan dersler istikbal için birer meşali haki
kattir.
G- Geçen sene tekerrür eden ıslahat bazı mülahazatı muh
telifei siyasiye ile daha müsait ve münasip bir zamanı atiye
talik olunmuştur. Bu mülahazatı siyasiyenin esası olan Mu
sul meselesi, kati bir neticeye bağlanmamış olduğuna göre,
daha fazla tehir ve talika tahammülü kalmayan Dersim me
selesinin bir an evvel hal ve faslı muvafıkı basire t olur.
232
met tekliflerine katiyen itimat ve emniyet etmemek, tedi
batı umuma teşmil etmek. Hizmete şitap arzuları hiledir,
asılda birdirler.
2- Silah topladıktan sonra halkın bir esareti hayvaniye ile
merbut ve emirlerinde tamamen münkat bulundukları reis,
şeyh, bey, ağa namlı eşhas ve mütegallibeyi ve bunların aka
rip [ akrabalar] ve mü teallikatını [ yakınlarını ] derhal uzak
vilayetlere nakil ve iskan etmek.
3- Halka arazi vermek, sermaye ve tohum tevzii ile müs
tahsil bir hale getirmek, esir halkı bu şerirlerin tahrikatın
dan kurtarmak.
Sürüleceklerin arazisine Türkleri iskan etmek, olamazsa
bu ahalii mutiaya bir nisbeti mümkine dahilinde bu araziyi
bila bedel temlik etmek lazımdır.
4- Her kazada bugünkü nizamnameden çok müsait şart
larla ve hatta daha mebzul nispetlerle ikrazatta bulunmak,
ziraat bankaları açmak.
5- Madenleri işleterek halka bol iş ve para bulmak.
6- Devlet yollarıyla turuku hususiyesini iki sene zarfında
her şeye tercihan yapmak.
7- Bu ıslahatın icrasından sonra 25 sene devam e tmek
şartıyla mefkureci unsurları memur göndermek ve bunla
ra misyonerlik yaptırarak, havali Kürtlerini Türkleştirmek.
8- Bu müddet zarfında mektep açmamak, ancak 25 sene
zarfında ahaliye Türklük his ve terbiyesini verdikten son
ra mektepler küşat etmek ve halkı okutmak. Aksi takdirde
Kürtlük telkinatı muvaffak olur."
233
ti bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır. Bunun için de evve
la silah toplamak, badehu ıslahat yapmak icap eder.
1 926 senesinde Dersim'de tetkikat yapan Diyarbekir Valisi
(bilahare Elaziz Valisi) Cemal Bey'in raporu hulasası şudur:
234
Sünniler, Alevilere Kürt, Aleviler de Sünnilere Türk der
ler. Kürtlerle komşu Dersim Alevilerinde Türk'ten başka bir
millet oldukları kanaati olmakla beraber, memurlar da bu
hataya düşmüşlerdir.
Seydanlı, Şeyh Hasanlı unvanı umumileri altında toplan
mış olan köyler ve kabileler arasında da ahengi muaşeret
yoktur.
235
Caferi mezhebine salik Alevi Türkler arasında tarihi edyan
[ dinler tarihi ] ve mezahibin katy ettiği sebeplerle batıl pek
çok itikatlar kök salmıştır. Fakat bu itikatlar yirminci asrın
fikri tenkit ve tahlili karşısında muhafazai mevcudiyet ede
bilecek kuvvet ve kudreti çoktan kaybetmişlerdir.
Maarifle ve mefkureci muallimlerle bu itikatlar yerine,
muhabbeti milliyeyi ikame mümkün ve çok kolaydır.
236
re 5 . 000 lira Dersim'i tariki silah ve refaha ithal ve kaffe
ten [ bü tünü, hepsi] halis Türk olan Dersimlileri hükümeti
Cumhuriye'nin elinde ucu şarka merbut Kürtlük harekatına
müteveccih, keskin ve sadık bir hançer haline ifrağ [ bir şeyi
başka bir şey çevirme ] için kafidir."
(Vekil Bey'in notları: "Beş ay değil, seneler ister. Tecrü
be meydana çıkaracaktır. Dersim'i Dersim yapan cehalettir.
Asırların takviye ettiği bu cehaleti mümeyyiz ve müdrik bir
zihniyete kalbetmeye beş ay kifayeti ? " )
237
siyle ilk adım olmak üzere 1 92 7 senesi sonlarında 1 . Umum
Müfettişlik teşkilatı vazifeye sevk olundu .
* * *
" 1 - Dersim'e mevzii veya zayıf umumi bir hareket zararlı ne
ticeler verir. Kuvvetli olmak şartıyla, hareketin hiç olmazsa
Haydaranlı , Yukarı Abbas uşağı, Keçel, Demenan aşiretinin
Çibokez grubuna teşmili lazımdır.
238
berini tedricen darlaştırmak ve fenalıklarından dolayı yaka
lananları derhal Dersim'den çıkararak garba atmak ve ser
piştirmek.
Bu hareket mutlaka kafi kuvvetle yapılmalıdır. Dersim,
harekat noktai nazarıdan Ağrı'dan da mühim ve vasi olmak
la beraber, daha çok müsellah ve metin bir halkla meskun
bulunduğundan, tahsis edilecek kuvvetin Ağrı'ya tahsis edi
len kuvvetle kıyas edilmesi lazımdır. Her ne şekilde olursa
olsun, gayri kafi kuvvetle yapılacak hareketler hükümeti za
manla uğraştıracak akıbetler doğurabilir.
Bu esaslar haricinde zamanla hal çareleri de vardır. Fakat
bunlar, zamanın uzunluğu ve kısalığı ve bu maksada tahsis
edilecek kuvvet ve vesaitin derecesiyle mütenasiptir.
Bu hususta kati karar verilip en müsait bir şekilde icraata
geçinceye kadar Dersimlilerin hariç ve dahildeki fenalıkları
nı tahdit edecek tedabirin alınmasında fayda vardır.
Bu tedbirler de şunlardır:
A- Dersim'i muhit ve Dersimlilerin çapul yollarının geçtiği
geçitleri bilhassa Haziran ila Kanunuevvel ayları içinde kuv
vetli müfrezelerle tutarak kapamak, (Bu geçitler bu raporun
yollar kısmına yazılmıştır)
B- Elaziz'de bir bomba tayyare filosu bulundurularak mü
him vakalar yapan veya hükümetin tebligatına muhalefet
eden aşiret köylerini müessir bir surette bombalamak, zira
at ve hayvanlarını imha etmek ve rahatça ikametlerine ma
ni olmak.
C- Bir taraftan da tehdit mahiyetinde olmak üzere, muhte
lif mevakide kuvvetli müfrezeler bulundurmak (Bu müfre
zeler, Dersim hakkında mutasavver umumi hareketin çekir
deklerini teşkil ederler)."
Birinci Umumi Müfettiş İbrahim Tali Beyefendi'nin 1 9 3 1
senesi sonunda, Dersim hakkındaki 2 1/1 21 1 93 1 tarihli ve
239
Hususi Kalem 3 . 3 1 6 N o . 'lu raporundaki mütalaası hulase
ten budur:
"Şeyh Sait kıyamının bastırılmasından sonra halkta büyük
bir yılgınlık vardır.
Dahilde umumi kıyamlar beklenemez. Tehlike, hudut ha
ricinden gelen müsellah tecavüzlerle evvela hudut ahali
sini ayaklandırarak kendilerine iltihak ettirip yakın hükü
met merkezlerini işgal ve umumi bir isyan ihdas etmektedir.
Zeylan hadisesi, Haco'nun teşebbüsü, Oramar baskını, bunu
teyit etmiştir. Binaenaleyh, hudut mıntıkasını silahtan tecrit
etmek işi Dersim ıslahına tekaddüm etmelidir.
Birinci Umumi Müfe ttişlik'te beş senelik ıslahat ve silah
toplama programı tanzim edilmiş olup Dersim bu progra
mın son safhalarını teşkil etmektedir.
Dersim kalabalık ve çok silahlıdır. Dersim'de silah topla
mak gün, hafta, ay işi değildir. lki sene işidir. Dersim'e gide
cek kuvvet arazi, iskan, iaşe müşkülleriyle de mücadele ede
cektir. Adeta tam seferber olmalı ve o suretle teşkilatını ik
mal ederek işe başlamalıdır. Dersim'de 8.000'den 1 0 . 000'e
kadar silah bulunduğu tespit olunmuştur. Üç sene evvel
Nazımiye'ye başlayan yol henüz bitirilmemiştir. Sırf bir ha
reket düşüncesiyle yapılmakta olan bu yol pek iyi bir suret
te meydana gelmektedir. Büyük gayretle 1 933 yazında ik
mal olunacaktır.
Yine aynı maksatla başlanan Ovacık yolu da aynı sene zar
fında tamamlanacaktır.
Dersim hudutlardan çok uzaktır. Hariçteki siyasi teşkilat
lar Dersim'i kendi siyasi emellerine kullanmayı her suretle
arzu ederler ve programlarına da bunu koymuşlar ve daima
propaganda etmek isterlerse de, rüesa geçinenlerden hiçbi
rinin hariçle temas ve muhaberesi müspet bir surette tespit
edilmemiştir. Hatta 1 929 senesi Eylülü'nde bir lngiliz kızı
nın Seyit Rıza'ya 500 altın hediye ile geldiği işaa [ bir haberi
240
yaymak, duyurmak] edilmişse de, bir tek altının bile getiril
diği ispat edilemedi.
Dersim'de ve bilhassa garbi Dersim'de eskiden kalma iyi bir
aşiret teşkilatı vardır. Aşiret başları hemen hepsi birbirine ha
sımdır. Yine bu reisler birbirinden birçok mal ve kan alacaklı
sıdır. Bu kanlar reislerin şahıslarının değil, fakat kabilenindir.
Bu sebepten hini hacette [ gerektiğinde] bu kan gütmeler bir
müddet için durdurulur, yani müşterek bir iş veya menfaat
ve hatta gaye için mütarekeler yapılır. Mesela sonbahara doğ
ru kışlık iaşe temini için hırsızlığa gidecek olan kollar, avdet
lerinde emniyetlerini temin için kan alacağı veya borcu olan
aşirete mahsubatından bir miktar vermek suretiyle anlaşır. Bu
misal herhangi birçok işler için de varit olur. Bahusus kendi
hayat ve mevcudiyeti meselesinde bir değil, birçok aşiretlerin
birleşmeleri beklenir. Yalnız şarki ve garbi Dersim aşiretleri
nin birleşmeleri pek güçtür. Umumi bir mevcudiyet meselesi
belki aralarındaki her türlü münafereti unutturur.
Dersim halkı fakirdir. Ziraata elverişli toprak pek azdır. İş
sizdir. Öyle köyler vardır ki, sahip oldukları birkaç keçinin
mahsulatını bütün ihtiyaçlarına karşı kullanırlar. Bereketi
tenasül vardır. Aile çabuk çabuk büyür, ihtiyaç artar, servet
yine odur. Bu sebeple maişetini temine çareler arar. Artık ca
nı pahasına da olsa başındaki ağanın emrine girer. Bir defa
buna tutuldu mu artık iş elinden geçmiştir. Çünkü mevcu
diyetini ağaya teslim etmiştir. Her türlü tehlikeyi göze ala
rak, ağasına nefsini teslim etmiş olan bu zavall ı, düştüğü de
rekeden [ aşağı durum, derece ] kendini kurtaramaz. Ağanın
kayıtsız, şartsız esiridir. Her aşiret ve kabile reisinin böyle
birçok adamı vardır. işte icra vasıtaları hu zavallılardır.
Dersimlilerin hayatlarını kazanmak için birbirleri arasın
da yaptığı çapulculuğun hesabını kimse bilmez. Birkaç sene
de herhangi bir menfaat veya mecburiyetle bu hesaplar gö
rülmek istenir. O vakit mıntıka haricine akınlar başlar. Kol
241
dedikleri çeteler teşkil edilir. Bunlar mümkün mertebe kuv
vetli olur. Civar kazalara tecavüz edilir. Daha evvelden göz
lerine kestirdikleri sürüleri ve rast geldikleri tüccar ve yol
cuları soyarak dönerler. Bu çeteler mahsubatla Dersim hu
duduna girince artık selameti bulmuşlardır. Esasen takip
edildikleri de yoktur. Bu gibi kolları karşılamaya veya mah
subatı istirdada giden zayıf zabıta kuvvetlerini ağalar şifahi
teminatla savarlar, 'Bizde yoktur' derler. Yahut kuvvetli va
atlerle müfrezeyi avuturlar. Eğer o reisin hükümetle alaka
sı varsa, mesela kendisi Meclisi Umumi azasıysa, oğlu veya
kardeşi böyle bir mevkideyse ve iş takip olunursa mahsuba
tın bir kısmı geri verilir. Bu bir muvaffakiyet addolunur. Ar
tık hukuku umumiye takip olunmaz, hatta failler tespit bi
le edilmez. (Merhum Fahri Bey'in valiliğine kadar şöyleydi.)
Şayet giden zayıf müfreze kumandanı cüretliyse ve işi ile
riye götürürse, derhal silah ile karşılanır. Fakat silah patlatıl
maz. Ve müfreze de döner, mesele hakkında rapor verilir. İş
ya uyutulur veyahut ciddi tutulmak istenilir. Müfrezeye kar
şı koyanları tutmak için başka bir müfreze çıkarılır. Bu müf
reze ne yapacağını bilmez, kendilerini kimlerin karşılayaca
ğını anlamaz. Yürüyüşte esasen hiçbir tertibat almaz. Kolla
rını sallaya sallaya giderken pusuya düşer, kumandan veya
birkaç neferi şehit düşer. Kalanlar da silahlarını vererek can
larını kurtarırlar. Artık iş işten geçmiş, bir mesele çıkmıştır.
Bunun halli lazımdır. O aşiret üzerine harekete karar verilir,
buna da tedip denir.
Yirmi-otuz senedir Dersim'de tedip edilmemiş aşiret yok
tur. Fakat hiçbirisinden müsbet netice alınmamıştır. Yukarı
da arz olunan sebeplerden doğan tedip hareketlerinde mak
sadın ne olduğu, hareket lüzumu ve gaye tayin edilmemiş
tir. Hareketle işi anlayan elebaşılar dağılır, manialara [ engel,
zorluk] kaçarlar. Tesadüfen bu aşiretlerin biri veya birkaçı
ele geçerse cezasını görür ve nihayet fedailerden beş-on kişi
242
öldürülür. Kendisinden şüphesi olmayıp kaçmayan veya ka
çamayan bazı zavallılar veya aceze başkalarının hesabına can
verir. Boşalmış köyler yakılır. Birkaç sürü de ele geçer ve ni
hayet araya giren ve tediple alakası olmayan diğer aşiret ağ
ları, feda edileceklerden birkaç kişi daha teslim ederler. Bir
miktar keçi veya koyun alınarak avdet edilir.
Geçen sene Plümer'deki hareketin tesiri mahdut bir mın
tıkaya mahsur kalmıştır. Bazı kumandanların şiddetli hare
ketleri elan dillerde deveran eder. Fakat üzerine hareket ya
pılmış olan aşiret yine eski itiyadında devam eder durur.
Çünkü kendileri yine orada, muhit yine o muhittir. Başka
türlü yaşamak imkanı yoktur.
1 926'da Koç uşaklılar üzerine yapılan tedip ne ticesinde
bu aşiretin tamamen imha edildiğini işitmiştim. Fakat bir se
ne sonra yine üç kazada bu aşiretten takriben 5 00 hane hal
kının mevcudiyetini gördüm. Yalnız tedipten zarar görenler
den 5-6 hane halkı Çemişkezek'in muhtelif köylerine yerleş
tirilerek toprağa bağlanmışlardır.
243
cak bu hareketlerdir. Bir de Dersim hudutlarımızdan uzak
tır. Büyük tehlikenin hudut haricinden geleceği kanaatin
den sonra, evvel emirde hudut aşiretlerinin silahtan tecridi
pek tabiidir. Bu düşünceler ve mıntıkanın vaziyeti umumi
yesi hasebiyle 'Dersimliler hangi istikametle tecavüz ve isyan
yapabilirler mütalaa olunarak' hazırlanıp vekaleti celilerine
de takdim kılınan program tasvibi vekaletpenahilerine [ sad
razamlık] de iktiran [ yaklaşma] etmişti.
Bu seneki seyahati alilerinde Arapkir, Kemaliye, Çemişke
zek ve Pertek'te birçok mağdurlara tesadüf buyruldu .
Dersim vukuatları her günkü raporlarımızda arz olunmak
tadır. Eldeki kuvvetle eski senelere nispetle suçlular ve mah
subat daha sıkı bir surette takip olunmaktadır. Fakat bu takip
asla takip değildir. jandarma kuvvetimizin son üç ayda artma
sı hasebiyle yüz yirmiden fazla bir kuvvet Hozat'a toplanmış
ve bununla yapılacak işlere teşebbüs edilmiştir. Civar vilayet
lerin besbelli kuvvet noksanından soyguncuları takip edeme
diği anlaşılıyor. Halbuki bu vilayetler alelekser malüm olan
geçitleri ve takip müfrezeleri vilayet, kaza hududuna bak
mayarak işi sıkı tutsa, karşılıklı tedbirler iyi neticeler verirdi .
U mumi Müfettişlik'le vilayetler ve bilhassa Elaziz vilayeti ara
sında bu şekil hakkında daima muhabereler yapılmaktadır.
Bir de son senelere kadar Dersim, hiçbir vaki t bu dere
ce kuvvetsiz kalmamıştır. Yaz mevsiminde ve 1 9 28 sene
sine kadar Hozat'ta bir N izamiye Taburu ve l 928'de bile
Çemişkezek'te bir bölük bulunduğuna şahit oldum. Dersim
akdemce liva ve bir aralık da vilayet olmuş. Beş senedir ka
za yapılmış ve teşkilat ve bilhassa kuvvet her defasında azal
mıştır.
Binaenaleyh Dersim ve civar vilayetlerin kazalarının kuv
vetleri artırılarak müşterek tarassut ve tedbirlerle şekavete
karşı gelinir. Buna ilaveten bir müddetten beri takibine baş
lanan bekçi ve korucu teşkili mağdur Türk köylerinde daha
244
şümullü yapılmak suretiyle müfrezelerimizin vazifeleri ko
laylaştırılmış olur. Bu suretle Dersim içerden ve dışarıdan
sıkıştırılırsa birçok vukuatın zuhuruna mani olunacağı gi
bi, zuhur edenler de muvaffakiyetle takip olunabilir. Takip
işleri bir elden idare olunmak, emrinde ayrıca seyyar iki-üç
müfreze bulunmak suretiyle iyi bir takip kumandanı büyük
muvaffakiyet temin eder.
Bu maruzatımla Dersim'in muhitine ve bilhassa Türk köy
lerine olan zarar ve tecavüzüne karşı gelinir fikrinde olduğu
mu arz etmek isterim. Bu kanaatle Dersim işi Umumi Müfet
lişlikçe tecil olunmuştur.
Dersim işi yalnız silah işi değildir. Diğer mıntıkalarda umu
mi ıslahatla silah toplamak işi ayrılmıştır. Oralarda umumi
ıslahat, bütçeye muvazi [ koşut, paralel] bir şekilde yürütüle
bilir ve öyle de olmaktadır. Dersim'in buna tahammülü yok
tur. Oraya giren kuvvet her işi bitirip öyle çıkmalıdır.
Seyit, rüesa ve halifeleri umumiyetle Dersim'den çıkarı
larak, vatanın aksayı garbına gönderilmeli; toprakları köy
lülere verilmeli, tekmil silahlar alınmalı, adliyece aranılan
suçlular tutulmalı, mahsubat kurtarılmalı, eski-yeni vergi
ler aranmalı , topraksız ve şuna buna kul olmuş fukara halk
yine garba nakil ve iskan edilmeli, dağ başlarında veya ha
kim noktalardaki münferit evler ve köyler yakılmalı ve aha
lisi herhalde garba nakledilmeli ve dağlık olmayan yerlere
iskan olunmalıdır. Çünkü bunlar civarda görecekleri her
hangi bir dağa kaçmak ve orada kalmaktan nefsini mahrum
edemez. Dağlıların ovada iskan ve istinas [alışına, ısınma ]
etmesi pek güçtür.
Maruzatımın tatbikinde ihtiyar olunacak fedakarlık az ol
mayacaktır. Dersim ıslahında bu fedakarlığın göze alınması
zaruridir. Yalnız silah toplamanın faydası geçicidir. Hele az
bir sahaya veya birkaç aşirete tatbiki, ati için olarak da bü
yük karışıklığı mucip olur.
245
Bu işe tahsis olunacak kuvvetin takdiri sırf yüksek ku
manda makamına aittir. Ancak 1 9 26 Koç uşağı tedibine tah
sis olunan kuvvetle geçirilen zaman ve istihsal olunan haki
ki netice mikyas olarak bir fikir verebilir.
Kuvvetler harekete geçince tedip olunan kazalarda.derhal
idare ve adliye teşkilatı kudretli ve arif kaymakam, müdür
ve hakimlerle becerikli j andarma zabitleri işi ele almalı ve
Dersim'deki askeri kuvvetten ilham alarak ve o kuvvete is
tinat ederek, hükümet makinesini yürütmeye başlamalıdır.
Aynı zamanda Hozat bir kültür merkezi olarak alim ve muk
tedir bir maarif amirinin işleteceği maarif programını tatbi
ke başlayarak icap eden yerlerde yine muktedir ve tecrübe
li muallimlere mektepler açtırılmalıdır. Dersim az zamanda
Türk camiasına mal edilebilir.
Kışın kıtaatımız Dersim kazalarında muayyen garnizonla
rında istirahat ve talim ve terbiyeleriyle meşgul olup, mevsi
min hululünde tekrar bırakılan yerden başlanılarak işe niha
yet verilmelidir. Yapılacak hareket, hasat mevsiminden ev
vel yapılmak çok faydalıdır. Zaten kendilerine kafi olmayan
mahsulat kaldırılmazdan evvel başlanan hareket bunları aç
lığa mahkum eder.
Dersim'de bir müddet yüksek bir askeri makam veya bir
müddet için vali ve hatta umumi müfettiş Hozat'ta bulun
malı ve Dersim'le yakından alakadar olmalıdır.
Malatya demiryolunun yakında Fırat'ı geçeceğinden hü
kümet merkezi ile muvasalasının kolaylaşması hasebiyle ,
Elaziz Umumi Müfettişlik merkezi ittihaz edileceğinden, bir
kısım arkadaşlarla Hozat'ta uzun müddet kalmak mümkün
olacağı kanaatindeyim. Binaenaleyh hükümetin yüksek gö
rüşü Dersim işini tacil ve tekaddüm ettirecekse, yalnız silah
toplama değil, arz ettiğim veçhile ıslahat yapmak üzere işe
başlamalıdır.
Dersim meşguliyetinin U mumi Müfe ttişlik mıntıkasının
246
silah toplama programına tesir yapmasını da nazarı itibara
almak lazımdır. Bunun tecili, hariç ve dahilde makus tesirler
yapar ve Dersim meşguliyeti büyük bir gaile ve isyan şeklin
de propaganda edilerek bir kısım şuursuzların haricin teşvi
kiyle cüret almalarına sebep olabilir.
Bir hareket ihtimaline karşı bilinmesi ve yapılması icap
eden malumat ve işler:
1- Dersim'de Haziran ayında ve daha sonra içilecek su va
ziyeti, çeşme, membalarla, suların mevkileri, susuz ve ku
rak mıntıkalar.
2- Haziran'dan itibaren bütün Dersim'de bulunabilecek
zahire ve sair iaşe maddeleri hakkında malumat.
3- Tahassun edilebilecek mağaralar, adedi, ehemmiyetleri
ve civarındaki arazinin vaziyeti.
4- Ufak, büyük ormanlar ve bunların firariler lehine yara
yacak aksamı ve arazinin vaziyeti.
5- Munzur üzerinde, Mazkirt ve Nazımiye yolunda cebel
topu ve hayvanatın geçebileceği birer ağaç köprü veya im
kan olmazsa ikişer büyük kayık inşası.
6- Çemişkezek yolu üzerindeki Murat geçidinde büyük
bir kayık inşası.
7- Diğer geçit yerlerindeki kayıkların ve köprülerin ma
halleriyle bunların da yukarda yazıldığı üzere ıslahı. "
1 93 1 senesinin Temmuz v e Ağustos aylarında Dersim'i mu
hit kazalar halkının Dersimlilerin tecavüzatından bizar olduk
ları hakkındaki şikayetleri yekdiğerini takip etti . Bu sırada Ba
yazıt vilayeti dahilinde seyahatte bulunan Tali Bey'in bu şika
yetlerle Dersim'e karşı bir hareket tertibi ve zamanı hakkında
mütalaası soruldu. Tali Beyefendi, Dersim'in vaziyeti umumi
yesinde herhangi bir hareketi icap ettirecek bir vaziyet olma
dığını, vekalete yapılan şikayetlerle alakadar vakaların müfet
tişlikçe malum olmamakla beraber, Erzincan ve Malatya vila
yetlerinden yaptıkları istizaha aldıkları cevapta da Dersimlile-
247
re matuf bir tecavüz olmadığının bu resmi makamların işar
lanyla sabit olduğunu ve mamafih devletçe Dersim hakkında
kati bir tedbir alınmak lüzumu varsa, evvelki işarlannda teklif
ettikleri esaslar dahilinde, Dersim işini kökünden halledecek
kuvvet ve kudrette bir harekete taraftar olduklarına ve mama
fih müfettiş umumilik mıntıkası dahilinde Dersim işinden ev
vel temizlenmesi lazım gelen Sasun, Mutki gibi mühim mın
tıkalar olduğu mütalaa olarak bildirdiler. Vekalet de Dersim'e
karşı yapılacak herhangi bir hareketin Cumhuriyet hüküme
tinin şerefiyle mütenasip ve kati neticeler verecek mahiyet
te olması noktai nazarında olduğundan ve böyle bir hareket
için ise daha esaslı tetkikata ve zamana da lüzum olduğundan
193 1 senesinde herhangi bir harekete taraflar olmadı.
248
Yolsuzluk ve tabii avariz bu hali devam ettirmiştir.
Nüfus artmaktadır. Toprak ve maişet vasıtası azdır. Ekse
riyet yoğurt ve kuru süt ile geçinir.
Şimalden cenuba, şarktan garba yollar yapılsa Dersim hal
kının şehirlerle teması kolaylaşır, bu suretle fikren de in
kişafa hizmet edilmiş olur. Ancak bu neticeyi anlayan reis
ler bu yolların yapılmasına uzun zaman mani olmuşlardır.
1 270'te inşasına teşebbüs edilen Elaziz- Hozat-Ovacık yolu
na Cumhuriyet devrine kadar başlanamamıştır.
Bu yolun geçtiği aksamda şekavetin azlığı, şimali Dersim'de
ise daha fazla olduğu görülür.
l 930'da zorlukla Plümer'e sevk edilebilen bir jandarma
kamyoneti Plümerliler üzerinde garip tesirler yapmıştır.
Dersimliler maişet müşkülatı içindedir. Halk yazın dağlar
da mantar ve mümasili [ benzeyen, andıran ] yabani sebzeler
le süt, yoğurt ve yağ ile taayyuş [yaşama, geçinme ] eder. Kı
şın yazdan tulumlara basılan çökelek ve kısmen yağ ile ge
çinirler. Reislerden maada halk darı ekmeği yer. Arazi en zi
yade hayvancılığa müsaittir. Ziraata müsait aksam çok azdır.
Ziraata müsait arazi de rüesa hesabına ekilir. Mesela, Çarık
lı aşiretinde arazi kamilen Şah Hüseyin Bey ailesine aittir.
Halkın oturduğu evler tepeden delikli birer indir. Yatmak,
oturmak, ekmek pişirmek, hulasa bütün ihtiyaç için bir tek
oda ile yanında sahanlık ve ahırdan ibaret, mağaraya benzer
yerlerdir. Giydikleri koyun ve keçi kılından şalvar ve cep
ken, kadınlar şalvar ve üç peşli en taridir.
Bu şekilde yaşayan iptidai halk seyi tlerin, reislerin hirer
esiridir.
Binaenaleyh ıslahın ilk safhasını:
A- Ana yolların inşası,
B- Silahların toplanması,
C- Reislerin, bey ve ağaları n, seyitlerin bir daha gelmemek
üzere garbi Anadolu'ya nakli,
D- Reisler alındıktan sonra halkın da en şerir olanlarının
Dersim'den çok uzak olan ovalara sevki ve öz Türk köyleri
içerisinde dağıtılması, Dersim'de kalacak olanları da reisler
den istirdat olunacak araziye bağlamak teşkil eder.
250
E- Yüksek idare memurlarına adeta koloni idarelerindeki
salahiyetin verilmesi,
F- Propagandaya kuvvet verilmesi ve Türklük telkini,
G- Kürtçe yerine Türk dilinin ikamesi için ilmi ve idari
tedbirlerin alınması (Büyük kız çocuklarının okutulması) .
Hulasa:
1- Dersim'de bugünkü vaziyetin idamesi tehlikelidir. Bu
vaziyet Dersimli'nin maneviyatını takviye etmektedir.
2- Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Müsellah kuvvetin
müdahalesi Dersimli'ye daha çok tesir yapar ve ıslahın esa
sını teşkil eder.
3- Dersim evvela koloni gibi nazarı itibara alınmalı, Türk
camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz
Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır."
251
% 90'ı tecavüz eder.
Seyit ve ağaların çok zalimane olan tasallut ve tecavüzün
den kurtarılabilse, en muti ve çalışkan bir halk kazanılmış
olacaktır.
Bu hususta alınacak tedbir ve yapılacak icraata gelince:
Plümer mektebinde , ekserisi yerli halkın çocuklarının
Türklüğü telkin eden kitaplarından gürül gürül okumala
rı, üzerinde yürünecek muvaffakiyetli ve en emin yolu çok
açık göstermektedir. Zaten yapılan hareketin üzerlerinde
ki tesirinden ileri gelmekle beraber ziyaretimize koşan ci
var aşiret reislerinin hemen hepsi kendilerinin aslen Hora
san taraflarından gelmiş Türk neslinden olduklarını bilmek
te ve kendilerinin Cengiz istilası önünde çekilen Celalettin
Harzemşah'ın askeri bakiyesi olduğundan ve iftiharla bahse
diyorlar. Celalettin'in, Erzincan'ın 45 km. cenubunda Der
simliler tarafından Sultanbaba denilen Dojikbaba, 2.890 ra
kımlı tepede şehit olduğunu söylemektedirler. Aşiret ve köy
isimleri dahi hep Türklüklerine delalet edecek gibidir. La
ik Cumhuriyetimiz herkesi kendi akaidi vicdaniyesinde ser
best ve tecavüzden masun bırakmış olduğundan, eskiden ol
duğu gibi Alevilik vesair iptidai ayinlerine ele kimse müda
hale etmeyeceğinden, bu cihetle merbutiyetlerini teyit daha
kolaylaşmış bulunmaktadır.
O halde her zaman Dersim'e karşı yapılacak tedip hareke
ti beyannamesi ve hedefi; ne Türklük, Sünnilik ve ne de Ale
vilik olmayıp ancak devlet kanunlarına mutlak itaat ve şeka
vetin meni gibi Dersim'i ve aşiretleri fikren ve zihnen de çe
lecek ve mukavemet imkanlarını çok azaltarak ve namuslu
ahaliyi bitaraf ve belki de devlet tarafında bulunduracak bir
esasa istinat ettirilmek icap eder. Ve ancak bu suretledir ki,
bir kısmı Türkçe bilmeyen bu eski Türkler kendi asıl milli
yetlerine, Türklüklerine tedricen ısınmış ve dönmüş olacak
tır. Fakat bu doğru ve muvaffakiyetli yol üzerinde çalışılır-
252
ken asıl kitlenin derin ve ruhi temayülünü yakından görerek
menfaatlerinin elinden gideceğini kestiren seyit ve ağalar,
biraz da bilvasıta ve doğruca hariçten mülhem olarak Türk
lerin, Ermeniler gibi kendilerini mahvedeceğini söylemekte
ve her fırsattan bilistifade, hükümetin her tedbirini sui tevil,
bu şekaveti teşvik ve teşci [ cesaretlendirme] etmektedirler.
Binaenaleyh, her nerede memurini hükümet vazifesine
milli bir heyecanla sarılmış, ileriyi görerek ve geleceği te
emmül ederek candan vazife görüyorsa, orada fenalık im
kanı en az bir hadde indirilmiş ve böyle liyakatli memurlar
bulunmadığı yerde ise ters bir mukabele daima hazır tutul
makta bulunmuştur.
Mesela, yapılan harekat ve yakılan köyler gösterilerek,
sairleri üzerine intibah ve inzibat temin edici idari tedbir
leri alacak olan memur (Plümer kaymakamı) altı aydır ta
yin edilmemiş, bir Kürt seyidi, hıyaneti zahir bulunan Dan
zik N ahiye Müdürü oradan kaldırılarak hemen yanı başın
da Kemah'ın nahiyesine verilmiş. Bu zihniyet ve bu icraatla
Dersim fenalığının izalesine imkan bulmak çok zayıf görül
mektedir. (Bu mukaddimeden sonra, Yakup Bey'in ifadele
rinde kısa tetkik, tahkikimle şunları da arz ediyorum.)
1 - 'Dersimlilerin eşkıyalığı önüne geçilmiyor' sözü doğru
dur. Çünkü vasi bir mıntıka , Fırat'ın her tarafından geçili
şi, ahval icabı mani tertip ve tedbir alınmaması ( telefon, sü
varı jandarma, bazı noktalarda kuvvetli karakollar olmama
sı, Dersim'e yakın ve tecavüze maruz köylülere silah veril
memesi) eşkıyanın Dersim dağları na girdikten sonra artık
alınabilmesi müstahil halde olduğu. ( Fakat hunlar ela mem
leketin haşka taraflarındaki gibi siyasi bir fikrin tahakkuku
yolunda, şuurlu bir çete muharebesi adını vermek doğru ol
masa gerektir.)
2- 'Köylerde, şehirde, hükümet t e adamları, gayet munta
zam kanallarla istihbaratı vardır.' Bu söz de doğrudur. Bu
253
hemen her mühim vakada kendisini gösteriyor. Hüküme
tin adliye memurları arasındaki Kürtler ancak Müşir Paşa
Hazretleri'nin yüksek ve devamlı olan himmetleriyle azal
tılabilir. Bu alttaki ifadelerimde, birinci maddenin son fık
rasındaki mütalaamı nakız değildir. Dersimlilerin araların
da kuvvetli bir irtibat var. Şekavet erbabının ve sair muhtacı
himaye olanların kurtarılmasında kuvvetli bir tesanüt görü
lüyor. Fakat bu tesanüt, siyasi bir fikre istinat etmiş milli bir
gayeye müteveccih değil. Asırlardan beri şekavetle şekaveti
tecziyeye çalışan hükümet kuvvetleri arasında karşılıklı uğ
raşma ve dövüşmenin bir neticesidir.
3- Seyit ve ağaların mazlum halk üzerindeki tasallut ve
tahakkümü de doğru ve aşikardır. Liyakatli ve adil memur
ların devamlı mesaisi ve bu halkı ağanın zulüm ve tahakkü
münden kurtaracak muhafız kuvveti olmadıkça ve aşair ef
radının zihnen yükselerek tahakkümüm ağırlığını hisset
medikçe, bu zulüm ve tahakküm devam edecektir. Bu hal,
şarkın ve garbın birçok köylerinde de hemen hemen mev
cuttur.
Dersim'in ıslahı hakkındaki mütalaama gelince:
B e n , d ü n yanın en menaatlı mıntıkasından b u l u n a n
Dersim'de, bu menaata, ınezahimc [ sıkıntılar, belalar] alış
mış, her tarafı iyi bilen , takriben 60- 70 bin nüfustan ibaret
bir halk kütlesinin meskun bulunduğu bu mıntıkanın, sırf
kılıç kuvvetiyle ve kati surette tenkil ve teskin edileceğine ve
istediğimiz bir hale getirerek normal bir kanunu medeni ile
idare edileceğine kani değilim.
Nitekim daha az menaat ı ve daha az nüfusu olan cenup
mıntıkaları nda da kati te nkil imkansızl ığı zaman zaman
yeni çeteler çıkarılmasıyla görü lmektedir. Yavuz Selim'in
Trabzon'da vali olduğu günden itibaren Acemler idaresin
deyken, Kızılbaş zihniyetinin tesiri ile Sünni olan Erzincan
ve Bayburt halkına taarruz ve tecavüzleri sebk e tmiş [ geç-
254
mek ) bulunan bu aşair, dört asır zarfında laakal kırk defa
kılıçla tedip ve tenkil yapılmış ise de şekavet kesilmemiştir.
Kılıcın tedibi üzerinde, hükümetin ıslah edici daimi teda
biri ve icraatı başlamalı ve devam etmelidir. Bu mıntıkanın
ıslahı ancak bu suretle kabil olabilir.
Şimdi de yapılabilecek tedabir ve icraatı gözden geçirelim:
1 - Dersim'i boşaltmak, bu kitleyi nasıl ve hangi mıntıka
ya götürebiliriz? Topluca bir mıntıkaya koymak, Dersim'i
şekavet zihniyetiyle ve hemen şiddetlendirmiş olarak baş
ka bir mıntıkaya götürmek demektir. Topluca bir yere ko
yamadığımıza göre en doğru olarak dağıtmak lazım. Her kö
ye birkaç ev. Bu da külfetli ve beklemesi zor ve imkansız
dır. Evvelce nakledilmiş olan belli başlı rüesayı bile dağıt
mak mümkün olamadığı halde, bunları kamilen bekleyebil
mek gayri kabildir.
2- Yalnız seyit ve ağaları götürmek. Bunların yerine ikinci
derecedeki adamlar seyit ve ağa olacak, bu aç adamlar zen
gin olmak, aşiret üzerinde nüfuz kazanmak için daha ziyade
soygunculuğu ve şekaveti artıracaktır. Seyit ve ağaları garp
ta tutabilmek de ayrıca güçlük gösterecektir. Ben, hunların
on beş sene müddetle aileleriyle Beyşehir gölü içinde evvelce
Kazakların bulundukları ada ile diğer iki adaya götürülme
sini muvafık bulmaktayım. Bununla beraber miktarı az olan
bu ağaları itma (veya sair suretle) defi şer edilebilir.
3- Yapılacak harekat mutlaka Dersim'i dört taraftan kafi
kuvvetlerle sararak tedip etmek ve silah toplamak ile başlar.
Yürünülen istikametlerde serian netice a l ınacak , muti kı
sım elinde bulunan az silahı verecek, şekavet erbabı kimse
nin bulamayacağı ve girilemeyecek yerlerde kaybol up gide
cek, askerin dönmesinde gene baş gösterecektir. Bu hareki
ta iştirak edecek birkaç fırkanın yolsuz, sarp dağlarda, yalçın
kayalar içinde ne kadar külfet ve zahmet çekeceğini, ne ka
dar yıpranıp zayiat vereceği de teemmül edilecek derecede-
255
<lir. O halde yapılacak şey, geçici askeri icraat olmayıp, bü
tün bu tedbirlerin mezç [ karıştırma ] ve telifiyle devamlı ve
muvaffakiyetli ve muntazam bir program dahilinde Dersim
halk ve zihniyetinin Cumhuriyet ve milletimize fayda vere
cek bir hale getirilmesidir.
Benim fikrime göre bu da hiç zor olmayacaktır. Kuvvet
li geniş bir harekatla silah toplamayı ve muzur rüesanın defi
mazarratını [ kötü bir şeyi defetmek] müteakip, bütün veka
letler de kendi vekaletlerine teveccüh eden işlere el birliğiy
le başlamasıyla olacaktır.
Bunlar da benim fikrimce şunlardır:
1- Dersim ayrıca bir vilayet haline konulacak ve bunda
Elaziz Palosu'ndan başka şimdi bu vilayete ve Erzincan vila
yetine merbut Dersim kazaları kamilen bu vilayete rabtolu
nacaktır. ( Kigi , Nazımiye , Pah, Plümer, Ovacık, Kemah, Çe
mişkezek)
2- Vilayete ve kazalara mefkureli ve tecrübeli, yiğit ve piş
kin me murlar tayin edilecek , nahiye müdürleri vilayetin
tensibiyle yerliden sadakat ve itaatı mücerrep [ denenmiş]
olanlardan dahi olabilir. Yüzbaşı ve binbaşılıktan müteka
it namuslu, mefkureli zabitlerden de kaymakam ve nahiye
müdürü yapılması şayanı tercihtir.
3- Erzincan-Hozat- Elaziz , Erzi ncan- Plümür- Kigi- Pal o ,
K igi - N az ımiye-Mazkirt-H oza t-Çem işkezek, Plümer-Ke
mah, Kemah-Ilıç köprüsü yollarının ıslahı lazımdır. Bu yol
lar muntazam şose olmayıp, ıslah edilmiş dağ yolu halinde,
ikişer kişi geçebilir genişlikte olsa kifayet eder. Güzergahı
nın tespitinde atiyen şoseye inkılabı düşünülerek tespit edi
lebilir ve bütün yollan.la kendileri seve seve çalışu rılabilir.
4- Nazımiye, Hozat'ta eskiden olduğu gibi asker ikamesi.
5- Tekmil kaza merkezlerinde birer ve ayrıca Mazkirt ve
civarında ikişer ilk mektep açılması ve bütün bunlarda Türk
ve Türklüğü telkin edecek, kendilerine Türklüklerini bil-
256
direcek ve sevdirecek surette okutma ve Erzincan'da açıla
cak yatı mektebine her kaza ve köyden birer talebe alınması.
6- Halen bir ormanın ortasında, bir dağın yamacında, bir
vadinin dibi nde münferit mezra ve ev diye inzibat altına
alınması imkansız olan tarzı iskanın meniyle, gerek bu mün
ferit evlerin ve gerekse boğaz me thallerinde , sarp ve men
yerlerdeki bazı köylerin sureti münasebede teşvik ve ken
dilerine yardım edilerek yakın iyi ve zengince yerlere geti
rilmesi, ev ve köylerin de kendilerini daima itaat ve inzibata
çekecek bir halde olması.
7 - Ziraat Bankası'nın zürraa [ çiftçiler] para vermesindeki
müteselsil kefalet gibi, herhangi bir köy ve aşiret halkından
vukua gelecek şekavetin cezası da umuma ait olacağı telkin
ve tefhim edilerek ve icabında bilfiilde en ağır ceza en şid
detli bir surette tatbik edilip gösterilerek, aşiret ve köyün ya
ramazlarının nezaret ve inzibat altında tutturulması .
8- Kanunlarımızın mesken ve şahsi masuniyeti hakkında
ki maddesinin şekaveti, asayişi ihlali sanat edinen eşhas hak
kında tecil edilmesi, bir maddei kanuniye ile bu kabil adam
lar, hükümet icraatına her ne suretle olursa olsun karşı ge
len, taraftar bulmaya çalışan, silahla mukabele eden eşhasın
behemehal tecziyesi ve başka tarafa sürme ve öldürme sure
tiyle mutlaka hükümctçc icraatının yürütülmesi .
9- Vilayet merkezi olan Hozat'ta gazete çıkarılarak memle
ketin ihtiyaçlarından, ahalinin ahvalinden bahsedilmesi, hü
kümetçe ufak tefek yardımlar yapılması ve bunların ceza ve
mükafat görenlerin yazı lması .
1 0- Bu vi layeti müstckim [ doğru ] ve muktedir adamlar
vasıtasıyla sık sık teftiş ettirerek hükümetin arzuyu alisi da
hilinde idarei umur edilip edilmediği, memurinin ali vazife
lerini takdir ve tedvir edecekleri görülmek ve icap eden ted
birlerin derhal alınması.
Bu tedbirler iyi tatbik edild iğinde, hükümete halen kısmı
257
cüzisi muhasım ve kısmı azamı ise merbut ve kısmen de mü
tereddit bulunan dağlık bir mıntıkanın çetin ahalisi hükü
metçe kazanılmış olacaktır ki, biz en kalın fanila ve kaput
larla hareketimizde üşür ve hastalanırken kuru ekmekle ha
reket eden ve kendi dokumaları kalın bez don ve gömlekle
ayakları çorapsız, göğüsleri açık, kar tabakaları içinde hare
ket eyleyen ve dağdan dağa en yalçın yerlerde seken, koşan
bu adamların yarının harbinde en kıymetli bir unsur olacağı
da müstağnii arz ve izahtır.
Yarın cenupta Malatya, Van ve şimalden Erzincan, Erzu
rum şimendifer hatları geçtiğinde baştanbaşa en kıymetli al
tın ve gümüş, simli kurşun, manganez gibi kıymetli maden
lerle dolu olan ve iç taraflarında ormanlar teşkil eden ceviz
ağacı, dişbudak vesaire gibi kıymetli ağaçları bulunan ve Er
meniler ve Romalılar devrinden kalmış birçok şehir hara
beleri ve kaleler enkazıyla da ehemmiyet ve servetini göste
rir tarihi abidatı bulunan Dersim'in kıymetli bir vatan parça
sı olacağı ve bütün bunların işletilebilmesi için de, en daya
nıklı, en ucuz çalışan bir halkın da içinde bulunuşu, şarkın
inkişafında ve memleketin iktisadı yükselmesinde büyük ve
mühim bir amil bulunduğu müstağnii arzdır.
Aralarında siyasi bir tesanüt olmadığını umumi ve müt
tehit bir teşebbüs ve tecavüz yapamayacaklarını neye istinat
ettiriyorum?
1 - Bir kere içlerinde akıllı, dünya görmüş adamlar oldu
ğundan Cumhuriyet'in kadir kudret ve satvetini [ üstünlük ]
takdir eyledikleri.
2- Geçen sene hiç şüphesiz her taraftan teşvik edildi. Bil
hassa Ağrı harekatı sıralarında burada da bir teşebbüs yapı
larak askerin burada tutulması için şarktan gelen Kürt efra
dı arasında haber alındı. Trabzon İngiliz konsolosu bir pazar
günü gelerek, pazara gelen Kürtlere sırmalı kavaslarını gös
terdi. Gezmek niyetiyle giderek Dersim'in bir ileri karakolu
258
mesabesindeki Balı Bey köyünü bililtizam kalabalık bir Kürt
kitlesine sokarak, onunla alakasını, onun fikrinin taraftarı
olduğunu işrap [ üstü örtülü anlatma] eyledi.
Ağrı'ya 1 1 . Alay'ın iki taburu hareket etti. 1 1 . Alay'ın ka
lanları çok azalmış bir halde bulundu. Dersimliler bunu hep
bildikleri halde, siyasi ve umumi mahiyette hiçbir hareket
leri görülmedi.
3- Muhtelif şekavetler görüldü fakat bu, onların asırlık iti
yatları, cehaletlerinin ve ihtiyaçlarının ve üzerlerinde seyit
ve ağalarının tazyikleri neticesidir.
4- Hepsinin Türk oldukları iddia ve teyidi sadakat eyleme
leri, çoğunun Türkçe bilmesi ve konuşması.
5- Birinci ve ikinci harekatta altmış Kürt'ün milis sıfatı ile
3.000 metre rakımlı Karacakalc dağlarında karlar içinde aç,
açık uğraşmaları, tedip edilen mıntıkadan tutulmuş katırcı
ların sadakatle çalışmaları.
6- Esir düşenleri soymalarına rağmen öldürmemeleri.
7- Aşiretlerin aralarında derin zıddiyetler, ayrılıklar bulu
nuşu .
8- Bilhassa Plümer mıntıkasındaki aşiretler içinde tahsil
ve terbiye görmüş adamlar olup bunların aşiret hissiyet ve
zihniyeti içinde çok isteksiz ve üzüntülü bulundukları.
9- Yaşayabilmek için kendi mesai ve hasılalarının Erzin
can ve Harput'a muhtaç bulunduğu ve bunun için iktisadi
bir tazyikten korkmaları ve bunu düşünmeleri . "
259
"Arapkir, hususuyla Kemaliye'nin Dersim kazalarına ci
var halkının Dersimlilerden çektiklerini dinledikten ve gör
dükten sonra Dersim meselesiyle yakından alakadar olma
mak mümkün değildi. Elaziz'e avdette, Umumi Müfettiş ve
Vali beylerle Kazım, Kenan ve Osman paşalarla Çemişkezek,
Hozat ve Pertek ve Mazkirt kazalarına gidildi. Siirt mebusu
Mahmut Beyefendi de refakat lütfunda bulundular.
Dersim'i daha iyi görebilmek için Ovacık ve Nazımiye'ye
ve Dersimlilerin tecavüzlerinin zararlarını iyice anlayabil
mek için de Kigi , Kemah ve Erzincan'a hatta Kangal'a ka
dar gitmek lazımdır. Vakit ve mevsimin buna müsait olma
ması noksanını idare rüesasından aldığım malumatla ikma
le çalıştım.
Bu havali ve buraların hali zati devletlerinin tamamıy
la malumudur. Yalnız maruzatıma bir mukaddime olmak
üzere arz etmek istediğim keyfiyet artık Dersim meselesi
nin kati surette hallinin devletçe, milletçe ve bilhassa hü
kümetçe tehiri caiz olmayan muzur, tehlikeli ve zaman geç
tikçe halli müşkülleşecek ve zararı artacak bir vaziyet almış
olmasıdır.
Dersim'i ihata eden kazaların 1 50.000 nüfusluk halkı Der
simlilerin mütevali ve mütemadi taarruz ve tecavüzlerinden
gittikçe daha ziyade mutazarrır olmaktadırlar. Dersim'e ya
kın olan muhitlerin kazanç ve hayatları Dersimlilerin ayak
ları altında her gün çiğnenmektedir. Toplu, büyük çetele
rin köy basması, sürüleri götürmesi, mukavemet ede nleri
öldürmesi , yol kesmesi son aylarda adi vakalar sırasına geç
miştir. Dersim'e yakın yerlerdeki halk, malından ve canın
dan emin olmadığı gibi manevi cesaret ve mukavemetlerini
ele kaydetmiş bulunuyorlar. Bu yakın çemberin harici muhi
ti ele cezasız kalan bu vakaların tesiri altında, ziraat ve tica
ret noktasından maddeten mutazarrır ve asayişsizlik yüzün
den manen mustariptirler,
260
Dersim'in içinin arz ettiği manzara da bundan daha az acı
ve acıklı değildir. Bir defa Dersim, Çemişkezek, Pertek, Maz
kirt ve Hozat kazalarındaki umumiyetle Türkler ve aşiret ha
yatını terk ederek silahları alınan çiftçiler tamamıyla Der
simlilerin nüfuz ve tehdidi altındadırlar.
Devlete asker ve vergi veren bu halk, canını ve malını ko
rumak için garp ve şimal aşiretlerine vergi vermek mecburi
yetinde oldukları gibi her gün de soyulmak ve öldürülmek
tehlikesindedirler. Soyulanlar pek çoktur, öldürülenler de
vardır. Köyünden tarlasına gidemeyen veyahut şehre iltica
eden köylüler pek çoktur.
Dersim'in mütecaviz ve mutaarrız aşiretleri de birbirleri
ne karşı hasım ve küskün bir vaziyettedir. Aralarında mü
sademe, mukatele [ birbirini vurmak, öldürmek ] ve hırsız
lık daimidir.
Dahilde hükümet ve teşkilatı, zabıtası, mahkemesi bir he
yuladan ibare ttir. Bu mekanizma hükmünü ancak silahsız
ve muti halk üzerinde müessir olabildiğinden nüfuz ve sul
tasını bunlar üzerinde yürütmekte ve dağdaki şakilere ve
aşiretlere karşı hiçbir emrini ve hükmünü infaz edememek
tedir. Makus bir netice olarak hükümet, halk nazarında aşi
retlerin ve onların ağalarının nüfuzunu artırmaktadır.
Dersim içi muntazam hükümet teşkilatına rağmen tama
mıyla anarşiktir. Dıştan görünüşü silahlı, teşkilatlı hırsızlar
yatağı ve ocağı olmasıdır. Bu ocak gün geçtikçe kızışmakta
ve etrafını yakmaktadır. Acil ve kati tedbir alınarak, bu ocak
kati surette söndürülmezse a teş günden güne sirayetini ar
tıracaktır.
Yakın zamanlarda hasıl olacak netice etraftaki halkın gasp
ve istismar sahalarına tabi oldukları ağaların hükmü nüfu
zuna girerek köle olmakla veyahut birçoklarının hazırlandı
ğı gibi evlerini , barklarını terk etmekle, Dersimlilerin nüfuz
ve tecavüz hudutlarının artması veyahut silah tedarik ederek
261
daha gerilerdeki silahsız ve muti halka musallat olarak Der
sim sisteminin genişlemesi olacaktır.
Dersim'de Seyit Rıza ile Haydaranlı rüesasından başka ağa
larla ve Seyit Rıza'nın oğlu ile görüştüm. Hepsinin vazı tav
rı mutidir, itaatkardır. Hükümetten ancak teveccüh ve hima
ye beklemektedirler. Cehalet, fakirlik, arazi ve maişet darlığı
bazı aşiret efradını şuraya buraya tecavüze sevk ediyor. Cum
huriyet hükümetinin buraları tecziye edeceği muhakkak
tır. Kendileri işleri ve güçleri ile meşgul oldukları halde ba
zı mü fsitler kendilerini hükümet nazarında müttehem [ ken
dinden şüphe edilen, suçlu olduğu düşünülen] gösteriyorlar.
Bundan çok mustariptirler. Kendileri Türktürler ve Cum
huriyetçidirler. Bazı Kürtlerin hırsızlıklarını onlara atfet
mek doğru değildir. Eğer bazı katil ve hırsızlar aşiretler ara
sına karışmış bulunuyorsa artık aşiret hayatı kalktığı için hü
kümlerinin nafiz olmadığından ve sözleri geçmediğindendir.
Hüküınet istediği zaman onları yakalayabilir ve mahsuba
tı alıp sahiplerine verebilir. Kendileriyle ayrı ayrı görüşüldü
ğü vakit, bütün fenalığı yapan hasım olan aşiret reisidir. Hü
kümet onun vücudunu kaldırırsa Dersim meselesi halledilir.
Her birinin ayrı ayrı şikayette ittifak ettikleri şahıs Seyit
Rıza ile Haydaranlı reisleri Kamer ve Hıdır ağalardır.
Seyit Rıza'nın günden güne nüfuz ve hükmünü artırdığı
meşhuttur. Yağma ve hırsızlıklardan en çok istifade edildiği
ve hükümete en az ehemmiyet verdiği için diğer aşiret ağa
ları zahirde onu telin etmekte fakat hakikatte ona gıpta eyle
mekte ve gittikçe nüfuz ve tefevvukunu kerahetle kabul et
me ktcdirler.
Hariçtekilerlc münasebetlerinden şüphe edilen ve Koçki
ri'ye kadar nüfuzu şamil olan ve hariçteki katil ve hırsızları
da himaye ederek silahlı kuvvetini ve adamlarını artıran bu
adam kati tedbirler alınmazsa, istikbalin Dersim'i için hazır
lanmış bir şeftir.
262
Arz e ttiği hal ve manzara, şahıslardan ziyade bir sistem ve
o sisteme karşı idaredeki ihmalin neticesidir. Bu vaziyeti ih
das eden sistem aşiret hayatı ve ananesidir. Bu sistemi mu
zur ve tehlikeli yapan en müessir sebep ise aşiretin silahlı
olmasıdır. Silah miktarı altmış bu kadar aşiretin azlığına ve
çokluğuna göre tahavvül etmek üzere ve kendilerinin de ay
rı ayrı iradelerine göre, 1 8-20 bin tahmin edilmektedir.
Binaenaleyh, Dersim'in ıslahı ve içindeki ve bilhassa dı
şındaki halkın taarruzdan muhafazası ve aşiret sisteminin de
halli için her şeyden evvel Dersim'in silahtan tecridi ve aşiret
reislerinin bu muhitten uzaklaştırılması lazımdır.
Resmi ve şahsi malumat ve mütalaaların ve mahalinde ha
sıl olan intibaların ve Dersim vakalarıyla yakından alaka
dar halkla yapılan hasbühallerin neticesi bu hükümde müş
terektir.
U mumi Müfe ttiş Bey, Vali Bey, Kazım Paşa, Kenan Pa
şa, Osman Paşa, Mahmut Bey ve diğer vali ve kumandanlar
la yaptığım ferdi ve müçtemi muhtelif müzakerelerin askeri,
mali, idari, siyasi varit ve muhtemel her safhası mülahaza
edilerek işin muhtelif cephelerden tetkikiyle istihsal edilen
neticede defaatle ve ittifakla bu esasa vasıl olmuştur. Eski
den yapılan ve neticesiz kalan hareketler daima göz önünde
bulundurulmuş ve Dersim'in artık Türk idare tarihinde ya
şamaması ciheti en esaslı hedef telakki olunmuştur.
Avdetimde zatı devletlerine vaki olacak maruzatım da bu
esaslara müteferri l bir kökle alakalı olan, bir kökten ayrı
lan ! olacaktır. Bu hususta şimdi tatbik teferrua tından sar
fı nazarla, hulaseten takdiri devletlerine arz edeceğim esas
lar şunlardır:
1 - Dersim'in ıslahı acil ve zaruridir. Tehirinde <levle tc,;e za
rar vardır.
2- Islahın temini ve zararın tevkif ve izalesi ve Dersim sis
teminin halli ancak:
263
A- Silahların toplanması (bu da müşkül ve külfetli olma
yacaktır) .
B- Aşiret ağalarının ve aşiret ağası olabileceklerin Dersim'
den uzaklaştırılması .
C- Dersim'de v e topraksız v e ağalann esiri köylülerin ma
hallen veya naklen topraklandırılması.
3- Bunların tatbiki askeri bir harekete mütevaffıktır. Bu
askeri hareketin memleketin müdafaa sistemini gevşetme
mesi ve bilhassa şark ve cenupta tatbik edilen programı te
hir etmemesi ve devlet hazinesine ağır bir yük tahmil etme
mesiyle telif edilmek şarttır.
Bu askeri hareketin devlet müdafaasını ihmal ve şark ve
cenup programını tavik etmeyecek surette tatbikinin müm
kün olduğu, askeri mütalaa ve müzakerelerle anlaşılmıştır.
Veçhi tatbik bittabi tasvibi devletlerine arz olunacaktır.
4- Bu harekete 1932 senesinin ilk müsait mevsiminde baş
lanmasında muvaffakiyet daha esaslı ve daha kolay olacağın
dan ıslah keyfiyeti tasvibi devletlerine iktiran ettiği anda, as
keri ve idari istihzarat tedbirlerine başlanır.
5- Nakil, iskan ve diğer idari program da tasvibi devletle
rine arz olunacaktır.
6- Kışın yaklaşmış olmasına ve taarruz ve tecavüzlerin du
racağı muhakkak olmasına rağmen, Dersimlilerin taarruzuna
uğrayan hariç muhitteki Türkleri önümüzdeki ilkbaharla ya
zın ilk aylarının tecavüzlerine karşı mahfuz bulundurmak za
ruridir. Bunun için en müessir tedbir ve çare, oralardaki sabit
ve seyyar jandarma kuvvetlerinin diğer yerlerden tasarruf edi
lerek takviyesi ve Türk köylerinden bir kısmının silahlandırıl
ması, Sansa boğazı, Kemah boğazı, Kemaliye ve Çemişkezek'te
eskiden olduğu gibi icap eden askeri kuvvetlerin ikamesidir.
Asker ikamesi keyfiyeti askeri harekat planına tevkif edilmek
mümkündür. Bu ve bunlara ait tatbik ve teferruat maruzatı da
ayrıca takdim olunacaktır. Arz ederim efendim."
264
Dersim'in ıslahı Esaslar1
265
İdari ıslahat şun/art ihtiva etmelidir:
266
Dersim'in ıslahı Safhalar1
Birinci sene:
1- Silah toplamak.
Bu iş bütün Dersim'de ve istisnasız bir şekilde kati su
retle halledilmelidir. Bu işin yarım halli Dersim meselesi
nin kati şekilde intacı na [ sona erdirme ] manidir. Evvele
mirde halka silahlarını teslim için kısa bir mühlet verildik
ten sonra , taharriyat [ aramalar, araştırmalar] başlamalıdır.
Silahını saklayanların tecziye edileceği ilan edilmelidir. As
keri harekete başlamadan evvel yapılacak esaslı propagan
dalarla Cumhuriyet hükümetinin adil olduğu ve hiçbir va
tandaşın diğerine zararı dokunmasına ve hükümet emirle
rinin hiçbir yerde yapılmamış olmasına müsaade etmeye
ceği ve Türkiye'nin her tarafı nda olduğu gibi Elaziz vila
yetinin Hozat, Ovacık, Mazkirt, N azımiye ve Erzi ncan'ın
Plümer ve Kigi kazalarında da halkın tamamen serbest ve
Cumhuriyet kanunlarına muti olarak ziraat, ticaret, sanat
sahalarında çalışarak kendi menfaat ve saadetlerini temin
ederek diğer yurttaşlar gibi raha t içinde yaşamak hakları
267
olduğu ve bazılarının fena niyetle ve kötü maksatlarla orta
ya çıkardıkları gibi hükümetin bu kazalar halkına hiçbir fe
nalık yapmayacağı , ancak hükümet emirlerini yapmayan
ları ve hükümet kuvvetlerine karşı koyanları katiyen affet
meyerek çok şiddetle cezalandıracağını ve bütün vatandaş
ların mal, can, ırz emniyetinin hükümetçe temin edilmek
te olmasına göre bir kısım halkın elinde silah bulundurma
sına ve silahsız olanlara tecavüz e tmesine asla müsaade et
meyeceğini ve bu sebeple hükümete muti olanların silahla
rını derhal hükümete teslim etmeleri tamim edilir.
2- Rüesanın tebidi.
A- Rüesanın tebidi, Dersim'in ıslah ve temdin işinin esa
sını teşkil eder. Reisler yerlerinde kaldıkça gerek kendileri
ve gerekse maiyetleri müstahsil olmaktan daima uzak kala
caklar ve tufeyli olarak yaşamakta devam edeceklerdir. Garp
mıntıkalarına nakledilen reisler, orada başka suretle yaşa
mak imkanını bulamayınca çalışmaya mecbur olacaklardır.
Reislerin tahakküm ve telkinlerinden kurtulan halk da meş
ru kazanç yollarına daha kolaylıkla sevk edilecektir.
B- Rüesanın garba tebit edileceği keyfiyetinin harekatın
hitamına kadar ifşa edilmemesi pek lazımdır. Aksi takdirde
rüesa arasında anlaşmalar ve birleşmeler görülecek ve reis
ler maiyetlerini mukavemete teşvik ederek, bunların deha
letlerine mani olacaklardır. Bu suretle ıslah ve temdin mese
lesi uzayacak ve müşkülatı dai olacaktır.
C- Harekat başlamadan reislerin elde edilmesi ve hareka
tın nihayetine kadar rehine gibi muhafaza edileceği hakkın
da tebligat yapılması lazımdır.
D- Reisler bir daha Dersim'e dönmeyecek ve kaçamayacak
suretle garp vilayetlerine tebit edilmelidir.
E- Reisleri , aileleri, akrabaları ve reis olmak istidadında
bulunanlar, öteden beri reislerin çapulculuk aletleri olan eş-
268
has behemahal Dersim'den uzaklaştırılmalıdır. Aksi takdir
de Dersim'de kalan halkın başında yeni bir reis türeyebilir.
F- Kimlerin nerelere ve ne suretle tebit edileceği ayrı ola
rak ve lahika halinde raporun nihayetine eklenmiştir.
269
Nazımiye'nin 1 0.980 kayda mukabil 30.000'dir. Mazkirt'in
2 1 .885 kaydedilene mukabil 35.000, Çemişkezek'in 30.959
hayvanına mukabil 3 7 . 000 ve Pertek'in 2 7 . 5 54 mukayyet
hayvanına mukabil 3 7 . 000 mevcutları bulunduğu tahmin
edilmektedir.
Nüfusa ve aşiretlerin hayvanat mevcutlarına, oralarda faz
la müddet bulunmuş memurinden yapılan tahkikata göre
akalli yüz bini mütecaviz mektum [ saklanan, gizlenen] hay
van vardır.
Ovacık, Hozat kazaları ve Nazımiye'nin Haydaran, Hakis,
Mazkirt'in Demenan, Yusufan, Pertek'in Dere, Şevak nahi
yeleri ve Çemişkezek'in Koç uşağı gibi hiç asker vermeyen
menatıktan [ bölgelerden ] alınacak askerlik nakdi bedeli de
mühim bir yekun tutacağı gibi kuvvetle yazılacak hayvana
tın geçmiş senelerin mektum vergilerini de tahsil için bir ka
nuni mani yoktur. Aşairin köle mesabesinde kullanılan %
20'si istisna edilirse ağaların ve ileri gelenlerin altın olarak
bütün borçlarını verebilecek paraları vardır.
C- Dersimliler askerliklerini de ifa etmezler. Yalnız vilayet
merkezine yakın olan mıntıka halkının bir kısmı ifa ederler.
Silah toplanmayı müteakip, askerlik yaşı içinde bulunan
lar yakalanarak garp vilayetlerinde mükellefiyetleri ifa etti
rilmelidir.
270
makla maruftur. Bu mıntıka sureti umumiyetle çapulcula
rın yuvasıdır. Halen hükümete karşı küstah vaziyetini mu
hafaza eden Yukarı Abbas uşağı reisi Seyit Rıza ile Haydaran
aşireti reisleri Hıdır ve Kamer ağalar ve hükümete en ziyade
karşı duran aşiretler bu mıntıkadadırlar. Esasen ziraata hiç
müsait olmayan bu mıntıka halkının garp vilayetlerine tebi
di, Dersim'in ıslahı için alınacak kuvvetli bir tedbir olarak
mütalaa edilmiştir. Bu iki kazanın nüfusunun mecmuu va
sati bir hesapla l l . 742'dir.
271
raatını maksada uygun şekilde tatbik edecek derecede ehli
yetli ve yüksek seciyeli olmaları mutlak surette lazımdır. Bu
raya tayin edilecek memurlara tabii hayatın istikrarına ka
dar fazla bir imtiyaz bahşedilerek, mevcudun en iyilerinden
seçilmelidir. Hükümetin çapulcu ve mütecavizlere karşı bi
aman ve muti ahaliye karşı müşfik bir teşekkül olduğu ka
naatini fiilen tesis e tmek ancak iyi memurlarla mümkün
dür. Tedibe karar verildiği günden itibaren bu evsafta me
murların derhal tayini ve diğerlerinin değiştirilmesi pek la
zımdır. Yerli memurlar Dersimlilerin casusudur. Onların
Dersim'den behemehal uzaklaştırılması iktiza eder. ldare
memurlarının durendiş [ uzağı görür, öngürülü ] , adli me
murlarının adil, inzibat amirlerinin cesur ve durendiş olma
ları mutlak surette istenen vasıflardır.
ikinci sene
272
3- Dersim'deki idari, adli memurların muamelatını muraka
be teşkilatı.
Elaziz'de bulunan vali, Dersim'in içiyle sıkı temas edemez.
Ahvale vukuf ve yakından murakabe keyfiyeti noksan kalır.
Devlet teşkilatının faaliyetini teftiş ve murakabe vazifesiyle
ufak bir büro ile Hozat'ta bir daire amiri (vali muavini) bu
lunması büyük faydalar temin edebilir.
273
terk edecek, şekavete devam edenlerin tedibi kolaylaşacak
tır. Bundan başka, yollarda yevmiye ile çalıştırılan Dersimli
ler çapulculuğa ihtiyaç hissetmeyeceklerdir.
6- Mektep açmak.
Dersim'de açılacak mekteplerle istikbalin Dersimlileri
ni bugünkünden daha medeni, yumuşak hale getirmek ve
Türklük ile yaklaştırmak ve kendilerinin aslen Türk olduk
larını öğretmek lazımdır. Mektepler vasıtasıyla Türk lisanı
Dersim'de temin edilmelidir. Bu maksatla bidayette Plümer,
Mazkirt ve Hozat'ta birer ilkmektep açmak ve buralara mef
kureli muallimler tayin etmek lazımdır.
8- Ticari münasebat.
Dersimlilerin gerek ithal gerekse ihraç ettikleri eşya için
civarlarında bulunan kasaba ve şehirlerdeki tüccarlarla mü
nasebete girişmeleri Dersim'in iktisadi inkişafını, dolayısıy
la halkın refahını temin etmek suretiyle Dersimli'yi çapul
mecburiye tinden kurtaracaktır. Askeri harekattan sonra,
Dersim'de hali tabii teessüs edeceğinden, kasaba ve şehirler
deki tüccar endişesiz Dersim içinde faaliyete geçebilecekler
dir. Bu münasebatı hükümet makamlarının ve ticaret odala
rının teşvik etmeleri ve icap ederse müzaheretleri lazımdır.
274
Üçüncü ve müteakip seneler
* * *
275
sı muhtemel mağaralar görülmelidir. Arazi, mevazi, yollar
ve sular tetkik edilmelidir. Bu hazırlıklar aynı zamanda Der
simlilerin muhitinde bulunan Türk köylerine vakı olacak
akın ve tecavüzlerini de tahdit eder. Dersimli suçlunun ya
kalanmasını ve suç yapan köy veya mevkide silah toplanma
sını mümkün kılar.
5- Hareket için elzem olan yol ve köprü ihtiyaçları ve nok
sanları tespit ve en zaruri olan aksam temin olunmalıdır.
İdari tedbirler:
1- Yerli memurları derhal uzaklaştırmak.
2- Dersim'i içinden tanımak. Silah, nüfus, erzak, hayvan
vaziyetinin tetkiki aşiretlerin yekdiğeriyle münasebetini ve
temayüllerini tetkik. Bu maksatla emin muhbirler istihdamı.
3- Aşiretlerin tesanütlerini gevşetecek tedbirler almak.
4- Dersimlilerin reisleriyle şekavetle melüf olanların gar
ba nakledileceğine nazaran garpta iskana müsait köylerin ve
muhacirlere tevzi edilecek arazinin şimdiden tetkik ve tes
piti.
5 - İdari tedbirleri yakından anlamak için Birinci Umum
Müfettişlik'in Elaziz'de bulunması muvafık olur.
276
Lahika
1- Laçin aşireti rüesası:
Hakimoğ lu Yusuf, lbra h i m H üseyin Havla, Mogomutlu Rıza, Hay
dar, Hasan, Topal Yusuf
(6 aile Kırklareli kazasına)
279
6- Gülabi aşireti:
lbra h i mzade Hüseyin, Gona Hasan Ağa, Gelap Ağa, Haydar Ağa
(4 aile Tekirdağ merkez kazasına)
7- Kolik aşireti:
Muhtar Ağa, Süleyman Efendi
(2 aile Tekirdağ merkez kazasına)
8- Koçkiri aşireti:
Al işan Bey, Haydar Bey, Şadoğlu Paşa Ağa, Hasan Ağa, Sü leyman
Ağa, Zeynel Ağa, Ağa oğlu (Memeli Ağa)
(8 aile Tekirdağ merkez kazasına)
9- Kırganlı aşireti:
Şadoğlu Sü leyman, Memeli Ağa
(2 aile Tekirdağ merkez kazasına)
280
1 5- Yukarı Abbas uşağı:
Rüesadan lksor Ağası (Seyit Rıza'nın yukarda ismi geçti), diğer rü
esa Kırlavaklı Seyit Al ioğlu H üseyin Bey, Seyit Ağa, Seyit Rıza oğulları
(Baba, lbrahim, Seyit Hasan-Hüseyin)
(6 aile Akhisar kazasına)
281
23- Maksut uşağı aşireti rüesası:
Kasımoğl u Munzur Ağa, Aydın Ağa, Mustafa Ağa, Süleyman Efen
di, Mahmut Ağa, Kahraman Ağa, Abbas Ağa, Ferhat uşağı reisi Aydı
noğ l u Kahraman, Bazik uşağı reisi Abdal Hıdır
(9 aile Turgutlu kazasına)
282
32- lzoli aşireti:
Gedikoğulu Mehmet, Yusuf, Aziz, Rişit'te Vel i Hakkı Efendi
{[?] aile Keşan kazasına)
284
52- Kaz aşireti rüesası:
Osman Bey
(1 aile K ı rk lare l i merkez kazasına)
285
6 1 - Pir Sultan evladı aşireti:
Kiştem l i Seyit Mustafa, Seyit Hasan
(2 aile Alaşehir kazasına)
286
70- Şekanlı aşireti reisleri:
Yazılı değ i ld i r.
287
82- Puğ-Puhar aşireti:
Hasan Ağa
(1 aile Vize kazasına)
83- Az aşireti:
Mehmet Ağa
(1 aile Akhisar kazasına)
288
Aile Aşiret Gideceği yer
1 - TekirdaÇJ vilayetine
16
8
19 Kureyşanlı Saray kazasına
16 Tekirdağ kazasına
14 Hayrebolu kazasına
8 Malkara kazasına
19 Saray kazasına
15 Çorlu kazasına
72
2- Ed irne vi layetine
17 Uzunköprü kazasına
21 Keşan kazasına
3B
3 - Kırklare l i vilayetine:
11
13 K ı rk lareli kazasına
18 Lüleburgaz kazasına
11 Babaeski kazasına
5 Pınarhisar kazasına
9 Vize kazasına
56
290
Aile Aşiret Gideceği yer
11
17 Balıkesir kazasına
11 Susığırlık kazasına
12 Balya kazasına
17 Bandırma kazasına
8 Bigadiç kazasına
65
5- Manisa vilayetine:
6- lzmir vilayetine
13 Bergama kazasına
13 Tire kazasına
8 Ödemiş kazasına
8 Bayındı r kazasına
23
7- Hulasa:
72 Tekirda!'.J vilayetine
38 Edirne vilayetine
56 Kırklareli vi layetine
65 Balıkesir vilayetine
73 Manisa vilayetine
34 lzmir vilayetine
347
293
347 ailenin 3.470 nüfusunun Trakya'ya nakli masrafları:
Lira
1 25.887
1 73 . 500
Nakl iye, iaşe ve müteferrik masraflar,
347 hane inşası (300 l i ra hesabıyla) 1 04. 1 00
295
Barbaş 84 Cimin 2 2 1 Dağbek 84
Barkini 27, 28, 78 Cudi 2 2 Dağbey 1 22 , 1 80, 1 8 1 ,
Basmalon boğazı 2 1 2 209, 2 1 0 , 2 1 4 , 2 1 7 ,
Başıam 1 4 1 Çağı deresi 60 218
Bayazıt vilayeti 2 47 Çamurek-Çamuret 134, Dağmanlı 44
Bayburt l54, 1 9 1 , 2 1 0, 285 Dağyan 82
254 Çamurlu 78 Dalik 29
Bayındır 282, 292, 293 Çanakkale 294 Dameriş 284
Behisni 1 43 Çangal 197 Danaburan 224
Behre gediği 23 Çankal 83 Danariş 1 26
Behrebeli 202 Çapakçur 49, 52, 143, Danayoran 33
Bektaş 82 195 Danzik 29, 1 22 , 180, 1 9 1 ,
Bergama 280, 292, 293 Çardaklı 84 209, 2 1 1 - 2 1 4 , 2 16-
Ilrrsim 19, 56, 58 Çarsancak 2 1 , 28, 29, 37, 2 1 7 , 253
Bevcnan 198 65-68, 76, 83, 165, Darboğaz 16, 23, 198, 2 1 7
Bey (mezrası) 60, 80 192, 223, 226, 227 Değirmenler 77
Reyazdağ 78 Çaybağı 80 Dehke 72
Beydere 80 Çeknikpınarı 27 Demirkapı 84
Beyşehir gölü 255 Çemişkezek 19, 20, 24-26, Demirtaht 196
Bidre 1 1 8 28-30, 32, 34-36, 38, Derçuvan 30
Bigadiç 29 1 42, 49, 6 1 , 65-68, 7 1 , Dcreçıkaran 1 29
Rilgiş tepesi 82 7 2 , 74, 76, 78-80, 94, Dereköy 29, 78
Bingöl 34, 44, 45, 47, 96, 97, 99, 102, 106, Dereli 83
56, 1 30 107, 1 1 7, 1 1 8, 1 20, Deşı 126
Bingöl dağları 42-45 1 40, 142, 1 58, 160, Deveboynu 82
Bingöller 22 1 6 1 , 165- 1 67, 169, Dışıaş 82
Binkışlak 43 1 70, 1 73, 1 77-182, Dicle vadisi 42, 43, 50
Birgiç 1 34 188, 1 9 1 , 197, 202, Dikenli 1 14
Birman 1 1 3 208, 209, 223-227, Dimeıoka 1 3 1
Bitlis 165, 192, 227 236, 243, 244, 247, Dimili 202
Bobyezbaba (dağı) 23, 24, 256, 260, 261, 264, Dirik 82
3 1 , 33 269, 270, 273, 28 1 Divriki-Divriği 23, 1 43 ,
Boğaz 80 Çeneli 29 168, 1 8 0 , 207, 208,
Boncuk dağı 82 Çerken 84 2 2 1 , 225
Bostan 196 Çermik 2 2 1 Diyarbakır-Diyarıbekir-
Boyunkumu 78 Çevirme 8 3 Diyarbekir 44, 96, 1 32,
Bozan 78, 1 70, 202 Çiçek dağları 1 8 , 2 2 , 2 4 1 4 1 , 165, 1 78, 188,
Bozdağlar 18 Ç i n 18, 2 1 230, 234 293
Bozvenk 109 Çivarik 1 27 Dojikbaba (Sulıanbaba-
Bulanık 78 Çohke 27, 28 . Sulıanıepe) 21, 45, 48,
Ilüşnck 283 Çolaklar 82 5 1 , 182, 1 84, 252
Büyük 84 Çorçuk 72 Dörtkulak 44, 1 30
Rüyuk Göl Başı dağı 82 Çorlu 282-28-1, W9 Duı 78
Büyükköy 82, 1 1 4. 1 1 9 Çoruh vadileri 42
Büyuksu 2 1 Çorum 142 Edirne 289, 293
Çuku 286 Egin-Eğin 21, 33, 1 73 ,
Cadıbağı 78 Çukur 139 1 8 1 , 1 8 2 , 1 8 7 , 199,
Canik 53 Çukurbağ 83 225
Crmbiye boğazı 193 Çüçke 83 Egrek 202
Cencige 2 1 5 Eğripınar dağı 23, 82
Cevizli 82 Dabey 1 9 1 Ekrek 80, 1 77
Cevizlik 1 79 Dağar vadisi 202 Elaziz 2 1 , 27, 28, 29, 32,
296
39, 66, 69, 70-72, 76, Galata 84 Hamurlu 28
77, 83, 85, 88, 9 1 , 93, Gamgamik 197 Hanife tepesi 26, 27, 204
94, 103, 1 10, 1 24, 1 27, Gazili 28 Hanköy 294
1 30, 1 34, 139, 1 44, Gebanmadeni- Hantanrı 22
163, 1 75, 177, 184, Kebanmaden- Harami deresi 29, 82
188, 192, 195, 196, Kebanmadeni 2 1 , 32, Harput 43, 44, 59, 65, 83,
199-20 1 , 209, 2 1 1 , 59, 80 99, 1 58, 1 59, 165- 1 69,
2 18, 223, 230, 234, Gecegii 220 180, 1 8 1 , 183, 185,
236, 239, 244, 246, Geç tepesi 82 186, 1 88, 195, 225,
249, 256, 259, 260, Geçeli 72 229, 259
267, 273, 276 Geçi 1 6 Harsi 1 1 4, 1 22, 1 8 1 , 209,
Elbistan 44, 144 Gelibolu 294 2 10, 2 1 2 , 2 1 3, 2 1 8
Elbruz 1 8 Gemanh 44 Hasan (köyü) 59
Elgazi 28 Genç 49 Hasangazi 84
Elvenı 22 Germil 25, 5 1 , 76 Havaçur 30, 32, 33, 20 1
Ergani 144 Gerney 196 Havaçur boğazı 30
Erigan-Erikan 29, 78, Gerzi-Gerzin 196, 197 Havar-Havr 1 34, 285
109, 209 Gevrek 82 Hayrabolu-Hayrebolu
Ermenistan 50 Göçin 78 280, 289
Erzincan 2 1 , 27, 28, Göktepe 83 Hayran deresi 197
29, 33, 42, 44, 45, Gölbaba dağı 33 Hazan tepesi 25, 78
65, 74, 75, 83, 9 1 - Göl dağı 23 , 3 1 Hazar denizi 2 2 , 4 3 , 5 0
9 4 , 1 0 1 , 1 12, 1 14, Gölik 1 34 Hınıs 44, 45, 47, 1 22,
1 1 5 , 1 2 1 - 1 25, 1 30- Göller 27 1 26, 1 27, 1 35, 140,
1 34, 1 36-138, 140, Gözeler 82, 84 192
144, 155, 1 56, 160, Gözerek 78, 1 70 Hır 1 1 2
1 66, 1 72, 174, 1 78- Giicenek 84 Hısnımansur 45, 1 35, 144
180 , 1 83 , 184, 188- Giilik 285 Hızır Hocan 283
1 9 1 , 193, 204, 207- Giimiilgan dağı- Hiçte 1 25
2 1 1 , 2 1 5 , 22 1 , 225, Giimiirgan dağı- Hilbes 1 38
229, 247, 252, 254, Giimiilgan tepesi 28, Himalaya dağları 18, 22
256-260, 26 7 29, 78, 83 Hindikuş dağları 22
Erzurum 19-2 1 , 29, 34, Gümüşhane 1 78, 180, Hinkkervank 124
43, 75, 9 1 , 92, 100, 2 10, 2 1 2-218 Hişto 283
1 0 1 , 1 27, 1 30. 1 54. Giineli 2 1 2 , 213, 214, 216 Hizan tepesi 26
1 57 , 163, 1 23 , 1 3 1 , Gurk 1 1 4, 1 9 1 , 209, 2 10, Hopik 27, 189
142, 1 59, 1 64- 167, 213, 2 1 6-2 1 8 Hopor 139
1 73 , 1 79, 193, 197, Giiriin 221 Horasan 1 7 , 41, 43, 45,
198, 2 1 0, 225, 2 5 1 , Giizer 84 46, 48, 58, 59, 1 35,
258, 284 252
Etmelik 72 Habik Baba tepesi 1 98 Hoskin 72
Habur 72 Hasta 220
Ferendah dağı 23 Hacilli 28, 33, 34. 60 Hozal 35, 197
Ferhadan 1 38, 289 Hadişar 80, 202 Hozat 20, 25- 30, 33-35,
Ferhat istasyonu 294 Hadişar deresi 202 38, 42, 43, 5 1 , 56, 59-
Ferzende 142, 243 Hafik 22 1 6 1 , 63, 66, 67, 69, 76-
Fındık 84 Hakis 1 38, 270 79, 8 1 , 83, 86, 89-93,
Fırat 17, 2 1 , 22, 23, 32, Halep 44, 1 30 96, 97, 100-102, 106,
43, 225, 246, 2 5 1 , 253 Halikanh-Halikler 78 108, 109, 1 1 7 , 1 18,
Fizan 224 Halil pınarı 78 120, 1 3 1 , 142, 146,
Fransa 1 7 Halit pınarı 27 1 55- 1 58, 1 60, 1 6 1 ,
Halkis 7 8 1 65 , 167, 1 68, 1 70,
297
1 73, 1 74, 1 77-182, Kalman ocağı 16, 18, 47, Kemik 84
187, 189, 192, 195, 220 Keriş 1 38
202, 203, 207-209, Kalusan deresi 33, 34 Kerlavik 1 1 4
2 2 1 -226, 228, 229, Kalyan 134- 1 36 Kersinot 2 1 2
244, 246, 249, 256, Kamışlık 84 Kervan 138
257, 26 1 , 267, 269, Kangal 1 54, 2 2 1 , 260 Keşan 28 1 -283, 289, 290
270, 273, 274, 281 Kanisek 60 Keşkovar 1 38, 286
Hozat deresi H, 42, 78 Kanoğlu 33 Kıran han 2 2 1
Huhbes 1 38 Karacadağ 44, 1 30 Kırık-Kirik 1 38, 202
Hulvenk 29 Karacakale 23, 33, 2 1 2 , Kının 22
Hupik 189 2 14-2 1 6, 259 Kırklar dağı 8 1 , 196, 197
Hüzınerik 1 28 Karagöl 32, 82 Kırklar tepesi 203, 204
Karagöz 84 Kırklareli 279, 28 1 , 285,
llıç 220, 256 Karakol gediği 30 286, 290, 293
Irak 58 Karakoz 78 Kırınil 28, 76
Karakuş 83 Kırnavuk 29
lbi Mahmut (köyü) 1 39, Karaman 83 Kızıl Ziyaret tepesi 78,
286 Karamuk 78 80, 202
içme 72 Karaoğlan 25, 27, 28, 35, Kızılcık 83
ilanlı deresi 30, 32, 82 69, 78, 1 48 Kızıldağ 26, 78
l nceağ 78, 223, 226 Karasakal 23, 78, 83 Kızılkale 196
lran 16, 49, 50, 5 1 , 56, Karasu 2 1 , 32, 4 1 , 43, 45, Kızılkilise 76, 8 1 , 91, 165,
57, 83 50, 8 1 , 84, 93 166, 173, 180, 1 8 1 ,
lsitme 82 Karat 33, 78 223, 224, 226 (ayrıca
lşikir 84 Karataş 28, 80, 82, 84 bkz. Nazımiye)
lşkodra 224 Karatepe 204 Kızılkum 78
ltalya 1 7 Karayazı 197 Kızılmezra 78
lzmir 292, 293 Karayel gediği 30 Kızılıaş 78
Karık-Kark 29, 84 Kızıltepe 78
Kaban 197 Kastamonu 1 26 Kigi-Kiği 20, 2 1 , 24, 30,
Kaçar 28, 33, 6 1 , 83 Katır gediği 28, 29, 84 33, 34, 42-45, 8 1 , 94,
Kaçarülya-Karçarı ülya Kaıırıepe 23 1 24, 1 27, 1 28, 1 30,
27, 6 1 Kav 1 74, 1 9 1 , 209 1 32 - 1 3 7 , 140-144,
Kaçğezekbaba 23, 24 Kavaklı 1 1 4 166, 167, 179, 180,
Kadıdere 84 Kavaktepe 197 189, 197, 208, 220,
Kafat 16 Kavgas 83 2 2 1 , 225, 243, 256,
Kafkaslar 22 Kaymazel 84 267, 288
Kakbil-Kakpir-Kakpır- Kekliktepe 202 Kil 1 39
Kakpil 27, 28, 76, 169, Keleş 84 Kimsor 1 32
1 78 Kelkit 1 29, 1 40, 1 78, 180 Kini 1 28
Kalan 1 5 , 16, 23, 2, 30, Kemah 2 1 , 27, 29, 30, Kirins 286
33, 78, 224 107, 1 27 , 1 3 1 , 1 32 , Kirnis 1 39
Kalasan 60 134, 144, 1 59, 166, Kocaaraplar 2 2 1
Kalaycıklar 78 167, 1 73, 1 78, 1 79, Koçgölbaşı 23
Kale deresi 82 1 8 1 , 187, 193, 202, Koçlu 24
Kalecik 78, 80, 106 207, 208, 225, 236, Koçulu 35, 80, 203
Kaledere 2 7, 28 253, 256, 260 Koçyeri 78
Kalferı tepesi 198 Kemah boğazı 2 2 1 , 264 Komemiş 197
Kalman 30, 35, 47, 82, Kemaliye 21, 30, 33, 66, Konaklar 82
1 34, 285 1 58, 1 66, 202, 207, Konya 50, 5 1 , 58
Kalman deresi 16, 25, 34, 208, 209, 220, 236, Kopik 197
47, 48, 198 244, 260, 264 Koresipi 1 34, 285
298
Kotran-Korton 1 39, 286 1 77 , 1 80, 220, 236, Murat geçidi 83, 247
Koşan 284 246, 247, 258, 273 Murat suyu 1 8, 2 1 , 25,
Koz dağı 78 Malazgirt 1 9, 48, 1 4 1 , 1 42 32, 33, 42, 43, 5 5
Kozerek 8 2 Malkara 283, 284, 288, Murat vadisi 42, 43, 45,
Kozluca 78, 82, 1 1 8, 203 , 289 80, 8 1
204, 236, 281 Mamahatun 2 1 , 192 Musul 232
Köpekli 83 Mamuretülaziz 99, 1 0 2 M u ş 19, 4 2 , 55, 137, 1 4 1 ,
Köpürge 84 (ayrıca bkz. Elaziz) 192, 2 5 1
Kuank 168 Manisa 79, 280, 29 1 - 293 Muti köprüsü 221
Kula 283, 284, 286, 292 Mansavuı 202 Mutki 55, 248
Kuloğlu 83 Maraş 44 Milrü 72
Kulu deresi 24, 42 Margasor 138
Kumir 80 Maskan 1 24 Nacar 78
Kumkar 196 Matsanut 30 Nazımiye 20, 23, 24, 25,
Kumluca mevkii Mazkirt 20, 24, 25. 27-29, 28, 29, 30, 34, 38, 43-
(Bulgaristan) 1 3 1 3 3 , 34, 37, 38, 45-47, 46, 63, 67, 76, 78, 8 1 ,
Kumyeri 80 63, 67, 74-76, 78, 80, 85, 86, 89, 94, 102,
Kurlan 84 8 1 , 85-87, 89, 9 1 -94, 1 2 1 , 1 22 , 1 24, 1 25,
Kurtdere 78 96, 97, 99, 1 0 1 , 102, 127, 1 28, 132, 1 33-
Kurtdoğar 23 1 22, 1 24- 1 36, 1 39, 136, 138, 1 39, 1 4 1 ,
Kuru 7 7 , 7 8 146, 147, 1 56, 1 5 7, 142, 165-1 67, 1 77,
Kuruçay 23, 44, 108, 1 28, 1 6 1 , 1 65, 1 66, 1 73, 180-182, 187, 189,
132, 1 9 1 , 208, 225 1 74, 1 88, 192, 196, 192, 197, 198, 207-
K urudere 82, 204 198, 200, 207, 208, 209, 2 1 1 , 2 1 8 , 22 1 ,
Kurudere boğazı 30 2 1 6 , 2 2 1 , 224, 226, 223, 224, 226, 228,
Kuşçu 83 228, 247, 256, 260, 240, 247, 256, 260,
Kuşlular 55 26 1 , 267, 269, 270, 267, 270, 273, 282,
Kutu deresi 1 5 , 16, 24, 274, 285, 286 283, 285, 286
25, 33, 34, 43, 82, 198, Mercan 18, 29, 33, 82, Niksar 180
2 1 3, 2 1 7 ' 220, 250 1 1 5, 188
Kuyulu 72 Mercan boğazı 29, 33, 1 1 5 Oğuzer 80
Kuzuçan-Kuziçan- Mercan dağı 23, 33 Oluklu 78
Kuzucan l 5 , 38, 76, Mercimek 83 Oral 1 7
83, 92, 1 0 1 , 1 57, 1 58, Merho 1 1 7 Orta Asya 16, 1 7, 48,
1 6 1 , 162, 166, 1 8 1 , Mcrho deresi 28, 3 2 55, 62
225, 227 Mersin 294 Orta dağ-Ortadağ 23, 82
Küçük 83 Meydanlar 84 Orta Kayır 84
Küçük Göl dağı 82 Mısır 58, 74 Oskih 80, 1 20, 282
Külünk dağı 60, 78 Miksor 202 Oskonik 284
Künk 72 Mirho 82 Oşker deresi 28
Kürdistan 99, 1 65 Muhindi 76 Otoklar 28
Kürek 84 Munzur 1 8, 2 1 , 22, 23, Otolar 78
25, 30, 3 2 , 48, 9 3 , Ovacık 20-22, 25, 26, 29,
Lalan tanırı-Lolan tanrı 1 1 3 , 1 1 4, 1 1 9, 147, 32, 34, 3 5 , 37, 38, 42,
6 1 , 78 202, 247 4 3 , 48, 49, 51, 59, 6 1 -
Lübnan 46 Munzur dağı 1 8 , 19, 2 1 - 6 3 , 6 7 , 69, 76-78, 8 1 ,
Lüleburgaz 279, 290 2 3 , 3 1 , 42 82, 85, 87, 89, 9 3 , 94,
Munzur köprüsü 28, 29, 102, 104, 1 1 0, 1 1 2,
Mahmudik gediği 29 196 1 1 4- 1 1 7, 1 1 9, 125,
Malatya 2 1 , 44, 58, 59, Munzur suyu 20, 2 1 , 23- 1 1 1 , 1 32. 1 34, 147,
1 27, 1 30, 1 3 1 , 1 36, 26, 32, 33, J5, 43 , b0, 1 6 1 , 1 65, 1 66, 169,
1 4 1 , 145, 1 67 , 168, I RO, 197 1 70, 1 73, 1 74, 1 78,
299
1 79- 183, 1 8 7 , 1 89, 190, 192, 193, 1 9 7 , Sidil 28
204, 206, 208, 2 l l , 207, 209, 2 1 0- 2 1 2 , Silmek 78
2 1 2 , 2 1 8, 2 2 1 , 223- 2 1 4 , 2 1 5, 2 1 6 , 227, Silo l l 8
226, 238, 240 243, 249, 25 1 -253, Sin 1 8 , 28, 60, 76, 108,
256, 259, 267, 274, 191
Ödemiş 285, 292, 293 282, 285, 286 Sinavarıaşı l 97
Ônasya 22 Pliimer suyu 23-25 Sincik 180
ônegek 29 Pogos 80 Sindam 33, 1 39 , 286
Pokir dağları 180 Sindamtaşı l 97
Pah 20, 28, 33-35, 67, 76, Polan l 39 Sinek 84
8 1 , 1 3 9 , 1 9 7 , 256 Puhatris 28 Sinepur 2 2 1
Palandöken dağları 1 8 Piiliir 2 7 , 8 2 , l l6 Sinevarkom 1 96
Palikan 26, 28, 78 Sinkan l 1 9
Palikan daı;\ı 2 5 , 2 6 , 35, Refahiye 44, 108, 1 25, Sinop 1 58
180 l 28, 1 32, l 40, l 79, Sintik 72
Palo 2 1 , 28, 44, 49, 52, 1 80, 1 9 1 , 1 9 3 , 207, Sis 134, 285
66, 9 1 , 94, 130, 1 32 , 208, 220 Sitir 1 34, 1 35, 285
1 40, 1 4 5 , 1 96 , 207, Renan 288 Sivas 45, 53, 1 33 , 1 3 5 ,
256 Rumeli 1 3 1 1 54, 1 58, 165, 1 73 ,
Palon 286 Riişnek 1 24, 1 2 5 207, 220, 2 2 1
Panan 1 34 Sivrikaraıepe 204
Pancaras-Pancıras 189, Sağbağ 83 Sivri.tepe 202
2 1 3, 2 1 4, 2 1 6 Sağman-Sağıman 78, Sof 282
Parasur deresi 201 83, 84 Som 1 7
Pardi 82 Sağman bahçelikleri 6 1 Sula 83
Pasinler 43 Sakal Tutan dağı 2 7 , 83, Sular mezrası 78, 80
Paşavank 28, 76, 196 196 Sulıanseydi 27
Payamlı 78, 203 Sakanlı 1 8 1 Sulupınar 78
Peri suyu 2 1 , 24, 25, 33, Salda boğazı 30 Suribaba tepesi 26
34, 42, 44, 47, 73 Salihli 28 1 , 292 Suriye 130, 1 37, 1 4 1
Pertek 20, 2 1 , 27, 28, 32, Salördck 84 Susığırlık 283, 286, 29 1
34, 3 7 , 38, 42, 58, 6 1 , Sansa boğazı 2 1 0 , 22 1 , Susuvank 28
65-68, 76, 8 1 , 83-85, 264 Siint nehri 5 l
88, 89, 93, 96, 99, 102, Sap 1 22 Siipiirgeç 83, 1 96
1 24, 1 29, 1 35 , 140, Sapbaba \epesi 82, 198 Sürek 83
l 78, l 79, 188, l 92, Saray 285, 289 Sürgüç 78, 83
196- 199, 208, 209, Sarı Saltık tepesi 25, Siiyütlii 82
244, 260, 261 , 269, 6 1 , 78
270, 284 Sarığman 78 Şakak l08
Pınarhisar 286,287, 290 Sarıoğlan 26, 28, 78, 82, Sarekli 44
Pilavtepe 26, 202 202 Şarkışla 2 2 1
Pilvank 2 8 Sarıoğlu (köyii) 202 Şarköy 294
Pişi 84 Saruhanlı 6 1 , 108 Şetri 29
Pliimer ıs. 20, 25, 28, 29, Saruk 84 Şeyh Hacı 72
30, 33, 34, 38, 39, 42- Sason-Sasun 55, 1 26, 248 Şeyhlik 1 9 7
4 8 , 56, 6 1 , 63, 6 7 , 69, Satkan 1 1 3 Şeytan dağları 1 8
74, 75, 8 1 , 83, 9 1 , 94, Sekedik 78 Şukiiniisefine 29
108, l l 2- l l 4 , 1 2 1 - Sepet dağı 1 28
1 26 , l 3 l , 1 33, 1 35, Serçe mezrası 84 Tacik 84
1 36- 1 38, 1 40, 144, Sığı boğazı 195 Taçgerek-Taçkerek 28, 78
ı s s . l 56, 1 66 , l 75, Sıvıcık 27, 28 Tadım 72
1 78- 1 8 1 , 187, 189, Sibilibaba boğazı 29 Tagar-Tağar-Tuhar-Tuğar
300
köyü 6 1 , 78, 202, 203 Trakya 294 Yalan 83
deresi 24, 25, 26, 34, Turgutlu 282, 29 1 , 292 Yasin 29
3 5 , 42, 43, 6 1 , 7 1 , 79, Turşu 78, 1 70 Yaz 80
80, 1 79, 203, 204 Tutak 1 4 1 , 1 42 Yeni Sey Nehri 1 7
vadisi 202 Türküt 60 Yeniköy 27, 83, 93
Tahsinli 84 Türüşmek 28, 60, 67, 76, Yerhan 2 2 1
Tanıs-Tanız 1 97 , 198 1 34, 1 73 , 285 Yılandağı 203, 204
Tanuı 83 Yılanlı 83
Tarda 1 34, 285 U laşlar 1 1 3 Yılanlı deresi 30
Taş 29 Ulukale deresi 78 Yoncalı 84
Tavuk tepesi 26 Ulukale taşı 80 Yukarı Çirıik 28
Teke deresi 25, 84 Ulupınar 78 Yukarı Çumres 83
Tekir 84 Unuklu 204 Yukarı Direk 78
Tekirdağ 280, 289, 293, Unuklu tepesi 204 Yukarı Kaçar 28, 6 1
294 Urfa 140 Yukan Kayır 84
Tekkepınar 84 Uzunköprü 282, 285 , Yukarı Kırmil 28
Temkin dağları 1 29 286, 289, 290 Yunanistan l 32
Tercan 2 1 , 42-44, 47, 48,
1 08, 1 2 1 - 1 2 3 , 1 25- Üstükran-Üstüküran 43, Zağros 22
1 27, 1 3 1 , 1 3 3 , 1 35, 1 28, 1 37, 243 Zara 108, 208, 220, 2 2 1
1 37, 1 38, 1 40- 1 42, Üstüler 83 Zazak 49
1 45, 1 78- 1 80, 1 9 1 , Üstün 22 Zazik 48
1 93 , 207 , 286 Zeken 1 6
Tınızbaşı 83 Van 142, 1 65, 227, 258 Zcngi 203
Tillek 28 Van Gölü 29, 42 Zcranik 27, 28, 30, 32,
Timorik 83 Varto 44, 45, 1 22 , 1 28, 82, 204
Tire 292, 293 1 3 5 , 1 37 , 243 Zeynel tepesi 78
Tohma vadisi 42, 43 Vaskirt 28, 33, 8 1 , 1 96 Zımbık 28
Tokat 53 Vaskirı deresi 28 Zile 1 79, 1 80
Tokmakbaba tepesi 26, 78 Vaskovan 28 Zine 1 34, 285
Toptop 83 Yaz uzağı 1 1 4 Ziri Konağı 83
Toros 1 8, 22, 24 Velolar mıntıkası 1 1 5 Zivc 27
Torul 60, 78 Vertetik 72 Zivoret 27
Torul deresi 60, 78 Vidin 100, 1 54, 1 5 5 Ziyaret boğazı 2 7 , 30
Trablusgarp 224 Viranşehir 44, 1 30, 1 4 1 Ziyan:ı tepesi 80, 8 2
Trabsur 1 97 Vize 287, 288, 290 Zuğar 1 68
Trabzon 254, 258
301