You are on page 1of 312

iletişim Yayınları 1447 •Tarih Dizisi 57

ISBN-13: 978-975-05-0737-3
© 2010 iletişim Yayıncılık A.Ş. / 1. BASIM

1-5. Baskı 2010-2019, İstanbul


6. Baskı 2021, İstanbul

EDITôR Kıvanç Koçak


KAPAK Suat Aysu
KAPAKTAKi HARiTA "1926 Koç Uşağı tedibi, 3. safha,
30.10.1926-30.11.1926 vaziyeti"ni gösteren kroki
UYGULAMA Hüsnü Abbas
DÜZELTi Oben Üçke
DiZiN Özgür Yıldız
BASK/ Sena Ofset. SERTiFiKA NO. 45030

Litros Yolu, 2. Matbaacılar Sitrsi, B Blok, 6. Kat, No: 4Nl3 7-lJ-11


Topkapı, 34010, lstanbul, Tel: 212.613 38 46

CiLT Güven Mücellit. SERTiFiKA NO. -15001

Mahmutbey Mahallesi, Devekalclırımı Caddesi, Geliıırik Sokak,


Güven iş Merkezi, No: 6, Bağcılar, lstanbul, Tel: 212.++5 00 04

lletişim Yayınlan. SERTiFiKA NO. -!OlH/


Cumhuriyet Caddesi, No. 36, Daire 3, Seyhan Apartmanı,
Harbiye Mahallesi, Elmadağ, Şişli 34367 lstanbul
Tel: 212.516 22 60-61-62 •Faks: 212.516 12 58
e-mail: iletisim@iletisirn.corn.tr • w eb : .il etis im.corn tr
www .
Yayına Hazırlayan
lZZEDDlN ÇALIŞLAR

Dersim
Raporu

�,,,,
- .,

iletişim
Metindeki kimi kelimelerde karşılaşılan tutarsızlıklar çoğunlukla
korunmuş, yazım hatası olarak görülenler ise karışıklığa yol açma­
mak ve okumayı kolaylaştırmak için düzeltilmiştir. Yine okumayı
ve takibi kolaylaştırmak için başlıklama sistemi ve tablolar kitap
düzenine uygun hale getirilmiştir - e.n.
SUNUŞ

Yazarı belli olmayan Dersim başlıklı bu kitap, İstiklal Savaşı


kumandanlarından olan dedem Org. İzzettin Çalışlar'ın ki­
taplığından bana intikal etti. Tarihi kesin belli olmamakla
birlikte, 1933 yılının son çeyreği ya da l 934'ün ilk ayların­
da yayımlandığı anlaşılıyor. İçişleri Bakanlığı'na bağlı jan­
darma Umum Kumandanlığı'nca, III. Şube, 1. Kısım tarafın­
dan, 55.058 sayısıyla, gizli ve zata mahsus olarak, kayıt al­
tında yüz adet basıldığı kapağında belirtilmiş. Yayımlandığı
dönemde, dedem 2. Ordu Kumandanı olduğundan, bir nüs­
hası da ona verilmiş.
Tam metni yazıldıktan yaklaşık 76 yıl sonra ilk kez ya­
yımlanan raporun öne çıkan özelliği, Dersim'de yaşanan
ayaklanmaları 19. yüzyıldan itibaren ele alarak, l 930'lu yıl­
lara kadar hükümet tarafından alınan önlemleri ve eksik
kaldığı düşünülen unsurları da ifade ediyor olması. Konuy­
la ilgili yazılmış raporların ve araştırma verilerinin ayrıntı­
lı olarak kapsama dahil edilmiş olması da, yakın tarihin bu
döneminin askeri yetkililerce nasıl değerlendirildiğini gös­
teriyor.

5
Kitabın içeriği, Türkiye'deki Kürt kökenlileri de yakından
ilgilendiriyor. Farklı dönemlerde yaşanan tedip uygulamala­
rıyla, çoğunlukla Batı Anadolu'ya göçen aşiretler hakkındaki
ayrıntılı dökümler, köken araştırmalarına katkıda bulunabi­
lecek veriler barındırıyor.
Dedemden kalan tarihi belgelerle ilgili önceki yayınlarda
olduğu gibi, bu kitap da ilk baskısında aslının aynı ve sade­
leştirme yapılmadan yayımlanıyor. Basım hazırlığında, me­
tin sayısal ortama aktarılırken sadece temel yazım hatalarıy­
la, takibi zorlaştıran noktalama eksiklerine müdahale edildi.
Bu bağlamda yer adları ve yazım farklılıkları da korundu. Bu
nedenle, okurun bu kitabı editör katkısıyla yayına hazırlan­
mış bir eser olarak değil, yakın tarihe dair bir belge olarak
değerlendirmesi gerekir.
Benzer içerikli bir kitap, Genelkurmay Harp Tarihi Baş­
kanlığı tarafından 1972 yılında yayımlandı. Türkiye Cum­
huriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938) adını taşıyan o kitap­
ta değinilen konular arasında, bu kitabın hazırlanmasına se­
bep olduğu anlaşılan ve son bölümde ayrıntılı raporu sunu­
lan tedip hareketi bulu_nmuyor. Bu bakımdan Dersim adlı bu
kitabın/raporun ilgili literatürü tamamlayıcı bir işlevi de var.
Kitabın özgün halinde, cilt içine paftalar halinde eklen­
miş, geçmiş dönemlere ait tedip harekatlarını açıklayan se­
kiz kroki bulunuyor. Bu krokilerden biri bulunamadığın­
dan, yayın bu yönden eksik kaldı. Eksik olan 1. krokinin
Dersim'deki aşiretlerin yerleşimini gösteren genel bir çizim
olduğu metinden anlaşılıyor. Okur bu eksiği, ayrıntılı coğ­
rafi anlatımı izleyerek tamamlayabilir. Kitabın sonundaki
yer adları dizini de özgün belgede olmamasına rağmen, iş­
levselliği gözönünde bulundurularak eklendi.
İZZEDDIN ÇALI$LAR

6
Ka it allıııdıt yft tıı e baaılıntJ,tır
Dersim raporunda şu esaslar mütalaa ve tetkik edilmiştir.

Birinci kısım

1 - Dersimi ttmıtımık :

A- Dersi min coğrafi vaziyeti


B- Dersimin yolları ve suları
C - Dersiminnüfos vaziyeti
D- Dersimin ırki vaziyeti
E Dersimin iktisadı ve zirai vaziveti
-
·

F Dersimin
- idari vaziyeti
G- Dersimin mali vaziyeti
II Dersimin nafıa vaziyeti
-

t- Dersimin maarif vaziyeti


.J Dersimin sıblıt vaziyeti
-

K - Dersimin askerlik vaziyeti


L - Dersimdeki aşiretler

İkinci kısım

2 - Dersimin asayı� vazlyel.i:

A- Dersimin asayişsizlik tarihçesi


B - Dersimin ıslahı esaslan ve saflıalan
iÇiNDEKiLER

BiRiNCi KISIM

Dersim Nedir?
Dersim'in Coğrafi Vaziyeti... .................. ....... ....15
Dersim'in Yolları. . . .. ....
. ...... . 27
..

Dersim'in Sulan. . ............... .32


Dersim'in Nüfus Vaziyeti...... .................................. ....................................... .36

Dersim'in lrki Vaziyeti..... . . . . ..... . .......... .... .. ... 41

Dersim'in İktisadi ve Zirai Vaziyeti .... .. ..... .......... . ..................... ........... . 65

Dersim'in İdari Taksimatı ve


İdare Merkezlerinin Vaziyeti .. . ......... . . . . ............. ................ . . . . . . . .. . . ............... ..74

Dersim'in Mali Vaziyeti . . . ... . . . . . ... . . . . . . . . . . . . ... ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... 85

Dersim'in Nafıa Vaziyeti .. ...91

Dersim'in Maarif Vaziyeti ... ..95

Dersim'in Sıhhi Vaziyeti 97

Dersim'in Askerlik Vaziyeti ... . . .. ..99

Dersim'deki Aşiretler. ... . . ............... 103


iKiNCi KISIM

Dersim'in Asayiş Vaziyeti


Dersim'in Asayişsizlik Tarihçesi ... ...153

1323 (1907) Hareketi.. . . ................. . .. . ... ...167

1324 (1908) Hareketi.. .. . . . ...176

1325 (1909) Hareketi... . .... ...187

1332 (1916) Hareketi... ..195

1926 Hareketi (Koç Uşağı Tedibi). ...201

1930 Plümer Hareketi... . . .. ... ..... . ............ ...... . .211

Cumhuriyet Devri... . ...... 230

Dersim'in lslahı Esasları .... ..... . ...................... .....................265

Dersim'in lslahı Safhaları .. 267

Lahika .. ... . .... 277

DiZiN ... ... . .... . ............. . 295

Krokiler. . .. ...... ............................. ..............303

Kroki 2: 324 Dersim tedibini gösterir kroki . . . .


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . ...... 304

Kroki 3: 1 9 1 6 Dersim tedibini gösterir kroki .................... . ...306

Kroki 4: 926 senesinde Koçuşağı aşiretine yapılan tedip


harekatına iştirak eden k ıtat ve m i l is kuwetlerinin
3-4/ 1 0/ 1 926 gecesi ald ı kları vaziyet ve hareketin
mutasawer şekli - 1 . safh a . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . .......... 307

Kroki 5: 926 Koçuşağı tedibi - 2. safha -

1 6/ 1 0/1 926 - 30/ 1 0/929 vaziyeti .. ... . .. . ..................................... ...308

Kroki 6: 926 Koçuşağı tedibi - 3. safha -

30/ 1 0/926 - 30/ 1 1 /926 vaziyeti... ... .. ... ... . .................... ..309

Kroki 7: 930 Pülümer [Danzig] Tedibi 1 inci safha... . ..... ...310

Kroki 8: 930 Pülümer [Danzig) Tedibi il nci safha ................... ....... ...311 . .
BiRiNCİ KISIM

Dersim Nedir?
Dersim'in Coğrafi Vaziyeti

Dersim'in coğrafi vaziyetini izah etmeden evvel bu isim ve


şumulü [kapsamı] üzerinde durmak faydalı görüldü. Der­
sim, bugünün telakkilerine göre, vasi [geniş] bir sahayı ifade
eden bir isimdir. Halbuki bir asır evvel, Dersim ismi mün­
hasıran Dersimanlı isimli bir aşiretin muhtelif kabilelerine
yurt olan ve Kalan, Kutu dereleriyle boğaz ve dar boğazdan
geçen ve Plümer'den gelen suyun teşkil ettikleri vadilerden
mürekkep, ziraata elverişli arazisi olmayan serapa [bir uçtan
bir uca] kayalık bir mıntıkaya izafe olunuyordu. Bu mıntıka
şimalden Kuziçan ve cenuptan Plümer'den gelen su ile mah­
duttur. Filhakika [esasen] Dersim'in ilk sakinleri bu mıntı­
kada en sarp ve inleri çok derin derelerin içinde yaşamışlar­
dır. Bunların ahfadı [torunları] bugün bile aynı mıntıkalarda
aynı iptidai [ilkel] hayat içinde bulunmaktadır.
Dersim adına gelince, bu adın menşei [kaynağı] hakkın­
da şimdiye kadar sarih [açık] bir malumata tesadüf edilme­
di. Yalnız Dersimanh aşiretine izafeten verilmiş olduğu hak­
kında bir rivayet vardır. Henüz hudut ve şumulü tespit edil­
meyen bu aşiret, filhakika ilk yerleştiği mıntıkaya kendi adı-

15
nı vermiş ise bu isim üzerinde bazı mütalaalar yürütülebilir.
Dersim hakkında tetkikat yapanlar altın, gümüş, simli kur­
şun, manganez ve daha birçok kıymetli madenlerle dolu ol­
duğu kanaatindedirler. Henüz esaslı araştırmalar ve yokla­
malar yapılmayan bu mıntıkada bazı madenlerin bulunması
müsteb'at [ihtimal verilmeyen] addolunamaz. Erkanıharbi­
yenin 200.000 mikyaslı [ölçekli] haritasında Dersim'de ma­
adin [madenler] kayıtlarına da tesadüf olunmaktadır. Eğer
Dersim'de iddia edildiği veçhile gümüş madeni mevcut ise
ve bu maden Kalan ve Darboğaz, Kutu derelerinin cereyan
ettiği [aktığı] sarp ve şimdiye kadar nüfuz edilmeyen saha­
da ise Dersim adının İran istilaları devrinde veya Faris dili­
ni saraylarına ve resmi kuyudatına [kayıtlarına) kadar sokan
Selçuklar devrinde takılmış olması ihtimali vardır. Bu halde
bu madenler mıntıkasında oturan ve belki de bu madenler­
de çalışmış olan ilk Dersim sekenesine [sakinlerine] de İran
veya İran dili hakimiyet devirlerinde Dersimanlı adı veril­
miş olabilir. Bugün Dersim adının manası itibarıyla bu ad
orada oturan bir aşiretin isminden doğmadığı, bilakis mın­
tıkada oturan sekene11in kendisini aynı isimle adlandırdı­
ğı kabul olunabilir. Burada dikkate şayan bir mesele tetki­
ke değer: hanilerin bu sahada hakimiyetleri Hititler hakimi­
yetinden çok sonradır. Şu halde hanilerin istilalarından ev­
vel bu mıntıkanın adı neydi? Aynı mıntıkada ve hatta bütün
Dersim'de oturan aşiretler ve halk, eski Dersim'i teşkil eden
bu mıntıkayı "Kalman ocağı" diye anmaktadırlar. Bu ocağı
teşkil eden mıntıkadan Darboğaz, Kutu ve Kalman dereleri
geçer. Ve aynı mıntıkada Geçi, Zeken, Bor, Kafat gibi adla­
ra tesadüf olunur. Bu isimler ilk Dersim sekenesinin kimler
olduğu hakkında bir fikir verecek kadar kuvvetlidir. Esasen
dünyanın ilk madencileri de Orta Asya'dan garba, bu me­
yanda [arada) Anadolu'ya doğru büyük göçler yapan ve me­
deniyetler getiren insanlar değiller midir? Kalman ocağının

16
evlatları zamanla ve bilhassa Hitit hakimiyeti Fırat garbına
sürüldükten sonra, binlerce sene hakimiyeti altında kaldık­
ları Faris dilinin bu adını kendilerinde ad yapmakla beraber,
onu nesil ve asıllarının icabı olan dile de uydurmayı unut­
mamışlar ve kendilerine Dersimanlı demişlerdir. Dersim adı
hakkında aşağıdaki noktai nazarlar da hatıra gelebilir.
Türk, Kişi, Kent, Boy ve 11 adlarının geçirdiği büyük ve de­
rin istihaleler [değişimler] nazarı dikkate alınırsa bu vadide
Dersim adı üzerinde uyanan fikirleri yoklamak faydasız ol­
masa gerektir.
Tarihler, Türklerin Orta Asya'dan büyük göçlerinde bü­
yük bir kollarında Yeni Sey Nehri istikametinde kendileri­
ne yurt aradıklarını kayıt ederler ve Avrupalı dili ile bun­
lara Samoitler denir. Şimali ltalya'da Etrüsklerin yurtların­
da, Fransa'da, Akdeniz'in cenup sahillerinde, Anadolu'da,
Horasan'ın şarkında, Türk istilalarının uzandığı Hint ülke­
sinde ve Tatarların da bulunduğu Oral mıntıkasında, "Som"
ile başlayan kasaba isimlerine tesadüf ediyoruz. Oral boyun­
da Rusların bu adla adlanan bir de vilayetleri vardır. Türkle­
rin muhtelif namlar altında zaman zaman hakim olduğu bu
mıntıkada bu adı bırakmış olmaları ihtimali düşünülebilir.
"Som" ile başlayan kasabaların hemen kamilen [eksiksiz, tü­
müyle, toptan] bir nehir veya su kenarında olması ayrıca na­
zarı dikkati caliptir. Çünkü "som" kelimesinin Oral boyun­
daki manası, tatlı suda yaşayan ve eti, kemiksiz olan alabalı­
ğa benzeyen bir nevi balıktır. Latin esasından alınmış lisan­
larda da aynı bünyedeki kelimenin aynı manaya delalet etti­
ğini biliyoruz.
Şu halde, "som" adının bir aşiret adından ziyade, Yeni Sey
boylarında bu şekilde ve isimde bir balığı kendilerine totem
yapan bir Türk boyunun taktığı bir isim olma ihtimali tet­
kike değer kıymettedir. Çünkü aynı şekil ve renkte balıklar,
asıl Dersim denilen mıntıkanın garp parçalarını boydan bo-

17
ya yalayarak Murat'a erişen ve adına Munzur denilen suda
mebzulen [bol miktarda] mevcuttur. Binaenaleyh, mürek­
kep bir ad olan Dersim'in sonunu teşkil eden "sim" adının
aslen bir totem adı olan ve Dersim sularında yaşayan balığa
nisbetle "som" iken Acem bozmacılığı yüzünden "sim" olma
varidi hatırdır [akla gelmektedir] .
Çünkü bu balıklan içinde yaşatan ve bugün Munzur deni­
len suyun bu son adının yakın tarihe ait olduğu zannı ve tah­
mini kuvvetlidir. Bu suyun ilk adını balık totemine nispetle
Dersim'in ilk sekenesi tarafından "Dersom" diye takılmış ol­
ması tamika değer [araştırılmaya değer] bir mütalaadır.
Bu su, esasen bütün Dersim'i ikiye bölen ve baştanbaşa
kat eden Dersim'in en iyi suyu olması itibarıyla adını muhi­
tindeki mıntıkaya vermiş olması muhtemel görülmektedir.
Bundan maada [başka] , Kalman ocağının hemen cenubunda
Deresindam ve garbında da bazı sularda "san" şeklini alan ve
doğrudan doğruya Sin adlı köyler de vardır. Hatta Sin köyü,
"Kalman ocağı"nın hemen garbında bir nahiyenin merkezi­
dir. "Sin"in Akat ilahının hamisi olduğu, tarihçe malumdur.
Bu takdirde, Sin adının sulara verilmiş olması esasen yer,
suya manen bağlı olan eski Türkler için gayri muhtemel ad­
dolunamaz. "Dersindam" adı da buna delalet eder. Şu halde
önümüzde bir de Dersin gibi, bilahare Farislerce veya Faris
dili muhitlerince Dersim şekline istihale ettirilmiş bir terkip
daha çıkıyor. Heredot, Toros adının Antalya'dan Çin hudut­
larına kadar uzanan dağlara verildiğini yazar. Filhakika, Çi­
çek dağlarından Munzur dağları, Şeytan dağları, Palandöken
dağları, Bozdağlar, Ararat üzerinden Elbruz ve oradan "Al­
tın" ve bir kolla da Himalaya dağlarına ve şu suretle Çin'e
dayanmak mümkündür ve esasen Munzur dağları bir bakı­
ma göre Toros'un şarka doğru imtidadı [uzayışı] sayılabilir
ve çok galip bir ihtimalle, bu dağların da ilk adlarının Toros
olması ihtimali varittir. Çünkü Mercan ve müteakiben Mun-

18
zur adları, eski bir tarihten ziyade yakın bir tarihin adları ol­
duğunu kendi dilleriyle ifade ederler. Bu itibarla Dersim'in
ilk sekenesine Toros adamları manasına olan Torosman de­
nilmesi ve ilk sekenesinin Torosmanlı şeklinde kendilerine
bir boy adı yapmış olmaları şayanı mülahazadır.
Torosmanlı, yine Acem bozmacılığına kurban olarak, gü­
zel şeklini kaybetmiş ve "Dersimanlı"ya inkılap etmiş olabi­
lir. Dersim'in ilk adını bu mebdeden [kökenden] alması ih­
timali de diğer esaslara nispetle daha kuvvetli görülmek­
te, tamik ve tetkike değer bir esas bulunmaktadır. Mamafih,
Dersim'in henüz nüfuz edilmeyen bu sahasına girilir ve tet­
kikat yapılırsa, Dersim adının sonradan buna yakın telaffuzlu
eski bir addan istihaleye uğratılmış bir ad olduğu ve bu adın
daha evvelinde o mıntıkanın herhalde bir Türk adı ile anıldı­
ğı hakikatine varılmak ihtimali tahmin edilmektedir. Esasen
Selçuklar devrinde bile, Dersim adına hemen hemen tesadüf
olunmamaktadır. Ancak Hammer tarihinde Malazgirt kahra­
manı Alparslan'ı idam eden adamın Dersim kumandanı Yu­
suf adlı bir Harzemli olduğu kaydı vardır. Dersim adının ta­
bı [baskı] hatası olmak ihtimali varsa, şu halde bu adın tarih­
lerde Selçuklar devrinden evvel takılmış olması ihtimali mev­
cuttur. YusuPun Harzemli olması ve atiyen [ileride] görece­
ğimiz veçhile Dersim'de birçok aşiretlerin kendilerini "Cela­
lettin Harzem"in askeri bakiyesi ve Harzemli addetmeleri ve
bunu dilleriyle söylemeleri, Bersim adı ile Dersim adı arasın­
da bir münasebet olmak ihtimalini ve Dersim şeklinin tabı
hatası bulunması zannını uyandırmaktadır. Mamafih, Milad'ı
takip eden tarihte, bilhassa Milad'ın birinci senesinden son­
raki vakayıda Dersim adı yerine ekseriya Çemişkezek adına
tesadüf olunmaktadır. Bu ad hakkındaki şu kısa mütalaadan
sonra, Dersim'i bugünkü telakkiye göre tarif edelim.
Bugün Dersim denilince iki telakki mevzu bahistir: Biri­
si şark hududu Muş-Erzurum hattına dayanan ve Plümer,

19
Ovacık, Nazımiye, Mazkirt, Pertek, Hozat, Çemişkezek ka­
zaları haricinde kalan diğer birçok kazaları da ihtiva eden
mıntıka; diğeri de yalnız Pertek ve Çemişkezek kazaları­
nı ve Plümer, Kigi [Kiğı] hattının şarkında kalan mıntıkayı
hariç bırakarak Plümer, Mazkirt, Nazımiye, Ovacık ve Ho­
zat kazalarından mürekkep mıntıkadır. Bu telakkiler bir ta­
raftan Dersim'in esas halkının şarktan Dersim'e doğru gelir­
ken geçtiği yollarda ve ovalarda aynı adlı tortular bırakmış
olmasından, diğer taraftan da Dersim vekayiinin sahasını za­
man zaman genişletmesinden doğmuştur. lsyan, soyguncu­
luk vakalarının aleddevam [devamlı olarak) cereyan ettiği
sahalar Dersim unvanı içine sığdırılmak istenilmiştir. Nite­
kim son zamanlarda Pertek ve Çemişkezek'in Dersim mıntı­
kasından hariç tutulmak istenmesi, bu iki kazada geçmiş se­
nelere nisbetle vakayiin pek çok azalmış bulunması ve hal­
kın diğer kazalar halkına nisbetle hükümete ısınmış ve mü­
kellefiyetlerini ifa eder bir hale gelmiş bulunmasından dola­
yıdır ki, bu iki kaza mıntıkası artık Dersim hudutları içine
sokulmak istenmemektedir. Bu telakkiyi 1896'dan beri kuv­
vetlenmiş görüyoruz. Bizim gaye ve hedefimiz ise dört bu­
çuk asırdan beri derebeylik hayatı geçiren ve henüz bütün
manası ile hükümete ısınmayan bir halk kütlesinin menfi te­
sirleri dahilinde kalan bir mıntıka halkını Cumhuriyet'in di­
ğer vilayetleri sırasına geçirecek ıslahat esaslarını tespit et­
mek olduğuna nazaran, Dersim denilince bu ıslahatın çerçe­
velenmesi lazım gelen sahayı mütalaa edeceğiz. Buna naza­
ran 1880 sıralarında vilayet olarak teşkil olunan ve daha ev­
vel Munzur suyu şarkındaki parçasıyla Erzurum vilayetine
tabi bulunan Dersim hududu bugünkü mütalaamız için de
esas olacaktır. 1880'deki Dersim vilayeti, bugünkü Plümer,
Nazımiye, Mazkirt, Pertek, Hozat, Ovacık, Çemişkezek ka­
zalarını ihtiva ediyordu. O zamanki idari taksimata nazaran
bugün nahiye halinde Mazkirt'e bağlı bulunan Pah ve yine

20
nahiye halinde Pertek'e bağlı Çarsancak mıntıkaları da bi­
rer kaza mıntıkası ve bu merkezler de kaza merkezleriydi.
Dersim'in ıslahat hududunu bu suretle çizdikten sonra, coğ­
rafl vaziyetin mütalaasına geçebiliriz.
Dersim şimali şarkide Erzurum'un Tercan, Mamahatun,
şimalde Erzincan'ın merkez ve Kemah ve garpta Malatya'nın
Kemaliye ve Arapkir ve cenupta Elaziz'in Kebanmaden mer­
kez ve kısmen Pala ve şarkta da kısmen Pala ve Erzincan'ın
Kigi kazaları ile çevrilidir. 1 1-12 tulü [boylam] şarki ile
10-11 tulü garbi ve 43-44 arz dereceleri [enlem] arasında,
umumi surette 70 km. derinlik ve 90 km. genişlikte olan
Dersim'in satıh mesahası 6.300 km. murabbaına [kare, dört
köşeli] yakındır. Dönüm itibariyle 7.000.000 dönüm arazi­
lik bir saha kabul olunabilir. Bu arazinin bir buçuk milyon­
luk kısmı kabili zer [ekilebilir] , 5. 000.000'luk kısmı gayri
kabili zer ve yarım milyonluk kısmı da orman ve meralardan
ibaret arazi olduğu Dersimlilerin ifadesinden anlaşılmakta­
dır. Kabili zer arazinin miktarının daha fazla olması ihtimali
vardır. Ancak Dersimliler kabili zer olan araziyi de mera va­
ziyetine soktuklarından, bugün ziraata elverişli arazi Dersim
nüfusuna nisbetle gayri kafi gösterilmektedir.
Dersim şarkan bilahare Peri suyu ismini alan Büyüksu,
cenuben Murat, şimalen ve garben Karasu -Fırat- sularıy­
la çevrilmiş olup bir ada manzarası göstermektedir. Dersim
diye andığımız bu adanın şimalini, Munzur dağları Çin Sed­
di gibi kapar. Bu dağlara daha evvel Mercen adı verilmiş­
ken, bu ad şarkta bir dağ parçasını teşkil etmektedir. Ova­
cık halkının rivayetine nazaran, Munzur isminde bir eren
Munzur suyunu çıkarmış ve orada kaybolmuştur. Bu ermi­
şe bağlanarak bu dağlara ve kendisinin çıkardığı suya Mun­
zur adı verilmiştir. Munzur suyunda mercan balığının ay­
nı renkli, eti leziz balıkları mevcut ise de, halk Munzur Ba­
ba gibi bir ermişin keramet göstererek fışkırttığı su içinde

21
yaşayan bu balıkların yenmesini günah addetmektedir. Bu­
nun içindir ki, Ovacık'ta bu nevi balık pek çok olup, an­
cak seyyahlar mütenaim olmaktadır [yararlanmaktadır] .
Munzur kaynağının şimalindeki tepesi ziyaretgahtır. Tıp­
kı Hantanrı, Elvent, Zağros, Cudi, Ağrı gibi esasen memle­
ketimiz dahilinde hemen her yüksek ve hakim tepenin üze­
rinde bir ziyaretgah bulmak mümkündür. Bu itikat, insan­
larla beraber şarktan göçmüştür ve kıymetini henüz koru­
maktadır. Bu ziyaretgahlar her sene muayyen günlerde ay­
nı muhit halkının toplantılarına vesile olmaktadır. Bilhas­
sa şark vilayetlerinde ziyaret maksadıyla da olsa, bu toplan­
tıların kıymeti vardır. Bu noktai nazardan yalnız şark vila­
yetlerinde değil, bütün memleket dahilinde bu ziyaretgah­
ların umumi toplanma günlerinde halk arasında hüküme­
ti hazır bulundurmayı ve cereyanları takip etmeyi muvafık
[uygun] gördük.
Munzur dağı Atinalı müverrihlere nazaran [tarihçilere gö­
re] , Çin'e kadar uzanan ve Toros namıyla anılan dağlar ve sı­
ra gövdeliklerinin bir parçasıdır. Filhakika Himalaya, Altın,
Üstün ve Hindikuş dağ ve sıra gövdelikleri Hazar denizi ce­
nubundan Kafkaslarla birleştikten sonra, bir taraftan Kırım'a
diğer taraftan da Aras kollarıyla Palandöken'e ve Bingöller'e,
oradan da Munzur ve asıl Çiçek dağlarıyla başlayan Toros'a
mülaki olur [buluşur] . Bu Munzur sıra dağ gövdesi, Asya
-Önasya- ile Asya'nın birleşme yerinde bulunduğundan, bu
dağ grubunun şark ve garbında tarihten evvel ve sonra cere­
yan eden hadisatta büyük ehemmiyet kazanamamıştır. He­
men denilebilir ki, iki mühim tarihi kıta sınırı üzerinde bu­
lunan bu parça, akınlara geçit olmuş, vakalara sahne olma­
mıştır. Bu dağ grubu, hemen ekseriya Fırat boyuna ilerleyen
akıncı ve göç kollarına karşı set vazifesini görmüş ve cenu­
bu kapamıştır. 100 km. kadar genişlikte ve ortalama 30 km.
kadar derinlikte olan bu dağ sıra gövdeliğinin bir kaya küt-

22
lesinden ibaret olduğu söylenirse aldanılmamış olur. Tama­
men çıplak olan bu dağın en yüksek düzlüklerinde kar ek­
sik olmaz. Bunun içindir ki, Munzur suyunu gittikçe çoğal­
tan ve büyüten birçok dere ve dereciklerle kaynaklar vardır.
Çok dik ve sert meyilleri olan ve denizden yüksekliği, alçak­
lıklarında 1.000 ve yüksekliklerinde 3. 000-3.950 olan bu
dağ kütlesinin şimal ve cenubunda birçok dere yatakları ve
vadicikler görülür. Bu vadiciklerin yamaçları pek sarp ve dik
yataklı olup, ancak dere yatak ve tabanlarında yolcular için
geçit yolları vardır. Denilebilir ki, bu dereciklerin her yerin­
de yaya olarak dağın yüksekliklerine tırmanmak ve bir ar­
gıttan [dağ geçidi] atlayarak öbür yamaçtaki yine aynı suret­
le başlayıp uzanan vadiciğe geçerek, Fırat boyuna uzanmak
mümkündür. Bütün bu geçitler temmuzdan eylül nihayeti­
ne kadar, bazen teşrinievvel ortasına kadar yol verir. Bugün­
lerden başka günlerde karla kapanır ve geçit vermez. Bu va­
diciklerden geçen yolları daha geniş yazacağız.
Munzur sıra gövdeliğinde Karacakale, Akbaba, Katırte­
pe, Koçgölbaşı, Ortadağ, Kurtdoğar dağı, Eğripınar dağı,
Büyükgölbaşı dağı, Ferendah dağı gibi 3.000 ve daha yuka­
rı rakımda mühim ve arızalı yükseklikler olup, bunlar için­
de Karacakale, Akbaba, Katırtepe, Ortadağ, Kurtdoğar da­
ğı ile Büyükgölbaşı dağı geçit yollarına hakim en mühim kı­
sımlardır.
Munzur dağı, Mercan dağları kütlesinden cenuba doğ­
ru ve Munzur suyu şarkında olmak üzere kollar verir. Bun­
lardan Kalan deresi garbında Kaçğezekbaba, Dojikbaba ve
şarkta da Bobyezbaba, Karasakal -Göldağı- cenuba doğru
uzanan iki kolun göze çarpan yüksekliklerini teşkil ederler.
Darboğaz ve boğazdan geçen Plümer suyu ise Nazımiye
mıntıkasındaki dağlar ile Munzur yaylaları arasında en mü­
him geçidi teşkil eder. Munzur dağ sıra gövdelikleri garpta
da Behre gediği ile Kuruçay, Egin ve Divriki mıntıkasını teş-

23
kil eder ve Toros dağlarının başı olan Çiçek dağları ve teva­
bii [merkeze bağlı bölgeler, uydular] ile birleşir.
Plümer suyunun yatağını teşkil eden darboğaz ve bu bo­
ğaz ile Munzur suyu arasında Küçükgöl dağı -Bobyezba­
ba dağı-, Kaçğezekbaba dağı hattının şimal tarafı ve Plü­
mer suyunun Munzur'la birleştiği noktaya kadar cenup hat­
tını teşkil eden bu mıntıka, Dersim'in en sarp, hayatiyeti en
az, ilk insanlara sığınak olan küçük büyük yüzlerce inle­
ri ve en derin ve dik yamaçları, vadileri ve dar boğazları ih­
tiva eden bir mıntıkasıdır. Bu mıntıka Dersimliler için öte­
den beri kuruluş yeri olarak tanınmıştır. Yine bu mıntıka­
dır ki, Dersimlilerde öteden beri devlete karşı kafa tutma
cesaretini uyandırmıştır. Bu mıntıka dahilindeki halk, ip­
tidailik ve vahşet telkin eden bu sarplıkların tesirinden he­
nüz kurtulamamışlardır. Kalan, Abbasan, Kırğan, Bahtiyar,
Beyit uşakları gibi aşiretler sıkıştıkça, bu mıntıka içinde en
sarp bir vadiyi teşkil etmekte olan Kulu deresine sığınırlar.
Bu derede binlerce kişiyi muhafaza edecek büyük mağarala­
rın mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dersim'in garp parçasında
da Çemişkezek'ten geçen ve Tuğar-Tuhar deresi ismini alan
dere, Çemişkezek'in 10 km. şimalinde Koçlu köyü ile bu­
nun şimali şarkisinde Avgölü köyü arasında Ali boğazı namı
ile bir boğaz teşkil etmektedir. Bu boğaz da tıpkı Kutu dere­
si gibi sarp ve yüzlerce insanı barındıracak mağaralar ihtiva
eden, çok geniş bir vadiyi teşkil etmektedir. 1928 senesine
kadar bu boğazı kendisine yurt yapan kabileler olduğu gibi,
halen de maznun [şüpheli], mahküm ve şakilere sığınaktır.
Bu boğaz da askeri hareket itibariyle Kutu deresi kadar mü­
him ve son derece arızalı bir mıntıkadır.
Peri suyu ile Munzur suyu arasındaki mıntıka, şimalden
cenuba doğru, meyilleri ve arızaları azalan bir teşekkülü ta­
biidir. Bu mıntıkada Nazımiye ve Mazkirt mıntıkasında­
ki aşiretlerin Kigi mıntıkası ile temasları en ziyade Peri su-

24
yu vasıtasıyla olur. Bu mıntıkada en mühim geçit istikameti,
Nazımiye'nin cenubu garbisinde Peri suyuna birleşen Kal­
man deresi boyunca geçen yolun istikametidir. Nazımiye ve
Mazkirt mıntıkasından şarka giden bu yol, sureti umumiye­
de Peri suyu boyunu takip eden yollarla birleşir ve bu vadi­
yi takip ederler. Bu iki kazadan şimale giden yollarda, Adıç
dağları cenupta Teke deresi vadisine doğru teveccüh eder.
Bu vadi ile de şarka ve garpten şimale teveccüh ederler. Ay­
rıca Plümer suyunun yatağını teşkil eden boğaz ve dar boğaz
geçidi de Plümer kazasıyla ve Nazımiye ve Mazkirt mıntıka­
ları arasında bir bağlanma istikametidir. Plümer suyunun
şarkındaki arazi parçaları da sarp olmakla beraber, bu suyun
garbını teşkil ve bu su ile Munzur suyu arasındaki mıntıkayı
hasıl eden aksama nazaran, hareket daha müsaittir. Plümer
suyu ile Munzur suyu arasındaki mıntıkadaki mahdut yol­
lar, ekseriya tek kol harekete müsait olup, bu yolların bazı
aksamında esterle [katırla) bile hareket güçtür. Kutu deresi­
ne ve Kalman deresine arzan inen yollar, ancak bu mıntıka­
larda yaşamaya alışmış insanların hareketine müsaade ede­
cek kadar sarp ve arızalıdır. Ali deresine inen yolların da ay­
nı mahiyette olduğu söylenmektedir.
Munzur suyu, Murat suyu, Tağar [Tahar) ve Hanuşağı de­
relerinin çerçevelediği parça ile Tağar deresi garbında Çe­
mişkezek'in Germili nahiye mıntıkasını teşkil eden ara­
zi parçası, Dersim'in şimdiye kadar tarif edilen mıntıkaları­
na nisbetle arızası daha az kısmı olmakla beraber, bu mıntı­
kada da Murat suyundan şimale ilerledikçe arazinin sarplığı
artmaktadır. Bu mıntıkada Hozat -1.850 Hazan tepesi-, Sa­
rı Saltık tepesi -Karaoğlan-, Palikan dağı bala [yüksek) hat­
tı hemen hemen Munzur ile Tohar deresi arasındaki Dersim
parçasını iki kısma ayırır ve çok mühim bir istikamettir. Bu
istikamet, Ovacık ile Hozat ve cenup mıntıkasının başlıca
bağlanma istikametidir. Harekat noktai nazarından ehem-

25
miyeti çoktur. Bu plato şark ve garbındaki arazi parçaları­
na tamamen hakimdir. Bu platodan, Hizan tepesinden gar­
ba Amutka istikametinde uzanan sırt ile Amutka'nın gar­
bi cenubisindeki Pilavtepe mevkii, Çemişkezek'in şimalin­
de bulunan Koçuşaklıların aşiret gruplarına hakim olmak
için mühimdir.
Yine bu platoda, Tokmakbaba tepesi ve bunun garbında,
Sarıoğlan'dan Hanife tepesine uzanan hat da Maksut, Koç ve
Şamuşağı aşiretlerine karşı mühim bir hattır. Sureti umumi­
yede Pahkan dağı, Suribaba tepesi, Tokmakbaba tepesi dağ
grubu, Karahallı, Kırğan, Maksut, Koç, Şam ve yukarı Abba­
suşağı ile Ovacık aşiretlerine karşı merkezi ve harekat nok­
tai nazarından çok mühim ve hakim bir arazi grubunu teş­
kil etmektedir.
Munzur-Tağar deresi arasındaki Dersim mıntıkası 1.000-
2.300 rakımdadır. Hozat cenup mıntıkasını Kızıldağ -Tavuk
tepesi- hattı Ferhat ve aşağı Abbas, Pilvenk ve Türüşmek
aşiretlerinin şimale yardıma gitmelerini men edecek hat ola­
rak mütalaa olunmaktadır.

26
Dersim'in Yolları

1 - Hozat-Ağviran-Karaoğlan-Halit pınarı-Çeknikpınarı­
Mergatlı-Pülür-Hopik-Göller-Sultanseydi-Erzincan.
Bu yoldan:
A- Halit pınarı-Kaledere komu-Zeranik (halen kaza mer­
kezi)-Ziyaret boğazı-Kemah.
B- Ağviran-Kakpir (haritada Kakpil)-Kaledere komu-Ze­
ranik yahut Kakbil'den Hanife tepesi-Zeranik.
Bu yollar yalnız mekkari [yük hayvanı] ile mürura [geç­
mek, gitmek] müsaittir. Kışın ancak yaya geçilebilir. Mekka­
ri ile geçit pek müşküldür.

2- Elaziz-Pertek Kalesi-Çohke şarkı-Zivoret şarkı-Zive garbı­


Barkini-Aşağı Tavuk şarkı-Hozat. Bu yol tekerlekli vesaitin
müruruna müsaittir. Sureti umumiyetle kışın da geçilebilir.
Bu yoldan:
A- Pertek-Yeniköy-Kaçarülya-Sıvıcık-Mazkirt. Bu yo­
lun Yeniköy'e kadar olan kısmı muntazam tesviyei türabiye
[toprak zeminin düzlenmesi] halinde olarak açılmıştır. Ya­
zın tekerlekli vesaitin müruruna müsaittir. Bu yol üzerinde

27
Sakal Tutan dağları harekat noktai nazarından mühimdir.
Bu yol Elaziz-Nazımiye-Plümer-Erzincan ana şosesinin gü­
zergahıdır. Bu güzergahın ancak 1934 senesinde açılabilece­
ği tahmin olunmaktadır.
B- Mazkirt-Pah-Nazımiye yaz mekkari yoludur.
C- Pertek Kalesi-Çohke-Barkini ve buradan Oşker deresini
takiben, Vaskovan üzerinden Çemişkezek'e bir patika vardır.
D- Pertek Kalesi-Çohke-Timorek-Titinik-Doğanbey dere­
si-Çemişkezek yolu da yaz yoludur.
E- Pertek-Gazili-Puhatris-Ağzonik-Erkan-ln-Hozat yaz
ve mekkari yoludur. Mazkirt-Sıvıcık-Yukarı Kaçar-Hamur­
lu-Hozat'tan geçen ve ayrıca Gümürgan dağlan üzerinde bu
yolla birleşen bir yol vardır. Türüşmek mıntıkasında su, Ke­
leklerle geçilebilir.
F- Mazkirt-Türüşmek (Nazımiye merkezi)-Yukan Çirtik­
Zımbık-Aşağı Kimik-Hozat yaz, mekkari, yaya yoludur.
G- Hozat-Sin (Nahiye merkezi ve Kırganlıların merkezi)­
Hacilli-Tillek-Yukarı Kırmil-Ağdat (Seyit Rıza'nın merkezi
mefsedeti [bozgunculuğunun merkezi) )-Merho deresi-Suri­
Katır gediği-Erzincan yaz, katır ve yaya yoludur.
H- Hozat-Türk tanırı-Amutka-Kakpir (haritada Kakbil)­
Sarıoğlan-Kaledere komu-Zeranik (kaza merkezi) mekkari
ve yaya yoludur.
1- Hozat-Sidil-Taçkerek-Karataş-Ahdük-Çemişkezek
mekkari ve yaya yoludur. Yedi saat sürer. Otoklar-Ahdük
üzerinden de gidilir fakat her ikisi de çok arızalıdır.
J- Hozat-Karaoğlan-Elgazi-Palikan-Susuvank-Ağdat (Seyit
Rıza'nın merkezi) yaya yoludur.
K- Hozat-Sin-Pilvank-Pah-N azımiyc-Pl ümer-Erzincan,
yaya ve mekkari kış yoludur.
L- Pertek-Paşavank-Vaskirt (Vaskirt deresinin Munzur'la
birleştiği nokta yakınında Munzur köprüsü)-Çarsancak. Bu
yol, Çarsancak'da Palo-Çarsancak yollarıyla birleşir ve Pah

28
üzerinden Nazımiye ve Plümer'e gider. Mekkari yoludur.
Bu yol arızalıdır fakat Mazkirt ve Nazımiye'nin kış yoludur.
M- Yazın pek tehlikeli ve arızalı patikalar aşarak, Hozat­
ln-Erigan-Ağzonik-Gümülgan dağı-Dalik-Yasin-Önegek
üzerinden Munzur köprüsüne ve oradan Çarsancak'a gidilir.
Bu yol üç saatten fazla imtidat eder. Mazkirt'e giden dar bir
patikadır. Çarsancak'a beş, Nazımiye'ye sekiz saattir.

3- Kemah mıntıkasından Taş-Ovacık-Karık nahiyesinde


Acemoğlu köprüsü-Ovacık-Dereköy-Mercan Sivanlı-Mer­
can gediği de mevcuttur.
Bunlardan başka Kırnavuk-Dersim-Şetri-Dersim yolla­
rı mevcut ise de bunlar birer patikadan ibarettir. Bu yollar
sarptır. Kışın ancak "evik" denilen kızaklarla geliş gidiş te­
min olunabilir.

4- Elaziz-Hulvenk-Erzuruk-Çeneli-Van Gölü Hanı-Şukünii­


sefine- Çemişkezek yolu tekerlekli vesait müruruna müsait
tabii yollardır. Bu yolun Hulvenk hizasına kadar olan kısmı
şose ve Çemişkezek mıntıkasında da mühim bir kısmı tesvi­
yei türabiye ve kısmen tamire muhtaç şose halindedir.
Dersim soyguncularının Dersim ve muhit sahalara geçtik­
leri soygun istikametleri ve diğer bazı yollar:
1- Ovacık mıntıkasında:
A- Mahmudik gediği . Bu gedikten geçen yol, Plümer'in
Aşkirik ve Danzik köylerine çıkar. Birincisinde Bal, ikinci­
sinde Keçeluşağı oturur. Gedik, Aşkirik köyü ile Mezreayi
keçeler arasındadır.
B- Mercan boğazında Katır gediği, Erzincan merkezine ge­
çen yol geçididir .

C- Sibilibaba boğazı, Harami deresinden Dereköy'e çıkan


yoldur. Seyit Rıza'nın çapulcu kolları, Arslanuşağı içinden
geçerek bu yolu takip ederler.
D- Yılanlı deresi (tlanlı deresi) , çok sarp ve arızalı bir yol­
dur.
E- Aksu deresi merdiven boğazını teşkil eder. Erzincan ve
Kemah'a giden mühim bir boğazdır. Beyituşağı mıntıkasın­
dadır. Arslanuşağı çapulcu kolları da bu yoldan istifade eder.
F- Karakol gediği, eşkıya gediğidir. Kemah'a gider. Se­
yit Rıza'nın yanında ve himaye ettiği Koçgirili soyguncular
ve şakiler bu boğazdan geçerler. Mercan karakoluna üç sa­
at uzaktır.
G- Ziyaret boğazı , Maksut uşağı mıntıkasındadır. Bezğar
(Bizgever) uşağının çapulcu ları da bu boğazdan istifade
ederler. Bu boğazın methali [girişi) kaza merkezi, Zeranik'e
bir saat mesafededir.
H- Kurudere boğazı, tamamen eşkıya geçididir. Maksutu­
şağı mıntıkasındadır. Bu boğaz Munzur'un hattı halasında
Ziyaret boğazı ile birleşir.
1- Bahire gediği , Kemaliye'ye geçen eşkıya yoludur. Ka­
za merkezine sekiz saat uzaktır. Kalan aşiret grubu hariç ol­
mak üzere, Ovacık aşiretleri soyguncu kolları bu gedikten
geçerler.
]- Havaçur boğazı. Bu boğaz Karayel gediğiyle Bahire ge­
diğinin ortasındadır. Ovacık ve Hozat aşiretlerinin soygun­
cu kolları bu boğazdan geçerler.
K- Karayel gediği , Çemişkezek'in Matsanut köyüne bir sa­
at uzaktadır. Koç, Ferhat, Karahallı, Abbasuşakları bu gedik­
ten de geçerler.
L- Salda boğazı. Hozat, Çemişkezek ve hatta Ovacık aşi­
retlerinin bir kısmı Arapkir istikametinde bu boğazdan sal­
gın yaparlar.
N azımiye mıntıkasında, Derçuvan, Kalman, Aşağıçarik
ve civarları Kigi'ye geçen Dersim çapulcularının ve bilhassa
Haydaranlıların geçit yeridir.
Heli dağı, Plümer üzerinden Erzincan ovasına geçen ça-

30
pulcu kollarının geçit yeridir. (Bu dağın Bobyezbaba veya
bunun şarkındaki Göldağı olması muhtemeldir. )
Bu yollardan maada, Dersim dahilinde köyleri birbirine
rabteden birçok patikalar daha mevcuttur. Ancak bütün yol­
lar arızalı mıntıkalardan geçer ve ekseriya tek kişinin hare­
ketine ancak müsaade eder. Son zamanlarda Dersim içi diye
anılan Dersim'in en arızalı ve asıl mıntıkasını teşkil eden kı­
sım haricindeki araziyle Munzur dağı kümesi istisna edilir­
se, diğer arazi harekata pek de mani değildir.

31
Dersim'in Suları

D e rs i m mın tıkasının e n mühim sulan birinci derecede


Fırat'ın iki kolunu teşkil eden ve Dersim için tabii hudut ha­
li hasıl eden, Murat çayı ile Karasu'dur. Bu iki çay, Dersim'in
cenubu garbisinde birleşerek asıl Fırat'ı teşkil ederler. Murat
suyu , Pertek ve Çemişkezek kazalarının cenup hududunu
teşkil ve Elaziz merkez kazasıyla Kebanmadeni kazalarını
Dersim'den tefrik eder. Murat suyu , Pertek'in Aşağı Özbek
köyü cenubu şarkisinde, Munzur suyunu alarak genişler.
Munzur suyu, Ovacık kazasının halen merkezi olan Zera­
nik köyünün bir buçuk kilometre kadar şimali garbisinden,
Ziyaret denilen mevkiden çıkan yirmiye yakın membadan
daha bidayette [ evvel ] büyük bir su halinde, şarka doğru Ka­
ragöl, Hanlı , Mercan derelerini ve cenupta da Havaçur, Ka­
lik uşağı, Şam uşağı derelerini aldıktan sonra, şark ve garp
Dersim'ini teşkil eden arazi arasında, mühim bir boğaz mey­
dana getirerek, cenuba doğru cereyana başlar.
Bu suda, mercan balığı denilen, eti gayet leziz ve al renk­
li bir nevi balık vardır. Bu su, en sıcak mevsimde bile fevka­
lade soğuktur. Soldan Merho, sağdan Nanik uşağı dereleri-

32
ni aldıktan sonra, Kalan deresi ile birleşinceye kadar cenu­
bu şarki istikametinde akar. Karat köyü civarında Kalan de­
resini aldıktan sonra, tekrar cenuba teveccühle [ yönelerek ]
sağdan Hacilli, soldan Kutu deresini alarak, şarki cenubiye
doğru Mazkirt kazası mıntıkasına dahil olur. Nahiye mer­
kezi olan Pah'ın 9 km. cenubu garbisinde, aynı isimle anı­
lan suyu soldan aldıktan sonra, tekrar cenuba teveccüh ede­
rek, sağdan Kalusan deresini alır ve buradan itibaren Kanoğ­
lu köyüne kadar cenup istikametinde akar ve badehu [ on­
dan sonra ) akıntısını şarki cenubiye çevirerek soldan Sin­
dam, Danayoran, sağdan Kaçar ve Vaskirt sularını alır ve Ki­
ği [ Kiğı ) mıntıkasından gelen Peri suyu ile birleşerek bura­
dan itibaren Munzur suyu namı altında garbi cenubiye doğ­
ru cereyan ederek Aşağı Özbek'in cenubu şarkisinden Mu­
rat suyu ile birleşir.
Munzur suyuna sağdan, soldan akan sular içinde aşiretle­
rin mühim güzergahlarını ve akın yollarını ihtiva etmek ve
nispeten yol geçen sular olmak itibarıyla bilhassa Havaçur,
Mercan, Kalan, Kutu , Hacilli, Pah, Kalusan, Peri suları ve va­
dileri haizi ehemmiyettir.
Bunlardan Havaçur deresi , Kuruçay ve Kemaliye ( Eğin)
istikametlerine çapulculuk maksadıyla yapılan salgınların
umumi güzergahını teşkil eder. Bu güzergahın şimal cenu­
bu yakınında, aynı istikamette mütecavizlerin geçtiği yollar
ve geçitler vardır.
Mercan deresi, Mercan boğazını teşkil eder. Bu boğaz öte­
den beri Hozat ile Erzincan arasında yegane irtibat yolu ola­
rak tanınmıştır. Asayiş itibarıyla da çok mühim bir istika­
mettir. Kalan deresi, Kalan aşireti grubunu ortadan böle­
rek geçen güzergahı ihtiva eder. Bu istikamet, Gölbaba dağı
(Bobyezbaba) üzerinde Plümer'le ve şimalde Karacakale'de
Mercan dağlarıyla temastadır. Burada Bobyez-Gölbaba da­
ğının aşiretlerinin şimale akınlarında muhtelif istikametler-

33
den gelen yolların geçit istikameti olduğunu ve harekat nok­
tai nazarından çok mühim ve hakim bir mevki olduğunu
işaret etmek lazımdır. Bu dağ, Nazımiye, Plümer, Ovacık ve
Hozat istikametlerinden gelen yolların birleşik yeridir ve şi­
male geçen soyguncuların daima bu dağ mıntıkasından geç­
tikleri tahkik edilmiştir.
Kutu deresi, Plümer'le Nazımiye, Hozat ve Pah mıntıkala­
rı aşiretleri için sığınak yeridir.
Hacilli deresi, Yukan Abbasuşağı aşiretinin şarki Dersim'le
temas istikametini ihtiva eder.
Kalusan deresi, Hozat mıntıkasındaki aşiretlerle Türüş­
mek ve Mazkirt mıntıkasındaki aşiretler arasındaki istika­
meti umumiyeyi ihtiva eder.
Pah deresi, Plümer'le Nazımiye ve Mazkirt mıntıkasını
birleştiren istikameti umumiyeyi ihtiva eder. En mühim aşi­
retler mıntıkasından geçer.
Membaını Bingöl'ün garp mailelerinden [yamaç] alan Pe­
ri suyu ise Erzurum vilayeti ve bilhassa Kiği ile şarki Der­
sim aşiretlerinin temas ve akın yollarını üzerinde toplar.
Nazımiye'nin cenubu şarkisine doğru uzanıp, Peri ile birle­
şen Kalman deresi, şarki Dersim'den Kiği'ye geçen çapulcu­
ların en mühim geçit yolunu ihtiva eder.
Bu sulardan başka, Murat'la birleşen Hozat deresi ile Tagar
[ Tahar] deresinin ihtiva ettikleri istikameti umumiyeler de
mühimdir. Hozat deresi, Aşağı Abbasuşağı ile Ferhatuşağı'nı
ayıran istikameti ihtiva eder. Bu iki aşiretin en mühim yolla­
rı , bu dereyi taki p eder. Aşağı Abbasuşakları'nın Pertek mın­
tıkasına yaptıkları akınlar hep bu istikametten gelir. Ferha­
tuşaklarının Koçuşaklılar ile yaptıkları temaslar da bu dere­
nin garp mailelerinden geçen yollarla olur.
Tagar-Çemişkezek deresine gelince, bu dere bilhassa Ali
boğazı gibi mühim ve meni [ erişilmesi zor] bir sığınağı ih­
tiva etmek itibarıyla çok mühimdir. l 9 26'da Muğlalı Mus-

34
tafa Bey idaresinde yapılan harekette , Koçuşaklılar bu dere­
den istifade ederek Şamuşağı ve Ovacık cenup mailelerin­
deki diğer aşiretler arasına dağınık bir suretle kaçmak im­
kanını bulabilmişler ve kurtulmuşlardır. Ali boğazına doğ­
ru Çemişkezek'ten giden yol , Koçulu'ya kadar katırla takip
olunabilir. Fakat ondan sonra bu yol yayalar için harekete
müsaittir.
Boğaz ve derenin şark ve garp yamaçlarında da yayaların
hareketine müsait çok sarp patikaların inmekte olduğu tah­
kik edilmiştir. Ancak bu boğaza hangi istikametlerde yolla­
rın inebildiğini bu boğazın sakinleri söylemezler. Bu dere
sureti umumiyede şarka doğru kaçamadıkları takdirde Ho­
zat kazası ve Çemişkezek kazası dahilindeki aşiretlerin niha­
yet sığınacakları deredir.
Dersim'de her mevsimde hemen her mıntıkada yakın ve
uzak su bulma imkanı vardır. Yalnız temmuz, ağustos ve ey­
lül aylarında Hozal, Karaoğlan , Palikan dağı istikameti umu­
miyesinde giden yol üzerinde büyük kıtaların su ihtiyacını
sağa sola açılmadan temin etmek mümkün değildir.
Bu üç ayda, Dersim'in Peri, Munzır, Tagar, Pah, Kalman,
Kutu gibi dereleri müstesna olmak üzere, diğer derecikleri­
nin suyu pek azdır. Şarki ve garbi Dersim arasında en mühim
bir ayrılma sınırı olan Munzur suyu , kar ve buzların erime
mevsimi olan nisan, mayıs, haziran aylarında geçit vermez.

35
Dersim'in Nüfus Vaziyeti

N üfus vaziyeti tespit olunurken atiyen Dersim'in ırki vazi­


yeti mütalaasında faydalı olacak esaslar bulunabilmek için
muhtelif milliyetlerin nüfus miktarları ayrı ayrı gösterilmek
şekli muvafık görüldü .
Dersim'in nüfus vaziyetini iyice kavrayabilmek için, 1 89 1
tabı [ basım, baskı] tarihli Vitali Genet'nin Asya Türkiyesi
isimli idare coğrafyasında tespit ettiği ve kendi mütalaasına
nazaran en doğru membalardan alındığı kaydolunan nüfus
miktarı ve inkısamını [ bölümlemesini ] ele alacağız ve bu­
günkü malumat ile de mukayeseler yapacağız.

Çemişkezek kazası

Vitali Genet'ye nazaran umum nüfusu 1 1 . 200 olup, bunun


2.455'i Müslüman, 2 . 509'u Kürt, 5 .075 'i Kızılbaş, l .003'ü
Geregoryan Ermeni, l 58'i Protestan Ermeni'ymiş.
1 3 1 9' da [ 1 903 ] Dersim Mutasarrıfı Arif Bey' in raporuna
nazaran, 4. 700 gayrı müslim, 1 4.36 1 Müslüman olup, 1 .000
müslimin mektum olduğu [ gizli, saklı , gizlenmiş] tahmin

36
olunmaktadır. Birinci Umumi Müfettişlik'ten verilen malu­
mata nazaran, umum nüfus 1 3 . 704'tür.

Pertek kazası

Vitali Genet'ye nazaran 3 . 264 Müslüman, 3 . 022 Kürt, 453


Kızılbaş, 1. 44 7 Geregoryan Ermeni, 73 Protestan Ermeni,
ceman 1 2 . 1 30 Müslüman, 1 . 5 20 Ermeni'dir.
1 3 19 Dersim Mutasarrıfı Arif Bey'in raporuna nazaran yal­
nız Çarsancak 8.726 Müslüman, 7 . 5 63 gayrı müslim olup,
3 . 000 Müslüman ve 3.000 gayrı müslim mektum sayılarak,
ceman 1 1 . 726 Müslüman, 10. 563 gayri Müslim olduğu tah­
min edilmektedir.
Birinci Umumi Müfettişlik'e ve vilayete nazaran umumi
nüfus 1 3 . 946'dır.

Mazkirt kazası

Vitali Genet'ye nazaran 2 . 1 03 Müslüman, 1 .826 Kürt, 4. 1 60


Kızılbaş, 1 . 822 Geregoryan Ermeni, 89 Protestan Ermeni,
ceman 8.089 Müslüman, 1 .9 1 1 Ermeni'dir.
Arif Bey'e nazaran 3.000 mektum olarak, 1 5 .475 Müslü­
man ve 200'ü mektum olmak üzere , 1 .854 gayri Müslimdir.
Birinci Umumi Müfettişlik'e ve Vilayete nazaran umumi
nüfus 1 5 . 726'dır.

Ovacık kazası

Vitali'ye nazaran 2 . 303 Müslüman, 806 Kürt , 4 .806 Kızılbaş,


941 Geregoryan ile 44 Protestan Ermeni, ceman 7.9 1 5 Müs­
lüman, 985 Ermenidir. Arif Bey'e nazaran , 5 . 000 mektum
olmak üzere , Müslüman 8. 1 89'dur. Umumi Müfettişlik'e na­
zaran 5 . 3 5 7 , vilayete göre, 5 . 3 26'dır.

37
Nazımiye kazası

Vitali'ye nazaran 689 Müslüman, 776 Kürt, 1 675 Kızılbaş,


338 Geregoryan, 3 1 Protestan Ermeni, ceman 3 1 39 Müslü­
man, 861 Ermenidir. Arif Bey'e nazaran 4 . 5 7 7 Müslüman,
25 gayri Müslim; müfettişliğe nazaran 6.367; vilayete naza­
ran 4.888 Müslüman'dır.

Hozat kazası

Vitalrye nazaran 3. 743 Müslüman, 2.356 Kürt, 5 . 806 Kızıl­


baş, 1 . 150 Geregoryan Ermeni, 1 74 Protestan Ermeni ki ce­
man 1 1 . 1 76 Müslüman, 1 .326 Ermeni'dir. Arif Bey'e naza­
ran 4.000 mektum olmak üzere 1 3 . 336 Müslüman, 742 gay­
ri Müslimdir. Müfettişlik'e nazaran 9.958; vilayete nazaran
10. 246 Müslüman'dır.

Hulasa edilirse:

1. Umum
Kaza Vilayet Vitali Arif Bey Müfettişlik
Çemişkezek 13.704 7 .789 1 5.368 1 3. 704
Pertek 13.946 1 2 . 1 30 1 1.726 1 3.946
Mazkirt 1 5.726 8.089 1 5.475 1 3.726
Ovacık 5.326 7.91 5 8.1 89 5.357
Nazımiye 5.883 3 . 1 89 4.577 6.367
Hozat 1 0.246 1 1 .176 1 3.336 9.958
Yekun 64.83 1 50.238 58.671 65.058
20.000
38.67 1 *

Yine Kuzuçan namı altındaki Plüıner kazası için 903 Müs­


lüman, 7 1 5 Kürt, 1 . 054 Kızılbaş, 367 Geregoryan Ermeni,
4 1 Protestan Ermeni, ceman 2 . 6 7 2 Müslüman, 408 gayri
(*) Arif Bcy'e nazaran Mazkirt, Ovacık, Nazımiye, Hozat mektum nüfusu olup
tenzil edilmiştir.

38
Müslim göstermektedir.
Genet'nin sütunundaki yekünlarda gayri Müslim nüfus
dahil değildir. Yine Genet'ye nazaran gayri Müslimler asker­
den muaf olduklarından dolayı , mektum nüfusları pek az
olmasına nazaran Dersim'in Müslüman nüfusunun mektu­
mu çok olduğu ve Dersimlilerin kadın nüfusunu kütüğe ka­
yıt e ttirdikleri halde, erkek nüfusunu kayıt e ttirmekten sa­
kındıkları iddia olunmaktadır. Bu iddia bizce de varittir. An­
cak nüfus cereyanı Dersimlilerin seneden seneye hükümete
yanaştıklarına ve nüfusa kayıt olunduklarına ve Cumhuriyet
devrinde ise maziye nisbetle bunun en yüksek derecede te­
celli ettiğine delildir. Bununla beraber, nüfusun asgari yüz­
de onunun mektum olduğunu kabul etmek ihtiyata muva­
fık olur. Bu takdirde Cumhuriyet devrinde tespit edilen va­
sati 65.000 nüfusa yüzde on mektum nüfusu olan, 6. 500 nü­
fus ilave edilirse, Elaziz vilayeti mıntıkasındaki Dersim nü­
fusunu 7 1 . 500 ve Plümer kazası için vasati 5 . 000 nüfus he­
sap edilirse, 76. 500 nüfus kabul olunabilir.
1 930 Plümer hareketini icraya memur Halis Paşa hazret­
lerinin Dersim ıslahatı hakkında Büyük Erkanı Harbiye'ye
verdiği raporda da, nüfus miktarı 60 ila 70 bin tahmin olun­
maktadır. Bununla beraber, 1 870'den beri Dersim'in silah
kullanabilecek erkeklerinin hesabında 1 2 ila 20 bin adedin
üzerinde muhtelif tahminler vardır. Bu tahminlerin vasati­
si olan 1 5 .000 esası kabul olunur ve Dersim'in mücadeleci
ve sağlam halkının beşte bir nispetinde silah kullanabileceği
kahul olunursa, nüfusun 7 5 . 000 olarak kabulünde hata edil­
memiş olur. Bu miktara Plümer nüfusu dahildir.
Asya Türkiyesi muharriri Yitali Genel, Dersim nüfusu­
mı kayıt ederken Müslüman, Kürt, Kızılbaş, Geregoryan ve
Protestan Ermeni şubelerine ayırmıştır. Bu inkısamın isti­
nat ettiği esasın mahiyeti anlaşılamamaktadır. Eğer dini bir
tasnife istinat etmiş ise Kürtler için ayrıca bir sütun açmaya

39
hiç de lüzum yoktu. Çünkü o devirde, Kürtler, Kızılbaş ve­
ya Sünni (Şafii) mezheplerine mensuptular. Muharririn ese­
rini yazarken Kürt ve Ermeni nüfusu üzerinde dikkatli dav­
ranmasında ve bunlar için ayrı sütunlar açmasında bir fikiri
mahsusu olması ihtimali kuvvetlidir. Eğer Müslüman Kızıl­
başlar içinde, Kürtler bulunmuş olaydı, muharririn bu sınıf­
ların yekünlarını Kürt yekünlarına dahil etmekte istical ede­
ceği [ sonraya bırakacağı] tahmin olunmaktadır. Bu itibarla,
muharririn tetkikatına mevzu olan takriben 1 885 senesin­
de, Dersim'deki nüfusun ekseriyetinin Türk ve Türk dili ile
konuşur olduğu , muharririn Türk demekten ictinap ederek
[ kaçınarak ] , bunu Müslüman ve Kızılbaş sınıflarlarına inkı­
sam ettirdiği kanaatı uyanmaktadır.
Bu vaziyete nazaran, nüfusu bir de Vitali Genet'nin gözüy­
le görelim.
Dersim sancağında 1 5 .460 Müslüman, 27 .830 Kızılbaş ki
ceman 43. 263 Türk nüfusuna nispetle, 1 2.000 Kürt ve 8. 1 70
Ermeni nüfusu mevcutmuş. Şu vaziyete nazaran Türkler her
iki unsura nispetle kahir bir ekseriyetteymişler.
Tarihin derinliklerine indikçe, Dersim'in hakiki çehresini
görmek ve Türk Dersim'i tanımak lazımdır.
Vitali Genel, Sünni-Kızılbaş ihtilafını pek iyi ihata etmiş
[ kavramış] ve Türk demekten kaçınarak Türklere "Müslü­
man" demiştir.
Kızılbaş ve saireyi de İslamlığa, yani Türklüğe muhasım
[ düşman ] vaziyette görmüştür. Şu halde, Müslüman dedik­
lerini Sünni olarak almak lazımdır.
Ecnebi müdekkikler [ araştırmacılar] her yerde Türklüğün
zayıf noktalarını bulmakta pek ince teferruata nüfuz etme­
yi ihmal etmiyorlar. Ruslar da, evvelce Azerilere hiçbir va­
kit Türk dememişler, bunlara kendilerini Müslüman tanıt­
mış, konuştukları Türkçe'yi bile "Müslümanca" tabiri ile ta­
nıtmışlardır.

40
Dersim'in lrki Vaziyeti

Dersimlilerin ırki vaziyetini tespit hayli müşkül bir iştir. Bu­


günün Dersim halkından garbi Dersim'i işgal edenler, ken­
dilerinin Horasan'dan gelmiş olduklarını müttefikan beyan
ederler. Şarki Dersim'de böyle bir iddia henüz görülmemiş­
tir. Garbi Dersimlilerin iddiaları yakın bir tarihe ait oldu­
ğundan, Dersim'in bunlara tekaddüm eden [ önce gelen ] ha­
kiki sakinleri olmak lazım gelir. Bu hakiki sakinler tespit
olunduktan sonradır ki, Dersim'in ve Dersimlilerin ırki va­
ziyetini tespit, bir dereceye kadar mümkün olur. Bunun için
şöyle bir noktadan hareket en muvafık görülür.
Dersim denilen mıntıkaya tarihin ilk devirlerinde ve bil­
hassa şarktan garba doğru başlayan akın devirlerinde han­
gi istikametlerden nüfuz imkanı mümkündür? Bugün gayri
kabili cerh olarak [ aksi kanıtlanamayan, çürütülemeyen] bi­
linen bir esas vardır ki, o da çoban hayatı geçiren insanların
göç esnasında mümkün olduğu kadar hayvanlarının ot ve su
ihtiyacını tatmin edecek yayla ve vadileri takip ettikleridir.
Bu esas mebde olduğuna göre, Dersim'i tetkike koyulalım.
llk insanlar için Dersim'e nüfuz istikameti Karasu , Murat

41
suyu ve bunlar arasındaki yaylalar ve bu suların birleşmele­
ri ile Fırat namını alan münhat [ alçak) vadiler ve ayrıca ce­
nupla Dicle vadisi ile tarafeynindeki yaylalardır. Bunlar göç­
lerin en tabii seyrü hareketlerinin umumi istikameti olarak
görülür.
Daha şarkta, Aras ve Çoruh vadileriyle Van gölü sahilleri­
ni takiben, Muş ovasına ve oradan Murat vadisine birleşen
istikamet, garpta Tohma vadisi Dersim'i muhit ve Dersim'e
doğru hareket istikametlerini gösterir vadilerdir. Esasen
şarktan garba ve sonraları garptan şarka doğru yayılan is­
tila hatlarının bu mühim istikametleri takip e ttiği tarihen
müspettir. Bu vadilerle bir defa Dersim muhitine yanaştık­
tan sonra, Dersim adacığı içine hangi istikametlerden kolay­
ca nüfuz imkanı olduğunu tetkik edelim.
Dersim muhitini tetkik edersek görürüz ki, membaını
Bingöl dağlarından alan ve Kigi'den geçen Peri suyu; mem­
baını Munzur dağlarından alarak bütün Dersim'i kat eden
ve ikiye ayıran Munzır suyu; membaını Tercan'ın garbın­
da ve Erzincan ovasının şarkı cenubisindeki dağlardan ala­
rak şarki Dersim'i adeta ikiye bölen Plümer ve bunun bir ko­
lu olan Kulu dereleri ve yine membaını Ovacık'ın cenubun­
daki dağlardan alarak garbi Dersim'i baştan nihayete kadar
kat eden ve Çemişkezek kazası hududunda Murat suyu ile
birleşen Tağar deresi; membaını Hozat'ın 20 km. şimali şar­
kisindeki dağlardan alan ve muhtelif isimlerle Pertek mın­
tıkasında Murat suyuna birleşen Hozat deresi gibi vadiler
Dersim'e yayılmak için göze çarpan ilk umumi istikametler­
dir. Bu istikametlere müntehi [ tamamlayan ] ikinci derecede
kollar da vardır.
Dersim'in bugünkü nüfus tavazuuna bakılırsa, kesafetle­
rin [ yoğunluğu n ) hep bu vadi ve vadicikler etrafında toplan­
dığı ve tedricen seyrekleştiği görülür. Bu mütalaadan çıkara­
cağımız netice şudur:

42
Dersim'e ilk giren insanlar, Erzurum-Tercan-Plümer-Bin­
göl-Kigi-Peri-Murat vadisi-Munzur suyu-Dicle vadisi-Har­
put-Hozat-Karasu-Fırat-Tohma vadileriyle Murat suyu vadi­
sine ve oradan Tağar deresi boyu veyahut Dicle vadisi-Har­
put-Tağar deresi istikameti umumiyelerini en kolay ve hay­
vanlarını geçindirecek, ot ve su bulunabilecek, yayla ve su­
yun bulunduğu istikametler olarak bulmuşlardır. Bu istika­
metler, zamanında istila ordularının hareket istikametlerini
teşkil ederler.
Tarihe atfı nazar edersek, Anadolu'nun en eski sakinleri
Hititler olduğuna nazaran bunların garba akın ederken, Der­
sim vadi ve yaylalarından geçtiklerini ve belki de tortu bıra­
karak garba ilerlediklerini kabul etmek lazım gelir.
Dersim'in, Kutu deresi tarafeynindeki en sarp ve en arıza­
lı mıntıkasını teşkil eden ve asıl Dersim'in merkezi olan sa­
hada, bugün meskun ve iptidailiğini hala terk etmemiş olan
Haydaran aşiretinin bulunduğu mıntıkaya tamamen nü­
fuz edilir ve bu vadide tetkikat yapılırsa, Dersim'in ilk sa­
kinleri hakkında bir fikir edinmek imkanı hasıl olacağı zan­
nı vardır. Bununla beraber Plümer, Ovacık ve hatta Nazımi­
ye mıntıkalarındaki halk arasında, bugün bile çok miktarda
Türkmen tipine tesadüf mümkündür.
Hazar denizi sahillerini takiben, Aras vadisine ve oradan
da Murat suyu vadisine ve diğer taraftan Pasinler'e ve Bingöl
dağlarına geçen Türkmen akınları ve bunların garba doğru
devamları tetkike muhtaç birer esastır. Esasen Türkmenler,
kendilerinin Binkışlak'tan garba doğru yayıldıklarını ve Bin­
göl dağlarında eski yurtlarım andırır isimler verdiklerini id­
dia ederler. Bingöl dağları, bugün bile Türkmenlerin yayla­
ğıdır. Bu dağın cenubi garbisindeki Üstükran nahiyesi hal­
kı Hörmek aşiretini teşkil eder ve tamamen Türktürler. Bun­
lar kendilerinin Horasan'dan geldiklerini anarlar. Bu aşire­
tin bir kısmı da Dersim'in Nazımiye mıntıkasındadır. Bu aşi-

43
ret Hınıs, Varto, Kigi, Nazımiye, Erzincan, Kuruçay, Refahi­
ye mı ntıkalarında şarktan garba doğru uzanmış bir vaziyet­
tedir. Keza Bingöl dağlarına her sene muntazaman yaylak
yapan Beritanlı (bu aşiret efradı aşiretlerinin ismini telaffuz
ederken "Bartanlı" derler) aşireti de tamamen Türktür. Bun­
ların kabile isimleri bugün bile lisanımızda kullanılan keli­
melerden mürekkeptir. Mesela Karakulak, Dörtkulak, Şen­
kalan kabileleri, bu aşiretin birer şubesidir. Bu aşiret öteden
beri Bingöl dağlarında yaylak yapan ve sonbaharda Peri su­
yunu takiben, Palo'ya ve oradan Diyarbakır-Karacadağ-Vi­
ranşehir üzerinden veya Harput-Malatya-Elbistan-Maraş­
Ayıntap üzerinden, Halep'e doğru giderek, hayvan ticareti
yaparlar. Bunlar çobanlık hayatını katiyen terk etmemiş ve
çiftçiliğe yanaşmamışlardır. Bu aşiretin ihtiyarları, kendileri­
nin Aras boyundan geldiklerini söylerler.
Yine Bingöl cenup ve cenubi şarki mailelerinde ve Murat
boyuna yakın sahada Hınıs ve Varto'nun şark mıntıkaların­
da Lolanlı aşireti vardır ki, bu aşiretin bir kısmı, aynı isim­
le şarki Dersim'de bugün bile yaşamaktadır. Bu aşiretin seyir
hattı takip olunursa , göç esnasında aynı isimle Hınıs, Var­
to, Tercan, Erzincan, Plümer mıntıkalarında yaşayan aşiret
efradı vardır. Şu halde bu aşiret de şarktan ve Murat boyu­
nu takiben, Dersim'e ilerlemiştir. (Bu aşiret, şark isyanında
Şeyh Said'i yakalayan ve Osman Paşa kıtaatına teslim eden
aşirettir.)
Tercan ovasından Dersim'in Plümer mıntıkasına yayı­
lan aşiretler arasında ise Babamansur, Şavalanlı, Aydalan­
lı, Arelli, Alhanlı, Kobatlı, Gemanlı, Şarekli -Çarıklı-, Bala­
banlı, Kırganlı isimlerine tesadüf etmekteyiz ki, bu aşiret ve­
ya kabilelerin de Murat boyunu takiben şarktan garba doğru
ilerledikleri ve Dersim'in Plümer mıntıkasına dahil oldukla­
rı anlaşılmaktadır.
Bundan maada Bozukatlı, Yukarı Abbas, Dağmanlı, Sisan-

44
lı, Mazkan, Derviş Cemal evladı, Pir Sultan evladı gibi isim­
ler taşıyan aşiret ve kabileleri, Erzincan'ın Plümer mıntıka­
sında görüyoruz. Bunların da Erzincan ovasından, yani Ka­
rasu vadisinden Dersim'e doğru sarktıklarına hiç şüphe et­
memek lazımdır.
Plümer mıntıkasındaki bu aşiretlerin ihtiyarları ile temas
edildiği zaman kendilerinin Cengiz istilası önünde çekilen
Celalettin Harzemşah'ın askeri bakiyesi ve Horasan tara­
fından gelme Türk neslinden olduklarını iftiharla söylerler.
Hatta bugün haritalarda Dojikbaba diye geçen ve kendilerin­
ce Sultanbaba diye anılan tepeyi, Celalettin Harzem'in kabri
olarak gösterirler ve burası onlara ziyaretgahtır.
Şimdiye kadar verilen izahattan şu neticeye varırız: Plü­
mer mıntıkası aşiret isimleri ve halkının kendi duygusu ,
şarktan garba intikal hisleriyle Dersim'in aslen Türk oldu­
ğu tespit edilebilir.
Bingöl dağları etrafında yerleşen ve Dersim'le alakadar aşi­
retlerden Lolanlı, Hörmekli, Beritanlı aşiretlerinden bahset­
miştik. Bu husustaki malumatı biraz daha tevsi etmek [ geliş­
tirmek] suretiyle bu göç yolunu da tespit edebiliriz.
Mazkirt ve Nazımiye mıntıkasında mühim bir aşiret olan
Kureyşanlılar'ı, Hınıs, Varto, Kigi, Mazkirt, Nazımiye, Plü­
mer, H ısnımansur ve Sivas mıntıkalarında, kesafeti şarkta
olmak üzere, garba doğru yayılmış bir vaziyette görüyoruz.
Bu aşiret, esas itibarıyla seyitleri çok bir aşiret olarak Der­
simliler nezdinde manen yüksek mevki sahibiymiş. Bunlar
bilhassa bu seyitlerin tesiriyle kendilerini Kureyş kabilesin­
den addederler ve aşiret isimlerini bu kabileye mensubiyet­
leri için bir delil olarak gösterirler. Hakikatte bunların Ku­
reyş aşiretiyle hiçbir alakası yoktur. Bunlar da diğer boylar
gibi Murat vadisini takiben Bingöl'e ve oradan, Kigi üzerin­
den Peri boyunca Mazkirt ve N azımiye mıntıkasına yayıl­
mışlardır.
Bunların Arap istilasından evvel kendilerini Horasanlı di­
ye andıkları tahmin olunmaktadır. Eğer Horasanlı tabirinin
Kurasanlı -Kureşanlı- şeklinde telaffuz imkanı kabil olursa,
bunların Horasanlı olduklarına hiç şüphe etmemek lazım­
dır. Bunların tipleri brakisefal bir tipten olduklarını açık­
ça gösteriyor. Şayanı dikkattir ki, aynı mıntıkada bu aşiret­
le yan yana oluşan aşiretlerin isimleri de Harsan, Karsan,
Karşan'dır. Bu aşiretler şimalden cenuba doğru , şimalden
cenuba kadar Plümer mıntıkasından N azımiye , Mazkirt'e
doğru Karşan, Harsan, Kureyşan olarak uzun bir hat halinde
ve yekdiğerine muttasıl [bitişik] olarak meskündurlar. Yi­
ne şayanı dikkattir ki, kendilerini Kureyş kabilesinden ad­
deden, böyle telkinlerle zehirlenmiş olan bu aşiretin asırlar­
dan beri yuvarlandığı bu mıntıkada, Kureyş! olduklarına de­
lalet edecek ne bir dere , ne de tepe veya köy ismine tesadüf
olunmaktadır. Buna mukabil, kendi mıntıkalarında Ermeni
adlarına yakın isimlere ve Türk isimlerine tesadüf olunur.
Bunlar eğer kendilerini A ntakya ile Lübnan arasındaki
dağlarda yaşayan ve aralarında bu akideleriyle [ inançlarıy­
la ] uygun akideli kısıuıları olan Nuseyriler (Ensariler) de­
miş olaydılar belki bu iddia tetkike değerdi. N ihayet güne­
şe, yıldıza, ağaca, nebata, köpeğe, vesaireye tapan bu boyun
lslamiyet'in kan dökerek insanların kalbine hakim olmaya
çalıştığı devirlerde, bugün sığındıkları dağlara çekilmiş ve
eski akidesini muhafazaya çalışmış bir gruba mensubiyet id­
diası olurdu.
Hulasa [ kısaca) kendilerini Kureyş! addeden bu aşire t,
her cepheden tam Horasanlı bir Türk aşiretidir. İsimlerinin
Kureyşan'a tahavvülü seyitlerin gayreti ile olmuştur. Har­
san-Karsan-Kureyşan diye bir hat üzerinde dizilmiş ve Hora­
san Türk adının geçirdiği istihaleleri sarahaten gösteren de­
liller bulundukça, bu delilleri cerh edecek kuvvetli sebepler
görülmedikçe, Kureyşanlıları Türkten gayrı bir unsur addet-

46
mek hiç de doğru değildir. Türklük ile alakalarını aramak
ise mevzubahis bile olamaz. Bu aşiretin muhitindeki aşiret­
ler arasında Diskanlı, Şeyh Mehmetli gibi adlar takınan aşi­
retler varsa da bunların daha şarkta veya garpta aynı adlı
boylarına tesadüf edilmemektedir.
Mazkirt mıntıkasında bulunan lzoli aşiretleri seyitleri de
mazilerini Kureyşilere götürürler. Fakat aşiretlerinin iki
gruptan ibaret olup, bir grubun neslen Türk ve diğer boyu­
nun neslen Kürt olduklarını söylemek suretiyle, kendilerini
bilemeyerek nakzederler [ bozarlar] .
Kureyşan aşiretinin de Murat boyunca Hınıs mıntıkasına,
oradan Bingöl mailelerinden Peri suyunu takiben Dersim'e
girdikleri ve bu istikame tin şarktan gelen aşiretler için
Dersim'e giren bir yol olduğunu görüyoruz.
Asıl Dersim denilen mıntıkada iki aşiret vardır ki, bunlar
kendilerini Dersim'in eski ve yerlisi addederler. Bunlar da
Haydaranlılarla, Arillilerdir. Bu aşiretlerin efradıyla temas
edilirse bunlar kendilerinin Dersimli olduklarını ve Kalman
ocağından olduklarını söylerler.
Kalman kelimesi şayanı dikkattir. Aynı mıntıkada Kalman
adlı bir dere olmakla beraber, şarki Dersim'de Kalman şek­
linde bu isme ekseriya tesadüf olunur. Bu aşiret efradının ve
kadınlarının bugün bile muhafaza ettikleri kılık ve kıyafet­
lerine bakılırsa, kendilerinin Anadolu'ya en evvel göç yapan,
Dersim'e uğrayıp geçen ve kendilerini Dersim'de tortu ola­
rak bırakan bir Türk boyuna mensup olduklarını tahmin ey­
lemek imkanı vardır. Haydaran aşiretinin kendi büyükleri­
nin adını aldığı ve Arilli adının ise , Türk köklerinde birle­
şik bir ad olduğu tahmin olunmaktadır. Bu iki aşiretin de
Tercan-Plümer tarikiyle [ yoluyla] bugünkü yerlere dahil ol­
dukları zannı vardır. Çünkü kendisini Kalman ocağından ve
Dersim'in en eski yerlisi addeden Arilli aşiretinin bir şubesi
de Plümer'in cenubundadır. Bununla beraber, Plümer kaza-

47
sı ile Ovacık kazası hattı fasılında bulunan Kalman aşiretinin
Keçeluşağı diye anılan hakim kabilesinin asıl adı Bozukanlı
(Bozuk Hanlı)'dır. Bu aşiret, asıl Dersim'in şimalinde tama­
men hakim ve Kalman deresinin de memba kolları üzerin­
de meskundur. Asıl Dersim mıntıkasına girecek en kestirme
yol da bu istikametten iner.
Plümerlilerin Celalettin Harzem'in şehit olduklarını söy­
ledikleri ve Sultantepe diye andıkları ve kendileri için ziya­
retgah olup bugün Doj ikbaba diye anılan tepe de, bu istika­
met üzerindedir. Plümer'le Ovacık arasında en mühim ve iş­
lek güzergah da buradan geçer. Şayanı dikkat bir nokta da,
tam Kalman deresinin Munzur ile birleştiği mıntıkada Kır­
ganlı adlı ve tek bir kabilenin bulunduğudur. Binaenaleyh,
bu mıntıka halkının Orta Asya'da Türkler'in mezarlarına
verdiği bu ad ile asıl Dersim halkı arasında bir münasebet
aramak hatıra gelebilir.
Bu tetkikat, bize ilk defa Dersim diye adlanan mıntıkanın
ilk sakinlerinin her halde Tercan-Plümer üzerinden bugün­
kü yerlerine geldiklerini zannettirmektedir. Halk hikayelerine
bakılırsa, en eski Dersiuı halkının da Harzemi oldukları zannı
uyanır. Burada bu aşiretin Kürtçe konuştukları iddiası ileriye
sürülür. Bu iddiaya karşı biz şöyle bir mütalaa yürütebiliriz :
Harzemiler hakkında tetkikat yapan tarihşinaslar, bunların
yansı Türkçe yansı Farisçe bir lisan konuştuklarını kaydeder­
ler. Tarihte Sultan Sencar zamanında Horasan'ı istila eden ve
Oğuzlar diye anılan Türkmenler arasında, Zazik adını alan ve
Türk neslinden olduğu kaydolunan boylara tesadüf ediyoruz.
Malazgirt muharebesi kahramanı Alparslan'ı öldürenin
Dersim Mevkii Kumandanı Yusuf adlı bir Harzemli olduğu­
nu yine tarihte okuyoruz. Yine tarih bize gösteriyor ki, Şii­
Alevilik-Bektaşilik mezhebine en kolay ve en çok rağbet gös­
terenler Türkmenler'dir. Bu esaslara temas ettikten sonra,
noktai nazarımızı serdedelim.

48
D e r s i m l i lerin bugün k o n u ş t u k l a rı dil K ü r t ç e değil
Zazaca'dır. Zazaların tarihte Jazik diye kaydettikleri boy ol­
maları akla çok yakın görünmektedir. Zazalara "Zazak" di­
yenler de vardır. Bugün Murat boyunu kaplayan bu boyun
arasında dolaşanların dillerindeki çok miktardaki Türkçe
köklü kelimelerden, bunların uzun müddet Türkçe konuş­
tuklarına şüphesiz bir şekilde kanaat getirir.
Çapakçur'da, Genç'te, Palo'da, Lice' de, Ovacık'ta, Hozat'ta,
Çemişkezek'te tesadüf olunan Kızılbaşların yuvarlak kafası ,
geniş alnı, basık yüzüyle ve gözlerinin daima akın yollarını,
uzakları araştıran cevvaliyeti ile Türk neslinden ayrı bir nes­
le bağlamak güç bir iş olur.
Zaza kadınını ise geniş yaylaklarda çadır önünde ineği­
ni sağan ve yayığını döven Türkmen kadınından fark etmek
hemen hemen imkansızdır. Zaza kadınının diğer bir husu­
siyeti de Kürt diye anılan bazı kadınlar gibi erkekleşmeme­
sidir.
Zaza kadını Türkmen kadınları gibi, Yörük kadınları gibi,
cinsi temaslara pek düşkündür. Öteden beri taptığı parlak
ve bol yıldızlı göklü yaylalarda, ay ışığına karşı neşeli ve şen
kahkahalar salan ve boyu içinde kendisine eş arayan Türk­
men kadınından Zaza kadınını ayırmak ve bunları aynı nes­
lin kızları sanmamak onları tanımamak olur. Zaza kadını
tıpkı Türkmen kadını gibi, evinin işlerini çevirir. Temizliğe
Türkmen çadırının temizliği kadar bakar.
Karaktere taalluk eden [ ait olan] bu ana hatlar, Zazaların
Türkmen olduklarını ve filhakika tarihçilerin iddia ettikle­
ri gibi dili yarı Faris yarı Türkçe olan Harezmilerden olduk­
ları ve Kürtler'le çok fazla temas neticesinde, dillerindeki
Türk kelimeleri de ya lranileştirdikleri veya unuttukları an­
laşılmaktadır.
Tarih noktai nazarından tetkik edersek, lran'ın orta za­
manda Türklerin hakimiyeti altı nda olduğunu görürüz .

49
Yekdiğerini takip eden büyük istilalar ve çarpışmalar dola­
yısıyla, lran yaylalarından garba doğru göç eden bu aşiret­
ler Karasu, Murat ve Dicle vadilerine ve bu vadileri münte­
hi olan [ tamamlayan ] vadiciklere yayıldılar ve buralara gel­
dikleri yerin lisanını ve lehçesini de getirdiler. Bu suretle zor
görerek garba doğru göç eden aşiretlerin istilalara kolayca
yol vermeyecek geçitlerin kapanması kolay taşlık mıntıka­
lara sığındılar.
Yine tarihi tetkikat bize gösteriyor ki , Türkmenler gar­
ba doğru göçlerin d e , kısmen Ermenistan ve kısmen de
Bahrihazar'ın [ Hazar Denizi ] şark sahillerinde yerleşmiş­
lerdir.
Zazaların bulunduğu sahanın bir zamanlar Ermenistan
hudutlanna dahil olduğu da tarihçe müspettir.
Milattan sonra l 934'te, Dağ Han ahfadından Salur zama­
nında Müslümanlığı kabul eden Türkmenler, lran içlerine
ve lran'ın nüfuz ve hakimiyeti altındaki mınLıkalara yerleş­
tikçe, Şiilik ile temasa geçtiler ve yavaş yavaş kendi dillerini
unutarak ve esasen şen gönüllerini tatmin eden bu manevi
mesleki tekabbül e ttiler.
Yavuz Sultan Selim'in gazabı olmasaydı, bugün güzel
Türkiye'mizde tek bir Sünni'ye tesadüf etmek imkanı bel­
ki de mümkün olamayacaktı. Zira Farisi dili salgını nasıl ki
hakanların harimine ve devlet muhaberatına kadar girmişse,
bu dilin hemen hemen bir lazımı gayri müfarıkı [ olmazsa ol­
mazı] olan Şiilik de onu takip edecekti. Konya Selçuk saray­
larının iç yüzlerini bir Acem sarayından fark eLmek müm­
kün değildi.
Bunların indirası [yayılarak dağılma, öne geçme, girişim ]
akibinde Türk neslini toplamaya çalışan Karamanoğlu Meh­
met Bey'in tamamen Farisi diliyle tanzim edilen kuyudatı,
devleti Türkçe'ye tahvil e ttiğini, hatta başbuğun "Divanda,
dergahta, bargahta bundan böyle Türkçe'den başka bir dil ile

50
konuşulmayacakLır" şeklinde bir tamim yapmak mecburiye­
tinde kaldığını, yine tarihi tetkikat bize gösteriyor. Mevzu­
umuzun haricinde gibi görünen bu mütalaa, bugün en ufak
bir şüphe bile etmeksizin Türk halkının bile bir zamanlar
Farisleşmek üzere olduğunu tespit eder.
Bu mıntıkalara nuru irfanın ve Türk büyüklerinin daha
evvel yetişmesiyledir ki, Konya Türkü kendini toplayabilmiş
ve dini ile imanını kazanmıştır.
Osmanlı l mparatorluğu'nun tefessuh [ çürüme , bozulma )
ve inhidamına [yıkılma ] kadar geçen binlerce sene içinde,
Türk büyüklerince tamamen ihmal edilmiş ve lran tesir ve
harsına açık kapı halinde bırakılmış olan şarkta, Murat bo­
yunda, Dersim dağlarında Acem kırması bir dil ve mezhep
ile konuşur boylara tesadüf edersek, buna taacüp etmemek
[ şaşırmamak ] , bunun niçin böyle olduğuna zihinleri yorma­
mak lazımdır.
Eğer Yavuz'un garazı Dersim'in yalçın dağları içine gire­
bilmiş olaydı, herhalde Dersim'i de bugün maddi ve manevi
başka bir yol üzerinde görürdük.
Dersim aşiretleri arasında, Hozat'ın şimalinde yuvalanan bu
aşiretin bilginleri Celalettin Harzemşah'ın kendilerinden ol­
duğunu ve mezarının Dersim mülhakatından [merkeze bağlı
yer] Germil nahiyesinin Ağdat köyü civarında bir tepede bu­
lunduğunu (Dojikbaba-Sultanbaba tepesi) iftiharla anlatırlar.
Bu hatıra Plümer aşiretleri hatıratı ile tamamen mutabıktır.
Esasen bazı tarihlerde, Cengiz Han'ın ortadan kaldırdı­
ğı Şii Harzem Devleti'nin son ve kahraman hükümdarı olan
Celalettin Harzem Sah'ın birkaç defa au ldığı Sünt nehrinde
boğulmaktan kurtulduktan sonra, mukavemet etmek üzere
ordusunun döküntüleriyle garptaki dağlık araziye çekilmiş
olduğunu söylerler.
Plümer aşiretleriyle Hozat'ın Bahtiyar aşireti arasında, Ce­
lalettin Harzem Şah ve kendilerinin Harzemi oJdu klan hak-

51
kındaki menkulat [ nesilden nesile veya ağızdan ağıza yayı­
lıp duyulan, nakle dayanan bilgi ] ile tarihlerin bu menkulatı
arasında da mutabakat göze çarpmaktadır. Bilvesile Zazalar
hakkındaki tetkikleri biraz daha genişletelim.
Zazalar, Şafii ve Alevi olmak üzere iki kısımdır. Şafii Za­
zalar, Kırmançla r'dan tamamen ayrıdır. Dillerinde Fa­
risi kelimeleri gal iptir. Bunlar kendilerine doğrudan doğ­
ruya Zaza derler ve kesretle [ çoklukla ] Lice, Palo, Çapak­
çur mıntıkasında sakindirler. Ahlaki rabıtaları zayıf ve fa­
kat manevi taassupları kuvvetlidir. Hanefileri kafir diye gö­
rürler. Şeyh Said'in dayandığı ve kolayca harekete geçirebil­
diği insanlar bunlardır. Bu Zazaların erkek ve kadın isimle­
ri arasında Ağa, Suvan, Gülsima gibi safi Türk adlarına sık
sık tesadüf edilebilir. Bu insanlar asıl Kürt diye anılan Kır­
mançlar ve Kızılbaşlar arasında tamamen ayrı bir grup ha­
lindedirler. İçlerinde aklı erip de hükümete ısınanlar, kan
pahasına da olsa devlete hizmeti şeref bilirler. Birinci Umu­
mi Müfettişlik mıntıkasında bunlar arasında milis olarak is­
tihdam edilenlerin hizmetleri vardır. Takiplerde ölmüşler­
dir ve hala da jandarll}aya zahir bir kuvvet olarak istifade
olunanları da vardır.
İ kinci kısım Zazalara yani Aleviler'e gelince: Bu nlarda
mezhep ve adet dili Türkçe'dir. Ayinlerine iştirak edenler
Tü rkçe konuşmak mecburiyetindedirler. Bu mecburiyet­
tendir ki, Alevi Zazalık asırlardan beri ihmal edildiği halde,
Türklükten pek de uzaklaşmamış Dersim Alevileri arasın­
da cevap istememek şartıyla Türkçe meram anlatmak müm­
kündür. Şayanı nazar ve esef olan nokta şudur ki, 20-30 ya­
şından yukarı yaşlı her fertle Türk dili ile mütekabilen anlaş­
mak ve dertleşmek mümkün olduğu halde, Türk dili tama­
men Zazalaşmakta ve halen 10 yaşından küçük çocuklarda
ise Türk diline rastlamak imkanı kalmamaktadır. Bu netice,
Dersim Alevi Türklerinin de benliklerini kaybetmeye başla-

52
dıklarına ve ihmal edilirse günün birinde Türk dili ile konu­
şana tesadüf edilemeyeceğine delildir.
Aleviliğin en kötü ve tefrike değer [ ayrılması gereken ]
cephesi Türklükle aralarındaki derin uçurumdur. Bu uçu­
rum Kızılbaşlık itikadıdır. Kızılbaş, Sünni Müslüman'ı sev­
mez, bir kin besler, onun ezelden düşmanıdır. Sünnile ri
" Rumi" diye anar. Kızılbaş, ilahi kuvvetin hamili bulundu­
ğunu ve imamlarının Sünniler'in elinde işkence ile öldüğü­
ne itikat eder. Bunun için Sünniler'e düşmandır. Bu o kadar
ileri gitmiştir ki, Kızılbaş, Türk ile Sünni ve Kürt kelimeleri­
ni aynı telakki eder.
Dersim Alevileri de tıpkı Sivas, Tokat, Canik, Afyon Ale­
vileri gibi, "Varma yezidin yanına, siner kokusu tenine" diye
Sünni'yi tahkir eder. Yezidi, Türk bilirler. Evlerinde Zaza di­
li ile dillenen bu insanların aslen ve neslen Türk olduklarına
dair şimdiye kadar getirdiğimiz delillere bile lüzum yoktur.
Bunlar hal ve hareketleriyle kendilerinin Türk camiasından
olduklarını gösterirler.
Birinci Umumi Müfettişlik'çe Dersim'in Ovacık mıntıka­
sında toplanan şarkılardan birkaç parça:

Vardım odasına kahve pişirir


Kınalı parmaklar fincan devşirir
Gel beri gel beri gündüzlü dostum
Uydun el sözüne selamı kestin
Ben o Kürdü almam
Ayağı çanklıdır

Bu manzum ifadelerdeki saflık ve temiz Türk dili , bunla­


rı söyleyen ve hatıra olarak saklayan insanların hangi nes­
le bağlı olduklarını ifade eden kuvvetli birer eserdir. Bunlar­
dan birincisi bir sevgilinin tavsifidir [ vasıflarını söylemek] .
İkincisine gelince, tahlile değer bir mevzudur. Bunu söyle-

53
yen erkek söylediği kadının gündüzlüsüdür, oynaşıdır. "Oy­
naş" ve "gündüzlü tutmak" demek [ şu manaya gelir] , haf­
tanın bir gündüzünü sevdiği bir erkekle geçirmek Kızılbaş
kadınının hakkıdır. lşte buna "oynaş tutmak" derler. Kadın
ancak gündüz oynaşmaya mezundur. Gece oynaş tutamaz.
Kadının bu hareketi, kocasınca ve Kızılbaşlarca günah sayıl­
maz. Kızılbaş itikadınca, gün ve güneş ziyası [ ışığı] karşısın­
da hayır işlerler. Bu ziyalar yalnız hayır işlemeyi emreder,
şer yapanları çarpar. Bu mevzu ile Türkün ana yurdundaki
ilk itikatlar arasında benzerlik şayanı nazardır.
Merhum Ziya Gökalp'in Türk Medeniyeti Tarihi adlı eseri­
nin 89. sayfasında, " Eski Türkler bu menkıbeleri izah için,
senede bir kere tabii şehvetin galeyanı ile vücuda gelen bir
aşk gecesine inanırlardı. Bu aşk gecesinde, kadın her nere­
ye dokunsa gebe kalırdı. Çünkü bu gece nur sütunu -ki, bu­
na altın ışık da diyebiliriz- her şeyde mütecelli [ ortaya çık­
mak] bulunurdu. Altın ışık bazen güzel bir erkek suretinde
bir kadının harimine gelirdi. " Şundan anlaşılıyor ki, nurun
sütununa (altın ışığa) atfolunan temas ve hareketlerden es­
ki Türkler dahi fenalık ummazlardı, gayri tabiilik görmez­
lerdi . Esasen eski Türklerce güneş ve ayın kutsiyeti vardı.
Kızılbaşlar'ın "gündüzlü" telakkileriyle eski Türklerin "nur
sütunu" telakkileri arasındaki münasebet, Türkmenler'in ve
Türkler'in Kızılbaşlığı niçin benimsediklerine de delildir.
Üçüncü beyitteki ifade ise iki noktai nazardan tahlile de­
ğer: Birisi Dersim'de yerleşen temiz Türk oğlunun yanı ba­
şında gördüğü Kürt'e karşı duyduğu nefreti ve kanına di­
ğer kan karıştırmayacağını gösterir. Diğeri de, bilhassa garbi
Dersim aşiretlerinin sonradan Dersim'e yerleştikleri sırada,
Dersim'de tesadüf ettikleri insanların Kürtçe ve Zazaca ko­
nuştuklarına ve nihayet bu insanlarla kaynaşarak kendi dil­
lerini bugünkü şekle koyduklarına delildir.
Dersim'in Zazaca dili bile iki kısma ayrılır. Bunlardan bir

54
kısmı Varaherre, diğer bir kısmı da Beşo şivesiyle konuşur.
Her ikisi de "buraya gel" demektir. Fakat bu iki şube ara­
sında , Zazaca ile asıl Kırmanç şubesi arasındaki gibi derin
uçurum yoktur. Dersim Zazaları'nın böyle iki esas üzerin­
den dillenmelerinin başlıca sebepleri, bir kısmının daha faz­
la Kırmançlar'la temasından ileri gelmiştir.
Zazalar'ın işgal ettiği sahayı tespit ederek, bunların han­
gi istikametten gelecekleri hakkında bir fikir edinmek mu­
vafık olur. Bugünkü vaziyete göre Zazalar, Muş ovasından
itibaren Murat suyunun şimal ve cenup aksamı, Dersim ve
oradan garpta Koçkiri'ye kadar imtidat [ uzanmak ] eder.
Dersim'e yaklaştıkça kesafetleri fazladır. Bun lardan Mutki
ve Sasun'da da kollar vardır.
Zazalar'ın Asuri oldukları hakkında da bir iddia vardır. Fa­
kat tarihi tetkikat gösteriyor ki, Asuriler çarpışmalar ve hic­
retler sırasında şimale çıkan bir kısım Samiler'le Kuşlular'ın
ve Hazar tarafından gelen bazı kabilelerin teşkil ettikleri bir
halktır. Bu bizim iddiamızdan başka bir şey değildir. Zaza­
lar, Hazar tarafından göç etmiş ve daha yerlerindeyken yarı
Türkçe yarı Farisçe konuşan bir Türk boyudur. Kuşlular'la
Hazarlar'ın Türk olmadıklarını kim iddia eder? Esasen Asur
diye aslı ve nesli belli, müstakil tarihi bir soy da yoktur.
Zazalar arasında dolaşılır ve dilleri tetkik olunursa Asuri­
likle , Süryanilikle alakalarına dair bir esasa tesadüf olunmaz.
Dillerinde Türk, Faris, pek nadir de Rus kelimelerine tesa­
düf olunur. Binaenaleyh bu iddia da varit değildir.
Zazalar hakkında gösterilen bu kısa izahat, hangi cephe­
den bakılırsa bakılsın, Zazalar'ın Orta Asya'dan gelmiş ve iz­
zeti nefsini en yüksek tanır bir neslin çocukları olduğu ve
memleketlerinde zaten Farisleşmeye başlayan bu Türkmen
çocuklarının göç ettiği yerlerin uzun müddet Acem istilası
altında kalması yüzünden, ana dillerini tamamen unuttukla­
rı ve fakat karakterlerini muhafaza ettikleri görülür.

55
Bersim diye kaydolunan mevkiin Dersim olması ihtimali,
Hammer tarihinde tespit olunuyor. Celalettin Harzem Şah'ın
nihayet Dersim'e sığındığı nazarı dikkate alınırsa, bu mevki­
in Dersim olduğu neticesine varılır. Bu izahat da gösteriyor
ki, Dersimlilerin başındaki Harzemli kumandan Yusufun ku­
manda ettiği ve Bersim diye anılan mıntıka, bir gün Harzemli
Celalettin Şah'ın sığınacağı kadar emin bir mıntıkaymış. Böyle
bir emniyet için o mıntıka sakinlerinin ekseriyetle kendi nes­
linden olması lazımdır. Plümer ve Hozat'taki aşiretler de, "Biz
Harzemliyiz ve Celalettin Şah da bizimdir" demiyorlar mı?
Zazaların daha bazı karakterlerine geli nce, tab'an [ yara­
tılıştan, doğuştan ] çapulcu, kamilen meskun olmakla bera­
ber, yazın mutlaka yaylaklara çıkarlar. Çoban hayatını he­
nüz terk e tmiş değillerdir. Davarcılığı severler , hükümete
muti [ i taat eden] görünürler fakat maznunları ve mahkum­
ları himaye ederler. Tarzı telebbüsleri [ giyinme şekilleri ]
kendilerinin dokudukları yerli bezden gömlek, don ve ya­
ni bezden mavi ve kırmızı renkte dış yelek, mintan, siyah ve
beyaz yünden şalvar, kadınlar aynı renklerden üç etekli en­
tari giyerler. Mutaassıptırlar. Şeyhleri tanırlar. Kölelik yap­
mak istemezler. İzzeti nefis sahibidirler.
Bütün bu mütalaadan sonra, bu kadar tafsilatı icap ettiren
esasa dönelim. Dersimlilerin Türk olduğu iddiasına karşı ,
dillerinin Kürt dili olduğu iddiasının varit olabileceğini ile­
ri sürmüştük. Şimdiye kadar tespit ettiğimiz esaslara göre:
1- Harzemiler esasen Hazar şark mıntıkasındaki yurtların­
da, yarı Türkçe yarı Farisi bir dil konuşuyorlardı .
2 - Cengiz istilası karşısında garba doğru göç yaptılar. Bu
göçleri esnasında ve göç ettikleri ellerde uzun müddet İran
dili ve harsının mahkumiyeti altında kaldılar.
3- Zaza olan Beritanlı aşireti Bingöl'e bağlıdır. Her yaz
mutlaka oraya gider. Bugün Zazalar'ın oturduğu yerler onun
ticaret kollarını ihtiva eder.

56
4- Müslümanlık kendi maneviyatını tatmin edemediğin­
den, bundan daima uzaklaşmaya çalışmış ve nihayet kıs­
men Şafiilik ve ekseriyetle de Kızılbaşlık tufanına tutulmuş
ve saplanıp kalmıştır.
5- Celalettin Harzemi, Dersim'e gelmiş ve orada şehit ol­
muştur.
6- Dersim'de bugün bile Harzemli olduklarını söyleyen
birçok aşiretler vardır.
7- Celalettin Harzem Şah'ın hükümet dini de Şiilik'tir.
8- Zaza, karakteri itibarıyla Türkmen'in aynıdır.
9- Zaza, brakisefal kafalıdır.
1 0- Adı ile alakadar Oğuzlar içinde j azik isminde bir Türk
boyu vardır. Bunları da Cengiz çiğnemiştir ve garba hicret
e ttirmiştir. Jazik telaffuzunun istihale geçirerek Jaza-Zaza
olması ihtimali kuvvetlidir. Ayrıca Türk adları arasında Sasa
kelimesine tesadüf olunur. Bütün bu esaslar Zaza'nın Şii bir
Türkmen olduğuna en kuvvetli bir delildir. Şu halde "Der­
simliler Türk ise niçin dilleri Türk değildir? " diyenlere kar­
şı, "Dersimliler Türktür fakat ana yurtlarında Şiiliğe bulaş­
mışlar, dillerine yarıya kadar Farisi kelimeler almışlar, uzun
müddet lran harsı ve dilinin tesiri altında kalmışlar ve niha­
yet Selçuk saraylarını istila eden Türk devletinin kuyuda tına
kadar giren bu dil, Dersimli'nin kalbine kadar işlemiş, ken­
dilerine Şiiliği talim eden seyitleri ve babaları aslen kendi
nesillerinden olmadığı için, Kızılbaşlık aleyhtarlığı ile yapı­
lan devlet takipleri, kendilerini büsbü tün Türk alemi ile te­
mastan kestirmiş ve sindirmiş, bu suretle her gün bir az da­
ha Farisi diline yaklaşmışlar ve nihayet yedi sekiz asır için­
de, kısmen yine dillerini unutmamaya, hatıralarını ve karak­
terlerini muhafaza etmeye muvaffak olmuşlardır. Kürt değil­
dirler. Kürtlükle alakaları yoktur. Asılları ve nesilleri Türk­
men olan Zaza'dırlar. Dilleri de Kürtçe değil, Zazaca'dır"
[ denebilir) .
Yine şarki Dersim aşiretleri arasında Hiran, Demenan, Şa­
dilli, Koban, Yusufan, Alan, Şeyh Mehmedan, lzoli gibi ba­
zı aşiretler vardır ki, asılları ve nesilleri pek malum olmadı­
ğı zannı vardır. Bunlardan Şadilli aşireti Dersim'e geldiği za­
man, diğer bir nam altında bulunduğu ve fakat bulundukla­
rı mıntıkanın bir şatlık [büyük nehir] mıntıkası olması se­
bebiyle, kendilerine "Şat elli" denilmiş ve nihayet bu isim al­
tında kalmış olmaları ihtimali mütalaaya değer.
Yusufanlılar'ın A lparslan'ı öldüren Bersim kumanda­
nı Harzemli Yusufun maiyetinden mürekkep olduğu zan­
nı vardır.
Alan, doğrudan doğruya bir Türk adıdır.
Şeyh Mehmedan'ın, Kureyşan kabilesinden Şeyh Mehmet
namlı bir aile reisinin adına izafetlenmiş olması [ bağlanmış
olması] ihtimali kuvvetlidir. Çünkü bu aşiret, Kureyşanlılar'a
yakındır ve aralarındaki münasebet çok samimidir.
lzoli aşiretine gelince, bunların Türk oldukları daha evvel
izah edilmişti. Aynca Pilvenk adlı bir aşiret vardır ki, bu aşi­
ret Pertek'tedir ve büyük bir aşirettir. Kendi kanaatlerine gö­
re Harzemli'dirler. Törk olduklarına kanidirler.
Garbi Dersim'e gelince; bu mın tıkadaki sakin aşiretler
arasındaki tradisyon şudur: Ecdatları Horasan'da mukim ,
Şeyh Ahmedi Yesevi'ymiş. Cengiz istilası üzerine , Ahmedi
Yesevi'nin oğlu Şeyh Hasan Dede, aşiret halkı ile Irak'a göç
etmiş. Orada Abbasi halifesine dehale t ederek [ sığınmak,
aman dilemek] iskan edilmiş. Hasan Dede, bir aralık Hicaz'a
ve oradan Mısır'a geçmiş ve Bağdat'a döndüğü zaman o yer­
lerde kalamayacağını kestirerek aşiret halkı ile Anadolu'ya
geçmiş ve Konya Selçukları'nclan Alaettin'e tebaiyet etmiş.
Alaettin, bir hemşiresini [ kız kardeş] Hasan Dede'ye tez­
viç ederek [ evlendirerek ] onu aşiretiyle beraber Malatya ci­
varında iskan etmiş. Bu aşiret, Yavuz Sultan Selim zamanı­
na kadar bu mıntıkada kalmış. Yavuz'un Şiilik'le bi rahmane

58
[ acımasızca ] mücadelesi sırasında korkuyla Dersim'e kaç­
mışlar. Şeyh Hasan Dede yolda ölmüş. Gedanmadeni kaza­
sının, Şeyh Hasan karyesinde [ köyünde ] defnedilmiş. Hasan
ve Seyit ismindeki iki oğlu , aşiret halkıyla beraber asıl Der­
sim mıntıkasına göçmüşler. Hasan, Hozat ve civarında kal­
mış. Seyit, kendi tevabiiyle Ovacık mıntıkasına geçmiş.
Hasan'ın Abbas, Karahallı, Kırık, Ferhat isminde dört oğ­
lu olmuş. Bunların her biri bir aşiret halinde taazzuv [ şekil­
lenmek ] etmiş. Bugün Şeyh Hasananlı grubu altında Abbas,
Karahallı, Ferhat aşiretleri vardır ve esas aşiret grupları olup ,
bunlar da daha küçük kabileler haline inkısam etmişlerdir.
Seyit ismindeki diğer kardeşin Koç, Kal , Kav (Kaf) ismin­
de üç çocuğu olmuş. Bunlardan Koç'un Şam ve Resik; Kal'ın
Bal, Abbas, Persim, Keçel; Kav'ın Beyt, Maksut, Bezgever ad­
lı çocukları olmuş . Zamanla her biri , bugün aynı namlarla
anılan aşiretleri teşkil etmişlerdir. Bunlardan daha bir takı­
mı küçük gruplara ayrılmışlardır.
G arbi Dersim'e bugün hakim ve nafiz olan [ sözü ge­
çen ] aşiretler bunlardır. Bu aşiretlerin her biri dedelerinin
Ahmedi Yesevi olduğunu, Horasanlı ve Türk o lduklarını,
Malatya'dan hicret ettiklerini ve Şeyh Hasan Baba ismindeki
dedelerinin Gebanmadeni'ndeki Şeyh Hasan köyünde met­
fun [gömülü] olduğunu bilir ve söylerler. Bu aşiretler için­
de Ferhatuşağından maadası Beşo dili ile görüşür. Ferhatu­
şağı, Herrevere dili ile görüşür. Ferhatuşağının , Kırmanç di­
line daha yakın olan dilinin bu dili konuşması ve kardeşle­
rinin dilinden uzak düşmesi, meskün bir hale geçtiği mın­
tıkanın Harput mıntıkasıyla yakın bulunması ve bu istika­
metteki Kırmançlar'la daha yakından temasa geçmesinden­
dir. Garbi Dersim'i teşkil eden ve Türk olduklarını söyleyen
bu aşiretlerin Dersim'in ilk sakinleri olmadığı ve yakın bir
tarihte mezkur mıntıkaya göçtükleri şüphesizdir. Şu halde,
"garbi Dersim'in ilk sakinleri kimlerdir? " gibi bir mülahaza

59
hatıra gelir. Bazı deliller garbi Dersim'in ilk sakinlerinin de
Türk olduklarını göstermektedir.
Membaını Hozat'ın şimali şarkisindeki beyaz dağdan ala­
rak şarka doğru akan ve Şeyh Çoban tepesiyle Türküt köyü
arasından geçerek, cenubi şarkiye teveccüh eden ve Türüş­
mek nahiyesini kat ederek Türüşmek'in şimalinde Munzur
suyu ile birleşen su güzergahı üzerindeki Kalasan köyüne
kadar olan kısmında Torul deresi adı ile anılmaktadır. Fil­
hakika 1 880'de bu mıntıkada Torut adlı bir aşiretin sakin ol­
duğu ve bunların bir Türk aşireti olup tamamen Türkçe ko­
nuştukları ve fakat tedricen muhitlerindeki aşiretlerin dille­
ri ile dillenmeye başladıkları Dersim hakkında yazılmış eski
raporlardan anlaşılmaktadır. Bu Toru t deresine Çağı deresi
adı ile küçük diğer bir dere de akmaktadır.
Göç yapan Türk aşiretleri, yeni mıntıkalarındaki sulara ve
dağlara ya kendi adlarını verirler veya o mıntıkadaki adları
alırlardı. Bu aşiretin de bu dereye kendi adını verdiği anlaşıl­
maktadır. Şu halde, aşiret bu derenin üst kısmında yerleşin­
ce, kendi adını da o suya vermiştir. Aynı dere üzerinde, To­
ru t isminde bir köy de vardır. Bu köy ve dere eski bir Türk
aşiretinin hatıratını saklarlar. Torut mıntıkasının tabi oldu­
ğu nahiyenin ismi Sin'dir. Türk tarihlerinde Sin'in ay mabu­
du [ kendisine ibadet edilen] Akad'ın hamisi olduğunu görü­
yoruz. Belki de ilk adı Sin'dir. Çünkü Dersim'de buna ben­
zeyen kelimelere tesadüf ediyoruz. Yine bu dereciğin sekiz
kilometre şimalinde, Çığın isminde diğer bir dere de vardır.
Bu dere üzerindeki Balı köyü, Bey mezrası, Hacilli köyü ve
cenubunda da Külünk adlı bir dağ ve Kanisek adlı diğer bir
köy vardır.
Garbi Dersim'in merkezi ve en mühim bir mıntıkası olan
Hozat sahasına gelince; burada Hozat merkeziyle bu isimle
anılan ve garbi Dersim'i ikiye ayıran dereyi mütalaa etmek
doğru olur.

60
Eski Türk dilinde "hozmek", hoplamak ve sıçramak ma­
nasındadır. Bu itibarla bu suya sarp kayalıklardan ve ara­
ziden hoplaya sıçraya akmasından dolayı, herhalde bir soy
tarafından Hozat adı takıldı ve derenin kısmı ülyasında
[ yüksek kısımlarında] aynı adlı bir köy yapıldı. Bu köy an­
cak Tanzimat'tan sonra kasaba haline gelebilmiştir. Ayrıca
Hozat'ın içinde Sarı Saltık adlı bir aşiret, eski büyük adlarını
muhafaza etmektedir. Fakat garbi Dersim aşiretleri arasında
anılmazlar. Hozat'ın 8 kilometre şimalinde Sarı Saltık tepesi,
burada vaktiyle bu namda büyük bir aşiretin yaşadığını gös­
teren beliğ [ kafi derecede] bir abidedir.
Yeni Hozat'ın 3 km. şimali garbisinde Lolan Tanrı namı ile
bir köy vardır ki, Plümer'deki Lolanlılardan bir grubun bu
mıntıkaya göç ettiğine ve yerleştiği köye kendi adını verdi­
ğine işarettir.
Pertek mıntıkasından şarka doğru cereyan eden bir dere
vardır ki, buna mahallen Kaçar deresi denilmektedir. Bu de­
re üzerinde Aşağı ve Yukarı Kaçar ve bunların cenubunda
da Karçarı ülya diye anılan üç köy vardır. Adını bu suya ve
üç köye veren bu Kaçarlar, bugün anılmamaktadır. Pertek­
Hozat yolu üzerinde ve bu yolun şarkında Sağman bahçelik­
leri diye bir mıntıka vardır. Bu mıntıka insanları bugün bi­
le yalnız Türkçe konuşurlar. Ve Dersim'in hemen en zengin
ve bahtiyar insanlarıdır. Sağman adlı bir aşiretin evlatlarıdır.
Fakat aşiret isimleri arasında kendileri anılmaz. Çünkü ta­
mamen hükümete bağlanmış, vahşet hayatını unutmuştur.
Çemişkezek kasabasının bahçeliklerinden geçen ve mem­
baını Ovacık'ın cenubundaki sırtlardan alan ve garbi Dersim'i
bir baştan bir başa kat eden derenin bir ismi Tağar'dır (Hari­
tacılar bu adı Çemişkezek deresi diye yazmışlardır) . Bu de­
renin şimal mailelerinde ayrıca bir de Tagar köyü vardır. Bu
dereye Tuharların adını koyan nesil hangi nesildir? Bundan
maada Kırkanlı diye anılan aşiret içinde Saruhanlı ismini ta-

61
şıyan bir kabile vardır. Bu kabile, o mıntıkanın eski bir ka­
bilesidir. Fakat Şeyh Hasan Dede evlatlarının Dersim'i istila­
sıyla küçülmüşler ve isimlerini kaybetmişlerdir.
Dersim halkı içine daha fazla nüfuz edilir ve bunların ken­
di dilleri ile hatıraları yoklanır ve haritacıların tamamıyla
tespit edemedikleri dağ, dere, tepe isimleri birer birer anla­
şılırsa Dersimlilerin ilk sakinlerinin de tamamen Türk nesli­
ne mensup oldukları anlaşılır. Esasen Dersim'in ilk sekenesi
Türk nesline mensup olmasaydı, Ahmetli Yesevi evlatlarının
bu mıntıkaya nüfuz e tmeleri imkanı var mıydı? Öyle zanno­
lunuyor ki, Şeyh Hasan Dede, Yavuz Selim'in Kızılbaş mü­
cadelesine giriştiği sıralarda, Dersim'deki tanışları ile muha­
berleşti, muvafakatlerini aldı ve öyle yola çıktı.
Dersim'in Ovacık mıntıkasının en hakim aşireti olan
Kalanlılar'ın da en kuvvetlisi bulunan Keçel grubuna aynı
zamanda Bozukanlılar aşireti adı verilmektedir. Hakikatte
ise Bozuklular, Kalanlılar'dan daha eski Dersim sakinleridir
ve Kalanlılar kendilerine hakim olmuşlardır. Keçeluşağı, as­
len Keçeliler olup aynı zamanda hakim olduğu Bozukanlı is­
mini taşımaktadır. A[şar yörükleri arasında da Bozuklu diye
bir kabile tanıyoruz . Bütün bu izahata göre, Dersim sekene­
si hakkında şu hulasayı yapabiliriz:
Dersim, Orta Asya'dan garba doğru uzun zaman devam
eden ve Ege denizi sahillerine ulaşan ve daha garba taşan
göç kollarının yolları üzerinde, bu kolların ancak tortularını
toplamış bir sahadır. Dersim içindeki dağ, dere, tepe adları
bu vatan parçasının ilk sakinlerinin aslen Türk olmaları ka­
naatini uyandırıyorsa da, şark, şarki şimali, cenup ve garp­
tan gelen muhtelif milletlerin istila selleri önünde kaçanlar
için de can kurtarıcı bir sığınak olmuş, hakimiyetleri altında
bulunduğu Türk, Faris, Asur, Ermeni, Arap gibi milletlerin
de tortularını içine almış bir mıntıkadır.
Ermenilik, Dersim içinde şimale gittikçe kesafetini kay-

62
betmiş ve Dersim dahilinde ancak kasabalar ve onlann yakı­
nında barınıp taşamamış ve hiçbir zaman Dersim umum nü­
fusunun % 20'sini aşmamıştır. Harbi Umumi'den sonra ise
izlerini bırakarak ölmüştür.
Asur ve Araplık hiçbir iz bırakmamıştır. Türkler çocukla­
rını ve adlarını ve Farisler ise dillerini ve seyitleri ile beraber
Şiiliklerini pek feci bir surette bırakmışlardır. Muhtelif mil­
letlerden kaçıp Dersim'e sığınan insanlar arasında bilhas­
sa Dicle boyunca gelen ve Kırmanç denilen, yine Farisi boz­
ması bir dille konuşan insanların Dersim dili üzerinde yap­
tığı tesir en çoktur. Bütün bu ihtilatlar Dersim halkını her
gün bir az daha ana dil ve karakterinden uzaklaştırmış ve
Osmanlı Devleti'nin Desim'le mücadeleye başladığı tarihten
itibaren, Dersim daha geniş adımlarla Kürtlüğe doğru ilerle­
meye başlamıştır.
1 890-9 l 'de Hamidiye Teşkilatı ile Kürtler'e verilen im­
tiyazlar Dersim'i bu istikamette kuvvetlendirmeye sevk e t­
miş, Meşrutiyet bu hareketi ağırlaştırmış ve fakat Cumhuri­
yet, diliyle % 70'i, hissiyle % 20'si Kürtleşmiş bir Dersim'le
karşılaşmıştır. Bu itibarla açıkça diyebiliriz ki, bilhassa Maz­
kirt, Nazımiye, Plümer, Ovacık, Hozat kazalarındaki nüfu­
sun % 70'i Kürt gibi konuşan ve fakat henüz onun karakteri­
ni hazmetmeyen ve kendi akideleri ile onu yenmeye çalışan
ve Türk ile Kürt arasında kalmış, şaşkın bir camiadır. Şayanı
teessür olan en mühim nokta, Dersim anasının Dersim ba­
basından evvel Kürtleşmeye başlamasıdır.
Dersim'i şu suretle mütalaa ettikten sonra, kaybolmak
üzere bulunan ve kanında Türk kanı ekseriyeti olan büyük
bir halk kütlesini geriye, yani milli varlığına doğru çevir­
mek için hemen ıslahata ve tedbirler almaya başlamak lazım
geldiği kanaatine varılır. Dersim'i daha iyi tanımak ve ısla­
hat esaslarında çok mühim tesirleri tabii olan asayiş vaziye­
tini mütalaa etmek için bu mıntıka halkının teşkil ettiği aşi-

63
ret grupları ile yekdiğerleriyle olan münasebetlerini ve ken­
dilerini dik kafalılığa ve yolsuzluğa sevk edecek silah vasıta­
sının vaziyetini, her aşiret ayrı ayrı olmak üzere izah edelim.
Her aşiretin adet ve ananesi hakkında kendi kısmında ayrıca
ve muhtasaran malumat verildiğinden, burada bu maksatla
ayrıca bir fasıl açılmadı.

64
Dersim'in iktisadi ve Zirai Vaziyeti

Tekerlekli vesaitin müruruna müsait yollar olmadığından ve


bir taraftan da emniyet mutlak suretle teessüs edemediğin­
den, Dersim'de ticaret hayatı inkişaf edememiştir. Hali ipti­
daide yaşayan halkın medeni ihtiyaçlarının mahdut [ sınırlı]
oluşu ve mahalli istihsalat [ üretilen şeyler] ile bunu da tat­
min edebilmeleri ithalat noktai nazarından ticaretin inkişa­
fına mani sebepler olmuştur. Mamafih uzun süren kış esna­
sında ve hatta yazın dahi bazı kazalarla muvasalauaki [ ula­
şımdaki ] müşkilat ve mekkari nakliyatındaki pahalılık do­
layısıyla da şimdilik ticari bir inkişaf beklenemez. Dersim­
li, keçi kılı , yün, deri, pamuk, peynir, kilim gibi istihsalatı­
nı yaz devresinde Erzincan ve Harput ve muhitindeki kaza
merkezlerine ihraç suretiyle para kazanmak ister ve buna ça­
lışır. Fakat herhangi bir tüccarın bizzat Dersim içine girerek
bu nev'i rnevaddın [ maddeler] toplanması pek müşküldür.
Her halde rüesa [ reisler, başkanlık yapanlar] ile daha evvel
bu esasla mutabık kalınmalıdır ki, böyle bir tüccar emniyet­
le Dersim dahilinde dolaşabilsin.
Çarsancak, Pertek ve hatta Çemişkezek mıntıkalarından

65
bazen Pala, Elaziz, Kemaliye ve Arapkir'e hububat, fasulye,
mercimek, bal, balmumu ihraç olunur. Hozat, Pertek, Çe­
mişkezek mıntıkasından da yağ, peynir ve ceviz ihraç olu­
nur. Bu nev'i ihracat hiçbir zaman büyük bir yekun tutmaz.
Çarsancak, Çemişkezek, Pertek ve halta Hozat köylerin­
den bilhassa Elaziz vilayet merkezine odun ve kömür sevki­
yatı yapılır ve bu yüzden Dersim'e hayli de para girer.
Elaziz'in uyanık gençliği, yerli mal sarf etmek işine çok bü­
yük dikkat atfeder. Bu cümleden olmak üzere Elaziz merke­
zinde tesis olunan iplik ve elektrik fabrikalannın motorlannı
gazoj en motoru olarak intihap etmişlerdir. Bundan maksat­
ları yerli kömür sarf etmektir. Bu fabrikalar dolayısıyla Der­
simliler hayli kömür sevkıyatı yaparak para kazanacaklardır.
Zirai vaziyete gelince; yukarıda bilmünasebe tespit olun­
muştur ki, Dersim tahminen yedi milyon dönüm araziyi ih­
tiva edip, bunun beş milyonu gayri kabili zer dağlık ve taş­
lık, bir buçuk milyon dönümü de kabili zer arazi ve yarım
milyonu da ormanlık ve meradır. Yine bir buçuk milyon dö­
nümün kabili zer arazi olmasına rağmen, Dersimlilerin bu
nevi araziden mera ol�rak istifade etmeleri , çiftçilikle ülfet
ve ünsiyet etmemeleri [ alışmamaları] yüzünden bugün için
tahminen yarım milyon dönümden ziraat için istifade olun­
duğu, Dersimlilerin çiftçilikle iştigal edenlerin ifadesinden
anlaşılmaktadır.
Esasen ziraatçılıkla iştigal edenlerin çift usulleri de bugü­
nün çiftçiliğini tatmin edecek ilmi mahiyette değildir. Eski
usuldür. Çarsancak, Pertek ve Çemişkezek kazalarının Ela­
ziz vilayeti merkezi ile daha sıkı temasları ve oradan görenek
almaları dolayısıyla, bu mıntıkada demir pulluklar ve mede­
ni muhit lerdeki ziraat usulleri inkişaf bulmaya başlamıştır.
Dersim'in ilk sakinlerinin çoban oldu kları ve davarcı­
lık yaptıkları anlaşılmaktadır. llk meskenleri sarp ve kaya­
lıklı vadilerin oyukları ve dağ yamaçları olan bu halk küt-

66
lesi tedricen Ovacık, Pah, Türüşmek, Pertek, Çarsancak ve
Çemişkezek'in ziraata elverişli topraklarına doğru yayılma­
ya ve oralarda çiftçilikle çalışan halkla temasa gelerek bunla­
rı kısmen kaçırtmaya ve kaçmayanlardan da ziraat usulleri­
ni öğrenmeye başlamışlardır. Bunlardan bir kısmının da bu
mıntıkalardaki toprak sahiplerinin yanlarına maraba sure­
tiyle girerek, ziraat usulleriyle istinas ettikleri [ alışmak, alış­
kanlık kazanmak] anlaşılmaktadır. Bu yüzden Dersim'in ço­
banlıkla melüf [ alışık, huy edinmiş] Türk sakinleri, bu yeni
hayat vasıtasından zevk almaya başlamışlardır.
[ l ] 3 19 senelerinde Dersim'de mutasarrıflık yapmış Celal
Bey ismindeki bir zatın raporuna nazaran, Plümer ve Maz­
kirt kazalarında, halkın % 70'i, Hozat kazasında % 50'si , Na­
zımiye kazasında % 50 ve Ovacık kazasında % 30'u çiftçilik­
le iştigale başlamışlardır. Bu tarihten sonra zaman zaman çe­
kirge ve kuraklık gibi afe tler yüzünden bu halkın mühim bir
kısmı yine çobanlığa doğru gitmiştir. En son 1 929 kuraklık
senesi de Dersimlilerin çobanlığa doğru başlayan ricatlarına
müessir olmuştur.
Birinci Umumi Müfe ttiş İbrahim Tali Beyefendi, rapo­
runda, 1 929 senesinin Temmuz ayında, Dersim'i baştan ba­
şa kat eden seyahatinde, güzergahında tesadüf ettiği tarlala­
rın çekirge istilası altında eridiğini ve halkın bu afet karşısın­
da, adeta ilahi bir afetmiş gibi seyirci ve donuk bir vaziyette
kaldığını ve bu yüzden Dersim'de bir maişet müşkülatı baş­
ladığını ve Hilali Ahmer'clen yapılan yardımlarla ve Perıck­
N azımiye yolu üzerinde bir kısım Dersimlilerin çalıştırılma­
sı suretiyle bu sıkıntının bir dereceye kadar önüne geçildi­
ğini bildirmiştir.
Dersim'de çiftçiliğe doğru bir asır evvel başlayan hareke­
tin bu gibi afetler dolayısıyla tevakkuf [ duraklama] devresi­
ne girmesi şöyle dursun, çobanlığa doğru rical tesiri de yap­
tığı müşahede olunmuştur.

67
Harbi Umumi'den evvel, çiftçilikte ilerlemiş ve Dersim'in
hububat ihtiyacını tatmin eden unsur Ermeni unsuruymuş.
Bunlar bilhassa, Çarsancak, Pertek ve Çemişkezek mıntıka­
lannda geniş ziraat yaparlar ve hatta hububat da ihraç eder­
lermiş. Bunlann Dersim'den uzaklaşmalanndan sonradır ki,
esas Dersimliler çiftçiliğe daha çok ehemmiyet vermeye baş­
lamışlardır.
1 929 kuraklığı ve çekirge afeti bu arzuyu baltalamasaydı,
Dersim çiftçiliğinin bugün daha müsait bir vaziyette buluna­
cağına hiç şüphe yoktu. Ne olursa olsun, Dersim büsbütün
ölmüş topraklı bir mıntıka addolunamaz. Kafi toprağı, or­
manları, yaylaları ve inkişaf halinde sanayii ziraiyesiyle bu­
günkü nüfusu sıkıntısızca besleyecek kadar zengin bir mın­
tıka addolunabilir. Bu mıntıkada mevcut olduğu iddia olu­
nan altın, gümüş, manganez, ilaahir [ ve bunlar gibi ] birçok
madenlerin işletilmesinin faydası ayrıca mütalaaya değer.
Bunun için Dersimli'yi muhitindeki medeni merkezlerle ko­
layca temasa getirecek esaslı muvasala temini şarttır.
Dersimli , malının kendisine servet ve refah getirdiği ­
ni anladığı ve gözüyle gördüğü gün , şekavetten [ haydut­
luk, eşkıyalık] kendiliğinden sıkılarak, medeni bir insan gi­
bi yaşamaya layık kabiliyetini gösterecek bir Türk evladı­
dır. Dersimli'nin çoban hayatından uzaklaşmaması başlıca
derdidir. Bu dert Dersim'i bugün silahlandırmıştır. Dersim­
li, atadan kalma davarcılık yolunun kendisini az çok aç bı­
rakmad ığını görerek, ona bütün varlığıyla sarılmış vaziyette­
dir. Dersi mli davarını muhasımlarının tecavüzlerinden ko­
rumak için silahlanmıştır.
Dersim'dc çiftçiliğin kök salmaya başladığı devirde top­
rak kavgaları başlamış, bu da silahlanmaya bir sebep olmuş­
tur. Dersimli'nin çiftçiliğe doğru ağır yürümesi nin hir sche­
bi de muhasımlarının tecavüzü korkusuyla davarlarını uzak
yaylalara sevk edemeyerek, oturduğu yer civarında otlatma-

68
ya ve binaenaleyh tarla olacak araziyi bir mera olarak kul­
lanmaya mecbur kalmasıdır. Bu mecburiyet Dersimli'yi çift­
çi yapmak için çözülecek en mühim düğümdür.
Dersim'in dağlık aksamındaki ç iftçilik ekseriyette da­
rı ziraatıdır. Buğday unu ve ekmeği yalnız ağalara ve rüe­
saya münhasır gibi olduğundan, bu kısımlarda buğday zi­
raatı mahduttur. Toprak derdi Dersim'de de vardır. Mese­
la Plümer'in ziraata müsait arazisi hemen kamilen Şah Hü­
seyin Ailesi'ne aittir. Dersim'in diğer kazalarında da ekile­
cek toprak, ekseriya bir ağanın veya aşiret reisinin veya seyi­
dindir. Bu yüzdendir ki, asıl Dersimli bu sahada inkişaf bu­
lamamıştır.
Türklerin eski zamanlardaki aşiret teşkilatında olduğu
gibi, Dersim'de de bütün arazi evvela aşiret efradının mali
müşterekiymiş. Bu adet, tedricen terk edilmiş ve nihayet as­
ri silahlı reisleri maiyetlerine daha kolaylıkla, daha hakim
vaziyete getirdikten sonradır ki, aşiret hudutları dahilindeki
her şey aşireti temsil eden birkaç ağa ailesine ait olarak tasar­
ruf edilmeye başlamış ve aşiret efradı bu yüzden inhitata uğ­
ramıştır. Ve artık her şeyi ile ağanın ve seyidin kölesi ve esi­
ri olmuştur. Bu, Dersim'de çiftçiliğin inkişafına mani bir se­
bep olarak görülmektedir.
Birinci U mum Müfettişi İbrahim Tali Beyefendi, raporun­
da, 1 929 senesindeki Dersim seyaha tinde, Hozat-Ovacık
yolu üzerinde Karaoğlan köyü civarında yoluna çıkan çıp­
lak ve sefil ve belki dededen kalma paçavra halindeki elbi­
seli Dersim çocuklarına bu dağ başlarında ne için böyle aç
ve sefil kaldıklarını , Cu mhuriyet Hüküınc ti'nin kendile ri­
ne Elaziz ovasında toprak, çift, tohum , ev ve her şey verdi­
ğini ve bu maksatla halkla temas etmek üzere buraya geldi­
ğini söyleyince, yaşlı erkeklerden biri , aşiret reisinin bulun­
duğu mıntıkaya sanki işitece kmiş gibi korkarak baktıktan
sonra, reisin bulunduğu tarafı gözü ile göstererek pek ya-

69
vaşça "Efendim biliyoruz. Hükümetimiz bizi kurtarmak is­
tiyor. Biz de gelmek, çift ve çoluk çocuk sahibi olmak iste­
riz. Şunlar işitirlerse bizi öldürürler" suretinde cevap verdi­
ğini anlatmış ve asıl emek sahibi Dersimli'nin derdini teşrih
etmiştir. Bundan sonra çekirgenin kapladığı tarlaları göste­
rerek, bu sene hiçbir mahsul alamayacakları anlatılmış ve
ne suretle geçinecekleri sorulmuştu. Dersimli bu suale ver­
diği cevapla, yine reisin bulunduğu tarafı göstererek "O, öl­
meyecek kadar verir. Biz onun için çalışıyoruz" demiştir.
Dersimli'nin bu kısa ifadeleri Dersim'in ıslahı lazım gelen
dertli iç yüzüdür.
[ l ] 928 senesinden itibaren, Dersim ağalarının ovaya in­
dirilerek zavallı halkın başından alınması imkanı aranılmış
ve bu hususta telkinata başlanmıştı. Bu telkinat neticesinde,
pek az birinci ve kısmen ikinci derecedeki bazı ağalarla bun­
ların maiyetlerinden Elaziz ovasında iskana talip olanlar ol­
muş ve indirilerek iskan edilmişlerdir. Dersimlilerin toprağa
bağlanma istidadı hakkında bir misal de, üç sene evvel, vakı
telkinat neticesinde Dersim'den ovaya 198 ailenin iskan için
kendiliklerinden talip-olmalarıdır. Bunlar muhtelif köylerde
iskan edildiler. Evleri, çiftleri, tohumları verildi.
[ l ] 93 l senesinde bu grup üzerinde müfettişlikçe yapılan
tetkikat neticesinde, 1 98 aileden l 6'sı merkezi vilayette is­
kan olunacak ağalardan olmak üzere ceman 38 ailenin is­
kan mahallerini terk ettikleri ve geriye kalan 1 60 ailenin bu­
lundukları köylerde kalarak müstahsil bir hale geçtikleri ve
bunlarla alakadar ceman 38 ailenin kaçması sebebi şu su­
retle tespit olundu: Dersimli'nin ovada iskan haberleri, ova­
daki emvali metrukeden [ sahipsiz mallar] fuzulen isti fade­
ye alışmış mütegallibeyi tahrik etti. Bunlar asıl maksatları­
nı gizli tutarak, Elaziz ovasındaki Türk köylerinin Kürtleş­
tirileceği, ovanın hırsızlarla doldurulacağı ve artık kendile­
rine rahat kalmayacağı şeklinde propagandalara başladılar.

70
Bu propagandalarını bilhassa mebuslarma isal ettiler [ ulaş­
tırmak, yetiştirmek] bu propagandaların matlup [ istenilen]
tesiri yapmadığını görünce, doğrudan doğruya Dersimli­
ler üzerinde işlemeye karar verdiler ve devletin kendileri­
ni askere alacağı, birer birer imha edeceği ve bilhassa ağa­
ları yakalayıp sürmek için merkeze indirmekte olduğu şek­
linde telkinlere başladılar. Zaten Dersimliler arasında ovaya
iniş hakkında uyanan cereyan Dersim dahilinde nüfuz iddi­
asında bulunan aşiret reisini de haylice kuşkulandırmış ol­
duğundan, bunlar da aynı telkinata iştirak ettiler. Bilhassa
devletin asker alacağı şeklindeki telkinler, Dersimlileri pek
yıldırıyordu . Bu telkinler filhakika tesirini gösterdi . Ova­
ya iniş talebi birdenbire çok azaldı ve hatta durdu. Ovadaki
Dersimliler yerlerinde duramamaya ve bir taraftan aileleri­
ni tekrar Dersim'e göndermeye başladılar. Bu propagandala­
rın tesiratına en çok ağalar kapıldığından Elaziz'e iskan edi­
len bu ağalar ovadaki taraftarıyla birlikte çekilip gittiler. İş­
te Dersim'e avdet eden bunlardır. Fakat 1 60 aile olduğu gi­
bi kaldı ve ovanın adamı oldu . Bu netice bize Dersimlilerin
ovaya iskanı hakkında yapılan ilk tecrübenin % 71 muvaffa­
kiyet verdiğini göstermiştir.
Ovada iskan edilen Dersimlilerin ev bark sahibi olmaları,
tedricen iyi bir vaziyete geçmeleri, iyi giyinmeleri Dersim­
liler üzerinde iyi bir tesir yapmaya başladı ve müteakiben
de iniş talepleri oldu. Bugün dahi devam etmektedir. Ancak
kendiliklerinden çekilip gidenlerin tekrar iskan hususunda
vaki talepleri reddedilmekte ve bu vaziyet Dersimlileri, hü­
kümetin bu işte bir suiniyetle hareket etmediği ve kendileri
için bir fikri mahsusu olmadığı , nitekim ağaların iniş talebi­
ni bile reddettiği şeklinde düşünülmeye başlandı .
Çemişkezek kazasının pek sarp v e arızalı Tagar deresi ve
Ali boğazı mıntıkalarında inler ve mağaralarda sakin olup
şimdiye kadar yalnız davarcılık yapan ve Koç uşağı aşire-

71
tinin silahlı kuvvetini teşkil eden Resik ve Koçlu gibi kabi­
lelere sureti mahsusada yapılan telkin neticesinde bu vah­
şet telkin eden mıntıkalardan çıkarılarak, Çemişkezek mu­
hitine yerleştirilip iskan edildiler. Bu insanlar bugün iyi bir
çiftçi haline gelmiş, Koç uşaklarına karşı cephe almış, dev­
let tekalifini ifaya koyulmuş bir haldedirler. Seyahatim esna­
sında Çemişkezek'de bunlardan birkaçı yardım için müraca­
atta bulundular.
Muhtelif aşiretlerden kaçar hanenin ovaya inip yerleştiği
hakkında malumat:

Karabal l ı aşireti 79 hanede 428 nüfus


Ferhat uşağı 34 hanede 1 65 n üfus
Abbas uşağı 10 hanede 50 nüfus
Kırgan uşağı 3 hanede 20 n üfus
Bahtiyar uşağı 11 hanede 41 nüfus
Şam uşağı 3 hanede 29 nüfus
Laçin uşağı 1 hanede 5 nüfus
H iran uşağı 5 hanede 27 nüfus
Alan uşağı 1 hanede 6 nüfus
Kureyşan uşağı 3 hanede 15 nüfus
Pilvenk uşağı 19 hanede 70 nüfus
Seyitler uşağı 7 hanede 39 nüfus
Şavak uşağı 2 hanede 10 nüfus

Bunlar Elaziz'in Habur, Şeyh Hacı, İçme, Ağız, Mürü, Sin­


tik, Geçeli, Kuyulu, Tadım, Çorçuk, Vertetik, Hüseynik,
Künk, Etmetik köylerinde iskan edilmişlerdir.
Ayrıca Çemişkezek mıntıkasında Koç uşağı aşiretinden 7 1
hanede 303 nüfus Bugur, Ahtık, Hezar v e Ferhat uşakları 4
hanede 20 nüfus Dehke , Resik uşağından 54 hanede 275 nü­
fus da Hoskin köyüne iskan edilmişlerdir.
Bu malumatı bu kadar tafsilatla tespitten maksat, Dersim
ıslahatı meyanında üzerinde fazla tevakkuf edilecek mesele­
lerden birinin de Dersimli'yi toprağa bağlamak meselesi ol­
masıdır.

72
Dersim'de birçok madenler bulunduğu rivayet olunmak­
ta ise de bu hususta kati bir malumat mevcut değildir. Yal­
nız Peri suyu üzerinde, Bağın civarında, kükürtlü ve çelikli
bir ılıca bulunduğu malumdur.

73
Dersim'in İdari Taksimatı ve
İdare Merkezlerinin Vaziyeti

Dersim, Şiiliğin bir kaynağı olduğu günden beri isyankar ru­


hunu hiç değiştirmemiş ve bu ruh onu daima hükümetten
uzak bulundurmuştur. Nüfuzu hükümetin Dersim'e sokul­
ması için Osmanlı Hükümeti'nin takip e ttiği idari siyaset,
nişan ve behaya itasıyla ve rüesaya payeler vermek suretiy­
le idarei maslahat pohtikasıydı. Fatih Mehmed'in Erzincan
üzerine hareketi esnasında Uzun Hasan, Çemişkezek'ten ge­
tirdiği Şeyh Hasan'ı validesi Sara ile Fatih'in nezdine gönde­
riyor. Bu suretle Osmanlılarla ilk defa karşılaşıyorlar. Sultan
Selim'in evvel zamanında Mısır seferinde padişaha arzı hiz­
met eden Zülkadiroğulları'ndan Ali Bey'i Çemişkezek Eya­
let Beyi olarak görüyoruz. Dersim'de derebeylik idare sis­
temi cariydi. Ancak 1 860 sıralarında Dersim'de Şah Hüse­
yin Bey, Gülabi Bey, Mansur Ağa ve Şeyh Süleyman gihi rü­
esanın Dersim idaresine hakim olduğunu ve 1 875 senesin­
de Hüseyin Bey'i P lümer ve Gü labi Bey'i de Mazkirt kay­
makamı olarak görüyoruz . Su halde Tanzimat' tan sonra ,
Dersim'de yapılan idare teşkilatında kaymakamlar ve me­
murlar kamilen yerli rüesa ve rüesa çocuklarından intihap

74
olunmakla imiş. O zamanki idarenin vaziyetine bir misal ol­
mak üzere , 1 875'te Erzincan Mutasarrıfı Şefik Paşa'nm dela­
leti ile Erzurum'da Ahmet Muhtar Paşa nezdine, Dersim na­
mına mümessil olarak giden Dersim rüesası arasında, Plü­
mer kaymakamı Hüseyin Bey ile Mazkirt kaymakamı Gülabi
Bey'i en ziyade sahibi kelam olarak görüyoruz. Hükümet na­
mına hareket eden Ahmet Muhtar Paşa, devletin resmi me­
murları olan bu kaymakamlarla, Dersim aşiret reisleri ile te­
mas eder gibi görüşmüş ve Dersim hakkındaki teklifatını
bunlara tevcih etmiştir.
Hüseyin Bey, Ahmet Muhtar Paşa'nın yaptığı yol ve as­
kerlik tekliflerini taahhüt edemeyeceğini söyleyerek yeri­
ne dönmüştür. Hatta 1 877-78 Rus muharebesine tekaddüm
eden günlerde Mazkirt Kaymakamı Dersimli Nafiz Bey ile
rüesadan Munzur Bey'i Erzurum'da Rus konsolosuna gide­
rek, muharebe olursa Dersim'in yardımını vaat edenler ara­
sında görüyoruz.
Dersim'de hükümet nüfuzuna başlangıç olarak, Dersim'in
vilayet halinde teşekkül ettiği 1 880 tarihini esas tutarız .
Dersim'in ilk valisi Fikri Paşa namında bir zat olup, bu zal,
idarei maslahat yoluyla da olsa hükümetle Dersimlileri ilk
defa yekdiğerine yanaştırmaya çalışmış bir idare reisi olarak
tanınmaktadır. Fakal bu zat da Dersim memuriyetlerini Der­
simlilere tevdi esasını muhafaza e tmiştir.
Dersim, Tanzimat devrinde bu nam altında bir idare küllü
olarak nazarı itibara alınıp mutasarrıflık yapılmış ve 1 878'de
vilayet teşkilatı yapılmıştır. Ancak on sene kadar valilik leş­
kilatı devam edebilmiş ise de vilayel umumi ve hususi vari­
datı teşkilatı masrafını bile korumadığından lağvedilerek, 1 3
Mayıs 1 888'de Lekrar mutasarrıflık olarak leşekkül elmiştir.
Vilayetken Plümer kazası Dersim'e Labi idi. Mu tasarrıflığa
tahvil esnasında bu kaza Dersim'den alınarak Erzincan mu­
tasarrıflığına verilmiştir.

75
Meşru tiyet devri nde de mu tasarrı flık olan bu sancak ,
Cumhuriyet devrinde bir aralık tekrar vilayete tahvil edil­
miş ise de, yine aynı sebeplerle devamı caiz görülmeyerek
vilayet lağvedilmiş ve Pertek, Hozat, Çemişkezek, Ovacık,
Nazımiye, Mazkirt kazaları doğrudan doğruya Elaziz vila­
yetine raptedilmiştir. 1 888'de mutasarrıflığa tahvil olundu­
ğu zaman Dersim, Çarsancak, Mazkirt, Kızılkilise, Kuzuçan,
Ovacık, Hozat, Pertek, Çemişkezek, Pah kazalarından müte­
şekkildi. Bunlardan Kızılkilise bugün Nazımiye ismini taşı­
maktadır. Pah kazası Cumhuriyet devrinde lağvedilerek, na­
hiyeye kalıp Mazkirt kazasına raptedilmiştir. Keza Çarsan­
cak kazası da lağvolunarak, Pertek kazasına raptolunmuş­
tur. Bugün Pertek kazası Çarsancak, Paşavank; Mazkirt ka­
zası Muhindi, Pah ve Türüşmek; Hozat kazası Sin, Kırmil,
Kakpır; Çemişkezek kazası da Germil nahiyelerinden müte­
şekkildir. 1 888 idari taksimatında nahiyesi bulunmayan bu
mıntıkada nahiye teşkilatı ihdası tedrici de olsa çok mühim
fayda temin etmiş ve etmektedir. Bu faydaların ilki de dev­
let mümessilini, asırlardan beri hükumetten müçtenip [ ka­
çınan, uzak duran, çekinen] ve yalnız ağasını tanıyan halk
arasına sokmak ve onları yavaş yavaş gözleriyle, kalpleriyle
devlet teşkilatına ısındırmak olmuştur.

Hozat

Eski vilayet ve mutasarrıflık merkezi olan Hozat kasabası ,


bugün bu nam ile anılan kazanın merkezi olup Dersim'in
merkezini ve kalbini teşkil etmektedir. Bu kasaba 1 854 ta­
rihinde 40-50 haneli bir köyken, Dersim'de idari teşkilatın
başlaması ve bu kasabanın yüksek bir idare merkezi olması
üzerine birden bire inkişafa mazhar olmuş ve bir aralık, ya­
ni Harbi Umumi'den evvel, 1 . 600 haneye kadar çıkmıştır.
Bu s ı ralarda mektebi, kışlası ve hükümet konağı ile

76
Dersim'in ortasında medeni bir merkez olmaya namzet olan
Hozat kasabası, Harbi Umumi'nin afet gibi yetişmesiyle in­
kişaftan kalmış ve binnetice inhitata [ kuvvetten düşme ] yüz
tutmuştur. Hükümete ve devlete karşı zaman zaman men­
fi cephe olan isyankar ruhlu aşiretlerin tahribatı da bu kasa­
banın inkişafına mani esbaptan biri olmuştur. Hozat kasaba­
sı, Elaziz ile Ovacık arasında Dersim'i ikiye bölen en mühim
güzergah üzerinde olup, muhtelif kazalarla irtibat imkanı
bu kasaba için atiyen bir sebebi feyzü inkişaf olacaktır. Mu­
hakkak olan bir şey varsa, Dersim'de ilk idare teşkilatı sırala­
rında hükümet reisleri bu mıntıkayı Osmanlılığa mal etme­
ğe çalışmışlardır. Fakat bu çalışmalar hiçbir zaman kanunla­
rı hakim kılacak vaziyette olmamıştır. O zamanın idare ica­
batı olarak idarei maslahat politikası ilk Dersim idarecileri­
nin aşiretlerle temaslarını temin e tmiştir. ldarei maslahat­
çı olanlar, hedaya ve behaya politikası ile devlet için zararlı
olacak bir vaziyete sokmamaya çalışmışlardır. Bununla bera­
ber, bütün bu mesai Dersimlileri dededen babadan gelip du­
ran soygunculuk, çapulculuk itiyatlarından vazgeçirmemiş­
tir. Bu müşkül manzaraya nazaran, Hozat ilk defa idare mer­
kezi olunca, bu merkezin bir Türk kültür merkezi olmasına
dikkat sarf olunduğu ve bilhassa Türk dili ile dillenen aynı
soydan insanların bu merkezde çoğalmasına çalışıldığı an­
laşılmaktadır. Zaman bu mesaiyi durdurmuştur. Fakat bu­
gün için bu eserleri halk ağzında görmek mümkündür. Ha­
len şayanı dikkat olan nokta, vilayet, mutasarrıflık gibi yük­
sek idare taazuvlarına merkez olan bu kasabada, hükümet
şerefiyle mütenasip bir konak olmamasıdır.
Hükümet konağı, alt katı hapishane olmak üzere, iki katlı
ve eski tipte tamire çok muhtaç bir binadır. Bu merkezde in­
sana büyüklük ve kudret hislerini telkin edici bir hükümet
konağının yapılması lazımdır. ln, Değirmenler, Kuru, Ovacık,
Aşağı Tavuk, Yukarı Tavuk, Ağvis (Ağavis) , Akpınar, İbrahim

17
tanın, Lolan tanın, Türk tanın, Taçgerek, Göçin, Kızıl Ziyaret
tepesi, Zeynel tepesi, Sekedik, Kalecik, Cadıbağı, Sular mez­
rası, Ulukale deresi, Karakoz mezrası, Kızılmezra, Kurtde­
re, Akpınar, Barkini, Karakoz, lnceağ, Sulupınar, Hozat dere­
si, Eri kan, Sarığman Dersim'i (Sağman Dersim'i) , Sürgüç, Ka­
ravelolar, Çamurlu, Ulupınar, Hüseyinbaba, Gümürgan dağı,
Nacar, Halil pınarı, Kızıldağ, Karamuk, Halikler (Halikanlı),
Halkis, Aksu deresi, Beyazdağ, Bulanık, Hazan tepesi (Hozat­
hlar ağzından Kazan tepesi diye işitilmiştir) , Kalaycıklar, To­
rul, Dut mezrası, Torul suyu, Şeyh Çoban tepesi, Külünk da­
ğı, Karat, Kalan deresi, Karasakal yaylası , Koz dağı, Silmek,
Kızıltepe, Ağdat, Palikan, Balkan, (Ağdas) Ağtaz, Kızıltaş, Ka­
raoğlan, Yukarı Direk, Aşağı Direk, Sarı Saltık tepesi, Ağvi­
ran deresi, Akseki, Kuru , Dereköy, Otolar, Tağar, Gözerek,
Bozan, Turşu , Koçyeri, Kızılkum, Oluklu, Payamlı, Kozluca,
Boyunkumu, Avgölü , Sarıoğlan, Amergan deresi, Amergan,
Tokmakbaba tepesi, Bilgiç, Ağtaş gibi isimler bu kaza halkı­
nın menşei hakkında fikir verecek esaslardır.

Çemişkezek

Kaza merkezi olan bu kasaba, Dersim tarihinde en mühim


rolü oynamış bir kasabadır. Filhakika dört buçuk asır ev­
vel Dersim'in Türkiye'ye intikali sırasında, Dersim mıntı­
kasında en ziyade Çemişkezek ismi anılıyor; Hozat, Maz­
kirt, Nazımiye , Ovacık mevzubahis bile olmuyor. Dersim ,
Ermeniler'le Türk unsurunun ve keza Türklerle Kürtleşmiş
Tuharlar'ın çarpışma merkezidir. Ermeni unsurunun mem­
leketimizden uzaklaşmasından sonra, çarpışmalar Türkler­
le Kürtleşmiş Tuharlar arasında son zamana kadar devam
etmiştir. Bu çarpışmalar, 1 926 Koç uşağı tedibatından son­
ra eski şiddetini kaybetmekle beraber, bugün dahi münferit
vakalar halinde devam etmektedir.

78
Çemişkezek kasabası eski bir kaleyi ihtiva etmektedir. Be­
ni Süleyman, Besilgazi Bey'le Akkoyunlular'dan meşhur Çe­
mişkezek hakimi Şeyh Hasan Bey'in gayet güzel ve sana­
yi nefisei mimariyei havi camii vardır. Osmanlı vüzerasının
[ vezirlerinin] da cami ve mescit gibi eserleri vardır.
Kasaba oldukça büyük olup etrafı bağlık ve bahçeliktir. Bu
kasaba halkı Dersim'in diğer halkına nispetle daha çok uya­
nık ve maarife düşkün ise de halkın bütün manasıyla hükü­
mete bağlanmasında kendi menfaatinin, nüfuzunun kırıla­
cağını anlayan ve bilenler, ifsadattan [ fesatlıktan] geri dur­
mamaktadırlar.
Bu kasaba merkezindeki hükümet konağı, Cumhuriyet'in
şerefiyle mütenasip bir vaziyete getirilmesi lazım bir halde­
dir. Kasabada halihazırda umran [bayındırlık, imar] namına
bir şey yoktur. İçtimai hayat henüz inkişafa yüz tutmamış­
tır. Bunda başlıca iki kuvvet amildir. Biri belediyesinin azami
500 lira kadar iradı olması ve bu iratla memleketin beldi ihti­
yaçlarına asla cevap vermemesi, diğeri de bu kaza merkezinin
asırlardan beri tevali eden [ devam eden ] tecavüzlerden yılan
halkının bu yüzden kınlan maneviyatının henüz yerine gel­
memesidir. Son senelerde bile katil ve soygunlara sahip olan
bu kazanın halkını bu hususta haklı görmek lazımdır. Bütün
Dersim'e mesela Manisa vilayeti gibi hakim olduğumuz gün,
Çemişkezek'in diğer kazalara nispetle en çabuk yoldan inkişaf
edecek bir merkez olacağına hiç şüphe edilmez.
Çemişkezek aynca din sahasında ela ehemmiyet kazanmış
bir yerdir. İsmail Safevi ilk Alevilik tohumlarını bu merkeze
atmış ve Dersim'e bu merkezden intişar [dağılmak] e tmiştir.
Çemişkezek kasabasını Ermeni tarihçileri kendilerine mal et­
mektedirler. Çemişkezek kasabasındaki halkın tipi, bu hal­
kın mazisi ile büyük Türk ırkına bağlı olduğunu göstermek­
tedir. Esasen kasabanın hemen altından geçen derenin adı da
halen Tuhar deresi diye anılmakta olup, bu isim harita alıcı-

79
lan tarafından Tagar-Tugar şeklinde kaydedilmiştir. Tuhar­
lar tarihçilerin Tayık, Dak, Taç dedikleri Türk soyunun bir
şubesidir. Diğer bazı iddialara göre de Tatardırlar. Mesela,
Çemişkezekli Nüzhet Dede Efendi'yi karşısına alan bir antro­
polojist buna derhal "Moğol çocuğu" veya 'Tatar" demekten
kendini alamayacak ve kafatasının şeklini görünce, bu kara­
rının sağlamlığını hissedecektir. Çemişkezek halkının Murat
vadisini takiben gelmiş lskitler'den olması da muhtemeldir.
Ermenilerin en çok serbest bulundukları ve mütemadiyen
evlat yetiştirdikleri günlerde bile, nüfusları kasabanın Türk
ve Kürt diye anılan Türk halkının % 1 0'unu tecavüz edeme­
miştir. Çemişkezek muhitindeki Kızıl Ziyaret tepesi, Kara­
taş , Hadişar, Kalecik, Çaybağı, Sular mezrası, U lukale ta­
şı, Beydere, Bey mezrası, Kumir, Kumyeri, Oğuzer, Biradi,
Yaz mezrası, Pogos, Boğaz, Ekrek, Oskih, Askik, Erdike, Ar­
tik (Araplar bu kelimeyi "Aradik" şeklinde cemilendirirler) ,
Koçulu (halk dilinde Koçoğlu) , Kocaoğlan ilaahiri gibi isim­
ler bu kasaba ve onu muhit halkının hangi ırka mensup ol­
duğunu gösterecek kıymet ve ehemmiyettedir.
Halkın kültürüne gelince, bu husustaki kanaatler daha
çok kuvvetlenmektedir. Kültür esasları hakkında ileride ait
olduğu fasılda daha tafsilatlı malumat verilecektir. Çemiş­
kezek tabirine gelince, bunun kamış, gümüş, kesek, güz, ek
asılları ile alakası görülmektedir. Bu kazanın Gebanmadeni
ile hemhudut olduğu nazara alınırsa, bu nispette uygunluk
görülmek tabiidir.

Mazkirt

Dersim mıntıkasında üçüncü bir kaza merkezi de Mazkirt'tir.


Mazkirt, Dersim ilk vilayet olduğu zaman mutasarrıflık mer­
kezi olmuş bir kasabadır. Dersim'in mutasarrıfl ığa tahvi­
li sırasında kaza teşekkülünün merkezi olmuştur. Çok sarp

80
ve taşlıklı, Kırklar dağının Pah istikametinde geçit veren
şark parçasının hemen cenubundadır. Kasabanın asıl adı
Manazgirt'miş. Bu kasaba vaktiyle büyükçe bir kasabaymış
fakat müteaddit aşiret tecavüzü neticesinde, küçüle küçüle
nihayet 1 50-200 haneden ibaret bir köy haline dönmüştür.
Bu kaza merkezindeki hükümet dairesi de hükümet nü­
fuzunu ve şerefini tatmin edecek bir halde değildir. Esas
kasaba merkez halkı ekseriyetle Türkçe konuşur. Harbi
Umumi'den evvel bu kasaba nüfusunun yedide biri Erme­
niymiş. Kasabanın adının menşei hakkında kati bir fikir ha­
sıl olmamıştır. Ancak "Kirt" tabirinin Türklerce kasaba ma­
nasına gelen "kent"ten bozma olması ihtimali müstebat de­
ğildir [ uzak ihtimal değildir] . Bununla beraber, mühim isti­
la ve tecavüz istikametleri üzerinde inşa edilen kalelerin bu­
lunduğu mevkilerin bu nam ile anıldığı da iddia olunmak­
tadır. Filhakika Malazkirt, Mazkirt. Vaskirt gibi kasaba ve­
ya köylerin bulundukları mevkiler mühim geçitleri kapaya­
cak vaziyettedirler.

Nazımiye

Dersim mıntıkasında dördüncü bir kaza merkezi de N a­


zımiye'dir. Meşrutiye t devrine kadar bu kazanın ismi Kı­
zılkilise'ydi ve merkezi de Aydarı'ydı (Haydan) . Meşrutiyet
devrinde Nazımiye olarak tevsim [ isimlendirmek] olunmuş­
tur. Kaza merkezi küçük bir köy halindedir. N üfusu az bir
kaza olmakla beraber, mevkian ehemmiyeti vardır. Bu ka­
za Kigi, Plümer, Ovacık, Hozat, Mazkirt ve kısmen de Per­
tek kazalarıyla temastadır. Buna nazaran Dersim aşire tle­
rinin en mühimlerinin ortasında demektir. Aynı zamanda
Murat vadisi ile Karasu vadisi arasındaki kış yolu üzerinde­
dir. Harbi Umumi'den evvel bu kaza nüfusunun ancak beş­
te biri Ermeni'ydi.

81
Bu kaza dahilindeki Hosu m , Dağyan , Dağyan mezraa­
sı, Kalman (Yukarı Kalman, Aşağı Kalman ) , Munzurbaba,
Kurt, Sapbaba tepesi, Boncuk dağı, Balık, Geç tepesi, Di­
rik, Gevrek, Acı Ada dağı, Küçük Göl dağı , Kutu deresi ,
Kozerek, Kara Sakal gibi isimler de bu kaza mıntıkası hal­
kının esas çekirdeğini Türklerin teşkil ettiğine delildir. Bu
kaza merkezinde , Karakoyunlu hükümdar ailesinden Elti
Hatun'un musanna [ gösterişli, sanatlı, usta elinden çıkmış ]
camii ve türbesi vardır.

Ovacık

Beşinci bir kaza da, merkezi Zeranik köyü olan Ovacık'tır. Bu


kazanın eski merkezi Pardi köyüydü . Pülür'ün de merkez ol­
duğu söylenilmektedir. Zeranik, 1 00- 1 50 haneli bir köy vazi­
yetindedir. Hükümet binası alelade ve gayri sıhhi bir yapıdan
ibarettir. Harbi U mumi'den evvel bu kazadaki Gregoryan ve
Protestan Ermeni nüfusu hiçbir zaman yüzde 1 0 nispetini te­
cavüz etmemiştir. Kaza muhitinde Cevizli, Kurudere, Eğripı­
nar dağı, Büyük Göl Başı, Büyük Göl Başı dağı, Ziyaret tepe­
leri, Orta dağ, Karagöl deresi, Hanlı deresi, Aksu deresi, Mer­
can deresi, Harami deresi, Gözeler, Pülür (Bulur) , Çahiri ,
Dıştaş, Ağataş, Çolaklar, Kozluca, Konaklar, Eril, Çakmak­
lı, Bektaş, Makik uşağı, lsitme , Büyükköy, Bilgiş tepesi, Ka­
le deresi, Kızıl Viran, Sarıoğlan, Kızık, Süyütlü, Kışla, Kara­
taş, Deveboynu, Mirho gibi isimler bu kazanın esas halkının
menşei ve ırken ciheti irtibatını gösterecek canlı delillerdir.
Bu kaza, Dersim'in çiftçiliğe en çok müsait bir sahası olmak­
la beraber, havası ve suyu itibarıyla en sıhhi bir mıntıkasını
teşkil etmektedir. Demiryolları ve yollarla memleket köşeleri
yekdiğerine yaklaştığı günler içinde bu, Ovacık'ın çok cazip
bir sanatoryum olacağı tahmin olunmaktadır. Kazanın ziraa­
ta elverişli bir ovası vardır. Bu ova köylerinde yaşayanlar aşi-

82
ret hayatından ayrılmış ve toprağa bağlanmış olduklanndan,
hükümete karşı diğerlerine nispetle mutidirler.

Pertek

Altıncı bir kaza merkezi de Pertek'tir. Bu kaza 1 888'de


Çarsancak'a bağlı bir nahiye halindeymiş. Bir camii vardır.
Pertek kazasının eski merkezi Elaziz-Hozat yolu üzerinde
Murat geçidinin hemen yakınındadır. Burası büyük bir hare­
keti arzdan [deprem) harap olduktan sonra, kasaba bu mev­
kiin üç dört kilometre şarkında, bahçelerle süslü bir sahada
yeniden teessüs etmiştir. Pertek, bir iddiaya göre, Kürt dilin­
de "kale" manasına gelirmiş. Bu iddia bu kasabanın kendi is­
mini bir Türk boyu olan ve vaktiyle İ ran ülkesinde hükümet
kurmuş olan Partlar'dan almış olduğu ihtimal ve mütalaası
yanında sönük kalır. Pertek adının " Part yeri" manasına gel­
diği kanaati vardır. Bu kaza dahilinde Kaçar, Sula, Karaman,
Küçük, Candağı, Aşağı Özbek, Karasakal, Kuloğlu, Akbayır,
Sürgüç, Süpürgeç, Sakal Tutan dağı, Dereli, Karakuş mez­
rası, Mercimek, Tanut, Tınızbaşı, Yeniköy, Pirinççi, Çukur­
bağ, Kavgas, Üstüler, Sağıman, Gazili , Toptop, Yalan, Çüç­
ke , Timorik, Aşağı Çumres, Yukarı Çumres , Sürek, Kuzu­
can, Kızılcık, Sağbağ, Ziri Konağı, Kuşçu, Köpekli, Göktepe,
Çankal, Ayvatlı, Yılanlı, Kaçar, Çevirme, Kandil Baba, Gü­
mülgan tepesi, Çamurlar gibi isimler Pertek halkının menşei
hakkında kanaatkar bir fikir verecek mahiyettedir.

Plümer

Yedinci bir kaza merkezi de Plümer'dir. Bu kazanın eski adı


Kuzuçan'dır. Bu kazanın Harbi Umumi'den evvel Ermeni
halkının nüfusu hiçbir zaman umuminin sekizde birini te­
cavüz e tmemiştir. Bu kaza merkezi Harpu t-Erzincan ara-

83
sındaki kış ve yaz işlek kalan yol üzerinde olmakla öteden
beri mühim bir merkezdir. Bu kaza dahilinde eskiden be­
ri Şah Hüseyin namında bir aile derebeylik yapmıştır. Kaza,
çok sarp dağlar ve meşeliklerle örtülüdür. Arazinin menaa­
tı [ sarplık] halkına daima vahşet ve iptidailik telkin e tmiştir.
Bu kaza dahilindeki bazı eski binaların Karadeniz sahili ile
Cenevizler'den kalma Galata'daki bazı binalara tarzı mimari
itibarıyla pek benzediği iddia olunmaktadır.
Dağbek, Kürek, Keleş, Katır, Yoncalı, Teke deresi, Bahti­
yar, Demirkapı, Salördek, Karataş tepesi, Tacik, Kurtan, Al­
malı , Fındık , Saruk, Gözeler, Kadıdere , Karagöz mezrası,
Karasu , Serçe mezrası, Çardaklı mezrası, Pişi, Rotanlı, Bay­
burtlu, Tekkepınar, Ağu Baba mezrası, Güzer, Kemik, Bar­
baş, Büyük, Sinek, Kamışlık mezrası, Kark, Tekir, lşikir,
Akay Ateş mezrası, Camus, Tahsinli, Kaymazel, Orta Kayır,
Yukarı Kayır, Gücenek, Hasangazi, Meydanlar, Acırır, Çer­
ken , Köpürge gibi isimler de bu kaza sekenei asliyesi hak­
kında bir fikir verebilecek mahiyettedir. Pertek'de asıl ve
nesli Karakoyunlular'a müntehi Osmanlı ümerasından [ bey­
ler, yüksek rütbeli zabitler] Sungur Bey'in, bu kazanın Sağ­
man köyünde yine bu kabil ümeradan Keyhüsrev Bey'in sa­
nayii nefise ile müzeyyen [ bezenmiş , süslenmiş ] birer ca­
mii vardır.

84
Dersim'in Mali Vaziyeti

Dersim mutasarrıflığı meclisi idaresinin 1 903 tarihli mazba­


tasında, Dersim'den o tarihte 50.000 ve ıslah edildiği takdir­
de 80.000 altın liralık varidat alınabileceği kaydolunmakta­
dır. Buna rağmen, Dersim'in valilikten mutasarrıflığa tahvili
ve binnetice ayrı kazalar halinde Elaziz vilayetine raptı, ma­
halli varidatın teşkilat masrafına olsun tekabül etmemesin­
dendi . Mazideki vaziyeti şu suretle umumi bir çerçeve için­
de gördükten sonra, Dersim'in en doğru ve en son mali va­
ziyetini görelim. Bunun için 1 93 1 senesi mali vaziyetin mü­
talaası esas ittihaz olundu .
Kazaların masrafları ve iratları:
Nazı miye 26. 206, Ovacık 4 . 7 9 5 , Hozat 9 . 9 2 9 , Mazkirt
30.256, Pertek 28.658 olmak üzere beş kazanın umumi va­
ridaıı topyekun 99. 244 liradır. Halen bu kazalar varidatının
dörtte üçünü teşkil eden sayım vergileri mecmuu 48.045 li­
ra olup , bunun 20. 5 1 5 lirası da vergi mükellefiyetlerini ifa
eden Pertek kazasına ait olup, diğer dört kazaya 3 7 . 530 li­
ra kalmaktadır.
Bu dört kazanın 5 . 883'ü Nazımiye'ye , 5 . 3 26'sı Ovacık'a,

85
10. 246'sı Hozat'a, 1 5 . 7 26'sı Mazkirt'e ait olmak üzere ceman
36.68 1 mukayyet nüfusu vardır. Elaziz vilayetinin tahmini­
ne göre, bu miktar nüfusa en az 20.000 gizli nüfus ilavesi la­
zım görülmekte olduğundan, bu takdirde dört kaza nüfusu­
nun 60.000'e yakın olduğu görülür.
Şu halde nüfus başına ancak 60 kuruş sayım vergisi isa­
bet etmektedir. Çiftçilikleri kendilerini geçindirecek nispet­
te olmayan ve bütün geçim varlıklarını davarcılıkta arayan
bu halkın, sayıma ne kadar noksan hayvan yazdıkları bu nis­
petle anlaşılabilir.
Bundan başka yazdırdıkları adetlere tekabül eden vergile­
rini de tamamen tesviyeden imtina ederler. Bu hususta bir fi­
kir edinebilmek için kaza ve aşiret itibarıyla sayım vaziyeti
ve tahsilat derecesi sırası ile aşağıya yazılmıştır.

Aşiretlerin sayıma yazdırdıkları hayvan miktarı:

Aşiretin ismi Koyun Keçi Sığır


------ - - - - - - - · - ----- -·

Haydaran 97 1 60 35
Alanın Nazımiye k ısm ı 37 347 6
Ari i l i 457 2.461
Kureyşan 318 3.075 567
Karsan 1 93 1 .6 1 1 205
Hörmek 278 358 1 70
Şeyh Mehmedan 111 690 245
Mazkan 71 344 70
K i msor 267 87 1 1 53

Harici malumata ve nüfuslarına nispet ve tahmine na­


zaran bu aşiretlerden Haydaran mevcudunun ancak % 1 0 ,
Arilli % 4 0 , Karsan % 45 v e diğerleri en çok % 70'lerini yaz­
dırmışlardır.
Mukayyet miktarlara nazaran vergilerin ödenme nispeti
Haydaranlılar % 1 , Arilli % 60, Karsan % 65, diğerleri % 80
ödemişlerdir.

86
Ovacık kazası

Bezgar aşireti, davarlarının % 60'ını yazdırmışlar ve mik­


tar üzerinden vergilerini % 1 00 ödemişlerdir. Maksut uşağı,
davarlarının % 20'sini yazdırmışlar ve vergilerini bu miktar
üzerinden % 100 ödemişlerdir.

Ovacık'ta aşiretlerin sayıma yazdırdıkları hayvan miktarı


ve vergi ödemelerinin nispetleri :

Aşiretler Yazdırdıkları Ödedikleri


Şam uşağı % 5 Kısmen ödemişlerdir.
Nanik uşağı % 1 Hiç ödememişlerdir.
Beyit uşağı % 20 % 1 00 ödemişlerdir.
Aşuran l ı % 10 Kısmen ödemişlerdir.
Bal uşağı % 1 Hiç ödememişlerd i r.
Keçe! uşağı % 1 Hiç ödememişlerdir.
Abbas uşağı % 1 Hiç ödememişlerdir.
B i rman uşağı % 1 Hiç ödememişlerdir.
Koç uşağı % 5 % 30 ödemişlerd i r.
Ferhat uşağı % 20 % 70 ödemişlerdir.
Karaba l l ı uşağı % 25 % 70 ödemişlerdir.
Laçin uşağı % 2 % 1 5 ödemişlerd i r.
Kırgan uşağı %2 % 1 5 ödemişlerdir.
Bahtiyar uşağı % 15 % 70 ödemişlerd i r.
Abbas uşağı % 25 % 40 ödemişlerd i r.

Mazkirt kazası
Aşiretler Yazdırdıkları Ödedikleri
Kureyşan uşağı % 60 % 80 ödemişlerd i r.
Seyitler uşağı % 60 % 60 ödemişlerdir.
Şeyh Meh metli % 30 % 70 ödemişlerd i r.
Yusufan % 20 % 70 ödemişlerd i r.
Demen an % 5 % 50 ödemişlerdir.
Sur % 70 % 90 ödemişlerdir.
Alan % 5 % 90 ödemişlerdir.
Şadi i l i % 75 % 95 ödemişlerdir.
lzoli % 55 % 95 ödemişlerdir.
H i ran % 55 % 95 ödemişlerdir.

87
Pertek kazası
Aşiretler Yazdırdıkları Ödedikleri
Pilvenk % 66 % 90 ödemişlerd i r.

Yukarıda işaret olunan malumatın tetkikinden anlaşılaca­


ğı veçhile, Dersim'de sayımın umumi ve vasatı olarak % 20
nispetinde yazdırıldığı ve yazdırılan miktar üzerindeki tah­
silatın da bazı aşiretlerde % SO'yi tecavüz etmediği anlaşıl­
maktadır.
Elaziz vilayetinin mahalli tetkikatına göre Dersim silahtan
tecrit olunur ve halkı diğer mıntıkalar halkı gibi muti bir va­
ziyete gelirse, hali hazır tahsilatının 1 5 0.000 lira artacağı ve
eski senelerden kalma 204.902 liralık bakayanın da tahsili­
ne imkan bulunacağı anlaşılmaktadır (Birinci Umum Müfet­
tişi İbrahim Tali Bey Efendi'nin Dersim'deki tetkikatı da bu­
nu teyit eder) .
Esasen yukarıdaki ihsai [ istatistiki] malumatın tetkiki sı­
rasında aşiretlerin sayım ve ödeme vaziyetlerinin bulunduk­
ları arazinin menaatı ile hükümetin hakim olup olmayacağı
vaziyeti ile mütenasiben azalıp çoğalmakta olduğu sarahaten
görülmektedir. Mesela, Dersim'in sarp ve arızalı mıntıkasın­
da bulunan ve hükümet kuvvetlerinin asla nüfuz edemedi­
ği Haydaran aşireti mevcudunun % l 'ini yazdırırken, hükü­
met nüfuzunun oldukça müessir olduğu Şadilli aşireti de %
75'ini yazdırmıştır. Bunlardan biri hükümete nüfuzunun as­
gari hadda indiği ve diğeri de en çok yükselttiği sahalar ile
bunların devlet mükellefiyetleri üzerindeki tesirlerini göste­
recek misallerdir. Bundan maada Dersim aşiretleri yekdiğe­
rine muhasım olduğundan mal ve canından emin olmayan
aşiretler de istihsal mesaisi emniyeti derecesiyle mütenasip­
tir. Bu ekseriya geçim hududu ile çerçevelenmektedir. Silah­
lar toplanır ve aşiretler efradına karşı hakim bir vaziyete ge-

88
çilerek kalplerde huzur ve sükun temin olunursa, her nevi
istihsalatın artacağı ve binnetice devlet varidatının da çoğa­
lacağı şüphesiz addolunmaktadır.

Diğer vergilerle beraber umumi varidat ve sarfiyat vaziye-


tinin hulasası :

Varidat:

Arazi, Kazanç
bina Sayım ve diğer
vergisi vergisi vergiler
Kazalar (Lira) (Lira) (Lira)
-�

Hozat 3 . 1 89 6.268 828 1 0.285


Mazkirt 1 0.773 1 8.742 1 .221 30.736
Nazım iye 3.5 1 3 9.9 1 0 668 1 4.09 1
Ovacık 2.068 2.6 1 6 288 4.972
Pertek 6.360 20. 5 1 5 1 .679 28.554
Yekun 25.903 58.051 4.684 88.638

Tahsilat ve masraf:

Tahsilat Masraf
Hozat 9 1 .929 46.020
Mazkirt 30.256 36.525
Nazım iye 1 3.808 26.206
Ovacık 4.795 2 1 .949
Pertek 28.058 55.252
Yekun 86.846 1 85.650

Varidattan tahakkuk ett irilmiş ve henüz tahsil edilememiş


Hozat kazasında 80.028, Mazkirt kazasında 1 8 .437, Nazımi­
ye kazasında 1 2 . 2 1 7 , Ovacık kazasında 1 8.89 1 , Pertek kaza­
sında 7 5 . 382 lira bakaya olduğu anlaşılmıştır.
Vaziyet şu hulasaya nazaran gözden geçirilirse, Dersim'in
beş kazasının bugünkü varidatı umumiyesine mukabil dev-

89
le tin 1 00.000 lira fazla masraf yaptığı bariz bir surette gö­
rülmektedir. Sayım vergisinde olduğu gibi arazi ve bina ver­
gilerinin ve hatta kazanç vergisinin azlığı dikkati celp eder.
Asırlardan beri devlete karşı kan ve milli vergisini tama­
men edadan daima uzak kalan bu mıntıka halkının mem­
leket için faydalı bir vaziyete getirilerek, devlet iradını ke­
mirici vaziyetten kurtarılmaları mali ve iktisadi istikbalimi­
zi tanzim ve tayine çalıştığımız bu seneler içinde pek zaru­
ri bir hal almıştır.

90
Dersim'in Nafıa Vaziyeti

On dokuzuncu asrın i kinci nısfından [ yarısından ] sonra ,


devlet aleyhine vaki olan mevzii Kürt hareketlerinin kuvvet­
le tedibi c iheti iltizam edilmişken, bu usulün Dersim'e tat­
bikinde fayda görülmemiş ve herhalde buralarda ekseriyet­
le Türk dili i l e dillenen bu mın tıka halkına onların mede­
ni muhitlerle temasa geçilecek vasıtalarla hakim olmak esa­
sı düşünülerek evvelemirde en mühim yolların yapılması ve
şu suretle harici Dersim'le, Dersim'i hariçle ticaret ve iktisa­
di sahada temasa geçirmek esası kabul olunmuştur.
1 860-63 senelerinde İsmail Hakkı Paşa ile Erzurum Müşi­
ri Samih Paşa, Dersim beylerini Erzurum'a celbederek nişan
ve rütbeler tevcihi ve hediyeler tevzii suretiyle bir taraftan
Dersimlileri asker olmaya teşvik ve diğer taraftan ve en mü­
him olarak da Erzincan-Plü mer-Hozat- Palo Elaziz, Erzin­
can-Plümer-Kızılkil ise-Mazkirt-Palo-Elaziz yollarının ya­
pılması için bu beyleri teşvik etmişlerdir. Bu toplantıda ka­
rar verilerek Dersim beyleri tarafından da kabul edilen esas­
lara göre bu yol Dersimlilerin kendi vasıtaları ile yapılacak
ve yolun tutar masrafı Desim'in on senelik vergi tekalifine

91
mahsup edilecek ve yalnız amele yevmiyesi hazineden tes­
viye alınacaktır.
Büyük devlet memurları huzurunda bu taahhüde girişen
Dersim beyleri, Dersim'e avdetlerinde taahhütlerini ifa et­
memişlerdir ve buna sebep olarak da halkın bu kararı ka­
bul e tmediğini iddia etmişlerdir. Halbuki Dersimlileri ve
bilhassa hakiki düşüncesini pek mahirane saklamasını bi­
len ve büyük devlet adamları huzurunda onların maksatları­
na hulul ederek [ girmek, sızarak, sinerek] arzulan dahilin­
de söz söylemeyi pek iyi bilen Dersim rüesasını yakından ta­
nıyanlar, bu hayırlı teşebbüsün kendi zararlarına olacağını
tahmin ederek onu taahhüt eden rüesa tarafından bozuldu­
ğuna hiç şüphe etmezler.
Bu sıralarda Dersim'in kazanılması için maslahata göre
idare politikacılığının icabı diğer teşebbüsler alınmaya de­
vam olunmuş ise de bir netice vermemiş, nihayet 1 875 se­
nesinde Ahmet Muhtar Paşa, Erzincan Mutasarrıfı Şerif Paşa
delaletiyle [ kılavuzluğunda] beyleri tekrar Erzurum'a topla­
mış ve evvelki içtimada olduğu gibi yol meselesi tekrar or­
taya atılmıştır. Bu toplantıda hazır bulunan Mazkirt Kayma­
kamı Gülabi Bey teklifi vakıı kabul ve ifa edeceğine dair söz
verdiği halde Kuzuçan Kaymakamı Hüseyin Bey, Dersimli­
lere kabul ettiremeyeceği mütalaasıyla yerine avdet etmeden
[ dönmeden] bir şey söyleyemeyeceğini ve herhangi bir va­
atte bulunamayacağını dermeyan etmiş [ açıklamış] ve ma­
mafih Türkiye'ye merbudiyelini [ bağlılığını ] teyit etmiştir.
Filhakika Gülabi ve Hüseyin beylerin Dersim'e avdetlerin­
de, Hüseyin Bey vaziyeti böyle bir işe teşebbüs için muvafık
bulmamış, Gülabi Bey ise bu hususta bir teşebbüse girişmek
istediği bir sırada öldürülerek mesele akim [ sonuçsuz] kal­
mıştır. Gülahi'nin yol yaptırmak ve asker almak teşebbüsü­
nün o zaman Dersim'de 5 . 000 kişilik silahlı bir kuvvete ha­
kim olan ve Hozat mıntıkasında bulunan Mansur Ağa'nın

92
kinini celp ettiği ve bu yüzden öldürüldüğü hakkında riva­
yetler varsa da, hakikatte Hüseyin Bey, Gülabi Bey ve Man­
sur Ağa, o zaman Dersim'in üç yıldızı mesabesinde [ dere­
cesinde] olup, aralarında nüfuz yarışı olduğu ve Gülabi'nin
devlete sokulması, Hüseyin Bey'in ise bitaraf kalmak ve giz­
liden gizliye Mansur Ağa tarafını iltizam e tmesi bu akıbeti
doğurmuştur.
Bu tarihten sonra, Meşrutiyet'e kadar nafıa işleri hakkında
yapılan her teşebbüs ya parasızlık veya Dersimlilerin muka­
vemeti karşısında sönmüş ve Meşrutiyet devrinde Pertek ge­
çidinde büyük bir kargir köprü inşasına teşebbüs edilmiş ise
de ikmali müyesser olamamıştır. Bu köprünün ayak temel­
leri bugün mevcuttur. Bu sıralarda Pertek geçidinde, Murat
üzerinde ve Mazkirt geçidinde Munzur üzerinde bir ahşap
köprü mevcut idi.
N ihayet 1 928 senesinde Elaziz-Hozat yolunun otomobil
müruruna müsait bir halde tesviyesi için Cumhuriyet hü­
kümetince takip olunmuş ve 1 928 sonlarında da bir asır­
dan beri yapılması büyük ehemmiyetle takip edilen Elaziz­
Erzincan şosesine Pertek'ten Mazkirt istikametine başla­
mak suretiyle vücut vermek, yine Cumhuriyet devrine na­
sip olmuştur. Bu yolun Pertek ile Yeniköy arasındaki kısmı
çok esaslı ve fenni bir şekilde tesviyei türabiye halinde kü­
şat edilmiştir.
l 929'da da Hozat-Ovacık şosesinin tesviyci türabiyesine
çalışmak imkanı hasıl olmuştur. Bu yolların küşadında şim­
diye kadar yol mükellefiyetini ifadan daima müçtenip kalan
Dersimliler çaiıştmlmışlardır.
1 929'da Murat'ın tuğyanı [ t aşması l ile harap olan Pertek
köprüsü N afıa Vekaleti'nce eski şeklinde tekrar ve yeniden
yapılmıştır.
Murat ve Karasu vadilerini ve harekat mıntıkalarını yek­
diğerine bağlayacak askerlik ve iktisat noktai nazarından

93
çok mühim olan Erzincan-Elaziz yolunun bilhassa Nazı­
miye-Plümer kısmının çok arızalı olduğu ve bu yolun an­
cak devlet yolu olarak ikmali lazım geldiği Birinci Umum
Müfettişliği'nce mütalaa olunmaktadır.
Kiği mıntıkasından geçen daha arızasız ve daha az masraf­
la yapılması mümkün diğer bir güzergah da bulunduğu ve
bu güzergahın Elaziz vilayetine isabet eden Palo kazası da­
hilindeki kısmının bugün tekerlekli vesaitin müruruna mü­
sait bir hale getirildiği anlaşılmıştır.
Bilhassa askeri noktai nazardan büyük ehemmiyeti olan
ve bir asırdan beri devletçe arzu edilip birçok sebepler­
le yapılamayan bu yolun en az masraflı ve en az arızasız
bir şekilde takip edeceği güzergahın Büyük Erkanı Harbi­
ye Riyaseti'nin de inzimamı [ katılma] mütalaası ile Nafıa
Vekaleti'nce tetkik ettirilmesi ve bu hususta sarf olunan ve
olunacak emeklerin boşa gitmemesi lazım geldiği, keza Bi­
rinci Umum Müfettişliği'nin mütalaası cümlesindendir. Ma­
mafih Elaziz-N azmiye, Ovacık-Elaziz , Elaziz-Çemişkezek
yolları Dersim için mutasavver [ tasavvur edilen] ıslahatın
ilk temel taşlarıdır. Bu yolların ikmalini müteakip, Ovacık­
Mazkirt yolunun da inşası mukarrer olup, bu suretle şarki
Dersim ile garbi Dersim arasında ikinci bir irtibat yolu te­
min edilmiş olacaktır.

94
Dersim'in Maarif Vaziyeti

Dersim'de ilk vilayet teşkilatı yapıldığı zaman, ki Tanzimat'­


tan sonradır, Arif Paşa isminde bir zat ilk vali olarak gönde­
rilmiştir. Bu zat o sıralarda henüz Türk dilinin hakim vazi­
yette olduğunu görünce ve bundan bilistifade Dersim muhi­
tini maarif yolu ile devlete tamamen mal etmeyi mütalaa et­
miş ve her tarafta mektepler yaptırmaya başlamış, bir taraftan
da halkı mekteplere teşvik ve tergip [Şevklendirme, teşvik] et­
miş. Dersimliler çocuklannın mekteplerden akidelerini kay­
betmiş, Rumileşmiş bir halde çıkacaklarını düşünerek ve esa­
sen Dersim'in uyanmasından mutazarrır olacak [ zarar göre­
cek] olan seyit ve babaların da tahrik ve tesiriyle, bu mektep­
lere rağbet göstermemiş ve çocuklarını göndermemişlerdir.
l 89 l 'de Türkiye Asyası unvanlı i dare coğrafyasını yazan
Vitali Genet, maarif vaziyeti hakkında aynı meseleye temas
ederek diyor ki , "Dersim'in ilk valisi Arif Paşa, Dersimlilerin
maarif ihtiyacını temin için mektepler yaptırmışsa da kendi
dini akideleri Hıristiyanlığa daha ziyade yakın olan Kürtler,
mekteplerden Müslüman olarak çıkacakları korkusuyla ço­
cuklarını bu mekteplere göndermemişlerdir . "

95
Vitali, yine kendi eserinde tespit ettiği veçhile, Dersim'de
kahir bir şekilde mukim olan unsurun kendi tabiri ile Müs­
lüman ve Kızılbaş kısımlarına ayırdığı kısım olduğunu unu­
tarak, bunu çok ekalliyette kalan ve Hıristiyanlığa yakın gör­
düğü Kürtlere izafe e tmiştir. Hakikatte tamamen Kızılbaş
olan Dersimliler, "Rumi" diye hitap ettikleri Sünnilere karşı
manevi kin beslediklerinden, kendi çocuklarını Sünni mual­
limlerin terbiye ellerine teslimden imtina etmişlerdir.
Dersimlilerin ileri gelenleri, o sıralarda daha ziyade Alevi­
lik telkinatı yapan ve seyitler tarafından idare edilen medre­
selerde çocuklarını okutmayı tercih ederler.
Dersim'de maarife karşı olan alaka çoğalmıştır. 189l 'de
Dersim'de 1 70 talebeli 6 medrese ile 750 talebeli 9 ilk mek­
tep mevcu ttu. llk mektep talebeleri daha ziyade Çemişke­
zek, Pertek ve Hozat mıntıkalarındaydı. Mazkirt, Hozat, Per­
tek ve Çemişkezek mıntıkalarındaki aşiretlerin maarife kar­
şı istekleri gittikçe çoğalmış ve bilhassa Cumhuriyet devrin­
de inhimak [ düşkünlük] derecesini almıştır.
1 928 senesinden beri, her sene mekteplere kayıt zamanla­
rında yüzlerce Dersimli çocuğun vilayet merkezine gelerek,
bizzat validen ve hatta Diyarıbekir'e kadar gelip umumi mü­
fettişlikten okutulmaları niyazında bulundukları, bu husus­
ta alınan raporlardan anlaşılmıştır.
Cumhuriyet günlerinin ve telkinlerinin Dersimli'yi tahsile
çok istekli bir vaziyete getirdiği yakinen de müşahede edil­
miştir. Bugünün Dersimlisi'ne Türkçe'yi ne için konuşma­
dığı sorulduğu zaman "Mektep yok, çocuklarımız nereden
öğrensin'" ve ihtiyaçları sorulduğu zaman "Mektep" cevabı
alınmaktadır.
Dersim'in Sıhhi Vaziyeti

Dersim'in umumi ahvali sıhhiyesi iyidir denilebilir. Ancak


darı unundan ekmek ve ekseriya kuru gıda ile gıda ihtiyacı­
nı tatmin eden bu halk kütlesinin v_aziyeti sıhhiyesini kurta­
ran en büyük müessir, havanın ciyadeti [ tazelik, iyilik, gü­
zellik) ve suların umumiyetle güzelliğidir.
Dersim'i sıhhi vaziyet itibariyle iki kısım olarak mütalaa
mümkündür. Mazkirt-Hozat-Çemişkezek hattının şimali ,
sıhhi vaziyet itibarıyla cenuba nispetle daha iyidir. Cenuba
yaklaştıkça ve rakım düştükçe sıhhi vaziyet değişmektedir.
Sıhhi müesseselere ihtiyacı vardır.
Cumhuriyet devrine kadar , Dersim'in doktor ih tiyacı­
nı bu mıntı kada bulunan askeri kıtaat tabipleri ve ekseriya
Hozal'ta bulunan hükümct tabibi bir dereceye kadar tatmin
edebilmiştir. l 928'dc Hozat'ta bir dispanser açılmış ve hasla
kabulüne başlanmışur. Bundan sonra her kazaya birer sıhhi­
ye memuru gönderilmek suretiyle , hiç olmazsa aşı gibi müb­
rem [ kaçınılmaz ] sıhhi işlerin tedvirine [ idare etmek, yönel­
mek ] başlanmıştır.
Sıhhat yolu ile halkın maneviyatına ve kalbine hakim ol-

97
mak en kıymetli ve kestirme yoldur. Hatta ırken yaban­
cı milletlerin kalplerinin bile bu ,yol ile başka milletler he­
sabına kazanıldığını en yakın Osmanlı tarihinde bile gör­
mek mümkündür. Binaenaleyh Dersim'de bütün Dersimli­
ler için cazip, esaslı bir sıhhi merkez vücuda getirilmesi mu­
vafık olur.

98
Dersim'in Askerlik Vaziyeti

" Kürdistan" diye anılan mıntıkanın Bitlisli ldris Bey'in de­


laletiyle Osmanlı l mparatorluğu'na intikali devri tarihinden
beri bu mıntıkada mahalli derebeylerinin nüfuz ve hakimi­
yeti altında bir idare sistemi takip edildiği anlaşılmaktadır.
Devletçe askere ih tiyaç olduğu zaman, mahalli beyler çok
yakın zamanlara kadar yaptıkları veçhile, maiyetlerine top­
layabildikleri milislerle gösterilen hedefe yürürlerdi . Os­
manlı tarihinde, Çemişkezek beylerinin bu suretle hareket­
leri hakkında malumat vardır. Bundan anlaşıld ığına gö re ,
Çemişkezek beyleri uzun müddet Dersim vaziyetine hakim
olmuşlar ve Dersim'le devlet arasındaki münasebatı idarede
mutavassıt [aracı ] rolünü oynamı�lardı r.
Eski devirlerde Dersimlil erin ordu hizme tine girdikle ­
ri vaki değildir. Onlar daima kendi reislerinin idaresi altın­
da, kısa hede Oer için ve kısa zaman için yerlerinden ayrıla­
bilmişlerdir.
Çemişkezek, Pertek ve Mazkirt gibi arazisi az manialı ve
tarihen her zaman ehemmiyelini muhafaza etmiş ola n Har­
put merkezine yakın mıntıkalar, ke nd i beyle rirrin idaresi al-

99
tında bazı harekata iştirak e tmiş oldukları halde, bu mıntı­
kanın şimalinde ve asıl Dersim mıntıkası dahilindeki halkın,
kendi sınırlan haricine çıkmış olmaları ihtimali pek zayıftır.
Dersim'in tabii teşekkülatının çok sarp olması ve devlet
nüfuzunun hakim olamaması gibi esbap dolayısıyla, daha
ziyade devlet hizmetinden kaçanlar veya suçlular için iltica­
gah olmuş bir yerdir. Böyle bir saha halkının gönüllü hizme­
te koşacağını kabul e tmek biraz zayıf bir ihtimaldir.
Dersim, 1 9. asra kadar adeta müstakil bir vaziyette ve is­
men Osmanlı lmparatorluğu'na bağlı bir şekilde yaşamış bir
mıntıkadır. Tanzimat'tan sonra devletin bu mıntıka ile de ala­
kadar olduğunu görüyoruz. Devlet, askerliği Dersimlilere de
teşmil için evvelemirde, bunların reis ve ağalarını elde etmek
icap ettiğine kani olarak, o zaman bu mıntıkalara da karışan
Erzurum müşirliğine bu yolda talimat vermiştir. Bu sıralar­
da Erzurum müşiri Samih Paşa ve İsmail Hakkı Paşa, Der­
sim beylerini Erzurum'a davet ederek, bunlarla temasa geç­
mişler ve her birine nişan, rütbe ve hediye vermek suretiyle,
Dersim'in asker ve tekalif vermesini temine çalışmışlar, hatta
bu beylerden vaat bile almışlardır. Fakat Dersimliler bu vaat­
lerini yapmamışlardır. Bu sıralarda Dersim'e hakim olan aile
$ah Hüseyin Bey namında bir zatın ailesiymiş. Bu zat bir ara­
lık tevkif edilerek Vidin'e sürülmüş ve fakat firarla tekrar ye­
rine dönmüş ve 1 863'e kadar Dersim'i idaresinde bulundur­
muştur. Hüseyin Bey'in Dersim'den bir müddeti muvakkate
[ geçici süre ] için ayrılması üzerine Dersim'de ve bilhassa Ho­
zat mıntıkasında, $eyh Süleyman namında bir adam umum
Dersim'de reis olmak istidadını göstererek. 5 . 000 kişilik mü­
sellah [ silahlı] hir kuvveti daima emri al tında bulundurmuş­
tur. Dersimlilerin şu surelle devlet tekalifinden kaçınmaları
ve bilakis müsellahan mukavemete hazır bir halde bulunma­
ları, idarecileri hayli şaşırtmış ve 1 875'te Ahmet Muhtar Pa­
şa , mezkur tarihe kadar, müstakil bir vaziyette hiçbir tekali-

1 00
fe tabi olmayan Dersim'le meşgul olmaya başlamış ve netice­
de Dersimli iki gruba ayrılmaya ve şu suretle Dersim'de hü­
kümete taraftar bir grup yaratmaya muvaffak olmuş ise de,
bu muvaffakiyet uzun sürmemiştir. Mamafih Dersim'de bir
kısım halkın ruhunda hükümete karşı ilk alaka, Muhtar Pa­
şa mesaisiyle başlamıştır. Ahmet Muhtar Paşa, seleflerinin
muvaffak olamadığı askerlik ve tekalif işini temin gayesiyle
bir defada bizzat teşebbüse geçmeyi muvafık görerek o sıra­
da Erzincan mutasarrıfı bulunan Şefik Paşa delaleti ile Der­
sim rüesasını Erzurum'da toplayarak, Samih Paşa'nın teklif­
leri üzerinde tekrar temaslar yapıyor. Bu defa Dersim'i tem­
sil eden en kuvvetli iki şahsiyetten Kuzuçan Kaymakamı Şah
Hüseyin Ailesi'den Hüseyin Bey, Türkiye'ye sadakatini temin
etmekle beraber, hiçbir vaatte bulunmuyor. Mazkirt Kayma­
kamı Gülabi Bey taahhüt altına giriyorsa da, neticede o da
muvaffak olamayarak öldürülüyor. Bu içtimaa davet olundu­
ğu halde icabet etmeyen Mansur Ağa nüfuzunu gittikçe artı­
rıyor. Erzurum davetine icabet etmemesi, henüz hali vahşet­
te, kovuklar ve inler içinde yaşayan aşiret ağaları üzerinde le­
hine tesir yapıyor, bu suretle Dersim gittikçe devletten uzak­
laşıyor, Tanzimat esasları nın Dersim hudutlarından içeri gir­
mesine muvafakat etmiyor. Bu Mansur Ağa, 5.000 silaha ha­
kim Şeyh Süleyman'a dayanıyor, Dersim'in hakimiyeti artık
şeyhler eline intikal ediyor.
l 875'te Samih Paşa , Redif Taburları için e frat istemişti.
Bunları da vermemişlerdir.
1 877- 78 Rus muharebesinde, Dcrsim'de l 0.000 milis top­
lanması arzu edil miş ise ele , bu da suya düşmüştür. l3ilakis
bazı beyler Ruslar'a yardım bile teklif e t mişlerdir. Bu muha­
rebe esnasında Hozat ve Mazkirt'teki askeri kışlalar, aşiret­
ler tarafından tahrip edilmiş, bu muharebeden sonra Der­
sim daha fazla azmış, etrafa tecavüzlerini artırmış bir vazi­
yette görülüyor.

101
Devlet bu mıntıkanın ıslahı tedbirlerini düşünürken, 4.
Ordu Müşiri Zeki Paşa'nın Hamidiye teşkilatı planı ortaya
çıkıyor. 1 890-91 'de buna dair irade çıkıyor. Fakat bu yol ile
de Dersim'e nüfuz imkanı bulunamıyor. Hükümet-i mutla­
ka yıkılıyor. Meşrutiyet kaim oluyor. O devirde de hükümet
nüfuzu hakim olmaya çalışılıyor. Filhakika cenup kısmın­
dan itibaren, Dersim'e doğru devlet nüfuzu hulule başlıyor.
Fakat Harbi Umumi , bu hareketi durduruyor. Dersim'i yine
eski vaziyete irca [ geri çevirmek] ediyor. Dersim yine dev­
lete asker vermekten kaçınıyor. Harbi Umumi bitiyor, Milli
Mücadele başlıyor. lyi tedbirlerle Dersim hiç olmazsa zarar­
sız bir vaziyete sokuluyor.
Cumhuriyet devri başlıyor. Bu devirde, devlet tedricen
Dersim'e nüfuza başlıyor. Bu devirde Dersimliler şu nispet­
ler dahilinde askerlik mükellefiyetini ifaya başlıyorlar: Ova­
cık 0/,) 10, Hozat % 1 0 , Pertek ve Çemişkezek % 80, Nazımi­
ye 0;(, 25, Mazkirt % 60 .

1930 ve 193 1 seneleri zarfında, Dersimlilerden askere gi­


denlerin ve bakaya katanların adedi:

Mazkirt 75 icabet 2 bakaya


Hozat 351 icabet 220 bakaya
Nazımiye 60 icabet 1 bakaya
Ovacı k 1 20 icabet 34 bakaya

Bu nispet , Dersimlileri vatani vazifelerine alıştırmak için


bir ;,ısırdan beri başlayan ga) reı ve mesainin ancak Cumhu­
riye t devrine nasip okluğunu gösterir bir neticedir. Dersimli
üz.eri nde daha dikkatli ve daha esaslı bir suretle işlenir ve or­
du safları haricinde silah görmeyecek bir vaziyete getirilirse,
Dersim'in icabet kabiliyeti en yüksek bir dereceye varabilir.

1 02
Dersim'deki Aşiretler
(Kroki 1)

Laçin aşireti

Reisler: Kakimoğlu Yusuf (Topal Yusuftur) . Bir maluma­


ta nazaran da reisleri lbrahimoğlu Hüseyin, Hala ağalardır.
Ve diğer bir rivayete nazaran da Mogomorlu Rıza, Haydar
ve Hasan ismindeki eşhas olup, bunların da birçok akraba­
ları vardır. Fakat mevsuk [ sağlam, inanılır] malumata naza­
ran bu aşiretin reisinin Topal Yusuf olduğu anlaşılmaktadır.
Bu aşiret Kakmiler ve Kotular isminde iki kabileye ayrılır.
Aşire tin hükümete karşı temayülü : Bu aşire t , mü tead­
dit defalar hükümete karşı isyan etmiş yalnız 193 l 'de, İkin­
ci Teşrin'de, Elaziz Valisi Nizami Bey'e Maksut uşaklarının
isyanında yardım etmiştir. Bilhassa reisleri Topal Yusuf hü­
kümcte sadıktır.
Aşiretin nüfusu: 700 erkek ve 500 kadındır. Bir rivaye te
nazaran da 2.000 nüfusu olduğu anlaşılmaktadır.
Aşiretin silah mevcudu: Mah* ve Birinci Umum Müfet tiş­
liği tespitine nazaran, 1 50'dir. Fakat diğer bir malumata na­
zaran da 300 kadardır.

(*) 1926'da kumlan "Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti" teşkilatının kısaltması . l 965'te
kuruluşun adı degiştirilcrck Milli istihbarat Teşkilatı haline gelmiştir - e.n.

1 03
Aşiretin diğer aşiretlerle münasebeti: Ovacık'ın Maksut
uşağına muhasım vaziyettedir. Ekseriya Koç uşağı aşireti ile
birleşerek Maksut uşağına tecavüzde bulunurlar. Aşağı Ka­
raballı ve Ferhat uşağı ile dostturlar. Bu aşiret tamamen mes­
kundur. Bu aşiret aslen Ferhat uşağının bir koludur. 1 933
Eylülü'nde manevra münasebetiyle Ferhat uşağında yapılan
silah arama hareketi esnasında, bu aşiretin hükümet kuvvet­
lerine karşı duruşunu Ferhat uşağıyla aslen münasebetinde
aramak doğru olur. Bu manevraya kadar hükümet taraftan
görünen bu kabile ve reisi menfi bir vaziyet almış demektir.
Serveti: 10 at, 1 .000 sığır, 200 koyun, 1 .000 keçi, 1 5 katır.

Karaballı aşireti

Bu aşiret Aşağı Karabal lı, Yukarı Karahallı namıyla ikiye ay­


rılır. Aşağı Karahallı aşireti de Kindanlı, Lolanlı, Ateş uşağı,
Kangozadeler, Ali Kegolar, Tavuklu Kegolar şubelerine ay­
rılır.
Aşiret reisleri: Kangozade Mehmet Ali, Ali Kegozade Koç
Ağa ve Temur Ağa'lardır. Reisleri olan Kangozade Mehmet
Ali aşiretin en zenginlerindendir. Fakat aşireti daima ifsa­
da sevk eden eşhas tandır. Bu aşire tin Murtazazade İsma­
il Ağa, Mikailağazade Koç Ağa ve Yeşil Ağa isimlerinde bir­
kaç ağası daha vardır. Mehmet Ali kadar nüfuzlu değilseler
<le, Yeşil Ağa bu kabile içinde en müfsit bir şahıstır. Mehmet
Ali Ağa'nın Veysi ve Yusuf namında iki çocuğu vardır. Koç
Ağa'nın Hızır ve Süleyman namında iki çocuğu vardır. Te­
ın u r Ağa'nın Yusuf, Hasan, Adil isminde üç çocuğu vardır.
Temur Ağa'nın en mühim ve yakın akrabaları Kangozade
Temur, Mahmut Bezavanlı Halil Ağa, Şahin namındaki kim­
selerdir. Koç Ağa'nın biraderleri de Veli, Seyithan, İbrahim
Ağa, Hüseyin Hayri ve Yusuf Cemil beylerdir.

1 04
A- Aşağı Karaballı

Aşağı Karahallı aşiretine mensup şubelerden Kindanlı ,


Lolanlı, Ateş uşağı, Kangozadeler, Ali Kegolar, Tavuklu Ke­
golar, Gedikler uşağı şubelerinin cümlesi Kangozade Meh­
met Ali Ağa ve Koç Ağa emrine tabidir.
Aşağı Karahallı aşiretinin hükümete temayülü: Hüküme­
te itaatleri yok gibidir. Evvelce birçok defalar isyan etmişler­
dir. Reisleri Kangozade Mehmet Ali zeki ve akıllıdır. Hükü­
mete hizmet eder, ecdadının da hizmet e ttiği söylenmekte­
dir. Çok nüfusları olduğu halde, reislerinin dürbinliği [ uzak
görüşlülük] dolayısıyla hali sükünettedirler. Yerleri münbit­
tir ve hükümete nim [yarı ] mutidir.
Nüfusu: 2.000 erkek, 1 . 500 kadından ibarettir.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran silah adedi 800
mavzer, müfe ttişlik raporuna göre 7 70 adettir. Cephane
miktarı malum değildir.
Aşiretin diğer aşiretlerle münasebeti: Ferhat uşağı, Aşağı
Abbas uşağı, Bahtiyarlı , Laçin uşağı ile hukukludurlar.
Serveti: 25 at, 1 . 500 sığır, 2.000 koyun, 3.000 keçi, 600
katır, 50 merkep.

8- Yukart Karaballı

Gedikler uşağı, Maholar uşağı, Mezrolar uşağı, Kindanlı­


lar namıyla dörde ayrılırlar.
Reisleri: Bu aşiretin reisi idam olunan Hasan Hayri Bey'di.
Şimdiki reisleri Hüseyin Ağa'nın oğlu olan ağadır. Bunun
Mahmut isminde bir oğlu vardır. Mühim akrabaları yoktur.
Nüfusu: 900 erkek, 600 kadındır.
Silah mevcudu: 300 küçük çaplı mavzerdir.
Aşiretin diğer aşiretlerle münasebeti: Şimdilik Yukarı
Abbas ve Ferhatlılarla dostturlar. Tamamen meskündurlar.

1 05
Hükümete temayülleri: Hükümete itaatleri yok gibidir.
Muhtelif tarihlerde birçok defalar isyan etmişlerdir.
Servetleri: 3 at, 1 . 000 sığır, 300 koyun, 1 . 700 keçi, 10 ka­
tırdır.

lksor aşireti

Reisleri: Şadilli Seyit Rıza ve Topal Emet'tir. Hozat'ta o tu­


rurlar.
Hükümete temayülü: Hükümete temayülü yoktur. Nüfu­
su tespit edilememiştir. Silah mevcudu 200'dür. Diğer aşi­
retlerle münasebatı tespit edilememiştir.

Ferhat uşağı

Bu aşiret Diyap Ağa takımı, Ali Ağa takımı, Temurlar takımı,


Zinganlı , Kakmiler, Alişan oğulları, Küçük Aliler, Kahraman
Ağa namlarıyla birtakım kabilelere ayrılır.
Reisleri: Kahramanzade Diyap Ağa, Cemşit Ağa, Seyithan,
Küçük Ağa'dan ibarettir. Diyap Ağa Çemişkezek'te, Cemşit
Ağa Zenci'de, Seyithan Kalecik'te, Küçük Ağa Havişar kö­
yünde oturur. Bu aşiretin Diyap Ağazade Süleyman Ağa ,
Alişan Ağazade Keko Ağa, Süleyman Ağa mahdumu İsmail
Ağa, Kahramanzade Aliş namıyla maruf ağaları vardır.
D iyap'ın Veli , Süleyma n , H ü seyi n , Mahmut namında
oğulları vardır. Cemşit Ağa'nın Doğan isminde bir çocu­
ğu vardır. En mühim akrabaları Kahraman Ağazade Seyit­
han , Havişarlı Küçük Ağa, Sopayanlı İsmail ağalarla, Diyap
Ağa'nın hemşiresi Ani Hatun ve oğlu İsmail Ağa'dır. Küçük
Ağa'nın Mehmet namında bir oğlu vardır ve kabile arasında
en şımarık ve soyguncudur.
Hükümete temayülleri: Cemşit'in adamı ve Keko Ağa'nın
Ani Hatun'un oğlu İsmail, bir zabitimizi katletmişlerdir. Ha-

1 06
len hükümete yanaştıkları, eski husumetleri kalmadığı ve fa­
kat hükümete itaatleri yoktur. Birçok defalar isyan etmişler­
dir. Bir kısım efradı Çemişkezek mıntıkasına tecavüzden ha­
li değildir.
Servetleri: 30 at, 1 00 sığır, 1 5 .000 koyun, 3 . 500 keçi , 40
katır, 30 merkep.
Nüfusları: 1 . 700 erkek, 1 . 500 kadından ibarettir.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran 500, Umumi Mü­
fettişlik raporuna göre 745'tir. Bir rivayete nazaran da 1 00-
1 50 silahı yeni olmak üzere 400 silah çıkarabilirler.
Aşiretin diğer aşiretlerle münasebetleri: Karahallı uşağı,
Abbas uşağı reislerinden Kangozade Mehmet Ali ile Zinaza­
de Mustafa ağalarla dostturlar. Koç uşağı ile fenadırlar.

Gilabi aşireti

Bu aşiret Kemah kazasının birkaç köyünde ikamet ederler.


Rivayete nazaran Şeyh Mehmet Kelabi isimli bir kabilesi de
vardır.
Reisleri: Gilabi aşireti reisi lbrahimzade Hüseyin ve Cono
Hasan ağalardır. Şeyh Mehmet Kelabi isimli kabile reisi de
Gelap Ağa, Haydar Ağa namındaki şahıslardır.
Hükümete temayülleri: Koçgiri hadisesinde asilere müsel­
lahan iştirak etmişlerdir. Halen mutidir. Husumetleri halen
mevcut aşiret tespit edilmemiştir. Nüfusları 1 .000 insandır.
Silahları: Mah raporuna göre 50, diğer bir tahkikata göre
de 300 silahı vardır.

Kolik aşireti

Kemah mıntıkasında ikamet ederler. Reisleri Muhtar Ağa ve


Süleyman Efendi'<lir. Kendilerine itimat edilmez . Nüfusla­
rı 3 50'dir. Silah mevcudu Mah raporuna nazaran l OO'dür.

1 07
Koçgiri aşireti

Bu aşiret Zara-Refahiye ve Kuruçay mıntıkasında otururlar.


Tamamen meskundurlar. Reisleri Alişan Bey, Haydar Bey'dir.
Hükümete temayülleri: Koçgiri hadisesini yapmışlardır.
Alişan 1 3 3 7 senesinde Dersim'i isyan ettirmek için Dersim'e
geçmişken tedip olunmuştur. Sinmiş bir vaziyetteyseler de
itimat edilmez. Bu aşiret dahilinde kuvvetli tesanüt ve reisle­
rine merbutiyet [ bağlılık) hissi mevcuttur. Kürtçülük cere­
yanı Koçgiriler arasında tamamen mevcuttur. Çapulculukla
taayyüş [ geçinmek, yaşamak) ederler. Şekavet bu aşiretin en
başta gelen sanatlarıdır. Tevarihi muhtelifede [ çeşitli tarih­
lerde) birçok defalar isyan etmişlerdir.
Nüfusu tespit edilmemiştir. Silah mevcudu, Mah raporu­
na nazaran 800-500 arasındadır. Aşiretlerle münasebetleri
ve servetleri tespit edilmemiştir.

Kırganlı aşireti

Bu aşiret Hozat, Plümer ve Tercan'a dağılmışlardır. Bu aşiret


Miras, Şatoğulları, Garip uşağı namıyla üç kabileye ayrılmış­
tır. Ayrıca Şeyh Kanlı, Saruhanlı, Zokgeli, Halilanlı adlarıy­
la anılan kolları vardır. Reisleri Şatoğlu Süleyman ile Memili
Ağa'dır. Süleyman, Sin köyünde; Memil Ağa da Şakak'ta otu­
rur. Bundan başka Paşo Ağa, Harun Ağa, Zeynel Ağa, Amca­
zadesi Ağa da bu aşiretin ileri gelenlerindendir.
Hükümete temayülleri : Mütecaviz vaziyettedirler. Gör­
dükleri tazyik ve tedibe rağmen uslanmamışlardır.
Nüfusu: 4.000'dir. Diğer bir malumata göre 2. 500 erkek,
1 . 200 kadından ibarettir.
S ilah mevcudu : Mah raporuna nazaran 300, vilayet ve
müfettişliğe nazaran 3 50'dir. Mevsuk olmayan bir malumata
göre de 1 . 500 silahları mevcuttur.

1 08
Aşiretlerle münasebetleri: Şeyh Mehme tli kabilesiy­
le muhasımdırlar. Bozvenk köyü hadisesinden dolayı Seyit
Rıza'yla araları açıktır. Fakat Seyit Rıza, Bozvenk köyüyle
bir merayı bu aşirete vererek ihtilafı bertaraf etmiş ve aşire­
tin dostluğunu temin eylemiştir. 1 933 manevrasında, bu aşi­
ret tamamen hükümet tarafında bulunmuş ve reisleri Süley­
man haber alma işlerinde hizmet etmiştir.
Servetleri: 20 at, 1 . 300 sığır, 1 .000 koyun, 3 . 000 keçi, 50
katır.

Aşağı Abbas aşireti

Hozat civarında meskündurlar. Arazileri dağlıktır. Bu aşiret,


Zeynozadeler ve Zenikli Muhtarlar, Hasi İbrahimler ve Zım­
bıklılar namıyla kabilelere ayrılmışlardır.
Reisleri: Zeynozade Mustafa (Miço) Ağa , İbrahim Ağa ,
Topal Ahme t , eski mebus Mustafa , Koç Ağa'dır. Bunlar
Erikan'da otururlar. Zeynozade Mustafa'nın vefat ettiği ha­
ber alınmıştır. Reisliğe geçen oğlu eşhası şeriredendir [ kö­
tülük yapan kişilerdendir] . Bunlardan başka Zeynel Ağa'nın
yeğeni Mustafa namında biri mevcut olup, bu aşiretin bir
kısmı da buna tabidir. Bir rivayete göre de bu aşiretin asıl re­
isleri Hozat'ta oturan Miço Ağa ve İbrahim Ağa'dır ve aşiret
bunların elindedir. Aşiret reisinin akrabaları Zeynozade İb­
rahim, Musafa Ağa, Küçük Ağa, Alişan Ağa, Müslim Ağa, Be­
kir Ağa'dır. İbrahim Ağa'nın Ahmet namında bir oğlu vardır.
Mustafa Ağa'nın Yusuf, Ali, Hüseyin, Ebubekir Yusuf bey­
ler namında oğulları yard ır. Küçük Ağa'nın da İsmail ve Ali­
şan namında iki oğlu vardır. Reislerden Topal Ahmet , Seyit
Rıza'nın damadı olup, aşiret üzerinde nüfuzu en çoktur. Sa­
bık mebus Mustafa, zahiren hükümetin görünüyorsa da , ha­
kikatte Seyit Rıza'nın adamıdır.
Hükümete temayülleri: İtimat edilmez. Civardan ve ahar

1 09
yerlerden birçok mahkumlara melcedir [ s ığınılacak yer ] .
Hırsızlıkları çoktur.
Nüfusu: 800 erkek 700 kadındır. Bir malumata göre de
500 nüfustur.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran 400, vilayet ve
müfe ttişliğe göre 300'dü r . Bir malumata göre 200 silahı
olup, 50 adedi son sistemdir. Bir malumata göre de 1 00 si­
lahları mevcuttur.
Aşiretlerle münasebetleri: Seyit Rıza ile müttefiktirler.
Servetleri: 10 at, 500 sığır, 1 .000 koyun, 2.000 keçi, 30
katır, 15 merkeptir.

Yukarı Abbas uşağı

Bu nam altında biri Seyit Rıza'nın riyaset ettiği grup, diğeri


de Kalan Aşireti aksamından olmak üzere küçük bir grup­
tan ibaret iki aşiret vardır. Bunlardan Seyit Rıza'nın riyase­
tinde bulunduğu (Yukarı Abbas uşağı) aşiret, lksor Ağası,
Sarı Mustafa Ağa, Seyit lbrahimzadeler namıyla üç kabileye
munkasemdir [ bölünmüştür] .
Reisleri: Bu aşiretin riyaseti , Seyit lbrahim isminde Der­
sim'in en ileri gelenlerinden bir şahıs yedinde iken vukuu ve­
fatı üzerine iki oğlu yani Seyit Rıza ve Seyit Ağa'ya intikal et­
miştir. Bu iki kardeş, bir müddet riyaset çekişmeleri yapmış­
sa da sonradan bu hak tamamen Seyit Rıza'ya geçmiştir. Se­
yit Rıza'nın Şeyh Hasan, Baba ve Hüseyin adlı üç oğlu mev­
cut olup , bunlardan Baba 1 933 senesi Mart ayı içinde Kırgan­
lı mıntıkasında öldürülmüştür. Şeyh Hasan da 1 933 Tem­
muz ayı zarfında Ovacık'ta ele geçirilmiştir, Elaziz'de neza­
ret altındadır. Seyit Ağa'nın da üç oğlu olup; Alikadir, Şükrü,
Rehber lbrahim ağalardır. Bu aşiret, bütün kabileleriyle Se­
yit Rıza'nın emrindedir. Seyit Rıza'nın maktul oğlu Baba'dan
sonra vasıtai melaneti, oğlu Rehber'dir. Rehber çok şerir ve

110
hunhar bir şakidir.
Seyit Rıza, Harbi Umumi'de ve diğer birçok hadiselerde
hükümete hizmetinden bahseder ve kısmen yazdırdığı sa­
yım vergisini de öder.
Seyit Rıza bütün Dersim'de nüfuz yapmaya ve bilhassa bü­
tün Dersim'i kendi şahsi nüfuzu altında toplamaya çalışır.
Dersim'in karıştırıcı, bulaştırıcı en mühim bir şahsiyetidir.
Nüfusları: 1 . 500 erkek, 1 . 200 kadındır.
Silahları: Bir malumata nazaran 300, bir malumata naza­
ran da 2.000 silahendazları [ silahlı nefer] vardır. Üçüncü bir
malumata nazaran da 500 silahları mevcuttur. Cephaneleri­
nin miktarı malum değildir.
Hükümete temayülleri : Asi aşiretlerin ilk saflarında bu­
lunurlar. Koçgiri hadisesine iştirak etmişlerdir. l 926'da Koç
uşağı aşireti tedibatında Koç uşaklarına yardımda bulun­
muşlardır.
Harbi Umumi'de (Rus harbi) hükümete sadakat göster­
miş ve Kırgan Aşireti'nin tedibatında aşiret reisi Süleyman
Ağa'ya muavenet [ yardım] etmek sözünü verdiği halde, hü­
kümet kuvvetleriyle mesai birliği yapmıştır. Ara sıra hükü­
mete hoş görünmek için adamlarını malumatı olmayarak
yaptıkları mahsubatı de kendilerinden istirdat ederek, hü­
kümete iade eder.
Muhitlerinin sarp olması , hükümet merkezine uzak bu­
lunması aşiret reisini şımarık ve küstah bir vaziyete sok­
muştur. Seyit Rıza kendisine evladı resul süsü vermiş ve ca­
hil avenesine böyle tanıtması etrafındaki diğer aşair [aşiret­
ler] üzerinde de sahibi nüfuz olmasına da hadım olmuştur.
Menfaatine çok mecluptur [ tu tkun ] . Dersim' de muhitinde
bulunan, hariçten gelen erbabı şekavet burada bir iltica ye­
ri bulur.
Aşiretlerle münasebeti: Kalan, Demenan, Yusufan aşiret­
leriyle , Bahtiyar'ın Sunif grubundan maadası , Kırganlılardan

111
Süleyman Ağa grubu ile hali muhasamadadır. Zaman zaman
kirvelik tesisi, tazminat itası gibi vasıtalara müracaatla bu
muhasamalarda barışma vaziyetleri göstermektedir.
Servetleri: 10 at, 2. 000 sığır, 800 koyun, 1 . 500 keçi, 50
katırdır.

Kalan aşiret grubu

Bu grup, Keçel-Bozukanl ı , Bal, Birman, Aşuranlı, Abbas


uşağı namıyla beş esaslı kola ayrılır. Bu kollar arasında da
en nüfuzluları Keçel ve Bal uşaklarıdır. Diğerleri nüfuzla­
rını tedricen kaybederek bu iki uşağa tabi vaziyetine geç­
mişlerdir. Kalan grubu muhasımlarına karşı daima mütte­
fiktirler.

A- Bozukanll-Keçel

Erzincan-Plümer-Ovacık se mtlerine dağılmışlardır. Bu


aşiret tamamen meskundur. Köylerinin etrafı tamamen dağ­
lık, yaylak olduğundan- köyleri etrafında kalırlar. Bu aşiret
bir rivayete göre Bal , Keçel uşakları namıyla iki kabileye ay­
rılmıştır. Diğer bir malumata göre de Keçel , Bal, Hır, Pirim,
Abbas uşağı namıyla bazı kabilelere ayrılmışlardır.
Reisleri: Kahramanoğlu Munzur Ağa, Pir Ahmetoğlu Yu­
suf Efendi, Ali Şevki Ağa'dır. Bunlardan başka Munzurzade
Nuri, Lika, Seyit Memuli, Sayıcan Ağa, Munzurzade Ali Ağa,
Seyit İsmail Ağa , Şah Cihan, Pir Hasan ağalar da reisleridir.
Veli Ağa, Kahraman Ağazade Mehmet Ağa, Hıroğlu Eyyüp
ağalar da akrabalarıdır.
Hükümete temayülleri: 1 926 tedip harekatında Koç uşa­
ğına yardım etmişlerdir. Asi ve itimat edilmez bir aşirettir.
Memurlara tecavüzleri emsali derecesinde değildir. Fakat
hükümete karşı hali isyandadırlar.

112
Keçel reisi olan Munzur katil, gasp ve yağma ile vakit ge­
çirir. Asidir, evamiri hükümete [ hükümet yetkililerine ] itaat
etmeyen bir şahsiyettir.
Nüfusu: 3.000 erkek, 2.000 kadındır.
Silah mevcudu: Bir malumata nazaran 1 . 500 küçük çaplı
mazer tüfekleri vardır. Mah raporuna nazaran, silah miktarı
500'dür. Müfettişlik raporuna nazaran silah miktarı 400'dür.
Diğer bir rivayete göre de, 1 . 000 silahlan ve bu silahlar me­
yanında 1 00 kadar yeni silahlan vardır.
Aşiretlerle münasebetleri: Haydaran aşiretiyle dostturlar.
Evvelce Seyit Rıza ile muhasımken şimdi banşmışlardır. Yu­
karı Abbas, Yukarı Karahallı aşiretleriyle hali münaferette ­
dirler [ nefret, karşılıklı huzursuzluk ] . Ovacık'ın Maksut ve
Bezgar uşaklanyla Ovacık'ın Beyit uşağı, Arslan uşağı aşiret­
leriyle dostturlar.
Servetleri : 1 50 at, 3.000 sığır, 4.000 koyun, 900 keçi, 1 00
katırdır.

8- Birmanll

Ovacık'da bulunurlar. Yalnız Birman köyünde sakindirler.


Reisleri Hilorik Hüseyin Ağa'dır. Hükümete temayülleri yok
gibidir. Ufak bir aşirettir. Silah mevcudu Mah raporuna na­
zaran 50, müfettişliğe nazaran SO'dir. Nüfusu tespit edilme­
miştir. Bal ve Keçel uşaklarının nüfuzuna tabidirler.

C- Bal uşağı

Bu aşiret, Kalan grubunun Keçel uşağı gibi nüfuzlu aşiret­


lerden biridir. Ovacık ve Plümer'de bulunur. Bal uşakları;
Ulaşlar, Seyit Kemaller, Satkan, Nakşolar namıyla dört kabi­
leye ayrılırlar. Reisleri Paşa Timur, Saycan , Seyithan , Hıroğ­
lu Eyyüp Ağa'dır.

113
Hükümete temayülleri: Tamamen asi ve hükümet mefuu­
muna yabancıdırlar.
Paşanın kaza merkezine bile geldiği vaki değildir. Davala­
rını kendi aralarında görürler. Hıroğlu Eyyüp, Munzur tabi­
atında bir şahıstır. Nüfusu tespit edilmemiştir.
Silah mevcudu: Mah raporuna nazaran 280, müfettişlik
raporuna nazaran 380'dir.
Aşiretlerle münasebeti: Ovacık'taki Koç uşaklılar bu aşi­
rete tabidir. Beyit aşiretine düşmandırlar. Bal , Keçe) , Aşuran,
Abbas uşağı, Kalan grubu ile mü ttefiktirler.

D- Aşuranlı aşireti

Bu aşiret, Erzincan ve Ovacık'ta bulunur. Harsi köyünde


sakindirler. Reisleri lbrahim Ağa'dır. Nüfusu tespit edilme­
miştir. Silah mevcudu Mah raporuna nazaran 1 00, müfettiş­
liğe nazaran 40'tır.

E- Kalan'm Yukart Abbas uşağı

Bu aşiret Kalan aşiret grubunun bir koludur. Plümer, Er­


zincan ve Ovacık'ta sakindirler.
Reisleri: Kerlavikli Seyit Ali ve oğlu Hüseyin Bey, Şesi Hü­
seyin , Ahmet, Yusuf ağalar gibi eşhastır. Kavaklı, Dikenli,
Büyükköy, Vaz uzağı köylerine nafizdirler. En nüfuzlu re­
isleri Seyit Ali ve oğullan olup, bunlar da bilhassa Gürk ve
Kerlavik köylerinde oturmaktadırlar. Asi aşiretlerin ilk sa­
fında bulunurlar. Harbi Umumi'de çekilmekte olan kıtaata
taarruz eden aşiretlerden biri de budur.
N ü fusları: Bir malumata göre 1 .000 , bir malumata göre
de 1 20'dir. Umumi Müfettişlik malumatına nazaran da 1 20
olup, 1 . 000 rakamında mübalağa görülmüştür. Hükümete
temayülleri yoktur. Kalan grubuna tabi olduğundan, Bal ve
Keçel uşağının meylettiği istikametlere tabidir.

114
Damanlı aşireti

Ovacık ve Erzincan'da mukimdirler. Reisleri Süleyman


Efendi'dir. Silahları Mah raporuna nazaran 1 00 adettir. Nü­
fusu tespit edilmemiştir.

Perihan aşireti

Reisleri Hıroğullarıdır. Katmanlı kısmına mensupturlar. Si­


lahları Mah raporuna nazaran 1 00 adettir.

Beyit uşağı

Ovacık'ta mukimdirler. Yerleri kendilerine kafidir. Ziraat­


ları diğerlerinden fazladır. Mercan boğazında otururlar. Bu
aşiret Süleymanoğulları, Molla Mehmetoğulları, Sol Hasanlı,
Kerimoğulları namıyla dört kabileye ayrılır.
Reisleri: Selmanoğlu Zeynel (Mercan'ın Velolar mınllka­
sında oturur) , Sol Hasanlı Mahmut Hasan, Hüseyin Ağa, Ke­
rimoğlu Ali'dir. Ayrıca Kerimoğulları kabilesinin Kodili Rı­
za isminde bir reisleri vardır. Ağaları da Molla Mehmetzade
Dursun Efendi, İsmail ve bir biraderidir. Sol Hasan'ın Mah­
mut Ağa isminde mühim akrabaları vardır. Aşiret kamilen
Zeyne\'in elindedir.
Nüfusları: Malumata nazaran 3.000'dir. Bir malumata na­
zaran <la 700 erkek, 500 kadındır.
Silah miktarı: Mah raporuna nazaran 250'dir. Müfettişliğe
nazaran l 60'tır. Bir malumata göre 200 silah cndaz, 50 eslihai
cedideleri [yeni silahlar] vardır. Cephaneleri malum değildir.
Hükümete temayülleri : Muhtelif kıyamlar meydana getir­
mişlerdir. Kısmen hükümetin emirlerini ifa ederler. Vergile­
rini verirler. Tecavüzleri azdır. Kalanlar'ın daima taarruzu­
na uğradıklarından hükümete muti görünür ise de sadakati-

115
ne itimat edilmez. Sol Hasanlı reisi Mahmut Ağa'nın nüfuzu
yoktur. İsyana mütemayil, çapulcu , katil bir şahıstır. Keri­
moğullarrnın reisi Kandili Rıza, Kerimoğlu Ali'dir. Rıza des­
sas [ aldatıcı, düzenbaz) ve hükümete muti bir adamdır. Ali
ise isyankar, katil, şaki bir insandır.
Aşiretlerle münasebetleri: Kalan ve Bal uşağı ile düşman­
dırlar. Hudut aşiretleriyle dostturlar.
Servetleri: 20 at, 800 sığır, 300 koyun, 1 . 500 keçi, 20 ka­
tırdır.

Arslan uşağı aşireti

Ovacık'ta mukimdirler. Yerleri iyi ve kafidir. Ziraatları az­


dır. Bu aşiret Gedikli Hasan Ağa, Pir Sultanzadeler, Kozlu­
calar, Pülürlü Seyit Ali isminde dört kabiledir. Reisleri Pü­
lürlü Seyit Alioğlu Mahmut (Pülür'de oturur) , Hüseyin Ağa
hafidi ağadır. Gedikli ve Kozluca kabilelerinin reisleri Hasan
Meko'dur. Mest uşağı reisi Nur Ali'dir.
Silahlan: Mah raporuna nazaran 300, umumi müfettişliğe
nazaran da 300'dür. Bir malumata nazaran da 300 silah en­
dazın, 50 müceddet [ kullanılmamış, yeni) silahı vardır. Di­
ğer bir malumata göre 300 silahları da kamilen küçük çaplı
mavzerdirler. Cephaneleri hakkında malumat yoktur.
Nüfusları: 1 .400 erkek, 1 .000 kadındır.
Hükümete temayülleri: Birçok kabahatleri vardır. Bita­
raftırlar. Kısmen hükümete muti ve vergi verirler. Muhte­
lif tarihlerde isyan etmişlerdir. Hasan Meko canavar ruhlu,
asi bir adamdır. Nur Ali canavar tabiatlı, müsait zamanlarda
gasp ve yağma ile geçinir, katil bir ferttir.
Aşiretlerle münasebetleri: Maksut uşağı ile muhasımdır­
lar. Bezgar ve Şam uşağı ile dostturlar.
Servetleri: 80 at, 2.000 sığır, 1 . 000 koyun, 300 keçi, 50
katırdır.

116
Bezgevir-Bezgar aşiretleri

Süğüt ağası, Topuzluoğlu, Hasan uşağı oğulları, Aşuran l ı na­


mıyla dört kabiledir. Ovacık garbında otururlar. Reisleri To­
puzoğlu lbrahim (Merho'da oturur) , kardeşleri Süleyman ve
Mahmut'tur. En mühim akrabaları Süğütlü Ali Ağa'dır. Ayrı­
ca Memu'nun oğlu Bira ve Ali Ağa adlı akrabaları da vardır.
Bütü n aşiret lbrahim Ağa'nın emrindedir.

Topuzoğlu kabilesi

Ovacık'ta bulunurlar. Bezgar aşiretinin bir şubesidir. Reis­


leri, Alişar Ağazade Veli, Deli Velooğlu Mahmut Ağa, Kara
Haliloğlu Veli, Kara Alioğlu Keka ağalardır. Süğütlü kabile­
sinin reisi de Mehmet Ağa'dır.
Silah miktarı: Mah raporuna göre 200, müfettişliğe naza­
ran 1 25 , diğer bir malumata nazaran l OO'ü yeni olmak üzere
300 silahları vardır. Diğer bir malOmatta da 200 küçük çap­
lı mavzerlidir.
Hükümete temayülleri: Hükü mete itaatkar değildirler.
Ovacık'ın en şerir aşiretlerindendir. Mütecavizdirler. Muh­
tacı tediptir. Reisleri hükümete muti gibi görünürse de mu­
zurdur. Müteaddit isyan hareketleri göstermişlerdir.
Aşiretlerle münasebetleri: Seyit Rıza ile araları pek iyi de­
ğildir. Maksut uşağı ile de araları açıktır.

Koç uşağı aşireti

Çemişkezek ve Hozat havalisinde bulunurlar. Ziraatları az­


dır, kafi arazileri vardır. Tamamen meskOndurlar. Yaylakla­
rı köyleri civarındadır. Bu aşiret Seyithan uşağı, İsmail uşağı,
Kesrik uşağı, Resik uşağı, Ninik uşağı, lbrahimoğulları, Ber­
taller namıyla yedi kabileye ayrılır.

117
Reisleri: Kör Seyithan, Kopa Ağa, İdare'nin oğlu Seyithan'­
dır. Çemişkezek reisleri de Hazeri'de Kapa ve Dursun Ali,
Ahtük'te Ahmetoğlu Ağa, Bidre'de Hüseyin Ağa; Hozat reis­
leri Kuzuluca'da Kör Seyithan, Amutka'da İdare İbrahimoğ­
lu Seyithan, Silo, Seyit Ali'dir. Aşirette reislerine karşı olan
merbutiyet gevşemiştir. Seyithan zorbalıkla reislik iddiasın­
dadır. Ağalar iki kısımdır. Birincisinde Timuroğlu Hüseyin,
Kerimoğlu Beka, Deli Süleymanoğlu Seyithan; ikinci kısım­
da Maksutoğlu İdare (namı diğer İbrahim) . Mahmut, Seyit
Ali ağalar da ileri gelenlerdendir. Asıl amirleri İdare İbrahi­
moğlu Seyithan'dır ( Kozluca'da oturan Kör Seyithan kabi­
le reisidir) .
Silah mevcudu: Bir malumata nazaran Resik şubesiyle
300 silahlan vardır. Diğer bir malumata nazaran 400 silahla­
n vardır. Diğer bir malumata nazaran da 560 silahlan vardır
ve küçük çaplı mavzerdir.
Nüfusları: 2 . 500'dür. Bir malumata nazaran da 1 . 500 er­
kek, 1 . 500 kadındır.
Hükümete temayülleri: M ü teaddit isyan hareketlerinin
amilleridir. 1926 senesi tedip harekatından sonra ve bilhassa
aşiret reisi İdare İbrahim Ağa'mn vefatından sonra, eski vah­
deti muhafaza edemeyerek dağılmışlardır. Harekattan beri
sakindirler. Hükümete sadakatlerini ve her emirlerini yapa­
caklarım daima söylerler. Memurlara tecavüz ederler. Muh­
tacı edip ve terbiyedirler.
Aşiretlerle münasebetleri: Hozat, Ferhat, Laçin uşağı ile
düşmandırlar. Şimdi Ferhat uşağı ile barışıktırlar. En mü­
him silah kuvvetleri Resik uşaklılarsa da, bunların iskanı do­
layısıyla şimdi bunları ezmek veya ezdirmek isterler. Hiçbir
aşiretle dostlukları yoktur.
Servetleri: 20 at, 2.000 sığır, 8.000 keçi , 200 katırdır.

118
Maksut uşağı aşireti

Ovacık'ta mukimdirler. lyi ve kafi yerleri vardır. Meraları


mevcuttur. Bu aşiret Taş (Tat) uşakları, Bozik uşakları, Fer­
hat uşağı, Aşik (Osik) uşağı, Holik (Kolik) uşağı, Laçin uşa­
ğı, Söylemezler, Sinkan, Hanoğulları namıyla birtakım kabi­
lelere ayrılmıştır. Bir habere nazaran iki şube ise de karabet
[ akrabalık] dolayısıyla aşireti vahide [ tek aşiret ] haline gel­
mişlerdir.
Reisleri: Büyükköy'de mukim Kasımoğlu Munzur Ağa ,
Aydın Ağa , Mustafa Ağa'dır. Ovacık'ta oturan Süleyman
Efendi, Mahmut Ağa, Kahraman E fendi, Abbas Ağa nam­
larında akrabaları vardır. Çirpazinli Halil, Velolu Memişo­
ğulları aile efradı da akrabadandır. Bunlar da reislik yap­
maktadırlar. Munzur ihtiyarlamış, kabile üzerinde nüfu ­
z u kalmamıştır. Ferhat uşağının reisi Aydınoğlu Kahraman,
Holik uşağının reisi Aydın Ağa, Bozik uşağının reisi Aptal
Hızır'dır. Hanoğullan uşağının reisi Seyithan'dır. Kalan aşi­
reti tarafından katledilmiştir.
Silah miktarı: Mah raporuna nazaran 300'dür. Müfettişli­
ğe nazaran 2 70'tir. Bir malumata nazaran 500 silahlıdır. 1 00
yeni silahı vardır. Bir malumata nazaran da 400 küçük çap­
lı mavzerleri vardır.
Nüfusları: 3 . 000'dir. Bir malumata nazaran 1. 700 erkek,
1 .300 kadın nüfusları vardır.
Servetleri: 25 at, 2.000 sığır, 700 koyun, 80 katırdır.
Hükümete temayülleri: Asi bir aşirettir. Birçok isyanları
vardır. Kısmen hükümete muti ve vergi vermektedirler. Mü­
tecavizdirler. Tevarihi muhtelifede birçok isyanlar yapmış­
lardır. Reisleri Munzur yol bağı, ihrak [ ateşe vermek ] , ka­
til cürümleriyle maznun bir şahıstır. Bir defa derdest edilmiş
fakat hapishaneden kaçmıştır. Bütün kabile reisleri katil ve
isyankar adamlardır.

119
Aşiretlerle münasebetleri: Bezgar, Beyit, Arslan ve Koç
uşaklılara dost, Laçin ve F erhat uşaklarıyla düşmandırlar.
Koç uşaklılarla müştereken bazen Laçin uşağına taarruz
ederler. Seyit Rıza ile zaman zaman dost ve düşman olurlar.
Bezgar ve Beyit ile halen dostturlar.

Resik uşağı aşireti

Hozat ve Çemişkezek'te bulunurlar. Bu aşiret kısmen Koç


uşağının bir ferdi olarak telakki edilir. 1 9 29'da Ali boğazın­
dan çıkarılarak Oskih köyün e yerleştirilmiş ve tefrik edil­
mişlerdir. Reisleri Oskih'te mukim Zeynel Ağa ile Kamil
Ağa'nın Halil İbrahim ve Abbasoğlu Abbas'tır.
Silahları: Mah raporuna nazaran 200, müfettişliğe naza­
ran 40'tır.
Hükümete temayülleri: Gayrımutidir. İskan edildiklerin­
den Koç uşaklarına yanaşmamaktadırlar.
Nüfusları: 1 66'dır.
Aşiretlerle münasebetleri: Koç ve Maksut uşağı ile dost­
turlar. Koç uşaklılara rençperlik yaparlar. Koç uşaklarının
güvendiği, cesur insanlardır.

Şam (Şem uşağı) aşireti

Hozat ve Çemşikezek havalisinde otururlar. Yerleri kami­


len mağaralıdır. Tamamen meskündurlar. Yaylaları vardır.
Küçükler ve Zekeriyya namıyla iki kabiledir. Daha doğrusu
Şam uşağı, Koç uşağının bir grubudur.
Reisleri: Şeyh Hasan, Nuri Ağa, Kara Kaş'ta oturan Süley­
man Çavuş (oğlu Şeyh Hüseyin'dir) ağalarıdır. Süleyman Ça­
vuş, Lilo Ağa (namı diğer Yusuf Ağa'dır) , Munzuroğlu İbiş'tir.
Çok şerirdirler. Halil İbrahim, Şeyh Cihan namında mühim
akrabalan vardır. Aşiret kamilen Lilo Ağa emrindedir.

1 20
Silah miktarı: Mah raporuna nazaran 1 50 , müfettişliğe
nazaran da 60'tır. Bir malumata göre de 200 silahlan vardır.
Ve diğer bir rivayete göre de 700 silahları vardır.
Hükümete temayülleri: Birçok zaman isyan etmişlerdir.
Bi taraftırlar. Çapulla meşgul ve mü tecaviz vaziyettedirler.
Çok muzur bir aşirettir.
Nüfusları: 800 erkek ve 700 kadındır. Mübalağalı bir riva­
yete göre de 3 . 000 nüfusları vardır.
Aşiretlerle münasebetleri: Aşağı Karahallı ile münaferet
ve muhsımdırlar. Koç, Maksut ve Bezgar'la dostturlar.
Servetleri: 8 at, 1 .000 sığır, 1 . 500 koyun, 2 . 500 keçi, 40
katırdır.

Karsanlı aşireti

Bu aşiret Nazımiye, Plümer, Erzincan, Tercan taraflarına da­


ğılmışlardır. Tamamen meskundurlar. Kendi mıntıkalarında
yaylalara çıkarlar. Reisleri Ali Ağa'dır. Hasan Ağaoğlu Mur­
taza Ağa, Hakisli Kego, Musa Ağa, Bertaloğlu Ali Ağa ismin­
de ağaları vardır. Şerir değildirler. Mehmet Onbaşı, Biran­
lı Musa Ağa da reisler meyanındadır. Musa Ağa'nın birader­
leri İbrahim ve Ali Ağa'dır. Kego, Haydaranlı Kamer Ağa'nın
kayınpederidir.
Silah miktarı: Mah raporuna nazaran 3 50'dir. Bir malu­
mata nazaran da 300 silahları vard ır. Bir rivayete göre de
1 . 000 silahları vardır. Müfettişlik malumatına göre de 1 50
silahları vardır.
N ü fusları: 400 erkek ve 500 kadındır. Mübalağalı bir
malumata göre de 3 . 000'dir.
Hükümet temayülleri: Mutidirler. Harbi Umumi bidaye­
tinde bir defa isyanları vardır. Tecavüzleri nadirdir.
Aşiretlerle münasebetleri: Hemcivar aşiretlerle dosttur­
lar. Diğer aşiretlerle muhasımdırlar. kabında Haydaranlılar'a

121
muavenet [ yardım] ederler.
Servetleri: 6 at, 500 sığır, 1 .000 koyun, 1 .000 keçi, 4 ka­
tır, 30 merkeptir.

Lôlanlı aşireti

Plümer, Erzincan, Tercan, N azımiye, Hınıs, Varto'ya dağıl­


mışlardır. Başlıca köyleri Harsi, Dağbey'dir. Tamamen mes­
kundurlar. Yaz mevsiminde Mazkirt'in Kiran aşireti dahili­
ne geçerler.
Reisleri : P l ümer'de Dursun Ağa'nın torunları Hasan,
Mehmet, Musa ağalar ile Nazımiye civarında, Sap mezrasın­
da oturan Rıza Efendi'dir. Ahmet Ağazade Resul Efendi na­
mında bir de ağaları vardır. Muzır değildir. Rıza'nın Fazlı ve
Resul namında iki kardeşi, Ali ve Süleyman isminde iki am­
cazadesi vardır. Rıza Efendi'nin mazisi bozuk ise de hükü­
mete hizmet etmek ister. Kendisinden istifade beklenir.
Silah miktarı: Malı raporuna nazaran 500'dür. Bu aşiretin
Erzincan kısmında bulunan kabilelerinde 1 50 silah mevcut­
tur. Diğer bir malumata nazaran da 200 silahları vardır. Bir
rivayete göre de 50 tüfekleri vardır. Müfettişlik malumatına
nazaran Nazımiye mıntıkasında 20 silahlan vardır.
Nüfusu : Nazımiye mıntıkasında 1 62'dir. Bir rivayete göre
de 1 00 erkek, 1 50 kadındır. Aşiretin umumi nüfusu 2. 500
tahmin ediliyor.
Hükümete temayü lleri: Öteden beri şekavetle melüftur­
lar. Erzincan ve Tercan cihe tlerine daima sarkarlar. 1 930
Danzik harekatı bu aşiret üzerine de teşmil edilmiştir. Hü­
kümete muti gibi görünürler.
Aşairle münasebetleri: Aşairle hoş geçinirler. Yalnız De­
menan aşiretiyle aralarında münaferet vardır.
Servetleri: 2 at, 1 00 sığır, 50 koyun 200, keçi, 1 katır, 2 1
merkep.

1 22
Rotanlı aşireti

Kısmen Türkçe konuşurlar. Tamamen meskündurlar. Ro­


tanlı, Bahtiyarlı namıyla iki kabiledir. Bu aşireti Dersimliler
Türk sayarlar fakat Kürtleşmiştir.
Reisleri: Torumlu Yusuf Ağa ve Süleyman Ağa namında­
ki şahıslardır. Aşiret ağalarından Veli ağa, biraderi Kelabi ve
bunun Paşo isminde bir oğlu vardır. E n mühim akrabaları
Torumlu Mehmet, Mehmet Haydar ve Alişan ağalardır.
Silah miktarı: Mah raporuna göre 200, müfettişliğe göre
300'dür. Bir malumata göre de 400 silah endaz, 1 00- 1 50 es­
lihai cedideleri vardır.
Hükümete temayülleri: İsyankar bir aşirettir. Evvelce mü­
teaddit defalar isyan etmişlerdir. E trafındaki aşiretlerle muha­
sım bulunduğundan hükümete muti olmak zaruretindedir.
Reislerden Yusuf Ağa, küçük bir grupla Seyit Rıza'nın nüfu­
zu altına girerek hükümete karşı muhalif bir vaziyet almıştır.
N ü fusu: 4 . 000'dir. Bir mal umata göre de 1 . 800 erkek,
1 . 200 kadındır.
Aşiretlerle münasebetleri: Laçin ve Yukarı Abbas i le ınu­
hasım<lırlar. Aşağı Karahallı ve Aşağı Abbas'la dostturlar.
Servetleri: 10 at, 1 . 200 sığır, 500 koyun, 2. 500 keçi, 45
katır, 1 5 merkeptir.

Sisanlı aşireti

Reisleri Doko N uri Ağa d ı r. Malı ra p oru n a gö re 1 50 silah­


'

ları vardır. Plüıner ve Erzincan civarındadırlar. M u ı idirler.

Kemanlı aşireti

Reisleri Seyit Ali Ağa'dır. Mah raporuna nazaran 1 50 silahla­


rı vardır. Plümer ve Tercan'da mukimdirler. İtimat edilmez.

1 23
Fırsat vukuunda asi aşaire iltihak ederler. Reislerinin nüfu­
zu çoktur.

Maskanlı-Karsikanlı aşireti

Reisleri Hüseyin Ağa ve Nazimiye'nin Maskan köyünden


Mustafa Ağa'dır. Plümer, Kiği ve Erzincan'da ve küçük bir
grupla da Nazımiye'de otururlar. N im , muti bir aşirettir. Di­
ğer aşairin yardımı ile harekete geçebilirler. N azımiye'de
1 5 7 nüfuslu üç köyleri ve 1 5 silahlan vardır. Aşiretin çok­
luğu Kiği'dedir.

Sür uşağı-Süranlı aşireti

Reisleri Hasan Efendi'dir. Mah raporuna nazaran silah mik­


tarı 300, Elaziz vi layeti kısmında 40'tır. Aşiretin bir kısmı
Mazkirt'te bir kısmı Pertek'tedir. Diğer aşiretlerle muanzdır­
lar. Mütecaviz değildirler. Sürzade Eyyüp Ağa ve Gülabizade
Timur Ağa ve yeğenl eri lsmail ve Hasan ağalar, Haydarzade
Paşa Ağa ve biraderleri Müdür Ağa reisleridir. Haydarzadeler
haşarıdır. Bir malumata nazaran nüfusları 400 ve 1 00 silah­
lı olan Ciyanlı aşiretiyle karabetleri dolayısıyla bir aşiret ha­
lindedir. Mazkirt'te oturan Hasan Ağa Ciyanlılar'ın reisidir.

Haydaranlı aşireti

Haydaran-H üseynan namıyla iki kabiledir. Reisleri Ahmet


Ağaoğlu Kamer ( Rüşnek'te o turur) , Alioğlu Hızır ( Naciyan
köyünün H inkkervank mezrasında i kamet eder) . M aha na­
zaran silah miktarı 300, m ü fe ttişliğe nazaran 450'dir. Nazı­
miye, Erzincan taraflarında ve bilhassa toplu bir halde Hay­
daran dağında bulunurlar. Tamamen gayrımutidirler. Cera­
im eshabı bu aşiret arasında kuvvetli himaye görü r. Şekavet-

1 24
le melufturlar. Seyit Rıza ile dostturlar. Hükümet kanunla­
nna itaatleri yoktur. Ziraata salih yerleri azdır. Mevaşi [ hay­
vancılık) ile geçinirler. Bir diğer malumata göre de 1 .000 si­
lahları, 3 . 500 nüfusları vardır. Eskiden umum reisleri Meh­
met Ağa'ydı. Kalman ve Hüseyin namında iki oğlu ve Hüse­
yin Musa, Süleyman Ali namlarında biraderzadeleri vardır.
Nazımiye'nin Arilli, Artili, Ovacık'ın Şeyh Basan aşiretleriyle
münaferettedir. Diğer aşiretlerle halen dostturlar. Başka bir
malumata göre de Hüseynan kabilesinin reisi Rüşnekli Ka­
mer Ağa'dır. Hızır Ağa'nın kayınpederidir. Kendisi ihtiyar
olduğundan, Hızır Ağa ile müşterek hareket eder.

Şeyh Mehmedanlı-Mamdanlı aşireti:

lki kabiledir. Şeyh Mehmetli, Şeyh Mamdanlı. Tercan, Nazı­


miye, Mazkirt ve Erzincan mıntıkalarındadırlar. Mazkirt'in
Hiçte köyünde Hızır, Nuroğlu Ali, Mehmet Alioğlu Yaka re­
isleridir.
S ilah m iktarı: Maha nazaran 1 50 , müfettişliğe nazaran
Nazımiye'de 35, Mazkirt'te 1 30'dur. Yerleri ve meraları kafi­
dir. Mütecaviz değildirler. Ağalar içinde muteber olanın Ali
Bey olduğu söyleniyorsa da diğer bir malumatla reis Harik­
li Kego Ağa'dır. Reisin Kamer ve Hüseyin isimli iki oğlu var­
dır. Hükümete mutidir. Evvelce de isyana iştirak etmemiş­
tir. Aşiretlerle münafereti yoktur. 200 erkek, 300 kadın, 1 00
si lahları vardır. Kureyşanlılar'ın tecavüzünden bizar olmuş­
lardır.

Zernaklı aşireti

Reisi Plümer'de Mustafa E fendi'dir. Mah raporuna naza­


ran 750 silahları vardır. P lümer ve Refahiye'<le bul unurlar.
Refahiye'dekiler şehre bağlanmış g i bid ir. Mahaza Koçgiri

125
hadisesinde bunlar da alakadar olmuşlardır. Aşiretin mühim
bir kısmı Hınıs ve havalisinde bulunur.

Çerekli-Çarıklı aşireti

Şeyh Hüseyin, Bozikan, Haçikan kabileleri vardır. Reisleri


Şeyh Hüseyinzade Mustafa ve Hasan beylerdir.
Mah raporuna nazaran silah miktarı l OO'<lür. Plümer ve
Tercan taraflarında mukimdirler. Mustafa Bey, Ankara İstik­
lal Mahkemesi kararıyla Kastamonu'da ikamete memur edil­
mişti. Geçen sene Dersim'e avdet etmiştir. Bu avdeti muzur
ve tehlikeli görülmektedir. Reis, aşiret üzerinde mutlakiyet­
le hakimdir. Ve aşiret, reise hisse vermekle mükelleftir. Sa­
son şimalindeki Bozikan aşiret grubunun da bu aşirete men­
sup olması muhtemeldir.

Yusufanlı aşireti

Reisleri: Mehmet ve Kamer ağalardır. Ağdat'ta Kamer Ağa,


Danariş'te Hüseyin Ağa, Deşt'te Zenk Ağa oturur.
S ilah miktarı : Mah raporuna nazaran 200, müfettişliğe
göre de 230'dur.
Mazkirt'te b u l u nur. Seyit Rıza'ya muhaliftirler. Seyit
Rıza'nın zaman zaman barışma teklifini reddetmişlerdir. Ka­
mer Ağa, hükümete sadakatten bahseder fakat diğer aşai r
misillu devlet tekalifini noksan yazdırır. Bir malumata na­
zaran da 500- l. 500 silahı , 4.000 nüfusları vardır. Dersim içi
denilen mahalde mukımdirler. Yerleri gayri kafidir. Mcvaş
ile i aşeleri n i temin ederler. Memurlara tecavüzü azdır fakat
civar aşiretlere rahat vermezler. Süleymanoğlu Keko, Murta­
zaoğlu Mehmet isminde ağaları vardır. Muzurdurlar.

1 26
Hizoli aşireti

Mah raporuna nazaran 1 .000 silahları vardır. Mazkirt, Ma­


latya ve Elaziz arasında bulunur. Kalabalık bir aşirettir. Mu­
tidir. Müfettişlik malumatına nazaran bu aşiret, aşiret halin­
den çıkmıştır. 1 50 kadar silahlan vardır.

Caferli-Sivanlı aşireti

Reisleri Küçük ve Aziz ağalardır. Mah raporuna nazaran si­


lah miktarı l OO'dür. Kemah'ta bulunur. Harbi Umumi'de Er­
zurum Küçük Zabit Mektebi efradını vuran bu aşirettir.

Beyhanlı aşireti

Reisi Mirseyitli Hasan Ağa'dır. Mah raporuna nazaran silah


miktarı 200'dür. Hınıs'ta bulunur.

Kismurlu aşireti

Reisi Hasan Efendi'dir. Mah raporuna göre silah miktarı


70'tir. Tercan ve Nazımiye kazalarında bulunurlar.

Şokeri aşireti

Reisi, Ali Ağa'dır. Mah raporuna nazaaan 100 silahları var­


dır. Sureti u mumiyede mu tidirler. Şeyh Sait hadisesinde
toplanmış olmakla beraber, silahları l OO'dür. Kigi'dedirler.
Nüfusları tahminen 2000'dir.

Hörmekli-Horlik aşireti

Reisleri Mehmet Efendi, Süleyman Ağa , Kamer Ağa , Mus­


tafa Efendi, Pertal (Battal) Ağa'dır. Battal Ağa, Çivarik'te ve

1 27
Nazımiye'de oturur.
Silah miktarı : Mah raporuna nazaran 350, müfe ttişliğe
göre de l SO'dir. Varto, Kiği, Nazımiye, Kuruçay, Refahiye'de
bulunurlar. Bu aşireti milli aşiretin bir ferdi olarak da kabul
ederler. Mutidirler. Battal Ağa cereyana tabi ve müfsittir. Bu­
nunla beraber, Haydaranlı aşiretinin ezilmesi için hükümete
muti görünür. Haydaranlı aşiretiyle düşmandır. Bu aşiretin
Varto'nun Üstüküran nahiyesindeki kısmı Harbi Umumi'de
geri kıtalarımıza mü tecaviz bir cephe almıştır. Halen Cib­
ranlılarla düşmandırlar.
Bir malumata nazaran da reisleri eskiden Civerekli Süley­
man Ağa'dır. Biraderi Bertal Efendi, Hüseyin ve Hasan, Sü­
leyman ve Ali ağalarla Bertal, Ali, Hasan namlarında üç oğlu
vardır. Tamamen meskündurlar. Nazımiye'nin Artilli-Arilli
Aşireti ile hali münaferette, diğer aşairle dostturlar. Mevkile­
ri yayla olup, bazı seneler Kiği'nin Sepet dağına çıkarlar. Ev­
velden beri hükümete mutidirler. lsyanları yoktur. 200 er­
kek, 300 kadın, 7 at, 300 sığır, 400 koyun, 500 keçi, 10 ka­
tır, 20 merkep, 200 silahı ve 1 0.000 cephaneleri vardır.

Demenanlı aşireti

Reisleri: Kamer Ağa , Cebrail Ağa , Hasan Ağa'dır. Cebrail


Ağa Ariki'de, Hasan Ağa Hüzmerik'te, Kamer Ağa da Kini'de
otururlar.
S ilah miktarı : Mah raporuna nazaran 500, müfettişliğe
nazaran da 450'dir.
Mazkirt'te bulunurlar. Koçgiri isyanına girmişti r. Bu aşi­
ret içinde Cibogez isminde çok şerir biri vardır. Bu adam et­
rafında bir grup toplamıştır. Fenalıkların amilidi r . Bunlar
Alan aşiretine düşmandır. Alanlılar Eylül 1 93 1 sonlarında
Cibogez'in kardeşini vurmuşlardır. Bunun için araları açık­
tır. Tekalifi devleti ve asker vermezler. Gayrımutidirler.

1 28
D iğer bir malümatta 4 . 000 nüfusları ve 1 . 500 silahları
vardır.

Zerkavik aşireti

Mah raporuna nazaran silah miktarı 700'dür. Dereçıkaran


ve Temkin dağlarında bulunurlar. Harbi Umumi'de kimileri
isyan etmişlerdir. Nüfusları 2 . 200 tahmin ediliyor.

Pilvenk aşireti

Ziyanlı ve Halifanlı namıyla iki kabiledir. Halifanlı reisi Se­


yit İbrahim ve oğlu Süleyman'dır. Yadigar isminde bir bira­
deri vardır. Ziyanlı reisi Köseoğlu Süleyman, Pertek'in Azgo­
nik köyünde oturur. Biraderi Hasan ve Kefim ağalardır. Mü�
him akrabaları Ulupınarlı Muhtar Mustafa, oğlu Hızır, jan­
darma Mustafaoğlu Bedir, Kego ve Kelkitli Ali Çavuş'tur.
Mıntıkaları Pertek ve Kelkit'tir. Harbi Umumi'de isyan ede­
rek Pertek nahiyesini basmışlardır. Mazkirt ve Pertek kaza­
larındaki Ulupınarlılara hükümetçe verilen 25 silahtan baş­
ka 1 00 silahları olduğu tahmin ediliyor. Azgonik'te oturan
Süleyman Ağa , Seyit Rıza'ya merbu ttur. Aşağı Abbas uşa­
ğı reisleriyle Topal Ahmet'in ve Ferhat uşağı aşiretinin dos­
tudur. Bu aşiretin Ulupınarlı grubu Süleyman Ağa'ya muha­
liftir. Topal Ahmet'e düşmandır. Kara Ballı ile dosttur. Fer­
hat uşağı ile düşmandır. Ağalar ve aşiret birkaç fırkaya ayrıl­
mış olduğundan ara sıra münazaralar olur. Ağaların en nü­
fuzlu ve zengi ni, Köscoğlu Hacı Mustafa Ağa'dır. Hac ılığı
Kerbela'ya gittiğinde'n almıştır. ikinci derecede mühim ağa­
ları , Rumkiğli Mustafa ve Pohatrisli İbrahim ve Müdür Seyit
İbrahim ağalardır.
Pilvenklilerin 3 .000 nüfusları , diğer bir malumata göre
1 . 200 silahları vardır. Mah raporuna göre de silah mevcut-

1 29
lan l .OOO'dir. 80 at, 5 . 000 sığır, 2.000 koyun , 200 keçi, 200
katır, 200 merkepleri vardır. Arazileri kafidir. Ahali hubu­
bat ve tütün eker. Elaziz'e odun ve kömür sevk edip satarlar.
Muti gibidirler, mazarratlan [ zararları] azdır.

Beritanlı aşireti

Karakulak, Dörtkulak, Şenkalan, Kösan, Molla Ömeran na­


mıyla beş kabiledir. Reisleri İbrahim, Zülfü Paşa, Ali Ağa'dır.
Mah raporuna nazaran silah miktarı 200'dür. Elaziz, Palo
kazasındadırlar. Yazın Dersim dağlarına, Erzurum-Erzincan
yaylalarına, bilhassa Bingöl yaylalarına yayılırlar. İçlerinde
birçok erbabı ceraim ve şekavet sığınır. Şeyh Sait hadisesi­
ni müteakip takip edilen eşhas bunların içine girerek sak­
lanmış ve o suretle hududu aşarak cenuba gitmişlerdir. Aşi­
retin Halep ve civarıyla alakası vardır. Bu aşiret daha ziyade
koyun ticaretiyle meşguldür. Her sene yazın Bingöl'e göçer
ve etraftan hayvan toplar. Eylül nihayetine doğru Kiği, Pa­
la, Osmaniye, Karacadağ mıntıkasından Viranşehir mıntıka­
sına geçerler ve hayvanlarım Suriye'ye geçirerek satarlar. Bu
aşiret iki gruba ayrılmıştır. Bir grup Elaziz-Malatya üzerin­
den Antep mıntıkasına geçmiştir. Bu ayrılma amili, araların­
daki kan davasındandır. Nüfusları 2.000 kadar tahmin edil­
mektedir.

Şeyhan aşireti

Reisleri Hüseyin Seyit Ağa ve Geki Ali Piro'dur. Mah raporu­


na nazaran 450 silahlan vardır. Mazkirt'te bulunurlar. Mü­
fettişlik malumatına göre bu aşiret infisah [ hükümsüz kal­
ma] etmiştir.

1 30
Kodan aşireti

Reisleri Hasan Efendi, Dilo Ali Kır'dır. Mah raporuna naza­


ran 250 silahları vardır. Mazkirt'te bulunurlar. Müfettişliğe
göre bu aşiret de infisah etmiş ve kuvvet itibarıyla nazarı iti­
bara alınacak vaziyetten çıkmıştır.

Balabanlı aşireti

Kabileleri Almatlı, Alotağı, Ferhat uşağı, Süleyman uşağı'dır.


Reisleri Halil Ağazade Paşa, Mehmet Ağa, Kamer Ağa'dır.
Mah raporuna nazaran silahları 800'dür. Plümcr, Tercan
ve Erzincan'da bulunurlar. Bu aşiretin Dimetoka'dan geldi­
ği mervidir [ rivayet edilir] . Çalışkan, memleketin ti cari mer­
kezlerine hatta Amerika'ya çal ışmaya giderler. Malatya'da
<la alakaları vardır. Yavaş yavaş aşiret evsafını kaybetmekte­
dirler. Harbi Umumi'de kıtaatımıza fiilen iştirak eden aşair­
dendir.

Derviş Cemal evladı aşireti

Zuruınlu Şeyho Dede reisleridir.


Mah raporuna nazaran 800 silahları vardır. Dersim, Ova­
cık, Kemah, Erzincan ve Plümer'de dağınık bulunurlar. Kala­
balık bir aşirettir. Müfettişlik malumatına nazaran aşiret ha­
linden çıkmış olan Derviş C:emaloğullarının bütün Dersim'de
'JO'tkn fazla silahları bul unmayacağı tahmin edi liyor.

Saai Sultan-Sarı Saltık evladı aşireti

Mah raporuna nazaran silah miktarı l OO'dür. H ozat'ta bulu­


nurlar fakat memleketin birçok aksamında bunlara yine te­
sadüf olunur. Anadolu ve Rumeli'de, Bulgaristan'ın Kumlu-

131
ca mevkiinde ve Diyarbekir şehrinde, Yunanistan'da Sarısal­
tıklar mevcuttur. Türk ve Harzemi olduklarında şüphe yok­
tur fakat zamanla Kürtleşmişlerdir. Alevidirler. Mutidirler.
Müfettişlik malumatına nazaran bunlar da aşiret hayatından
çıkmışlardır. Mevcut olanlar da 20'den ziyade silah olmadı­
ğı tahmin edilmektedir. Az bir kısmı Şafii'dir.

Ali Abbas evladı aşireti

Reisleri Kiştimli Ağa Dede , Terli Kühlü Ali Ağa'dır. Malı


raporuna nazaran 300 silahları vardır. Kemah, Erzincan ,
Ovacık'ta bulunurlar. M ü fe t tişlik malumatına nazaran
Ovacık'taki kısmı diğer aşiretler arasında kaynamıştır. Silah
olarak bir kıymet ifade etmezler.

Şadilli aşireti

Ohi Ağası Necip Ağazade Hasan Ağa umumi reistir. Musta­


fa Ağa, Mehmet Efendi ( Kimsor köyünde oturur) , Adil Bey,
Rifat ve Hüseyin ağalat reisleridir. Zülfü namında biri de ile­
ri gelenlerdendir.
Malı raporuna nazaran 1 . 500 silahları vardır. Müfettişlik
malumatına nazaran azami 200 silahları vardır. Kiği, Maz­
kirt, Palo , Refahiye, Erzincan, Nazımiye ve Kuruçay'da bu­
lunurlar. Koçgiri hadisesine iştirak e tmiştir. Bu aşiretin
Karakoyunlu lar'clan olduğu ınervidir. Bir kısmı da Türkçe
konuşur. Şeyh Sait isyanını müteakip, Kiği'clekilerin silah­
ları top lanmıştır. Bir malüınatta aşiret reisi Kimsorlu Meh­
met Efendi'dir. Bu adam temiz ve iyidir. Seyit ve Ali isminde
iki oğlu vardır. Aşiret halkı davarcı ve rençperdir. Nim mu­
tidirler. Tamamen meskündurlar. Yerleri ve meraları kafidir.
Kureyşan ile münaferettedirler. Ahvali umumiyeleri lzo­
li aşireti gibidir. Mütecaviz değildirler. N ü fusu 3 . 900 ka-

1 32
dar tahmin edilmektedir. 1 00 sığır, 400 koyun, 1 00 keçi, 20
merkep, 1 50- 1 60 silahları ve 2.000 cephaneleri vardır. Si­
lah kuvveti i tibarıyla 1 50- 1 60 adet daha doğrudur. 1 . 500
mübalağalıdır. Esasen bu aşiret, aşiret halinden çıkmıştır.
Nazımiye'deki kısmında 20'den fazla silah yoktur. Aşiretin
mühim kısmı Sünni'dir.

Kaz aşireti

Reis Osman Bey'dir. Mah raporuna nazaran 1 00 silahla­


rı vardır. Kiği'de otururlar. Silahları toplanmıştır. Nüfusları
3 . 000 tahmin edilmektedir.

G ransor aşireti

Reisi Hacı Dede Bey'dir. Kiği'de bulunurlar. Şeyh Sait isyanı­


nı müteakip silahları toplanmıştır. Muti görünürlerse de iti­
mat caiz değildir. N ü fusları 700 tahmin edilmektedir.

Karabaş aşireti

Reisi Aptal Ağa'dır. Kiği'de bulunur. Türkçe ve Kürtçe gö­


rüşürler. Silahları toplanmıştır. Bu aşiret mutidir. Nüfusla­
rı 900 kadardır.

Baba Mansur aşireti

Reisini M az k i rt l i Sey i t Bayı , P l ü m c r l i Sey i t M a h m u t " t ur .


M a h raporuna nazaran 400 silah l a rı vardır. Mazkirt, Nazı­
miye, P l ü mer, E rzinca n , Te rc a n ha t t a S i va s a ya y ılm ış la r d ır.
'

Müfettişlik malümatına nazaran Mazkirt ve N azım iye'deki


kısmı kuvvet olarak bir kıy m e t ifade etmez. Diğer aşai r ara­
sında kaynamışlardır.

1 33
Sultan Munzur aşireti

Reisleri Seyitoğlu Seyit Süleyman'la Seyit Emir'dir. Mah ra­


poruna nazaran 50 silahları vardır. Ovacık ve Erzincan'da
bulunurlar. Küçük bir aşirettir. Müfettişlik malumatına na­
zaran Ovacık'taki kısmı müstakil bir kuvvet ifade etmez. Di­
ğer aşiretler arasında kaynamışlardır.

Ağuçan aşireti

Reisleri Karahallı Seyit Hıdır, Seyit lsmail'dir. Mah raporu­


na nazaran 500 silahları vardır. Elaziz , Erzincan, Kemah'ta
bulunurlar. Bu aşiretin Kuluhan ahfadından Tatar oldu­
ğu ve Bağdat dönüşü Elaziz civarına yerleştiği naklolu­
nur. Müfettişliğe nazaran bunlar da aşire t halinden çıkmış­
tır. Elaziz mıntıkasında müstakil bir kuvvet telakki edile­
mezler.

Kureyşanlı aşireti
kabileleri Kurcyşanlı, Süleymanlı, Hasenan ( Hüseynan) ,
Kalyan, Mevalyan, Aliyan , Gülnan'dır. Dersim mınukası da­
hilindedirler.
Reisleri Ali Çavuşun Hasan E fendi , Seyit Mahmut, Mahalli
Ağa, Derviş İbrahim, Zeynel Çavuş, Mazkirt'in Birgiç köyün­
de Hasoscydo , Kalecik köyünde Aligah Ağa, Havar köyünde
Rehber, Koresipi köyünden Keki Alibert. Türüşmek' ı c Ha­
san E fendi, Tarda köyünde D ilo Ağa, Kiği'nin Sitir köyün­
de Casus lhrahim, Nazımiye'dc Panan köyünde Seyit Mah­
mutoğlu Hamdi, N azımiye'nin Gölik köyünde Hasan Şeyh
(Mehmet Çavuş) , Zine köyünde Seyit Mahmutoğlu Aligah,
Kalman köyünde Mehmetoğlu Süleyman, Çamurek köyün­
de Zeynel Ağa, Kiği'nin Sis köyünde lbrahim Ağa'dır. Müte-

1 34
caviz ve çapul ile meşgul , Mazkirt ve Pertek havalesini dai­
ma izaç ederler [ tedirgin ederler] .
Plümer, Nazımiye, Kiği, Hınıs, Varto, Sivas, Mazkirt, Hıs­
nımansur taraflarına dağılmış kalabalık bir aşirettir. Arala­
rında Sünniler olduğu da söylenir. Kendilerini Horasan'dan
gelmekle beraber İmam Cafer neslinden ve peygamber sü­
lalesinden addederler. Bu kanaat bütün Dersim ve civarına
da telkin edildiğinden Kureyşanlılar, Dersim aşairi nezdin­
de haizi itibardırlar. Bu suretle cerre çıktıkları [ para ve erzak
toplamak için köylerde imamlık-müezzinlik yapmak] vaki­
dir. 1 3 3 1 de mühim bir isyanları vardır. Tedip edilmişlerse
de Harbi Umumi'de 36. Fırka'ya taarruz eden aşiretlerden­
dir. Tercan muhitindekiler binnispe mutidirler. Mahaza su­
reti umumiyetle Kürtlük telkinatı ile yakından alakadar bir
aşirettir.
Aşire t dahilinde silahlanabilecek eşhas 3 . 000-3 . 500 ka­
dar denilmektedir. Mazkirt ve Nazımiye'de bulunurlar.
Mazkirt'tekiler iki partidir. Biri Hasa Seydo'nun partisidir.
Bu parti eskiden beri Seyit Rıza'nın dostu ve müttefikidir.
Diğer parti aşiret dahilinden çıkmış gibi ve bitaraftır. Na­
zimiye Kureyşanı 1 0 kabiledir. Hepsinin reisi Kiği'nin Sitir
köyünden Casus İbrahim'dir. Bu İbrahim her türlü melaneti
yapacak karakterdedir.
N azımiye'dekilerin 400 silah tutanı ve 50 yeni silahları
vardır. Mevaş ile geçinirler. Gayri mutidirier.
Mazkirt' tckilcrin 350 silah tutanı ve 80- l OO yeni silahlan
vardır. Ahvali umumiyelcri N azımiyc'dckilerin aynıdı r. Ha­
sike, Hasibürç ve Hasidav isminde Saadat'tan addolunan üç
reisleri vardır. Her hiri derviş makamında kullanılır. Diğer
bir malumatla aşiretin 5.000 nüfusu ve 2.000 silahları var­
dır. Alyan, Kalyan, Gülnan, Hüseynan, Mevalyan namıyla
beş kabiledir. Umumi reis Balluceli Derviş İbrahim'dir (na­
mı diğer Casus İbrahim) . Biraderi Alioğlu Şah İsmail, amca-

1 35
zadesi Ali Çavuşoğlu Hüseyin, hafidi Ali vardır. Arilli-Artilli
ile münaferettedirler. Diğer aşair ile dosttur.
Alyan reisi Palnamlı Seyit Mahmutoğlu Ali'dir. Kendi ha­
lindedir. Kabilesi içinde nafiz ise de hükümetten korkar.
Kalyan reisi Hulitli Hüseyinoğlu Mehmet Çavuş'tur. Derviş
lbrabim'i hiç sevmez. Aralan açıktır. Hükümete hizmet eder.
Gülnan reisi Ziveli Aligah Ağa'dır. Kabilesi ve aşireti için­
de nüfuzu fazladır. Her fenalık beklenilir. Harbi Umumi'de
umumen isyan ederek kaza merkezini kamilen denecek de­
recede tahrip ve yağma etmiş bir aşirettir.
Maha nazaran bu aşi reti n Dersim ve civarı aksamında
800 kadar silahı vardır. Müfettişliğe nazaran Mazkirt'te 350,
Nazımiye'de 1 75 , Kiği'de, 60 olmak üzere 585 silahları var­
dır. Bu aşiretin bütün nüfusu 1 0.000 kadar tahmin edilmek­
te olup, bunun 5 .000'i Dersim'e isabet etmektedir.

Şükranlı aşireti

Reisi Ali Ağa'dır. Kiği ve Muş'ta bulunurlar. Kısmen Türk­


çe konuşurlar. Kiği'de bulunanların silahları hemen yok gi­
bidir. Sünnl'dirler.

Şeyh Mehmet Dede evladı aşireti

Reisleri Malatyalı Doğan Dede evlatlarıdır. Mah raporuna


nazaran 200 si lahları vardır. M a l a ty a , Dersim, Erzincan ci­
varı nda bulunurlar. Dersi m'deki kısm ı kuvvet i tibarıyla kıy­
met i fade etmez. Diğer aşair arası nda kaynamıştı r.

Pir Sultan evladı aşireti

Reisleri Kiştemli Seyit Mustafa, Seyit Hasan'dır. Mah rapo­


runa nazaran 70 silahları vardır. Plümer ve Erzincan'da mü­
kimdirler. Mutidirler.

1 36
Şevalanlı aşireti

Reisleri Mustafa Ağa, Rıza Ağa, Hüsnü Bey'dir. Mah raporu­


na nazaran 1 50 silahları vardır. Plümer, Erzincan, Tercan'da
bulunurlar. Şekavet ve soygunları vardır. Hükümetle müna­
sebetten müçteniptirler. Nüfusları 200 kadardır.

Cibranlı aşireti

Reisi Ahmet Ağa'dır. Mah raporuna nazaran 50 silahları var­


dır. Kiği'de bulunurlar. Şeyh Sait isyanında mühim şekavet­
leri görülmüştür. Üzerlerine tedip hareketi yapılmıştır. Bir
kısmı Suriye'ye gitmişlerdir. Kısmı mühimi toplanmış ol­
makla beraber 50 silahları vardır. Cibranlı aşireti kesafe­
ti Varto ve Muş merkez kazasındadır. Maslup [ asılmış] Mi­
ralay Halit Bey'in aşiretidir. Halit Bey'in kardeşi Ahmet Bey
riyaset eder. Üstüküran Alevileri ile hali muhasamadadır­
lar. Şeyh Sait'in bir karısı Halit Bey'in hemşiresidir. Şeyh Sa­
it fikrine bağlıdırlar. Şimdi sarsılmış bir haldedirler. Aşiret
arasında geçimsizlik vardır. Nakşi tarikatına mensupturlar.

Abdalanlı aşireti

Reisleri Plümerli Nuroğlu Mustafa ve Tercan'da Laz Hüseyin


Efendi'dir. Mah raporuna nazaran 200 silahları vardır. Plü­
mer ve Tercan'da mukimdirler.

Seteri aşireti

Reisi Derviş lbrahim'dir. Kiği'de mukimdirler. Muti görü­


nürlerse de ceraim ve şekavet erbabı içinde barınmıştır. Ku­
reyşan aşiretinin bir şubesi addolunurlar. Silahları l 926-
27'de toplanmıştır. Yeniden az miktarda silah tedarik etmiş
olmaları muhtemeldir.

1 37
Arilli aşireti

Ka b i l e l e r i : A b b as a n , F e r h a d a n , M a h m u d a n , C i h a n ,
Arslanan'dır.
Reisleri: Keriş'te mukim Yusuf Ağa umumi reisleridir.
Türk Mehmet Ağa, torunu Hüseyin Ağaoğlu Yusuf Ağa, Ra­
mazanlı Dursun, Dizikli lsmail, Nazımiye'de Hakis'te mu­
kim Battaloğlu Musa , Hakis'te mukim Keka, Keşkovar'da
mukim Keka Ağa reisleridir.
Mah raporuna nazaran 1 .000, müfettişliğe göre de Nazı­
miye kısmında 1 50 silahları vardır. Plümer, Erzincan, Ter­
can, Nazımiye'de bulunurlar. Harbi U mumi'de kimileri is­
yan etmişler ve Nazımiye'yi yağma etmişlerdir. Hakis nahi­
yesinin Hilbes, Huhbes , Margasor, Kervan ve Kirik köyle­
rindeki aşiret halkı gayri mutidirler. Diğer aşiret efradı nim
mutidir. Yerleri ve meraları kafidir. Tecavüzleri azdır. Aşairi
saire ile münazaaları sıkçadır. Yusufoğlu Kız Ağa ve Rama­
zanlı Ali Ağa, Muhtaroğlu diğer Ali ve Hüseyin ağalar ikin­
ci derece reislerdir. Umumi reisi Kirişli Yusuf Ağa'nın oğlu
yoktur. lsmail, Hüseyin, Ferhat namlarında üç biraderi var­
dır. Alik ve Memik isimlerinde amcazadeleri vardır. Karsan­
lı ve Alanlı ile dostturlar. 1 .500 erkek, 2.000 kadın, 1 .000 si­
lah tutanı; 10 at, 1 .000 sığır, 1 50 koyun, 2 . 000 keçi, 5 katır,
100 merkep ve 1 5-20 bin cephaneleri vardır.
Diğer bir malümatta üç kabileye ayrılmaktadır: Mahmu­
dan, Şakulan, Ferhadan.
Mahmudan kabilesinin reisi Ramazanlı Dursun Ağa'dır.
Umumi reisi Yusuf Ağa gibi hükümetten çekinir. Sinsidir.
Şakulan reisi Nazımiyeli Hüseyin Mirç Ağa müfsittir. Nü­
fuzu yoksa da fenalığa meyyaldir.
Ferhadan reisi D izikli Velioğlu Hüseyin Ağa'dır. Yusuf
Ağa'nın emrindedir. Kendi halindedir. Hükümetten korkar.

1 38
Alanlı aşireti

Reisleri: Mazkirt'in Çukur köyünde Hasan Ağa, Maro Ağa,


Kortan köyünde Hüseyin Ağa'dır. Silah mi k tarı Mah ra­
poruna nazaran 500, müfettişliğe göre de Mazkirt'te 7 0 ,
Nazımiye'de 20'dir. Nazımiye v e Mazkirt'te bulunanlar muti
görünürler. Elaziz vilayeti mıntıkasında bulunan bu aşiret­
te eskiden 230 silah vardı. Cemal Bey'in valiliği zamanında
toplanmıştır. Demenanhların Çibokez grubu bunların düş­
manıdır ve tecavüzlerine maruzdurlar. Haydaran aşireti ile
açıktan açığa düşmandırlar. Seyit Rıza da az çok tazyik eder.
Hükümete mutidirler. Fakat muhafaza edilmediklerinden
Seyit Rıza'nın kucağına atılmaları ihtimali vardır. Bu aşiretin
korucu teşkilatı yapılarak şayanı itimat olanlarına silah ve­
rilmesi suretiyle muhafazası mutasavverdir. Nazımiye'deki
Alanhlar ise Demenan, Haydaran ve Seyit Rıza ile düşman­
dır. Bu kısım yalnız Kil köyündedir. Hükümete muti ve bazı
efradı nadiren tecavüz yapar. Bunların reisi Mazkirt'in Ho­
por köyünde Hasan Ağa'dır. Pah nahiyesi dahilinde ziraatla
meşgul olan Alanhların Sürüçyanhlarla kan davaları vardır.
Murtazazade Ali Ağa ve lbrahimoğlu Keko Ağa ağalarıdır.

Hiranlı aşireti

Reisleri: Mustafa, Mehmet Ali ve Hüseyin ağalar, Kirnis'te


Mustafa Ağa, lbi Mahmut köyünde Mehmet Ali, Sindam kö­
yünden Alideştoğlu Mehmet Ağa, Polan köyünde Hüseyin
Efendi'dir. Silah miktarı Mah raporuna nazaran 600, müfet­
tişliğe nazaran 2 70'tir. Mazkirt'te bulunurlar. Bitaraf bir aşi­
rettir. Bir malumata nazaran 500 silahendazları, 40-50 esli­
hai cedideleri vardır. Nim mutidirler. Yerleri ve mevaşileri
iyi ve kafidir. Mütecaviz değildirler. Servet ve nüfuzça Hü­
seyin Ağa e n muteberleridir. Diğer bir malumata nazaran

1 39
4.000 nüfus ve 1 . 500 silahendazları vardır. Mamafih bunla­
rın aşiret olarak hir kıymetleri kalmamıştır.

Pütikanlı aşireti

Reisleri Hü seyin Ağazade l brahim Ağa , Zeynel Ağa , Ali


Ağa'dır. Tercan, Hınıs ve Kiği'de bulunurlar. Silahları Şeyh
Sait isyanını müteakip toplanmıştır. Halen sakindirler. 200
kadar nüfusları tahmin olunmaktadır.

Cambeğli aşireti

Reisi Hasan Ağa'dır. Mah raporuna nazaran 200 silahları


vardır. Hınıs ve Tercan'da bulunurlar. Sünni'dirler.

Şekaklı aşireti

Çemişkezek ve Pertek taraflarında bulunurlar. Silah istimal


edebilecek nüfusu 500 kadardır. Sünni'dirler. Çemişkezek
ve Pertek mıntıkasında aşiret halinden çıkmışlardır. Kuvvet
olarak bir kıymet ifade etmezler.

Alhanlı aşireti

Reisleri Rıza Ağa ve Bektaş Ağa'dır. Mah raporuna nazaran


silah miktarı 1 50'dir. Plümer, Erzincan ve Tercan'da bulu­
nurlar. Nüfusları 500 kadardır.

Badilli aşireti

Mah raporuna nazaran 500 silahları vardır. Pala, Kiği, Per­


tek, Refahiye ve Kelkit'te bulunurlar. Kalabalık bir aşirettir.
Bu namda Urfa'da da aşiret vardır. Sünni'dirler.

1 40
Milli aşireti

Reisleri bizde Mahmut Bey , Abdurrahman Bey ve Ahmet


Bey'dir. Suriye'de Halil ve Mahmut beylerdir. Müfettişliğe
nazaran 3 .000 silahları vardır. 1 5 .000 kadar nüfusları tah­
min edilmektedir. 1932 de silahlarının mühim bir kısmı top­
lanmıştır. Diyarbekir ve civarında ve kısmen Suriye'de bulur­
lar. Maruf lbrahim Paşa'nın aşiretidir. Dersim'den ayrılmıştır.
Bu aşiret Viranşehir'le Suriye'nin Resürlayin mıntıkasın­
dadır. Muş vilayeti ile Tutak kazasındaki Hasenanlı, Cibran­
lı, Seydanlı, Belikanlı aşiretleri kendilerini bu milli gruba da­
hil addederler.

lzoli aşireti

Reisleri: Gedikoğlu Mehmet Ağa, Yusuf Ağa, Aziz Ağa'dır.


M ü tegallibeleri Reşik'te Veli Haki E fendi, Baştam'da Ge­
dikzade Mehmet Efendi, Akkilise'de Dilozade Mehmet ve
Kalan'da Aziz Ağa'dır.
Silah miktarı: Mah raporuna nazaran 1 . 000 , müfettişliğe
nazaran 280'dir. Malazgirt ve Malatya taraflarında bulunur­
lar. Kalabalık bir aşirettir. Reisleri yoktur. Her köyde bir ağa
türemiştir. Kabile, reislerini tanımaz. Bitaraftırlar. Bu aşiret
köy hayatına doğru ilerlemektedir. N im mutidirler. Yerle­
ri ve meraları kafidir. Ziraatları iyicedir. Tecavüzleri yok gi­
bidir. Birbirleriyle münazaaları çoktur. Günoğlu Süleyman
Çavuş ve Müdür Mehmet Ağa adlı müteneffizleri [ nüfuz sa­
hipleri ] de vardır.

Beles aşireti

Milli Halil Beyoğlu Veli Bey emrindedir. Mah raporuna na­


zaran 500 silahları vardır. Nazımiye , Kiği, Tercan, kısmen

141
Amasya ve Çorum'da bulunurlar. Nazımiye'deki kısım kuv­
vet itibarıyla bir kıymet ifade etmez .

Kubatlı aşireti

Reisi Ali Resul Ağa'dır. Mah raporuna nazaran 300 silahları


vardır. Kiği ve Tercan'da bulunurlar.

Hasenanlı aşireti

Reisi Muti Bey'dir. Kiği ve Van taraflarında bulunurlar. Kıs­


men Dersimli aşairden maduttur. Silah istimal edebilecekle­
ri 2 . 000 tahmin olunmakta ise de silah adedi malum değil­
dir. Bu aşiretin kesafeti Malazgirt ve Tutak mıntıkasındadır.
Ferzende'nin mensup olduğu aşirettir. Sünni'dirler.

Mala aşireti

Reisi Molla Ahmet'tir. Mah raporuna nazaran 500 silahla­


rı vardır. Kiği'de bulunurlar. 2. 500 kadar nüfusları tahmin
olunuyor. Sünni'dirler.

Yeki aşireti

Reisi lskender Ağa'dır. Mah raporuna nazaran 700 silahlısı


vardır. Kiği'de bulunurlar. Silah istimal edebilecek miktarı
1 . 200 olup, kısmı mühimmi silahlıdır.

Şavak aşireti

Hozat ve Çemişkezek civarında göçebedir. Silah miktarı tes­


pit olunamamıştır. N ü fusları 2 . 000 haneden fazla tahmin
edilmektedir.

142
Sertik aşireti

Reisi N ecip Efendi'dir. Mah raporuna nazaran 300 silah var­


dır. Kiği'de mukimdirler.

Kirako aşireti

Mah raporuna nazaran silah miktarı 700'dür. Kiği'de mu­


kimdirler.

Kümsun aşireti

Resul Ağa reistir. Mah raporuna nazaran 1 00 silahları vardır.


Kiği'de bulunurlar. Sünni'dirler.

Puh-Pug aşireti

Reisi Hasan Ağa'dır. Çapakçur'da bulunurlar. Silah kullana­


bilenleri l . SOO'dür. Sünni'dirler.

Az aşireti

Reisi Mehmet Ağa'dır. Çapakçur'da bulunur. Silah kullana­


bilecekleri SOO'dür. Sünni'dir.

Atma-Atmalı aşireti

Reisleri Battal Ağaoğlu Mehmet Efendi'dir. Arapkir, Behis­


ni ve Divriği tarafında bulunurlar. Silah kullanabilecekleri
5 . 000'dir. Sünni'dirler.
H itsor aşireti

Reisleri Kahraman Bey'dir. Hısnımansur'da bulunurlar. Si­


lah kullanabilecekleri 4. 000'dir. Sünnl'dirler.

Eşref aşireti

Reisleri Mustafa Efendi, Bekir ve Ali Ağa' dır. Ergani'de bulu­


nurlar. Silah kullanabilecekleri 2. 000'dir. Sünnl'dirler.

Harun aşireti

Reisi Mehmet Ağa'dır. Ergani'de bulunurlar. Silah kullana­


bilecekleri SOO'dür.

Bekir uşağı aşireti

Elbistan'da bulunurlar. Bu aşiret hakkında fazla malumat


ahnamamakla beraber silah kullanabileceklerin SOO'den aşa­
ğı olmadığı söylenmektedir.

Sine Milli aşireti

Reisi Hacı Hasan Ağa'dır. Elbistan'da mukimdirler . Silah


kullanabilecekleri 800'dür.

Alhas-Alhasan aşireti

Reisi lbil Ağa'dır. Elbistan civarında bulunurlar. Silah kulla­


nabileceklerin miktarı 200'dür.
H u l a s a : Elaziz vilayeti Dersim kısmında vasati olarak
1 0 . 000 silah kabulu muvafık olur. Alakadar muhitlerde
Plümer'de 2.000 , Erzincan'da 2 . 000, Kemah'ta 1 . 500, Kiği'de

144
1 . 500, Tercan'da 1 .000, Palo'da 500, Koçgiri ve diğer yerde
1 . 50 1 silah tahmin olunmaktadır.

Bolyan aşireti

Reisleri lyores Ağa, Hasan Ağa'dır. Malatya'da bulunurlar.


Silah kullanabilecekleri 2.000 denilmektedir.
Dersim'deki aşiret gruplarından Şeyhanlılar için umumi
bir reis kabulu lazım gelse, bu şahıs Bozukanlı, Keçeli aşire­
tinin reisi Munzur Ağa olabilir. Munzur Ağa, aynı zamanda
Scydanlılar'ın da reisidir. Keçe! aşireti reisi ahiren Bal uşağı
aşireti tarafından öldürülmüştür. Esasen Bozukanlılar'ın da
dahil olduğu Kalmanlı aşireti, manzumesi 5.000'i mütecaviz
nüfusa ve 1 . 500 silaha maliktir. Şeyh Hasanlılar ise yuka­
rı Abbas uşağı reisi Seyit Rıza'yı umumi reis telakki ederler.

1 45
Silah vaziyeti

Müfet-
Mah tişlik Vilayet
Aşiretin ismi tahmini tahmini tahmini Takdir Mıntıka
-------- ----- - - --- - - - - --- - - - ----------- - -- - ------ - - - - - ------ ---- -

Laçin 1 50 1 50 1 50 1 50 Hozat
Karaballı 1 .300 770 800 750 Hozat
lksor 200 1 00 Hozat
Ferhat 500 795 800 500 Hozat
Kırganlı 300 350 300 300 Hozat
Aşa{lı Abbas 400 300 300 250 Hozat
Yukarı Abbas 500 500 500 500 Hozat
Koç 400 390 340 300 Hozat
Resik 200 40 40 50 Hozat
Şam (Şem) 1 50 60 60 1 20 Hozat
Bahtiyar (Rotan) 200 300 250 Hozat
Do{lan 1 00 50 Hozat
Derviş Cemal evladı 800 50 Hozat
Sarı Sultan (Saltık) 1 00 50 Hozat
Şeyh Mehmet Dede 200 25 Hozat
------

Yekun 5.500 3.355 3.590 3.445


-------------------

Karsanlı 350 1 50 1 50 Mazkirt


Lolanlı 500 20 20 50 Mazkirt
Maskan 200 15 15 50 Mazkirt
Yusufanlı 200 230 330 300 Mazkirt
H i zoli 1 .000 1 00 Mazkirt
Kısmurlu 70 20 Mazkirt
Sür (Süranlı) 300 40 1 50 Mazkirt
Haydaranlı 300 450 450 400 Mazkirt
Şeyh Mehmedanlı 1 50 1 60 1 30 1 50 Mazkirt
Hörmekl i 350 50 50 50 Mazkirt
Demenanl ı 500 1 00 450 360 Mazkirt
Pilvenk 1 .000 1 25 1 46 1 45 Mazkirt
Sefitcer 70 20 Mazk i rt
Şey han 450 1 50 Mazk i rt
Kod an 1 50 50 Mazk i rt
Şadi i l i 1 . 500 20 200 200 Mazkirt
Babamansur 400 50 Mazk i rt
Kureyşan 800 525 350 350 Mazkirt
Ari l l i (Arelli) 1 .000 1 50 260 250 Mazkirt
Alanlı 500 ��� 90 230 200 Mazkirt
H i ranlı 600 270 270 200 Mazkirt

146
Müfet-
Mah tişlik Vilayet
Aşiretin ismi tahmini tahmini tahmini Takdir Mıntıka
lzoli 1 .000 280 280 200 Mazkirt
Biles (Beles) 500 50 Mazkirt
- - ------ --·

Yekun 1 1 .420 2.490 3.44 1 3.645

Bozuka n l ı Keçel
- 500 400 400 400 Ovacık
Bal 200 380 330 330 Ovacık
B i rmanlı 50 80 60 Ovacık
Aşuranlı 1 00 40 70 Ovacık
Yukarı Abbas 1 20 1 20 Ovacık
Dama n l ı 1 00 20 Ovacık
Beyit 250 1 60 1 60 200 Ovacık
Arslan 300 300 300 300 Ovacık
Bezgar 200 1 25 1 25 1 50 Ovacık
Maksut 300 270 270 270 Ovacık
Ali Abbas evladı 300 50 Ovacık
Su ltan M unzur 50 10 Ovacık
Perihan (Hıroğulları) 1 00 Ovacı k
Dağ ı n ı k ve
küçük aşi retler 3.95 1
Yekun 2.450 5.826 1 . 585 1 .980
Umum Yekun 1 9.870 1 1 .67 1 8.6 1 6 9.070

Aşiretler hakkında ayrı ve tafsilen verilen bu maluma­


tı hulasa edelim: Aşiretler Dersim'e ilk geldikleri zaman, ya
büyük grupların isimleri ile anılır (Dersimli Şeyh Hasan De­
de evlatları gibi) fakat anayurtlarının adlarını , hatıralarını
henüz unutmadıklarından köylerine , yaylaklarına , derele­
rine, kaynaklarına, dağlara, tepelere bu adları vermeye ve­
ya Dersim'de kendi hatıralarını okşayacak şekilde karşılaş­
tıkları isimleri kendilerine mal etmeye başlamışlardır. Der­
sim aşireti "kabile" ve "ezbet" denilen daha küçük boy isim­
leri ayrı ayrı tetkik olunursa, bunlar arasında reislerinin ve­
ya kendilerinin yerleştikleri sahanın veya köyün adım alan­
lar olduğu görülür. M esela Şadilli aşiretinin bir ismi d e

1 47
Kimisurlu'dur. Kimisur bir köydür ve hiçbir zaman Şadil­
li aşiretinin ana dilinden ve hatıratından doğmuş bir keli­
me değildir. Onun reisi bu köye yerleşmiş, reisine Kimisor­
lu filan ağa denmeye başlanmış ve nihayet ezbetinin de aynı
isimle çağrılmasına başlanmış, bu isim binnetice kabile ve­
ya ezbete mal edilmiştir. Dersim'e giren büyük aşiret grup­
larının reislerinin tekessür eden ahfadının her birinden bir
hizip teşkiline çalışarak büyük aşiret bağlarını çözmeye ça­
lışması, şayanı dikkat bir mevzudur. Dersim'de Ahmetli Ye­
sevi evlatlarının iki kardeşten tekessür eden aşiret, kabile ve
ezbet grupları ikiden kırk, elliye çıkmış bir haldedir. Bunlar
aynı asla ve sulbe mensup oldukları halde, bugün yekdiğer­
leriyle muhasım bir vaziyette olup, her türlü karabet bağla­
rına nihayet vermişlerdir. Büyük aşiret gruplarının bu inkı­
samı, Dersim'de aşiret bağlarının ilk çözümüdür. Aynı aşiret
içinde yekdiğerine muhasım, hükümete taraftarlık veya hu­
sumet fikriyle yaşayan gruplara tesadüf olunabilir.
Hemen her aşiret, bu şekilde mütalaa edilirse aldanılma­
mış olur. Dersim aşiretlerini bugün aşiret halinde tutan ve
harice böyle gösteren kuvvet, ne bize tarihin naklettiği aşi­
ret sevgisi ne de manevi bir rabıtadır. Bugün karın doyur­
mak ihtiyacı ve aşiretin her türlü kuvvet ve kabiliyetinden
fuzulen ve münhasıran şahsi ve ailesi için bir istifadeyi iti­
yat edinen reisin, bu istifadeyi kaçırmamak için başlarında
bulunduğu çetenin imha tehdididir. Bu hususta geçmiş sa­
hifelerde Umumi Müfettiş lbrahim Tali Bey'in 1 9 29 seyaha­
tinde Karaoğlan'da Dersimlilerle bir teması kaydolunmuştu.
Dersim'de bugün hakim olan kuvvet, asla manevi değildir.
Mu tlak maddidir. Alevilik eski mahiyetini kaybetmiş, te­
fessuha [ bozulmaya] yüz tutmuştur. Kızılbaşlık bugün için
açıkgözlerin maddi hırslarını tatmine bir vasıta olarak zora­
ki yaşatılmak istenen manevi bir yoldur. Artık Alevi Türkü
de, Zazalaşmış Türkü de maddiyata doğru adım atmak iste-

148
yen, bu hususta yardımcı arayan, medeniyet yolunun istek­
lisi olarak mütalaa edilmelidir. Atacağımız adımlarda dört
asır evvel, lisan ve mezhepçe Faris'e malolan, bugün ise o li­
sanı korumakla beraber Kürt telakkileri karşısında şaşkın
bir halde bulunan büyük bir halk grubu karşısında bulun­
duğumuzu unutmamak esastır.

1 49
iKiNCi KISIM

Dersim'in
Asayiş Vaziyeti
Dersim'in Asayişsizlik Tarihçesi

Dersim'in asayiş vaziyetini tamamen tespit edebilmek ve


bundan bir netice alabilmek için, Cumhuriyet'ten evvel ve
Cumhuriyet'ten sonra diye iki devirde mütalaa etmek yolu
doğru bulundu.
Cumhuriyet'ten evvelki devirde, Dersim'in Osmanlı Hü­
kümeti'ne ilhakından itibaren geçirdiği asayiş vaziyetini
adım adım takip etmeye imkan bulunamamıştır. Tanzimat'a
tekaddüm eden devrin esasen bütün şark vilayetleri dere­
beylik usulüyle idare edildiğinden ve devle tçe bu mıntıka­
lara adeta yabancı gözle bakıldığından, bu müddet zarfında
hükümet kuvvetlerinin hemen kami len derebeyleri ve on­
ların ikinci derecede memurları olan diğer rüesa ve ağalar
elinde olduğuna hiç şüphe yoktur.
Tanzimat devrinde Dersim'i, Şah H üseyin namıyla anılan
bir Dersimli'nin hakimiyeti altında görüyoruz. Bu zamana
kadar Kürtlerle meskun şark vilayetlerinde Kürtler'in mevzii
kımıldamaları ve büyük şekavet hareketleri kuvvetle tedip
ediliyordu. Aynı mahiyette bulunan Dersim'e karşı ise bu
usul da mahzur görülmüş ve idarei maslahat politikası takip

1 53
edilmiştir. Dersimliler Yavuz-Safevi mücadelesinden beri et­
rafa ve bilhassa Sünniyülmezhep Türklere karşı taşkınlıkla­
rını hiç eksik etmemişler ve bu tecavüzleri bir taraftan Bay­
burt ve bir taraftan Sivas yakınlarına, Kangal'a kadar uzat­
mışlardır. Osmanlılar, askerlikte Nizamı Cedit usulünü ka­
bul ettikten sonra, Dersim'in de askerliğe icabetini temin su­
retiyle bu mıntıkaya hulülü düşünmüşler ve bunun için de
nişan, rütbe, hediye dağıtmak suretiyle Dersim rüesasını ele
geçirmeyi hareketlerine mebde [ esas) ittihaz etmişlerdir. Bu
maksatla 19. asrın n ısfı ahirinde, İsmail Hakkı Paşa ile Erzu­
rum Müşiri Samih Paşa, Dersim rüesasını Erzurum'a davet­
le kendileriyle temasa gelmiş ve fakat bir netice alamamış­
tır. Dersim'in hükümetten müçtenip duran ve o zamana ka­
dar adeta hükümet içinde bir hükümetmiş gibi müstakil ya­
şayan Dersim'in itaatsiz, azgın ve mütecaviz halkına hakim
olmak için, Samih Paşa, Dersim dahilinde mühim noktalara
blok havuzlar inşası ve bunları yekdiğerine telgraf hatları ile
raht suretiyle Dersim asayişi üzerinde müessir olmak ve bin­
netice Dersim'de sükunu temin ederek bu halkı kazanmayı
düşünmüşse de bu arzularını tatbike muvaffak olamamıştır.
1 863 senesine kadar, Dersim'e hakim ve nafiz bir vaziyette
olan bütün tecavüzler ve asayişsizliklerin mesulü olan Hüse­
yin Bey, bir aralık tevkif edilerek İstanbul üzerinden Vidin'e
sürül müştür. Hüseyin Bey'in Dersim'den gaybubeti [ başka
yerde olmak] akabinde, kendisinin ve ailesinin Dersimliler
üzerindeki nüfuzu kırılmaya başlamış ve oğlu Ali Bey, Der­
sim halkı nın kendi nüfuzları aleyhine başlayan hareketlerini
durdurmaya muvaffak olamamıştır.
Dersi m'de başlayan bu cereyandan herhalde haberdar
olan Hüseyin Bey, bir yol bularak menfasından [sürgün olu­
nan yer] kaçmış ve tekrar Dersim'e avdet etmiş ve 1 863 se­
nesine kadar Dersim'de tekrar hükümran olmaya muvaf­
fak olmuştur. Bu sırada vefat eden Hüseyin Bey'in oğlu Ali

1 54
Bey riyaseti ele almıştır. Ali Bey tab'an zayıf olmakla, temiz
bir insan olduğundan, hükümetle temasa geçmiş ve hükü­
metin adamı olmuştur. Bu hareketine mükafaten kendisi
Erzincan'a Dersim Umum Müdürü olarak celp olunarak, bu
unvan altında ikameti tensip edilmiştir. Hükümet bu tarzı
hareketiyle hükümran olmakta olan bir aileyi elde etmeyi ve
onu göz önünde bulundurmayı esas hareket ittihaz etmişse
[ kabullenmek] de, karakter itibarıyla başında daima bir re­
is görmeye alışan Dersim'in, diğer bir Ali Bey doğuracağı na­
zarı itibara alınmamıştır. Nitekim Ali Bey'in Erzincan'da ika­
mete geçmesi ve babasının Vidin'e sürülmesiyle sarsılma­
ya başlayan aile nüfuzları yeniden darbelenmiş ve filhaki­
ka Dersim'de yeni reisler bu ailenin nüfuzunu taksime baş­
lamışlardır. Hüseyin Bey ailesinin nüfuzu şu suretle kırılır­
ken, Hozat civarında Şeyh Süleyman isminde bir şeyh türe­
miştir. Bu Süleyman, o sıralarda merkezi Dersim'de 5 . 000
kişilik bir müsellah kuvveti daima emri altında bulundura­
cak kadar kuvvet kespetmiş bir şeyhmiş. Dersimliler bir ta­
raftan bu şeyhe doğru teveccüh ederken , d iğe r taraftan da
zait de olsa Şah Hüseyin a il esiy l e alakalarını tamamen kes­
memiş bir vaziyet almışla rd ır. Bu sıralarda Ali Bey'in Hü­
seyin Bey isminde hir yeğeni hususi kabiliyetler göst e rme­
ye ve Dersimli lerin muhabbe tini kazanmaya çal ı ş m ış ve fil ­
hakika ailelerinin eski nüfuzlarını kısmen t e s i se d e m u va f­
fak olmuştur. Mamafih ( o k k u rnaz olan bu H ü sey i n Bey , a i ­
le nüfuzunun herhalde sarsın t ı i ( i nde o ldu ğu nu ve hu n ü fu ­
z u payl aşacak k uvve t l e r d oğd uğunu görü nce b i r t a ra lı a n da
hükümete mey l e t meyi u n u t ma m ı ş t ı r . Bu sayededir ki, ken­
disi hükümetçe P l ü m er Kay m a ka m l ığ ı ' n a t ay i n ed i l m i ş ve
resmi bir sıfatı da haiz olmuştur.
1 875 senesine kadar Dersim'i nüfuz yarışı peşinde ve fa­
kat etrafa sarkıntılıkta berdevam görüyoruz. 1 875'tc Ahmet
Muhtar Paşa hiçbir devlet tekalifine yanaşmayan ve müsta-

1 55
kil gibi bir vaziyet alan Dersimliler içine diğer bir yol ile gir­
meyi tasavvur etmiş ve Dersimlileri yekdiğerine muhasır iki
zümreye ayırmaya çalışmış ve bunda muvaffak olmuşsa da
bu mesai de müspet bir netice vermemiştir. Ahmet Muhtar
Paşa, Dersim'de şu suretle tesisine başladığı şahsi nüfuzun­
dan istifade edebileceğini teemmül ederek [ etraflıca düşün­
mek ] , Samih ve İsmail Hakkı paşaların yaptığı tecrübeyi tek­
rar etmeyi düşünmüş ve o zaman Erzincan mutasarrıfı olup
Dersimlilerle irtibatı olan Şefik Paşa delaletiyle Dersim rüe­
sasını tekrar Erzurum'a davetle, ikinci bir toplanma yapmış­
tır. Bu davete Hozat ve civarında nüfuz sahibi olan Mansur
Ağa ve Şeyh Süleyman icabet etmemişlerdir. Bu davette bu­
lunan Dersimli rüesa arasında, Plümer Kaymakamı Şah Hü­
seyin Beyzadelerden Hüseyin Bey'le Mazkirt Kaymakamı
Gülabi Bey de varmış. Eski teklifler tekrar yapılmış. Hüse­
yin Bey itiraz etmiş. Gülabi Bey taahhüt altına girmiş, fakat
Dersim'e avdetinde Gülabi vaadinde durmak için teşebbüsa­
ta girişmişse de muvaffak olamamış ve binnetice yeni türe­
yen rüesanın nüfuz ve ihtirasları neticesinde öldürülmüştür.
İkinci Erzurum toplanışı Hüseyin Bey'in ihtiyatkar hare­
ketine ve bir taahhüt altına girmemesine rağmen bu aile nü­
fuzunun Dersim'de kırılmasına ve yalnız kendi muhitine in­
hisar etmesine sebep olmuştur. Herhalde bu vaziyetin ısla­
hı düşüncesiyle olacaktır ki, Hüseyin Bey öldürülen Güla­
bi Bey yerine , Mazkirt Kaymakamlığı'na nakledilmiş ve fa­
kat bu sureti harekette Dersim nüfuzunun esasen Erzurum
dave tine icabet e tmemekle mevkiini tahkim eden ve Ho­
zat civarında hakim bir vaziyette bulunan ve akideleri icabı
Türklük'e ve hü kümete düşmanlıkları ile tanınan şeyh aile­
sinden Mansur Ağa eline geçmesine mani o lamamıştır. Der­
sim mıntıkasındaki ve Dersimli kaymakamlar gerçi Babıa­
li namına hükümet yapıyorlarsa da Dersimlilerin asker ver­
mesini ve her türlü tekalifi i fa etmesini temin edemiyorlar-

1 56
dı. Nüfuzları nazari kalıyordu. Hükümet kuvvetlerinin tesi­
ri altında bulunan kısımlardan kısmen vergi tahsilatı yapı­
yorlarsa da, bu tahsilatın ancak yarısını hazineye gönderi­
yorlar, diğer yarısını da " tahsil olunmadı" kaydıyla şahısla­
rına tahsis ediyorlardı. Merkezi Dersim'de 5.000 kişilik kü­
çük bir ordusuyla ve mıntıkasında o zamana nazaran tahkim
edilmiş beş kaleciğiyle vaziyete tamamen hakim ve Türkle­
re düşman olan Şeyh Süleyman ailesinin muhitine ise hükü­
met nüfuzu asla yanaşamıyordu.
1 8 7 7 'ye doğru Ruslarla h ü k ü m e t i n arası a ç ı l m ış v e
harp ihtimalleri çoğalmış . B u n u h isseden Dersim ağala­
rı , Erzurum'daki Rus konsolosuna, muharebe vukuu halin­
de Osmanlılar aleyhine yardımlarını teklif etmişlerdir. Bun­
lar arasında o zaman M azkirt Kaymakamı olan Dersimli Na­
fiz ve rüesadan Munzur beyler de varmış. Rus konsolosu bu
teklife müphem bir cevap vermiş ve işin alevlenmesini ön­
lemiştir.
1 877-78 Rus muharebesine tekaddüm eden günlerde, Ho­
zat ve Mazkirt'te hükümet kıtaatı mevcutmuş. Muharebenin
ilanı ile beraber bu kıtalar Erzurum'a celbedilmiş. Kıtaatın
ayrılması ile beraber, civar aşair bu merkezlere hücumla kış­
laları tahrip ve talan yapmışlardır. Bu meyanda Ermenilere
de tecavüzleri vardır.
1 877- 78 Osmanlı-Rus seferine tekaddüm eden günlerde,
Kafkas Rus Erkanı Harbiyesi'nin Dersim hakkındaki mü­
talaası şöyle hulasa ediliyor: " M uharebe vukuunda Türk­
ler, Dersim ve Kuzuc;an Kızılbaşları'ndan yardım görmez­
ler. Bunların muharebenin daha ilk günlerinde Ruslar hesa­
bına çalışacakları da şüphelidir. Gali biyet temin ve bilhassa
Erzurum işgal edildikten sonra, Dcrsimlilcrin Ruslar hesabı­
na harekete geçmesi temin olunur. Bunun için de Dcrsimli­
lerin asırlık dahili işlerine karışmamak ve kendilerini kendi
itiyatlarına terk e tmek lazımdır. Asyayı Suğra harbini Erzu-

1 57
rum-Sivas-lstanbul istikametinde inkişaf ettirirsek, Dersim
ve Kuzuçan Kürtlerinin yardımını ümit edebiliriz. Bu suret­
le temin olunacak 1 5 .000 kadar milis, Rus düşmanı Müslü­
manlar ortasından geçecek, ordu muvasala hatlarının emni­
yetini temin eder. Bu noktai nazardan Kızılbaşlık'ın fayda­
sı çoktur."
1 877-78 seferi esnasında Dersim'de her nasılsa umumi ve
büyük bir şuriş [ kargaşa ] olmamışsa da Dersim muhitinde­
ki Türklere ve bazı kaza merkezlerine tecavüzler olmuştur.
1 877'de Koç uşağından Ahmet namındaki reisin Kemaliye
ve Çemişkezek mıntıkasına tecavüzü üzerine Eğinli Kayma­
kam Osman Bey, Harput'tan bir nizamiye taburu ile bu aşi­
ret üzerine yürümüş ve tedibe başlamış ise de bilahare Fer­
hat uşağı reisi Alişan Ağa'nın (halen Ferhat uşağı reisi Cem­
şit Ağa'nın dedesidir) Koç uşaklılara iltihakı üzerine, bir haf­
ta kadar müşkül şerait içinde müsademelere devam etmiş,
Alişan ve bazı reisleri ele geçirmiştir. Bu reisler hü kümetçe
Sinop'a sürülmüşler. Bu harekette Koç uşaklılara ancak beş,
on maktul verdirilmiş ve bazı mağsubatın [ gasp edilenler]
istirdadına da muvaffak olunmuştur.
1 8 7 7 - 7 8 Osma nlı- Rus seferi esnasında K ı rgan aşireti
Hozat"ı basarak gasplar yapmış ve gördüğü mukabek üze­
rine çekilip gi tmiştir. Alay kumandanlarından Ali Şefik Bey
kumandasında bir nizamiye taburu Kırganlılar üzerine on
beş gün kadar devam eden bir hareket yapmıştır. Fakat di­
ğer aşi retler arasında başlayan kaynaşma, bu hareketin daha
fazla devam ettiril mesine mani olmuş ve l .000 kadar davar
ek geç irilere k harl'keıe nihayet vnilmişt ir.
Dersimlilerin tecavüzleri harp sonunda da devam e l miş ve
muhi t halkı bizar l bezgin, usanmış] bir vaziyete düşmüştür.
.
1 892 de Koç ve Şam uşakları birleşerek büyük gruplar ha­
linde etrafa azgınca tecavüzlere başlamışlar ve vaki şikayet
üzerine Hozat'ta bulunan Alay K umandanı Ali Şefik Paşa,

1 58
iki nizamiye ile ve Karaballılar'dan bir kısmının yardımıyla
Amutka mıntıkasına hareket ederek bu aşireti hayli sıkıştır­
mış ve sarsmıştır. Bu harekette Mehmet Ali Bey adında bir
miralay, bir doktor ve elli kadar asker zayiatı olduğu söylen­
mektedir. Galip bir ihtimalle, zayiat kıtaatı sarsmış olmalı­
dır ki, Ali Şefik Paşa yardımcı kuvvet istemiş ve fakat Har­
put Valisi Nasuhi Paşa'nın müdahalesiyle aşiretlerin deha­
letleri [ yardım isteği ] kabul olunarak mesele idarei maslahat
yoluyla kapatılmış addolunmuştur. (Dersimliler bu hareke­
tin 1 90 l 'de olduğunu söylerler)
1 893- 1 905 arasında, Dersim'de zaman zaman karışıklıklar
olmuş ve hükümeti müşkül vaziyete düşürmüştür. Bir ara­
lık Dersim dahilinde kıyam emareleri gibi karışıklıklar üzeri­
ne bir hareket yapılmasına karar verilmiş, fakat Harput Valisi
beylerin temin ettiği maddi menfaat bu hareketi tehir etmiş­
tir. Buna rağmen Dersimliler harici tecavüzlerine devam et­
mişler ve Arapkir, Kemah halkı mal ve canlarından emin ol­
mamaya başlayarak, saray ve Babıali'ye telgraflar ve istidalar­
la şikayetlere başlamışlardır. Herhalde bu sıralardaki Dersim­
lilerin tecavüzatı muhit halkını hicrete icbar edecek kadar
çoğalmış ve halkın şikayeti pek müessir bir vaziyet olmalı ki,
1 896'da saray, Babıali, seraskerlik, Anadolu Müfettişi Umu­
misi Müşir Şakir ve 4. Ordu Kumandanı Zeki Paşa arasında
bu hususta muhaberat başlamış ve bazı kararlar alınmıştır.
Bundan 33 sene evvel, Osmanlı idarecilerinin Dersim hak­
kındaki düşüncelerini mazbut bir şekilde göstermesi itiba­
rıyla, bu ınuhabcratla alınan kararların hulasasının bu ra­
porda tespiti faydalı görüldü:

1- Dersim kıtası ahalisi , mcnaatı mevkiiyeleri hasebiyle ale­


lekser [çoklukla ] yaptıkları yanlarına kar kaldığından, bun­
dan cüret alarak, evamiri hükümete inkiyat [ boyun eğme ]
etmiyor, vergi ve asker vermiyor.

1 59
2- Etraftaki muti ahaliyi katil ve talan ettikten başka, bunla­
ra vergi de kesiyor.

3- Dersimlilerin bu hallerinin başlıca sebebi , mahsullerini


(odun ve kereste gibi) ravaçlı yerlere sevk edip para kazan­
masını ve sayü amelleriyle ticaret ve istifade yolunu bilme­
meleri ve hariçten temini maişet mecburiyetini hissetmele­
ridir.
Bilhassa rüesa ve şeyhleri emrü nehylerine munkat ve mu­
ta olan bu halkın, bunlar tarafından harice tecavüze tahrik
ve sevk edilmeleri ve yolların ademi müsaadesinden takibat
için asker sevk edilemeyerek suçluların cezasız kalmaları,
bu yoldaki uygunsuzlukların artması amillerindendir.

4- Nukatı muhtelifede [ muhtelif noktalarda ] asker bulundur­


mak, cabeca [ bazı yerlerde ] vuku bulan vakayie karşı müte­
madiyen sevkiyatta bulunmak veya sancak dahilinde lüzu­
mundan ziyade jandarma istihdam etmek şıklarıyla da aha­
lii mutianın muhafazalanna yine imkan bulunmamaktadır.

5- Dersimlilerin cidden ıslahı için ittihaz ve icrası labut [ zo­


runlu ] olan tedabire gelince:
A- Muhtemel bir mukavemeti hesap ederek bunu kıracak
kadar 4. Ordu'dan (20. Tabur) kuvvet tahsisi,
B- Bu kuvvetin muktedir bir kumandana tevdii ,
C - Tahsis edilecek kuvvetlerin dağdağasızca [ sıkın tısız­
ca, gürült üsüzce ] Erzi ncan, Çemişkezek ve Manı u retüla­
ziz cihe tlerinden mütefe rrikan veya münasip bir noktadan
nıüçtemian Dersim dahiline sevkine mevakii lazımeye tabi­
ye edilmeleri,
D- Erzincan'a, Mamuretülaziz'i rapteden Hozat yolunun
muaveneti askeriye ile inşasına mübaşeret [ bir işe başlamak ]
(ve yirmi para yevmiye ve yarım kıyye [ okka ] ekmek ver-

1 60
mek suretiyle) , Dersim ahalisini bu yolda işletmeye davet ve
şu suretle yollarda çalıştırılmak suretiyle Dersimlilerin vah­
şetlerinin izalesi,
E- Aşiretler arasında ittihat husulünün men'i,
F- Maksadın ahaliye ziraat ve ticaret kapısı açacak yolu aç­
mak, tariki şekaveti set ile refahı hal ile yaşamaları esbabını
istihsal etmek esasları dahilinde telkinler yapılarak, efkarın
ıslahına çalışmak,
G- Bu telkinler esnasında muhalefet gösterilmezse şiddet
gösterilmeyeceği ve muhalefet halinde ise şiddetle hareket
olunacağını bilhassa anlatmak,
H- Hiçbir nam ile kimsenin malına taarruz edilmemek için
kıtaata emir vermek,
1- Kabail [ kabileler] rüesa ve fertlerinin efkar ve niyetleri­
ne vukuftan sonra tahriri nüfus meselesinin ikmali nevakı­
sı [ eksiklerin tamamlanması ] ve tedricen ahzı asker usulü­
nün tatbiki,
]- Bu icraata karşı muhalefette bulunacakların Trablus ve
Yemen taraOarına sevk edileceklerinin ve mutavaat göste­
renlerin de 1 . ve 4. Orduyu Hümayun dahilinde bulunduru­
lacağının halka ismaı [ duyurulması ] ,
K- Hare katı askeriyenin icrasında ve umuru cinaiyenin
temşiyetinde [ yürütülmesinde ] lazımeden olan süratin te­
mini için Dersim'in bir müddeti muvakkata için hali istisna­
da tutulması (örfi idare ) ,
L- Çeınişkezek v e Mazkirt gibi ahalii ınutia ile meskün
olan kazaların Mamuretülaziz vilayetinin merkezine raptı,
M- Dersim Sancağı'nın lağvı,
N- Ovacık, Hozat ve Kızılkilise'de ve ledeliktiza [ gerektiği
zaman] Kuzuçan'da idarei örfiye ilanı ve mahakiıni nizami­
yenin ilgasıyla taraf taraf mahakiıni örfiye tesisi,
O- Kaymakamlık, müdürlük vazifelerinin o mevki ku­
mandanlığında bulunan ümera ve zabitanı askeriyeye tevdii,

161
P- Yalnız mevaddı hukukiyenin şeri şerife tatbikan ruyet
[ inceleme ] olunması maddesinin nüvvaba havale olunması,
R- Kazalarda umuru tahririye ve maliyeye memur birer,
ikişer katip bulundurulması,
S- Jandarmanın lüzum ve ihtiyacı mahalliye göre tensik
olunması ,
Ş- Ahalide istidat husulü anlaşıldıkta tashihi akait için
müstevfa [ yeteri kadar] maaşlı birkaç şeyh intihap ve izamı,
T- Münasip beş altı mahalde mekatibi iptidaiye küşadı,
U- Tahsili maarifte bulunacak çocuklara yevmiye yüz dir­
hem ekmek ve senevi adi bir entari ve kuşak ve festen ibaret
kapama tarzında elbise verilerek, etfalin [ çocukların] bida­
yeten [ ilk olarak] tahsile teşvik olunması ,
V- İcraatın mümkün olabilmesi için Dersim'de bulundu­
rulacak askerlerin levazım ve ihtiyacının vakit ve zamanı ile
muntazaman sevk ve naklinin temini.

Anadolu Müfettişi Umumisi Müşir Şakir ve 4. Ordu Mü­


şiri Zeki , Serasker Rıza Paşa ve Babıali arasında, uzun boy­
lu müzakereler neticesinde , bu esaslarda mutabık kalındığı
halde bir müddet sonra, 4. Ordu Müşiri Zeki Paşa, Dersim
ve Kuzuçan ahalisinden Hamidiye Piyade Taburları teşki­
li suretiyle , Dersim'de hükümet nüfuzunun tesisini düşün­
mekte ve bir taraftan da yeniden kan dökülmesi suretiyl e ,
Türklerle Kızılbaşlar arasında zaten mevcut husumeti teşdit
[ şiddetlendirmek ] etmek istememekteydi. Bu mülahazalarla
m ü t tehaz tedabirin alınması i çi n yirmi tabur askere iht iyaç
olduğunu ileri sürmekle beraber, dahilen ve haricen henüz
sükünetyap [ durgunlaşan, duran] olmak istidadını göst e r­
meyen Ermeni gailesi arasında, Ermenilerin amaline hadım,
unsuru lslam'ın kanının dökülmesini mucip böyle bir hare­
keti şedidei askeriyenin icrasının caiz olamayacağı mütalaa­
sıyla başka yolda tedabir ittihazını tekl if etmiştir.

1 62
Zeki Paşa'nın müştereken alınmış mukarreratın tatbi­
kinden şu suretle imtinaı üzerine , Babıali keyfiyeti Şura­
yı Devlet'e havale e tmiş. Şurayı Devlet de " D ersim gibi
Anadolu'nun merkezinde vaki bir mevkii mühimin, müdde­
ti medide [ çok uzun süren, devamlı] şu hal üzre terki maha­
zir [ mahzur] ve mazarratı daidir [ sebep ] . Bir an evvel teda­
biri ciddiyei ıslahiye ittihazı akdemi umuru vezaiften ise de
Zeki Paşa ile Şakir Paşa arasındaki ihtilafı nazar esbabı ile ve
Zeki Paşa'nın teklif etmekte olduğu diğer tedabirin mahiye­
tinin ve aynca Elaziz ve Erzurum vilayetlerinin bu hususta­
ki mü talalanyla hükümetin kararının bilinmesi lazım geldi­
ğine" karar vererek, meseleyi tekrar Babıali'nin idarei masla­
hat poli tikasına tevdi etmiştir.
Bunun üzerine Sadarat, şiddet ve mülayemetLen [ yumu­
şaklık] hangi şıkkın kabul edilmesi lazım geldiğine dair Şa­
kir Paşa'nın mütalaasını istemiştir. Şakir Paşa, 1 1 Ağustos
l 899 tarihli bir tahriratla şayanı dikkat esaslan ihtiva eden
cevabını vermiştir. Bu cevabın esaslan telhisen [ kısaca] zir­
dedir [ aşağıdadır ] :

Şakir Paşa'nın mütalaası

" 1 8 Şubat 1897 tarih ve 9 1 l arizaya [ istirhamname] melfuf


[ sarıl ı ] 1 1 4 numaralı ve 4 Haziran 1 896 (22 M ayıs 1 3 1 2) ta­
rihli arizayı mufassalada [ayrıntılı ] Dersim ve Dersim'in ha­
li, gereği gibi talsil edi lmişti. Dersim ahalisi öteden heri has­
bel ihtiyaç [ iht iyaç nedeniyle [ şekavet yolunu t utmuşlardır.
Şimdiye kadar üzerlcrinc üç defa hareketi askeriye yapılmış
ve içlerinden rüesayı fesat addolunanlar ya mahv veya idam
veya ne fiy [ sürgün] tarzında biladı baideye l uzak diyarlara]
nefyedilmişken , üzerinden beş, on sene geçmeden yeniden
bir takım rüesa türemiş ve evvelkinden ziyade , şekavet yolu­
nu tutmuşlardır. Binaenaleyh:

1 63
Tedabiri şedide, masarifi külliye ihtiyarı ve birçok ada­
mın itlafı gibi devletçe marzı [ rıza ile ilgili) olmayan neta­
yiçten başka bir netice vermez. Bunun için bu sefer de şid­
det iltizam olunursa, evvelkileri gibi akim kalacağından şüp­
he edilmemek lazımdır.
Fikrime göre, evvela marazın sebebini tahlil lazım. Sebe­
bi şekavet, fakır ve zarurettir. Ceraimin takipsiz kalması, ce­
haleti umumiye, itikadatı batıla ve mazannenin [ ermiş sanı­
lan ) icrayı şekaveti derecei ibahada [ mübah ) göstermesi ve
şu suretle şekavetin nazarı halkta mevaddı adiyeden olduğu
telakkisinin uyanması , Dersim derdinin başlıca sebepleridir.
Evvela ihtiyacı umuminin bertaraf edilmesi ve zamanında
takibatı kanuniyenin icrayı hükmedebilmesine mani ve hail
olan menaati mevkiiyeyi ortadan kaldırmak.
İkinci mertebede cehaleti umumiyenin izalesi, i tikadatı
batılanın tashihi, mekatibi iptidaiyelerin küşadı, Nakşibendi
tekkeleri açılması lazımdır.
İhtiyacı umuminin bertaraf edilmesi, yollar inşasıyla, ser­
veti tabiiyeden istifade zımmında [için] kıt'ai mezküre hal­
kına kapı açılması ve bunun zımmında, mucibi şekavet olan
menaatı mevkiiyeye itimat edilmesine mahal bırakılmama­
sı icap eder.
Şu halde ıslahatla esas, muamelatı leyyine [ yumuşak mua­
mele] ve nesayihi mukniadır [ ikna edici öğütler, nasihatler] .
Islahata mukavemet edecek ve halkı tahrik edecek rüesa, bu
melametlerine devam ederse, berkı hatıf [ şimşeğin göz al­
ması ] gibi bir kuvvei kafiye sevkiyle, binayı ittihat ve ittifak­
larını zirüzeber [ darmadağın] etmek ve tahrik ve ifsat eden
rüesayı ele geçirdikten sonra, tekrar nasihat ve pederane şd­
kat yolu tutulup, rüesa ve efratta hareke tin ciddiyetine kana­
at uyandırılması lazımdır.
Bu maslahata dair 4. Ordu Müşiri Zeki Paşa menfaat dola­
yısıyla mekulat [ gıda maddeleri ) ve cephaneleri evvelce ik-

1 64
mal olunmak şartıyla, laekal [ en azından] yirmi tabura ihti­
yaç göstermiş, layihai müşterekei mütekaddimeye olveçhile
yirmi tabur konmuştu.
Zeki Paşa, Dersim'in vilayeti sittenin [ altı il ] * ortasında ol­
ması ve hudut üzerinde İslam kanı akmasına cevaz verme­
mesi gibi mütalaalarla bu hareketten sarfı nazar olunmasını
teklif etmiştir. Bu teklif, ordunun bu hareketin müşkülatın­
dan kaçınmasından doğmuştur.
Son zamanlarda Hamidiye Taburları Teşkilatı tensip olu­
narak [ uygun görülerek ] , bu hususta irade de çıktığı haber
alınmıştır. Gerçi bu tedbir Kürdistan'da hüsnü tesir yapmış­
sa da, Kürdistan Şafii olmakla merkezi hilafete merbut [ bağ­
lı ] fakat Dersimliler Alevi olduğundan, o irtibatı tevhin et­
tiğinden [ zayıf kılmak] siyasete irtibatlarını temin edecek
ahar bir kuvvet bulunmadıkça, teşkilatı vakıanın istikbaline
pek de emniyet olunmamak hatırası varittir.
Çemişkezek, Mazkirt, Çarsancak kazalarının Mamuretül­
aziz'e raptı; Hozat, Ovacık, Kızılkilise ( Nazımiye) kazalarının
bir müddeti muvakkata zarfında idarei askertye altında bulun­
durulması ve ıslahatın ümerayi askertyenin uhdei ihtimamı­
na tevdii, hareket başına iyi bir kumandan tayini muvafıktır."
Şu suretle görülüyor ki, bidaye tte kuvvetli bir hareke­
ti müteakip, Dersim'de ıslahata karar verilmişken, Zeki
Paşa'nın itirazıyla hareket kararı suya düşmüş ve bir taraftan
da yine Zeki Paşa'nın düşüncelerinden olan, Dersim'de Ha­
midiye Taburları Teşkilatı hakkında irade de çıkmış olduğu,
nim müstakil bir şekilde yaşayan Dersim'<le bu suretle im­
tiyazlı teşekküller yapmak ve Dersim kuvvetlerini tensik et­
mek [düzeltmek] , ona büsbütün tehlikeli bir şekil vermek
demek olacağından, bu fikirde ısrar edilmeyerek sarfı nazar

C' ) Vilayeti sine: Bcrlin A n ı laşnıası'na göre Osmanlı Dcvkıi'nde Ermenilerin ya�a­
dıgı alıı ili (Erzurum. Van . Harptlt, Diyarbckir, Sivas, B i ı l is) gosıcrcn adlandır­
ma - c . n .

165
edilmiş ve iş yine idarei maslahatçılık ve vekayi karşısında
hareketsizlik ve kararsızlık ile vaziyet idare olunmaya başla­
mıştır. Dersim'le daha kuvvetli alakadar olmak lazım gelir­
ken , Mazkirt ve Ovacık'taki birer tabur asker geri çekilmiş
ve şu suretle Dersim daha çok zayıflatılmıştır.
Bu hal, Dersim yine anane halindeki şekavetine devam
etmek suretiyle devam etmiş, hükümet adamları tecavüze
uğrayan masumların feryatlarına karşı kulaklarını tıkamış,
mütalaalarla vakit geçirilmiş, Çemişkezek, Kemaliye, Arap­
kir halkı feryada başlamış, bu feryat karşısında Harput vila­
yeti harekete gelmiş ve 1 905 Temmuzu'nda bir taburluk bir
kuvvetin bu mıntıkaya ikamesini İstanbul ve 4. Ordu'ya tek­
lif etmiş.
Bu sırada Dersim ve muhitindeki kıtaatın konuşu şöy-
leymiş :
A- Bir tabur Hozat'ta,
B- Bir tabur Arapkir'de,
C- Bir tabur Harput'ta.
D- Bir tabur Çemişkezek'te,
E- Bir tabur Kızılkilise'de (Nazımiye) .
Üçü Dersim dahilinde, ikisi muhitinde olmak üzere beş ta­
bur bulunuyormuş. 4. Ordu , o sırada Erzurum'dan Harput'a
tahrik edilen bir taburu Kiği'ye göndermiş. Aynı zamanda
Arapkir'deki taburdan bir bölük Kemaliye'ye, Erzincan'daki
kıtalardan bir bölük Kemah'a ve bir bölük de Kuzuçan'a
( Plümer) ikame ol unmuş. Vilayet Kiği'ye gönderilen tabu­
run o mıntıkada değil, Kemaliye mıntıkasında hizmet yapa­
cağından bahsiyle ısrar etmiş ve nihayet Kiği'cleki taburun,
icabında Erzurum'a da yetişeceği mü talaasıyla Kiği'de kal­
ması tensip edilmiş ve orduca alınan tertibatla iktifa [ yetin­
mek] olunmuştur.
Bu tedbirler Dersimli'nin harice karşı sarkıntılıklarını tah­
dit etmişse de, durduramamıştır.

1 66
1 323 (1 907) Hareketi

1 90 7 Mayısı'ndan i tibaren havalar açı lmaya ve dağlar ile


sular ve yollar geçit vermeye başlayınca, Dersim çapulcu­
ları Dersim'i muhit kazalara akınlara başlamışlar, ilk de­
fa Nazımiye'nin Kureyşanlı aşiretinden Ali Çavuş namında­
ki şerir 2 . 000 kişiyle Kiği köylerine, Hozat'ın Koç , Sam ve
Resik uşakları da Kemah, Çemişkezek köylerine müteaddit
akın ve baskın yaparak, birçok eşya ve hayvan gasp etmişler
ve katil yapmışlardır. Köylüler köylerini boşaltarak kasaba­
lara ilticaya mecbur kalmışlar. Bu soygunculara bir şey yapı­
lamayınca büsbütün şımarmışlar ve tecavüzlerini artırmış­
lar, halk heyecana kapılmış, her tarafa şikayetler yağdırma­
ya başlamış. Erzurum vilayeti halkın bu ıstırabını tasvir ede­
rek daha vahim fecayiin önlenmesi için, kıştan evvel bir te­
dip yapılmasını lstanbul'a teklif etmiş, sadaret de tensip ede­
rek seraskerliğe tebliğ etmiş, 4. Ordu Müşiri Zeki Paşa'ya bu
hareketin yapılması emrolunmuş.
Zeki Paşa , Mala tya ve Harpu t'tan harekete iştirak ede­
cek kıtaat yerine , daha ziyade Ermenilerin tecavüzatına kar­
şı ihtiyat olmak üzere, 250 nefer redifin silah altına alına-

1 67
rak bu mahallerdeki mebanii [ yapılar, binalar] askeriye mu­
hafazası için terki lazım geldiğini mütalaa olarak ileri sür­
müş ve nihayet Malatya ve Harput'taki mebani muhafazası­
na Arapkir'deki Nizamiye Taburu'nun terki ve Divriği Redif
Taburu'nun da 600 mevcutla silah altına alınarak, Arapkir'e
ikamesi esası kabul olunarak, bu hususta irade istihsal edil­
miş fakat Zeki Paşa bu defa da kış dolayısıyla silah altına alın­
ma müşkülatından bahisle, harekatın ilkbahara tehirini tek­
lif etmiş ve bu esas kabul edilmiş. Fakat Dersim Mutasarrıf­
lığı, mahsubatın istirdat olunarak kendilerine iade olunacağı
vaadiyle mağdurların heyecanını teskin ettiğinden ve halbuki
harekatın tehiri bu heyecanın yeniden alevlenmesine sebep
olacağından ve esasen bu iş için üç taburluk bir kuvvetin ka­
fi geleceğinden bahisle harekatın yapılması için ısrar etmiş.
Binnetice dört tabur ve iki toplu bir müfreze ile Harput Re­
dif Livası Kumandanı Neşet Paşa, hareketin icrasına memur
edilmiş ve 9 Teşrinisani l 907'de muhtelif dört koldan olmak
üzere hareket başlamış, bu hareket esnasında Koç uşağı rüe­
sasından Timuroğlu Hüseyin rehber olarak alınmış.
Harekat hakkında verilen bir rapora nazaran; Hozat kolu
eşkıyaya üç yüz metreye kadar yaklaşmışsa da, eşkıyanın ta­
hassun ettiği mevkiye ( Pilav tepe olması muhtemel) top ate­
şinin tesir etmemesi ve diğer kolların da karşılarına çıkan eş­
kıyanın çokluğu hasebiyle ilerleyememeleri ve akşama doğ­
ru Ferhat, Karahallı uşağı ve sair aşairin de eşkıya tarafına il­
tihakla ilerleyen müfrezeleri ve ihtiyattaki kuvve ti ateş altı­
na almaları üzerine vaziyetini müşkül gören müfreze, şidde­
ti şita [ kış] hasebiyle açıkta ve aşairin ateşi altında gecele­
meyi mahzurlu görerek o sırada Neşet Paşa'ya refakat eden
Dersim mu tasarrıfının da mü talaası alınarak Ferhat ve Ka­
rahallı uşaklarının ateşi altında Hozat'a avde t ediyor. Ho­
zat Müfrezesi'nin avdeti sırasında Şam uşağı reisi Süleyman
Çavuiş'a ait Zuğar ve Kuank mezraları ihrak olunuyor.

1 68
Seraskerliğin sadarete bu vaziyetten bahisle yazdığı 1 8
Teşrinisani 1 90 7 tarihli bir raporunda "İşbu müsademede
şekavetin Koç, Şam, Resik uşağı aşairi selasesi arasında kal­
mayıp, aşairi sairenin de iştirak e ttikleri anlaşılıp, Dersim
aşairi ise 20.000 silah çıkaracak bir kuvveti haiz ve gayet ce­
sur olmaları cihetiyle yirmi taburdan aşağı bir kuvvetle te­
dipleri gayri kabil ve bu kadar bir kuvvetin cem'i de şu sıra­
da müstahil olduğu [ imkansız] gibi , hasbelmevsim [ mevsim
dolayısıyla] dağ ve geçitlerine kar düşmüş olan o havalide
hareketi askeriye icrası kespi müşkülat eylediği, yalnız eşkı­
yayı mevcudenin tehdit ve tedibi imkanına çalışılmaktadır"
denildikten sonra, tariki ehven ile muvafıkı hal bir netice is­
tihsaline çalışılmakta olduğu ve eşkıyanın tevsii dairei şeka­
vet etmelerine ve şımarmalarına meydan verilmemek ve as­
kerleri bir güna [ hiçbir) tehlikeye düçar etmeyecek tedabi­
rin alınması için vali ve mutasarrıfla bilmuhabere kararlaş­
tırılması hakkında 4. Ordu Müşirliği'ne tebliğ edildiği kay­
dolunmaktadır.
9 Teşrinisani 1 907 günü hareketinde, iki zabit ve dört ne­
fer mecruh [ yaralı ] düşmüş.
Ovacık Müfrezesi de tayin olunduğu istikamette eşkıyayı
tart ederek, gece saat beşte Kakpir kordonuna avdet etmiştir.
Çemişkezek'ten ilerleyen tabur kendisine verilen istika­
mete ilerlemeyerek, diğer bir istikamet takip etmiş ve şu su­
retle müfrezelerin tesiri müştereki temin olunamamış ve bu
neticeye sebep olmuş.
Atiyen de Dersim aşiret rüesasının vaziyetleri için sebebi
istifade olur mütalaasıyla bu hareket başlangıcında geçen bir
hadiseyi hulaseten kaydetmeyi faydalı bulduk.
Harekete tekaddüm eden günlerde Harput vilayeti, Kara­
hallı ve Ferhat uşakları aşiretlerinin sadakatlerinden emin
olmak lazım geldiğinden ve bunların reisleri Mehmet ve Sü­
leyman ağalardan ve Mehmet Ağa'nın biraderzadesi Cemil

1 69
Eefendi'nin sadakatinden ve bunlardan istifade olunabile­
ceğinden bahsetmiş, müfreze kumandanı, M ehmet Ağa'nın
amcazadesi Gülabi ve Timur nam şahısları hareket esnasın­
da kılavuz olarak almış ve fakat kıtaatla eşkıya arasında mü­
sademe başlayınca bunların da eşkıya tarafını iltizam ve as­
ker üzerine ateş etmeye başladıkları tespit olunmuş, hareke­
tin sonunda da Mehmet ve Süleyman ağaların sadakati na­
karatı devam etmiş.
Kıtaat bir hafta intizardan [ gözlemek, beklemek ] ve tet­
kikat yapıldıktan sonra 16 Teşrinisani l 907'de iki taburlu
bir grupla Çemişkezek'ten, iki taburlu bir grupla Hozat'tan
ve bir taburla da Ovacık istikametinden olmak üzere tekrar
harekete geçilmiş, Amutka mıntıkasındaki şekavetin muka­
vemeti kırılmış, Amutka işgal ve müteakiben de Dağar kö­
yü işgal edilmiş. Şakiler Ali boğazı ve Ovacık mıntıkasında­
ki Badem derelerine kaçmışlar. Bu iki derenin de çok sarp ve
arızalı okluğu ve ancak havan toplarının müessir olabileceği
raporda yazılıdır. Bu hareket esnasında Turşu, Gözerek, Bo­
zan, Dağar ve kısmen Amutka köyleri tahrip olunmuştur. Bu
hareket dört-beş gün sürmüş, eşkıya dağılmıştır.
Bu esnada havalar şiddetli soğuklar yapmaya ve kar da
mütemadiyen yağmaya, yollar ve geçitler kapanmaya başla­
dığından, esasen arazi de çok sarp ve patika yollarda hareket
mecburiyeti olduğundan ve barınacak mesken olmamakla
beraber bir taraftan iaşesi temin edilemeyen az bir kuvvetle
hareketi daha fazla tevsi e tmek faydasız görülerek, harekete
nihayet verilmiş ve kıtaat garnizonlarına avdet etmişlerdir.
Bu hareket te şayanı dikkat olan noktalar şunlardır:
Eylül'de ihtiyaç gösterilen bu harekete pek geç , ancak bir
ay sonra ve hemen kış başlangıcında geçilmesi, bidayeten
kıtaatın tesiri müşterekinin temin edilmemesi, Karahallı ve
Ferhat aşiretlerinin sadakatine itimat edilmesi, nihayet Koç
uşaklarının sadık sanılan Timuroğlu Hüseyin'in harekete te-

1 70
kaddüm eden saatlerde kaçırılması ve işe kafi kuvvetle giri­
şilmemesidir.

* * *

Bu netice aşiretleri büsbütün şımartmıştır. l 90Tde Koç


uşağı ve Resik aşiretleri üzerine yapılan hareketin intikamı­
nı almak için aşiretler arasında ittifak teşebbüsleri başlamış
ve aşiretler arasında tahrikat yapan Koç uşağı reislerinden
Halil Ağa'nın oğlunun (tsmail'in) tevkif edilmesi, müttefik
aşiretlerin topladıkları erzak ve hayvanların hükümet tara­
fından müsadere edilmesi, Dersim'e buğday ithalinin meni
gibi tedbirlerin alınması aşiretleri galeyana getirmiş ve isyan
hazırlıklarına sevk etmiştir.
Dersim'in şu suretle karışmaya başlaması üzerine, Der­
sim Mu tasarrıflığı teşebbüsata girişmiş ve Dersim'in o sıra­
daki umumi vaziyetini gösteren aşağıdaki muhaberat cere­
yan etmiştir:

" 1 3 Mart 3 24 1 3
Dersim Mutasarrıfı Mehmet Hayrettin
Sadarete 1 908

Dersim Mu tasarrıflığı'na tahvilim sırasında aşairi selase­


nin emri tedibi için Neşet Paşa kumandasındaki dört tabur
ve iki seyyar dağ topundan mürekkep müfreze ile hareket
olundu. Kış, kar ve yağmur altında ve kurşun karşısında ye­
di gün ve yedi gece bila aram [durmaksızın] hücuma devam
ve neticei müsadematta cemiyeti şekavet perişan edileli . Bu
tesir eşkıyayı sabelmürur [ geçit vermez] birtakım mağarala­
ra ve mevakii meniaya [ sarp, aşılmaz yerler] çekilmeye mec­
bur etti. Kar bir arşın sihanı [ kalınlık] buldu. Harekat gayri
mümkün bir hale geldiğinden ikmali ilkbahara talik oluna­
rak, müfreze ile muvakkaten merkezi livaya gelindi.

171
Rüesa yekdiğerine gidip gelme ve ittihat etmek nümayişi­
ne başladılar. Vilayet vasıtasıyla telakki olunan emri devlet­
lerine tevfikan meclisi idarei liva mazbata yaptı, sureti mer­
buttur. Buna nazaran tedibatı umumiye için gerçi yirmi ta­
bur kuvvete ihtiyaç gösterilmişse de, bu iktiza taburlar mev­
cudunun alelekser dörder yüz ve daha noksan bir raddede
bulunması hesabına ve her türlü ihtimale karşı, bir tedbir
olarak mütalaa olunmuştur.
Sekizer yüz veya biner mevcutlu taburlar sevk olunur­
sa sekiz, on tabur tedibat ve istikrarı ıslahat için kafi gele­
cek ve iş iki ayda yapılacaktır. Böyle bir hareket tesiriyle aşa­
iri saireden bilamukavemet terk ve teslimi silah ve talebi af
ve aman ve meylanı silah ile tekalifi meşruai hükümet ve ıs­
lahatı bila noksan deruhte [ üs tlenmek] ve kabul edecekleri
memuldur [ umulan, beklenen] .
Müteakiben akdem [ daha mühim] esbabı istikrariyeden
görünen Erzincan tarikinin küşadı ve orduca lüzumu tayin
ve takdir kılınacak noktalara icap eden kışlalar ve karakolha­
nelerin tesisi, muamelatıyla iştigal edilmek bu baptaki hesa­
bı sıhah ve mukarenet [ yaklaşma, kavuşma ] cümlesindendir.
Bu ıslahat ve tedibat meselesi, selefim zamanında yol al­
mıştır. Muhaberata nazaran iki kısımda mütalaa olunur.
Birinci kısım, aşairi selasenin kuvvetle ve kati olarak tedi­
bi meselesidir.
İkinci kısım, bu sırada vilayetçe ittihaz buyrulan fikir ve
tedbirdir ki, işi oluruna bağlayarak vakit geçirmek emeliy­
le (vakten minelevkat) kavli fiiline uymayan ve her zaman
için bin türlü ahit ve yemin ile verecekleri teminata inan­
mak Dersim'i ve Dersimlileri görüp bilenlerce mümkünat­
tan olmayan rüesayı ekrada [ Kürtler] her ne fikre mebni ise
mümaşatkarane [ dostaça ] muamele ve bunların marifetiy­
le iş yapmak nazariyesi meydana konulup kuvvei tedibiye­
nin ademi celbi hakkında cari olmuş ve fakat bu mukarre-

1 72
ratı takiben eşkıyanın yeniden ve başkaca meydana getirdi­
ği tabur basmak ve Eğin, Kemah, Çemişkezek kazalarında
gasp ve garat [ yağma) etmek gibi tevali eden vekayii elime
ve cesimesi üzerine, Erzurum ve Sivas vilayeti celilelerince
[ büyüklerince) tekrar vuku bulan maruzat ve ahalii mağdu­
re canibinden [ tarafından ] padişaha yapılan istimdat [ yar­
dım isteği] neticesinde çaresiz işin hakikati bir nebze beyan
olunmasına mebni kuvvei kahire vasıtai hakikiyesiyle dev­
letçe tatbiki muameleye karar verilmiş olması kaziyesidir.
Aşairi selase tedibatı hakkındaki e fkarı vilayet ıslahatı
umumiye meselesinde dahi aynı şekil ve surette mütedair
[ ilişkin) olduğu revişi [ gidiş, tutum) hal ve cereyanı muha­
bereden istinbat [ anlam çıkarma ] olunmaktadır.
Liva tedip istiyor, vilayet aksini iltizamla hakikati setredi­
yor; ya vilayetin müdafaası ref [ hükümsüz bırakma, lağvet­
me ) veya liva alahalihi [ olduğu gibi) terk olunmalıdır ki, ha­
rap olsun.
Vilayet noktai nazarı kabul olunursa, öteden beri ifsadat
ve iğfalat ile vilayete hulul eden rüesanın tesiri ile muamelei
livayı müşkülden kurtarmak için kulunuzun da Dersaadct'e
civarı mutasarrıflıklardan birine tahvili memuriyetim husu­
suna müsaade . . . "

Dersim Livası Meclisi ldare Mazbatası


13 Mart 1 324 ( 1 908)

"Hozat, Mazkirt Kızılkilise ve Ovacık kazaları ahalisi ifayı


tekalife yanaşmıyor. Bu tarihte bakaya 9.073 .850 kuruşmuş.
Bu da Dersim'in öteden beri hali isyanda bulunan merkez
kazasının Koç, Şam, Resik ve Kırgan, Yukarı Abbas uşağı ve
Mazkirt'in Türüşmek, Yusufan, Demenan ve Kızılkilise'nin
Haydaran ve Ovacık'ın Kalan aşiretlerine aittir.
Dersimliler ağnamını [ hayvan sayısı üzerinden alınan ver-

1 73
gi , sayım vergisi ] yüzde on nispetinde yazdırıyor, aşarı ay­
nı nispette alıyorlar. La.şey [ değersiz] hükmünde yazdırılan
vergiye mahsuben, bir miktar para verip nim muti addolu­
nan aşairi de tahrik ediyorlar. Bir taraftan silahlarını artırı­
yorlar, bir taraftan her sene civardaki kazalardan on binlerce
mevaşi gasp ediyorlar. Tedibi lazım , tedibat umumi olmalı.
Muhtacı tedip aşiretler yukarıda isimleri geçenlerle, bunla­
rın madunlarından görülen Ovacık'ın Arslan, Beyt ve Kav ve
merkezin Bahtiyarlı ve Aşağı Abbas ve Ferhat uşağı ve Kara­
hallı ve Mazkirt'in Hazan, Giyan, Kureyşan ve Alanlı aşairin­
den ibarettir. Bunların içinde bir kısım çiftçi olup, eli silah
tutan nüfusun sekiz-on bin raddesinde olduğu tahkikatı va­
kıa ve sahihamız cümlesindendir.
Aşiretler birbirinden uzak ve müteferrik vaziyettedirler.
Bunlar hiçbir vakitte birleşerek müçtemian harekete kud­
re t ve mecalleri o lamaz. Her aşire t ayrı ayrı tedip olunur.
Farzımahal birleşseler bile, cephaneleri pek mahduttur. Bu­
nu sarftan sonra bir daha hariçten getiremezler. Hareket es­
nasında hariçle irtibat güçlüğü ve zahireleri (zaten az) aynı
olacağından açlık yüzünden perişan olarak az bir zaman gö­
recekleri tazyik ve muhasara neticesinde çaresiz talebi aman
ile terki silaha mecbur edilebilirler.
Bundan sonra ikinci kısım tedabir:
1- Yirmi, otuz kadar agavatın [ ağaların ] maaile mahalli ba­
ideye nefiy ve tağribleri,
2- Bazı nukatı mühimmeye birer ve yarımşar taburluk iki-
üç kışla,
3- Geçit mahallerinde büyüklü ve küçüklü üç-dört karakol,
4- Hozat-Erzincan ve diğer dahili yolların küşadı,
5- 20 tabur asker ve iki batarya top isteniyor (ilkbaharda) .
Bakaya tahsilatı hareket masrafını kurtarır.
6- Bu sancaktan 80.000 altın varidat ümit olunuyor. Halen
50.000 altın mümkünmüş.

1 74
7- llkbaharda hareket başlayacağı şayiası, rüesanın nazar­
larını o mevsime çevirmiş olup, olmazsa büsbütün şımara­
caklardır.
8- Bir gailei hariciye ve askerin o muhitten uzaklaşması
halinde, Dersim vaziyetinin nerelere varacağı kestirilemez.
9- Gaile tedip her gün biraz daha büyümüş, vaziyet her za­
man devletçe mevcuttur. "

Sadaret'ten Elaziz'e 1 6/ 1 2/1325 ( 1 909)

"Mevkuf Dersimliler, Dersim'de hasaili merdangi [ mert­


lik, yiğitlik özellikleri] ile maruf ve tecziyeleri [ cezalandır­
ma] hissi intikamın tahrikini mucip, mevkufin arasında mu­
zır oldukları bildirilenler doğru ise de tevkif edilmeyenler
arasında bunlardan fenalar var. Şu halde bir kısmının tec­
ziyesi ve diğer kısmının affı, muvafıkı madelet [ adil ] ola­
mayacak. Firarda bulundukları belirtilen Kangozade Meh­
met ve Hıroğlu Ahmet ağalar, firari ve muhtefi [ sakl ı ] ol­
mayıp, Dersim'deyken arzı dehalet ve mutavaat eylemiş ol­
dukları misillu , bunların ihtirazı geçen sene Temmuz'da bir
müddet devam eden harekatı askeriye esnasında, asiler tara­
fında bulunduklarından ve ahiren ilan olunan affı umumi­
ye mazhar olamamalarından münbais [ doğan ] , Dersim San­
cağı ahalisiyle Plümer kazası halkı dahi aynı endişe ile mu­
tahassıs bulunduklarından, ahalii mezkürenin bila istisna
affı , mevkufların da affa dahil edilmesi ve eşirrayı [ çok kö­
tü insanlar] marufeden [ bilinen ] malümmülesami üç şahsın
da idam edilmeyerek cürümlerine göre cezayı kanuniye ta­
bi tutulması muvafık olacağı 4. Ordu'dan bildirilmiş müta­
lanızın iş'arı . . . "

1 75
1 324 (1 908) Hareketi
(Kroki 2)

1 323 ( 1 907) senesinde Koç uşağı, Şam uşağı ve Resik aşiret­


leri üzerine yapılan hareketin intikamını almak için aşiret­
ler arasında ittifak başlamış ve aşiretler arasında tahrikat ya­
pan Koç uşağı reislerinden Halil Ağa'nın oğlu lsmail'in tev­
kif edilmesi, müttefik aşiretlerin topladıkları erzak ve hay­
vanların hükümet tarafından müsadere edilmesi, Dersim'e
buğday i thalinin men edilmesi, isyanın alevlenmesine se­
bep olmuştur.
Koç uşağı , Şam uşağı, Resik aşiretlerine yapılan tedibin in­
tikamını almak için Dersim aşiretlerinin ittifaka çalıştıkları
ve Ermeniler vasıtasıyla hariçten silah ve cephane tedariki­
ne uğraştıkları, havalar açıldıktan sonra karakollara, kışlala­
ra taarruz edecekleri, köylere akın yapacakları 1 3 24 senesi
iptidalarında haber alınmıştı.
4. Ordu Müşiri Zeki Paşa, esaslı bir tedip yapılmazsa Der­
simlilerin Ermenilerle beraber bu sahayı fesat ocağı haline
getireceklerini lstanbul'a bildirdi. Tedip için kuvvet ve para
talep etti. Bunun üzerine Babıali, Makamı Seraskeri, Maliye,
Dahiliye ve Mabeyn ile 4. Ordu Müşiri arasında nihayeti gel-

1 76
meyen sualli ve cevaplı muhabere kapısı açıldı. Kati bir ka­
rar verilemiyordu. Ordu müşiri kati tedip teklif ediyor, Ela­
ziz valisi de idarei maslahat yollu teklifler yapıyordu. Bu va­
ziyet karşısında, Babıali ve Dahiliye N ezareti de kararsızlık
içinde kalıyordu.
Nazımiye'de bulunan iki bölük Kürtler tarafından daima
tarassut [ gözetim) altında bulundurularak vaziyeti tehlike­
li görüldüğünden, Malatya Redif Taburu'yla takviye edildi.
Nisan ortalarında Koç uşağı etrafa tecavüze başladı. Bu sı­
rada Plümer aşiretlerinin de toplanmaya başladıkları görül­
dü. Hükümet hiçbir tedbir almıyordu.
Mayıs iptidalarında Karahallı aşireti reisi Kangozade Meh­
met, Ferhat uşağı reisi Diyapzade Süleyman ve Diyap Ağa,
Zeynozade Mustafa ve Alişarzade Kefo ve Cemşit ile ldare
Hüseyin ve Seyit nam reisler Kangozade'nin evinde toplana­
rak üç gün devam eden müzakerelerinde ittifakla hüküme­
te isyana ahit ve misak ettiler ve nasıl hareket edeceklerini
kararlaştırdılar.
llk başlangıç olarak 10 Mayıs'ta Alişarzade Kefo ve kar­
deşiyle aveneleri Hozat ile Soğuksu arasında, Elaziz'den
Hozat'taki askere erzak getirip avdet eden müteahhitin ka­
tırlarını zapt ederek, bundan sonra bu hareketlerine devam
edeceklerini hü kümete haber vermelerini tembih e ttiler.
Postaya da aynı muameleyi yaptılar. Karahallı aşiretinden el­
li kişi Şuvak köyü jandarma karakolunu basarak efradın si­
lah ve cephanelerini aldılar. 1 8 Mayıs sabahı Ferhat uşağın­
dan Diyap Ağa ve Seyithan, Koç uşağından İdare Hüseyin ve
Timuroğlu Hüseyin, Şam uşağından Alo, Resik uşağından
Bekir idaresindeki 500 kişi Çemişkezek'e tecavüz etti . Bun­
lara karşı bir müfreze gönderildi. lki zabit, yedi nefer yara­
landı. Müfreze kasabaya çekilmeye mecbur oldu . Eşkıya da
Ekrek köyüne çekildi.
Aşiretler arasında ittifak için adam dolaşmaya başladı. Er-

1 77
zak topladılar. Bu erzakın bir kısmı hükümet tarafından mü­
sadere edildi ve Dersim mutasarrıfı da Dersim'e erzak itha­
lini menetti. Bunun üzerine, evvelce ittifak yapan adamlar
hükümete nota kılıklı bir haber göndererek zahire ve hay­
vanlar iade edilmez ve mahpus İsmail serbest bırakılmazsa,
daha başka fenalıklardan mesul olmayacaklarını bildirdiler.
Bunlara karşı elde hazır kıta yoktu . Diyarbekir'de bulunan
A. [ Alay] 74/4 ile Kelkit ve Gümüşhane Redif Taburları'nın
Dersim'e sevkine 1 7 Mayıs'ta irade alındı. Kuvvetin esasen
az ve birbirine yardım edemeyecek mesafelerle müfrez [ ay­
rılmış] olarak bulundurulmasından, eşkıyanın her yaptıkla­
rı mukabelesiz kalınca cüretleri artmış ve hemen bütün Der­
sim silaha sarılmıştı. 4. Ordu, Kelkit ve Gümüşhane taburla­
rının Kelkit'e, A. 74/4'ün de Hozat'a hareketini emretti.
19 Mayıs'ta 2.000 kadar asi Kakbil ( Kakpir) Müfrezesi'ne
taarruz ettiler. lki saat devam eden müsademede askerden
iki şehit, yedi mecruh, dört kayıp, iki zabit esir olmuş, müf­
rezenin bütün silah ve cephanesi ussatın [ asiler] eline geç­
mişti. 25 nefer de çırılçıplak soyularak serbest bırakılmıştı.
Aynı günde Diyap Ağa idaresindeki asiler Çemişkezek'i
tazyik ediyorlardı. Daha cenupta müteaddit çeteler Pertek
ve civar köylerini abluka etmişler, Dersim'in en mühim geçi­
di olan "Pertek sefinesi" nam mevkii ve civar tepelerini tut­
muşlar, telgraf hatlarını tahrip etmişlerdi.
Üç taburla Dersim'de bir iş yapmanın mümkün olmadığı
ve binaenaleyh kuvvet izamı Makamı Seraskeri'ye teklif edil­
di. Dersim'le muhabere 25 Mayıs'tan itibaren inkıtaya uğ­
ramış tı. Çok tehlikeli vaziyetler bahis olduğu hakkında ha­
vadisler alınıyordu. Bunun üzerine artık istizana [ izin için
danışmak] lüzum görülmeden 4. Ordu, Erzincan'da bulu­
nan 8. Nişancı Taburu'yla Alay 26/1 ve iki topu Kemah üze­
rinden Ovacık'a sevk etti. Alay 25/2'yi de Tercan üzerinden
Plümer'e gönderdi.

1 78
1 Haziran'da Erzurum'dan Karahisar, Hamidiye, Koçhi­
sar taburları Dersim'e hareket ettiler. Yeniden Erzincan, Re­
fahiye, Kiği taburlarının silah altına alınmasına karar veril­
di. Mirliva Mehmet Samih Paşa da tedip kumandanlığına ta­
yin edildi . 1 Haziran'da Pertek sefinesi nam mevkide , Kay­
makam Yusuf Bey kumandasındaki Alay 74/4 ve Alay 73/2
birleşti . 2 Haziran'da Hozat'a altı saat mesafedeki Cevizlik
mevkiindeki birçok tepeleri tutmuş olan 700 kadar eşkıya
ile müsademeye tutuştu. Asiler birbiri gerisinde birkaç mev­
zi hazırlamışlardı. lki gün zarfında bu mevziler zapt edilerek
3 Haziran akşamı Hozat'a girdiler.
Eşkıya ara sıra köylere tecavüze devam ediyordu. Çemiş­
kezek, Hozat ve Ovacık'ta asilerle asker arasında müsademe­
ler devam ediyor, fakat miktarı 10.000'i geçmiş olan asilere
karşı muvafakiyetli bir netice elde edilemiyordu.
15 Haziran'da Çemişkezek ve Hozat arasında vukua ge­
len muharebede asiler on maktul vererek Tağar deresindeki
mevkilerine çekildiler.
Yenihan ve Zile taburları mahallerinden Dersim'e hareket
ettiler. Erzincan, Refahiye, Tercan, Kiği , Arapkir taburlarıyla
Hamidiye 36. Alayı da 1 Haziran' da hareket ettiler. Karahisar,
Hamidiye, Koçhisar taburları da Erzurum'dan hareket etti.
2 Temmuz'da Yenihan Taburu Eğin'e ; Erzincan Taburu
Kemah'a; Refahiye, Tercan , Kiği taburları Plümer'e; Arap­
kir Taburu Dersim'e; Hamidiye 34. Alay'ı da Ovacık'a gel­
mişlerdi. Taburların Dersim'e gi rmeleri ve birkaç gün de­
vam eden müsademelerde uğradıkları telefat üzerine, Aşağı
Abbas ve Bahtiyar aşiretlerinden reisleriyle Karahallı ve Fer­
hat aşiretleri reisleri dehalet edeceklerini bildirdiler. Silahla­
rını teslim ettiler.
7 Temmuz'da tedip kuvvetleri iaşeleri , nakliyeleri, elbi­
se ve teçhizatları noksan olarak Çemişkezek, Hozat, Ovacık,
Plümer mevkilerinde toplandılar.

1 79
1 7 Temmuz'a kadar bazı nevakısı ikmal edildi . Bazı aşi­
retler üzerine hareket yapıldı. 1 7 Temmuz'da hareket edildi.
Plümer ciheti kumandanı Mirliva Mehet Samih Paşa kuman­
dasında N izamiye Alayı 25/2 ile Alay 75/2, Erzincan, Refa­
hiye, Tercan, Kiği, Karahisar, Hamidiye , Koçhisar, Yenihan
ve Gümüşhane redif taburları; Ovacık'ta Kaymakam Fehmi
Bey kumandasında Alay 75/ 1 , Alay 26/1 ve 8. Nişancı Tabu­
ru , Kelkit Redif Taburu , Hamidiye Alayı SV.v 36. ile iki top;
Hozat'ta U mum Kurnandan N eşet Paşa ve Çernişkezek'te
Mirliva Atıf Paşa kumandasında da N izamiye Alayı 73/2,
Alay 74/ 1 , Alay 74/4, Alay 76/2 ile Arapkir, Niksar, Divriği,
Zile, Harput Redif Taburları ve bir buçuk dağ bataryasından
ibaret kuvvetler Kızılkilise'de (Nazımiye) Alay 76/l 'den iki
bölükle Malatya Redif Taburu bulunuyordu .
1 7 Temmuz sabahı dört kol ile harekete geçildi. Mehmet
Paşa kumandasındaki kol, ilk günü Plürner içindeki asi köy­
lerden Dağbey ve civarındaki mühim tepeleri tutarak arıza­
lı arazide yaptıkları muharebelerde eşkıyayı mevkilerinden
atmışlar, 20 Ternrnuz'da Cibranlı aşiretiyle birleşmiş olan
Şeyh Hasanlı aşiretinin Danzik garp sırtlarındaki mevzileri­
ni gece hücumuyla zapt etmişlerdir. Bunun üzerine bazı aşi­
retler dehalete başlamışlardır.
Çernişkezek, Hozat, Ovacık müfrezeleri de asilerle harp
ede ede, önlerindeki eşkıyayı püskürterek Palikan dağı etek­
lerinde üç kol birleştikten sonra, bu dağın en yüksek tepe­
lerinde asilerin işgal ettiği mevzileri çetin muharebelerle iş­
gal etmişlerdir.
21 Temmuz sabahı bu kuvvet, üç kolla Sincik ve Pokir
dağlarına ilerledi . Asiler firar ettikçe kollar tesadüf ettikleri
Koç uşağı, Şam uşağı, Laçin uşağı ile Yukarı Abbas uşağına
ait köy ve mahsulleri yakarak, asileri Munzur suyuna kadar
takip etti. Asiler bu suyun şarkına geçtiler. 28 Temrnuz'da
Ferhat uşağı reislerinden Diyap Ağa ile Şahin ve Laçin uşa-

1 80
ğından Abbas Ağa dehalet etmişlerdir. Diğer aşiretler de de­
halet için haber göndermişlerdir.
Plümer kolu da iki kolla hareket ederek Dağbey ve Harsi'de
şiddetle mukavemet eden asileri tart ederek Kuzuçan'ın son
hududu olan Aşkirik'e girmiş, burada toplanan asilerin son
mukavemetlerini kırmaya uğraşıyordu.
28 Temmuz'da Harbiye Nezareti, 4. Ordu Müşiri'ne ver­
diği emirde, Meşrutiyet'in ilanı sebebiyle Dersim'de kan dö­
külmesinin caiz olmayacağını, aşiretlerle anlaşmak suretiyle
harekata nihayet verilmesini emretti.
23 Temmuz'da Aşkirik civarındaki dağlarda toplanmış
olan asileri Plümer kolu bir çevirme hareketiyle Haydaranlı
aşireti içerisine kaçırmıştır.
Kızılkilise civarındaki muti aşiretlerden Kureyşanlı, Aril­
li, Sakanlı, Karsanlı ve Şeyh Mehmetli aşiretlerine 200 ka­
dar asker ile cenuptan bir nümayiş yaptırıldı. Vaziyet ve ara­
zi müsaade ederse, bu nümayiş hareketinin Plümer'e doğru
ilerlemesi emredilmişti. Tedip kumandanı ile Plümer ciheti
kumandanı asilerin tedip edilmekte oldukları hakkında ra­
porlar verirken Kemah, Çemişkezek, Eğin ahalisi, tedip ya­
pılmadığı hakkında hükümet merkezinde şikayette bulu­
nuyorlardı. Makamı Seraskeri ve Dahiliye N ezareti, Neşet
Paşa'ya tedibin seri ve şedit olmasını, aksi takdirde kendi­
sinin mesul edileceğini emrediyordu. Neşet Paşa verdiği ce­
vapta "Dersim kuvvei tedibiyesi Hozat, Çemişkezek, Ovacık
mevkilerinde olmak üzere bir cebel bataryası , bir Hamidiye
Süvari Alayı, beşi redif, yedisi nizamiye olmak üzere, 12 ta­
bur ve bir de tecemmü [ yığınak ] e tmekte bulunan Harput
Redif Taburu'ndan mürettep bir grup kolu ile Plümer'de, bir
şark kolu bir de Nazımiye ve havalisinde toplu bir Nizamiye
Redif Taburu'ndan ibarettir. Bu kuvvetlerle 1 3 gün zarfında,
1 7 aşiret halkı tedip ve dehalete mecbur edilmiştir. Plümer
kolu Şeyh Hasanlı dahilindedir. Nazımiye kolu da beş aşiret

1 81
halkı ile Haydaranlı'ya yürüdü. Bunları tedip için bir hafta­
lık bir zaman tahmin ediliyor" demişti .
4. Ordu Kumandanlığı'nın 6 Ağustos tarihli raporun­
da, "Asiler Kandil ve Dojikbaba dağlarında perişan edilmiş
olduğundan, fevç fevç [ kalabalı k şekilde ] dehalete başla­
mışlardır. Kalan ve Kalp aşiretleri dehalet etmişlerdir. Bir­
kaç güne kadar hareket hitam bularak, Hozat'a avdet edile­
cektir." [ denmektedir - e .n . ] Keçe! uşağı aşireti ve Bal uşa­
ğı da dehalet etmişlerdir. Haydaranlılar'a isti manları için
haber gönd erilmiştir. Neşet Paşa ve Nazımiye kolları av­
det etmişlerdir. Bunlar iadei intizam için Ovacık, Hozat ve
Çemişkezek'e çekildikleri için Eğin , Arapkir ahalisi Neşet
Paşa'nın rüşvet alarak harekata nihayet verdiğini merkeze
şikayet ettiler. Halbuki Haydaranlı Aşireti'nden başka bütün
diğer aşiretler dehalet etmişlerdi.
Neşet Paşa'nın yerine Mehmet Paşa tayin edildi . Umum
kumandanlığa da Ferik Ali Paşa tayin edildi. Ovacık dahilin­
deki Arslan ve Maksut uşakları henüz kati bir surette tedip
edilmediğinden, bunlara karşı 27 Ağustos'ta harekata başlan­
mıştır. Köylerini müdafaa haline koyan asilerle yapılan mü­
sademede rüesa ile beraber 10 kişi esir edilmiş, 13 maktul ve
20 kadar da mecruh verdirilmiştir. Askerden 1 şehit, 2 yara­
lı olmuştur. Bu suretle bunların da dehaleti temin edilmiştir.
Merkezin talebi üzerine, 4. Ordu'dan Dersim tedibi hak­
kında verilen raporda:
1 - Dersim'deki icraat birkaç köy ve ekinleri yakmaktan
ibaret kalmıştır.
2- Kuvvei tedibiye elbisesiz, teçhizatsız ve erzaksız kal­
mıştır.
3- Haydaranlılar dehalet e tmediği gibi diğerlerinin deha­
letleri de meşküktür [ şüpheli ] .
4- Islahat ile tedibat birlikte yapılmadığından, Dersim te­
dibatı neticei katiyeye raptedilmemiştir [ denmiştir - e.n. ] .

1 82
Redifler terhisleri için isyankar vaziyet aldılar. Bunlar ter­
his edildiler. Mevsim de ilerlemiş bulunduğundan, bu sene
tedibata devamın mümkün olmadığına karar verildi. Bu su­
retle 1 3 24 senesi harekatı nihayet buldu. Bazı merkezlerde
müfrezeler terk edildi.

* * *

N eşet Paşa hakkındaki şikayetin aslı olup olmadığı ordu­


dan sorulmuştu. Ordunun cevabı: "Tedip hareketi matlup
derecede olmamışsa, bunun sebebi Neşet Paşa'nın hatası ol­
mayıp, vasıtasızlık ve askere bakımsızlıktandır. "
Teşrinievvelde Ali Paşa heyeti Dersim'de tetkikata başla­
dı. Mahsubatın ancak beşte bir kısmı istirdat edildi. Aşiret­
lerin sözlerine itimat caiz olmadığına kanaat hasıl edildi ve
gelecek ilkbaharda harekatın devamına karar verildi. Heye­
tin lstanbul'a avdetinde verdiği raporda:
1- Silahların toplanması,
2- Ceraim erbabının tutulması ve bunun için şimdiden
kuvvet ihzarıyla ilkbaharda işe başlanması,
3- Harput-Ovacık yolunun Erzincan'a kadar temdidi [ uza­
tılması ] ,
4- Jandarmanın tezyidi [ artırılması ] ,
5 - Memurların tebdili ile müstakim ve muktedir amirler
tayini bildirilmişti.
Bunlar ait oldukları nezaretlere havale edilmiş ve para ol­
madığından tatbikine imkan görülememişti.
4. Ordu Kumandanlığı'nın yeni teklifinde:
1- Muntazam ve muallem [ talimli] yedi taburla tedibin ya­
pılabileceği,
2- Yalnız tedibin kafi gelmeyeceği , imar ve maarife de
ehemmiyet verilmesi,
3- Tedibe tahsis edilecek kıtaatın laakal dört aylık erzakı­
nın ve nakliye vesaitinin temini,
4- 1 00.000 liraya ihtiyaç olduğu bildirilmiştir.
Bu hareket hakkında mahallen tespi t olunan malumat
hulasaten şöyledir:
l 908'de garbi Dersim'de hareket eden Neşet Paşa kolu,
on taburu mü tecaviz bir kuvvetteydi. Aşiretleri çok sıkış­
tırdı ve daima dağınık etti. Aşiretler Dojikbaba dağına ilti­
caya mecbur oldular. Agavatm ekserisi ele geçirildi. Bu ha­
reket, Dersim işini kökünden halledeceği sırada Meşruti­
yet ilan olundu . Aşiretler yaramaz bazı silahlarım teslim et­
mek suretiyle, mesele affa uğrayarak beklenilen kati neti­
ce alınamadı.
Meşrutiyet'in ilam akabinde , 23 Temmuz 1 908'den evvel­
ki cürümler için umumi af ilan edilmişti. Bu tarihe tekad­
düm eden günler zarfında, suçlarından dolayı ele geçirilmiş
rüesa ve eşhas bu aftan bilistifade kurtulmuşlardı. Fakat te­
dip hareketinin bu tarihten sonra da devamı sırasında, kıta­
ata karşı silah istimal eden [ kullanmak] ve bunlardan yaka­
lanan ve yakalanmayanlar bu aftan istifade edemediklerin­
den, müşkül vaziyette bulunuyorlardı. Affın kendilerine de
teşmilini istiyorlardı. Bu tarzı hareketle, Dersim'de belki de
muvakkat bir sükun temin olunacaktı.
4. Ordu Müşiri İbrahim Paşa ve Erzincan mutasarrıfı , af­
fın bu tarihten sonralara da teşmilini istiyorlardı. Dersim'de
gayri tabii vaziyetin devamının affedilmemelerinden ve bu
yüzden rüesanm ihtiraz [ çekinme, sakınma] etmelerinden
ileri geldiği mütalaasmdaydılar. Elaziz valisi ve Dersim mu­
tasarrıfı ise bu noktai nazara tamamen yanaşmıyorlardı. Ela­
ziz Valisi Mehmet Ali Bey'in 8 Kanunuevvel 1 909 tarihli ve
Dersim Mutasarrıflığı'na atfen yazdığı bir tahriratta hulasa­
ten şöyle deniyor:
"Dersim iğtişaşmda [ karışıklık, kargaşa ] zimethal [ fail ]
eşhas 26'dır. Elyevm mevkuf Koç uşağından ldare ve Mak­
sut uşağından Kasımoğlu Munzur ve Laçin uşağından Aydı-

1 84
noğlu Ağa ve Abbas ve Ferhat uşağından Kahraman Ağaza­
de Diyapzade Süleyman ve mahdumu Kör Alo ve Abbas uşa­
ğından Seyit Ağa ve Seyit Alişar ile hali firarda Karaballı'dan
Kangozade Mehmet Ağa ve Hiroğlu Ahmet nam şerirlerin,
affı aliye gayri layık oldukları ve alelhusus [ hepsinden ön­
ce] Koçoğlu İdare ve Kasımoğlu Munzur ve Aydınoğlu Ti­
mur Ağa nam melunlar ellerine geçen memurların kulakla­
rını kesmek ve sair işkenceyle öldürmek gibi harekatı şena­
atkaranede [ alçakça, iğrenççe hareketler] bulunmuş olduk­
larından, bu üç şahsın da salben [ asılarak] idamları, Dersim
tedip ve ıslahına pek güzel tesir edecektir."
Bundan anlıyoruz ki, Abbas uşakları, Karahallılar, Ferhat
uşağı, Hiroğulları, Maksut uşağı, Laçin uşağı, Koç uşağı gibi
garbi Dersim'in en mühim aşiretleri 1 3 24 tedibatında devlet
kuvvetlerine karşı silah istimal etmişlerdir.
Müşir İbrahim Paşa ise 23 Kanunuevvel 1 909 tarihli bir
tahriratında hulaseten şöyle diyor:
"Mevkuf bulunan birkaç şahsın affa şayan görülmemesi,
bütün Dersim vekayiinin bunlara tahmili demektir. Bu doğ­
ru değildir. Mevkuf olmayanlar arasında daha eşnaları [ fena­
ları ] vardır. Batınlardan beri ihmal yüzünden şekavetin ço­
ğaldığı bu mıntıka, birkaç kişinin mevkufiyeti veya idamıy­
la emniyetli olamaz. Çünkü fıtraten vahşi bir halktır. Dai­
ma askeri tedip ve terhip ile maksada gidilemez. Dersim iğ­
Lişaşında isyandan hariç kalmış bir fert hemen gösterilemez.
Harput vilayetince teklif ol unan idam, intikam hislerinin
tahrikinden başka bir şeye yaramaz. Dersim'i salaha götüre­
cek yegane kuvvet ·adliye'dir. Halkın hükümet ve adaletten
emin ol ması lazımdır. Kanaatime göre:
1- Evvelemirde bütün Dersim'i temize çı karmak,
2- Tehvini [ kolaylaştırma] ihtiyaçları için mevaddı maru­
zayu ıslahiyeyi sürati mümküne ile tatbik etmek,
3- Dahilde mütehaşşit [ yığılmış, toplanmış ] askerin Lesi-

185
riyle ifrat ve tefritten tevakki [ kaçınma) suretiyle gayet adi­
lane ve lüzumuna göre, şefkatli bir meslek tayiniyle bu mın­
tıka halkını idare etmek,
4- Harput vilayetinin telgrafnamesinde hali firarda göste­
rilen Kangozade Mehmet ve Hiroğlu Ahmet ağalar Dersim'­
deyken nezdime gelerek arzı dehalet ve mutavaat etmişler­
dir. l htirazları affolunmamalarındandır. Bu endişede bütün
Dersim halkı müşterektir. Binaenaleyh affın umum Dersim'e
teşmili ve maruf üç şahsın da idam edilmeyerek cezalandı­
rılmaları . . . "

Bu sırada mevkuf bulunan ve bugün hali hayatta olan


Cemşit ve Diyap ağalar da saraya ve sadarete müracaat ede­
rek aflarını dilemişlerdir. Bundan sonra Dersim rüesasının
kısmen af, kısmen de cezaya çarptırılmasına rağmen , Der­
simliler çapulculuk ananelerinden vazgeçmiyor . Esasen,
1 908 tedibatı iyi idare edilmemiş, silahları tecrit etmek hare­
ketin ilk ve en mühim hedefi olmak lazım gelirken, bu nok­
taya ehemmiyet verilmemiş ve tedip kati neticeye isal edile­
memişti. Ve esasen l 909'da daha esaslı hazırlıklarla tedibe
devam kararıyla 1 908 hareketine nihayet verilmişti.

1 86
1 325 (1 909) Hareketi

1 324 senesinde Dersim' de tam bir tedip yapılamamıştı. 1 3 25


senesindeki tedip için 4 . Ordu'nun mü talaası sorulmuştu.
Verilen cevapta, "Dersim mıntıkası nın yolsuz ve mesken­
siz olmasından buraya fazla kuvvet gönderilmesi iskan, iaşe
ve sevk ve idare noktai nazarından birçok müşkülaLI mucip
olacağından, 800 mevcutlu muntazam ve muallem yedi pi­
yade taburu ile bir süvari bölüğü, iki dağ bataryası, sekiz ma­
kineli tüfek ve bir muhabere takımından mürekkep bir kuv­
vetin, Dersim içindeki mühim mevkilerde bulunduru larak
isyan ve eşkıyalığı men ve iktiza ederse, hareketler yaparak
eşkıyayı tedip etmek üzere bu kuvvetten Plümer, Nazımi­
ye, Ovacık mevkilerinde bi rer piyade taburu ile iki dağ topu
ve bir süvari t a k ı m ı , iki makineli t ü fekten ibaret üc; müfreze
Hozat , iki makineli tüfekten ibaret diğer kuvvetli bir müfre­
zenin tertip edilmesi ve muhteli f sınıOardan mürekkep işbu
dört müfrezeye seferi tertibe göre mekari hayvanı, cephane
ve birer aylık erzak ve sabit müfreze olarak, ayrıca yine ay­
nı kuvvette bir taburun iki bölüğü Kemah'ta, bir bölüğü Ke­
mah civarında ve bir bölüğü Eğin civarındaki Gedikler'de,

1 87
diğer bir taburun da iki bölüğü Pertek'te, bir bölüğü Çemiş­
kezek, bir bölüğü Mazkirt'te ve bunlardan mürekkep yedi
taburdan maada ayrıca bir piyade bölüğünün Erzincan civa­
rında Mercan Gediği'nde bulundurularak bu sabit müfreze­
lere çadır ve mekari hayvanıyla birer aylık erzak verilmesi,
Erzincan ile Harput'a ambarlar açılarak bütün kuvveti üç ay
idare edecek miktarda her nevi erzak bulundurulması, mü­
bayaa için de yüz bin lira verilmesi ve her hususta Dersim'de
ıslahat yapılması" denilmişti.
4. Ordu Müşiri lbrahim Paşa'nın gönderdiği raporda, "Ma­
kineli tüfekler henüz teşkil edilmediğinden tedip kuvvetleri­
nin 1 0 tabura iblağı [yükseltilmesi, artırılması) ve para gönde­
rilmesi lazımdır. Şimdiye kadar yapılan tecrübelere göre Der­
sim tedip ve ıslahlarına muvaffak olunmasının sebebi kuman­
danlıkla ciheti mülkiyenin elbirliğiyle hareket etmeyip, ayrı
ayn noktai nazarla takip etmelerindendir. Buna mani olmak
üzere de Elaziz valiliğinin ve tedip kumandanlığının Ahmet
Abuk Paşa'ya verilmesi. Birden tedibe kalkışıp şimdiki halde
hükümetten korkar vaziyette bulunan Dersimlileri birbirine
yardım kastıyla 10.000'e baliğ olan silah miktarında bir isyana
meydan vermemek için kuvveti hükümetin kararının tedip­
te kati olduğunu anlatarak, silahlarının teslimini tebliğ, imti­
na ederlerse tedipleri ve hemen yolların inşaası" teklif edildi.
Dersim tedibatı için 7. ve 8. N işancı, Alay 26/1 , Alay 75/2
ve 1 9 . Nişancı, Alay 73/3 , Alay 73/1 , Alay 73/4, Alay 76/2 ol­
mak üzere 9 tabur tertip edildi ve istihzarata [hazırlıklara )
başlandı.
Taburların mevcudu noksan olduğundan, bunu telafi için
dokuz tabur yerine, beş altı fazla tabur istihdamına karar
verildi. Harput, Arapkir ve Çemişkezek mevkilerindeki ta­
burlar tertibat veçhile Dersim'e gidecek ve Muş'taki tabur­
la Diyarbekir'deki taburlar da ileriye sürülerek, Harput ve
Çemişkezek'i bilişgal ihtiyat olarak oralarda kalacaklardır.

1 88
Kiği'deki tabur Plümer'e gelecek ve Nazımiye ile Hozat'ta
bulunan taburlar yerlerinde kalacaktır.
Erzincan'daki dört taburla iki dağ bataryası ve muhabere
müfrezeleriyle bir bölük makineli tüfek ve bir süvari bölü­
ğünden mürekkep kuvvet, Ovacık'ın Hupik köyünde ordu­
gah tesis edecektir.
( Müşir İbrahim Paşa, Erzincan Mu tasarrıf Vekili Şefik
Bey'i mülki müşavir olarak nezdine almasını teklif etti . ) lb­
rahim Paşa, Harbiye Nezareti'ne yazdığı şifrede, " Dersim
meselesi bir asırlık müzmin bir ceriha ve sahası takriben 250
saat terbiinde, 500 köylü ve 54 aşireti muhtevi cesim [ bü­
yük] bir kıtadır. Burada yapılması muktazi icraat iki şıkkı
muhtevidir: 1- Tedibat 2- Islahat. Esas ikinci kısım olup, te­
dibat fer'idir" demişti.
20 Temmuz 1 3 25'te harekata başlandı. 22. günü Dersim'e
her taraftan girildi. Ovacık'ta Hopik karargahı ittihaz edil­
di. Rüesayi aşaire haber gönderilerek bunlardan 3 5'i deha­
let etti. Aşiret usulü yemin ettirildi. Bir gece ordugahta mi­
safir edildi. Esliha ve mücrimin için 10 gün mühlet verildi.
29 Temmuz tarihli 4. Ordu Müşiri'nin Harbiye Nezareti'ne
yazdığı şifrede, "Dersim'in hali hazın harekatı askeriye icra­
sından müstağnidir [ ihtiyacı olmayan, gerek görmeyen ] . Isla­
hatı mülkiyeye ehemmiyet verilmek lazımdır" denilmekteydi.
Bundan sonra kıtaat yüksek noktalardan alınarak daha
toplu bir vaziyet alınmış, muvasala, muhabere temin edilmiş
ve her ihtimale karşı tertibat alınmıştır.
lbramin Paşa'nın 1 7 Ağustos tarihli telgrafı: "Dersim'in
şarkında bulunup dehalet etmemekte temerrüt eden birkaç
aşireti tedip etmek üzere, bugün Plümer kazasının Pancıras
cihetlerine hareket edilmiştir."
1 9 Ağustos tarihli telgrafı: "Bugün Pancıras mıntıkasına
muvasalat olundu. Plümer'deki tabur da buraya celp olun­
du. Buradaki kuvvetin mecmuu beş piyade taburu ve bir sü-

1 89
vari bölüğü ve 1 0 kıta cebel topu , üç makineli tüfektir. De­
menan ve Haydaranlı aşiretlerine haber gönderildi. Dehalet
etmezlerse tedibata başlanılacaktır. "
25 Ağustos'ta Haydaranlı aşireti mıntıkasında 7 tabur, bir
makineli ve bir buçuk dağ bataryasından ibaret kuvvetle, ip­
tida üç koldan girildi. Dehalet için son defa gönderilen ha­
beri de dinlemediklerinden silahla mukabele ettiler. Tulen
[ boylamasına ] sekiz , arzan [ enlemesine ] dört saat devam
eden bu kıta beş saat zarfında tamamen istila edildi. Köyleri
ve tarlaları yakıldı. 2.000 kadar hayvan zapt edildi. N ihayet
bu aşiret de dehalet etti.
Altmış seneden beri içerisine hiçbir hükümet tesiri ve aya­
ğı girmemiş olan bu aşiret havzası gayet sarp ve dik kayalıkla
muhat olup, deri n dereler ve yüksek tepelerden müteşekkil
olduğundan, Dersim'e karşı şimdiye kadar yapılan harekatın
cümlesinden azade kalmış ve Haydaranlı namı namağlup ve
arazisi gayrıkabili zabt olarak tanınmıştı. Asilere yüz kadar
zayiat verdirilmiştir.
2 Eylül'de Erzincan'a avdet edilmiştir ve harekata nihayet
verilmiştir.

* * *

l 909'da Haydaranlıların tedibi ile yapılan hareketten son­


ra, Dersim'de kısa bir müddet sükun görülüyor. Bu sırada
ve halta 1 9 1 0'da Dersimlilerin 23 Temmuz 1 908'den sonra­
ki kabahatlerinin affı için muhabereler cereyan ettiğine şa­
hit oluyoruz. Dersimlilere karşı af yoluyla gösterilen müla­
yirn cephedir k i , D ersimlileri Balkan muharebesine tekad ­
clüm eden gün lere kadar eskisi kadar azgın ve taşkın vazi­
yette göstermiyor. Mamafih, Dersimli mutadı olan çapulcu­
luk da küçük mikyasta dahi olsa devam ediyor.
l 9 l l 'de Plümer mıntıkasında büyükçe şekavet hadisele­
ri başlıyor. Bu hadiseler Haydaranlılara sirayet ediyor. Va-

1 90
ziyet takip ve tedibi icap ettirecek kadar ehemmiyet kaza­
nıyor. Keçel, Haydaran, Bal, Aşkirik, Lolanlı ve Abbas uşağı
üzerine bir hareket yapılıyor. Dersimliler iki ay kadar muka­
vemetten sonra Danzik, Dabey, Gürk, Zamak ve daha bir ta­
kım köylerin tahribi üzerine dehalet ediyorlar. İş yine idarei
maslahat yoluyla kapatılıyor.
1 9 1 2 Balkan muharebesi sıralarında, her ne kadar Der­
sim'de mevzii ve umumi bir kıyama tesadüf etmiyorsak da,
Dersimlilerin Erzincan, Bayburt, Tercan, Kuruçay, Refahi­
ye, Çemişkezek taraflarına sarkarak vasi mikyasta şekavet
ve çapulculuk yaptıkları tespit olunuyor. Bu vaziyet Harbi
Umumi'ye kadar böyle devam ediyor ve Dersim her gün bi­
raz daha canlanıyor.
19 l 4'te Kırgan aşireti, Sin nahiye müdürünü nahiyeden
kovuyor. Bu vaziyet hükümet nüfuzunu haleldar ettiğinden
münhasıran Kırganlılar üzerine bir hareket yapılıyor. Kav,
Arslan, Bezgar, Yukarı Abbas ve Bahtiyar uşakları aşiretlerinin
yardımlarıyla, Sin köyü civarında yapılan müsademede aşiret
reisi Süleyman Ağa (bugün de aynı adamdır) vurulmuş oldu­
ğundan, aşiret efradıyla beraber dehalet etmişlerdir. Bu vakada
Yukarı Abbas uşağı reisi Seyit Rıza bidayeten Kırganlılar'a mu­
avenet vaadinde bulunuyor. Fakat hareket başlayınca hükü­
met kuvvetlerine iltihak ediyor. Bu hadise Kırganlılar ile Yu­
karı Abbaslılar arasında uzun müddet gerginlik yapmıştır. Bu­
gün dahi bu gerginliğin izlerine tesadüf etmek mümkündür.
Harbi Umumi'nin ilanı ve onu takip eden gü nl er i çinde
Dersi mliler fenalıklarını gittikçe artırmaya ve bilhassa silah­
larını çoğaltmaya başlam ışlardır. Dersimliler o zamana ka­
dar ellerinde bulundurdukları martin ve Rus silahlarının iş­
lerine yaramadığını anlamışlar ve Bal kan muharebesinden
beri bu silahlarını mavzerle tebdile [ değiştirme] çalışmışlar­
dır. Harbi Umumi'de buna daha büyük bir germiyet [ sıcak­
lık, harıl harıl çalışma] vermişlerdir.
1 9 1 6'da Ferhat uşağı reislerinden Diyap Ağa'nın adamla­
rı tarafından bir aşar mülteziminin soyulması üzerine Halit
Bey kumandasında bir nizamiye taburu, Ferhat uşakları üze­
rine harekete memur edilmiş, Halit Bey'in hüsnü idaresi ve
aldığı şiddetli tedbirler neticesinde Ferhat uşaklılar mücrim­
leri teslim etmişlerdir. Bu mesele de böylece kapanmıştır.
Aynı sene şarki Dersim'de Kureyşan aşireti Reisi Ali Ağa,
şarki Dersim aşiretleriyle birlikte Nazımiye'yi işgal ve Ela­
ziz'e doğru harekete geçerek Mazkirt, Pertek ve Çarsancak
havalisini basmasıyla Dersim işleri karışmış, bu sırada Hozat
mıntıkasındaki bazı aşiretler de Hozat'a tecavüzle, bu mu­
tasarrıflık merkezini muhasara ile tehdide başlamışlardır.
Ruslar bu sırada Bitlis, Muş, Hınıs, Mamahatun ve Rize'yi iş­
gal etmişler ve Dersim'e yaklaşmışlardı. Dersim aşiretlerinin
tecavüzlerini hükümet merkezlerine kadar uza tmalarının
Rusların tahrikiyle olduğu bilahare anlaşıldı.
Ruslar, Kürtçe bilen Ermenileri ve firari Binbaşı Mustafa'yı
ve diğer bazı hainleri Dersim'in içerisine saldırarak Türklere
karşı yapılacak bir isyan hareketiyle Ruslara yardım edilir­
se Dersim'i işgal ettikleri zaman Ruslar tarafından kendileri­
ne zarar gelmeyeceği ve istiklaliyet verileceği şeklinde pro­
pagandalar yapmışlar, bir taraftan da Balabanlı ve Kureyşan­
lı aşiretlerini bir alay teşkiline teşvik etmişler. Bu alay Türk
asker ve anasırıyla mücadele ve Dersim'in istiklalini temin
için hazırlanmak istenmiş . Aynı zamanda Koçkirili Ali Pa­
şa da Rusların verdiği mühim miktardaki silah ve cephaneyi
Koç uşağına götürmüş ve bütün Dersim'de istiklal telkinleri
ve tahrikatı yapılmaya başlanmış. Dersim'de aleyhimize bu
suretle bir pusu ve teşekkül varmış. Yekdiğerini takip eden
bazı hadisat, Dersim hareketinin inkişafına mani olmuştur.
Rus Kazakları, Plümer içlerine dalarak Şah Hüseyin Bey­
zade Mustafa Bey'in evine tecavüz ve cariyelerinin ırzlarını
payıma! [ ayak altına almak, çiğnenmiş] ediyorlar. Bu teca-

1 92
vüzlere Ermeniler de iştirak ediyor. Mustafa Bey bu vaziyet
karşısında, Ruslar aleyhine faaliyete geçiyor ve Plümer mın­
tıkasında Ruslar aleyhine cephe alıyor. Ruslar, Erzincan'ı iş­
gal ve garba doğru ilerliyor. Bu sırada Halit Bey ve Hayri Bey
gibi zevat Dersim'de bir harekete karar veriyor. Bütün bu
tedbirler Rusların Dersim'e tamamen nüfuzuna mani oluyor
ve Ruslar binnetice Kemah, Refahiye ve Plümer'in Erzincan
sırtlarında bir hat meydana getirerek, Dersim'e giremiyorlar.
Yalnız Ruslar Tercan'a ilerledikleri sırada, Dersimliler yine
Rusların tahrikatıyla çekilen ordumuzun zayıf kıtalarına te­
cavüze başlamışlardır. Şezi-Selepur arasında Cembiye boğa­
zında, 36. Fırka kıtaatı Dersimlilerin tecavüzüne maruz ka­
larak şiddetli mukavemetlerden sonra hemen kamilen Der­
simlilerin eline düşmüş ve silahtan tecrit edilmişlerdir. Bu
müsademeler esnasında, Erzincan ve Tercan ovaları halkı da
fırka ile Dersimliler arasına düşerek, mühim vaziyet vermiş­
ti. Aynı zamanda çekilen Erzurum Küçük Zabit Mektebi de
Kemah mıntıkasında Karadağ ve Sultan Seydi mevkilerinde,
Caferi. aşiretinin taarruzuna uğrayarak imha edilmiştir. Bu
çekilmeler esnasında, Dersimliler pek çok silah ve cephane
gasbetmişler ve hemen hemen her ev mükemmel ve müced­
det bir mavzer silahı ve yüzlerce fişek sahibi olmuştur.
Dersim'in bugünkü silah kuvvetinin esası Harbi
Umumi'de, k i bu mağsubatla beraber müteakiben Dersimli­
lere yaptırılan sırtla cephane nakliyatında aşırdıkları cepha­
nelerdir, Dersimlilerin bir kısmına da silah ve cephane mu­
kabilinde nakliyat yaptırıldığı söylenmektedir. İşte bu ted­
birsizlikler, Dersiın'i bugünkü silah ve at eşli vaziye te sok­
muştur.
Ruslar Erzincan'ı işgal ettikleri zaman , Koçki rili Alişar
ve firari Mustafa delaletiyle Dersim agavatını Erzincan'a ge­
tirmişler, muhtelif hediyeler vermişler, nahiye müdürlüğü
ve kaymakamlık vaadetmişler. Şeker, sabun, kahve ve pa-

1 93
ra dağıtılan hediyelerin en mühimleriymiş. Bu sırada Erme­
ni komitaları da faaliyete geçerek, Ermeni tehciri esnasın­
da Dersim'e iltica etmiş ve Dersimlilerce kabul ve muhafaza
edilmiş olan Ermenileri para mukabilinde kurtararak kendi
teşekkülleri içine almışlar.

1 94
1 332 ( 1 9 1 6) Hareketi
(Kroki 3)

Dersim'in çok zararlı olan bu vaziyeti, bilhassa şarki Der­


simlilerin hükümet merkezlerini işgal ve tahrip ve Elaziz is­
tikameti umumiyesine doğru tecavüzlerini tevsi teşebbüsle­
ri, hükümeti merkeziyeyi harekete geçirmiş ve Galatalı Şev­
ket Bey 1 3 . Fırka Kumandanlığı'na tayin edilerek, şarki Der­
sim hareketine memur edilmiştir.
Rusların sol cenahına bir taarruz yapmak hakkındaki Baş­
kumandanlık noktai nazarı , cenupta yeni bir ordunun teş­
kilini icap etti riyordu. 1 3 . Fırka tesadüfen bu maksatla Har­
put'a tahrik olunmuştu.
Bu fırka, 6 Nisan l 9 1 6'da Harput'a gelebilmişti. Bu sırada
Ruslar Çapakçur'tın şimali şarklsincleki Sığı boğazına taar­
ruz ediyorlardı. Bu vaziyet, Dersim tedibatının tacilini [ hız­
landırma] icap ettiriyordu. Ordu, fırkaya en son taburunun
Harput'a muvasalatı ndan sonra iki gün istirahat edilerek
şarki Dersim'de tedip maksadıyla Peri'ye hareketi emretmiş­
ti. O sırada vilayet emrinde bulunan dört toplu bir cebel ba­
taryasını da fırka emrine vermişti .
Hozat ve c ivarındaki aşair rü e sası ndan m erkezde otu-

195
ranlar 1 - 2 N isan gecesi savuştuklarından bunların da is­
yan etmeleri ihtimalini karşılamak ve geçit hareketinin te­
mini maksadıyla bir taburla iki sahra topu Pertek'e gönde­
rilmiştir.
Fırka kumandanlığı, alakadar vilayet ve kazalarla muha­
bere ederek hareket hazırlıklarına başladı.
7 N isan 1 33 2'de ilk kademesiyle, 8 Nisan 1 3 3 2'de diğer
kademesiyle fırka Peri'ye hareket etti. 1 3 Nisan 1 33 2'de us­
satla henüz temas hasıl olmamıştı fakat bunların Peri kasa­
basına 2-5 saat mesafede bulundukları haber alınıyordu. Pa­
lo kaymakamı, 200'ü mütecaviz aşiret efradıyla 1 7 N isan
1 3 3 2'de fırkaya iltihak etti.
1 3 . Fırka'nın esasını iki alay teşkil ediyordu: 4. ve 46. alay­
lar. Hareketin bidayetinde 4. Alay Peri'de ve 46. Alay'dan bir
müfreze Pertek'teydi. Bu müfrezeye 1 3 7 mevcutlu bir jan­
darma bölüğü ile seyyar jandarmadan 40 atlı iltihak etti.
Peri'de bir de süvari bölüğüyle iki batarya, 46. Alay müfre­
zesi yanında da 40 süvari ile iki top vardı.
Yapılan keşifler neticesind e , asilerin Bostan-Kız ılkale­
Kumkar-Gerzi-Gerney hattının şimalindeki tepelerde ve
Mazkirt'in şimalinde Sinevarkom'la Kırklar dağı arası n ­
da müdafaaya hazırlandıkları v e Demirtaht civarında d a az
kuvvette asiler bulunduğu ve Boru mezraasına 250-300 asi­
nin geldiği, Pertek'in 4-5 km. şimalinde de 300'ü mütecaviz
asi bulunduğu haber alındı .
Pertek'te bulunan 46. Alay müfrezesi, 1 7 Nisan 1 332 gü­
nü Pertek'ten hareketle Paşavank, Vaskirt, Munzur köprüsü
üzerinden Peri civarındaki kıtaata iltihak emrini aldı.
Pertek mıntıkası , Elaziz Jandarma Alayı kumandanı em­
rinde ve bir adi cebel topu ile takviye edilen jandarma ve gö­
nüll ülere bırakıldı. Bu müfrezeye Sakaltulan dağı-Süpürgeç
dağı hattını tutmak ve 50-60 atlıyı Paşavank'a göndererek
46. Alay'ın yanını setretmek vazifesi verildi.

1 96
1 8 Nisan 1 33 2'de Şeyhlik-Sinavartaşı-Munzur suyu hattı­
na karşı keşif kolları sürüldü. Süvari bölüğü Gerzin'in şimal
şarkisindeki Kavaktepe'de 200, Çangal'ın bir buçuk km. şi­
malindeki tepede 40 kadar ussatın bulunduğunu bildirdi.
1 9 N isan 1 33 2'de Çemişkezek müfrezesine Hazal ve Per­
tek müfrezesine Tanıs istikametlerinde taarruzu keşifler
yaptırıldı.
22 Nisan 1 33 2'de 1 3 . Fırka kıtaatı, Kapik şark sırtları, Ka­
ban cenup sırtları, Aşağı ve Yukarı Koşmaz sırtlan, Karaya­
zı, Gamgamik şimal sırtları, Sindamtaşı, Trabsur, Munzur
suyu hattını işgal etti.
22-23 N isan 1332 gecesi 2.050 rakımlı tepe ve Sinavarta­
şı gece hücumu ile işgal olundu . Bu baskın üzerine asiler şi­
male doğru firar ettiler.
24 N isan 1 33 2'de 1 3 . Fırka şu suretle taarruzuna devam
e tti:
A- Bir tabur piyade iki makineli tüfek ve bir toptan mü­
rekkep sol cenah kolu, Pah istikametinde, büyük kısmı Ko­
memiş şarki cenubi sırtlarını işgal.
B- lki tabur iki toptan mürekkep merkez kolu , Çukur'un
şarkındaki tepeleri işgal.
C- Sağ cenah kolu Hayran deresinin şimaltndeki sırtlan iş­
gal (46. Alay ) .
D- B i r tabur, b i r istihkam bölüğü , b i r top , Kırklar dağı
mıntıkasında ihtiyatta ve Sinavartaşı civarında bulunacak.
2 1 N i s an 1 3 3 2 Erzurum Seyyar j a n d a rma Tab u r u ,
Plümer'den Nazımiye'ye hareket ett i rildi. Ve b u tabura ev­
vela Munzur Baba dağı işgal ve sonra eşkıyanın garba doğru
firarına mani olmak üzere , taarruz vazifesi verildi. 300 ne­
ferden ibaret ve Pah civarında bulunan Kiği gönüllüleri de
Munzur Baba istikametinde taarruza memur edildi.
Fırka, 25-26-27 ve 28 N isan 1 3 3 2 tarihlerinde ilerlemesi­
ne devam ederek, krokide gösterilen mevzileri müteakiben

1 97
işgal etti ve sağ cenah kolu ile Kalman deresinin cenup sırt­
larına, merkez kolu ile Sapbaba tepesine ve sol cenah koluy­
la Kutu deresinin Darboğaz'a döküldüğü yere kadar ilerledi.
Ussat, Kutu deresine iltica etmişlerdi. Sol cenah kol bun­
larla müsademe ediyordu. Bunların miktarı 500 kadar tah­
min edilmişti.
29-30 Nisan günlerinde tarama hareketlerine devam olun­
du. 29 Nisan'da Pertek mü frezesi takviye edilmek üzere, bir
taburla bir top Mazkirt-Peri üzerinden Tanız'a gönderildi.
Nazimye'ye cenuba inen Erzurum Seyyar jandarma Tabu­
ru da, 27 Nisan'da Bevenan, 2.057 Habik Baba tepesi, Man­
zur Baba tepesi, Kalfert tepesi ve Darboğaz hattına gelmişti.
Ussata, Kutu deresinde 1 00 kadar zayiat verdirildi. Kıta­
attan iki nefer şehit ve bir nefer yaralı oldu. $arki Dersim bu
suretle 1 3 . Fırka ve Erzurum Seyyar jandarma Taburu tara­
fından tamamen taranmış ve asiler tepelenmiş oldu .
3. Ordu Kumandanlığı, asilerin clökü ntüsünün takibine
Seyyar jandarma Taburunu bırakarak, 1 3 . Fırka kıtaatını ce­
nuba aldı ve fırka 5 Mayıs 1 33 2'de Nazımiye mıntıkasından
ayrıldı. Asi aşiretlerin belli başlıları şunlardı: lzoli , Seyitler,
Piran , Soroğlu. Alanlı, Kureyşanlı, Arilli, Demenan, Kırgan,
Koç uşağı , Sam uşağı.
Galatalı Şevket Bey'in şiddetli hareketi, o sırada Ruslara
yanaşan aşiretleri tekrar hükümete çevirdi (Yukarı Abbas ve
Kırgan bu meyandadır) .

Rus isti lası altındaki vatan parçasının istirdadından son­


ra ise Dersim hudutları içinde sakin bir manzara göstermiş
ve sinmiştir.
Mü tarekeyi takip eden günlerde ise Dersim yeniden kı­
mıldamaya ve etrafa sarkıntılık yapmaya başlıyor. Bu sıra­
da Kürtçülük cereyanları da sokulmaya ve Dersim'de fikir-

1 98
!erini neşredecek elemanları bulmaya çalışıyor. Ve buna kıs­
men de muvaffak oluyor. Bu sırada Dersimlilerin azgınlık­
ları arttıkça artıyor. Dersim'in mütarekeyle Milli Mücade­
le arasındaki vaziyeti Elaziz vilayetince şu suretle lstanbul'a
anlatılıyor.
Vilayetin 2 1 Kanunusani 1 920 tarihinde, Dahiliye Neza­
reti'ne yazdığı tahrirat hulaseten: " Hükümet kuvvetliyken
evamire serfüru [ söz dinleme, baş eğm e ] ve zayıfken gai­
le [ dert, sıkıntı , baş belası] yapmaktan çekinmeyen Dersim
aşairi son günlerde hükümetin zaafı ve bazı hainlerin tah­
riki neticesi olarak Dersim'e civar Eğin, Çemişkezek, Arap­
kir ve Pertek köylerine tecavüzle ağnam ve mevaşi gasp et­
mişlerse de jandarma ve ahalinin muaveneti ve mevsimi şi­
tamn hulüylc bunların tecavüzleri men edilmişti . Dersim
Mutasarnflığı'ndan alman telde, Koç ve Şam uşağıyla diğer
aşair rüesasının Karahallı aşiret reisinin ikametgahı olan Ağ­
zonik köyünde i çtima etmekte oldukları ve maksadı içti­
ma ise tekmil aşiretin temini ittifakı ile Çemişkezek ve Per­
tek köylerine ve bilhassa Türk köyleri aleyhine vasi mikyas­
ta bir kıyam ve tecavüz icrası olduğu ciheLte hemen kuvvei
askeriye izamı talep olunmakta ve diğer bir telde de bilcüm­
le aşiretlerin bilhassa Karahallı ile Koç uşağı aşiretinin Mec­
lisi Ayan'dan Seyit Abdülkadir Efendi ve sabık Polis Müdü­
rü Miralay Halit Bey ve Kürt Teali Cemiyeti'yle münasebette
bulundukları sansür edilen mektuplarla muhbirlerin ifade­
sinden anlaşıldığı ve hükümeti kararsızlığından dolayı acizle
tevsim [ adlandırma ] ettiklerinden yakın bir atide istifadeye
şiLap edecekleri [ koşacakları ] dermeyan olunmaktadır. Hal­
buki öteden beri Koç ve Şam uşağı ile Karahallı aşireti ara­
sındaki münaferet ve rekabetin mevcudiyeti şimdiye kadar
muvazene tesis eder ve müttefikan tecavüzlere mani iken,
bu işarat mühim görülmüştür. 1 3 . Kolordu ile muhabere ya­
pılmış ve Çemişkezek ve Pertek ve civar Türk ahalisinde şa-

1 99
yanı itimat görülenlerin kefaleti müteselsile ile şimdilik tes­
lih [ silahlandırma] ve filhakika Dersimliler tarafından bir kı­
yam ve tecavüz gibi bir zarureti mübreme halinde kuvvei ka­
fiye sevk ve izamı teemmül ve temin edilmiştir. Ancak ha­
rekatı akseriyeyi mucip hadisatın Düveli ltilafiye'ye mütare­
kenamenin 24. maddesinden istifadeyi temin tehlikesi oldu­
ğundan, buna meydan bırakmamak için her tedbire başvu­
rulacaktır. Maahaza [ bununla beraber] Abdülkadir Efendi
ve Halit Bey'in daha ne gibi teşvikatta bulundukları mutasar­
rıflıktan sorulmuştur. Mektupların sansür edilmesi, Türk­
lük ve Kürtlük neşriyatı yapan gazetelerin ve bilhassa jin ga­
zetesinin Dersim'e ve mülhakatı saireye ithal olunmaması
esbabının istikmali [ tamamlama ] emredilmiştir."

Elaziz vilayetinden Dahiliye N czareti'ne yazılan 4 Mart


1 920 tarihli diğer bir tahriratla:
"Dersim ahvali alınan tedabirle sükun kesbetmişse de,
Dersim mebusluğuna seçilen Karahallı Reisi Hasan Hayri
Efendi başta olduğu halde , itilafı aşair fikrini telkin, hatta
memurinden azil ve nasıp gibi umuru hükümete de müda­
hale etmekte olduğundan, nesayib yapılmıştır. Mazkirften
bir aşiret reisinden alınan telgrafta, diğer aşiretlerin yaptı­
kl arı takbih olunmaktadır. Şimdiye kadar faydası görülme­
yen tediple Dersimliler'i imhadan ziyade bir unsuru nati ha­
line getirmek esasına taraftarım . Vasi mikyasta bekçi teşkila­
tı yapılmakta ise de, ellişer neferlik çetelere bu bekçilerle ve
mühim miktarda tenzilata uğrayan jandarma ile mukabele
mümkün değildir. lndelicap [ gerektiği zaman] müzaharetle­
ri [ destek] temin olunmak üzere dört, beş tabur askerin baş­
lıca mevakie ikamesi ( 3 , 1 3 ve 1 5 . kolordulara müracaaat).
1 926 Hareketi (Koç Uşağı Ted ibi)
(Kroki 4, 5, 6)

Koç uşağı Aşireti, senelerden beri devam eden azgınca teca­


vüzlerini tekrarlamakta olduğundan ve hükümet mükellefi­
yetlerini ademi ifada ısrar ettiğinden ve aynı zamanda Ela­
ziz valisine Dersim'de yaptırılan bir seyahat neticesinde de
bu aşiretin fenalıkları idari tedbirlerle önlenemeyeceği anla­
şılmış olduğundan, hükümetçe bu aşiretle beraber hareketi
tespit olunan Şam ve Resik uşakları üzerine bir tedip hare­
ketine 1 9/9/1 926 tarihinde karar verilmiştir.
Bu hareketin icrasına Elaziz havalisi kumandanı Miralay
Muğlalı Musta ( fa ] Bey memur edilmiş, Piyade Alayı 19 (di­
ğer taburların mevcudunu doldurmak için 3. Tabur lağve­
dilmiştir) ve Piyade Alayı 1 0 ve Alay 1 6'dan birinci taburdan
bir bölük ve 3 kudretli dağ bataryası, altı tayyare, jandarma,
milis ve bazı aşair grubu bu hareketi icraya tahsis edilmişti.
Harekete başlamadan evvel gerek kıtaat ve gerekse aşiret
grubu ve milislere 3-6/ 1 0/ 1 926 geceleri arasında şu vaziyet
aldırıldı:
A- Bir aşiret grubu Havaçur deresi ile Parasur deresi ara­
sındaki sırtlarda,

201
B- Diğer bir aşiret grubu Kırık köyü ile Sarıoğlu köyü ara­
sındaki sırtlarda,
C- Diğer bir aşiret grubu Sarıoğlan köyü (Hariç) ile Mik­
sor arasında,
D- Diğer bir aşiret grubu Miksor köyü (Hariç) ile Kızıl Zi­
yaret tepesi arasında,
E- Ulukale milisleri ve bir aşiret grubu Hadişar deresi şark
sırtlarında,
F- Bir milis grubu Ardike ile Dimili köyü sırtlarında,
G- Arapkir, Kemaliye milisleri ve bazı jandarma kuvvetle­
ri Kekliktepe-Mansavut-Behrebeli hattında,
H- Kemah jandarma Bölüğü ve piyade bölüğü , Munzur
geçitlerinde,
1- Piyade Alayı 10 ( 3 . Tabur hariç) ve cebel bataryası Pi­
lavtepe ve cenubundaki sırtlarda,
J- Alay 10, Tabur 3, Hadişar garp sırtlarında,
K- Alay 19 ve 2 cebel bataryası Egrek deresi şimal ve ce­
nup sırtlarında,
L- Alay 1 6'dan bir bölük Çemişkezek muhafazasında.
Hareket 6/1 0/1 926 J:arihinde kıtaatın Pilavtepe Egrek kö­
yünün bir km. şimalinde ki tepeler hattından başladı ve mez­
kur gün Piyade Alayı 10 Pilavtepe'nin 3 km. şimalindeki te­
peyi işgal etmiş ve Dağar vadisine hakim olmuştur.
A l a y l 9'dan b i r tabu r , Egre k ' i n şimal garbi s i n d e k i
Sivritepe'yi işgal v e bir taburu ile Tağar vadisine hakim olan
sırtları işgal etmişlerdir.
Hozat milislerinin Bozan köyüne yaptıkları taarruz mu­
vaffak olamamış ve bazı aşiret ve milis grupları iaşe ve cep­
hanelerinin olmadığını ileri sürerek köylerine firar etmiş­
lerdir.
Ussat bazı kıtalarımıza ateş baskınları yapmışlarsa da mu­
kabil ateşle tart edilmiş ve ussat Tağar ve Ali boğazı tarafey­
nindeki mağaralara kaçmışlardır.

202
8/1 0/1926'da Koç uşağı rüesası arzı teslimiyet için anlaş­
mak maksadıyla havali kumandanlığına müracaat etmişler
ve bu müracaat mezkur kumandanlıkça kabul edilmiş oldu­
ğundan müzakerata girişilmiş ve silahlarını teslim edecek­
lerini ve fakat aşairden korkarak anlaşmak imkanı bulama­
dıklarını ifade etmişler ve bu suretle birtakım bahaneler ser­
dederek vakit kazanmaya çalışmışlar ve kendilerine verilen
mühlet hitam bulduğundan ve silahlarını teslim ve kendile­
ri de istiman etmediklerinden 1 6/10/1926'dan itibaren hare­
kete tekrar devama karar verilmiştir.
Mevcut tedip kuvvetlerine ilaveten 1 6/ 1 0/ 1 9 26'da Alay
1 2 , Tabur 1 ve 2 ve Alay 1 3 ( 1 . Tabur noksan) ve Alay
1 6'dan bir müfreze tedip kuvvetlerine iltihak etmiştir.
Tağar deresinde ve Ali boğazında barınamayacaklarını an­
layan Koç uşaklılar hayvan sürüleriyle beraber Payamlı-Koz­
luca üzerinden Yılandağı ve Kırklar tepesi mıntıkasına geç­
meye başladıkları görüldüğünden topçu ateşiyle ve tayyare­
lerle bunlar üzerine ateş edilerek zayiat verdirilmiştir.
Eşkıyaya yataklık ettikleri anlaşılan ve eşkıyanın buralarda
tahaassun [ sığınmak] ettikleri Tağar, Koçulu köyleri yakıl­
mıştır. Ussatın takibi için Zengi köyü civarında Veli Baba Le­
pesinin zaptı icap etmiş ve buna Hazal milisleri memur edil­
mişse de, bu milislerin Loplanamaınası ve taarruza geç baş­
lamaları dolayısıyla 1 8/10/1926'da yapılan taarruz muvaffak
olmadığı gibi, müteakip günlerde de yapılan taarruzlarda bu
milislerden istifade olunamamış ve Alay 1 3 , Tabur 2'nin taar­
ruza sevkine mecburiyet hasıl olmuş fakat esasen Laarruz et­
mek niyetinde olmayan ve zahiren hükümete sadık görünen
bu aşiretler efradı, iaşesizliklerini ve cephanesi kalmadığını
ileri sürerek geri çekilmişler ve bu suretle münferit vaziyet­
te kalan tabur efradının kuvvei maneviyesi kırılmış ve tabur
20/ 1 0/1926'da bozgun bir vaziyette ve kısmen Tağar deresi
cenup sırtlarına kadar çekilmeye mecbur kalmıştır.

203
Eşkıya bu tepenin şimalI şarkisindeki sırtlarda 1 50 ka­
dar bir kuvvetle muannidane [ inatla ) mukavemet etmekte
olmasından ve Ovacık milisleri de şimdiye kadar şimalden
hiçbir harekette bulunmamış olmalarından, bir taburla daha
takviye edilen Alay 1 0 , Veli Baba tepesini şarktan dolaşarak
şimalınden çevirmek üzere Unuklu tepesine taarruza sevk
edildi ve yapılan taarruz muvaffak olarak 28/ 1 0/ l 9 26'da
Unuklu tepesi süngü hücumu ile zapt edildi.
3 0/ 1 0/ 1 9 2 6 günü ussat Amu tka mıntıkasına ve bilhas­
sa havali kumandanı beyin çadırı hedef ittihaz edilerek bas­
kınlar yapmışlarsa da, mukabil ateşle cümlesi tart edilmiştir.
Unuklu tepenin tutulmasını gören Ovacık milisleri, Koç
uşaklılara bazı taarruzlarda bulunmuşlarsa da muvaffak ola­
mamışlardır. Unuklu tepenin şimal ve şimali garbi mıntıka­
sında mukavemet eden Koç uşaklılar, Unuklu tepesi ve Ta­
ğar deresi şimalindeki mevzilerimize baskınlar yapmış ise de
mukabil ateşle cümlesi tart edilmiştir.
Kozluca'nın iki kilometre garbindeki Sivrikaratepe'de za­
yıf ussat kuvvetleri Kurudere cenup ve garp sırtlarında da
bazı kuvvetleri görülmüş ve Alay l O'dan 2 . ve 3. Tabur ve
Alay 1 3'ten 2 . Tabur, Unuklu köyü civarında hazırlanarak
9 Teşrinisani l 926'da Karatepe'ye taarruz edilmiş ve bu te­
pe zapt edilmiştir.
Karatepe'nin zaptından sonra, Erzincan'dan celbedilen ve
1 1/ 1 1/1 926 tarihinde Zeranik'in 10 km. cenubuna, Hani­
fe tepesi civarına gelen Alay 1 1 ve grup, mıntıkasını kapat­
makta olan milislerle müştereken Yılandağı'na yapılan ta­
arruz pek bataetle [ yavaşlık] cereyan e tmiş , soğuk ve bazı
donma vakalarına rağmen , 13 Teşrinisani 1926'da Yılandağı
zapt edilmiştir. Taarruz ilerletilerek Kırklar tepesine tevcih
edilmiş ve bu tepe de zapt edilmiştir.
Ussatın Ali boğazında ve Kalabur deresi içerisindeki ma­
ğaralarla Tağar deresine kaçmaları üzerine kuşatma çemberi

204
daraltılmış ve hususi müfrezeler tertip olunarak asilerin ma­
ğaralarda imhası için taramalar yapılmış ve 30/ 1 1/1926 ak­
şamı harekete nihayet verilmiş ve kıtaat 4/l 2/l 926'dan itiba­
ren garnizonlarına avdet etmişlerdir.

* * *

Koç uşağı aşireti üzerine yapılan bu harekette Dersimlile­


rin takip ettikleri siyaset icabı her ne kadar hükümet kuv­
vetleriyle müştereken Koç uşaklıları tedip için hareket et­
mişlerse de, bu harekette de Dersimlilerden istifade oluna­
mamış, bilhassa harekatın ciddi şekilde ve süratle yapılma­
sına engel olmuşlar ve askeri kıtalara en müşkül ve en çetin
yerlere taarruzlarını tevcih ve sevk ederek, hareketi akame­
te uğratmak ve askeri kıtalarla yaptıkları hareketler de aske­
rin maneviyatını bozarak, bozgun bir vaziyette çekilmeleri­
ne sebep olmuşlardır. Hükümete yardım maksadıyla gelen
Seyit Rıza ve Ovacık aşiretleri, yardımdan sarfı nazar Koç
uşaklılara yardım ve yataklık ederek onları imhadan kurtar­
mışlardır.
Koç uşağı harekatında orduya yardım için gelen aşiretle­
rin maksatları, bu harekatın tetkiki neticesinde şu suretle
tespit olunabilir:
1- Esaslı bir hareket ve taarruza girişmemek.
2- Bu maksatlarını tamamen saklayarak verilen vazifeyi
yapacak görünmek ve bunun için kıtalardan mümkün oldu­
ğu kadar çok cephane koparmaya çalışmak.
3- Hareket zamanında en ufak bir bahane ile geri kaçmak
ve bu suretle knaların harekatını da muvaffakiyetsizliğe uğ­
ratmak.
4- Kumandanın ciddi ve seri hareketlerine mahal verme­
mek bunun için de asilerle kumandan arasında müzakerele­
re yol açmak, mümkün mertebe uzunca mühletli müddetler
ile harekatı tevakkufa uğratmak ve neticede harekatı daha

205
gayrı müsait mevsimlere bıraktırmak, kumandanlığın mak­
satlarından asi aşiretleri haberdar etme ve yer değiştirmek,
kıtaatın tesirinden korumak için zaman kazandırmak.
5- Kıtaatı hareketlerinde çetin yerlere çağırmak.
6- Askerin maneviyatını bozmaya çalışmak.
7- Fırsat kollamak, küçük müfrezelere veya nakliye kolla­
rına baskın yapmak.
8- En nihayet asi aşiretlerin imhadan kurtulmaları için
kaçmalarını ve kendi aralarında saklanmalarını temin etmek.
lşte yukarıda sayılan bütün bu ahval, harekatın tam bir
muvaffakiyetle tetevvüç [ taçlanma] edememesi sebebi olarak
da şöyle söyleniyor: Dersim aşiretlerinin hükümete taraftar­
lıklarına ve sadakatlerine itimat asla caiz değildir. Onlar, her
hadisede iki parti olarak biri hükümeti diğeri aksini iltizam
eder. Hükümeti iltizamın iç yüzü , hükümeti ve kıtaatı şaşırt­
mak, icabında tavassut ve delalet ederek, aksi istikamette yü­
rüyerek hükümetin gazabını celbeden aşireti kurtarmaktır.
Evvelki hareketlerle b eraber, 1 9 2 6 Koç uşağı hareke­
ti de böyle oldu. İdarecilerin telkini ile askeri kumandan,
Seyit Rıza ile başına topladığı aşiretlere inandı. Bunlar as­
ker arasında harp etmeyeceklerini söyleyerek kendilerinin
sağ cenahta şimale giden yolları tıkamaları vazifesini iste­
diler. Bunlara istedikleri vazife verildi. Fakat ne oldu? Mus­
tafa Bey, Ali boğazına hakim olduğu zaman burada kimseyi
göremedi. Çünkü Koç uşaklılar onlara Ovacık yolunu sed­
de memur milisler tarafından , parça parça şimale geçirilmiş
ve muhtelif aşiretler arasına dağılmış ve şu suretle imha edil­
mekten kurtarılmışlardır. Seyit Rıza'nın son dakikaları Koç
uşaklılara lehdar cephe almasının iç yüzü de işte budur. Hal­
buki Mustafa Bey, bir milis hatta tek bir kılavuz bile almaya­
rak hareket etmiş olaydı, muvaffakiyet çok daha kıymetli ve
büyük olacaktı. Dersimli aşiretler ve kılavuzlar ikiyüzlüdür.
Bir taraftan taraftarlık yaparken, diğer tarafa da askerin bü-

206
tün hareketlerinden tedibe maruz aşiretleri haberdar eder­
ler. Ve onları tehlikeden kurtarırlar. Bunun için Dersimli'ye
inanmamak esastır. Muvaffakıyetin ilk sırrı da budur. Der­
simli yalnız kuvvet önünde boyun eğer ve bu eğişle de kin
ve gayz ve fırsat bekleyen hislerle mücehhez bir tiptir. Bütün
bir tarih Dersimli'yi böyle tanır. Şu halde ıslahat teşebbüsle­
rinde Dersimli'yi iyi tanımak ilk şart ve esastır.
1 926 senesinde Koç uşaklılar üzerine yapılan bu hareket,
o sene Dersimlilerin tecavüzünü binnisbe [ bir derece] azalt­
mıştır.
l 927 senesinde Demenan ve Haydaran aşiretleri arasına
bazı yabancı eşhasın gelip gittikleri haberleri alınmış ve fa­
kat vakayı ihdas suretiyle bir fevkaladelik görülmemiştir.
Yalnız Haydaranlılar hükümet memurlarına karşı hasmane
tavırlar takınmışlardır.
1 928 senesinde Yukarı Abbas, Keçel, Haydaran, Bal ve
Dersim'deki Koçkirlilerin Erzincan ve Tercan ovasına, Ova­
cıklı Gav kolu aşiretlerinin Kemah mıntıkasına, Ovacıklı aşi­
retlerle Hozat'ın Yukarı Abbas uşaklarının Refahiye, Divriği
ve Sivas istikametlerinde soygun faaliyetlerine şahit oluyoruz.
Bu sene zarfındaki soygun vakaları Erzincan ve Tercan
mıntıkasında 1 2 , Kemah mınt ıkasında 4 , Refahiye mıntı­
kasında 3, Divriği ve Sivas mıntıkasında ise 2 olarak tespit
olunmakta ise de bu vakalardan bilhassa Erzincan ve Refa­
hiye mıntıkasındaki sekizinin faillerinin hakikaten Dersimli
olup olmadığı tespit olunamamıştır. Dersim içinde ise Hay­
daranlılar Nazımiye mınllkasında 3 vaka yapmışlar ve biri­
sinde jandarmaya karşı silah istimal etmişlerdir. Aynı sene
yine Haydaranlılar tarafından Palo mıntı kasında bir soygun
yapılmıştır. Plümer'de failleri meçhul bir soygun vakası tes­
pit olunmuş, yukarı Abbas uşaklıları da Mazkirt mınııkasın­
da bir soygun vakası yapmışlardır.
1 9 2 9 senesinde Erzincan, Kemah, Kemaliye , Refahiy e ,

207
Kuruçay, Divriği ve Zara mıntıkalarında yine soygun vakala­
rı devam ediyor. Erzincan ve Kemaliye mıntıkasındaki soy­
gunlardan bilhassa Abbas uşağı, Kemah mıntıkasında Ars­
lan ve Aşik uşaklarıyla beraber Ovacıklıların ismi geçiyor.
Erzincan mıntıkasında tespit olunan 10 vakadan 5 vakanın
failleri meçhul, 2 vaka failleri ise Dersimli olarak kaydolun­
maktadır. Kemah mıntıkasındaki 5 vakadan 1 vakanın, Re­
fahiye mıntıkasındaki 3 vakadan 3'ünün, Kuruçay'daki 3 va­
kadan 2'sinin failleri meçhul gösterilmektedir. Kemaliye, Ki­
ği , Kuruçay ve Zara mıntıkalarındaki bir vakada da yalnız
Dersimli denilmekle iktifa olunmaktadır.
Aynı sene zarfında D e rs i m dahilinde Nazımiye'de 3 ,
Pertek'te 3 , Hozat'ta 7 , Ovacık'ta 8 , Mazkirt'te 4 , Çemişkezek'­
le de 3 soygun vakası oluyor. Yakaları Nazımiye mıntıka­
sında Demenanlı ve Haydaranlı, Pertek mıntıkasında Fer­
hat ve Aşağı Abbas uşaklılar, Hozat'ta Şeyh Mehmetli, De­
menan, Yusufan, Kureyşan, Karahallı ve Ferhat , Ovacık'ta
Koç, Laçin, Kalan, Bahtiyarl ı , Mazkirt'te Yukarı Abbaslılar,
Çemişkezek'te ise Ferhat ve Koç uşaklılar yapıyor ve bazı
vakayıde Hozatlı kaydı geçerek hangi aşiretler olduğu tespit
olunamıyor. Bu vakalar arasında Şeyh Mehmetli, Yukarı Ab­
bas, Demenanlı, Yusufan ve Kureyşan aşiretlerinin üç defa
Kırganlı aşiretine tecavüzü vaki oluyor. Kalan, Yukarı Abbas
uşaklılar sayıma yanaşmamak, memur ve jandarmalara cep­
he almak istiyorlarsa da merhum Fahri Bey'in Hozat'a hare­
keti üzerine sayımlarını yazdırıyorlar.
Bu sene , Temmuz ayı içinde Dersim'de mahsus bir kay­
naşma olduğu hakkında haberler gelmişse de, aynı ay zar­
fında Birinci Umumi Müfe ttiş İbrahim Tali Beyefendi tara­
fından Dersim'de yapılan ve Ovacık'a kadar uzanan bir se­
yahat bunun doğru olmadığını ve Dersim'i daima galeyan­
da göstermeyi menfaat bilenler tarafından uydurulduğu ta­
hakkuk etmiştir.

208
Bu sene Erzincan vilayeti Haydaranlılar üzerine bir tedip
hareketi teklif etmiştir. Bu sene Teşrinisani nihayetinde, Ke­
maliye Ticaret Odası son bir ay zarfında Dersimlilerin Ke­
maliye mıntıkasından gasp ettikleri eşyanın 60.000 lira ol­
duğunu bildirmişse de, bu mıntıkada resmi kayıtlar ancak
mahdut iki soygun vakası tespit etmiştir. l 929'daki vakayı
arasında bir jandarmamız Dersim'de şehit olmuştur.
1 930 senesinde ise Dersim içindeki vakayı en ziyade Ho­
zat, Pertek ve Çemişkezek mıntıkasında tekasüf [ yoğunlaş­
ma) ediyor. Bu vakalar Elaziz vilayetinin bir senelik vakayu­
nun % 75'ini teşkil ediyor. Yakalarda fail olarak en ziyade
Yusufan, Demenan, Haydaran, Yukarı ve Aşağı Abbas, Kır­
gan, Kav, Şam, Bezgar, Karahallı , Laçin, Kalan, Koç, Ferhat,
Beyt, Şeyhan, Bahtiyar, Maksut uşakları ve Derviş Cemal ev­
latları efradı görülüyor. Failler arasında Seyit Rıza'nın oğul­
ları , Hiroğlu Eyyüp ve biraderi Hüseyin, Aşağı Abbas rüesa­
sından Erikanlı Topal Ahmet ve Erikanlı Ali, Ferhat uşakla­
rından Ağzonikli Veysi, Karaballılar'dan Keka, Seyhan reisi
Hama , Pilvenkliler'den Meho ve muhtelif aşiretlerden de Se­
yit Ali, Süleyman, Dursun , Paşa, Savaçurlu Ahmet, Nazımi­
yeli Hasanköylü Beka, Koç uşağından Kopa, Seyido gibi rü­
esa en çok faaliyet gösterenler olmak üzere tespit olunuyor.
1 930 senesinde Dersim'de en mühim olarak Plümer ha­
reketini icap ettiren vaka tespit olunmaktadır. Bu kazanın
Danzik mıntıkasındaki Akşirik, Gürk, Dağbey, Harsi köyle­
rinde mukim ve mukayyet olup askerliklerini yapmak için
Erzincan Askerlik Şubesi'ne davet edilen 1 3 22 ve 1 3 23 do­
ğumlu efradın künyelerini havi celp pusulalarını mezkür
köyler ihtiyar heyetleri kabul etmemekle beraber, askerlik
yapmayacaklarını söylemişler ve vergi vermemekte taahhüt
göstermişlerdir.
Bununla beraber Zeylan hadisesine tekaddüm eden gün­
lerde Dersimliler arasında Keçel uşağının delaletiyle he-

209
def ve mahiyeti taayyün e tmeyen umumi bir anlaşma ol­
duğu haberleri alınmıştır. Filhakika Ağrı tedibatı esnasında
Plümer aşiretleri Erzincan ovası ile Sansa boğazına ve hat­
ta Sepikör'ün şimal mahallerindeki Gümüşhane vilayetine
tabi köylere ve Bayburt havalisine kadar sarkarak baskınlar
ve soygunlar yapmış olduklarından bu anlaşmaların Zeylan
hadisesine iştirakten ziyade bu soygunları tertip için oldu­
ğu kanaati uyanmıştır. Maamafih Dersim'in diğer aşairinin
ademi iştiraki dolayısıyla bu anlaşmanın yalnız Plümer aşai­
ri arasında şekavetten ileri geçmemesi ve garbi Dersim aşai­
riyle uyuşma temin olunmuş olsaydı, aglebi ihtimal [ büyük
ihtimal] böyle bir anlaşmanın başka bir şekilde tezahür ihti­
mali de mütalaaya değer. Zeylan tedibatı sırasında bulunan
bir Hoybun* tamiminde Dersim'in altıncı bir Hoybun mın­
tıkası olarak gösterilmesi bu mütalaaya kuvvet vermektedir.
Ağrı tedibatını takip eden günlerde, Büyük Erkam Harbi­
ye Reisi Müşir Fevzi Paşa Hazretleri Erzincan-Erzurum yo­
lu ile şark vilayetlerinde bir seyahat yapmışlardı. Müşir Pa­
şa Hazretleri , Erzincan mıntıkasındaki temasları neticesin­
de vaki teklifleri üzerine Plümer kazasıyla Erzincan ve Er­
zurum vilayetlerince tespit olunacak bazı mıntıkalarda kışın
hululünden evvel esaslı bir tedip hareketinin icrası takarrür
[ karar verilmek] etmişti. Bu sırada idi ki , Plümer kazası kay­
makamının evine geceleyin silah atılmış ve bunun Plümer
ağaları tarafından tertip olunduğu tahmin olunarak hareke­
tin yapılması ih tiyacı kati bir şekil almıştı.
Heyeti vekile, tedibatın Plümer'in Aşkirik, Gürk, Dağbey,
Harsi köyleri mıntıkasında yapılmasını kafi görerek bunu
karar altına almıştır ( 1 2/ 1 0/ 1 930) .

( * ) Hoybun: l 927'de kurulan milliyeıçi Kürt örgutü - e n


. .

210
1 930 Plümer Hareketi
(Kroki 7, 8)

"Karar tarihi 1 2/10/1932"

Tedip harekatına 3 . Ordu Müfettişliği Erkanı Harbiye Re-


isi Miralay Rüştü Bey memur edilmiştir.
Harekata iştirak eden kıtaat şunlardır:
A- 1 1 . Piyade Alayı,
B- 4 toplu bir dağ bataryası , 2 toplu bir dağ obüs bataryası ,
C- Bir tayyare bölüğü ( 4 tayyareli ) ,
O- Erzincan vilayetinin mezkur kumandanlık emrine ter­
tip edeceği jandarma ve milisler.
Danzik nahiyesi dahindeki Abbas uşağı aşiretinin Nazı­
miye mıntıkasındaki Haydaranlı aşiretiyle arası çok iyi ve
bu aşiret de esasen şekave tle melüf olduğundan 1 . Umu­
mi Müfettişlik'in gösterdiği lüzum üzerine bidayette nüma­
yiş maksadıyla 300 kişilik bir kuvvetin Nazımiye'ye sevkine,
evamiri hükümete itaatte temerrüt ederlerse, Elaziz'e gönde­
rilecek diğer bir tayyare filosu tarafından bombardıman edil­
melerine karar verilmiştir.
Abbas uşağı Aşireti'nin Ovacık mıntıkası Kürtleri'yle ara-

21 1
sı pek iyi olmamakla beraber, Karacakale üzerinden ilerle­
yecek koldan korkarak, bu mıntıkanın ussata iltihakı naza­
rı dikkate alınmıştır.
Kolun Aşkirik'e teveccühünden sonra gerisi Ovacık mın­
tıkasından, sağ yanı Haydaranlı aşireti mıntıkasından ve sol
yanı da Abbas uşağı aşireti mıntıkasından tehdit edilerek bü­
yük müşkülata ve tehlikeye uğraması muhtemel bulundu­
ğundan, kuvvetli yancılar himayesinde müfrezenin doğru­
dan doğruya cepheden Danzik istikametine teveccüh etme­
si ve tedip vazifesinin hassaten Tayyare Bölüğü'yle yapılması
ve bu hareket esnasında Tız köyü cenubunda Basmalon bo­
ğazının kuvvetli surette tutularak, Haydaran mıntıkasına gi­
den yolun kesilmesi ve müfreze yanının temini muvafık gö­
rülmüştür.
Tedip hareketinin 24 Teşrinievvel 1 930'da yapılması ten­
sip edilmişti.

Rüştü Bey'in 26/10/ 1 930 tarihli raporundan:


" 1 1 . Alay'dan 2 tabur ve 2 top Aşkirik garbına, 2 topla tak­
viye edilmiş 1 tabur Danzik garbından Harsi köyü cenubu­
na, Karacakale'de bulunan 3. Tabur Güneli garbındaki bö­
lükle beraber ve iki top Kersinot köyünün 3 km. garbında
isimsiz köyün hemen garbındaki sırtlara gelmiştir.
Karacakale'de bir takım, milislerle beraber bırakılmıştır.
Plümer grubu ve alay karargahı Danzik'tedir.
Tayyareler zevale kadar üç defa asi köyler üzerinde uçarak
75 bomba atmışlardır.
Gürk köyünden başka diğer köylerde insan ve hayvan bu­
lunduğu tayyare tarafından görülmüştür.
Şimdiye kadar ussat hiçbir yerde mukavemet gösterme­
miştir.
26-27 Teşrinievvel 1 930 gecesini 1 1 . Alay bu mevkilerde
geçirmiştir.

212
26/10/1 930'da saat 1 8'de saman ve et almaya giden iki ne­
fere hiçbir şey vermeyen Güneli köyü, bir takımla işgal edil­
miştir. Ahali ateş açtığından müsademe ile köy işgal edilmiş­
tir. Ussatan 4 maktul vardır.
27/10/1 930 saat 1 6'da Değbey ve Gürk köyleri işgal edil­
miş ve yakılmıştır.
Gürk ve Harsi köylerinden firar eden asiler A.M.T. ve top­
çu ateşiyle takip edilmiştir. Harsi köyünden Kutu deresi­
ne firar etmek isteyen asilerin firarlarına ateşle mani olun­
muştur. Tayyareler Aşkirik ve civarındaki kayalıkları iki de­
fa bombalamışlardır.
Müfreze, 27/28 Teşrinievvel 1 930 gecesini bir taburu ile
Gürk, diğer taburu ile Değbey köyleri civarında, 3. Tabur
1 . bölüğü ile Pancaras garbında, diğer aksamıyla Harsi köyü
cenubunda geçirmiştir.
2 7/ 1 0/ 1 93 0 zevalinden sonra Değbey mıntıkasındaki 1 .
Tabur karşısında toplanan 60 kadar şaki kısa bir mukave­
metten sonra ateş ve Hasan Ali mezraası istikametine firar
e tmiştir.
27-28 gecesi sükunetle geçmiştir.
28 Teşrinievvel 1 930 sabahı kıtaat cenuba doğru taarru­
za başladı. Gürk köyü istikametinde ilerleyen 3. Tabur, Gürk
köyü cenup ve garbındaki sarp kayalıklara tahassun eden eş­
kıyaya taarruz etmiştir. Tabur 200 kadar tahmin edilen eşkı­
yanın mukavemetini kıramayarak Danzik şimalindeki sırt­
lara çekilmiştir. 6 nefer şehit, 2 gaip vardır. 10 nefer ve za­
bit yaralanmıştır. Eşkıya eline düşen 8 neferden 3'ü iade edil­
miştir. 19 tüfek, 1 hafif makineli tüfek eşkıya eline geçmiştir.
2. TB . , 2. Tabur'un solunda 3 km. imtidadında bir hat iş­
gal etmektedir.
1 . TB. Aşkirik'e hakim sırtları işgal etmiştir. 2. Tabur, Har­
si köyünü yakmış ve ahali daha evvel dağlara kaçmıştır.
28/10/1 930 günü Aşkirik mıntıkasında bulunan 1 . Tabur'a

213
200-300 kadar tahmin edilen ve köyleri yanan eşkıya taar­
ruza başlamıştır. Köylerini söndürmek üzere civardan ge­
len köylülere top ve makineli ateşi açılmıştır. En sağda bu­
lunan 3. Tabur'un ilerleyememesi yüzünden münferit vazi­
yetle kalan 1 . Tabur'un sağ yanı tehlikeye girmesi üzerine
Aşkirik köyünü yaktıktan sonra bu taburun Dağbey şimali:­
ne çekilmesi emredilmiştir. Akşam olunca eşkıya taburun
her iki yanından taarruza başlayarak gece yarısından sonra­
ya kadar devam etmiştir. Eşkıya bazı yerlerde 5 metreye ka­
dar yaklaşmışlardır. Tabur gece saat 02:30'da Pancıras gar­
bına çekilmiştir.
Bu müsademede şakilerden 200 maktul tahmin edilmiştir.
Müfrezeden 1 şehit, 3 yaralı vardır.
lki günlük müsademede yorulan kıtaata istirahat verilmek
üzere 29/10/1930 günü Aşkirik-Danzik hattının hemen gar­
bına alınmıştır.
30/10/1930 günü sükunetle geçmiştir."

Rüştü Bey'in müteakip hareket için teklifi:


"Müfrezeyi toplayıp cephane ve diger nevakısını ikmalden
sonra, Karacakale hattını tekmil alayı ile tutarak Gürk mın­
tıkasına taarruz. Gürk mıntıkası çok sarp olduğu ve maki­
neli tüfeklere bile su bulunmadığı görülmüştür. Tayyarele­
rin bombaları bitmiştir.
Köyleri yanan eşkıyanın Gürk'teki eşkıyaya iltihak ettiği
haber alınmıştır.
Rüştü Bey müfrezesinin Pl ümer'de toplanması emredil­
miştir. "

Büyük Erkanı Harbiye Riyaseti'nin 9. Kolordu'ya gönder­


diği şifreden ( 4/ 1 1/ 1 930) :
"Plümer harekatına ait raporlara nazaran geri hidematının
[ hizmetler] iyi tanzim edilmemesi ve kıtaatın dağlık arazide

214
yekdiğeriyle irtibat ve tevhidi hareket edemeyecek derecede
müteferrik hareket etmesi ve ihtiyatsızlık ademi muvaffaki­
yetin en başlı sebepleri addolunur."

Karacakale'ye kar yağdığından milisler dağılmıştır. Erzin­


can vilayetinden gönderilen 73 jandarma Cencige'ye gönde­
rilmiştir.
Plü mer harekatının bir alay tarafından idaresi gayri kafi
görülerek Ağrı harekatından avdet etmekte olan 7. Alay'ın
da iştirakiyle 3. Fırka Kumandanı Halis Paşa tarafından ha­
rekatın devamı emredilmiştir.

7. Alay ile Plümer Müfrezesi mevcudu şudur:


7. Alay: 38 zabit, 778 nefer, 609 tüfek, 27 hafif makine­
li tüfek, 14 ağır makineli tüfek, 84. 8 1 9 piyade fişeği, 58. 739
hahf makineli tüfek fişeği, 47.9 1 9 ağır makineli tüfek fişe­
ği , 839 el bombası , 1 04 hayvan ve 30 arabadan ibarettir. 30
araba 1 04 mekkari hayvanı ile tebdil edilmiş ve tekmil vesa­
it mekkariden ibaret olmuştur.
Plümer Müfrezesi: 1 1 . Piyade Alayı, 30 zabit, 655 ne­
fer, 454 piyade tüfeği, 3 2 hafif makineli tüfek, 9 ağır maki­
neli tüfek, 82.000 piyade cephanesi, 1 2 1 .937 hafif makineli
tüfek cephanesi, 54.722 ağır makineli tüfek cephanesi, 1 1 6
hayvan.
Topçu: 3 zabit, 227 nefer, 1 46 piyade tüfeği, 3 hafif ma­
kineli tüfek, 7.000 piyade tüfeği cephanesi, 3 . 000 hafif ma­
kineli tüfek cephanesi, 6 top, 287 top mermisi, 1 49 hayvan.
Plümer Müfrezesi Karargahı : 3 zabit, 8 silahlı nefer, 8 bi­
nek, 2 mekkari. l zabit, 25 neferden mürekkep 2 onluk san­
tral, 14 telefon makinesi, 80 km. kablo, ayrıca 6, 24'lük pı­
rıldak ile 16 pırıldakçı neferden ibaret bir muhabere müfre­
zesi vardır.
Halis Paşa'nın istihbaratına nazaran, Plümer tedibinin ilk

21 5
safhasından sonra bazı aşiretler arasında tesanüt [ yardım­
laşma) teşebbüsleri görülmüş olduğundan, harekatın yalnız
asi köylere inhisar edeceğinden aşiretlere ilan ve vaziyetle­
ri şüpheli olan aşiretlerin rehine alınması teklif edilmiştir.
Yeni harekette geri hidematın ve irtibatın tanzimi, kıtaa­
tın maksada uygun olarak topluca istihdamı ve herhangi bir
makus vaziyeti karşılamak için ihtiyatlar bulundurulması
nazarı dikkate alınmıştır.
1- Erzak, cephane idharı [ yedeklemek) ve ambar tesisi ile
iştigal edilmektedir.
2- 6 Teşrinisani 1 930 tarihinde Danzik, Pancıras ve Plü­
mer'e merbut bazı köylerle Keçel aşireti dehalet teklif etmiş­
lerdir.
3- 7. Alay'ın 1 . ve 2. taburları 7/1 1/1 930 akşamı Plümer'e,
3. Taburu Azvat mıntıkasına gelmiştir.
4- Plümer ambarında beş günlük erzak idhar edilmiştir.
20 yataklı bir revir açılmıştır.
Mazkirt kazasındaki aşiretler tekrar müracaat ederek sa­
dakatlerini teyit e tmişlerdir. 8/1 1/ 1 930.
9/1 1/ 1 930 tarihinde l rbolu , Kencanlı, Şadlanlı , Şartekli
aşiretleri reisleri Plümer'e gelerek arzı dehalet etmişlerdir.
Aşkirik köyü de dehalet etmiştir. Harekatın ikinci safhasının
sureti cereyanı berveçhi ati [ aşağıdaki gibi ) tespit edilmiştir.
A- Merkezi sıkletle Karacakale hattı balası şarkından Gürk
istikametine hareket edilecektir.
B- 1 0/l l/l 930'da takarrup [yakınlaşma, yaklaşma ) hareka­
tına başlanacak ve 1 2/l l/l 930'da Gürke taarruz edilecektir.
C- Kuvvetlerin tarzı inkısamı:
1- 1 1 . Alay'ın 2. Taburu ile 7. Alay'ın 3. Taburu ve 1 topçu
bataryası Miralay Adil Bey kumandasında Karacakale hattı
balası şarkındaki platodan Gürk istikametine ilerleyecektir.
2- 7. Alay'ın 1 . Taburu ile ve 2 top fırka ihtiyatı olarak 1 1 .
Alay'ı takip edecektir.

216
3- 7. Alay'ın 2. Taburu ile 1 1 . Alay'ın 1 . Taburu, Danzik'in
şimalindeki tepe ve civarını tutacaktır. Geçitler jandarma ve
milisler tarafından tutulmuştur.
4- Taarruza başlanacağı sırada tayyareler köyü bombardı­
man edecektir.
Hava çok sisli olduğundan, taarruz 1 3 Teşrinisani 1 930'a
tehir edilmiştir.
Eşkıya, Dağbey'in 2 km . şimalinden itibaren Gürk köyü­
nün 6 km. şimali garbisindeki sırta kadar imtidat eden kıta­
atım1zla hali temastadır.
3. Fırka cephesindeki eşkıya Bal uşağı, Lolanh, Ovacık­
hlar'dır. Kıtaatın karşısında bunlardan başka Abbas uşağı,
Haydaranh, Demenanlı aşiretleriyle köyleri yananlar vardır.
Mecmuu 500 kadar tahmin edilmektedir. Eşkıyanın büyük
kısmı Gürk köyü şimalindedir.
1 3 Teşrinisani 1930'da, sabahleyin 7. Alay'ın 2. Taburu
Gürk şimalindeki topçunun yardımıyla taarruza başlamış ve
zevale doğru eşkıya tardedilerek Darboğaz ve Kutu deresine
kaçmalarına mani olacak surette boğazı tıkamıştır.
Gürk köyü istikametinde taarruz eden 1 1 . Alay'ın iki ta­
buru , topçu ateşiyle himaye edilerek zevalde Gürk köyü iş­
gal edilmiş ve Gürk deresine sıkıştırılan eşkıya tamamen im­
ha edilmiştir. Gürk köyü yakılmıştır.
Kıtaat 1 3/14 Teşrinisani 1 930 gecesini ileri karakollarıy­
la Gürk ve Dağbey deresi şimallndeki hakim sırtlarda geçir­
miştir.
14 Teşrinisani 1 9 30'da 40 kadar müteferrik kalan eşkıya
ela imha edilmiştir.
Kıtaat garnizonlarına avdet etmiştir. Bu müsademede kıta­
atım1zdan 4 şehit ve 4 yaralı nefer vardır.

* * *

217
Bu hareket hakkında mahallen tespit olunan maluma­
ta nazaran bu tedip hareketi sırasında hareket yalnız Bal ve
Kalan'ın Abbas uşağı mıntıkasına tevcih olunduğu halde Ke­
çel, Arilli, Haydaranlı, Demenanlı ve Ovacık mıntıkasında
Kalanlılar'dan kısmen asilere yardım gelmiştir. Bu hareket
neticesinde Abbas uşağına ait Zimak, Lolanlılar'a ait Dağ­
bey ve Harsi köyleri tamamen tahrip olunmuştur. Bal uşa­
ğına ait Aşkirik'in yalnız bir mezrası yanmış ve Abbas uşak­
lıların Gürk köyü tahrip olunmuştur. Tahrip edilen köyler
arasında Harsi köyünden maadası 1 9 3 1 baharında tekrar ih­
ya edilmiştir.
Bu hareket esnasında Elaziz valisi merhum Fahri Bey 200
kişilik bir piyade müfrezesiyle Nazımiye'ye gitmiş ve Hay­
daranlılar üzerinde müessir olmaya çalışmıştır. Fahri Bey,
Haydaranlılar'a mahkum ve maznunları teslim etmeleri ve
vergiden borçlarını eda etmeleri hakkında haberler gönder­
mek suretiyle bu aşiret üzerine müessir olmaya çalışmış ve
filhakika bu müfrezenin Nazımiye'de bulunuşu şarki Der­
sim aşairinin Bal ve Keçel uşaklarına ciddi yardımına ma­
ni olmuştur. Bu hare ket Dersim aşiretleri üzerinde tesiri­
ni göstermiş ve bütün Dersim'e karşı takip edilecek umu­
mi bir hareketin mebdei olduğu telakkilerine ve propagan­
dalarına yol açmıştır. Filhakika hareketi takip eden günler­
den itibaren Dersim'de umumi bir barışma cereyanları ve te­
şebbüsleri başlamış ve 1 9 3 1 senesinde de bu teşebbüsler de­
vam e tmiştir.

218
1 9 3 1 senesinin ilkyazında alınan haberler meyanında Der­
sim'e bazı yabancı eşhasın girdiği ve aşiretleri barıştırarak
bir cemiyet içinde toplamaya çalıştıkları hakkındaki haber­
ler şayanı dikkat idi. Bu haberler her ne kadar teeyyüt [ doğ­
ru çıkma] etmemiş ise de Dersim'de böyle bir fikrin uyan­
masına propaganda mahiyetinde bile olsa ortaya atılması do­
layısıyla Dersim için beslenilen gaye ve hedefe delalet etme­
si itibarıyla hükümetçe nazarı dikkate alınacak kıymet ve
mahiyeti haizdir. Ağrı'yı kaybedenler için o kadar ve belki
daha büyük vüs'at [ fırsat , varlık, zenginlik ! ve menaatta ve
mütekasif nüfuslu çok silahlı ve Kürtlük cereyanının da be­
lirmeye başladığı bir mınlikada, yeni bir mesnet aramak ta­
bii ve mümkün bir teşebbüs olarak müt alaa olunabilir. Bu­
nunla beraber umumi bir tazyik ve mühim bir Kürtlük mu­
vaffakiyeti olmadıkça Dersimli'nin bazı seneler içinde ken­
diliğinden umumi bir kıyamını beklemek zayıf bir ihtimal ­
dir. Ancak 1 334 mütarekesinden beri Kürtlük cereyanının
Dersim'e sokulmak istendiği ve zaman zaman bu vadide ha­
berler alındığı nazarı dikkate alınırsa, Dersim'i bu cereyan-

219
dan tamamen bihaber addetmek ve bu vadide alınan haber­
leri kıymetlendirmemek doğru olmasa gerektir.
Bizim için bugün malum bir esas varsa, o da Kürtlük deni­
len cereyanın henüz Kutu deresi veya Kalman ocağı denilen
ve merkezini Haydaranlı aşireti teşkil eden eski Dersim (şar­
ki Dersim'in şimal kısmı) kısmında yuvalanmaya çalışmak­
ta olduğudur. Bu yuvada kaynayan ateşin kıvılcımları etra­
fa sıçramadan söndürmek de Ağrı kadar mühim ve lazım bir
mahiyette görülmektedir.
1 9 3 1 senesinde Dersim vakayii dahilen diğer senelere nis­
petle daha az görülmekte ve harice vaki taarruzları ise mu­
hitin ıstırabını çoğaltacak derecede olduğu muhit halkının
şikayetlerinden anlaşılmaktadır. Bu ıstırabın bilhassa 1 93 1
Eylül ve Teşrinievvel aylarında çoğaldığı ve bu aylara tekad­
düm eden günlerin sakin geçtiği anlaşılmaktadır.
1 93 1 senesi Dersim için daha ziyade barışma teşebbüsle­
riyle dolu bir sene sayılabilir. Bu sene zarfında Haydaranlı­
ların Kiği ve Yukarı Abbas uşakları ile Seyit Rıza'nın hima­
ye ettiği Koçkirililerin Kemaliye ve Refahiye, Zara ve Sivas
umumi istikametinde soygunculuk yaptıkları tespit olun­
maktadır.
Dersimlilerin muhit halkına yaptığı fenalık derecesi hak­
kında bir fikir istihsali için 1 929, 1 930, 1 93 1 seneleri zarfın­
daki soygunlar mıntıkaları hakkında şöyle bir hulasa tespit
olunmuştur.
1- Malatya mıntıkasına vaki soygunların çoğu Kemaliye 'nin
Avaz, Hosta, Gecegü , Ilıç mevkilerine münhasır olmaktadır.
Bu mıntıkada, bu üç sene zarfında 1 9 soygun vakası olmuş ,
bu vakalarda 2 . 5 5 0 lira, 40 beygir, 20 katır, 1 1 öküz, l kıs­
rak , 244 davarın gasp edildiği, bu hususta vaki müracaat­
lar ve tahkikatlarla tespit edilmiş ve yaptırılan takibat neti­
cesinde bu soygundan 75 koyun ve 1 .000 lira istirdat oluna­
bilmiştir.

220
2- Sivas'ın Zara, Divriği, Kangal ve nadiren Hafik ve Gü­
rün, Şarkışla ve pek müstesna olarak Adana'mn Saimbeyli
mıntıkasına kadar genişlemektedir.
3- Erzincan mıntıkasının en ziyade yollarıyla geçit mahal­
leri Kigi'nin hemen bütün köyleri ve Erzincan merkez kaza­
sında Sinepur nahiyesi ile Sansa, Kıranhan, Yerhan, Kemah
boğazı, Muti köprüsü ve Cimin, Çermik, Kocaaraplar köy ve
mevkilerinden teşekkül eden mıntıka Dersimlilerin tecavüz
ve soygun mıntıkaları olarak tespit olunmaktadır.
Erzincan vilayetinde üç sene zarfı nda 2 2 9 vaka tespit
olunmakta olup, bu vakalarda 1 87 at, 80 ester [ katır] , 1 90
sığır, 4 . 23 8 koyu n , 9 7 merkep , ceman 5 . 5 6 2 hayvan ve
3.4 74 liranın Dersimli mütecavizler tarafından gasp ve 3 5
kişinin de katlolunduğu v e bunlardan 2 1 1 hayvanla 1 . 905
liranın istirdat ve 70 şakinin istisal olunduğu resmi kayıtlar­
la tespit olunmaktadır.
1 930 ve 1 9 3 1 seneleri zarfında Dersim vakayii ile maznun
olanlar hakkında adliyeden çıkan müzekkereler Dersim va­
kayii ile alakadar olarak tespit olunabilen eşhas miktarı hak­
kında bir fikir verebileceğinden hulaseten aşağıya kaydolun-
muştur.

Mazkirt Hozat Nazımiye Ovacık Yekun


i hzar 205 1 .320 111 213 1 .849
Tevkif 52 563 42 212 869
Derdest 29 69 6 32 1 36
Müzekkerei mahkeme 684 472 257 446 1 .826
Yekun 970 2.424 516 903 4.680

Bu hulasa gözden geçirilirse vakaya iştirak ede n le ri n rn ço­


ğu Hozat olmak üzere sırasıyla Mazkirt, Ovacık, Nazımiye gö­
ze çarpmaktadır. Bu adetler haber alınabilen ve adliyeye akse­
debilen vakayi faillerini tespit edebilmekte olup mahallen ya­
pılan tahkikatta vakayiin pek çoğunun ve hiç olmazsa yansı-

221
nın hükümete aksettirilmediği ve aşair rüesası tarafından hal­
ledildiği ve faillerinin de aynı suretle meydana verilmediği, bu
hususta muhtelif menabiin yekdiğerini müeyyit [ teyit) beya­
natından anlaşılmıştır. Bu itibarla iki sene zarfındaki maznun
grubunun bir misli fazlasıyla 10.000'e yakın olduğunu kabul
etmek doğru bir tahmin olur. 50.000 kadar tahmin olunan bu
dört kaza nüfusuna göre nüfusun onda biri Dersim vakayii ile
alakadar ve maznun demektir ki, bu da eli silah tutabilen faal
unsurun hemen kamilen suçlu olduğunu gösterir.
Dersim'in asayiş vaziyetinin tetkiki neticesinde görüyo­
ruz ki Osmanlı Devleti'nin Dersim'e hakim olmaya çalıştığı
1 860 tarihinden bugüne kadar Dersim'de birçok vakayi ol­
muş ve bazı vakayi hareketleri icap ettirmiş ve 1877'den beri
Dersim üzerine ufaklı büyüklü muhtelif ve umumi 1 1 hare­
ket yapılmıştır. Bu müddet zarfında Dersim'in ıslahı için za­
mana göre iyi ve etraflı esaslar düşünülmüş ve fakat maksat
ve gaye istihsal olunamamıştır. Yapılan bu 1 1 hareket için­
de 1 907 ve 1 908 seneleri hareketleri iyi düşünülerek tertip
edilmiş ve fakat bu hareketlerin netayicinden istifade olun­
mayarak Dersim'in bilhassa Harbi Umumi'dc eline geçirdiği
silahlarla daha zararlı bir vaziyete girmesine sebebiyet veril­
miştir. Bizim için Dersim'in asayiş noktai nazarından şaya­
nı mütalaa cephesi Harbi Umumi ve müteakip seneler zar­
fındaki cephesid ir. Çünkü, Dersim bu seneler içinde elinde­
ki silahlarını bırakarak modern silahlarla kuvvetini eskisine
nispetle bilakis artırmıştır.
Dersim hakkındaki son mütalaalarımızı ve noktai nazar­
larımızı tespi t etmeden evvel, bir defa da yanın asırdan be­
ri Dersim hakkında neler düşünüldüğü ve ne gibi ıslah ted­
birleri ileri sürüldüğünü gözden geçirmek faydalı görüldü .
Tarihi bütün tetkikat bize gösteriyor ki, Osmanlı Devle­
ti ancak Tanzimat'tan sonra şark vilayetlerinin diğer aksa­
mıyla beraber Dersim ile de alakadar olmaya başlamış ve bu

222
mıntıkaya muntazam devlet teşkilatını sokmaya çalışmıştır.
Dersim idari teşkilatının yeni esaslar üzerine bina edilmesi
hakkındaki teşebbü.sler ancak 1 866'ya doğru inkişafa başla­
mış ise de bu inkişaflar l 908'deki Meşrutiyet ilanına kadar
birçok arızalara uğramış ve hükümet nüfuzunu hakim kıla­
cak bir şekil iktisap etmemiştir. Osmanlı Saltanat Hüküme­
ti 1 896'dan itibaren Dersim vaziyetini ve ıslah esaslarını tes­
pite çalışmış, bu esaslar ancak 1 896'da Müşir Şakir ve Zeki
paşalarla Serasker Rıza Paşa ve Heyeti N üzzar [ Bakanlar Ku­
rulu ) tarafından karar halinde tebellür [ billurlaşma) ettiril­
miştir. Bu raporda asayiş vaziyeti mütalaa olunurken, bu va­
ziyete bir giriş olmak üzere bu husustaki mukarrerat [ alı­
nan kararlar] esasları ve Zeki Paşa'nın itirazı üzerine keyfi­
yetin Şurayı Devlet'e ve Şurayı Devlet'ten <le tekrar Sadaret'e
ne suretle intikal ettiği ve bunun üzerine Şakir Paşa'nın son
mütalaasını kaydetmiştik. İşbu suretle mütalaalar toplamak
şeklini iktisap edince, Dersim'in ıslah işi daima ileriye atıl­
mış ve vakit istizahlarla geçirilmiştir.
1 896'da başlayan bu nevi istizahların devamı olmak üze­
re, o zaman Dersim Mutasarrı fı bulunan Arif Bey isminde bir
zatın 28 Teşrinisani 1 903 tarihli ve Elaziz vilayeti vasıtasıyla
Dahiliye Nezareti'ne takdim ettiği bir raporu görüyoruz. Bu
rapor muhteviyatının ihtiva ell iği esaslar şunlardır:

Mutasarrıf Mardinli Arif Bey'in raporu

" 1 - Dersimlilerin tecavüz i tiyatları [ alışkanlı k ! hayat kaygı­


sın<lan doğmuştur.

2- Çemişkczek'in ve Çarsancak kazalarında meskün olanla­


rın yüzde ikisinden maadası Sünni ve merkez kazasının Ho­
zat kasabasıyla 60 hanelik lnceağa kariyesinde meskün ahali
Sünni olup, mütebaki [geri kalan ] Ovacık ve Kızılkilise (Na-

223
zımiye) kazalarında meskun bulunanların umumu Şii'dir.
Mazkirt kazasında da yalnız Mazkirt kasabasıyla Danaburan
köyü Sünni'dir. Sünniler devlet tekalifini ifa ederler ve hü­
kümete mutidirler.

3- Dersim'in ekseriyeti nüfusunu teşkil eden ve fenalıkla­


rın da amili olan Şiiler aktı nikah ve gusül ve defni emval gi­
bi işleri yapan, sazla ve sözle mesaili diniye hakkında halkın
maneviyatına hakim olan dede ve seyitlerle halkın dünyevi
umuruna hakim, ruhu şekavetle melüf, ikiyüzlü ve müfsit
olan ağalar elinde esirdir.
Dersim'de ıslahat yapılabilmek için ise :
A- Dersim dahilinde merkezleri Ovacık, Nazımiye, Maz­
kirt, Çemişkezek olmak üzere bulundurulan beşer yüz mev­
cutlu dört tabura ilaveten iki tabur ve iki top ilave olunur ve
işe Mazkirt ve Hozat cihetlerinden başlanarak tedibata de­
vam oluna oluna bir koldan Kızılkilisc (Nazımiye) ve Ka­
lan, diğer koldan Ovacık cihetlerine kadar gidilirse maksa­
dı asli hasıl olur.
B- Ancak bu hareketler yapılırken, Dersimlilerin elindeki
her nevi eslihayı tamamen toplamak,
C- Kura bakayasını toplayıp uzaklara göndermek,
D- Seyit, dede ve ağa unvanı altındaki şekavet ve mefse­
det, muharrik ve müşevvik ve amilleri yakalanarak bir daha
Dersim'e ayak basmamak şartıyla maaş ile lşkodra, Trablus­
garp ve Fizan gibi uzak yerlere sürmek,
E- Vergi bakayasını tahsil e tmek,
F- Mücrim ve maznunları yakalayarak adliyeye teslim et­
me k.

4- Bu tarzı icraat Dersim asayişini temin edecek ve bir va­


ziyete sokacaktır. Zira vaktelminelevkat Dersimlileri nusuh
[ nasihat] ve lütuf ile uslandırmak ve yemin ile verecekle-

224
ri teminata inanmak, Dersim'i görüp bilenlerce mümkünat­
tan değildir. Binaenaleyh tatbik edile gelmekte olan ve halen
tatbiki tasavvur olunan afiv [ bağışlama) yolu Dersim'i ancak
biraz daha müzmin bir vaziyete sokacak yoldur.

5- Harekatı takip edecek ıslahat esaslarına gelince:


A- Ovacık'ta mükemmel bir hükümet konağı, telgrafhane
ve bir kışla inşası,
B- Erzincan-Ovacık-Hozat-Harput yolunun inşası,
C- Fırat üzerinde de asma bir ahşap köprü inşası.

6- Esaslı icraat ve ıslahatın henüz vakti merhunu [ zamana


ya da bir şeye bağlı] gelmemiş ise:
A- Dersim'de 80 neferlik bir estersüvar bölüğünün teşki­
li ve bölüğün mevsimi şekavet olan Haziran ila Teşrinievvel
aylarında iki müfreze halinde Hozat, Ovacık ve Çemişkezek
kazasının şimal mıntıkasında takibata memur etmek,
B- Cürüm faillerinin cezasız kalmaması ve Dersim'in mü­
him olan bu illetinin tedavisi için jandarmanın kifayet etme­
diği hallerde (muhaberei duradur [ uzaklarla haberleşerek]
ile zaman ve fırsat ifate [ kaybetme , kaçırma] edilmemek için
az müddette mevcut asakirin bir tabur kadar) kuvvetin tah­
riki salahiyetinin verilmesi,
C- Eğin, Çemişkezek ve Arapkir mıntıkasındaki nizamiye
askeri ve jandarmalarla takibatın tecdidi [ yenileme ) ,
D- Erzurum vilayetince Kigi cihetinde seyyar bir müfreze
sevkolunarak takibatın tecdidi .
Şu suretle alınacak tedbirlerle ciddi bir takip yapılır ve bir­
kaç şaki öldürülür ve yakalanırsa aklı gözünde olan Dersim­
lileri yıldırır. Yılgınlık asayiş işlerinde ilk adımdır.

7- Dersimlilerin tecavüz sahaları haricen Kigi, Kemah, Ku­


zuçan, Kuruçay, Eğin, Arapkir, Divriği kazalarının ve dahi-

225
len de Hozat'ın ve kısmen Çarsancak'ın devlet tekalifini ifa
eden halkıdır.

8- Vakayii ve fezayihi [ edepsizlik, alçaklık] irtikap edenler,


en ziyade Hozat'ın Koç uşağı, Şam uşağı, Ferhat uşağı, Abbas
usağı, Kırgan, Bahtiyarlı aşiretleriyle Ovacık'ın Kav uşağı,
Topuz uşağı, Beyt uşağı, Kalan aşiretleri ve Mazkirt'in Yu­
sufanlı, Demenanlı, Alanlı ve kısmen Kureyşanlı aşiretleri,
Nazımiye'nin de yine Kureyşan ve Haydaranlı aşiretleri efra­
dıdır. Tedibi en ziyade lazım aşiretler de bunlardır.

9- Anadolu vilayetleri müfettişi Şakir Paşa'nın tekkeler ve


mektepler ihdas ı , asayiş mükemmelen is tihsal olu nma­
dıkça Dersim mu tasarrıflığı ve kumandanlığın tevhidi ve
askeri idare temini ve bazı kazaları n vilayete raptı ve 4.
Ordu'nun takip ettiği siyaset cülesinden bu mıntıkada Ha­
mi<liye teşkilatının tatbiki fikirleriyle mutabık değilim. Ma­
mafih Dersim'de çalışacak kaymakamların çok iyi olarak in­
tihap ve terfihleri [ rahat yaşamasını sağlama] mutlak bir ih­
tiyaçtır.

1 0- Dersim öteden beri şayi ve zan olunduğu gibi umumen


Kürt değildir. Çemişkezek ve Çarsancak kazaları halkı ka­
milen Türk'tür. Hozat kasabasıyla lnceağa kariyesi ve To­
rot aşireti halkı Türk'tür ve fakat ihtilaflar neticesinde Kürt­
leşiyorlar. Mazkirt kasabasıyla bir kariye halkı ve Ovacık ka­
zasının Ova köyleri halkı da neslen Türk'tür. Ve halen lisa­
nı Türk! üzerine mütekellimdirler [ konuşan ] . Yalnız teessüf
olunur ki, Ovacık Türkleri hem Kürtleşmiş ve hem de Şii­
leşmiştirler. Kızılkilise (Nazımiye) kamilen Şii ve Kürı'tür.
Dersim sancağı Türklerin pek kadim mevasıdır [ yurdu­
d ur ] . Türklerden gayrı hiçbir neslin asar ve hatıratına tesa­
düf olunmaz . "

226
1 903'de yazılan bu mütalaadan aldığımız netice şudur:

Dersim ekseriyetle Türk'tür. Fakat Kürtleşiyor. Dersim si­


lahlı ve cahil olduğundan mütecavizdir. Islahı için evvela si­
lahsız bir vaziyete getirmek ve badehu [ o ndan sonra] imar
ve temdin [ medenileşme ] işlerine girişmek lazımdır.
1 903 sonlarından i tibaren Dersim'de Celal Bey isminde
bir zatı mutasarrıf görüyoruz. Bu zat iki buçuk sene müddet­
le , hemen 1 906 senesine kadar Dersim mutasarrıflığı vazife­
sini yapıyor. Zatın bir raporunda da Dersim'in 1 903 ila 1 906
vaziyeti ve ıslahı hakkında görülen esaslar hulasaten aşağı­
ya kaydolunmuştur.

M utasarrıf Celal Bey'in raporu

"A- Dersim'in etrafı ve Çemişkezek ve Çarsancak kazaları


muti ve mütemeddin [ uygar] ve ziraatla mütevekkil Türk­
lerle meskundur.
Kuzuçan, (Plümer) Dersim Kürtleri'ndendir.
Dersimlilerin Bitlis, Van vilayetleri dahilinde meskun şafi­
iyül mezhep ekrat ile mevkian ve mczheben bir münasebet­
leri yoktur.
B- Dersim Sancağı'nın Dersim namıyla muayyen bir mev­
kii yoktur. Aşairi mevcude Dersimanlı , Seyidanlı ve Şeyh
Hasananlı namlarıyla üç şubeyi esasiyede toplanır. En mü­
himi Dersiınanlı aşireti olup, bu da bu aşiretin namını verdi­
ği mıntıkada meskundur.
C- Dersiml ilerin muti halka tecavüzleri maişet darlığın­
dan başlamıştır. Aşair arasındaki ınünazaalar ise arazi ih ti­
lafları yüzündendir.
Dersim şekavetinin inkişaf ve devamı bu şekavetin başlan­
gıcında önlenmesi için ciddi tedbir alınmamasından ve müc­
rimlerin tedip edilmemesindendir. Aşiretler, biri harice yap-

227
tıklan ve diğeri de aralarındaki tecavüzat dolayısıyla, yek­
diğerine karşı uyanan emniyetsizlik ve maişetlerini temine
esas olan hayvanlarını muhafaza kaygısıyla silahlanmışlar­
dır. Mal ve can kaygısı devam ettiği müddetçe de bu silah­
lanma devam edecektir.
Mazkirt halkı yüzde yetmiş çiftçilikle geçinmeye alıştık­
larından, reislerine karşı irtibatları azalmış ve oldukça rahat
bir vaziyete geçmişlerdir.
O- Dersimlilerin eski bedeviyet [ göçer hayatı yaşamak ] ve
vahşetleri bugün şımarıklık suretinde meşhuttür.
Rusya muharebei zailesini müteakip , Ali Şefik Bey mer­
hum marifetiyle başlanılan ve nasılsa sonu akim bırakılan
ıslahat sırasında, ağavatı aşairin Dersim'den ihracından son­
ra azalarak bugün hükümeti mehalliyece aşar ve ağnamla­
nn taşir [ öşürünü alma, onda birini alma ] ve tadadı [ sayma]
mümkün olamayan bazı aşaire ait bedelatı öşriye ve rüsumu
tadadiyeyi, şunun bunun bililtizam cibayet [ vergilerin , dev­
let gelirlerinin tahsili ] edeceği dereceye gelmiş iken bilaha­
re af ve iade ettirilen ağavatın avdeti üzerine yavaş yavaş yi­
ne fenalık başlamış ve mütecasirlerinin emrü tedibinde mü­
samaha edile edile, senebesene artmıştır.
Binaenaleyh, Dersim ıslahatı için ilk iş ağavat ve rüesayı
Dersim'den çıkararak, efradı aşair üzerinden ağavatın izalei
nüfozudur. Dersimlilerin kuvvet idrakiyeleri gözlerindedir.
Kendilerinden kuvvetliye karşı mutidirler. lstimanlarını te­
min için bu esas tatbik olunmalıdır. En ziyade muhtacı tedip
kısım, Ovacık ve Hozat aşiretleridir. Mazkirı , N azımiye aşa­
iri ekseriya bitaraf dururlar.
Muntazam 8, 1 0 taburluk bir kuvvet sevk ve maznun eş­
has derdest olunur ve muhtelif vilayet mahkemelerinde sü­
ratle tecziye olunurlarsa, ıslahat için müsait bir zemin doğar.
E- Bundan sonra Dersim'de nüfuzu kalmayan jandarma
efrat ve zabitanını değiştirmek, memurlardan ülfet edenleri

228
değiştirmek, Nisan bidayetinde Teşrinisani'ye kadar hareke­
te müheyya [ hazır ] bir kuvveti Hozat'ta bulundurmak, tapu
ve tahrif muamelesini yeniden yapmak, halka arazi vermek,
Erzincan-Harput şosesini yapmak, askeri firarları yakalayıp
hizmete sevk etmek."

Bu tetkikten çıkardığımız netice şudur:

Dersim halkı ekseriyetle Türk iken, temaslar neticesinde


kısmen Kürtleşmiştir. Onları şekavete sevk eden sebep ma­
işe t darlığıdır. Dersim af politikasıyla seneden seneye fena­
laşmıştır. Dersimlileri korkacakları bir kuvvetle mukavemet
etmeksizin istiman ettirmek ve fakat ıslah etmek lazımdır.
1 896'da başlayan istizahlar bu suretle l 907'ye kadar 1 1 se­
ne devam etmiş ve ancak l 907'den itibaren kuvvetli bazı te­
şebbüslere girişilmiş olduğunu ve Meşrutiyet'in ilanı sırala­
rında Dersim'de ıslahat için hayli müsait vaziyetler ele ge­
çirildiğini ve fakat bu ıslahata girişilmediğini ve bu taallül
[ mazeret, bahane arama ] siyasetinin Cumh uriyet devrine
kadar devam ettiğini görüyoruz.

229
Cumhuriyet Devri

Cumhuriyet'in ilanını takip eden seneler içinde, bilhassa Şeyh


Sait hadisesinden sonra, diğer şark vilayetleriyle beraber Der­
sim ehemmiyetle nazarı dikkate alınmış ve kati ıslahat esas­
larının tespiti için tetkikata başlanılmıştır. Cumhuriyet hü­
kümetince yaptırı lan bu tetkikatı Dersim vakayii ile alakadar
vilayetlerle Birinci Umumi Müfettişlik ve Dersim'de 1 930 ha­
reketini yapan kumanda makamına ait olmak üzere üç grup
halinde mütalaa edeceğiz. Ancak bu suretledir ki, Dersim ve
Dersimlilerin muhtelif cephe ve vaziyetlerden ne suretle gö­
rüldüğünü tespit mümkün olacaktır. Dersim'de yaptırılan bu
tetkikat, Umumi Müfettişlik'in teşekkülünden evvel ve son­
ra olmak üzere iki kısma ayrılır. Umumi Müfettişlik'in teşek­
külüne tekaddüm eden 1 926 senesinde Dahiliye Vekaleti ev­
vela Elaziz'deki mülkiye müfettişlerine ve müteakiben o sıra­
da Diyarbekir valisi bulunan Cemal Bey·e bizzat Dersim için­
de dolaşılarak yakından temaslar neticesinde hasıl olacak in­
tibalarının bildirilmesini vazife olarak vermişti. Bunlardan
Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey'in 2/2/1 926 tarihli bir raporu­
nun telhis edilen esasları şunlardır.

230
Mül kiye müfettişi Hamdi Bey'in raporu

"A- Seyit Rıza'nın bütün aşiretleri ittifakına alması ve hare­


kete Şubat'ta geçmeleri ihtimali hakkındaki keyfiyeti teyit ve
tevsik kabil olamamıştır. Yakın bir mülakatın vereceği neta­
yiç ve malumatı arz edeceğim gibi, Dersim gittikçe Kürtleşi­
yor, mefkureleşiyor, tehlike büyüyor.
Seyit Rıza'nın hükümete karşı takındığı vaziyetten kendi­
sine husumetleri hasebiyle müteessir olan bazı aşairin hissi­
yatından da istifadeye çalışılacaktır.
Hükümeti senelerden beri işgal etmekte bulunan Dersim
meselesi, idarei sabıkanın bir mirası seyyiatından [ kötülük,
günahlar, suçlar] başka bir şey değildir.
Hükümeti afilenin bazen a<llüihsan , bazen zaaf ve ceba­
net [ korkaklık, ürkeklik] , bazen da sebepsiz ve neticesiz şid­
det suretindeki gayri müstakar [ sabit olmayan, değişken ] ve
gayri müsmir [ verimsiz ] politikası Dersim'i daimi bir hercü
merç yuvası haline getirmiştir.
Rüesayı mülkiye ve askeriyenin ıslahat ve tedibat gibi mü­
tenakız efkar ve mütalaatı, mütereddit ve tehdidini ikaa gay­
ri muktedir idarei sabıkai merkeziyeyi mütemadiyen işgal
etmiştir.
B- Dersim, hükümeti Cumhuriye için bir çıbandır. Bu çı­

ban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı elimeyi


önlemek, selameti memleket namına farzı ayindır.
C- Aşire tlerin vaziye tleri ve silahları hakkında verilen
malümal tevsik ve teyit ihtiyacından vareste, en çok sıhhat
ve hakikate mütekariplir.
Son derecede zeki, kurnaz ve dessas olan bu halk, hükü­
metin zayıf veya kuvvetli bulunduğuna göre mütecaviz veya
mutavaatkardır [itaat etme, baş eğme [ .
D- Mektep açmak, yol yapmak, esbabı refahı temin ede­
cek fabrikalar küşat etmek, kendilerini işgale hadım muh-

231
telif mesaii sinaiye ve ameliye temin eylemek, hulasa tav­
tin [ bir yerde yerleşme , yurtlandırma, gönlünü bağlamak)
ve temdin suretiyle ıslaha çalışmak bir hayali muhalden baş­
ka bir şey değildir.
E- Cehaletin, maişet darlığının, dahili ve harici tesvilatın,
Kürtlük temayülatının son irtica hareketinin tedipten müte­
hassil intikam hissiyatının, dini ve içtimai inkılabat vesile­
siyle kara kuvvetlerin uyandırdığı aksi telkinatın tahtı tesi­
rindeki avam halk, reis şeyh, bey ve ağanın esir ve bazicesi­
dir [oyuncağıdır] . Şekavet bunların teşvikiyledir.
F- Teenni [ ağır davranma, acele etmeme ] ve idarei masla­
hat politikası bir müddet daha devam ederse, atide daha bü­
yük ihtilatat [ karışma ] ve iğtişaşata intizar lazımdır.
Maziden alınan dersler istikbal için birer meşali haki­
kattir.
G- Geçen sene tekerrür eden ıslahat bazı mülahazatı muh­
telifei siyasiye ile daha müsait ve münasip bir zamanı atiye
talik olunmuştur. Bu mülahazatı siyasiyenin esası olan Mu­
sul meselesi, kati bir neticeye bağlanmamış olduğuna göre,
daha fazla tehir ve talika tahammülü kalmayan Dersim me­
selesinin bir an evvel hal ve faslı muvafıkı basire t olur.

Yakın veya uzak bir günde patlayacağına kuvvetle kani


bulunduğum Dersim kıyamının, atideki gibi önüne geçmek
lazımdır.
1- Silah toplamak, her türlü vesaiti mukavemet ve mü­
dafaadan tecrit etmek, bunun için en müsait o lan Mayıs
ve Haziran zarfında sevk edilecek kahir bir kuvvei askeri­
yeyle yekdiğeriyle temasları kaybetmeyecek bir surette, bir
ihata [ kuşatma, tarama] v e tarama hareketi yapmak, göre­
cekleri tazyik üzerine dağlara çekilecek müsellah halkı da
kara ve hava kuvvetleri ile tazyik etmek, harekatta dikkat
edilecek en mühim esas, sadakat ve harekete iştirak ve hiz-

232
met tekliflerine katiyen itimat ve emniyet etmemek, tedi­
batı umuma teşmil etmek. Hizmete şitap arzuları hiledir,
asılda birdirler.
2- Silah topladıktan sonra halkın bir esareti hayvaniye ile
merbut ve emirlerinde tamamen münkat bulundukları reis,
şeyh, bey, ağa namlı eşhas ve mütegallibeyi ve bunların aka­
rip [ akrabalar] ve mü teallikatını [ yakınlarını ] derhal uzak
vilayetlere nakil ve iskan etmek.
3- Halka arazi vermek, sermaye ve tohum tevzii ile müs­
tahsil bir hale getirmek, esir halkı bu şerirlerin tahrikatın­
dan kurtarmak.
Sürüleceklerin arazisine Türkleri iskan etmek, olamazsa
bu ahalii mutiaya bir nisbeti mümkine dahilinde bu araziyi
bila bedel temlik etmek lazımdır.
4- Her kazada bugünkü nizamnameden çok müsait şart­
larla ve hatta daha mebzul nispetlerle ikrazatta bulunmak,
ziraat bankaları açmak.
5- Madenleri işleterek halka bol iş ve para bulmak.
6- Devlet yollarıyla turuku hususiyesini iki sene zarfında
her şeye tercihan yapmak.
7- Bu ıslahatın icrasından sonra 25 sene devam e tmek
şartıyla mefkureci unsurları memur göndermek ve bunla­
ra misyonerlik yaptırarak, havali Kürtlerini Türkleştirmek.
8- Bu müddet zarfında mektep açmamak, ancak 25 sene
zarfında ahaliye Türklük his ve terbiyesini verdikten son­
ra mektepler küşat etmek ve halkı okutmak. Aksi takdirde
Kürtlük telkinatı muvaffak olur."

Bu rapordan çıkart/an netice şudur:

Dersim, Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve ha­


rici tesvilat [ bir şeyi güzel göstererek aldatmalar] ve Kürtlük
temayülatı ile bulaşmış, tehlikeli bir çıbandır. Bu çıbanın ka-

233
ti bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır. Bunun için de evve­
la silah toplamak, badehu ıslahat yapmak icap eder.
1 926 senesinde Dersim'de tetkikat yapan Diyarbekir Valisi
(bilahare Elaziz Valisi) Cemal Bey'in raporu hulasası şudur:

Vali Cemal Bey'in raporu

" 1 - Kürt ve Arap aşiretler ile Türkmen aşiretleri arasında bir


müşabehet [ benzerlik] yoktur.
Türkmen aşiretleri teşkilatı Kanuni Süleyman'dan sonra
tefessuha başlamıştır.
Dersim'de ve Türkmen aşiretleriyle meskun sair bazı ha­
valide ara sıra tahaddüs eden isyankar vaziyetlerin sebep ve
saikleri Kürt ve Arap aşiretlerinin isyan sebep ve saiklerinin
aynı değildir.
Alevi ve halis Türk olan Türkmenler, Yavuz zamanından
beri müthiş tazyiklere maruz kalmış ve on binlercesi merha­
metsizce katl ve imha edilmiştir.

2- Dersim ihtilaçları büyük, küçük memur ve mutaassıp ho­


caların tahrik ve teşvikiyle cahil Sünni ahali tarafından hak­
larında reva görülen muamelattan mümbaistir.
Bu nalayık muamele , Alevi Türkmenler arasında tesanü­
dü kavi [ güçlü dayanışma] ve tekafülü içtimai [ sosyal söz­
leşme] vücuda getirmiştir.
Bu vaziyeti pek çok memurlar Kürt aşiret teşkilatının aynı
zannederek yanlış karar ve tedbirler almışlardır.
Tazyikat nihayet bulur ve şuurlu bir surette hareket olu­
nursa, Dersimliler Cumhuriyet'in çok sadık ve fedakar ha­
dımları olabilirler.

3- Dersim seyahatinde Türkçe bilmeyene ve Kürt tipine rast­


lamadım.

234
Sünniler, Alevilere Kürt, Aleviler de Sünnilere Türk der­
ler. Kürtlerle komşu Dersim Alevilerinde Türk'ten başka bir
millet oldukları kanaati olmakla beraber, memurlar da bu
hataya düşmüşlerdir.
Seydanlı, Şeyh Hasanlı unvanı umumileri altında toplan­
mış olan köyler ve kabileler arasında da ahengi muaşeret
yoktur.

4- Dersimliler taktil [ katledilme] ve tehcirden korkuyorlar.


Geçmiş memurlar esassız kanaatleri izale edememişlerdir.
Aşiret ve kabileler arasındaki mütekabil gasp ve garatlar de­
vam etmekte ve husumetlerin temadisine sebep olmaktadır.
Üç beş şahıs müstesna, ağalar ve reisler de dahil tekmil
Dersimliler müthiş bir fakru zaruret içinde çırpınmaktadır.
Gaspu garatlann sebebi yaşamak hissi ve endişesidir.

5- Dört yüz seneden beri Dersim'e hükümet nüfuzu girme­


miş, ilmi mana ve şumuluyla bir otorite teessüs etmemiştir.
Her Dersimli hayatını, malını muhafaza kaygısıyla müsel­
lah bulunmak mecburiyetinde kalmış.

6- Bir iki fırka ile Dersim'i silahtan tecrit mümkündür. Fa­


kat Türk kanı ve Türk parası zayi olur. Uzun müddet devam
edecek bir gerilla harbi de muhtemeldir.
Fikirlerime nazaran Dersim'in hareketsiz silahtan tecrit ve
ıslahı mümkün; bunun için de hükümete karşı olan itimat­
sızlık ve emniyetsizliği gidermek, hükümetin niyyat [ niyet­
ler ] ve makasıdı hayrı haha nesine [ iyiliksever amaçlarına ]
kendilerini ikna etmek lazımdır.

7- Mezhep ihtilafı Dersimli'yi taan [ çok kötüleyen, çok ye­


ren ] ve teşn{ [ kınama, çirkin bulma ] vası tası olamamalı .
Mezhebi münaferetleri izaleye çalışmalıdır.

235
Caferi mezhebine salik Alevi Türkler arasında tarihi edyan
[ dinler tarihi ] ve mezahibin katy ettiği sebeplerle batıl pek
çok itikatlar kök salmıştır. Fakat bu itikatlar yirminci asrın
fikri tenkit ve tahlili karşısında muhafazai mevcudiyet ede­
bilecek kuvvet ve kudreti çoktan kaybetmişlerdir.
Maarifle ve mefkureci muallimlerle bu itikatlar yerine,
muhabbeti milliyeyi ikame mümkün ve çok kolaydır.

8- Dersimliler'e medarı maişet iş bulmak lazımdır. Dersim


ve civarlarında inşa edilecek umumi ve hususi yollarda ça­
lıştırmalı.

9- Elaziz ve Malatya'daki arazii metrukede iskan edilmeli.


Seyit Rıza da dahil, rüesa ve ağavatın pek çoklarını Elaziz'e
nakli haneye irza [ razı] ettim.

1 0- Bu tedabir alınırsa, Dersimlilerin silahlarını kendilikle­


rinden teslim edeceklerine inanıyorum.
Yalnız Çemişkezek'in 22 km. şimali şarkisinde Kozluca'da
mukim Kör Seyithan ( Koç uşağı rüesasından) şekaveti sa­
natı mutade ittihaz e tmiş ve Koçkiri hadisesi mahkum ve
maznunlarından bazılarını başına toplamıştır. Çemişkezek,
Arapkir, Kemah, Kemaliye taraflarına tecavüzle kervanları
vuranlar bunlardır. Bunların silahlarını teslim ve dairei ita­
ata girecekleri memulum değildir. Ferhat ile muhasımdır.
( Kendisine iltihak eden olmasa bile Çemişkezek'teki alay
marifetiyle veya suveri saire [ başka suretlerde ] ile tenkil ve
imhaları mümkün ve çok iyi olacaktır. Böyle bir hareket ak­
samı saire üzerine de müessir olacaktır. )
Zatı samilerinin müzaheret v e 3 . Ordu Müfettişi'nin mu­
aveneti, kuvvetli bir azmü irade, vakıfane, fütursuz ve aza­
mi beş aylık mesai; ihtiyaç halinde müracaat olunmak üze­
re bir alay asker ve nihayet lüzumunda sarf olunmak üze-

236
re 5 . 000 lira Dersim'i tariki silah ve refaha ithal ve kaffe­
ten [ bü tünü, hepsi] halis Türk olan Dersimlileri hükümeti
Cumhuriye'nin elinde ucu şarka merbut Kürtlük harekatına
müteveccih, keskin ve sadık bir hançer haline ifrağ [ bir şeyi
başka bir şey çevirme ] için kafidir."
(Vekil Bey'in notları: "Beş ay değil, seneler ister. Tecrü­
be meydana çıkaracaktır. Dersim'i Dersim yapan cehalettir.
Asırların takviye ettiği bu cehaleti mümeyyiz ve müdrik bir
zihniyete kalbetmeye beş ay kifayeti ? " )

Bu rapordan Ç1kan netice şudur:

Dersim Alevileri aslen ve neslen Türk'tür. Arap ve Kürt


aşiretleriyle aralarında hiçbir müşabehet yoktur. Dersim ih­
tilaçları büyük ve küçük memur ve mu taassıp hocaların tah­
rik ve teşvikiyle cahil Sünni ahali tarafından haklarında re­
va görülen sui muamelattan mümbaistir. Tazyikat yerine şu­
urlu bir tarz takip olunursa, Dersimliler Cumhuriyet'in çok
sadık ve fedakar hadımları olabilirler. Maarif yolu ile mez­
hep münafereti izale olunur, Dersimlilere medarı maişet te­
min olunur ve hükümete karşı olan itimatsızlık ve emniyet­
sizlikleri bertaraf edilirse Koç uşağı aşiretinden maadasını
hareketsiz bir suretten beş ay zarfında silahtan tecrit ve ısla­
hı mümkündür.
Bu raporlar ve filhakika o sırada azgınca hareketlerinden
dolayı ve bilhassa Şeyh Sait isyanı sırasında aldıkları vaziyet
dolayısıyla Koç uşaklılar üzerine 1 926 senesinde bir hareket
tertip olundu ve Elaziz Valiliği'ne de Dersim'deki seyahat­
leriyle orayı daha iyi tanıyan Cemal Bey tayin olundu. Koç
uşağı hareketi Dersim üzerinde az çok bir tesir yapmış ve bir
müddet için vakayii azaltmıştır. Asıl maksat ise şark vilayet­
lerinde ve bu meyanda Dersim'de de esaslı ıslahat olduğun­
dan, bu gayeye imkan nispetinde tedricen vasıl olmak gaye-

237
siyle ilk adım olmak üzere 1 92 7 senesi sonlarında 1 . Umum
Müfettişlik teşkilatı vazifeye sevk olundu .

* * *

Umumi Müfe ttişlik'in Dersim hakkındaki noktai nazarla­


rı aşağıdadır:
Umumi Müfettiş İbrahim Tali Beyefendi, 1 928 Temmuz
ayında Ovacık'a kadar devam eden bir seyahat esnasında gü­
zergahlarında aşair halkı ile temas etmişler ve bu temaslar
neticesinde "Biz Türküz" diye bağıran bir halkla karşılaştığı­
nı, Dersim'de hükümet makinesinin zayıf olduğunu ve bu­
nun ıslahının lazım geldiği ve Dersim'de şimdilik hükümet
aleyhine siyasi bir harekete intizar etmemek lazım geldiğini
ve bu halkın tedabir ile Cumhuriyet'e tamamen mal edilebi­
leceği ve ilk işin halkı toprağa bağlamak ve geçinme ihtiya­
cıyla pek bağlı olduğu reisleriyle aralarındaki irtibatı gevşet­
mek olduğunu bildirmişlerdir.
1 930 senesinde Birinci Umumi Müfettişlik, Dersim hak­
kındaki mütalaalarında şu esasları bildirmişlerdir:

Biri nci Umumi Müfettişlik raporu

" 1 - Dersim'e mevzii veya zayıf umumi bir hareket zararlı ne­
ticeler verir. Kuvvetli olmak şartıyla, hareketin hiç olmazsa
Haydaranlı , Yukarı Abbas uşağı, Keçel, Demenan aşiretinin
Çibokez grubuna teşmili lazımdır.

2- Dersim'in ıslahı iki suretle kabildir:


A- Bütün Dersim'in hariçle münasebetini kat ederek, bu
yüzden taarruzlarına ve ticaretlerine mani olmak, aç kala­
cak halkı zamanla kendiliğinden ilticaya icbar ve şu suretle
Dersim'i fenalardan tahliye.
B- Her taraf esaslı surette kapandıktan sonra, ihata çem-

238
berini tedricen darlaştırmak ve fenalıklarından dolayı yaka­
lananları derhal Dersim'den çıkararak garba atmak ve ser­
piştirmek.
Bu hareket mutlaka kafi kuvvetle yapılmalıdır. Dersim,
harekat noktai nazarıdan Ağrı'dan da mühim ve vasi olmak­
la beraber, daha çok müsellah ve metin bir halkla meskun
bulunduğundan, tahsis edilecek kuvvetin Ağrı'ya tahsis edi­
len kuvvetle kıyas edilmesi lazımdır. Her ne şekilde olursa
olsun, gayri kafi kuvvetle yapılacak hareketler hükümeti za­
manla uğraştıracak akıbetler doğurabilir.
Bu esaslar haricinde zamanla hal çareleri de vardır. Fakat
bunlar, zamanın uzunluğu ve kısalığı ve bu maksada tahsis
edilecek kuvvet ve vesaitin derecesiyle mütenasiptir.
Bu hususta kati karar verilip en müsait bir şekilde icraata
geçinceye kadar Dersimlilerin hariç ve dahildeki fenalıkları­
nı tahdit edecek tedabirin alınmasında fayda vardır.

Bu tedbirler de şunlardır:
A- Dersim'i muhit ve Dersimlilerin çapul yollarının geçtiği
geçitleri bilhassa Haziran ila Kanunuevvel ayları içinde kuv­
vetli müfrezelerle tutarak kapamak, (Bu geçitler bu raporun
yollar kısmına yazılmıştır)
B- Elaziz'de bir bomba tayyare filosu bulundurularak mü­
him vakalar yapan veya hükümetin tebligatına muhalefet
eden aşiret köylerini müessir bir surette bombalamak, zira­
at ve hayvanlarını imha etmek ve rahatça ikametlerine ma­
ni olmak.
C- Bir taraftan da tehdit mahiyetinde olmak üzere, muhte­
lif mevakide kuvvetli müfrezeler bulundurmak (Bu müfre­
zeler, Dersim hakkında mutasavver umumi hareketin çekir­
deklerini teşkil ederler)."
Birinci Umumi Müfettiş İbrahim Tali Beyefendi'nin 1 9 3 1
senesi sonunda, Dersim hakkındaki 2 1/1 21 1 93 1 tarihli ve

239
Hususi Kalem 3 . 3 1 6 N o . 'lu raporundaki mütalaası hulase­
ten budur:
"Şeyh Sait kıyamının bastırılmasından sonra halkta büyük
bir yılgınlık vardır.
Dahilde umumi kıyamlar beklenemez. Tehlike, hudut ha­
ricinden gelen müsellah tecavüzlerle evvela hudut ahali­
sini ayaklandırarak kendilerine iltihak ettirip yakın hükü­
met merkezlerini işgal ve umumi bir isyan ihdas etmektedir.
Zeylan hadisesi, Haco'nun teşebbüsü, Oramar baskını, bunu
teyit etmiştir. Binaenaleyh, hudut mıntıkasını silahtan tecrit
etmek işi Dersim ıslahına tekaddüm etmelidir.
Birinci Umumi Müfe ttişlik'te beş senelik ıslahat ve silah
toplama programı tanzim edilmiş olup Dersim bu progra­
mın son safhalarını teşkil etmektedir.
Dersim kalabalık ve çok silahlıdır. Dersim'de silah topla­
mak gün, hafta, ay işi değildir. lki sene işidir. Dersim'e gide­
cek kuvvet arazi, iskan, iaşe müşkülleriyle de mücadele ede­
cektir. Adeta tam seferber olmalı ve o suretle teşkilatını ik­
mal ederek işe başlamalıdır. Dersim'de 8.000'den 1 0 . 000'e
kadar silah bulunduğu tespit olunmuştur. Üç sene evvel
Nazımiye'ye başlayan yol henüz bitirilmemiştir. Sırf bir ha­
reket düşüncesiyle yapılmakta olan bu yol pek iyi bir suret­
te meydana gelmektedir. Büyük gayretle 1 933 yazında ik­
mal olunacaktır.
Yine aynı maksatla başlanan Ovacık yolu da aynı sene zar­
fında tamamlanacaktır.
Dersim hudutlardan çok uzaktır. Hariçteki siyasi teşkilat­
lar Dersim'i kendi siyasi emellerine kullanmayı her suretle
arzu ederler ve programlarına da bunu koymuşlar ve daima
propaganda etmek isterlerse de, rüesa geçinenlerden hiçbi­
rinin hariçle temas ve muhaberesi müspet bir surette tespit
edilmemiştir. Hatta 1 929 senesi Eylülü'nde bir lngiliz kızı­
nın Seyit Rıza'ya 500 altın hediye ile geldiği işaa [ bir haberi

240
yaymak, duyurmak] edilmişse de, bir tek altının bile getiril­
diği ispat edilemedi.
Dersim'de ve bilhassa garbi Dersim'de eskiden kalma iyi bir
aşiret teşkilatı vardır. Aşiret başları hemen hepsi birbirine ha­
sımdır. Yine bu reisler birbirinden birçok mal ve kan alacaklı­
sıdır. Bu kanlar reislerin şahıslarının değil, fakat kabilenindir.
Bu sebepten hini hacette [ gerektiğinde] bu kan gütmeler bir
müddet için durdurulur, yani müşterek bir iş veya menfaat
ve hatta gaye için mütarekeler yapılır. Mesela sonbahara doğ­
ru kışlık iaşe temini için hırsızlığa gidecek olan kollar, avdet­
lerinde emniyetlerini temin için kan alacağı veya borcu olan
aşirete mahsubatından bir miktar vermek suretiyle anlaşır. Bu
misal herhangi birçok işler için de varit olur. Bahusus kendi
hayat ve mevcudiyeti meselesinde bir değil, birçok aşiretlerin
birleşmeleri beklenir. Yalnız şarki ve garbi Dersim aşiretleri­
nin birleşmeleri pek güçtür. Umumi bir mevcudiyet meselesi
belki aralarındaki her türlü münafereti unutturur.
Dersim halkı fakirdir. Ziraata elverişli toprak pek azdır. İş­
sizdir. Öyle köyler vardır ki, sahip oldukları birkaç keçinin
mahsulatını bütün ihtiyaçlarına karşı kullanırlar. Bereketi
tenasül vardır. Aile çabuk çabuk büyür, ihtiyaç artar, servet
yine odur. Bu sebeple maişetini temine çareler arar. Artık ca­
nı pahasına da olsa başındaki ağanın emrine girer. Bir defa
buna tutuldu mu artık iş elinden geçmiştir. Çünkü mevcu­
diyetini ağaya teslim etmiştir. Her türlü tehlikeyi göze ala­
rak, ağasına nefsini teslim etmiş olan bu zavall ı, düştüğü de­
rekeden [ aşağı durum, derece ] kendini kurtaramaz. Ağanın
kayıtsız, şartsız esiridir. Her aşiret ve kabile reisinin böyle
birçok adamı vardır. işte icra vasıtaları hu zavallılardır.
Dersimlilerin hayatlarını kazanmak için birbirleri arasın­
da yaptığı çapulculuğun hesabını kimse bilmez. Birkaç sene­
de herhangi bir menfaat veya mecburiyetle bu hesaplar gö­
rülmek istenir. O vakit mıntıka haricine akınlar başlar. Kol

241
dedikleri çeteler teşkil edilir. Bunlar mümkün mertebe kuv­
vetli olur. Civar kazalara tecavüz edilir. Daha evvelden göz­
lerine kestirdikleri sürüleri ve rast geldikleri tüccar ve yol­
cuları soyarak dönerler. Bu çeteler mahsubatla Dersim hu­
duduna girince artık selameti bulmuşlardır. Esasen takip
edildikleri de yoktur. Bu gibi kolları karşılamaya veya mah­
subatı istirdada giden zayıf zabıta kuvvetlerini ağalar şifahi
teminatla savarlar, 'Bizde yoktur' derler. Yahut kuvvetli va­
atlerle müfrezeyi avuturlar. Eğer o reisin hükümetle alaka­
sı varsa, mesela kendisi Meclisi Umumi azasıysa, oğlu veya
kardeşi böyle bir mevkideyse ve iş takip olunursa mahsuba­
tın bir kısmı geri verilir. Bu bir muvaffakiyet addolunur. Ar­
tık hukuku umumiye takip olunmaz, hatta failler tespit bi­
le edilmez. (Merhum Fahri Bey'in valiliğine kadar şöyleydi.)
Şayet giden zayıf müfreze kumandanı cüretliyse ve işi ile­
riye götürürse, derhal silah ile karşılanır. Fakat silah patlatıl­
maz. Ve müfreze de döner, mesele hakkında rapor verilir. İş
ya uyutulur veyahut ciddi tutulmak istenilir. Müfrezeye kar­
şı koyanları tutmak için başka bir müfreze çıkarılır. Bu müf­
reze ne yapacağını bilmez, kendilerini kimlerin karşılayaca­
ğını anlamaz. Yürüyüşte esasen hiçbir tertibat almaz. Kolla­
rını sallaya sallaya giderken pusuya düşer, kumandan veya
birkaç neferi şehit düşer. Kalanlar da silahlarını vererek can­
larını kurtarırlar. Artık iş işten geçmiş, bir mesele çıkmıştır.
Bunun halli lazımdır. O aşiret üzerine harekete karar verilir,
buna da tedip denir.
Yirmi-otuz senedir Dersim'de tedip edilmemiş aşiret yok­
tur. Fakat hiçbirisinden müsbet netice alınmamıştır. Yukarı­
da arz olunan sebeplerden doğan tedip hareketlerinde mak­
sadın ne olduğu, hareket lüzumu ve gaye tayin edilmemiş­
tir. Hareketle işi anlayan elebaşılar dağılır, manialara [ engel,
zorluk] kaçarlar. Tesadüfen bu aşiretlerin biri veya birkaçı
ele geçerse cezasını görür ve nihayet fedailerden beş-on kişi

242
öldürülür. Kendisinden şüphesi olmayıp kaçmayan veya ka­
çamayan bazı zavallılar veya aceze başkalarının hesabına can
verir. Boşalmış köyler yakılır. Birkaç sürü de ele geçer ve ni­
hayet araya giren ve tediple alakası olmayan diğer aşiret ağ­
ları, feda edileceklerden birkaç kişi daha teslim ederler. Bir
miktar keçi veya koyun alınarak avdet edilir.
Geçen sene Plümer'deki hareketin tesiri mahdut bir mın­
tıkaya mahsur kalmıştır. Bazı kumandanların şiddetli hare­
ketleri elan dillerde deveran eder. Fakat üzerine hareket ya­
pılmış olan aşiret yine eski itiyadında devam eder durur.
Çünkü kendileri yine orada, muhit yine o muhittir. Başka
türlü yaşamak imkanı yoktur.
1 926'da Koç uşaklılar üzerine yapılan tedip ne ticesinde
bu aşiretin tamamen imha edildiğini işitmiştim. Fakat bir se­
ne sonra yine üç kazada bu aşiretten takriben 5 00 hane hal­
kının mevcudiyetini gördüm. Yalnız tedipten zarar görenler­
den 5-6 hane halkı Çemişkezek'in muhtelif köylerine yerleş­
tirilerek toprağa bağlanmışlardır.

Sona bırakılan Dersim silah toplama programı :


Şark vilayetlerinde siyasi cereyanların başladığı ve az çok
yer tutup mefkure halini aldığından beri zuhur eden umu­
mi ve mevzii isyanlarda Dersim kımıldamamıştır. Şeyh Sait,
Dersim'e asla istinat etmedi. Ferzende, Yado, Alican, Seyit­
han çeteleri, Dersim'de bir melce [ sığınılacak yer] bulamadı­
lar. Esasen buna teşebbüs de etmediler.
G erçi U mumi Harp'te Ruslar Kigi'ye kadar ilerledikten
sonra, Varto'nun Üstü kran nahiyesindeki Alevilerle şarki
Dersim aşiretlerinden bazıları Ruslarla münasebet tesis et­
mekte ve ricattan perakende askerlerimizin silahlarını al­
makta ve bazı tecavüzlerde bulunmakta tereddüt etmediler­
se de, aynı hal yan yana harp eden diğer aşiretlerde de görül­
memiş değildir. Cahil akvamın umumundan beklenen an-

243
cak bu hareketlerdir. Bir de Dersim hudutlarımızdan uzak­
tır. Büyük tehlikenin hudut haricinden geleceği kanaatin­
den sonra, evvel emirde hudut aşiretlerinin silahtan tecridi
pek tabiidir. Bu düşünceler ve mıntıkanın vaziyeti umumi­
yesi hasebiyle 'Dersimliler hangi istikametle tecavüz ve isyan
yapabilirler mütalaa olunarak' hazırlanıp vekaleti celilerine
de takdim kılınan program tasvibi vekaletpenahilerine [ sad­
razamlık] de iktiran [ yaklaşma] etmişti.
Bu seneki seyahati alilerinde Arapkir, Kemaliye, Çemişke­
zek ve Pertek'te birçok mağdurlara tesadüf buyruldu .
Dersim vukuatları her günkü raporlarımızda arz olunmak­
tadır. Eldeki kuvvetle eski senelere nispetle suçlular ve mah­
subat daha sıkı bir surette takip olunmaktadır. Fakat bu takip
asla takip değildir. jandarma kuvvetimizin son üç ayda artma­
sı hasebiyle yüz yirmiden fazla bir kuvvet Hozat'a toplanmış
ve bununla yapılacak işlere teşebbüs edilmiştir. Civar vilayet­
lerin besbelli kuvvet noksanından soyguncuları takip edeme­
diği anlaşılıyor. Halbuki bu vilayetler alelekser malüm olan
geçitleri ve takip müfrezeleri vilayet, kaza hududuna bak­
mayarak işi sıkı tutsa, karşılıklı tedbirler iyi neticeler verirdi .
U mumi Müfettişlik'le vilayetler ve bilhassa Elaziz vilayeti ara­
sında bu şekil hakkında daima muhabereler yapılmaktadır.
Bir de son senelere kadar Dersim, hiçbir vaki t bu dere­
ce kuvvetsiz kalmamıştır. Yaz mevsiminde ve 1 9 28 sene­
sine kadar Hozat'ta bir N izamiye Taburu ve l 928'de bile
Çemişkezek'te bir bölük bulunduğuna şahit oldum. Dersim
akdemce liva ve bir aralık da vilayet olmuş. Beş senedir ka­
za yapılmış ve teşkilat ve bilhassa kuvvet her defasında azal­
mıştır.
Binaenaleyh Dersim ve civar vilayetlerin kazalarının kuv­
vetleri artırılarak müşterek tarassut ve tedbirlerle şekavete
karşı gelinir. Buna ilaveten bir müddetten beri takibine baş­
lanan bekçi ve korucu teşkili mağdur Türk köylerinde daha

244
şümullü yapılmak suretiyle müfrezelerimizin vazifeleri ko­
laylaştırılmış olur. Bu suretle Dersim içerden ve dışarıdan
sıkıştırılırsa birçok vukuatın zuhuruna mani olunacağı gi­
bi, zuhur edenler de muvaffakiyetle takip olunabilir. Takip
işleri bir elden idare olunmak, emrinde ayrıca seyyar iki-üç
müfreze bulunmak suretiyle iyi bir takip kumandanı büyük
muvaffakiyet temin eder.
Bu maruzatımla Dersim'in muhitine ve bilhassa Türk köy­
lerine olan zarar ve tecavüzüne karşı gelinir fikrinde olduğu­
mu arz etmek isterim. Bu kanaatle Dersim işi Umumi Müfet­
lişlikçe tecil olunmuştur.
Dersim işi yalnız silah işi değildir. Diğer mıntıkalarda umu­
mi ıslahatla silah toplamak işi ayrılmıştır. Oralarda umumi
ıslahat, bütçeye muvazi [ koşut, paralel] bir şekilde yürütüle­
bilir ve öyle de olmaktadır. Dersim'in buna tahammülü yok­
tur. Oraya giren kuvvet her işi bitirip öyle çıkmalıdır.
Seyit, rüesa ve halifeleri umumiyetle Dersim'den çıkarı­
larak, vatanın aksayı garbına gönderilmeli; toprakları köy­
lülere verilmeli, tekmil silahlar alınmalı, adliyece aranılan
suçlular tutulmalı, mahsubat kurtarılmalı, eski-yeni vergi­
ler aranmalı , topraksız ve şuna buna kul olmuş fukara halk
yine garba nakil ve iskan edilmeli, dağ başlarında veya ha­
kim noktalardaki münferit evler ve köyler yakılmalı ve aha­
lisi herhalde garba nakledilmeli ve dağlık olmayan yerlere
iskan olunmalıdır. Çünkü bunlar civarda görecekleri her­
hangi bir dağa kaçmak ve orada kalmaktan nefsini mahrum
edemez. Dağlıların ovada iskan ve istinas [alışına, ısınma ]
etmesi pek güçtür.
Maruzatımın tatbikinde ihtiyar olunacak fedakarlık az ol­
mayacaktır. Dersim ıslahında bu fedakarlığın göze alınması
zaruridir. Yalnız silah toplamanın faydası geçicidir. Hele az
bir sahaya veya birkaç aşirete tatbiki, ati için olarak da bü­
yük karışıklığı mucip olur.

245
Bu işe tahsis olunacak kuvvetin takdiri sırf yüksek ku­
manda makamına aittir. Ancak 1 9 26 Koç uşağı tedibine tah­
sis olunan kuvvetle geçirilen zaman ve istihsal olunan haki­
ki netice mikyas olarak bir fikir verebilir.
Kuvvetler harekete geçince tedip olunan kazalarda.derhal
idare ve adliye teşkilatı kudretli ve arif kaymakam, müdür
ve hakimlerle becerikli j andarma zabitleri işi ele almalı ve
Dersim'deki askeri kuvvetten ilham alarak ve o kuvvete is­
tinat ederek, hükümet makinesini yürütmeye başlamalıdır.
Aynı zamanda Hozat bir kültür merkezi olarak alim ve muk­
tedir bir maarif amirinin işleteceği maarif programını tatbi­
ke başlayarak icap eden yerlerde yine muktedir ve tecrübe­
li muallimlere mektepler açtırılmalıdır. Dersim az zamanda
Türk camiasına mal edilebilir.
Kışın kıtaatımız Dersim kazalarında muayyen garnizonla­
rında istirahat ve talim ve terbiyeleriyle meşgul olup, mevsi­
min hululünde tekrar bırakılan yerden başlanılarak işe niha­
yet verilmelidir. Yapılacak hareket, hasat mevsiminden ev­
vel yapılmak çok faydalıdır. Zaten kendilerine kafi olmayan
mahsulat kaldırılmazdan evvel başlanan hareket bunları aç­
lığa mahkum eder.
Dersim'de bir müddet yüksek bir askeri makam veya bir
müddet için vali ve hatta umumi müfettiş Hozat'ta bulun­
malı ve Dersim'le yakından alakadar olmalıdır.
Malatya demiryolunun yakında Fırat'ı geçeceğinden hü­
kümet merkezi ile muvasalasının kolaylaşması hasebiyle ,
Elaziz Umumi Müfettişlik merkezi ittihaz edileceğinden, bir
kısım arkadaşlarla Hozat'ta uzun müddet kalmak mümkün
olacağı kanaatindeyim. Binaenaleyh hükümetin yüksek gö­
rüşü Dersim işini tacil ve tekaddüm ettirecekse, yalnız silah
toplama değil, arz ettiğim veçhile ıslahat yapmak üzere işe
başlamalıdır.
Dersim meşguliyetinin U mumi Müfe ttişlik mıntıkasının

246
silah toplama programına tesir yapmasını da nazarı itibara
almak lazımdır. Bunun tecili, hariç ve dahilde makus tesirler
yapar ve Dersim meşguliyeti büyük bir gaile ve isyan şeklin­
de propaganda edilerek bir kısım şuursuzların haricin teşvi­
kiyle cüret almalarına sebep olabilir.
Bir hareket ihtimaline karşı bilinmesi ve yapılması icap
eden malumat ve işler:
1- Dersim'de Haziran ayında ve daha sonra içilecek su va­
ziyeti, çeşme, membalarla, suların mevkileri, susuz ve ku­
rak mıntıkalar.
2- Haziran'dan itibaren bütün Dersim'de bulunabilecek
zahire ve sair iaşe maddeleri hakkında malumat.
3- Tahassun edilebilecek mağaralar, adedi, ehemmiyetleri
ve civarındaki arazinin vaziyeti.
4- Ufak, büyük ormanlar ve bunların firariler lehine yara­
yacak aksamı ve arazinin vaziyeti.
5- Munzur üzerinde, Mazkirt ve Nazımiye yolunda cebel
topu ve hayvanatın geçebileceği birer ağaç köprü veya im­
kan olmazsa ikişer büyük kayık inşası.
6- Çemişkezek yolu üzerindeki Murat geçidinde büyük
bir kayık inşası.
7- Diğer geçit yerlerindeki kayıkların ve köprülerin ma­
halleriyle bunların da yukarda yazıldığı üzere ıslahı. "
1 93 1 senesinin Temmuz v e Ağustos aylarında Dersim'i mu­
hit kazalar halkının Dersimlilerin tecavüzatından bizar olduk­
ları hakkındaki şikayetleri yekdiğerini takip etti . Bu sırada Ba­
yazıt vilayeti dahilinde seyahatte bulunan Tali Bey'in bu şika­
yetlerle Dersim'e karşı bir hareket tertibi ve zamanı hakkında
mütalaası soruldu. Tali Beyefendi, Dersim'in vaziyeti umumi­
yesinde herhangi bir hareketi icap ettirecek bir vaziyet olma­
dığını, vekalete yapılan şikayetlerle alakadar vakaların müfet­
tişlikçe malum olmamakla beraber, Erzincan ve Malatya vila­
yetlerinden yaptıkları istizaha aldıkları cevapta da Dersimlile-

247
re matuf bir tecavüz olmadığının bu resmi makamların işar­
lanyla sabit olduğunu ve mamafih devletçe Dersim hakkında
kati bir tedbir alınmak lüzumu varsa, evvelki işarlannda teklif
ettikleri esaslar dahilinde, Dersim işini kökünden halledecek
kuvvet ve kudrette bir harekete taraftar olduklarına ve mama­
fih müfettiş umumilik mıntıkası dahilinde Dersim işinden ev­
vel temizlenmesi lazım gelen Sasun, Mutki gibi mühim mın­
tıkalar olduğu mütalaa olarak bildirdiler. Vekalet de Dersim'e
karşı yapılacak herhangi bir hareketin Cumhuriyet hüküme­
tinin şerefiyle mütenasip ve kati neticeler verecek mahiyet­
te olması noktai nazarında olduğundan ve böyle bir hareket
için ise daha esaslı tetkikata ve zamana da lüzum olduğundan
193 1 senesinde herhangi bir harekete taraflar olmadı.

Büyük Erkanı Harbiye Reisi'nin mütalaaları

Dersim vaziyeti Büyük Erkanı Harbiye'ce de yüksek bir ala­


ka ile takip olunduğundan, bu mıntıka hakkında Büyük Er­
kanı Harbiye Riyaseti'ne verilen raporların hulasası da fay­
dalı olur mütalaasıyla aşağıya yazılmıştır:

"Dersim, asırlarca nüfuz edilmemiş, hükümete mühim ga­


ileler çıkarmış, mutadı şekavet olan mütecaviz ve soyguncu
unsurları havi bir kıtadır. Yapılan tediplerden hiçbiri netice­
li olmamıştır. Yolsuzluk ve mıntıkanın arızalı oluşu sebep­
leriyle aşiretler ekseriya hareket yapan kıtanın önünden ka­
çabilmişler ve tesirinden uzaklaşmışlardır. Buna mukabil,
gündüz ve gece baskınlarıyla muvasala yollarını, münakala­
tı ve bazen da kıtaatı iz'aç etmişlerdir [ bunaltmak, can sık­
mak, tedirgin e tmek ] .
Dersim halkı cahildir. Şekavet ruhu hakimdir. Bununla
beraber şekavete, tecavüze, soygunculuğa asıl müessir rüe­
sa olmuştur.

248
Yolsuzluk ve tabii avariz bu hali devam ettirmiştir.
Nüfus artmaktadır. Toprak ve maişet vasıtası azdır. Ekse­
riyet yoğurt ve kuru süt ile geçinir.
Şimalden cenuba, şarktan garba yollar yapılsa Dersim hal­
kının şehirlerle teması kolaylaşır, bu suretle fikren de in­
kişafa hizmet edilmiş olur. Ancak bu neticeyi anlayan reis­
ler bu yolların yapılmasına uzun zaman mani olmuşlardır.
1 270'te inşasına teşebbüs edilen Elaziz- Hozat-Ovacık yolu­
na Cumhuriyet devrine kadar başlanamamıştır.
Bu yolun geçtiği aksamda şekavetin azlığı, şimali Dersim'de
ise daha fazla olduğu görülür.
l 930'da zorlukla Plümer'e sevk edilebilen bir jandarma
kamyoneti Plümerliler üzerinde garip tesirler yapmıştır.
Dersimliler maişet müşkülatı içindedir. Halk yazın dağlar­
da mantar ve mümasili [ benzeyen, andıran ] yabani sebzeler­
le süt, yoğurt ve yağ ile taayyuş [yaşama, geçinme ] eder. Kı­
şın yazdan tulumlara basılan çökelek ve kısmen yağ ile ge­
çinirler. Reislerden maada halk darı ekmeği yer. Arazi en zi­
yade hayvancılığa müsaittir. Ziraata müsait aksam çok azdır.
Ziraata müsait arazi de rüesa hesabına ekilir. Mesela, Çarık­
lı aşiretinde arazi kamilen Şah Hüseyin Bey ailesine aittir.
Halkın oturduğu evler tepeden delikli birer indir. Yatmak,
oturmak, ekmek pişirmek, hulasa bütün ihtiyaç için bir tek
oda ile yanında sahanlık ve ahırdan ibaret, mağaraya benzer
yerlerdir. Giydikleri koyun ve keçi kılından şalvar ve cep­
ken, kadınlar şalvar ve üç peşli en taridir.
Bu şekilde yaşayan iptidai halk seyi tlerin, reislerin hirer
esiridir.
Binaenaleyh ıslahın ilk safhasını:
A- Ana yolların inşası,
B- Silahların toplanması,
C- Reislerin, bey ve ağaları n, seyitlerin bir daha gelmemek
üzere garbi Anadolu'ya nakli,
D- Reisler alındıktan sonra halkın da en şerir olanlarının
Dersim'den çok uzak olan ovalara sevki ve öz Türk köyleri
içerisinde dağıtılması, Dersim'de kalacak olanları da reisler­
den istirdat olunacak araziye bağlamak teşkil eder.

Dersim'den çıkarılması lazım reisler arasında bilhassa


şunlar hatıra gelir:
Seyit Rıza, oğulları ve biraderinin çocukları.
Kırganlı Süleyman ve amcazadeleri.
Bahtiyarlı, Rotanlı Veli Beyzade Hüseyin Bey ve amcaza­
desi, küçük oğlu.
Karahallı Mehmet Ali Ağa ve Koç Ağa.
Aşağı Abbas'tan Zeynozadeler kamilen, sabık mebus Mus­
tafa Ağa ve avanesi.
Ferhat uşağından Cemşit, Diyap ağalar, Kahraman Ağa'nın
torunları ve Küçük Ağa.
Pilvenk'ten Kavsioğlu'nun oğulları.
Ovacık'ta Güdi köyünde maruf Alişar.
Havran aşireti reisi kısmen.
Kureyşan aşireti reisi kamilen.
Koç uşağı Aşireti rüesası kamilen.
Ovacık'ta Pülürlü Munzur Ağa, Zeynel Ağa ve Kalanlı'da
Munzur Ağa'ya mensup rüesadan Nuri Ağa ve biraderleri.
Çarıklılar'ın ve Kutu deresine yakın olan aşairin rüesa­
sı kamilen,
Keçe] uşağı reisi ağa ve Ali Şevki Bey.

Bu tedbirlerden sonra Dersim'de:


A- Asayiş için bir dağ livası bulundurulması ,
B- kap eden yerlerde blok havuzlar yapılması,
C- ldari teşkilatı yeniden tanzim ve ıslah,
D- Yerli memurların kamilen çıkarılması, Dersim'e en iyi
memurların tayini,

250
E- Yüksek idare memurlarına adeta koloni idarelerindeki
salahiyetin verilmesi,
F- Propagandaya kuvvet verilmesi ve Türklük telkini,
G- Kürtçe yerine Türk dilinin ikamesi için ilmi ve idari
tedbirlerin alınması (Büyük kız çocuklarının okutulması) .

Hulasa:
1- Dersim'de bugünkü vaziyetin idamesi tehlikelidir. Bu
vaziyet Dersimli'nin maneviyatını takviye etmektedir.
2- Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Müsellah kuvvetin
müdahalesi Dersimli'ye daha çok tesir yapar ve ıslahın esa­
sını teşkil eder.
3- Dersim evvela koloni gibi nazarı itibara alınmalı, Türk
camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve tedricen öz
Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır."

1 930 Plümer hare ketinin ikinci safhasını idare eden 3 .


Fırka Kumandanı Halis Paşa'nın burada Dersim v e Dersim­
liler ve ıslah tedbirleri hakkındaki noktai nazarı şunlardır:

Halis Paşa'nın raporu

"Dersim hududu malümesiyle şarkan hemen Erzurum-Muş


hattına kadar uzamakta; şimal, garp ve cenubundan da Fırat
ve Murat nehirleriyle tahdil edilmekte olan geniş ve çok arı­
zalı, ormanlık ve yer yer çok fazla meskun bir sahadır.
Bu hududun haricinde, her ıararında gene aynı cinsten ve
aynı hissi taşıyan ahali ile de meskun bulunmaktadır. Fakat
şurası da malumdur ki , Dersim hududu dahilinde bulunan
her fert devlet kanunlarına itaatsiz ve şekavete salik değildir.
Tabiatın pek müşkül şeraiti içinde bütün efradı ailesiyle di­
dinerek çok sefil ve nakafi iaşesini temin ve hükümete olan
vergisini tedarik etmek için zahmetle uğraşmakta olanlar da

251
% 90'ı tecavüz eder.
Seyit ve ağaların çok zalimane olan tasallut ve tecavüzün­
den kurtarılabilse, en muti ve çalışkan bir halk kazanılmış
olacaktır.
Bu hususta alınacak tedbir ve yapılacak icraata gelince:
Plümer mektebinde , ekserisi yerli halkın çocuklarının
Türklüğü telkin eden kitaplarından gürül gürül okumala­
rı, üzerinde yürünecek muvaffakiyetli ve en emin yolu çok
açık göstermektedir. Zaten yapılan hareketin üzerlerinde­
ki tesirinden ileri gelmekle beraber ziyaretimize koşan ci­
var aşiret reislerinin hemen hepsi kendilerinin aslen Hora­
san taraflarından gelmiş Türk neslinden olduklarını bilmek­
te ve kendilerinin Cengiz istilası önünde çekilen Celalettin
Harzemşah'ın askeri bakiyesi olduğundan ve iftiharla bahse­
diyorlar. Celalettin'in, Erzincan'ın 45 km. cenubunda Der­
simliler tarafından Sultanbaba denilen Dojikbaba, 2.890 ra­
kımlı tepede şehit olduğunu söylemektedirler. Aşiret ve köy
isimleri dahi hep Türklüklerine delalet edecek gibidir. La­
ik Cumhuriyetimiz herkesi kendi akaidi vicdaniyesinde ser­
best ve tecavüzden masun bırakmış olduğundan, eskiden ol­
duğu gibi Alevilik vesair iptidai ayinlerine ele kimse müda­
hale etmeyeceğinden, bu cihetle merbutiyetlerini teyit daha
kolaylaşmış bulunmaktadır.
O halde her zaman Dersim'e karşı yapılacak tedip hareke­
ti beyannamesi ve hedefi; ne Türklük, Sünnilik ve ne de Ale­
vilik olmayıp ancak devlet kanunlarına mutlak itaat ve şeka­
vetin meni gibi Dersim'i ve aşiretleri fikren ve zihnen de çe­
lecek ve mukavemet imkanlarını çok azaltarak ve namuslu
ahaliyi bitaraf ve belki de devlet tarafında bulunduracak bir
esasa istinat ettirilmek icap eder. Ve ancak bu suretledir ki,
bir kısmı Türkçe bilmeyen bu eski Türkler kendi asıl milli­
yetlerine, Türklüklerine tedricen ısınmış ve dönmüş olacak­
tır. Fakat bu doğru ve muvaffakiyetli yol üzerinde çalışılır-

252
ken asıl kitlenin derin ve ruhi temayülünü yakından görerek
menfaatlerinin elinden gideceğini kestiren seyit ve ağalar,
biraz da bilvasıta ve doğruca hariçten mülhem olarak Türk­
lerin, Ermeniler gibi kendilerini mahvedeceğini söylemekte
ve her fırsattan bilistifade, hükümetin her tedbirini sui tevil,
bu şekaveti teşvik ve teşci [ cesaretlendirme] etmektedirler.
Binaenaleyh, her nerede memurini hükümet vazifesine
milli bir heyecanla sarılmış, ileriyi görerek ve geleceği te­
emmül ederek candan vazife görüyorsa, orada fenalık im­
kanı en az bir hadde indirilmiş ve böyle liyakatli memurlar
bulunmadığı yerde ise ters bir mukabele daima hazır tutul­
makta bulunmuştur.
Mesela, yapılan harekat ve yakılan köyler gösterilerek,
sairleri üzerine intibah ve inzibat temin edici idari tedbir­
leri alacak olan memur (Plümer kaymakamı) altı aydır ta­
yin edilmemiş, bir Kürt seyidi, hıyaneti zahir bulunan Dan­
zik N ahiye Müdürü oradan kaldırılarak hemen yanı başın­
da Kemah'ın nahiyesine verilmiş. Bu zihniyet ve bu icraatla
Dersim fenalığının izalesine imkan bulmak çok zayıf görül­
mektedir. (Bu mukaddimeden sonra, Yakup Bey'in ifadele­
rinde kısa tetkik, tahkikimle şunları da arz ediyorum.)
1 - 'Dersimlilerin eşkıyalığı önüne geçilmiyor' sözü doğru­
dur. Çünkü vasi bir mıntıka , Fırat'ın her tarafından geçili­
şi, ahval icabı mani tertip ve tedbir alınmaması ( telefon, sü­
varı jandarma, bazı noktalarda kuvvetli karakollar olmama­
sı, Dersim'e yakın ve tecavüze maruz köylülere silah veril­
memesi) eşkıyanın Dersim dağları na girdikten sonra artık
alınabilmesi müstahil halde olduğu. ( Fakat hunlar ela mem­
leketin haşka taraflarındaki gibi siyasi bir fikrin tahakkuku
yolunda, şuurlu bir çete muharebesi adını vermek doğru ol­
masa gerektir.)
2- 'Köylerde, şehirde, hükümet t e adamları, gayet munta­
zam kanallarla istihbaratı vardır.' Bu söz de doğrudur. Bu

253
hemen her mühim vakada kendisini gösteriyor. Hüküme­
tin adliye memurları arasındaki Kürtler ancak Müşir Paşa
Hazretleri'nin yüksek ve devamlı olan himmetleriyle azal­
tılabilir. Bu alttaki ifadelerimde, birinci maddenin son fık­
rasındaki mütalaamı nakız değildir. Dersimlilerin araların­
da kuvvetli bir irtibat var. Şekavet erbabının ve sair muhtacı
himaye olanların kurtarılmasında kuvvetli bir tesanüt görü­
lüyor. Fakat bu tesanüt, siyasi bir fikre istinat etmiş milli bir
gayeye müteveccih değil. Asırlardan beri şekavetle şekaveti
tecziyeye çalışan hükümet kuvvetleri arasında karşılıklı uğ­
raşma ve dövüşmenin bir neticesidir.
3- Seyit ve ağaların mazlum halk üzerindeki tasallut ve
tahakkümü de doğru ve aşikardır. Liyakatli ve adil memur­
ların devamlı mesaisi ve bu halkı ağanın zulüm ve tahakkü­
münden kurtaracak muhafız kuvveti olmadıkça ve aşair ef­
radının zihnen yükselerek tahakkümüm ağırlığını hisset­
medikçe, bu zulüm ve tahakküm devam edecektir. Bu hal,
şarkın ve garbın birçok köylerinde de hemen hemen mev­
cuttur.
Dersim'in ıslahı hakkındaki mütalaama gelince:
B e n , d ü n yanın en menaatlı mıntıkasından b u l u n a n
Dersim'de, bu menaata, ınezahimc [ sıkıntılar, belalar] alış­
mış, her tarafı iyi bilen , takriben 60- 70 bin nüfustan ibaret
bir halk kütlesinin meskun bulunduğu bu mıntıkanın, sırf
kılıç kuvvetiyle ve kati surette tenkil ve teskin edileceğine ve
istediğimiz bir hale getirerek normal bir kanunu medeni ile
idare edileceğine kani değilim.
Nitekim daha az menaat ı ve daha az nüfusu olan cenup
mıntıkaları nda da kati te nkil imkansızl ığı zaman zaman
yeni çeteler çıkarılmasıyla görü lmektedir. Yavuz Selim'in
Trabzon'da vali olduğu günden itibaren Acemler idaresin­
deyken, Kızılbaş zihniyetinin tesiri ile Sünni olan Erzincan
ve Bayburt halkına taarruz ve tecavüzleri sebk e tmiş [ geç-

254
mek ) bulunan bu aşair, dört asır zarfında laakal kırk defa
kılıçla tedip ve tenkil yapılmış ise de şekavet kesilmemiştir.
Kılıcın tedibi üzerinde, hükümetin ıslah edici daimi teda­
biri ve icraatı başlamalı ve devam etmelidir. Bu mıntıkanın
ıslahı ancak bu suretle kabil olabilir.
Şimdi de yapılabilecek tedabir ve icraatı gözden geçirelim:
1 - Dersim'i boşaltmak, bu kitleyi nasıl ve hangi mıntıka­
ya götürebiliriz? Topluca bir mıntıkaya koymak, Dersim'i
şekavet zihniyetiyle ve hemen şiddetlendirmiş olarak baş­
ka bir mıntıkaya götürmek demektir. Topluca bir yere ko­
yamadığımıza göre en doğru olarak dağıtmak lazım. Her kö­
ye birkaç ev. Bu da külfetli ve beklemesi zor ve imkansız­
dır. Evvelce nakledilmiş olan belli başlı rüesayı bile dağıt­
mak mümkün olamadığı halde, bunları kamilen bekleyebil­
mek gayri kabildir.
2- Yalnız seyit ve ağaları götürmek. Bunların yerine ikinci
derecedeki adamlar seyit ve ağa olacak, bu aç adamlar zen­
gin olmak, aşiret üzerinde nüfuz kazanmak için daha ziyade
soygunculuğu ve şekaveti artıracaktır. Seyit ve ağaları garp­
ta tutabilmek de ayrıca güçlük gösterecektir. Ben, hunların
on beş sene müddetle aileleriyle Beyşehir gölü içinde evvelce
Kazakların bulundukları ada ile diğer iki adaya götürülme­
sini muvafık bulmaktayım. Bununla beraber miktarı az olan
bu ağaları itma (veya sair suretle) defi şer edilebilir.
3- Yapılacak harekat mutlaka Dersim'i dört taraftan kafi
kuvvetlerle sararak tedip etmek ve silah toplamak ile başlar.
Yürünülen istikametlerde serian netice a l ınacak , muti kı­
sım elinde bulunan az silahı verecek, şekavet erbabı kimse­
nin bulamayacağı ve girilemeyecek yerlerde kaybol up gide­
cek, askerin dönmesinde gene baş gösterecektir. Bu hareki­
ta iştirak edecek birkaç fırkanın yolsuz, sarp dağlarda, yalçın
kayalar içinde ne kadar külfet ve zahmet çekeceğini, ne ka­
dar yıpranıp zayiat vereceği de teemmül edilecek derecede-

255
<lir. O halde yapılacak şey, geçici askeri icraat olmayıp, bü­
tün bu tedbirlerin mezç [ karıştırma ] ve telifiyle devamlı ve
muvaffakiyetli ve muntazam bir program dahilinde Dersim
halk ve zihniyetinin Cumhuriyet ve milletimize fayda vere­
cek bir hale getirilmesidir.
Benim fikrime göre bu da hiç zor olmayacaktır. Kuvvet­
li geniş bir harekatla silah toplamayı ve muzur rüesanın defi
mazarratını [ kötü bir şeyi defetmek] müteakip, bütün veka­
letler de kendi vekaletlerine teveccüh eden işlere el birliğiy­
le başlamasıyla olacaktır.
Bunlar da benim fikrimce şunlardır:
1- Dersim ayrıca bir vilayet haline konulacak ve bunda
Elaziz Palosu'ndan başka şimdi bu vilayete ve Erzincan vila­
yetine merbut Dersim kazaları kamilen bu vilayete rabtolu­
nacaktır. ( Kigi , Nazımiye , Pah, Plümer, Ovacık, Kemah, Çe­
mişkezek)
2- Vilayete ve kazalara mefkureli ve tecrübeli, yiğit ve piş­
kin me murlar tayin edilecek , nahiye müdürleri vilayetin
tensibiyle yerliden sadakat ve itaatı mücerrep [ denenmiş]
olanlardan dahi olabilir. Yüzbaşı ve binbaşılıktan müteka­
it namuslu, mefkureli zabitlerden de kaymakam ve nahiye
müdürü yapılması şayanı tercihtir.
3- Erzincan-Hozat- Elaziz , Erzi ncan- Plümür- Kigi- Pal o ,
K igi - N az ımiye-Mazkirt-H oza t-Çem işkezek, Plümer-Ke­
mah, Kemah-Ilıç köprüsü yollarının ıslahı lazımdır. Bu yol­
lar muntazam şose olmayıp, ıslah edilmiş dağ yolu halinde,
ikişer kişi geçebilir genişlikte olsa kifayet eder. Güzergahı­
nın tespitinde atiyen şoseye inkılabı düşünülerek tespit edi­
lebilir ve bütün yollan.la kendileri seve seve çalışu rılabilir.
4- Nazımiye, Hozat'ta eskiden olduğu gibi asker ikamesi.
5- Tekmil kaza merkezlerinde birer ve ayrıca Mazkirt ve
civarında ikişer ilk mektep açılması ve bütün bunlarda Türk
ve Türklüğü telkin edecek, kendilerine Türklüklerini bil-

256
direcek ve sevdirecek surette okutma ve Erzincan'da açıla­
cak yatı mektebine her kaza ve köyden birer talebe alınması.
6- Halen bir ormanın ortasında, bir dağın yamacında, bir
vadinin dibi nde münferit mezra ve ev diye inzibat altına
alınması imkansız olan tarzı iskanın meniyle, gerek bu mün­
ferit evlerin ve gerekse boğaz me thallerinde , sarp ve men
yerlerdeki bazı köylerin sureti münasebede teşvik ve ken­
dilerine yardım edilerek yakın iyi ve zengince yerlere geti­
rilmesi, ev ve köylerin de kendilerini daima itaat ve inzibata
çekecek bir halde olması.
7 - Ziraat Bankası'nın zürraa [ çiftçiler] para vermesindeki
müteselsil kefalet gibi, herhangi bir köy ve aşiret halkından
vukua gelecek şekavetin cezası da umuma ait olacağı telkin
ve tefhim edilerek ve icabında bilfiilde en ağır ceza en şid­
detli bir surette tatbik edilip gösterilerek, aşiret ve köyün ya­
ramazlarının nezaret ve inzibat altında tutturulması .
8- Kanunlarımızın mesken ve şahsi masuniyeti hakkında­
ki maddesinin şekaveti, asayişi ihlali sanat edinen eşhas hak­
kında tecil edilmesi, bir maddei kanuniye ile bu kabil adam­
lar, hükümet icraatına her ne suretle olursa olsun karşı ge­
len, taraftar bulmaya çalışan, silahla mukabele eden eşhasın
behemehal tecziyesi ve başka tarafa sürme ve öldürme sure­
tiyle mutlaka hükümctçc icraatının yürütülmesi .
9- Vilayet merkezi olan Hozat'ta gazete çıkarılarak memle­
ketin ihtiyaçlarından, ahalinin ahvalinden bahsedilmesi, hü­
kümetçe ufak tefek yardımlar yapılması ve bunların ceza ve
mükafat görenlerin yazı lması .
1 0- Bu vi layeti müstckim [ doğru ] ve muktedir adamlar
vasıtasıyla sık sık teftiş ettirerek hükümetin arzuyu alisi da­
hilinde idarei umur edilip edilmediği, memurinin ali vazife­
lerini takdir ve tedvir edecekleri görülmek ve icap eden ted­
birlerin derhal alınması.
Bu tedbirler iyi tatbik edild iğinde, hükümete halen kısmı

257
cüzisi muhasım ve kısmı azamı ise merbut ve kısmen de mü­
tereddit bulunan dağlık bir mıntıkanın çetin ahalisi hükü­
metçe kazanılmış olacaktır ki, biz en kalın fanila ve kaput­
larla hareketimizde üşür ve hastalanırken kuru ekmekle ha­
reket eden ve kendi dokumaları kalın bez don ve gömlekle
ayakları çorapsız, göğüsleri açık, kar tabakaları içinde hare­
ket eyleyen ve dağdan dağa en yalçın yerlerde seken, koşan
bu adamların yarının harbinde en kıymetli bir unsur olacağı
da müstağnii arz ve izahtır.
Yarın cenupta Malatya, Van ve şimalden Erzincan, Erzu­
rum şimendifer hatları geçtiğinde baştanbaşa en kıymetli al­
tın ve gümüş, simli kurşun, manganez gibi kıymetli maden­
lerle dolu olan ve iç taraflarında ormanlar teşkil eden ceviz
ağacı, dişbudak vesaire gibi kıymetli ağaçları bulunan ve Er­
meniler ve Romalılar devrinden kalmış birçok şehir hara­
beleri ve kaleler enkazıyla da ehemmiyet ve servetini göste­
rir tarihi abidatı bulunan Dersim'in kıymetli bir vatan parça­
sı olacağı ve bütün bunların işletilebilmesi için de, en daya­
nıklı, en ucuz çalışan bir halkın da içinde bulunuşu, şarkın
inkişafında ve memleketin iktisadı yükselmesinde büyük ve
mühim bir amil bulunduğu müstağnii arzdır.
Aralarında siyasi bir tesanüt olmadığını umumi ve müt­
tehit bir teşebbüs ve tecavüz yapamayacaklarını neye istinat
ettiriyorum?
1 - Bir kere içlerinde akıllı, dünya görmüş adamlar oldu­
ğundan Cumhuriyet'in kadir kudret ve satvetini [ üstünlük ]
takdir eyledikleri.
2- Geçen sene hiç şüphesiz her taraftan teşvik edildi. Bil­
hassa Ağrı harekatı sıralarında burada da bir teşebbüs yapı­
larak askerin burada tutulması için şarktan gelen Kürt efra­
dı arasında haber alındı. Trabzon İngiliz konsolosu bir pazar
günü gelerek, pazara gelen Kürtlere sırmalı kavaslarını gös­
terdi. Gezmek niyetiyle giderek Dersim'in bir ileri karakolu

258
mesabesindeki Balı Bey köyünü bililtizam kalabalık bir Kürt
kitlesine sokarak, onunla alakasını, onun fikrinin taraftarı
olduğunu işrap [ üstü örtülü anlatma] eyledi.
Ağrı'ya 1 1 . Alay'ın iki taburu hareket etti. 1 1 . Alay'ın ka­
lanları çok azalmış bir halde bulundu. Dersimliler bunu hep
bildikleri halde, siyasi ve umumi mahiyette hiçbir hareket­
leri görülmedi.
3- Muhtelif şekavetler görüldü fakat bu, onların asırlık iti­
yatları, cehaletlerinin ve ihtiyaçlarının ve üzerlerinde seyit
ve ağalarının tazyikleri neticesidir.
4- Hepsinin Türk oldukları iddia ve teyidi sadakat eyleme­
leri, çoğunun Türkçe bilmesi ve konuşması.
5- Birinci ve ikinci harekatta altmış Kürt'ün milis sıfatı ile
3.000 metre rakımlı Karacakalc dağlarında karlar içinde aç,
açık uğraşmaları, tedip edilen mıntıkadan tutulmuş katırcı­
ların sadakatle çalışmaları.
6- Esir düşenleri soymalarına rağmen öldürmemeleri.
7- Aşiretlerin aralarında derin zıddiyetler, ayrılıklar bulu­
nuşu .
8- Bilhassa Plümer mıntıkasındaki aşiretler içinde tahsil
ve terbiye görmüş adamlar olup bunların aşiret hissiyet ve
zihniyeti içinde çok isteksiz ve üzüntülü bulundukları.
9- Yaşayabilmek için kendi mesai ve hasılalarının Erzin­
can ve Harput'a muhtaç bulunduğu ve bunun için iktisadi
bir tazyikten korkmaları ve bunu düşünmeleri . "

Dahil iye Vekili Şükrü Kaya Beyefendi'nin raporu

Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Beydendi'nin 1 9 3 1 senesi son­


baharında Birinci Umum Müfettişlik mıntıkasını teftişi es­
nasında , Dersim ve muhitini dolaştıktan sonra Elaziz'den
şifre ile Başvekalet yüksek makamına yazdığı 1 8/1 1/193 1 ta­
rihli rapor:

259
"Arapkir, hususuyla Kemaliye'nin Dersim kazalarına ci­
var halkının Dersimlilerden çektiklerini dinledikten ve gör­
dükten sonra Dersim meselesiyle yakından alakadar olma­
mak mümkün değildi. Elaziz'e avdette, Umumi Müfettiş ve
Vali beylerle Kazım, Kenan ve Osman paşalarla Çemişkezek,
Hozat ve Pertek ve Mazkirt kazalarına gidildi. Siirt mebusu
Mahmut Beyefendi de refakat lütfunda bulundular.
Dersim'i daha iyi görebilmek için Ovacık ve Nazımiye'ye
ve Dersimlilerin tecavüzlerinin zararlarını iyice anlayabil­
mek için de Kigi , Kemah ve Erzincan'a hatta Kangal'a ka­
dar gitmek lazımdır. Vakit ve mevsimin buna müsait olma­
ması noksanını idare rüesasından aldığım malumatla ikma­
le çalıştım.
Bu havali ve buraların hali zati devletlerinin tamamıy­
la malumudur. Yalnız maruzatıma bir mukaddime olmak
üzere arz etmek istediğim keyfiyet artık Dersim meselesi­
nin kati surette hallinin devletçe, milletçe ve bilhassa hü­
kümetçe tehiri caiz olmayan muzur, tehlikeli ve zaman geç­
tikçe halli müşkülleşecek ve zararı artacak bir vaziyet almış
olmasıdır.
Dersim'i ihata eden kazaların 1 50.000 nüfusluk halkı Der­
simlilerin mütevali ve mütemadi taarruz ve tecavüzlerinden
gittikçe daha ziyade mutazarrır olmaktadırlar. Dersim'e ya­
kın olan muhitlerin kazanç ve hayatları Dersimlilerin ayak­
ları altında her gün çiğnenmektedir. Toplu, büyük çetele­
rin köy basması, sürüleri götürmesi, mukavemet ede nleri
öldürmesi , yol kesmesi son aylarda adi vakalar sırasına geç­
miştir. Dersim'e yakın yerlerdeki halk, malından ve canın­
dan emin olmadığı gibi manevi cesaret ve mukavemetlerini
ele kaydetmiş bulunuyorlar. Bu yakın çemberin harici muhi­
ti ele cezasız kalan bu vakaların tesiri altında, ziraat ve tica­
ret noktasından maddeten mutazarrır ve asayişsizlik yüzün­
den manen mustariptirler,

260
Dersim'in içinin arz ettiği manzara da bundan daha az acı
ve acıklı değildir. Bir defa Dersim, Çemişkezek, Pertek, Maz­
kirt ve Hozat kazalarındaki umumiyetle Türkler ve aşiret ha­
yatını terk ederek silahları alınan çiftçiler tamamıyla Der­
simlilerin nüfuz ve tehdidi altındadırlar.
Devlete asker ve vergi veren bu halk, canını ve malını ko­
rumak için garp ve şimal aşiretlerine vergi vermek mecburi­
yetinde oldukları gibi her gün de soyulmak ve öldürülmek
tehlikesindedirler. Soyulanlar pek çoktur, öldürülenler de
vardır. Köyünden tarlasına gidemeyen veyahut şehre iltica
eden köylüler pek çoktur.
Dersim'in mütecaviz ve mutaarrız aşiretleri de birbirleri­
ne karşı hasım ve küskün bir vaziyettedir. Aralarında mü­
sademe, mukatele [ birbirini vurmak, öldürmek ] ve hırsız­
lık daimidir.
Dahilde hükümet ve teşkilatı, zabıtası, mahkemesi bir he­
yuladan ibare ttir. Bu mekanizma hükmünü ancak silahsız
ve muti halk üzerinde müessir olabildiğinden nüfuz ve sul­
tasını bunlar üzerinde yürütmekte ve dağdaki şakilere ve
aşiretlere karşı hiçbir emrini ve hükmünü infaz edememek­
tedir. Makus bir netice olarak hükümet, halk nazarında aşi­
retlerin ve onların ağalarının nüfuzunu artırmaktadır.
Dersim içi muntazam hükümet teşkilatına rağmen tama­
mıyla anarşiktir. Dıştan görünüşü silahlı, teşkilatlı hırsızlar
yatağı ve ocağı olmasıdır. Bu ocak gün geçtikçe kızışmakta
ve etrafını yakmaktadır. Acil ve kati tedbir alınarak, bu ocak
kati surette söndürülmezse a teş günden güne sirayetini ar­
tıracaktır.
Yakın zamanlarda hasıl olacak netice etraftaki halkın gasp
ve istismar sahalarına tabi oldukları ağaların hükmü nüfu­
zuna girerek köle olmakla veyahut birçoklarının hazırlandı­
ğı gibi evlerini , barklarını terk etmekle, Dersimlilerin nüfuz
ve tecavüz hudutlarının artması veyahut silah tedarik ederek

261
daha gerilerdeki silahsız ve muti halka musallat olarak Der­
sim sisteminin genişlemesi olacaktır.
Dersim'de Seyit Rıza ile Haydaranlı rüesasından başka ağa­
larla ve Seyit Rıza'nın oğlu ile görüştüm. Hepsinin vazı tav­
rı mutidir, itaatkardır. Hükümetten ancak teveccüh ve hima­
ye beklemektedirler. Cehalet, fakirlik, arazi ve maişet darlığı
bazı aşiret efradını şuraya buraya tecavüze sevk ediyor. Cum­
huriyet hükümetinin buraları tecziye edeceği muhakkak­
tır. Kendileri işleri ve güçleri ile meşgul oldukları halde ba­
zı mü fsitler kendilerini hükümet nazarında müttehem [ ken­
dinden şüphe edilen, suçlu olduğu düşünülen] gösteriyorlar.
Bundan çok mustariptirler. Kendileri Türktürler ve Cum­
huriyetçidirler. Bazı Kürtlerin hırsızlıklarını onlara atfet­
mek doğru değildir. Eğer bazı katil ve hırsızlar aşiretler ara­
sına karışmış bulunuyorsa artık aşiret hayatı kalktığı için hü­
kümlerinin nafiz olmadığından ve sözleri geçmediğindendir.
Hüküınet istediği zaman onları yakalayabilir ve mahsuba­
tı alıp sahiplerine verebilir. Kendileriyle ayrı ayrı görüşüldü­
ğü vakit, bütün fenalığı yapan hasım olan aşiret reisidir. Hü­
kümet onun vücudunu kaldırırsa Dersim meselesi halledilir.
Her birinin ayrı ayrı şikayette ittifak ettikleri şahıs Seyit
Rıza ile Haydaranlı reisleri Kamer ve Hıdır ağalardır.
Seyit Rıza'nın günden güne nüfuz ve hükmünü artırdığı
meşhuttur. Yağma ve hırsızlıklardan en çok istifade edildiği
ve hükümete en az ehemmiyet verdiği için diğer aşiret ağa­
ları zahirde onu telin etmekte fakat hakikatte ona gıpta eyle­
mekte ve gittikçe nüfuz ve tefevvukunu kerahetle kabul et­
me ktcdirler.
Hariçtekilerlc münasebetlerinden şüphe edilen ve Koçki­
ri'ye kadar nüfuzu şamil olan ve hariçteki katil ve hırsızları
da himaye ederek silahlı kuvvetini ve adamlarını artıran bu
adam kati tedbirler alınmazsa, istikbalin Dersim'i için hazır­
lanmış bir şeftir.

262
Arz e ttiği hal ve manzara, şahıslardan ziyade bir sistem ve
o sisteme karşı idaredeki ihmalin neticesidir. Bu vaziyeti ih­
das eden sistem aşiret hayatı ve ananesidir. Bu sistemi mu­
zur ve tehlikeli yapan en müessir sebep ise aşiretin silahlı
olmasıdır. Silah miktarı altmış bu kadar aşiretin azlığına ve
çokluğuna göre tahavvül etmek üzere ve kendilerinin de ay­
rı ayrı iradelerine göre, 1 8-20 bin tahmin edilmektedir.
Binaenaleyh, Dersim'in ıslahı ve içindeki ve bilhassa dı­
şındaki halkın taarruzdan muhafazası ve aşiret sisteminin de
halli için her şeyden evvel Dersim'in silahtan tecridi ve aşiret
reislerinin bu muhitten uzaklaştırılması lazımdır.
Resmi ve şahsi malumat ve mütalaaların ve mahalinde ha­
sıl olan intibaların ve Dersim vakalarıyla yakından alaka­
dar halkla yapılan hasbühallerin neticesi bu hükümde müş­
terektir.
U mumi Müfe ttiş Bey, Vali Bey, Kazım Paşa, Kenan Pa­
şa, Osman Paşa, Mahmut Bey ve diğer vali ve kumandanlar­
la yaptığım ferdi ve müçtemi muhtelif müzakerelerin askeri,
mali, idari, siyasi varit ve muhtemel her safhası mülahaza
edilerek işin muhtelif cephelerden tetkikiyle istihsal edilen
neticede defaatle ve ittifakla bu esasa vasıl olmuştur. Eski­
den yapılan ve neticesiz kalan hareketler daima göz önünde
bulundurulmuş ve Dersim'in artık Türk idare tarihinde ya­
şamaması ciheti en esaslı hedef telakki olunmuştur.
Avdetimde zatı devletlerine vaki olacak maruzatım da bu
esaslara müteferri l bir kökle alakalı olan, bir kökten ayrı­
lan ! olacaktır. Bu hususta şimdi tatbik teferrua tından sar­
fı nazarla, hulaseten takdiri devletlerine arz edeceğim esas­
lar şunlardır:
1 - Dersim'in ıslahı acil ve zaruridir. Tehirinde <levle tc,;e za­
rar vardır.
2- Islahın temini ve zararın tevkif ve izalesi ve Dersim sis­
teminin halli ancak:

263
A- Silahların toplanması (bu da müşkül ve külfetli olma­
yacaktır) .
B- Aşiret ağalarının ve aşiret ağası olabileceklerin Dersim'­
den uzaklaştırılması .
C- Dersim'de v e topraksız v e ağalann esiri köylülerin ma­
hallen veya naklen topraklandırılması.
3- Bunların tatbiki askeri bir harekete mütevaffıktır. Bu
askeri hareketin memleketin müdafaa sistemini gevşetme­
mesi ve bilhassa şark ve cenupta tatbik edilen programı te­
hir etmemesi ve devlet hazinesine ağır bir yük tahmil etme­
mesiyle telif edilmek şarttır.
Bu askeri hareketin devlet müdafaasını ihmal ve şark ve
cenup programını tavik etmeyecek surette tatbikinin müm­
kün olduğu, askeri mütalaa ve müzakerelerle anlaşılmıştır.
Veçhi tatbik bittabi tasvibi devletlerine arz olunacaktır.
4- Bu harekete 1932 senesinin ilk müsait mevsiminde baş­
lanmasında muvaffakiyet daha esaslı ve daha kolay olacağın­
dan ıslah keyfiyeti tasvibi devletlerine iktiran ettiği anda, as­
keri ve idari istihzarat tedbirlerine başlanır.
5- Nakil, iskan ve diğer idari program da tasvibi devletle­
rine arz olunacaktır.
6- Kışın yaklaşmış olmasına ve taarruz ve tecavüzlerin du­
racağı muhakkak olmasına rağmen, Dersimlilerin taarruzuna
uğrayan hariç muhitteki Türkleri önümüzdeki ilkbaharla ya­
zın ilk aylarının tecavüzlerine karşı mahfuz bulundurmak za­
ruridir. Bunun için en müessir tedbir ve çare, oralardaki sabit
ve seyyar jandarma kuvvetlerinin diğer yerlerden tasarruf edi­
lerek takviyesi ve Türk köylerinden bir kısmının silahlandırıl­
ması, Sansa boğazı, Kemah boğazı, Kemaliye ve Çemişkezek'te
eskiden olduğu gibi icap eden askeri kuvvetlerin ikamesidir.
Asker ikamesi keyfiyeti askeri harekat planına tevkif edilmek
mümkündür. Bu ve bunlara ait tatbik ve teferruat maruzatı da
ayrıca takdim olunacaktır. Arz ederim efendim."

264
Dersim'in ıslahı Esaslar1

1 - Islahattan maksat Dersim'de hükümet nüfuzunu nor­


mal vilayetler derecesinde Lesis etmek ve bu mıntıka halkını
ticaret, ziraat ve sanat yoluna sevk etmek ve hükümet teka­
liflerini ifaya kabiliyetli bir hale getirmektir.
2- Dersim'de silah toplamadan ve rüesayı oradan uzaklaş­
tırmadan ıslahata çalışmak ve muvaffak olmak mümkün de­
ğildir.
3- Dersim'de silah toplamak ve rüesanın tebidi [ uzaklaştır­
ma, sürgün etme) , buraya karşı askeri bir hareketi icap ettirir.
4- Dersim'de şimdiye kadar yapılan askeri harekeLlerin si­
lah Loplama, rüesayı toplamak gibi hedefleri olmadığı cihet­
le tesirleri kısa bir zamanda nihayet bulmuştur. Rüesa ve si­
lah toplamak işi , evvelki harekata nispetle daha çok kuvvet
tahsisini ve daha esaslı hazırlığı icap ettirir.
5- Harekatı ciddi bir idari ıslahat Lakip etmezse , şimdiye
kadar olduğu gibi bir netice alınmasına imkan yoktur. Silah
yeniden tedarik edilir ve yeni reisler türer.
6- Tedibi müteakip senelerde para vaziyeti idari ıslahatın
tatbikine mani olacaksa, silah toplamak hareketine başlama­
mak daha muvafık olur.

265
İdari ıslahat şun/art ihtiva etmelidir:

1 - Halkı toprağa bağlamak (Kısmen Dersim civarındaki


ovalara indirmek).
2- ldari teşkilatı yeniden tanzim etmek,
3- Müstekim, mefkureli ve en iyi memurları Dersim'e ta­
yin etmek, yerli memurları o havaliden uzaklaştırmak.
4- Adliye makinesini mutlak suretle adilane ve seri bir su­
rette işletmek (Halk, hükümet teşkilatının tahakküm vasıta­
sından ibaret olmadığı ve iyilik isteyen bir teşkilat olduğunu
gözü ile görmelidir) .
5- Yollar yapmak.
6- Mektepler açmak ve Türklük propagandası yapmak.

266
Dersim'in ıslahı Safhalar1

Birinci sene:

1- Silah toplamak.
Bu iş bütün Dersim'de ve istisnasız bir şekilde kati su­
retle halledilmelidir. Bu işin yarım halli Dersim meselesi­
nin kati şekilde intacı na [ sona erdirme ] manidir. Evvele­
mirde halka silahlarını teslim için kısa bir mühlet verildik­
ten sonra , taharriyat [ aramalar, araştırmalar] başlamalıdır.
Silahını saklayanların tecziye edileceği ilan edilmelidir. As­
keri harekete başlamadan evvel yapılacak esaslı propagan­
dalarla Cumhuriyet hükümetinin adil olduğu ve hiçbir va­
tandaşın diğerine zararı dokunmasına ve hükümet emirle­
rinin hiçbir yerde yapılmamış olmasına müsaade etmeye­
ceği ve Türkiye'nin her tarafı nda olduğu gibi Elaziz vila­
yetinin Hozat, Ovacık, Mazkirt, N azımiye ve Erzi ncan'ın
Plümer ve Kigi kazalarında da halkın tamamen serbest ve
Cumhuriyet kanunlarına muti olarak ziraat, ticaret, sanat
sahalarında çalışarak kendi menfaat ve saadetlerini temin
ederek diğer yurttaşlar gibi raha t içinde yaşamak hakları

267
olduğu ve bazılarının fena niyetle ve kötü maksatlarla orta­
ya çıkardıkları gibi hükümetin bu kazalar halkına hiçbir fe­
nalık yapmayacağı , ancak hükümet emirlerini yapmayan­
ları ve hükümet kuvvetlerine karşı koyanları katiyen affet­
meyerek çok şiddetle cezalandıracağını ve bütün vatandaş­
ların mal, can, ırz emniyetinin hükümetçe temin edilmek­
te olmasına göre bir kısım halkın elinde silah bulundurma­
sına ve silahsız olanlara tecavüz e tmesine asla müsaade et­
meyeceğini ve bu sebeple hükümete muti olanların silahla­
rını derhal hükümete teslim etmeleri tamim edilir.

2- Rüesanın tebidi.
A- Rüesanın tebidi, Dersim'in ıslah ve temdin işinin esa­
sını teşkil eder. Reisler yerlerinde kaldıkça gerek kendileri
ve gerekse maiyetleri müstahsil olmaktan daima uzak kala­
caklar ve tufeyli olarak yaşamakta devam edeceklerdir. Garp
mıntıkalarına nakledilen reisler, orada başka suretle yaşa­
mak imkanını bulamayınca çalışmaya mecbur olacaklardır.
Reislerin tahakküm ve telkinlerinden kurtulan halk da meş­
ru kazanç yollarına daha kolaylıkla sevk edilecektir.
B- Rüesanın garba tebit edileceği keyfiyetinin harekatın
hitamına kadar ifşa edilmemesi pek lazımdır. Aksi takdirde
rüesa arasında anlaşmalar ve birleşmeler görülecek ve reis­
ler maiyetlerini mukavemete teşvik ederek, bunların deha­
letlerine mani olacaklardır. Bu suretle ıslah ve temdin mese­
lesi uzayacak ve müşkülatı dai olacaktır.
C- Harekat başlamadan reislerin elde edilmesi ve hareka­
tın nihayetine kadar rehine gibi muhafaza edileceği hakkın­
da tebligat yapılması lazımdır.
D- Reisler bir daha Dersim'e dönmeyecek ve kaçamayacak
suretle garp vilayetlerine tebit edilmelidir.
E- Reisleri , aileleri, akrabaları ve reis olmak istidadında
bulunanlar, öteden beri reislerin çapulculuk aletleri olan eş-

268
has behemahal Dersim'den uzaklaştırılmalıdır. Aksi takdir­
de Dersim'de kalan halkın başında yeni bir reis türeyebilir.
F- Kimlerin nerelere ve ne suretle tebit edileceği ayrı ola­
rak ve lahika halinde raporun nihayetine eklenmiştir.

3- Mücrim ve mahkumların yakalanması.


Dersim, senelerden beri içindeki ve mu hi tindeki suçlu
mahkumların melcei olmuş ve hükümet kuvvetleri ile bun­
ların yakalanması mümkün olmamıştır. Askeri hareketten
istifade edilerek silahlar tamamen toplandıktan sonra bun­
ların kamilen derdestleri temin edilmek lazımdır.

4- Mükellefiyetini ifa etmeyenlere bunun ifa ettirilmesi.


A- Dersim, öteden beri hükümete karşı her türlü mükelle­
fiyetlerini tamamen ifadan imtina etmiştir. Sayım, musakka­
fat [ üzeri damla örtülmüş yapılar] ve sair vergiler, cüzi mik­
tarda veya hiç verilmez. Vergilerini tediye keyfiyeti, aşiretle­
rin hükümete karşı itaatleri derecesine göre % 1 ila % 70 ara­
sında mütehavvildir. Dersim'in masarifatı varidatından faz­
ladır. Bu fazlalık senevi 1 00.000 liradır.
B- Dersimlilerin devlete vergi ve sair mükellefiyet baka­
yası şudur:
1 9 3 1 - 1 93 2 senelerinde Çemişkezek ve Pertek kazaları da
dahil olduğu halde, Dersim'in altı kazasında 24.000 hayvan,
1 . 500 deve kaydedilmiştir ki, vergileri 59.000 lira tutmak­
tadır. 6.000 lirası Pertek'in, 1 8.000 lirası Çemişkezek'in ve
1 3 .000 lirası da Mazkirt'indir.
Altı kazanın muhtelif varidatı ndan 1 93 2 Haz iran ipti­
dasına müdevver [ yuvarlak] bakayası 243 . 080 liradır. Bu­
nun 4 1 .428 lirası sayı m , 46.695 lirası arazi , 9 5 . 4 7 7 lirası
bu vergilerin munzam kısmındandır. Dersim'in Ovacık ka­
zasının mukayyet 3 . 599 hayvanına mukabil halen mevcu­
du 30.000, Hozat'ın 4.857 kayda mukabil mevcudu 35 .000,

269
Nazımiye'nin 1 0.980 kayda mukabil 30.000'dir. Mazkirt'in
2 1 .885 kaydedilene mukabil 35.000, Çemişkezek'in 30.959
hayvanına mukabil 3 7 . 000 ve Pertek'in 2 7 . 5 54 mukayyet
hayvanına mukabil 3 7 . 000 mevcutları bulunduğu tahmin
edilmektedir.
Nüfusa ve aşiretlerin hayvanat mevcutlarına, oralarda faz­
la müddet bulunmuş memurinden yapılan tahkikata göre
akalli yüz bini mütecaviz mektum [ saklanan, gizlenen] hay­
van vardır.
Ovacık, Hozat kazaları ve Nazımiye'nin Haydaran, Hakis,
Mazkirt'in Demenan, Yusufan, Pertek'in Dere, Şevak nahi­
yeleri ve Çemişkezek'in Koç uşağı gibi hiç asker vermeyen
menatıktan [ bölgelerden ] alınacak askerlik nakdi bedeli de
mühim bir yekun tutacağı gibi kuvvetle yazılacak hayvana­
tın geçmiş senelerin mektum vergilerini de tahsil için bir ka­
nuni mani yoktur. Aşairin köle mesabesinde kullanılan %
20'si istisna edilirse ağaların ve ileri gelenlerin altın olarak
bütün borçlarını verebilecek paraları vardır.
C- Dersimliler askerliklerini de ifa etmezler. Yalnız vilayet
merkezine yakın olan mıntıka halkının bir kısmı ifa ederler.
Silah toplanmayı müteakip, askerlik yaşı içinde bulunan­
lar yakalanarak garp vilayetlerinde mükellefiyetleri ifa etti­
rilmelidir.

5- Şimali Dersim halkının garba nakilleri.


Şimali Dersim, çok sarp ve yolsuzdur. Bilhassa kış mevsi­
minde bu mıntıkaya hükümet teşkilatının nüfuz etmesi pek
güçtür. Maarif, sıhhiye ve sair medeni nimetlerin bu mıntı­
kanın her köşesine isali [ ulaştırma] ya güç veya gayri müm­
kündür. Bu itibarla şimali Dersim halkının başka mahallere
nakilleri faydalıdır.
Dersim' in bilhassa şimal mıntıkaları (Ovacık , Nazımi­
ye kazaları) öteden beri hükümete karşı menfi bir cephe al-

270
makla maruftur. Bu mıntıka sureti umumiyetle çapulcula­
rın yuvasıdır. Halen hükümete karşı küstah vaziyetini mu­
hafaza eden Yukarı Abbas uşağı reisi Seyit Rıza ile Haydaran
aşireti reisleri Hıdır ve Kamer ağalar ve hükümete en ziyade
karşı duran aşiretler bu mıntıkadadırlar. Esasen ziraata hiç
müsait olmayan bu mıntıka halkının garp vilayetlerine tebi­
di, Dersim'in ıslahı için alınacak kuvvetli bir tedbir olarak
mütalaa edilmiştir. Bu iki kazanın nüfusunun mecmuu va­
sati bir hesapla l l . 742'dir.

6- Dağınık iskanın meni.


A- Dersimli'nin hayat şeraiti onu mezralarda dağınık iska­
na mecbur etmiş ve bu suretle hükümet kuvvetlerinin mura­
kebesinden uzak kalmıştır. Dağınık iskan vaziyeti devam et­
tikçe Dersimli'nin üzerinde hükümet nüfuzunu tesis etme­
ye imkan mevcut değildir. Münferit binalar birer eşkıya ya­
tağıdır. Evvel emirde dağınık iskanı icap ettiren hayat şart­
larını velev kısmen olsun, izale etmek lazımdır. Dersimli da­
varcıdır. Dağınık iskan davarcılığın icabıdır. Şimali Dersim
halkının garba ve ahalisi ziraata müsait olmayan Dersimlile­
rin ova köylerine yerleştirilmesi dağınık iskanı az çok tahdit
eder. Mütebakilerini de mecbur etmek lazımdır. Bu maksatla
askeri harekat esnasında münferit evlerin yakılması lazımdır.
B- Geçit ve boğazlarda bulunan köylerin yıkılması ve bu
köylerin hükümet murakabesine yakın köylere nakilleri
sarp yerlerde inşa edilen köylerin de aynı suretle yıkılması
ve nakilleri faydalıdır.

7- ldare , adliye ve inzibat memurlarından işe yaramayanla­


rın değiştirilmesi.
Dersim'de bulunacak memurların hükümetin bu mıntıka­
ya karşı takip ettiği siyaseti kavrayarak ve Dersim'in ehem­
miyetini takdir edecek ve muamelatını buna göre tanzim, ic-

271
raatını maksada uygun şekilde tatbik edecek derecede ehli­
yetli ve yüksek seciyeli olmaları mutlak surette lazımdır. Bu­
raya tayin edilecek memurlara tabii hayatın istikrarına ka­
dar fazla bir imtiyaz bahşedilerek, mevcudun en iyilerinden
seçilmelidir. Hükümetin çapulcu ve mütecavizlere karşı bi­
aman ve muti ahaliye karşı müşfik bir teşekkül olduğu ka­
naatini fiilen tesis e tmek ancak iyi memurlarla mümkün­
dür. Tedibe karar verildiği günden itibaren bu evsafta me­
murların derhal tayini ve diğerlerinin değiştirilmesi pek la­
zımdır. Yerli memurlar Dersimlilerin casusudur. Onların
Dersim'den behemehal uzaklaştırılması iktiza eder. ldare
memurlarının durendiş [ uzağı görür, öngürülü ] , adli me­
murlarının adil, inzibat amirlerinin cesur ve durendiş olma­
ları mutlak surette istenen vasıflardır.

ikinci sene

1- Harekatı icra eden askeri kıtaatın garnizonlarına avdet­


ten sonra, Dersim asayişinin müstakar bulundurulması için
de kuvvetli bulunmak lazımdır. Bu sebeple bu kazalarda bu­
lundurulacak sabit jandarma kuvvetlerinden başka, seyyar
jandarma taburlarından bugün Dersim içinde bulunan Sey­
yar Piyade Alayı ile bir Seyyar jandarma Taburu idari ıslahat
ilk tesirini gösterinceye kadar bugün bulundukları mıntıka­
larda bırakılmalıdır.

2- Tekrar bir silah yoklaması.


Birinci sene taharriyatından saklanması muhtemel görü.len
ve şüphe edilen mahallerde ve köylerde yeniden bir silah
yoklaması yapması çok faydalıdır. Dersimli, silahını maişet
vasıtası gibi kullanır. Bu silah elinden alındığı gün, çalışmak
mecburiyetini hissedecektir. Bunun için silah toplama işinin
kati şekilde halli elzemdir.

272
3- Dersim'deki idari, adli memurların muamelatını muraka­
be teşkilatı.
Elaziz'de bulunan vali, Dersim'in içiyle sıkı temas edemez.
Ahvale vukuf ve yakından murakabe keyfiyeti noksan kalır.
Devlet teşkilatının faaliyetini teftiş ve murakabe vazifesiyle
ufak bir büro ile Hozat'ta bir daire amiri (vali muavini) bu­
lunması büyük faydalar temin edebilir.

4- Dersimlileri mahallen veya naklen topraklandırmak.


Dersimli maişet derdinden kurtulduğu gün şekaveti ken­
diliğinden terk eder. Dersimli müstahsil hale getirildik­
ten sonra Dersim işi esasından halledilmiş addedilebilir. Bu
maksatla Dersimli'yi ziraata teşvik veya mecbur etmek la­
zımdır. Dersim'in içinde, kısmen ziraata salih arazi de mev­
cuttur. Tebit edilen Dersimlilere ait arazi muti ve fakir Der­
simlilere tevzi edilmeli, ziraatla iştigali teşvik edilmeli ve bu
maksatla Dersimli'ye kredi vermeli veya doğrudan doğruya
yardım edilmelidir. Bir kısım fakir Dersimlilerin de Malatya
ve Elaziz'deki metruk araziye yerleştirilmesi faydalı netice­
ler verebilir. Bunlara arazi, çift, hayvan, tohumluk ve ev ver­
mek lazımdır. Elaziz ve Çemişkezek köylerine yerleştirilen
Dersimliler, bugün müstahsil hale gelmişlerdir.
Dersimli'ye yalnız toprak vermek maksadı temin edemez.
Çift hayvanı, ziraat aleti ve tohumluk gibi ihtiyaçlarını da te­
min etmek lazımdır. Bunun için müsait şartlarla para bula­
bilmeli ve lazım olan vasıtalar verilmelidir.

5- Dersim'de yol yapmak.


Dersim'de gerek devlet yolları , gerekse vilayet yolları ya­
pılmasına muntazam bir program dahilinde başlamak ve de­
vam etmek mutlak surette lazımdır. Yollar Dersim'in iktisa­
di inkişafına hizmet edeceği gibi askeri nakliyatı teshil ede­
cektir. Bu suretle Dersimli iş sahibi olmak suretiyle şekaveti

273
terk edecek, şekavete devam edenlerin tedibi kolaylaşacak­
tır. Bundan başka, yollarda yevmiye ile çalıştırılan Dersimli­
ler çapulculuğa ihtiyaç hissetmeyeceklerdir.

6- Mektep açmak.
Dersim'de açılacak mekteplerle istikbalin Dersimlileri­
ni bugünkünden daha medeni, yumuşak hale getirmek ve
Türklük ile yaklaştırmak ve kendilerinin aslen Türk olduk­
larını öğretmek lazımdır. Mektepler vasıtasıyla Türk lisanı
Dersim'de temin edilmelidir. Bu maksatla bidayette Plümer,
Mazkirt ve Hozat'ta birer ilkmektep açmak ve buralara mef­
kureli muallimler tayin etmek lazımdır.

7- Kazalarda sıhhi teşkilat.


Halkın hükümete merbutiyet hislerini tesis etmek için her
kazada halkın sıhhatiyle alakadar müesseseler vücuda getir­
mek pek faydalı görülmektedir. Dispanserler açmak, mec­
canen ilaç vermek gibi tedbirler, Dersimli'nin itimat ve mu­
habbetini kazanmak için çok emin bir yoldur. Bu müesse­
selere mefkureli ve feragati nefis sahibi doktorlar tayin edil­
melidir.

8- Ticari münasebat.
Dersimlilerin gerek ithal gerekse ihraç ettikleri eşya için
civarlarında bulunan kasaba ve şehirlerdeki tüccarlarla mü­
nasebete girişmeleri Dersim'in iktisadi inkişafını, dolayısıy­
la halkın refahını temin etmek suretiyle Dersimli'yi çapul
mecburiye tinden kurtaracaktır. Askeri harekattan sonra,
Dersim'de hali tabii teessüs edeceğinden, kasaba ve şehirler­
deki tüccar endişesiz Dersim içinde faaliyete geçebilecekler­
dir. Bu münasebatı hükümet makamlarının ve ticaret odala­
rının teşvik etmeleri ve icap ederse müzaheretleri lazımdır.

274
Üçüncü ve müteakip seneler

A- Yol inşaatına fasıla vermeksizin devam etmek elzemdir.


İktisadi işlere inkişaf vermek ve inzibati hususa hakim ol­
mak için yol inşasını ikmal etmek ve mazide olduğu gibi ya­
nda bırakmamak esas olarak kabul edilmelidir.
B- Dersimli'nin artık eski hayata dönmesine meydan bı­
rakmamak için ticaret, ziraat ve maarif yollanyla temdin ve
terfih işlerine devam edilmelidir.

* * *

Dersim hareketi için birinci sene şu kadar paraya ihtiyaç


olduğu tahmin olunur:
600.000 lira askeri nakliyat için, 600.000 lira da Dersimli­
lerin garba nakilleri için tahsisat konmalıdır.
Harekata Haziran'da behemahal başlanmalıdır. Dersim
harekatına askeri ve idari bir tetkikin tekaddüm etmesi el­
zemdir. Dersim gibi geniş, çetin ve çok silahlı bir mıntıkaya
karşı tetkiksiz ve hazırlıksız bir hareket yapılması makus ne­
ticeler doğurabilir. Bu hazırlıklar ve tetkikler de şunlan ih­
tiva etmelidir:
Askeri hazırlıklar:
1 - Verilecek talimat dahilinde askeri tetkikat yapmak
maksadıyla kaza kaymakamlıklanna ve nahiye müdürlükle­
rine muvakkaten zabit tayini.
2- Mücavir kıtaatın tatbikatı ve atışları Dersim içinde ya­
pılmalıdır.
3- Tayyarelerin talim uçuşları Dersim üzerinde yapılma­
lıdır. Ve bu münasebetle tayyareden resimler alınmak mu­
vafık olur.
4- Harekata iştirak edecek kıtaat zabitanının kadro seya­
hatleri, Erkanı Harbiye seyahatleri Dersim içinde yapılma­
lıdır. Bu esnada Dersimlilerin harekat zamanında sığınma-

275
sı muhtemel mağaralar görülmelidir. Arazi, mevazi, yollar
ve sular tetkik edilmelidir. Bu hazırlıklar aynı zamanda Der­
simlilerin muhitinde bulunan Türk köylerine vakı olacak
akın ve tecavüzlerini de tahdit eder. Dersimli suçlunun ya­
kalanmasını ve suç yapan köy veya mevkide silah toplanma­
sını mümkün kılar.
5- Hareket için elzem olan yol ve köprü ihtiyaçları ve nok­
sanları tespit ve en zaruri olan aksam temin olunmalıdır.

İdari tedbirler:
1- Yerli memurları derhal uzaklaştırmak.
2- Dersim'i içinden tanımak. Silah, nüfus, erzak, hayvan
vaziyetinin tetkiki aşiretlerin yekdiğeriyle münasebetini ve
temayüllerini tetkik. Bu maksatla emin muhbirler istihdamı.
3- Aşiretlerin tesanütlerini gevşetecek tedbirler almak.
4- Dersimlilerin reisleriyle şekavetle melüf olanların gar­
ba nakledileceğine nazaran garpta iskana müsait köylerin ve
muhacirlere tevzi edilecek arazinin şimdiden tetkik ve tes­
piti.
5 - İdari tedbirleri yakından anlamak için Birinci Umum
Müfettişlik'in Elaziz'de bulunması muvafık olur.

276
Lahika
1- Laçin aşireti rüesası:
Hakimoğ lu Yusuf, lbra h i m H üseyin Havla, Mogomutlu Rıza, Hay­
dar, Hasan, Topal Yusuf
(6 aile Kırklareli kazasına)

2- Aşağı Karahallı aşireti rüesası:


Kangozade Mehmet, Ali oğulları Veysi ve Yusuf, Muratzade lsma­
il Ağa, Mikailzade Koç Ağa oğul ları H ızır ve Süleyman, Yeşil Ağa, Te­
mur Ağa oğu lları Yusuf Hasan ve Ad i l, Koç Ağa'nın kardeşleri Veli, Se­
yithan, lbrahim, H üseyin, Sabri, Cemi l
( 1 8 aile Lüleburgaz kazasına)

3- Yukarı Karahallı aşireti rüesası:


H üseyin Ağa oğlu Mehmet
(2 aile Bandırma kazasına)

4- lksor aşireti rüesası:


Şad i l l i Seyit Rıza, Topal Hamdi
(2 aile Kırklare l i kazasına)

5- Ferhat uşağı aşireti rüesası:


Kahramanzade Diyap Ağa (oğulları Va li, Süleyman, H üseyin, Mah­
mut), Cemşit-Zenci (oğlu Doğan), Kahramanzade Seyit Han, Havişe l l i
Küçük Ağa o ğ l u (Mahmut}, Ani Hatun o ğ l u (lsmail), incik Ağa, Al işar
Ağazade Kengo, Süleyman Ağa oğlu lsma i l Ağa
( 1 4 aile Manisa kazasına)

279
6- Gülabi aşireti:
lbra h i mzade Hüseyin, Gona Hasan Ağa, Gelap Ağa, Haydar Ağa
(4 aile Tekirdağ merkez kazasına)

7- Kolik aşireti:
Muhtar Ağa, Süleyman Efendi
(2 aile Tekirdağ merkez kazasına)

8- Koçkiri aşireti:
Al işan Bey, Haydar Bey, Şadoğlu Paşa Ağa, Hasan Ağa, Sü leyman
Ağa, Zeynel Ağa, Ağa oğlu (Memeli Ağa)
(8 aile Tekirdağ merkez kazasına)

9- Kırganlı aşireti:
Şadoğlu Sü leyman, Memeli Ağa
(2 aile Tekirdağ merkez kazasına)

1 0- Aşağı Abbas uşağı:


Zeynozade Mustafa Meçi Ağa (vefat etmiş), bunun oğlu ismi lbra­
h i m Ağa-oğlu Ahmet, Zeynel Ağa'nın yeğeni M ustafa, bunun oğu l ları
(Yusuf A l i, H üseyin, Ebubekir beyler), Küçük Ağa-oğulları lsmail, Ali­
şan, eski mebus M i ço Mustafa, Koç Ağa
( 1 3 aile Bergama kazasına)

1 1 - Bozukanlı Keçel uşağı aşireti:


Munzur Ağa, Pir Ahmetoğlu Yusuf Efendi, Ali Şevki Efendi, Mun­
zurzade Nu ri, Li ko, Seyit M a h l i , Sayıcan Ağa, M u nzurzade A l i Ağa,
Seyit lsmail, Şah Cihan, Pir Hasan Ağa, Vel i Ağa, Kahraman Ağazade
Mehmet Ağa, Hayıroğlu Eyüp Ağa
( 1 4 aile Hayrabolu kazasına)

1 2- Birmanlı aşireti rüesası:


H i lorik Hüseyin Ağa
( 1 aile Akhisar kazasına).

1 3 - Bal uşağı aşireti rüesası:


Paşa Temur, Seycan, Eyüp Ağa, Seyithan, Hıroğlu Eyüp Ağa
(6 aile Akhisar kazasına)

14- Aşuranlı aşireti rüesası:


lbrahim Ağa
(1 aile Akhisar kazasına)

280
1 5- Yukarı Abbas uşağı:
Rüesadan lksor Ağası (Seyit Rıza'nın yukarda ismi geçti), diğer rü­
esa Kırlavaklı Seyit Al ioğlu H üseyin Bey, Seyit Ağa, Seyit Rıza oğulları
(Baba, lbrahim, Seyit Hasan-Hüseyin)
(6 aile Akhisar kazasına)

1 6- Hamanlı aşireti rüesası:


Süleyman Efend i
(1 aile Akhisar kazasına)

1 7- Perihan aşi reti rüesası:


Hayıroğulları (Kimler olduğu tasrih edilmemiştir.)
(Tahminen 3 aile Bandırma kazasına)

1 8- Beyit uşağı aşireti rüesası:


Süleymanoğ l u Zeynel, Sol hasa n l ı M a h m ut, Hasan, H üseyin Ağa,
Kerimoğlu Ali, Molla Mehmetzade D u rsun Efendi, lsmai lzade Zeynel,
Sü leymanoğ lu Halil, Zeynel'in kardeşi Hasan
(9 a i le Sa l i h l i kazasına)

1 9- Aslanlı uşağı aşireti rüesası:


P ü l ü r l ü Seyit Al ioğlu Mahmut, H üseyin Ağa, Hafidi Ağa, Ged i k l i
Koçluca kabi lesi reisi Hasan Meko, Mest uşağı reisi N u r A l i
( 4 aile Sal i h l i kazasına)

20- Bezgevir ve Bezgar aşi retleri rüesası:


Topuzoğlu lbrahim kardeşleri Sü leyman ve Mahmut
(3 aile Kırklareli merkez kazasına)

21- Topuz aşi reti rüesası:


Al işar Ağazade Vel i Dolu, Vilooğlu Mehmet Ağa, Kara Alioğlu Ke­
go Ağa
(2 aile Keşan kazasına)

22- Koc; uşağı aşireti:


Çemişkezek reisleri: Hazeri'de Kopu, Hazeri'de Dursun Ali, Ahdük'­
te Ahmet oğlu Ağa, B i rade H üseyin Ağa .
Hozat reisleri: Kozluca'da Kör Seyithan, Maksutoğl u idare (na m ı
d iğer lbrahim), Tim uroğ lu H üseyin, Kerimoğlu Beko, Mahmut Seyit
Ali Ağa, idare lbrahim'in oğlu Seyithan
( 1 0 aile Balya kazasına)

281
23- Maksut uşağı aşireti rüesası:
Kasımoğl u Munzur Ağa, Aydın Ağa, Mustafa Ağa, Süleyman Efen­
di, Mahmut Ağa, Kahraman Ağa, Abbas Ağa, Ferhat uşağı reisi Aydı­
noğ l u Kahraman, Bazik uşağı reisi Abdal Hıdır
(9 aile Turgutlu kazasına)

24- Resik uşağı aşireti rüesası:


Oskih'te Zeynel Ağa, Kam i l Ağa'nın Halil lbrahim, Abbasoğl u Abbas
(3 aile Babaeski kazasına)

25- Şam uşağı aşireti rüesası:


Şeyh Hasan, Nuri Ağa, Karakaş'ta Süleyman Çavuş, Lilo Ağa (na m ı
d i ğ e r Hesan), A l i lbrahim, Şeyh Cihan, Munzuroğlu ibiş
(7 aile Babaeski kazasına)

26- Karsanh aşireti:


A l i Ağa, Hasan Ağa, M u rtaza Ağa, Hakesli Keko, Yertaloğ l u A l i
Ağa, Mehmet Onbaşı, Harmanlı Musa Ağa-bunun kardeşleri lbrah i m
v e A l i ağalar
(8 aile Uzunköprü kazasına)

27- Selamlı aşi reti:


Plümer'de Dursun Ağa'nın torunları Hasan, Musa ağalar, Nazımiye
ve civar Sof mezrasında Rıza Efendi ile kardeşleri Fazlı, Resul, amcaza­
deleri Ali ve Sü leyman, Ahmet Ağazade Resul Efendi
(9 aile Bayındır kazasına)

28- Botanh aşireti:


Ahmet Ağa, Orumlu Yusuf Ağa, Vel i Ağa'nın biraderi Kelabi Aşo­
torunu Mehmet (Mehmet Haydar), Al işan Ağa
(7 aile Uzunköprü kazasına)

29- Zerkanlı aşireti:


Plümer'de Mustafa
(1 aile Babaeski kazasına)

30- Çarıklı aşireti:


Şeyh H üseyin Beyzade Mustafa ve Hasan beyler
(2 a i le Çorlu kazasına)

31- Yusufanlı aşireti:


Mehmet ve Kamer ağalar (Dameriş'te), H üseyin Ağa, Sü leymanoğ­
lu Keğo, Peşte Zano Ağa, Murtazaoğlu Mehmet
(6 aile Keşan kazasına)

282
32- lzoli aşireti:
Gedikoğulu Mehmet, Yusuf, Aziz, Rişit'te Vel i Hakkı Efendi
{[?] aile Keşan kazasına)

33- Cafer Sinalı aşireti:


Aziz Ağa, Kirenik Ağa
(2 aile Keşan kazasına)

34- Beyhanlı aşi reti:


M i r Seyitli Hasan Ağa
(1 aile Keşan kazasına)

3S- Kısmorlu aşireti:


Hasan Efendi
( 1 aile Çorlu kazasına)

36- Sür uşağı-Süranlı aşireti:


Hasan Efendi, Sürzade, Eyüp Ağa, G ü labizade Timur Nıa-yeğenle­
ri lsmail, Hasan ağalar, Haydarzade Haşa-biraderi Müdür Ağa, Mayki­
ritli Geba n l ı ların reisi Hasan Ağa
(9 aile Çorlu kazasına)

37- Haydaranlı aşi reti rüesası:


B üşnek'te Ahmet Ağa oğlu Kamer, H ı z ı r Hocan köyünde A l i oğ­
lu H ızır.
Umum reisleri: Mehmet Ağa oğulları (Kelman, H üseyin), birader­
zadeleri {H üseyin, Musa, Süleyman, Ali) Süleyman kabilesi reisi Roş­
taklı Kamer Ağa
(9 aile Susığırlık kazasına)

38- Şeyh Mehmetli-Modanlı aşireti rüesası:


Hişto köyünde H ı z ı r, Nuroğlu Ali, Mehmet Alioğ l u Bakö, Nazımiye'­
nin yukarı Hari k'te Keko, Harik l i Kihto oğul ları (Kamer, H üseyin)
(7 aile Keşan kazasına)

39- Sökeli aşireti:


Ali Ağa
(1 aile Kula kazasına)

40- Hormekli-Horik aşireti rüesası:


Meh met Efendi, Süleyman Ağa, Mustafa Ağa, Pertal-Battal Ağa,
G iver i k l i Sü leyman Ağa-bu n u n oğ u l ları (Bertal, Ali, Hasan), Süley­
man Ağa'nın kardeşleri (Berta l Efendi, H üseyin, Hasan, Süleyman ve
Ali ağalar)
( 1 3 a i le Ma lkara kazasına)
4 1 - Demenanlı aşireti rüesası:
Kamer Ağa, Cebrail Ağa, Hasan Ağa, Cibozer nam Şerir
(4 aile Bandırma kazasına)

42- Zerkanik aşireti rüesası:


Timkin Ağa
(1 aile Malkara kazasına).

43- Pilvenk aşireti rüesası:


Zilanlı reisi Kürooğlu Süleyman (Pertek'in Oskonik köyünde), kar­
deşi Hasan, Köşoğlu Hacı Mustafa, Hal ifan l ı reisi Seyit l brahimoğ l u
Süleyman
(4 a i le Malkara kazasına)

44- Beritanlı aşireti rüesası:


lbrahim, Zülfi Paşo, Ali Ağa
(3 aile Kula kazasına)

45- Şeyhan aşireti rüesası:


H üseyin Seyit Ağa, Ciki Ali Kiro
(2 aile Kula kazasına)

46- Kodan aşireti rüesası:


Hasan Efendi, Dilo Ali Kır
(2 aile Alaşehir kazasına)

47- Balabanlı aşireti rüesası:


Halil Ağazade Paşo, Mehmet Ağa, Kamer Ağa
(3 aile Çorl u kazasına)

48- Derviş Cemal evladı aşireti rüesası:


Erzurum l u Şeyhozade
(1 aile Alaşehir kazasına).

49- Sarı Sultan-Sarı Saltık evladı aşireti rüesası:


Ası l ları Türk'tür, mutidir.

50- Ali Abbas evladı aşi reti rüesası:


Kişti n l i Ağa Dede, Terl ikuklu Ali Ağa
(2 aile Alaşehir kazasına).

5 1 - Şadilli aşi reti rüesası:


Oho ağası Necip Ağazade Hasan ağa, u m u m i reis M ustafa Ağa,
Mehmet Efendi, Adil Bey, Rifat H üseyin Ağa, Zülfü, Mehmet Efendi'­
nin oğulları (Seyit, Ali)
(8 aile Bandırma kazasına)

284
52- Kaz aşireti rüesası:
Osman Bey
(1 aile K ı rk lare l i merkez kazasına)

53- Garanson aşireti:


Hacı Didi Bey
(1 aile Ödemiş kazasına)

54- Garabaş aşireti rüesası:


Abdal Ağa
(1 aile Ödemiş kazasına)

55- Sultan Munzur aşireti rüesası:


Seyitoğlu Seyit Süleyman, Seyit Emin
(2 aile Ödemiş kazasına)

56- Baba Mansur aşi reti rüesası:


Mazkirtli Seyit Bey, Plümerli Sait Mahmut
(2 aile Ödemiş kazasına)

57- Avucan aşireti rüesası:


Kababal l ı Seyil Hıd ır, Seyit lsmail
(2 aile Ödemiş kazasına)

58- Kureyşanlı aşireti:


Ali Çavuş'un Hasan Efendi, Seyit Mahmut Maha l l i Ağa, Derviş lbra­
him, Zeynel Çavuş, Hara, Seydo, Ali Ağa, Havr köyünden Rehber, Kö­
resipi köyünde Keki Ali, Bert Türüşmek'te Hasan Efendi, Tarda köyün­
de Diba Ağa, Kigi'-nin Sitir köyünde Casus lbrah im, Nazım iye'de Re­
nan köyünde Mahmutoğlu Hamdi, Nazımiye' de G ü l i k köyünde Hasan,
Şayh Mehmet Çavuş, Zine köyünde Seyit Mahmutoğ l u Al igah, Kal­
man köyünde Mehmetoğl u Süleyman, Çamuret köyünde Zeynel Ağa,
Kigi'nin Sis köyünde lbrahim Ağa
( 1 9 aile Saray kazasına)

59- Şükranlı aşi reti rüesası :


Ali Ağa
(1 aile Uzunköprü kazasına)

60- Şeyh Mehmet Dede evladı aşireti:


Doğan Dede evladı
( 1 aile Alaşehir kazasına)

285
6 1 - Pir Sultan evladı aşireti:
Kiştem l i Seyit Mustafa, Seyit Hasan
(2 aile Alaşehir kazasına)

62- Şebelanh aşireti rüesası:


Mustafa Ağa, Rıza Ağa, H üsnü bey
(3 aile Alaşehir kazasına)

63- Cibranh aşireti:


Ahmet Bey (Şeyh Sait'i n kayınbiraderi)
( 1 a i le Kırklareli merkez kazasına)

64- Abdalanh aşireti:


Plümerli N uroğlu Mustafa, Tercan'da Laz H üseyin Efendi
(2 aile Ba lya kazasına)

65- Arilli aşireti rüesası:


K i r i s l i Yusuf Ağa-kardeşleri lsmail, H üseyin, Ferhat-amcazadele­
ri Alık ve Muh ik, Türk Mehmet Ağa torunu Hüseyin Ağa-oğlu, Yusuf
Ağa, Mahdudan kabilesi reisi Ramaza n l ı Dursun Ağa, Şakolan kabi­
lesi reisleri, Nazımiye l i Hüseyin, M i rç Ağa, D i rizli lsma il, Nazımiye'de
Batta loğlu Musa, Keşkovar'da Keko, Ferhadan reisi, Diyi k l i Del ioğ­
l u H üseyin
(17 aile Bal ıkesir kazasına)

66- Alanlı aşi reti resası:


M a z k i rt ' i n Çuku köyünde Hasa n Ağa, Kortan köyü nde H üseyin
Ağa
(2 aile Susığırlık kazasına)

67- Hiranh aşireli rüesası:


Mustafa Ağa, Mehmet A l i Ağa, H üsey i n Ağa, K i ri ns'te Mustafa
Ağa, lbi Mahmut köyünde Mehmet Ali, Sindam köyünde Ali, Deştoğ­
lu Mehmet Ağa, Palan köyünde H üseyin Efendi
(8 aile Pı narhisar kazasına)

68- Bütikanh aşireti:


Hüseyin Ağazade l bra him Ağa, Zeynel Ağa, Ali Ağa
(2 aile Kula kazasına)

69- Çambeyli aşireti:


Hasan Ağa
(1 aile Uzunköprü kazasına)

286
70- Şekanlı aşireti reisleri:
Yazılı değ i ld i r.

7 1 - Alkanlı aşireti reisi:


(2 aile Pınarhisar kazasına)

72- Badilli aşireti reisi:


Mahmut Bey, Abdurrahman Bey
(2 aile Pınarhisar kazasına)

73- Biles aşireti:


M illi Hal i l Bey, Vel i Bey
(1 aile Pınarhisar kazasına)

74- Kubatlı aşireti:


Ali Resul Ağa
(1 aile Vize kazasına)

75- Hasenanlı aşireti:


Muti Bey
(1 aile Vize kazasına)

76- Mala aşireti:


Molla Ahmet
(1 aile Vize kazasına)

77- Yelci aşireti:


lskender Ağa
(1 aile Vize kazasına)

78- Şayak aşireti reisi:


Yazılı değ i ld i r.

79- Şertik aşireti reisi:


Necip Efendi
(1 a i l e Akhisar kazasına)

80- Kirako aşireti reisi:


Yazı l ı değ i l d ir.

81- Kumsur aşireti:


Resul Ağa
(1 aile Vize kazasına)

287
82- Puğ-Puhar aşireti:
Hasan Ağa
(1 aile Vize kazasına)

83- Az aşireti:
Mehmet Ağa
(1 aile Akhisar kazasına)

84- Aatmalı Aşireti:


Battal Ağaoğ lu Mehmet Efendi
( 1 aile Akhisar kazasına)

85- H itsor aşireti:


Kahraman Bey
(1 aile Vize kazasına)

86- Eşref aşireti:


Mehmet Ağa
(1 aile Vize kazasına)

87- Harun aşireti:


Mehmet Ağa
(1 aile Vize kazasına)

88- Bekir uşağı aşireti reisi:


Yaz ı l ı değ i ld i r.

89- Sinamilli aşireti:


Hacı Hasan Ağa
(1 aile Malkara kazasına)

90- Malhas-AI Hasan aşireti:


l b i l Ağa
(1 aile Mal kara kazasına)

91- Bulyan aşireti:


iyores Ağa-Hasan Ağa
(1 aile Malkara kazasına)

Bu suretle Dersim hava l isinden 347 aile garba nakledi lecektir.

288
Aile Aşiret Gideceği yer

1 - TekirdaÇJ vilayetine

4 Celabi Tekirdağ kazasına


2 Kulik Tekirdağ kazasına
8 Koçkiri Tekirdağ kazasına
2 Kırganlı Tekirdağ kazasına
---- -·---- - - .-

16

14 Bozukanlı-Keçel Hayrebolu kazası

Zerkanik Malkara kazası


4 Pilvenk Mal kara kazası
Sina m i l l i Malkara kazası
M a l has Malkara kazası
B ülyan Malkara kazası
---- --- ----

8
19 Kureyşanlı Saray kazasına

3 Balabanlı Çorlu kazasına


2 Çarıklı Çorlu kazasına
1 Kismorlu Çorlu kazasına
9 Sur uşağı Çorlu kazasına
15

16 Tekirdağ kazasına
14 Hayrebolu kazasına
8 Malkara kazasına
19 Saray kazasına
15 Çorlu kazasına
72

2- Ed irne vi layetine

8 Karsanlı Uzunköprü kazasına


7 Botanlı Uzunköprü kazasına
Şükranlı Uzunköprü kazasına
Çam beyli Uzunköprü kazasına
17

6 Yusufanlı Keşan kazasına


3 lzo l i Keşan kazasına
Aile Aşiret Gideceği yer
2 Cafer Sinalı Keşan kazasına
Beyhanlı Keşan kazasına
7 Şeyh Mehmedanlı Keşan kazasına
2 Topuz Keşan kazasına
21

17 Uzunköprü kazasına
21 Keşan kazasına
3B

3 - Kırklare l i vilayetine:

6 Laçin Kırklareli kazasına


2 lksor Kırklareli kazasına
3 Bezgar Kırklareli kazasına
Kaz Kırklareli kazasına
Cibranlı Kırklareli kazasına
- -- -- ----- - �------- - - - - -

11

1 Şekanlı Pınarhisar kazasına


2 Alkanl ı Pınarhisar kazasına
Badi i l i Pınarhisar kazasına
Bil es Pınarhisar kazasına
- --- ------ -

Kubatlı Vize kazasına


Hasenan l ı Vize kazasına
Mala Vize kazasına
Yelci Vize kazasına
Kumsur Vize kazasına
Bu� Vize kazasına
Histor Vize kazasına
Eşref Vize kazasına
Harun Vize kazasına
9

13 K ı rk lareli kazasına
18 Lüleburgaz kazasına
11 Babaeski kazasına
5 Pınarhisar kazasına
9 Vize kazasına

56

290
Aile Aşiret Gideceği yer

4- Bal ıkesir vi layetine:

2 Alanlı Susığırlık kazasına


9 Haydaranlı Susığırlık kazasına
-�--- --- -- --- - -- -----

11

17 Araplı Balıkesir kazasına

10 Ferhat uşağı Balya kazasına


2 Abdalanlı Balya kazasına
18

8 Şadi l l i Bandırma kazasına


2 Yukarı Karabal l ı Bandırma kazasına
3 Perihanlı Bandırma kazasına
4 Demenanlı Bandırma kazasına
17

8 H iranlı Bigadiç kazasına

17 Balıkesir kazasına
11 Susığırlık kazasına
12 Balya kazasına
17 Bandırma kazasına
8 Bigadiç kazasına
65

5- Manisa vilayetine:

Şertik Akhisar kazasına


Az Akhisar kazasına
Atmalı Akhisar kazasına
Barmanlı Akhisar kazasına
6 Bal uşağı Akhisar kazasına
1 Aşuranlı Akhisar kazasına
6 Yukarı Abbas Akhisar kazasına
Karamanlı Akhisar kazasına
18

6 Maksut uşağı Turgutlu kazasına


Aile Aşiret Gideceği yer
---------------- ---- ---- · - - - -----

4 Arslanlı uşağı Sal i h l i kazasına


9 Beyit uşağı Sal i h l i kazasına
13

14 Ferhat uşağı Manisa kazasına

2 Bütükanlı Kula kazasına


Sökeli Kula kazasına
3 Deri kanlı Kula kazasına
2 Şeyhan Kula kazasına
---

2 Kodan Alaşehir kazasına


Derviş Cema l evladı Alaşehir kazasına
2 Ali Abbas evladı Alaşehir kazasına
1 Şeyh Mehmet Dede Alaşehir kazasına
2 Pir Sultan evladı Alaşehir kazasına
3 Şevelanlı Alaşehir kazasına
11
14 Manisa kazasına
18 Akhisar kazasına
9 Turgutlu kazasına
13 Sal i h l i kazasına
8 Kula kazasına
11 Alaşehir kazasına
73

6- lzmir vilayetine

13 Hormekl i Tire kazasına

Gransor Ödemiş kazasına


1 Gara baş Ödemiş kazasına
2 Sultan M unzur Ödemiş kazasına
2 Baba Mansur Ödemiş kazasına
2 Ağuhan Ödemiş kazasına
8

13 Aşağı Abbas Bergama kazasına

9 Sel a m l ı Bayındır kazasına


Aile Aşiret Gideceği yer
- --- - -- - - -- -- -

13 Bergama kazasına
13 Tire kazasına
8 Ödemiş kazasına
8 Bayındı r kazasına
23

7- Hulasa:

72 Tekirda!'.J vilayetine
38 Edirne vilayetine
56 Kırklareli vi layetine
65 Balıkesir vilayetine
73 Manisa vilayetine
34 lzmir vilayetine
347

293
347 ailenin 3.470 nüfusunun Trakya'ya nakli masrafları:

Lira

Hanköy'den Ferhat istasyonuna tren


(nüfus başına 1 27 kuruş) 4.437

Ferhat istasyonundan Mersin'e tren


(nüfus başına 966 k uruş) 33. 520

Mersin'den Çanakkale, Gelibolu, Şarköy,


Tekirdağ vapur ücreti (nüfus başına 1 2 l i ra) 4 1 .640

Mersin' den bindirme ve diğer iskelelerde


indirme masrafı (nüfus başına 34 kuruş) 1 . 1 80

Ailelerin bulund uk ları yerlerden Hanköy istasyonuna


kadar nakil masrafı (nüfus başına 5 l i ra) 1 7.350

iskelelerden iskan yerlerine kadar nakil masrafı


(nüfus başına 5 l i ra) 1 7.350

Hareket yerinden iskan yerine kadar 1 5 g ü n l ü k


iaşe masrafı (yevmiye 20'şer kuruş) 1 0.41 0

1 25.887

iskan yerinde iki aylı k iaşe (yevmiye 20 kuruş) 4 1 .640

Memur harcirahı, müteferrik ve d üşünülmeyen


diğer masraflar 5.973
1 73.500

1 73 . 500
Nakl iye, iaşe ve müteferrik masraflar,
347 hane inşası (300 l i ra hesabıyla) 1 04. 1 00

Çift hayvanı ve tohumluk 22 .400


300.000
DiZiN

Acemoğlu köprüsü 29 Alaşehir 284, 285, 286, Aşağı Özbek 32


Acınr 84 292 Aşağı Tavuk 27, 77
Ada dağı 82 Ali boğazı 24, 34, 35, 7 1 , Aşağı v e Yukarı Koşmaz
Adana 2 2 1 1 20, 1 70, 202-204, 206 197
Adıç dağları 25 Ali deresi 25 Aşağıçarik 30
Afyon 53 Almalı 84 Aşkirik 29, 1 8 1 , 1 9 1 , 2 1 0,
Ağataş 82 Altın 1 8, 22, 54 21 2-214, 216, 2 1 8
Ağdat 28, 5 1 , 78, 1 26 Amasya 142 Ateş 84
Ağız 72 Amergan deresi 78 Avaz 220
Ağrı 22, 2 1 0, 2 1 5 , 2 1 9 , Amutka 26, 2 8 , 1 1 8, 1 59, Avgölü 24, 78
229, 239, 258, 259 1 70, 204 Aydalanlı 44
Ağtaş 78 Anadolu 1 6 , 1 7 , 43, 47, Aydan (Haydan) 8 1
Ağıaz 78 58, 1 3 1 , 163, 226. 249 Ayıntap 44
Agu Baba 84 Antakya 46 Ayvatlı 83
Ağviran 27, 78 Antalya 1 8 Azgonik 1 29
Ağvis 77 Antep 1 30 Azvat mıntıkası 2 1 6
Ağzonik 28, 29, 199, 209 Arapkir 2 1 , 30, 66, 1 4],
Ahdük 28. 282 1 59, 1 66, 168, 1 79, Babaeski 282, 290
Ahtık 72 1 80, 1 82 , 1 88, 1 99, Badem dereleri 1 70
Ahıük 1 1 8 202, 225, 236, 244, Bağdat 58. 1 14
Akay Aıeş 84 260 Bağııı 7 3
Akhaha 23 Araraı 1 8 Bahire grdiği 10
Akbayır 83 Aras 22, 42, 43 Bahrihazar (hkz. H aza r
Akdeniz 1 7 Aras boyu 44 Denizi)
Akhisar 280, 28 1 , 287, Ardike 202 Balı Bry 259
288, 29 1 , 292 Ariki 1 28 Balık tepesi 82
Akkilise 1 4 1 Artik 80 Balıkesir 286, 29 1 , 291
Akpınar 77, 78 Askik 80 Balya 28 1 , 286, 291
Akseki 78 Asya 22, 36, 95, 1 57 Bandırma 279, 28 1 , 284,
Aksu deresi 30, 78, 82 Aşağı Kirnik 28 291

295
Barbaş 84 Cimin 2 2 1 Dağbek 84
Barkini 27, 28, 78 Cudi 2 2 Dağbey 1 22 , 1 80, 1 8 1 ,
Basmalon boğazı 2 1 2 209, 2 1 0 , 2 1 4 , 2 1 7 ,
Başıam 1 4 1 Çağı deresi 60 218
Bayazıt vilayeti 2 47 Çamurek-Çamuret 134, Dağmanlı 44
Bayburt l54, 1 9 1 , 2 1 0, 285 Dağyan 82
254 Çamurlu 78 Dalik 29
Bayındır 282, 292, 293 Çanakkale 294 Dameriş 284
Behisni 1 43 Çangal 197 Danaburan 224
Behre gediği 23 Çankal 83 Danariş 1 26
Behrebeli 202 Çapakçur 49, 52, 143, Danayoran 33
Bektaş 82 195 Danzik 29, 1 22 , 180, 1 9 1 ,
Bergama 280, 292, 293 Çardaklı 84 209, 2 1 1 - 2 1 4 , 2 16-
Ilrrsim 19, 56, 58 Çarsancak 2 1 , 28, 29, 37, 2 1 7 , 253
Bevcnan 198 65-68, 76, 83, 165, Darboğaz 16, 23, 198, 2 1 7
Bey (mezrası) 60, 80 192, 223, 226, 227 Değirmenler 77
Reyazdağ 78 Çaybağı 80 Dehke 72
Beydere 80 Çeknikpınarı 27 Demirkapı 84
Beyşehir gölü 255 Çemişkezek 19, 20, 24-26, Demirtaht 196
Bidre 1 1 8 28-30, 32, 34-36, 38, Derçuvan 30
Bigadiç 29 1 42, 49, 6 1 , 65-68, 7 1 , Dcreçıkaran 1 29
Rilgiş tepesi 82 7 2 , 74, 76, 78-80, 94, Dereköy 29, 78
Bingöl 34, 44, 45, 47, 96, 97, 99, 102, 106, Dereli 83
56, 1 30 107, 1 1 7, 1 1 8, 1 20, Deşı 126
Bingöl dağları 42-45 1 40, 142, 1 58, 160, Deveboynu 82
Bingöller 22 1 6 1 , 165- 1 67, 169, Dışıaş 82
Binkışlak 43 1 70, 1 73, 1 77-182, Dicle vadisi 42, 43, 50
Birgiç 1 34 188, 1 9 1 , 197, 202, Dikenli 1 14
Birman 1 1 3 208, 209, 223-227, Dimeıoka 1 3 1
Bitlis 165, 192, 227 236, 243, 244, 247, Dimili 202
Bobyezbaba (dağı) 23, 24, 256, 260, 261, 264, Dirik 82
3 1 , 33 269, 270, 273, 28 1 Divriki-Divriği 23, 1 43 ,
Boğaz 80 Çeneli 29 168, 1 8 0 , 207, 208,
Boncuk dağı 82 Çerken 84 2 2 1 , 225
Bostan 196 Çermik 2 2 1 Diyarbakır-Diyarıbekir-
Boyunkumu 78 Çevirme 8 3 Diyarbekir 44, 96, 1 32,
Bozan 78, 1 70, 202 Çiçek dağları 1 8 , 2 2 , 2 4 1 4 1 , 165, 1 78, 188,
Bozdağlar 18 Ç i n 18, 2 1 230, 234 293
Bozvenk 109 Çivarik 1 27 Dojikbaba (Sulıanbaba-
Bulanık 78 Çohke 27, 28 . Sulıanıepe) 21, 45, 48,
Ilüşnck 283 Çolaklar 82 5 1 , 182, 1 84, 252
Büyük 84 Çorçuk 72 Dörtkulak 44, 1 30
Rüyuk Göl Başı dağı 82 Çorlu 282-28-1, W9 Duı 78
Büyükköy 82, 1 1 4. 1 1 9 Çoruh vadileri 42
Büyuksu 2 1 Çorum 142 Edirne 289, 293
Çuku 286 Egin-Eğin 21, 33, 1 73 ,
Cadıbağı 78 Çukur 139 1 8 1 , 1 8 2 , 1 8 7 , 199,
Canik 53 Çukurbağ 83 225
Crmbiye boğazı 193 Çüçke 83 Egrek 202
Cencige 2 1 5 Eğripınar dağı 23, 82
Cevizli 82 Dabey 1 9 1 Ekrek 80, 1 77
Cevizlik 1 79 Dağar vadisi 202 Elaziz 2 1 , 27, 28, 29, 32,

296
39, 66, 69, 70-72, 76, Galata 84 Hamurlu 28
77, 83, 85, 88, 9 1 , 93, Gamgamik 197 Hanife tepesi 26, 27, 204
94, 103, 1 10, 1 24, 1 27, Gazili 28 Hanköy 294
1 30, 1 34, 139, 1 44, Gebanmadeni- Hantanrı 22
163, 1 75, 177, 184, Kebanmaden- Harami deresi 29, 82
188, 192, 195, 196, Kebanmadeni 2 1 , 32, Harput 43, 44, 59, 65, 83,
199-20 1 , 209, 2 1 1 , 59, 80 99, 1 58, 1 59, 165- 1 69,
2 18, 223, 230, 234, Gecegii 220 180, 1 8 1 , 183, 185,
236, 239, 244, 246, Geç tepesi 82 186, 1 88, 195, 225,
249, 256, 259, 260, Geçeli 72 229, 259
267, 273, 276 Geçi 1 6 Harsi 1 1 4, 1 22, 1 8 1 , 209,
Elbistan 44, 144 Gelibolu 294 2 10, 2 1 2 , 2 1 3, 2 1 8
Elbruz 1 8 Gemanh 44 Hasan (köyü) 59
Elgazi 28 Genç 49 Hasangazi 84
Elvenı 22 Germil 25, 5 1 , 76 Havaçur 30, 32, 33, 20 1
Ergani 144 Gerney 196 Havaçur boğazı 30
Erigan-Erikan 29, 78, Gerzi-Gerzin 196, 197 Havar-Havr 1 34, 285
109, 209 Gevrek 82 Hayrabolu-Hayrebolu
Ermenistan 50 Göçin 78 280, 289
Erzincan 2 1 , 27, 28, Göktepe 83 Hayran deresi 197
29, 33, 42, 44, 45, Gölbaba dağı 33 Hazan tepesi 25, 78
65, 74, 75, 83, 9 1 - Göl dağı 23 , 3 1 Hazar denizi 2 2 , 4 3 , 5 0
9 4 , 1 0 1 , 1 12, 1 14, Gölik 1 34 Hınıs 44, 45, 47, 1 22,
1 1 5 , 1 2 1 - 1 25, 1 30- Göller 27 1 26, 1 27, 1 35, 140,
1 34, 1 36-138, 140, Gözeler 82, 84 192
144, 155, 1 56, 160, Gözerek 78, 1 70 Hır 1 1 2
1 66, 1 72, 174, 1 78- Giicenek 84 Hısnımansur 45, 1 35, 144
180 , 1 83 , 184, 188- Giilik 285 Hızır Hocan 283
1 9 1 , 193, 204, 207- Giimiilgan dağı- Hiçte 1 25
2 1 1 , 2 1 5 , 22 1 , 225, Giimiirgan dağı- Hilbes 1 38
229, 247, 252, 254, Giimiilgan tepesi 28, Himalaya dağları 18, 22
256-260, 26 7 29, 78, 83 Hindikuş dağları 22
Erzurum 19-2 1 , 29, 34, Gümüşhane 1 78, 180, Hinkkervank 124
43, 75, 9 1 , 92, 100, 2 10, 2 1 2-218 Hişto 283
1 0 1 , 1 27, 1 30. 1 54. Giineli 2 1 2 , 213, 214, 216 Hizan tepesi 26
1 57 , 163, 1 23 , 1 3 1 , Gurk 1 1 4, 1 9 1 , 209, 2 10, Hopik 27, 189
142, 1 59, 1 64- 167, 213, 2 1 6-2 1 8 Hopor 139
1 73 , 1 79, 193, 197, Giiriin 221 Horasan 1 7 , 41, 43, 45,
198, 2 1 0, 225, 2 5 1 , Giizer 84 46, 48, 58, 59, 1 35,
258, 284 252
Etmelik 72 Habik Baba tepesi 1 98 Hoskin 72
Habur 72 Hasta 220
Ferendah dağı 23 Hacilli 28, 33, 34. 60 Hozal 35, 197
Ferhadan 1 38, 289 Hadişar 80, 202 Hozat 20, 25- 30, 33-35,
Ferhat istasyonu 294 Hadişar deresi 202 38, 42, 43, 5 1 , 56, 59-
Ferzende 142, 243 Hafik 22 1 6 1 , 63, 66, 67, 69, 76-
Fındık 84 Hakis 1 38, 270 79, 8 1 , 83, 86, 89-93,
Fırat 17, 2 1 , 22, 23, 32, Halep 44, 1 30 96, 97, 100-102, 106,
43, 225, 246, 2 5 1 , 253 Halikanh-Halikler 78 108, 109, 1 1 7 , 1 18,
Fizan 224 Halil pınarı 78 120, 1 3 1 , 142, 146,
Fransa 1 7 Halit pınarı 27 1 55- 1 58, 1 60, 1 6 1 ,
Halkis 7 8 1 65 , 167, 1 68, 1 70,

297
1 73, 1 74, 1 77-182, Kalman ocağı 16, 18, 47, Kemik 84
187, 189, 192, 195, 220 Keriş 1 38
202, 203, 207-209, Kalusan deresi 33, 34 Kerlavik 1 1 4
2 2 1 -226, 228, 229, Kalyan 134- 1 36 Kersinot 2 1 2
244, 246, 249, 256, Kamışlık 84 Kervan 138
257, 26 1 , 267, 269, Kangal 1 54, 2 2 1 , 260 Keşan 28 1 -283, 289, 290
270, 273, 274, 281 Kanisek 60 Keşkovar 1 38, 286
Hozat deresi H, 42, 78 Kanoğlu 33 Kıran han 2 2 1
Huhbes 1 38 Karacadağ 44, 1 30 Kırık-Kirik 1 38, 202
Hulvenk 29 Karacakale 23, 33, 2 1 2 , Kının 22
Hupik 189 2 14-2 1 6, 259 Kırklar dağı 8 1 , 196, 197
Hüzınerik 1 28 Karagöl 32, 82 Kırklar tepesi 203, 204
Karagöz 84 Kırklareli 279, 28 1 , 285,
llıç 220, 256 Karakol gediği 30 286, 290, 293
Irak 58 Karakoz 78 Kırınil 28, 76
Karakuş 83 Kırnavuk 29
lbi Mahmut (köyü) 1 39, Karaman 83 Kızıl Ziyaret tepesi 78,
286 Karamuk 78 80, 202
içme 72 Karaoğlan 25, 27, 28, 35, Kızılcık 83
ilanlı deresi 30, 32, 82 69, 78, 1 48 Kızıldağ 26, 78
l nceağ 78, 223, 226 Karasakal 23, 78, 83 Kızılkale 196
lran 16, 49, 50, 5 1 , 56, Karasu 2 1 , 32, 4 1 , 43, 45, Kızılkilise 76, 8 1 , 91, 165,
57, 83 50, 8 1 , 84, 93 166, 173, 180, 1 8 1 ,
lsitme 82 Karat 33, 78 223, 224, 226 (ayrıca
lşikir 84 Karataş 28, 80, 82, 84 bkz. Nazımiye)
lşkodra 224 Karatepe 204 Kızılkum 78
ltalya 1 7 Karayazı 197 Kızılmezra 78
lzmir 292, 293 Karayel gediği 30 Kızılıaş 78
Karık-Kark 29, 84 Kızıltepe 78
Kaban 197 Kastamonu 1 26 Kigi-Kiği 20, 2 1 , 24, 30,
Kaçar 28, 33, 6 1 , 83 Katır gediği 28, 29, 84 33, 34, 42-45, 8 1 , 94,
Kaçarülya-Karçarı ülya Kaıırıepe 23 1 24, 1 27, 1 28, 1 30,
27, 6 1 Kav 1 74, 1 9 1 , 209 1 32 - 1 3 7 , 140-144,
Kaçğezekbaba 23, 24 Kavaklı 1 1 4 166, 167, 179, 180,
Kadıdere 84 Kavaktepe 197 189, 197, 208, 220,
Kafat 16 Kavgas 83 2 2 1 , 225, 243, 256,
Kafkaslar 22 Kaymazel 84 267, 288
Kakbil-Kakpir-Kakpır- Kekliktepe 202 Kil 1 39
Kakpil 27, 28, 76, 169, Keleş 84 Kimsor 1 32
1 78 Kelkit 1 29, 1 40, 1 78, 180 Kini 1 28
Kalan 1 5 , 16, 23, 2, 30, Kemah 2 1 , 27, 29, 30, Kirins 286
33, 78, 224 107, 1 27 , 1 3 1 , 1 32 , Kirnis 1 39
Kalasan 60 134, 144, 1 59, 166, Kocaaraplar 2 2 1
Kalaycıklar 78 167, 1 73, 1 78, 1 79, Koçgölbaşı 23
Kale deresi 82 1 8 1 , 187, 193, 202, Koçlu 24
Kalecik 78, 80, 106 207, 208, 225, 236, Koçulu 35, 80, 203
Kaledere 2 7, 28 253, 256, 260 Koçyeri 78
Kalferı tepesi 198 Kemah boğazı 2 2 1 , 264 Komemiş 197
Kalman 30, 35, 47, 82, Kemaliye 21, 30, 33, 66, Konaklar 82
1 34, 285 1 58, 1 66, 202, 207, Konya 50, 5 1 , 58
Kalman deresi 16, 25, 34, 208, 209, 220, 236, Kopik 197
47, 48, 198 244, 260, 264 Koresipi 1 34, 285

298
Kotran-Korton 1 39, 286 1 77 , 1 80, 220, 236, Murat geçidi 83, 247
Koşan 284 246, 247, 258, 273 Murat suyu 1 8, 2 1 , 25,
Koz dağı 78 Malazgirt 1 9, 48, 1 4 1 , 1 42 32, 33, 42, 43, 5 5
Kozerek 8 2 Malkara 283, 284, 288, Murat vadisi 42, 43, 45,
Kozluca 78, 82, 1 1 8, 203 , 289 80, 8 1
204, 236, 281 Mamahatun 2 1 , 192 Musul 232
Köpekli 83 Mamuretülaziz 99, 1 0 2 M u ş 19, 4 2 , 55, 137, 1 4 1 ,
Köpürge 84 (ayrıca bkz. Elaziz) 192, 2 5 1
Kuank 168 Manisa 79, 280, 29 1 - 293 Muti köprüsü 221
Kula 283, 284, 286, 292 Mansavuı 202 Mutki 55, 248
Kuloğlu 83 Maraş 44 Milrü 72
Kulu deresi 24, 42 Margasor 138
Kumir 80 Maskan 1 24 Nacar 78
Kumkar 196 Matsanut 30 Nazımiye 20, 23, 24, 25,
Kumluca mevkii Mazkirt 20, 24, 25. 27-29, 28, 29, 30, 34, 38, 43-
(Bulgaristan) 1 3 1 3 3 , 34, 37, 38, 45-47, 46, 63, 67, 76, 78, 8 1 ,
Kumyeri 80 63, 67, 74-76, 78, 80, 85, 86, 89, 94, 102,
Kurlan 84 8 1 , 85-87, 89, 9 1 -94, 1 2 1 , 1 22 , 1 24, 1 25,
Kurtdere 78 96, 97, 99, 1 0 1 , 102, 127, 1 28, 132, 1 33-
Kurtdoğar 23 1 22, 1 24- 1 36, 1 39, 136, 138, 1 39, 1 4 1 ,
Kuru 7 7 , 7 8 146, 147, 1 56, 1 5 7, 142, 165-1 67, 1 77,
Kuruçay 23, 44, 108, 1 28, 1 6 1 , 1 65, 1 66, 1 73, 180-182, 187, 189,
132, 1 9 1 , 208, 225 1 74, 1 88, 192, 196, 192, 197, 198, 207-
K urudere 82, 204 198, 200, 207, 208, 209, 2 1 1 , 2 1 8 , 22 1 ,
Kurudere boğazı 30 2 1 6 , 2 2 1 , 224, 226, 223, 224, 226, 228,
Kuşçu 83 228, 247, 256, 260, 240, 247, 256, 260,
Kuşlular 55 26 1 , 267, 269, 270, 267, 270, 273, 282,
Kutu deresi 1 5 , 16, 24, 274, 285, 286 283, 285, 286
25, 33, 34, 43, 82, 198, Mercan 18, 29, 33, 82, Niksar 180
2 1 3, 2 1 7 ' 220, 250 1 1 5, 188
Kuyulu 72 Mercan boğazı 29, 33, 1 1 5 Oğuzer 80
Kuzuçan-Kuziçan- Mercan dağı 23, 33 Oluklu 78
Kuzucan l 5 , 38, 76, Mercimek 83 Oral 1 7
83, 92, 1 0 1 , 1 57, 1 58, Merho 1 1 7 Orta Asya 16, 1 7, 48,
1 6 1 , 162, 166, 1 8 1 , Mcrho deresi 28, 3 2 55, 62
225, 227 Mersin 294 Orta dağ-Ortadağ 23, 82
Küçük 83 Meydanlar 84 Orta Kayır 84
Küçük Göl dağı 82 Mısır 58, 74 Oskih 80, 1 20, 282
Külünk dağı 60, 78 Miksor 202 Oskonik 284
Künk 72 Mirho 82 Oşker deresi 28
Kürdistan 99, 1 65 Muhindi 76 Otoklar 28
Kürek 84 Munzur 1 8, 2 1 , 22, 23, Otolar 78
25, 30, 3 2 , 48, 9 3 , Ovacık 20-22, 25, 26, 29,
Lalan tanırı-Lolan tanrı 1 1 3 , 1 1 4, 1 1 9, 147, 32, 34, 3 5 , 37, 38, 42,
6 1 , 78 202, 247 4 3 , 48, 49, 51, 59, 6 1 -
Lübnan 46 Munzur dağı 1 8 , 19, 2 1 - 6 3 , 6 7 , 69, 76-78, 8 1 ,
Lüleburgaz 279, 290 2 3 , 3 1 , 42 82, 85, 87, 89, 9 3 , 94,
Munzur köprüsü 28, 29, 102, 104, 1 1 0, 1 1 2,
Mahmudik gediği 29 196 1 1 4- 1 1 7, 1 1 9, 125,
Malatya 2 1 , 44, 58, 59, Munzur suyu 20, 2 1 , 23- 1 1 1 , 1 32. 1 34, 147,
1 27, 1 30, 1 3 1 , 1 36, 26, 32, 33, J5, 43 , b0, 1 6 1 , 1 65, 1 66, 169,
1 4 1 , 145, 1 67 , 168, I RO, 197 1 70, 1 73, 1 74, 1 78,

299
1 79- 183, 1 8 7 , 1 89, 190, 192, 193, 1 9 7 , Sidil 28
204, 206, 208, 2 l l , 207, 209, 2 1 0- 2 1 2 , Silmek 78
2 1 2 , 2 1 8, 2 2 1 , 223- 2 1 4 , 2 1 5, 2 1 6 , 227, Silo l l 8
226, 238, 240 243, 249, 25 1 -253, Sin 1 8 , 28, 60, 76, 108,
256, 259, 267, 274, 191
Ödemiş 285, 292, 293 282, 285, 286 Sinavarıaşı l 97
Ônasya 22 Pliimer suyu 23-25 Sincik 180
ônegek 29 Pogos 80 Sindam 33, 1 39 , 286
Pokir dağları 180 Sindamtaşı l 97
Pah 20, 28, 33-35, 67, 76, Polan l 39 Sinek 84
8 1 , 1 3 9 , 1 9 7 , 256 Puhatris 28 Sinepur 2 2 1
Palandöken dağları 1 8 Piiliir 2 7 , 8 2 , l l6 Sinevarkom 1 96
Palikan 26, 28, 78 Sinkan l 1 9
Palikan daı;\ı 2 5 , 2 6 , 35, Refahiye 44, 108, 1 25, Sinop 1 58
180 l 28, 1 32, l 40, l 79, Sintik 72
Palo 2 1 , 28, 44, 49, 52, 1 80, 1 9 1 , 1 9 3 , 207, Sis 134, 285
66, 9 1 , 94, 130, 1 32 , 208, 220 Sitir 1 34, 1 35, 285
1 40, 1 4 5 , 1 96 , 207, Renan 288 Sivas 45, 53, 1 33 , 1 3 5 ,
256 Rumeli 1 3 1 1 54, 1 58, 165, 1 73 ,
Palon 286 Riişnek 1 24, 1 2 5 207, 220, 2 2 1
Panan 1 34 Sivrikaraıepe 204
Pancaras-Pancıras 189, Sağbağ 83 Sivri.tepe 202
2 1 3, 2 1 4, 2 1 6 Sağman-Sağıman 78, Sof 282
Parasur deresi 201 83, 84 Som 1 7
Pardi 82 Sağman bahçelikleri 6 1 Sula 83
Pasinler 43 Sakal Tutan dağı 2 7 , 83, Sular mezrası 78, 80
Paşavank 28, 76, 196 196 Sulıanseydi 27
Payamlı 78, 203 Sakanlı 1 8 1 Sulupınar 78
Peri suyu 2 1 , 24, 25, 33, Salda boğazı 30 Suribaba tepesi 26
34, 42, 44, 47, 73 Salihli 28 1 , 292 Suriye 130, 1 37, 1 4 1
Pertek 20, 2 1 , 27, 28, 32, Salördck 84 Susığırlık 283, 286, 29 1
34, 3 7 , 38, 42, 58, 6 1 , Sansa boğazı 2 1 0 , 22 1 , Susuvank 28
65-68, 76, 8 1 , 83-85, 264 Siint nehri 5 l
88, 89, 93, 96, 99, 102, Sap 1 22 Siipiirgeç 83, 1 96
1 24, 1 29, 1 35 , 140, Sapbaba \epesi 82, 198 Sürek 83
l 78, l 79, 188, l 92, Saray 285, 289 Sürgüç 78, 83
196- 199, 208, 209, Sarı Saltık tepesi 25, Siiyütlii 82
244, 260, 261 , 269, 6 1 , 78
270, 284 Sarığman 78 Şakak l08
Pınarhisar 286,287, 290 Sarıoğlan 26, 28, 78, 82, Sarekli 44
Pilavtepe 26, 202 202 Şarkışla 2 2 1
Pilvank 2 8 Sarıoğlu (köyii) 202 Şarköy 294
Pişi 84 Saruhanlı 6 1 , 108 Şetri 29
Pliimer ıs. 20, 25, 28, 29, Saruk 84 Şeyh Hacı 72
30, 33, 34, 38, 39, 42- Sason-Sasun 55, 1 26, 248 Şeyhlik 1 9 7
4 8 , 56, 6 1 , 63, 6 7 , 69, Satkan 1 1 3 Şeytan dağları 1 8
74, 75, 8 1 , 83, 9 1 , 94, Sekedik 78 Şukiiniisefine 29
108, l l 2- l l 4 , 1 2 1 - Sepet dağı 1 28
1 26 , l 3 l , 1 33, 1 35, Serçe mezrası 84 Tacik 84
1 36- 1 38, 1 40, 144, Sığı boğazı 195 Taçgerek-Taçkerek 28, 78
ı s s . l 56, 1 66 , l 75, Sıvıcık 27, 28 Tadım 72
1 78- 1 8 1 , 187, 189, Sibilibaba boğazı 29 Tagar-Tağar-Tuhar-Tuğar

300
köyü 6 1 , 78, 202, 203 Trakya 294 Yalan 83
deresi 24, 25, 26, 34, Turgutlu 282, 29 1 , 292 Yasin 29
3 5 , 42, 43, 6 1 , 7 1 , 79, Turşu 78, 1 70 Yaz 80
80, 1 79, 203, 204 Tutak 1 4 1 , 1 42 Yeni Sey Nehri 1 7
vadisi 202 Türküt 60 Yeniköy 27, 83, 93
Tahsinli 84 Türüşmek 28, 60, 67, 76, Yerhan 2 2 1
Tanıs-Tanız 1 97 , 198 1 34, 1 73 , 285 Yılandağı 203, 204
Tanuı 83 Yılanlı 83
Tarda 1 34, 285 U laşlar 1 1 3 Yılanlı deresi 30
Taş 29 Ulukale deresi 78 Yoncalı 84
Tavuk tepesi 26 Ulukale taşı 80 Yukarı Çirıik 28
Teke deresi 25, 84 Ulupınar 78 Yukarı Çumres 83
Tekir 84 Unuklu 204 Yukarı Direk 78
Tekirdağ 280, 289, 293, Unuklu tepesi 204 Yukarı Kaçar 28, 6 1
294 Urfa 140 Yukan Kayır 84
Tekkepınar 84 Uzunköprü 282, 285 , Yukarı Kırmil 28
Temkin dağları 1 29 286, 289, 290 Yunanistan l 32
Tercan 2 1 , 42-44, 47, 48,
1 08, 1 2 1 - 1 2 3 , 1 25- Üstükran-Üstüküran 43, Zağros 22
1 27, 1 3 1 , 1 3 3 , 1 35, 1 28, 1 37, 243 Zara 108, 208, 220, 2 2 1
1 37, 1 38, 1 40- 1 42, Üstüler 83 Zazak 49
1 45, 1 78- 1 80, 1 9 1 , Üstün 22 Zazik 48
1 93 , 207 , 286 Zeken 1 6
Tınızbaşı 83 Van 142, 1 65, 227, 258 Zcngi 203
Tillek 28 Van Gölü 29, 42 Zcranik 27, 28, 30, 32,
Timorik 83 Varto 44, 45, 1 22 , 1 28, 82, 204
Tire 292, 293 1 3 5 , 1 37 , 243 Zeynel tepesi 78
Tohma vadisi 42, 43 Vaskirt 28, 33, 8 1 , 1 96 Zımbık 28
Tokat 53 Vaskirı deresi 28 Zile 1 79, 1 80
Tokmakbaba tepesi 26, 78 Vaskovan 28 Zine 1 34, 285
Toptop 83 Yaz uzağı 1 1 4 Ziri Konağı 83
Toros 1 8, 22, 24 Velolar mıntıkası 1 1 5 Zivc 27
Torul 60, 78 Vertetik 72 Zivoret 27
Torul deresi 60, 78 Vidin 100, 1 54, 1 5 5 Ziyaret boğazı 2 7 , 30
Trablusgarp 224 Viranşehir 44, 1 30, 1 4 1 Ziyan:ı tepesi 80, 8 2
Trabsur 1 97 Vize 287, 288, 290 Zuğar 1 68
Trabzon 254, 258

301

You might also like