Professional Documents
Culture Documents
035 Edward J Erickson Size Ölmeyi Emrediyorum Kitap Yayınevi
035 Edward J Erickson Size Ölmeyi Emrediyorum Kitap Yayınevi
B A S K
;x«
KİtapYAYINEVİ
SİZE ÖLMEYİ E m r e d iy o r u m !
BİRİNCİ D ü n ya S a v a ş i ' n d a O s m a n li O rd usu
KİTAP YAYINEVİ - 35
T A R İH V E C O Ğ R A FYA D İZ İS İ - 13
S İZ E Ö LM E Y İ E M R E D İY O R U M ! B İR İN C İ D Ü N YA S A V A Ş I’ N DA O S M A N LI O R D U S U /ED W A R D J. ER IC KSO N
ÖZGÜN ADI
O R D E R ED TO D IE , A H IS T O R Y O F T H E O TTO M A N E M P IR E IN T H E F IR S T W O R LD WAR
T R A N S LA T ED FROM T H E E N G L IS H LA N G U A G E E D IT IO N O F
O R D E R ED TO D IE , A H IS T O R Y O F T H E O TTO M A N E M P IR E IN T H E F IR S T W O R LD WAR,
BY EDW A RD ). E R IC K S O N , O R IG IN A L L Y P U B L IS H E D BY G R E E N W O O D P U B L IS H IN G C R O U P , IN C ., W E ST P O R T, C T, U .S .A .
tr a n sla ted in t o a n d p u b l i s h e d in t h e T U R K IS H LA N G U A G E BY A R R A N G E M E N T W ITH
G R E E N W O O D P U B L IS H IN G G R O U P , IN C . A LL R IG H T S R ES E R V E D .
© 2001 EDW A RD ). E R IC K S O N
© 2 0 0 3 K İTA P Y A Y IN E V İ LTD .
Ç E V İR E N
TA N JU A KAD
D Ü Z EL T İ
N U R E T T İN PİR İM
K İTA P T A SA R IM I
Y E T K İN B A ŞA R IR , BEK
TA SA RIM D A N IŞ M A N LIĞ I
BEK
G R A F İK U YG U LA M A VE BA SKI
MAS M A T B A A C ILIK A .Ş .
D ER EBO YU C A D . Z A C R A İŞ M RK.
B B LO K no ; 1 34398 m a s l a k - İs t a n b u l
t : (0 2 1 2 ) 2 8 5 11 9 6
e: in f o @ m a s m a t . c o m .t r
1 . BASIM
E Y LÜ L 2 0 0 3 , İS T A N B U L
2 . BASIM
A R A LIK 2 0 0 3 , İS T A N B U L
ISBN 9 7 5 8 7 0 4 -4 1 -9
YAYIN YÖ N ETM EN İ
ÇAĞATAY AÑADO L
E dward J. E rickson
ÇEVİREN
T anju A kad
KİtapYAYINEVİ
İÇİNDEKİLER
Har İ,ta VE Tablo LİSTESİ 6
, T eşekkür 8
Orgeneral H üsey İ n Kivrikoğlu ’ nun Önsözü io
S unuş ii
I. FELAKETİN Eş İĞİNDE BİR OrDU, I908-I914 I7
2. P lanlar 33
3. İ lk T aarruzlar, Kasim 1914, Mart 1915 76
4. H ücum A ltinda , Nİsan 1915-OcAK 1916 104
5. Y ükselen Dalga, Ocak-Aralik 1916 171
6. STRATEJİK Duraklama, Ocak-Aralik 19 17 220
7. İ mparatorluğun S onu , Ocak-Kasim 1918 244
8. S onuç 277
E kler
E k a : KOMUTANLARIN BİYOGRAFİLERİ 289
E k b : 1914 YAZINDA Osmanli G enelkurmayi 296
E k c: OsmanlI Ordu Kuruluşu , 1914 297
E k d: Osmanl I T ayyare M üfettİ şlİ ğ İ ve Havacilik B ölükler İ 298
E k e : A lman A skerî Yardimi 303
E k f : OsmanlI Kayiplari 309
E k g : i . Dünya Savaşi’ nda T ürk İye -Kronolojİ 316
N otlar 323
S eçme Kaynakça 336
DİZİN 341
H a rita ve T ablo L iste s i
F otoğraflar 158
H aritalar
ı.ı 1914 Y ilinda Osmanl I İ mparatorluğu 16
2.1 OsmanlI İ mparatorluğu’ nda Dem İ ryolu ve Karayollari A ğ i , 1914-1918 36
3.1 Ü çüncü Ordunun Sarikamiş Kuşatma Harekâti P lani 80
4.1 G elibolu ’ da G enel Durum , 1915 A ğustos Sonu
BİRİNCİ VE B eşİ nc İ Ordu G üçler İ 127
5.1 T ürk Kara Kuvvetlerİ, G enel D urum , 19 16 188
6.1 G enel A skerî Durum , 1917 224
7.1 Ü çüncü Ordu H arekâti, 1918 258
Tablolar
1.1 A lman A skerî H eyetİ 32
2.1 OsmanlI İmparatorluğu N üfusu , 1914 33
2.2 Kömür Ü retİ m İ, 1914 34
2.3 DEMİRYOLLARI, I9I4 34
2.4 T ürk K uvvetlerİ n İ n Dağ ilim i , 1912 40
2.5 T ürk Kuvvetlerİn İn Dağ ilim i , T emmuz 1913 44
2.6 T ürk K uvvetlerİn İ n Da ğ ilim i , A ğustos 1914 62
2.7 T ürk Kolordularinin S eferber Olmalari İç İ n G ereken S üre 68
2.8 T ürk Kuvvetlerİ n İ n Da ğ ilim i , Kasim 1914 - Y iğinak P lani 70
3.1 Ü çüncü Ordunun Taarruz G ücü , 22 A ralik 19 14 84
3.2 Ü çüncü Ordunun G ücü , 24 Mart 1914 93
4.1 Ü çüncü Kolordu Kuvvet Y a pisi , 2 A ğustos 1914 106
4.2 T ürk K uvvetlerİ n İ n Da ğ ilim i , Nİ san S onlari 1915 120
4.3 B eşİ nc İ Ordu C ephane Sarf İyat Raporu , 8 Mayis-8 H azİ ran , 1915 122
4.4 Ü çüncü Ordunun F ü l İ G ücü , 4 T emmuz 1915 146
4.5 T ürk Kuvvetlerİn İ n Dağ ilim i , Y az S onu 1915 148
5.1 E rzurum M üstahkem B ölgesİ n İn T opçu Kuvvetİ, Ocak 1916 178
5.2 T ürk Kuvvetlerİ n İ n Da ğilim i , Ocak 1916 182
5.3 Ü çüncü Ordu Kuvvetİ, 28 Nİsan 1916 184
5.4 T ürk K uvvetlerİn İ n Da ğ ilim i , A ğustos 1916 192
5.5 T ürk Kuvvetlerİ n İ n Dağ ilim i , A ralik 19 16 218
6.1 T ürk Kuvvetlerİn İ n Dağ ilim i , A ğustos 1917 234
7-1 T ürk K uvvetlerîn İ n Da ğ ilim i , Ocak 1918 246
7.2 Kars Kalesİ, 30 N isan 1918 251
7.3 T ürk Kuvvetlerîn İn Da ğ ilim i , H azîran 1918 254
7.4 T ürk Kuvvetlerîn İ n Da ğ ilim i , Eylül 1918 266
7.5 T ürk Kuvvetlerîn İn Dağ ilim i , Kasim 1918 272
8.1 Rakamlarla YENİLGİNİN MALİYETİ 278
8.2 T ürk Kuvvetlerîn İ n Dağ ilim i , Ocak 1919 280
8.3 OsmanlI Kayiplari (Yazarin Tahm İ nler İ) 281
D.I HAVACILIK BÖLÜKLERİ, I915 SONLARI 299
F.I OSMANLI KAYIPLARI 309
F.2 OsmanlI Kayiplarina İ lİşk İ n Dİğer V er İ ler 312
F.3 I. Dünya Savaşi’ nda Osmanli Kayiplarinin G enel Özeti (Yazarin Tahm İ nler İ) 312
F-4 H er Savaş Y ili İ çİ n T oplam Osmanli Kayiplari (Yazarin Tahm İ nler İ) 313
F.5 1918 Y ilinda Osmanli Ordusunun G ücü 314
F.6 Osmanli Muharebe ve Muharebe Dişi Toplam Kayipiari (Yazarin Tahm İ nlerİ) 315
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM!
T eşek k ü r
B
öyle bir kitap yazma fikri, 19 9 0 ’ların başlarında İzmir'de NATO Gü
neydoğu Avrupa Kara Kuvvetleri Karargâhı'nda görevlendirildiğim
sırada oluştu. Askerî tarihe her zaman ilgi duyuyor ve ı. Dünya Sa-
vaşTnda Türklerle ilgili kapsamlı bir kitabın niçin yazılmadığını merak edi
yordum. Türk çalışma arkadaşlanma bu konuyu sorduğum zaman böyle
kitaplann bulunduğunu, sadece bunların İngilizce olmadığını söylediler.
Sonra da, aralarından birinin Ankara’ya ilk gidişinde, ı. Dünya Savaşı ile il
gili yakın tarihlerde yayınlanmış resmî tarih kitaplarını bana getirmesine
karar verdiler. Bu nedenle en önce, bana 19 9 3 ’te Balkan ve ı. Dünya Savaş-
lan ile ilgili yaklaşık on ciltlik tarih kitaplarını getiren Tuğgeneral Adem
Huduti, Albay Alaaddin Erk ve Albay Orhan Yokuşoğlu’na teşekkür ede
rim. Onların destek ve teşviki olmadan bu işe asla başlayamazdım.
Bir kitap yazma projemi desteklediği ve ilk taslağımı eleştirdiği için
eski arkadaşım ve öğretmenim, Colgate Üniversitesi’nden Tony Busch’a
minnettarım. Tony’nin Osmanlı diplomasisi ve askerî tarihi konusundaki
eşsiz kavrayışı, 19 14 ve 1915 olaylannı doğru bir çerçeveye oturtmak için
son derece faydalı oldu. Arkadaşım ve meslektaşım Dan Callahan’ın metni
dikkatli bir şekilde okuması da ayrıntıların düzeltilmesinde çok önemli ol
du. New Hampshire’dan Jim Minnoch, Almanya'dan Martin Kaeser, Tür
kiye’den Bülent Yılmazer, İngiltere’den Geoffrey Miller ve İsrail’den Dr.
Yigal Shefîy’ye, görüşleri ve konunun özüne inen yaklaşımları için teşek
kür borçluyum.
Halen [1998-2002] Genelkurmay Başkanı olan General Hüseyin
Kıvrıkoğlu’na özellikle minnettarım. General Kıvrıkoğlu, eski bir dostum
ve komutanım olarak bana araştırmamı yaparken tüm kapılann açılmasını
ve Ankara’da bulunduğum sırada özel bir ilgi gösterilmesini sağladı. Türk
Genelkurmayı Arşiv Dairesi Başkanı Binbaşı Tufan Yorgancıoğlu, çevir
men ve araştırmacı Ahmet Çalışkan ve kütüphaneci Gülümser Mutlu’ya
araştırmamı kolaylaştırdıkları ve daha keyifli bir hale getirdikleri için teşek
kür ederim. Arşivlerde çalışırken, her biri değerli, ama aynı zamanda tar
tışma açıcı, bakış açılarına sahip olan jeostratejist Em. Hava Albay A. Rifla
8 T eşekkür
Ataşer, Biefeld Üniversitesi doktora adayı Mustafa Gencer, Teğmen Dev
rim Pınar ve Teğmen Mustafa Gündüz’le çok verimli görüşmeler yaptım.
Gerek yolculuklarım sırasında, gerek Türkiye’de çalışırken, dostla
rım Adana’dan Chuck ve Hülya Gillow, Napoli’den Dave ve Sally Pabst ile
Lisa Miller, Almanya Ramstein’dan Katherine ve Tony Vass ile Al ve Üz
Mitchem bana destek oldular. Aynca yaptığım ziyaretleri planlamama yar
dımları için Türk Genelkurmayından Albay Raif Okutucu ve Binbaşı Sami
Gülünay’a, Ankara Merkez Orduevi’nden Albay Selim Yüceoral ile bütün
personele teşekkür ederim. Keza değerli dostlarım ABD Dışişleri Bakanlı
ğı eski mensuplarından Steve Dawkins ile ABD Deniz Piyadelerinden Em.
Albay Rick Lorenz emekliliğimden sonra bu kitabı yazmam için beni teş
vik ettiler.
Kitaptaki bütün hatalar bana aittir. Nihayet, eşim Melanie’ye çok
büyük bir teşekkür borçluyum. Onun teşviki ve desteği olmadan bu kitabı
asla bitiremezdim.
SİZE ÖLMEYİ E m r e d i y o r u m !
İNGİLİZCE BASKIYA Ö n SÖZ
arbay Ed Erickson’un Ordered to Die adlı kitabı, ı. Dünya Savaşı’nda
10 İ N G İ L İ Z C E BASKIYA Ö N S Ö Z
Sunuş
Size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir.
Y arbay M ustafa Kemal ^
GELİBOLU, 25 N isan 1915
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! II
rin hemen hemen hiç bulunmaması nedeniyle başarısızlığa mahkûmdur.
Araştırmacı, aynı zamanda, mevcut malzemelerin çoğunun seferlerin tak
tik ve uygulama düzeyini ele aldığını, Türk stratejisi üzerinde çok az ana
liz yapıldığını görecektir. Türklerin savaşı nasıl yönettikleri konusunda ge
nel bir çerçeve olmadığı için de, ortaya çıkan resim bölük pörçük ve eksik
tir. Bu hem ciddi amatörler, hem de ı. Dünya Savaşı’nın profesyonel tarih
çileri için önemli bir eksikliktir. Bu kitap işte bu boşluğu doldurmayı he
deflemektedir. Türkiye, geniş bir coğrafyaya yayılan imparatorluğun genel
geri kalmışlığı, bozuk ekonomisi ve ulaşım olanaklarından yoksunluğuna
rağmen ı. Dünya Savaşı’nda inanılması zor bir başarıyı gerçekleştirmiştir.
Savaşta Türkiye'nin birçok dezavantajı vardı. Harita ı.ı'in incelenmesi coğ
rafî dezavantajları gösterecektir. Bununla birlikte Türkler ı. Dünya Sava-
şı'nın acı sonuna kadar savaşçı statülerini korudular; Savaşa Avusturya-
Macaristan kadar, Rusya ve Bulgaristan’dan ise daha uzun bir süre dayan
dılar. Müttefiklerin şiddetli hücumlarına maruz kalan Türkiye büyük ka
yıplara uğradı. \Buna rağmen Türkiye’nin orduları asla isyan etmedi ve düş
manlarına büyük kayıplar verdirdi./BizdeH'nrömmy” veya “Doerj^ Tboy” te-
rimlerîne benzer biçimde'T^T^ftmetçik’’ diye adlandırılan Türk askeri çoğu
zaman savaştığı yerde öldü. Türkiye savaşın büyük bölümünde aynı anda
dört cephede (ve zaman zaman da bir beşincisinde) büyük muharip güçle
ri savaşa sokmayı ve bunların varlıklarım sürdürmeyi başardı. Böyle bir
performans. Büyük Britanya hariç, savaşan tarafların hiçbiri tarafından eri-
şilemeyen bir başanydı. Bu hiç de küçük bir mesele değildi ve adeta üste
sinden gelinmesi imkânsız bir stratejik durumda savaşa girişmek anlamı
na geliyordu. Fakat Türkiye, berbat durumdaki dahili ulaşım hatları ile, her
nasılsa, ısrarlı ve başarılı bir şekilde bu olumsuz durumla başa çıkmasını
bildi. bakıldığı zaman, ı. Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin duru
mu inanılmaz bir metanet ve dayahıyıhk-destanıdır: niteliklerin
Jön TüıMeriır yeteneksizlikleri ve gaflarıyla iç içe geçmiş olması, ordunun
başarılarım değersiz kılmamalıdır. Türkiye’nin hikâyesi bir başarısızlık ve
ya parçalanmakta olan eski bir imparatorluğun hikâyesi değil fakat esas
olarak olanaksız denilebilecek koşullara karşı uzun bir savaşın hikâyesidir.
Bu, mutlaka anlatılması gereken bir hikâyedir.
12 Sunuş,
îyi araştırılmış ve yazılmış İngiliz ve Avustralya resmî tarihlerinde
Türk cepheleri, çok ince aynntılanyla ele alınmışsa da, diğer cephelerde,
başka düşmanlara karşı yürütülen seferler dikkat çekici şekilde eksiktir,
örneğin İngiliz Uluslar Topluluğu bakış açısından etraflı şekilde incelenen
Gelibolu, Mezopotamya ve Filistin seferleri popüler tarih kitaplarında da
geniş şekilde kapsanmıştır. Bununla birlikte, bu seferlerle ilgili Türk gö
rüşleri Batı dillerinde ele alınmamıştır. Aynı şekilde, 1953’te yayınlanmış
tek bir kitap dışında, Kafkasya’da cereyan eden acımasız seferlerle ilgili
dengeli ve eksiksiz bir çalışma bulmak kolay değildir. Dahası, Roman
ya’nın yenilgisine Türkiye’nin katkısı ve Galiçya’daki operasyonlarla ilgili
bir kitap bulmak da olanaksızdır.
Önemli olan bir diğer konu da, Türkiye’nin genel savaş çabası, stra
tejik yönetimi ve güçlerinin komutasına ilişkin olarak, temel eser diye ni
telenebilecek bir kitabın yazılmamış olmasıdır. Bu konudaki tek çalışma,
19 2 6 ’da Fransızca olarak yazılmıştır ve günümüz için yetersizdir. Türk Ge
nelkurmayı yaymlanndan olan. General Fahri Belen tarafından yazılmış
beş ciltlik Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi mükemmel, ancak İngiliz
ce’ye çevrilmemiş bir kitaptır. Türk Genelkurmayı Harp Tarihi Dairesi ta
rafından çeşitli seferler ve muharebelerle ilgili olarak daha sonra yapılan
çalışmalar son otuz yıl boyunca yavaş yavaş yayınlanmıştır. Türkçe olarak
yayınlanan bu kitaplar gelişen playlar hakkında ancak parçalı bir resim
sunmaktadırlar.
Güvenilir Batı kaynaklarının bulunmaması nedeniyle, ı. Dünya
Savaşı’ndaki Türk ordusuyla ilgili olarak son 85 yılda ortaya yanlış bir res
min çıkması kaçınılmazdı. Bu resim, geri kalmış Türklerin daha gelişmiş
Müttefik orduları savaşta nasıl ve niçin yendiğine mazeret arayanların
gayretleriyle çizilmiştir. Türkleri firara hazır, katliama eğilimli ve genel
likle Almanlar tarafından komuta edilen birlikler olarak gösteren güvenil
mez tarih kitapları yıllar boyunca bu resmi daha da çarpıtmıştır. Daha
sonralan, Lawrence o f Arabia (ArabistanlI Lawrence), The Light Horsemen
(Hafif Süvari), Gallipoli (Gelibolu) ve Ali the King’s Men (Kralın Bütün
Adamları) gibi popüler sinema örnekleri bu görünüşe başka yanlışlıklar
eklemiştir. Ve nihayet, 1915-1918 olaylarında Osmanlı zulmüne maruz
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M !
13
kalmış Ermeni ve Rumların torunlarının son elli yılda başlattıkları saldı
rılar ortaya çıkmıştır.
Tüm bunlar, ı. Dünya Savaşı’ndaki Türk ordusu hakkında çok sayı
da yanlış değerlendirmeye yol açmıştır. Bunlardan en yaygın olanı önemli
seferlerin çoğunda Türklerin müttefikler karşısında sayısal üstünlüğe sa
hip oldukları, bir diğeri ise seferlerin çoğunun Almanlar tarafından yöne
tildiği şeklindedir. Bir başkakanı de Türklerin çok kötü kayıt tuttuklarını
ileri sürer. Türk birliklerinin çoğu zaman baskı altında “dağıldıklan”, kitle
sel firar nedeniyle parçalanıp un ufak oldukları ve nihayet Türklerin salla
nan ve dağılmakta olan imparatorluklarını yeniden ele geçirmek istedikle
ri aynı çerçevedeki değerlendirmelerdendir. Bunların hiçbiri doğru değil
dir. Gerçekte, çoğu kez bunların tam tersi doğrudur. Batılılarm çoğu, bu
halkın savaştaki tutumuyla ilgili olarak kafalarında yer eden yanlış kanaat-
ları dile getirmektedir. (AsluadaJ ü r k ordusu ı. Dünya Savaşı^ndajiüşfyLan-
l^rmm çok korktuğu güçlü bir savaş rnakinesiydi.y
Bu kitap, 75 yıl sonra TürFlSavaşîafî lle'î^^ olarak bir Baü dilinde
konunun tümünü ele alan ilk çalışmadır ve Osmanlılann savaştaki çabala
rını, kapsamlı ve tümüyle belgelenmiş bir biçimde anlatmayı amaçlamak
tadır. Türklerin savaş hedeflerini, stratejik yönetimini ve harekât alanında
ki önemli komuta kararlarını incelemekte ve bu kararların savaş çabalan
üzerindeki etkilerini değerlendirmektedir. Türk kara kuvvetlerinin yapısını
incelemekte ve 19 14 ile 1918 arasında bu gücün nasıl geliştiğini ve konuş
landığını izlemektedir. Bunun yanı sıra hem Türk tecrübesindeki artış,
hem de Alman askerî yardımının bir fonksiyonu olarak Türk askerî etkin
liğinin gelişmesini ele almaktadır. Bu çalışma, savaş boyunca stratejik ön
celikleri değiştiren ve büyük ölçekli güç kaydırmalarına yol açan çok önem
li kararlara odaklanarak savaşta Türk stratejik yönetiminin etkinliğini de
ğerlendirmektedir. Çok cepheli, ileri derecede endüstrileşmiş, teknolojik
olarak evrim geçiren topyekûn bir savaşla karşı karşıya kalan ilkel bir eko
nominin, coğrafi kısıtlamalar ve kaynaklann sınırlılığı veri alınarak, genel
başarısını değerlendirmektedir.
Bu kitapta, ilk bakışta Türkler fazlasıyla kayırılmış gibi görünebilir.
Okura, buradaki bulguların “Türklerin bulunduğu yerden” sunulduğunu
14 Sunuş
ve esas olarak Türk kaynaklarından yararlanıldığını hatırlatmak isteriz. Ba
tı tarihlerinin Türkleri düşman olarak sunma eğilimini gösterebilmek için,
çoğunlukla burada da “Ingilizler” veya “Ruslar” kasıtlı olarak düşman diye
nitelendirilmektedir. Müttefik komutanları, birlikleri ve savaş düzenleriyle
ilgilenen okurların Müttefik ülkelerin tarih kitaplarına başvurmaları gerek
mektedir. Bu çalışma özel olarak savaşın strateji ve harekât açısından yöne
timi konusu üzerinde odaklanmaktadır. Doğu Avrupa’daki seferler dışın
da, tek tek muharebeleri ilgilendiren bilgilerin bazıları daha önce Batı dil
lerinde yayınlanmış çalışmalarda bulunabileceğinden, bu kitapta taktik ay
rıntılar genellikle ihmal edilmiştir.
Türk arşivleri ve resmî tarihleri şahsiyetler veya savaşın insani yan
larından çok, savaşın fiziki unsurları üzerinde odaklanma eğilimindedir.
Beklenenin aksine, Türkler yenilgilerinin sebeplerini açıklarken. Müttefik
lerin insap ve malzeme üstünlüğünün oynadığı rolü abartmamışlardır. Öte
yandan, bazı zaferlerini açıklarken de Kemal Atatürk’ün rolünü fazla abart
mamışlardır. Genel olarak ele alındığında, ellerindeki kaynaklar. Müttefik
lere ait tarihler ve kronolojilerle pekâlâ uyum halindedir. Önemli bir istis
na, tabii ki Ermeni tehciridir. Bu kitapta sunulan Türk görüşü, mümkün
olan her yerde Müttefik tarihleri ile teyit edilmeye çalışılmıştır.
Genel anlamda bu kitap, gelecek için bir platform olarak düşünül
müş ve Türk Savaşları’nın incelenmesi konusunda yeni araştırmacılarda il
gi uyandırmayı amaçlayan genel bir bakış açısıyla kaleme alınmıştır. Daha
da ötesi, bu kitap Türk kaynaklarının derinliğini ve zenginliğini anlamak
ve tespit etmek için bir başlangıç noktası olabilir. Kitap, Türklerin savaşta
ki durumlarını göstermek ve mevcut diğer tarihleri tamamlamayı amaçla
yan bir çalışmadır. Her ne kadar taktik ayrıntıların çoğu burada yoksa da,
daha önce değinildiği gibi, Sarıkamış seferinin yanı sıra Galiçya ve Roman
ya’daki seferler ile 19 18 Kafkasya seferlerinin planlama ve uygulamalarıyla
ilgili konular burada kapsamlı olarak yer almaktadır. İngiliz ve Avustralya
tarihlerini bilenler ile W .E.D. Ailen, Paul Muratoff ve Commandant M.
Larcher’in çalışmalarına aşina olanlar. Size Ölmeyi Emrediyorum’u n bu ça
lışmaları ve I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunun hikâyesini tamamla
dığını göreceklerdir.
Kaynak: Türk Genelkurmayı, Türk Silahlı Kuvvetler Tarihi, Osmanlı Devri, Dünya Harbi,
İdari Faaliyetler ve Lojistik, X. cilt (Ankara Basımevi, 1985), Kroki 1.
16 Sunuş
BİRİNCİ Bölüm
J ön T ürkler
odern Türk askerî tarihi Osmanlı împaratorluğu'nda Jön Türk-
S iz E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! 17
kin olmaya çalıştı. Üç üye (yedi kişilik komitenin bir bölümü) hükümet
üzerinde etkili olmak için başkente gönderildi. Bunlar Kurmay Binbaşı Ce
mal Bey ile Talat ve Cavit beylerdi. Jön Türkler’in etkisi derhal kendisini
gösterdi ve imparatorluğun modernleşmesi amacıyla kapsamlı programlar
gündeme getirildi. Parlamentonun yeniden açılması için hazırlıklar yapıl
dı ve imparatorluk bir süre için azınlıklara tüm sivil hakları vermenin eşi
ğine gelmiş gibiydi. Demokrasi ulaşılabilecek kadar yakın görünüyordu.
Ne yazık ki Jön Türkler azınlıklarla anlaşmazlığa düşmesi ve modernleşme
ile batılılaşmanın hızını yavaşlatmak isteyen muhafazakâr unsurlarla kav
gaya girişmesi nedeniyle bu demokratikleşme planları gerçekleşemedi.
Nisan 19 0 9 ’da ordunun bazı unsurlarının sultanı destekleyerek
Jön Türkler’i iktidar mevkilerinden kovduğu bir karşıdevrim gerçekleşti.
Ordu içindeki Jön Türkler derhal bir araya gelerek düzeni sağlamak üzere
İstanbul’a yürüdüler. Hızla toparlanan ve “Hareket Ordusu” adı verilen bir
kuvvet İstanbul’u denetim altına alarak düzeni sağladı. Kuvvete komuta
eden Hüseyin Hüsnü Paşa’nın yanında Mustafa Kemal de bulunmaktaydı.
Daha sonra komutanlığa getirilen 3. Ordu komutanı Mahmut Şevket Paşa
sıkıyönetim ilan etti. Yeniden toplanan parlamentonun ilk işi 27 Nisan’da
II. Abdülhamit’i tahttan indirmek oldu. İmparatorluk bundan sonra kısa
süren bir anayasal demokrasi dönemine girdi.
Hemen hemen aynı anda imparatorluğun dört bir köşesinde, özellik
le de Arnavutluk, Makedonya ve Doğu Anadolu’da aynlıkçı talepler ortaya
çıktı. İtalya imparatorluğun Afrika’daki tek varlığı olan Trablusgarp’ı istila
edince yeni sorunlar çıktı. Bazı Jön Türk subaylar oraya giderek savaşa katıl
dı. Bunlann en önemlileri Enver Bey ve Mustafa Kemal idi. Savaş çok uzun
sürmedi ve 4 Kasım’da İtalya bölgeyi ilhak ettiğini ilan etti. Aynı günlerde İt
tihat ve Terakki bir koalisyon hükümeti ilişkisi nedeniyle bazı idealleri konu
sunda tavizler verdi. Bu da partinin içten parçalanmasına neden oldu.
Diğer dış güçler de zaten gücünü sonuna kadar zorlamakta olan
OsmanlI hükümetini krize sokmak üzere çeşitli komplolara giriştiler. Rus
ya tarafından desteklenen ve yükselen bir Balkan gücü olan Sırbistan Türk-
lerin iç ve dış tehditlerle meşgul olmalarından yararlanmak istedi. Sırplar
13 Mart 19 13’te Bulgaristan ile, her iki ülkenin Osmanlı topraklarından pay
18 FE LA K ET İN E Ş İ Ğ İ N D E BİR O r d u 1908-1914
almasını amaçlayan bir askerî anlaşma yaptılar. Bulgarlar 29 Mayıs 19 12 ta
rihinde Yunanlılarla ikinci bir anlaşma yaparak, Osmanlı varlıklannm geri
kalanını bölüşmeyi hedeflediler. Eylül ve ekim aylarında Karadağ da ittifa
ka katılmaya razı edildi. Şimdi Osmanlı karşıtı Hıristiyan devletler, İmpa
ratorluğun Yenipazar Sancağı, Kosova, Makedonya ve Rumeli’den geriye
kalan parçalarından oluşan Avrupa topraklarının etrafında bir çember oluş
turmuşlardı. Bu olaylar Osmanlı ordusunu, silah altındaki yaklaşık
250.000 mevcuduyla savaşa hazırlıksız durumda yakaladı. x
Balkan Savaşlari
I. Balkan Savaşı S Ekim 19 12 ’de Karadağlılann Yenipazar’a saldın-
larıyla başladı; ardından da Trakya’ya büyük bir Bulgar saldırısı yapıldı.
Bulgarlar ekim sonlarında Lüleburgaz’da Türk ı. Ordusu’nu yendiler ve
müstahkem Edirne şehrini kuşattılar. Bulgarlar daha sonra İstanbul’a 30
kilometre mesafedeki Çatalca Hattı’nda durduruluncaya kadar ilerlediler.
Sırplar Kosova ve Makedonya’ya girdiler ve Karadağlılarla buluştular. Ka
sım 19 12 ’nin başlarında Türk 2. Ordusu yenilmiş halde Arnavutluk’a çekil
mekteydi. Yunanlılar kuzeye ilerleyerek 8 Kasım’da en büyük ödül olan Se
lanik’! aldılar. Altmış günden az bir süre içinde iki Osmanlı ordusu yenil
giye uğramış ve imparatorluğun Avrupa’daki varlıkları Hıristiyan Balkan
devletlerinin eline geçmişti.
Savaşı sona erdirebilmek amacıyla aralık ortalarında Londra’da gö
rüşmeler başladı. Ordulan dağılmış, yüz binlerce Müslüman mülteci im
paratorluğa akıyordu, Edirne ile İstanbul yitirilmek üzereydi. Pazarlık ede
cek durumda olmayan ve tam bir umutsuzluk havası içinde bulunan Os-
manh hükümeti tereddütler içindeydi ve avantajları olan bir barış anlaş
ması yapamayacak gibi görünüyordu. İttihat ve Terakki Komitesi görüşme
lerde çok fazla taviz verileceği korkusuyla harekete geçmeye karar verdi. 23
Ocak 19 13’te İttihat ve Terakki Komitesi üyesi Enver Bey meşhur “Babıâli
Baskını”nı gerçekleştirdi ve Sadrazam Kamil Paşa’yı silah zoruyla istifa et
tirdi. İttihatçılar Cemal Bey’i İstanbul’u savunan ı. Ordunun komutanlığı
na, Mahmut Şevket Paşa’yı da sadrazamlığa getirdiler. Yeni İttihat Terakki
hükümeti Edirne’yi geri almaya kararlı bir tutum içine girince Londra gö
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM! 21
yorlardı. Harp Akademisi’ni bitirdikten sonra mezunlar kurmay olmayan
yaşıtlarına göre ek kıdem alıyorlar ve derhal önemli görevlere atanıyorlar
dı. Savaş dönemindeki Türk kolordu ve tümen komutanları ile kurmay
başkanlarmm hemen hemen tümü kurmay subaylardı. Prusya modelinin
yansıması olarak, Türk Genelkurmayı'ndaki en etkili makam Genelkur
may Başkanlığı idi. Genelkurmay farklı askerî alanlarda uzmanlaşmış bu
lunan dairelerden oluşmaktaydı. En önemli kurmay dairesi Birinci Daire
veya Harekât Dairesi idi. Ayrıca bir İstihbarat Dairesi ile Almanlarda oldu
ğu gibi Türklerîn de demiryolları ve muhabere işlerine bakan ayrı dairele
ri mevcuttu. Bunların yanı sıra ordunun idaresi ve ikmali için çeşitli kur
may daireleri vardı. Genelkurmay Başkanına yardım veya onun yokluğun
da işleri yürütmek için iki genelkurmay yardımcısı bulunmaktaydı.
Ocak 19 13’ten itibaren Enver Paşa hem harbiye nazırı, hem de Türk
ordusunun başkomutan vekili olarak iki görevi bir arada yürüttü. Ayrıca 3
Ocak 19 14 ile 4 Ekim 1918 tarihleri arasında Genelkurmay Başkanlığı
(Harbiye-i Umumiye Reisliği) makamını da üstlendi. Ahmet İzzet Paşa 4
Ekim 19 18 ’den 3 Kasım’a kadar, Cevat Paşa da bu tarihten 24 Aralık 19 18 ’e
kadar çok kısa bir süre için bu görevi yürüttüler. Ağustos 1914'te Enver Pa
şa Türkiye’yi ı. Dünya Savaşı’na sokan Osmanlı diplomatik manevraları ile
yoğun şekilde uğraşmaktaydı. Tarihçilerin bilgilerine dayanarak, 19 14 ya
zında Enver Paşa’nm farklı görevleri arasında en az vakit harcadığı işin ge
nelkurmay başkanlığı olduğunu söyleyebiliriz. Liman von Sanders’in 19 14
ilkbaharında, çok iyi yetişmiş bir Alman Kurmay Subayı olan Albay Fried-
rich Bronsart von Schellendorf u. Alman Askerî Heyeti’ndeki taktik bir gö
revden, Türk genelkurmay başkanı birinci yardımcılığına getirmesi Türk-
1er için bir şans oldu. İkinci yardımcı ise Albay Hafız Hakkı Bey idi. Her ne
kadar ikisi de kurmay subay olarak yetiştirilmişse de, ileride görüleceği gi
bi, aralarında entelektüel farklılıklar vardı.
36 piyade tümeninden oluşan faal ordu gücü dört ordunun kolor
duları arasında bölüşülmüştü. Türk kolorduları üç piyade tümeni ile birer
adet topçu ve süvari alayından oluşmaktaydı. Türk piyade tümeni üç piya
de alayı ile bir topçu alayından müteşekkildi. Bütün bu kuvvetler hareketli
ve sürekli muharebe harekâtı yapma yeteneğine sahip birimlerdi. İhtiyat
24 FE LA K ET İN E Ş İ Ğ İ N D E BİR O r d u 1908-1914
SE F E R B E R L İK
SİZE Ö L M EY İ EM REDİYORUM!
25
Fransız Schneider, Alman Krupp ve Avusturya-Macaristan Skoda toplann-
dan' oluşan bir karmaydı ve yaklaşık 90 0 parçadan oluşuyordu. Kolordu
seviyesinde, kolordu topçusunun üç bataryası için gerekli olan 105 mm'lik
12 obüsün büyük kısmı mevcuttu. Sonuç itibariyle ordunun savaş ekipma
nını sağlaması için 280 sahra topuna gereksinimi bulunmaktaydı. Bunla
ra ek olarak, Edirne, Erzurum, Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Çatal-
ca'da ayrıca 9 0 0 adet sabit veya yarı sabit kıyı veya kale topu bulunmaktay
dı ki bunlar acil kullanıma uygun bir şekilde konumlanmış sayılmazdı.
Makineli tüfek durumu daha da kötü idi. Her piyade alayına dört
makineli tüfek verilmişti. Bazı alaylarda bu sayıya ulaşılamamıştı ve ordu
nun alaylar için koyduğu standarda ulaşılması için 200 adet eksiği bulun
maktaydı. Tabur ve bölük seviyesinde hiç makineli tüfek yoktu ve ordunun
gereksinimlerini karşılamak için birkaç bin makineli tüfeğe ihtiyacı oldu
ğu hesaplanmaktaydı. Eldeki 1.500.000 tüfekle, bu alanda kritik bir eksik
lik yoktu ama ordunun hâlâ 200.00 0 tüfeğe gereksinimi vardı.^
Cephane stoklan düşük seviyedeydi ve Türklerin savaşta kullanıl
ması beklenen miktarları karşılama olanaklan bulunmamaktaydı. Nişancı
eri başına 150 fişek, kolordu depolarında da buna ek olarak 190 fişek bu
lunmaktaydı ve tüm ordu ihtiyaü olarak yaklaşık 20 0.00 0 .0 00 fişek vardı.
Türk topçusu için namlu başına yaklaşık 588 mermi düşüyordu.
Destek hizmetleri açısından Türk ordusu feci halde sıkıntı çekmek
teydi. Her tümende bir sıhhiye ünitesi ve her kolorduda dört sahra hastane
si bulunması gerekiyordu ama bunlar hiçbir zaman kuruluş kadrolanna eri
şemedi. Bu eksiklik doktor, ilaç ve tıbbi malzeme sıkıntısı ile katlanarak art
maktaydı. Türklerin toplam hastane kapasitesi 38.000 yatak olup, bunun
14.0 0 0 ’i İstanbul kentinde yerleştirilmişti. Ulaştırma kritik bir zafiyet ala
nıydı ve özellikle ikmal arabaları ve koşum hayvanlan sıkıntısı vardı. Türk
ordusunda motorize birlikler ve havacılık nerdeyse yok seviyesindeydi.
Alman danışman General von der Goltz’un tavsiyesi üzerine, sefer
berlik planlaması, barış zamanında silah alüna alınan ve eğitimi tamamla
nan erlerin sürekli olarak faal ordudan ihtiyat kuvvetlerine aktarılmasına
dayanmaktaydı. Türk ordusunda barış zamanında faal hizmet piyade için
üç yıl, topçu ve teknik hizmetlerde dört yıldı.® Benzer şekilde, hayvanlar da
26 FE LA K ET İN E Ş İ Ğ İ N D E BİR O r d u 1908-1914
dört yıl hizmette tutulduktan sonra sivil kullanıma aktarılıyorlar, ancak hiz
mete çağrılmak üzere ömür boyu yükümlülükleri sürüyordu. Gayri Müs-
limler askerî hizmetten muaf tutulmakla birlikte, bunun yerine özel bir as
kerlik vergisi ödemek zorundaydılar. 19 14'e gelindiğinde zorunlu askerlik
hizmet süresi piyade ve süvari için iki yıla, topçu için üç yıla indirilmişti.
Bu karar bütçe kısıtlamalarının sonucunda alınmıştı ve söz konusu plana
göre ordunun faal kuvveti daha da azaltılmış oluyordu. Askerî yöneticiler
yılda iki kez yapılan yüzde 50 oranında bir değişimin her üç yılda yüzde 33
oranında değişimden daha kötü olduğunu düşünmüştü. Her halükârda,
Balkan Savaşları’nda eğitimli komutanlann büyük bölümünün yitirilmesi,
birliklerin yeni personeli yeterli ölçüde eğitmeyi başaramaması şeklinde
kendini göstermekteydi.
Bütün erkek nüfus askerî hizmetle yükümlüydü ve kronolojik yaş
larına göre bir sınıf veya tertip olarak askere alınıyorlardı. Bu genelde her
yıl yaz sonunda olmaktaydı. Yükümlülük erkeklerin 20 yaşma bastıkları
yılın I Mart'mda başlıyor ve 25 yıl sürüyordu. Türk askerî teşkilatı. Niza
miye adı verilen faal kuvvetler ile İhtiyat adı verilen yedek gücün yanı sı
ra Müstahfız olarak adlandırılan yerel askerî kuvvetlerden oluşmaktaydı.
En genç 2 sınıf faal ordunun insan gücünü oluşturuyor, sonra gelen 16 sı
nıf ihtiyatlar, en yaşlı 7 sınıf da yerel kuvvetlerin kaynağını teşkil ediyor
du.^ 1886 yılında başlatılmış olan redif sistemi (örgütlü ihtiyat birlikleri)
1913 yılında kaldırıldı. Bazı yedekler ve yerel birlikler, tabur veya daha kü
çük ölçekte birlikler şeklinde örgütlenmişler ve seferberlik istasyonu ola
rak tayin edilmiş yerel eğitim merkezlerine verilmişlerdi ama 1913'ten
sonra çoğu bireysel ikmal eratı olarak görevlendirildiler. Türkiye Alman
ya ve İngiltere’nin aksine, askerî birliklerin mahalli özellikleri yansıtması
fikrine sıcak bakmıyordu ama 19 14 yılında Türk Ordu birlikleri esas itiba
riyle yerel olarak silah altına alınmış kişilerden oluşmaktaydı. Savaş iler
ledikçe ve askerler ya teker teker, ya da kuralarla toplu olarak onlara en
çok ihtiyacı olan birliklere gönderildikçe bu durum giderek değişti. Bütün
diğer büyük Avrupa güçlerinin aksine, Türkiye, ihtiyat tümenlerden olu
şan kolorduları bütün olarak savaşa sürebilecek bir ihtiyat sistemine sa
hip değildi.'“ Büyük şehirlerdeki garnizonlara yerleşik sürekli ihtiyat piya
S İ Z E Ö L M E Y İ E m r e d İy o r u m ! 27
de tümenleri Balkan Savaşları'nın sona ermesi ile birlikte 19 13 yılında kal
dırılmıştı. Bunun sonucu olarak, seferberliğin hemen ertesinde, Türk or
dusunun elindeki eğitimsiz birlik sayısında önemli bir artış olmadı. Bu
nun birkaç istisnası vardı ki bunlar 12. Kolordu (bağımsız), 38. Piyade Tü
meni (bağımsız) ile ı., 2., 3. ve 4. ihtiyat süvari alayları idi. Savaşın ileri
aşamalarında Türkler yeni muharip piyade birliklerine ihtiyaç duydukça
basit bir şekilde yeni nizami tümenler seferber ettiler. 1914'ten sonra se
ferber edilen Türk tümenlerini “ihtiyat tümenler” olarak tanımlamak yan-
hşür. Aynı şekilde, İngiliz istihbaratının bazı Türk Tümenlerini “çift” ve
ya ikili tümenler olarak tanımlaması da hata eseriydi. Her iki halde de bu
hatanın muhtemel nedeni, 19 13 ’ten sonra redif sisteminin nasıl değiştiği
nin anlaşılmamasıydı.
Bunların yanı sıra. Gönüllü Sistemi olarak adlandırılan ve gönüllü
leri birlikte savaşmaya teşvik eden bir başka sistem daha vardı. Her ne ka
dar bu sistem son olarak ı. ve 2. Balkan Savaşlan’nda kullanılmışsa da, yi
ne sürdürüldü ve Trakya ve Kafkaslar’da bir miktar kullanıldı. Bununla bir
likte gönüllü sistemi esas olarak imparatorluğa sığınmış bulunan Müslü
man göçmenlerden gönüllü toplamak için kullanılmıştır. Bu gönüllüler Si
na, İran ve Kafkaslar’da savaşacaklardı.
Temmuz 1913 ile Ağustos 19 14 arasında Türk ordusu Balkan Savaş
lan’nda karşılaşılan yıkıcı kayıpların sonucunda devasa bir yeniden örgüt
lenme ve yenilenme çabası içindeydi. Enver Paşa’nın orduyu, modernleş
menin önünde bir engel olarak gördüğü yaşlı ve fazla faal olmayan subay
lardan temizleme kararlılığı bu muazzam görevi daha da zorlaştırmaktay
dı. Bu dönemde 130 0 ’den fazla subay zorunlu emekli edildi.” Orduyu ye
niden inşa etmek için gösterilen bu çabanın ölçeği ayrmülı olarak açıklan-
malıdır, çünkü Türk kuvvetlerinin bu yeniden örgütlenmesi hem 19 14 ’ün
taarruz yenilgilerini, hem de 19 15’in savunma başanlannın anlaşılması
için temel teşkil edecektir.
19 12 ’de Balkan Savaşı’nın başlamasından önce Türk ordusu impa
ratorluğun dört bir köşesine yayılmış garnizon sistemi içinde istikrarlı bir
yapıya sahipti. General Colmar von der Goltz başkanlığında bir Alman as
kerî yardım grubu Türk ordusunu yeniden yapılandırmış ve Türk kolordu
28 FE LA K ET İN E Ş İ Ğ İ N D E BİR O r d u 1908-1914
teşkilatını üç piyade tümeni olarak standart hale getirmişti. Tahmin edile
bilecek şekilde, 1910 yılında alman bir kararla von der Goltz aynca Türk pi
yade tümeni teşkilatını da üç piyade alayı olarak standart hale getirmişti.
Bu tarihten önce Türkler her piyade tümeninde Avrupa standardı olan iki
tugay ve iki alaylı yapıyı kullanmışlardı. Daha sonra, ı. Dünya Savaşı’nda
bütün Avrupa orduları bu üçgen yapıyı benimseyeceklerdi. Balkanlar’da 12
piyade tümenine sahip Türk 2. Ordusu Türkiye’nin Vardar Ovası ve Arna
vutluk’ta kalmış olan varlıkları için güvenlik sağlıyordu. Aynı güce sahip
Türk I. Ordusu (12 piyade tümeni) Edirne ve İstanbul’un güvenliğini temin
ediyordu. Daha küçük olan 3. ve 4. Ordular Kafkasya ve Mezopotamya’yı
koruyor, Suriye, Filistin ve Arabistan’da ise bağımsız kolordular bulunu
yordu. Bu güçlü ve düzenli kurum imparatorluğun tüm büyük şehirlerin
de bulundurulan piyade tümenleriyle desteklenmekteydi.
Ne var ki bir yıldan daha kısa bir süre içinde ı. ve 2. Türk Ordulan
yok edilmişti. Türk ordusu başlangıçtaki 43 piyade tümeninin 14 ’ünü ve ay
rıca kolordu büyüklüğündeki Edime garnizonunu yitirmişti. Buna ek ola
rak, 8 nizami piyade tümeni ile ihtiyat ve yerel birliklerden yeni seferber
edilen 15 piyade tümeni yeni oluşturulan Çatalca ve Gelibolu ordularında
hizmet için Avmpa’daki Türk Trakya’sında mevzilendirilmişlerdi. Perso
neli yenileyebilmek için bazı piyade tümenleri ile bir kolordu karargâhı lağ
vedilmişti. Balkan Savaşı öncesinde Türk ordusunun sadece 6 piyade tü
meni muharebe travmasından uzak kalabilmişti. Bir başka ifadeyle, sefer
ber edilen Türk tümenlerinin yüzde 9 0 ’! Balkan Savaşlan’na katılmıştı. Sa
vaş zayiatı 250.000'in üzerinde idi. İmparatorluk için eşi görülmedik bü
yüklükteki bu askerî felaket düzenli Türk ordusunu etkin bir savaş gücü
olarak neredeyse yok etmişti.
Balkan Savaşları’nm sonunda Türk ordusunun dummu dikkatle
ele alınmayı gerektiriyordu. Tüm ordular paramparça olmuş, kolordular
kasıtlı olarak lağvedilmiş ve piyade tümenlerinin muharebe kuvvetleri ara
sında muazzam farklar oluşmuştu. Yok olan nizami birliklerin yerine geç
mek üzere seferber edilen ihtiyat ve yerel birliklerden kurulmuş, yaşlı sınıf
lardan oluşan ve geldikleri şehrin adını taşıyan çok miktarda ihtiyat piyade
tümeni kuruluşu bulunuyordu. Eğitim ve silah alımlan durmuştu. Niha
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM! 31
Tablo 1.1 Alman Askerî Heyeti
Komuta G rubu
I komutan (a)
1 kurmay subayı
2 yaver
3 diğer subay
Notlar: Bu plan sadece belli başlı subaylann listesini vermektedir. Destek astsubaylar ve misyona bağ
lı askerler personel sayısını büyük ölçüde artırmıştı. T am kadrosu ile misyon yaklaşık ııo o subay
ve askerden oluşmaktaydı.
a;. Misyon komutanı aynı zamanda kolordu komutanı olarak ikili bir göreve sahip olacaktı. Gerçek
te, Liman von Sanders ilk başta ı. Kolordu komutanı olarak “ çift şapkalı” idi.
b.Bu alanda uzmanlıklar demiryolları, motorizasyon, telefon, telgraf, istihkam, lojistik ve ordona
tım idi.
Kaynak: Cemal Akbay, Birinci Dünya H arbi’nde Türk H arbi,ı. cilt: Osmanh İmparatorluğu'nun Siyasi ve,
Askeri Hazırlıkları ve Harbe Girişi (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 19 9 1), 274.
32 F E LA K ET İN E Ş İ Ğ İ N D E BİR O r DU 1908-1914
İKİNCİ Bölüm
PLANLAR
Ka yn a k la r
O
smanlI İmparatorluğu 1914'e gelindiğinde, modem bir savaşı yürüt
mek için gerekli olan kaynaklar açısından her kategoride Avru
pa'nın büyük güçlerinin çok gerisinde kalmıştı. Bizzat imparatorluk
kavramı, kuşatılmış olan Türk Devleti'nin, kendisini uzun bir savaş için se
ferber etme kabiliyetini yalanlar gibiydi. Bununla birlikte Osmanlı împara-
torluğu’nun topraklan ve stratejik coğrafî pozisyonu ona bir büyük gücün
rol ve sommluluklanm empoze ediyordu. İmparatorluk eğitim açısından
geri, kaynaklar açısından fakir, sanayi açısmdan azgelişmiş ve mali açıdan
müflisti. Nüfus, kömür üretimi ve demiryollarının mukayesesi (Tablolar
2,1, 2.2 ve 2.3) Osmanlı İmparatorluğu ile bazı Büyük Güçler arasındaki far
kı gösterecektir. Osmanlı İmparatorluğu nüfusu ile burada yaşayan etnik
Türklerin gerçek sayısı arasındaki fark ise özellikle önemli bir husustur.
Kaynaklar The World Almanac and Encyclopedia, 19 14 {New York: Press Publishing, 19 13), 2 2 4 ve Intel
ligence Section Cairo (Kahire İstihbarat Bölümü), Handbook o f the Turkish Army, Eighth Provisional Edi
tion {Türk Ordusu Elkitabı, Sekizinci Geçici Baskı), Şubat 19 1 6 (Nashville: Battery Press, 19 9 6 ), 9.
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM! 33
manii sayım rakamları temel alınmakta, muhtemel doğum ve ölüm oran
lan ile Balkan Savaşları sonucunda imparatorluk nüfusunun yaklaşık beş
te birinin yitirilmesi göz önünde tutularak artış ayarlanmaktadır. Bununla
birlikte etnik Türklerin gerçek sayısı, belki de ı. Dünya Savaşı'nda Türkiye
için, savaş yapabilecek durumdaki nüfusunun karşılaştırılmasındaki en ya
rarlı istatistiktir. Türklerin savaş sırasında görecekleri gibi, imparatorluk
sık sık, Osmanlı tabiiyetindeki azmlıklann savaş performansı nedeniyle
kötü durumda kalacaktı. Özellikle Araplar, Kürtler ve Rumlar Türklerle
karşılaştırıldığında bazen askerî dezavantaj teşkil etmişlerdi.
34 Planlar
üretimi yoktu ve petrol antma tesisleri çok küçüktü. Askerî mallar üretimi
için sadece bir top ve küçük silah dökümhanesi, bir top ve tüfek mermisi
fabrikası ve bir barut fabrikası bulunmaktaydı. Tüm bu fabrikalar İstanbul
banliyölerinde, doğrudan Marmara Denizi kıyısındaydı ve bu durum onla
rı düşman hücumuna son derece açık hale getirmekteydi. İmparatorluğun
yeterli miktarlarda ürettiği sadece yün, pamuk ve deri idi. Mali açıdan, Os
manlI İmparatorluğu mali politikada 19 11’den 19 13’e kadar sürekli açık ve
ren harcama düzeni yüzünden adeta felç olmuştu. Türkiye’nin bu yıllarda
ki açığı 34 milyon Türk Lirası’nm üzerinde idi."" Meseleleri daha da ağırlaş
tıran bir husus, yıllık bütçenin yüzde 30 ’dan fazlasının kamu borç ödeme
lerine gitmesiydi. Her ne kadar İngiltere, Fransa ve özellikle de Almanya
(Bağdat demiryoluyla) Osmanlı demiryolu konsorsiyumlarında avantajlı
konumlar için manevralar yapmaktaysalar da bu girişimlerden çok az bir
kazanç sağlanmıştı. Sonuç olarak, Türkiye 19 14 yılında sınai ve mali açıdan
son derece elverişsiz bir konumdaydı.
Dengesiz bir yapıya sahip Osmanlı ekonomisi sanayi faaliyetlerini
sürekli ve bağımsız bir şekilde sürdürmeye muktedir değildi. ı. Dünya Sa-
vaşı’ndaki bütün diğer büyük güçlerin aksine, Türkiye, imparatorluğu ile
birlikte hemen hemen hiçbir sınai gelişmeye sahne olmadı ve savaşın sonu
na kadar ithal silahlara ve savaş malzemelerine bağımlı kaldı. 1915 sonlann-
da imparatorluk, Sırbistan’ın bertaraf edilmesiyle ulaşım hatlarının açılma
sına değin savaş malzemeleri ve hammaddeler konusunda muazzam ve felç
edici bir kıtlıkla karşı karşıya idi. Cesaret hariç tutulursa, kaynaklar konu
sundaki bütün ölçümler Osmanlı Imparatorluğu’nun büyük hasımlanyla
esaslı bir savaşa girme konusunda hazırlıksız olduğunu göstermektedir.
Osmanlı împaratorluğu’nda ulaştırma hatları son derece zayıftı.
Daha önce belirtilmiş olduğu gibi, Türkler özellikle demiryolu sistemleri
açısından zayıf durumdaydılar. Değişik ulusların konsorsiyumlarının im
paratorluğun demiryolu ağını uzun bir süre içinde ve değişik etkinlik dere
celerinde inşa etmiş olmaları bu durumu daha da vahim hale getiriyordu.
Burada, Avrupa’nın bütün büyük güçlerinin askerî seferberliği kolaylaştır
mak üzere tasarlanmış demiryolu sistemlerine sahip olduklarını kaydet
mek gerekir. Yabancılar tarafından kâr amacıyla inşa edilen Türk sistemi
Kaynak: Türk Genelkurmayı, Türk Süahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanh Devri Dünya Harbi, idari Faaliyetler ve Lojistik, X Cilt (Ankara, 1985), Kroki 3.
sınırlara hizmet etmeye elverişli değildi ve çok sayıda askerî seferberlik böl
gelerinden yığınak bölgelerine götürmek için tasarlanmamıştı. Değişik ge
nişlikte rayların yanı sıra kullanımda değişik tiplerde Alman, Fransız ve İn
giliz buharlı lokomotifleri, vagonlan ve donatımı bulunmaktaydı. 19 14 yı
lında OsmanlI împaratorluğu’nda 280 lokomotif, 7 20 yolcu vagonu ve
4500 yük vagonu vardı.^ Bu küçük filonun harekete hazırlık oranı genelde
yüzde 75 oranındaydı. Bunlara ek olarak coğrafya da Türklere müşfik dav
ranmamıştı ve imparatorluk sert ve elverişsiz araziler üzerinde yayılmıştı.
Yapımına başlanan demiryollannm birçoğu bitirilmemiş, kimileri de terk
edilmişti. Bu yolların bazıları tünellerinin henüz tamamlanmamış olduğu
yüksek dağ silsileleri tarafından kesilmekteydi. Toros Dağlan’ndaki Pozan
tı ile Amanos dağlanndaki Osmaniye’de demiryolu bağlantıları arasındaki
bitirilmemiş boşluklar (Harita 2.1) Mezopotamya ile Suriye yönündeki
ulaştırmayı aksatıyordu, çünkü bütün yükler boşaltılıp dağlardan aşınldık-
tan sonra tekrar yükleniyordu. Bu “tıkanma noktalan” savaşın son günleri
ne kadar Türk savaş çabasını büyük sıkıntıya sokarak Kafkaslar, Filistin ve
Mezopotamya’daki askerî operasyonları büyük ölçüde engelledi.
Karayolları ağı da aynı şekilde gelişigüzel yapılmıştı ve genelde eski
kervan yollarını veya arazi hatlannı izliyordu. Kaplanmış yollar azdı. Türki
ye’nin doğusunu İstanbul’a ve imparatorluğun batı bölgelerine bağlayan
ulaştırma hatlannda devasa boşluklann bulunması da Türkler için büyük
bir talihsizlikti. Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde oldukça gelişmiş nehir is
timbot ve kayık hatları vardı fakat bunlar mevsimlik sellerden ve sulann çe
kildiği kurak dönemlerden etkileniyordu. ı. Dünya Savaşı öncesinde Os
manlI împaratorluğu’nun iktisadi alışverişi canlı bir kıyı ticaretinin olduğu
liman kentleri arasında yapılmaktaydı. Ne var ki Müttefikler hızla kıyılan ab
luka altına alınca Akdeniz ve Ege’de bu ticaret derhal sona erdi. Ama Kara
deniz’de İstanbul’a kömür taşıyan kritik kıyı ticareti, Ruslann son vermek
için sık sık teşebbüste bulunmalanna rağmen, savaş boyunca devam etti.
Özellikle önemli olan bir başka husus da Büyük Güçler arasında
yalnızca Türkiye’nin ı. Dünya Savaşı’na ı. ve 2. Balkan Savaşlan’ndan bi
tap çıkmış olarak girmesiydi. Bu olgunun önemi küçümsenemez ve yine
bu durum, Büyük Güçler arasında ilk saldın harekâtı için niye sadece Tür
Savaş H edîeflerİ
Osmanlı İmparatorluğu’nun ı. Dünya Savaşı’na girmesi çeşitli ne
denlerden ötürü muazzam öneme sahip bir olaydı. İlk başta, Türkiye’nin
savaşa girmesi, bütün ittifak ortaklarının savaş öncesi planlamalarını ka-
rakterize eden stratejik düşünceyle ilgili dikkatli hesaplamaları altüst et
mişti. Özellikle Rusya ve İngiltere hayati stratejik çıkarları tehdit eden ve
neredeyse bir anda ortaya çıkan ikincil cephelerin yaratılması konusunda
hazırlıksızdılar. İkinci olarak, Türkiye’nin coğrafî durumu nedeniyle, nis
peten zayıf olan Türk ordusu, hazırlıksız ve zayıf görünen Türklere karşı
kesin sonuçlu ve ucuz bir zafer peşinde koşan Müttefiklerin hücumlan
için bir çekim alanı haline geldi. Bu durum Müttefiklerin konuşlandınl-
maya hazır kuvvetlerinin, özellikle de 1915 yılındaki İngiliz stratejik ihti
yatlarının çoğu ile 19 16 yılındaki Rus stratejik ihtiyatlarının önemli bir
kısmının buraya akıtılmasına yol açtı. Üçüncü husus, Türkiye’nin savaşa
girmesinin, Sırbistan’a karşı savaşta sırtını sağlama almak isteyen Bulga
ristan’ı Mihver Güçleri ile faal bir ortaklığa itmesidir (bu 19 14 ’te önceden
tahmin edilebilen bir sonuç değildi). Bulgaristan’ın savaşa girmesi Sırbis
tan ve Romanya’nın ölüm çanı anlamına gelmekteydi. Tüm bu olaylar sa
vaşın yürütülmesinde derin ve öngörülmemiş sonuçlar yaratacaktı. Bu
nunla birlikte 19 14 yılında Türkiye'nin tayin edici noktaya büyük güçler
yığmaya yönelik kapsamlı seferberlik planlan olmadığı gibi, toprak kazan
ma veya geri alma arzuları da yoktu. Gerçekte, devletin ve toprak bütünlü
ğünün korunmasının ötesinde, Türklerin açıkça tanımlanmış savaş he
defleri yok gibiydi. Türkiye’nin savaşa niçin ve nasıl girdiği hâlâ yanıtlan
mayı bekleyen bir sorudur.
38 Planlar
Bu dönemdeki Türk diplomasisiyle ilgili en üretken yazar, ana ilgi
alanı Almanya’nın Türkiye meselelerindeki rolü ve Türk-Alman ittifakının
diplomasisi olan Ulrich Trumpener’dir. Germany and the Otoman Empire
ıg i4 -ıg ıS (Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu 1914-1918) adlı eserinde,
Trumpener 2 Ağustos 19 14 tarihli gizli ittifakın Türkiye’yi Antant ile an
lamlı bir diyalogdan koparttığı ve aynı zamanda Türkiye’yi savaşa doğru
önlenemez bir şekilde kayan Almanya’yı desteklemeye mecbur kıldığı te
masını geliştirmektedir. Aynca Enver Paşa’nm 29 Ekim 19 14 günü Rus
ya’nın Karadeniz limanlarına yapılan pervasız deniz saldırılarına yol açan
kişisel eylemlerinin de Türkiye’nin savaşa girişinde birinci derecede rol oy
nadığı fikrini geliştirir. Frank G. Weber de Eagles on the Crescent adlı çalış
masında aynı görüşü kabul etmekle birlikte, Avusturya-Macaristan’ın Tür
kiye’nin savaşa girişiyle ilgili oynadığı kışkırtıcı rolü üzerinde daha fazla
durmaktadır. Bununla birlikte hem Trumpener, hem de Weber ne Türki
ye’nin savaş hedeflerini kesin bir şekilde aynntılandırabilmekte, ne de
Türklerin neyi başarmak istedikleri veya ne kazanmayı amaçladıklannı
açıklayabilmektedir. Bu yazarların ikisi de hikâyenin önemli kısımlarını,
özellikle de Sait Halim’in siyasal talimatlarını ve Türkiye ile Bulgaristan
arasındaki gizli anlaşmayı anlatımlarının dışında bırakmaktadır. A. J. P.
Taylor The S tru d le fo r Mastery in Europe 1848-1^18 (Avrupa’da Egemenlik
Mücadelesi) adlı eserinde, Türklerin muzaffer bir Antant’m ülkelerini par
çalayacağı ve buna karşılık Almanya’nın ülke bütünlüğünün korunmasını
garanti edeceği fikrinde olduklarını belirtmektedir. Taylor aynca savaşın
Türkler açısından Karadeniz üzerindeki denetim ve hâkimiyeti tayin ede
cek bir “ya hep ya hiç” çabası olduğunu ifade etmektedir. Taylor ayrıca, ade
ta kendi görüşüyle çelişecek şekilde, 19 14 ’ün eylül ve ekim aylarını karak-
terize eden aşın kararsız Türk diplomasisini tartışır. Tüm bu temalar çakış
makta fakat hiçbiri Türklerin savaşa girmekle tam olarak ne elde etmeyi
umduklarını tatmin edici bir şekilde açıklayamamaktadır.
Osmanlı împaratorluğu’nun ı. Dünya Savaşı’na girişini anlayabil
mek için 19 12 ve 19 13’deki Balkan Savaşlan’nm Türkler üzerindeki etkisi
ni ele almak gerekmektedir. Türkler, karşılannda bir büyük güç bulunma
masına rağmen Birinci Balkan Savaşı’na, mümkün olabilecek en kötü stra-
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM! 39
o
Tablo 2 .4
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, 1912
ARABİSTAN-YEMEN
14 . K o lo r d u : 3 9 , 4 0 , 4 1 , 4 3 Piy. T ü m .
tejik koşullar altında, yani Balkanlar’daki küçük Hıristiyan devletlerin tü
münün ittifakı karşısında girdi. Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Ka
radağ’ın daha önce imkânsız olan ittifakları geçici bir nitelik taşımaktaydı
ve ancak Osmanlılarm 14. yüzyılın sonlarından beri ellerinde tuttukları
Balkanlar’dan çıkanimasına kadar sürmüştür. Tablo 2.4’te bulunan Os
manlI Kuvvetleri'nin Dağılımı, 19 12 ’ye kadar Türklerin Balkanlar’da aske
rî varlıklarını sürdürmek için yaptıkları yatırımları göstermektedir. ı. ve 2.
Balkan Savaşları Osmanlı tarihinin bu bölümünü ebediyen kapatmıştır.
Ailen ve Muratoff Caucassian Battiefields (Kafkasya Savaş Alanları)
kitabında şu görüşü belirtirler: “Balkan Savaşları’nın sonucu Türk Devle-
ti'nin ağırlık merkezinin Avrupa’dan Asya’ya kayması oldu.”^ Bu olayın Os
manlI împaratorluğu’nun 1914'teki liderleri için önemi göz ardı edilemez.
19 12 ’den önce hazırlanmış olan 12 seferberlik planının 7 ’si Balkan-
lar’ı merkez almaktaydı.^ 5 numaralı seferberlik planı karşılaşılan tehdide
uyuyordu ve ı. ve 2. Türk Ordularını Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yu
nanistan’ın birleşik ordulannm karşısına çıkartıyordu. Bu planda tahmin
edilen 556 düşman taburunun karşısına Osmanlılar Trakya’da 373 piyade
taburu (ı. Ordu) ve Makedonya’da 222 piyade taburu {2. Ordu) çıkartıyor
lardı. Bu, savunmaya yönelik bir plandı ve Türklerin küçük bir sayısal avan
tajı olduğu halde kapsamlı bir yenilgiye davetiye çıkardı. Tek bir istisna ha
ricinde, 12 planın hepsi stratejik olarak savunmaya dönüktü ve Türkiye’nin
geçmiş savaşlardaki gibi herhangi bir ayrılıkçı taleple yeniden karşılaşma
ma konusundaki temel iradesini göstermekteydi.
Plan 5 itibariyle, Makedonya’daki 2. Ordu üç kolordusunu bir alan
savunmasına göre düzenliyor ve taktik seviyede sadece kilit kale ve kentle
ri elde tutuyordu.^ Savaştan önce bir banş dönemi yaşanacağı varsayılarak
takviyeler deniz ve demir yolları ile Yemen ve Suriye kadar uzak bölgeler
den Makedonya’ya getirilecekti. 344.923 kişilik 2. Ordunun piyade gücü
nün yarısından fazlası ihtiyatlardan gelecekti. Bunlann çoğu hedeflerine
hiç ulaşmadı.
Daha büyük ı. Ordu Trakya’yı müstahkem Edirne kentine dayana
rak savundu. Bu görev için bu ordunun 466.453 askeri vardı ve piyadesi
nin yüzde 54’ü ihtiyatlardan oluşmaktaydı.* Osmanlı Genelkurmayı ihtiyat
S İZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM! 41
piyade taburlannm çoğunu 6 ila 13 gün içinde harekete geçirecek seferber
lik çizelgeleri hazırladı ve bu birlikleri yürüyüşler ve demiryolu ulaşımını
birleştirerek savaş yerlerine ulaştırmayı planladı. Ne var ki birliklerin bazı-
lan seferberliğin 23. gününe kadar harekete geçemediler. İki ordu personel
kuvveti arasındaki farklılık da hem takviyeleri Anadolu’dan Balkanlar’a ta
şımanın zorluklarını, hem de İstanbul’a ana yaklaşım yolu olarak Trak
ya’nın stratejik önemini gösteriyordu. Her iki ordu da savunma savaşları
yapacak ve düşmanı yıpratarak ellerindeki araziyi koruyacaklardı. Plan 5’in
istenilen stratejik sonucu düşman koalisyonunun çökmesiydi.
5 Numaralı Plan, ı. Ordunun genel bir yenilgiye uğraması, Edir
ne’nin kaybı ve neredeyse İstanbul’un da kaybına yol açarak Osmanh İm
paratorluğu için talihsiz bir şekilde sonuçlandı. Bir başka önemli sonuç da
2. Ordunun neredeyse topyekûn imhası ile Sancak, Makedonya ve aşağı
Sırbistan’da kalan Türk varlıklarının tümüyle yitirilmesiydi. Bu ikili kayıp
ların Türk askerî ve diplomatik düşüncesi üzerindeki etkileri büyüktü ve
19 14 yılının yaz sonu ve sonbahar başlarında meydana gelen gelişmelerde
önem taşıyacaktı.
Makedonya’daki Türk 2. Ordusu, 5., 6. ve 7. Kolordulardan oluşu
yordu ve bunların her biri üçer piyade tümeni ile birer süvari tugayına sa
hipti. Ordu ihtiyatında ayrıca üç piyade tümeni bulunmaktaydı. Burası
önemli ve itibarlı bir komutanlıktı ve çok sayıda bilgili Türk kurmay suba
yıyla desteklenmişti. Ne var ki 1913 Nisan’ının sonlarına gelindiğinde, 2.
Ordu yediği darbeler altında çökmüş, 12 alaydan daha az bir gücün yanı sı
ra eski operasyon bölgesine dağılmış çeşitli küçük birlik parçalarından iba
ret kalmıştı.^
Daha büyük olan ı. Ordu her biri üçer piyade tümenine sahip
olan I ., 2. ve 3. Kolordular ile toplam olarak iki piyade tümeni ve dört ka
le tümenine sahip olan 4. ve 14. Müstahkem Bölge Komutanlıklarından
(Kolordu eşdeğeri) oluşmaktaydı. Edirne kalesinin kendisi bir piyade tü
meni, bir kale tümeni ve üç ihtiyat tümeninden oluşan kolordu büyüklü
ğünde bir garnizona sahipti. Nisan 1913 sonlarına gelindiğinde Edime ve
garnizonu yitirilmiş olup ı. Ordu parçalanmış halde Çatalca’da bir ölüm
kalım savaşına kilitlenmişti.’“ Yenilmiş ordu karargâhı unsurlarına Çatal
42 Planlar
ca Ordusu adı verilmişti ve elindeki gücün tam yarısı, başkenti savunmak
için son bir gayretle Anadolu’nun merkezinden toplanmış ihtiyat piyade
tümenlerinden oluşmaktaydı. Tablo 2.5, ordu birliklerinin 19 12 yılındaki
dengeli dağılımı ile 1913 yılındaki yenilginin ve Balkanlar’ın kaybından
sonra kendisini içinde bulduğu kötü durum arasındaki çok büyük farklı
lıkları göstermektedir.
Londra Antlaşması ı. Balkan Savaşı’nı sona erdirdi. 2. Balkan Sa
vaşı Temmuz 1913'te Türkiye karşısındaki geçici ittifakın çözülmesiyle
başladı. Bu yaz içinde Bulgaristan Sırbistan ve Yunanistan’a saldırdı ve
karşısında bu iki ülkenin ağır hücumlarına maruz kaldı. Türkiye bu anlık
fırsattan istifadeyle Edirne’yi geri alarak, Bulgarların Trakya’daki bu za
afından yararlandı. Bu eylem Türk sınırını şimdiki sınırlan boyunca istik
rara kavuşturdu. Bükreş Antlaşması 2. Balkan Savaşı’nı sona erdirdi. Tür
kiye Edirne’yi elinde tutarken Yunanistan Selanik ve Epir’i, Sırbistan ise
Makedonya’yı aldı.
Bu savaşlann Türkiye üzerindeki genel etkisi ne oldu? İlk olarak,
19 12 yılının çok ağır ve başarısız seferberliğinden ders alarak, (Avrupa’nın
büyük güçleri tarafından kullanıldığı şekliyle) zaman çizelgesi üzerinden
yapılan planlamaların, mevcut ulaşım hatları veri alınarak Osmanlı İmpa-
ratorluğu’na uygun olmadığı anlaşılmış oldu. Bu şekilde seferber edilmiş
güçlerin hazırlığı, zaman çizelgelerinin belirlediği bir durum olmaktan
çok, gelişmelerden kaynaklanan bir durum haline geldi. İkinci olarak. Or
dunun uğradığı muazzam kayıplar son derece büyük bir etki yarattı. Dona
tım, eğitilmiş liderler ve tecrübeli birliklerdeki kayıplar, mevcut Alman As
kerî Heyeti’nin genişletilmesini kaçınılmaz kıldı. Süvari Tümgenerali Otto
Liman von Sanders liderliğinde, 19 14 başlannda yapılan bu genişleme,
19 14 sonbaharında Antant ülkelerinin olaylan algılama biçimini değiştirdi.
Üçüncü olarak, 12 nizami piyade tümenine sahip 2. Ordunun tümüyle ve
I. Ordunun da büyük ölçüde yitirilmiş olması Türk ordusunun yakın gele
cekte eğitim ve savaş hazırlıkları yerine yeni birliklerin oluşturulmasına
odaklaşacağı anlamına geliyordu. Bu durum, gelecekteki herhangi bir se
ferberlikte erken bir taarruz harekâtı öngören savaş planlarını gereksiz
kılıyordu. Ve her ne kadar zalim bir okul olan muharebede deney kaza-
TRAKYA AVRUPA'SI
KAFKASYA
Ç a t a lc a O r d u s u
3 . O rd u
1 . K o lo r d u : 2 , 2 8 , F atih Piy. T ü m .
9 . K o lo r d u : 3 3 Piy. T ü m .
BALKANLAR 2- K o lo r d u : 3 , 5, i 2 Piy. T ü m .
n . K o lo r d u : 3 4 Piy. T ü m .
(T ü m b ir lik le r 3- K o lo r d u : 7 , 8, 9 Piy. T ü m .
19 13 N is a n ’m d a 4- K o lo r d u : 2 9 , A y d ın , E r e ğ li, K a y s e ri Piy. T ü m .
ORTA ANADOLU’DA
y itir ilm iş ) O r d u ih tiy a tı: 5 1 , Y o z g a t , A n k a r a , S e lim iy e ,
KURULUŞ HALİNDE
A m a s y a , A ş ir e t Piy. T ü m .
Vardar O rdusu Karargâhı
(2. Ordu)
G e lib o lu O r d u s u
5. Kolordu Karargâhı
l o . K o lo r d u : 4 , 3 1 , A z iz Piy. T ü m .
6. Kolordu: 16 Piy. Tüm.
1 . K a le K o lo r d u s u : 3 0 , 3 2 , M ü r e tt ip Piy. T ü m .
7. Kolordu: 21 Piy Tüm.
2 . K a le K o lo r d u s u : 2 7 , S a m s u n , A fy o n Piy. T ü m .
3. K a le K o lo r d u s u : Ç a n a k k a le , E d ir n e Piy. T ü m .
SURİYE
7 . K o lo r d u : 2 1 . Piy. T ü m .
MEZOPOTAMYA
35 , 3 6 Piy. T ü m .
N o t : K o y u h a r fle y a z ıla n b ir lik le r y e n i k u r u lu ş la r ı g ö s t e r m e k t e d ir .
nılmış olmasından bazı taktik faydalar elde edilmişse de, geride kalan gü
cün büyük bölümü yaşlı ihtiyatlardan oluştuğu için ordu yorulmuş ve yıp
ranmış durumdaydı. Kuzeydeki komşularının aksine, Türkiye ı. Dünya
Savaşı’na coşkulu kalabalıkların karşıladığı, boynunda çiçeklerle yürüyen
alaylarla katılmadı.
Arşidük Ferdinanden 28 Haziran 19 14 günü Saraybosna'da katle
dilmesini takiben Avrupa savaşa doğru yuvarlanmaya başladı. Ültimatom
lar Üçlü İttifakın (Almanya, Avusturya-Macaristan ve yükümlülüklerinden
kaçan İtalya) ve Üçlü İtilafın {Entente Cordiale -Fransa, Büyük Britanya ve
Rusya) önce kısmi, sonra da genel askerî seferberliklerini izledikçe diplo
matik girişimler sonuçsuz kaldı. Savaş nihayet ı Ağustos 19 14 günü, Al
manya'nın Rusya’ya savaş ilanı ile başladı. Tükenmiş durumda, Balkan Sa-
vaşı’nın yaralarını sarmakla uğraşan Türkiye olayların akışından uzak dur
maktaydı. Avrupa’nın Büyük Güçleri sırayla Türkiye’yi tehdit veya savaşa
girmeye teşvik ettiler ya da tarafsız kalmaya ikna etmek için girişimlerde
bulundular. Her iki tarafta da dost, tarafsız veya hasım bir Türkiye’nin as
kerî değeri ile ilgili karışık görüşler mevcuttu. Bununla birlikte, Almanya
19 14 yazında olaylan etkilemekte en büyük başarıyı sağlamış ve temmuz
sonu itibariyle Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa ile işlerliği olan bir mu
tabakat elde etmişti. Bu mutabakat Almanya ile Osmanlı İmparatorluğu
arasında tam kapsamlı ama “gizli” bir askerî antlaşmaya dönüştü.
Almanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 2 Ağustos 1914 tari
hinde imzalanan Gizli İttifak Antlaşması, üzerinde çok fazla durulmuş
olan bir konudur. Bu anlaşma 1914 yılının temmuz ortalannda Kayzer Wil
helm tarafından Osmanlılara yapılmış olan yaklaşımların sonucunda im
zalanmıştı. 27 Temmuzda, antlaşmanın gizli tutulması konusunun da ele
alındığı ayrıntılı görüşmeler yapılmıştı. ı Ağustos 19 14 günü Alman Büyü
kelçi Hans von Wangenheim, Alman Askerî Heyeti’nin şefi General Li
man von Sanders ve Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa böylesi bir antlaş
manın uygulanmasını tartışmak üzere toplandılar. Türkiye’nin Kafkasya
sınırında savunmada kalması ve Rusya’ya karşı operasyon için Trakya’da
bir ordu toplaması hususunda anlaştılar; ancak Bulgaristan ve Roman
ya’nın tarafsızlığı kuşkulu olduğu için bu ordu Yunanistan’a karşı da kul
46 Planlar
Antlaşmanın sadece 8 maddesi bulunmaktaydı. Taraflar {Almanya
ve Osmanlı İmparatorluğu) Sırbistan ile Avusturya-Macaristan arasındaki
bir çatışmada tarafsız kalmayı taahhüt ediyorlardı. Almanya savaş duru
munda Askerî Misyonu'nu yerinde bırakmaya söz veriyor, bunun karşılı
ğında Türkler Askerî Misyon’a ordu üzerinde genel kontrol yetkisi veriyor
lardı. Almanya Osmanlı topraklarını korumayı kabul etmekteydi. Antlaş
manın onay ve sona ermesiyle ilgili maddeler bulunmaktaydı ve son mad
de her iki tarafın da antlaşmanın gizliliğini muhafaza etmesini şart koş
maktaydı. Türkiye'yi belirli koşullarda harekete geçmeye mecbur kılan
madde antlaşmanın ikinci maddesiydi. Bu maddenin Almanca bir versiyo
nu Cari Muhimann’ın Deutschland und die Turkei 1913-3914 (Almanya ve
Türkiye 1913-Î914) adlı çalışmasında şu şekilde yer almaktadır: “Rusya’nın
aktif askerî araçlarla müdahalesi ve böylece Avusturya-Macaristan karşısın
da bir casus foederis [anlaşma sebebi] yaratması durumunda, bu casus foede-
ris aynı zamanda Türkiye için de geçerli olacaktır.
Bu ikinci maddenin gerçekten ne anlama geldiği konusunda deği
şik yorumlar bulunmaktaydı. Almanların ve Türklerin imzasına açılan ant
laşma Fransızca yazılmıştı (Osmanlılarm tercih ettikleri diplomatik dil).
Değişik yorumlar olması belki de kaçınılmazdı. Ahmet Emin Yalman’m
değindiği Türkçe şekli bu önemli maddenin biraz değişik bir biçimini içer
mektedir: “Rusya'nın müdahalesi ve aktif askerî araçlara başvurması halin
de Almanya’nın Avusturya’ya karşı taahhütlerini yerine getirme zorunlulu
ğu ortaya çıkarsa, Türkiye de bu durumda Almanya’ya karşı taahhütlerini
yerine getirme m ecburiyetindedir.Ancak, bu önemli maddenin orjinal
Fransızca metni de biraz daha değişikti: “ Dans le cas ou'nla Russie intervi
endrait par des mesures militaires actives et créerait par pour l'Allemagne la ca
sus foederis vis-à-vis de l'Autriche-Hongrie, ce casus foederis entrerait egalment
en vigeurpour le Turquie.”'^
Her halükârda, sadrazam Sait Halim Paşa kendi hükümeti adına
Enver Paşa tarafından yürütülmüş olan görüşmelerin uzandığı noktadan
huzursuz olmuştu. Sait Halim bir Osmanlı prensi idi ama daha da önem
lisi başbakan ve dışişleri bakanıydı. Türkiye’nin ittifak sürecine karışma
sını desteklemediği fakat İtilaf devletlerine eğilimli olduğu biliniyordu.
48 Planlar
1ar uzun zamandır ekonomiyi felç eden bir dert kaynağı ve Türkler için
duygusal bir yaraydı. Türk milliyetçileri tarafından modernleşmenin önün
de büyük bir engel olarak görülüyorlardı. 19 12 ve 19 13’te yitirilen Balkan-
lar’ın herhangi bir kesimi veya 18 77’de yitirilen Ermeni vilayetlerinin geri
alınmasıyla ilgili herhangi bir değinme olmaması dikkat çekicidir. Ayrıca
Türkiye’nin Bulgaristan veya Romanya’ya düşmanca bir tutum içinde ol
maması da önemlidir.
Bunu izleyen birkaç gün boyunca Almanlar muharebe kruvazörü
Goeben ve refakatindeki hafif kruvazör Breslau için sığınma hakkını ga
rantiye almak amacıyla Türklere baskı yaptılar. Almanlar ayrıca OsmanlI
ların Rusya’ya karşı derhal savaş ilan etmesi için yaptıkları baskılan de ye
nilediler. Sait Halim Almanya ile yapılan, yersizliğine ve beceriksiz şekil
de yönetildiğine giderek daha fazla inandığı antlaşma konusunda tered
düt beslemeye devam etti. Ayrıca Almanlara destek için savaşa fiilen katıl
ma konusunda ordu ve donanma subayları arasında etkili bir muhalefet
olup Mustafa Kemal ve Rauf Bey de bunlar arasında yer almaktaydılar. 9
Ağustos günü Enver Paşa, Cavit Bey, Cemal Paşa ve Talat Paşa’nın katıl
dıkları bir toplantıda Sait Halim antlaşmanın Almanya’nın desteklenme
si için savaşa girmelerini gerektirmediği doğrultusundaki inancını açıkça
ifade etti."*° Aynı günün ilerleyen saatlerinde Sait Halim’in düşünceleri ge
nel kabul gördü ve hükümeti, Osmanlı dış politikasında bir rota düzelt
mesi yapmak üzere öncesiyle çelişen bir istikamete yöneltti. Sait Halim
yeni talimatıyla imparatorluğu savaşa doğru itmekte olan güçlerle başa
çıkmaya çalışmaktaydı. Almanya ile yapılan antlaşma metninin hukuki
açıdan yeniden incelenmesini istedi. Bulgaristan ve Romanya ile antlaş
malar yapılmasını ve İtilaf devletlerinin Türkiye’nin tarafsızlığına ikna
edilmesini istedi. Gıda maddelerinin kontrol edilmesi için özel bir komis
yon kurulmasını emretti. Ordudaki huzursuzluğu yatıştırmak için de Sa
it Halim savaşın nasıl biteceği anlaşılmcaya kadar zaman kazanmaya ça
lıştı. Bir başka önemli konu olarak da Alman büyükelçisine askerî işlere
karışmaması. Alman komutan General Liman von Sanders’e de politika
ya karışmaması gerektiğini bildirdi. Türkiye’nin Bulgaristan, Romanya ve
Yunanistan ile görüşmeleri sona erdirmeden herhangi bir tarafta savaşa
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM! 49
girmemesini istiyordu. Nihayet, Fransız ve Rus büyükelçileri ile görüşme
lerin yeniden başlatılmasını talimatını verdi."“'
Bu son talimat çok önemlidir, çünkü Sait Halim’in Almanya ile ya
pılan gizli antlaşmanın varlığından dolayı sıkıntı içinde olduğunu göster
mektedir. Türkiye’nin antlaşmayı kısmen veya tümüyle feshetme niyeti ol
madığı ve bunun için hukuki bir gerekçe aramadığı sürece Gizli İttifak
Antlaşması’nm hukuki açıdan gözden geçirilmesi için bir neden yoktu. Sa
it Halim’in Türkiye’yi yakın gelecekte tarafsız tutmak istediği ve Almanla
rın Türlderin askerî-politik işlerini kurcalamalarına izin vermeye niyeti ol
madığı son derece açıktır. Sait Halim Türkiye için zaman kazanmaya çalı
şıyordu ve bir noktaya kadar başarılı oldu. Bu siyasal talimat Liman von
Sanders’i etkili şekilde marjinal bir konuma getirdi ve bir ölçüde Wangen
heim için de aynı şeyi yapti. Ne var ki ıı Ağustos 19 14 tarihinde yeni bir
oyuncu sahaya çıktı ki bu varlığı ve gemileriyle kısa süre içinde Sait Ha
lim’in olaylar üzerindçki denetimini bozacak olan Tümamiral Wilhelm So-
uchon idi.
19 14 yazı ve sonbaharında İstanbul’da eksik olmayan tek şey, güçlü
şahsiyetlerin bolluğu idi. Ulrich Trumpener ve Frank Weber o günlerde
OsmanlI diplomatik arenasındaki önemli oyunculann canlı birer portrele
rini sunmaktadırlar. Özellikle de Weber’in Hans Freiherr von Wangenhe-
im'i Osmanli politikalarında Alman hâkimiyetinin faal ve ödün vermez bir
savunucusu olarak çizdiği portresi etkileyicidir. Wangenheim ödün ver
mez bir kararlılıkla isteksiz ve idareimaslahatçı Türkleri bir ittifaka götür
müş ve bu istemedikleri durumla yüz yüze gelmekten kaçındıkları zaman
da onları savaşa sokacak koşulları yaratmak için dur durak bilmeksizin uğ
raşmıştır. Geriye bakıldığında, bu önemli şahsiyet olmadığı taktirde Türki
ye’nin savaşa girmesini hayal etmek nerdeyse imkânsızdır.
A. J. P. Taylor, Liman von Sanders’in kritik rol oynadığı bir resim
çizmektedir {“ Sanders ve arkadaşlan Türk ordusu üzerinde sıkı bir hakimi
yet kurmuşlardı”)."“^ Gerçekte, çabuk öfkelenen bir tabiata sahip olan Li
man von Sanders 19 14 Ağustos’unun başlarında Enver Paşa’nın onu Türk
I. Ordusu’nun komutasına atamasıyla kenara alınmış, bu görev önemli bir
komutanlık olmasına rağmen onu kritik yüksek kararların alındığı çevre-
So Planlar
nin dışına çıkarmıştır. Von Sanders’in hatıralan komutanlığının içinde bu
lunduğu berbat durum ve olaylann akışını etkileme olanağına sahip olma
ması nedeniyle içinde bulunduğu düş kırıklığını yansıtmaktadır. İrtibat su
bayının ona 29 Ekim 19 14 tarihli filo harekâtını aktardığı zaman tümüyle
şaşkınlığa uğraması, onun güç bağlantılarından ne kadar uzakta olduğunu
açıkça göstermektedir.'^^ Von Sanders’in kendisi İstanbul’a daha Aralık
1913 tarihinde gelmişti ve Askerî Misyon’unun toplam gücü yalnızca 70 ki
şi kadardı. Türk Genelkurmay Birinci Yardımcısı olarak Türk Genelkurma
yı sekreterliği ile planlama dairesi reisliği arasında bir mevkide bulunan Al
bay Friedrich (Fritz) Bronsart von Schellendorf (aynı zamanda Alman
Askerî Heyeti kurmay başkanı) haricinde, hiçbir Alman subayı, gerçekte
Osmanlı İmparatorluğu kara kuvvetlerinin stratejik tertiplenmesi üzerinde
doğrudan veya dolaylı kontrol yetkisine sahip değildi. Liman von Sanders
rolünden o kadar mutsuzdu ki, 19 14 Ağustos ortalarında misyonunun da
ğıtılarak adamlarıyla Almanya’ya dönmek için resmen başvuruda bulundu.
Alman İmparatorluk Donanması Akdeniz Filosu komutanı olan Tü
mamiral Wilhelm Souchon İstanbul entrikalarına sonradan katılan bir kişiy
di. Filosuyla birlikte ıı Ağustos 19 14 günü Çanakkale’ye gelmiş, İngiliz do
nanmasının elinden kaçışıyla başanlı bir komutan olduğunu ispatlamıştı.
Diplomatik bir uydurmasyonla gönderlerine Türk bayrakları çekildi. Alman
mürettebata fes giydirildi ve 24 Eylül’de Souchon’a Osmanlı donanması Tü
mamirali rütbesi verildi. Souchon Büyükelçi Wangenheim’m koruması altı
na girdi ve von Sanders’in aksine Souchon Almanya’nın bağımsız olarak
kullanabileceği bir savaş aracının doğrudan komutasını elinde tuttu.
Türk hükümeti genel bir ifadeyle Jön Türkler olarak bilinen muha
fazakâr, liberal ve hırslı adamların kanşımmdan oluşmaktaydı. Aralarında
en güçlü kişi olan Mahmut Şevket Paşa Saraybosna krizinden sadece bir
kaç ay önce öldürülmüştü. Bu, derhal bir liderlik krizine yol açtı ve Enver,
Cemal ve Sait Halim kontrolü ele geçirmek için manevralara başladılar.
Şevket Paşa’nın ölümü İttihat ve Terakki Komitesi’nin iktidar yapısı içinde
bir boşluk yarattı ve komite içinde bir iletişimsizlik ortaya çıktı.
Bu dönemde dış dünya için Osmanlı politikasında en öne çıkan ki
şi Sait Halim idi. Çoğu çalışmada başvezir olarak anılmaktadır. Bu impara-
52 Planlar
Talat Paşa içişleri bakanı olarak çok büyük bir güç sahibiydi ve Jan-
darma’yı kontrol ediyordu. Aynca bütün iç güvenlik işleri ile polis güçlerin
den de sorumluydu. Alman yanlısı bazı eğilimleri olduğu düşünülmekle
birlikte, kabine 19 14 yazı başlannda Talat'ı Rusya ile daha yakın ilişkiler kur
maya memur etti. Maliye Bakanı Cavit Bey savaş karşıtıydı ve kesinlikle İti
laf devletlerine eğilim duymaktaydı. Bunun yanı sıra Mustafa Kemal, Kâzım
ve Fethi gibi başka bazı önemli Jön Türkler vardı ama bunlar iktidar müca
delesi içinde kenara atılmışlar ve uzak görevlere tayin edilmişlerdi.
Osmanlı diplomasisindeki politik tarza uygun olarak, uluslararası
diyalog kurulmasıyla ilgili işlerin çoğu İttihat Terakki içinde farklı bölmler-
de yürütülmekteydi. Dışişleri bakanı olarak Sait Halim İstanbul’daki bütün
önemli büyükelçilerle doğrudan temas içindeydi. Ne var ki Jön Türkler dış
politikayı profesyonel kadrolara sahip bir Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla ko
ordine ederek yürütmüyorlar, bunun yerine kabine üyeleri arasındaki iç
çevrenin kişisel olarak yürüttüğü diplomasi yolunu tercih ediyorlardı. 19 14
yılının temmuz-eylül ayları, kanşık ve çelişkili olarak görünen bir dizi Os
manlI diplomatik girişimiyle farklı bir özellik taşımaktadır. Bu süreçte
merkezî şahsiyet kuşkusuz ki İstanbul’da von Sanders ve Souchon hariç
her önemli kişiyle bağlantısını sürdüren Sait Halim idi (ne var ki Enver Pa
şa Almanlar ile önemli bağlantılar geliştiren kişi olarak kaldı). Jön Türk-
ler’in diplomasiyi (ve genel olarak işlerini) tek başlarına sürdürme eğilim
leri nedeniyle, 19 14 ’te, ağustostan kasıma kadar geçen sürede Türk hükü
meti içinde hiçbir birey (Sait Halim ile Enver Paşa da dahil) imparatorluğu
etkilemekte olan genel diplomatik duruma tam anlamıyla vâkıf değildi. Ha
ber alma konusundaki bu bölümlere ayrılma, savaşı önleyebilecek akılcı
dengelerin kurulmaşmı ve etkin denetim mekanizmalarının geliştirilmesi
olanağını yok etti.
Diplomatik cephede, 6 Ağustos 19 14 tarihinde Sofya’da, büyük bir
güvenlik perdesi arkasında, Talat Paşa ile Büyükelçi Radoslavov Osmanlı
İmparatorluğu ile Bulgaristan arasında başka bir gizli antlaşma imzaladı
lar. Talat Paşa’nm içişleri bakanı olduğu ve Dışişleri Bakanlığı ile herhan
gi bir ilgisinin bulunmadığı kaydedilmelidir. Bu antlaşma 17 Aralık 19 14 ’e
kadar Almanlardan gizli tutuldu. Bu anlaşma, taraflardan herhangi birisi
S İZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM!
53
bir başka Balkan gücünün hücumuna uğradığı taktirde uygulanacak bir or
tak savunma antlaşması idi. Ayrıca, her iki taraf da birbirleriyle danışmadan
diğer Balkan ülkelerine saldırmamayı taahhüt ettikleri için bir nevi saldır
mazlık paktı idi. Bu danışmanın yapılmaması halinde taraflar böylesi bir ça
tışmada tarafsız kalacaklardı. Aynca, antlaşma Bulgaristan'a Romanya’nın ta
rafsızlığının müzakere edilmesi için iki taraflı veya ortak Türk-Bulgar muta
bakatını garanti ediyordu. Buna ek olarak Bulgaristan Türkiye’yi herhangi bir
askerî seferberlikten haberdar edecekti. Antlaşma savaş süresince yürürlükte
kalacaktı. Nihayet her iki taraf da “mevcut anlaşmanın varlığını ve mahiyeti
ni en sıla şekilde gizli tutacaklarını" garanti ediyorlardı.'^'’
Bulgaristan ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ittifak antlaşma
sı Sait Halim’in 9 Ağustos tarihinde kendi hükümetine verdiği talimattan
da anlaşılabileceği gibi gerçekten de sıkı saklanan bir sır idi. Talat Paşa ta
rafından imzalanan bu anlaşmanın özelliklerini Enver Paşa tarafından ya
pılan Alman antlaşması ile mukayese etmek ilginçtir. Talat’ın Bulgarlar ile
yaptığı antlaşma çok açık şekilde daha iyi yazılmıştır ve işlevsel olarak so
mut olup Alman antlaşmasının kötü yazım şekli burada görülmez. Os
manlI kuvvetlerinin diğer bir güce (muhtemelen Sırbistan veya Yunanis
tan) hücum etmek için Bulgaristan’dan geçmesine olanak tanıyan IV. Mad
de ve Romanya ile çatışmadan kaçınılması konusundaki ortak isteği ifade
eden V. Madde özellikle ilginçtir.
Ağustos başlarında Avusturya-Macaristan Büyükelçisi Pallavicini
de Rusya’ya karşı savaş ilan etmesi için Sait Halim'i sıkıştırmaya başladı.
OsmanlIlara sunabileceği hiçbir şey yoktu ve görüşlerini, tarihin Türklere
eski adaletsizlikleri düzeltmek için bir fırsat sunduğu fikrine dayandırıyor
du. Sait Halim ve Pallavicini Türkiye’nin fiilen savaşa katılmasına kadar
sürekli bir diyalog içinde oldular. Aynı zamanda Enver Paşa Rusya Büyü
kelçisi Giers ile bir diyalog başlattı ve 9 Ağustos 19 14 tarihinde bir Osman-
lı-Rus ittifakı önerisinde bulundu.''^ Trumpener, Weber ve Albertini, En
ver’in önerisinin dikkatleri Almanya ile yapılan gizli anlaşmanın uzağına
çekmek için kasten yapılmış bir Osmanlı manevrası olduğu konusunda fi
kir birliği içindedirler. Bununla birlikte Enver’in eylemleri Sait Halim’in 9
Ağustos 19 14 tarihli politika talimatıyla tutarlıdır. Bu girişimler bir bütün
olarak Osmanlı liderliğinin savaşa mutiak şekilde istekli olmadığını göste
riyordu ve Türkler mümkün olduğu kadar çok seçeneği ellerinde bulun
durmak istiyorlardı.
Böylece, Almanya ile Gizli İttifak Antlaşmasının imzalanmasının
hemen ertesinde Osmanlı liderliği, en önemlileri Osmanlı dış politikasının
yönelimlerini belirleyen 6 ve 9 Ağustos tarihli kararlar olan bir dizi diplo
matik karar aldı. Bu sırada, askerî alanda, kendisini Türk genelkurmay baş
kanı olarak atayan Enver Paşa 2 Ağustos 19 14 günü seferberlik emri çıkar
dı. Bu konuyla ilgili önemli nokta Enver Paşa’nın, Sait Halim’in diploma
tik çerçevesini destekleyecek sınırlı bir seferberlik yerine genel seferberlik
ilan etmesidir. Bu tedbir, İtilaf güçleri tarafından son derece hasmane bir
davranış olarak değerlendirilmişti.
19 12 yılının 12 karmaşık seferberlik planı yerine, 19 14 yazında sa
vaş yorgunu ve takatinin sonuna gelmiş Türk Genelkurmayı'nın sadece tek
bir seferberlik planı vardı. Bronsart von Schellendorf 7 Haziran 19 14 tari
hinde bu tek planın kadrolannı onaylamıştı."*^ Plan Türk Boğazları ile İs
tanbul'un stratejik olarak en önemli yerler olduğunu kabul etmiş ve düzen
li ordunun büyük bölümünü Avrupa’daki Türk Trakyası'na yığmıştı. Os-
manlı ordusundaki 12 kolordudan 6 ’sı ya Trakya, ya da Marmara bölgesin
de idi. Üç kolordu Ruslara karşı tertiplenmiş ve geri kalanlar Suriye ve Ara
bistan’a gitmişti. Kolorduların hiçbirine taarruz görevleri verilmemiş ve
19 12 planlarında olduğu gibi hepsine Osmanlı topraklarını savunma göre
vi verilmişti. Ordunun büyük bölümü Bulgaristan’ı tehdit edecekmiş gibi
bir görüntü içinde tertiplenmişse de Türk Genelkurmayı’nın sınır ötesi ha
rekât veya batıya yönelik bir taarruz öngören herhangi bir planı bulunma
maktaydı. İstanbul’da 19 12 seferberliğini gözlemlemiş bulunan İtilaf ataşe
leri bu duruma bir anlam veremediler ve böylece Balkanlar’daki Müttefik
büyükelçiliklerinden karmakarışık raporlar gönderilmeye başlandı. İngiliz-
1er Türklerin bir yandan Sırbistan’a hücum için Bulgarlarla ittifak yapma
ya çabalarken, diğer yandan da Asya sınırında Rusya’ya hücum edecekleri
ni düşündüler."*^ Ne var ki, Ailen ve Muratof tarafından tarafından belirtil
diği şekilde, Türkler artık daha büyük bir Avrupa Türkiyesi’nin restorasyo
nuna odaklanmış değillerdi.
56 P lanlar
Aylar geçtikçe, Bronsart von Schellendorf seferberlik planının in
ce ayan için küçük talimatlar almaya başladı. 4 Eylül 19 14 tarihinde, se
ferberlik ve tertiplenme planını potansiyel düşman Yunanistan’a karşı
alınacak tedbirler çerçevesinde yeniden düzenlemesi istendi. Buna ek
olarak, çoğu Türk kolordularının seferberliği öngörülen tarihlerden 25 ile
45 gün arasında gecikmeyle tamamlanmış ve bu da planlamayı güçleştir
miştir. 19 14 Ekim ortalarında Bronsart von Schellendorf Süveyş Kana-
lı’nın ele geçirilmesi için plan yapması yönünde yeni talimatlar aldı. An
cak ne yazık ki 19 14 temmuzunun tek amaca yönelik seferberlik planı or
dunun en yüksek savaş yeteneğine sahip olan tümenlerini Türk Trakya-
sı’na yönlendirmişti.
Geriye bakıldığında, Osmanlı împaratorluğu’nun elinde bulunan
güçlerin seferberlik ve tertiplenme planlarının genel diplomatik durumla
pek iyi uyuşmadığı ve aynı zamanda seferberliğin savunmaya yönelik tabi
atının İtilaf devletleri tarafından açıkça anlaşılamadığı görülmektedir. Böy-
lece Türk ordusunun seferberliği hem diplomatlar için faydalı bir araç,
hem de generaller için kınından çekilmiş bir kılıç olarak, imparatorluğun
gereksinimlerini karşılamakta başarılı olamadı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ı. Dünya Savaşı’na girmesiyle ilgili
etkenler ve güçler içinde en önemlisi, muhtemelen Alman İmparatorluk
Donanması Akdeniz filosunun İstanbul’a gelmesiydi. ABD Büyükelçisi
Henry Morgenthau, Goeben ve Breslau’nun Çanakkale’den geçmesinin
Türkiye’yi kaçınılmaz olarak savaşa itecek olan koşulları yarattığını dü
şünmekteydi.^“ Her ne kadar gemilerin kendileri kesinlikle Osmanlı İm
paratorluğu üzerinde Alman diplomatik ve askerî nüfuzunun bir aracı is
ler de. Tümamiral Wilhelm Souchon’un güçlü kişiliğine de diplomatik
ve stratejik denklemde aynı ağırlığı vermek gerekmektedir. Souchon, ge
milerini Türklere verdiği gün (16 Ağustos 1916) resmen Osmanlı filosu
nun komutanlığına getirilmişti. Ne var ki bu sadece görünüşte yapılmış
bir tayindi ve tıpkı gemilerin 19 18 ’e kadar Türk olmadıkları gibi, Souc
hon da bu dönemde gerçekte Osmanlı filosunun komutanı değildi. Souc
hon’un gerçek unvanı ne olursa olsun, doğrudan Wangenheim’e bağlı ol
duğu, Liman von Sanders ile fazla işi olmadığı, Osmanlı Bahriye Nazırı
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M !
57
Cemal Paşa ile ilişkilerinin daha da zayıf olduğu açıktır. Bu husus, günü
müze kadar gelmiş olan ve o dönemi anlatan kaynakların hiçbirinde açık
lanmış değildir. 14 Eylül 19 14 tarihinde gemilere Karadeniz’e çıkarak
Rus gemilerine hücum iznini niçin Cemal Paşa’nın değil de Enver Pa-
şa’nm verdiği açık değildir.^’ Anlaşıldığı kadarıyla Souchon ile {Osmanlı
kuvvetleri başkomutan vekili olarak yetkisini kullandığı düşünülebilecek
olan) Enver Paşa arasında, Bahriye Nazırı Cemal Paşa’yı devre dışı bıra
kan çok güçlü bir gayri resmî ilişki bulunmaktaydı. Ne var ki Sait Ha-
lim’in araya girmesi bu donanma harekâtının Souchon’un gemileri daha
istim tutmadan iptal edilmesine yol açtı. Wangenheim’m onayı ile Souc
hon doğrudan Osmanlı hükümetine şikayette bulunarak, eğitim seferle
ri yapmak üzere harekât serbestisi istedi. Sait Halim Wangenheim’ın
verdiği garantilere rağmen bu düzenlemeden dolayı büyük bir rahatsız
lık duymaktaydı. Bunu takiben Almanlarla bir dizi görüşme yapıldı ve
18 Eylül günü Almanlara Karadeniz’de tatbikat yasağı getirildi. Bu konu
da bir uzlaşma sağlamak için Osmanlılar Souchon’a Osmanlı hizmetin
de koramiral rütbesiyle bir yıllık bir görev önerdiler ve ayrıca Tümamiral
Limpus’un ayrılmasından sonra boşalan Donanma Misyonu’nun rolünü
üstlenmesini istediler. Prensipte, bu düzenleme Sait Halim’in korkuları
nı hafifletiyordu, çünkü Souchon ve gemilerini doğrudan Osmanlı kont
rolü altına sokmaktaydı. Almanlar bu düzenlemeyi onayladılar ve 24 Ey
lül 19 14 tarihinde Souchon görünüşte göreve başlamak için Cemal Pa-
şa’nm makamına çıktı.
Türkiye’nin savaşa girmesinin yolu şimdi Souchon ile Türkler ara
sındaki zayıf ve etkili olmayan komuta ilişkisinden geçmekteydi. Cemal Pa-
şa’nm savaştan sonra yayınlanan hatıraları Osmanlı filosu üzerindeki yet
kilerinin tam olarak ne olduğu ve Souchon'a hangi yetkileri devrettiği ko
nusunda açık değildir. Gerçekte, Cemal’in hatıraları işine gelir bir şekilde
12 Ekim 19 14 günü kesilmekte ve 30 Ekim’de tekrar başlamaktadır (Souc
hon’un deniz baskınının bir gün sonrası).
Ekim ayının başında Sait Halim Türkiye’nin tarafsızlığı için bas
kısını sürdürdü ve bir süre için Talat da onunla birlikte gibi göründü.
Hemen hemen hiçbir destek almadan faaliyet gösteren Enver Berlin’den
58 Planlar
birkaç milyon altın lira aldı ve Türkiye’yi savaşa sürükleyecek başlangıç
hamlesi için yeni planlar yaptı.” Bu para muhtemelen savaş ile barış ara
sında tereddüt gösteren hükümet görevlilerini satın almak için kullanıl
dı. 12 Ekim 19 14 günü yapılan bir hükümet toplantısında Cemal Paşa iç
kabineye hükümetin önünde sadece iki seçenek olduğunu söyledi. Bi
rincisi derhal savaşa girilmesi, İkincisi ise Halil Bey ve birkaç diğer gö
revliyi derhal Berlin’e yollayarak Almanları Türk tarafsızlığının en az al
tı ay daha muhafazasının gerekliliği konusunda ikna etmekti.^“^Ne var ki
Ekim 19 14 sonunda Talat tekrar Enver’in savaşa katılma taraftarı olan
kliğine katılacaktı.” Üzerinde anlaşılmış olan yasaklamalara rağmen So-
uchon bayraklarla donatılmış gemilerini tekrar Karadeniz’e çıkardı. Sa
it Halim’in bu gezintileri engelleyememesi imparatorluk için büyük bir
talihsizlik oldu. Enver yasaklamayı kaldırmak için bu fırsatı kullanarak
25 Ekim’de Amiral Souchon'a Karadeniz’de manevra yapma ve “eğer uy
gun bir fırsat oluşursa” Rus filosuna hücum etme emri verdi. En
ver’in, bu emri, Cemal’in bakanlığı aracılığıyla yürümesi gereken nor
mal komuta zincirini atlayarak hangi yetkiyle verdiği günümüzde açık
lığa kavuşmuş bir husus değildir. Aynı zaman aralığında Cemal Paşa kı
demli OsmanlI komutanlarına Koramiral Wilhelm Souchon’un filoya
emir verme yetkisine haiz olduğunu belirten bir gizli talimat gönderdi.
Cemal’in hatıraları bu çok önemli noktaya değinmemektedir, önem li
konu, Enver’in emirlerinin, denizde bir olay beklentisi içinde Rusların
Karadeniz’de seyretmekte olan Alman gemilerinin oluşturduğu yeme
atlayacakları varsayımına dayanmasıydı. Enver, muhtemelen, Karade
niz’de Alman ve Rus gemilerinin ateş teatisinde bulunacakları bir karşı
laşmayı hayal ediyordu.” Her halükârda Türkiye’yi doğrudan savaşa so
kan Karadeniz akınlarmm nedeni Koramiral Souchon’a terk edilen bu
yetkiydi.
Bu süre içinde. Harbiye Nezareti ve Genelkurmay içinde hızlı bir
şekilde savaşa girilmesinin imparatorluğun çıkarları için en iyi seçenek ol
madığını düşünen çok kişi bulunmaktaydı. Çoğu kişi zamanın Türklerden
yana olduğunu ve en iyi yolun gelişmelerin seyrini beklemek olduğunu dü
şünüyordu. Bu muhalefete karşı bir girişim olarak Türk Genelkurmayı’nın
60 Planlar
sorgulayacaktır. Türk-Alman filosunun Karadeniz’e açılması sadece tek
bir sonuç verebilirdi ve bu da filonun bir kısmının Ruslarla karşılaşıp on
ları top ateşine tutmasıydı. Türk filosunun, [Japon Amirali] Togo’nun Fort
Arthur’a yaptığı hücum veya Nelson’un Kopenhag’a hücumu gibi tek bir
kesin darbe için toplanmamış olması, görevin stratejik olmayan niteliği
hakkında bir fikir verebilmektedir. 29 Ekim 19 14 günü yapılan zayıf ve da
ğınık deniz akınlan, ciddi bir deniz harekâtı değil, ancak politik bir kış
kırtma olabilirdi. Almanlar bunun İtilaf devletlerini Türklere karşı hare
kete geçmeye sevk için yeterli olabileceğini umdular. Harekât bu anlamda
başarılı oldu.
Hücumlar Osmanlı liderleri arasında derhal bir krize neden oldu.
Sait Halim ve Cavit, Enver’i protesto ettiler. Bunu izleyen iki gün, Sait Ha
lim ve başka bazı görevlilerin istifalarını sundukları büyük bir karmaşa
içinde geçti. Talat Wangenheim’a kabinede Enver dışında herkesin donan
ma harekâtına karşı çıktığını söyledi.*^'
Bu ayrılık, Enver’in Talat ve Halil’i savaşa taraftar bir konuma getir
mesine kadar devam etti. Enver tarafından oyuna getirilen ve ayağa kalk
mış bir İtilaf devletleri topluluğu ile karşı karşıya gelen Sait Halim, Rusya,
İngiltere ve Fransa Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan ederken gelişen
olayların karşısında çaresiz kaldı.
Böylece, üç aylık bir süre içinde, Osmanlı İmparatorluğu tarafsızlık
konumundan uzaklaşarak savaşın kesin taraflarından birisi oldu. Orduları
kısmen seferber edilmiş olan imparatorluk modern bir savaşı yürütmeye,
arşidükün Saraybosna’da vurulduğu andan daha fazla hazır değildi. Büyük
Güçler arasında eşi olmayan bir durumda bulunan Türklerin ulusal politi
ka hedeflerini yansıtan kesin ve iyi düzenlenmiş savaş hedefleri yoktu. Os
manlIlar (bazı küçük Ege adalarının dışında) yitirilen vilayetlerin geri alın
masının peşinde değillerdi ve başka topraklar da istemiyorlardı. Bazı mali
ödüller ve yardım umutları olmakla birlikte, savaşa gitmek için bu tek ba
şına rasyonel bir mazeret olamazdı. Türkler sadece mümkün olduğu kadar
tarafsız bir yolda yürümek istiyorlardı. A. J. P. Taylor Türkleri bölgesel ko
nuları çözmek için ya hep ya hiç yaklaşımıyla savaşa giren kişiler olarak çi
zerken yanılıyordu. Enver Paşa’mn dışında Türkiye savaşa isteksizce girdi
S İ Z E Ö L M E Y İ E m R ED İY O R U Î 61
<7\
Tablo 2 .6
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Ağustos 1914
KAFKASYA
Ü ç ü n c ü O rd u
9 . K o lo r d u : 1 7 , 2 8 , 2$ . Piy. T ü m .
TRAKYA AVRUPASI
9. Süv. Tugayı
1. O rd u
1 0 . K o lo r d u : 3 0 , 3 1 , 3 2 Piy. T ü m .
1 K o lo r d u : ı , 2 , 3 Piy. T ü m . ANADOLU
n . K o lo r d u : ı 8 , 3 3 , 3 4 Piy. T ü m .
2 . K o lo r d u : 4 , 5, 6 Piy. T ü m . 5- K û J û r d u : I 3»i4. i 5P'Y- TO m .
n . S ü v . T u g ., V an S ü v . T u g .
3 . K o lo r d u : 7 , 8 , 9 Piy. T ü m .
1. Süv. T ugayı
İZM İR
4 . K o lo r d u : ıo . n . 1 2 Piy. T ü m . SURİYE MEZOPOTAMYA
İk in ci O r d u A ltın c ı O r d u
6 . K o lo r d u : ı 6 , 2 6 Piy. T ü m . 1 2 . K o lo r d u : 35 , 3 6 Piy. T ü m .
8 . K o lo r d u : 2 5 , 2 7 Piy. T ü m . 1 3 . K o lo r d u : 3 7 Piy. T ü m .
Not: Koyu harflerle yazılan birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olarak yazılan ARABİSTAN-YEMEN
birlikler ıgiB’ten sonra yeniden konuşlanan birlikleri göstermektedir. 7 . K o lo r d u : 2 1 , 2 2 , 3 9 , 4 0 Piy. T ü m .
ve Büyükelçi Wangenheim'ın amansız kararlılığı ve Koramiral Souc-
hon'un tesadüfi varlığı olmasa, savaşa katılmaktan kaçınmayı pekâlâ başa
rabilirdi. Muhtemeldir ki, Türkiye’nin savaşa sürüklenmesi Almanya’nın
savaşın ilk iki yılında yaptığı en iyi stratejik hareketti ve onlara hiçbir mali
yet getirmeden İtilaf devletleri için muazzam sonuçlar doğuran bir strate
jik problem yaratmış oldu.
Savaş Planlar:
7 Nisan 19 14 tarihinde, Bronsart von Schellendorf Türk ordusu için
bir Temel Sefer Plam’nm karargâh çalışmasını bitirdi.^'^ Bu plan 19 14 yazı
nın olaylanndan daha önce hazırlanmıştı ve yapıldığı dönemin stratejik du
rumunu yansıtıyordu. Türk Genelkurmayı Türkiye’nin aynı anda Bulgaris
tan, Yunanistan ve Rusya’dan oluşan yeni bir Balkan koalisyonu ile karşı
karşıya kalacağını tahmin ediyordu. Daha sonra geliştirilen seferberlik
planları bu istihbarat tahminine göre yapılmıştı. Temel Sefer Planı asker
lerin ilk başta üç görevi yerine getirmesini öngörmekteydi: ordu (ı) sınır
lardaki Önemli arazi kesimlerini elinde bulunduracaktı, (2) güçlerinin bü
yük kısmını kesin sonuç alınacak yerlere getirmek zorundaydı ve (3) sefer
berliğin ve yığınağın tamamlanması için yeterli zamanı kazanmak zorun
daydı. Plan, birliklerin parça parça savaşa sokulmasını kesin olarak yasak
lamaktaydı.
Bronsart von Schellendorf un planına göre, Türkler Yunan ve Bul
gar sınırlarına bir gözetim ordusu bulunduracaklardı. Bu ordu savaşmaya
hazır olmakla birlikte, kışkırtıcı davranmayacak ve taarruz harekâtına giriş
meyecekti. Doğu’da Rusya karşısında, Kafkasya’da olumlu harekât koşulla
rının mevcudiyeti durumunda, Türkler sınırlı hücumlarla taktik inisiyatifi
elde tutmaya çalışacaklardı. Plan, Edirne kale kenti ve gözetim ordusu ta
rafından örtülen Çatalca Müstahkem Bölgesi’nin oluşturulmasıyla, İstan
bul ve Türk Boğazları’nın en üst düzeydeki stratejik önemini kabul etmek
teydi. Bu tertiplenmeyi desteklemek üzere Suriye ve Mezopotamya’dan ba
zı birliklerin Türk Trakyası’na kaydırılması öngörülmüştü. Planın temel
zaafları topçu ve teknik birliklerindeki ezeli eksikliklerdi. Ruslara karşı mu
harebe potansiyelini artırmak için Türkler doğudaki Jandarma kuvvetlerini
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! 63
artırdılar ve ayrıca dört tümenlik bütün ihtiyat süvari güçlerini burada se
ferber etmeye karar verdiler.'^^ Enver Paşa Bronsart von Schelendorf a “gö
rüyorum ki aynı düşüncedeyiz”'^'^ diye yazdı ve planı eşgüdümlü hareket
için derhal donanma komutanlığına gönderdi.
Haziran 19 14 ’ün felaketli olaylarını takiben, Türkiye 2 Ağustos
19 14 tarihinde imzalanan bir Gizli Antlaşma ile Almanya'ya bağlandı.
Sonra da ikinci bir gizli antlaşma ile kendini komşu Bulgaristan’a bağlan
mış buldu. Bu iki antlaşma, özünde, Bronsart von Schellendorf un ilkba
harda Bulgaristan’ı bertaraf ederek ve İtilaf güçlerini potansiyel basımları
arasına ekleyerek formüle etmiş olduğu stratejik ilkelerin tersineydi. Bu
süre içinde ordu, Tablo 2 .6 ’da gösterildiği gibi yeniden kuruluş çabaların
da yol almış ve imparatorluğun dört bir yanındaki askerî kamplarda ken
disini toparlamıştı.
Hızla değişen koşullara göre tedbir almak isteyen Bronsart von
Schellendorf 20 Ağustos 19 14 tarihinde Temel Sefer Plam’nı yeni duruma
adapte etmeye başladı. Bulgaristan ile gizli antlaşmanın imzalanmasını ta
kiben Türk Trakyası’na doğrudan bir hücum yapılma olasılığı çok azalmış
tı. Türk kuvvetleri Trakya’da toplanmaya devam ettiler, ancak, amaçlan Bul
garlarla birlikte Rumenlere veya Suplara karşı bir harekât yapmaktı. Ruslar
her ne kadar Kafkasya’da önemli bir kuvvet bulunduruyorlarsa da Türlder,
Rusya’nın Almanya ve Avusturya-Macaristan ile zaten büyük bir savaşa tu
tuşmuş olmalan nedeniyle, hücuma eğilimli olmayacaklarını düşünüyorlar
dı. Bunun sonucunda, Kafkasya’da bulunan Türk 3. Ordusu’nun, acınacak
haldeki lojistik ve ulaşım problemlerine rağmen büyük bir Türk Taarruzu
için kullanılabileceği fikri giderek mümkün görünmeye başlandı. Er veya
geç İngiltere ile çatışma ihtimali büyük olduğu için, Türkler aynca Mısır ve
Süveyş Kanalı’na doğru bir hücum olasılığını da düşünmeye başladılar.
Dost bir Bulgaristan’ın sağladığı güvenlik ve Yunanistan’ın tarafsızlığının
giderek daha büyük bir ihtimal haline gelmesiyle, kurmay çalışmalan ve ya
pılan tahminler bu iki taarruzu destekler nitelikte olmaya devam etti.
6 Eylül 19 14 tarihinde. Temel Sefer Planı resmen ve ciddi ölçüde
değiştirildi. Suriye’de, 4. Orduya 8. ve 12. Kolordulardan oluşturulacak bir
liklerle Mısır’a hücum emri verildi. 3. Orduya bir Rus hücumuyla karşıla-
64 Planlar
şılmaması halinde Ardahan ve Batum’a doğru bir taarruz harekâtı planla
ması emredildi. Bunun ötesinde, 3. Ordunun bir kanadının Erzurum müs
tahkem şehri tarafından oluşturulan bir üsten hareket ederek Sarıkamış
bölgesindeki Rus güçlerini ezmesine karar verildi.
Daha önce belirtilmiş olduğu gibi, Türk stratejisinin geneli üzerine,
Genelkurmay ikinci yardımcısı Türk Albayı Hafız Hakkı Bey tarafından ge
tirilen bir karşı görüş bulunmaktaydı. 4 Eylül 19 14 tarihinde Hakkı Bey
Türk Sefer Planı konusunda kendi planını açıkladı. Bu, Tannenberg’deki
Rus yenilgisi ve Marne'daki hareketsizlik esas alınarak yapılmış aşın ihti
raslı bir plandı. Hakkı Bey bu olaylann hem Ruslan, hem de Ingiliz-Fran-
sız güçlerini felç edeceğini ve böylece geniş çaplı bir Türk taarruzunun
mümkün olabileceğini düşündü. Planı İstanbul’dan ı. ve 5. Kolordular ile
Tekirdağ’dan 3. Kolordunun deniz yoluyla Samsun ve Giresun’a taşınma
sını öngörüyordu. Ordu büyüklüğündeki bu güç söz konusu toplanma böl
gelerinden Batum ve Tiflis’e hücum edecekti. 3. ordu bir destek taarruzu
ile Ardahan’ı almak üzere hücuma geçecek; bunun yanı sıra Mezopotam
ya'dan gelecek olan 13. Kolordu ile takviye edilmiş ve ayrıca Van Jandarma
Tümeni ile dört adet ihtiyat süvari tümenini de almış olarak Azerbaycan’a
hücum edecekti.
Mezopotamya’da kalan Türk kuvvetleri Basra’yı koruyacak ve Afga
nistan ile Hindistan üzerinde bir tehdit oluşturacaktı. Mısır’a planlanan
hücuma ek olarak Yemen’deki 7. Kolordu Aden’i gözetleyecek ve tehdit
edecekti.
Plan derhal sorunlarla karşılaştı ve genelkurmay Hakkı Bey’in pla
nının uygulanması için gerekli tertiplenmenin ancak 1915 ilkbaharının
sonunda gerçekleşebileceğini belirleyince rafa kalktı. Bu, albayı yıldırma
dı ve 4 Ekim tarihinde Hakkı Bey İkinci Sefer Plam’nı ortaya çıkarttı. Bu
plan da Trakya’da Yunanistan’ı gözetlemek üzere kuvvetli güçler bırakıyor
ve ilkbaharda Sırbistan’a karşı Bulgaristan ve Romanya’ya yardıma hazır
lanıyordu. Hakkı Bey ayrıca Süveyş Kanalı’na bir hücum öngörüyor ve bu
na ek olarak İran’a karşı da bir taarruz harekâtı yapılmasını savunuyordu.
Planları yaratıcı olmakla birlikte, Türk Genelkurmayı (bir bütün olarak)
Türk ordusunun yapısında var olan zaafların Hakkı Bey’in planlarının ba-
6 6 Planlar
lordunun 20 0 0 süvari eksiği vardı ve piyade depo taburunu alamamıştı.
3. Kolorduda yeterli üniforma olmadığı gibi, yeterli asker ve subaya da sa
hip değildi. 4. Kolordu benzer yokluklar içindeydi.'^^ Bu dört kolordu im
paratorluğun batıdaki en gelişmiş bölgelerinde bulunmaktaydılar.
Türkiye’nin doğusunda bulunan ve demiryollarından uzak olan
3. Ordunun üç kolordusu daha da kötü durumdaydı. 9. Kolordu subay
ve dağ teçhizatı konusunda eksiklik içindeydi. Ayrıca 1823 at, 1324 öküz,
üniforma ve malzeme eksikliği vardı. 10. Kolordunun eksikleri 2 2 9 at
ve 130 araba, 1552 öküz ve 7 7 9 öküz arabası ve 448 deve idi. Erzurum
Müstahkem Bölgesi’nin eksikleri 150 piyade, 157 topçu ve 31 muharebe
istihkam subayı idi. Kalede ayrıca 9 0 0 0 tüfek eksiğinin yanı sıra 80
m m ’lik Krupp toplan için 2 8 9 6 fünye ile 14 .728 şarapnel mermisi eksi
ği vardı. Kritik 120 m m ’lik toplar için de benzer bir durum mevcut olup
fünye ve şarapnel eksiklikleri 4 4 4 ve 8 70 0 adetti. Kalede 28 .0 0 0 ünifor
ma eksiği vardı.'’^* Aralık 1 9 1 4 ’te kış taarruzuna girişecek olan ordu işte
bundan ibaretti.
Anadolu'daki çekirdek bölgeden uzakta olan birliklerde kritik ek
siklikler daha büyüktü ve Mezopotamya, Suriye ve Arabistan’daki birlik
ler aynı şekilde sıkıntı içindeydi. Her ne kadar Türk Genelkurmayı bu ek
siklikleri özetleyen raporlar almaktaysa da, problemleri hafifletmek üze
re yapabilecekleri fazla bir şey bulunmuyordu. Sınırlı miktardaki cepha
ne stoku haricinde, kullanabilecekleri savaş yedekleri yoktu. 19 12 ve 1913
yıllarındaki Balkan Savaşları’nda Türkiye elindeki sınırlı yedekleri kul
lanmıştı. Hemen hemen iflas etmiş durumdaki ülke askerî malzemede
ki savaş yedeklerini kısmen de olsa yerine koyamamıştı.
Zaman içinde seferberliğin tamamlandığına dair raporlar geldi. Ko
lorduların seferberliği için gereken süre en karamsar tahminleri dahi aş
mıştı. Türk kolordularının seferberlikleri için gerekli olan sürenin sefer
berlik planlarındaki sürelerle karşılaştırması Tablo 2.7’de gösterilmiştir.
Y iğinak
Temel Sefer Planı’m desteklemek üzere, Türk Genelkurmayı bir yı
ğınak planı yapmıştı. Bu planı, güçlerin oluşturulması ve hazırlık duru-
S iz E ÖLMEYİ E m r e d i y o r u m ! 67
Tablo 2.7 Türk Kolordularının Seferber Olmaları için Gereken Süre ile Sefer-
berlik Planlarında Öngörülen Süreler (Gün olarak)
Kolordu Ö ngörülen S üre (g ü n ) Fülİ S eferberlİk Süres İ (gün )
1. 19 64
2. 15 40
3* 22 22
4. 27 27
5- 20 36
6. bilinmiyor
7. bilinmiyor
8. 26 36
9- 33 55
10. 29 42
n. 30 42
12. 23 41
13 - bilinmiyor
Kaynak: Cemal Akbay, Em. Tuğg., Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, 1. cilt, Osmanlı imparatorluğu’nun
Siyasi ve Askerî Hazırlıkları ve Harbe Girişi (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1991), 175,176.
muyla ilgili olan Seferberlik Plam’ndan ayırt etmek önemlidir. Yığınak Pla-
nı'nın amacı Türk ordusunun komuta ve kontrolünü organize etmek ve
bunu Temel Sefer Planı’m uygulayacak şekilde mevzilendirmekti.^^ Büyük
Güçlerin daha gelişmiş ordularında bu planlar tek bir eşzamanlı çaba ola
rak birbirleriyle bütünleşme eğilimindeydiler. Ne var ki Osmanlı İmpara-
torluğu’nda bu planlar zaman, kapsam ve niyet açılarından birbirlerinden
ayrılmış üç farklı prosedürdü.
Yığınak Planı büyük güçleri Türk Boğazlarının korunması için Av
rupa’daki Türk Trakya’sına, 3. Ordunun kış taarruzu için Kafkasya’ya ve
Süveyş Kanalı’na hücum için Filistin’e kaydırıyordu. 2. Ordu karargâhı 6.
Kolordu ile birlikte İstanbul’a intikal etti ve Çatalca Müstahkem Mevkii ile
6 8 Planlar
İstanbul Boğazı’nın savunma sorumluluğunu üstlendi. Ayrıca 5. Kolordu
da İzmir’den kuzeye kaydınidı ve 2. Ordunun emrine verildi. 13. Kolordu
3. Orduyu takviye etmek için seçildi ve Mezopotamya'dan kuzeye kaydırıl
dı. İhtiyat süvari tümenlerinin tümü ile Van Jandarma Tümeni de 3. Ordu
emrine verildi. Mısır’a yapılacak taarruz için 6 Eylül 1914 tarihinde Şam’da
yeni bir 4. Ordu Karargâhı kuruldu ve Bağdat’taki 12. Kolorduyu bu hücum
için emrine aldı. Bu tertiplenmeleri desteklemek üzere alman güç tasarru
fu tedbirleri çerçevesinde kolordu ve tümen seviyesinde düzenli ordu birli
ği kalmayan Mezopotamya ve İzmir, bölge komutanlıkları haline getirildi.
Yığınak Planı zaten zorlanan demiryolları üzerine aşırı bir yük getirdi ve
Seferberlik Planı’nda olduğu gibi, Yığınak Plam’nm uygulanması da mu
azzam gecikmelerden dolayı sıkıntıya girdi. Özellikle de mavnalarla Fırat
ve Dicle’den kuzeye gelen ve sonra da yaya olarak Anadolu yaylasında iler
leyen 13. Kolordu kış taarruzuna katılmak üzere bölgeye zamanında erişe
medi. Tablo 2.8’de gösterilen Yığınak Planı geçerliliği kalmamış olan stra
tejik öncelikler yansıtıyordu ve savaşa girme telaşı içindeki Enver bunun
uygulanmasını hızlandırmaktaydı. Böylece daha savaş planları son halini
almadan ordu birlikleri yığınak bölgelerinde ilerliyordu. Her ne kadar Türk
Genelkurmayı bazı küçük düzeltmeler sağlayan başarılı girişimler yaptıysa
da bu plan, Sefer Plam’nm son şeklinde belirlenen kesin sonuç alınacak
noktalara, buralarda bulunması gereken yetişmiş birlikler bileşimini ge
rekli zamanda kaydırmayı başaramadı.
Türk Seferberlik ve Yığınak Planları, ilerideki muharebe etkinliği
açısından, geriye bakıldığı zaman kolaylıkla anlaşılabilen bir dizi önemli
gösterge sağlamaktadır. Rusya’ya karşı yapılan kış taarruzlarında 9., 10. ve
I I . Kolorduların ulaştırma ve malzeme eksiklikleri. Ocak 1915 tarihinde 3.
Ordu lojistik olarak gereksinimlerini temin edemeyince felaketle sonuçlan
dı. Buna ek olarak, bu kolorduların yeni oluşturulan piyade tümenlerini se
ferber etmek için gereken sürenin aşırı uzun olması da bunların askerî ye
terliliği ve etkinliği açısından bir gösterge olmaktadır. Ocak 19 15’te bu tü
menlerin deneyimsiz askerleri Kafkasya dağlarında Ruslar tarafından fena
şekilde hırpalandı. Mısır’a yapılan ve kötü yönetilen taarruz ise henüz çok
yeni olan 4. Ordu Karargâhı tarafından koordine ve komuta edildi. Çok bü-
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! 69
va
o
Tablo 2.8
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Kasım 1914
Yığınak Planı
KAFKASYA
3 . O rd u
9 . K o lo r d u : 1 7 , 2 8 , 2 9 Piy. T ü m .
TRAKYA
1 0 . K o lo r d u : 3 0 , 3 1 , 3 2 Piy. T ü m .
1. O rd u
n . K o lo r d u : ı 8 , 3 3 , 3 4 Piy. T ü m .
1 . K o lo r d u : ı , 2 , 3 Piy. T ü m . 3. ORDU EMRİNE
KAYDIRILMAKTA O U N İhtiyat Süvari Kolordusu: 1, 2, 3, 4 İhtiyat
2 . K o lo r d u : 4 , 5, 6 Piy. T ü m .
Süv. T üm .
3 . K o lo r d u : 7 , 8 , 9 Piy. T ü m . 1 3 K o lo r d u : ^P\y. Tüm .
4 . K o lo r d u : l o , n , 1 2 Piy. T ü m . Van Jandarma (P iy.) T ü m .
19 , 20 Piy. T ü m . 2 Süv. Tüm
1 . Sü v. T ugayı V an S ü v . T u g .
SURİYE
2 . O rd u MEZOPOTAMYA
5. K o lo r d u : 1 3 , 1 4 . i ş Piy. T ü m .
4. Ordu
Irak B ö lg e K o m u t a n lığ ı
8. Kolordu: 23, 25, 27 Piy. Tüm. 3 8 . Piy. T ü m .
6 . K o lo r d u : M- P'Y- T ü m .
12. Kolordu: 36 Piy. Tüm.
İZMİR
M ü s t a h k e m M e v k i K o m u t a n lığ ı
Not: Koyu harflerle yazılan birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olarak yazılan ARABİSTAN-YEMEN
birlikler Ağustos i9i4’ten sonra yeniden konuşlanan birlikleri göstermektedir. 7 . K o lo r d u : 2 1 , 2 2 , 3 9 , 4 0 Piy. T ü m .
yük lojistik zorluklan olan bu harekâtı 2. Ordu ve 6. Kolorduya bırakmak
yerine, Türkler yeni ve denenmemiş bir karargâh ve Mezopotamya'dan ye
ni gelmiş olan 12. Kolordu ile hücumu tercih ettiler. îngilizlerin bu taarru
zu çok küçük bir bedel ödeyerek püskürtmeleri sürpriz değildir.
Bu arada, 3. Kolordunun "seferberlik için gerekli gün” hedefi olan
22 gün içinde seferberliğini tamamladığına işaret etmek gerekir. Bu kolor
dunun sadece hedefini tutturması değil, fakat aynı zamanda en yakın raki
bini (6. Kolordu) 6 gün farkla geçmiş olması, etkinliğini doğrulamaktadır.
Daha önce belirtildiği gibi 3. Kolordu kuruluşundan beri bünyesinde bulu
nan tümenleri dağılmadan Balkan Savaşlan’ndan çıkan yegâne kolordu idi.
Seferberlik Türk ordusunun ı. Dünya Savaşı'ndaki ilk imtihanı idi ve 3. Ko
lordu bunu en mükemmel şekilde geçti. İngilizler Nisan 1915'te, Gelibo
lu'da 3. Kolordunun tümenleriyle karşılaşacaklardı.
Türk Genelkurmayı daha iyi bir sonuç elde edebilir miydi.^ Kısa yanıt,
muhtemelen, hayır şeklinde olacaktır. Albay Hafız Hakkı Bey’in çılgın fikir
lerinin Albay Bronsart von Schellendorf un somut kurmay çalışmalannda
ciddi bir görüş olarak ele alınmadığı açıktır. Türk Genelkurmayı'nm etkinli
ğini arürmanm en iyi ve belki de tek yolunun daha fazla Alman subayı getirt
mek olduğunu söylemek çok kolay olurdu. Ne var ki Türkler Alman misyo
nunun artan etkinliğinden huzursuzluk duyuyorlardı ve Türk subaylarının
yerine geçecek olan yeni Alman subaylan muhakkak İd kötü duygulara ne
den olacaktı. Daha fazla Alman subayı şeklinde gerçekleştirilecek ek Alman
yardımları nispeten ahenkli olan çalışma düzenini bozabilirdi.
Türk planları ile bu planlann sonraki uygulamalan ne derecede etki
liydi.^ Türk Genelkurmayı’nm Avrupa Türkiyesi'nin kaybının yanı sıra, yeni
den şekillenen ve muhtemelen daha büyük bir tehdit oluşturan bir stratejik
duruma adapte olmak için sadece tek bir ydı olmuştu. Eski 1912 planlarının
hepsi tümüyle geçersiz kalmış ve bunlar tek bir seferberlik planıyla değişti
rilmişti. Her ne kadar bu durum seferberliği hızlandırmamışsa da, planlama
parametrelerini kesinlikle basitleştirmiş ve sonraki kurmay çalışmalannı ko
laylaştırmıştı. Bu, sağlam bir karar gibi görünmektedir.
Türk Seferberlik ve Yığınak Planlarının etkinliğinin daha kapsamlı
bir değerlendirmesini yapmak için Sefer Plam’na dönmek zorundayız.
SİZE Ö L M EY İ EMREDİYORUM!
71
çünkü bu belge, konuşlanma planının motoru idi. Bronsart von Schellen-
dorf un Sefer Planı Türk Savaş gücünün büyük bölümünü Trakya’ya gön
dermekteydi. Balkanlardaki durumun 19 14 yılının nisan ayında, ağustos
ayında ve hatta kasım ayı gibi daha geç bir tarihte bile belirsizliğini koru
yor olması göz önüne alındığında bu, sağduyulu bir stratejik karardı. 1913
yılında Edirne’nin düşmesi ve Çatalca Hattı ile İstanbul’un neredeyse kay
bedilmek üzere olduğu Türk subaylarının zihinlerine kazınmıştı. 19 14 yı
lında görev yapan ihtiyat zabitleri arasında, 1878 Ayastefanos Antlaşması
ile Trakya’nın neredeyse elden çıktığını hatırlayanlann olması muhtemel
dir. Bu miras ve yük 19 14 yılında Türk Genelkurmayı’nm bütün stratejik
kararlarını yönlendirdi.^® Türkiye’nin diğer harekât alanlarında zaman ka
zanmak için arazi terk etme olanağı varsa da Trakya’da geri çekilmek için
hiçbir stratejik marjı bulunmamaktaydı. Mümkün olan herhangi bir sefer
planı, başka herhangi bir konuyu ele almadan önce, bu, zorunluluğu gözet
mek durumundaydı. Her ne kadar 13 faal kolordudan en iyi altısının Trak
ya’da hareketsiz kalıp beklemesi inanılmayacak kadar tutucu görünmek
teyse de, bu, Türkiye'nin stratejik ağırlık merkezinin her ne pahasına olursa
olsun savunulmasının mutlak gerekliliğini yansıtmaktadır.^^Bronsart von
Schellendorf un Sefer Planı’mn son haliyle ilgi olarak eleştirilecek bir şey
varsa, bu birbirinden çok uzak cephelerde aynı anda taarruza girişme kara
rıydı. Başlangıç taarruzlarında, Kafkasya’da sadece üç Türk Kolordusu, Si
na’da ise tek bir kolordu hücuma geçecekti. Almanya, Fransa veya Rus
ya’nın hiçbiri bu derece zayıf taarruzlara girişmeyi tasarlamazlardı. Açılış
seferlerinde bu tür operasyonlara girişen yegâne büyük güç, Sırplar ve Rus-
1ar karşısında benzer bozgunlara uğramış olan Avusturya-Macaristan idi.
Türkiye’nin 19 14 sonlarında tek bir taarruzu dahi yürütebilecek askerî kay
naklara sahip olduğu şüphelidir ve Türkiye’nin iki taarruzdan da mantıklı
bir zafer bekleyemeyeceği konusunda kuşku yoktur. İyi eğitimli Alman
Kurmay Subayı Bronsart von Schellendorf un bunu bilmemesi olanaksız
dır. Hem Bronsart von Schellendorf un, hem de Hafız Hakkı’nm Ekim
19 14 sonlarında danışma için Berlin’e gitmiş oldukları hatırlanmalıdır. Bu
nedenle, Almanların, başarı ihtimali ne olursa olsun Türkleri Ruslar ve İn-
gilizlere karşı faal çatışmaya girmeye teşvik ettikleri, makul bir spekülas
72 Planlar
yon olarak görülmelidir. Genelkurmay ikinci yardımcısı gibi bir yetkili de
dahil olmak üzere, Türk Genelkurmayı içinde bazı etkili subayların daha
çılgın hedefleri olan taarruzlara hazır olmalan ise Bronsart von Schellen-
dorfun gerçekten fazla teşvikte bulunmasına gerek olmadığını göstermek
tedir. Bununla birlikte, taarruzun, takdirle bakılan profesyonel Alman su-
baylan tarafından desteklenmesi, muhakkak ki Enver Paşa ile Hafız Hak-
kı'nın 19 14 sonbahannda Türk Genelkurmayında savunmada kalınması
taraftarlarını ezmelerine yardımcı olmuştur.
Kafkaslar’da veya Sina’da yapılabilecek tek bir stratejik saldırı başa
rılı olmayabilir fakat daha önemlisi, karşılaşılmış olan yenilgilerle de so-
nuçlanmayabilirdi. Her şey gözönüne alındığında, Türkiye’nin Balkan Sa-
vaşları’nm hemen ardından çok cepheli bir savaşa girerken, genel hazırlık
durumu çerçevesinde en gerçekçi strateji, sınırlan içinde sağlam bir şekil
de yerleşmek ve belki de çok önemli arazileri veya savunma kolaylığı sağla
yacak noktalan ele geçirmek için kolordu çapında taarruzlar yapmaktı.
19 14 yılındaki Türkiye, ı. Dünya Savaşı’nın önemli katılımcıları arasında,
modern savunmanın yapısında var olan gücü ve bunun yanı sıra ağırlık
merkezi bulunmayan taarruzun temel zayıflıklarını en iyi bilen ülke idi.
Enver Paşa’nın Plevne, Erzurum ve Edirne kuşatmalarının ve Çatalca sa
vunmasının işaret ettiği gerçekleri görmezlikten gelmesi, küçük rütbeli bir
subay olması ve stratejik konulardaki deneyimsizliği konusunda büyük bir
göstergedir.
Yığınak Planı, Anadolu içlerinde, Suriye ve yukarı Mezopotamya’da
merkezî pozisyonlarda bulunan kolorduların sınırlardaki yığınak bölgeleri
ne kaydırılmasını öngören oldukça basit bir plandı. Ne var ki intikaller ge
cikti ve planın hayata geçirilmesi beklenenden daha yavaş oldu. 4., 5. ve 6.
Kolordular farklı yollardan Trakya’ya ilerlediler, ancak Aralık 19 14 ’te hâlâ
gelmeye devam ediyorlardı. 12. Kolordunun ilerleme yolları 13. Kolordu
nun yollarıyla çakıştı ve sorunlar yarattı. Bu durum 13. Kolordunun intika
lini kuşku götürmez bir şekilde etkiledi ve 3. Ordunun kış taarruzu için
Kafkasya’da konuşlanmasını geciktirdi. Bu yavaş hareketler Türkiye’nin ye
tersiz altyapısı ve zayıf ulaştırma sisteminde ileride çıkacak olan sorunlann
habercisiydi.
74 Planlar
Her halükârda Kafkasya’da, 19 14 yılı aralık ortalarından itibaren ha
rekâta başlamaya yetecek sayıda birlik mevzilenmişti. Mesafelerin daha
uzun olması ve Suriye’deki Türk komutanlığının 2. Ordudan 4. Orduya
devredilmesi ise Sina’daki taarruzu iki hafta kadar geciktirdi. Türkiye şim
di hücuma hazırdı.
T
ürkler 19 14 yılında geçerliliğini yitirmiş bir sefer planına göre ko
nuşlandırılmış sınırlı güçlerle Kafkasya ve Sina’da inisiyatifi ele al
maya karar verdiler. Türkler ilk saldırılarında Kafkaslar’da 9 piyade
tümeninin tümünü, Sina’da ise 3 piyade tümeninden alınmış birlikleri kul
lanarak, 36 piyade tümenlerinin 12 ’sini muharebeye sokmuş oldular. Ayrı
ca, bunların çoğu yeni kurulan tecrübesiz tümenleriydi. Yığınak Plam’nm
gerçekleri göz önüne alındığında kolayca üstesinden gelinmesi mümkün
olmayan ciddi bir hataydı bu.
Savaşa katılan bütün tarafların ilk taarruzları gibi, Türk taarruzları
da başarısızlıkla sonuçlandı. Her ne kadar 3. Ordu Sarıkamış’taki kış taar
ruzunda yıkıcı kayıplara uğramışsa da, cephe istikrara kavuştu ve takviye
ler 3. Orduya doğru yola çıktı. Mezopotamya’da Basra ve Kurna yitirildi
ama Ingilizler nehirden yukarı çıkıp Bağdat’a ulaşmak için herhangi bir
aceleleri yokmuş gibi davrandılar ve Türk takviye birlikleri ise bu cephede
de henüz hedeflerine ulaşmamışlardı. 4. Ordımun Sina’da Süveyş Kana-
lı'na doğru giriştiği kötü tasarlanmış hücum başarısızlığa uğramış, fakat
kayıplan son derece hafif olmuştu. 1915 sonunda Türklerin genel stratejik
durumu ciddi fakat kritik değildi. Hesabın artı hanesinde ise bir Türk se
feri kuvvetinin Tebriz’i alması vardı. Eldeki kuvvetlerin yüzdesi olarak, sa
vaşın ilk dört ayındaki Türk kayıpları Fransız, Alman, Avusturya-Macaris-
tan ve Rus ordularının verdiği kayıplara göre çok daha azdı.
Belki de Türklerin savaşın ilk günlerinde yaptıkları en önlenebilir
ve ciddi hata, Mezopotamya’da yeterli savunma güçleri bulundurmamaktı.
Şattülarap’ın korunmasız bırakılması kapıyı Mezopotamya’daki İngiliz
güçlerine açtı ve onlar da bütün savaş boyunca burada kaldılar. Ingilizler
sonunda bölgeye Türklerin burada bulundurduklarının iki katı asker gön
76 İLK T a a r u z l a r .K a s i m 1 9 1 4 - M a r t 1 9 1 5
derdiler. Bu, imparatorluk için birbiriyle çekişen farklı stratejik öncelikler
yaratan ve savaşın sonuna kadar süren tehlikeli bir durumdu.
Her ne kadar Trakya'da çok büyük bir Türk gücü kalmışsa da, Mı
sır’dan gelen haberler, îngilizlerin Çanakkale’yi ele geçirmeye hazırlandık
ları yolundaydı. Bu nedenle ı. ve 2. Ordular hemen hemen tam kadrolany-
la İstanbul yakınlannda tutuluyorlardı. 1915 ilkbaharında bu kararın ne ka
dar yerinde olduğu anlaşıldı.
Harbiye Nazırı Enver Paşa ile Bahriye Nazırı Cemal Paşa İstan
bul’daki idari görevlerini bırakarak, muharebe komutanları olarak daha fa
al bir rol alma eğilimi sergilediler. Ayrıca yetenekli Alman danışmanlarını
da beraberlerinde götürdüler. Bunu yapmakla, çok kritik bir dönemde Türk
Yüksek Komutanlığı’nm liderlik kapasitesini zayıflatmış oldular. Özellikle
belirtilmesi gereken bir husus da bu ilk taarruzlarda hiçbir olağanüstü li
derin ortaya çıkmaması oldu. Bunun karşısında, hiçbir lider askerî harekât
ta özellikle başarısız sayılmadı ve dolayısıyla görevden alınmadı.
Türk ordusuna gelince, savaşa hazırlanmak için zaman ve fırsat
bulmuş olan nizami Türk piyade tümenleri istikrarlı ve muharebeyi sür
dürme kabiliyetine sahip olduklarını ispat etiler. Her ne kadar lojistik sı
kıntılar ordunun başında sürekli bir bela olmuşsa da, Türk ordusunun te
mel kolordu ve tümen yapısı sağlam görünüyordu.
İlk taarruzlarının etkinliğini değerlendirirken, Türk gücünün dağıl
mış olması, yenilgilerin en kritik belirleyicisi olarak ortaya çıkmaktadır.
Türk Genelkurmayı, birbirinden çok uzak cephelerde eşzamanlı harekâtlar
yürütmeye çalışması nedeniyle herhangi bir harekât alanında sonuç alıcı
bir güç yoğunluğu sağlamakta başansız kaldı. Ulaştırma hatlarının zayıflı
ğı bu dağılımı daha da sorunlu hale getiriyor ve Türkler kendi lehlerine
olan coğrafi avantajdan tam olarak yararlanamıyorlardı. Bunun sonucunda
Türk Genelkurmayı her üç faal cephede de kesin olmayan sonuçlarla baş
başa kaldı.
SA RIK AM IŞ
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! 77
da çıplak ve kurak idi. Askerlerin saklanabileceği ve siper alabileceği çok az
yer vardı. Dar nehir vadileri harekâtı dar ilerleme mihverlerine sıkıştırıyor,
bu ilerlemeyi destekleyecek yol ağı ise çok ilkel durumda bulunuyordu. Kı
şın ısı -50° C ’ye kadar düşebiliyor, üç veya dört metre yüksekliğe kadar kar
birikebiliyordu. Yaklaşık 5 milyonluk yerel nüfusun çoğu dayanıklı Anado
lu Türlderi ile yaklaşık 700 .0 0 0 kadar olan büyükçe bir Ermeni azınlığın
dan oluşuyordu. Bölgede hâlâ varlığını sürdüren birkaç yüz bin kişilik bir
Rum nüfus da bulunuyordu.' Bu insanlar çoğunlukla vadiler boyunca sıra
lanan şehir ve köylerde yaşıyordu. Bölge sakinleri, Osmanlı împaratorlu-
ğu’nun standartlarına göre bile çok fakirdi.
3. Ordu mıntıkasındaki arazinin her türlü askerî değerlendirmesi,
burasını savunma operasyonları için ideal olarak sınıflandırırdı. Harekâtı
kısıtlayan vadiler her türlü ilerleme için tıkaç vazifesi görebilir, çıplak ara
zi de savunma ateşi için ideal alanlar sunabilirdi. Çevredeki dağlarda yapı
lacak harekât için özgün fiziki ve taktik sorunlarla başa çıkabilecek şekilde
eğitilmiş ve donatılmış seçkin dağ birliklerine ihtiyaç vardı. Seferlerin mev
simlere bağlı oluşu nedeniyle, kış mevsiminin gelmesi bir dizi ek sorun ya
ratmaktaydı. Kış operasyonlarına katılan birliklerin özel giysilere, ek tayın
ve yakıta ve hepsinin ötesinde, taktik seviyede dinamik bir liderliğe gerek
sinimleri bulunmaktaydı.
Bütün unsurlar değerlendirildiğinde, 3. Ordu bölgesi stratejik, hare
kâta ilişkin veya taktik seviyedeki her türlü taarruz için son derece elveriş
sizdi, ancak Türkiye Ruslara ilk darbesini burada vurmaktaydı. Coğrafyanın
elverişsizliği nedeniyle amaç ve hedeflerin üzerine eğilinmesi gerekliydi.
18 78 ’deki kayıpların doğudaki bir taarruzu duygusal olarak gerekli kıldığı
öne sürülebilirse de bu bölgede yapılacak bir hücumun Panturanizmin po
litik hedeflerine destek olacağı da açıktır.^ Bu iki amaçtan hangisinin 1914
kışındaki Türk taarruzunun arkasındaki gerçek itici güç olduğu, bugünkü
Türk kayıtlarından açıkça anlaşılamamaktadır. Operasyonun kendisi bir
haçlı seferi veya Pantürkizm için bir toplanma sembolü olarak sunulmadı
ğı için, spekülatif olarak, amacın muhtemelen 1878 sınınnın yeniden tesis
edilmesi olduğu söylenebilir. Hücumdaki 3. Ordunun ilk coğrafi hedefleri
sınırın yaklaşık 50 kilometre ötesindeki kilit öneme sahip şehirlerdi, ikinci
78 İ l k T a a r u z l a r . K a s i m 1914-M a r t 1915
hedefler de bundan n o kilometre ötede bulunan eski Türk şehirleriydi.
Gerçekte harekâtın ana hedefi sadece karşıdaki Rus Ordusu'nun büyük bir
kısmının imhasıydı. Ruslara karşı dış bir cephede büyük kuvvetlerle muha
rebe etmek de Almanlar için başlı başına önemli bir hedefti.
Türk 3. Ordusu Haşan İzzet Paşa komutasındaydı, kurmay başka
nı da bir Alman subayı olan Yarbay Guse idi. Mirliva (tuğgeneral) Ahmet
Fevzi 9. Kolorduya, Mirliva Ziya Paşa 10. Kolorduya komuta ediyordu. Bu
kolordunun kurmay başkanı da yine bir Alman subayı olan Binbaşı Lange
idi. I I . Kolordu ise Mirliva Galip Paşa komutasındaydı. Bu kolordularda al
baylar nizami tümenlere komuta ediyorlardı. Van Jandarma Alayı, yedi böl
gesel Jandarma taburu. Bağımsız Bitlis Jandarma Alayı ve Bağımsız Diyar
bakır Jandarma Alayı Binbaşı Ferit'in komutasındaydı. Kolordu büyüklü
ğündeki Erzurum kalesi garnizonu, yine Erzurum kalesine ait yedi piyade
alayı, iki ağır topçu alayı ve destek silahlan alayı ile birlikte Albay Alaattin
komutasındaydı. Normal halde kolordulara korgeneraller, tümenlere ise
tümgeneraller komuta ettiğine göre, Enver Paşa’nm daha yaşlı subaylan
tasfiye hareketinin sonuçları burada hemen görülebilmektedir.^ Her ne ka
dar daha genç ve muhtemelen politik olarak daha güvenilir subayların yük
sek mevkilere getirilmesi Türk ordusunun harekâtına belirli bir canlılık ge
tirmişse de, tecrübe sahibi kıdemli subayların eksilmesi mutlaka zararlı ve
moral bozucu bir karşı etki yapmış olmalıdır,
Çaüşmalar resmen 2 Kasım 19 14 tarihinde, Rusların Osmanlı îm-
paratorluğu'na savaş ilan etmesiyle başladı; ne var ki Rus taarruzu gerçek
te bir önceki gün başlamıştı. Sınırdaki zayıf Türk süvari perdesi ağır saldı
rılara maruz kaldı ve oyalama muharebeleri yaptı. Ana Rus taarruzu Erzu
rum Sarıkamış yolundan, Oltu istikametinden yapılan bir destek taarruzu
ile birliJcte geldi. Karaköse ve Beyazıt’a yönelik başka destek hücumları ya
pıldı. Bir hafta içinde Ruslar sınırdan Erzurum’a kadar olan yolun yarısını
almışlardı, ancak burada ıı. Kolordunun 18., 33. ve 34. piyade tümenleri ve
ihtiyat süvari tümenleri tarafından yapılan kararlı savunma karşı taarruzla
rıyla durduruldu. 12 Kasım’da, 9. Kolordu ıı. Kolorduyu sol cenahından
takviye etti ve bunlar süvari kuvvetleri ile birlikte Rusları yavaş yavaş geri it
meye başladılar. Kasım sonlarında cephe istikrara kavuşmuş, Ruslar Türk
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M !
79
Harita 3.1 19 Aralık 1914 tarihli 3. Ordu Taarruz Planı’na göre Sarıkamış
Kuşatma Harekâtı
Kaynak: Türk Genelkurmayı, Birinci Dünya Harbinde Türk Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekâtı, Cilt II, Birinci
Kitap (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1993), Kroki 19.
80 İ l k T a a r u z l a r , K a s i m 1914-M a r t 1915
8 Aralık 19 14 günü, Türk kruvazörü Mecidiye Albay Hafız Hakkı
Bey'i Trabzon’a getirdi. Genelkurmay ikinci yardımcısı 3. Ordunun taarruz
ruhunu ateşlemek üzere gönderilmişti. Albay, 3. Ordu Kurmay Başkanı Al
man Yarbay Guse’ye taarruz hazırlıklarına derhal başlanması talimatını
şahsen verdi. Bu talimat Türk Genelkurmayı’nm Ruslara ezici bir darbe in
dirme niyetini tekrar teyit etmekteydi. Guse’nin yapması istenilen planda,
Erzurum Kalesi önlerinden harekât yapacak bir kolordu ön cephedeki güç
lü Rus kuvvetlerini tespit edecek, iki kolorduluk bir kanat ise sol cenahtan
düşmanın arkasına sarkacaktı.^ Bu bir kez gerçekleştikten sonra, Ruslar bir
imha muharebesiyle çökertilecekti.^ 3. Ordu komutanı, bu yönde bir bri
fing aldığı zaman, bu harekâtın yürütülmesinin son derece zor olduğunu
düşündü.^ 9. Kolordu komutanı da planın yapılabilirliğiyle ilgili kaygılarını
ifade etti. Hava koşulları bir yana, 3. Ordu, özellikle ihtiyat süvari tümenle
rinde, yerine konulmayan ciddi personel kayıplarına uğramışü.
Enver Paşa ve Albay Hakkı Bey, Hindenburg’un Rus karargâhının
zayıflığıyla ilgili olarak Berlin’e gönderdiği bir rapora dayanarak Rusların
kuşatıldıkları taktirde çökeceklerine inanmışlardı. Ağustos 19 14 ’te yapılan
Tannenberg Muharebesi’ne dayanan rapor Rus karargâhlarının kuşatıldık-
lan zaman komuta ve kontrolü yitirdiklerini öne sürüyordu. Hem Enver,
hem de Albay Hakkı Tannenberg’i tekrarlamak ve Sarıkamış’ta Ruslara ses
getiren yeni bir mağlubiyet tattırmak istiyorlardı. Ayrıca, zaferi kazandık
tan sonra, Ardahan ile Kars Kalesine doğru ilerlemek ve buradaki Rus kuv
vetlerini de imha etmek arzusunu taşıyorlardı. Taarruzu desteklemek üze
re, Türk Genelkurmayı Trakya’da bulunan 3. Piyade Tümeninden özel bir
müfreze oluşturdu. 8. Piyade Alayı’nın iki taburu ve iki topçu bataryasın
dan oluşan bu birlik Çoruh çevresinde konuşlandınlacak ve kıyıda, Batum
yakınlarındaki Rusları oldukları yerde tespit edecekti. Söz konusu birlikler
deniz yoluyla geldi, çünkü savaşın bu erken döneminde Türkler Karadeniz
kıyısında küçük nakliyatları nispeten kolay bir şekilde yapabiliyorlardı. Bu,
10. Kolordunun kıyı savunma sorumluluklarından kurtulması ve taarruz
harekâtına yoğunlaşmasını sağlayacaktı. Bu müfreze o sırada Erzurum Ka
lesi topçu komutanlığında görev yapmakta olan (sonradan yarbay olacak)
Stange adındaki bir Alman binbaşıya verildi. Birlik “Ştanke Bey Müfreze
S iZ E ÖL M EYİ EMREDİYORUM! 81
si” adıyla tanındı. 12 Aralık 19 14 günü Enver Paşa Erzurum’a geldi ve plan
lama çalışmalarına katılmaya başladı. Derhal planla oynamaya başladı. Bü
yük ölçekli taarruza karar verdikten sonra, Enver Paşa 3. Ordunun giderek
artmakta olan ve kolayca yerine konulamayacak büyük zayiatı karşısında
endişelenmeye başladı. Ayrıca şimdi 3. Ordunun Karadeniz’den Van Gö-
lü’ne kadar tuttuğu geniş cepheden ve bunun kuvvetlerin yoğunlaştırılma
sını zorlaştırmasından da kaygı duyuyordu. Bu sorunları telafi etmek için
Enver böylesi zorluklarla başa çıkabileceğine güven duyacağı saldırgan ko
mutanlar istiyordu. Ayın sonlarında Bronsart von Schellendorf ve harekât
şefi Yarbay Feldman da Erzurum’a geldiler. 3. Ordunun talihsiz komutanı
ve karargâhı için, akıl verenlerin ve gözetimcilerin bolluğu açısından hiçbir
sıkıntı yoktu.
3. Ordu liderlerinden memnun olmayan Enver Paşa dereyi geçer
ken atlan değiştirmeye devam etti ve 9. Kolordu komutanı Ahmet Fevzi Pa-
şa’yı isteği hilafına resen emekli etti. Enver onun yerine 34. Piyade Tüme
ni komutanı Albay îhsan’ı (Paşa) getirdi. 10. Kolordu komutanı Ziya Paşa
genç, faal ve zeki bir kişiydi. Ne var ki Ziya da muhtemelen kolordusunun
seferberliği ve yığınağındaki yavaşlığı veya belki de politik görüşleri nede
niyle Enver’in gözünde itibar sahibi değildi. Her halükârda 10. Kolordunun
kritik öneme sahip sol kanat çevirmesini yapması kararlaştınidı ve planı tü
müyle destekleyen bir komutana gerek görüldü. Bunun sonucunda, Enver
Paşa Erzurum’da el altında oyalanmakta olan Hafız Hakkı Bey’i, başka gö
revlere atanan Ziya Paşa’nm yerine 10. Kolordu komutanlığına getirmeye
karar verdi. Bu günlerde, genç Hakkı Bey’in kararlı, çalışkan, zeki ve hedef
için astlarını zorlayan bir asker olduğu düşünülüyordu.® Bu değişikliklerin
sonucunda, Sarıkamış yönünde sol kanat çevirmesini yapacak iki Türk Ko
lordusu hemen hemen hiçbir harekât deneyine sahip olmayan komutanla
rın emrine verilmiş oldu.^
Türk Operasyon Planı iki grup kullanarak tek bir çevirme yapılma
sına (Harita 3-1) dayanıyordu. Bunlar iki Nizami Süvari Tümeni ile ıı. Ko
lordudan oluşan zayıf bir grup ile 9. ile 10. Kolordulardan oluşan güçlü bir
gruptan oluşuyordu ki bu iki kolordu şimdi deneyimsiz komutanların em
ri altındaydı. Zayıf grup Rusları tespit ederken, diğer daha güçlü grup açı
82 İ l k T a a r u z l a r . K a s i m 1 9 1 4 - M a r t 19 15
lacak ve Rusları arkalarından kuşatacaktı. Ne sol kanatta bulunan güçlü
grup, ne de sağ kanata bulunan zayıf gruba harekâtı koordine edecek genel
bir kanat veya grup komutanı verilmedi. Plan çok fazla risk taşımaktaydı.
Yeni oluşturulan Ştanke Bey Müfrezesi Rus birliklerini taciz etmek ve yer
lerinde tutmak için sınır boyunca çok açık bir harekât yapacaktı. Bu faali
yetin 10. Kolordunun Oltu’ya ilerlemesini kolaylaştıracağı umuluyordu.
Daha zayıf olan gruba destek olarak 2. Süvari Tümeni dört piyade taburu,
bir dağ topçu taburu ve bir 120 mm'lik ağır topçu müfrezesiyle takviye edil
mişti. I I . Kolorduya da ek topçu kuvvetleri tahsis edildi. Birlikler 19 Aralık
günü yerlerine intikal ederek, en geç ertesi gün harekâta hazır olacaklardı.
Harekâtın 22 Aralık günü başlaması kararlaştırılmıştı.
Bütün alt komutanlar ve karargâhlar büyük bir taarruz için koşuştu
rarak hazırlanmaya başlayınca, operasyonların temposu büyük bir hız ka
zandı. 3. Ordu Aralık 19 14 tarihinde toplam olarak yaklaşık 150.000 perso
nele sahipti. Ne var ki bu askerlerin çoğu Erzurum Kalesine atanmışlardı ve
bir aylık yoğun muharebelerden sonra manevra taburlarından çoğu zayıfla
mış ve cephaneleri azalmıştı. Bu eksiklikleri telafi etmek için ıı. Kolorduya
üç sınır taburu ve dört Jandarma taburu tahsis edilmiş ve 10. Kolordu’da
Ştanke Bey Müfrezesi'ni komutası altına almıştı. ıı. Kolorduya ayrıca 6000
ikmal eratı gönderildi. Raporlara göre, 3. Ordu taarruz harekâtı için 75.660
asker, 73 makineli tüfek ve 218 topa sahip bulunuyordu (Tablo 3.1).'°
Sarıkamış taarruzunda görev alan Türk piyade tümenlerinin ortala
ma tüfek gücü (yaklaşık 10 bin kişilik bir kadro öngörülmüş olmasına rağ
men) yaklaşık 7 bin nişancı eri olarak ortaya çıkmaktadır. Makineli tüfek
kabiliyeti bütün kolordularda özellikle zayıftı, zaten kritik bir düzeyde olan
topçu kuvveti ise 9. ve 10. Kolordularda dikkat çekici ölçüde zayıftı (öngö
rülen 72 top yerine 58 ve 56 top).
Türkler kuşatıp imha etmeyi ümit ettikleri Rus kuvvetlerinin de
benzer bir durumda olduğunu düşünüyorlardı. İstihbaratları Rus Sarıka
mış Grubu’nun 84 piyade taburunda örgütlenmiş yaklaşık 65 bin tüfeğe
sahip olduğunu tahmin etmekteydi. Türkler ayrıca Rusların 36 süvari tabu
ru [süvari taburlarının mevcudu piyadeden daha düşüktür -ç.n] ve 172 top-
lannın bulunduğunu sanıyordu. Bu tahminlerin doğru olması halinde.
SİZE Ö LM EYİ E m r e d i y o r u m !
83
Tablo 3.1 Üçüncü Ordunun Taarruz Gücü, 22 Aralık 1914
BİRLİK T aburlar T ü fek Mak İ n el İ T üfek T op
SOL KANAT
ıo. Kolordu 33 28.000 20 56
9. Kolordu 27 21.000 23 58
SAĞ KANAT
11. Kolordu 34 22.274 16 94
2. Süvari Tümeni 4.386 14 ıo
TOPLAM 94 75.660 73 218
Diğer muharipler 37.000
Mevcut ikmal eratı 6.000
3. O RD U TO PLAM I 118.660
Kaynak: Türk Genelkurmayı, Birinci Dünya Harbinde Türk Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekâtı, Cilt II, Birinci
Kitap (Ankara Genelkurmay Basımevi, 1993), 383-384.
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M !
85
daha kıdemli olmasını sağladı. Anlaşıldığı kadanyla, Enver şimdi hızla ku
şatma altında kalan Türk birliklerinin merkezî bir komuta altına alınması
nın durumu kurtarabileceğine inanıyordu. Güneyde ıı. Kolordu hücumu
sürdürüyordu ama bu grup da art arda gelen Rus karşı taarruzlarına hedef
olmaktaydı. Enver hâlâ bir iyimserlik beslemekteydi ve vakitsiz bir başarı
beklentisiyle Hollanda Ataşesi Westenek ile Norveç Ordusundan HofFu 31
Aralık günü 3. Ordu bölgesini ziyaret etmeye çağırdı.
4 Ocak günü Rus hücumları 9. ve 10. Kolorduları giderek daha kü
çük birer bölgeye sıkıştırırken Türkler felaketin eşiğine gelmişlerdi. Türk-
lerin ya ricat ya da imha ile karşı karşıya olduklan açıktı ve Enver Paşa çe
kilmeyi onayladı. 9. ve 10. Kolordular ağır Rus baskısı altında derhal ricata
geçtiler. Umutsuz bir artçı muharebesi yapan 9. Kolordu artık bir muhare
be gücü olmaktan çıkmıştı. Ruslar tarafından kuşatılan 17., 28. ve 29. Piya
de Tümenleri ile 9. Kolordu Karargâhı’nm kalıntıları teslim olmak zorun
da kaldılar. Ali İhsan Paşa, Kurmay Başkanı Albay Şerif ve yaverleri esir
düştüler. Hafız Hakkı şöyle bir not düştü: "Turnagel Ormanından (9. Ko
lordunun felakete uğradığı yer) çıkan sadece bir tek yol vardı ve o gece sa
dece 10. Kolordu geriye döndü - 9. Kolordu orada kalmıştı.”” Bu, bir gece
içinde muharebe gücünün üçte birini yitiren 3. Ordu için büyük bir felaket
ti. 7 Ocak günü Türkler tam bir ricat halindeydiler. Muharebe ve hava ko
şullan nedeniyle kayıplar dehşet vericiydi. O gün, 10. Kolordunun muhare
be gücü sadece 2500 tüfek ile 16 toptan ibaret kalmıştı ve bu tüfeklerin
1000 ile i2 0 o ’ü 32. Piyade Tümenindeydi.
Enver Paşa 8 Ocak günü 3. Orduyu terk etti. Orduya veda mesajı ce
saret verici bir şekilde "Arkadaşlar!” hitabıyla başlıyor ve ordunun düşman
la olduğu kadar hava koşulları ve araziyle de boğuştuğunu kaydediyordu.
Enver Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk günleriyle karşılaştmlabilecek işler
yaptığını ileri sürdüğü orduyu tebrik etti. Onlara İstanbul’a döndüğünü
söyledi, Allah’ın lütuf göstermesini ve Rusları yenmede büyük başanlar te
menni etti. Enver mesajına Allah’ın her zaman yanlarında olduğunu unut
mamalarını hatırlatarak son verdi. Aynimadan önce Enver Hafız Hakkı
Bey’i 3. Ordu komutanlığına, süvari albayı Yusuf îzzet’i de 10. Kolordu ko
mutanlığına atadı. Enver 9 Ocak sabahı saat 7 ’de İstanbul’a doğru hareket
8 6 İ l k T a a r u z l a r ,K a s im 1914-M a r t 1915
etti ve Bronsart von Schellendorf u da yanında götürdü. O günün raporları
3. Ordunun yaklaşık 10.000 tüfeğe sahip olduğunu gösteriyordu.
Harekât inanılmayacak kadar yüksek maliyetli ve zorlu geçmişti.
Yüksek dağlarda, özellikle de 9. ve 10. Kolordu bölgelerinde ısı -40° C ’ye
kadar düşmüştü ve kar kalınlığı 50-60 santimetreydi. Commandant Larc-
her’in 1926'da yazdığı ve Türk kayıplan konusunda en çok kullanılan Batı
kaynağına göre kayıpların düzeyi 9 0 ,0 0 0 ölü ve 40 .0 0 0 ila 50.000 esirdi.
Bu durumda geriye 12.400 asker kalmaktadır. Bununla birlikte 3. Ordu
kurmay başkanı Yarbay Guse tarafından toplanan muharebe raporu sonuç
lan oldukça farklıydı ve kayıpları 30.000 ölü ile 70 0 0 esir olarak göster
mektedir.*'' Bu durumda Erzurum Kalesi’nde 12.000 ve civannda da
42.0 00 asker kalmış oluyordu. Commandant Larcher’in rakamlarının ölü,
yaralı ve (birçoğu ayrı düşüp sonradan birliklerine dönen) kayıpları toplu
halde içermiş olması muhtemeldir. Yaralı askerlerin çoğu zaman ölüler
den fazla olduğu düşünüldüğü taktirde, 3. Ordunun sağ kalan mevcudu
içinde büyük miktarda yaralının olduğunu varsaymak mantıklıdır. Erzu
rum bölgesindeki askerî hastanelerde seferden önce 90 0 hasta vardı. Mu
harebeden sonra hastaneler 15.000 hasta ve yaralı ile dolup taşmaktaydı.
Türk resmî tarihi 23.000 ölü, 10.000 hastanede ölen, 70 0 0 esir ve 10.000
yaralıdan oluşan toplam 50.000 kayıptan*^ söz etmektedir. Her halükârda
kayıpların sefere katılan askerlere oranı muazzamdı.
14 Şubat 1915 tarihinde 3. Ordu 42.0 0 0 faal mevcuda sahipti. Top
çu kuvveti manevra taburlarından çok daha iyi durumdaydı ve çeşitli tipler
de 170 topa sahipti. Sankamış seferinden 141 top geriye dönmüştü (12 sah
ra topu ve 50 parça dağ topu kaybedilmişti).
Rus ordusunun büyük bir kısmının Sarıkamış cebinde imha edil
mesini amaçlayan Türk seferi birçok bakımdan başarılıydı. Ön planlama
safhalannda Türkler, İstanbul’dan gelen takviyeler dahil, çok kısa sürede
hücum için üç kolordunun yığınağını tamamlamışlardı. Düşünce olarak
Türk planı Fransızların Plan XVH'sinden veya Avusturya-Macaristan’ın
Galiçya’ya ya da Rusların Doğu Prusya’ya yaptıkları taarruzlardan daha id
diasız değildi. Hava koşuları, arazi ve lojistik konulan “Harekâtı etkileyen
faktörler” genel başlığı altında toplanmaktadır ve başarısızlığın temel nede
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! 87
ni değilmiş gibi görünmektedirler. Harekâtı etkileyen bu faktörler Türkle-
rin ellerindeki olanakları zorluyordu; ancak Türk planının asıl hatası, Rus
komuta ve kontrolü konusundaki varsayımların ve planlama parametrele
rinin hatalı olmasıydı. Türk planının varsayımları, Rus komuta ve kontro
lünün ciddi şekilde tereddüde düşeceği ve Rusların değişen duruma adap
te olma yeteneğinin ölümcül bir felce^uğrayacağı fikri üzerine inşa edilmiş
ti. Türk harekâtı planlandığı şekilde gelişti. Rusların Erzurum hattından
birkaç süvari ve piyade alayını çekerek, bunları tam zamanında Sarıkamış'a
yetiştirdikleri 28 Aralık 19 14 gününe kadar her şey iyi görünüyordu. Rus-
lann bu yerinde karşı hareketleri muhtemelen Türk planının başarısızlığa
uğramasının temel nedenidir ve 28 Aralık günü Sarıkamış ve çevresinde
güçlü Rus birliklerinin olmaması halinde şehrin Türk 9. Kolordusunun
eline geçmiş olacağından kuşku duyulamaz. Ulaştırma hatlannın gerisin
de bir Türk kolordusuyla ve yaklaşan kötü havayla karşı karşıya bulunan
Rusların savaşma azmi gerçekten de çökebilirdi. Türk kuşatma hareketinin
neredeyse kapanma noktasına gelmiş olması onların harekât hakkındaki
temel düşüncelerini doğrulamaktadır.
Hiç kuşkusuz, Türk planı fazla risk taşımaktaydı. Karadeniz kıyı
sında Ştanke Bey Müfrezesi, taarruzun güney kanadında ise 2. Süvari Tü
menini kullanarak bu bölgelerden güç tasarrufu yapma karan kendi içinde
büyük bir riske sahipti. Yakın bir hedef yerine, derin bir hedef seçmek de
bir riskti; Sarıkamış ve ötesine ulaşmak için daha uzun süre geçmesi, Rus-
lara karşı tedbirler almak için daha fazla zaman kazandırmaktaydı. Güç
oranları ise daha küçük bir risk oluşturuyordu, çünkü sürpriz unsurunun
Türk tarafında olması nedeniyle yerel taktik üstünlük sağlayabilecekleri
yerleri seçebilmeleri, genel güç oranlarında küçük bir farklılığı önemsiz
kılmaktaydı. Ne var ki alelacele bir araya getirilmiş ve yeni oluşturulmuş
tümenlerden derlenen Türk kuvvetlerinin niteliği üzerinde daha fazla du
rulması gerekmektedir. Son olarak, Türkler Rusların Tannenberg’den ge
len Alman raporlarına göre belirlenen tepkileri gösterecekleri varsayımına
dayanmışlardı. Bu son derece tehlikeli bir kumardı ve Rusların kısa süre
önce Avusturya-Macaristan karşısında gösterdikleri başarılar Rus ordusu
nun kesin sonuçlu harekât yapma yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! 89
kanat harekâtı ile Robert E. Lee’nin Kuzey Virginia Ordusu’nu kuşatmayı ve
onu Rappahannock’ta bulunan Sedgvvick'in kolordusu tarafından oluşturu
lan örs üzerinde ezmeyi düşünmüştü. Hooker her ne kadar iyi bir başlan
gıç yapmış ve baskın unsurunu elde etmişse de, Lee’nin hızlı reaksiyonlan
ordusunu kurtardı. Hooker tuzağın içinde bir tuzağa düştü ve ordusunu
zor kurtardı. Burada dikkat çekici bir şekilde farklı olan ve Türklerin yaptık
larını daha değerli kılan husus, Hooker’m Lee karşısında muazzam bir sa
yı ve malzeme üstünlüğüne sahip bulunması ve harekâtın Virginia’daki ılık
mayıs ayı içinde yapılmasıydı. Ne var ki Hooker da başarısız oldu.
Türk karargâhı 3. Ordunun uğradığı felaketin ardından, Ruslann
bu başarıdan yararlanmalarım ve Erzurum’a karşı topyekûn bir hücuma
geçmelerini bekledi. Hafız Hakkı Bey paramparça durumdaki 3. Orduyu
toparlamak için derhal enerjik tedbirler almaya başladı. Bu çok zor bir işti,
çünkü elde ihtiyat kuvveti yoktu. Ayrıca Erzurum Kalesindeki bütün ola
naklar hücuma destek için alınıp götürülmüştü. Hakkı Bey’in sorunlarını
artıran bir diğer husus da, muhtemelen Ruslann yıkıcı eylemleri kışkırt
ması ve ayrıca Sarıkamış bozgunundan da cesaret alınmasıyla. Ermeni nü
fusun hareketlenmesi ve 3. Ordu bölgesinde şiddet eylemlerinin artmaya
başlamasıydı. Türk istihbaratı çok sayıda kaçak silahın bölgeye sokulduğu
nu tespit etti ve Türkler son derece incelmiş olan hatlarının gerisinde silah
lı bir ayaklanma gerçekleşmesinden korkmaya başladılar.
1915 Şubat’ında Türk Genelkurmayı’nın önündeki en önemli sorun
3. Ordu Bölgesinde ortaya çıkan benekli tifüs salgını idi. 3. Ordunun hırslı,
karizmatik ve yeni terfi etmiş komutanı Tuğgeneral Hafız Hakkı Bey 12 Şu
bat günü bu salgında hayatını kaybetti.*^ Liman von Sanders’e 3. Ordu komu
tanlığı tekrar teklif edildi ama o yine reddetti. Ermeni sorunu devam ediyor
du ve 24 Şubat 1915 tarihinde Türkler Harput, Diyarbakır ve Bitlis Jandarma
taburlarını her an bir isyanın beklendiği Van şehrine göndermek zorunda
kaldılar.'^ Aynca Kayseri gerilerinde de terörist bombalamalar oluyordu.
3. Ordu için Trakya’dan gönderilen ek takviyeler yoldaydı. ı. Ordu
komutanı 3 Aralık 19 14 tarihinde doğuya gönderilecek bir takviye kuvveti
hazırlama emri almıştı ve bunlar yukarı Mezopotamya üzerinden Tebriz’e
yürüyecekti.'^ Bu kuvvet 4. ve 5. Kolordulara ait unsurlardan oluşturularak
90 Planlar
yeni eğitimden geçmiş ve iyi disiplinli ihtiyatlarla takviye edilmişti. 37., 38.
ve 43. Piyade Alayları, üç süvari taburu, iki makineli tüfek müfrezesi, bir
dağ obüs taburu, üç topçu bataryası, bir sahra hastanesi, bir telgraf bölüğü,
200 deve ve Türk Harp Akademisi’nden alınan 28 kişilik bir musiki ban
dosundan oluşuyordu. Bu kuvvet İstanbul Bölge Komutanı Yarbay (sonra
paşa) Halil Bey’in komutası altındaydı ve “Halil Bey Tümeni” olarak adlan
dırılmıştı. Tümen ıı Aralık tarihinde Haydarpaşa tren istasyonundan do
ğuya doğru hareket etti. Enver Paşa 15 Aralık tarihinde Köprüköy’deki ileri
karargâhından, bu kuvvete Tebriz üzerinden Azerbaycan’a ilerlemesini
emretti! Tümen yolda iken 5. Kuvve-i Seferiye olarak adlandırıldı ve Diyar
bakır ile Bitlis dolaylarına gitmesi emredildi. 1915 Ocak başlarında kuvvet
Akçakale’ye ulaşmışü ve burada Enver Paşa tarafından darmadağın olan 3.
Orduyu takviye etmekle görevlendirildi. Birlikler Türkiye’nin son derece
kötü demiryolu sisteminde daha önceden doğuya yönlendirilmiş bulun
dukları için, onları tekrar kuzeye yönlendirmek vakit aldı ve kış fırtınaları
nın hüküm sürdüğü yollarda yapılan yürüyüşler yeni problemler yarattı.
Nihayet 2 Şubat 1915 tarihinde 5. Kuvve-i Seferiye’nin, çoğu tifüsün ilk be
lirtilerini göstermeye başlamış olan soğuktan donmuş askerleri Erzurum’a
gelmeye başladı. Halil Bey ve karargâhı 8 Şubat günü geldiler. Ertesi gün
kuvvet Erzurum’un güneyindeki toplanma bölgesine intikale başladı ve 20
Şubat’ta toplanmasını tamamlayarak 23 Şubat’ta sahra eğitimlerine başla
dı. Kâğıt üzerinde 5. Kuvve-i Seferiye 248 subay, 10 .920 asker, 6 makineli
tüfek ve (8’i hızlı ateşli olan) 12 dağ obüsüne sahipti. 3. Ordu bu kuvvetin
hareketliliğini artırmak için ayrıca 700 deve gönderdi. Ne var ki 5. Kuvve-i
Seferiye hastalık ve kaza nedeniyle geride 102 ölü bırakmış, 1041 firarisi
olan ve 1040 personeli de yol üzerindeki hastanelerde kalmış bir kuvvetti.
Ayrıca 2708 asker hasta olarak birliklerinde bulunuyordu. 5. Kuvve-i Sefe
riye sahada mevcuttu ama kesinlikle muharebeye hazır değildi.
Enver Paşa ıı Aralık 19 14 tarihinde ikinci bir geçici kuvvetin oluş
turulmasını emretti.'* Bu ikinci kuvvet 2. Kolordu İstihbarat Şube Başkanı
Yârbay Kazım Bey (sonradan Korgeneral Kâzım Karabekir) komutasında
Edirne’deki 2. Kolordu birliklerinden. Kâzım Bey Tümeni adı altında oluş
turuldu. Kuvvet (3. Piyade Tümeninden alınan) 7. ve 9. Piyade Alayları, bir
m
Tablo 3.2 Üçüncü Ordunun Gücü, 24 Mart 1915
BİRLİK S ubay A sk er
9. Kolordu 261 7.806
10. Kolordu 235 3-5 13
n . Kolordu 251 4.206
5. Kuvvet-i Seferiye 113 8.944
94 İ l k T a a r u z l a r ,K a s i m 1 9 1 4 - M a r t 19 15
de çok üstün Rus kuvvetlerinin hücumuna uğrayıncaya kadar birkaç ay bo
yunca Kotur’da kaldılar. Sonra da, tıpkı Cevat Bey Müfrezesi gibi, tedricen
Türk-îran sınırının gerisine itildiler. ı8 Nisan 1915 tarihine kadar bütün
OsmanlI kuvvetleri İran’dan dışarı sürülmüştü. Enver’in İran’ı istila için
ilk planı başarısızlığa uğramıştı. Tekrar deneyecekti.
M ezo po tam ya
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İY O R U M *
95
Bölge Komutanlığı adını almış ve yeni kurulmakta olan 38. Piyade Tüme
ni ile birlikte faal hale geçmişti.
Yeni kurulmakta olan 38. Piyade Tümeninin safları ağırlıkla yerel
Araplardan oluşturulmuştu ve çatışmalar başladığı sırada normal kadrosu
olan dokuz piyade taburunun sadece altısına sahipti. Irak bölge Komutanlı-
ğı’nın bünyesinde ayrıca 26. Piyade Alayı’na ait bir bağımsız tabur, sekiz sı
nır muhafız taburu ile dokuz jandarma taburu bulunmaktaydı. Her ne ka
dar bölgedeki Türk kuvveti 23.0 0 0 ’in üzerinde ise de gerçek hareketli kuv
vet sadece 6500 tüfek, üç eski makineli tüfek ve 33 toptan oluşmaktaydı.""^
Irak Bölge Komutanlığı’nın düşük savaş potansiyelindeki denklemin aynı
derecede önemli bir başka unsuru da söz konusu kuvvetin kötü disiplin ve
kuşkulu sadakatinin, yetersiz malzeme ile daha kötü hale gelmesiydi.
19 14 sonbaharının başlarında Türk Genelkurmayı Türkiye'nin Rus
ya ve Fransa’nın yanı sıra Büyük Britanya ile de yakında savaş halinde ola
cağını açıkça gördü. Bu nedenle Türklerin Süveyş Kanalı'na erken bir hü
cum yapmaları ve Doğu Türkiye’de Kafkas Dağlan’nda saldırgan bir taar
ruz için planlama çalışmaları sürdürüldü. Ordunun geri kalanı Trakya’da
toplanarak Balkanlar’daki belirsiz gelişmeleri beklemeye başladı. Türk Ge
nelkurmayı Büyük Britanya’nın kısıtlı kara birliklerini Fransa ve Mısır’a yı
ğarken, diğer yandan da aynı anda Türkiye’ye karşı taarruz harekâtı yapa
cak kaynaklara sahip olmadığını düşündüğü için Mezopotamya imparator
luğun askerî önceliklerinde arka sırada yer almaya devam etti. Kasım
19 14 ’te Türk Genelkurmayı, gecikmiş bir şekilde, Hint Ordusu’nun İran
Körfezindeki İngiliz Petrol çıkarlarını korumak için Şattülarap’a kuvvet çı
karma planlarından haberdar oldu. Gerçekte, İngilizlerin ilk planları sade
ce Anglo-Iran Petrol İşletmelerinin bulunduğu Abadan Adası’mn ve Bas
ra’nın takviyeli bir piyade tugayı ile işgalini öngörüyordu."“^ Ne var ki kısa
süre içinde Hint Ordusu’nun {6. Poona Tümeni) Mezopotamya’da yapıla
cak harekât için en azından takviyeli bir piyade tümeni konuşlandırabilece-
ği anlaşıldı. İngilizler bölgedeki Türk kuvvetlerini 10.000 tüfek, 114 top ve
6 makineli tüfek olarak değerlendirdiler (gerçek kuvvetin hemen hemen
iki misli) ve Türklerin bu kuvvetin büyük bölümünü Basra’da toplayacak-
lannı düşündüler.""^ Ekim sonlannda ingilizler Türk 12. Kolordusu ile 13.
96 İLK T a a r u z l a r . K a s i m 1 9 1 4 - M a r t 1915
Kolordunun buradan aynidığı istihbaratınm teyidini aldılar. İngiliz seferi
kuvvetleri savaşın başlamasını beklemek üzere İran Körfezi’nin başına
gönderildi.
Bu arada, Türkler İngiliz taarruzunu beklemek üzere Süleyman A s
keri Bey’in komutasında 38. Piyade Tümeninin bölümlerini Şattülarap’ın
ağzına gönderdiler. 38, Piyade Tümeni ve takviyeli bir piyade alayından
oluşan Türk ana savunma gücü Basra yakınlannda konuşlanmış olup
470 0 tüfek, 18 sahra topu ve 3 makineli tüfekten oluşan bir güce sahipti.
Şattülarap’ın anahtarı Fao'daki eski Türk kalesi idi ve Türkler buraya anla
şılmaz bir şekilde sadece 350 asker ile dört adet 87 m m ’lik top yerleştirmiş
lerdi. 16 0 kişilik ikinci bir müfreze ise yakınlardaki Abadan Adası’nda bu
lunuyordu. Mehmet Emin isimli bir Türk binbaşı sonraları bu hatalı tertip
lenmenin Ruslara ve îranlılara karşı güç bulundurma amacıyla Türk kuv
vetlerinin dağıtılmasından kaynaklandığını yazmıştı.'^’ Türk kuvvetlerinin
geri kalanı Kuveyt yönünden gelecek muhtemel bir taarruza karşı konuş-
landınlmıştı.
İngiliz komutan General Delamain 31 Ekim günü Türklere karşı ça
tışmanın başlatılması emrini alır almaz muharebe operasyonlarına başla
dı. İngiliz donanması Fao’daki eski kaleyi bombaladı, 6 Kasun’da asker çı
kararak aynı gün kaleyi aldı. Türk taburu güvenli bir şekilde nehrin üst kı
sımlarına doğru çekildi. Küçük çıkarma gücü toplan ve kaleyi tahrip ettik
ten sonra 7 Kasım’da geri çekildi. Bunu izleyen günlerde daha büyük bir
likler geldiler ve kasım ortalarında Poona tümeninin yaklaşık yansı karaya
çıkmıştı, geri kalanı da Şattülarap yolundaydı. Türkler Basra ile deniz ara
sında alay kuvvetinde bir tıkama gücü yerleştirdiler ama îngilizler 14 Ka-
sım’da bunlan kenara sürdüler. îngilizler ilk başanlarından cesaret alarak
Basra’yı ele geçirmeye karar verdiler ve 20 Kasım’da Türkler 1200 esir ve
üç top yitirerek buradan çekildiler. Bu kolay ve beklenmedik başarıdan ce
saret alan Hindistan Dairesi nehirden Kurna’ya kadar derlenmesi için tali
mat verdi. Hindistan Dairesi’ndeki askeri sekreter bunun petrol tesislerine
ek koruma sağlayacağını, Araplar üzerinde moral etki yapacağım ve îngi-
lizlere stratejik değeri olan arazi kazandıracağını düşündü.^^ Kısa sürede
onay geldi ve daha çok sayıda Hint Ordusu birliğini Mezopotamya’ya yön-
SİNA
HÜCUM ALTINDA
NİSAN 1915-OCAK1916
1915
T
ürkler 1915 yılında Müttefiklerin yaptıkları hücumlara ve ülke için
de ilerlemelerine mukabele etmek zorunda kaldıkça, stratejik inisi
yatifi yitirdiler. 1915, Gelibolu’da İngiliz ve Fransız, Erzurum ve Ma
lazgirt’te Rus, Mezopotamya’da İngiliz ve Hint hücumlarını savuşturmak
zorunda kalan Türk ordusu için çok zorlu bir yıl oldu. 19 15’te Türk ordusu
nun neredeyse yüzde lo o ’ü muharebeye katıldı ve bütün harekât alanların
da zayiat, ölü, ağır yaralı ve kayıp olarak muhtemelen 500 .0 0 0 ’in üzerine
çıktı. Türklerin bu kayıplar karşısında elde ettikleri bir şey yoktu ve Kafkas
ya ile Mezopotamya’da ciddi toprak kaybettiler. Bununla birlikte Gelibolu,
muazzam bir maliyet ve gayret pahasına da olsa, imparatorluk toprağı ola
rak elde tutuldu.
' Türk ordusu bir yıl süren vahşi ve yüksek kayıplı muharebelerin
yıpratıcı etkisine maruz kaldı. Her ne kadar aktif Türk tümenleri 50' adede
ulaştıysa da, bu kuruluşların çoğu alay seviyesine inmişlerdi. Ancak, Türk
ordusu fena halde hırpalanmış olmakla birlikte, hâlâ hesaba katılan ve mu
harebe etkinliğini koruyan bir güçtü. Stratejik düzeyde, Alman ve Avustur-
ya-Macaristan kuvvetleri Sırbistan’ı yendiler ve Bulgaristan’ı Mihver Güç-
leri’ne güçlere katılmaya ikna ettiler. Bu iki olay Orta Avrupa’dan Türki
ye’ye sürekli bir ulaşım hattı açılmasını sağladı. Türk Genelkurmayı bu ge
lişmeden çok şey umdu.
Daha önemlisi, Türkler Müttefiklerle baş başa savaşabilip kazanabi
leceklerini görüyorlardı. Ayrıca kolordu ve ordu seviyesinde, ince bir sanat
olan yüksek komutanlık sanatını da öğreniyorlardı. Yetenekli Alman su
baylarının yardımı ile Türkler kriz durumlarına başa çıkabilecek kuvvetleri
tertiplemekte ustalaşıyorlardı. Savaş sürdükçe bu yetenekleri olgunlaşma
ya devam edecekti. Yetenekli Türk komutanlar muharebe okulunun zor
G elibolu
Türkler için Çanakkale Savaşı veya Gelibolu seferi Amerikalıların
Gettysburg, îngilizlerin Somme, Fransızların Verdun ve Rusların Lening
rad için çağnştırdıklan şeylerle aynı türden hatıraları uyandırır. Bu fiziki ve
psikolojik anlamda muazzam öneme sahip bir zaferdi ve Türkiye’de hâlâ
çok canlı bir şekilde hatırlanır. Herhangi bir Türk ile ı. Dünya Savaşı’nı tar
tıştığınız zaman ilk konu daima Çanakkale olur. Bu savaş aynı zamanda
Anzak gününü kutlamaya devam eden Avustralya ve Yeni Zelanda halkla
rının zihnine de aynı şekilde kazınmıştır. Her üç halk için de Çanakkale
Savaşı 20. yüzyılın çalkantılanna karşı varlıklarının sınavdan geçirilmesini
temsil eder.
Çanakkale Boğazı yaklaşık 65 km uzunluğundadır ve batıdaki Ge
libolu yarımadasının yüksek tepelerinin hâkimiyeti altındadır. Doğuda
ise Asya’nın yumuşak tepeleri bütün bir orduyu saklayacak kadar örtü
sağlar. Yarımadanın ortasındaki yüksek tepeler hâkim araziyi oluşturur.
Kuzeyde ve bu tepelerin gerisinde yarımada sadece 1,5 km genişliğinde
bir berzah teşkil edecek şekilde daralır ve buradan da Trakya ovalarıyla
birleşir. Boğaz Çanakkale'de sadece 1500 metre genişliğindedir. Her ne
kadar arazi savunma için ideal görünse de, uzun kıyı şeridi, donanması
olan bir düşmana kanat hücumları için çok sayıda fırsat sağlar ve ayrıca
ikmal ve ulaşımı da fevkalade zor hale getirir. Nihayet, yarımadanın orta
sındaki yüksek arazinin tutulması Boğazlar’ın iç kısımlarındaki alçak ara
zileri elde tutmanın askerî değerini geçersiz kılar. Burası, savunulması
çok kolay bir arazi değildir.'^
Banş zamanında, Çanakkale’nin savunulması Çanakkale Müstah
kem Mevki Komutanlığı’na bağlı bulunmaktaydı. Bu, bir dizi eski kale ile
üç adet ağır ve orta topçu alayından oluşan bir tugayı bünyesinde bulundu
ran bir kale komutanlığı idi. Kaleler ve toplar genelde Çanakkale’nin ağzın
da ve geçidin daraldığı yerde toplanmıştı ve banş zamanında çok düşük bir
S iz E ÖLMEYİ E m r e d i y o r u m ! 107
de Tümenine sahip olarak) 9 448 tüfek, 8 makineli tüfek ve 50 top ile silah
lanmış 15,000 askeri mevzilendirmişti. 19. Piyade Tümeni genç ve atılgan
Yarbay Mustafa Kemal Bey komutasında yoğun bir eğitimden geçtiği Te
kirdağ garnizonunda kalmıştı.^
Seferberlik başladığı sırada, Çanakkale istihkamlarının seferberliği
dış savunma, ara savunma ve iç savunma mevzilerinden oluşuyordu. Dış
savunma mevzileri Asya tarafında Kumkale ile yarımadada Seddülbahir
adı verilen çok eski kalelerden oluşuyordu. Bu kalelerde çoğu neredeyse te
sirsiz durumda olan 13 ağır ve 7 orta top bulunmaktaydı. Ara savunma böl
gesindeki mevziler iç taraftaki mayın hatlarmı koruyacak şekilde hazırlan
mıştı ve 4 orta çapta top ile 16 hızlı ateşli daha hafif toptan oluşuyordu. Bu
ara savunma hattının amacı Boğaz içinde düşman mayın tarama faaliyeti
ni önlemekti. Bu toplann büyük bölümü, onları güneyden gelen düşman
gemilerine karşı perdeleyen küçük tepelerin kuzey yamaçlarına yerleştiril
mişti. Son hattı oluşturan iç savunma mevzileri çok güçlüydü ve 70 ağır
top ile 6 orta çapta toptan oluşmaktaydı; ancak, dış savunma hattında oldu
ğu gibi bu topların büyük bölümü çok eski, cephaneleri de kısıtlıydı. Dış
mevzilerin 3 Kasım tarihindeki bombardımanı takiben, kale komutam
Tümgeneral Cevat Paşa istihkamlarının iyileştirmeye ihtiyacı olduğu çok
açık şekilde görmüştü.
19 14 kışı ve 19 15’te çok ihtiyaç duyulan Türk takviyeleri bu bölgeye
gönderildi. 1915 Şubat ayı ortalarında İngilizler oldukça güçlü bir savunma
kuvvetiyle karşı karşıya bulunuyorlardı. Alman Albay Wehrle tarafından
komuta edilen ve 150 m m ’lik obüslerle teçhiz edilmiş 8, Topçu Alayı’nm
mevzilenmesi özellikle önemli bir katkı sağlamıştı. Bu alayın obüsleri ko
runaklı araziden ateş edebiliyor ve gemilerin zayıf zırhlı güvertelerine eğik
yollu mermiler indirebiliyordu. Kendileri ise karşı ateşten hemen hemen
tümüyle korunmuş durumdaydılar. Bu konumları Boğaz’m dar sulannda
kıstıracakları gemiler için öldürücü sonuçlar yaratıyordu. Alayın 12 toplu ı.
Taburu yarımadaya, 20 topa sahip olan 2. ve 3. Taburlan da Asya kıyısına,
dış ve ara mevziler arasına yerleştirilmişti. Türkler ayrıca kış boyunca çok
sıkı çalışmışlar ve yeni mayın hatlan döşemişlerdi ki bunların birincisi As
ya kıyısına yakın ve Erenköy yakınlannda sahile {ve aynı zamanda düşman
no H ü c u m A l t i n d a , N İ s a n 1915-O c a k 1916
ortasında, kuzey Ege Denizi’ndeki Müttefik faaliyeti ve Mısır’daki istihba
rat faaliyetlerinden gelen haberler, Müttefiklerin Çanakkale’yi ele geçirmek
için büyük bir amfibik harekât hazırladıklanna işaret ediyordu. Buna karşı
çıkmak için 20 Şubat 19 15’te Enver Paşa Çanakkale ve İstanbul’u koruyan
Türk ordularının yeniden yapılandınimasını emretti. Enver’in emirlerine
göre I. Ordu kuzey kıyısını ve Türk Boğazları’nın batısını koruyacak, 2. Or
du ise güney kıyısını ve Türk Boğazlan’nın doğusunu savunacaktı. Liman
von Sanders’in sözleriyle “bu düşünülebilecek olan en zayıf savunma ted
biriydi”.^ Plan Türk Boğazlan’nı güney-kuzey ekseninde tam ortalarından
ayırıyor ve komuta birliği prensibini ihlal ediyordu. Sanders Enver’e son
derece sert bir protestoda bulundu ve İstanbul’a beklenen Rus hücumunu
savuşturmak için tek bir komutanlığın sorumlu olmasını, Çanakkale’de İn-
giliz-Fransız hücumunu püskürtmek için de ayn bir komutanlığın sorum
luluğunu savundu. Enver Liman von Sanders’in önerilerini reddetti ve ı
Mart’ta Türk kuvvetlerinin dağılımında yeni ayarlamalara girişti. 2. Kolor
duyu Edirne’den Çatalca’ya çekti ve 4. Kolordu da (Karadeniz’den İstan
bul’a yapılması beklenen bir Rus amfibik harekâtını savuşturmak üzere)
Bandırma’dan İzmit Körfezi’ne intikal ettirildi. Liman von Sanders tekrar
protesto etti, çünkü bu birlikler Çanakkale’nin en yakın ihtiyatlanydı ve
Müttefiklere karşı yapılacak savaşta bunlara ihtiyaç olacağı düşünülüyor
du.*“ Bununla birlikte Müttefiklerin 18 Mart’ta Çanakkale’yi geçme girişim
leri Enver’in fikir değiştirmesine neden oldu ve Çanakkale Boğazı’nın sa
vunmasından doğrudan sorumlu olacak yeni bir ordu karargâhı kurulma
sına karar verdi. 24 Mart 19 15’te Türk Genelkurmayı Türk 5. Ordusu’nu fa
al hale getirdi. Enver, Liman von Sanders’ten 5. Ordunun komutasını al
mak üzere ı. Ordu komutanlığını bırakmasını istedi ve 25 Mart’ta da bu
gerçekleşti. Liman von Sanders ı. Ordu kurmay heyetinin bir kısmını da
yanma alarak İstanbul’dan ayrıldı. Bunlar arasında bulunan Yarbay Kâzım
Bey kurmay başkanlığını yapacak, Muhimann ve Prigge adındaki yüzbaşı
lar da ona yardımcı olacaktı. Mareşal Freiherr von der Goltz hem Alman
Askerî Heyeti’nin, hem de İstanbul’daki Türk ı. Ordusunun komutasını al
dı. Liman von Sanders 26 Mart günü denizyoluyla Gelibolu’ya geldi ve Esat
Paşa’nın 3. Kolordu karargâhına yerleşti.
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! III
Yeni 5. Ordu ana unsurlan 3. Kolordu, 15. Kolordu, 5. Piyade Tüme
ni ve bağımsız bir süvari tugayı olan güçlü bir kuvvetti. 3. Kolordu 7., 8. ve
19, Piyade tümenlerini elinde bulunduruyor, 15. Kolordu ise 3. ve ıı. Piya
de tümenlerine komuta ediyordu. 5. Piyade Tümeni ile bağımsız süvari tu
gayı ordu ihtiyatları olarak elde tutuluyordu. Çanakkale Müstahkem Mevki
Komutanlığı ayn bir harekât komutanlığı olarak varlığını sürdürdü. Bu ko
muta düzenlemesi altında, 3. Kolordu Gelibolu yarımadasını savunacak, 7.
ve 9. Piyade tümenleri kıyıyı gözetlerken 19. Piyade Tümeni de Eceabat ya-
kmlannda kolordu ihtiyatında tutulacaktı. 15. Kolordu Asya kıyısını savuna
cak, 3. ve I I . Piyade tümenleri taarruza açık olan engebesiz kıyılan savuna
caktı. 15. Kolordu komutanlığı, ihtiyatında iki piyade tümeni olduğu halde
Heinrich Schielmann’ın Homeros’un Truva’sımn arkeolojik kazılarını
yaptığı yere çok yakın olan Kalvert Çifliği’nde bulunuyordu." Daha kuzey
de, 5. Piyade Tümeni kritik ve dar Bolayır Berzahı'm savunuyor ve bağım
sız süvari tugayı da Saros Körfezi’nin uzun kıyılanm perdeliyordu. Yeni 5.
Ordunun karargâhı Gelibolu'da kaldı. Cevat Bey’in Müstahkem Mevki Ko
mutanlığı kalelere ve topçunun büyük kısmına komuta etmeyi sürdürüyor
du. Mart saldırısı, Türkleri bir Müttefik hücumunun son derece tehlikeli
olduğu konusunda uyarmıştı ve dört haftalık bir süre boyunca, lim an von
Sanders yeni ordu bölgesindeki taktik durumu iyileştirmek üzere aralıksız
çalıştı. Yol ağını geliştirmek, birlik yığmaklannı ve topçu bataryalarını ka
mufle etmek ve muhtemel çıkarma kıyılan boyunca tahkimatı geliştirmek
gibi, Türklerin yetenekleri dahilinde gerçekçi hazırlıklar üzerinde yoğun
laştı. Daha fazla bölgeyi tahkim etmek için yerel çiftçilerin ellerindeki ge
reçler ile dikenli tel çitlerini müsadere etti.’^ Mevcut hastane durumunu iyi
leştirmek için çalıştı ve Mart 1915 ortalannda tedavi edilecek yaralılar için
1050 yatak hazırlanmıştı.'^ Tahkimat inşası için yapılan çok yorucu çalış
maların arasında, gece vakti ve kötü havalarda birlikler istilaya karşı sonu
gelmeyen alarm ve tatbikatlara tabi tutuldular. Her ne kadar bazı büyük ka
libre mühimmatında stok eksikliği varsa da, 5. Ordu ve kalelerde moral
yüksekti. Eldeki kaynaklar çerçevesinde Liman von Sanders ile astı olan
Türk komutanlar Müttefik çıkarmasına karşı hazırlanmak için ellerindeki
süreyi iyi kullandılar.
116 H ü c u m A l t i n d a , N İ s a n 1 9 1 5 - O c a k 19 16
nin alaylannı Seddülbahir cephesine gönderdi. Aynca Asya’da bulunan ıı.
Tümen’in muharebeye girmemiş bir alayının da Anzak köprübaşına geti
rilmesini emretti. Daha önce gönderilmiş bulunan takviyeler şimdi hazır
dı ve derhal Esat Paşa tarafından muharebeye sokuldular. Liman von San-
ders muharebeyi daha iyi anlayabilmek için Esat Paşa’nın Maltepe’de, ön
saflardan sadece 4,5 kilometre uzaklıkta bulunan kampına gitti. Asya’da
durum istikrara kavuşmuş, Alman Yarbayı Nicolai’m komutasındaki 3. Pi
yade Tümeni Fransızlara ağır kayıplar verdirerek 29 Nisan’da onları tama
men geri sürmüştü. Bu başarı Türklerin ıı. Piyade Tümeninin diğer bir
alayı ile 3. Piyade Tümeninin iki alayını müfrezeler halinde art arda Bo-
ğaz’ın karşı kıyısına geçirerek esas muharebeyi daha fazla takviye edebil
melerini sağladı.
Liman von Sanders’in hatıralarında yazdığı şekilde, muharebenin
ilk birkaç gününün kargaşası, resmî komuta düzenlemelerine bakmaksı
zın birlikleri muharebeye sürmesine neden olmuştu.*® 5. ve ıı. Piyade tü
menlerinin alayları 19. Piyade Tümeni bölgesinde savaşıyor ve 3., 5., 7. ve
I I . Tümenlerin alayları 9. Piyade Tümeni bölgesinde muharebe ediyordu.
Bu, 3. Kolordunun potansiyel olarak komutayı yitirme tehlikesi altında ol
duğu anlamına gelmekteydi. Bunu önlemenin en iyi yolu, muharebeyi ye
rinde kontrol edebilecek güvenilir komutanların yönetiminde yeni harekât
grupları oluşturmaktı. ı Mayıs 1915 günü, Liman von Sanders bu farklı bir
likleri sadece belirli bir amaç için oluşturulmuş fakat tutarlı muharebe
gruplan halinde bir araya toplamak için kolordu düzeyinde karargâhlar ya
ratma yoluna gitti. Albay von Sodenstern’i Seddülbahir cephesi, Esat Pa-
şa’yı da Anbum u cephesi komutanlığına getirdi.
Bu şekilde, alt seviyedeki Türk komutanlann derhal gösterdikleri
tepkilerle kıdemli Türk ve Alman komutanlarının dikkatli bir şekilde alın
mış kararlan, Çanakkale Savaşları (Gelibolu Seferi) olarak adlandırılacak
çatışmaların kritik ilk aşamasında 5. Ordunun büyük işler başarmasını sağ
ladı. Ezici üstünlük ve donanmanın ağır ateş desteğine rağmen iyi eğitim
li Türk askerleri Ingilizleri çıkarma kıyılarına hapsetmişlerdi. Müttefik hü
cumlarını doğru tahmin ederek, Türk ve Alman tümen komutanlan Müt
tefik ilerlemesini durdurmak için ihtiyatlannı savaşa sürmüşlerdi. Yarbay
S İZ E Ö L M EY İ EMREDİYORUM! ny
Mustafa Kemal ile Albay Nikolai, orada olmamalan halinde Türk zaferinin
kuşkulu hale geleceği atılgan muharebe liderleri kategorisine girerler. En
üst seviyelerde, Liman von Sanders ile Esat Paşa’nm ihtiyat tümenleri cep
heye kanalize ederek muharebeye sokmaları muharebenin ikinci gününde
Müttefik hücumlannm durdurulmasında başarılı oldu. Bu ikinci günün
sonunda 5. Ordunun altı tümeninden beşi düşmanla temas halindeydi.
Muharebenin üçüncü gününde, her Türk piyade tümeninin muharebeye
katılmış alayları vardı. Dördüncü günün sonunda, sadece iki piyade alayı
Asya’da kalmış ve yine sadece iki piyade alayı da Bolayır ve berzah mıntı
kasında kalmıştı. Bir bütün olarak alındığında, 5. Ordunun daha iyi bir per
formans gösterebileceğini hayal etmek zordur.
Müttefiklerin ilk yarma denemesi 28 Nisan’da yarımadanın güne
yindeki Seddülbahir kıyı başında yapıldı ve Kirte köyünün ele geçirilmesi
hedeflendi. Bu hücum 9. Piyade Tümeninin sıkı savunması karşısında ba
şarılı olamadı ve her iki taraf da ağır kayıplara uğradılar. Birkaç gün sonra
3., 7. ve I I . Piyade Tümenlerinin alaylarının gelmesiyle Albay von Sodens-
tern İngiliz hatlarına karşı iki tümenlik bir gece hücumu başlattı. Cephane
sıkıntısından dolayı sadece birkaç dakika süren hazırlık ateşinin tek etkisi
siperlerdeki İngiliz askerlerini uyandırmak oldu. Hücum Türk tümenleri
nin ağır kayıplar vererek püskürtülmesiyle sonuçlandı.
Çanakkale’deki Müttefik çıkarmasıyla karşı karşıya kalan Enver Pa
şa, Türk I. ve 2. Ordularının çatışma dışında kalan 14 tümenini nasıl kul
lanacağı konusunda zor tercihlerle karşı karşıya kaldı (Tablo 4.2). Bu ordu
lar ya başkenti Karadeniz’den gelecek bir Rus çıkarmasına karşı korumak
ya da Trakya’daki Hıristiyan devletlerin muhtemel bir istila teşebbüsüne
karşı savunmak amacıyla İstanbul mıntıkasında tutulmuşlardı. Bu kuvvet
lerin muhtemel bir diğer konuşlanma bölgesi İzmir’e yapılabilecek bir hü
cuma karşı yapılacak tertiplenme idi. Bu ihtimallerin hiçbiri 5. Ordunun
devam edegelen savaşının yaratmış olduğu tehdit ile mukayese edilebile
cek durumda olmadığından, Enver’in Liman von Sanders’i takviye etmek
ten başka bir çaresi bulunmamaktaydı. Nisan sonunda Türk 5. Kolordusu
13., 14. ve 16. Piyade Tümenleri ile birlikte Gelibolu’ya intikal emri aldılar.
Aynı zamanda Türk-Alman filosu da yarımadanın savunulması için yirmi
6 . K o lo r d u : ı 6 , 2 4 , 2 6 Piy. T ü m .
Van İhtiyat Süv. Tug.
Van Ja n d a rm a (Piy.) Tüm.
GELİBOLU 1 . K u v v e t-i S e f e r iy e
5. Ordu 5. K u v v e t-i S e fe r iy e
3 . K o lo r d u : 7 ., 9 ., 1 9 . Piy. T ü m
15 . K o lo r d u : 3 ., Piy. T ü m . SURİYE MEZOPOTAMYA
5. Piy. T ü m 4- O rd u 6. Ordu
B a ğ ım s ız S ü v . T u g .
8. Kolordu: 8, lo, 23, 25, 27 Piy. Tüm. 35. Piy. Tüm.
G e ç ic i Piy. T ü m .
12. Kolordu: şS.PiyJürrL
ARABİSTAN-YEMEN
Not Koyu yazılmış birlikler yeni oluşturulan birlikleri, altı çizilmiş olanlar Ara 7 . K o lo r d u : 2 1 , 2 2 , 3 9 , 4 0 Piy. T ü m .
lık 1914’ten sonra konuşlanması değiştirilmiş olanları, koyu italik olanlar ise
ciddi şekilde güç eksikliği olan birlikleri temsil etmektedir.
Tümeni bütün cephesinin üç zırhlı tarafından ateş altına alındığını ve
her an bir hücum beklendiğini bildirdi.^® İngiliz hücumu 12 .10 ’da başla
dı. Hücum edenlerin çoğu Türk savunma hatlarına 20 0 ile 450 metre ka
dar girdi. En çok ilerleyen ı kilometre kadar bir mesafeyi geçti ve 12. Tü
men, askerlerinin moralinin sarsıldığını bildirdi.''' Akşam 20 .0 0 sırala
rında bütün hücumlar püskürtülmüş ve cephe istikrara kavuşturulmuş
tu. Türkler İngilizlerin 4500, Fransızların ise 20 0 0 kayıp verdiklerini
tahmin ettiler. İngiliz hücumlarının devam edeceği beklentisi içinde, 5.
ve I I . Piyade Tümenleri bir Müttefik yarmasına karşı kitlesel bir karşı ta
arruza geçmek üzere hatların gerisinde mevzilendiler. Neyse ki Mütte
fikler vazgeçtiler. Türkler 3 subay ve 4 9 asker yitirdiler; 62 subay ve 49 0 3
asker de yaralandı.
9 Haziran 1915 tarihinde Liman von Sanders Türk Genelkurma-
yı’ndan taze kuvvet isteğinde bulundu. Enver 12 Haziran tarihli bir telgraf
la, politik durum nedeniyle 5. Orduya taze kuvvet göndermenin mümkün
olmadığı şeklinde bir cevap verdi. Nisan, mayıs ve haziran boyunca Rus do
nanması Karadeniz’deki Türk limanlarını sürekli bir bombardıman altında
tutmuştu ve hükümet üyelerinin çoğu Karadeniz kıyısına bir Rus çıkarma
sı yapılacağı konusunda endişeliydiler. Enver bunun yerine bireysel takvi
yeler ve ihtiyatlar (erat olarak) göndermeyi vaat etti. Ayrıca Asya ve Saros’ta-
ki tümenlerin, özellikle de ağır kayıplı mayıs savaşlan sonrasında kendisi
ni toparlaması için Asya’ya gönderilen 3. Tümenin, muharebe bölgesinde
bulunanlarla rotasyona tabi tutulmasını önerdi. Enver ayrıca ı. Ordu tü
menlerinin alaylan ile, düşmanla temas halinde olmayan 2. Kolordu alay
larının bire bir değiştirilmesini teklif etti."^
Gelibolu seferinin ilk haftalarındaki muharebeler çok çetin geçmiş
ti. Türk savunması top ve makineli tüfekten çok, insan gücü ve tüfeğe da
yanmıştı. Eldeki stokların sınırlı olması edeniyle özellikle topçu cephanesi
nin çok dikkatle kullanılması gerekmekteydi. 22 Haziran 19 15 ’te, Liman
von Sanders Enver Paşa’ya şimdi yeterli askere sahip olduğunu, ancak
özellikle sahra obüsleri için topçu cephanesi sıkıntısı içinde olduğunu bil
dirmekteydi.^^ 5. Ordunun 23 Haziran’da Türk Genelkurmayı’na gönderdi
ği rapor sorunu göz önüne seriyordu (Tablo 4.3).
Not: Bu raporda sahra topları ve havanların tip veya kalibre olarak dökümü yapılmamıştı.
Kaynak: Türk Genelkurmay Arşivleri (ATAŞE), Beşinci Ordu’nun Türk Genelkurmayı’na Raporu, 23 Hazi
ran 1915. Arşiv 4/8749, Sınıf 3474, Klasör H-n, Dosya 7-8.
124 H ü cu m A l t in d a , N İs a n 1 9 1 5 -O c a k 1916
sek noktalan tutmakla birlikte bağımsız postaların gözetlemesi altındaki
uzun kumsallan etkili bir şekilde koruyacak güçte değildi. îngilizler kıyıya
çok çabuk çıktılar ama açıklanması zor bir şekilde, bölgeye hâkim arazi par
çalan olan Küçük ve Büyük Anafartalar sırtlarını hızla işgal etmeyi başara
madılar.** Kendine has bir hızla davranan Liman von Sanders günün so
nunda ı6. Kolordunun 7. ve 12. Piyade Tümenlerini yola çıkarmıştı. Yakın
lardaki 9. Piyade Tümeni Willmer’in askerlerine yardımcı olmak üzere ha
rekâta katılma emri aldı. Ertesi gün, Liman von Sanders’i şaşırtan bir bi
çimde, 16. Kolordu komutanı erkenden gelerek birliklerini güneye doğru
koşar adım yürüttüğünü ve harekâta beklenenden bir gün önce katılabile
ceğini rapor etti. Derhal 7. ve 12. Piyade Tümenlerini mevziye sokması em
redildi ama askerleri tükenmiş durumda olduğu için bu emri süresi içinde
yerine getiremedi. Bu kritik mıntıkayı canlandırmaya kararlı olan Liman
von Sanders yeni kurulan Anafartalar Grubu’nun komutanlığını, tam bir
güven duyduğu Albay Mustafa Kemal’e vermeye karar verdi. Anafartalar
Grubu 16. Kolordu, 9. Piyade Tümeni ve Willmer Grubu’na komuta edi
yordu. 9 Ağustos sabahı Türkler îngilizlere karşı dört tümeni mevzilendir-
miş bulunuyorlardı. Mustafa Kemal derhal bir dizi karşı taarruz başlattı ve
bunlardan bir tanesini bizzat yöneterek tngilizleri çıkarma kıyılarının bir
kilometre yakınına kadar geri sürdü. Adeta Anzak ve Seddülbahir olayları
tekrarlanmaktaydı. Anzak kıyı başından başlatılan İngiliz destek hücumla
rı da Esat Paşa tarafından güçlükle püskürtüldü. Ne var ki Suvla Koyu kuv
vetleri Anzaklarla temas kurmayı başardılar. Yeni Anafartalar mıntıkasın
da Türkler sayısal olarak azınlıkta kalmış olsalar da, îngilizler ellerindeki
bütün birlikleri savaşa sürmüşlerdi. Bu durumda Liman von Sanders Asya
tarafından çok önemli takviyeler getirme olanağını buldu.
îngilizler önce 12 ve sonra da 15 Ağustos tarihlerinde güçlü hücum
lar yaptılar. Son büyük İngiliz hücumu 27 Ağustos’ta geldi. Bunlann hiçbi
ri sonuca ulaşmadı. Art arda gelen büyük İngiliz hücumlarına rağmen bu
dönemde Anafartalar mıntıkasındaki Türk zayiatı 3860 ölü ve yaralı ile nis
peten hafif kaldı.
Ama her iki taraf da hem fiziki, hem de psikolojik olarak tükenmiş
lerdi. Çetin savaşların devam etmesine ve taktik seviyede taarruzların bir
;sül
-•Kır
■
-^0
-_f.^\¥p-v
: 1» MI TOiM«» İt* İMft 1 yariar*
intiigH<WMır>fiaı ,iMttrıd> « galM ştlfi
KM f$/ H rtu i
Kaynak: Türk Genelkurmayı. Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, V. Cilt, Çanakkale Cephesi,
2. Kitap (Ankara: CK Basımevi, 1978), Kroki 68.
128 H ü cu m A l t in d a , N İs a n 1 9 1 5 -O c a k 1916
sı'nın düşmandan temizlendiğini bildirmekteydi.^' Türklerin ağır kayba
uğramış birliklerini muharebe bölgesinden çekmeye başlamaları için uzun
bir süre gerekmedi. 9 ile 29 Ocak arasındaki sürede ıı Türk piyade tüme
ni bölgeden Trakya’ya çekildi. Liman von Sanders’in kendisi de 15 Ocak’ta
gitti. Gelibolu Yanmadası’na sükûnet dönerken Türk Genelkurmayı 5. Or
dunun gücünü istila öncesinin altındaki bir düzeye indirdi. 19 16 Ocak ayı
sonunda, Tuğgeneral Cevat Paşa daha küçülmüş bir 5. Orduya komuta edi
yordu. Bu ordu şimdi 24. ve 26. Piyade Tümenlerinden oluşan 6. Kolordu
ile 25. ve 42. Piyade Tümenlerinden oluşan 14. Kolordudan oluşmaktaydı.
Müstahkem Mevki Komutanlığı’nm gücü aşağı yukarı aynı kaldı. Savaşın
daha sonraki aşamalarında bu tümenler tekrar güçlerini kazanıp muhare
beye tam hazır hale geldikçe daha faal cephelere gönderildiler ve bunların
yerine yeni tümenler oluşturuldu.
Seferle ilgili İngiliz değerlendirmesi Çanaldcale’yi geçememelerini iki
önemli faktöre bağlamaktadır.^^ Bu faktörler Türk askerlerinin savunma sa-
vaşlanndaki yetenekleri ile Türk 5. Ordusunun fevkalade üstün liderliği idi.
Bu kesinlikle doğru bir değerlendirmedir. Bu sefer tarihe, ı. Dünya Sava-
şı’nın “Ya başka türlü olsaydı?” diye ifade edilen büyük sorulanndan biri ola
rak geçmişti. Son bilanço çıkartıldığında, savaşanlann eşit sayıda zayiata uğ-
radıklan görülmektedir. Ingilizler 43.00 0 ’i ölü veya yaralı olan 205.000 za
yiat verdiler. Sefere kaülan 79.000 Fransız’ın 49 .0 0 0 ’i zayiat hanesine geç
ti. îngilizlerin Türk zayiatıyla ilgili verdikleri rakam 251.000 kişi iken, Liman
von Sander’in tahmini 6 6 .0 0 0 ’i Ölü olan 218.000 kişidir. Aynca Türk yara
lılardan 42.0 0 0 ’inin görev başına döndüğünü kaydetmiştir. Resmî İngiliz
sefer tarihi Türklerin dikkatsiz kayıt tutmalan nedeniyle Türk kayıplannın
belki de 350.000 olduğu konusunda spekülasyon yapmaktadır. Ancak, Türk-
1er son derece titiz bir şekilde kayıt tutmuşlardır ve 4 Nisan 1915 ile 19 Ara
lık 1915 arasındaki dönemde 595 subay ile 56.048 asker ölmüş, 1018 subay
ile 95.959 asker yaralanmış ve 27 subay ile 11.151 asker kayıp listesine geçmiş
tir.” Fahri Belen’in rakamlan bunlarla örtüşmektedir ve 21.000 kişinin has
tanelerde öldüğünü ve sefer boyunca toplam 64.000 kişinin hasta olduğunu
kaydetmektedir.^'^ Bu nedenle Liman von Sanders’in rakamlan Gelibolu Se
feri ile ilgili olarak nihai Türk rakamlarına çok yalan görünmektedir.
S İZ E Ö L M E Y İ EM R ED İY O R U M ! 129
Sefere katılan güçlere gelince, Müttefikler Çanakkale'ye 48 9 .0 0 0
asker gönderdiler.” Çoğu İngiliz, AvustralyalI ve Amerikalı yazarlar Türk-
lerin sefere 9 ay içinde 500.000'den fazla asker gönderdiklerini kaydet
mektedir. 1915 yılındaki Türk ordusunun dağılımı göz önüne alındığında
bu muhtemelen aşırı bir tahmindir ve Müttefiklerin Türklerin zaferi karşı
sındaki utançlannı gizlemeyi amaçlamaktadır. Türk kayıtlanndan ve Li
man von Sanders’in anlatımlanndan anlaşıldığı şekilde, Türklerin (1915 ya
zındaki çok kısa bir dönem hariç) Müttefiklerle eşit sayıda muharip birliğe
sahip oldukları çok kuşkuludur. Gerçekte, muhtemelen bunun tam tersi
geçerlidir: Türkler çatışmalann büyük bölümünde sayısal olarak azınlıkta
bulunuyorlardı. Yarımada’daki en büyük Türk kuvveti Ekim 19 15’te, 5. Or
du yoklamalarında 5500 subay ile 310 .0 00 asker varken görülmüştü.^*^
Bu seferin çeşitli sonuçları oldu. îlk ve en iyi bilineni îngilizlerin sa
vaşın geri kalan kısmında Türkiye'ye yeni bir amfîbik hücum teşebbüsün
de bulunmamalarıydı. İkinci bir sonuç ise İngiliz yüksek komutanlığının
savaşı batı cephesinde kazanma fikrine odaklanmasına ve çevre bölgeler
den yapılacak seferleri savunanların iktidardan düşmesine neden olmasıy
dı. Nihayet, Ingilizler savaştan Türk ordusuna saygılan yenilenmiş olarak
ayrıldılar. Türklerin açısından, genelde dünyanın görmezden geldiği bir di
zi başka önemli sonuçlar oluştu. Türk ordusu için belki de en önemli so
nuç, yetenekleri ispatlanmış olan ve muharebenin sınavından geçmiş bir
grup komutanın ortaya çıkmasıydı. Bu komutanların çoğu savaşın ileri aşa
malarında Türk savaş çabasına önemli katkılarda bulunacaklardı. Türkiye
için ikinci önemli sonuç, Türk liderlerinin savaşın devamı ve Mihver Güç
lerinin nihai zaferine olan inançlarının yenilenmesiydi. Türk ordusunun
19 16 yılındaki konuşlanmaları bu artan iyimserliği ve zafer inancını yansıt
maktaydı. Nihayet, Gelibolu savaşlarından çıkan bir dizi iyi yetişmiş ve tec
rübeli piyade tümeni, yenilmesi zor birlikler olarak diğer cephelerde sıkı
savaşlara gireceklerdi.
E r MENİ İSYANI
"Ermeni soykırımı" iddiası ile ilgili ve özellikle ^nver, Talat ve Ce
mal gibi Jön Türkler'in Osmanlı İmparatorluğu Ermenilerini kasıtlı olarak
130 H ü c u m A l t in d a , N İs a n 1 9 1 5 -O c a k 1916
imha ettiklerini savunan muazzam bir tarihî literatür bulunmaktadır. Jön
Türklerle ilgili iddia, Jön Türkler’in azınlıklan ve özellikle de sorun çıkaran
Hıristiyan Ermenileri tasfiye veya yok etme yoluyla imparatorluğu ırksal
olarak saflaştırmak istedikleri varsayımına dayanmaktadır. Bunun ötesinde,
bu literatür, savaş sırasındaki acil durumlar ve ulusal güvenlik tehditlerini
bahane ederek Jön Türkler’in Ermenilere karşı soykırım yaptıklarını iddia
etmektedir. Jön Türkler’in katliamdan açlığa mahkum etmeye kadar bir di
zi yöntemi kullanarak kasten ve bilerek birkaç milyon Ermeni’nin öldürül
mesini sağladığı ileri sürülmektedir. Bu literatürün büyük bölümü duygu
sallık yüklüdür ve büyük oranda olaylardan kurtulanların torunları tarafın
dan üretilmiştir. Soykınm konusu, modem Türkiye Cumhuriyeti’nin hu
kuken mahkûmiyetini talep etmelerinden dolayı, son seksen yıl içinde çoğu
Batı ülkesinde fazlasıyla politik bir konu haline gelmiştir. Osmanlılann Er
meni tebaalarına karşı (bir halkı veya ırkı kasıtlı olarak yok etmeye yönelik
kasıtlı ve sistemli bir eylem olarak tanımlanan) soykınm yaptıklarını kabul
ettirmeye yönelik nesilden nesile geçen bu kampanya nedeniyle, konuyla il
gili dengeli ve objektif bir yazı hazırlamak zorlaşmaktadır.
Akademik dünyanın çoğu köşesinde, soykırım konusundaki tartış
ma, bunun tarihî bir olgu olarak varlığının kabulü ile aşağı yukarı sonuç
lanmış şekildedir.’^ ı. Dünya Savaşı’nda, kadınlar ve çocuklar da dahil ol
mak üzere, çok sayıda Ermeni’nin öldüğü konusunda şüphe yoktur. Bu ko
nuda belgeler tartışma götürecek dummda olmadığı gibi, güvenilir rapor
lar yazan çok sayıda tarafsız gözlemci birçok olaya gerçekleştiği sırada şa
hit olmuştur. Bu nedenle Jön Türkler Adolf Hitler ve Holacust ile, Türk or
dusu da Alman S S ’leri ile eşit tutulmuşlardır. Türklerin bu konudaki tu
tumları Ermenilerin aktif biçimde terörist faaliyetlerde bulundukları ve
açık bir ayaklanmaya giriştikleri şeklindedir.’® Askerî gereklilikler Ermeni
lerin zorunlu göçe tabi tutulmalarını kaçınılmaz kılmıştır. Bu görüşe göre
her iki tarafın da katliamlara girişmiş olduğu kabul edilmekle birlikte Os-
manh hükümetinin kendi Ermeni halkını taammüden ve kasıtlı olarak im
ha etmeyi amaçladığı reddedilmektedir.
I. Dünya Savaşı’nda Ermeni halkının kâsıtlı ve sistematik bir soykı
rıma kurban gidip gitmediğinin belirlenmesi bı^ kitabın değerlendireceği
S İZ E Ö L M E Y İ EM R ED İY O R U M ! I3I
veya hakkında yorum yapacağı bir konu değildir. Bu bölüm, askerlerin 1915
ve 19 16 yıllarındaki Ermeni isyanını tanımlaması ve buna karşı gösterilen
tepkideki rolü ve sorumluluğu üzerine odaklanmıştır. Çok sayıda belge içe
ren Türk arşivlerinin çok küçük bir bölümü araştırmacılara açıktir ve bun
lar da Türk yetkililer tarafından titizlikle kontrol edilmektedir. Türk Genel
kurmay arşivlerinde araştırmacılara açık olan kayıtlar, Ermeniler arasında
giderek artan bir sivil huzursuzlukla bunu izleyen bir isyanın varlığını gös
termektedir. Eldeki kayıtlar ayrıca askerî makamların giderek artan ve ni
hayet onların kitlesel olarak göç ettirilmesiyle sonuçlanan tepkilerine de
işaret etmektedir.
Konuya girerken, 19 0 8 ve 19 0 9 ihtilallerinin hemen sonrasında
OsmanlI hükümeti ile Ermeniler arasında ciddi çatışmalar olduğunu söy
lemek gerekmektedir. Bu karmaşık dönem boyunca, Osmanlılarm azınlık
lara karşı kısıtlamalan önce gevşedi ve sonra daha sıkılaşü. Azınlıkların,
özellikle de Ermeni ve Rumların sultanlığın sona erdirilerek modern bir
anayasal yapı altında daha fazla özerklik ve politik katılım umutlan Mah
mut Şevket Paşa’nm iktidarı ele geçirmesiyle birlikte paramparça oldu. İm
paratorluğun her bölgesinde hayal kınklığına uğrayan ve bu gelişmenin ya
nı sıra artan vergiler ve sivil haklardaki kısıtlamalardan rahatsız olan azın
lıklar arasında isyanlar çıktı. Özellikle Adana’daki Ermeniler 14 Nisan
19 0 9 tarihinde ayaklanınca ordu ve jandarma ayaklanmayı basürarak bin
lerce kişiyi öldürdü.
19 14 yılında Osmanlı İmparatorluğunda birkaç milyon Ermeni var
dı ve Kuzeydoğu Anadolu Osmanlı vilayetlerindeki Erm enileriı^ayısı
muhtemelen 1,3 milyon idi.^^ıyoo’lerin sonlarından başlayarak bir dizi Er
meni isyanı meydana gelmiş ve bunların 1890'lardaki geniş çaplı katliam
larla doruğa ulaştığı bildirilmişti. Her ne kadar Ermenilerin çoğu impara
torluğun sadık ve kanuna saygılı vatandaşlarıysa da, özerk bir Ermenistan
için uzım yıllardır çalışan Ermeni gizli cemiyetleri bulunmaktaydı. 19 0 9
sonrasında bu cemiyetler arasındaki iç çatışmalar da yoğunlaştı. Taşnaklar
(ihtilalci Ermeni milliyetçi örgütü) Doğu Anadolu’da bir terör kampanyası
başlattılar.^® Hem Ermeniler, hem de Türkler binlerce ölü verdiler ve düze
nin sağlanması için tekrar orduya başvuruldu. Diğer azınlıklar da bağlılık-
S İZ E Ö L M E Y İ EM R ED İY O R U M ! 133
hazırlandığı yer olarak görüldü. Türider güçlü Ermeni-Rus bağlannın, bu
rada Osmanlı imparatorluğundan ayrılacak bir Ermenistan için plan ve
antlaşmalara dönüşerek somutlaştığına inandılar.
Eylül ayına gelindiğinde, Erzurum Kalesinin komutanı Rus Ordu
sundaki Ermeni Alayların seferber olduğu ve savaş tatbikatı eğitimleri yap
tıkları konusunda bir rapor aldı.'^'^ Türkler Ermeni evlerinde saklı bomba ve
silahlar buldukça potansiyel şiddet niyetinin belirtileri üst üste birikti. 20
Ekim'de, Köprüköy’deki mevzilerinden devriyeye çıkan 4. ihtiyat Süvari
Alayı, Hasankale’deki Ermeni evlerinde gizlenmiş Rus tüfekleri ele geçir
di. Ordunun Ermeni ayrılıkçılara karşı operasyonlarının temposu hızlandı.
1914 Ekim ayı başlarında çatışmaların başlamasından önce, Türk 3.
Ordusu Rus ordusunda askerlik yapmış Ermenilerin haritalar ve para ile
Türkiye’ye döndüklerini haber almaktaydı.^^ Piyade taburlarından, saldır
gan bir milliyetçi tutum içerinde olan çok sayıda kişinin bir araya geldiği
Ermeni toplantıları konusunda raporlar gelmekteydi."^^ Ekim 19 14 sonların
da, 3. Ordu Kurmay Başkanlığı, Türk Genelkurmayı’na çok sayıda silahlı
Ermeni’nin Muş, Bitlis, Van ve Erivan’a doğru gittikleri bildirildi."^^ Buna
ek olarak, her düzeyde askerî yetkiliyi endişelendiren bir başka husus da
çok sayıda Ermeni’nin yanlarında taşıyabildikleri mallarıyla birlikte evleri
ni terk edip Rusların elindeki topraklara göçmeleriydi. Her ne kadar Türki
ye hâlâ Rusya ile barış halindeyse de, Türk subaylarının çoğu, Rusya’nın
bir Ermeni isyanı çıkarmak için faal şekilde uğraştığı kanısındaydılar.
Kasım 19 14 ’te Rusya Türkiye’ye savaş ilan ettiği zaman durum da
ha da kötüye gitti. Kasım, aralık ve ocak aylarında Türk Genelkurmayı’na
gelen benzer raporlar 3. ve 4. Ordu mıntıkalarında silahlı Ermeniler tara
fından yaratılan tehlikeyi özetlemekteydi. Terörist olaylar, özellikle bomba-
lamalarla"^'^ siviller ve yerel Türk yetkililerine yapılan suikastlar arttı."^^ 25
Şubat 1915 tarihinde Türk Genelkurmayı’nın Harekât Dairesinden ı., 2., 3.
ve 4. Ordular; Irak Komutanlığı; ı., 2., 3., 4., 5. Kolordular ve Jandarma Ko-
mutanlığı’na şifreli bir telgraf gönderildi. Telgraf Harekât Dairesi Başka-
nı’nın 8 6 82 numaralı ve Artınimış Emniyet Tedbirleri başlıklı direktifini
içermekteydi."^® Bu direktif Bitlis, Halep, Dörtyol ve Kayseri’de Ermeni yıkı
cı faaliyetlerinin arttığını ve ayrıca bu bölgelerde Rus ve Fransız etkilerinin
S İZ E Ö L M E Y İ E M R ED İY O R U M !
135
örgütlü ve silahlı Ermeni grupların Ruslann beklenen yaz taarruzunu faal
olarak desteklemek üzere 3. Ordunun gerisinde ayaklanmaya girişmeleri
de muhtemeldi. Bu, çok sayıda Ermeni'nin akrabaları ve arkadaşlarını Os-
manlı topraklarında bırakarak Ruslara katıldığı göz önüne alındığında çok
daha endişe verici bir husus teşkil ediyordu. Ermeni tehdidi sadece 3. Or
dunun değil, fakat potansiyel olarak Suriye’deki 4. Ordu ile Mezopotam
ya’daki 6. Ordunun askerî durumunu da etkiliyordu. Bu nedenle, söz ko
nusu kaygılar, Türk Ordulan tarafından harekât olasılıklanm hesaplarken
göz önüne alınmak zorundaydı.
İsyanın ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığını tespit etmek
çok zordur. Birçok Baülı yazar ve tarihçP° Osmanlı yönetiminin Ermenile-
re tahammül edilemeyecek koşullar dayatarak kasıtlı olarak isyanlara yol aç
tığı sonucuna varmışlardır. Bunlar bir Ermeni tepkisini kışkırtacak öldür
me, tecavüz ve daha başka küçük düşürücü eylemlerdi. Türkler bunu kabul
etmemekte ve ilk isyan edenlerin Sarıkamış sonrasında Ruslar ve Fransız-
1ar tarafından teşvik edilen Ermeniler olduğunu ileri sürmektedirler.
Kısa bir süre içinde Ermeni silahlı ayaklanmaları patlak verdi. En
meşhur ayaklanma milliyetçi bir Ermeni hareketi olan Drujni’nin 14 Nisan
1915 tarihinde kanlı çatışmalardan sonra Van’ı ele geçirmesiyle meydana
geldi.5' Türkler isyanı tecrit edip ezmek için Van Jandarma Tümenini ken
te koşturarak yanıt verdiler. Türkler kenti kuşatırken çetin çatışmalar mey
dana geldi. Aynı anda Rus ordusu bölgede beklenen taarruzunu başlattı.
Rus ordusunda iyi eğitimli ve yüksek motivasyonlu birkaç tümen içinde ör
gütlü Ermeniler bulunmaktaydı. Her ne kadar bu askerler ağırlıkla Türki
ye’nin 18 78 ’de yitirdiği vilayetlerden toplanmışsa da, bunların arasında
Türklerle savaşmak için Osmanlı İmparatorluğundan kaçan Ermeniler de
vardı. Türkler, Rusların bu kişileri Osmanlı împaratorluğu’ndaki arazi ve
halklar konusundaki bilgilerinden dolayı askere aldıklarına inanıyorlardı.
Van ve civarındaki durum o kadar kritikti ki Türkler isyanın bastırılması
için I. Kuvve-i Seferiye’yi yolundan çevirerek buraya sevk ettiler. 28. Jandar
ma Tümenine tahsis edilen iki jandarma taburu da geri çekilerek Van’a
gönderildi. Van civanndaki muharebeler Rusların kuşatmayı kaldırıp şeh
ri savunan Ermenileri kurtardığı mayıs sonlanrîa kadar devam etti. Diğer
S İZ E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! 137
yıkımlarına açık bırakmıştı.” Bu koşul asilerin yakalanmasını büyük bir
sorun haline getirmişti. Sivas'taki asıl sorun ise Müslüman köylerinin ko
runmasından ibaretti ve yerel Jandarma bunu yapabilmek için dahi büyük
sıkıntı çekmekteydi.
24 Nisan 19 15’te, Enver Paşa Türk Genelkurmayı’nm başkanı sıfa
tıyla önemli bir direktif yayınlayarak^^ Ermenilerin özellikle Doğu Anado
lu’da savaş çabasına büyük bir tehdit oluşturduklarını belirterek, Ermenile
rin bölgeden tahliyesi için bir planın ana hatlarını ortaya koydu. Bu direk
tif aynca imparatorluk içinde farklı bir kültürel varlık olarak Ermenilerin
en büyük korkulanm da teyit etmekteydi. 16 ile 64 yaş arasındaki bütün Er
meni erkeklerin sürgüne gönderilmesi isteniyordu. Ayrıca bütün Ermeni-
1er Türkçe öğrenmeye yönlendirilecek ve Ermeni okulları da bu doğrultu
da faaliyet göstermeye zorlanacaktı. İmparatorluktaki bütün Ermeni gaze
teleri derhal kapatılacaktı, ancak Enver daha önce 20 Nisan’da Ermeni en
telektüellerinin çoğunu (sadece İstanbul'da 30 0 ’den fazla) toplattığı için bu
artık çok fazla tartışma yaratacak bir husus sayılmayabilirdi. 24 Nisan di
rektifi özellikle 6 Doğu Anadolu vilayetini, Zeytun ve Diyarbakır’ın güne
yindeki bölgeyi tahliye planından etkilenecek operasyon bölgesi olarak be
lirtmekteydi. Ermenilerin Fırat vadisi, Urfa ve Süleymaniye’ye gönderilme
si amaçlanmaktaydı. Emir, Doğu Anadolu’da Ermeni nüfusun, Türkler ve
yerel kabilelerin yüzde 10 'una düştüğü bir demografik durum yaratılması
nın hedeflendiğini belirtiyordu. Direktifin gayri insani yanı, kimin gidece
ğini belirlemek için adeta alay ederek, Ermenilerin kura çekeceklerini ifa
de etmesiydi. Nihayet, direktif ilgililere, bütün Ermenilere uygun bir şekil
de davranılması talimatıyla son bulmaktaydı.
Bu direktiften, Türk Genelkurmayı’nın bu tahliyenin düzenli bir şe
kilde yapılmasını istediği sonucu çıkartılabilir. 20 Nisan’da bunu ikinci bir
direktif izledi. Savunma Bakanhğı’na, bütün ordu komutanlıklanna, kale
komutanlanna ve Irak komutanlığına gönderilen bir telgrafta bütün Erme
ni liderlerin ve “zararlı” Ermenilerin derhal tutuklanmaları talimatını ver
di. İstanbul ve vilayetlerdeki Taşnak, Hınçak ve benzeri Ermeni komiteleri
derhal kapatılacak ve zararlı kabul edilecek kişiler daha “uygun” bir yerde
ikamete mecbur tutulacaklardı.^^
S İZ E Ö L M E Y İ E M R ED İY O R U M ! 139
ve bölgeyi dışarıdan gelen Türk mültecilerle iskân etmekti (Türkiye Balkan
Savaşlan’ndan sonra imparatorluğa kaçmış olan milyonlarca Balkan ve
Müslüman göçmeni hâlâ tamamen özümsemiş değildi). Nihayet, Enver bu
hedefleri gerçekleştirebilmek için içişleri Bakanlığı’ndan uygun bir plan,
tatbikat ve metot tespit edilmesini istedi.
Açıkça görülüyor ki asi Ermenilerin geçici ve kısmi bir tahliyesi ile
başlayan olay, şimdi felsefe ve tatbikat itibariyle daha kalıcı özellik taşıyan
kitlesel bir göçe dönüşmüştü. Daha ötesi, askeriye şimdi bu boşaltmanın
tatbikatına içişleri Bakanlığı'nı karıştırmak veya dahil etmek istiyordu. 3.
Ordu bölgesinde Van ayaklanması ve bağlantılı diğer Ermeni isyanları bü
tün kapsamıyla ortaya çıktıkça, askerler mevcut politikalara bağlı kalmak ve
bunları hayata geçirmek için gayret gösterdi. Ne var ki, özellikle düşman ta
arruzları düzenli askerî gücün hemen hemen hepsini cephelere çektikten
sonra, mevcut güvenlik politikaları eldeki sorunla başa çıkmaya yeterli de
ğildi. Enver’in yeni politik fikirleri başkentte taraftar buldukça, askerî ku
rumlar ikilemi çözecek yollarla boğuşmaya başladı. Türk tepkileri giderek
daha sert bir hale geldi. 27 Mayıs’ta kabul edilen yeni bir yasa Ermeni dire
nişinin kırılmasını askerî sorumluluk alanına aldı. Askerler ayrıca askerî
gereksinimler karşısında veya ihanet belirtileri ortaya çıktıkça Ermenileri
bireysel veya kitle halinde toplamak ve göç ettirmek konusunda tam yetki
li kılındı.^® Burada önemle belirtilmesi gereken husus, bu kanunun Erme-
nilere karşı bir eylemin sadece askerî gereklilik ve düşmanca davranış ha
linde yapılması kavramını hâlâ muhafaza etmekte olmasıdır.
30 Mayıs 1915 tarihinde içişleri Bakanhğı’na bağlı Aşiret ve Muha
cirler İskân Dairesi’nin gözetimi altında, “ Savaş Koşulları ve Acil Politik
Gereklilikler Nedeniyle Başka Mahallere Yerleştirilen Ermenilerin Yeniden
İskânı Yönetmeliği”^“ oluşturuldu. Bu yönetmelik ulaştırma sorumluluğu
nu yerel yetkililere veriyor ve ayrıca yeni evlerine doğru giden Ermenilerin
hayatlarının korunmasından onları sorumlu tutuyordu. Yönetmeliğin
önemli bir noktası da Ermeniler için kurulacak yeni köylerin ve bölgelerin
Bağdat Demiryolu’ndan en az 40 km uzaklıkta olmasını öngörmesiydi.
Sürgünlerin sağlık, barınma ve esenliklerinin sağlanmasına öncelik verile
ceği açıkça belirtilmişti.
S iZ E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! I4I
dı. Buna rağmen içişleri Bakanlığı sürgünlerin evlerini muhafazaya yöne
lik yeni yönetmelikler çıkararak idari konuları daha da bulanıklaştırmaya
devam etti.^^ Bakanlığa göre, sürgünlerin evleri mühürlenecek ve geride
kalan mallarına bakılacaktı. Eğer Ermenilerin evleri Balkan göçmenleri
için geçici bannak olarak kullanılacaksa, yeni sakinler yeni vergiler ve ha
sardan sorumlu olacaklardı. Kuşku yok ki Doğu Anadolu Ermenilerinin sü
rülmesini ve yeniden iskânını yöneten ve hızla gelişen hukuki mekanizma
larda ve bunlarla ilgili olan ve dile getirilmeyen komplikasyonlarda çok sa
yıda karışık mesaj bulunmaktaydı. Yeniden iskân sürecinin hantal ve kar
maşık mekanizması şimdi de Ermenileri öğütmeye başlamışü.
En üst seviyede, Enver Paşa ve askerî makamlar, Ermenilerin zo
runlu göçünün Türk 3. Ordusunun ve dolayısıyla imparatorluğun güvenli
ğini tehdit eden bir askerî probleme yanıt olarak gündeme getirildiği şek
lindeki bir fikrî geliştirmiş görünmektedir. Önemli doğu yollarına ve de
miryollarına yakın kritik kentlerdeki Ermeni isyanlarının gerçek anlamda
bir askerî problem yarattığı doğrudur. Gerçekten de ağır silahlara sahip ör
gütlü Ermeni çeteleri Rus müttefikleriyle işbirliği içinde çalışmaktaydı.*^^
Bu problemin Kafkasya, Mezopotamya ve Gelibolu’da başlatılan Müttefik
taarruzlarıyla birleşmesi, Türklerin giderek artan bir askerî tehlikeye karşı
harekete geçme iradelerinin hızlanmasına neden oldu. Ordunun büyük
kısmı, 1915 yılında ordu birliklerini cephelerde ve Ermeni yönetmelikleri
nin uygulanmasının dışında tutan stratejik kriz nedeniyle Ermeni sürgü
nünden uzakta kalmış görünmektedir. Seyyar jandarma alay ve taburları
nın büyük bölümü de aynı şekilde bu kategoriye girmektedir. Hangi aske
rî birliklerin Ermenileri sürgün hattına teslimde ilk toplamaları yaptığı
Türk resmî tarihlerinde açıkça belirlenmemiştir. Bunların yerel jandarma
birlikleri ile bölge ve köy koruması için vilayetlerde kalan içişleri Bakanlığı
birimleri tarafından yapılmış olması muhtemeldir. Bu birlikler çoğu za
man Ermeni komşulanna diş bilemekte olan Kürt ve Çerkez gönüllülerle
takviye edilmiştir. De Nogales de hatıralarında bunlardan bahseder.^'^ Açık
ça görünür hale gelen sürgünler 1915 yılının ilk günlerinde başlamış, çeşit
li Alman ve Amerikalı gözlemciler tarafından da belirtildiği şekilde, muha
rip olmayan Ermenilere karşı şiddet de hemen bunu izlemiştir. Sonbahar
142 H ü c u m A l t in d a , N İs a n 1 9 1 5 -O c a k 1916
başlannda Ermenilere yapılan kötü muameleyle ilgili resmî raporlar aske
rî komuta zincirinden Türk Genelkurmayı ve Savunma Bakanlığı'na ulaş
maya başlamıştı.*^^
19 16 ortalarında, Ermeni nüfusunun büyük bölümü Doğu Anado
lu vilayetleri ile doğu-batı demiryolu etrafındaki kilit şehirlerden sürülün
ce Ermeniler Türk komutanlıklan için bir tehdit olmaktan çıktı. Türk ordu
su Ermeni işgücünü savaşın sonuna kadar çalışma taburlarında kullanma
ya devam ettiğinden bir bölüm Ermeni erkek hayatta kaldı. Bu özellikle im
paratorluğun batısındaki Katolik Ermeni nüfusu için geçerliydi. Çoğunluk
la Ortodoks olan Doğu Anadolu Ermenilerinin büyük bir kesimi de Kuşla
ra katılmak üzere kaçarak kurtuldu.
Sonunda, 19 15-16’daki Ermeni isyanında yüz binlerce Ermeni öldü.
Aynı sayıda Müslüman Türk Ermeni isyanlan ile Erzurum, Van, Erzincan,
Trabzon ve Malazgirt’teki Rus işgali sırasında hayatını kaybetti. Çok sayıda
Ermeninin, özellikle liderlerinin ve askerlik çağındaki erkeklerin derhal ve
ya sürgün sürecine girmeden önce öldürüldükleri kesindir. Birçoklan, özel
likle yaşlı ve sakatlar ya ilgisizlik veya ihmal nedeniyle yolda öldüler ya da
sürgünler bir yerel yetkiliden diğerine devredilirken öldürüldüler. Sürgün
lerin iskân edildikleri, Bağdat Demiryolu şeridindeki verimli ve sulak arazi
lerin uzağındaki kurak bölgeler de Ermenilerin uzun dönemde açlık çek
melerine yol açacak nitelikteydi. Uygulanan politika, günümüze de uzanan
derin tarihî, ahlaki ve politik sonuçları olan bir felaket reçetesiydi.
Kafkasya T aarruzlari
3- Ordu komutanı Tuğgeneral Hafız Hakkı Bey 12 Şubat 19 15’te ti
füs salgınında öldü. Yerine geçen Tuğgeneral Mahmut Kamil Paşa baş eğ
mez bir tabiatı olan Binbaşı Guse’yi 3. Ordu kurmay başkanlığında tuttu.
Yeni komutanın ilk işi felaketle sonuçlanan kış taarruzu sonrasında param
parça hale gelen ordusunu iyi kötü bir muharebe düzenine sokmaktı. Bu
amaçla, ı. ve 2. Ordulardan her ay yenileme personeli gönderilmekteydi. 36.
Piyade Tümeni nihayet Mezopotamya’dan geldi ve Van gölü kıyısında 3. Or
dunun güney kanadında mevzilendi. Bir sıralar 3. Orduya katılması için yo
la çıkarılan 37. Tümen hiçbir zaman gelmedi, çünkü bir grup Türk ve Kürt
S İZ E Ö L M E Y İ E M R ED İY O R U M !
143
gönüllü tarafından gerçekleştirilen Tebriz'in işgalinden yararlanılması
amacıyla yoldan çevrilerek o bölgeye gönderildi.^^ Mart ortalannda Türkler
bir şekilde durumu düzeltmişler ve muharebe güçleri normal birer piyade
tümeninin ancak üzerinde olsa da, lo. ile ıı. Kolorduları tekrar mevzilendi-
rebilmişlerdi. Oltu’da dağların arkasında bırakıldıkları için hayatta kalan
topçu ve destek birlikleri bir araya getirilerek yeni bir 9. Kolordu oluşturul
muş, ve bu birliğe de savunmada kalacakları bir mıntıka tahsis edilmişti.
Dört ihtiyat süvari tümeni kötü bir performans sergilemişler ve güvenilir
birlikler olarak nitelenebilmelerini sağlayacak disiplin seviyesini göstere
memişlerdi. Bu nedenle lağvedildiler ve en iyi ihtiyat süvari alayları daha
güçlü tek bir tümen içinde (3. ihtiyat Süvari) birleştirildiler. 3. Ordu 1915 yı
lının nisan ayma girerken, stratejik durum istikrar kazanmış görünüyor,
kuzeyde Ruslar 19 14 sınırlanna yakın duruyor, ancak güneyde Türk kentle
ri olan Eleşkirt, Ağn ve Doğubeyazıt’a sıkıca yerleşmiş bulunuyorlardı.
Bu nispeten sakin stratejik durum, Türklerin yeniden düzenlen
mekte olan 10. ve ıı. Kolordular ile savunma hatlarını tutmalarını ve hâlâ
parçalanmış haldeki 9. Kolorduyu birliklerin yeniden örgütlenmesi ve eği
tim için geriye, Erzurum yakınlarına çekilmesini mümkün kıldı. 5. Kuvve-i
Seferiye ihtiyatta tutulurken, Van Gölü ile Erzurum arasındaki uzun ve sal
dırıya açık cephe sadece 2. Nizami ve 3. ihtiyat Süvari Tümenlerinden oluş
turulan zayıf bir hat ile tutuldu. Van Jandarma Tümeni ile ı. Kuvve-i Sefe
riye Van Gölü’nün güneyindeki cepheyi tutuyorlardı. 6 Mayıs’ta Tortum
Vadisi’nden Erzurum’a doğru büyük bir Rus taarruzu başladı. Bu taarruz
29. ve 30. Tümenler tarafından püskürtülmekle birlikte, Türlder yaklaşık
15 kilometre geri çekildiler. Rus taarruzu 24 Mayıs tarihinde durma nokta
sına geldi. Yitirilen toprakları geri kazanma azmi içindeki 3. Ordu ıı Hazi-
ran’da 10. Kolordu ile Rus çıkıntısına taarruz etti. 13 Haziran’da Ruslar baş
langıç noktalarına kadar geri itilmişlerdi.
Türkler güneyde bu kadar başarılı olamadılar. Mayıs ayı boyunca ı.
Kuvve-i Seferiye, tıpkı Van Süvari Tugayı gibi, Van Gölü’nün güneyinde, sı
nırdaki mevzilerinden geri itildi. Ruslar 17 Mayıs’ta Van’a girdiler ve Türk-
leri sıkıştırmaya devam ettiler. Van Gölü’nün kuzeyinde, ı. ve 3. Süvari Tu
gayları güneye itilerek ıı Mayıs’ta Malazgirt’! yitirdiler. Ulaştırma hatlarının
144 H ü c u m A l t in d a , N İs a n 1 9 1 5 -O c a k 1916
kesilmesi nedeniyle birlikler lojistik sıkıntılara uğradıkça, giderek büyüyen
Ermeni İsyanı da ordımun stratejik durumunu etkileme başlamıştı. Ruslar
5 Haziran’da Van Gölü’nün güneyine ulaşarak, 3. Ordu harekât bölgesinin
güneyinde muazzam bir çıkıntı oluşturdular. 3. Ordunun inanılmaz sayısal
zafiyeti ortaya çıkıyor ve bundan acımasızca istifade ediliyordu.
Bu günlerde, Kafkasya bölgesindeki seferler kâğıt üzerinde güçlü
görünen fakat gerçekte çok zayıf ordular tarafından yürütülüyordu. W. E.
D. Ailen ve Paul Muratoff 1915 yazında, Rus Komutan General Yudeniç'in
çatışmaların başladığı döneme göre çok daha fazla asker ve topa sahip ol
duğunu belirtmektedirler. Rus ordularının 340 topla desteklenen 130.000
piyade ile 35.000 süvariden oluştuğunu kaydediyorlar.*^^ Fakat 4 Tem-
muz’da, Türkler Rusların fiili gücünü 64.800 ile 73.600 arasında piyade
ile 8400 ile 9 240 arasında süvari olarak tahmin etmişlerdi, yani toplam
73.200 ile 82.840 arasında değişmekteydi. Türkler Rusların sadece 130 to
pa sahip olduklannı düşünüyorlardı. Rus hasımlannm tam gücü ne olursa
olsun, Türklerin elinde fiilen (piyade ve süvari bir arada) 52.351 personel ile
131 top vardı ve bununla 60 0 kilometreden daha uzun bir sınırı tutmak zo
rundaydılar. Açıkça görünen bu kuvvet eşitsizliği son derece zor bir arazi
deki cephenin uzunluğu ile birleşince, Türk stratejik ikileminin derinliği
acı verici bir şekilde ortaya çıkmaktaydı. 4 Temmuz 1915 tarihi itibariyle 3.
Ordu seyyar birimlerinin toplam gücü Tablo 4 .4 ’te verilmiştir.
3. Ordu harekât alanının güney bölümündeki büyük zafiyeti sezen
Ruslar ağırlık merkezlerini Muş'a doğru koordineli bir hareket için güney
doğuya kaydırdılar. 19 Haziran 1915 günü Ruslar Van Gölü’nün kuzeyba
tısında büyük bir taaruz başlatarak, bir kolordunun büyük kısmıyla Malaz
girt'ten Muş’a doğru harekete geçtiler. Ne var ki Rus taarruzunun Nazik
Gölü ile Haçlı Göl arasına yönlendirmesi Türk hazırlıklannı daha basit ve
etkili bir hale getirdi. Rusların bilmediği bir gelişme, güneydoğuda kötüye
giden durumdan son derece büyük bir endişeye düşen Türk Genelkurma-
yı’nm yeniden teşkilatlanan ve dinlendirilen 9. Kolorduyu 17. ve 28. Piya
de Tümenleri ile Muş’un kuzeydoğusundaki bölgeye gönderdiğiydi. Aynca
I. ve 5. Kuvve-i Seferiyeleri Rus hücum gücünün güney kanadında muha
rebe mevzilerine yerleştirmişlerdi. Böylece, Rus taarruzunun açıldığı gün-
S İZ E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m !
145
Tablo 4.4 Üçüncü Ordunun Fiili Gücü, 4 Temmuz 1915
BİRLİK Güç
Lazistan Müfrezesi 6.836*
9. Kolordu 11.338
10. Kolordu 4.887
n . Kolordu 5.624
2. Nizami Süvari Tümeni 1.710
3. İhtiyat Süvari Tümeni 1.248
5. Kuvve-i Seferiye 4745
1. Kuvve-i Seferiye 7.500
36. Piyade Tümeni 5.403
Van Jandarma Tümeni 2.500
Bağdar Alayı 560
TOPLAM 52.351^
Notlar. Bu rakamlar Erzurum Kale garnizonu ile ikmal hattında bulunan birlikleri içermemektedir (bu
nunla birlikte daha önce verilen Rus rakamları da aynı şekildedir).
a. Daha önce Binbaşı Stang tarafından komuta edilen müfreze Lazistan Müfrezesine katılmıştı.
b. Bu birliklerin yaklaşık yüzde 75’i Erzurum ve Erzincan yolunun korunması için 3. Ordu böİgesinin
kuzey bölümünde toplanmıştı.
9. Kolordunun yeniden oluşturulması için gösterilen çabanın başarısı ile Sarıkamış'tan sonra 10. ve
11. Kolorduları cephede tutmanın olumsuz etkileri açıkça görülmektedir.
Kaynak: Türk Genelkurmayı, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Kafkas Cephesi Üçüncü Ordu Hareketi, Cilt
1 (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1993) Kroki 51.
lerde güçlü Türk kuvvetleri karşı taarruz için hazır bulunuyordu. Türkler
ayrıca yeni gelen kuvvetlere komuta etmek üzere Tuğgeneral Abdülkerim
Paşa komutasında bir Sağ Kanat Grubu oluşturmuşlardı. Bu harekât kuv
vetleri grubu 3. Ordunun kontrolünden alınarak, doğrudan Enver Paşa’ya
bağlı olarak harekât yapan bağımsız bir grup haline getirildi. ıı Temmuz
tarihinde Sağ Kanat karargâhı Demirci’de mevziye girmiş ve muharebenin
komutasını almaya hazır bulunuyordu. Tuğgeneralin Sağ Kanat Grubu ay
rıca 2. Nizami ve 3. İhtiyat Süvari Tümenleri ile 36, Piyade Tümeni, Van
Jandarma Tümeni ve Bağdat Piyade Alayı’nın komutasını üzerine almıştı.
Hepsi toplandığı zaman bu komutanlık 3. Ordunun seyyar sahra birlikle
rinde sahip olduğu 53.000 askerin yaklaşık 35.000’ini kontrol ediyordu.
S iz E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m !
147
4^
00
Tablo 4.5
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Yaz Sonları 1915
TRAKYA KAFKASYA
1. O rd u 3. Ordu
1. Piy. T ü m . 9. Kolordu: 17., 28., 29. Piy. Tum.
2 0 . Piy. T ü m 10. Kolordu: 30., 31., 32. Piy. Him .
1. Süv. Tug. 11. Kolordu: 18., 33., 34. Piy. Tlim.
2 . O rd u 2. Nizami Süv. Tum.
6 . K o lo r d u : ı 6 . , 2 4 ., 2 6 . Piy. T u m . 3. İhtiyat Süv. Tüm.
O lu ş u m H a lin d e : 1 4 . K o lo r d u , ı 6 . K o lo r d u Van Jandarma (Piy.) Tüm.
O lu ş u m H a lin d e : 43., 44., 47., 48. Piy. T ü m . K u v v e -i S e f e r iy e
5. K u v v e -i S e f e r iy e
GELİBOLU 36. Piy. Tüm.
5. O r d u 3 7 . Piy. T ü m .
1. Kolordu: 2., 3 ., Piy. T ü m . (15 . K o
lo r d u ile b ir le ş t ir ilm iş ) SURİYE-FİLİSTtN MEZOPOTAMYA
2. Kolordu: 4,, 5., 6. Piy. Tüm. 4 . O rd u 6. O rd u
3. Kolordu: 7 ., S*» 9 ., 19. Piy. Tüm. 8 . K o lo r d u : 2 3 ., 2 4 ., 2 7 . Piy. T ü m . 73. Kolordu: 35^ 3 ^ p/y. jü m .
4. Kolordu: iq . 11., 12. Piy. Tüm. 1 2 . K o lo r d u : 41., 42., 46 . Piy. T ü m . T8 . K o lo r d u : 4 5 . Piy. T ü m .
5 . Kolordu: 1 3 . . 14.. 75. Piy. Tüm.
2 5 . Piy. T ü m . ARABÎSTAN-YEMEN
Not Koyu renkle gösterilen birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olan birlikler 7. K o lo r d u : 2 1 , 2 2 , 3 9 , 4 0 Piy. T ü m .
ciddi şekilde eksik kadrolu birlikleri göstermektedir.
deki operasyonlar belli ölçüde daha başarılı olmuş, Van Jandarma Tümeni
Rusları gölün güneydoğu ucuna kadar geri itmişti. “On İkiden Vurma Di
rektifi” ile ilgili harekâtta Türk zayiatı yaklaşık lo.ooo ölü ve yaralı ile
60 0 0 esirdi.^'
Malazgirt etrafındaki yoğun muharebenin ardından Türk Genel
kurmayı 3. Ordunun genel bir yeniden yapılandırmadan geçirilmesini em
rederek bu kuruluşu daha çok sayıda operasyon grubu ve müfrezeye böldü
(Tablo 4.5). 1915 yılındaki seferlerde uğranılan feci kayıplar yakın zamanda
yeni personel veya kaydırmalarla giderilemezdi. O sırada Gelibolu Yarıma
dasında sürmekte olan muazzam muharebeler, elde bulunan birliklerin ve
takviyelerin tümünü bu çatışmaya çekmekteydi. Kötü talihli 9. Kolordu
1915 ilkbaharında büyük zorlukla yarattığı gücü asla tekrar kazanamazdı.
Bu yılın geri kalan süresinde, zayıf 10. ve ıı. Kolordular Abdülkerim’in fi
ili gücünün esas bölümünü oluşturdu. Ruslar da savaşın bu safhasında ye
rine koyamayacakları ağır zayiat vermişlerdi. Bu şekilde, iki tarafın da zayıf
düşmesi Kafkas cephesinin operasyon temposunda bir duraklamaya yol aç
tı ve her iki taraf da 19 16 yılının ocak ayına kadar süren bir toparlanma ve
planlama dönemine girdiler.
1915 yılı boyunca, 3. Ordunun operasyon bölgesinde Türkler büyük
yenilgilerden ve muazzam kayıplardan sonra toparlanma konusunda bü
yük bir esneklik sergilediler. Bunun yanı sıra kolordu ve grup ölçekli birlik
lerin harekât ve taarruzlarının oluşturulmasında büyük beceri gösterdiler.
Rusların yaz taarruzları sırasında kolordu seviyesinde karşı taarruzları dü
zenleyebilmeleri ve Sağ Kanat Grubu’nu gizlice oluşturmaları büyük ölçek
li planlama konusundaki kapasitelerinin kanıtlandır. Ne var ki, Sarıkamış
seferinde olduğu gibi, hedefler eldeki olanakların üzerinde idi. Özellikle
Enver Paşa Türklerin ellerindeki birliklerle neler yapabilecekleri konusun
da abartılmış bir fikre sahipti. Enver’in Tebriz’in alınması ile Eleşkirt ve
Araş vadilerine ilerleme operasyonunu içeren stratejik konseptleri, Türkle
rin sahip olduğu imkân ve yeteneklerin her türlü gerçekçi değerlendirme
sinin son derece ötesinde olan düşüncelerdi. Bunun pratikteki sonuçları,
yerel cephe, kolordu ve grup komutanlarının ellerindeki seyyar birliklerin
hemen hemen tümünü hücuma tahsis etmeleri şeklinde ortaya çıktı. Bu,
150 H ü c u m A l t in d a , N İs a n 1 9 1 5 -O c a k 1916
ne yazılırken, îngilizler 40 0 esir ve iki top ele geçirdiler. Türk kuvveti bü
yük bir dağınıklık içinde kuzeye çekildi.^'^
Bu haşandan yararlanmak isteyen îngilizler 14 Nisan 1915 tarihin
de Türk savunma hatlanna doğru ilerlediler. Her ne kadar Türk siperleri
nin ilk hattı Türklerin aşırı zayiat vermeleri ve Türk ordusuna alınan Arap
askerlerin toplu olarak teslim olmaları sonucunda düştüyse de ikinci hat
direndi. Bu üç günlük muharebelerde Türkler ı6 .o o o ’e yakın ölü ve yaralı
verdiler, bunlardan 2 0 0 0 ’i Arap kabilelerine mensuptu. Aynca subay ve er
olarak 700 kişi Ingilizlere esir düştü. Türkler nehrin 120 kilometre kadar
kuzeyindeki Hamisi’ye çekildiler. Burada, resmî İngiliz sefer tarihine göre,
daha önce yaralanmış ve kamp yatağından kalkamaz hale gelmiş olan Sü
leyman Askeri karargâhını yanına çağırdı. Planının başansızlığından dola
yı umutsuzluğa kapılmış halde ve Arap askerlerin performansını şiddetle
kınadıktan sonra, yenilgiye katlanmak yerine kendini vurmayı tercih etti.
Türk resmî sefer tarihi Süleyman Askeri’nin intiharından söz etmekle bir
likte, fazla aynntı vermemektedir. Bununla birlikte Arap askerlerin disip
lin ve performanslan ile kendi piyade tümenlerinde bu askerlerin toplam
sayısı konusunda kaygı duyduğu kaydedilmektedir.^^ Bu Türk ordusu için
karanlık bir gündü. Kuvvetlerin geçici komutası Mehmet Fazıl Paşa'nın
omuzlarına kaldı.
Ne var ki Mezopotamya’daki Türk kuvvetleri için her şey sona er
memişti. Nisan ortalarında, 13. Kolordunun karargâhından yeni bir Türk
ordusu oluşturulmuştu. Aynı zamanda Türk Genelkurmayı bölgeye takvi
ye göndermeye karar verdi ve yeni oluşturulan 18. Kolordu Türk 6. Ordu
sunu desteklemek üzere bölgeye gelmeye başladı. Her ne kadar bu sırada
tamamlanmamış olmakla birlikte, her iki kolordu da 1915'in geri kalan ay
larında kuvvet toplayacaklardı.
Büyük ölçüde Mezopotamya’daki beklenmedik başarılarından cesa
ret almış olarak, Hindistan Dairesi ve Hint Ordusu Genelkurmayı 1915 Ni
san sonlannda, Fırat üzerinde Amare ile Dicle üzerindeki Nasıriye’ye doğ
ru ilerlemeye karar verdi. Söz konusu girişim için General Towshend Kur-
na’ya gelerek komutayı ele aldı. Buraya ulaştıktan ve mevsimlik sellerin et
kilerini gördükten sonra Towshend Dicle üzerinden tek bir koldan yapıla
152 H ü c u m A l t in d a , N İs a n 19 1 5 -O c a k 1916
sefer mevsimiydi. 26 Eylül’de General Towshend nehir üzerinde Kutül-
Amare’de hücum pozisyonu almış bulunuyordu. Kasaba nehrin sağ kıyı
sında 35. Piyade Tümeninin altı taburu, nehrin sol kıyısında da 38. Piyade
Tümeninin altı taburu tarafından korunmakta idi. Dört taburluk bir ihtiyat
ile bir miktar süvari bulunuyordu. Bu askerlerin çoğu Türk ordusuna alın
mış olan Araplardı ve moralleri yüksek değildi. Türklerin topçu kuvveti 38
parçadan oluşmaktaydı. Towshend bir gece yürüyüşü ile kuvvetlerini yak
laştırdı ve 28 Eylül sabahının erken saatlerinde Türk tabyalanna saldırdı,
öğle saatlerinde Ingilizler hem Türk hatlarına girmişler, hem de onu ku
zeyden sarmışlardı. Türkler ihtiyatlarını sürdüler ama bunlar da yenildi ve
karanlık çöktüğü zaman topyekûn ricata başlamışlardı. Towshend çekil
mekte olan Türkleri takip etti ve 5 Ekim tarihinde Kut’un 100 kilometre
üzerindeki Aziziye’ye ulaştı. İngiliz harekâtı fevkalade başarılı olmuş ve
çok az bir zayiat karşılığında 12 0 0 ’ü esir olmak üzere Türklere yaklaşık
40 0 0 zayiat verdirmişler, ayrıca 14 top ele geçirmişlerdi. Birinci Kut mu
harebesi tam bir İngiliz zaferi idi.
S ELM AN PAK
Ingilizlerin aman vermeyen takipleri 35. ile 38. Piyade Tümenleri
nin oyalama muharebesi yapan kalıntıları ile çatışarak devam etti. 1915
Kasım ayının ilk günlerinde, Tovvshend’in şimdi yaklaşık ıı.o o o kişiye
çıkmış olan kuvvetleri Bağdat’ın sadece 32 km güneyindeki Selmanpak’a
ulaştı. Nurettin Paşa muharebeyi burada kabul etmeye karar verdi. 45. Pi
yade Tümeni sonbaharda eğitimini tamamlamış ve muharebeye hazır ha
le gelmişti. 3. Ordu bölgesinden neredeyse on ay süren 5000 kilometrelik
dolambaçlı bir yolculuktan sonra, şimdi 51. Piyade Tümeni olarak adlan
dırılan birlik de, yedi taze piyade taburu ve bir grup Schneider obüsüyle
birlikte bölgeye ulaştı. Bu tümen daha önce ı. Kuvve-i Seferiye olarak ad
landırılmakta olup Irak Bölge Komutanlığı’na katılmak üzere yolda iken
çevrilerek 3. Ordu emrine verilmişti. Muharebe tecrübesine sahip asker
lerden oluşan bu etkileyici savaş gücü nihayet Mezopotamya’ya ulaştı.
Bunlara ek olarak 52. Piyade Tümeninin bir alayı da Musul’a gelmişti ve
tümenin geri kalan kısmı da kısa süre sonra intikalini tamamlamak üze
154 H ü c u m A l t i n d a , N İ s a n 1 9 1 5 - O c a k 19 16
ken, hiçbir şey bu sanıdan daha yanlış olamazdı. Towshend giderek artan
ve aralannda subayların da bulunduğu kayıplara rağmen bütün sabah hü
cumda ısrar etti. Sabah 11.30’da Türkleri kuşatmak için süvari tugayını hü
cuma geçirdi ama bunlar 51. Piyade Tümeni ve Türk süvarisi tarafından
karşılandı, öğle saatlerinde Türklerin birinci hattı için yapılan savaş İngi-
lizlerin lehine gelişti ve saat 13.30'da Türklerin ön siperleriyle tabyalarının
çoğunu ellerine geçirdiler. Nurettin Paşa bu savaşta 38. ve 45. Piyade Tü
menlerinin büyük kısmını yitirdi. Muharebenin bu noktasında Nurettin
Paşa, Cavit Bey [doğrusu Vacit olacak -ç.n.] komutasındaki 51. Piyade Tü
menini karşı taarruza geçirdi. Vacit Bey kuvvetlerini çok şiddetli bir hücu
ma sevk etti. Çatışmalar tüm öğleden sonra devam etti ve karanlık çöker
ken İngiliz ve Hint hücumu sona ermişti. Her iki taraf da korkunç zayiat
verdi. Tovvshend muharebeye katılan 371 Ingiliz subayından 130’u ile 255
Hint subayından ı ı ı ’ini yitirdi. Sahra hastaneleri 40 0 kişiye bakabilecek
kabiliyette iken, bu sayının on katına bakmak zorunda kaldı.^^ Nurettin ise
4500 ölü ve bir o kadar yaralının yanı sıra 1200 esir verdi. Bu kayıplar elin
deki gücün yansına ulaşmaktaydı. O akşam hem Türk, hem de İngiliz ko
mutanlar son derece kederliydi.
Ertesi gün çatışmalar tekrar başladı ve Tovvshend bir yandan hatla
rı yarmaya çalışırken, diğer yandan da süvari ile ikinci bir kuşatma hücu
muna girişti. O sabah çok büyük bir kum fırtınası başladı ve iki ordunun
da görüş mesafesini çok kötü etkiledi. Muharebe sürerken Nurettin Paşa
35. ve 45. Piyade Tümenlerinin yeniden tertiplenen kalıntılarını tekrar mu
harebeye sürdü. Her iki taraf da tükenmiş halde hareketsiz kalırken, akşa
mın gelmesi çatışmaları durdurdu. 25 Kasım sabahı muharebe sona erdi.
Her ne kadar Türklerin ilk hattını hâlâ elinde tutuyorsa da Tovvshend yar
mayı başaramayacağına karar verdi. Bunun üzerine birliklerini geriye, Ku-
tül-Amare'ye çekmek şeklindeki tarihî kararı aldı. Türk zayiatı ise nihai ola
rak 6188 ölü ve yaralı olarak tespit edildi ve ilk rakamların abartılı olduğu
anlaşıldı. 51. Piyade Tümeni gücünün yüzde 12'sini yitirdi. 35. ve 45. Piya
de Tümenlerinin kayıpları da sırasıyla yüzde 25 ile yüzde 65 oranlarında ol
muştu. Bu vahşi bir kapışmaydı fakat îngilizlerin 1915 yılında Bağdat üze
rine yaptıkları tehdidi sona erdirmiş oldu.
156 H ücum A l t i n d a , N İ s a n 1 9 1 5 - O c a k 1 9 16
nunda 13. Kolordunun 35. ve 52. Piyade Tümenleriyle yaptığı bir başka sal-
dınnın da kaderi aynı oldu.
Bu şekilde 1915 yılının Mezopotamya seferi Türlder için elverişli bir
şekilde sona erdi. General Towshend Kutül-Amare’de tıkılıp kalmış ve în-
gilizlerin Basra’da bir kurtarma gücü hazırlamalarına rağmen Türk 52. Pi
yade Tümeni Mezopotamya'ya güçlü bir şekilde gelmişti. Bu birlik de 51.
Piyade Tümeni gibi savaşçı niteliğiyle tanınıyordu. Bu birliklerin gelmesiy
le 6. Ordudaki muharebe kuruluşlannm etnik kompozisyonu ağırlıkla
Arap olmaktan çıkıp ağırlıkla Türk oldu. Bu gelişme ilerideki savunma mu
harebelerinde güç dengesini Türklerin lehine değiştirecekti. Türklerle bir
likte çalışma deneyi ıS S o ’lere kadar geriye uzanan Alman Mareşal von der
Goltz da gelmişti. Goltz 72 yaşında olmasına rağmen Türklerin çok şey
bekledikleri enerjik bir kişiydi. Son olarak, Gelibolu seferi sona ermek üze
reydi ve 6. Ordu 19 16 yılında yeni takviyeler konusunda daha büyük bek
lentilere sahipti.
158
o
G e lib o lu ’da Türk siperleri, 1915
0^
o
C^
Gs
b>
163
0 ^
YÜKSELEN DALGA
OCAK-ARALIK 1916
19 16
T
ürk ordusunun ı. Dünya Savaşı’ndaki doruk yılı 19 16 oldu. Türk-
1er, 1 9 1 6 ’da, yitirdikleri stratejik inisiyatifi yeniden kazanmaya ça
lışırken, zafer ve yenilgilerle dolu bir yıl geçirdiler. Türk askerleri
19 16 sonlarında Mezopotamya’da, Sina’da, Galiçya’da, Romanya’da, Ma
kedonya’da, Kafkaslar’da, İran’da ve Arabistan’da savaşıyorlardı. Gelibo
lu’da Îngiliz-Fransız istilasını yendiler ve Müttefikleri çekilmeye zorladı
lar. Mezopotamya’da Towshend’in birliklerini esir aldılar. Avrupa’da, do
ğu cephesi ve Romanya cephesinde iyi savaştılar. Mısır’a yeni bir saldırı
yaptılar. İran’ın içlerine kadar girdiler. Her ne kadar Kafkaslar’da muaz
zam zayiata uğramışlarda da, o cephe istikrara kavuşmuş görünüyordu ve
en azından şimdi yeniden Örgütlenmiş iki ordu tarafından tutuluyordu.
Almanya ve Avusturya-Macaristan’dan cephane ve ikmal maddeleri gel
meye başlamıştı ve yardım devam edecek gibi görünüyordu. Krizle başa
çıkmaya muktedir başarılı muharebe komutanları ortaya çıkıyor ve Os
manlI imparatorluğu tekrar askerî kahramanlara sahip oluyordu. Erzu
rum, Trabzon ve Erzincan’ın felaketli bir şekilde yitirilmesine rağmen
19 16 bir zafer yılıydı.
Türkiye 19 16 yılına Gelibolu ve Türk Trakyası’nda yoğunlaşmış bir
güç fazlasıyla girdi. Ocak 19 15’te bu kuvvetler büyüktü ve dokuz aylık Geli
bolu seferi boyunca daha da büyüdü. Bu kuvvetleri eski ve çöküntü halin
deki OsmanlI ulaştırma hatlarında hızla yeniden konuşlandırmak olanak
sızdı. Enver Paşa ve Türk Genelkurmayı’nın Ocak 19 1 6 ’da karşı karşıya bu
lundukları en büyük sorun Gelibolu Ordusunun büyük kısmını yarar sağ
layabilecekleri bir cepheye nasıl gönderebilecekleriydi. Türkiye’nin gücünü
tasarruflu kullanmasını ve bu süreyi 5. Ordunun ağır zayiata uğramış tü
menlerini yeniden oluşturmak için kullanmasını tercih eden, ihtiyatlı bir
yaklaşıma sahip bazı kurmay subaylar mutlaka olmuş olmalıdır. Bu birlik-
Kafkasya Taarruzlari
Ocak ayı Türk 3. Ordu bölgesinde sakin başladı ve ordu komutanı
harekât temposundaki bu duraklamanın devamını dilemekteydi. Aynı şe
kilde, İstanbul’daki Türk Genelkurmayı da bu bölgenin kış boyunca sakin
kalacağı umudundaydı. Bu koşullarda, 3. Ordu komutanı Mirliva Mahmut
Kamil Paşa izinli olarak başkentte gitmişti ve ordunun kurmay başkanı
Binbaşı Guse de bir tifüs nöbeti sonrasında Almanya’da nekahet iznindey-
di.‘ Ordu, cephenin büyük kısmında tahkimli mevzilerden oluşan kış sa
vunma hatlarında bulunuyordu. Kafkaslar, çok sıkı şekilde tahkim edilmiş
kesintisiz siperlerden oluşan batı cephesinin aksine, kritik ilerleme yolları
boyunca yoğunlaşmış kuvvetlerle tutulmaktaydı. Bununla birlikte, bu özel
bölgelerdeki tahkimatlar iyi hazırlanmış ve sürekli olup, çoğu yerde derin
lemesine tertiplenmişti.
3. Ordu ciddi şekilde eksik kadroluydu. Yaz muharebelerinin kayıp
ları hiçbir zaman tamamlanmadığı için üç kolordusunun kronik zayıflığı
devam etmekteydi. ı. ve 5. Kuvve-i Seferiye’ler 3. Ordudan ayrılmış ve oriji
nal hedefleri olan Mezopotamya’ya gönderilmişlerdi. Bunların yerini ala
cak yeni birlikler gelmedi. Bunun nedeni Gelibolu Seferi olup, 1915 Ağus
tos ayında Suvla Körfezi’ndeki ikinci Müttefik istilası cepheyi uzatmış ve
daha fazla Türk tümeninin buraya sevk edilmesini gerektirmişti. Az çok is
tikrarlı olan Kafkas cephesi görünüşte bir duraklama içine girmişti ve Türk
Genelkurmayı doğudaki durumu Trakya’da kalan son birkaç tümeni de
gönderip burayı tümüyle boşaltmayı gerektirecek kadar ciddi görmüyordu.
Rus Karadeniz filosu amfibik operasyon kabiliyetine sahip olduğu sürece,
Türk Genelkurmayı en azından kolordu büyüklüğündeki bir kuvveti îstan-
TİP A d et
150 mm toplar 4
150 mm kısa obüsler 20
120 mm obüsler ı8
87 mm sahra toplan 102
80 mm sahra topları 34
90 mm hızlı ateşli Krupp 39
75 mm sahra topları ı8
TOPLAM 235
Not:Bu rakamlar sadece kale garnizonlarının elinde bulunan sabit ve yarı sabit topları göstermektedii
(tümenlere ve kolordulara ait sahra topları bu rakamlara dahil değildir).
Kaynak: TC Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde Kafias Cephesi 3. Ordu Harekâtı, Cilt II (An
kara: CK Basımevi, 1986), 54.
180 Y ü k s e l e n D a l g a , O c a k -A r a l i k 1 9 1 6
Gelişen bu olaylar, o sırada Halep’te olan Enver Paşa’yı son derece
endişelendirdi ve doğuya gidecek olan takviyeleri derhal hızlandırdı. lo. ve
13. Piyade Tümenleri’nden oluşan 5. Türk Kolordusu derhal doğuya doğru
yola çıktı. Van Gölü ve Karadeniz kıyısındaki Lazistan cephesinden gelen
haberler de aynı derecede rahatsız ediciydi ve buralarda da ciddi Rus taar
ruzlarının çok yakın olduğunu gösteriyordu. Gelibolu’daki büyük zaferin
ardından gelen zafer sarhoşluğu yok olmuş ve yerini bir umutsuzluk hava
sına bırakmıştı. Bununla birlikte, baş eğmez bir tabiata sahip olan Enver 5.
Kolorduya teşvik edici bir mesaj göndererek, her ne kadar 3. Ordunun mo
rali yok edilmişse de, 5. Kolordunun deneyimli piyadelerinin savunmayı
sağlamlaştıracağını bildiğini söyledi.
Enver Paşa 3. Orduya takviye sevkıyatını hızlandırmak amacıyla 23
Şubat’ta bu ordunun mağlup liderlerini değiştirmeye karar verdi. 27 Şu-
bat’ta Mirliva Mahmut Kamil Paşa’yı komutanlıktan alarak yerine ıı. Ko
lordu Komutanı Abdülkerim Paşa’yı geçici olarak atadı. 2. Ordu Komutanı
ve Çanakkale deneyimine sahip Mehmet Vehip Paşa derhal Trakya’dan ay
rılarak 3. Ordunun komutasını üstlenme emrini aldı. Vehip Paşa’nın önce
likli görevi giderek dağılmakta olan 3. Orduyu toparlamaktı. Yeni terfi et
miş olan Albay Guse kurmay başkanlığı görevinde kalmaktaydı. Eski ko
mutan Trabzon’dan gemiye binerek 3. Ordu bölgesinden ayrıldı. Geçici ko
mutan son derece umutsuz bir durumla karşı karşıya bulunuyordu. 23 Şu
bat tarihinde 3. Ordu yoklamaları sadece 25.500 nişancı eri, 76 makineli tü
fek ve 84 topun muharebeye hazır durumda olduğunu gösteriyordu. Ayrı
ca hastaneleri ve lojistik desteği ile Erzurum’un yitirilmesi 3. Ordu destek
unsurlarım son derece zor durumda bırakmıştı. Özellikle hasta ve yaralı
olarak 8000 ile 10.000 arasında asker bulunmaktaydı ve bunlar için çok az
tıbbi yardım olanağı vardı. 3. Ordu karargâhının haberleşme ve ulaştırma
hizmetlerinin çok zor koşullar altında yeniden faaliyete geçirilebildiği Er
zincan şehrine intikali de sorunları daha karmaşık hale getirmekteydi. Ve
hip Paşa 16 Mart’ta Erzincan’a geldi.
Erzurum’un düşüşü Türk savaş çabasının stratejik yönü üzerinde
çok büyük bir etki yaptı. Şimdi Enver ve Türk Genelkurmayı Kafkaslar’da-
ki stratejiye ve harekâta ilişkin durumun kartondan yapılmış bir evi andır-
MEZOPOTAMYA
GELİBOLU 6 . O rd u
5. O r d u
1 3 . Kolordu: 33., 5 2 ., Piy. T ü m .
t. Kolordu: 2., 3. Piy. T ü m . 1 8 . K o lo r d u : 4 5 ., 5 1* Piy. T ü m .
2. Kolordu: 4., 5., 6. Piy, Tüm. SURİYE-FİLİSTİN
3. Kolordu: 7., 8., 9., 19. Piy. Tüm. 4 . O rd u
4. Kolordu: 1 0 . , 11., 12. Piy. Tüm. 7 . K o lo r d u : 2 3 ., 2 4 . , 2 7 . Piy. T ü m .
5. Kolordu: 13., 74., 15. Piy. Tüm. 1 2 . K o lo r d u : 4 1 . , 4 2 . , 4 6 . Piy. T ü m
2 5 . Piy. T ü m .
Not: Koyu renkle gösterilen birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olan birlikler ARABİSTAN-YEMEN
1915 yazından sonra yeniden konuşlandırılan birlikleri göstermektedir. Koyu 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 . , 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
renk yazılan birlikler ciddi şekilde eksik kadrolu birlikleri gösterir. 38. Piyade
Tlimeni faal listeden çıkarılmıştır.
dığını ve her an çökebileceğini açıkça görebiliyordu. Aynca, doğu cephesi
nin giderek artan uzunluğunun da 3. Ordunun komuta ve kontrol yetene
ğini hızla aşmakta olduğu görülüyordu. 5. Kolordu ile gelmekte olan yedi
piyade tümeni, mevcut 3. Ordu karargâhı üzerinde altından kalkılamaya
cak bir baskı yaratacaktı. Bu nedenle ı Mart tarihinde Enver, Ahmet İzzet
Paşa komutasındaki 2. Ordu Karargâhının Trakya'dan Diyarbakır'a intika
lini emretti. 2. Ordu, hedefine ulaşınca 3. Ordu cephesinin doğu bölümü
nün sorumluluğunu üstüne alacaktı. Enver bu güçlü ordunun Rusların ka
nadına kesin sonuç alıcı bir darbe indireceğini ve son Rus taarruzlannda
yitirilen toprakları geri alacağını umuyordu. Türk Genelkurmayı 2. Ordu
nun 19 16 yılının haziran başlarında yerine ulaşmış ve harekâta hazır hale
gelmiş olacağını umuyordu.'^ Mustafa Kemal'in yeni kurulan 16. Kolordu
su ile büyük muharebe tecrübesi olan 5. Piyade Tümeni de 10 Mart tarihin
de doğuya intikal ederek 2. Orduya katılma emri almıştı. Bu ordu ağustos
ayında dört kolordu ve on piyade tümenine sahip bir güç haline gelecekti.
Ne yazık ki Türk kuvvetlerinin bu stratejik yeniden konuşlanması 3. Ordu
için çok geç sonuçlanacak ona çok sınırlı bir yardım sağlayacak ve ordunun
çok seyrek mevzilenen kuvvetleri yeni felaketlerle karşı karşıya kalacaktı.
Ruslar Erzurum'da kazanmış oldukları hızı ve avantajı yitirmek is
temiyorlardı. Lazistan'da sıkı bir hücuma geçerek, 19 16 Mart'ında bir am-
fibik hareket ile Rize limanını ele geçirdiler ve ilerlemeyi sürdürerek 16 Ni-
san'da kilit öneme sahip Trabzon limanını aldılar. Bu, Türkler için kritik
bir kayıptı, çünkü Trabzon 3. Ordu bölgesindeki en büyük limandı ve kap
lanmış yollarla Anadolu yaylarına bağlıydı. Lojistik açıdan bu durum 3. Or
du için tam bir felaketti. Mayıs başlarında 3. Ordu bölgesini ziyaret eden
Enver, Mirliva Fevzi Paşa'nın 5. Kolordusunun operasyon bölgesine ulaş
mış olduğunu, ancak, Rusların Karadeniz kıyısındaki baskılannm şiddetle
gerek duyulan bu kuvvetin etkisini dağıttığını gördü. Gerçekten de 5. Ko
lordunun bütün bir piyade tümeni daha şimdiden, çökmekte olan Trabzon
mıntıkasına kaydırılmıştı.
3. Ordu için bir başka talihsiz gelişme, Türk Genelkurmayı'nın
mart ve nisan aylannda demiryolu ve ulaştırma önceliğini Mezopotam
ya'ya gitmekte olan Türk tümenlerine vermiş olmasıydı.'^ Ciddi sonuçlar
184 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k -A r a l i k 1 9 1 6
kuzeyde yeni hücumlara girişilmesini emrettiler. 26 Haziran'da 5. Kolordu
Trabzon’u geri alma amacıyla Doğu Karadeniz dağlarında bir taarruz baş
lattı. Bu taarruz ı. Dünya Savaşı’ndaki çoğu muharebede olduğu gibi ilk
başta bir miktar başarı sağladıysa da, Türkler bu başarıdan yararlanacak
yeterli güce sahip değillerdi. Bu hücum hedefine ulaşmadan ve 5. Kolor
duyu tüketerek yavaşladı ve durdu.
Bu arada yavaş yavaş bölgeye ulaşmakta olan 2. Ordu gücünü ar
tırıyordu. İntikaller en iyi koşullarda dahi büyük zaman almaktaydı. En iyi
durumda, tümenler doğuya giden trenlerle İstanbul’dan ayrılarak ya Ereğ
li, ya da Pozantı’ya ulaşıyorlardı. Örneğin, 8. Piyade Tümeninin son unsur
ları 5 Nisan’da İstanbul’dan ayrılarak 7 Nisan’da Pozantı’ya geldiler ve
Toros dağlarındaki tamamlanmamış demiryolu aralığını yürüyerek dört
günde geçtiler. Tümen bir günlük tren yolculuğundan sonra 12 Nisan’da
Osmaniye’deki demiryolu boşluğuna geldi. Burada trenden inerek bir gün
lük başka bir tren yolcuğu için beş gün yürüyerek Katma’ya geldi. Son
yürüyüşüne 20 Nisan’da başlayarak 30 Nisan’da Diyarbakır’a ulaştı.
Tümenin ilk unsurları İstanbul’dan 20 Mart’ta aynlmış oldukları için,
tümenin doğudaki taktik toplanma bölgesine intikali 4 1 gün sürmüştü.'®
Doğrudan doğuya hareket eden tümenler için ulaşım, yürüyüş mesafeleri
daha büyük olduğu için daha da uzun zaman alıyordu. Örneğin, 9. Piyade
Tümeni nihai taktik intikal bölgesine 53 günde ulaştı. Bu yöntemle
harekete geçen birliklerde hastalık ve yıpranmanın büyük zayiata neden ol
duğunu söylemeye gerek yoktur. Bu şekilde intikal eden birlikler, muhare
beye girmeden önce, yeni operasyon mıntıkasının geri alanlarında belirli
bir toparlanma dönemine gereksinim duyuyorlardı. Çoğu zaman
komutanlar ve tümen karargâhları daha önceden gönderilerek, yeni böl
gelerinde ön planlama yapmaları sağlanıyordu. Komutanlar yoldaki asker
lerinin sağlıkları ve durumlarıyla ilgilenemedikleri için bazen de bu durum
harekât üzerinde olumsuz bir etki yapıyordu.
16. Kolordunun 5. ve 8. Piyade Tümenleri Diyarbakır ve Bitlis’e in
tikal etmişlerdi. 15 Mayıs’ta şimdi deneyli ı., 7., 14. ve yeni oluşturulan 53.
piyade tümenlerinden oluşan savaş görmüş 3. Kolordu da doğuya gitmek
üzere yola çıkarıldı. Ereğli’de trenden indirilmiş olan Bağımsız 9. Piyade
186 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k -A r a l i k 1 9 1 6
19 Temmuz tarihinde Ruslar Bayburt köprübaşından güçlü çıkışlar
yaparak taarruzlarım yenilediler. Karasu Nehri'ni geçerek 9. ve 10. Kolor
dulara tekrar darbeler indirmeye başladılar. Bu nehri geçtikten sonra da Er
zincan ovasına çıktılar. Zayıf düşmüş Türk birliklerinin üzerinde savunma
hattı kurabilecekleri başka bir doğal engel kalmamıştı ve Rus kollan Erzin
can üzerinde birleşecek şekilde ilerlemeye başladı. Kuzeydoğudan gelen Rus
ileri unsurlan 25 Temmuz'da Erzincan’a girdiler ve Vehip Paşa şehri savun
mak yerine Anadolu içlerine giden batı geçitlerini savunmaya karar verdi.
Rus taarruzu 28 Temmuz’da sona erdi. Bayburt, Karasu ve Erzincan
muharebelerinde 3. Ordu ölü ve yaralı olarak 17.000 kayıp verdi ve 17.000
kişi de esir düştü.’^ Bu, Türklerin savaşta bugüne kadar verdikleri en büyük
esir sayışıydı. Türkler bu muharebeler dizisine “Çoruh Seferi” adını verdiler.
Bu muharebelerin sonuçlan Türkler için bir felaket oldu. Enver’in
niyeti, 3. Ordu Rus Ordusunu durdurup yeni konuşlanan 2. Ordu ile büyük
bir kanat hücumu yapmaktı. Enver sonuçta Erzurum ile Trabzon’u geri
alırken Ruslan imha etmeyi hedefliyordu. Bu, 18 78 ’den beri Rusların elin
de olan Kars’ın geri alınmasının yolunu açacaktı. Çoruh seferi 3. Orduyu
etkisiz ve paramparça bir halde bırakarak ve Bayburt’taki ileri mevzilerini
ortadan kaldırarak bu iddialı planlan tümüyle yok etmişti. Şimdi hem 3.
Ordu, hem de Enver’in gösterişli planlan harabe halindeydi; ancak cephe
kısa süre içinde tekrar ateş içinde kaldı.
2. Ordunun uzun zamandır beklenen taarruzu 2 Ağustos 19 16
günü başladı (Harita 5.1.2. Ordu taarruz bölgesini göstermektedir). Ahmet
İzzet Paşa temmuzun umutsuz günlerinde Vehip Paşa’nm yardım istek
lerine ve Rus kanadına tali taarruzlar yapılarak destek olunması çağnlarma
direnmişti. Şimdi ise Rus taarruzunun bitmesinden bir hafta sonra Ahmet
İzzet Paşa taarruza geçmeye karar veriyordu. Kafkasya cephesinin güney
kanadındaki daha önceki Türk taarruzlarında olduğu gibi, ilk hedef Malaz
girt ve nihai hedef de verimli Eleşkirt Vadisi idi. 2. Ordu komutanı çok güç
lü bir kuvvet toplamıştı ve bunlar ı., 7., 14. ve 53. Piyade Tümenleriyle 3.
Kolordu; ıı. ve 12. Piyade Tümenleriyle 2. Kolordu; 47. Piyade Tümeni
(muharebe alanına gelmekte olan 48. Piyade Tümeni ile takviye edilmiş
olarak) ile 4. Kolordu ve 5. ve 8. Piyade Tümenlerine sahip olan 16. Kolor-
Kaynak: TC. Genelkurmay Başkanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi Osmanlı Devri Birinci, Dünya Harbi İdari Faaliyetler ve Lojistik,
X. Cilt, (Ankara: GK Basımevi, 1985), Kroki 15.
du idi. 2. Ordunun elinde ayrıca 3. Nizami Süvari Tümeni ile beş ağır top
çu taburu da bulunmaktaydı. Bu muazzam güç bir ay önce yığınağını
tamamlamış ve hücuma geçmiş olsaydı Rus ordusu üzerinde çarpıcı bir et
kide bulunabilirdi. Hatta 3. Orduyu mahvolmaktan, Erzincan’ı da düşman
eline geçmekten kurtarabilirdi. Ne var ki, Erzincan taarruzunun sonrasın
da, Ruslar 2. Ordunun hücumunu karşılamak üzere ihtiyatlarını güney
doğuya çekebilirlerdi.
2. Ordunun hücumunda Ahmet izzet Paşa güçlerini yoğunlaştır
mayı başaramadı ve bunun yerine kuvvetlerini kolordu büyüklüğünde üç
grupta topladı. Bu kuvvetlerin her biri farklı bir eksende hücum ettiler.
Kuvvetler birbirlerine destek olamayacak kadar uzak konumlarda çar
pışıyorlardı ve bu tam bir başarısızlık formülüydü. 16. Kolordu Bingöl böl
gesinde, 3. Kolordu Oğnut bölgesinde ve 4. Kolordu Kiğı istikametinde
hücuma geçti. Mustafa Kemal’in 16. Kolordusu sıkı bir hücumla seferin
ilk başlannda Bitlis ve Muş’u aldı, ancak bunlar ana Türk hücumunun
kanadında bulunuyordu. Merkezde ise Türk askerleri güçlükle ve yavaş bir
ilerleme içindeydiler. Yerel olarak Türkler birçok durumda sayısal üstün
lük sağlayabiliyorlardı ve bu Kafkasya cephesinde savaş boyunca çok az
görülen bir durumdu. Fakat cephenin bu bölgesindeki arazi koşullarının
çok çetin olması hem savaş tecrübesine sahip 3. Kolordu piyadesinin, hem
de yeni fakat iyi eğitimli 4. Kolordu piyadesinin muharebe etkinliğini azal
tıyordu. Iç hatlarda faaliyet gösteren Ruslar Türk hücumlannı durdurmak
için deneyimli dağ birliklerini bölgeye koşturdular. Hasım Kültler Rus
ların dağlarda haritalarda işaretli olmayan geçitleri bulmalarını sağladılar.
18 Ağustos’ta Ruslar cepheyi takviye etmeyi tamamlamışlar ve kolordu
büyüklüğünde güçlerle karşı taarruzlar yapabiliyorlardı. Eylül başlarında
Türk taarruzu yavaş yavaş durdu ve 26 Eylül’de ilk kar düştüğü zaman
tamamen sona erdi. Eylülün son günlerinde 16. Kolordu Muş’tan çekildi.
Türkler her ne kadar bir miktar arazi kazandılarsa da, yerine konulamaya
cak piyade güçlerini yitirdiler. Muharebelere kaülan 100.000 askerden
30 .0 0 0 ’i öldü veya yaralandı.'* Bu deneyli Gelibolu birliklerinin yüksek
morali ve mücadele isteği nedeniyle Ruslar çok az esir alabildiler. Bazı
Türk piyade tümenleri sadece küçük bir kadro gücünden ibaret hale geldi
190 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 1 9 16
Türkler, gecikilmiş olarak bir Anadolu Ordular Grubu kurdu. Ahmet İzzet
Paşa bu grubun komutanlığına getirildi ve Mustafa Kemal de 2. Ordu
Komutanı olarak onun yerine geçti. Mustafa Kemal Gelibolu’da tümen ve
grup komutanı olarak mükemmel bir performans göstermiş ve 16. Kolor
du Komutanı olarak gösterdiği olağanüstü başarı da onu yüksek komutan
lık için tekrar aday yapmıştı. Şimdi de 2. Türk ordusunun komutanlığına
terfi ettirilmişti.
Kısa sürede diğer değişiklikler de birbirini izledi. 3. Ordu kâğıt
üzerinde 13 piyade ve ı süvari tümenine sahipti. Destek birlikleriyle birlikte
bu kuvvetin tam güçle yaklaşık 20 0.00 0 kişilik bir kadroya sahip olması
gerekirdi. Ne var ki burada tümenler alay, alaylar ise tabur, hatta bölük
seviyesinde kaldıkları için 3. Ordunun etkin gücü sadece 30.000 civarına in
mişti. Elde takviye olanağı olmadığı gibi, 3. Ordu bölgesinde başıbozuk
şekilde dolaşan firari sayısı belki de 50.000’e ulaşmaktaydı. Bu tahammül
edilebilir bir durum değildi. Bu nedenle Türk Genelkurmayı bazı kolordu ve
tümenleri tümden lağvederek, bunların varlıklarını tam kadrolu hale yakın
bir duruma getirilecek yeni kuruluşlarda toplamayı arzu ediyordu. Giderek
kötüleşmekte olan durum karşısında bu, radikal ve ileri görüşlü bir çözüm
dü. Enver Paşa 4 Eylül'de 3. Ordunun buna uygun şekilde yeniden örgütlen
mesini onayladı. 13 Eylül’de Vehip Paşa Türk birliklerini toparlayacağını
umduğu yeni bir fikir geliştirdi. Bazı kuruluşlan kadrodan silerken, yeni
kuruluşları “Kafkas” birlikleri olarak adlandırmaya karar verdi. Bu yeni ad
landırmanın yenilginin utancını sileceği ve yeniden adlandırılan kuruluşlan
dinçleştireceği umuldu. 23 Eylül’de 3. Ordu yeniden örgütlenmeye başladı.
Kolordu seviyesinde; 5., 9., 10. ve ıı. Kolordular Türk kuvvet
yapısından siliniverdi. Bunların yerine ve bunların karargâh heyetleri kul
lanılarak Vehip I. ve 2. Kafkas Kolordularını kurdu. Bu birleştirme iki yeni
kolordu karargâhının tam güçle ve daha etkili bir şekilde çalışmasını sağ
ladı. Vehip Paşa tümen seviyesinde 13. Piyade Tümenini 5. Kafkas Piyade
Tümenine dönüştürürken, 28. Piyade Tümeni yeni 9. Kafkas Piyade
Tümeni oldu. 30. ve 33. Piyade Tümenleri 10. ve ıı. Kafkas Piyade Tümen
leri oldular. Vehip 36. Piyade Tümenini elde tutarak bunu 36. Kafkas
Piyade Tümeni olarak yeniden adlandırdı. Bağımsız piyade alaylarını top-
MEZOPOTAMYA
6. O rd u
Not: Koyu renkli yazılanlar yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Ocak ıgıS’dan son
ra yeniden konuşlandırılan birlikleri, koyu renkli italikle yazılanlar ciddi şekilde 1 3 . K o lo r d u : 2 ., 4 ., 6 . Piy. T ü m .
eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. Faal halden çıkarılan birlik: 38. Piy. Tüm. ı 8 . K o lo r d u : 3 5 ., 4 5 ., 5 1 ., 5 2 . Piy. T ü m .
layarak yeni 49. Piyade Tümenini oluşturdu. Nihayet kıyı müfrezeleri bir
araya getirilerek yeni 37. Kafkas Piyade Tümenini kurdu. Bu yeni Kafkas
tümenleri barış zamanındaki Türk tümenlerinden daha küçüktü ve bun
ların piyade güçleri 60 0 0 kişi olarak belirlendi.'® Vehip daha sonra 9., 10.,
17., 18., 29., 31., 32. ve 34. Piyade Tümenlerini tümüyle lağvetti. Böylece
sekiz tümen tümüyle Türk ordusunun kadrosundan silinmiş oldu. Bu
tümenlerin subayları, askerleri, hayvanları ve malzemeleri 3. Ordu’nun
geri kalan yedi tümeninin kadrolarını doldurmak üzere nakledildi. Bu çar
pıcı bir örgütsel değişiklikti ve 3. Ordunun etkinliğini büyük ölçüde
yeniden sağladı.
Neredeyse bir gece içinde, geride kalan 3. Ordu piyade tümenleri
fiili piyade mevcutları itibariyle tam kadrolu hale geldiler. Sahra topçusu da
yeniden örgütlenerek her tümene 12 ila 18 adet sahra veya dağ obüsü veril
di. Mirliva Yusuf İzzet Paşa ı. Kafkas Kolordusunun, Mirliva Fevzi Paşa da
2. Kafkas Kolordusunun komutanlığına atandı. Süvari de unutulmadı ve
yeni 2. Kafkas Süvari Tugayı olarak yeniden örgütlendi. İyi bir şans eseri,
3. Ordu Komutanlığı bu büyük örgütsel değişikliklere uyum sağlarken Pus
lar herhangi bir harekâta girişmediler.
Bu örgütsel değişikliklerin yanı sıra işleyişe ait değişiklikler de
yapıldı. 3. Ordunun üç harekât mıntıkası incelemeye alındı ve 19 Ekim
19 16 tarihi itibariyle aşağıdaki taktik değişiklikler yapıldı. Güneyde, 2. Mın
tıka üçe bölgeye ayrıldı. ı. Bölge 36. Kafkas Piyade Tümeni, 2. Bölge 9. Kaf
kas Piyade Tümeni ve 3. Bölge Kafkas Piyade Tümeni tarafından tutuldu.
Kuzeydeki 3. Mıntıka da aynı şekilde ayrılarak 4. Bölge 5. Kafkas Piyade
Tümeni, 5. Bölge ıı. Kafkas Piyade Tümeni ve 6. Bölge de 37. Kafkas
Piyade Tümeni tarafından tutuldu. ı. Mıntıka bu şekilde ortadan kaldırıl
mış oldu. 49. Kafkas Piyade Tümeni kuzeydeki 3. Mmtıka’da ordu ihtiyatı
olarak bulunuyordu. 3. Ordu Karargâhı Suşehri’nde kalırken, 2. Kafkas
Kolordusu karargâhını Alucra’da kurdu, ı. Kafkas Kolordusu da
Refahiye’ye gitti. Aralık 19 16 ortalarında 3. Ordunun nişancı er sayısı
36.382 kişiydi. Tümen mevcutları 5000 ile 8000 arasında değişmekteydi."*“
19 15’te Gelibolu’da ve 19 15’te Malazgirt taarruzunda olduğu gibi,
Türk komutanlığı mevcut resmî komuta ilişkilerinden bağımsız ve belirli
194 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 1916
dı. Bereket versin, imparatorluklarının diğer bölgelerindeki olaylar Rus
ların hareketsiz kalmalarına neden olmuştu, Türk 2. ve 3. Ordulanyla Kaf
kasya’daki Türk konumunun ayakta kalmasını muhtemelen bu gelişme
sağlamıştı.
G al İ çya
Ruslar 19 16 Haziran’ınm ilk günlerinde başlattıkları Brusilov Sal
dırısının ilk üç gününde 20 0.00 0 AvusturyalI askeri esir almışlardı. Sal
dırının sona erdiği yazın daha sonraki günlerinde Habsburg Ordusu resmî
rakamlara göre 464.382 asker ve 10.756 subay yitirmişti; ancak, yeni tah
minler bu kaybın 380 .0 0 0 ’i esir olan 750.000 askeri bulduğu yönün-
dedir.""^ Holger Helvvig, Avusturya-Macaristan'ın savaş çabasını ele alan
kapsamlı çalışmasında, bunun Habsburg Ordusunun asla altından kal
kamadığı bir darbe olduğunu ifade eder. Ruslann bir milyon asker yitirmiş
olmalarının herhangi bir önemi yoktu ve Brusilov saldınsınm kayıpları,
19 14 ve 19 15’in felç edici kayıplarıyla birleşince, Habsburg insan gücü
havuzu boşalmış oldu. Bunun Avusturya-Macaristan açısından bir dizi
sonucu oldu ama bunların en önemlisi doğu cephesindeki stratejik yöne
timin geri dönülmez şekilde Almanya’nın eline terk edilmesi oldu. Diğer
bir sonuç da, Habsburglar açısından, cephenin savunma dokusunda,
tamiri olanaksız bir boşluğun ortaya çıkması idi. Bu konuda Alman yar
dımı ve Alman birliklerinin kitlesel bir şekilde buraya aktarılmasından baş
ka çare yoktu. Ne var ki 19 16 yazında Almanya Fransa’da Somme’da, Doğu
Cephesinin kuzey bölümlerinde ve yeni açılan Romanya cephesinde ağır
muharebeler sürdürüyordu ve çok az yardım gönderebilecek durumdaydı.
Bu durum, Türk askerlerinin 17. yüzyıldan beri ilk kez Macaristan’ın uzak
cephelerine gitmelerine neden oldu.
Alman Genelkurmay Başkanı General Falkenhayn’ın önerisi üzer
ine, Almanya’nın Doğu Cephesindeki boşlukları tıkamasına yardım için
Türkiye’den muharip birlikler temin etmesi istendi. Avusturya Yüksek
Komutanlığı bu fikre hiç de iyi bakmadı ve Türk kuvvetlerinin Galiçya Cep-
hesi’ne kabul edilmesi için hem zaman, hem de epey ikna çabası harcan-
dı."*"^ Bu arada, 4 Haziran 19 16 tarihinde, Enver Paşa Falkenhayn’m talebi
196 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 19 16
taktirde, Trakya’daki Türk tümenleri belki bir süre daha burada kalacaklar
dı. Bu bakımdan ve ittifak açısından bakıldığında, hiç kuşku yok ki 19 16
yılında daha fazla Türk askerini tekrar harekâta sokmak Almanya için
büyük bir başarıydı.
Gelibolu seferi sona erdikten sonra Mustafa Kemal’in meşhur fakat
şimdi muharebe yorgunu olan 19. Piyade Tümeni kuzeye, Keşan ve Şarköy
istikametine çekilmiş ve yeni 15. Kolorduyu oluşturmak üzere 20. Piyade
Tümeni ile bir araya getirilmişti.'“^ 10 Temmuz 19 16 günü, 15. Kolordu
doğu cephesine hareket etmek üzere hazırlık yapma emri aldı. Diğer ı. Or
du alaylarının top, teknik malzeme ve lojistik müfrezelerinin, çekip alın
ması sayesinde 15. Kolordu piyade tümenleri normal kadrolarındaki mal
zemelere sahip oldular. Piyade alaylarının boşalan kadrolarını doldurmak
üzere Liman von Sanders diğer ı. Ordu tümenlerinin tam sağlıklı per
sonelini 15. Kolorduya intikal ettirilmesi emrini aldı. Bu konuda büyük bir
memnuniyetsizlik içindeydi ve özellikle de bunun Trakya’da kalan birlik
leri üzerindeki uzun dönemli etkisi onu endişeye sevk ediyordu.^® Her
halükârda temmuz başlarında Kolordu mevcudu 30.000 askere çıkmıştı.
Bu askerler 15. Kolordunun uzun bir süre boyunca görüp göreceği son tam
eğitimli ve sağlıklı ikmal personeliydi.'“^ İki tümenin topçu alaylarına, ek
olarak 300 koşum hayvanı verildi. Albay Yakup Şevki komutasındaki kolor
du karargâhı 17 Temmuz’da Macaristan’a gitmek üzere Uzunköprü’den
ayrıldı. Güzergâh Sofya, Niş ve yeni fethedilen Sırbistan’dan geçiyordu.
Yarbay Yasin Hilmi Komutasındaki 20. Piyade Tümeni 22 Temmuz’da ve
Yarbay Şefik komutasındaki 19. Piyade Tümeni 24 Temmuz’da onları iz
ledi. Hareket sorunsuz devam etti ve 15. Kolordunun öncü unsurları 5
Ağustos’ta Macaristan’a gelmeye başladılar. Kolordu Korgeneral Graf von
Bohtmer komutasındaki Güney Ordusuna verildi ve Zlotalipa Nehri’nin
batı kıyısındaki hattın bir bölümünde görevlendirildi.
Kolordunun 28 kilometrelik cephesinin her iki yanında da Alman
tümenleri vardı ve 22 Ağustos öğle saatlerinde Türkler sol cenahlanndaki
Alman 55. Piyade Tümeni ile ve sağ cenahlarındaki ı. Bavyera İhtiyat
Tümeni ile irtibat kurdular. 15. Kolordu karargâhı aynı gün Graf von Boht-
mer’e ilk yazılı raporunu iletti. 28 Ağustos günü kolordu iki piyade tümeni
200 Y ü k s e l e n D a l g a , O c a k - A r a l i k 19 16
edildi. I I Temmuz’da Rus hücumlan sönmeye başladı ve çok ağır baskı al
tındaki Türkler nefes alma olanağı buldular. Temmuz sonunda cephe tek
rar nispi bir sessizliğe büründü. Yaz çatışmalarının ne denli ağır geçtiğinin
bir göstergesi olarak, 29 Haziran ile 2 Temmuz 19 17 arasındaki Türk rapor
larında 15. Kolordunun 242 asker ve 6 subayı ölü verdiği, ayrıca 15 subay ile
1012 askerin yaralandığı ve 1275 askerin kaybolduğu belirtilmektedir.^^
19 17 Ağustos başlarında Türk Genelkurmayı Mezopotamya’daki
Müttefik saldınlarma karşı son derece büyük bir gereksinim duyulan 15.
Kolorduyu Filistin ve Türkiye’de kullanmaya karar vererek geri çağırdı. 5
Ağustos tarihinde Türk kolordusunun mevzideki birlikleri Alman birlik
leriyle değiştirilmeye başlandı. Piyade tümenleri hatların gerisinde ve
demiryollarının yanında bulunan toplanma bölgelerine getirildi. Bu top
lanma bölgelerinde yola çıkmaya hazırlanıhrken Türk komutanlar törenler
ve geçitler yaptılar ve askerlerine madalyalar dağıttılar.^* Topçu 16 Ağustos
tarihinde İstanbul ve Trakya’ya doğru yola çıktı. Kısa süre sonra, 22 Ağus
tos günü piyade tümenleri de doğu cephesinden ebediyen ayrıldılar. 26 Ey
lül 19 17 tarihinde 15. Kolordunun son birliği de İstanbul’a dönmüş
bulunuyordu fakat kolordunun muharip tümenleri burada fazla
oyalanamayacaklardı.
Geriye bakıldığı zaman, Rus Ordusunun hücumlarının ölçeği ve
devamlılığı, Rusların Galiçya’daki Türk mıntıkasında en az beş kez kesin
sonuçlu yarma harekâtına teşebbüs ettiklerini ve başarısız kaldıklarını
göstermektedir. Almanların özellikle 19 16 sonbaharında Türklere ciddi
bir yardımda bulundukları görmezden gelinemezse de, aynı şekilde, ben
zer koşullar altında Avusturya-Macaristan birliklerinin Rus silindiri
önünde sık sık tümden çözülmüş olmaları da gözden ırak tutul
mamalıdır. Mevzilerini korumuş olmaları, Mehmetçiğin iyi yönetildiği ve
donatıldığı taktirde ne kadar kahraman ve kararlı olduğunun nişanesidir.
General Erich von Falkenhayn, hatıralarında, Türklerin “Güney Ordusu
için olağanüstü değerde bir varlık olduğunu”^^ öne sürmüştü. 15. Kolor
dunun toplam zayiatı günümüz kaynaklarında bulunmamaktadır fakat
bunların yüksek -belki 25.0 0 0 ’e ulaşan— sayılarda olduğu düşünül
melidir. Bu Türk askerlerinin, 19 16 ve 19 17 ’de Ruslara karşı cephenin
Rom anya
202 Y ü k s e l e n D a l g a , O c a k -A r a l i k 19 16
muyorlardı. Tam tersine, Alman Yüksek Komutanlığı sadece Avusturya-
Macaristan topraklarını korumakla yetinmeyerek, Romanya’yı ortadan kal
dıracak bir fırsat gördü ve hızla bu yönde harekete geçti. Almanlar kanat
ları açılmış olan Romen ordularını bir imha muharebesinde ezmeyi amaç
layan bir çifte kuşatma altına almayı planladılar. Avusturya-Macaristan 4.
Ordusu kuzeyde Romenleri durdururken Alman 9. Ordusu güneyde Bük
reş’e doğru hücuma geçecekti. Almanlar, Bulgarlar ve Türklerden oluşacak
yeni bir Tuna Ordusu da kuzeye doğru Dobruca içlerine ilerleyerek 9. Or
dunun çekicine örs vazifesi görecekti. 19 16 Eylül başlarında Alman tümen
leri Macaristan’da trenden indirildiler. Nihai olarak tespit edildiği şekliyle.
General Erich von Falkenhayn üç Alman ve iki Avusturya tümeninden
oluşan 9. Orduya komuta ediyor. Mareşal August von Mackensen de Bul
gar 3. Ordusu, Türk 6. Kolordusu ve bir avuç küçük Alman birliğinden
oluşacak karışık Tuna Ordusunun başında bulunuyordu. Belki bu ikincil
rol ve ordusunun görünüşteki eşitsiz niteliğinden mutsuz olan Mackensen
I Eylül’de erken bir hücuma geçti. Her şeye rağmen, bu koordineli taarruz,
Mihver Güçleri için dikkat çekici bir lojistik başarı idi.
Açıktır ki Romanya’ya yapılacak birleşik bir taarruz için Türk kuv
vetlerinin gönderilmesi bir gecede alman bir karar değildi ve aynı şekilde
Türk kuvvetlerinin Bulgaristan’a girmeleri de o kadar çabuk olmadı. Türk
birliklerinin Galiçya’daki konuşlanmalarında olduğu gibi, Enver Paşa Tür
kiye’nin Balkanlar’daki savaş çabalarında tam bir katılımcı olmasını arzu
ediyordu. Gelibolu zaferinin yarattığı güç fazlası ona bunu gerçekleştirecek
vasıtayı temin etti. 19 16 yazının ilk günlerinde General von Falkenhayn ile
görüşürlerken. Doğu Cephesinde Türk birliklerinin varlığı gündeme geldi
ve 15. Kolordunun Macaristan’a gönderilmesiyle sonuçlandı. Yaklaşık aynı
zamanlarda, 6. Kolordu da Balkanlar’da görev yapmak üzere hazır ola
geçirildi. Kolordu Mirliva Hilmi Paşa’nm komutasındaydı. 20 Temmuz
19 16 günü, 5. Ordu Komutanı Yarbay Hamdi Bey komutasındaki 15. Piyade
Tümeni ile Albay Şükrü Ali Bey komutasındaki 25. Piyade Tümenini Bal
kanlar’da görev yapmak üzere hazırlanma emri aldılar. 25. Piyade
Tümeninin alaylarından biri ağırlıkla pek iyi Türkçe konuşmayan Araplar-
dan oluşuyordu, bu nedenle tümen komutanı bu Arap alayı bir Türk alayı
204 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 19 16
Tümeninin öncü alayı bölgeye gelerek Türk mıntıkasının kanatlarında
muharebeye katıldı. Romen hücumu altı gün boyunca sürdü. 15. Piyade
Tümeninin ilave birliklerinin bölgeye gelerek ihtiyat bir kuvvet oluştur
ması memnuniyetle karşılandı. Bu muharebeler sırasında, 25. Piyade
Tümeninin üç alayı 10 kilometrelik bir cephede yan yana savaştı. Bunlar
56. Piyade Alayı, 59. Piyade Alayı ve 75. Piyade Alayı idi. Tümen topçusu üç
muharebe grubuna bölünerek her alaya doğrudan topçu desteği sağladı.
Çatışmaların yoğunluğu 25. Piyade Tümeninin zayiatlarına yansımış; 18
subay ve 79 4 asker ölmüş, 39 subay ve 2854 asker yaralanmış, ayrıca 8
subay ile 944 asker de kayıp listesine geçmişti.^^ Bu, yaklaşık 12.000 kişilik
başlangıç kadrosu içinde 46 57 kişiye ulaşmaktaydı.
Bundan sonraki iki hafta boyunca 15. Piyade Tümeni intikalini
tamamladı ve belirli bir süre içinde, 10 kilometreye çıkarılan 6. Kolordu
mıntıkasının sol kanadının kontrolünü aldı. Tüm kolordu mevzilendikten
sonra hücum sırası gelmişti. 19 Eylül sabahı 06.30 ’da Türk tümen ve
kolordu topçusu ateş tanzimine başladı (bu 15. Kolordu topçularının Al-
manlardan öğrendiği bir uygulamaydı ve bilinen noktalarda önceden tespit
edilen hedeflere ateş edilerek hassas atış bilgilerinin bulunmasıydı) ve
0 8.00 ’de topçu hazırlık ateşine geçti. Sonra lo.oo'da ateş kesildi ve Türk
piyadesi siperlerden çıktı. İlk hedef ön safların 8 kilometre kadar gerisinde
bir tepeler grubuydu. 19 16 standartlarında, bu her ülkenin ordusunda bir
kolordu için çok derin bir hedefti. Muharebeler çetin geçti ve üç gün sür
dü. Türkler cepheyi yardılar ve 20 kilometre ilerlediler.
24 Eylül sabahı 0 7.0 0 ’de Bulgarlar 6. Kolordu komutanına telefon
ederek operasyon emrini değiştirdiler. Türk 6. Kolordusu ekseni üzerinde
dönecek ve Tuna nehri üzerindeki Cernovoda’ya hücum edecekti. Bu, 6.
Kolordunun ilerleme istikametini kuzeyden batıya 90 derece değiştiriyor
du. Kolordu bir miktar zorlukla karşılaşmasına rağmen konumunu
yeniden ayarladı ve akşam karanlığı çökerken her iki tümen de düzen
lemelerini tamamlamış olarak batıya ilerliyorlardı. 25 Eylül’de saat ıı.oo
itibariyle Türk 57. Piyade Alayı Tuna nehrine ulaşarak bazı Romen birlik
lerini kuşatmış oldu. Hücum 27 Eylül’de sona erdiğinde Türkler Roman
ya'ya derinlemesine girmişler ve Bulgarlar da Karadeniz ile Tuna arasında
206 Y ü k s e l e n D a l g a , O c a k - A r a l i k 19 16
tılar. îki gün içinde piyade tümen karargâhı nehre sekiz kilometre kadar
yaklaştı ve kolordu süvari müfrezesi Tuna üzerindeki İsecca’yı ele geçirdi.
Bu muhteşem bir başarıydı.
Mackensen Türklerini henüz bırakmak niyetinde değildi. Romen
kuvvetlerinin daha önce başlayan devasa kuşatmasını tamamlamak niyetiy
le, 6. Kolorduya cephesini döndürerek güneye çevirmesini istedi. Tüm
kolordu yeniden düzen aldı ve kolordunun 50 km güneydoğusunda ve
gerisinde, Tuna kıyısında bulunan Harsova’ya doğru hızlı bir yürüyüşe
geçti. Aşağı Tuna havzasında zorlu muharebelerle kazandıkları arazileri
Bulgarlara bırakarak. Kolordu güneye inen tek yolda ilerlemeye başladı,
önde bulunan 15. Piyade Tümeni ile 6. Kolordu karargâhı 30 Aralık
tarihinde nehre ulaştı ve ı Ocak 19 17 günü karşıya geçmeye başladı. 25.
Piyade Tümeni ıı Ocak’ta geldi ve bir hafta sonra geçiş yaptı. 6. Kolordu
kış koşullarında 15 gün içinde yaya olarak 20 0 kilometrenin üzerinde
yürümüştü. Mackensen’in Türklerin yeteneklerini takdir etmeye başladığı
açıkça görünüyordu.
Gerçekte Mareşal Mackensen daha önce Romanyalılann işini bitir
mek için ek Türk birlikleri istemişti. Büyük bir zafer vaat etmekte olan bir
sefere daha fazla Türk birliği ile katılma hevesinde olan Enver Paşa ve Türk
Genelkurmayı ek bir tümen göndermeye karar verdiler. Enver o sırada
Gelibolu bölgesinde bulunan 26. Piyade Tümenine Balkanlar’da göreve
hazır olma emri verdi. 19 Eylül’de hazır ola geçirilen bu tümen 19 Ekim’de
Uzunköprü’deki demiryolu terminaline ulaştı. Yarbay Hamit Fahri komu
tasındaki üç alaylı 26. Piyade Tümeni Bulgaristan’a gitmek üzere trenlere
bindirildi ve Ziştovi’de inerek aynı yerden Tuna’yı geçtikten sonra 25
Kasım’da Romen ordusuyla temasa girdi. Şimdi Türkiye’nin Romanya’ya
karşı savaşan üç tümeni vardı. Mackensen bu Türlderi mümkün olduğu
kadar hızlı ilerlemeye zorlayarak, Romanya başkenti Bükreş’e doğru bir dizi
taarruz başlattı. Aman vermeden hücum eden 26. Piyade Tümeni ı Aralık
tarihinde 100 kilometreden fazla ilerlemişti. Romen 9. Piyade Tümeninin
karşı hücumuna maruz kalan 26. Tümen elindeki mevzileri muhafaza etti
ve ertesi gün Falkenhayn’ın 9. Ordusu Türklerle temas kurdu. 4 Aralık
tarihinde, Falkenhayn ve Mackensen’in birleşen orduları Bükreş’e doğru
M akedonya
208 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 19 16
Fransız seferi kuvveti çıkarılmıştı. îki tümenlik bu küçük gücün kıyıya
çıkarılmasının amacı, o sıralarda ülkelerinin savunulması için umutsuz bir
son muharebe yapmakta olan Suplara yardım edebilmekti. Müttefikler, ül
kelerinden atıldığı taktirde, Sırp ordusunun en azından bu Yunan
limanının emniyetine sığınabileceğini umuyorlardı. Ne yazık ki Bulgar
ların müdahalesi nedeniyle bu yapılamadı ve Suplar bunun yerine Ar
navutluk limanları olan Avlonya ve Dıraç’a geldiler. Buradan gemilerle
Selanik'e taşındılar. Yaklaşık 150.000 Sırp askeri bu şekilde Selanik’teki
Müttefik gücüne katılmış oldu. 19 16 yazında bu sayı çeyrek milyonun üzer
ine çıktı. Her ne kadar bu ordunun sınırlı bir lojistik desteği ve daha da
sınırlı bir politik desteği (Yunanistan tarafsızdı) bulunmaktaysa da, varlığı
ile Vardar Ovasının yanı sıra Avusturya-Macaristan ile Almanya’yı Bul
garistan ve Türkiye’ye yeni bağlamış olan demiryolu hatlarını tehdit ediyor
du. Bu nedenle Müttefiklerin Selanik Ordusu önemli miktarda Alman ve
Bulgar birliği için bir nevi mıknatıs görevi görmekteydi. 19 16 yazında Müt
tefikler Selanik köprübaşında 350.000 askere sahiplerdi ve komutanları
Fransız Generali Serrail etki alanını genişletme arzusu içindeydi.
Alman Genelkurmayı 12 Eylül 19 16 günü Selanik’! kuşatma altında
tutmak veya ele geçirmek üzere Balkan harekât alanına ek Türk birlik
lerinin gönderilmesi için Enver Paşa’dan yeni bir talepte bulundu. Enver,
her zamanki çalımlı jestiyle, o gün isteği kabul etti.^’ Enver İstanbul’un 50
kilometre kadar doğusunda, İzmit’te dinlenmekte olan 50. Piyade
Tümenini Selanik’e göndermeye karar verdi ve aynı gün saat 15.00’te on
lara hareket için hazırlanma emri verdi. Bu o kadar hızlı bir tepkiydi ki. Al
manlar dahi şaşırmış olmalıydı. Enver tümeni trenle Haydarpaşa’ya, sonra
denizyoluyla Bakırköy’e getirmeyi planladı. Tümen ertesi gün hareket için
hazırlıklara başladı.
50. Piyade Tümeni Kurmay Yarbay Şükrü Naili komutasındaydı ve
kadrosu 11.979 asker ve 1241 hayvandan oluşuyordu. Tümende silah olarak
toplam 11.320 tüfek, 12 makineli tüfek, 16 top ve 190 araba bulunuyordu.^^
Tümen neredeyse tam kadrolu olarak. Yunan kenti Drama üzerinden
Selanik’teki Bulgar cephesine gitmek üzere Bakırköy'den harekete geçti.
19 16 Ekim başlarında hedefine ulaşan 50. Piyade Tümenine, doğrudan
210 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 19 16
lerdi. Türkler Makedonya’da bir piyade alayından oluşan ve nerdeyse bir yıl
daha orada kalan küçük bir müfreze bıraktılar. Bu, Türklerin Selanik
cebinin kuşatılmasına olan katkılarının sonu oldu ve bu tür girişimlerde
alışılmadık şekilde, onlara fazla insan kaybına mal olmadı.
212 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k -A r a l i k 1 9 16
kadar geride yeni bir mevziye çekildi. Sağ-sol sırasıyla, İngilizler bu kez de
17-18 Nisan 19 16 tarihinde Dicle mevziinin güney kıyısını tutmakta olan
18. Kolorduya üç tümenle büyük bir saldırı yaptılar. Bu hücumlar başarılı
olmadı ve Türk karşı taarruzları İngilizlere büyük kayıplar verdirdi. 17-19
Nisan arasındaki Türk kayıplan 6 19 ölü, 1585 yaralı ve 1337 kayıp veya esir
oldu. Bu güney hücumlan kentin Kut kasabasının merkezinden 10 veya 15
kilometre mesafede meydana geldiği için ses, duman ve patlamalar kuşat
ma altındaki İngilizler tarafından duyulmuş veya görülmüş olmalıdır.
İngiliz yardım kuvvetleri ertesi hafta da herhangi bir başarı elde et
meden Türk savunmasını yoklamaya devam etti. Böylece Türk 6. Ordusu
19 16 ’nın ilk dört ayı boyunca Kut’taki kuşatmayı kaldırmaya yönelik birçok
girişimi engellemiş oldu. Bütün taarruzlar püskürtüldü. 22 Nisan’da Tows-
hend daha fazla direnmenin faydasız olduğunu ve teslim olması gerek
tiğini açıkça gördü. 27 Nisan’da Halil Bey’den cömert koşullar temin ede
bileceğini düşünerek teslim koşullarını görüşmek istedi. Towshend özel
likle tamamen yiyeceksiz kalmıştı ve hem birlikleri, hem de kasaba halkı
büyük bir açlık çekiyorlardı. Bu nedenle Towshend askerlerine derhal yiye
cek temini için yardım istedi. Gözleri bağlı kurmay subaylar iki ordu
arasında gelip giderken ve aynca teslim koşullannm tam olarak belirlen
mesi konusunda birçok kargaşalık yaşandı. Nihayet Towshend Halil Bey ile
bizzat bir araya geldi. Bu arada von der Goltz 19 Nisan’da koleradan ölmüş
tü. Towshend bir milyon sterlinlik bir para sözü karşılığında ordusunun
özgürlüğünü satın almak istedi.^' Ayrıca bir nevi şartlı salıverme koşulu el
de etme amacındaydı. Ancak nihayetinde Halil Bey koşulsuz teslim istedi
ve Towshend bunu kabule mecbur kaldı. Bunu izleyen iki gün içinde în-
gilizler ve Hintliler obüslerini, cephanelerini ve diğer askerî donatımlarını
tahrip ettiler. 29 Nisan günü saat 13.00’te, bir Türk piyade alayı teslimi
kabul için Kut’a girdi.
Towshend’in 6. “Poona” Tümeninin töslimi, 1783’teki Yorktown ile
19 4 2 yılındaki Singapur arasında İmparatorluk birliklerinin en büyük kit
lesel teslim oluşlarıydı. Her ne kadar yitirilen askerlerin sayısı, Belçika’da
süren büyük muharebelerde topçuya bir günde kurban edilenlerden fazla
değilse de, bu, İngiliz Ordusu için büyük bir utanç kaynağı oldu. Towshend
İR A N ’ IN İK İN C İ İSTİLASI
19 16 yılının başında Enver Paşa Halil Paşa ve Albay von Lossow ile
İran’a karşı yeni bir taarruza geçme imkânlarını görüşmek üzere Bağdat’a
gitti. Enver bazı birlikleri daha önceden Mezopotamya’ya doğru harekete
geçirmişti ve Kut’un teslim olması bunları Dicle-Fırat vadisinde fazlalık
haline getirmişti. Bunları bir taarruz harekâtında kullanma hevesinde olan
214 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 19 16
Enver İran’ın istilasını öngören bir plan üretivermişti. 2. Kolordunun 2.
Piyade Tümeni daha şimdiden Musul’a ulaşmıştı ve kardeş tümenleri olan
4. ile 6. Piyade Tümenleri mayıs sonlarında bu harekât alanına gelmiş
olacaklardı.”
Enver’in planı çok iddialıydı. 13. Kolordu 35. ve 52. Piyade Tümen
lerini 6. Ordudaki kardeşi 18. Kolorduya verecekti. Bu yorgun ve eksik kad
rolu birlikler yerine 13. Kolordu taze ve dinlenmiş durumdaki 2., 4. ve 6.
Piyade Tümenlerinin komutasını alacaktı. 13. Kolordu ayrıca bir bağımsız
süvari tugayı, bazı düzensiz birlikler ve milliyetçi Iranlı gönüllüler ile kad
rolarını takviye edecekti. Almanlar topçu sözü verdiler (bunlar hiçbir
zaman gelmedi). Bu kuvvet toplam olarak yaklaşık 25.000 kişiye ulaşacak
tı. İran’da bunların karşısında birkaç tümenlik karışık bir Rus kuvveti
bulunuyordu ama bu kuvvet farklı yerlere dağılmış durumdaydı.
13. Kolordu Komutanı Ali İhsan Paşa kolordusunu sınır yakınların
da topladıktan sonra mayıs sonlarında ilerlemeye başladı. Saldırgan bir
tutum içindeki Ruslar kısa sürede hücuma geçtiler ve 3 Haziran’da sınır
üzerindeki Hankin kasabasında hem 6. Tümen hem de 13. Kolordu karar
gâhlarını kuşatmaya çalıştılar. Ruslar neredeyse başarılı olacaklardı ama
merkezî konuma sahip Türk birlikleri çevirme yapan Rus süvarilerini ezer
ken, seyrek şekilde dağılmış piyade taburları yerlerinde tespit edildiler.
Büyük bir yenilgiye uğramak üzere olan Ruslar çekildiler. 85 ölü, 276 yaralı
ve 68 kayıp veren Türklerin zayiatı hafifti.’^ Rusların Türk 6. Piyade
Tümenine karşı bu düşüncesiz önleyici hücumlarından sonra Ali İhsan
Paşa 8 Haziran’da İran sınırını geçti. Bölge arazisi savunmayı kolaylaş
tıracak şekilde dar vadilerle kesilen oldukça engebeli dağlardan oluşuyor
du. Baratov komutasındaki Ruslar becerikli bir ricat gerçekleştirdiler. 2. ve
6. Piyade Tümenlerinden oluşan ana Türk kuvveti Kirmanşah’a giden ana
yol boyunca dağlar arasından ilerledi. Türk sol (kuzey) kanadında, 4.
Piyade Tümeni Süleymaniye’den sınırı geçti ve Sine ile Kurve istikametin
de doğuya ilerledi. Bu tümen şimdi bazı İranlı gönüllü taburlarıyla destek
leniyordu ve Musul Grubu olarak adlandırıldı.” Ana kuvvet Karind yakın
larında güçlü bir Rus savunma mevzii buldu ve bir hücum hazırlamak
üzere durdu.
S İ N A / İK İ N C İ S ü v e y ş K a n a l i I s t İ i a s i
216 Y ü k s e l e n D a l c a , O c a k - A r a l i k 19 16
Cemal Sina’daki kuvvetlerin komuta ve kontrolü amacıyla “Çöl
Komutanlığı” adını verdiği bir karargâh ve buna bağlı müfrezeler oluştur
du. Birüssebi’deki bu karargâhın komutanlığına Alman Albay von Kress
getirildi. Karargâh iki bölümden oluşmaktaydı: harekâta ilişkin ve taktik
sorunlarla uğraşan Çöl Komutanlığı Genel Karargâhı ile lojistik ve ulaştır
madan sorumlu Çöl Menzil Müfettişliği. 1915 boyunca, Cemal’in tümen
leri yavaş yavaş Çanakkale’deki kıyma makinesine gönderildiler: 8., 10. ve
25. Piyade Tümenlerini yitirdi. Ayrıca makineli tüfeklerini ve sahra obüs
lerini de yitirdi. Elinde kalan taburların çoğu Türkçe bilmeyen Araplardan
oluşuyordu. Buna ek olarak, 1915 yılında Cemal Urfa ve Zeytun’da Ermeni
ayaklanmalarıyla karşı karşıya kaldı.
19 16 yılı, Cemal ve 4. Ordu için olaysız başladı. Enver Paşa Şubat
19 16 ’da ordu bölgesinde geniş bir inceleme gezisi yaptı. Enver ve Cemal o
sıralarda Türklerle iyi ilişkiler sürdüren Şerif Faysal ile görüştüler. Ne var
ki Şerif Hüseyin o sıralarda Türk boyunduruğuna karşı isyanın ilk
aşamalarındaydı. Bu, Enver ve Cemal’i endişeye sevk etti. Nisan ayında Al
man ve Avusturya-Macaristan yardımı, Alman uçakları ve Avusturya-
Macaristan obüs bataryaları şeklinde gelmeye başladı. Uçaklar derhal
göreve çıkarılarak kanal boyundaki İngiliz mevzilerini keşfe başladılar.
Her şey tümden sakin değildi. O ilkbahar Şerif Hüseyin’in isyanı
patladığı zaman, Cemal Paşa Medine komutanlığı ile Hicaz demiryolunun
kontrolü görevlerini Fahri Paşa’ya verdi. Bu subay, bir avuç Türk taburu ile
ulaşım hatlarının açık tutulmasında olağanüstü başarılı bir görev yaptı.
19 16 ’nm geri kalanı boyunca, Türkler iyi kötü düzenli bir şekilde bu demir
yolunu açık tutmayı başardılar.
Türkler Katya’daki İngiliz ileri mevziine doğru ilerledikleri
zaman, bu harekât alanında geleneksel muharebe eylemi yeniden baş
ladı. 23 Nisan 19 1 6 ’da von Kress Kantara yakınlarındaki İngiliz ihtiyat
larını tespit için süvarilerini gönderdi. Bu arada dört topluk bir batarya
tarafından desteklenen iki taburluk küçük bir piyade kuvveti Katya’daki
bulunan bir süvari birliğini başarılı bir şekilde kuşattı.^“ Bu eylemde von
Kress ve Osmanlı askerleri bir İngiliz süvari alayının büyük kısmını
komutanlarıyla birlikte ele geçirdiler.
Tablo 5.5
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Aralık 1916
GALİÇYA TRAKYA KAFKASYA
1 5 . K o lo r d u : 1 9 ., 2 0 . Piy. T ü m . ı.O r d u 3. O rd u
1. Sü v. Tug. 1. Kafkas Kolordusu: 9., 10., 36.
ROMANYA 4 9 . Piy. T ü m . Kafkas Piy. Tüm.
6 . K o lo r d u : 1 5 ., 2 5 ., 2 6 . Piy. T ü m . 2. Kafkas Kolordusu: 5., 11., 37.
GELİBOLU
Kafkas Piy. Tum.
5. O r d u
5. K o lo r d u : Kıyı M ü fr e z e le r i
MAKEDONYA 14. Kolordu: 5 7 ., 5 9 . Piy. T ü m .
4 9 . Piy. T u m .
ZO . KQ İQ rdui 4 9 ., 5 0 . Piy. T ü m .
2. N iza m i Süv. Tüm.
Van Süv. Tug.
Van Jan d a rm a (Pıy.j Tüm.
SURİYE-FİLİSTİN
4 . O rd u 2 . O rd u
8 . K o lo r d u : 3 ., 2 3 ., 2 4 ., 2 7 . Piy. T ü m . 2 . K o lo r d u : 1 ., 4 7 . Piy. T ü m .
1 2 . K o lo r d u : 4 1 . , 4 2 . , 4 3 ., 4 6 . Piy. T ü m . 4 . K o lo r d u : n . , 1 2 . Piy. T ü m .
1 6 . K o lo r d u : 5., 8 . Piy. T ü m .
3. İhtiyat Süv. Tüm.
MEZOPOTAMYA
6. O rd u
1 3 . K o lo r d u : 2 ., 4 ., 6 . Piy. T ü m .
Not: Koyu renkli yazılanlar yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Ocak ıgıö’dan son ı 8 . K o lo r d u : 4 5 ., 5 1 ., 5 2 . Piy. T ü m .
ra yeniden konuşlandırılan birlikleri, koyu renkli italikle yazılanlar ciddi şekilde
eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. Faal halden çıkarılan birlikler 9., lo, 17., ARABİSTAN -YEM EN
18., 29., 31., 32., 34., 35., 38. Piy. Tüm.; yeniden adlandırılan birlikler: 13., 28., 30., 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 . , 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
33. Piy. Tum.
Nisan sonlarında, mııharebe tecrübesi olan disiplinli askerlere
sahip 3. Piyade Tümeni, muzaffer Çanakkale ordusunun ilk takviyeleri
olarak Filistin’e geldi. Ingilizlerin Kanal boyunca yaptıkları etraflı hazırlık
tan endişelenen Cemal ve von Kress İngiliz mevzilerine karşı ikinci bir
hücuma kalkmak istediler. Bu sınırlı hücum îngilizlerin dengesini bozarak
planlannı karıştırmaya yönelikti. Hücum gücü 3. Piyade Tümeni etrafında
kuruldu ve ek olarak dört batarya Alman ve Avusturya topçusu, bir
makineli tüfek taburu ve iki uçaksavar takımına sahipti. Toplam olarak
11.873 asker, 3293 tüfek, 56 makineli tüfek ve 30 toptan oluşuyordu.^' Tem
muz 19 16 başlarında bu kuvvet Katya ve Bir Romani’de İngiliz mevzilerine
yaklaştı. 16 Temmuz 19 16 akşamı Türkler yaklaşık bir piyade alayı gücün
de bir kuvvetle ilerlediler ve hücum hazırlığına başladılar. Von Kress İn
giliz 52. Piyade Tümenini Bir Romani ilerisindeki mevzilerinde tespit et
tikten sonra, solundan çevirmek suretiyle kuşatmayı umuyordu. İngilizler
yeni inşa ettikleri demiryolu boyunca Mısır’a kadar uzanan, tümen büyük
lüğünde kümeler halinde yayılmışlardı. 4 Ağustos 19 16 sabahı 05.15’te
hücuma başladı. 31. Piyade Alayı İngilizleri yerlerinde tespit için ilerlerken,
von Kress 32. ve 39. Piyade Alaylarını soldan îngilizlerin gerilerine doğru
s ü r d ü . 14.00 sıralarında İngilizler karşı taarruza geçerek Türk hücum
larını durdurdular. Günün sonunda Türk hücumları durakladı ve ertesi
gün İngilizler güçlü darbeler indirerek Türkleri tamamen durdurdular.
Von Kress hücumunun tümüyle durduğunu anladı ve 7 Ağustos günü kuv
vetlerini geri çekmeye başladı. Türk kayıpları yine hafifti ve ölü ve yaralı
olarak bin civarındaydı. Bundan sonra Sina cephesi bir durgunluk ve
hareketsizlik dönemine girdi.
STRATEJİK DURAKLAMA
OCAK-ARALIK1917
1917
sayıda meydan muharebesinin yapıldığı 19 17 yılı Türklere kendi
A
Z
lerini toparlama olanağı sağlayan bir yıl oldu. Az bir bedel ödeye
rek zaman ve stratejik soluklanma süresi kazandılar. Çok sert mu
harebelerle geçen iki yıldan sonra bu dinlenmeye büyük gereksinim vardı
fakat bu durum Enver’in tekrar büyük hayaller peşine düşmesine neden
oldu. 1917 başlarında Türkiye’nin karşısındaki hem umut verici, hem de
kaygılandırıcı bir stratejik durum vardı. Türk tümenleri Balkanlar’da ve
Macaristan’da başanlı seferlerden dönüyorlardı ve Kafkasya’daki durum
istikrara kavuşmuş görünüyordu. Türk askerleri İran’ı tehdit ediyorlar ve
ayrıca Alman ve Avusturya yardımı kendisini hissettirmeye başlıyordu.
İnisiyatifi ele almak tekrar mümkün görünmeye başlamıştı. Bu olumlu
görünüşün diğer tarafında ise Mezopotamya ve Filistin’de giderek kötüle
şen bir güçler dengesi göze çarpmaktaydı. Enver Paşa ve Türk Genelkur-
mayı’nın karşısındaki esas sorun stratejik önceliklerin nerede ve nasıl ku
rulacağı idi. Seçenekler oldukça basitti. Filistin, Mezopotamya veya Kaf-
kaslar’da savunmaya yönelik takviye veya bunun karşında da Türkiye’nin
bu savaşta oluşturabileceği son stratejik ihtiyatlarla taarruza geçmek. Türk
ve Alman Genelkurmayları’nın bu konudaki fikir ayrılıkları da Enver’in
ikilemini büyültüyordu. Nihai çözüm adeta bu seçeneklerin bir uzlaşma
sını temsil ediyordu. Önce Filistin’de yeni bir ordular grubu kurulacak,
bunlar İngilizlere büyük bir darbe indirerek onları Süveyş Kanalı’na kadar
geri sürecekti. Enver bu kuvvete Yıldırım Ordular Grubu adını verdi.ı Yıl
dırım Ordular Grubu daha sonra Bağdat, Mezopotamya ve İran’ı geri al
mak üzere harekete geçecekti. Stratejik bakımdan güzel görünen bu pla
nın zayıf tarafı, var olmayan ulaşım hatları üzerine oturtulmasıydı.
İyimser olursak, Enver ve von Falkenhayn’ın yapmak istediği tam
da buydu ve bu hedeflere ulaşmak için çarkları harekete geçirdiler. Ne var
Ka fk a sya C e p h e s İ
B İ R İ N C İ VE İ K İN C İ G a ZZE
S İZ E Ö L M E Y İ EM R ED İY O R U M ! 223
HarİtS 6.1 Genel Askerî Durum, 1917
4^
Kaynak: General Fahri Belen, Birinci Dünya Harbi’nde Turk Harbi, 1917 Yılı Hareketleri, 1. Cilt (Ankara: GK Basımevi, 1985),
Kroki ı8.
durdurulmuştu. Bu, Türkler için kusursuz bir başanydı ve onlara 4. Ordu
yu takviye edecek zamanı kazandırdı. îngilizler sonunda Filistin'e yedi pi
yade tümeni ile dört süvari tümeni getireceklerdi.
İkinci Gazze Muharebesi 17 Nisan 19 17 tarihinde başladı ve üç gün
sürdü. Cemal Paşa 53. Piyade Tümenini ileri sürdü.^ Bu tümen fevkalade
eksik kadroluydu ve savunmaya yaklaşık 20 0 0 tüfekle katkıda bulundu. în
gilizler de bu sırada ek bir piyade tümeni ile yeni süvari birlikleri getirmiş
lerdi. îngilizler yeni topçu bataryalannın yanı sıra tarihte ilk kez çöle birkaç
tank ile gaz mermileri getirdiler.* Muharebe potansiyelinin ibresi hâlâ în-
gilizlerin lehineydi; ancak Türkler de boş durmamışlar ve hatlarının derin
liğini ve enini uzatmışlardı. îngilizler bu kez donanma ateşiyle de destek
lenerek Gazze yakınlarındaki Türk siperlerine doğrudan hücumlar yaptılar
ve iki gün sonra, yaklaşık 6500 kayıp verdikten sonra, hücumlarına son
verdiler. Türkler bu muharebede öncekinden daha fazla zayiat vermişlerdi
ve toplam kayıplan 20 0 0 kişiyi bulmuştu® ama Gazze’yi de hâlâ ellerinde
tutuyorlardı. Cemal Paşa îngilizlerin sekiz tanklarından üçünü Türk siper
lerinde bıraktıklannı rapor etti. Nisan ayı hâlâ sağlam Türk batlarıyla ve 4.
Ordunun giderek artan iyimserlik duygusuyla sona erdi.
Mayıs 19 17 ’de, 4. Ordu, ikisi Gazze-Birüssebi hattında bulunan beş
kolordu şeklinde örgütlendi. 4. Ordunun toplam personel ve malzeme sa
yısı aşağıdaki gibiydi: 174.908 asker, 36.225 hayvan, 5351 deve, 145.840 tü
fek, 187 makineli tüfek ve 282 top.'° Doğal olarak, bu kuvvetin önemli bö
lümleri kıyı boyunca dağılmış ve ayrıca Arabistan’ı korumakla görevlendi
rilmişti. Gazze hattında îngilizlerin karşısında 3., 7. ve 53. Piyade Tümen
lerinden oluşan 22. Kolordu ile 16. ve 54. Piyade Tümenlerinden oluşan
20. Kolordu bulunmaktaydı. Ayrıca yine îngilizlerin karşısında ordu em
rinde 3. Süvari Tümeni ile 178. Piyade Alayı bulunmaktaydı. Türkler bu bir
liklerle savunma hatlannı geliştirmeye devam ettiler. Temmuz ayında 4.
Ordunun gücü 151.742 tüfek, 354 makineli tüfek ve 330 topa (kaydedilen en
üst seviyeye) çıkmıştı. Ne var ki savunma hatları da genişlemiş, şimdi, va
ha kenti olan Birüssebi’yi neredeyse çevrelemiş ve aralıksız olarak 50 kilo
metre kadar uzamıştı. Karşıdaki imparatorluk kuvvetlerinin de güçlerini
artırmalarına rağmen Türkler (özellikle Enver) iyimserdi."
S İZ E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! 225
önemle kaydedilmesi gereken bir diğer nokta daha var ki o da Ge
neral Edmund Allenby’nin 19 17 Haziran ayında komutanlığa atanarak im
paratorluk gücüne önemli bir katkı sağlamasıydı. Allenby aynı yılın sonra
ki aylarında hücuma geçince, Amerikan Generali U. S. Grant kadar aman
sız ve inatçı olduğunu gösterecekti. Allenby .1917 yazını, Gazze-Birüssebi
hattını yarmayı amaçlayan büyük taarruzunun hazırlıklanyla geçirdi.
İ K İN C İ K u t ve Bağdat
S İZ E Ö L M E Y İ EM R ED İY O R U M ! 227
biraz yukarısına kadar Türk sağ kanadına yığınak yapmaya başladı. Halil
gerçek durumdan habersiz olarak durduğu yerde Ingilizlerin hareketini
bekliyordu. İngiliz hücumları 17 Şubat günü başladı. 22 Şubat sabahı îngi-
lizler Sannaiyat ve Kufda gösteri taarruzlarına başladılar. Ertesi gün
Kut’un üzerinde bir noktadan Dicle’yi geçmeye başlayarak günün sonunda
nehir üzerinde bir tombaz köprü kurmayı başardılar. Türklerin mahalli
karşı taarruzlan köprübaşmı ortadan kaldırmaya yetmedi. Halil’in güç ve
ihtiyatlarının çoğu Kut’un güneyinde idi ve akşam saatlerinde 18. Kolordu
nun kuzeyden kuşatılma tehlikesi altında olduğunu gördü. Hemen hareke
te geçti ve derhal çekilmeye başlama emri verdi. 18. Kolordu o akşam sa
vunma mevzilerinden çekilmeye başladı. Umutsuz artçı muharebeleri
Türklere piyadelerini çekecek kadar vakit kazandırdı; ancak, malzeme ve
top kayıplan ağır oldu. Halil Bağdat’ın son savunması için nehirden yuka
rı çekildi.
Türk hattı Bağdat’ın 10 kilometre kadar aşağısında Dicle’ye karışan
Diyala Nehri üzerindeydi. 18. Kolordu burada muharebe edecekti. Çok ağır
kayıplara uğramış olan 45. Piyade Tümeni lağvedildi ve kalanlar yeni gel
mekte olan 2. ve 63. Piyade Alayları ile birleştirilerek 14. Piyade Tümeni
şeklinde yeniden düzenlendi. Bu tümen Bağdat’ın savunmasına yardım et
mek üzere 18. Kolordu emrine verildi. İngilizler 4 Mart’ta nehir yukarı iler
lemelerine tekrar başlayarak Diyala üzerindeki yorgun ve moralsiz Türkle-
ri sıkıştırmaya başladılar. Birkaç günlük yoğun çatışmalardan sonra Halil
Diyala veya Bağdat’ı koruyamayacağını anladı. Büyük bir politik, kültürel
ve dinî önemi olan şehri teslim etme konusunda çok isteksiz olmasına rağ
men Bağdat’ı terk ederek nehir yukarı çekilişine devam etme şeklindeki
çok acı karan aldı. ıı Mart 19 17 tarihinde General Maude Bağdat’a girdi.
Bu, Mezopotamya savaş alanında Türkler için yeni bir felaketti.
Halil ordusunu Dicle’nin 60 kilometre kadar kuzeyine çekti. Çok
yıpranmış olan 6. Ordusu şimdi sağ kanadı Fırat üzerindeki Remadiye, sol
kanadı da İran sınırında olmak üzere mevzilendi. Halil ordu karargâhım
Musul’a aldı. O sıralarda elindeki toplam güç 30 binin üzerinde değildi ve
yaklaşık 300 kilometrelik bir cepheye yayılmıştı. 19 17 Nisan ayında 2. Piya
de Tümeni çok ihtiyaç duyulan bir takviye olarak bölgeye geldi ama bu Ha-
Y IL D I R I M O r d u l a r G rubu
S İZ E Ö L M E Y İ E M R ED İY O R U M ! 229
dat’m düşüşünün hemen ertesi ile von Falkenhayn’ın 7 Mayıs 19 17 tarihin
de karargâh müzakereleri için Türkiye'ye gelmesi arasındaki bir zamanda
kapıldı. Bunu Yıldırım Ordular Grubunu oluşturarak yapacaktı. Enver bu
kuvvetin Yukarı Mezopotamya’da, belki de Musul’u merkez alarak yığınak
yapmasını düşünmüştü. Yıldınm Ordular Grubu buradan Bağdat’ı geri al
mak için büyük bir taarruz yapacaktı. Daha sonra da ya Aşağı Mezopotam
ya’nın fethini tamamlayacak veya belki de İran’ı istila edecekti. Bu büyük
ölçekli bir stratejiydi ve her şeyi görkemli bir biçimde yapmak isteyen En
ver Paşa’ya çok uygun düşüyordu. Enver’in büyük planında Halil’in 6. Or
dusu Yıldırım Ordular Grubu’nun unsurlarından birisi olacaktı. İkinci un
sur ise yeni oluşturulacak 7. Ordu olarak düşünülmüştü. Bu iki ordu Al
man yardımı ile taarruza geçecekti. 7. Ordı^ birlikleri Galiçya, Romanya ve
Makedonya’dan dönmekte olan tümenlerden oluşacaktı. ı. Dünya Sava-
şı’nda, muharebe tecrübesi olan bu tümenler Türkiye’nin son stratejik ih
tiyatlarıydı ve asla yerlerine yenileri konulamazdı. 19 17 yazında Kafkaslar,
Mezopotamya ve Filistin’de durumların bir ölçüde istikrara kavuşmasıyla
Türkler en azından bir harekât alanında tekrar inisiyatif kazanmalarına
olanak verecek bir stratejik soluklanma zamanı ve alanı kazanmışlardı.
Tekrar taarruza geçilebilecek olması Enver Paşa'yı heyecanlandırdı
ve haziran ayında Filistin’i ziyaret etti. Burada Cemal Paşa’ya, Bağdat’ı ge
ri alabilecek bir taarruz düşündüğünü ve “Yıldırım Ordular Grubu” adı ve
rilecek bir ordular grubu kurmak istediğini söyledi.'“* Enver, Cemal’e ayrıca
hangi tümenlerin bu kuvvete tahsis edileceğine karar verdiğini ve komu
tanlığına da von Falkenhayn’m getirileceğini ifade etti. 24 Haziran 19 17 ta
rihinde, Enver planlarını tartışmak üzere Halep’te bir toplantı yaptı. Kafkas
Ordular Grubu komutanı Ahmet İzzet Paşa, 2. Ordu komutanı Mustafa
Kemal Paşa, 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa ve 6. Ordu komutanı Halil Pa
şa bu toplantıya katılmışlardı. Ayrıca Türk Genelkurmayı’ndan Bronsart
von Schellendorf, Türk Genelkurmayı ve Kafkas Ordular Grubundan ka
rargâh subayları ile 3. ve 4. Ordu kurmay başkanları da toplantıda yer alı
yorlardı. Bu toplantıda, Enver Avrupa operasyonlannm sona ermesiyle bo
şa çıkan tümenleri kullanarak yukarı Fırat bölgesinde yeni bir 7. Ordu kur
mak istediğini söyledi. Enver, Halil’in 6. Ordusu Dicle’den güneye doğru
S iz E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! 231
lendirmelerini sundular ve operasyon bölgesinde bir ihtiyat bulundurma
nın başanlı bir savunma için elzem olduğunu belirttiler. Cemal Paşa’nın
anılannda, bu noktada Enver ve von Falkenhayn’ın akıcı bir Almanca ile
konuşmaya başladıkları ve harita üzerinde hararetli bir tartışmaya girdikle
ri anlatılmaktadır.’^ Cemal’in tartışmayı kaybetmiş olduğu aşikârdı. Daha
sonra, Enver, von Falkenhayn’m 4. Ordunun durumundaki zaaf konusun
da Cemal ile aynı fikirde olduğunu söylediğini ifade edince Cemal büyük
bir şaşkınlık geçirmişti. Daha ötesi, von Falkenhayn şimdi Yıldırım Ordu
lar Grubunun Bağdat’ı geri almak için kullanılması yerine, îngilizleri Sü
veyş Kanalı’nın gerisine atmak için kullanılması gerektiğini savunuyordu.
Cemal bu Süveyş Plam’ndan da rahatsız oldu ve sadece Bağdat Plam’nı bı
rakarak bir operasyon alanı ihtiyatı oluşturulması yolundaki tercihini be
lirtti. Eğer Filistin’in takviyesi için birlik gerekirse, o zaman bunlar söz ko
nusu genel ihtiyattan alınabilirdi. Cemal ayrıca Yıldınm Ordular Grubu
nun karargâhı ve kendi stratejik alanına yerleşecek olan yeni 7. Ordu karar
gâhından da rahatsızdı. Bu, ister istemez Filistin komutanı olarak kendi
otoritesinin ve özerkliğinin gölgeleyecekti.
Cemal Kayzer Wilhelm’den Almanya’yı ziyaret etmesi için bir davet
alıncaya kadar en yüksek düzeylerdeki bu stratejik tartışma sürdü. Cemal
daveti hemen kabul etti ve Almanya’ya giderek Kiel’deki donanmayı,
Krupp fabrikalannı ve Bad Kreuznach’daki genel karargâhı ziyaret etti. Git
tiği her yerde törenle ağırlandı. Ne var ki Bad Kreuznach’a geldiği sırada
Enver’den gelen bir telgraf ona ulaştı. Bu telgrafta Filistin komutanlığın
dan alındığı ve burada savaşı von Falkenhayn’ın yöneteceği bildiriliyordu.
Cemal bunun felakete yol açacağını belirten bir yanıt verdi ve sonra İstan
bul’a döndü. Ancak artık olayları etkileme gücü kalmamıştı. Cemal Paşa
bundan sonra Suriye’ye dönerek Suriye ve batı Arabistan orduları komuta
nı unvanını aldı ve von Falkenhayn’a lojistik destek yapmaktan başka fonk
siyonu olmayan bir konuma düştü.""® Bu olaylardan dolayı üzüntülü ama
daha düşük bir görevde hizmete devam arzusuyla Şam'daki yeni karargâ
hına yerleşti ve ertesi yıl buradan Falkenhayn'ın ordusunun mahvını izle
di. Cemal daha sonra hatıralarında Yıldırım Ordular Grubunun komuta ve
yönetimiyle ilgili olarak Mustafa Kemal ile von Falkenhayn arasında sürek
S İZ E Ö L M E Y İ E M R ED İY O R U M ! 233
V/<>
4^
Tablo 6 .1
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Ağustos 1917
ROMANYA KAFKASYA
6 . K o lo r d u : 1 5 ., 2 5 ., 2 6 . Piy. T ü m . 3. O rd u 2 . O rd u
1 . K a fk a s K o lo r d u s u : 9 ., l o . , 3 6 . 2 . K o lo r d u : 1 . , 4 2 . Piy. T ü m .
TRAKYA K a fk a s Piy. T ü m . 4 . K o lo r d u : ı ı . , 1 2 . , 4 8 . Piy. T ü m .
1. O rd u 2 . K a fk a s K o lo r d u s u : 5 ., n . , 3 7 , ı 6 . K o lo r d u : 5 ., 8 . Piy. T ü m .
1 . K o lo r d u : 4 2 . Piy. T ü m . K a fk a s Piy. T ü m . 2 . Nizami Süv. Tüm.
1. Sü v. Tug. 5. K o lo r d u : Kıyı M ü fr e z e le r i VanJandarma (Piy.) Tüm.
GELİBOLU
5. O r d u
Yıldırım O rdular Grubu (SURİYE)
7 . Ordu (S U R İY E )
1 4 . K o lo r d u : 5 7 . Piy. T ü m .
19. Kolordu: 5 9 . Piy. T ü m . SURİYE-FİLİSTİN 3 . K o lo r d u : 4 3 . Piy. T ü m .
4 . O rd u K o lo r d u : i q ., 2 0 . Piy. T ü m .
2 1 . Kolordu: 4 9 . Piy. T ü m .
8 . K o lo r d u : 4 8 . Piy. T ü m . A s y a K o lo r d u s u ( A lm a n )
1 2 . K o lo r d u : 2 3 ., 4 4 . Piy. T ü m . 6 . O r d u (MEZOPOTAMYA)
BATI ANADOLU
1 5 . K o lo r d u : 4 3 . Piy. T ü m . 1 3 . K o lo r d u : 2 ., 6 . Piy. T ü m .
5 8 . Piy. T ü m .
2 0 . K o lo r d u : ı 6 . , 5 4 * Piy. T ü m . ı 8 . K o lo r d u : 1 4 . , 5 1 . , 5 2 . Piy. T ü m .
22. Kolordu: 3-. 7-, 5 3 - P'y- T ü m . 4 6 . Piy. T ü m .
3. Süv. T üm .
Not Koyu renkli yazılanlar yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Aralık ıgıö’dan son
ra yeniden konuşlandırılan birlikleri, koyu renkli italikle yazılanlar ciddi şekilde A R A B tS T A N -Y E M E N
eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. Faal halden çıkarılan birlikler; 4., 9., 10., 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 . , 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
17., ı8., 29., 31., 32., 34., 35., 38. Piy. Tüm.; yeniden adlandırılan birlikler: 13., 28.,
30., 33. Piy. Tüm.
var ki Türk ordusunun giderek zayıflamakta olduğuna dair işaretler bulun
maktaydı. Eylül 19 17 tarihinde Yıldırım Ordular Grubu karargâhına gönde
rilen bir raporda, von Kress Gelibolu'dan gelen 24. Piyade Tümeninin
Haydarpaşa’dan 10 .0 0 0 sağlıklı personelle ayrıldığını ve sadece
4 6 3 4 ’ünün göreve hazır vaziyette geldiğini bildiriyordu.'“'* Bu tümen mev
cudunun yüzde 19 ’u hasta, yüzde 2 4 'ü firarda ve yüzde 3’ü de ev iznindey-
di. Alman Asya Kolordusu Suriye'ye gelen son büyük birlik olup Silez-
ya'nın Neu Hammer bölgesindeki toplanma yerinden buraya uzun bir yol
culuk yapmıştı. Türk demiryollarının kötü durumu göz önüne alındığında,
7. Ordunun Halep'te toplanması büyük bir başarıydı. Bir kez buraya gel
dikten sonra, Türk Genelkurmayı orduyu demiryoluyla doğuya sevk etme
yi planlamıştı. Buradan sonra da piyade tümenleri Musul'un güneyindeki
toplanma bölgesine kadar olan son 16 0 kilometrelik yolda Asya Kolordu
su’nun 40 0 kamyonu ile taşınacaklardı. Bu epey iddialı bir girişimdi.“"’
6 Eylül 19 16 tarihinde meydana gelen ve Yıldırım Ordular Grubu
nun operasyonlarını sürdürmesi için elzem olan büyük miktarlardaki mal
zemenin havaya uçtuğu ileri sürülen Haydarpaşa tren istasyonu patlaması
Türk resmî tarihlerinin herhangi birinde yer almamaktadır. Aynı şekilde,
demiryolu altyapısına gelmiş olabilecek herhangi bir zarardan da söz edil
memektedir ve anlaşıldığı kadarıyla bunun malzemenin doğuya şevki ko
nusunda kalıcı bir etkisi olmamıştır.
19 17 Eylül ortalarına gelindiğinde, Bağdat’ın geri alınmasıyla ilgili
plan çöpe atılmışü. Enver Paşa nihayet von Falkenhayn’m tavsiyesini dik
kate alarak Yıldırım Ordulanm önce Filistin’e gönderdi. Bu sıralarda von
Kress tarafından Gazze-Birüssebi hattı karşısında yapıldığı bildirilen deva
sa Ingiliz yığınağı ile ilgili rahatsız edici raporlardan da etkilenmiş olabilir.
Ayrıca, Enver anlaşıldığı kadanyla Cemal Paşa'nm Filistin’de hâlâ var olan
otoritesinden de rahatsızdı ve bununla ilgili olarak da bir şeyler yapmak is
tiyordu. Bunun sonucunda, 26 Eylül 19 17 tarihinde Enver 4. Ordu karargâ
hını kuzeye, Şam’a aldı.“"^ Aynı tedbirler çerçevesinde eski 4. Ordu bölgesi
ni ikiye ayırarak Cemal’e hem Suriye, hem de Arabistan’ı verdi. Ayrıca Yıl-
dınm Ordular Grubu ile 7. Orduya Filistin’e gitme emri verdi. 2 Ekim tari
hinde bunu izleyen emirler çerçevesinde Enver Filistin komutanlığının ör-
Ü çüncü G azze
Kud üs
S u R İ Y E VE B a t i A r a bista n
İRAN
İMPARATORLUĞUN SONU
OCAK-KASIM 1918
1918
T
ürkler için stratejik durum 1918 Eylül sonlanna kadar umutlu gö
rünmekteydi. Liman von Sanders’in meşhur Gelibolu savunmasını
Filistin'de tekrarlayacağı ve İngiliz ilerleyişini bir kez daha durdura
cağı umut ediliyordu. Mezopotamya’da cephe direniyor ve Kafkasya’da
Türkler aman vermeden Hazar Denizi’ne doğru ilerliyorlardı. Başarısızlık
larla karşılaşan diğer ortaklan (Almanya-Macaristan ve Bulgaristan) ile kar-
şılaştınldığında, Türkler daha iyi bir performans gösteriyor gibiydiler. Al-
lenby’nin Nablus (Meggido) ve Suriye’deki son taarruzlan ile Bulgaristan
ve Selanik cephesinin çökmesi her şeyi birkaç hafta içinde değiştirdi. Türk
ler her ne kadar Filistin ve Suriye’nin kaybını kabul edebilir görünseler de,
1918 sonlarında Türk Trakyası’nda büyük ölçekli bir savunma yapacak du
rumda değillerdi.
Enver’in büyük Kafkasya seferleri bir kez başanyla sonuçlandı. Ne
var ki bu başarının nedeni sağlıklı bir stratejik planlama ve iyi yönetilmiş
operasyonlardan daha çok, Rus ordusunun yokluğundan kaynaklanıyordu.
Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan’ın büyük kısmı dahil, geniş toprak-
lann ele geçirilmesiyle ulaşılan başan Enver’in hayallerini tekrar ateşledi ve
onu daha acil ilgi gerektiren stratejik önceliklerden uzaklaştırdı.
O kadar uzun süre sonra ve o kadar büyük bir bedel ödedikten son
ra savaşın sonunun aniden gelmiş olması Türk ordusunun moralini boz
muş gibi görünmedi. Kitlesel firarlar olmadığı gibi, birlikler silahlarını atıp
dağılmadı. Yüksek Komutanlık yenilmiş fakat mağrur orduyu banş hali
düzeyine döndürmek için derhal planlama çalışmalarına başladı.
ERMENİSTAN
Mayıs 19 17 ’den beri Türklerle Ruslar arasında gayri resmî bir mü
tareke durumu vardı. Devrimin askerlerin morali üzerindeki yıkıcı etkisin
Tablo 7 .1
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Ocak 1918
TRAKYA ANADOLU KAFKASYA
1. O rd u 2. Ordu 3. uO rrad uu
1 . K o lo r d u : 4 2 . Piy. T u m . 15 . K o lo r d u : B a ğ lı b irlik y o k 1 . K a fk a s K o lo r d u s u : 9 ., 1 0 . , 3 6 .
1. Süv. Tug. 5 8 . Piy. T ü m . K a fk a s Piy. T ü m .
1 5 .. 2 5 . Piy. T ü m . 2 . K a fk a s K o lo r d u s u : 5., n . , 3 7 .
Yıldırım Ordular Grubu (FİLİSTİN) K a fk a s Piy. T ü m .
GELİBOLU Yıldırım Ordular Grubu 4 . K o lo r d u : 5., 8 ., 1 2 . Piy. T ü m .
5. O rd u 7. Ordu
14 . K o lo r d u : 5 7 . Piy. T ü m . 3 . K o lo r d u : ı . , 1 9 , , 2 4 . Piy. T ü m .
19 . K o lo r d u : 5 9 . Pİy. T ü m . 2 0 . K o lo r d u : 2 6 ? , 5 3 . Piy. T ü m .
2 1. K o lo r d u : 4 9 . Piy. T ü m . 3. S ü v. T ü m .
A s y a K o lu (A lm a n ) MEZOPOTAMYA
8. Ordu 6 . O rd u
2 2 K o lo r d u : 3 ., 7 ., 2 0 . Piy. T ü m . 1 3 . K o lo r d u : 2 ., 6 . Piy. T ü m .
ı 6 . , 5 4 . Piy. T ü m . 1 8 . K o lo r d u : 1 4 ., 5 1 ., 5 2 . Piy. T ü m .
SURİYE BATI ARABİSTAN
2 . K a fk a s S ü v . T ü m . 4 6 . Piy. T ü m .
4 . O rd u
8 . K o lo r d u : 4 3 ., 4 8 . Piy. T ü m .
12 . K o lo r d u : 2 3 ., 4 1 . , 4 4 . Piy. T ü m .
H ic a z G r u b u : 5 8 . Piy. T ü m . v e
ü ç y e r e l p iy a d e t ü m e n i.
Not: Koyu renkte yazılmış olan birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Ağus
tos 1917’den sonra yeniden konuşlanmış olan birlikleri, koyu renkli ve italik
olanlar ciddi şekilde eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. A R A B İS T A N -Y E M E N
Lağvedilen birlikler: 4., 9., lo., 17., ı8., 29., 31., 32., 34., 35., 38. Piy. Tum. 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 ., 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
Yeniden adlandırılan birlikler: 13., 28., 30., 33. Piy. Tüm.
eratı dahi almamıştı. Gerçekte, Vehip Paşa bazı tümenlerinin Türk Genel
kurmayı tarafından daha faal cephelere gönderilmesi taleplerini de savuş
turmak zorunda kalmışü. Bu girişiminde oldukça başarılı olmuş ve sadece
2. Kafkas Süvari Tümenini Yıldırım Ordular Grubuna vermişti. Ordusu
nun zayıflamış durumu ı. Kafkas Kolordusunun ıı Şubat 1918» tarihindeki
yoklama kayıtlanna yansımıştı ve burada göreve hazır personelin 49 8 su
bay ve 11.390 askerden ibaret olduğu bildirilmekteydi."* Aynca, kolordu ka
yıtları aynı gün silah mevcudunu sadece 98 makineli tüfek ve 4 6 top ola
rak göstermekteydi. Gerçekten de 1918'in ı Ocak günü ı. ve 2. Kafkas Ko
lordularının toplam gücü 20 .0 26 asker, 186 makineli tüfek ve 151 top idi.
Bu toplam, batı cephesinde savaşan tek bir İngiliz tümeninin muharebe
gücünü ancak aşıyordu. Türk 3. Ordusu birçok koşulda taarruz yeteneği ol
mayan bir kuruluş olarak addedilirdi.
Ne var ki hırslı ve verimli zihni daima işleyen Enver Paşa 19 17 bo
yunca Kafkaslar'daki durumu dikkatle izlemekteydi. 19 17 Aralık ayında 3.
Ordudan gelen Yüzbaşı Hüsamettin imzalı rapor, Rusların cepheyi daha
uzun süre ayakta tutamayacaklarını bildirmekteydi.^ 3. Ordu ayrıca Tiflis
bölgesinde İngiliz ve Fransız faaliyetlerinden ve büyük Ermeni ve Rum as
kerî birliklerinin kurulduğundan söz etmekteydi. Daha da ötesi Ermenile-
rin Müslüman Azerbaycanhian katlettikleri doğrultusunda haberleı gel
mekteydi. Nihayet, rapor Ermeni Taşnak komitelerinin doğudaki Türk vi
layetlerinde ayrılıkçı bir cumhuriyet kurmaya hazırlandıkları konusundaki
haberlerle sona eriyordu.
Enver Paşa Kafkasya’daki durum hakkındaki 3. Ordu raporunu al
dıktan sonra doğuya doğru genişleme konusunu görüşmek üzere Azeri
Müslüman Meclisi’nin sürgündeki liderlerini İstanbul’da topladı.“* Dikkat
çekici şekilde sessiz olan bir cephede statükoyu korumakla yetinmeyen En
ver Paşa ve Türk Genelkurmayı Kafkaslar'da yeni bir taarruza kalkışmanın
planlanm yapmaya başladı. 1918 yılbaşı civanndaki bir tarihte, Enver taar
ruza geçerek sadece 19 14 değil, fakat aynı zamanda 1877 sınırları üzerinde
iddia sahibi olmayı düşündü ve Vehip’in ordusunu takviye etmeye karar
verdi. 23 Ocak 19 18 ’de Enver Paşa 3. Orduya taarruz harekâtına hazırlan
ma emrini verdi.’ Kısa süre önce Romanya’daki harekâttan dönmüş olan
250 İM P A R A TO R LU Ğ U N S O N U , O C A K -K A S IM 1 9 1 8
ri Batum’dan yayılarak ilerledi ve nisan ortalarında kuzeyde Özgüreli ile
güneyde Ardahan’ı aldı,
Ermeniler merkezde Kars kale kentini savunmaya çalıştılar. Rus or
dusu 1878’de Türklerden aldığı Kars’ı aradan geçen 50 yıl boyunca ağır şe
kilde tahkim etmişti. Ruslar bu mevzileri sağlam bir şekilde Ermenilere dev
rettiler ve böylece Kars potansiyel olarak 3. Ordunun büyük direnişle karşıla
şabileceği bir yer haline geldi. Şehir 10.000 Ermeni tarafından savunuluyor
du. Tablo 7.2, kalenin savunulma silahlannın dökümünü göstermektedir.
SİLAHLAR A det
Sabit top 154
Makineli tüfek 46
İhtiyattaki top 66
İhtiyattaki makineli tüfek 20
Kaynak: TC Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, Kafkas Cephesi 3. Ordu Harekâtı,
Cilt II {Ankara: GK Basımevi, 1993), Kroki 79.
252 İM P A R A TO R LU Ğ U N S O N U , O C A K -K A S IM 1 9 1 8
laşması’nm ciddi bir ihlali olarak görüyorlardı. En üst diplomatik seviyeler
de, Almanlar Enver Paşa'yı Panturan imparatorluğu rüyasından caydıramı-
yorlardı. Almanlar için şansız olan durum, ittifak politikalannın Enver Pa
şa ile ilişkilerin devamını gerektirmesiydi. Bu nedenle Almanlar Türklerin
Kafkaslar’da ilerlemelerini engellemek için yaratıcı bir şekilde kurnazlık
yollarına başvurdular. Türk 8. Ordusu komutanlığı görevinden ayrılmış
olan Albay Kress von Kressenstein, Alman diplomat von Schulenberg ile
birlikte Tiflis’e gönderildi. Bu iki Alman Transkafkasya Federal Cumhuri-
yeti’nin telaşa kapılmış liderleriyle alelacele görüşmeler yaparak soruna ga
rip fakat son derece yaratıcı bir çözüm buldular.
27 Mayıs tarihinde, federe cumhuriyetin Gürcü üyeleri ayrı bir Gür
cü devletinin kurulduğunu ilan ettiler. Aynı anda, von Kress ve von Lossow
da yeni bağımsız Gürcü devleti için bir Alman himayesinin yaratıldığını
ilan ettiler. Türkler son derece büyük bir öfkeye kapıldılar ve Vehip Gürcis
tan'ın derhal işgalini talep etti. Von Lossow Berlin'e gitmek üzere Batum
Konferansından aynlarak tartışmayı kesti. Hemen aynı anda Alman ve
Gürcü bayrakları her yerde yan yana dalgalanmaya başladı ve Gürcistan Al
man etkisinin işaretleriyle doldu. Alman Ordusu piyade bölüklerini deniz
yoluyla Kınm'dan Gürcü limanı olan Poti'ye taşıdı. Buna ek olarak, Berlin
Suriye ve Ukrayna’daki bazı Alman birliklerine Gürcistan’a gitme talimatı
verdi. Gürcistan Cumhuriyeti’nin hayatta kalması bir oldubittiye getirildi.
Müttefikler arasındaki çatlağın büyümesinden telaşa kapılan Enver Paşa ile
yeni Genelkurmay Birinci Yardımcısı General Hans von Seeckt Almanlar
la görüşmek üzere 5 Haziran’da Batum’a gittiler. Onlar Batum’da iken Ve-
hip'in askerleri Tiflis’e giden ana yol üzerinde birleşik bir Alman-Gürcü
kuvveti ile çatışmaya girdiler. Türkler hücum ettiler ve çok sayıda esir aldı-
lar.'5 Bu olay Berlin’in resmen Osmanlı İmparatorluğu’nu askerlerini ve
desteğini çekmekle tehdit etmesine neden oldu! Almanlar ile Türkler ara
sındaki gerilim hiç olmadığı kadar yükseldi.
Öfkeli bir tabiata sahip olan Enver Paşa, kendisi için olağandışı sa
yılabilecek bir anda, von Seeckt ile birlikte gerilimi azaltmaya karar verdi.
Alman baskısı kabul edilerek Türklerin Gürcistan’da kuzeye doğru ilerle
mesinden şimdilik vazgeçildi. Bununla birlikte, Enver aklından hiç çıkar-
S İZ E Ö L M E Y İ EM R ED İY O R U M ! 253
N)
Tablo 7.3
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Haziran 1918
TRAKYA ANADOLU KAFKASYA
1. O rd u 2 . O rd u D oğu O rd ula r G rubu
1 . K o lo r d u : 4 2 . Piy. T ü m . 1 5 . K o lo r d u : B a ğ lı b irlik y o k 3. O rd u
1. Süv. Tug. 5 8 . Piy. T ü m . 7. Kolordu: 3., 36. Kafkas Piy. Tüm.
2 5 . Piy. T ü m . 5., 37. Piy. Tüm.
Yıldırım Ordular Grubu (FİLİSTİN ) 9. O rd u
GELİBOLU Y ıld ır ım O r d u la r G r u b u t. Kafkas Kolordusu: g., 10. Kafkas
5. O r d u 7. O rd u Piy. Tüm.
1 4 . K o lo r d u : 5 7 . Piy. T ü m . 3. Kolordu: 1,, 24. Piy. Tüm. v e 1 5 . Piy. T ü m .
1 9 . K o lo r d u : B a ğ lı b irlik y o k ve 3. Süv. Tüm. 4. Kolordu: 5., 11., 12. Piy. Tüm.
2 1 . K o lo r d u : 4 9 . Piy. T ü m . 20. Kolordu: 26., 53. Piy. Tüm. B ağım sız Süv. Tugayı
19. Piy. Tüm.
A s y a K o lu (A lm a n ) MEZOPOTAMYA
& O rd u 6. O rd u
SURİYE-BATI ARABİSTAN 12 Kolordu: 3., 7., 20. Piy. Tüm. 13. Kolordu: 2., 6. Piy. Tüm.
4 . O rd u 16., S4. Piy. Tüm. 18. Kolordu: 14., 51., 52. Piy. Tüm.
8 . K o lo r d u : 4 3 ., 4 8 . Piy. T ü m . 2. Kaflcas Süv. Tüm. 46. Piy. Tüm.
1 2 . K o lo r d u : 2 3 ., 4 1 . , 4 4 . Piy. T ü m
H ic a z G r u b u : 5 8 . Piy. T ü m . v e
ü ç y e r e l p iy a d e t ü m e n i.
Not Koyu renkte yazılmış olan birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Ocak
ıgıS’den sonra yeniden konuşlanmış olan birlikleri, koyu renkli ve italik olanlar
ciddi şekilde eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. A R A B İS T A N -Y E M E N
Lağvedilen birlikler: 4., 9., 10., 17., ı8., 29., 31., 32., 34., 35., 38., 54., 59. Piy. Tüm. 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 . , 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
Yeniden adlandırılan birlikler: 13., 28., 30., 33. Piy. Tüm.
madiği Panturan imparatorluğu rüyasından vazgeçmeyi kabul etmedi ve
neredeyse bir gece içinde 3. Ordunun komuta düzenlemelerini ve görevini
yeniden tertipledi. 7 Haziran’da Enver Kafkasya kuvvetlerini bir kez daha
yeniden örgütlemeye karar verdi. 3. Ordu birlikleri içinden yeni bir 9. Or
du oluşturarak, bunun karargâhını, şimdi lağvettiği 2. Kafkas Kolordusun
dan oluşmuş Şevket Paşa Grubundan tayin etti. Enver bu iki ordunun fa
aliyetlerini koordine etmek için yeni Doğu Orduları Grubunu kurdu. Vehip
Paşa bu Ordular Grubunun komutasını alırken. Korgeneral Esat Paşa 3.
Ordu komutanlığına ve Yakup Şevki Paşa da yeni 9. Ordu komutanlığına
getirildiler.*^ 6. Kolordu (3. ve 36. Kafkas Piyade Tümenleri) ile 5. ve 37.
Kafkas Piyade Tümenleri 3. Orduda kaldı. Yeni 9. Ordu ı. Kafkas Kolordu
su (9. ve 10. Kafkas Piyade Tümenleri ile 15. Piyade Tümeni), 4. Kolordu
(ıı. Kafkas Piyade Tümeni ile 5. ve 12. Piyade Tümeni) ve bir bağımsız sü
vari tugayına sahip oldu. Bazı savaş tarihlerinde söylenenlerin tersine, bu
operasyonları desteklemek üzere çok az yeni Osmanlı kuvveti gönderildi
(toplam olarak sadece bir buçuk tümen kadar). Tablo 7.3, Haziran 1918 ta
rihinde Türk kuvvetlerinin dağılımını göstermektedir.
Yeni plan 8 Haziran’da bütün birliklere gönderilen emirler çerçeve
sinde 9 Haziran gününden itibaren geçerli oluyordu. Bu, Kafkasya cephe
sindeki komuta düzenlemeleri için olağandışı bir yeniden tertiplenmeydi
ve Doğuda yayılma için Enver'in yeni stratejik konseptini yansıtıyordu.
Gürcistan yönünde kuzeye ilerlemesi durdurulan Enver şimdi Kafkasya
kuvvetlerinin stratejik yönünü doğuya ve güneye veya Azerbaycan ile İran’a
çevirdi. Doğu Ordular Grubunun yeni komuta yapısı, geniş bir cephede ha
rekât yapacak iki farklı ordu oluşturmak suretiyle stratejik yön değişikliği
ni mümkün kılmaktaydı.*^ Yeni komuta düzenlemeleriyle birlikte yeni gö
revler ve hedefler de geldi. 9. Orduya İran’a girerek Tebriz’i alma görevi ve
rildi. 3. Ordunun doğuya Hazar Denizi’ne kadar ilerlemesi emredildi. 3.
Ordu karargâhı, yeni komuta yapısı ve yeni görevleri hayata geçirebilmek
için, harekât alanının dört bir yanında, birlikleri ve malzemeyi hızla yeni
yerlerine intikal ettirmeye çalıştı.
Enver haziran başlarında Türklerle Almanlar arasında Batum’da
meydana gelen olayların yarattığı kötü duyguları silmek için Vehip Pa
S iz E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! 255
şa’nın yerine başka birini getirmeye karar vermişti. 29 Haziran’da Vehip
Paşa’ya İstanbul'a dönme emri verdi ve 6. Ordu Komutanı Halil Paşa’ya
Musul'dan gelerek onun yerine Doğu Ordular Grubunun komutasını al
masını emretti. Enver Türk Kafkas kuvvetlerinin komutasındaki değişikli
ğin Almanlarla Türkler arasında hâlâ var olabilecek düşmanlığı sona erdi
receğini umuyordu.
1918 ortalannda, 3. Ordu doğuya doğru ilerlemeyi sürdürmekteydi.
Bu ilerleme Bakû yönünde iki kolu olan bir eksen üzerinden sürdürüldü.
5. Piyade Tümeni öncü görevi yapıyor ve Akstafa-Bakû yolu ile Bakû güne
yinde Hazar kıyısına çıkan Elyat'a giden demiryolu üzerinden ara verme
den doğuya ilerliyordu. Ermeniler ve Azeriler ilerleyen Türk kollarına kar
şı taarruzlar yapıyorlar ve Kudamir yakmlannda bir savunma hattı kurma
ya uğraşıyorlardı. Ne var ki 5. Tümen her türlü direnişi süpürdü ve Bakû'ya
doğru ilerledi. Türkler çoğu gün 15 kilometre veya daha fazla ilerleyerek 27
Temmuz'da Bakû kentine bakan yüksek araziye ulaştılar.
3. Ordunun geri kalan kısmı 5. Piyade Tümeninin hızlı harekâtına
yetişmek için çabaladı ve operasyonların temposunda geçici bir duraklama
oldu. Çok geride kalan 6. Kolordu lağvedilerek tümenleri doğrudan 3. Or
duya bağlandı. Diğer örgütsel düzenlemeler de yoldaydı. Enver Panturaniz
min ideolojik çekiciliğine direnemiyordu ve imparatorluk rüyalarını des
teklemek için yeni bir fikir geliştirdi. Temmuz 19 18 ’de “İslam Ordusu"'*
fikrini hayata geçirmeye başladı. Nüvesi Türk tümenlerinden oluşacak bu
İslam Ordusu, Trans-Hazar ve Kafkasya bölgelerinde fikrini destekleyecek
Müslümanları seferber edecek ve İran’dan güneye inerek Şattülarap’ı geri
alacaktı. Orada Mezopotamya’daki İngiliz kuvvetlerini kuşatacaktı. Bundan
sonra Panturan imparatorluğuna küçük bir adım kalmış olacaktı. Enver’in
ajanlan İran’da işe koyularak Pehlevi ailesiyle bağ kurup onların desteğini
almaya çalıştılar. 10 Temmuz 1918 tarihinde Enver fikirlerini gerçekleştir
mek üzere yeni İslam Ordusunu faal hale getirdi. Bu yeni ordunun nüvesi
küçük olup, sadece 5. Kafkas Piyade Tümeni ve 15. Piyade Tümeni ile bir
bağımsız tugay ile bir bağımsız alaydan oluşuyordu. Fahrî Tuğgeneral rüt
besini taşıyan Nuri Paşa İslam Ordusu komutanlığına getirildi. Hem 9.
Ordu, hem de İslam Ordusunun gücünü koruyabilmek için 3. Ordunun
A zerbaycan
S İ Z E Ö L M E Y İ E M R ED İ Y O R U M ! 257
N)
vyı HarİtS 7*1 üçüncü Ordu Harekâtı, 1918
00
Kaynak: General Fahri Belen, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, sncu Ordu Harekâti, Cilt 2 (Ankara: CK Ba
sımevi. Kroki 20.
subayları ve astsubayları ile bu kuvveti eğitmeye ve Enzeli’deki olayların ge
lişimini izleyerek beklemeye başladı. Türklerin Bakü petrolleri üzerindeki
tehdidinden çekinen İngilizler 1918 Haziran’mda Dunsterville’e takviye
göndermeye başladılar. Bundan sonra “Dunsterforce” savaşarak tekrar En-
zeli’ye döndü ve Dunsterville, Biçerov’un Kazakları ile birlikte ilerideki
operasyonları planlamaya başladı. Temmuz başında Kazaklar Elyafta çı
karma yaptılar ve “Dunsterforce”un esas bölümü de 20 Ağustos’da Ba
ku’ya çıkmaya başladı.
Bu arada İslam Ordusu Bakû’ya hücuma başlamıştı. 31 Temmuz gü
nü 03.30'da Türkler Bakû’nun kuzeybatısındaki 905 numaralı tepeye hü
cum ettiler. Hücum, Türkler 2 Ağustos’ta duruncaya kadar devam etti. Bu
sırada 5. Piyade Tümenine takviyeler geldi. Bunlar 10. Kafkas Piyade Tüme
ni, birkaç topçu bataryası ve bir süvari alayı idi. Halil Paşa ikinci bir taarruz
hazırladı ve 5 Ağustos'ta başlayan bu hareket yine 905 numaralı tepeye yö
nelmişti. Bu hücum da başarısız kaldı ve Türkler ölü ve yaralı olarak 547 su
bay ve asker yitirdiler. İslam Ordusunun komutanı başarısızlığını savunma
nın iyi örgütlenmiş olmasına ve askerlerinin yorgunluğuna bağladı.""’ 10.
Kafkas Piyade Tümeni hattan çekildi ve onun yerine Kafkaslar’a geldiğin
den beri çok az muharebe görmüş olan 15. Piyade Tümeni aldı.
Türklerin sorunlarını daha da karmaşıklaştıran bir husus, Bakû’ya
300 İngiliz askerinin geldiği ve Enzeli'de 5000 İngiliz’in daha beklediği
yönündeki ilk haberlerdi. 9. Ordu buna karşı bir tedbir olarak İngilizlerin
İran’da tutulmaları umuduyla, Enzeli ve Hemedan’ı tehdit edecek bir hare
kâta yönlendirildi. İslam Ordusunun endişeye kapılan karargâhı, şimdi Ba
ku’yu almak için 5000 yeni asker ile birkaç ağır top bataryasına ihtiyaçları
olduğu şeklinde bir değerlendirme yaptı. 17 Ağustos’ta “Dunsterforce” Ba
ku’da üç tabur İngiliz piyadesi, bir miktar sahra topçusu ve üç zırhlı araca
sahipti. Bununla birlikte, dinamik bir liderliğin yokluğundan dolayı Erme
ni ve Azeri savunmasının gün geçtikçe dağılması nedeniyle Dunsterville'in
cesareti giderek kırılıyordu. Türkler Bakû üzerine son taarruzlannı planla
dılar. Buna göre 15. Piyade Tümeni kuzeyden, 5. Kafkas Piyade Tümeni de
batıdan hücum edecekti. Ana hücum Bakû savunmasının kuzeybatı köşe
sinden yapılacaktı. İslam Ordusu 14 Eylül 19 18 günü saat 01. o o’da hücum
I ran
Yakup Şevki Paşa’nm 9. Ordusu, İran’ı istila ve Tebriz’i almakla gö
revlendirildiği sırada 6 piyade tümenine sahipti. Haziran 1918 sonunda 2
Nablu s
Bu emrin bazı önemli sonuçlan vardı. îlk olarak Enver ı. Ordu ka
rargâhını lağvederek ve bu subayları Liman Paşa ile birlikte göndererek,
Yıldınm Ordular Grubunun bileşiminin ağırlıkla Türklerden oluşmasını
garanti etmekteydi. İkincisi, ilk paragrafın yazılış biçimiyle, von Falken-
hayn'ın görevden alınmasının sorumluluğunu Alman Genelkurmayına
atıyor ve bunun yaratacağı kırgınlığı yumuşatıyordu. Üçüncü olarak, bu
emir Mezopotamya harekât alanını Yıldırım Ordular Grubundan kopartı
yordu ve böylece bu ordunun sorumlulukları azalıyor ve basitleşiyordu. Ni
hayet emir. Cemal Paşa’ya operasyonlannı Liman Paşa ile koordine etme
talimatını veriyordu. Cemal kısa süre sonra 4. Ordunun komutanlığını bı
rakacak ve bu ordunun Liman Paşa tarafından tam olarak kontrolünün yo
lunu açacaktı. Bu, Filistin cephesinin nihayet tek bir komutanın deneti
minde olmasını garanti altına alıyordu. Bir bütün olarak ele alındığında, bu
düzenlemeler çok dikkatle ayarlanmıştı ve Filistin’in savunmasını etkile
miş olan bazı organizasyon sorunlarını sona erdirmişti.
Liman Paşa Trakya’nın savunulması sorumluluğunu 5. Ordu ko
mutanına devrederek derhal yeni görevine doğru yola çıktı. 8 Mart’ta karar
gâhıyla birlikte Suriye’ye geldi ve derhal Yıldırım Ordular Grubunun ko
mutasını aldı. Burada von Falkenhayn ile Filistin’deki savunma stratejisiy
le ilgili bir görüş alışverişinde bulundu. Falkenhayn aktif savunma tarafta-
rıydı""^ ve hem ricat, hem de toprak terk etmeyi öngören esnek bir savunma
sistemi kurmuştu. Liman Paşa Gelibolu Yarımadasındaki tavizsiz savun
masına dayanarak, taktik savunma konusunda tam tersi bir görüşe sahip
ti, öyle ki, birliklere her ne pahasına olursa olsun üzerinde bulundukları
S iz E Ö L M E Y İ E m r e d i y o r u m ! 265
c^
Tablo 7 .4
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Eylül 1918
TRAKYA K A FK A SYA
Y ıld ır ım O r d u la r G r u b u ( F İL İS T İN )
1. O rd u D o ğ u O r d u la r G r u b u
1 . K o lo r d u : 4 2 . Piy. T ü m . Y ıld ır ım O r d u la r G r u b u
3. O rd u
4 . O rd u
1. Sü v. Tug. 3 . , ı a , 3 6 . Kafkas Piy. Tüm.
2 . Kolordu: 62 Piy. Jum.
9 . O rd u
+ üç adet geçici Piy. Tüm.
Ürdün Grubu: 24. Piy. Tüm., 3 . Süv.
9 ., 71 . Kafkas Piy. Tüm.
G E L İB O L U 1 2 . Piy. Tüm.
Tüm. Bağımsız Süv. Tugayı
5. O r d u
8. Kolordu: 48. Tüm., geçici kuruluş İslam Ordusu
1 4 . K o lo r d u : 5 7 . Piy. T ü m .
lu Piy. Tüm. 5 . Kııflcas Piy. Tüm.
1 9 . K o lo r d u : B a ğ lı b irlik y o k
7. O rd u
2 1 . K o lo r d u : 4 9 . Piy. T ü m . 15 . Piy. Jum.
3 . Kolordu:
1., 11. Piy. Tüm.
20. Kolordu: 26., n . Piv. Tüm.
AN AD O LU 8. O rd u M EZO PO TAM YA
2. u Orrod u 2 2 . Kolordu: 7.,
20. Piy. Tüm. 6 . O rd u
1 2 . K o lo r d u : 2 3 . Piy. T ü m Sol Kanat Grubu: 16., ıg. Piy. Tüm. 73. Kolordu: 2., 6.Piy. Tüm.
15 . K o lo r d u : 4 1 . , 4 4 . Piy. T ü m . + Asya Kolu (Alman) 28. Kolordu: 14., 46. Piy. Jum.
5 8 . Piy. T ü m . 2. Kafkas Süv. Tüm.
Not Koyu renkte yazılmış olan birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Ağus
tos 1918'den sonra yeniden konuşlanmış olan birlikleri, koyu renkli ve italik
olanlar ciddi şekilde eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. Lağvedilen birlikler:
3., 4., 8., 9., ıo., n., 17., 18., 25., 27., 29., 31., 32., 34., 35., 38., 50.. 51., 52., 54., 59. ARABİSTAN-YEM EN
Piyade Tümenleri, 37. Kafkas Piyade Tümeni; yeniden adlandırılan birlikler: 13., 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 ., 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
28., 30., 33. piyade tümenleri.
menleri) oluşmaktaydı. Cevat Paşa'nın 4. Ordusu ise 8. Kolordu (48. Piya
de Tümeni, geçici olarak derlenmiş bir başka tümen ve ayrıca tümen bü
yüklüğündeki Şerştal Grubundan oluşmuştu), Şeria veya Ürdün Grubu adı
verilen birliklerden (3. Süvari Tümeni ile 24. Piyade Tümeni) ve 2. Kolor
dudan (62. Piyade Tümeni) oluşuyordu. Türkler için çok değerli bir unsur,
Mustafa Kemal Paşa’nın 17 Ağustos’ta 7. Ordunun komutasını almasıydı.
Liman Paşa ve bağlı komutanlar beklenen büyük İngiliz taarruzunu karşı
lamak üzere çok yoğun bir çalışma temposu içerisine girdiler. Eylül 1918
başlarında yeni bir İngiliz saldırısının başlamak üzere olduğuna dair kesin
belirtiler vardı ama Liman Paşa ve Türkler Allenby’nin tam olarak nereden
vuracağını tespit edemiyorlardı. Bunun nedeni Allenby’nin uygulamakta
olduğu mükemmel aldatma tedbirleriydi. Bunun sonucu olarak Yıldırım
Ordular Grubu bütün cephe boyunca sabit savunma mevzilerinde bekle
mek zorundaydı. Operasyonal seviyede ihtiyat olarak elde bulunan yegâne
kuvvetler 8. Ordu bölgesindeki 2. Kafkas Piyade Tümeni ile 4. Ordu bölge
sinde bulunan 3. Süvari Tümeni idi. tngilizlerin büyük bir yarma yapması
halinde Liman Paşa’mn elinde çok az ihtiyat ve daha da az seçenek bulun
maktaydı. Bununla birlikte Liman’ın gözünde, siperdeki Türk piyadesinin
muharebe yeteneği yüksekti. Tablo 7.4, Eylül 19 18 ’de Türk kuvvetlerinin
dağılımını göstermektedir.,
Allenby’nin planı 19 17 yılındaki Gazze-Birüssebi planının tersiydi.
Deniz kıyısından aldatma taarruzu yaparak Birüssebi’den hücum etmek
yerine, Allenby’nin planı 1918'de Şeria Irmağı yakınlarından aldatma taar
ruzu yapmak (burası ilkbahar ve yaz taarruzlarını yaptığı yerdi) ve daha
sonra denize yakın dar bir hat üzerinden Türk savunmasını yarıp geçmek
ti. Allenby’nin amacı hatlann delindiği yerden süvarilerini geçirerek Türk-
lerin ulaşım hatlarını kesmekti. Bu hedef elde edildikten sonra Allenby ge
ri kalan Türk kuvvetlerini kuşatmayı amaçlıyordu. Bu büyük ölçekli bir
stratejiydi.
İngiliz hücumu Araplar ile Albay T. E. Lawrence’ın 16 Eylül’de De-
ra ile Amman arasında demiryolu kesme akınlarıyla başladı. 17 ve 18 Ey-
lül’de İngiliz 20. Kolordusu Türk cephesinin merkezinde bir aldatma taar
ruzuna başladı. Bu operasyonların amacı Türkleri bulundukları yerlerde
270 İ m p a r a t o r l u ğ u n S o n u , O c a k -Ka s im 19 18
nak amacıyla mııharebe alanında kaydırmasına yeterli mesafeler buluyor
du; ve nihayet 19 17 ve 19 18 yıllannda İngiliz Ordusu temel muharebe ala
nı düzeyindeki taktik tekniklerde muazzam ilerlemeler sağlamıştı. Falken-
hayn bu değişiklikleri Liman von Sanders’ten daha iyi kavramıştı. Bu,
muhtemeldir ki, savaşın ilk başlarında nispeten deneysiz olan İngilizlerle
çatışmış olan Liman von Sanders’in oldukça sınırlı Çanakkale tecrübesi ile
karşılaştırıldığında, von Falkenhayn’m sahip olduğu daha büyük ve daha
yakın tarihli Avrupa tecrübelerinden kaynaklanıyordu. Falkenhayn'ın fikir
leri ne pahasına olursa olsun her kanş toprağı savunmak yerine, toprak
terk ederek ardından derhal ve güçlü karşı taarruzlar yapmaya dayanan gü
nün Alman taktik düşüncesini yansıtmaktaydı.
Falkenhayn’m fikirleri öne çıksaydı bu muharebelerin sonucunun
daha farklı olup olmayacağı hiçbir zaman bilinmeyecektir. Bununla birlik
te, eğer Türk savunması daha esnek olabilseydi İngiliz harekâtı da eşi gö
rülmedik derecede hızlı ve kesin sonuçlu olmayabilirdi. Gazze’de olduğu
gibi, saldırıyı izleyen düzenli bir ricat tümen seviyesindeki Türk kuruluşla
rının topyekûn imhasını önleyebilirdi. Her ne kadar İngilizler yine ilerler
seler de, Türk sağ kanadındaki piyade tümenlerinin ayakta kalması, savun
ma hatlarında, Nablus felaketine yol açan parçalanmayı önleyebilirdi.
S u r iye
Tablo 7.5
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Kasım 1918
TRAKYA K AFK A SYA
3. O rd u K a ra rg â h ı S U R İY E
D o ğ u O r d u la r G r u b u
iQ. K a fk a s Piy. T ü m . Yıldırım Ordular Grubu
9. O rd u
Asya Kolu (Alman)
(in tik a l h a lin d e ) 3 . , g., 11. Kafkas Piy. Tüm.,
2 . O rd u
2 5 . K olordu: B a ğ lı b irlik y o k
1 2 . Kolordu: 2 3 . Pry.
Tüm. 12. Piy. Tüm.
Bağımsız Süv. Tugayı
G E L İB O L U
IS- Kolordu: 41., 44. W y. Tüm.
İ s la m O r d u s u
7 . Ordu
5, O r d u 5 ., Kafkas Piy. Tüm.
3 . Kolordu: 11., 24. Piy. Tüm.
1 . K o lo r d u : 55. Piy. T ü m . 75. Piy. Tüm.
1 4 . K o lo r d u : 4 9 ., 6 0 ., 6 ı . Piy.
20. Kolordu: 1 ., 4 3 . Piy. Tüm.
Tüm .
İZ M İR -B A T I A N A D O L U M EZO PO TAM YA
8 . O r d u ( y e n id e n o lu ş m a k t a ) 6. Ordu
1 7 . K olordu: 5 8 . Piy. T ü m 73. Kolordu: 2., 6. Piy. Tüm.
2 1 . K o lo r d u : 5 7 . Piy. T ü m .
Not: Koyu renkte yazılmış olan birlikler yeni kuruluşları, altı çizili olanlar Eylül
ıgıS’den sonra yeniden konuşlanmış olan birlikleri, koyu renkli ve italik olanlar
ciddi şekilde eksik kadrolu birlikleri göstermektedir. Lağvedilen birlikler: 3., 4.,
8., 9., 10., 11.. 17., 18., 25., 27., 29., 31., 32., 34., 35., 38., 50., 51-, 52., 54., 59. Piya ARABİSTAN-YEM EN
de Tümenleri; 26., 37. Kafkas Piyade Tümeni; yeniden adlandırılan birlikler: 13., 7 . K o lo r d u : 2 1 . , 2 2 ., 3 9 ., 4 0 . Piy. T ü m .
28., 30., 33. piyade tümenleri.
du ile 48. Piyade Tümeni gibi savaşarak çekiliyordu. Yıldırım Ordular Gru
bu piyadesinin yanı sıra topçu parlanın büyük bölümünü de yitirmişti.
Ekim başlannda 43. Piyade Tümeni geldi ve derhal Beyrut’un savunmasıy
la görevlendirildi. Durum umutsuz görünüyordu.
Allenby’nin baskısı hiç kesilmedi ve ekim ayında îngilizler Beyrut'u
alıp kuzeye doğru devam ettiler. 16 Ekim’de 4. Ordu karargâhı Humus ken
tinde kuşatılıp imha edildi. 48. Piyade Tümeni Halep güneyindeki Hama
kentinde bir durdurma mevzii kurmak istedi ama 19 Ekim’de buradan atıl
dı. 25 Ekim'de Allenby’nin ordusu Halep’e girdi. Suriye seferi sona ermişti.
26 Ekim 1918 tarihinde, Yıldırım Ordular Grubunun karargâhı Ada-
na’ya çekildi ve orada 2. Ordu, 12. Kolordu karargâhı ile birliklerinin büyük
bölümü Tarsus’ta olan 23. Piyade Tümeni karargâhmın yanına yerleşti. 15.
Kolordu Osmaniye’de (41. ve 44. Piyade Tümenleri) bulunuyordu. 7. Ordu
Raco’da yerleşmiş olup 3. Kolorduyu (ıı. ve 24. Piyade Tümenleri) İskende
run’da, 20. Kolorduyu da (ı. ve 43. Piyade Tümenleri) Katna’da tutuyordu.
30 Ekim tarihinde, yeni Savunma Bakanı Ahmet İzzet Paşa Liman
Paşa’yı İstanbul'a çağırdı. Onun yerine Yıldınm Ordular Grubu komutan
lığına Mustafa Kemal Paşa getirildi ve o da ertesi gün Adana’daki karargâ
ha gelerek görevi devraldı. Liman Paşa’nın ordularına veda mesajında Arı-
bumu, Anafartalar ve diğer yerlerdeki başanlanndan dolayı övgüler bulu
nuyordu. Türkiye’ye ayak bastığı tarihten itibaren Türk kuvvetlerine komu
ta etmekten ne kadar gurur duyduğunu söylüyor ve Türklere misafirper
verliklerinden dolayı teşekkür ediyordu.’* Yorulmak bilmez Mustafa Kemal
derhal Anadolu vatanının savunmasını planlamaya başladı. Tablo 7.5, Ka
sım 19 18 ’de Türk kuvvetlerinin dağılımını göstermektedir. Sina-Filistin se
ferinin Türk resmî tarihi Türkiye’nin bu seferlerde ne kadar zayiata uğra
dığını kaydetmemektedir. General Wavell, Allenby’nin biyografisinde, In-
gilizlerin 18 Eylül ile 31 Ekim arasındaki altı haftalık sefer boyunca 75.000
esir ile 360 top ele geçirdiklerini ifade etmektedir. Türk resmî tarihi bu İn
giliz sayüannı nakletmekte olup, kendi sayılannı vermemesinin nedeni
muhtemelen, 4. ve 8. ordu karargâhlannın imhası nedeniyle kayıtların yi
tirilmesidir. Bu seferlerin tngilizlere maliyeti 60 0 0 askerdi. Allenby’nin
zaferi neredeyse eksiksizdi, ancak. Mütareke imzalandığında, Türk ordu-
M ezo po tam ya
274 İ m p a r a t o r l u ğ u n S o n u , O c a k -Ka s im 19 18
etmekte olan Mondros barış görüşmelerinin farkındaydı ve ne savaşacak,
ne de ricata kalkacak bir ruh hali içinde değildi. Kuvvetlerini teslim etme
ye karar verdi ve 30 Ekim 19 18 tarihinde 0 7.30 ’da Dicle Grubu teslim ol
du. îngilizler 11.322 esir ile 51 top saydılar. İngiliz süvari tugayı şimdi ta
mamen savunmasız olan Musul kentine girdi ve ı Kasım sabahı, mütare
ke anlaşmasını ihlal ederek burasını işgal etti. Türk 6. Ordusu ve 13. Ko
lordu varlığını sürdürmekle birlikte, muharebe kabiliyetleri çok küçüktü.
Mezopotamya'daki savaş sona ermişti.
SONUÇ
M o n d r o s ’t a n Sonra
M aliyet
278 So n uç
yılında yayınladığı kitaptan ve Türk Genelkurmayı’nın ilk değerlendir
melerinden kaynaklanmış gibi görünmektedir (Tablo 8.ı Larcher’in istatis
tikleri ile Türk Genelkurmayı’nın resmî tarihlerinde genellikle verilen
sayılann karşılaştirmasını içermektedir). Encyclopedia Brittanica'nm 20.
yüzyılın başlarındaki baskısı da aynı sayıları içermekte ve bunları ABD.
Savunma Bakanlığı tahminlerine dayandırmaktadır. Bu sayılar Osmanlı
zayiatının gerçek miktannı büyük ölçüde eksik göstermektedir
Eğer Larcher’in rakamları doğruysa, seferber edilen her dört
kişiden biri ölmüş veya sürekli kayıp hanesine geçmiştir. Ne var ki Neil
Ferguson gibi daha çağdaş yazarlar Osmanlı ölü sayısının daha fazla ol
duğu kanısındadır. Yakın zamanda yayınlanan The Pity o f War kitabında
Ferguson Türklerin 804.000 ölü, 40 0 .0 0 0 yaralı ve 250.000 esir verdik
lerini kaydetmektedir.^ Aynca bu sayılann toplamı olan 1.454.000'i en iyi
çağdaş tahmin olarak değerlendirmekte ve Türk kayıplarının en çok
2.290 .0 0 0, en az ise 970.00 0 olabileceğini belirtmektedir. Ferguson ay
rıca toplam Türk ölü sayısının bütün seferber edilenlere oranını 26,8
olarak vermektedir.^ Bu da her yaralıya karşı iki ölü demektir.
Gerçek zayiat rakalmlar muhtemelen bu değerlerin ortalamasıdır.
Türklerin ve Larcher’in ölüler için verdikleri rakamlann son derece az ol
duğu ortadadır (sadece Çanakkale’de ölü sayısı yaklaşık 55.000’di) ve Fer-
guson’un verdiği rakamlar da muhtemelen çok yüksektir. Türkler hiçbir
zaman savaş sonrası istatistikler yayınlamadıklarına göre, zayiatlarıyla ilgili
tahminlerin çoğu varsayımlara ve hatalı algılamalara dayanmaktadır.
Sankamış, bu açıdan özellikle önemli bir örnek olarak öne çıkmaktadır.
Türk Genelkurmayı’nın seferlerle ilgili resmî tarihleri Sarıkamış, Sina
1915, Çanakkale, Selmanpak, 2. Kut, ı. ve 3. Gazze, Kudüs ve 2. Ürdün
seferleri için kesin ölü sayılarını vermektedir. Tortum/Van/Malazgirt,
Eleşkirt Vadisi, Şaiba, ı. Kut, Kut kuşatması, Köprüköy, Erzurum, Bayburt,
Erzincan, 19 16 2. Ordu taarruzu, Sina 19 16 ve 2. Gazze muharebeleri için
ölü ve yaralı toplamlarını birleştirilmiş rakamlar olarak vermektedir. Diğer
seferlerin zayiatı ise ancak tahmin edilebilir ve zayiatı en yüksek olanların
başında Nablus ve Galiçya gelmekte, en az olanlar ise ilk Mezopotamya
seferleri ile Makedonya, İran, ı. ve 2. Gazze seferleridir. Toplam ölü
Tablo 8 .2
Türk Kuvvetlerinin Dağılımı, Ocak 1919
TRAKYA KAFKASYA
1 . K o lo r d u : 4 9 ., 6 0 . Piy. T ü m . 1 5 . K o lo r d u : 3 ., i 2 . Piy. T ü m .
2 5 . K o lo r d u : ı . T ü m ., l o . K a fk a s ve
Piy. T ü m . 8 ., n . K a fk a s Piy. T ü m .
ANADOLU
2 0 . K o lo r d u : 2 3 ., 2 4 . Piy. T ü m .
3 . K o lo r d u : 1 5 . Piy. T ü m ., 5 . K a fk a s Piy. T ü m .
GELİBOLU
1 2 . K o lo r d u : ı ı . , 4 1 . Piy. T ü m . v e
1 4 . K o lo r d u : 55 ., 6 ı . Piy. T ü m .
7 ., 2 0 . S ü v . A la y ı
1 7 . K o lo r d u : 5 6 ., 5 7 . Piy. T ü m ,
KA TEG O Rİ Şayi A ç ik l a m a
T ürk A sk er î P er fo rm an si
282 So n u ç
değerlendirmelerinin, savaşın ilk aşamalannda Anadolu’dan gelen piyade
tümenlerini “elit” veya “mükemmel” * olarak nitelediklerini tespit etmiştir.
Bununla birlikte, Türk olmayan birliklerde, özellikle 19 1 6 ’dan sonra sık sık
görülen disiplinsizlik ve zayıflık işleyişte ve taktik düzeyde bir dezavantaj
haline gelmekteydi. Savaş sürdükçe Türkler Anadolu’dan gelen Türk
piyade tümenlerine giderek daha fazla bel bağlamaya başladılar. En iyi
Türk piyade tümenleri arasında ı., 3., 5., 7., 8., 9., 10., 19., 51. ve 52. tümen
ler öne çıkmaktaydı.
Üçüncü olarak, Türk ordusu son derece olumsuz koşullar altında
kendisini idame ettirme kabiliyetini gösterdi. Daha ötesi, bu ordunun as
kerleri büyük bir kararlılık ve dayanıklılığın örneklerini gösterdiler. Siper
kazdıkları ve tahkimat yaptıkları zaman onları hatlarından çıkarmak
neredeyse imkânsızdı. Canla başla savaşan bu askerler. Batılı orduların
kesin askerî gereksinim olarak gördükleri hizmet desteğinin çok azıyla
yetinebiliyordu. Türk ordusu, bu niteliğinin sonucu olarak, hiçbir zaman
destek birlikleriyle dengesiz biçimde “yüklenmemişti.” Cepheye daha faz
la asker sürebilmesinin bir nedeni de buydu. Ordu çok az destekle taarruz
operasyonları yapabiliyordu ve Türk piyadesinin yürüyüş kapasitesi şaşır
tıcı ölçüde yüksekti. Sarıkamış, Romanya ve Azerbaycan seferleri bu açıdan
dikkat çekmektedir.
Dördüncü olarak, Türk ordusu strateji ve harekâta ilişkin seviyede
hızla yeniden örgütlenebiliyordu ve muharebe gruplarını örgütleme
konusunda büyük bir yetenek sergilemekteydi. 19 15’te Çanakkale’de,
19 1 6 ’da Mezopotamya’da, 19 16 ve 19 18 ’deki Kafkasya seferlerinde bu
yetenek muharebe etkinliğini büyük ölçüde artırdı. Bu yetenek, orduyu tak
tik olarak ve muharebe koşulları altında yeniden örgütleyebilecek büyük
bir toparlanma kapasitesiyle birleşmekteydi. Yıldırım Ordular Grubu Ekim
19 18 gibi geç bir tarihte bile bu yeteneği sergilemişti.
Beşinci olarak, Türk ordusu savaş boyunca büyük komutanlar
çıkarmıştır. Bunlar arasında Mustafa Kemal Paşa, Esat Paşa, Şevki Paşa, İz
zet Paşa, Halil Paşa, Fevzi Paşa ve Vehip Paşa öne çıkmaktadır. Bunlar atak
ve iyi yetişmiş komutanlardı. Geniş bir düşünce kapasitesine ve harekete
geçme iradesine sahiplerdi. Mükemmel birer örgütçüydüler ve durum
284 So n u ç
daki bu eğilimin en iyi örnekleridir. Kötü planlanmış birçok harekâtta Tür
kiye'nin stratejik ihtiyatlarmm heder edilmesine yol açtı.
Üçüncü olarak, Enver Paşa ve Türk Genelkurmayı belirli stratejik
harekât alanlanna öncelik vermeyi ve yeterli güçleri bu alanlarda yoğunlaş
tırmayı beceremediler. Bu, taarruz için uygun koşullar ortaya çıktığı
zamanlarda bile inisiyatifin elde tutulamamasına yol açtı, özellikle 19 14 ’ün
zayıf ilk taarruzları ile 3. Ordunun 1915 ve 2. Ordunun 19 16 taarruzları bu
zafiyetin kamdandır. Buna ek olarak, birlik-görev dengesinde birliklerin
güçlerini aşan görevleri yapabileceği varsayımı, birçok harekâtın başanyı
garanti edecek güçlere dayanmadan başlatılmasını kaçınılmaz kıldı.
Dördüncü olarak, Türkler ulaştırma hatiarmm stratejik hareketleri
destekleme kapasitesini yanlış ve iyimser biçimde değerlendirdiler. Ulaş
tırma sorunu, ordunun 19 14 ’teki inanılmaz yavaşlıktaki yığınağından baş
layarak, savaşın sonuna kadar sürdü. Türk Genelkurmayı’nm 19 16 yılında
2. Orduyu doğuya hızla sevk edememesi savaş sırasında yapılan en büyük
hatalardan biriydi. Her ne kadar Türkler ve Almanlar demiryollarını geliş
tirmek için devamlı bir gayret içinde bulundularsa da, bu sorun, savaş
boyunca varlığını sürdürdü. İmparatorluğun altyapısındaki gelişmeler
(Mustafa Kemal’in Eylül 19 17 ’de işaret ettiği gibi) Türkiye’nin savaş kapa
sitesini büyük ölçüde artırabilirdi.
Türkler ve ordularıyla ilgili olarak aşılması gereken birçok yanlış
kanı bulunmaktadır. Bunlar genellikle hata ve abartmalann sonucu olarak
zaman içinde oluşmuştur.
Kanı 1: Osmanh ordusunun birçok harekâtı Almanlarca planlanmış
veya yönetilmiştir: Ordunun Çanakkale’deki (Liman von Sanders) ve Yıl-
dınm Ordular Grubunun Filistin’deki (von Falkenhayn ve von Kress)
birçok harekâtı hariç. Almanlar Türk kuvvetlerine çok nadiren komuta et
miştir. Mezopotamya’da çok az etkisi bulunan von der Goltz bu grubun
dışında tutulmalıdır. Komutanlar ve karargâhlar kolordu seviyesinde ve al
tında hemen hemen tümüyle Türk’tür. Bu düzeyde sadece birkaç istisna
vardır: Gelibolu’da von Sodenstem ve Filistin’de von Oppen. Tümen
seviyesinde ise Stange, Nicolai ve Willmer’in Türk askerlerine yaptıkları
kararlı taktik liderlik Övgüyü hak eder. Bazen sunulduğu şekliyle Bronsart
286 Sonuç
Avrupa’daki eski topraklannın geri alınması fikrinin savaş öncesi planlama
sürecinde hiçbir zaman ortaya çıkmamasından da bellidir. 19 18 yılında
Bakû’ya doğru yapılan şaşırtıcı ilerleme Panturancı stratejik hedeflerin
sonuçlandırılmasından çok, anlık olarak ortaya çıkan bir fırsatın değerlen
dirilmesi olarak görülmelidir. Rusya’nın çöküşünün Enver'e Kafkaslar’ın
kapısını açması, bu bölgenin ele geçirilmesi için önceden tasarlanmış bir
stratejiden çok, bir tesadüften ibaretti. Yıldırım Ordular Grubu ile ilgili
olarak yapılan sonraki planlamalar da aynı şekilde fırsatlardan yararlan
mayı ve esas olarak savaş sırasında yitirilen arazilerin geri alınmasını ön
gören tasarımlardı.
Kanı 5: Osmanh ordusu muharebede olağanüstü büyük zayiata uğradı:
Bu görüş, esas olarak, Sarıkamış seferi ile ilgili olarak Rusların, donma
vakalarını da içeren hatalı tahminlerinin büyüklüğünden kaynaklanmak
tadır. Müttefikler büyük kayıplarını makul göstermek için çabaladıkça,
Çanakkale seferi de bu fikre katkıda bulundu. Osmanh cephelerindeki
muharebe temposunun genelde Avrupa cephelerine göre daha düşük ol
duğunu hatırlamak gerekir. Her ne kadar Çanakkale gibi bazı istisnalar
bulunsa da, harekât alanındaki muharebeler çok uzun süreli değildi ve
sürekli topçu bombardımanına sahne olmadı. Çok daha önemli olan
husus, bu seferlerin yoğunluğunun, özellikle makineli tüfek ve top kul
lanım oranlarının (ı. Dünya Savaşı’nın gerçek ölüm makineleri) daha
düşük olması nedeniyle Avrupa’dan daha düşük olmasıydı. Aynı şekilde
bu cephelerde gaz kullanılmamıştı. Nihayet, seferlerin çoğu mevsimlik
olarak cereyan ediyor ve böylece Avrupa’da yaşanan sürekli muharebe
operasyonları kadar uzun sürmüyordu. Gerçek muharebe kayıpları (yüzde
10,6) savaşan diğer ülkelerle aynı seviyede idi. Hastalık, özellikle
Mezopotamya ve Kafkaslar’da daha fazla ölüme neden oluyordu.
S İZ E Ö LM EY İ EM RED İYO RU M !
288 P la n la r
E kler
Ek a : K O M UTANLARIN BİYO G R A FİLER İ
290 E k ler
M u stafa F evzi Pa şa (Ç a k m a k ) 18 76 -19 50
H a l İl P a ş a (K u t ) 1882-1957
1905 - Harp Akademisi’nden mezun oldu
19 0 9 - Libya’da görev yaptı
19 12 - Balkan Savaşları’nda çarpıştı
19 14 - I. Ordu komutanı ve İstanbul Bölge komutanı oldu
1915 - Kafkasya’da 5. Kuvvei Seferiye komutanlığına atandı
1915 - Mezopotamya’da 18. Kolordu komutanı olarak görev yaptı
1915 - Mezopotamya’da 6. Ordu komutanlığına getirildi
19 17 - Kafkasya’da Doğu Ordusu komutanı oldu
1918 - Kafkasya Ordular Grubu komutanlığına atandı
1918 - İstanbul’a döndü
Kurtuluş Savaşı'nda hizmetleri oldu
A h m et İz z e t P a ş a ( F u r g a ç ) 1864-1937
18 9 0 ’ların başlan - Süvari Muhafız Alayında ve General Colmar
von der Goltz’un yaveri olarak görev yaptı
1890ların ortalan - iki yıllığına Almanya'ya gitti ve Filistin’deki
birliklerde görev yaptı.
18 9 7 - Çatalca Müstahkem Mevki karargâhında Plan ve Hazırlık
subayı oldu
19 0 2 - Yemen’de görevlendirildi
1903 - Mirlivalığa (tuğgeneral) terfi etti ve Yemen’de üç buçuk yıl
daha görev yapü
19 0 9 - İttihat ve Terakki Gemiyeti üyesi
19 12 - Balkanlar’da 2. Ordu komutanı oldu
19 16 - Kafkasya’da 2. Ordu komutanlığına atandı
4 Ekim 1918 - Harbiye nazın ve genelkurmay başkanı oldu
M u stafa K e m a l P a ş a (A t a t ü r k ) 1881-1938
19 0 2 - Teğmen
1905 - Harp Akademisi’nden mezun oldu
19 0 9 - Hareket Ordusunda görev yaptı, İttihat ve Terakki üyesi
19 12 - Trablusgarp Savaşı’nda çarpıştı
292 E k ler
1913 - Balkan Savaşı’nda Gelibolu Ordusu (Bolayır cephesi) harekât
dairesi başkanlığına atandı
19 14 - Sofya’da askerî ataşe olarak görev yaptı
I Mart 19 14 - Yarbaylığa terfi etti
20 Ocak, 1915 - Tekirdağ’da 19. Tümen komutanı oldu
25 Nisan 1915 - Gelibolu’da karşı-taarruzu yönetti
I Haziran 1915 - Albaylığa terfi etti
28 Temmuz 1915 - Gelibolu’da 15. Kolordu komutanı
8 Ağustos 1915 - Anafartalar Grubu ve 15. Kolordu komutanı oldu
27 Ocak 19 16 - Edime kalesine tayin edildi
Ağustos 19 16 - Kafkasya’da 2. Ordu taarmzunda 15. Kolordu ko
mutanı olarak görev yaptı
7 Mart 19 17 - Kafkasya’da 2. Ordu komutanlığına atandı
7 Kasım 19 17 - Filistin’de 7. Ordu komutanı oldu
20 Aralık 19 17 - Almanya’ya gönderildi
7 Ağustos 1918 - Filistin’deki 7. Ordu komutanlığına tekrar getirildi
31 Ekim 19 18 ~ Yıldırım Ordular Grubu komutanlığına atandı
7 Kasım 1918 - Yıldınm Ordular Gmbu lağvedilince İstanbul'a döndü
Savaştan sonra - Kurtuluş Savaşı’nda Türk kuvvederinin başkomutanı
ve sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı oldu
M eh m et V eh İ p P a ş a (K a ç i) 1877-1940
18 9 0 ’lar - Harp Akademisi’nden mezun oldu
19 0 0 ’lerin başı - Diyarbakır Piyade Tümeni kurmay başkanı ve Er
zincan Askerî Okul komutanı
19 0 9 - Kurmay binbaşılığa terfi etti
1913 - Balkan Savaşlarında kolordu komutanı oldu
19 14 - Hicaz’da 22. Piyade Tümeni komutanlığına atandı
1915 ilkbaharı - Doğu Marmara bölgesinde 2. Ordu kurmay başkam
Haziran 1915 - Çanakkale’de Güney Grubu (Seddülbahir) komu
tanlığına getirildi
294 E kcer
Eylül 1915 - Doğu Marmara bölgesinde 2. Ordu komutanı
1917 - Kafkasya'da 3. Ordu komutam oldu
7 Haziran 1918 - Kafkasya’da Doğu Ordular Grubu komutanı
29 Haziran 19 18 - İstanbul’a tayin edildi
(Seferberlikten sonra)
o
r*
Ek C:
Z
O sm an li O rdusu
ö rg ü tle n m e Ş e m a sı, 1 9 1 4
II
^ ^ ^ ®
N) □ □ □ □
A I Stop
900 asker 4 makineli tüfek (75 mm - 87 mm)
VO
M
Ek d: O sm an lI T ayyare M ü f e t t İşlİğ İ ve H ava F İlo lari
298 E kler
lan kısa sürede doğrudan Osmanlı filolarına gönderildiler. îlk operasyon
lar çoğu zaman hava koşullarının genellikle uçmaya elverişli olduğu batı ve
güney bölgelerinde yapıldı. 1915 yılının ilkbahar ve yazında, Türk hava ope
rasyonlarının çoğu keşif uçuşlarından oluşuyordu. Özellikle Gelibolu sefe
ri boyunca Türkler sık sık Limni ve Gökçeada’daki İngiliz Donanma üsle
rinin üzerinde uçuşlar gerçekleştirdiler. Bu uçuşlar İngiliz hazırlıklarının
ve amfibik çıkarma kapasitelerinin değerlendirilmesi için Liman von San-
ders’in acil çağrıları üzerine yapıldı. 1915 sonlannda Türk Hava Kuvvetleri
nin elinde aşağıdaki hava istasyonlannda toplanmış toplam 7 hava filosu
bulunmaktaydı.
1 ve 6 Gelibolu
2 Mezopotamya
3 Uzunköprü (Batı Trakya)
4 Adana
5 2. Ordu (İstanbul bölgesi)
7 3. Ordu (Kafkasya)
300 E kler
ganize edildi. FA 301 ile 304 arasındaki numaralarla anılan bu müfrezeler
ve Kasım 19 17 ’de Ortadoğu'da harekâta katılabilecek hale geldiler. Bu 4 FA
toplu olarak Yıldırım Abteilungen [müfrezeleri] ve daha önce konuşlanmış
olan FA 300 de Paşa Abteilung [müfrezesi] olarak bilinir oldu.
Türkler 19 18 ’e gelindiğinde önemli miktarda Alman uçağı almışlar
dı: 1915'te 3 7 , 19 16 ’da 7 2 , 19 17 ’de 108 ve 19 18 ’de 79 (1917 ve 1918 sayıları
Alman hava birliklerinden doğrudan Osmanlı hava birliklerine devredilen
uçakları da içermektedir). Temmuz 19 18 ’de Semo’nun dairesi Kuva-ı Ha
vaiye Müfettiş-i Umumiliği adını aldı. Unvan, Semo’nun bir hava kuvvet
leri müfettişi unvanını aldığını göstermektedir, ancak, herhangi bir Tayya
re Bölüğü’nün harekât komutası ona bağlı değildi.
Yukarıdakilere ek olarak. Alman Donanması, geç kalmış olarak,
1918 yılında Türkiye’ye 6 deniz uçağı gönderdi (LVG SF5’ler ve tek bir Han
sa Brandenburg NM-ı). Türk cephelerindeki hava operasyonları. Batı cephe
siyle mukayese edildiği zaman düşük yoğunlukluydu ve Türk hava operas
yonlarının çoğu keşif ve sınırlı bombalama faaliyetleri etrafında dönüyordu.
20 Ocak 19 18 ’de, muharebe kmvazörü Yavuz (eski Goeben) Çanakkale’den
yaptiğı felaketle sonuçlanan çıkış sırasında hava desteğine sahipti.
önemli bir başka husus da 19 18 yazı sonunda Filistin’de hava den
gesinin yitirilmesiydi. Allenby’nin Nablus ve Suriye’deki büyük taarmzlan
sırasında İngilizler Türklerin hava keşfi yapmasını engellemeye büyük
önem verdiler. Bu, Liman von Sanders’in 17 ve 18 Eylül 19 18 tarihlerinde,
Allenby’nin aldatma operasyonlarını doğm bir şekilde değerlendirmesini
büyük ölçüde engelledi. Keşif yapamamalarının yanı sıra Yıldınm hava fi
loları aynı şekilde Orduyu Müttefik hava saldırılarından da komyamadılar.
Bunun sonucunda, ricat halindeki Osmanlı kuvvetleri havadan acımasızca
vumidular.
Savaş boyunca, Türkler esas olarak LVGB.ı; Albatross B.I, C.I,
C.III, D.II, D.III, D.V, D.Va tiplerini; Rumpler B.I ve C.I tiplerini; Halners-
tadt D.Vs; Fokker E.I ve E.III, Fokker D.I ve D.VIII; Pfalz A.II; Gotha LD.2,
WD.I, WD.2 tiplerini ve AEG C.IV’leri kullandılar. Ayrıca ele geçirip de
uçurdukları uçaklar arasında ı Farman MF.73, 3 Caudron G.3, ı Caudron
G .4 ,1 Bristol Bullet, 2 Voisin, i Moräne-Saulnier Parasol, 2 Nieuport 17, 2
302 E kler
Ek e: A lm an A sk er î Y a r d im i
304 E kler
19 17 yazının sonu ve 19 17 sonbahannın başlannda. Alman Ordusu
birlikleri. Alman Genelkurmayı tarafından yapılan taahhütleri destekle
mek üzere Almanya'dan Filistin'e gelmeye başladılar. Başlıca birlikler 701,
7 0 2 ve 703. Paşa Piyade Taburları'ydı. Daha sonra, bu birlikler “Alman As
ya Kolordusu” gibi gösterişli bir terimle adlandmldı [Türk tarihlerinde Al
man Asya Kolu adı verilen] bu kuvvetin bileşimi ve konuşlanması altıncı
bölümde ayrıntı olarak gösterilmiştir. Türkler birkaç Alman hafif piyade tü
meni bekliyorlardı ama bunun yerine bir tugay grubu geldi. Her ne kadar
bu kuvvet son derece feydalı işler yaptıysa da, hiçbir zaman bir kolordu se
viyesine ulaşmadığı gibi, bir kolordu karargâhının komuta unsurlarını da
içermedi. Modern doktrinin terimleriyle. Alman Asya Kolordusu bir “ko
lordu kuvvet çarpanı görev-gücü” olarak adlandırılırdı. Hiçbir zaman ba
ğımsız olarak savaşması öngörülmedi ve daha çok Türk ordusunun özellik
le haberleşme, nakliye ve makineli tüfek alanındaki eksikliklerini gidermek
ve takviye etmek amacıyla tasarlandı. îyi bir şekilde istihdam edilen Alman
Asya Kolordusu Filistin'deki Türk ordusunun etkinliğini büyük ölçüde ar
tırdı. Alman Asya Kolordusu modem tarihlerde yanlış şekilde Filistin'deki
Türk piyade tümenlerini kontrol eden gerçek bir kolordu karargâhı olarak
gösterilmektedir. Bunlara ek olarak. Kasım 1917'de, Makedonya’daki 146.
Piyade Tümeni Filistin’e gitmek üzere hazırlanma emri aldı. Alay 19 18 ’in
Mayıs ve Haziran aylannda gelerek Nablus ve Suriye seferlerine katıldı.
701-703 Paşa Piyade Taburları, 146. Piyade Alayı ve çeşitli sahra topçu ta
burları da dahil olmak üzere, Osmanlı împaratorluğu’ndaki toplam Alman
muharebe kuvveti, normal bir Alman piyade tümeninin yaklaşık üçte ikisi
ne ulaşmaktaydı.
19 18 yazında Kafkaslar’a bir Alman seferi kuvveti gönderildi. Ama
cı Türklere yardım etmek değil, fakat daha çok Gürcistan’ın fethine karşı
çıkmaktı. Bu küçük kuvvet 29. Bavyera Piyade Alayı {7. ve 8. Avcı Taburla
rı), 10. Strum [Hücum] Tabum, ı makineli tüfek müfrezesi ve 176. Havan
Bölüğünden oluşmaktaydı.
19 18 yılında, geç kalmış bir girişim olarak, imparatorluğa, Türk de
miryolu sisteminin yenilenmesi için ciddi bir Alman yardımı geldi. Böyle-
ce imparatorlukta yıl ortasında faal olarak çalışan 25 demiryolu kurmay ka
306 E kler
ne alındığında- Türk ordusunun muharebe gücüne büyük bir ilave sağla
mış olduğu açıktır.
Alman generallerinin Osmanlı ordusundaki görevlere tayin edilme
lerinin önemi çoğu zaman abartılmıştır. Liman von Sanders'in Çanakka
le’de önemli bir rol oynamış olduğu açıktır fakat daha sonra Nablus’taki
performansı istenilen seviyenin çok uzağında kalmıştır. Ayrıca Sanders
belki de Türklerin ona en çok ihtiyaç duydukları cephe olan 3. Ordu komu
tanlığını iki kez reddetti. Von der Goltz Mezopotamya’da herhangi bir
Önemli iş gerçeldeştiremeden öldü. Von Falkenhayn’ın Filistin’deki perfor
mansı ise mükemmel olmaktan uzaktı. Alman komutanlar kolordu seviye
sinde ve altında çok iyi performans göstermekle birlikte, savaş sırasında
sivrilen Türk komutanlarının çoğundan daha iyi değillerdi. İyi yetişmiş Al
man komutanlann en etkili kullanımı genelkurmay, ordu ve kolordu karar
gâhlarında görevlendirilmeleri şeklinde olmuştur. İnce kurmay becerileri
nin en büyük getiriyi buralarda sağladıkları ifade edilebilir.
Bir bütün olarak değerlendirildiğinde. Alman yardımı Türklerin
savaşı sürdürme yeteneklerine büyük bir katkı sağlamıştı. Toplam Alman
savaş üretiminin yüzdesi olarak ele alındığında. Alman yardımının sevi
yesi küçük kalmaktaydı. Kuşku yok ki Alman askerî yardımı ve donanım
paketleri Türklerin savaşı yardım almadan götürebileceklerinden çok da
ha uzun bir dönem sürdürebilmelerini sağlamıştır. Ne var ki Osmanlı îm-
paratorluğu’nun Almanlardan sağladıkları en büyük fayda, askerî ve en
düstriyel teknik yardım alanında olmuştur. Bu, yüksek Türk karargâhla
rında çalışan iyi eğitimli Alman Genelkurmay subaylarından, demiryolu
araçlarının tamirinde ihtisaslaşmış Alman demiryolu mühendislerine ka
dar uzanmaktaydı. Bu Alman uzmanlığı, Türklerin zayıf askerî, endüstri
yel ve altyapı varlıklarından daha büyük yarar sağlamalarını sağladı. Al
manların Türklerin savaşı uzatmalarını sağlayarak ağırlıklarını koymaları,
bu alanda kendisini hissettirdi.
Almanya ile Türkiye arasındaki ilişki çok etkili oldu. Almanların
Osmanlı İmparatorluğu’nun uzak topraklarında muharebe operasyonları
nı lojistik olarak desteklemeleri zordu. Bu nedenle. Alman yardımının bü
yük kısmı Alman muharebe kuvvetleri yerine, teknik yardım ve donanım
308 E kler
o
Ek F: OsmanlI Zayiatı
r*
s
Bu ekin amacı, Türk kaynaklarında rapor edilen ve bilinen noktalardan hareketle, ı. Dünya Sa-
vaşı’ndaki Osmanlı zayiatı ile ilgili olarak üzerinde uzlaşma sağlanabilecek bir çizelge hazırlamaktır.
Bu ek, OsmanlI zayiatı ile kesin bir bilgiye ulaşma amacından çok, Osmanlı askerlerinin nerede, ne za
man ve nasıl zayiat listelerine geçtiği konusunda bütünlüklü bir manzara oluş^turmaktır.
{5000} {10.000}
203
{30.000}*’ {20.000}“'
+1095 151
+9010 189
Notlar. Metodoloji-Günümüzde yayınlanan resmî Türk sefer tarihlerinin yaklaşık üçte ikisinde Osmanlı kayıpları belirtilmektedir. Bu sayılar
konuyla ilgili enformasyonun temelini ve hareket noktalarını oluşturmaktadır. Daha sonra muhtelif harekât alanlarındaki muharebe ko
şullarını temsil eden muharebeler temel alınarak genel tahminler yapılmıştır. Koyu yazılan sayılar yayınlanmış Türk tarihlerindeki veri
leri (veya Türk kaynaklarından alınan verileri) yansıtmaktadır ve kaynaklar metinde bulunabilir. Parantez (xxx) içinde gösterilen sayılar
zayiatla ilgili olarak sadece toplamları ifade eden sayıları yazarın % 40 ölü / % 60 yaralı oranı ile bileşenlerine ayırmasıyla oluşmuştur.
İtalikli parantezler {xxx} içinde gösterilen sayılar sefere katılan birliklerin sayısı konusunda yazarın muharebenin yoğunluğu ve süresi
ile eldeki kuvvetlerin taarruz veya savunmada olma durumunu göz önüne alarak yaptığı kendi tahminleridir.
a. Köprüköy ile ilgili esir sayıları W. E. D. Ailen ve Paul MuratofTun Caucasian Battlefields, s. 342’den alınmıştır. Nablus/Suriye ile ilgi
li muharebede ölüm sayıları Charles F. Horne, The Great Events of the Great War, c. 4, igiS’de W. T. Massey’in “The Fall of Turkey” başlık
lı yazısında, s. 334’te bulunmaktadır. Her iki kaynak da, bu özel dönemler için Türk kaynaklarını izlemektedir ve yazar bu sayıların Türk veri
leriyle uyumlu olduğuna inanmaktadır.
b. Seferler itibariyle kaybolan askerleri tahmin etmek yerine, kaydedilmemiş kayıplar, yazar tarafından, doğru olarak rapor edilen kayıp
sayılarına eşit bir kümülatif toplam olarak tahmin edilmiştir.
c. Yazar not b'deki kayıp sayıları gibi, rapor edilmeyen savaş esirlerinin normal seferler sırasında doğru olarak bildirilen esirlere eşit ol
duğunu tahmin etmektedir. 1918’dekj Filistin ve Mezopotamya seferleri ile 1916 yılındaki Erzurum seferleri genel eğilimden farklı durumlar
dır ve ordunun diğer harekât alanlarında verdiği esir oranlarını yansıtmamaikadır. Bu özel seferleri ve muharebeleri iptal ederek, yazar nor
mal seferler sırasında kaybedilen 20.000 esir sayısı ile karşı karşıya kalmaktadır ki bu sayı kayıtlara geçmeyen esirler olarak kabul edilmiştir.
d. Bu sayılar kaydedilen yaralıları göstermektedir. Yazar bunları (hafif yaralı ve göreve dönenlerin tersine) sürekli sakat kalan veya cid
di şekilde iş göremez hale gelenler olarak yorumlamaktadır.
VM
*#
ts> Tabto F.2 Osmanli Zayiatına İlişkin Diğer Veriler
Tabk> F,3 Birinci Dunya Savaşanda Qsmanli Zayiatının Birleştirilmiş Özeti (Yazarın Tahminleri)
Notlar: Bu tahminler yazarın seferlerle ilgili tahminleri (Tablo F.ı) ile Yalman’m orduların yıllık kayıplarıyla ilgili sayılarını (Turkey in the
World War, s. 252-253) birleştirmektedir. Yazarın vardığı sonuçlar bu rakamları temel almıştır:
(ı) Savaşın ilk yılı, muharebe kayıpları itibariyle açık farkla en kötü yıl olmakla birlikte, hastalıktan ölenlerin sayısı, savaş öncesi tıbbi kaıpasi-
te veya sağlık malzemesi stokları nedeniyle azalmış görünmektedir.
(2) Savaşın ikinci yılında, hastalıktan ölen askerlerin sayısı, muhtemelen ciddi tıbbi destek eksikliği nedeniyle artmıştır. Bundan sonra
giderek artan Alman yardımı, muhtemelen, savaşın son iki yılında bu sayının azalmasına neden olmuştur.
(3) 1917 yılı. Kafkasya cephesinde son derece gereksinim duyulan bir soluklanma süresi yaşanmış, IngiHzIere karşı oluşturulan cepheler
de de daha düşük seviyelerde muharebe yapılmıştır.
(4) Esirler açısından en kötü yıl, İngilizlerin büyük kuşatma operasyonları nedeniyle Filistin’de meydana gelmiştir.
Tablo F.ş Osmanlı Ordusunun Gücü. ıgı8
1 Ocak 1918 Eylül 1918
O rdu T a h s İs e d . g ü ç T ü fek M. T üfek Top T a h s İs e d . g ü ç
1. Ordu 237.300 52.918 0 284 50.000a
2. Ordu 140.016'’ 67.250 64 249730
79
3. Ordu 147.390 46.925 24 180 70.000
4. Ordu 190.898 94.815 138 179 190.000
5. Ordu 220.286 126.811 511 548 200.000
6. Ordu 79-360 32.216 135 122 54.109
7. Ordu 35.065 n.0999 279 86 40.000
S . Ordu 32.000 12.799 338 126 39-783
9. Ordu - Haziran 1918 8 0 .0 0 0 21.791 307 136 120.000*'
Diğer bölgeler 14.000 belirtilmemiş 14.000
1.589" 1.027.622
TOPLAM 1.096.315'' 466.624“^ 1.504'*
Notlar a. Yalman, imparatorluğun toplam 2.998.321 kişiyi seferber ettiğini söylerken, Commandant Larcher savaş boyunca seferber
edilenler için 2.850.000 sayısını kullanmaktadır.
b. Liman von Sanders 1916 yılında, Osmaniı İmparatorluğu’na dağılmış 300.000 firari olduğunu tahmin etmiştir. Yalman 1916 için ben
zer bir sayı vermiş ve I9i8’de firarilerin sayısının 500.000 olduğunu söylemiştir.
c. Osmaniı savaş esirlerinin sayısı bazı kaynaklarda 220.000 ile 250.000 kişi olarak gösterilmekle birlikte, yazar böylesi yüksek sayıları
haklı gösterebilecek hiçbir güvenilir veri bulmamıştır. İngilizlerin aldığı toplam esirler muhtemelen 100.000 civarında, Rusların aldıkları esir
lerin toplamı da 50.000 idi {geri dönenler bu sayıyı biraz azaltmıştır).
M
d. “ Durumu belirlenemeyenler” çoğu durumda henüz Turkler tarafından rapor edilmemiş olarak kalan muhtemel seferler ve
V.i/1 muharebelerdeki veri alanlarında dağıtılmıştır.
Eke
mn
Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi
EYLÜL
EKİM (28) K a r a d e n iz
A k m la r ı
(4) 3. Kirte
HAZİRAN Ermeni İsyanı
(28/29) Arıbur-
Ermeni tehcirleri
nu’nda İngiliz
başlar
taarruzu
wM (12/13) Seddül-
00
TEMMUZ (lo) Van Gölü
kuzeyinde Rus banir’de Ingiliz
Taarruzu taarruzu
AĞUSTOS (5) E leşk irt (2) İngiliz Taarruzu
V a d is i’ n d e T ü rk
(6) Suvla’da 2.
karşı ta a r r u z u
Ingiliz çıkarması
22) Malazgirt’te
(6) Anafartalar
Rus taarruzu dur
durulur (7) Sarı Bayır
(10) T ü rk karşı
ta a r ru z u
EYLÜL
OCAK 1918
ŞUBAT 3. O rd u Taarrudan
MART Brest-Litovsk
Antlaşması
TurkkrTabzon'u alır
TEMMUZ B a k u ’n u n
k u ş a tılm a s ı
Not:
a. İtalikler Türk harekâtım gösterir
b. Parantez içindeki sayılar ayın gününü gösterir
N otlar
B İR İN C İ B ö l ü m
1. Türk Genelkurmayı, Törfe S ila h lı K u w e Ü e r i T a rih i. III. Cilt, 6. Kısım (19 0 8 -19 20 ) (Ankara: G K Ba
sımevi, 19 71), 2 4 2 .
2. A g e ., 130
4. A g e . 12 7
İ K İN C İ B ö l ü m
T h e W o rld A lm a n a c a n d E n cyclop ed ia , 1 ^ 1 4 (New York: Press Publishing, 19 13), 250.
Ahmet Emin Yalman, T u rkey in the W orld W a r (New Haven, Conn.: Yale University Press, 1930), 93.
A g e ., 86.
Feroz Ahm ed, “The Late Ottoman Empire” , T h e G re a t P ow ers a n d the E n d o f the O tto m a n E m p ire ,
ed. Marian Kent (Londra: Allen & Unwin, 19 8 4 ), 25. Bu ifadede Balkan Savaştan 18 7 7 ile 19 13 ara
sındaki bütün dönemi kapsamaktadır.
W . E. D. Ailen ve Paul MuratofF, C a u c a s ia n Battlefields: A H isto ry o f the W a rs on the T u r c u -C a u c a -
sia n B o rd er, 1828-1921 (Cambridge: Cambridge UniversityPress, 1953), 2 2 9 .
9- A g e ., Tablo 12.
10. A g e ., Harita 4 0 .
13. G . P. Gooch ve Harold Temperley, ed. B ritish D o cu m en ts o n the O rig in s o f the W a r , 1898-1914, c. ii,
(Londra, H M SO , 19 2 6 ), 311; Beaumont’dan Sir Edward Grey'e, 3 Ağustos, 19 14 .
14. J. C, Hurewitz, D ip lo m a cy in the N e a r a n d M id d le E a s t: A D o cu m en ta ry R eco rd : i c } i 4 - i g j 6 , c. 2 (Prin
22. A . J. P. Taylor, T h e S tr u g ^ e f o r M a ste ry in E u rop e, 1848-1918 (Oxford University Press, 19 71), 534.
23. Otto Liman von Sanders, F iv e Y e a rs in T u rk e y (Londra, Baillier, Tindall & Cox,
19 28 ), 31. [T ü rk iy e ’de B eş Y ıl, Yeni G ün Haber Ajansı, İstanbul, 19 9 9 )
24. Luigi Albertini, T h e O rig in s o f the W a r 1914., c. 3 (Oxford: Oxford University Press, 19 5 2 , 6 16 -6 17 .
25. A g e ., 6 19 -6 2 0 .
27. Gooch ve Temperley, B ritish D o cu m en ts on the O rigin s o f the W a r , 30 6 ; Sir G. Barclay’dan Sir Ed
ward Grey’e, 4 Ağustos 19 14 .
28. Winston S. Churchill, T h e W o rld Crisis (New York: Charles Scribners, Sons, 1931), 28 0 .
2 9 . Akbay, H a z ır lık la r ı ve H a rb e G i r i ş i , 16 2 -17 6 .
30. Albertini, O rig in s o f the W a r , 6 2 1.
31. Trumpener, G e r m a n y a n d the O tto m a n E m p ire , 54.
32. A g e ., 4 0 .
33. Geoffrey Miller, Straits: B ritish P o lic y tow a rd s the O tto m a n E m p ire a n d the origins o f the D a rda n elles
C a m p a ig n (Hull, UK: University o f Hull Press, 19 9 7 ), 314-317.
34. Djemal Pasha, M em o irs o f a T u rk is h S ta tesm a n , 1913-1919 (Londra; Hutchinson, tarihsiz), 128-130 .
35. Trumpener, Germany a n d the O tto m a n E m p ire , 54.
36 . Age. 54.
37. Enver’in entrikalan ve bu gizli emirlerin eksiksiz metinleri için okurlann Miller’in mükemmel
Straits P o lic y kitabına bakmaları gerekir (Bölüm 21, “The Private W ar” ).
324 N o t la r
38. Bem d Langensiepen ve Ahm et Güleryüz, The Ottoman Steam Navy (Annapolis M D.; Naval Insti
tute Press, 19 9 5), 44 .
39. Age., 44-45.
40. Miller, Straits Policy, 323. Miller 2 9 Ekim 1 9 1 4 gününün öğleden sonrasında bu hücum un İstan
bul sokaklannda herkes tarafından bilindiğini kaydetmektedir.
41. Trumpener, Germany and the Öİİoman Empire,'
42. Akbay, Hazırhklan ve Harbe Girişi, 157.
43. Bu iyi eğitilmemiş ve kötü donatılmış güçler, 3. Ordunun 1 9 1 4 ’teki felaketle sonuçlanan b ş taar
ruzunun güney cephesinde bir güç tasarrufu görevinde kullanılacabı.
44. Akbay, Hazırhklan ve Harbe Girişi, 158.
45. Age., 16 7 .
46. A ge .,171.
4 7. Age.. 173.
48. Age., 174.
4 9 . Age., 176 -178 .
50. Trakya’da stratejik derinlik yokluğu hâlâ günüm üz Türk Genelkurmayını etblemektedir. 2 0 0 0 yı
lında dokuz faal kolordunun dördü Türk Boğazlan ve İstanbul bölgesinde bulunmaktadır.
51. Gerçekte, 19 13 ve 1 9 1 3 ’te Trakya’nın savunması için sonuçta Osmanlı ordusunun beş faal ve dört
ihtiyat kolordusu görev almıştı.
Ü çüncü Bölüm
1. T C Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Savaşı’nda Türk Kajkas Cephesi Üçüncü Ordu Harekâtı,
Cilt II, Birinci Kitap. (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 19 9 3). Bu, Türk Genelkurmayı’nın 3. Or
dunun Kafkas dağlanndaki harekâtım anlatan çalışmasıdır.
2. Panturanizm, Kafkasya ve Hazar Denizi ötesi cumhuriyetlerinde oturan Türk halbarm ı da içeren
daha geniş bir etnik aidiyet fikrini ifade etm ebedir.
3. Türk Genelkurmayı, Üföncö Ordu Harekâtı, 39-53. Enver Paşa savaştan ö n ceb yıl 2 mareşal, 3 kor
general, 30 tümgeneral, 9 5 tuğgeneral, 18 4 albay, 2 3 6 yarbay ve binbaşı ile yaklaşık 8 0 0 yüzbaşı
ve teğmeni resen em eb iye ayırtmıştı.
4. Türk Genelkurmayı, Üçüncü Ordu Harekâtı, Köprüköy muharebesinde kayıplar 19 8 3 ölü, 6 17 0 ya
ralı, 30 7 0 esir ve 2 7 9 2 firari (bunlann ib s i Ermeni subaylardı) idi. Dikkat çeken bir husus da ih
tiyat süvari tümenlerinden yabaşık 10 .0 0 0 askerin firar ederek köylerinde dönmesiydi (s. 322).
Bu nedenle T ü rb e r 2 1 Kasım 19 2 1 tarihinde İhtiyat Süvari Kolordusu’nu lağvettiler (s. 302).
5. W . E. D. Ailen ve Paul Muratoff, Caucasian Battlefields: A History o f Wars on the Turcu-Caucasian
Border, 1828-1921 (Cambridge: Cambridge University Press, 1953) adlı eserde sözü edilen “ Schu-
lenberg Efsanesi” , Sarıkamış harekâtının dayandığı fikirlerden ve arazi analizlerinden Alm an
Kont von der Schulenburg'un kısmen de olsa sorumlu olduğunu ileri sü rm ebe birlikte bu husus
Türk resmî tarihlerince doğrulanmamabadır.
6. Türkçe’de büyük kuşatma harekâtı düşmanın Cannae tipi bir harekât ile i b yandan sanlarak top-
yekûn imhası anlamına gelmektedir.
7. Türk Genelkurmayı, Üçüncü O r d u H a rek â tı, 34 8 -34 9 .
15- Liman von Sanders, Five Years in Turkey (Londra; Baillere, Tindall & Co, 19 2 8 ), 4 9 .
16. Türk Genelkurmayı, Üçüncü Ordu Harekâtı, 56 5-566 .
17- Age., 5 6 9 .5 7 9 .
18. Age., 575-582.
19. 567- ,
20. 6 0 1 -6 0 5 .2 9 Aralık tarihinde müfrezenin gücü 58 subay, 2 8 9 6 asker, 38 4 hayvan, 3 obüs ve 2 adet
ele geçirilmiş Rus makineli tüfeğinden oluşmaktaydı. Bu maliyeti düşük bir operasyondu ve m üf
reze 14 9 ölü, 4 11 yaralı ve 15 kayıp vermişti.
Brig. (Tuğ) Gen. F. J. Moberly, The Campaign in Mesopotamia, 1^14-18, c. ı. (Londra: H M SO , 19 23),
1-15. Tuğgeneral Moberly Türklerin Mezopotamya’da 17 .0 0 0 tüfek ve 4 0 sahra topuna sahip ol
duklarını belirten bir Türk Genelkurmay raporuna değinmektedir, ancak açıktır ki bu rakam jan
darma ve sınır muhafızlarını da içermektedir.
Commandant M. Larcher, La Guerre Turque Dans La Guerre Mondiale, (Paris: Chiron & Berger-
Levrault, 19 2 6 ), 323-325.
33- General Fahri Belen, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi 19 15 Yıb Hareketleri
2. Cilt (Ankara, G K Basımevi, 19 6 7 ), Diagram ı.
34- Larcher, La Guerre Turque, 254.
326 N o t la r
D ö r d ü n cü B ö lü m
Otto Liman von Sanders, F iv e Years in T u rkey (Londra: Bailliere, Tindall & Cox, 19 28), 55. lim an von
Sanders bir maym uzmanı olan Yarbay Geehl’i bu önemli mayın tarlasımn hazırlanmasmdan
sorumlu subay olarak göstermiştir. Modem Türk tarihleri bu kişiden hiç söz etmemektedir ve bu
subayın Mart 1915'teki katkısı çok önemli olduğu için bu talihsiz bir atlama olarak kabul edilmelidir.
General Fahri Belen, B ir in c i C ih a n H a r b i ’nd e T ü r k H a r b i, 1915 Yılı H areketleri, I. Cilt,
(Ankara: G K Basımevi, 19 6 7), 6 2 .
Otto Liman von Sanders, F iv e Y ea rs in T u rk e y (Londra: Bailliere, Tindall & Cox, 19 28 ), 53-54.
A g e.. 54.
24. A g e ., 9 9 .
S îz e ÖLMEYİ E m r e d iy o r u m ! 327
i 7- Larcher, L a G u e rre T u rqu e, 2 2 2 .
28 . Daha sonralan Ingiliz 9. Kolordu Komutam Korgeneral Stopford 6 Ağustos tarihinde ilk başta
başarıyla gelişmekte olan harekâtta askerlerini yeterince zorlamadığı için çok yoğun eleştiri aldı.
Bu başarısızlık belki de tngilizlerin seferi yitirmelerine neden oldu.
2 9 . Türk Genelkurmayı, Ç a n a k k a le C e p h e si, V. Cilt, 4 6 8 .
30. A g e., 4 9 2 .
31- Age., 4 9 9 .
32. Aspinall-Oglander, M ilita ry O p eratio n s G a llip o li, c. 2. 4 8 4 .
33- Türk Genelkurmayı, Ç a n a k k a le C ep hesi, V . Cilt, 500.
34- Belen, T ü r k H a r b i, 1915 YUı H areketleri, 252.
43- A T A ŞE , 3. Ordu Karargâhı, Suç Faaliyetleriyle ilgili Rapor, 8 Ekim 19 14 , Arşiv 4 /3 6 7 1, Kutu 163,
Çekmece 2, Dosya 2 8 18 , Bölüm 59, indeks 12-85.
44- A T A ŞE , Hudut Taburundan Karargâha Rapor, 9 . Kolordu, 2 2 Ekim 19 14 , Arşiv 4 /3 6 7 1, Kutu 163,
Çekmece 2, Dosya 2 8 18 , Bölüm 59, indeks 2-39.
45- A T A ŞE , Ü çüncü Ordudan Başkomutan Vekili’ne Rapor, 23 Ekim 19 14 , Arşiv 4 /3 6 7 1, Kutu 16 3,
Çekmece 2, Dosya 2 8 18 , Bölüm 59, In d e k sı-4 1,1-42.
46. Kamuran Gürün, E rm e n i D o syası (Ankara: G K Basımevi, 1983). Bu kitapta 3. ve 4. Ordu
Komutanlanndan Türk Genelkurmayı'na ve Savunma Bakanlığı’na gönderilen çeşitli raporlar yer
almaktadır.
47- A T A ŞE , Genel Karargâh, Ankara’daki bombalama olayı ile ilgili 5. Kolordu Raporu, Arşiv 1/131,
Kutu 14 9 , Çekmece 4, Dosya 2 2 8 7, Bölüm 32, İndeks F8.
48. A T A ŞE , Birinci Tüm en, Türk Genelkurmayı’nın telgrafı, 25 Şubat 19 15. Arşiv 1/31, Kutu D 149 ,
Çekmece 4 , Dosya 2 2 8 7 , Bölüm D 32, İndeks F9 .
49 . A T A Ş E , Şifreli yazışmalar, No. 2 0 8 6 , içişleri Bakanlığı İkinci Daire Başkanı’ndan Türk
Genelkurmayı İkinci Daire Balkam’na, 31 Ocak 19 15. Arşiv 1/2, Kutu 113, Çekmece D3, Dosya S 21,
Bölüm 2 0 2 9 , indeks 2.
5°- Çeşitli yorumlar için bkz. Winston S. Churchill, T h e W o rld C risis (New York: Charles Scribners,
Sons, 19 31); Vahakn N. Dadrian, W a r r a n t f o r G e n o cid e: K ey E lem ents o f T u r c o -A r m e n ia n C o nfiict
(New Brunswick, N.J.: Transaction Publishers, 19 9 9 ); Richard G. Hovanissian (ed.). R e m e m b ra n c e
328 N o t la r
a n d D e n ia l (Detroit: W ayne State University Press, 19 9 8 ): Alan Moorehead, Gallipoli (New York:
Harper & Row, 19 56 ) ve Henry Morgenthau, A m b a s s a d o r M o rg e n tk a u 's Sto ry (Garden City, N.Y.:
Doubleday Press, 19 18).
51. Allen ve MuratofF, C a u c a s ia n B a tk fie ld s, 2 9 9 -3 0 1.
52. Demirel, B ir in c i D ü n y a H a r b in d e E r z u r u m ve Ç e vre sin d e E rm e n i H a rek etleri, 4 0 -4 8 .
53. Rafael De Nogales, F o u r Years, B eneath the Crescent (New York: Charles Scribner's Sons, 1926), 60.
54. A T A SE , Savunma Bakanlığı’ndan Üçüncü Ordu Komutalığı’na şifreli mesaj, 2 0 Nisan 19 15. Arşiv
4 /3 6 7 1, Kutu 16 3, Çekmece 2, Dosya 2 8 2 0 , Bölüm 10 0 , İndeks 12.
55. A T A SE , Sivas Valisi’nden Türk Genelkurmayı’na mesaj. Arşiv 4 /3 6 4 1, Kutu C 16 3, Çekmece 2,
Dosya 2 8 2 0 , Bölüm 6 9 , indeks 3-45, 3-46.
56. A T A SE , Türk Genelkurmay Başkanlığı Direktifi, 2 4 Nisan 19 15, Arşiv ı/ı. Dosya 4 4 , Bölüm 20 7,
İndeks F 2-3.
57. A T A SE , Başkomutan Vekili’nden Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı’na, 2 4 Nisan 19 15. Arşiv 1/131,
Kutu 10 1-14 9 , Çekmece 14-4, Dosya 32-12, İndeks 12-1. Enver “daha uygun bir yer” sözünü kul
lanırken kafasındakini hiçbir zaman tanımlamadı. Bununla birlikte yazar hapis veya toplama
kam plannm kastedildiğine inanmaktadır.
58. A T A SE , Başkomutanlık Vekili Makamı Harekât Dairesi’nden İçişleri Bakanlığı’na mesaj, 2 Mayıs
19 15. Arşiv ı/ı. Kutu 10 2 , Çekmece ı. Dosya 4 4 , Bölüm 20 7, indeks 2-1, 2-1.
59. Şinasi Orel ve Süreyya Yuca, T a la t P a ş a T elg ra fta n (Lefkoşa: K. Rüstem & Biraderi, 1983), 116 . 2 7
Mayıs 19 15 Geçici Kanunu’nun tam metni bu kitapta bulunabilir.
6 0 . A T A SE , Aşiretler ve Muhacirler Dairesi’nden İçişleri Bakanlığı’na, 30 Mayıs 19 15. Arşivi/ 2, Kutu
10 9 , Çekmece 4, Dosya 3 6 1, Bölüm 14 4 5, İndeks ı.
6 1. Yair Auron, "The Forty Days o f Musa Dagh” , R em em b ra rw e a n d D e n ia l içinde, ed. Richard G.
Hovannisian (Detroit: W ayne State University Press, 19 9 8 ), 17-16 4.
6 2. A T A SE , Olağanüstü Politik Durum ve Savaş Nedeniyle Başka Yerde İskân Edilen Ermenilere Ait
Toprak ve Mallann idaresiyle İlgili İçişleri Bakanlığı Yönetmelikleri, lo Haziran 19 15 . Arşivi/ 2,
Kutu 10 9 , Çekmece 4 , Dosya 36 1, Bölüm 14 4 5, İndeks 1-3.
63. Ailen ve Muratoff, C a u c a s ia n Battlefields, 2 9 9 -30 1.
64. De Nogales, F o u r Y ea rs B en ea th the Crescent, bölüm 7-10.
65. A T A S E , Jandarma Komutanlığı'ndan Savunma Bakanlığı’na, 2 6 Eylül 19 15. Bu yazının başlığı
“ Hassas M evzu" idi. Jandarma, bakanlığa, Ermenilerin sürülmesinin kanuna aykırı olduğu iddi
aları tahkik etmek üzere İzm ir Karargâhı'nm Dördüncü Dairesi’nden üç subaydan oluşan bir
heyet göndermekte olduğunu bildiriyordu. Arşiv 1-131, Kutu 2 19 , Çekmece 2, Dosya 2 2 8 7 , Bölüm
13, İndeks 3.
6 6 . Ailen ve Muratoff, C a u c a s ia n Battlefields, 2 8 9 .
67. A g e ., 2 9 1.
68. A g e ., 303.
6 9 . Allen ve Muratoff, C a u c a s ia n Battlefields, 311. Yazarlar Malazgirt ve Sağ Kanat operasyonlannı
Albay R. Balkan tarafından yapılan ayrıntılı Türk karargâh çalışmasına dayandırmışlardır, (bkz.
C a u c a s ia n Battlefields, 548).
B e ş İn c İ Bölüm
1. W. E. D. Allen ve Paul MuratofF, C a u c a s ia n Battlefields, A H is to ry o f the T u r c o -C a u c a s ia n B o rd e r
1S26-1921 (Cambridge: Cambridge University Press, 19 52), 331.
2. T C Genelkurmay Başkanlığı, B ir in c i D ü n y a H a r b in d e K afk as C e p h esi j . O r d u H a rek â tı, Cilt II, (An
kara; G K Basımevi, 19 8 6 ), 4.
Ailen ve MuratofF, C a u c a s ia n Battlefields, 34 2 .
T C Genelkurmay Başkanlığı, 3. O r d u H a r e k â t ı. 51.
Ailen ve MuratofF, C a u c a s ia n Battlefields, 34 2 .
A g e ., 351.
A g e ., 9 0 . Türkler kendilerinin 38 .0 0 0 kişilik güçlerine karşın Rus kuvvetlerinin ııo .o o o kişilik bir
330 N o tla r
2 6 . Von Falkenhayn, G e n e ra l H ea d q u a rters, 25g .
27. T C Genelkurmay Başkanlığı, B ir in c i D ü n y a H a r b in d e T ü r k H a r b i, A v r u p a C e p h e le ri (özet) (Anka
ra: G K Basımevi, 19 9 6 ), 12 1.
28 . Liman von Sanders, F iv e Y ears in T u rk ey, 12 1.
2 9 . T C . Genelkurmay Başkanlığı, A v r u p a C ep heleri, 6 3. Eylül ayında gelen ikmal eratı arasında 14 ya
şındaki çocuklardan 5 0 -6 0 yaşına kadar olanlar da vardı. Bu askerlerin çoğu tam amen eğitimsiz
olduklan gibi, yaklaşık yüzde 2 0 ’si Türkçe bilmiyordu.
30. A g e ., 61.
31. A g e ., Kroki 4.
34. Age., 64 .
35. Age,, 63. 12 Aralık 1 9 1 6 günü kolordu muharebe ikmal eratı olarak 2 6 8 5 eğitimli asker alırken,
eğitim depo alaylanna da 6 7 0 0 eğitimli olmayan asker geldi.
36 . T C . Genelkurmay Başkanlığı, A v r u p a C ep heleri, 6 4 .6 8 .
37. Age., 6 4 .
38. Age., 59 -6 0 .
39. Von Falkenhayn, General H ea d q u a rters, 273.
4 0 . Cyril Falls, T h e G re a t W a r (New York; G . P. Putnam ’s, 19 59 ).
4 1. T.C . Genelkurmay Başkanlığı, A v r u p a C ep h eleri, 9 1.
42. Age., 9 2 .
43. Age., 130.
44. Agc.,151.
45. Age., 2 1 9
4 6 . Age., 2 2 0 .
47. Age., 2 2 9 -30 .
48. T .C . Genelkurmay Başkanlığı, B ir in c i D ü n y a H a r b i ’n d e T ü rk H a r b i, III. Cilt, I r a k -İra n C ep hesi,
1 9 1 4 - 1 9 1 8 , 1. Kısım (Ankara: G K Basımevi, 19 7 9 ), Kroki 4 7.
49. Ronald Millar, D ea th o f a n A r m y , T h e Siege o f K u t, 19 15-16 (Boston: Houghton Mifflin, 19 70 ), 19 4 .
50. T C Genelkurmay Başkanlığı, Ira k -îr a n C ep hesi, 7 6 1.
51. Millar, D ea th o f a n A r m y , 2 56 .
52. T C Genelkurmay Başkanlığı, I ra k -İra n C ep hesi, 78 0 .
53. Millar, D ea th o f a n A r m y , 2 8 4 .
54. T C Genelkurmay Başkanlığı, I r a k -İra n Cephesi, 78 1.
55. 2. Ordunun Diyarbakır’a intikalinin gecikmesi, bu birliklerin Mezopotamya’ya gönderilmesi
nedeniyle olmuştu.
56. Belen, 19 16 Y th H arek etleri, 17 6 -17 7 .
57. A g e ., K u ru lu ş (Tablo) 15.
6 2. A g e ., 2 14 .
A l t in c i B ö lü m
1. Bu, Türk resmî tarihlerinde Türk-Alm an ordular grubu için kullanılan kelimedir. M odem Türk al
fabesinin kullanılmasından önce yazılan ilk tarihler, özellikle de İngiliz ve Alm an tarihleri bu ke
limeyi OsmanlI yazılarından yanlış bir şekilde Yilderim olarak çevirmişlerdir. Bu hata birçok Ba
tılı tarihçi tarafından günüm üze taşınmıştır.
2. T C Genelkurmay Başkanlığı, B ir in c i D ü n y a H a r b i ’nde T ü rk K a fk as C ep hesi, 3. O r d u H a rek â tı, Cilt
II, (Ankara: G K Basımevi, 19 9 3), 4 13-4 32.
3. Commandant M. Larcher, L a G u e rre T u rq u e D a n s L a G u e rre M o n d ia le (Paris, Chion & Berger-Lev-
rault, 19 2 6 ), 413.
4. W . E. D. Ailen ve Paul Muratoff, C a u c a s ia n B attlefields: A H is to ry o f W a rs on the T u r c u -C a u c a s ia n
B o rd e r 1 8 2 8 - 1 ^ 2 1 (Cambridge: Cambridge University Press, 1953), 4 3 6 -4 4 2 . Ruslann ve tngilizle-
rin 1 9 17 yılında bölgede yapabilecekleri potansiyel müşterek harekât ile ilgili ek analiz için bkz.
Larcher, L a G u e rre T u rqu e, 4 4 8 -4 5 6 .
5. Cemal, M em o irs o f a T u rk ish S ta te sm a n , 19 13-1919 (Londra: Hutchinson, tarihsiz), 171.
6. A .g .e ., 171.
7. A .g .e ., 18 0 .
8. General Fahri Belen, B ir in c i D ü n y a H a r b in ’de T ü rk H a r b i, 19 17 Y ılı H a rek etleri, IV. Cilt (Ankara:
GK. Basımevi, 19 6 6 ), ııı. Ingilizlerin gaz hücum u görünüşte bir etki yapmadı. Dr. Yigal Shafîy
ters hava koşullarının gazı dağıttığını düşünmüştür.
9. A .g .e ., 112 . Muharebede rapor edilen gerçek Türk zayiatı 8 2 ölü, 1336 yaralı ve 2 4 2 kayıptır.
24. A g .e ., 125.
352 N o t la r
27- 7. Ordu Komutam’ndan Başkomutan Vekiline Mektup, Belen, 19 17 Y ılı H a rek etleri, Belge 2; Mo-
berly, C a m p a ig n in M eso p o ta m ia , c. 4, Ek 4 2 , 348-351. Belen mektubun tarihini 2 0 Eylül 19 17 ola
rak, Moberly ise 30 Eylül 1 9 17 olarak vermektedir.
28. T C . Genelkurmay Başkanlığı, S in a -F ilis in C ep h esi, 12 8 .
29- A .g .e ., 389.
30. A .g .e ., 509.
Y e d İn c İ Bölüm
1. W . E. D. Allen ve Paul MuratofF, C a u c a s ia n Battlefields A H isto ry o f W a rs o n the T u rc o -C a u c a s ia n
B o rd e r 1 8 2 8 - 1 ^ 2 1 : (Cambridge: Cambridge University Press, 1953). 457.
20. A .g .e 507.
25. TC. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci D ü n y a H a r b i ’nd e T ü rk H a r b i, S in a -F ilis t in C ep hesi IV. Cilt,
2. Kısım (Ankara: G K Basımevi, 19 8 6 ), 536.
26 . A .g .e ., 538.
27. A .g .e ., 540.
28. General Sir Archibald Wavell, A lle n b y : A S tu d y in G reatness (New York: Oxford University Press,
19 4 1), 2 4 9 -2 50 .
29 . T C Genelkurmay Başkanlığı, S in a -F ilis t in C ep h esi, 615.
30. A.g.e, 6 17.
SEKİZİNCİ B ö l ü m
1. Fahri Belen, B irin ci C ih a n H a r b i’nde T ü rk H a rb i, 1918 YUı Hareketleri, V. Cüt, (Ankara: G K Basımevi),
1967), 217-236.
2. A .g .e ., 237.
3. A .g .e ., 238.
334 N o tla r
T C Milli Savunma Bakanlığı tarafından Ankara’da 1 9 9 8 yılma bastınlan ve beş büyük ciltten olu
şan kitaplar savaş kayıplarının kapsamlı listesini içermektedir. Kitap 18 77 -7 8 Rus Savaşı ile başla
makta ve 1 9 9 8 ’de PKK’ya karşı güvenlik operasyonlarında ölenlere kadar gelmektedir. Araştırma
cılar için talihsiz olan husus, bu kitapların ölen bireyleri adlan ve il ve köylerine göre vermeleri
olup toplamlar verilmemektedir.
Niali Ferguson, T h e P ity o f W a r (New York; Basic Books, 19 9 9 ), 295,
A.g.c., 2 9 9 .
Yigal Shefîy, B ritish Intelligence in the Palestin e C a m p a ig n 1914-18 (Londra: Frank Cass, 19 9 8 ), 47-
51. Dr. Shefîy Anadolu askerlerinden oluşan 8. ve 10. Piyade Tüm enlerin yerel olarak askere alı
nan (çoğu Araplardan oluşan) 23., 25. ve 27, Piyade Tüm enlerinden daha yüksek kaliteli piyade
tümenleri olarak değerlendirildiğini ifade etmektedir.
A rş İV K a y n a k l a r İ
Ankara: A T A Ş E : Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
1/2 Karargâh, İçişleri Bakanlığı
ı/ ı Başkomutanlık Vekâleti Dairesi
1/131 Türk Genelkurmay Karargâhı Harekât Dairesi
4 /3 6 7 1 3. Ordu Karargâhı
4 / 8 7 4 9 5. Ordu Karargâhı
1/6 5 Şevki Grubu karargâhı
Resm î B elgeler ve T a r İh ç e l e r
Akbay, Cemal. B ir in c i D ü n y a H a r b in d e T ü rk H a r b i, c. ı, O s m a n h İ m p a ra to rlu ğ u ’n u n S iy a s i ve A s k e ri H a
z ırlık la rı ve H a rb e G irişi. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 19 9 1.
Gooch, G.P. ve Harold Temperley, ed. B ritish D o cu m ents on the O rigin s o f the W a r , 18 9 8 -19 14 , c. ii.
Londra: H M SO , 19 2 6 .
Hurewitz, J.C. D ip lo m a cy in the N e a r a n d M id d le E a st: A D o cu m en ta ry R ecord : 1535-1914, c. i, 19 14 -19 5 6 ,
c. 2. Princeton, NJ: Van Nostrand Company, 19 56 .
İstihbarat Bölümü, Kahire, İngiliz Ordusu, H a n d b o o k o f the T u rk ish A r m y . 8. geçici bas.. Şubat 19 16 ,
Nashville: Battery Press (yeniden basım).
Moberly, Tuğgeneral F. J. H isto ry o f the G re a t W a r, B a sed on O fficial D o cu m ents, Th e C a m p a ig n in M eso
p o ta m ia 1914-1918, c. I. Londra: H M SO , 19 23.
336 SEÇİLMİŞ Ka y n a k ç a
T .C . Genelkurmay Başkanlığı. B ir in c i D ü n y a H a r b i, IX. c., T ü rk H a v a H a re k â tt,A n k a ra : Genelkurmay
Basımevi, 19 6 9 .
T.C . Genelkurmay Başkanlığı. T ü rk S ila h lı K uvvetleri T a rih i III. c., ı. kısım {19 0 8 -19 2 0 ), ı. Kitap. Anka
ra; Genelkurmay Basımevi, 19 7 1
T.C . Genelkurmay Başkanlığı. B ir in c i D ü n y a H a r b in d e T ü rk H a r b i, V. c., Ç a n a k k a le C ep hesi, 2 . Kitap.
Ankara :Genelkurmay Basımevi, 19 78 .
T.C. Genelkurmay Başkanlığı. B ir in c i D ü n y a H a r b in d e T ü rk H a r b i, III. c., Ira k - Ira n C ep hesi, 1914-1918,
1. Kısım. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 19 7 9 .
T.C. Genelkurmay Başkanlığı. T ü rk S ila h lı K uvvetleri T a rih i, O s m a n lı D evri B ir in c i D ü n y a H a r b in d e T ü rk
H a rb i, V. C., 3. Kitap, Ç a n a k k a le C ep hesi H a rek â tı ( H a z ir a n ı g ı y O c a k ı g ı 6 ) , Ankara: Genelkur
may Basımevi, 19 8 0 .
T.C . Genelkurmay Başkanlığı. A s k e ri T a rih Y a y ın la n Belgelerle E rm e n i S o ru n u . Ankara: Genelkurmay
Basımevi, 19 83.
T.C . Genelkurmay Başkanlığı. T ü rk S ü a h lı Kuvvetleri T a rih i O s m a n lı D e vri B ir in c i D ü n y a H a r b i İd a r i F a
aliyetler ve Lojistik, X. c., Ankara: Genelkurmay Basımevi, 19 85.
m ay Basımevi, 19 9 3.
T.C . Genelkurmay Başkanlığı. T ü rk İstiklal H a r b i ’ne K a tıla n T ü m e n ve D a h a Ü st K a dem elerd eki K o m u -
t a n la n n B iyografileri. Ankara: Genelkurmay Basımevi, 19 8 9 .
H A T IR A L A R
DeNogales, Rafael. F o u r Years beneath the Crescent. New York. Charles Scribner’s Sons, 19 2 6 .
Djemal Pasha [Cemal Paşa). M em o ries o f a T u rk is h S t a t e s m a n - i g i j- ig i g . Londra: Hutchinson.
Lawrence, T. E. Revolt in the Desert. Garden City, N .Y .: Doubleday, 19 2 7 .
Lawrence, T.E. S eve n p illa rs o f W is d o m : a T riu m p h . Stockholm: Alb. Bonniers, 19 4 6 .
Liman von Sanders, General o f Cavalry. F iv e Years in T u rkey. Londra: Bailliere, Tindall & Cox, 19 28 .
Morgenthau, Henry. A m b a ss a d o r M o rg e n th a u 's Story. Garden City, N.Y.: Doubleday Press, 19 18 .
Von Falkenhayn, Erich. G e n e ra l H e a d q u a rte rs i g i 4 - i g i 6 a n d its C ritic a l D ecisions. Londra: Hutchinson.
K İT A P L A R
338 SEÇİLMİŞ Ka yn a kç a
Johnstone, Tom. Orange, G re e n a n d K h a k i, the Sto ry o f the Iris h R eg im ents in the G re a t W a r , 1914-1918.
Dublin: Gill and Macmillan, 19 9 2 .
Keegan, John, T h e F irst W o rld W a r . N ew York: Alfred A. Knopf, 19 9 9 .
Kent, Marian, ed. THe Great Powers a n d the E n d o f die O ttom an Em pire. Londra: George Allen & Unwin, 1984.
Kiraly, Bela K. ve Nandor F. Dreisziger, ed. E ast C e n tra l E u ro p e a n Society in W o rld W a r I. New York: Co
lumbia Press, 19 85
Langendiepen, Bem d ve Ahm et Güleryüz. T h e O tto m a n S te a m N a v y . Annapolis Md.; Naval Institute
Press, 19 9 5.
Larcher, Commandant M. L a G u erre T u rqu e d an s la G u erre M on d iale. Paris: Chiron & Berger-Levrault, 19 2 6 .
Macfie, A . L. T h e E n d o f the O tto m a n E m p ire 1908-1923. Londra: Longman, 19 9 8 .
McCarthy, Justin. M u slim s a n d M in o rities, T h e P o p u la tio n o f O tto m a n A n a to lia a n d the E n d o f the E m p i
re. NewYork: London Press, 19 8 3.
Miller, Geoffrey. S u p e rio r F o rc e: the C o n s p ira c y b e h in d escape o f the G o eb e n a n d B reslau . Hull: University
o f Hull P ress,i996.
Moorehead, Alan. G a llip o li. N ew York: Harper & Row, 19 5 6 .
Moorhouse, Geoffrey. H e ll's F o u n d a tio n s: A T o w n , Its M y th s ^ G a llip o li. Bury St. Edmund: Hodder and
Stoughton, 19 9 2 .
Nicolle, David. T h e O tto m a n A r m y 1914-1918. Londra: Reed International Books, 19 9 6 .
Nicolle, David. L a w ren ce a n d the A r a b Revolts. Oxford: Osprey, 19 9 8 .
Perrett, Biyan. M eg id d o 19 18: T h e Last G re a t C a v a lr y V ictory. Oxford: Osprey Publishing, 19 9 9 .
Shaw, Stanford J. H isto ry o f the O tto m a n em pire a n d M o d e m T u rk ey, c. i. Cambridge: Cambridge U ni
versity Press, 19 7 6 .
Shaw, Stanford J. ve Ezel Kural Shaw. H isto ry o f the O tto m a n E m p ire a n d M o d e m T u rkey, c. 2. Cambrid
ge: Cambridge University Press, 19 77.
Sheffy, Yigal. B ritish M ilita ry Intelligence in the P alestin e C a m p a ig n , 1914-1918. Londra: Frank Cass, 19 9 8 .
Stell, Nigel ve Peter Hart. D efeat a t G a llip o li. Londra: Macmillan, 19 9 4 .
Stevenson, David. A rm a m e n ts a n d the C o m it y o f W a r : Europe, 1904-1914. Oxford: Clarendon Press, 19 9 6 .
Stone, Norman. T h e E astern F ro n t, 1914-1917. New York: Charles Scribner’s Sons, 19 75.
Taylor, Phil ve Pam Cupper. G a llip o li: A B a tt U fe ld G u id e . Kenthurst, Australia: Kangaroo Press, 19 8 9 .
Trumpener, Ulrich. G e r m a n y a n d the O tto m a n E m p ire . Princeton University Press, 19 6 8 .
Wavell, General Sir Archibald. A lle n b y : A S tu d y in G reatness. New York: Oxford University Press, 19 4 1.
Weber, Frank G. Eagles o n the C rescent: G e r m a n y A u s tria , a n d the D ip lo m a cy o f the T u rk is h A llia n c e , 1914-
1918. Ithaca, N.Y.: Cornell University Press, 19 7 0 .
Westlake, Ray. B ritish R eg im ents a t G a llip o li. Londra: Leo Cooper, 19 9 6 .
World Press. T h e W o rld A lm a n a c a n d E n cyclop ed ia 1914. N ew York: Press Publishing, 19 13.
Yalman, Ahm ed Emin. T u rk e y in the W o rld W a r. New Haven, Conn.: Yale University Press, 19 30.
Yılm az, Veli. B ir in c i D ü n y a H a r b in d e T ü r k -A lm a n İttifa k ı ve A s k e ri Y a r d ım la r ı. İstanbul: G em Offset,
1993-
Doyle, Peter ve Matthew R. Bennett. “Military Geography: the influence o f terrain in the outcome o f
the Gallipoli Campaign, 19 15 ,” T h e G e o g ra p h ic a l J o u r n a l, 16 5 (19 9 9 ): 12-36.
Dyer, Gwynne. “The Origins o f the ‘Nationalist’ group o f officers in Turkey 19 0 8 -1 9 18 ,” /oum ai o f C o n
tem p ora ry H isto ry, 8 {1973): 12 1-16 4 .
Kocabaş, Süleyman. “ Birinci Dünya Harbi’nde Boğazlar Meselesi,” A sk e ri T a rih B ülteni, 39 (1995): 90-97.
Kürkçüoğlu, Ömer. “A n Evaluation o f the Ottoman Empire’s Entry into the World W ar,” A n k a r a Ü n i
versitesi S iy a sa l B ilg iler Fak ü ltesi, 38 (1983): 2 2 7-24 3.
Seyhun, Mehmet Arif. “Yem en Savaş Anılan (5 May 19 14 -5 March 19 19 ),” A s k e ri T a r ih B ü lten i, 4 2
(1997): 1-51.
Wolf, John B. “The Diplomatic History o f the Bagdad Railroad,” The U n iversity o f M is s o u ri Stu d ie s: A
Q u a rterly o f Research, u {2) (1936): 1-10 7.
340 SEÇİLMİŞ Ka y n a k ç a
D İZ İN
Ab Abdülhamit II. 1 7 ,1 8 235, 243, 257, 274 , 310 , 320
Abdülkerim Paşa 1 4 6 , 1 4 7 , 1 7 5 , 18 1, 210 Bahçesaray 7 4
Adana 9 , 1 3 2 , 1 3 5 , 1 8 4 , 1 8 6 , 231, 2 4 2 , 273, 2 9 9 Bakû 2 50 , 252, 25 6 , 257, 2 5 9 , 2 6 0 , 2 8 7, 321
Aden 65 Balkan Savaştan 19 , 25, 27, 30, 34, 37, 39, 41,
Agam em non Zırhlısı 275 6 7 , 71, 73, 9 5 , 1 0 6 , 1 1 3 , 1 3 3 ,1 4 0 ,1 9 4 , 28 4,
Ahm et Fevzi Paşa 82 2 9 1, 323
Ahm et İzzet Paşa 2 2 , 1 8 3 , 1 8 7 , 1 8 9 , 1 9 1 , 19 4 , Banat 2 0 2
230 , 273, 2 9 2 Bandırma ııı, 2 6 2
Akçakale 91, 9 2 Baratov (General) 215, 2 1 6
Akka 270 Basra 6 5 ,7 4 , 7 6 , 9 2 , 95, 9 7, n o , 1 5 0 ,1 5 6 ,1 5 7 ,
Alaattin (Albay) 7 9 309
Albertini, Luigi 54, 324 , 338 Batum 65, 81, 20 8 , 250 , 253, 255, 257, 321
Aleksandropol 252 Bayburt 1 3 7 ,1 8 6 ,1 8 7 , 2 7 9 , 310 , 319
Ali Fuat Bey 231 Belen, Fahri 1 3 ,1 2 9 , 2 2 4 , 258, 3 2 6 , 328 , 330,
Ali İhsan Paşa 85, 8 6, 215, 2 16 , 2 4 2 334. 336
Ali Remzi (Yüzbaşı) 12 8 Benliahmet 85
Ailen, W . E. D. 15, 41, 5 5 , 1 4 5 ,1 4 7 , 2 2 2 , 245, Beyrut 2 4 2 , 273, 322
24 8 , 311, 323, 325, 328, 330, 332, 334, 338, BeytüUahim 10 0 , lo ı, 10 3, 2 3 9
342 DİZİN
Fethi Bey 2 1 Halit (Binbaşı) 10 9
Fevzi Paşa 8 2 , 1 8 3 , 1 8 4 , 1 9 3 , 2 3 6 , 2 3 9 , 283, 2 9 1 H am di Bey (Yarbay) 20 3
Fırat 37, 6 9 , 95, 9 8 ,1 3 8 .1 5 0 ,1 5 2 , 2 14 , 2 2 6 , 2 2 8 , H am it Fahri (Yarbay) 2 0 7
230 , 231, 2 6 3, 2 74 Hareket Ordusu 18
Filistin 13, 2 9 , 30, 37, 6 8 , 9 9 , lo ı, 1 6 9 ,1 7 6 , H asan İzzet Paşa 7 9
20 1, 2 0 2 , 2 16 , 2 19 , 2 2 1 , 2 2 5 , 230 , 232, 235, H asan Paşa 12 6
236 , 2 39 , 2 4 1, 2 4 4 , 245, 2 6 1, 2 6 3 , 265, Hasankale 1 3 4 , 1 7 5 , 1 7 7 , 1 7 8
2 6 8 , 273, 275, 285, 2 8 9 , 2 9 1, 29 3, 30 0 , Hasbi (Binbaşı) 10 9
30 1, 305, 307, 311. 313, 332, 334, 336 Hava Birlikleri 2 9 8 , 30 1
Frankenberg, von (Albay) 9 9 Haydarpaşa 6 0 , 9 1, 93, 2 0 9 , 235
Fulye 24 1 Hedye 2 4 2
Helles Burnu 113
Ca GaÜçya 1 3 ,1 5 , 8 7 , 1 7 1 , 1 9 5 ,1 9 9 , 2 0 1, 20 3, 230 , Hem edan 2 16 , 2 4 2 , 257, 2 5 9
233, 2 7 9 , 2 9 4 , 310 H ınçak 138
Galip Paşa 7 9 Hicaz 9 9 , 2 17 , 2 4 2 , 2 4 6 , 254, 2 6 4 , 2 9 4 , 310
Gazze 74 , lo ı, 1 0 3 ,1 7 9 , 2 0 a , 2 2 2 , 2 23, 225, H ilm i Paşa 203
2 2 6 , 231, 233, 235, 237, 2 38 , 2 4 0 , 2 6 1, 2 6 2 , Hüsamettin (Yüzbaşı) 2 4 7
2 6 7 , 2 7 1, 2 7 9 , 310 , 32 0 H üseyin H üsnü Paşa 18
Gelibolu 6 , ıı, 13, 2 9 , 30, 4 4 , 7 1 , 1 0 3 , 1 0 5 , 1 0 7 ,
n o , 1 1 4 ,1 1 7 ,1 1 9 ,1 2 1 ,1 2 6 ,13 0 ,1 3 9 ,1 4 2 , İskenderun 9 2, 24 2 , 273
1 4 9 , 1 5 2 , 1 5 7 , 1 6 0 , 1 6 2 , 1 7 1 , 1 7 3 ,1 7 6 ,1 7 7 , İsmail Hakkı Bey 2 7 4
1 7 9 ,1 8 1 ,1 8 4 ,1 8 9 ,1 9 1 ,19 3 ,1 9 4 ,19 6 ,19 7 , İttihat ve Terakki 17, 2 1, 5 1,1 3 3 , 2 8 9 , 2 9 2 , 29 3
20 3, 2 0 4 , 2 0 7, 2 2 1 , 2 2 2 , 235, 2 4 4 , 2 6 0 ,
2 6 2 , 2 6 3, 285, 2 9 0 , 2 9 1, 29 3, 2 9 4 , 2 9 9 , Jön Türkler 1 7 ,1 8 , 51, 5 3 , 1 3 0 , 131, |ö
30 0 , 316
Giresun 65, 2 4 8
Goeben (Yavuz) 4 9 , 57, 6 0 , 30 1, 316 , 339
Kamil Paşa 1 9 , 1 4 3 , 1 7 3 , 1 7 5 , 1 8 0 , 18 1, 2 8 4 Kb
Goltz, Colmar von der 2 6 , 28 , 2 9 , 74 , m , 12 6 , Karadağ 19 , 20 , 4 1
1 5 6 ,15 7 , 2 12 , 213, 2 8 5, 2 9 0 , 2 9 2 , 30 7 Karaköse 79 , 8 0 ,1 4 7
Gözcübabatepe 115 Kayzer W ilhelm 45, 232
Guse (Yarbay) 7 9 , 8 1, 8 7 , 1 4 3 , 1 7 3 , 18 1, 2 8 6 Kâzım Bey 9 1, 9 2 , ııı, 2 2 7
G üm rü 252 Kirte 1 1 8 , 1 1 9 , 317
Gürcistan 2 4 4 , 245, 253, 255, 257, 2 9 4 , 305 Kosova 1 9 ,1 3 3
Kotur 9 4 , 9 5, 250
344 DİZİN
6. Ordu 9 5 , 1 2 0 , 1 3 6 , 1 4 8 , 1 5 1 .15 2 ,15 6 ,157 ^ 9 9 .1 0 0 . 1 2 0 . 1 4 8 . 1 8 2 . 1 9 2 . 2 1 8 . 2 3 4 ,
18 2 .1 9 2 , 218, 2 2 6 , 230, 234, 2 3 6 ,2 4 6 , 2 4 0 , 24 2, 2 4 6 ,2 5 4 , 2 6 6 , 2 7 2 ,2 7 3 , 28 0
2 5 4 ,2 5 6 , 263, 2 6 6 , 272, 275, 2 9 1 ,3 0 0 13. Kolordu 4 0 , 62, 65, 6 9 ,7 3 , 95, 9 6 , 1 4 8 , 151,
7. Ordu 230, 232, 2 3 4 ,2 4 0 , 2 4 6 ,2 5 4 , 261, 1 5 7 ,1 8 2 ,1 9 2 , 211, 2 1 5 ,2 1 6 , 218, 2 2 6 , 234,
265, 267, 2 6 9 , 272 , 273, 2 9 1, 293, 314 2 4 2 , 243, 24 6 , 254, 2 6 6 , 272, 275, 28 0
8. Ordu 2 3 6 ,2 4 0 ,2 4 6 ,2 5 3 , 2 5 4 ,2 6 3 ,2 6 5 , 273 14. Kolordu 4 0 ,1 2 4 ,1 2 9 ,1 4 8 ,1 8 2 , 218, 234,
9. Ordu 2 5 4 ,2 5 7 , 259, 2 6 1, 2 6 6 , 272, 277, 24 6 , 254, 2 6 6 , 272, 280
29 4, 314 15. Kolordu 1 1 2 , 1 2 0 ,1 4 8 ,1 9 2 ,1 9 7 , 200, 205,
İdam Ordusu 2 5 6 ,2 5 7 ,2 5 9 ,2 6 0 ,2 6 6 ,2 7 2 ,2 8 4 2 1 8 .2 3 3 .2 3 4 , 24 6 , 254, 2 6 6 ,2 7 2 , 2
1. Kolordu 31, 3 2 ,4 0 ,4 4 , 6 6 ,7 0 , 9 2 ,1 2 0 ,1 2 6 , 2 8 0 ,2 9 3 , 2 9 4 ,3 1 9
1 4 8 .1 8 2 .1 9 2 , 234, 2 4 6 ,2 5 4 , 2 6 6 , 272, 16 . Kolordu 1 2 5 , 1 4 8 , 1 8 2 , 1 8 4 , 1 8 7 , 1 8 9 , 191,
280 1 9 2 ,1 9 4 , 218, 234
2. Kolordu 4 0 ,4 4 , 62, 66 , 70 , 91, 9 2 , m , 120, 17. Kolordu 1 2 6 ,2 7 2 , 28 0
1 2 1 . 1 4 8 .1 8 2 .1 8 7 .1 9 2 .1 9 4 . 2 1 8 , 234, 18. Kolordu 1 4 8 , 1 5 1 ,1 8 2 , 1 9 2 , 211, 2 1 8 ,2 2 6 ,
2 6 6 , 2 6 7 ,2 9 1 228 , 234, 2 4 6 , 254, 274, 2 9 1
3. Kolordu 3 0 , 4 0 ,4 2 ,4 4 , 62, 65, 6 7 ,7 0 , 71, 19 . Kolordu 234, 24 6 , 254, 2 6 6
10 6 ,10 7 , III, 1 1 3 , 1 1 5 , 1 1 7 , 1 2 0 ,1 4 8 ,1 8 2 , 20. Kolordu 2 10 , 218, 225, 234, 237, 239, 246,
1 8 5 .1 8 7 .1 8 9 .1 9 2 , 2 3 3 ,2 3 4 , 237, 24 6 , 254, 265, 26 7 , 2 7 1 ,2 7 3 , 280, 319, 320
2 5 4 ,2 6 5 , 2 6 6 , 270 , 273, 280, 2 9 0 , 2 9 4 21. Kolordu 234, 24 6 , 254, 2 6 6 ,2 7 2
4. Kolordu 4 0 ,4 4 , 62, 6 7 ,7 0 , III, 12 0 ,14 8 , 22. Kolordu 225, 234, 237, 24 0 , 265, 2 6 6 ,2 6 8
1 8 2 ,1 8 6 , 1 8 7 ,1 8 9 ,1 9 2 ,1 9 4 , 218, 234, 2. Kafkasya Kolordusu 2 4 8
245, 24 6 , 248, 252, 254, 255 Osmaniye 37, 9 2 ,1 8 5 , 2 4 2 , 2 7 3 ,3 0 6
5. Kolordu 4 0 ,4 4 , 6 2 , 65, 6 9 ,7 0 , 9 0 , 1 1 8 , 120, Ölü Deniz (Lût Gölü) 24 0 , 2 4 1
1 2 4 , 1 3 4 , 1 4 8 , 1 8 1 , 1 8 5 ,1 9 2 ,2 1 8 ,2 3 4 , 291
6 . Kolordu 4 0 ,4 4 , 56, 6 2 , 6 8 ,7 0 ,7 1 , 73, 98, Pallavicini (Avusturya, Macaristan Büyükelçisi) 54 Pa
9 9 . 1 2 0 . 1 2 6 . 1 2 9 . 1 4 8 . 1 8 2 , 203, 205, Panturanizm 133, 325
208, 2 1 8 ,2 3 4 ,2 4 9 , 2 5 0 ,2 5 5 , 2 5 6 ,3 19 , Pantürkizm 78
7. Kolordu 4 0 ,4 2 , 4 4 , 62, 65, 66, 7 0 ,12 0 , Pehlevi 2 5 6
1 4 8 .1 8 2 .1 9 2 .2 1 8 , 234, 2 4 6 ,2 5 4 , Plevne
266 7 3 ,1 7 7
8. Kolordu 40 , 6 2 ,7 0 , 9 9 ,1 0 0 ,1 0 2 ,1 0 3 ,1 2 0 , Pozantı 3 7 ,18 5 , 30 6
148, 218, 234, 24 2 , 24 6 , 2 5 4 ,2 6 6 , 267, Prens Faysal 2 4 1
9. Kolordu 3 1 ,4 0 ,4 4 , 6 2 , 6 7 ,7 0 ,7 9 , 81, 82,
84, 86, 88, 9 3 , 1 2 0 ,1 4 4 ,1 4 9 ,1 7 5 , 1 7 8 , Radoslavov (Rus Büyükelçisi) 53 Ra
1 8 2 .1 8 4 .1 8 6 .1 9 2 , 328, Refet (Albay) 123
10. Kolordu 4 0 ,4 4 , 6 2 , 67, 70, 79 , 81, 87, 89, Remadiye 2 2 8 , 2 36
9 3 . 1 2 0 .1 4 4 .1 4 6 .1 4 8 .1 7 6 . 1 7 8 .1 8 0 .1 8 2 , Rıfat (Binbaşı) 10 9
1 8 4 .1 8 6 .1 9 2 , 289 Rize 24, 2 6 , 38, 39, 6 6 ,1 8 3
11. Kolordu 4 0 ,4 4 , 6 2 , 6 9 , 7 0 ,7 9 , 82, 8 6, 93,
1 2 0 ,1 4 4 , 1 4 6 , 1 4 8 ,1 4 9 , 1 7 4 , 1 7 6 ,1 7 8 , Sait Halim Paşa 2 0 ,4 7 , 52 Sa
1 8 0 ,1 8 2 ,1 8 4 , 1 9 2 Sam i (Albay) 9 , 115, 2 9 0
12. Kolordu 2 8 ,4 0 , 62, 64, 6 9 , 7 1 , 7 3 , 95, 9 6, Sam sun 4 4 , 6 5 ,1 8 6
346 DİZİN
Weber, Frank G . 39 , 50, 5 4 , 1 0 7 , 1 1 3 , 1 1 6 , 12 3,
339
W illm er 1 2 4 ,1 2 5 , 285
Ya Yafa 2 4 0 , 2 70
Yahya Çavuş : i 5 , 1 1 6
Yakup Şevki Paşa 2 4 9 ,'2 5 1, 255, 260', 2 9 4
Yasin H ilm i (Yarbay) 19 7
Yem en 4 0 , 41, 6 2 , 6 5 , 7 0 , 1 2 0 , 1 4 8 , 1 8 2 , 19 2 ,
2 18 , 234 , 2 4 6 , 254, 2 6 6 , 2 7 2 , 2 9 2 , 310, 34 0
Yudeniç (General) 1 4 5 ,1 4 7 , 1 7 4 , 319
Y u su f İzzet Paşa 19 3
Y u su f Ziya Paşa 18 4