Professional Documents
Culture Documents
1
Hipnoz Practitioner
Hipnotizma Görüşü
Mesmer’den sonra yapılan pek çok çalışmada hipnotik trans halinin oluşmasında hipnoz
yapılacak kişiye mıknatıslarla veya elle uygulama yapılmasının şart olmadığı gösterildi.
Özellikle bu konuda geniş çalışmaları bulunan Dr. Braid (1795-1868) deneklerin bakışlarını
belli bir nesne üzerinde sabit hale getirmekle transın oluştuğunu gözledi. Sonuçta hipnoz
oluşması için “Manyetik akışkanların” geçmesinin gerekli olmadığını göstermiş oldu. Bu
çalışmalar sonucunda Dr. Braid, hipnotik trans haline Yunanca uyku anlamına gelen hipnoz
(Hypnos) adını verdi. Manyetizma yerine de hipnotizma deyimini kullandı. Sonra da bir çeşit
uyku hali olmadığı anlaşılmakla birlikte, hipnotik trans hali bu tarihten sonra hipnoz olarak
anıldı. Dr. Braid hipnotizma ile ilgili görüşlerini açıkladığı “Neurohypnology” isimli bir de eser
yayınladı. Ancak bu eseri ilgi görmedi. Dr. Braid hipnotik trans haline uyku anlamına gelen
hipnoz demişti ama tam olarak hipnozun “Bir çeşit uyku veya uyku benzeri bir hal olduğunu”
söylememişti. Hipnozun uykunun bir çeşidi olduğunu ileri sürenler ise Braid’den daha sonraki
zamanlarda hipnozu araştıran fizyologlar olmuştur.
2
Hipnoz Practitioner
Fizyolog Görüşleri
Bir fizyolog olan Bernet hipnozun serebral korteksin bazı temel hücrelerinin
fonksiyonlarındaki değişiklikler sonucu oluştuğunu ileri sürüyordu.
Pavlov’un bu açıklamaları ilk başta büyük ölçüde doğru gibi görülmektedir. Fakat; kortekste
uyanık kısımların kalarak uyuma hali yalnızca hipnoza has bir durum değildir. Başka bazı
durumlarda da benzer hallere rastlanmaktadır. Örneğin gece çok uykusuz kalmış, yorgun
düşmüş ve bu nedenle uyuyakalmış bir anne kolay kolay uyandırılamazken, çocuğunun
hafifçe ses çıkarması onu kolayca uyandırabilmektedir. Benzer şekilde bir değirmen
gürültüsünde uyuyan bir değirmenci, değirmenin durmasıyla hemen uyanmaktadır. Her iki
örnek hipnoz dışında da kortekste uyanık kısımlar kalarak uyunabildiği göstermektedir.
Yine bugün için biliyoruz ki; hipnotik durum fizyolojik açıdan uykudan çok uyanıklık haline
benzemektedir. Çünkü; Hipnotik trans halinde çekilen EEG (Elektroensefalografi) dalgaları
uykudaki bir insanınkinden çok uyanık ve şuurlu bir insanınkine benzemektedir.
(Elektroensefalografi ya da EEG, beyin dalgaları aktivitesinin elektriksel yöntemle izlenmesini
ölçen yöntemdir.) Yine uykuda bazal metabolizma hızı %10 azaldığı halde hipnotik trans
halinde değişmemektedir. Benzer şekilde beynin oksijen ve glikoz tüketimi de uyanıklıktaki
gibidir. Uykuda tendon refleksleri tamamen ortandan kalktığı ya da oldukça zayıfladığı halde
hipnotik trans halinde uyanıklıktaki gibi normal bulunmaktadır.
3
Hipnoz Practitioner
Diğer bazı fizyologlar ise hipnotik durumun merkezi sinir sisteminin aktivitesindeki
değişiklikler sonucu ya da beyin içindeki bazı ganglionların inhibisyonu ile oluştuğunu ileri
sürmüşlerdir. Günümüz fizyologları ise hipnozu “Birbirini takip eden telkin veya çeşitli
uyarımlar sonucu nörolojik mekanizmalarla ortaya çıkan spesifik bir Fizyolojik hal” olarak tarif
etmektedirler.
Bütün yönleri ile ele alınıp incelendiğinde hipnotik trans halini sadece fizyolojik
mekanizmalarla açıklamanın da mümkün olmadığı kolayca anlaşılacaktır. Özellikle de
hipnotik trans halinde ortaya çıkan ve ilerde incelenecek olan paranormal fenomenleri bugün
için bilinen fizyolojik mekanizmalarla açıklamanın imkanı yoktur.
PSİKİYATRİSTLERİN GÖRÜŞÜ
Histeri Görüşü
Bu görüşlerden ilki Charcot’un görüşüdür. Charcot; histerinin sinir sistemindeki bir
bozukluktan meydana geldiğini, hipnozun da ancak benzer sinir sistemi hastalıkları olanlarda
meydana gelebileceğine inanıyordu. Gerçekte histeri konusunda zamanında büyük çalışmalar
yapmış olan Charcot’un kendisi hiç hipnoz yapmamıştı ve yalnızca asistanlarının yaptığı
toplam 15 hipnoz vakası üzerinde çalışmıştı. Bu vakalar da kendi kliniğindeki histeri vakaları
idi. Charcot’un görüşleri önceleri taraflar bulmuşsa da sonradan tamamen terk edilmiştir.
Günümüzde yalnızca histerik kişilerin değil, aynı zamanda aklı başında normal kimselerin de
hipnoza gayet uygun kişiler olabildiği herkes tarafından kabul edilmektedir.
Telkin Görüşü
Telkin; bir fikrin, bir düşüncenin muhatıbına kabul ettirilmeye çalışılmasıdır. Bu sözle, yazıyla,
işaret veya sembollerle olabilir. Hipnozun da telkinler sonucu oluştuğunu düşünülerek bazı
psikiyatristler tarafından “Hipnoz; telkinle ortaya çıkan, düşüncenin yalnızca bir fikir veya
obje üzerinde odaklanması halidir (monoideism)” diye tanımlanmıştır. Yine bu psikiyatristler
tarafından, “Hipnotik trans halinin ortaya çıkması için kişinin dikkatini bir noktada veya
fikirde toplamak ve kişiyi bunun dışındaki her türlü gayretten alıkoymak gerekir” denilmiştir.
Bu nedenle de sessiz, loş ortamların ve monoton bir şekilde uygulanan telkinlerin hipnozu
kolaylaştırdığı bildirilmiştir.
4
Hipnoz Practitioner
Yine telkinle ilgili olarak, kendi kendine telkinin, bütün telkinlerin esası olduğu ileri sürülmüş,
hipnozun da aslında oto hipnoz olduğu, hipnotist rolünün ise gerçekte kişinin oto hipnozuna
yardım etmek olduğu iddia edilmiştir.
Hipnozu telkinle ilgili olarak açıklamaya çalışan bir diğer görüşe göre de, “ Hipnoz; kişinin bir
fikri tenkitsiz kabulündeki bir artış” olarak tanımlanmıştır. Bu düşüncede de doğruluk payı
olmakla birlikte hipnozu, sadece telkine uygunluktaki bir artış olarak tanımlamak da doğru
değildir. Çünkü bazı kimseler uyanık halde iken, hipnotik trans halindekinden daha fazla
telkine müsaittir. Bu bilinen bir gerçektir. Ayrıca; hipnotize edilen bir insan, çoğunlukla
zannedildiği gibi tamamen pasif ve her türlü telkine, her zaman hazır da değildir. Bugün için
başka gerçek de, telkinin hipnozdan ayrı bir fenomen olduğudur.
Bütün bunlar göz önüne alındığında hipnozun telkinle ilişkisi olduğu kolayca anlaşılacaktır.
Bununla birlikte hipnozu yalnızca telkinle açıklamanın hem eksik hem de yanlış olacağı gayet
açıktır.
Psikanalitik Görüşler
Psikanalitik görüşün kurucusu olan Freud da diğer pek çok ilim adamı gibi bir sahne
hipnotizmacısının gösterisinden sonra hipnoza ilgi duymaya başlamış ve hipnozu tedavide
kullanmayı denemiştir. Fakat bazı hastalarını hipnoz etmekte güçlük çekip başarısızlığa
uğramış ve hipnozdaki bilgi ve gözlemlerden yararlanarak meşhur psikanaliz metodunu
kurmuştur.
Psikanaliz metodu ise o zamanın fikri akımlarının da etkisiyle giderek yaygınlaşmış ve uzun
yıllar hipnozun unutulmasına veya görmezlikten gelinmesine neden olmuştur.
Freud ve onun ekolünü takip eden psikanalitik görüş yanlısı psikiyatristler de kendi görüşleri
açısından hipnozu açıklamaya çalışmış ve kendi görüşleri doğrultusunda bazı teoriler
geliştirmişlerdir.