Professional Documents
Culture Documents
HAZIRLAYAN
Makbule Ortaköylü
2022131047
ZİHİN, BİLİNÇ VE DEĞİŞEN DURUMLAR
Bilinci tam olarak tanımlamak birçok farklı şeyi ifade edebildiği için zordur. Sigmund
Freud’un psikanalitik kişilik teorisinde bilinç, zihin farkındalığımızın içindeki şeyleri
kapsamaktadır. Zihinsel işlemlerimizi rasyonel bir şekilde düşünebileceğimiz ve
konuşabileceğimiz yön budur (dilgem.com, 2021). Bilinçdışını ise farkında olmadan yapılan
fakat buna rağmen insan davranışlarını etkileyen eylem olarak tanımlamak mümkündür.
Zihnimizde bilinçdışında bulunan anıların farkında değilizdir fakat istediğimiz zaman onları
bilinçli farkındalığa çevirebiliriz. Bu anılar, farkındalığımızın bir parçası olmasa bile bilinçli
çabamızla farkındalığa dönüştürebiliriz. Örneğin, dün ne yediğimizi veya ne giydiğimizi
hatırlamak istediğimizde bu bilgileri bilinçdışımızdan elde ederiz. Freud, bilinç hâllerini
buzdağı analojisi ile açıklamıştır. Buz dağının küçük bir kısmı denizin üstünde görülür. Çok
büyük kısmı ise suyun altındadır, dışarıdan görülmez. Bilinçlilik de böyledir. Bilinçte olanlar,
buz dağının deniz üstünde kalan kısmı gibi, bilincin çok küçük bir bölümünü oluşturur.
Bilinçaltı denilen alan ise kişinin farkında olmadığı duygu, düşünce, korku, mantık dışı
istekler, vahşet yönelimleri, ahlak dışı dürtüleri, bencilce istekleri barındırır
(psikolojibilimi.gen.tr, 2019). Bilinçdışı ve bilinç arasında ise bilinç öncesi bulunur. Bilinç
öncesi, küçük bir çabayla kolayca hatırlanabilecek olay ve deneyimleri kapsar. Daha önce
yaşamış olduğumuz olayı hatırlamak olarak örneklendirebiliriz.
Düşündüğümüzden daha derin anlam ifade eden bilinç, 3 farklı şekilde insanın hayatta
kalmasına katkı sağlar. İlk işlevi kısıtlayıcı işlevdir yani tehlike anında sadece tehlike arz eden
duruma odaklanıp diğer çevresel faktörlerden dikkatimizi çekmektir. Örnek vermem
gerekirse, evinize giden yolda yürüdüğünüzde sokağın kalabalığına, insanların konuşmalarına,
yoldan geçen arabalara ve daha nicesini kolayca fark edersiniz size yakın bir yerde silah sesi
duyduğunuzu düşünelim. Bilinciniz tehlikeyi hissettiği için o noktaya daha çok odaklanacak
ve başta dikkatinizi çeken çevresel faktörlerden odağını alıp silah sesi gelen yerle
kısıtlayacaktır. İkinci işlev seçici depolamadır. Biraz önceki örnekten yola çıkarsak silah sesi
duyduğunuz için orayı tehlikeli olarak anlamlandırıp o sokaktan geçmemeyi kendinize
hatırlatabilirsiniz. Böylece bilinciniz bu hatırlatmayı belleğinize kaydedecektir. Üçüncü işlev
olan planlama, biraz önce kazandığınız bilinçle evinize giderken tehlikeli olduğunu
düşündüğünüz sokağa uğramadan evinize başka yollardan gitmenizi sağlayacaktır. Bilincimiz
hayatta kalma katkısı dışında gerçekliğin kişisel ve kültürel inşasında da önemli bir rol oynar.
Her insan çevresindeki olaylara birbirinden daha farklı yaklaşacağı ve farklı kültür
yaşantılarından dolayı herkesin kişisel gerçeklik ve kültürel inşası özeldir.
Biz farkında olmasak bile davranışlarımız genellikle bilinçli ve bilinçdışımızdaki süreçlerden
etkilenir ve karşılaştırma içerisindelerdir. Araştırmacılar bu birbirini etkileme olayından
dolayı bilincin işlevlerini incelemek için bilinçli ve bilinçdışı süreçlerin farklı ürünlerini
ortaya koyan araştırmalar yapmışlardır. Bu örneklerden birisi; günlük olarak yaptığınız
şeylerin ne kadarının bilinçli müdahaleye gerek duyduğunu saptamaktır. Bir örnek vermek
gerekirse, kitabınızı bir dakikalığına bırakmanızı ve odada kırmızı renkli bir obje bulmanızı
istiyoruz. Odanızda gerçekten de kırmızı renkli bir obje olduğunu varsayalım. Pek çok
durumda, gözlerinizin bu objeye bilinçli bir çaba göstermeden çekildiğini hissetmeniz
gerekirdi. Araştırmalar, insanların objelerin renk, şekil ve boyutları gibi temel özelliklerine
göre arama yaparken çok az ve ya neredeyse hiç bilinçli çaba harcamadıklarını göstermiştir.
(Wolfe, 2003). Şimdi hem mavi hem de kırmızı bir obje aradığınızı düşünün. Bu görevi yerine
getirmek için bir ara verirseniz, bunun bilinçli çabanız üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu fark
edeceksiniz. Pek çok durumda, iki özelliğin bir kombinasyonunu içeren bir obje bulmak için
bilinçli bir çaba sarf etmeniz gerekecektir (Zimbardo ve Gerric, 2013).
Rüyalar, zihinsel yaşamımızda çok etkili olduğu için çoğu kültürde anlamlarının önemli bir
yeri vardır. Psikoterapide rüya analizini ilk kullanan kuramcı Sigmund Freud’dur. Freud, rüya
görmemizin bir anlamı olduğunu ifade etmiştir. Kişinin gün içerisinde kendisine söylemek
istemediği yaşantıları, geçmiş hayatındaki yaşantıları rüya yoluyla gün yüzüne çıkardığını
belirtmektedir. Freud’a göre rüyalardaki semboller evrenseldir. Örneğin silah, sopa, bıçak vs
gibi delici, yırtıcı ve sivri aletler psikanalizde penisi temsil eder. Kutu, sepet, gibi semboller
ise genel anlamda vajinayı temsil eder. Su ise doğumu temsil eder. Bazı yerlerde ise anne
karnına geri dönmeyi ya da cinsel ilişkiyi temsil eder. Rüya analizi bu noktada devreye girer
(evimdeterapi.com, 2021). Rüyaların çoğu kültürde önemsendiğini söylemiştik bu durum
Batıda farklıdır. Batıdaki çoğu insan rüyalarını ciddi olarak düşünmüyor.