You are on page 1of 1

DEPREM ÇADIRLARI

Ayhan SÖNMEZ

Yakın zamanda yaşanan depremler, insan ile dünya arasında gerçek bir bağlantı kurdu. İşte sadece
bu şiddetli ve sarsıcı gerçek insanı aciz bıraksa da, kendisinin bir varlık olduğunu anlamasını
sağlıyor. O artık makinedeki vücutsuz değil, ruhla bağlantısız bir hayalet değil, satılmayı bekleyen
ürün veya teknolojilerin bir kullanıcısı ve tüketicisi değil, başkaları tarafından manipüle edilen bir
oyunun pasif veya agresif bir katılımcısı deģil, modernitenin neticesi büyük bir hayal kırıklığı olan
projesinde, artık manipüleye mevzu-bahis değil. İşte sadece bu kişi, şimdi bu zamanda; farkında. Ve
bu deprem sahası kendisi için günlük bir gereklilik, bir dürüstlük eylemi ki; bu olmasaydı günün
sahte zenginlikleri onu şişirebilir, başkalarının plânlarıyla doldurabilirdi.

İnsanın kendi yaradılış plânını öğüten, yok eden ve dikkat dağıtan makine, fırsat bu fırsat
parçalanmakla, kişi dışarıdaki gökyüzüne açık tutuldu; bu harabat onun kendi plânlarının yazılmaya
ve uygulanmaya başlandığı, fikirlerin üretildiği bir saha olmalı. Dinlemek, duyulmayanı, sesi
boğulanı dinlemek için bir yer olmalı.

Felâket dönemleri göreceli, kısa süreli bir özgürlük getirir. Bu isyana dönecek umulur ama itaate
evrilir. Kitleler, bilinmezlik, endişe, kaygı girdaplarına çekilerek güçleri yok edilir ki, bunu
yaparken özellikle dinî değerler Şeytanı kıskandıracak tarzda hunharca kullanılır ve istismar edilir.
Bu tam da AKP'nin ustalaştığı konular...

Evet, kitleler mutemet arar; devrimci ise inisiyatif arzusundadır ve bilir ki felâket zamanları, bütün
acılarına rağmen, toplumun özgürlüğe en yaklaştığı anlardır. Sakın boyun eğmeyelim, çünkü bu
anlarda vurulan zincir daha da çıkarılmaz; dikkatli olalım.

Ve insanlar, dünyanın şehirlerinde, para ve güç tapınaklarının dışında, bu çağın enkâzı dışında
çadırlar kurmaya başladıklarında; hegemonya temsilcisi birçok kişi telâşa düşer. İnsanları beton
çöllerine gömmeye tekrar azmeder. Şu enkâz bir kalkayđı, hayata çatılmış makine çarkları tekrar
işlemeye başlayaydı...

Adi kişi sureta iyilikle, çadırların ne kadar zavallı ve anlamsız, ne kadar dayanıksız ve kafa
karıştırıcı olduğunu söyledi. Bunlar halkın hoşuna gidecek sözlerdi. Ama adi kişi asıl noktayı
kaçırdı.

Çadır kuranlar, unutulmuş ve terkedilmişlerin duyulmayan, durgun seslerini dinlemek için bir
sahaya konmuştular. Burada bir kehanet: Bu zayıf seslere, bu güçsüz ve kırık dökük fikirlere, eğer
onlara yer açılmaya devam edilirse, açgözlülük ve hayal kırıklığının büyük makinesinin uğultusu
onları boğamayacaktır. Bir zamanlar gömülü olan ama şimdi hatırlanan bir hatıra gibi, açığa çıkmış,
sarsıcı, insanlıkları, çemberin kendi üzerine kapanmasını engelleyecektir.

You might also like